|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Elbette," dedi Fudge, sırtını Harry ile Mr VVeasley'ye dönerek. "Buradan, Lucius."
205
Alçak sesle konusarak uzaklastılar. Mr Weasley onlar asansöre girene kadar elini Harry'nin
omzundan çekmedi.
Harry onlar gidince, "Madem Fudge'la isi varmıs, niye bürosunun kapısında beklemiyor?" diye
öfkeyle patladı. "Burada, asagıda ne yapıyordu?"
Son derece huzursuz görünen Mr VVeasley, "Bana sorarsan, gizlice mahkeme salonuna girmeye
niyetleniyordu," dedi. Bir yandan da, sanki konustuklarının duyulmayacagından emin olmak
istermis gibi basını çevirmis arkasına bakıyordu. "Atılıp atılmayacagını ögrenmeye çalısıyordu. Seni
bırakınca Dumbledore'a da bir not göndereyim, Malfoy'un yeniden Fudge'la konustugunu bilmesi
sart."
"Ne gibi bir özel isleri varmıs ki?"
Mr VVeasley öfkeyle, "Altın olsa gerek," dedi. "Malfoy yıllardan beri her sey için cömertçe para
dagıtıyor... bu sayede dogru insanlara ulasıyor... ki sonra karsılıgını isteyebilsin... geçmesini
istemedigi yasaları erteletsin... ah, çok iyi iliskileri vardır Lucius Malfoy'un."
Asansör geldi; Atriyum dügmesine basan Mr VVeasley'nin basının etrafında kanat çırpan bir not
sürüsü hariç, asansör bostu. Kapılar tangırdayarak kapandı. Mr VVeasley sinirli sinirli notları
kıskısladı.
"Mr VVeasley," dedi Harry yavas yavas, "eger Fudge, Lucius Malfoy gibi Ölüm Yiyen'lerle
bulusuyorsa, eger onlarla tek basına görüsüyorsa, ona Imperius Laneti yapmadıklarını ne
biliyoruz?"
Mr VVeasley yavasça, "Sanma ki aklımıza gelmedi," dedi. "Ama Dumbledore, Fudge'ın simdilik
kendi hesabı-
206
na hareket ettigini düsünüyor - ki Dumbledore'a göre bu da insanın içini rahat ettiren bir sey
sayılmaz. En iyisi su anda bu konuda daha fazla konusmamak, Harry."
Kapılar kayarak açıldı, artık neredeyse bos olan Atri-yum'a çıktılar. Nöbetçibüyücü Eric, yine
Gelecek Posta-sz'nın arkasına gizlenmisti. Altın fıskiyenin önünden geçip gidiyorlardı ki, Harry bir
sey hatırladı.
"Bekleyin..." dedi Mr VVeasley'ye. Para kesesini cebinden çıkartarak fıskiyeye geri döndü.
Yakısıklı büyücünün yüzüne baktı, ama yakından onun biraz zayıf ve budalaca göründügünü
düsündü. Cadının yüzünde, güzellik yarısmasına katılan birininkini andıran ruhsuz bir gülümseme
vardı; ve Harry'nin cincü-celerle at-adamlar hakkında bildigi kadarıyla, onların ne türden olursa
olsun herhangi bir insana böylesine içli içli bakarken yakalanmaları çok uzak bir ihtimaldi. Sadece
ev cininin kölece itaatkâr tavrı inandırıcı görünüyordu. Harry, Hermione'nin ev cini heykelini görse
neler diyecegini düsünüp sırıtarak kesesini tersyüz etti ve yalnızca on Galleon atmakla kalmayıp,
içinde ne varsa hepsini havuza
bosalttı.
*
"Biliyordum!" diye bagırdı Ron, havayı yumruklayarak. "Sen hep paçayı kurtarırsın!"
"Seni aklamak zorundaydılar," dedi Hermione; Harry mutfaga girdigi anda endiseden resmen
bayılacak gibiydi, simdiyse titreyen eliyle gözlerini kapatıyordu. "Zaten sana karsı dava açacak
gerekçeleri yoktu, hem de hiç."
"Yine de herkes pek rahatlamıs görünüyor," dedi
207
Harry gülümseyerek, "yani hepinizin kurtulacagımı bildigi düsünülürse."
Mrs VVeasley yüzünü önlügüne siliyordu; Fred, George ve Ginny de sarkı söyleyip bir tür savas
dansı yapıyorlardı. "Kur-tul-du, kur-tul-du, kur-tul-du..."
"Yeter artık! Oturun yerinize!" diye bagırdı Mr VVeasley, oysa o da gülümsüyordu. "Dinle, Sirius,
Lucius Mal-foy Bakanhk'taydı -"
"Ne?" dedi Sirius hasin bir sesle.
"Kur-tul-du, kur-tul-du, kur-tul-du..."
Page 76
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Kesin sesinizi, size söylüyorum! Evet, Dokuzuncu Kat'ta onu Fudge'la konusurken gördük, sonra
birlikte Fudge'm bürosuna gittiler. Dumbledore'un bunu ögrenmesi lazım."
"Kesinlikle," dedi Sirius. "Biz ona söyleriz, sen merak etme."
"Eh, ben gideyim öyleyse, Bethnal Green'de beni bekleyen bir kusan tuvalet var. Molly, ben geç
gelecegim, Tonks'un nöbetini devralıyorum, ama Kingsley yemege gelebilir -"
"Kur-tul-du, kur-tul-du, kur-tul-du..."
"Yeter dedim - Fred - George - Ginny!" dedi Mrs
VVeasley, Mr VVeasley mutfaktan çıkarken. "Harry, canım,
gel de otur, biraz yemek ye, kahvaltı bile etmedin dogru
dürüst."
Ron ve Hermione onun karsısına oturdular, Harry Grimmauld Meydanı'na geldi geleli hiç bu kadar
mutlu görünmemislerdi. Harry'nin, Lucius Malfoy'la karsılasmasının biraz törpüledigi bas
döndürücü rahatlama duy-
208
gusu yeniden kabardı. Kasvetli ev birden daha sıcak görünmeye baslamıstı, onları bagrına basıyor
gibiydi. Gürültünün kaynagını anlamak için domuz burnu gibi burnunu mutfaga sokan Kreacher
bile artık o kadar çirkin görünmüyordu.
Ron sevinçle, "Tabii Dumbledore senin tarafında olduktan sonra, seni mahkûm etmelerinin imkânı
yoktu," dedi. Herkesin tabagına koca koca tümsekler halinde patates püresi koyuyordu.
"Evet, isin seyrini degistirdi," dedi Harry. "Yine de keske benimle konussaydı. Hiç degilse bana
baksaydı," demenin ise kulaga hem nankörce, hem de çocukça gelecegini düsündü.
Ve tam bunu düsünürken alnındaki yara izi öylesine fena yanmaya basladı ki, elini üstüne bastırdı.
"Ne oldu?" diye sordu Hermione, korkmus görünüyordu.
"Yara izi," diye mırıldandı Harry. "Ama bir sey degil... artık hep oluyor..."
Ötekilerin hiçbiri durumu fark etmis görünmüyordu, simdi hepsi, bir yandan Harry'nin ucu ucuna
kurtulmasına sevinirken, bir yandan da yemek yiyorlardı. Fred, George ve Ginny hâlâ sarkı
söylüyordu. Hermione hayli kaygılı görünüyordu, ama daha o bir sey söyleyemeden, Ron sevinç
içinde, "Bahse girerim ki Dumbledore bu aksam gelir, bizimle birlikte kutlamak için yani," dedi.
Mrs VVeasley, Harry'nin önüne koca bir tabak kızarmıs tavuk koyarken, "Gelebilecegini
sanmıyorum, Ron," dedi. 'Su sıralar sahiden çok mesgul."
209
"KUR-TUL-DU, KUR-TUL-DU, KUR-TUL-DU..."
"KESN SESNZ!" diye kükredi Mrs Weasley.
*
Sonraki birkaç günde Harry elinde olmadan, Grim-mauld Meydanı on iki numarada onun
Hogwarts'a dönmesine o kadar da memnun olmayan birinin varlıgım fark etti. Sirius haberi ilk
duydugunda çok güzel mutluluk numarası yapmıs, Harry'nin elini koparırcasına sıkarken tıpkı
digerleri gibi agzı kulaklarında gülümsemisti. Ancak çok geçmeden eskisinden de karamsar ve
somurtkan bir hale geldi, herkesle daha az konusmaya basladı, hatta Harry'yle bile. Artık sık sık
annesinin odasına kapanıyor, Sahgaga'yla gittikçe daha çok vakit geçiriyordu.
Harry duygularını Hermione ve Ron'a açınca, "Sakın suçluluk duyma!" dedi Hermione kararlı bir
sekilde. Üçüncü kattaki küflü bir dolabı fırçalıyorlardı. "Sen Hog-warts'a aitsin, Sirius da bunu
biliyor. Bence bencilce davranıyor."
Ron, parmagına sıkıca yapısmıs bir küf parçasını çıkarmaya çalısırken kaslarını çatarak, "nsafsızlık
etme, Hermione," dedi. "Sen de olsan tek basına bu eve tıkılmak istemezdin."
Hermione, "Tek basına kalmayacak ki!" dedi. "Bu ev Zümrüdüanka Yoldaslıgı'nın Karargâhı, degil
mi? Harry de burada onunla oturacak diye umutlandı, hepsi bu."
Harry elindeki bezi sıkarak, "Bence bu dogru degil," dedi. "Ona burada kalabilir miyim diye
sordugumda bana dogru dürüst bir cevap vermedi."
Hermione akıllı akıllı, "Fazla umutlanmak istememis-
210
Page 77
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
tir de ondan/' dedi. "Aslında belki o da kendini biraz suçlu hissetmistir, çünkü içten içe senin
okuldan atılacagını umuyordu sanırım. O zaman ikiniz de toplumdısı olacaktınız."
Harry ve Ron bir agızdan, "Hadi canım!" dediler ama, Hermione omuz silkmekle yetindi.
"Siz bilirsiniz. Ama ben bazen Ron'un annesinin haklı oldugunu düsünüyorum. Sirius gerçekten de
seni babanla karıstırıyor, Harry."
Harry atesli atesli, "Yani kafadan kontak mı demek istiyorsun?" diye sordu.
"Hayır," dedi Hermione sakin sakin. "Sadece uzun süre yapayalnız kaldıgını düsünüyorum."
Bu sırada Mrs VVeasley arkalarındaki kapıdan yatak odasına girdi.
Kafasını dolaba sokup, "Daha bitirmediniz mi?" diye sordu.
"Ben de buraya, mola verin demek için geldin sandım!" dedi Ron acı acı. "Buraya geldik geleli ne
kadar küf temizledik, biliyor musun?"
Mrs Weasley, "Yoldaslık'a yardım etmeye pek hevesliydin," dedi. "Kendi payına düseni Karargâh'ı
yasanır hale getirerek yapabilirsin."
Ron, "Kendimi ev cini gibi hissediyorum," diye homurdandı.
"Simdi onların ne korkunç bir hayat sürdüklerini anladıgına göre, belki E.R..T.'te biraz daha aktif
olabilirsin!" dedi Hermione umutla. Mrs VVeasley onları isleriyle bas basa bırakıp gitmisti. "Belki de
insanlara hep temizlik
211
yapmanın ne berbat bir sey oldugunu göstermek kötü bir fikir degildir - sponsor destegiyle
Gryffindor'daki ortak salonu sileriz, bütün gelir E.R..T.'e gider; hem bilinç yükselir, hem de fonlar
artar."
Ron sinirli sinirli, "Ben sana sponsor olayım da su E.R..T. muhabbetini kes," diye mırıldandı, ama
yalnızca
Harry'nin duyabilecegi bir sesle.
*
Tatilin sonu yaklastıkça, Harry her geçen gün daha sık Hogwarts hayalleri kurmaya basladıgını fark
etti; Hagrid'i tekrar görmeyi, Quidditch oynamayı, hatta sebze tarhlarından geçerek Bitkibilim
seralarına gitmeyi iple çekiyordu. Dolapların yarısının hâlâ sürgülü ve kapalı oldugu, Kreacher'ın,
yanından geçenlere gölgelerin içinden hırıltıyla hakaretler savurdugu bu tozlu, küf kokulu evden
ayrılmak bir zevk olacaktı. Harry tabii ki bunları Sirius'un duyacagı yerlerde söylememeye özen
gösteriyordu.
Voldemort karsıtı hareketin Karargâhı'nda yasamak, Harry'nin daha önce bekledigi kadar ilginç ya
da heyecan verici degildi hiç. Gerçi Zümrüdüanka Yoldaslıgı üyeleri düzenli olarak eve girip çıkıyor,
bazen ugrayıp birkaç dakikalık fısıltılı konusmalar yapıyor, bazen de yemege kalıyorlardı ama, Mrs
Weasley, Harry ile digerlerinin kulak mesafesine (ister Uzayan, ister normal olsun) girmelerine izin
vermiyordu. Ve kimse, hatta Sirius bile Harry'nin, geldigi gece ögrendikleri dısında bir seyler
bilmesi gerektigini düsünmüyor gibiydi.
Tatilin son günü Harry tam gardırobun tepesinden
212
Hedwig'in pisligini temizlerken, Ron elinde iki zarfla yatak odasına girdi.
Zarflardan birini bir iskemleye çıkmıs olan Harry'ye atarak, "Kitap listeleri geldi/' dedi. "Nihayet,
ben unuttular sanmıstım, genelde daha önce gelir..."
Harry pisliklerin sonuncusunu bir çöp torbasının içine süpürüp torbayı Ron'un basının üstünden
kösedeki çöp sepetine attı. Sepet torbayı yutup yüksek sesle gegir-di. Harry mektubu açtı. çinde
iki parça parsömen vardı: Biri, egitim döneminin bir Eylül'de basladıgına iliskin her zamanki
uyarıydı; ötekindeyse o yıl hangi kitaplara ihtiyacı olacagı bildiriliyordu.
Listeyi okuyarak, "Sadece iki yeni kitap var," dedi. "Miranda Goshawk'ın 5. Sınıflar çin Temel
Büyüler Kitabı ve VVilbert Slinkhard'm Savunma Sihri Kuramı."
Sak.
Fred ve George, Harry'nin yanı basında Cisimlendiler. Harry artık buna öyle alısmıstı ki,
iskemlesinden bile düsmedi.
Fred, laf olsun diye konusurmus gibi, "Slinkhard'ın kitabını kimin listeye koydugunu merak
Page 78
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ediyorduk," dedi.
"Çünkü bu, Dumbledore yeni bir Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmeni buldu demek," dedi
George.
"Eh, vakti gelmisti artık," dedi Fred.
Harry asagı atlayıp onların yanına inerek, "Ne demek istiyorsunuz?" dedi.
"Birkaç hafta önce Uzayan Kulak'ları kullanarak annemle babamın konustugunu duyduk," dedi
Fred. "Anla-
213
dıgımıza göre, Dumbledore bu yıl bu isi yapacak birini bulmakta cidden güçlük çekiyor."
