|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Budala bir anne kalkıp sana da Nymphadora adını koysa, sen de soyadın kullanılsın isterdin," diye
mırıldandı Tonks.
"Bu da Kingsley Shacklebolt." Uzun boylu siyahi büyücüyü gösterdi, adam egilip selam verdi.
"Elphias Do-ge." Hırıltılı sesli büyücü basıyla selam verdi. "Dedalus Diggle-"
Heyecanlı Diggle, "Daha önce karsılasmıstık," diye cikledi, mor renkli silindir sapkasını düsürerek.
"Emmeline Vance." Zümrüt yesili sallı, ciddi görünümlü cadı basını hafifçe yana egdi. "Sturgis
Podmore." Saman rengi saçlı, köseli çeneli büyücü göz kırptı. "Ve Hestia Jones." Pembe yanaklı,
siyah saçlı cadı ekmek kızartma makinesinin yanından el salladı.
Harry onlarla tanıstırılırken her birini sıkıntıyla basını egerek selamladı. Keske bana degil de baska
bir yere bakıyor olsalardı, diye düsündü; kendini aniden sahneye çıkarılmıs gibi hissediyordu.
Ayrıca niye bu kadar çok kisinin geldigini de merak ediyordu.
"Hayret verecek kadar çok kisi gelip seni almaya gönüllü oldu," dedi Lupin, Harry'nin zihnini
okumusçasına; dudaklarının kenarları hafifçe segirdi.
"Eh, ne kadar çok, o kadar iyi," dedi Moody esrarlı bir edayla. "Biz senin korumalarınız, Potter."
" 'Tamamdır' isaretini bekliyoruz," dedi Lupin, mutfak penceresinden dısarı bakarak. "Asagı yukarı
on bes dakikamız var."
"Su Muggle'lar çok temiz, degil mi?" dedi Tonks denen cadı. Mutfagı büyük bir ilgiyle inceliyordu.
"Benim
72
babam Muggle dogumlu, ama pasaklı bir ihtiyar. Sanırım büyücülerde oldugu gibi, kisiden kisiye
degisiyor, ha?"
"Seyy - evet," dedi Harry. "Bak -" Lupin'e döndü, "neler oluyor, kimseden haber almadım, V61-"
Birkaç cadı ve büyücü tıslarcasına tuhaf sesler çıkardılar; Dedalus Diggle yine sapkasını düsürdü,
Moody ise "Sus!" diye kükredi.
"Ne oldu ki?" dedi Harry.
"Burada bunları konusamayız, çok riskli," dedi Moody, normal gözünü Harry'ye çevirerek. Sihirli
gözü tavana dikiliydi hâlâ. "Lanet olsun," diye ekledi kızgın bir sesle, bir elini sihirli gözüne
götürerek, "takılıp duruyor - o pislik herif taktıgından beri."
Ve bir lavabo pompasınınkini epey andıran igrenç bir plop sesiyle, gözünü yuvasından çıkardı.
"Deli-Göz, bu yaptıgın igrenç bir sey, farkmdasın degil mi?" dedi Tonks, sohbet eder gibi.
"Bana bir bardak su getirir misin, Harry?" diye rica etti Moody.
Harry bulasık makinesine gidip temiz bir bardak aldı ve musluktan su doldurdu. Büyücüler hâlâ
onu ilgiyle izliyorlardı. Sürekli gözlerinin onda olması Harry'nin sinirine dokunmaya baslamıstı.
"Sagol," dedi Moody, Harry bardagı verdiginde. Sihirli gözünü suya atıp parmagıyla dürteledi; göz
simsek hızıyla dönerek, hepsine tek tek baktı. "Dönüs yolculugunda üç yüz altmıs derece görüs
açısı istiyorum."
"Nasıl gidiyoruz - her nereye gidiyorsak?" diye sordu Harry.
73
"Süpürgeyle," dedi Lupin. "Tek yolu bu. Cisimlenmek için çok gençsin, Uçuç Sebekesi'ni gözlüyor
olacaklar, izinsiz bir Anahtar yapmak da basımıza çok büyük is açar."
"Remus senin iyi uçtugunu söylüyor," dedi Kingsley Shacklebolt kalın sesiyle.
"Harika uçuyor," dedi Lupin, saatine bakarak. "Neyse, gidip esyalarını toplasan iyi olur, Harry,
isaret geldiginde hazır olmalıyız."
"Gelip sana yardım edeyim," dedi Tonks neseli bir sesle.
Harry'yle birlikte holü geçip merdivenlerden çıktı, bir taraftan da merak ve ilgiyle etrafına
bakmıyordu.
"Tuhaf bir yer," dedi. "Biraz fazla temiz degil mi, ne dersin? Biraz anormal. Hah, bu daha iyi," diye
ekledi, Harry'nin odasına girip ısıgı açtıklarında.
Odasının evin geri kalanından çok daha dagınık oldugu su götürmezdi. Çok kötü bir ruh haliyle
dört gün boyunca odasına tıkılı kalmıs olan Harry, ortalıgı toplama zahmetine katlanmamıstı.
Kitaplarının çogu yere saçılmıstı, kafasını dagıtmak için hepsini bir bir eline almıs, sonra da bir
kenara fırlatmıstı; Hedwig'in kafesinin temizlenmeye ihtiyacı vardı, kokmaya baslamıstı; Muggle
Page 26
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
giysileriyle büyücü cüppelerinden olusan karman çorman bir yıgın, açık duran sandıgından yerlere
tasmıstı.
Harry kitaplarını toplayıp aceleyle sandıgına atmaya basladı. Tonks açık gardırobunun önünde
durup, kapısının içinde asılı aynadaki yansımasına elestirel gözlerle baktı.
74
Diken diken saçından bir tutamı çekistirerek, "Biliyor musun, sanırım mor benim rengim degil,"
dedi düsünceli düsünceli. "Beni biraz solgun mu gösteriyor, ne dersin?"
"Eee -" dedi Harry, Britanya ve rlanda'nın Quidditch Takımları'nın üzerinden ona bakarak.
"Evet, öyle gösteriyor," dedi Tonks kararlı bir ses tonuyla. Bir sey hatırlamaya çalısıyormus gibi
gözlerini sıkı sıkı yumup yüzünü burusturdu. Bir saniye sonra, saçı çiklet pembesine dönmüstü.
"Bunu nasıl yaptın?" dedi Harry, gözlerini yeniden açan kadına agzı bir karıs açık bakarak.
"Ben bir Metamorfmagus'um," dedi Tonks, yansımasına yeniden bakıp, saçını bütün açılardan
görebilmek için basını çevirerek. Arkasında duran Harry'nin yüzündeki saskın ifadeyi aynadan
görerek, "Yani görünümümü istedigim gibi degistirebilirim," diye ekledi. "Böyle dogdum. Seherbaz
egitimi sırasında Saklanma ve Kılık Degistir-me'de hiç çalısmadan en yüksek notları aldım,
süperdi."
"Sen bir Seherbaz mısın?" dedi Harry, etkilenmisti. Bir Kara-büyücü-yakalayıcısı olmak,
Hogwarts'tan sonra düsündügü tek meslekti.
"Evet," dedi Tonks, gururla. "Kingsley de öyle, ama benden biraz daha üst düzeyde. Ben daha bir
yıl önce kabul edildim. Gizlilik ve z Sürme'den neredeyse kalıyordum. Felaket sakarım, buraya
geldigimizde asagıdaki tabagı kırısımı duydun mu?"
"Metamorfmagus olmak ögrenilebilen bir sey mi?" diye sordu Harry, esyalarını toplamayı unutup
dogrularak.
Tonks kıkırdadı.
75
"Ara sıra o yara izini saklamak hiç de fena olmazdı, ha?"
Gözleri Harry'nin alnındaki simsek biçimli yara izine takıldı.
"Evet, fena olmazdı," diye geveledi Harry, arkasını dönerek. nsanların yara izine bakmalarından
hoslanmıyordu.
"Eh, senin isi zor yoldan ögrenmen gerekecek, korkarım," dedi Tonks. "Metamorfmagus olunmaz,
dogulur, çok nadirdirler. Çogu büyücünün, görünümünü degistirmesi için bir asaya ya da iksire
ihtiyacı vardır. Ama artık gitmemiz lazım, Harry, esyalarını toplamamız gerekiyordu," diye ekledi
suçlu bir ses tonuyla, yerdeki dagınıklıga bakarak.
"Haa - evet," dedi Harry. Birkaç kitap daha aldı.
"Aptallık etme, ben yaparsam daha çabuk olur - top-lan" diye haykırdı Tonks, asasını genis bir
hareketle yerin üzerinde gezdirerek.
Kitaplar, giysiler, teleskop ve ölçek hep birlikte havalanıp karman çorman halde sandıga
dolustular.
"Pek düzenli olmadı," dedi Tonks, sandıga gidip içindeki karısıklıga bakarak. "Annemin her seyi
düzenli bir sekilde yerlestirme gibi bir becerisi var -o yerlestirince çoraplar bile kendi kendine
katlanıyor- ama nasıl yapıyor bir türlü çözemedim - bir tür bilek hareketi -" Umut içinde, asasını
tutan eliyle hızlı bir bilek hareketi yaptı.
Harry'nin çoraplarından biri cılız bir kımıltının ardından sandıgın içindeki karmasanın üstüne yıgıldı.
"Aman, neyse," dedi Tonks, sandıgın kapagını patta-
76
dak kapatarak, "en azından hepsini koyduk. Su da biraz temizlense iyi olur," dedi Hedwig'in
kafesini isaret ederek. "Aklapakla." Birkaç tüy ve pislik ortadan kayboldu. "Eh, böyle biraz daha iyi
- su ev isi büyülerini bir türlü kı-vıramamısımdır. Pekâlâ - her seyi aldık mı? Kazan? Süpürge? Vay
be! - Bir Atesoku ha?"
Harry'nin sag elindeki süpürgeyi görür görmez gözleri iri iri açıldı. Uluslararası standarttaki bu
süpürge, Siri-us'un hediyesi ve Harry'nin gurur kaynagıydı.
Page 27
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Bense hâlâ bir Kuyrukluyıldız ki Yüz Altmıs kullanıyorum," dedi Tonks imrenerek. "Sey, neyse...
asan hâlâ kotunda mı? Poponun iki yarısı da yerinde mi? Pekâlâ, gidelim. Lokomotor sandık."
Harry'nin sandıgı yerden birkaç santim havalandı. Tonks, sol elinde Hedwig'in kafesi, asasını bir
orkestra sefinin batonu gibi tutarak, sandıgı odanın öbür tarafına uçurup önleri sıra kapıdan dısarı
çıkarttı. Harry elinde sü-pürgesiyle onun pesinden merdivenlerden indi.
Mutfaga döndüklerinde Moody gözünü yerine takmıstı. Göz temizlendikten sonra öyle hızlı
dönmeye baslamıstı ki, ona bakınca Harry'nin midesi bulamyordu. Kingsley Shacklebolt ve Sturgis
Podmore mikrodalga fırını inceliyorlar, Hestia Jones ise çekmeceleri karıstırırken buldugu patates
soyucuya bakıp kahkahalar atıyordu. Lu-pin, Dursley'lere yazılmıs bir mektubu mühürlemekle
mesguldü.
"Harika," dedi Lupin, Tonks ve Harry içeri girdiginde basını mektuptan kaldırarak. "Sanırım bir
dakikamız falan var. Bahçeye çıkıp hazır durumda beklesek iyi olur
77
herhalde. Harry, teyzenle enistene bir mektup bıraktım, endiselenmesinler -"
"Endiselenmezler," dedi Harry.
"- güvendesin -"
"Bu olsa olsa morallerini bozar."
"- onları bir dahaki yaza göreceksin diye."
"Mecbur muyum?"
Lupin gülümsedi ama cevap vermedi.
"Buraya gel, evlat," dedi Moody aksi bir edayla. Asa-sıyla Harry'ye yanına gelmesini isaret etti.
"Sana bir Ha-yalbozan yapmam lazım."
"Ne yapmanız lazım?" dedi Harry tedirgin bir sesle.
"Hayalbozan Büyüsü," dedi Moody, asasını kaldırarak. "Lupin'in dedigine göre bir Görünmezlik
Pelerinin varmıs, ama uçarken üstünde durmaz; böyle daha iyi gizlenirsin. Hadi bakalım -"
Kafasının üstüne asasıyla sertçe dokundu ve Harry, sanki Moody orada yumurta kırmıs gibi tuhaf
bir hisse kapıldı; asanın degdigi yerden vücuduna soguk damlacıklar yayılıyor gibiydi.
"yi numara, Deli-Göz," diye takdir etti Tonks, Harry'nin karnına dogru bakarak.
Harry vücuduna baktı, daha dogrusu eskiden vücudunun oldugu yere, çünkü gördügü sey artık ona
ait degil gibiydi. Görünmez degildi; sadece arkasındaki mutfak bölümünün rengini ve dokusunu
almıstı. Anlasılan, iki ayaklı bir bukalemuna dönüsmüstü.
"Hadi bakalım," dedi Moody, asasıyla arka kapının kilidini açarak.
78
Hep birlikte dısarı, Vernon Eniste'nin güzel ve bakımlı çimlerine çıktılar.
"Hava açık," diye homurdandı Moody, sihirli gözüyle semaları tarayarak. "Biraz daha bulut örtüsü
iyi olurdu gerçi. Pekâlâ, sen," diye buyurdu Harry'ye, "bitisik düzende uçacagız. Tonks tam önünde
olacak, kuyrugundan ayrılma. Lupin seni asagıdan koruyacak. Ben arkanda olacagım. Digerleri
etrafımızda turlayacak. Ne olursa olsun safları bozmuyoruz, anladın mı? çimizden biri öldürülürse-"
"Öyle bir ihtimal mi var?" diye sordu Harry endiseyle, ama Moody onu duymazdan geldi.
"- digerleri uçmaya devam etsin, durmayın, safları bozmayın. Hepimizi haklarlarsa da bir sen
kalırsan, Harry, artçı kol hazır bekliyor; doguya uç, seni bulurlar."
"Böyle sen sakrak konusma, Deli-Göz, isimizi ciddiye almıyoruz sanacak," dedi Tonks. Harry'nin
sandıgıyla Hedwig'in kafesini süpürgesinden sarkan bir emniyet kayısına bagladı.
"Çocuga planı anlatıyorum sadece," diye homurdandı Moody. "simiz onu sag salim Karargâha
ulastırmak, bu arada ölürsek -"
"Kimse ölmeyecek," dedi Kingsley Shacklebolt, kalın, sakinlestirici sesiyle.
"Süpürgelerinize binin, ilk isaret geldi!" dedi Lupin sertçe. Gökyüzünü gösterdi.
Çok, çok yukarılarda, yıldızların arasında parlak kırmızı kıvılcımlar çakıyordu. Harry onların asa
kıvılcımları oldugunu hemen anladı. Sag bacagını Atesoku'nun üze-
79
Page 28
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
rinden attı ve sapı sıkı sıkı kavradı. Süpürge hafif hafif titriyordu, sanki o da havalanmaya Harry
kadar hevesliydi.
"kinci isaret, gidelim!" dedi Lupin yüksek sesle. Üstlerinde yine kıvılcımlar çakıyordu, bu defa
yesildiler.
Harry ayagıyla yere kuvvetlice vurdu. Serin gece havası saçını yalarken, Privet Drive'ın kare
biçimindeki düzenli bahçeleri hızla geride kalıp, koyu yesillerden ve siyahlardan olusan bir yamalı
bohçanın içinde gözden kayboldu. Bakanlık durusmasına dair her sey Harry'nin aklından çıktı gitti,
sanki yüzüne vuran rüzgâr onları basının içinden söküp atmıstı. Kalbi zevkten çatlayacak gibiydi;
yeniden uçuyordu, bütün yaz hayalini kurdugu gibi Privet Drive'dan uzaklara uçuyordu, eve
dönüyordu... bir an, bütün sorunları küçülüp yok olmus, engin, yıldızlı gökyüzünde önemsizlesmis
gibiydi. Muhtesemdi.
Moody arkasından, "Tam sol, tam sol, yukarı bakan bir Muggle var!" diye bagırdı. Tonks yön
degistirdi, Harry de önündeki süpürgeden deli gibi sallanan sandıgını izleyerek onu takip etti.
"Daha fazla yükseklige ihtiyacımız var... çeyrek mil daha!"
Yükselirlerken soguktan Harry'nin gözleri yasla doldu; asagıda araba farları ve sokak lambalarının
topluigne bası büyüklügündeki ısıklarından baska hiçbir sey göre-miyordu artık. O minicik
ısıklardan ikisi Vernon Enis-te'nin arabasına ait olabilirdi... Dursley'ler simdi, Çim Yarısması diye
bir sey olmadıgından küplere binmis halde, bos evlerine dönüyor olmalıydılar... Harry bunu
düsününce kahkahalarla güldü, ama digerlerinin cüppelerinin hısırtısı, sandıkla kafesi tutan
emniyet bagının gacırtısı ve
80
havada hızla giderken rüzgârın uguldaması sesini bastırdı. Bir aydır kendini bu kadar canlı ya da
bu kadar mutlu hissetmemisti.
"Güneye dönün!" diye bagırdı Deli-Göz. "leride kasaba var!"
Asagıdaki ısıklardan olusmus örümcek agının üzerinden geçmemek için saga dogru uçtular.
"Güneydoguya yönelin ve yükselin, ileride içine saklanabilecegimiz alçak bir bulut var!" diye
seslendi Moody.
"Bulutların içinden gitmiyoruz!" diye bagırdı Tonks kızgın bir sesle, "sırılsıklam oluruz, Deli-Göz!"
Onun böyle demesi Harry'nin içini rahatlattı; Ateso-ku'nun sapını tutan elleri ufak ufak
hissizlesiyordu. Keske palto giyseydim, diye düsünüyordu; titremeye baslamıstı.
Deli-Göz'ün talimatları dogrultusunda arada bir yön degistirmeye devam ettiler. Harry, kulaklarını
acıtmaya baslayan buz gibi rüzgâr yüzünden gözlerini kısmıstı. Daha önce sadece bir kez süpürge
üzerinde bu kadar üsüdügünü hatırlıyordu - üçüncü sınıftayken fırtınalı bir havada Hufflepuff la
yaptıkları Quidditch maçında. Etrafındaki koruma çemberi, dev yırtıcı kuslar gibi turlayıp
duruyordu. Harry zamanın izini yitirdi. Ne kadardır uçtuklarını merak etti, ona en az bir saat olmus
gibi geliyordu.
"Güneybatıya dönüyoruz!" diye haykırdı Moody. "Otoyoldan geçersek hiç hos olmaz!"
Harry artık o kadar üsümüstü ki, asagıda giden arabaların içindeki rahat, kuru ortamı özlemle
andı. Uçuç tozuyla yolculugu daha da bir özlemle andı; söminelerin içinde fırıl fırıl dönmek rahatsız
edici olabilirdi ama, en
81
azından alevlerin içi sıcaktı... Kingsley Shacklebolt hızla yanından geçti, saçsız kafası ve küpesi ay
ısıgında hafifçe parlıyordu... simdi Emmeline Vance sagındaydı, elinde asası, basını bir saga bir
sola çeviriyordu... sonra o da üzerinden geçip gitti, yerine Sturgis Podmore geldi...
"Bir parça geri dönmeliyiz, takip edilmedigimizden emin olmamız gerek!" diye bagırdı Moody.
"DELRDN M, DEL-GÖZ?" diye çıglık attı Tonks önden. "Hepimiz buz kestik, süpürgelerimize
yapıstık kaldık! Rotadan uzaklasıp durursak oraya anca bir dahaki hafta varırız! Ayrıca, artık geldik
sayılır!"