"Son dördünün basına neler geldigini düsünecek olursanız, bunda sasacak bir sey yok, degil mi?"
dedi George.
Harry, parmaklarıyla sayarak, "Biri kovuldu, biri öldü, birinin hafızası silindi, biri de dokuz ay bir
sandıkta kilitli kaldı," dedi. "Evet, ne demek istedigini anlıyorum."
"Senin neyin var, Ron?" diye sordu Fred.
Ron cevap vermedi. Harry dönüp baktı. Ron, agzı hafiften açık, oldugu yerde kalakalmıs,
Hogvvarts'tan gelen mektuba bakıyordu.
Fred sabırsızca, "Neler oluyor?" dedi. Ron'un arkasına geçip omzunun üstünden parsömene baktı.
Fred'in de agzı bir karıs açıldı.
"Sınıf baskanı mı?" dedi, gözlerine inanamıyormus gibi mektuba bakarak. "Sınıf baskanı, ha?"
George bir zıplayısta Ron'un öbür elindeki zarfı kaptı, bas asagı çevirdi. Harry, kırmızı ve altın
sarısı bir seyin George'un avcuna düstügünü gördü.
"Olamaz," dedi George fısıltıyla.
"Bir yanlıslık olmalı," dedi Fred; mektubu Ron'un elinden çekip aldı, sahici olup olmadıgını kontrol
eder gibi ısıga tutup baktı. "Ron'u sınıf baskanı yapmak için insanın aklını peynir ekmekle yemis
olması gerek."
kizlerin basları aynı anda döndü, ikisi de Harry'ye baktılar.
Fred, "Yüzde yüz sen olursun diye düsünüyorduk!" dedi. Sesinde, sanki Harry onları bir sekilde
aldatmıs gibi bir ton vardı.
214
George gücenmis gibi, "Dumbledore mutlaka seni seçer sanıyorduk!" dedi.
"Üçbüyücü Turnuvası'nı kazandın falan!" dedi Fred.
George, "Yaptıgı bütün o çılgınca isler yüzünden olmalı," dedi Fred'e.
"Dogru," dedi Fred agır agır. "Evet, baslarına öyle çok dert açtın ki, abi. Eh, hiç degilse ikinizden
biri neye öncelik verecegini iyi biliyor."
Harry'nin yanına geldi, onun sırtına bir saplak atarken, Ron'a yakıcı bir bakıs fırlattı.
"Sınıf baskanı... bastıbacak Sınıf Baskam Ronnie!"
"Ayy, annem igrenç davranacak," diye inledi George. Sanki biraz daha tutarsa elini kirletebilirmis
gibi, sınıf baskanı rozetini gerisingeri Ron'a fırlattı.
Henüz tek kelime etmemis olan Ron rozeti aldı, bir an ona baktı, sonra sahici oldugunu
onaylatmak istermis gibi Harry'ye uzattı. Harry rozeti aldı. Gryffindor aslanının üzerinde kocaman
"SB" harfleri yazılıydı. Hogvvarts'taki ilk gününde Percy'nin gögsünde de bu rozetin aynını
görmüstü.
Kapı savrularak açıldı. Hermione kosarak odaya girdi, yanakları kıpkırmızıydı, saçı uçusuyordu.
Elinde bir zarf vardı.
"Sen - sen de aldın mı -?"
Harry'nin elindeki rozeti fark edince bir çıglık attı.
Mektubunu sallayarak, heyecanla, "Biliyordum!" dedi. "Ben de, Harry, ben de!"
Harry hemen, "Hayır," dedi, rozeti yeniden Ron'un eline tutusturdu. "Ben degil, Ron."
215
"Tam - ne?"
Page 79
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Sınıf baskanı olan Ron, ben degilim," dedi Harry.
"Ron mu?" dedi Hermione, agzı bir karıs açılmıstı. "Ama... emin misin? Yani -"
Ron ona yüzünde meydan okuyan bir ifadeyle bakınca kızardı.
"Mektupta benim adım yazıyor," dedi Ron.
"Ben..." dedi Hermione, iyice afallamıs görünüyordu. "Ben... sey... hey! Aferin, Ron! Bu sahiden de
-"
"Sürpriz oldu," dedi George, basıyla onaylayarak.
"Hayır," dedi Hermione, daha da fazla kızararak, "hayır, olmadı... Ron bir sürü... aslında o..."
Arkasındaki kapı biraz daha açıldı ve Mrs VVeasley, elinde yeni yıkanıp ütülenmis bir cüppe
yıgınıyla, geri geri yürüyerek odaya girdi.
Yataga dogru yürüyüp cüppeleri iki sıra halinde ayırırken, zarflara söyle bir baktı ve, "Ginny kitap
listelerinin nihayet geldigini söyledi," dedi. "Onları bana verirseniz, bu ögleden sonra Diagon
Yolu'na giderim; siz esyalarınızı toplarken, ben kitaplarınızı alırım. Ron, sana yeni pijama da
almam gerek, bunlar en az on bes santim kısa. Bu kadar hızla uzadıgına inanamıyorum... ne renk
isterdin?"
George alaycı alaycı sırıtarak, "Rozetine uysun diye kırmızıyla altın sarısı al," dedi.
Mrs VVeasley dalgın dalgın, "Neyine uysun diye?" dedi, bir yandan da bir çift visne çürügü rengi
çorabı katlayıp Ron'un çamasır yıgınının üstüne koyuyordu.
"Rozetine," dedi Fred, kötü haberi bir an önce verip
216
kurtulmak istermis gibi bir edayla. "Güzel, pırıl pırıl, yeni sınıf baskam rozetine."
Fred'in sözlerinin, pijamalarla mesgul olan Mrs VVeas-ley'nin kafasına dank etmesi bir an aldı.
"Onun... ama... Ron,yoksa...?"
Ron rozetini kaldırıp gösterdi.
Mrs VVeasley tıpkı Hermione'ninki gibi bir çıglık attı.
"nanmıyorum! nanmıyorum! Ah, Ron, ne harika! Bir sınıf baskanı! Ailede herkes sınıf baskanı
oldu!"
"Fred'le ben neyiz, komsu çocugu mu?" dedi George, dargın dargın; annesi ise onu kenara itip en
küçük ogluna sarılmıstı bile.
"Hele baban bir duysun! Ron, seninle öyle iftihar ediyorum ki, ne harika bir haber, sen de Bili ve
Percy gibi Ögrenciler Baskanı olabilirsin, bu ilk adım! Ah, bunca sıkıntının içinde böyle bir sey
olması ne hos, öyle heyecanlandım ki, ah, Ronnie -"
Fred ile George onun arkasında yüksek sesle ögürü-yorlardı ama, Mrs VVeasley bunu fark etmedi;
kollarını Ron'un boynuna sımsıkı sarmıs, onun yüzünü öpücüklere boguyordu. Ron'un yüzü
rozetinden de kırmızı olmustu.
"Anne... yapma... anne, kendine hâkim ol..." diye mırıldanıyor, onu itmeye çalısıyordu.
Mrs VVeasley onu bıraktı ve soluk soluga, "Ee, ne olacak peki?" dedi. "Percy'ye bir baykus almıstık,
ama senin zaten baykusun var."
"N-ne demek istiyorsun?" dedi Ron, kulaklarına inancaya cesaret edemez gibiydi.
217
Mrs VVeasley sefkatle, "Bunun için bir ödülü hak ettin!" dedi. "Yepyeni bir resmi cüppe ister
miydin?"
"Biz almıstık zaten," dedi Fred, bu cömertliginden sahiden pisman olmus gibi bir tavırla.
"Ya da yeni bir kazan, Charlie'nin eski kazanı iyice paslanmıs; ya da yeni bir fare, Scabbers'ı hep
sevmistin sen -"
"Anne," dedi Ron umutlu umutlu, "yeni bir süpürge isteyebilir miyim?"
Mrs Weasley'nin yüzü biraz asıldı; süpürgeler pahalıydı çünkü.
Ron telasla, "Öyle çok iyi bir süpürge degil!" diye ekledi. "Sadece - yeni olsun yeter, degisiklik
olsun diye..."
Mrs Weasley bir an duraksadı, sonra gülümsedi.
"Elbette isteyebilirsin... eh, eger bir de süpürge almam gerekiyorsa, yola çıksam iyi olur. Sonra
görüsürüz... küçük Ronnie, sınıf baskanı! Esyalarınızı sandıklarınıza yerlestirmeyi de unutmayın...
Page 80
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bir sınıf baskanı... ay, içim kıpır kıpır oldu!"
Ron'u yine yanagından öptü, gürültüyle burnunu çekti ve odadan hızla çıktı.
Fred ve George bakıstılar.
Fred, güya endiseli bir sesle, "Seni öpmezsek kusura bakmazsın, degil mi, Ron?" diye sordu.
"stersen egilip selam verebiliriz," dedi George.
"Öff, kesin sesinizi," dedi Ron, onlara kaslarını çatarak.
"Ya susmazsak?" dedi Fred, yüzünde seytani bir tebessüm vardı. "Bizi cezaya mı dikersin?"
"Denese de görsem," diye kıs kıs güldü George.
218
Hermione öfkeyle, "Ayagınızı denk almazsanız yapabilir!" dedi.
Fred ve George kahkahayı patlattılar, Ron da, "Yapma, Hermione," dedi.
Fred, titriyormus gibi yaparak, "Ayagımızı denk almamız gerekecek, George," dedi, "bu ikisi
pesimizde olduguna göre..."
"Evet, yasalara karsı geldigimiz günler geride kaldı anlasılan," dedi George, basını iki yana
sallayarak.
Ve ikizler, gürültülü bir sak sesiyle Buharlastılar.
"Aman bu ikisi de!" dedi Hermione hiddetle, tavana baktı; Fred ve George'un, üst kattaki
odalarında gülmekten kırıldıklarını duydular. "Onlara aldırma, Ron, kıskanıyorlar, hepsi bu!"
Ron da tavana baktı ve kuskuyla, "Kıskandıklarını sanmıyorum," dedi. "Sadece gıcıklar sınıf
baskanı olur demislerdir hep... yine de," diye ekledi, sesi daha mutlu çıkıyordu, "hiçbir zaman yeni
süpürgeleri olmadı! Keske ben de annemle gidip seçebilsem... Nimbus alacak parası hayatta
yoktur ama, yeni bir Silsüpür var, onu alırsa harika olur... evet, en iyisi ben gidip ona Silsüpür'ü
begendigimi söyleyeyim de haberi olsun..."
Odadan ok gibi çıkıp Harry ile Hermione'yi bas basa bıraktı.
Harry nedense Hermione'ye bakmak istemedigini etti. Yatagına döndü, Mrs Weasley'nin yatagın
üzerine yerlestirdigi temiz cüppe yıgınını alıp odanın öbür yanma, sandıgına gitti.
'Harry?" dedi Hermione, tereddütlü bir sesle.
219
"Aferin sana, Herimone," dedi Harry; o kadar candan söylemisti ki, sanki ses onun sesi degildi.
Hâlâ ona bakmayarak, ekledi: "Harika. Sınıf baskanı. Çok iyi."
"Tesekkürler," dedi Hermione. "Sey - Harry - annemle babama haber vermek için Hedwig'i ödünç
alabilir miyim? Gerçekten sevinirler - yani sınıf baskanı onların da anlayabilecegi bir sey."
"Tabii, hiç sakıncası yok," dedi Harry, yine ona ait olmayan o feci sekilde candan sesle. "Al tabii!"
Sandıgının üstüne egildi, cüppelerini en alta koydu ve Hermione gardıroba gidip Hedwig'i asagı
çagırırken bir sey arıyormus gibi yaptı. Birkaç dakika geçti; Harry kapının kapandıgını duydu ama
öyle egilmis halde kaldı, etrafı dinliyordu; tek duyabildigi, duvardaki bos tablonun yine kıs kıs
gülmesi ve kösedeki çöp sepetinin tıksırıp baykus pisliklerini çıkarmasıydı.
Dogruldu ve arkasına baktı. Hermione çıkmıstı, Hed-wig de gitmisti. Harry yavasça dönüp yatagına
oturdu; görmeyen gözlerle gardırobun ayagına bakıyordu.
Sınıf baskanlarının besinci yılda seçildigini tamamen unutmustu. Okuldan atılma ihtimali yüzünden
öyle kaygılanmıstı ki, o sırada bazı kisilere rozet gidiyor olması gerektigi aklına gelmemisti. Peki,
ya hatırlamıs olsaydı... ya bu aklına gelmis olsaydı... ne beklerdi o zaman?
Bunu degil, dedi kafasının içindeki küçük ve dogrucu bir ses.
Harry yüzünü burusturup ellerine gömdü. Kendi kendine yalan söyleyemezdi; eger sınıf baskanı
rozetinin yolda oldugunu bilse, onun Ron'a degil kendisine gelme-
220
sini beklerdi. Bu onu Draco Malfoy kadar kendini begenmis yapıyor muydu acaba? Kendini baska
herkesten üstün mü görüyordu? Ron'dan daha iyi olduguna gerçekten inanıyor muydu?
Küçük ses meydan okurcasına, hayır, dedi.
Dogru mu bu? diye merak etti Harry, endiseyle kendi duygularını deserek.
Ben Quidditch'te daha iyiyim, dedi ses. Ama baska hiçbir seyde daha iyi degilim.
Page 81
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bu kesinlikle dogru, diye düsündü Harry; derslerde Ron'dan iyi yanı yoktu. Peki ya dersler dısında?
O, Ron ve Hermione'nin Hogwarts'a basladıktan sonra birlikte yasadıkları, çogu kez okuldan
atılmaktan çok daha büyük tehlikelere atıldıkları o maceralar?
yi de, Ron ve Hermione de çogu kez benimle birlikteydiler, dedi Harry'nin kafasının içindeki ses.
Ama her zaman degil, diye Harry kendi kendisiyle tartıstı. Benimle birlikte Quirrell'la mücadele
etmediler. Riddle ve Basilisk'in karsısına çıkmadılar. Sirius'un kaçtıgı gece bütün o Ruh
Emici'lerden kurtulmadılar. Volde-mort'un döndügü gece benimle birlikte mezarlıkta degildiler...
Ve geldigi gece üstüne çöken o haksızlıga ugrama duygusu yine kabardı. Ben kesinlikle daha
fazlasını yaptım, diye düsündü Harry öfkeyle. kisinden de daha fazlasını yaptım!
Ama belki de, dedi küçük ses adil bir biçimde, belki Dıımbledore sınıf baskanlarım kendilerini
birçok tehlikeli du-rurna soktukları için seçmiyordıır... belki de onları baska ne-
221
denlerle seçiyordur... Ron'da senin sahip olmadıgın bir sey olmalı...
Harry gözlerini açtı ve parmaklarının arasından gardırobun pençe biçimindeki ayaklarına baktı,
Fred'in ne dedigini hatırlamıstı: "Ron'u sınıf baskanı yapmak için insanın aklını peynir ekmekle
yemis olması gerek..."
Harry acı acı güldü. Bir saniye sonra da kendinden igrendi.