"nise geçme vakti!" dedi Lupin'in sesi. "Tonks'u takip et, Harry!"
Harry, Tonks'un pesinden dalısa geçti. Simdiye kadar gördügü en büyük ısık kümesine dogru
gidiyorlardı: Parıl parıl parlayan dikey ve yatay çizgilerin arasına simsiyah bölümlerin
serpistirildigi, birbirini keserek sere serpe uzanan, muazzam bir yıgın. Alçaldıkça alçaldılar, en
Page 29
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sonunda Harry farları ve sokak lambalarını, bacaları ve televizyon antenlerini tek tek seçebilmeye
basladı. Yere ulasmayı çok istiyordu, ama inince birinin onu ısıtıp süpürgesinden sökmesi
gerekeceginden de emindi.
"ste geldik!" diye seslendi Tonks. Birkaç saniye sonra, inmisti.
Harry onun tam arkasına kondu ve küçük bir meydanın ortasındaki bakımsız çimenin üzerinde
süpürgesinden indi. Tonks, Harry'nin sandıgını çözmeye baslamıstı bile. Harry titreyerek çevreye
göz gezdirdi. Etrafındaki evlerin pis cepheleri hiç de cesaret verici degildi; bazılarının kırık
82
pencereleri sokak lambalarının ısıgında sönük sönük pa-rıldryordu, kapıların çogunun boyası
kalkmıstı, çogu evin önündeyse yıgınla çöp birikmisti.
"Neredeyiz?" diye sordu Harry, ama Lupin sessizce, "Birazdan," dedi.
Moody pelerininin içinde bir" seyler arıyordu, yamru yumru elleri soguktan beceriksizlesmisti.
"Buldum," diye mırıldandı, gümüs bir çakmaga benzeyen bir seyi havaya kaldırıp çakarak.
En yakındaki sokak lambası püf diye söndü. Elindeki "çakmamagı" yeniden çaktı; bir sonraki
lamba da söndü; meydandaki bütün lambalar karanlıga gömülene ve geriye sadece perde örtülü
pencerelerden ve yukarıdaki hilalden gelen ısık kalana dek devam etti.
"Dumbledore'dan ödünç aldım," diye homurdandı Moody, Püfür'ü cebine koyarak. "Pencereden
bakan Muggle'ları hallettik böylece, ha? Hadi bakalım, çabuk ol."
Harry'yi kolundan tutup çimenlikten yola, oradan da kaldırıma götürdü; Lupin ve Tonks, aralarında
Harry'nin sandıgıyla arkalarından geliyor, koruma ekibinin geri kalanı da asalarını çıkarmıs
yanlarından yürüyordu.
En yakın evin üst penceresinden, bir müzik setinin boguk sesi geliyordu. Kırık bahçe kapısının iç
tarafındaki agzına kadar dolu çöp torbaları yıgınından, çürümüs çöpün keskin kokusu yükseliyordu.
"Al bakalım," diye mırıldandı Moody, Harry'nin Ha-yalbozan'lı eline dogru bir parsömen parçası
uzatıp, üze-
83
rinde yazanları okuyabilsin diye ısıklı asasını yakında tutarak. "Hemencecik oku ve ezberle."
Harry kâgıda baktı. Bitisik elyazısı bir yerden tanıdık geliyordu. Söyle diyordu:
Zümrüdüanka Yoldashgı'mn Karargâhı na, Londra, Grim-mauld Meydanı, on iki numaradan
ulasılabilir.
•
84
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
"
Grimmauld Meydanı, On ki Numara
"Zümrüdüanka Yoldaslıgı da neyin -?" diye basladı Harry.
"Hayır, evlat!" diye hırladı Moody. "çeri girene kadar bekle!"
Parsömen parçasını Harr/nin elinden çekti ve asasının ucuyla tutusturdu. Mesaj alevlenip büzüsür
ve yere dogru süzülürken, Harry yeniden evlere baktı. On bir numaranın dısında duruyorlardı; sola
bakınca on numarayı gördü; ancak sagda on üç numara vardı.
"yi ama on -"
Lupin yavasça, "Ezberledigin seyi düsün," dedi.
Harry düsündü ve cümlenin "Grimmauld Meydanı, on iki numara" bölümüne geldiginde, on bir ve
on üç numaralar arasında ansızın ortaya yıpranmıs bir kapı çıktı, hemen ardından da kirli duvarlar
ve pis pencereler belirdi. Sanki fazladan bir ev sisiyor, iki tarafındakileri iterek kendine yer
açıyordu. Harry, agzı açık, bakakaldı. On bir numaradaki müzik seti bangırdamayı sürdürüyordu.
Besbelli içerideki Muggle'lar hiçbir sey hissetmemisti.
85
Page 30
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Moody, Harry'nin sırtını dürterek, "Hadi, çabuk ol," diye homurdandı.
Harry yeni beliren kapıya bakarak, asınmıs tas merdivenlerden yukarı çıktı. Kapının siyah boyası
eskiydi, yol yol çizilmisti. Gümüs kapı tokmagı kıvrılmıs bir yılan seklindeydi. Anahtar deligi ya da
mektup atma deligi yoktu.
Lupin asasını çıkararak kapıyı bir kez tıklattı. Harry birçok gürültülü metalik tıkırtı duydu, bir de
zincir takırtısına benzer bir ses. Kapı gıcırdayarak açıldı.
"Çabuk içeri gir, Harry," diye fısıldadı Lupin. "Ama fazla ileri gitme ve hiçbir seye dokunma."
Harry esigi asarak neredeyse zifiri karanlık olan hole girdi. Rutubet ve toz kokusu alıyordu, bir de
mayhos bir çürüme kokusu. Burası insanda terk edilmis bir bina izlenimi uyandırıyordu. Dönüp
bakınca, digerlerinin arkasından sırayla geldiklerini gördü. Lupin ve Tonks, sandıgı ve Hedwig'in
kafesini tasıyorlardı. Moody en üst basamakta durmus, Püfür'ün sokak lambalarından çaldıgı ısık
toplarını salıveriyordu. Hepsi ampullerine uçtu ve Moody topallayarak içeri girip ön kapıyı
kapamadan önce, meydan bir an turuncu bir ısıkla ısıldadı. Kapı kapanınca da, hol tam bir
karanlıga gömüldü.
"Gel bakalım -" dedi Moody.
Harry'nin basına asasıyla sertçe vurdu. Harry bu sefer sırtından asagı sıcak bir sey akıyormus
hissine kapıldı, Hayalbozan Büyüsü kaldırılmıs olmalıydı.
"Simdi kimse kıpırdamasın," diye fısıldadı Moody, "burayı biraz ısıklandırayım."
Digerlerinin alçak sesle konusmaları Harry'nin kötü
86
bir hisse kapılmasına yol açtı, sanki ölüm dösegindeki birinin evine gelmis gibiydiler. Hafif bir
tıslama sesi duydu, duvarlardaki eski moda gaz lambaları hayat bularak uzun, kasvetli bir
koridorun yer yer. kalkmıs duvar kâgıtlarını ve havlan dökülmüs halısını titrek ve zayıf bir ısıkla
aydınlattı. Üzerinde örümcek agları olan bir avize tepede parıldıyordu, uzun yılların kararttıgı
portreler duvarlarda çarpık çurpuk asılıydı. Harry, süpürgelikte bir seyin segirttigini duydu. Hem
avize, hem de yakındaki dengesiz masanın üstündeki kollu samdan yılan seklindeydi.
Telaslı ayak sesleri duyuldu. Ron'un annesi Mrs Weas-ley, holün öbür ucundaki bir kapıda belirdi.
Onlara dogru hızlı hızlı gelirken yüzünde bir hosgeldin tebessümü vardı, ama Harry son
gördügünden beri onun hayli zayıflayıp sararmıs oldugunu fark etti.
"Ah, Harry, seni görmek ne güzeli" diye fısıldadı Mrs VVeasley. Önce onu kaburgalarını kırarcasma
kucakladı, sonra da kol boyu uzakta tutarak, elestirel bir gözle inceledi. "Solgun görünüyorsun;
beslenmeye ihtiyacın var senin, ama korkarım yemek için biraz beklemen gerekecek."
Onun arkasındaki büyücüler çetesine dönüp telasla fısıldadı: "Az önce geldi, toplantı basladı."
Harry'nin arkasındaki büyücülerin hepsi ilgi ve heyecan dolu sesler çıkardılar ve onun yanından
geçip sıra halinde, Mrs VVeasley'nin az önce geldigi kapıya yöneldiler. Harry, Lupin'in ardından
gitmeye kalkınca Mrs VVeasley onun önünü kesti.
"Hayır, Harry, toplantı yalnızca Yoldaslık üyelerine mahsus. Ron ve Hermione üst katta, toplantı
bitene kadar
87
onlarla bekleyebilirsin, sonra da yemek yiyecegiz." Çok önemli bir sey söyler gibi fısıldayarak
ekledi: "Ve holde alçak sesle konus."
"Niye?"
"Hiçbir sey uyansın istemiyorum."
"Nasıl ya-"
"Sonra açıklarım, simdi acelem var, toplantıda olmalıyım - ama sana nerede uyuyacagını
göstereyim."
Parmagını dudagına götürüp sus isareti yaparak Harry'nin önüne düstü. Uzun, güve yemis
perdelerin önünden parmaklarının ucunda yürüyerek geçtiler. Harry bu perdelerin arkasında baska
bir kapı oldugundan kuskulandı. Kesik bir ifrit bacagından yapılmısa benzeyen kocaman bir
semsiyeligin yanından geçip karanlık bir merdivenden çıktılar, duvardaki plakalara monte edilmis
bir dizi kurutulmus kafanın önünden geçtiler. Harry biraz daha yakından bakınca, bu kafaların ev
cinlerine ait oldugunu gördü. Hepsinin biraz domuz burnuna benzeyen burunları vardı.