Ron, Dumbledore'dan ona sınıf baskanlıgı rozetini vermesini istememisti. Bu, Ron'un kabahati
degildi ki. Simdi o, Harry, yani Ron'un dünyadaki en iyi arkadası, sırf kendisinin rozeti yok diye
surat mı asacaktı, Ron'un arkasından ikizlerle birlikte ona gülecek miydi, ilk kez Harry'yi bir seyde
alt etmisken Ron'un keyfini mi kaçıracaktı?
Tam o sırada Harry merdivenlerde yeniden Ron'un ayak seslerini duydu. Ayaga kalktı, gözlügünü
düzeltti ve Ron kapıdan içeri hoplaya zıplaya girerken, yüzüne zoraki bir gülümseme oturttu.
Ron, hayatından memnun bir sekilde, "Ucu ucuna yakaladım onu!" dedi. "Alabilirse Silsüpür
alacagını söylüyor."
"Süper," dedi Harry, sesindeki o tuhaf candanlıgın kayboldugunu duyunca da içi rahatladı. "Dinle -
Ron -aferin sana, abi."
Ron'un yüzündeki tebessüm silindi.
Basını iki yana sallayarak, "Benim baskan olacagımı hiç düsünmemistim!" dedi. "Sen olursun diye
düsünmüstüm hep!"
222
"Yok, ben basımı fazla derde soktum," dedi Harry, Fred'in yankısıymıs gibi.
"Evet," dedi Ron, "evet, öyle galiba... eh, sandıklarımızı toplayalım artık, ha?"
Geldiklerinden bu yana esyalarının bunca dagılmıs olması garipti. Evin her yanından kitaplarıyla
öteberilerini toplayıp yeniden okul sandıklarına yerlestirmeleri neredeyse bütün ögleden sonrayı
aldı. Harry, Ron'un sınıf baskanı rozetini bir oraya bir buraya koydugunu fark etti; önce komodinin
üstüne, sonra kot pantolonunun cebine koydu; sonra aldı ve siyahın üzerinde kırmızının nasıl
duracagını görmek istermis gibi, katlanmıs cüppesinin üstüne yerlestirdi. Ancak Fred ve George
gelip de rozeti Kalıcı Yapıstırma Büyüsü'yle alnına yapıstırmayı teklif edince, sefkatle visne çürügü
çoraplarına sardı ve sandıgına koyup kilitledi.
Mrs Weasley, Diagon Yolu'ndan saat altı civarında döndü; eli kolu kitap doluydu ve kalın
kahverengi ambalaj kâgıdına sarılı uzun bir paket tasıyordu; Ron bunu özlem dolu bir iniltiyle
ondan aldı.
"Simdi açmaya kalkma, insanlar yemege gelmeye basladı, hepinizin asagı inmesini istiyorum,"
dedi Mrs Weasley, ama o gözden kaybolur kaybolmaz Ron hummalı bir sekilde kâgıdı parçalayarak
açtı ve kendinden geçmis bir halde, yeni süpürgesinin her santimetrekaresini incelemeye basladı.
Bodrum katında Mrs VVeasley tepeleme dolu yemek masasının üstüne kırmızı bir bez asmıstı,
üzerinde sunlar yazılıydı:
223
Page 82
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
T
TEBRKLER
RON VE HERMIONE
YEN SINIF BASKANLARI
Mrs VVeasley, Harry'nin onu tatil boyunca gördügünden çok daha keyifliydi.
Harry, Ron, Hermione, Fred, George ve Ginny'ye, onlar odaya girer girmez, "Öyle oturup yemek
yemektense, küçük bir parti verelim dedim/' dedi. "Babanla Bili yolda, Ron. kisine de baykus
yolladım, ikisi de çok heyecanlandı," diye ekledi, yüzü mutluluktan ısıl ısıl.
Fred gözlerini devirdi.
Sirius, Lupin, Tonks ve Kingsley Shacklebolt zaten oradaydı, Harry kendine bir Kaymakbirası
aldıktan az sonra da Deli-Göz Moody tahta bacagıyla topallaya topal-laya geldi.
Deli-Göz seyahat cüppesini silkelenerek sırtından atarken, Mrs Weasley, "Ah, Alastor, geldigine çok
sevindim," dedi neseyle. "Ne vakittir senden bir sey isteyecektik - misafir odasındaki kapaklı yazı
masasına bakıp içinde ne oldugunu bize söyleyebilir misin? Belki feci bir seydir diye açmak
istemedik."
"Mesele degil, Molly..."
Moody'nin elektrik mavisi gözü yukarı dogru döndü ve mutfagın tavanını delercesine sabit baktı.
"Misafir odası..." diye homurdandı, gözbebegi kısılırken. "Kösedeki masa mı? Evet, görüyorum...
evet, bir Bö-cürt... çıkıp onu yolcu etmemi ister misin, Molly?"
"Hayır, hayır, daha sonra kendim yaparım," diye
224
güldü Mrs VVeasley, "sen içkini iç. Aslında küçük bir kutlama bu..." Eliyle kırmızı bezi isaret etti.
"Ailedeki dördüncü sınıf baskanı!" dedi sefkatle, Ron'un saçlarını karıstırarak.
"Sınıf baskanı, ha?" diye homurdandı Moody, normal gözü Ron'un üstündeydi, sihirli gözüyse yan
tarafa dönüp basının içine bakmaya basladı. Harry onun kendisine baktıgı yolunda çok rahatsız
edici bir hisse kapıldı ve Siri-us'la Lupin'e dogru yürüdü.
"Eh, tebrikler/' dedi Moody, normal gözüyle hâlâ Ron'a dik dik bakarak. "Otoriteyi temsil edenler
hep belayı üstüne çeker ama, herhalde Dumbledore senin belli baslı ugursuzluk büyülerinin
çoguna karsı koyabilecegini düsünüyor, yoksa seni tayin etmezdi..."
Ron ise bu yönden bakılmasına hayli sasırmıs görünüyordu, ama babasıyla en büyük agabeyi
gelince cevap verme derdinden kurtulmus oldu. Mrs VVeasley o kadar keyifliydi ki, yanlarında
Mundungus'u getirmisler diye sikâyet bile etmedi; Mundungus olmadık yerleri tuhaf bir sekilde
sismis uzun bir palto giymisti, onu sırtından çıkarıp Moody'nm seyahat pelerininin yanına koyma
teklifini de reddetti.
Herkes içkisini alınca, Mr VVeasley, "Eh, artık serefe içmek lazım," dedi. Kadehini kaldırdı. "Yeni
Gryffindor sınıf baskanları Ron ve Hermione'ye!"
Ron ve Hermione, herkes sereflerine içip sonra da alkıslarken, sevinçle güldüler.
Herkes yemek almak için masaya dogru ilerlerken, Tonks, Harry'nin arkasından dogru neseyle,
"Ben hiç sınıf baskanı olmadım," dedi. Bugün saçı domates kırmızısıydı
225
ve beline kadar uzanıyordu; Ginny'nin ablasıymıs gibi duruyordu. "Bina Baskanım, birtakım gerekli
niteliklerden yoksun oldugumu söyledi."
Fırınlanmıs patates alan Ginny, "Ne gibi?" diye sordu.
"Uslu durma yetenegi gibi," dedi Tonks.
Ginny güldü. Hermione gülüp gülmemeye karar ve-remiyormus gibi baktı, sonra da bir arayol
bularak fazladan koca bir yudum Kaymakbirası içip tıkandı.
"Ya sen, Sirius?" diye sordu Ginny, Hermione'nin sırtını yumruklayarak.
Harry'nin hemen yanında olan Sirius, her zamanki havlar gibi gülüsüyle güldü.
"Kimse beni sınıf baskanı yapmazdı, James'le ikimiz çok ceza aldık. Lupin iyi çocuktu, rozeti o
aldı."
"Belki de Dumbledore en iyi arkadaslarımı kontrol edebilecegimi ummustur," dedi Lupin. "Fena
Page 83
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
halde basarısızlıga ugradıgımı söylememe gerek yok sanırım."
Harry'nin morali birden düzeldi. Babası da sınıf baskanı olmamıstı. Birden parti çok daha keyifli bir
hal aldı; Harry tabagını doldurdu, simdi odadakilerden iki misli daha fazla hoslanıyordu.
Ron kendisine kulak veren herkese coskuyla yeni süpürgesini anlatıyordu.
"... on saniyede sıfırdan yetmise çıkıyor, fena degil/ ha? Bir de Kuyrukluyıldız ki Yüz Doksan'in
sadece altmısa çıktıgını düsünecek olursan; o da, Hangi Süpürge?'ye göre, arkadan iyi bir rüzgâr
esiyorsa."
Hermione, Lupin'e ev cini hakları konusundaki görüsünü samimiyetle anlatıyordu.
226
"Bence bu, kurtadam ayrımı türünden bir saçmalık, degil mi? Hepsi büyücülerin kendilerini öteki
yaratıklardan daha üstün görme seklindeki korkunç yaklasımından kaynaklanıyor..."
Mrs VVeasley ile Bili ise, her zamanki gibi, Bill'in saçı konusunda tartısıyorlardı.
"... gittikçe daha da zapt edilmez hale geliyor, o kadar da yakısıklısın ki, kısa olsa çok daha iyi
görünür. Degil mi, Harry?"
"Ha - bilmem -" dedi Harry. Fikri soruldugu için biraz telaslanmıstı; onlardan kayarcasma
uzaklasıp, Mun-dungus'la bir köseye çekilmis olan Fred ile George'un yanına gitti.
Mundungus Harry'yi görünce sustu, ama Fred göz kırptı ve eliyle isaret ederek Harry'yi yanlarına
çagırdı.
"Merak etme," dedi Mundungus'a, "Harry'ye güvenebiliriz, o bizim mali destekçimiz."
George, elini Harry'ye uzatarak, "Bak Dung bize ne getirmis," dedi. Avcu, burusmus kara
bezelyeye benzeyen seylerle doluydu. Tamamen hareketsizdiler, ama içlerinden hafif bir tıkırtı
geliyordu.
"Zehirli Dokunakula tohumları," dedi George. "Kay-tartan Çerezkutuları için ihtiyacımız vardı ama,
C-Sımfı lıcareti Yapılamaz Madde sayıldıkları için elimize geçirmekte zorluk çekiyorduk."
"Öyleyse hepsi on Galleon, ha, Dung?" dedi Fred.
Mundungus, "Ben onnarı bulayım diye onca zahmete girmisken, ha?" dedi; altları torba torba, kan
çanagı gibi gözleri daha da fazla açılmıstı. "Kusura kalmayın, koçlar,
227
ama yirmilikten bir Knut asagı olmaz."
Fred, Harry'ye, "Dung sakacı bir arkadasımız," dedi.
"Evet, simdiye kadarki en iyi sakası da bir torba Hırpı dikenine altı Sickle istemekti," dedi George.
Harry alçak sesle, "Dikkatli olun," diye uyardı onları.
"Ne?" dedi Fred. "Annem Sınıf Baskanı Ron'a cilve yapmakla mesgul, sorun yok."
"Ama Moody'nin gözü üstünüzde olabilir," dedi Harry.
Mundungus endiseyle dönüp arkasına baktı.
"yi dedin," diye homurdandı. "Peki, koçlar, on diyelim, hemen alırsanız yani."
Mundungus ceplerini ikizlerin hazır bekleyen ellerine bosaltıp yemeklere dogru uzaklasınca, Fred
sevinçle, "Sa-gol, Harry!" dedi. "Biz en iyisi bunları yukarı çıkaralım..."
Harry kendini biraz tedirgin hissederek onların gidisini izledi. Mr ve Mrs Weasley'nin, Fred ve
George'un saka dükkânı için nereden para bulduklarını bilmek isteyecekleri o anda aklına gelmisti;
kaçınılmaz olarak, sonunda nasıl oldugunu ögreneceklerdi. Üçbüyücü'den kazandıgını ikizlere
vermek o surada ona basit bir sey gibi görünmüstü ama, ya yeni bir aile kavgasına ve Percy'yle
oldugu gibi bir sogukluga yol açarsa? Mrs VVeasley, Fred ve George'un, yakısıksız buldugu bir
meslege adım atmalarını saglayan kisinin Harry oldugunu ögrenince de onu oglu sayacak mıydı
bakalım?
kizlerin onu bıraktıgı yerde dikilmis, eslikçi niyetine sadece karın boslugundaki agır suçluluk
hissiyle duran Harry'nin kulagına kendi adı çalındı. Kingsley Shackle-bolt'un kalın sesi, onu saran
konusmaların arasında bile
228
duyulabiliyordu.
"... Dumbledore neden Potter'ı sınıf baskanı yapmadı?" dedi Kingsley.
Page 84
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Kendince nedenleri vardır," diye cevap verdi Lupin.
"Yapsa, ona güvendigini de göstermis olurdu. Ben olsam öyle yapardım," diye ısrar etti Kingsley.
"Hele Gelecek Postası ikide bir onunla ugrasırken..."
Harry dönüp bakmadı; Lupin ya da Kingsley'nin duydugunu anlamalarını istemiyordu. Hiç mi hiç aç
olmadıgı halde, Mundungus'un ardına düsüp masaya gitti. Partiden duydugu zevk, geldigi hızla
uçup gitmisti. Keske yukarıda yatakta olsam, diye düsündü.
Deli-Göz Moody, burnunun kalanıyla bir tavuk budunu kokluyordu. Besbelli zehir izine rastlamadı
ki, disiyle bir parça kopardı.
"... sapı spanyol mesesinden yapılmıs, ugursuzluk büyüsüne karsı cilası ve içten yerlestirilmis
titresim kontrolü var -" diyordu Ron, Tonks'a.
Mrs VVeasley çenesi kopacakmıs gibi esnedi.
"Eh, ben en iyisi yatmadan önce su Böcürt'ü halledeyim... Arthur, bunların çok geç vakte kadar
oturmalarını istemiyorum, tamam mı? Harry, iyi geceler, canım."
Mutfaktan çıktı. Harry tabagını bıraktı ve dikkati çekmeden onu izleyip izleyemeyecegini merak
etti.
"iyisin ya, Potter?" diye homurdandı Moody.
"Evet, iyiyim," diye yalan söyledi Harry.
Moody cep sisesinden bir yudum aldı, elektrik mavisi gözü yan yan Harry'ye bakıyordu.
229
"Gel buraya," dedi, "yanımda seni ilgilendirebilecek bir sey var."
Moody cüppesinin iç ceplerinin birinden çok yıpranmıs bir büyücü fotografı çıkardı.
"Asıl Zümrüdüanka Yoldaslıgı," diye homurdandı. "Baktım ki Podmore'da en iyi pelerinimi geri
verecek görgü yok, geçen aksam yedek Görünmezlik Pelerinimi arayayım dedim. Bunu buldum...
insanlar görmekten hoslanır diye düsündüm."
Harry fotografı aldı. Küçük bir büyücü grubu, kimi ona el sallayıp kimi bardaklarını kaldırarak,
bakısına karsılık verdi.
"ste ben," dedi Moody, gereksiz bir sekilde kendini isaret ederek. Resimdeki Moody'nin
tanınmayacak bir hali yoktu, ama saçı daha az kırlasmıstı ve burnu da saglamdı. "ste yanımda
Dumbledore, öbür tarafta Dedalus Diggle var... iste Marlene McKinnon, bu fotograf çekildikten iki
hafta sonra öldürülmüstü, bütün ailesini hakladılar. Bunlar da Frank ve Alice Longbottom -"
Harry'nin zaten iyi durumda olmayan midesi, Alice Longbottom'a bakarken bütün bütün kasıldı;
onun yuvarlak, dost ifadeli yüzünü çok iyi biliyordu, hem de hiç karsılasmamıs oldugu halde;
çünkü oglu Neville'in tıpkısıy-dı.
"- zavallıcıklar," diye homurdandı Moody. "Ölmek bile onların basına gelenden daha iyi... bu da
Emmeline Vance, onunla tanıstın; ve iste besbelli Lupin... Benjy Fen-wick, o da gazladı, ancak
birkaç parçasını bulduk... çekilin bakayım kenara," diye ekledi, resmi dürtükleyerek.
230
Küçük fotograf insanları yan yan gidip, kısmen görünenler önlere gelebilsin diye yer açtılar.
"Bu, Edgar Bones... Amelia Bones'un kardesi, onu da ailesiyle birlikte götürdüler, büyük bir
büyücüydü... Stur-gis Podmore, vay canına, amma genç görünüyor... Cara-doc Dearborn, bu
resim çekildikten altı ay sonra ortadan kayboldu, cesedini hiç bulamadık... Hagrid tabii ki hep aynı
görünüyor... Elphias Doge, onunla tanıstın, o aptal sapkayı taktıgını unutmusum... Gideon
Prewett, onunla kardesi Fabian'ı öldürmek için tam bes tane Ölüm Yiyen gerekti, kahraman gibi
mücadele ettiler... ilerleyin, ilerleyin..."
Fotograftaki küçük insanlar birbirlerini ite kaka kenara çekildiler ve arkada saklı olanlar resmin en
önüne geldi.
"ste Dumbledore'un kardesi Aberforth, onu sadece bu resim çekilirken gördüm, tuhaf adamdı...
bu da Dor-cas Meadowes, Voldemort onu bizzat öldürdü... Sirius, saçı hâlâ kısayken... ve... al
bakalım, bu ilgini çeker diye düsündüm!"
Harry'nin yüregi yerinden oynadı. Annesiyle babası, gözleri ısıl ısıl, ona gülümsüyorlardı; Harry'nin
Kılkuyruk oldugunu hemen anladıgı küçük, sulu gözlü bir adamın iki yanında oturmuslardı.
Kılkuyruk, annesiyle babasına ihanet ederek onların nerede olduklarını Voldemort'a söyleyen ve
Page 85
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ölümlerine sebep olan adamdı.
"Ee?"dediMoody.
Harry basını kaldırıp Moody'nin agır yara izleriyle dolu, delik desik yüzüne baktı. Belli ki Moody,
Harry'ye az önce bir iyilikte bulundugunu sanıyordu.
231
"Evet," dedi Harry, bir kez daha sırıtmaya çalısarak. "Sey... bir dakika, bir sey hatırladım...
sandıga koymamısım..."
Sandıga koymadıgı bir nesne icat etmekten kurtuldu. Sirius, "O elindeki ne, Deli-Göz?" demis,
Moody de ona dönmüstü. Harry mutfagı geçti, kapıdan dısarı süzüldü ve kimse onu çagıramadan
merdivenleri çıkmaya koyuldu.
Bunun niye böyle bir sok etkisi yarattıgını bilmiyordu; sonuçta, annesiyle babasının resimlerini
daha önce de görmüstü, Kılkuyrukla da karsılasmıstı... ama hiç beklemezken böyle birden
karsısına çıkmaları... kimse bundan hoslanmaz, diye düsündü öfkeyle...
Sonra onları o diger mutlu yüzlerle çevrili görmek... Parçalar halinde bulunan Benjy Fenwick, bir
kahraman gibi ölen Gideon Prewett, iskenceyle delirtilen Longbot-tom'lar... hepsi fotografta mutlu
mutlu, ebediyen el sallıyor, sonlarının yakın oldugunu bilmiyorlardı... eh, Moody bunu ilginç
bulabilirdi... Harry ise rahatsız edici buluyordu...
Harry, yeniden kendi basına kalmaktan memnun, holdeki merdivenlerden parmaklarının ucuna
basarak çıktı, doldurulmus ev cini kafalarının yanından geçti. Ama ilk sahanlıga yaklastıgında
birtakım sesler duydu. Birisi misafir odasında aglıyordu.
"Kim var orda?" dedi Harry.
Cevap yoktu, ama hıçkırık sesleri devam ediyordu. Geri kalan basamakları ikiser ikiser çıkıp
sahanlıktan geçti ve misafir odasının kapısını açtı.
232
Birisi karanlık duvarın önüne çökmüstü, asası elindeydi, bütün vücudu hıçkırıklarla sarsılıyordu.
Tozlu eski halının üzerinde, bir tutam ay ısıgında, Ron'un besbelli cansız bedeni uzanıyordu.
Harry'nin cigerlerindeki bütün hava bosaldı sanki; kendini dösemeden asagı düser gibi hissetti;
beyni buz kesti - Ron ölü ha, hayır, olamazdı -
Ama bir dakika, sahiden olamazdı - Ron asagıdaydı -
"Mrs VVeasley?" dedi Harry, boguk bir sesle.
"R - r - riddikulus!" diye hıçkırdı Mrs VVeasley, titreyen asasıyla Ron'un bedenini isaret ederek.
Srak.
Ron'un vücudu Bill'inkine dönüstü, kollarını iki yana açmıs, sırtüstü yatıyordu, gözleri faltası gibi
açılmıs, bos bakıyordu. Mrs Weasley daha da fazla hıçkırmaya basladı.
"R - riddikulus!" diye hıçkırdı yine.
Srak.
BüTin vücudunun yerini Mr VVeasley'ninki aldı, gözlügü egri duruyor, yüzünden asagı bir kan
damlası süzülüyordu.
"Hayır!" diye inledi Mrs VVeasley. "Hayır... riddikulusl Riddikulus! RDDKULUS!"
Srak. Ölü ikizler. Srak. Ölü Percy. Srak. Ölü Harry...
"Mrs VVeasley, çıkın burdan!" diye haykırdı Harry, dösemede yatan kendi cesedine bakarak.
"Bırakın da baskası
//
"Ne oluyor burada?"
Lupin kosarak odaya girmisti, hemen ardında Sirius vardı, Moody de arkalarından topallaya
topallaya geliyor-
233
du. Lupin, önce Mrs VVeasley'ye, sonra yerde yatan ölü Harry'ye baktı, neler oldugunu hemen
anlamıstı. Kendi asasını çıkararak, çok kararlı ve net bir sekilde söyledi:
"Riddikulus!"
Harry'nin cesedi yok oldu. Yattıgı yerin üstündeki noktada, havada gümüsi bir küre asılı
Page 86
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
duruyordu. Lupin asasını bir kere daha salladı ve küre, arkasında bir duman bırakarak kayboldu.
"Ay - ay - ay!" diye yutkundu Mrs Weasley, sonra da ellerini yüzüne kapatıp bir aglama krizine
kapıldı.
"Molly," dedi Lupin sıkıntıyla, ona dogru yürüyerek. "Molly, yapma..."
Bir saniye sonra, Mrs VVeasley, Lupin'in omzunda, kalbi kopup çıkacakmıs gibi aglıyordu.
Lupin onu sakinlestirmek için, "Molly, sadece bir Bö-cürt'tü," dedi, basını oksayarak. "Sadece aptal
bir Bö-cürt..."
Mrs VVeasley, yüzü onun omzunda, "Onları hep ö - ö - ölü görüyorum!" diye inledi. "H - h - hep!
Rü - rü - rüyamda görüyorum..."
Sirius gözlerini halıya dikmis, Harry'nin cesedi kılıgına girmis Böcürt'ün yattıgı yere bakıyordu.
Moody ise, onunla göz göze gelmemeye çalısan Harry'ye. Harry sanki Moody'nin sihirli gözü onu
mutfaktan çıktıgından beri izlemis gibi garip bir duyguya kapılmıstı.
"Arthur'a sö - soy - leme," dedi Mrs VVeasley. Simdi yutkunuyor, bir yandan da hiç durmadan
kolunun yeniyle gözlerini siliyordu. "Ben onun bi - bi - bilmesini istemiyorum.. . aptallık ettigimi.
234
Lupin ona bir mendil verdi, Mrs VVeasley burnunu sildi.
"Harry, çok özür dilerim. Hakkımda neler düsüneceksin kim bilir?" dedi tir tir titreyerek. "Bir
Böcürt'ü basımdan atmayı bile beceremedim..."
"Aptallık etmeyin/' dedi Harry, gülümsemeye çalıstı.
Mrs VVeasley, gözlerine yine yaslar dolarken, "Öyle e -en - endiseliyim ki," dedi. "Ailenin ya - ya -
yarısı Yoldaslık'ta, bu isi atlatırsak bir mu - mu - mucize olacak... ve P - P - Percy de bizimle
konusmuyor... ya ko - ko -korkunç bir sey olursa ve onunla ba - ba - barısmıs olmazsak? Peki, ya
Artnu/la ben ölürsem ne olacak, Ron ve Ginny'ye k - k - kim bakacak?"
"Molly, yeter artık," dedi Lupin, kararlı bir sekilde. "Bu sefer geçen seferki gibi degil. Yoldaslık
daha iyi hazırlandı, önde basladık, Voldemort'un ne isler çevirdigini biliyoruz -"
Mrs VVeasley o adı duyunca korkuyla cıyakladı.
"Hadi ama, Molly, artık bu adı duymaya alısmalısın -bak, kimse incinmeyecek diye söz veremem,
kimse böyle bir söz veremez, ama geçen seferkinden çok daha iyi durumdayız. Sen geçen sefer
Yoldaslık'ta degildin, onun için anlamıyorsun. Geçen sefer bizden bir kisiye yirmi Ölüm Yiyen
düsüyordu ve hepimizi teker teker topluyorlardı..."
Harry yeniden fotografı, annesiyle babasının sevinçten ısıldayan yüzlerini düsündü. Moody'nin hâlâ
onu gözledigini biliyordu.
Sirius birden, "Percy konusunda da üzülme," dedi. Hizaya gelecektir. Voldemort'un açıga çıkması
sadece bir
235
zaman meselesi; bir kez ortaya çıkınca da, bütün Bakanlık onları affedelim diye bize yalvarmaya
baslayacak. Ve özürlerini kabul edecegimden de emin degilim/' diye ekledi acı acı.
"Ve senle Arthur ölürseniz Ron'la Ginny'ye ne olacagına gelince," dedi Lupin, hafifçe
gülümseyerek, "ne sanıyorsun, onları açlıktan ölmeye bırakacagımızı mı?"
Mrs Weasley titreyerek gülümsedi:
"Aptallık ettim," diye mırıldandı yeniden, gözlerini kurulayarak.
Ama Harry on dakika kadar sonra, yatak odasının kapısını arkasından kapatırken, Mrs Weasley'nin
aptallık ettigini düsünemiyordu bir türlü. Annesiyle babasının, çevrelerindeki birçok kisi gibi,
hayatlarının sonuna yaklastıklarının farkında bile olmadan, o yıpranmıs fotograftan
gülümsemelerini unutamıyordu. Sırasıyla Mrs VVeasley'nin ailesinin her üyesinin cesedi kılıgına
bürünen Böcürt'ün görüntüsü, gözlerinin önünde çakıp duruyordu.
Hiçbir uyarı olmaksızın, basındaki yara izi yeniden acıyla daglandı, midesi berbat bir sekilde
çalkalandı.
Sertçe, "Kes sunu," dedi, acı azalırken yara izini ovalayarak.
"Deliligin ilk belirtisi, kendi kafanla konusmaktır," dedi, duvardaki bos tablodan gelen sinsi bir ses.
Harry onu duymazdan geldi. Kendini ömründe hissetmedigi kadar yaslı hissediyordu ve sadece bir
saat önce bir saka dükkânı için ve sınıf baskanı rozetini kim aldı diye kaygılanmıs olması, simdi
Page 87
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ona inanılmaz görünüyordu.
236
ONUNCU BÖLÜM
Luna Lovegood
Harry çok rahatsız bir gece geçirdi. Annesiyle babası rüyalarına girip çıkıyor, ama hiç
konusmuyorlardı; Mrs VVeasley, Kreacher'ın cesedinin basında aglıyor, Ron'la Hermione baslarında
taçlarla onu izliyorlardı; Harry kendini bir kez daha, kilitli bir kapıyla sona eren bir koridorda
buldu. Birden uyandı, yara izi batıyordu. Ron ise çoktan giyinmis, ona bir seyler söylüyordu.
"... acele etmeliyiz, annem çileden çıkmıs durumda, treni kaçıracagımızı söylüyor..."
Evde bir kargasadır gidiyordu. Harry'nin alelacele giyinirken duyduklarından çıkarabildigi
kadarıyla, Fred'le George sandıklarını tasıma zahmetine katlanmamak için onları alt kata büyü
yoluyla indirmeye kalkmıs, bunun sonucunda da sandıklar Ginny'ye bodoslamadan çarpıp onu
merdivenden iki kat asagı yuvarlamıstı. Hem Mrs Black, hem de Mrs VVeasley avazları çıktıgı
kadar bagırı-yorlardı.
"- AHMAKLAR, YA CDD BR SAKATLIK ÇIKSAYDI-"
237
"- PS MELEZLER, CEDDMN EVN KRLETYORSUNUZ -"
Harry tam spor ayakkabılarını giyerken, Hermione telaslı telaslı odaya girdi. Hedwig omzunda iki
yana sallanıyordu, koltugunun altında ise kurtulmak için debelenen Crookshanks vardı.
"Annemle babam Hedwig'i az önce geri gönderdi." Baykus kibar kibar, küçük bir kanat çırpısıyla
kafesinin üstüne atlayıp tünedi. "Hazır mısın?"
"Hazır sayılırım. Ginny iyi mi?" diye sordu Harry, gözlügünü takarak.
"Mrs Weasley onu düzeltti," dedi Hermione. "Ama simdi de Deli-Göz, Sturgis Podmore gelmeden
çıkamayız diye yakınıyor, yoksa koruma ekibi bir kisi eksik kalırmıs."
"Koruma ekibi mi?" dedi Harry. "King's Cross'a korumayla mı gitmemiz gerekiyormus?"
"Senin King's Cross'a korumayla gitmen gerekiyor," diye düzeltti Hermione.
"Neden?" dedi Harry alıngan alıngan. "Voldemort göze batmamaya çalısıyor sanıyordum, ne yani,
bir çöp tenekesinin arkasından fırlayıp beni haklamaya mı çalısacak diyorsun?"
Hermione'nin aklı baska yerdeydi. "Bilmiyorum, Deli-Göz öyle diyor iste," dedi saatine bakarak,
"ama birazdan çıkmazsak treni kaçıracagımız kesin..."