Page 31
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry'nin hayreti, attıgı her adımla birlikte artıyordu. Çok Karanlık bir büyücüye aitmis gibi duran
böyle bir evde ne isleri vardı?
"Mrs Weasley, neden -?"
Mrs VVeasley, aklı baska yerde, "Ron'la Hermione her seyi açıklarlar, canım, benim hemen gitmem
lazım," dedi. "ste -" ikinci katın merdiven sahanlıgına varmıslardı, "- sagdaki kapı senin. Toplantı
bitince çagırırım."
Yine bir telasla, merdivenleri indi.
Harry kir pas içindeki sahanlıgı geçti, yatak odası
kapısının yılan bası seklindeki tokmagını çevirip kapıyı
açtı.
Gözüne kasvetli, yüksek tavanlı, çift yataklı bir oda çarptı; sonra tiz bir cıvıldama duyuldu, bunu
daha da tiz bir çıglık izledi ve bol miktarda gür saç, görüsünü tamamen kapadı. Hermione kendini
Harry'nin üstüne atıp var gücüyle öyle bir kucaklamıstı ki, neredeyse onu yere düsürecekti. Bu
arada Ron'un minik baykusu Pigwidgeon ise baslarının üstünde heyecanla dönüp duruyordu.
"HARRY! Ron, burda iste, Harry burda! Geldigini duymadık! Ay, nasılsın! yisin, degil mi? Bize çok
kızdın mı? Kızmıssındır eminim, mektuplarımız bes para etmezdi, biliyorum - ama sana hiçbir sey
söyleyemezdik. Dumbledore söylemeyecegimize yemin ettirdi; ah, sana söyleyecek öyle çok
seyimiz var ki, hem senin de bize anlatacakların var - Ruh Emici'ler! Duydugumuz zaman -ve o
Bakanlık durusması - düpedüz rezalet, ben iyice arastırdım, seni atamazlar, atamazlar iste; Genç
Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması Kararnamesi'nde, hayatı tehdit eden durumlarda büyü
kullanılmasına iliskin hüküm -"
Ron, kapıyı Harry'nin arkasından kapatırken, "Bırak da bir nefes alsın, Hermione," dedi sırıtarak.
Ayrı kaldıkları bir ay boyunca birkaç santim büyümüs görünüyordu, artık her zamankinden daha
boylu ve daha sıskaydı, ama uzun burnu, parlak kızıl saçları ve çilleri aynıydı.
Hermione, hâlâ agzı kulaklarında, Harry'yi bıraktı, ama baska tek kelime etmesine fırsat kalmadan
hafif bir Vl]t sesi duyuldu ve karanlık gardırobun tepesinden be-
89
yaz bir sey süzülerek, oksarcasına Harry'nin omzuna kondu.
"Hedwig!"
Kar beyazı baykus, Harry tüylerini oksarken gagasını tıklattı ve onun kulagını muhabbetle kemirdi.
"Fıttırmıs gibiydi," dedi Ron. "Senin son mektuplarını getirdiginde bizi öyle gagaladı ki, ölüyoruz
sandık, suna bak -"
Harry'ye sag elinin isaretparmagındaki, biraz iyilesmis ama besbelli çok derin kesigi gösterdi.
"Ha, evet," dedi Harry. "Kusura bakma ama, cevap istiyordum yani -"
"Biz de sana cevap vermek istiyorduk, abi," dedi Ron. "Hermione'nin aklı çıktı, öyle bir basına
habersiz kalırsan aptalca bir seyler yapacagını söyleyip duruyordu, ama Dumbledore bize -"
"- bana söylememeniz için yemin ettirdi," dedi Harry. "Evet, Hermione söylemisti zaten."
En iyi iki arkadasını görünce içine yayılan sıcaklık, karın bosluguna buz gibi bir seyin dolmasıyla
sogumustu. Birden -tam bir ay boyunca onları görme özlemi çektikten sonra- Ron ile Hermione
onu yalnız bıraksalar daha memnun olacagım fark etti.
Gergin bir sessizlik oldu, Harry diger ikisine hiç bakmadan Hedwig'i otomatik hareketlerle
oksuyordu.
Hermione, solugu biraz kesilmis halde, "Böylesinin daha iyi oldugunu düsünüyordu galiba," dedi.
"Dumbledore, yani."
"Peki," dedi Harry. Hermione'nin ellerinde de Hed-
90
wig'in gagasının izlerini gördü, buna hiç üzülmedigini
fark etti.
Ron, "Sanırım ona göre, senin en emniyette oldugun yer Muggle'ların yanı -" diye lafa basladı.
"Öyle mi?" dedi Harry, kaslarını kaldırarak. "Sizin ikinizden biri bu yaz Ruh Emici'lerin saldırısına
ugradı mı?"
"Eh, hayır - ama Zümrüdüanka Yoldaslıgı'ndan birilerinin her an pesinde olmalarının nedeni de bu
Page 32
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
-"
Harry aniden içinde büyük bir bosluk duygusu hissetti, sanki merdivenlerden inerken bir basamagı
atlamıs gibi. Demek izlendigini ondan baska herkes biliyordu.
"Pek ise yaramadı ama, degil mi?" dedi, sesini yükseltmemek için elinden geleni yaparak.
"Sonuçta kendi basımın çaresine bakmak zorunda kaldım, degil mi?"
"Öyle kızdı ki," dedi Hermione, neredeyse husuyla. "Dumbledore. Onu gördük. Mundungus'un
nöbeti sona ermeden oradan ayrıldıgını duyunca. Korkutucuydu."
"Eh, ben ayrıldıgına memnunum," dedi Harry, soguk soguk. "Ayrılmasaydı eger, ben de büyü
yapmayacaktım ve belki de Dumbledore beni yaz boyunca Privet Drive'da bırakacaktı."
"Peki hiç... Sihir Bakanlıgı durusması için endiseli degil misin?" diye sordu Hermione yavasça.
"Hayır," diye yalan söyledi Harry, meydan okurcasına. Onlara arkasını döndü, Hedwig omzuna
kurulmus, halinden memnun görünüyordu; Harry etrafa bakındı, ama bu oda hiç de onun moralini
yükseltecek türden bir oda degildi. Rutubetli ve karanlıktı. Boyası soyulmakta olan duvarların
çıplaklıgını biraz olsun gideren tek sey,
91
süslü bir çerçeve içindeki bos bir tuvaldi. Harry tuvalin yanından geçerken, pusuya yatmıs,
görünmeyen birinin kıs kıs gülüsünü duydugunu sandı.
Sesine hâlâ ilgisiz bir hava vermeye çalısarak, "Peki, Dumbledore benim hiçbir seyden haberdar
olmamamı niye o kadar istiyor?" diye sordu. "Siz - ee - zahmet edip ona sordunuz mu hiç?"
Tam vaktinde basını kaldırınca, ikisinin bakıstıgını gördü ve tam da onların korktugu sekilde
davrandıgını anladı. Bu durum da sinirlerini düzeltmedi tabii.
"Neler olup bittigini sana anlatmak istedigimizi Dumbledore'a söyledik," dedi Ron. "Söyledik, abi.
Ama simdi cidden isi basından askın, buraya geldik geleli onu topu topu iki kere gördük, pek vakti
de yoktu. Sana yazdıgımızda önemli seyler söylememeye yemin ettirdi, baykusların ele
geçirilebilecegini söyledi."
Harry, "stese yine de bana haber ulastırabilirdi," dedi. "Simdi bana, baykuslar dısında bir mesaj
iletme yöntemi bilmiyor demeyeceksiniz herhalde."
Hermione, Ron'a baktı ve sonra, "Ben de bunu düsündüm," dedi. "Ama senin hiçbir sey bilmeni
istemiyordu."
"Belki de bana güvenilmeyecegini düsünüyor," dedi Harry, onların yüzlerindeki ifadeyi kollayarak.
"Kalın kafalılık etme," dedi Ron. Hayli sıkkın görünüyordu.
"Ya da kendi basımın çaresine bakamayacagımı."
"Elbette öyle düsünmüyor!" dedi Hermione endiseyle.
"Peki öyleyse, siz ikiniz burada olup biten her seyin
92
bir parçasıyken, ben nasıl oluyor da Dursley'lerde kalıyorum?" dedi Harry. Kelimeler telastan
birbirinin üzerine biniyor, sesi her sözcükle birlikte gittikçe daha fazla yükseliyordu. "Nasıl oluyor
da sizin ikinizin olup biten her seyi bilmenize izin veriliyor?"
"Bilmiyoruz ki!" diye sözünü kesti Ron. "Annem bizi toplantıların yakınına bile sokmuyor, çok genç
oldugumuzu söylüyor -"
Ama Harry, kendi de farkına varmadan bagırmaya baslamıstı bile.
"DEMEK TOPLANTILARA KATILMADINIZ, AMAN NE KÖTÜ! YNE DE HURDAYDINIZ AMA, DEGL M?
BERABERDNZ! BENSE BR AY BOYUNCA DURSLEY'LERDE TIKILDIM KALDIM! ÜSTELK DE SZN
YAPABLDGNZDEN ÇOK DAHA FAZLASINI YAPMISTIM, HEM DUMBLEDORE DA BUNU BLYOR -
FELSEFE TASI'NI KM ALDI? RIDDLE'DAN KM KURTULDU? KNZ DE RUH EMC'LERN ELNDEN
ALAN KM?"
Bir ay boyunca Harry'nin aklından geçmis her tür acı ve küskünlük simdi açıga çıkıyordu: Habersiz
kalınca asabının bozulusu, hepsinin onsuz birlikte olmalarına kırılısı, takip edilmesine ve bunun
kendisine söylenmemesine karsı öfkesi - yarı yarıya utandıgı bütün duygular sonunda
zincirlerinden bosaldı. Hedwig gürültüden korkup yeniden gardırobun üstüne süzüldü; Pigwidgeon
telasla cı-vıldadı ve baslarının etrafında daha da hızla dönmeye koyuldu.