"SZ DE HEMEN ASAGI GELR MSNZ LÜTFEN!" diye bögürdü Mrs VVeasley. Hermione, basından
asagı kaynar sular dökülmüs gibi sıçrayıp hızla odadan çıktı. Harry, Hedwig'i tuttugu gibi kafesine
tıktı ve sandıgını ar-
238
kasından sürükleye sürükleye Hermione'nin ardından asagı inmeye koyuldu.
Mrs Black'in portresi öfkeyle uluyor, ama kimse perdeleri üzerine çekmekle ugrasmıyordu; holdeki
bütün o gürültü onu nasıl olsa yeniden uyandırırdı zaten.
"Harry, sen benimle ve Tonks'la geliyorsun," diye bagırdı Mrs Weasley -dinmek bilmeyen
"BULANIKLAR! ALÇAKLAR! PS MAHLUKLAR!" çıglıkları arasında-"Sandıgınla baykusunu bırak,
bagajla Alastor ilgilenecek... Tanrı askına, Sirius, Dumbledore olmaz dedi!"
Harry holün her tarafındaki sandıkların üstünden at-laya atlaya Mrs VVeasley'ye ulasmaya
çalısırken, hemen yanında ayıya benzeyen siyah bir köpek belirmisti.
"Aman yani..." dedi Mrs VVeasley çaresizce. "Eh, bir sey olursa sorumlusu sensin!"
Ön kapıyı hızla açtı ve eylülün cılız gün ısıgına adım attı. Harry ve köpek de pesinden gittiler.
Arkalarındaki kapı pat diye kapandı ve Mrs Black'in ayaklamaları anında kesildi.
On iki numaranın kaldırıma ulasır ulasmaz kaybolan merdivenlerinden inerken, Harry etrafına
bakarak, "Tonks nerede?" dedi.
"Surada bizi bekliyor," dedi Mrs VVeasley sert bir sesle, gözlerini Harry'nin yanında sallana sallana
giden siyah köpekten kaçırarak.
Kösede onları ihtiyar bir kadın karsıladı. Kıvır kıvır kır saçları ve gondol biçiminde mor bir sapkası
vardı.
Page 88
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"N'aber Harry?" dedi göz kırparak. Saatine baktı. "Acele etsek iyi olacak, degil mi, Molly?"
239
"Biliyorum, biliyorum," diye inledi Mrs Weasley, daha uzun adımlar atmaya baslayarak, "ama
Deli-Göz, Stur-gis'in gelmesini beklemek istedi... keske Arthur yine Ba-kanlık'tan araba
alabilseydi... ama Fudge bugünlerde degil araba, bos mürekkep kutusu bile vermiyor ona...
Muggle'lar sihirsiz seyahat etmeye nasıl dayanabiliyor bilmem...
Öte yandan, kocaman siyah köpek neseyle havlıyor, etraflarında hoplayıp zıplıyor, hevesle
güvercinlerin üstüne atılıyor, kuyrugunu kovalıyordu. Harry kendine engel olamayıp gülmeye
basladı. Sirius çok uzun süredir içeride kapalı kalmıstı. Mrs Weasley neredeyse Petunia Teyze'yi
andırır bir sekilde dudak büzdü.
Yürüyerek King's Cross'a varmaları yirmi dakika aldı ve bu süre içinde Sirius'un Harry'yi
eglendirmek için birkaç kediyi korkutmasından daha önemli bir olay patlak vermedi. stasyona
girdiklerinde, etraf tenhalasana kadar dokuz ve on numaralı peronlar arasındaki bölmenin
civarında gezindiler, sonra hepsi sırayla bölmeye yaslanıp içinden geçerek kendilerini peron dokuz
üç çeyrekte buldular. Yola çıkmak üzere olan ögrenciler ve aileleriyle dolu peronda Hogwarts
Ekspresi bekliyor, kara kara buhar püskürtüyordu. O tanıdık kokuyu içine çekince, Harry'nin içi
kıpır kıpır oldu... gerçekten geri dönüyordu...
"Umarım digerleri de yetisir," dedi Mrs Weasley kaygıyla. Basını arkaya çevirmis, peronun
üzerindeki, dövme demirden kemere bakıyordu; yeni gelenler oradan çıkacaktı.
240
"Güzel köpek, Harry!" diye seslendi örgü örgü saçlı, uzun boylu bir çocuk.
"Sagol, Lee," dedi Harry sırıtarak. Sirius da kuyrugunu çılgınca salladı.
"Hah, iyi bari," dedi Mrs VVeasley, rahatlamıs bir sesle, "iste Alastor da bagajlarla geldi, bakın..."
Birbirine uymayan gözlerinin üzerine bir istasyon görevlisi sapkası çekmis olan Moody, agzına
kadar sandıklarla dolu bir arabayı iterek kemerli girisin içinden topal-laya topallaya çıktı.
Moody, "Her sey yolunda," diye fısıldadı Mrs VVeasley ve Tonks'a, "takip edildigimizi
sanmıyorum..."
Birkaç saniye sonra, Mr VVeasley yanında Ron ve Her-mione'yle peronda belirdi. Fred, George ve
Ginny, Lu-pin'le birlikte geldiklerindeyse, Moody'nin bagaj arabası neredeyse bosaltılmıstı.
"Bir sorun yok ya?" diye homurdandı Moody.
"Yok," dedi Lupin.
"Yine de Sturgis'i Dumbledore'a sikâyet edecegim," dedi Moody, "bu hafta ikidir gelmiyor.
Mundungus kadar güvenilmez hale gelmeye basladı."
"Eh, kendinize iyi bakın," dedi Lupin, herkesin elini sıkarak. En son Harry'nin yanına geldi ve
sırtına bir saplak indirdi. "Sen de, Harry. Dikkatli ol."
"Evet, basını önünde tut, gözlerini de dört aç," dedi Moody, Harry'nin elini sıkarak. "Ve hiçbiriniz
unutmayın - ne yazdıgınıza dikkat edin. Kuskunuz olan seylerden mektupta hiç söz etmeyin daha
iyi."
Hepinizle tanıstıgıma çok sevindim," dedi Tonks,
241
Hermione ve Ginny'ye sarılarak. "Yakında görüsürüz, sanıyorum."
Bir uyarı düdügü çaldı; peronda kalmıs ögrenciler de aceleyle trene dolusmaya basladılar.
"Çabuk, çabuk," dedi Mrs VVeasley telas içinde, herkese sarılıp farkına varmadan Harry'yi ikinci
kez kucaklayarak. "Mektup yazın... uslu durun... unuttugunuz bir sey varsa göndeririz... hadi
trene, acele edin..."
Kocaman siyah köpek bir an arka ayakları üzerinde kalkıp ön patilerini Harry'nin omuzlarına
dayadı, ama Mrs VVeasley Harry'yi tren kapısına dogru itekledi ve tıslar gibi bir sesle, "Tanrı
askına, Sirius, biraz köpek gibi davran!" dedi.
Page 89
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Tren hareket etmeye baslarken, Harry açık pencereden, "Görüsürüz!" diye seslendi, Ron, Hermione
ve Ginny de onun yanından el salladılar. Tonks, Lupin, Moody ile Mr ve Mrs VVeasley'nin
görüntüleri hızla küçülüp gözden kayboldu, ama siyah köpek pencerenin yanında hoplayıp zıplıyor,
kuyrugunu sallıyordu; perondaki bulanıklasmıs insanlar onun treni kovalamasını kahkahalarla
seyrediyordu. Derken bir virajı döndüler ve Sirius da gözden kayboldu.
"Bizle gelmemeliydi," dedi Hermione, endiseli bir sesle.
"Bosver ya," dedi Ron, "zavallı adam aylardır gün ısıgına çıkmadı."
"Eh," dedi Fred, ellerini çırparak, "bütün gün burada durup laklak edemeyiz, Lee'yle konusmamız
gereken bir is var. Sonra görüsürüz." George'la ikisi sagdaki koridordan yürüyüp uzaklastılar.
242
Tren hâlâ hızlanıyor, pencereden görünen evler simsek gibi geçip gidiyor, onlar da ayakta bir saga
bir sola sallanıyorlardı.
"Gidip bir kompartıman bulalım mı?" diye sordu Harry.
Ron ile Hermione bakıstılar.
"Seyy," dedi Ron.
"Bizim - seyy - Ron'la benim sınıf baskanı vagonuna gitmemiz gerekiyor," dedi Hermione utana
sıkıla.
Ron, Harry'ye bakmıyordu; birden sol elinin tırnaklarıyla yakından ilgilenmeye baslamıs gibiydi.
"Haa," dedi Harry. "Tamam. yi."
"Bütün yol boyunca orada kalmamız gerekecegini sanmıyorum," dedi Hermione hemen. "Mektupta
yazdıgına göre, Ögrenciler Baskanlarından talimat alacakmısız, sonra da ara sıra koridorlarda kol
gezecekmisiz sadece."
"yi," dedi Harry yine. "Sey, sonra - sonra görüsürüz o zaman."
"Evet, tabii," dedi Ron, Harry'ye kaygıyla bakıp gözlerini hemen kaçırarak. "Oraya gitmek tam bir
eziyet, bana kalsa - ama mecburuz - yani, hoslandıgımdan degil, Percy degilim ben," diye lafını
bitirdi meydan okurcasına.
"Biliyorum, degilsin," dedi Harry, Ron da sırıttı. Ama Hermione ile Ron sandıklarını, Crookshanks'i
ve kafesin-deki Pigvvidgeon'ı ön tarafa dogru sürüklerlerken, Harry içinde tuhaf bir eksiklik
hissetti. Hogwarts Ekspresi'nde hiç Ron'suz yolculuk etmemisti.
"Hadi," dedi Ginny, "acele edersek onlara yer tutabiliriz.'
243
"Dogru," dedi Harry, bir eliyle Hedwig'in kafesini, digeriyle sandıgının halkasını tutarak. Koridorda
güç bela ilerleyip, geçtikleri kompartımanların camlı kapılarından içeri göz attılar, ama hepsi
çoktan dolmustu. Harry birçok kisinin ona büyük bir ilgiyle baktıgını, hatta birkaçının yanındakileri
dirsegiyle dürtüp onu gösterdigini ister istemez fark etti. Üst üste bes vagonda bu muameleyle
karsılastıktan sonra, Gelecek Postas/'nm yaz boyunca okurlarına onun palavracı bir gösteris
budalası oldugunu anlatıp durdugunu hatırladı. Gözlerini ona dikip bakan ve hsıldasan bu
insanların o hikâyelere inanıp inanmadıgını merak etti.
En son vagonda, aynı Harry gibi Gryffindor'da besinci yılına baslayan Neville Longbottom'la
karsılastılar. Bir eliyle sandıgını sürüyüp, öbür eliyle debelenen kurbagası Trevor'ı zaptetmeye
çalısmaktan yüzü kan ter içinde kalmıstı.
"Merhaba, Harry," dedi soluk soluga. "Merhaba, Ginny... her yer dolmus... oturacak yer
bulamıyorum..."
"Ne diyorsun sen?" dedi Ginny, Neville'in yanından zar zor geçip arkasındaki kompartımana göz
atarak. "Burada yer var, sadece Laklak Lovegood -"
Neville kimseyi rahatsız etmek istemedigi gibilerinden bir seyler mırıldandı.
"Aptallık etme," dedi Ginny gülerek, "ondan zarar gelmez."
Kapıyı yana dogru çekip açarak sandıgını içeri sürükledi. Harry ile Neville de pesinden girdiler.
"Merhaba, Luna," dedi Ginny. "Burada otursak bir sakıncası var mı?"
Page 90
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
244
Pencerenin yanındaki kız basını kaldırıp baktı. Beline kadar uzanan, dagınık, kirli sarı saçları, çok
açık renk kasları ve yüzüne saskın bir ifadenin kazınmasına neden olan fırlak gözleri vardı. Harry,
Neville'in bu kompartımanı niye es geçmeyi tercih ettigini hemen anladı. Kız buram buram
çatlaklık kokuyordu. Belki asasını saglama almak için sol kulagının arkasına sıkıstırmıs
oldugundan, belki Kay-makbirası tıpalarından yapılmıs bir gerdanlık taktıgından, belki de elindeki
dergiyi bas asagı tutmus olmasından. Bakısları Neville'in üzerinden kayıp geçti, Harry'ye
odaklandı. Basını salladı.
"Tesekkürler," dedi Ginny, ona gülümseyerek.
Harry ile Neville üç sandıgı ve Hedwig'in kafesini bagaj rafına yerlestirip oturdular. Luna bas asagı
tuttugu Dırdırcı adındaki dergisinin üzerinden onları izliyordu. Gözlerini normal insanlar kadar sık
kırpmıyor gibiydi. Tam karsısına oturmus olan Harry'ye gözlerini dikip öyle uzun uzun baktı ki,
Harry oraya oturduguna pisman oldu.
"yi bir yaz geçirdin mi, Luna?" diye sordu Ginny.
"Evet," dedi Luna hulyalı bir sekilde, gözlerini Harry'den ayırmayarak. "Evet, bayagı hostu yani.
Sen Harry Potter'sm," diye ekledi.
"Biliyorum," dedi Harry.
Neville kıkırdadı. Luna açık renk gözlerini bu kez ona çevirdi.
"Ama sen kimsin bilmiyorum."
"Hiç kimse," dedi Neville telasla.
"Hiç kimse falan degilsin," dedi Ginny sert bir sesle.
245
"Neville Longbottom - Luna Lovegood. Luna benimle aynı dönemde, ama Ravenclaw'da."
"Sınır tanımayan bir zekâ, en büyük hediyedir insana," dedi Luna tekdüze bir sesle.
Bas asagı tuttugu dergiyi yüzünü saklayacak kadar kaldırdı ve sustu. Harry ile Neville kaslarını
kaldırıp birbirlerine baktılar. Ginny kikirdememek için kendini zor tutuyordu.
Tren, yoluna hızla devam edip açık araziye çıktı. Tuhaf, tedirgin edici bir gündü; vagon kâh gün
ısıgıyla doluyor, kâh kursuni renkleriyle tehditkâr bulutların altından geçiyordu.
"Bilin bakalım dogum günümde ne hediye aldım," dedi Neville.
"Yine bir Hatırlatmaca mı?" dedi Harry, büyükannesinin Neville'e berbat hafızasını gelistirme
çabasıyla gönderdigi mermerimsi aygıtı hatırlayarak.
"Hayır," dedi Neville. "Olsa isime yarardı gerçi, eskisini kaybedeli asırlar oldu... ama degil,
bakın..."
Trevor'ı sıkı sıkı tutan elini degil de öbürünü okul çantasına daldırdı ve biraz karıstırdıktan sonra
aradıgını bulup çıkardı. Saksıya konmus küçük gri bir kaktüsü andırıyordu, ama diken yerine küçük
çıbanlara benzeyen yumrularla kaplıydı.
"Mimbulus mimbletonia," dedi Neville gururla.
Harry, Neville'in elindeki seye baktı. Nabız gibi hafif hafif atısıyla tekinsiz bir görünüme sahipti,
hastalıklı bir iç organa benziyordu.