"KM GEÇEN YIL EJDERHALARLA SFENKSLER
Page 33
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
93
VE BASKA HER TÜRLÜ GRENÇ SEY ALT ETMEK ZORUNDA KALDI? ONUN GER DÖNDÜGÜNÜ KM
GÖRDÜ? KM ONDAN KAÇMAK ZORUNDA KALDI? BEN!"
Ron, agzı yarı açık, orada öyle duruyordu, besbelli afallamıstı ve söyleyecek sey bulamıyordu,
Hermione ise agladı aglayacak durumdaydı.
"AMA BEN NYE NELER OLDUGUNU BLEYM K? NEDEN KMSE BANA OLAN BTEN SÖYLEME
ZAHMETNE KATLANSIN K?"
"Harry, biz sana söylemek istedik, gerçekten istedik -" diye basladı Hermione.
"O KADAR DA ÇOK STEMS OLAMAZSINIZ, DEGL M, STESENZ BANA BR BAYKUS
GÖNDERRDNZ, AMA DUMBLEDORE SZE YEMN ETTRD -"
"Ettirdi ama -"
"DÖRT HAFTA SÜREYLE PRIVET DRIVE'A TIKILDIM KALDIM, ÇÖP TENEKELERNDEN GAZETE
ÇALDIM, NELER OLUP BTTGN ÖGRENEYM DYE -"
"stedik, ama -"
"ÇOK GÜLMÜSSÜNÜZDÜR HERHALDE, HA, HEPNZ BURAYA ÇEKLMSKEN -"
"Hayır, cidden -"
Hermione çaresizce, "Harry, gerçekten çok özür dileriz!" dedi, artık gözlerinde yaslar panldıyordu.
"Kesinlikle haklısın, Harry - senin yerinde olsam öfkeden çılgına dönerdim!"
Harry gözlerinden atesler saçarak ona baktı, hâlâ derin derin nefes alıyordu, sonra yine onlara
arkasını döndü,
94
bir asagı bir yukarı yürümeye koyuldu. Hedvvig gardırobun tepesinden kederli kederli öttü. Sadece
Harry'nin ayaklarının altındaki tahtaların matemli çıtırtısıyla bozulan uzun bir sessizlik oldu.
Birden, "Hem burası neresi böyle?" diye sordu Ron'la Hermkme'ye.
Ron hemen, "Zümrüdüanka Yoldaslıgı'nm Karargâhı," dedi.
"Acaba kimse zahmet edip de bana Zümrüdüanka Yoldaslıgının ne -?"
Hermione çabucak, "Gizli bir örgüt," dedi. "Basında Dumbledore var, o kurdu zaten. Geçen sefer
Kim-Oldugu-nu-Bilirsin-Sen'e karsı savasan kisiler."
"Kimler var?" dedi Harry, ellerini cebine sokup oldugu yerde durarak.
"Hayli kalabalık-"
"Yirmi kadarını gördük," dedi Ron, "ama daha fazla olduklarını sanıyoruz."
Harry gözlerinden atesler saçarak onlara baktı.
"Ee?" diye sordu, bir ona, bir öbürüne bakarak.
"Ee," dedi Ron. "Ee ne?"
"Voldemort!" dedi Harry öfkeyle. Hem Ron'un, hem de Hermione'nin yüzlerine korku dolu bir ifade
geldi. "Neler oluyor? Neler karıstırıyor? Nerede? Onu durdurmak için ne yapıyoruz?"
Hermione ürkek ürkek, "Sana söyledik, Yoldaslık bizi toplantılara almıyor," dedi. "Onun için de
ayrıntıları bilmiyoruz - ama genel bir fikrimiz var," diye ekledi telasla, Harry'nin yüzündeki bakısı
görünce.
95
"Fred'le George Uzayan Kulak'ları icat etti de/' dedi Ron. "Bayagı ise yarıyorlar."
"Uzayan -?"
"Kulak'lar, evet. Ama son zamanlarda kullanmaktan vazgeçmek zorunda kaldık, çünkü annem
buldu ve çılgına döndü. Fred ve George, annem onları çöpe atmasın diye hepsini saklamak
zorunda kaldılar. Ama annem neler oldugunu anlayana kadar hayli ise yaradılar. Yoldaslık'tan bir
kısmının Ölüm Yiyen'leri izledigini biliyoruz, onlar hakkında kayıt tutuyorlar -"
"Kimileri de Yoldaslık'a yeni insanlar katmaya çalısıyor -" dedi Hermione.
Ron, "Bir kısmı da bir seyi koruyor," dedi. "Hep koruma görevinden söz ediyorlar."
Harry alayla, "Ben olmayayım sakın?" diye sordu.
"Aa, evet," dedi Ron, yüzünde her seyi yeni yeni anlamaya baslayan birinin ifadesiyle.
Burnundan soluyan Harry, yeniden odada dolastı, Ron ve Hermione'den baska her yere bakıyordu.
Page 34
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Peki, toplantılara alınmadıgınıza göre, siz ikiniz ne yapıyorsunuz?" diye sordu. "Bana çok isiniz
oldugunu söylemistiniz."
"Biz," dedi Hermione çabucak, "bu evi temizliyoruz. Çok uzun zamandır bos kalmıs, burada bir
seyler türemeye baslamıs. Mutfagı temizlemeyi basardık, yatak odalarının büyük kısmını da.
Sanırım bugün misafir odasını AYYY!"
ki saklamayla, Ron'un ikiz agabeyleri Fred ve George, birden odanın ortasında belirmislerdi.
Pigwidgeon her zamankinden de çılgınca cıvıldamaya koyuldu ve ok gibi fırla-
96
varak gardırobun üstündeki Hedwig'in yanına gitti.
Hermione, Ron kadar canlı kızıl saçlara sahip, ama daha tıknaz ve biraz daha kısa boylu ikizlere,
"Yapmayın sunu n'olur!" dedi halsizce.
"Selam, Harry," dedi George, ona gülümseyerek. "Senin kulak oksayıcı sesini duyduk gibi geldi
de."
"Öfkeni böyle içine atmamalısın, Harry," dedi Fred, o da gülümsüyordu. "Hepsini bosalt gitsin. Elli
mil ötede seni duymamıs bir iki kisi kalmıs olabilir."
Harry, "Siz ikiniz Cisimlenme sınavından geçtiniz galiba?" diye homurdandı.
Fred, "Hem de üstün basarıyla," dedi. Elinde çok uzun, ten rengi, sicime benzer bir sey tutuyordu.
"Merdivenden inmek otuz saniye daha fazla sürerdi ancak," dedi Ron.
Fred, "Vakit Galleon'dur, küçük kardes," dedi. "Her neyse, Harry, parazit yapıyorsun, alıcımız
çalısmıyor. Uzayan Kulak'lar," diye ekledi, Harry'nin havaya kalkan kaslarına cevap olarak.
Elindeki sicimi havaya kaldırdı; Harry, sicimin sahanlıga kadar uzadıgını gördü. "Asagıda neler olup
bittigini duymaya çalısıyoruz."
Ron, Kulak'a bakarak, "Dikkatli olmanız gerek," dedi, "annem bir daha onlardan birini görürse..."
Fred, "Riske deger," dedi, "önemli bir toplantı yapıyorlar."
Kapı açıldı ve kızıl saçlardan olusan bir yele göründü.
"Ah, merhaba, Harry!" dedi Ron'un küçük kardesi Ginny, neseyle. "Sesini duydum gibi geldi de."
Fred'le George'a döndü, "Uzayan Kulaklardan umu-
97
du kesin," dedi. "Annem mutfak kapısına Sarsılmaz Büyüsü yapmıs."
Süngüsü düsmüs görünen George, "Nereden biliyorsun?" diye sordu.
"Tonks bana nasıl anlayacagımızı söylemisti," dedi Ginny. "Kapıya bir seyler fırlatıyorsun,
çarpmazsa Sarsılmaz hale getirilmis demek. Ben de boyuna merdivenlerin üstünden Tezekbombası
atıp duruyorum, kapıya ulasmadan havada yön degistiriyorlar. Yani Uzayan Kulak'ların o aralıktan
geçmesine imkân yok."
Fred derin derin içini çekti.
"Yazık. htiyar Snape'in ne isler pesinde oldugunu ögrenecegime bayagı inanmıstım."
"Snape mi?!" dedi Harry hemen. "Burda mı o?"
"Evet," dedi George, kapıyı usulca kapattı ve yataklardan birinin üzerine oturdu; Fred ve Ginny de
onu izlediler. "Rapor veriyor. Çok gizli."
"Rezil," dedi Fred, tembel tembel.
Hermione ayıplarcasına, "Artık bizim tarafımızda," dedi.
Ron burnundan soludu. "Bu, onun bir rezil olmasını engellemez. Bizi gördügünde o bakısı yok
mu..."
"Bili de onu sevmiyor," dedi Ginny, sanki bu, meseleye noktayı koyarmısçasına.
Harry hırsının geçtiginden emin degildi ama, bilgi edinmeye duydugu açlık, bagırma dürtüsüne
baskın çıkmıstı. Digerlerinin karsısına, yataga oturdu.
"Bili burada mı?" diye sordu. "Mısır'da çalıstıgım sanıyordum ben onun."
98
Fred, "Eve gelip Yoldaslık için çalısabilsin diye masa bası isi istedi," dedi. "Mezarları özledigini
söylüyor ama," sırıttı, "bir karsılıgı da varmıs."
"Ne demek istiyorsun?"
George, "Su Fleur Delacour'u hatırlıyor musun?" dedi. "ingiliyz.ee'sini ilegletme için Gringotts'ta
Page 35
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çalısmaya baslamıs -"
"Bili de ona bir sürü özel ders veriyor," diye bıyık altından güldü Fred.
"Charlie de Yoldaslık'ta," dedi George, "ama hâlâ Romanya'da. Dumbledore örgüte olabildigince
çok yabancı büyücü getirilmesini istiyor, Charlie de çalısmadıgı günlerde gereken temasları
kurmaya çalısıyor."