"Çok çok nadide bir sey," dedi Neville, yüzü ısıl ısıl.
246
"Hogwarts'taki serada bile var mı, bilmiyorum. Profesör Sprout'a göstermek için sabırsızlanıyorum.
Büyük Amcam Algie, Asur'dan almıs bunu bana. Bakalım yenilerini de üretebilecek miyim?"
Harry, Neville'in en sevdigi dersin Bitkibilim oldugunu biliyordu ama, bu bodur küçük bitkiyi niye
isteyebilecegini aklı hayali almıyordu.
"Bir - ee - bir sey yapabiliyor mu?" diye sordu.
"Bir sürü!" dedi Neville gururla. "nanılmaz bir savunma mekanizması var. Al, su Trevor'ı tut bir
dakika..."
Kurbagayı Harry'nin kucagına atıp okul çantasından bir tüy kalem çıkardı. Luna Lovegood'un
patlak gözleri bas asagı dergisinin üzerinden bir kez daha belirip Neville'in ne yaptıgını izlemeye
koyuldu. Neville, dili dislerinin arasında, Mimbulus mimbletonia'yı göz hizasına kaldırdı, kendine
bir nokta seçti ve tüy kaleminin ucuyla bitkiyi kuvvetlice dürttü.
Page 91
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bitkinin üzerindeki bütün çıbanlardan kıvamlı, pis kokan, koyu yesil bir sıvı fıskırdı. Tavana,
pencerelere sıçradı, Luna Lovegood'un dergisine bulastı; kollarını tam zamanında yüzüne siper
eden Ginny, yapıs yapıs yesil bir sapka takıyormusa döndü, ama elleri Trevor'ın kaçmasını
engellemekle mesgul olan Harry'nin yüzü oldugu gibi sıvıyla kaplandı. Sıvının gübre gibi igrenç bir
kokusu vardı.
Neville'in de yüzü ve gövdesi sırılsıklam olmustu, hiç olmazsa gözlerindekinden kurtulmak için
kafasını salladı.
"Ö - özür dilerim," dedi nefesi kesilerek. "Daha önce denememistim... fark edemedim bu kadar...
ama merak et-
247
meyin, Kokanözsu zehirli degildir," diye ekledi ürkekçe, Harry bir agız dolusu sıvıyı yere
tükürürken.
Tam o anda kompartıman kapısı açıldı.
"Ah... merhaba, Harry," dedi tedirgin bir ses. "Ee... kötü bir zamanda mı geldim?"
Harry, Trevor'la mesgul olmayan eliyle gözlük camlarını sildi. Kapı agzında uzun parlak saçlı çok
güzel bir kız durmus, ona gülümsüyordu: Ravenclaw Quidditch takımının Arayıcısı Cho Chang.
"Ah... merhaba," dedi Harry saskın saskın.
"Ee..." dedi Cho. "Sey... bir merhaba diyeyim demistim... eh, hosçakal."
Epey kızarmıs bir yüzle, kapıyı kapatıp gitti. Harry arkasına yaslanıp inledi. sterdi ki, Cho gelip
onu buldugunda bir grup çok sıkı insanla oturuyor, herkes Harry'nin yaptıgı bir espriye kasıklarını
tuta tuta gülüyor olsun; elinde bir kurbaga, yüzü Kokanözsu'ya bulanmıs halde, Neville ve Laklak
Lovegood'la oturuyor olmasın.
"Takma kafana," dedi Ginny teselli edercesine. "Bak, bundan kolayca kurtulabiliriz." Asasını
çıkardı. "Aklapak-lal"
Kokanözsu yok oldu.
"Özür dilerim," dedi Neville yine, cılız bir sesle.
Ron ve Hermione, neredeyse bir saat geçtikten, yemek arabası gittikten sonra geldiler. Harry,
Ginny ve Neville kabaklı pogaçalarını bitirmis, Çikolatalı Kurbaga Kartla-rı'nı degis tokus ederken
kompartıman kapısı açıldı. Ron ve Hermione, yanlarında Crookshanks ve kafesinde tiz perdeden
öten Pigvvidgeon'la birlikte içeri girdiler.
248
"Açlıktan ölüyorum," dedi Ron. Pigwidgeon'ı Hed-wig'in yanma yerlestirdi, Harry'den bir Çikolatalı
Kurbaga aldı ve kendini onun hemen yanına bıraktı. Ambalajı yırtıp açtı, kurbaganın kafasını ısırıp
kopardı ve çok yorucu bir sabah geçirmis gibi arkasına yaslanıp gözlerini kapadı.
"Eh, her binanın besinci sınıflarından ikiser tane sınıf baskanı var," dedi Hermione. Canı pek sıkkın
halde yerine oturdu. "Birer kız, birer erkek."
"Bilin bakalım Slytherin sınıf baskanlarından biri kim?" dedi Ron, gözlerini açmadan.
"Malfoy," diye cevap verdi Harry hemen, en çok korktugu seyin baslarına geldiginden emin bir
sekilde.
"Tabii," dedi Ron acı acı. Kurbaga'nın kalanını agzına attı ve bir tane daha kaptı.
"Öbürü de Pansy Parkinson denen su gıcık yaratık," dedi Hermione hırçın bir sesle. "Beyin
sarsıntısı geçirmis bir ifritten daha mankafayken nasıl sınıf baskanı oluyor..."
"Hufflepuff tan kimler var?" diye sordu Harry.
"Ernie Macmillan ve Hannah Abbott," dedi Ron boguk bir sesle.
"Ravenclavv'dansa Anthony Goldstein ve Padma Pa-til," dedi Hermione.
"Sen Padma Patil'le Noel Balosu'na gitmistin," dedi belli belirsiz bir ses.
Herkes dönüp Luna Lovegood'a baktı. Dırdırcı'mn üzerinden gözlerini Ron'a dikmisti. Ron agzındaki
koca Kurbaga lokmasını yuttu.
"Evet, biliyorum, gittim," dedi biraz sasırarak.
249
"Pek memnun kalmamıstı," diye bilgi verdi Luna. "Ona pek iyi davranmadıgını düsünüyor, çünkü
onunla dans etmeye yanasmamıssın. Ben olsam aldırmazdım herhalde," diye ekledi düsünceli
Page 92
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
düsünceli, "dans etmeyi pek sevmem."
Yeniden Dırdna'nm arkasında kayboldu. Ron, agzı bir karıs açık, derginin kapagına bakakaldı,
sonra da bir açıklama istermis gibi dönüp Ginny'ye baktı, ama Ginny kikirdememek için
yumrugunu agzına bastırmıstı. Ron kafası karısmıs halde basını iki yana salladı ve saatine baktı.
"Arada bir koridorlarda kol gezmemiz gerekiyor," dedi Harry ve Neville'e, "muzırlık edenlere ceza
verebiliyoruz. Crabbe ve Goyle'u bir sey yaparlarken yakalayayım diye sabırsızlanıyorum..."
"Konumunu kötüye kullanmamalısın, Ron!" dedi Hermione sert bir sesle.
"Tabii, tabii, ne de olsa Malfoy hiç kötüye kullanmayacak," dedi Ron alaycı bir edayla.
"Yani onun seviyesine mi ineceksin?"
"Yoo, o benim arkadaslarımın hakkından gelmeden ben onunkilerin hakkından geleyim istiyorum,
o kadar."
"Tanrı askına, Ron -"
"Göyle'a aynı satın tekrar tekrar yazdıracagım, ölür biter artık, yazmaktan nefret ediyor," dedi Ron
mutlu mutlu. Goyle'un alçak, hırıltılı sesini taklit ederek ve yüzüne acı dolu bir konsantrasyon
ifadesi yerlestirerek, havaya bir seyler yazarmıs gibi yaptı. "Bir... babunun... poposuna...
benzememeliyim."
250
Herkes güldü, ama kimse Luna Lovegood kadar gülmedi. Koyverdigi nese dolu çıglık, Hedwig'in
uyanıp kanatlarını öfkeyle çırpmasına, Crookshanks'in ise tıslayarak bagaj rafına sıçramasına
sebep oldu. Luna öyle bir gülüyordu ki, dergisi elinden kaydı ve bacaklarından asagı, yere düstü.
"ste bu komiktil"
Nefes almaya çalısırken patlak gözleri yaslarla dolarak Ron'a baktı. O ise tamamen afallamıs bir
halde dönüp digerlerine göz attı. Simdi onlar da hem Ron'un yüzündeki ifadeye, hem de hâlâ
bögrünü tutmus öne arkaya sallanan Luna Lovegood'un gülünç derecede uzamıs olan kahkahasına
gülüyorlardı.
"Benle kafa mı buluyorsun?" dedi Ron, kaslarını çatarak.
"Babunun... poposu!" dedi tıkanacakmıs gibi, kaburgalarını tutarak.
Digerleri Luna'nın gülüsünü seyrediyordu, ama Harry yerdeki dergiye baktıgında öyle bir sey gördü
ki, fırlayıp onu yerden aldı. Bas asagı tutulurken kapaktaki resmin ne oldugunu anlamak zordu,
ama Harry simdi bunun Cornelius Fudge'm oldukça kötü bir karikatürü oldugunu fark etti; onu
ancak kafasındaki limon yesili melon sapka sayesinde tamyabilmisti. Fudge bir eliyle bir altın
kesesini sıkı sıkı tutuyor, digeriyleyse bir cincüceyi boguyordu. Karikatürün altında söyle bir yazı
vardı: Fudge, Gringotts'u Ele Geçirmek çin Ne Kadar leri Gidecek?
Hemen altta da dergideki diger makalelerin baslıkları vardı.
251
Qııiddüch Ligi'nde Fesat: Hortumlar Ligi Nasıl Ele Geçiriyor?
Eski Yazıların Sırlan Çözüldü Sirius Black: Cani mi Kurban mı?
Harry, "Suna bir bakabilir miyim?" diye sordu Lu-na'ya hevesle.
Kız basını salladı, hâlâ Ron'a bakıyordu, gülmekten nefesi kesilmisti.
Harry dergiyi açıp "içindekiler" bölümüne göz gezdirdi. Kingsley'nin Sirius'a versin diye Mr
VVeasley'nin eline tutusturdugu dergi su ana kadar hiç aklına gelmemisti, ama o, Dzrdzrcz'nın bu
sayısı olmalıydı.
Aradıgını bulup heyecanla o sayfayı çevirdi.
Bu yazıya eslik eden karikatür de oldukça kötüydü; öyle ki Harry, üzerinde adı yazmasa onun
Sirius oldugunu anlayamayacagını düsündü. Sirius asasını çekmis, insan kemiklerinden olusan bir
yıgının üstünde duruyordu. Makalenin baslıgı söyle diyordu:
SRUS BLACK - KARANLIK MI, KARALANDI MI? Mesum kanlı katil mi, masum meshur sarkıcı mı?
Harry'nin yazılanları yanlıs anlamadıgından emin olabilmesi için bu ilk cümleyi birkaç kez okuması
gerekti. Sirius ne zaman meshur bir sarkıcı olmustu ki?
On dört yıldır Sirius Black'in on iki masum Muggle'ın ve bir büyücünün ölümünden suçlu olduguna
inanılıyor.
Page 93
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
252
Black'in iki yıl önce gözüpek bir sekilde Azkaban'dan kaçmasıyla, Sihir Bakanlıgı, tarihindeki en
büyük insan avını baslattı. Hiçbirimiz onun yeniden ele geçirilip Ruh Emi-ci'lere verilmeyi hak
ettiginden en ufak bir süphe bile duymadık.
AMA GERÇEKTEN HAK EDYOR MU?
Sirius Black'in, Azkaban'a gönderilmesine neden olan suçları islememis olabilecegini gösteren
sasırtıcı yeni deliller ortaya çıkmıs durumda. Hatta, Little Norton, Acanthia Way 18 numarada
oturan Doris Purkiss'e göre, Black cinayetler islendigi sırada cinayet mahallinde bulunmamıs bile
olabilir.
"nsanların farkında olmadıkları su ki, Sirius Black bir takma isim," diyor Mrs Purkiss. "nsanların
Sirius Black sandıgı adam, neredeyse on bes yıl önce Little Norton Kilise Salonu'ndaki bir konserde
kulagına bir turp isabet ettikten sonra sosyal hayattan emekliye ayrılan, popüler Hincüceler grubu
solisti Stubby Boardman. Gazetede resmini görür görmez onu tanıdım. Stubby o cinayetleri asla
islemis olamaz, çünkü söz konusu günde, benimle bas basa, mumlarla bezeli romantik bir yemek
yiyordu. Sihir Bakam'na bir mektup yazdım bile, simdi onun Stubby ya da takma adıyla Sirius için
af çıkarmasını bekliyorum."
Harry okumayı bitirdi ve sayfaya inanamayan gözlerle bakmayı sürdürdü. Belki bu bir sakaydı,
belki dergi sık sık böyle muzip haberler yayımlıyordu. Birkaç sayfa geri gidip Fudge'la ilgili
makaleyi buldu.
253
Sihir Bakanı Cornelius Fııdge, bes yıl önce seçildiginde Gringotts Büyücü Bankası'nın yönetimini ele
geçirmeye yönelik planlan oldugunu inkâr etmisti. Fudge her zaman, altınlarımızın bekçileriyle
"huzurlu bir isbirligi yapmak" tan baska bir sey istemedigini söyledi.
AMA GERÇEKTEN TÜM STEDG BU MU?
Son zamanlarda Bakan'a yakın kaynaklardan alınan bilgiler, Fııdge'ın en büyük emelinin cincüce
altın rezervinin kontrolünü ele geçirmek olduguna ve bu ugurda gerekirse güç kullanmaktan
çekinmeyecegine isaret ediyor.
"Üstelik bunu ilk yapısı olmazdı," dedi bir Bakanlık görevlisi. "Bütün arkadasları ona Cornelius
'Cincüce-Ezen' Fudge der. Kimse dinlemiyor sanırken söylediklerini bir duysanız, ah, icabına
baktırdıgı cincücelerden söz edip duruyor; bogdurmus, binaların tepelerinden attırmıs, zehirletmis,
böreklerin içinde pisirtmis..."
Harry daha fazla okumadı. Fudge'm birçok kusuru olabilirdi ama, Harry onu cincücelerden börek
yapılması emri verirken hayal etmekte büyük güçlük çekiyordu. Derginin geri kalanına göz
gezdirdi, birkaç sayfada bir durup okuyordu: Tutshill Hortumları, Quidditch Ligi'ni santaj,
süpürgelere yasadısı müdahaleler ve iskence sayesinde kazanmakta olduguna dair bir suçlama; bir
Silsüpür Altı ile aya uçtugunu ve bunu kanıtlamak için geri dönerken yanında bir torba dolusu ay
kurbagası getirdigini söyleyen bir büyücüyle söylesi; hiç degilse Luna'nın Dırdır-cz'yı niye bas
asagı okudugunu gösteren bir kadim yazılar makalesi. Dergiye göre, yazıları bas asagı çevirirseniz,
254
düsmanınızın kulaklarım küçük portakallara dönüstürecek bir büyü gözüküyordu. Aslında,
Dırdırcı'daki diger makalelerin yanında, Sirius'un Hincüceler'in solisti oldugu fikri hayli makul
kalıyordu.