Harry, "Bunu Percy yapamaz mıydı?" diye sordu. Son haber aldıgında, üçüncü Weasley kardes
Sihir Bakanlıgı' nın Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi'nde çalısıyordu.
Harry böyle deyince bütün VVeasley'ler ile Hermione birbirlerine karanlık ve anlamlı bakıslar
attılar.
Ron gergin bir sesle, "Ne yaparsan yap, ama annemle babamın önünde Percy'den bahsetme,"
dedi.
"Neden bahsetmeyeyim?"
"Çünkü Percy'nin adı her geçtiginde babam elinde ne varsa kırıyor, annem de aglamaya baslıyor,"
dedi Fred.
Ginny hüzünle, "Felaket," dedi.
George, yüzünde ender görülen cinsten çirkin bir bakısla, "Bence ondan kurtuldugumuz isabet
oldu" dedi.
"Ne oldu ki?" diye sordu Harry.
Fred, "Percy'yle babam kavga ettiler," diye cevap ver-
99
di. "Daha önce babamın kimseyi böyle hasladıgım görmemistim. Normalde bagıran hep annemdir."
"Okul bittikten sonraki ilk haftaydı," dedi Ron. "Gelip Yoldaslık'a katılmak üzereydik. Percy eve
geldi ve bize terfi ettigini söyledi."
"Saka mı ediyorsun?" dedi Harry.
Percy'nin çok hırslı oldugunu bildigi halde, Harry onun Sihir Bakanlıgı'ndaki ilk isinde pek de
basarılı olmadıgı izlenimine kapılmıstı. Percy, patronunun Lord Volde-mort'un kontrolünde
oldugunu anlamamak gibi hayli büyük bir basiretsizlik göstermisti (Bakanlık buna inandıgından
degil tabii - hepsi Mr Crouch'un aklını kaçırdıgını düsünüyordu).
"Evet, hepimiz sasırmıstık," dedi George, "çünkü Percy, Crouch meselesinde basını hayli belaya
soktu, bir sorusturma oldu falan. Percy'nin Crouch'un keçileri kaçırdıgını anlamıs ve üstlerine
bildirmis olması gerektigini söylediler. Ama Percy'yi bilirsin, Crouch sorumlulugu ona bırakmıstı, o
da sikâyet etmedi tabii."
"Peki, nasıl oldu da terfi ettirdiler?"
Harry haykırmaktan vazgeçtigi için normal konusmayı sürdürmeye pek hevesli görünen Ron, "Biz
de onu merak ettik zaten," dedi. "Eve geldiginde kendinden pek bir hosnuttu -her zamankinden
bile daha hosnut, eger böyle bir seyi hayal edebiliyorsan tabii- ve babama, Fudge'ın bürosunda
çalısma teklifi aldıgını söyledi. Hogwarts'ı biti-reli henüz bir yıl olmus biri için gerçekten çok iyi bir
is: Bakan'in kinci Asistanı. Babamın çok etkilenecegini bekliyordu sanırım."
100
Fred bes karıs suratla, "Ama babam etkilenmedi," dedi.
"Niye?" diye sordu Harry.
George, "Eh, anlasılan Fudge Bakanlık'ı birbirine katıp, kimsenin Dumbledore'la teması var mı diye
kontrol ediyormus," dedi.
"Bugünlerde Dumbledore Bakanlık'in gözünden düsmüs durumda," dedi Fred.
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in geri döndügünü söyleyerek sadece sorun yaratmaya çalıstıgını
düsünüyorlar."
George, "Babam diyor ki," dedi, "Fudge, Dumbledore'la isbirligi halinde olan herkesin masasını
bosaltabilecegim açıkça belirtmis."
"Mesele su ki, Fudge babamdan süpheleniyor, onun Dumbledore'la dost oldugunu biliyor ve
Muggle takıntısı yüzünden de hep babamın biraz üsütük oldugunu düsünmüstür."
Kafası karısan Harry, "yi ama, bunun Percy'yle ne ilgisi var?" diye sordu.
Page 36
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Simdi ona geliyorum. Babama göre Fudge'm Percy'yi bürosunda istemesinin tek nedeni, ondan
aile -ve Dumbledore- hakkında casusluk yapmak için yararlanmayı düsünmesi."
Harry hafiften bir ıslık çaldı.
"Bahse girerim Percy buna bayılmıstır."
Ron sahte sahte güldü.
Tamamen keçileri kaçırdı. Dedi ki - eh, bir sürü korkunç sey söyledi. Bakanlık'a girdiginden beri
babamın kö-ü söhretine karsı mücadele etmek zorunda kalmıs, baba-
101
mm hiç hırsı yokmus ve onun için -bilirsin iste- fazla parası olmamıs, yani -"
Harry kulaklarına inanamayarak, "Ne?" derken, Ginny de kızgın kedi sesine benzer bir ses çıkardı.
"Biliyorum," dedi Ron alçak sesle. "Ama sonra daha da beterini söyledi. Dedi ki, babam
Dumbledore'un pesine takıldıgı için budalanın biriymis, Dumbledore'un bası büyük derde
girecekmis, babam da onunla birlikte mah-volacakmıs ve o -Percy yani- kimin tarafında olması
gerektigini biliyormus, o da Bakanlık'mıs. Ve eger annemle babam Bakanhk'a ihanet edeceklerse,
o da herkesin artık onun ailemizden biri olmadıgını bilmesi için elinden geleni yapacakmıs. O gece
esyalarını toplayıp evi terk etti. Simdi burada, Londra'da yasıyor."
Harry alçak sesle küfretti. Gerçi her zaman Ron'un agabeyleri arasında en az Percy'yi sevmisti,
ama yine de onun Mr Weasley'ye böyle seyler söyleyebilecegi aklından bile geçmemisti.
Ron, "Annem perisan oldu," dedi. Bilirsin iste - agladı falan. Percy'yle konusmaya çalısmak için
Londra'ya geldi, ama o, kapıyı annemin suratına çarptı. syerinde babamla karsılasınca ne yapıyor,
bilmiyorum - herhalde görmezden geliyordur."
Harry agır agır, "Ama Percy, Voldemort'un döndügünü biliyordur mutlaka," dedi. "Aptal degildir,
annenle babanın kanıt olmadan her seyi riske atmayacaklarını da bilir."
Ron, "Evet ama, iste senin adın da isin içine karıstı," dedi, Harry'ye gizlice bir bakıs atarak. "Percy
tek kanıtın
102
senin dediklerin oldugunu söyledi ve... bilmiyorum yani... bunun yeterli olmadıgım
düsünüyormus."
Hermione acı acı, "Percy Gelecek Postası'nı ciddiye alıyor," dedi, digerlerinin hepsi de
onaylarcasına baslarını salladılar.
Harry onlara bakarak, "Ne diyorsunuz siz?" diye sordu. Hepsi dikkatle onu süzüyordu.
"Sen - sen Gelecek Postası'nı almıyor musun?" diye sordu Hermione, ürkek ürkek.
"Evet, alıyorum!" dedi Harry.
Hermione daha da endiseli sekilde, "Peki - yani - bastan sona okuyor musun?" diye sordu.
Harry, kendini savunurcasma, "Hayır, okumuyorum," dedi. "Eger Voldemort hakkında bir sey
yazacak olsalar mansete çıkardı, degil mi?"
Ötekiler adı duyunca irkildi. Hermione telasla konusmayı sürdürdü: "Eh, görmek için bastan sona
okuman lazımdı ama - sey - bu hafta bir iki kere senden söz ettiler."
"Ama görürdüm -"
"Sadece ilk sayfayı okursan göremezsin," dedi Hermione, basını sallayarak. "Uzun makalelerden
söz etmiyorum. Senden söyle bir söz edip geçiyorlar, sanki bitmek bilmez bir sakaymıssın gibi."
"Sen ne demek -"
Hermione zoraki bir sakinlikle, "Aslında hayli mide bulandırıcı," dedi. "Rita'nın yazdıkları üzerine
bir seyler kuruyorlar iste."
Ama o artık orada çalısmıyor, degil mi?
»o, hayır, sözünü tuttu - zaten baska sansı da yok-
103
tu," diye ekledi Hermione, hosnut bir sekilde. "Ama simdi yapmaya çalıstıklarının temelini de o
attı."
"Neyin yani?" dedi Harry sabırsızlıkla.
"Pekâlâ, senin orda burda yere yıgıldıgını ve yara izinin acıdıgını falan yazmıstı, biliyorsun."
"Evet," dedi Harry. Rita Skeeter'ın onun hakkında yazdıklarını hemencecik unutması mümkün
Page 37
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
degildi zaten.
"Eh iste, sanki büyük bir trajik kahraman ya da öyle bir sey oldugu hayalleri gören, ilgi pesinde
biriymissin gibi seyler yazıyorlar," dedi Hermione. Sanki Harry'nin bunları çabucak duyması
söylediklerini daha az tatsız hale getirecekmis gibi, hızlı hızlı konusuyordu. "Senin hakkında kötü
niyetli yorumlar sokusturup duruyorlar araya. Abartılı bir sey yazarlarsa eger, 'Harry Potter'a
yakısan bir hikâye' gibi seyler söylüyorlar; birinin basına komik bir kaza falan gelirse, 'Umarız
basında yara izi yoktur, yoksa kalkıp ona tapınmamızı isteyebilir7 diyorlar -"
Harry öfkeyle, "Kimsenin bana tapınmasını -" diye basladı.
Hermione hemen, "stemedigini biliyorum -" dedi, korkmus görünüyordu. "Ben biliyorum, Harry.
Ama ne yaptıklarını görüyorsun, degil mi? Seni kimsenin inanmayacagı birine dönüstürmeye
çalısıyorlar. Bunun arkasında Fudge var, neyine istersen bahse girerim. stiyorlar ki sokaktaki
büyücüler sana bir espri konusu, ünlü olmak ve bunu sürdürmek arzusuyla gülünç palavralar
atmaya bayılan aptal bir çocuk gözüyle baksınlar."
"Demedim ki - istemedim ki - Voldemort benim annem-
104
le babamı öldürdül" dedi Harry, tükürür gibi konusarak. "Meshur oldum, çünkü ailemi katletti ama
beni öldüre-medi! Kim bununla ün kazanmak ister ki? Hiç düsünmüyorlardı, bana kalsa asla -"
"Biliyoruz, Harry/' dedi Ginny içtenlikle.
Hermione, "Tabii, Ruh Emici'lerin sana saldırması hakkında tek kelime etmediler," dedi. "Birisi
onlara çenelerini tutmalarını söylemis herhalde. Oysa bu gerçekten büyük bir haber olurdu,
kontrolden çıkmıs Ruh Emi-ci'ler. Senin Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi'ni ihlal ettiginden de söz
etmediler. Biz ederler sanmıstık, senin bu 'aptal gösterisçi' imajına pek uyardı çünkü. Bizce
eteklerindeki bütün tasları dökmek için senin atılmanı bekliyorlar - yani, eger atılırsan demek
istiyorum, elbette," diye telasla devam etti. "Aslında atılmaman gerek, yani kendi yasalarına
uyarlarsa, aleyhindeki iddia geçerli degil."
Tekrar durusmaya dönmüslerdi, Harry ise bunu düsünmek istemiyordu. Konuyu nasıl degistirsem
diye düsündü, ama merdivenden gelen ayak sesleri, onu yeni bir konu bulma derdinden kurtardı.
"Eyvah."
Fred, Uzayan Kulak'ı söyle iyice bir çekistirdi. Hemen sonra yine büyük bir saklama duyuldu, o ve
George yok oldular. Birkaç saniye sonra Mrs VVeasley yatak odası kapısında belirdi.
"Toplantı bitti, simdi asagı inip yemek yiyebilirsiniz. Herkes seni görmek için ölüyor, Harry. Bütün
o Tezek-bombaları'nı mutfak kapısına kim bıraktı?"
105
l
"Crookshanks," dedi Ginny, hiç yüzü kızarmadan. "Onlarla oynamayı seviyor."
"Ah/' dedi Mrs VVeasley, "ben de acaba Kreacher mı demistim, böyle tuhaf seyler yapmaya
bayılıyor da. Simdi, holde alçak sesle konusmayı unutmayın. Ginny, ellerin les gibi, ne yapıyordun
sen? Git de yemege oturmadan yıka lütfen."
Ginny ötekilere bakıp yüzünü burusturdu, annesinin pesinden odadan çıkarak Harry'yi Ron ve
Hermione'yle yalnız bıraktı. kisi de onu kaygıyla kolluyorlardı, baskaları gider gitmez yine
bagırmaya baslamasından korkar gibiydiler. Onların böylesine ürkek gözükmesi, Harry'nin biraz
utanmasına yol açtı.
"Bakın..." diye mırıldandı, ama Ron basını salladı, Hermione de yavasça, "Kızacagını biliyorduk,
Harry," dedi, "aslında seni suçlamıyoruz, ama senin de anlaman gerek: Dumbledore'u ikna etmeye
sahiden çalıstık -"
"Biliyorum," dedi Harry sadece.
Okul müdürünü içermeyen bir konu bulmak için kafasını zorladı, çünkü Dumbledore'un düsüncesi
bile Harry'nin içinin yeniden öfkeyle kaynamasına yol açıyordu.
"Kreacher kim?" diye sordu.
"Burada oturan ev cini," dedi Ron. "Kaçıgın teki. Hiç onun gibisini görmedim."
Hermione, Ron'a bakıp kaslarını çattı.
"O, kaçık degil, Ron."
Page 38
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Hayatının amacı, basının kesilip tıpkı annesi gibi bir plakaya konması," dedi Ron sinirli sinirli. "Bu
normal mi, Hermione?"
106
"Eh - evet, Kreacher biraz garip ama, bu onun kabahati degil."
Ron, Harry'ye bakıp gözlerini devirdi.
"Hermione hâlâ E.R..T/ten vazgeçmedi."
Hermione atesli atesli, "Onun adı E.R..T. degil bir kere!" dedi. "Ev Cini Refahını lerletme
Toplulugu. Ve böyle diyen yalnızca ben degilim, Dumbledore da Kreacher'a daha iyi davranmamız
gerektigini söylüyor."
"Tabii, tabii," dedi Ron. "Hadi, açlıktan ölüyorum."
Önlerine düsüp kapıdan çıktı, sahanlıga geldi, ama merdivenleri inemeden -
"Durun!" diye soludu Ron. Kolunu uzatarak Harry ile Hermione'nin yürümelerini engelledi. "Hâlâ
holdeler, belki bir seyler duyabiliriz."
Üçü dikkatlice tırabzanlardan asagı göz attı. Los hol, aralarında Harry'ye korumalık etmis olanların
da bulundugu cadılar ve büyücülerle doluydu. Kafa kafaya vermis, heyecanla fısıldasıyorlardı.
Harry grubun tam ortasında, Hogwarts'taki en sevmedigi ögretmeni olan Profesör Snape'in siyah,
yaglı saçlı basım ve heybetli burnunu gördü. Harry tırabzandan biraz daha egildi. Snape'in
Zümrüdüanka Yoldaslıgı için neler yaptıgıyla çok ilgileniyordu...
ince, ten rengi bir sicim Harry'nin burnunun dibinden asagı indi. Basını kaldırıp bakınca, Fred ve
George'un yukarıdaki sahanlıkta durmus, Uzayan Kulak'ı asagıdaki karanlık insan yumagına dogru
sarkıttıklarını gördü. Ne var ki, bir an sonra insanlar ön kapıya dogru hareket etmeye baslayıp
gözden kayboldular.
107
Harry, Fred'in Uzayan Kulak'ı tekrar yukarı dogru çekerken, "Lanet olsun," diye fısıldadıgını duydu.
Ön kapının açıldıgını, sonra kapandıgını isittiler.
Ron, Harry'ye alçak sesle, "Snape hiç burada yemek yemiyor," dedi. "Tanrıya sükür. Gel hadi."
Hermione, "Ve holde sesini alçaltmayı unutma, Harry," diye fısıldadı.
Duvardaki ev cini kafaları sırasının önünden geçerlerken, Lupin, Mrs VVeasley ve Tonks'u ön
kapıda gördüler, gidenlerin ardından kapının birçok kilidini ve sürgüsünü büyüyle mühürlüyorlardı.
Onları merdivenlerin altında karsılayan Mrs VVeasley, "Asagıda, mutfakta yiyoruz," diye fısıldadı.
"Harry, canım, holden ayaklarının ucuna basarak geçer misin lütfen, su kapıdan -"
GÜM.
Mrs VVeasley, "Tonks!" diye seslendi hiddetle, arkasına dönüp bakarak.
Yerde iki seksen uzanmıs Tonks, "Kusura bakmayın!" dedi aglamaklı bir halde. "Su aptal
semsiyelik, ikidir ona takılıp -"
Ama söylediklerinin geri kalanı korkunç, kulak paralayan, kanı donduran bir feryadın içinde
kayboldu.
Harry'nin daha önce önünden geçtigi güve yemis kadife perdeler savrulup açılmıstı, ama
arkalarında kapı falan yoktu. Harry bir an bir pencereden baktıgını sandı; arkasında siyah baslıklı
ihtiyar bir kadının, sanki iskence görüyormus gibi haykırıp durdugu bir pencere - sonra
karsısındakinin hakiki boyutta bir portre oldugunu fark
108
etti, ancak ömründe gördügü en gerçekçi, en sinir bozucu portreydi bu.
htiyar kadının salyaları akıyor, gözleri fıldır fıldır dönüyordu, haykırırken yüzünün sararmıs derisi
iyice geriliyordu; arkalarındaki hol boyunca diger portreler de uyanmıs, onlar da bagırmaya
baslamıslardı; Harry gürültüyü duyunca resmen gözlerini yumdu ve elleriyle kulaklarını kapattı.
Lupin ve Mrs Weasley fırlayıp perdeyi ihtiyar kadının üstüne çekmeye çalıstılar, ama
kapatamadılar, kadın daha da beter feryat etmeye basladı, ellerini onların yüzünü tırmalayıp
parçalamak istercesine uzatıyordu.
"Pislikler! Pespayeler! Kirin, kötülügün tohumlan! Melezler, dönüsüme ugramıs yaratıklar,
ucubeler, defolun gidin bur-dan! Ne cüretle ceddimin evini kirletir -"
Page 39
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Tonks, koskocaman, agır ifrit bacagını çeke çeke yerine tasırken özür üstüne özür diliyordu. Mrs
VVeasley perdeyi kapamayı bırakmıs, hol boyunca asagı yukarı kosturarak diger portreleri asasıyla
Sersemletiyordu. Uzun siyah saçlı bir adam Harry'nin karsısındaki bir kapıdan hısımla çıktı.
"Kes sesini, seni korkunç ihtiyar cadaloz, sesini KES!" diye kükredi, Mrs Weasley'nin bıraktıgı
perdeyi tutarak.
ihtiyar kadının beti benzi attı.
"Seeen!" diye uludu, adamı görünce gözleri yerinden ugramıstı. "Kam bozuk, melanet, etimin
ayıbı!"
Adam, "Sana - KES - dedim!" diye kükredi. Muazzam bir gayretle Lupin'le ikisi perdeleri yeniden
kapamayı basardılar.
109
Yaslı kadının feryatları kesilip, yerini evde yankılanan bir sessizlige bıraktı.
Solugunun hızı biraz artmıs olan adam, uzun kara saçlarını gözlerinin önünden çekerek Harry'ye
döndü. Vaftiz babası Sirius'tu bu.
"Merhaba, Harry," dedi acı acı. "Görüyorum ki annemle tanısmıssın."
110
BESNC BÖLÜM
1......• • '!' 9 '
f
Zümrüdüanka Yoldaslıgı
''/>«••
"Neyinle -?"