"yi bir seyler var mı?" diye sordu Ron, Harry dergiyi kapatırken.
Harry'nin cevap vermesine fırsat bırakmadan, Hermi-one, "Tabii ki yok," dedi igneleyici bir sesle.
"Dırdırcı tam bir paçavradır, herkes de bunu bilir."
"Affedersin," dedi Luna; sesi birden hulyalı tonunu yitirmisti. "Editörü babam."
"Ben - ay," dedi Hermione utanarak. "Seyy... bazı ilginç... yani epey..."
"Geri alabilir miyim lütfen?" dedi Luna soguk soguk. leri uzanıp dergiyi Harry'nin elinden kaptı.
Hızla elli yedinci sayfaya gelip dergiyi bir kez daha bas asagı çevirdi ve arkasında kayboldu. Tam o
sırada kompartıman kapısı üçüncü defa açıldı.
Harry dönüp baktı; böyle bir seyi bekliyordu, ama beklemesi, Draco Malfoy'un, iki arkadası Crabbe
Page 94
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ve Goyle'un arasından ona pis pis sırıtan görüntüsünü daha katlanılır kılmıyordu.
Daha Malfoy agzım açamadan, "Ne var?" dedi saldırganca.
Parlak sarı saçları ve sivri çenesi aynı babasımnkilere benzeyen Malfoy, "Terbiyeni takın, Potter,
yoksa seni cezaya bırakmak zorunda kalırım," dedi kelimeleri yaya yaya- "Çünkü sen sınıf baskanı
olamadın ama ben oldum, bu yüzden de sen ceza veremezsin ama ben veririm."
255
"Evet," dedi Harry, "ama sen rezilin tekisin, ben degilim, bu yüzden simdi git de bizi rahat bırak."
Ron, Hermione, Ginny ve Neville kahkahalarla güldüler. Malfoy'un dudagı kıvrıldı.
"Söylesene, VVeasley'nin arkasından ikinci olmak nasıl bir his, Potter?" diye sordu.
"Kes sesini, Malfoy," dedi Hermione sert bir sesle.
"Hassas bir noktaya parmak bastım galiba," dedi Malfoy, sırıtarak. "Eh, ayagını denk al, Potter,
çünkü yanlıs bir adım atarsın umuduyla köpek gibi izini sürüyor olacagım."
"Çık dısarı!" dedi Hermione, ayaga fırlayarak.
Malfoy kıs kıs gülerek Harry'ye son bir pis bakıs attı ve hantal hantal pesinden yürüyen Crabbe ve
Göyle'la birlikte çıkıp gitti. Hermione arkalarından kompartıman kapısını hızla kapattı ve dönüp
Harry'ye baktı. Harry onun da Malfoy'un az önce ne dediginin farkına vardıgını ve kendisi gibi onun
da sinirlerinin bozuldugunu hemen anladı.
"Bir Kurbaga daha yollasana," dedi Ron, belli ki hiçbir sey fark etmemisti.
Harry, Neville ile Luna'nın önünde konusamazdı. Hermione ile birbirlerine bir kez daha huzursuz
huzursuz baktılar, sonra da Harry dönüp pencereden dısarıyı seyretmeye basladı.
Sirius'un onunla istasyona gelmesinin komik oldugunu düsünmüstü, ama birden bu hareket
pervasızca, hatta belki düpedüz tehlikeli göründü gözüne... Hermione haklıydı... Sirius
gelmemeliydi. Ya Mr Malfoy siyah köpegi
256
fark edip Draco'ya söylemisse? Ya VVeasley'ler, Lupin, Tonks ve Moody'nin Sirius'un nerede
oldugunu bildikleri sonucunu çıkarmıssa? Yoksa Malfoy'un "köpek gibi" demesi sadece rastlantıdan
mı ibaretti?
Tren giderek daha da kuzeye dogru ilerlerken, hava kararsızlıgını sürdürdü. Yagmur gönülsüzce
pencereleri ıslattı, sonra günes sahne alıp cılız bir gösteri sundu, daha sonraysa bir kez daha
bulutlar gelip günesi örttü. Karanlık çöküp de vagonların içinde lambalar yanmaya baslayınca,
Luna Dırdırcı'yi rulo yaptı, özenle çantasına yerlestirdi ve sırayla kompartımandaki herkese
gözlerini dikip bakmaya koyuldu.
Harry alnını trenin penceresine dayamıs dısarı bakıyor, ufukta Hogwarts'ı görmeye çalısıyordu,
ama bu gece ay ısıgı yoktu ve yagmurun ıslattıgı pencere isliydi.
Derken Hermione, "Üstümüzü degissek iyi olacak," dedi ve hepsi sandıklarını güç bela açıp okul
cüppelerini üzerlerine geçirdiler. Hermione ve Ron sınıf baskanı rozetlerini dikkatle yakalarına
ignelediler. Harry, Ron'un karanlık penceredeki yansımasından görünüsünü kontrol ettigini fark
etti.
Sonunda tren yavaslamaya basladı. Herkes trenden inmek için bagajlarıyla evcil hayvanlarını
toparlamaya kostururken, trenin her yerinden o alısıldık gürültü patırtının yükseldigini duydular.
Ron ile Hermione'nin bütün bunları denetlemesi gerektiginden, ikisi Crookshanks ile Pigvvidgeon'ı
Harry ve digerlerine bırakarak yine vagondan çıktılar.
"O baykusu ben tasırım istersen," dedi Luna Harry'ye,
257
Pigwidgeon'a dogru elini uzatarak. Bu arada Neville, Tre-vor'ı dikkatle iç cebine koymaya
çalısıyordu.
"K - ee - sagol," dedi Harry. Kafesi ona verdi ve böylece Hedwig'inkini daha rahat kavradı.
Kompartımandan agır agır çıkıp koridordaki kalabalıga katılırlarken, gecenin igne igne batan ayazı
yüzlerine vurdu. Yavas yavas kapılara dogru ilerlediler. Harry'nin burnuna, göle dogru uzanan
yolun her iki tarafındaki çam agaçlarının kokusu geliyordu. Perona inip etrafına baktı, o tanıdık
"birinci sınıflar burdan... birinci sınıflar.." sesini duyabilmek için kulagını açtı.
Ama duyamadı. Onun yerine hayli farklı bir ses, canlı bir kadın sesi duyuluyordu. "Birinci sınıflar
Page 95
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
burada sıraya girsin lütfen! Bütün birinci sınıflar yanıma!"
Bir fener Harry'ye dogru sallandı ve Harry onun ısıgında, önceki sene bir süre Hagrid'in yerine
Sihirli Yaratıkların Bakımı dersine giren Profesör Grubbly-Plank'in çıkık çenesini ve kısa kesilmis
saçlarını gördü.
"Hagrid nerede?" dedi yüksek sesle.
"Bilmiyorum," dedi Ginny, "ama ilerlesek iyi olur, yolu kapatıyoruz."
"Haa, tamam..."
Harry ve Ginny peronda ilerleyip istasyondan dısarı çıkarken ayrı düstüler. Harry itis kakısın içinde,
karanlıkta Hagrid'i yakalayabilmek için gözlerini kısıp çevreyi taradı; burada olmalıydı, Harry bunu
ummustu - Hagrid'i yeniden görmek iple çektigi seylerden biriydi. Ama etrafta Hagrid'den iz yoktu.
Kalabalıkla birlikte dar bir kapıdan yavas yavas geçip
258
dısarıdaki yola çıkarken, Gitmis olamaz, dedi Harry kendi kendine. Üsüttü falan herhalde...
Profesör Grubbly-Plank'in yeniden ortaya çıkısı hakkında ne düsünüyorlar bakalım diye etrafına
bakmıp Ron'la Hermione'yi aradı, ama ikisi de görünürde yoktu. Harry de kendini kalabalıgın
akısına bırakıp Hogsmeade stasyonu'nun dısındaki, yagmurun ıslattıgı karanlık yola çıktı.
Burada, birinci sınıftan büyük olanları okula götüren yüzlerce atsız araba dururdu hep. Harry
onlara söyle bir baktı, Ron ve Hermione'yi kaçırmamak için önüne döndü, sonra bir daha dönüp
baktı.
Arabalar artık atsız degildi. Araba okları arasında duran birtakım yaratıklar vardı. Ne oldugunu
söyle deseler herhalde at derdi, ama sürüngenimsi bir tarafları da vardı. Tamamen etsizdiler, siyah
derileri iskeletlerine yapısmıstı, bütün kemikleri tek tek gözüküyordu. Baslan ejderham-sıydı,
gözbebeksiz gözleriyse beyazdı ve bos bakıyordu. Omuz baslarından kanatlar çıkıyordu - dev
yarasalara aitmis gibi duran kocaman, siyah kösele gibi kanatlar. Çöken karanlıkta hareketsiz ve
sessiz halleriyle, ürpertici ve tekinsiz görünüyorlardı. Harry, pekâlâ kendi kendilerine de hareket
edebilen arabaların simdi niye bu korkunç atlar tarafından çekildigini anlayamıyordu.
"Pig nerede?" dedi Ron'un sesi, Harry'nin tam arkasından.
"Su Luna denen kızdaydı," dedi Harry, hemen arkasına dönerek. Ron'a Hagrid konusunu danısmak
için sabırsızlanıyordu. "Sence nerede -"
259
"- Hagrid mi? Bilmiyorum," dedi Ron, endiseli bir sesle. "Umarım iyidir..."
Biraz ileride, Draco Malfoy ile Crabbe, Goyle ve Pansy Parkinson'dan olusan tayfası, kendilerine bir
araba bulabilmek için mahcup görünümlü ikinci sınıfları itekleyip yol açıyorlardı. Birkaç saniye
sonra, kalabalıgın içinden nefes nefese Hermione çıktı.
"Malfoy surada bir birinci sınıf ögrencisine tam anlamıyla igrenç davranıyordu. Yemin ederim
sikâyet edecegim onu. Daha rozetini takalı üç dakika oldu, eskisinden de beter zorbalık ediyor...
Crookshanks nerede?"
"Ginny'de," dedi Harry. "ste geldi..."
Ginny, debelenen Crookshanks'i tutmus, kalabalıgın içinden çıkageldi.
"Tesekkürler," dedi Hermione, Ginny'yi kediden azat ederek. "Hadi, hepsi dolmadan bir araba
bulalım..."
"Pig'i almadım daha!" dedi Ron, ama Hermione en yakın bos arabaya dogru yürümeye baslamıstı
bile. Harry, Ron'la birlikte arkada kaldı.
Diger ögrenciler yanlarından geçip giderken, basıyla korkunç atları isaret ederek, "Sunlar nedir
dersin?" diye sordu Ron'a.
"Neler?"
"Su at gibi -"
Elinde Pigvvidgeon'm kafesiyle Luna çıkageldi; küçük baykus her zamanki gibi heyecanla
cıvıldıyordu.
"Al bakalım," dedi. "Küçük tatlı bir baykus, degil mi?"
"Ee... evet... iyidir," dedi Ron boguk bir sesle. "Eh, hadi o zaman, biz de binelim... ne diyordun
Harry?"
Page 96
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
260
"Su at gibi seyler ne, diyordum," dedi Harry, Ron ve Luna ile birlikte Hermione ile Ginny'nin bindigi
arabaya ilerlerken.
"Hangi at gibi seyler?"
"Arabaları çeken at gibi seyler!" dedi Harry sabırsızca. Ne de olsa en yakındaki hemen bir metre
ötede duruyor, bombos beyaz gözlerle onları seyrediyordu. Ancak Ron, Harry'ye yüzünde saskın
bir ifadeyle baktı.
"Neden bahsediyorsun?"
"Sundan - bak!"
Harry, Ron'u kolundan tutup döndürdü, kanatlı at tam karsısındaydı simdi. Ron bir süre dümdüz
ona dogru baktıktan sonra, dönüp gözlerini Harry'ye dikti.
"Neye bakıyorum ben simdi?"
"Su - orada, araba oklarının arasında! Arabaya kosulmus! Tam surada, hemen -"
Ama Ron ona aklı karısmıs bir halde bakmaya devam ederken, Harry'nin kafasında garip bir fikir
belirdi.
"Onları... onları göremiyor musun?"
"Neleri?"
"Arabaları çeken seyleri göremiyor musun?"
Ron simdi cidden kaygılanmıs görünüyordu.
"yi misin, Harry?"
"Ben... evet..."
Harry iyiden iyiye afallamıstı. At tam önünde duruyor, arkalarındaki istasyon pencerelerinden
vuran cılız ısıkta parıldıyor, gece ayazında burun deliklerinden buhar Çıkıyordu. Ancak Ron, eger
saka yapmıyorsa -ki yapıyorsa da berbat bir sakaydı-, onu hiç göremiyordu.
261
"Binelim mi?" dedi Ron tereddütle, Harry'ye onun için endiseleniyormus gibi bakarak.
"Evet," dedi Harry. "Evet, hadi..."
Ron arabaya binip gözden kaybolurken, Harry'nin arkasından hulyalı bir ses, "Merak etme," dedi.
"Deliriyor falan degilsin. Ben de onları görebiliyorum."
"Görebiliyor musun?" dedi Harry umutla, Luna'ya dönerek. Onun iri berrak gözlerinde yarasa
kanatlı atların yansımasını görebiliyordu.
"Ah, evet," dedi Luna, "buraya geldigim ilk günden beri görebiliyorum onları. Arabaları hep onlar
çekiyor. Endiselenme. Senin aklın da benimki kadar basında."
Belli belirsiz gülümseyerek, Ron'un arkasından rutubetli arabaya bindi. çi pek rahat etmemis olan
Harry de onu izledi.
262
ON BRNC BOLUM
Seçmen Sapkanın Yeni Sarkısı
Harry digerlerine Luna ile ikisinin aynı halüsinasyonu gördügünü söylemek istemedi, buna
halüsinasyon denebilirse tabii. Onun için de, arabaya binip yerine oturdu, kapıyı arkasından çarpıp
kapattı ve atlar hakkında hiçbir sey söylememeyi tercih etti. Yine de, atların camın gerisinde
hareket eden siluetlerini gözlemekten kendini alamıyordu.
Ginny, "Herkes Grubbly-Plank denen kadını gördü mü?" diye sordu. "Niye dönmüs buraya? Hagrid
okuldan ayrılmıs olamaz, degil mi?"
Luna, "Bence gitmesi hiç de fena olmaz," dedi. "Pek de iyi bir ögretmen degildi zaten, degil mi?"
"Hayır, iyi ögretmendi!" dediler Harry, Ron ve Ginny öfkeyle.
Harry gözlerinden atesler saçarak Hermione'ye baktı. Hermione bogazını temizledi ve hemen,
"Sey... evet... çok iyidir," dedi.
Luna, hiç de etkilenmis görünmeden, "Eh, biz Ra-venclaw'lar onun saka gibi bir sey oldugunu
Page 97
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
düsünüyoruz/' dedi.
263
Ron, "Öyleyse berbat bir espri anlayısınız var," diye cevabı yapıstırdı; bu sırada altlarındaki
tekerlekler gıcırdayarak harekete geçmisti.
Luna, Ron'un kabalıgından rahatsız olmamıs gibiydi; tersine, sanki orta karar bir televizyon
programı izliyormus gibi, bir süre onu süzdü.
Arabalar tıkırdayarak ve sallanarak konvoy halinde yola koyuldu. Okul arazisinin kapılarının iki
yanında duran ve üzerinde kanatlı yabandomuzu heykelleri bulunan yüksek tas sütunların
arasından geçtiklerinde, Harry öne egilerek Hagrid'in Yasak Orman'ın kıyısındaki kulübesinde ısık
olup olmadıgını görmeye çalıstı, ama arazi kapkaranlıktı. Hogwarts Satosu ise, tüm heybetiyle
gittikçe daha da yaklasıyordu: karanlık gökyüzüne karsı zifir karası, yer yer tepelerinde bir
pencerenin ates gibi parıldadıgı, yüksek bir kule yıgını.
Arabalar, mese ön kapılara çıkan tas merdivenlerin yakınında tıngırdayarak durdu. Arabadan ilk
inen Harry oldu. Orman'ın orada ısıgı yanık pencere görür müyüm diye yeniden baktı ama,
Hagrid'in kulübesinde kesinlikle hayat belirtisi yoktu. stemeye istemeye bakıslarını bir kez daha,
gece ayazında sessizce bekleyen, bos bakıslı beyaz gözleri ısıldayan, garip iskeletimsi yaratıklara
çevirdi; acaba yok olmuslar mıdır diye ufak bir umuda kapılmıstı.
Harry daha önce de buna benzer bir deneyim yasamıs, Ron'un görmedigi bir seyi görmüstü, ama o
sadece aynadaki bir yansımaydı; bir araba filosunu çekecek kadar kuvvetli ve çok saglam
görünüslü yüz canavar, o ilk deneyime kıyasla çok daha gerçekti. Luna'ya inanmak ge-
264
rekirse canavarlar hep oradaydı, ama eskiden göze görünmüyorlardı. Öyleyse Harry neden onları
birden görmeye baslamıstı, Ron neden görmüyordu?
Ron, yanı basından, "Geliyor musun, gelmiyor musun?" dedi.
"Ha... evet," dedi Harry hemen. Tas merdivenlerden hızlı hızlı satoya çıkan kalabalıga katıldılar.
Giris Salonu mesalelerin ısıgıyla alev alev aydınlanmıstı. Ögrenciler tas dösemenin üzerinden, ders
yılı baslangıcı söleninin verilecegi Büyük Salon'a açılan sagdaki ikili kapıya dogru giderken, ayak
sesleri Giris Salonu'nda yankılandı.
Büyük Salon'daki dört uzun bina masası dolmaktaydı, tepelerindeyse yüksek pencerelerden
görülen gökyüzünün aynısı, kara ve yıldızsız bir tavan uzanıyordu. Masaların arasında mumlar
havada süzülüyor, hem Salon'a serpistirilmis gümüsi hayaletlerin, hem de hevesle konusan, yaz
haberleri degis tokusu yapan, baska binalardan arkadaslarını bagırarak selamlayan, birbirlerinin
yeni saç kesimlerini ve cüppelerini inceleyen ögrencilerin yüzlerini aydınlatıyordu. Harry, o
geçerken insanların bas basa verip fısıldastıgını fark etti yine; dislerini sıkarak, fark etmi-yormus
ve aldırmıyormus gibi yaptı.
Luna, Ravenclavv masasında onlardan ayrıldı. Gryffindor masasına vardıklarındaysa, diger
dördüncü sınıf ögrencileri Ginny'yi çagırdılar, o da onlarla oturmaya gitti; Harry, Ron, Hermione ve
Neville ise masanın ortasına yakın bir yere, Gryffindor binası hayaleti Neredeyse Kafasız Nick ile
Parvati Patil ve Lavender Brovvn'ın arası-
265
na, yan yana oturdular. Kızlar Harry'yi fazlaca neseli ve dostça selamladı; Harry onların bir saniye
öncesine kadar kendisi hakkında konustuklarından hemen hemen emindi. Ancak, onun daha
önemli bir derdi vardı; ögrencilerin basları üzerinden, Salon'un karsı duvarı boyunca uzanan
ögretmenler masasına bakıyordu.
"Orada degil."
Ron ve Hermione de ögretmenler masasını gözleriyle taradılar, oysa buna pek de gerek yoktu;
Hagrid o cüssesiyle, herhangi bir grubun içinde hemen göze çarpardı.
"Gitmis olamaz," dedi Ron. Sesi biraz endiseli çıkıyordu.
"Elbette olamaz," dedi Harry, üstüne basa basa.
Hermione, "Sizce onun... basına bir sey gelmis olamaz, degil mi?" dedi tedirgin bir sesle.
"Hayır," dedi Harry hemen.
"Peki ama nerede o zaman?"
Page 98
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bir duraklama oldu. Neville, Parvati ve Lavender duymasın diye çok alçak sesle konusan Harry,
"Belki de daha dönmemistir," dedi. "Anlıyorsunuz ya - görevinden - yazın Dumbledore için yaptıgı
her neyse, ondan."
"Evet... evet, öyle olabilir," dedi Ron, biraz rahatlamıs gibi. Ama Hermione dudagını ısırdı ve
ögretmenler masasını gözleriyle bastan asagı taradı; sanki Hagrid'in yokluguna kesin bir açıklama
bulmayı umuyor gibiydi.
"Bu kim?" dedi tiz bir sesle, ögretmenler masasının ortalarında bir yeri isaret ederek.
Harry de aynı yere baktı. Gözü önce, uzun ögretmenler masasının merkezinde, gümüsi yıldızlar
serpistirilmis
266
koyu mor cüppesi ve buna uygun sapkasıyla, yüksek arkalıklı altın koltugunda oturan Profesör
Dumbledore'a takıldı. Dumbledore'un bası, yanında oturmus, kulagına bir seyler fısıldayan kadına
dogru egilmisti. Harry kadın için, birinin evde kalmıs teyzesine benziyor diye düsündü: Tıknazdı,
kısa, kıvırcık ve fare kahverengisi saçları vardı, cüppesinin üzerine giydigi ponponlu hırkanın
rengine uygun, korkunç bir pembe saç bandı takmıstı. Sonra kadehinden bir yudum almak için
basını hafifçe çevirdi ve Harry solgun, kurbaga gibi bir yüz ve bir çift pırtlak, torba torba göz
görerek küçük bir sok geçirdi. Kadını tanıyordu.
"Umbridge denen kadın bu!"
"Kim?" dedi Hermione.
"Durusmamda o da vardı, Fudge'm yanında çalısıyor!"
"Güzel hırka," dedi Ron, sahte bir gülüsle.
Hermione kaslarını çatarak, "Fudge'm yanında çalısıyor!" diye tekrarladı. "Burada ne isi var o
zaman?"
"Bilmem..."
Hermione kısık gözlerle ögretmenler masasını süzdü.
"Hayır," diye mırıldandı, "hayır, olamaz elbette..."
Harry onun ne demek istedigini anlamadı, ama sormadı. Dikkatini, birden ögretmenler masasının
arkasında beliren Profesör Grubbly-Plank çekmisti. Profesör masanın sonuna kadar gitti ve
Hagrid'e ait koltuga oturdu. Dernek ki birinci sınıflar gölü geçip satoya varmıslardı. Gerçekten de,
birkaç saniye sonra Giris Salonu'nun kapıları açüdı. Epey korkmus görünen birinci sınıflar,
baslarında
267
Profesör McGonagall'la, uzun bir sıra halinde Büyük Sa-lon'a girdi. Profesör McGonagall elinde bir
tabure tasıyordu. Taburenin üzerindeyse, adamakıllı yama görmüs ve delikleri örülmüs, hayli
yıpranmıs, kenarına yakın bir yerde genis bir yarıgı bulunan, kadim bir büyücü sapkası vardı.
Büyük Salon'daki konusma sesleri dindi. Birinci sınıflar ögretmenler masasının önünde, yüzleri
ögrencilere dönük olarak sıralandı ve Profesör McGonagall tabureyi özenle onların önüne koydu,
sonra da geri çekildi.
Mum ısıgında birinci sınıfların yüzlerine soluk bir parıltı vuruyordu. Sıranın tam ortasındaki küçük
bir oglanın titriyor gibi bir hali vardı. Harry bir an, kendisinin orada durmus, hangi binaya ait
oldugunu tayin edecek meçhul testi beklerken nasıl da dehset duymus oldugunu hatırladı.
Bütün okul nefesini tutup bekledi. Sonra sapkanın kenarına yakın yerdeki yarık, bir agız gibi açıldı
ve Seçmen Sapka sarkısına basladı:
Eskiden ben henüz gençken Ve Hogwarts yepyeniyken Soylu okulumuzun kurucuları Hiç
düsünmezdi ayrılmayı: Ortaktı çünkü özlemleri, Tek amaçta birlesmislerdi: Dünyanın en iyi büyü
okulunda Bilgilerini aktarmaktı emelleri. "Birlikte kurup ögretecegiz!"
268
Dört iyi dost bu karan verdi Gün gelip de ayrılabilecekleri Akıllarından bile geçmezdi. Slytherin'le
Gryffindor gibi yi dostu nerde bulursun? Velev ki aklına gelen örnek Hufflepııff'la ~R.avend.aw
olsun... sler nasıl kötü gidebilirdi? Böyle dostluklar çöker miydi? Eh, ben oradaydım, anlatayım
Page 99
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
size O hüzünlü, kederli hikâyeyi. Dedi ki Slytherin, "Biz sadece Soyu en saf olanları egitelim." Dedi
ki ~R.avend.aw, "Zekâsı en Güçlü olanlara ders verelim." Dedi ki Gryffindor, "Ögrencilerimiz
Kahramanlıkla ünlenmis olmalı." Dedi ki Hufflepuff, "Hepsine ögretirim, Hiçbirini birbirinden
ayırmamak." Bu farklılıklar baslangıçta Pek anlasmazlıga yol açmadı Neden derseniz, dört
kurucunun da stedigini alacagı bir binası vardı. Onun için Slytherin sadece safkan, Kendi gibi
kurnaz büyücüleri seçti, Ravenclazv ince eledi sık dokudu, Bir tek en zekilere ders verdi. En
cesurlar, en cüretkârlarsa Yigit Gryffindor'a gitti.
269
iyi kalpli Hufflepııff ötekileri aldı Ve onlara tüm bilgisini aktardı. Böylece binalarla kurucuları
Sürdürdü o saglam, has dostluklarını. Ve Hogwarts uyum içinde geçirdi Nice mutlu yılları. Sonra
aramıza anlasmazlık girdi Hata ve korkularımızla beslendi. Vaktiyle dört direk misali Okulumuzu
ayakta tutan dört bina Birbirine cephe alıp bölündü Hepsi çalıstı hâkim olmaya. Bir süre herkes
bekledi Okul vakitsiz kapanacak dendi Düello ve savas yüzünden. Dostun dostla çarpısmasından.
Ve sonunda o sabah geldi htiyar Slytherin terk edip gitti. Dogru, gerçi bitmisti mücadele Ama
keder yerlesti yüregimize. Ve dört kurucunun sayısı Böylece üçe indi ineli Binalar hiç tam
birlesmedi Eskiden amaçlandıgı gibi. Simdi Seçmen Sapka burada Bilinmedik bir sey yok ortada:
Sizi binalara ayırıyorum Çünkü bunun için buradayım. Ama bu yıl daha ileri gidecegim
270
Sarkımı can kulagıyla dinleyin: Sizi ayırmaya mahkûm olsam da Bu hâlâ yanlıs geliyor bana,
Olsun, yapmam gerek görevimi Her yıl dörde bölmeliyim sizleri Yine de merak ediyorum, acaba
Seçme Korktugum sona yol açmaz mı diye. Ah, tehlikeleri bilin, okuyun isaretleri Diye tarih
uyarıyor bizi. Çünkü Hogıvarts'ımız tehlikede Ölümcül dıs düsmanların tehdidinde. ste onun için
birlesmeliyiz Yoksa içten ufalanır gideriz Size söyledim, uyardım sizi... Hadi, baslasın seçme simdi.
Sapka bir kez daha hareketsiz kaldı; bir alkıs koptu ama, Harry'nin hatırladıgı kadarıyla bu alkıs ilk
kez mırıltılar ve fısıltılarla kesiliyordu. Büyük Salon'un her yerinde ögrenciler yanmdakilerle fikir
alısverisinde bulunuyordu. Herkesle birlikte alkıslayan Harry, onların ne konustugunu tam olarak
biliyordu.
Ron, kasları kalkık, "Bu yıl biraz dallanıp budaklandı, degil mi?" dedi.
"Çok haklısın, aynen öyle oldu," dedi Harry.
Seçmen Sapka genellikle dört Hogvvarts binası için gereken farklı nitelikleri ve kendisinin bunları
Seçmedeki rolünü tanımlamakla yetinirdi. Harry onun daha önce okula nasihatte bulundugunu hiç
hatırlamıyordu.
271
Hermione, biraz endiseli bir sesle, "Acaba daha önce hiç uyanda bulunmus muydu?" diye sordu.
Neredeyse Kafasız Nick, Neville'in içinden ona dogru egilerek (Neville ürktü; bir hayaletin içinizden
geçip egilmesi çok rahatsız edici bir seydi), bilmis bilmis, "Evet, elbette," dedi. "Sapka okula
gereken uyarıda bulunmayı bir onur borcu saymıstır hep, ne zaman -"
Ama birinci sınıfların isimlerinin yazılı oldugu listeyi okumak üzere bekleyen Profesör McGonagall,
fısıldasan ögrencilere yakıcı bakıslar atıyordu. Mırıldanmalar bıçakla kesilmis gibi sona ererken,
Neredeyse Kafasız Nick dudaklarına saydam bir parmak götürerek resmi bir tavırla dimdik oturdu.
Profesör McGonagall kaslarını çatarak dört bina masasına da son bir bakıs attı, sonra da gözlerini
önündeki uzun parsömen parçasına indirip ilk adı okudu.
"Abercrombie, Euan."
Harry'nin daha önce gördügü dehsete düsmüs oglancık sendeleyerek ilerledi ve Sapka'yı basına
geçirdi; sapkanın anında omuzlarına düsmesini engelleyen tek sey, kepçe kulakları oldu. Sapka bir
an düsündü, sonra kenarına yakın olan yarık yine açıldı ve bagırdı:
"Gryffindor!"
Euan Abercrombie yalpalayarak masalarına gelip, yüzünde sanki yer yarılsa da içine girse ve bir
daha kimse ona bakmasa çok memnun olacakmıs gibi bir ifadeyle otururken, diger Gryffindor'larla
birlikte Harry de onu alkısladı.
Birinci sınıfların uzun sırası yavas yavas kısaldı. Harry, isimlerin okunmasıyla Seçmen Sapka'nın
Page 100
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|