"Sevgili ihtiyar annemle," dedi Sirius. "Bir aydır onu indirmeye çalısıyoruz, ama galiba tuvalin
arkasına bir Kalıcı Yapıstırma Büyüsü yaptı. Hadi, yine hepsi uyanmadan asagı inelim, çabuk."
Harry saskın saskın, "yi de, annenin portresi burada ne arıyor?" diye sordu. Holün kapısından
çıkmıs, dar bir tas merdivenden iniyorlardı, digerleri de hemen arkala-rmdaydı.
"Kimse sana söylemedi mi? Burası benim annemle babamın eviydi," dedi Sirius. "Ama ben son
Black'im, o yüzden bana kaldı. Ben de Karargâh olarak Dumbledore'a teklif ettim - yapabildigim
tek yararlı sey de bu zaten."
Daha iyi bir karsılama bekleyen Harry, Sirius'un sesinin ne kadar sert ve acı bir tonu oldugunu fark
etti. Vaftiz babasının pesi sıra yürüdü, merdivenleri indiler, oradan da bodrumdaki mutfaga giden
bir kapıdan geçtiler.
Pürüzlü tas duvarları olan, magara gibi bir odaydı, neredeyse yukarıdaki hol kadar kasvetliydi.
Isıgın çogu,
111
odanın öbür ucundaki büyük bir atesten geliyordu. Havada savas alanından yükselen dumanları
andıran, pipo dumanından olusan bir pus vardı; pusun arasından da, karanlık tavandan sarkan
agır demirden tencerelerle tavalar görünüyordu. Toplantı için odaya pek çok koltuk tıkıstırıl-mıstı,
ortalarında uzun bir tahta masa duruyordu; üzeri parsömen ruloları, kadehler, bos sarap siseleri
ve paçavraya benzeyen seylerden olusan bir yıgınla doluydu. Mr Weasley ile en büyük oglu Bili
masanın ucunda kafa kafaya vermis, alçak sesle konusuyorlardı.
Mrs VVeasley bogazını temizledi. Kızıl saçları dökülmeye yüz tutmus, baga çerçeveli gözlüklü, zayıf
bir adam olan kocası dönüp baktı, hemen ayaga kalktı.
"Harry!" dedi Mr VVeasley. Onu karsılamak için hızla yanına geldi, heyecanla elini sıktı. "Seni
görmek ne güzel!"
Harry omzunun üstünden, uzun saçları hâlâ atkuyrugu biçiminde olan Bill'in masada kalmıs
parsömenleri telasla rulo haline getirdigini gördü.
Bili, aynı anda on iki tomarı birden toparlamaya çalısarak, "Yolculuk iyi geçti mi, Harry?" diye
Page 40
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
seslendi. "Deli-Göz sizi Grönland üzerinden getirmedi, degil mi?"
"Denedi," dedi Tonks. Bill'e yardım etmek için hızla yanına gider gitmez de son parsömenin
üzerine bir mum devirdi. "Ay - kusura bakmayın -"
Mrs VVeasley, "Tamam, sekerim," dedi ama sesi biraz öfkeli çıkıyordu. Elinin bir hareketiyle
parsömeni eski haline getirdi. Mrs VVeasley'nin büyüsünün neden oldugu parıltıda Harry'nin
gözüne bina planına benzer bir sey çarptı.
112
Mrs VVeasley onun baktıgını görmüstü. Planı masadan kaptıgı gibi/ Bill'in zaten dolmus olan
kollarına tıkıstırdı.
"Böyle seyler toplantıların sonunda hemen ortadan kaldırılmalı," dedi azarlarcasına, sonra da çok
eski bir büfeye gidip yemek tabaklarını çıkarmaya koyuldu.
Bili asasını çıkardı, "Evanesco!" diye mırıldandı ve tomarlar yok oldu.
"Otur bakalım, Harry," dedi Sirius. "Mundungus'la tanısmıstın, degil mi?"
Harry'nin bir paçavra yıgını sandıgı sey homurdanır gibi, uzun bir horultu koyuverdi, sonra da
birden uyandı.
"Bri adım mı söyledi?" diye mırıldandı Mundungus, uykulu uykulu. "Sirius ne dediyse o ossun..."
Pek kirli elini oy veriyormus gibi havaya kaldırdı, kan çanagı gibi gözleri mahmurdu.
Ginny kıkırdadı.
Hepsi onun çevresinde masaya otururken Sirius, "Toplantı bitti, Dung," dedi. "Harry geldi."
"Ha?" dedi Mundungus, arapsaçı gibi kızıl-sarı saçlarının arasından Harry'ye kinle baktı. "Vay be,
saiden gelmis ha. Evet... yisin ya, 'Arry?"
"Evet," dedi Harry.
Mundungus asabi asabi ceplerinde bir seyler arandı, hâlâ gözünü dikmis Harry'ye bakıyordu,
derken kararmıs siyah bir pipo çıkardı. Pipoyu agzına koyup ucunu asasıy-la yaktı, derin bir nefes
çekti. Yükselen koca yesilimsi duman bulutlarının ardında birkaç saniye gözden kayboldu.
Kokulu dumanın orta yerinden bir ses, "Sana bi özür borcum var," diye homurdandı.
113
"Son kez söylüyorum, Mundungus," diye seslendi Mrs VVeasley, "o seyi mutfakta içmekten
vazgeçer misin lütfen? Özellikle de biz yemek yemeye hazırlanırken!"
"Ah," dedi Mundungus. "Tamam. Kusura kalma, Molly."
Mundungus piposunu yeniden cebine koydu. Duman bulutlan ortadan kayboldu, ama havada
keskin bir yanmıs çorap kokusu kaldı.
"Ve eger gece yarısından önce yemek yemek istiyorsanız," dedi Mrs Weasley odadakilerin hepsine
birden, "yardıma ihtiyacım var. Hayır, sen oldugun yerde kal, Harry canım, uzun bir yolculuk
yaptın."
Tonks ileri atılarak, "Ben ne yapabilirim, Molly?" dedi hevesle.
Mrs VVeasley tereddüt etti, endiseli görünüyordu.
"Ee - sey... mesele yok, Tonks, sen de dinlen. Bugün yeterince çalıstın."
"Hayır, hayır, yardım etmek istiyorum!" dedi Tonks neseyle. Ginny'nin çatal bıçakları çıkardıgı
büfeye dogru kostu, bu arada da bir koltuk devirdi.
Çok geçmeden, Mr VVeasley'nin denetimi altında bir dizi agır bıçak kendi kendilerine etlerle
sebzeleri keserken, Mrs VVeasley atesin üzerinde asılı bir kazanı karıstırıyordu, digerleri ise
kilerden tabak, birkaç tane daha kadeh ve yiyecek çıkarıyordu. Harry masada, ona hâlâ acıklı acıklı
göz kırpıstıran Mundungus ve Sirius'la bir basına kalmıstı.
Mundungus, "Bizim ihtiyar Figgy'yi gördün mü bi ; sordu.
diye:
114
"Hayır," dedi Harry, "kimseyi görmedim."
Mundungus, sesinde yalvaran bir edayla öne egilerek, "Bak," dedi, "gitmezdim ben ya, bi is fırsatı
çıktı -"
Harry dizlerine bir seyin sürtündügünü hissedip irkil-di ama Hermione'nin çarpık bacaklı,
Page 41
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
turuncuya kaçan sarman kedisi Crookshanks'ti bu sadece. Bir kez daha Harry'nin bacaklarına
dolandı, mırladı, sonra da Sirius'un kucagına atlayıp kıvrıldı. Sirius dalgın dalgın onun kulaklarının
arkasını kasırken, dönüp Harry'ye baktı. Hâlâ suratsızdı.
"Yazın iyi geçti mi, simdiye kadar?"
"Hayır, berbattı," dedi Harry.
lk kez Sirius'un yüzünde sırıtmaya benzer bir sey görünür gibi oldu.
"Neden sikâyet ettigini anlamıyorum."
"Ne?" dedi Harry, kulaklarına inanamayarak.
"Bir Ruh Emici saldırısı sahsen benim çok hosuma giderdi. Ruhum için ölümcül bir mücadele bu
monotonluga bir güzel son verirdi. Sen kötü günler geçirdigini düsünüyorsun, ama hiç degilse
dısarı çıkıp dolasmıssın, bacaklarını biraz açmıssın, bir iki kavgaya karısmıssın... ben bir aydır içeri
tıkılıp kaldım."
"Niye ama?" diye sordu Harry, kaslarını çatarak.
"Çünkü Sihir Bakanlıgı hâlâ pesimde, Voldemort da artık benim Animagus oldugumu ögrenmistir.
Kılkuyruk ona söylemistir, yani su büyük kılık degistirme numaram artık ise yaramıyor.
Zümrüdüanka Yoldaslıgı için yapabilecegim pek bir sey yok... en azından Dumbledore bu fikirde."
115
Dumbledore'un adım söylerken Sirius'un sesinin biraz donuklasması, Harry'ye onun da Müdür'den
pek hosnut olmadıgını belli etti. Harry vaftiz babasına karsı aniden taskın bir sevgi duydu.
Teselli edercesine, "Hiç degilse sen neler oldugunu biliyorsun," dedi.
"Ne demezsin!" dedi Sirius igneleyici bir edayla. "Snape'in raporlarını dinle, burada poponun
üstünde rahat rahat oturup hosça vakit geçirirken onun nasıl da hayatını tehlikeye attıgına dair
bütün o kötü niyetli imalarına gögüs ger... gelip sana, temizlik isi nasıl gidiyor, diye sorsun -"
"Ne temizligi?" diye sordu Harry.
"Bu yeri insanların yasayabilecegi hale getirmek," dedi Sirius. Elini havada sallayarak kasvetli
mutfagı isaret etti. "On yıldır, sevgili annem öldügünden beri burada kimse yasamıyor, tabii ihtiyar
ev cinini saymazsan, ki o da kafayı yemis durumda - ne zamandır hiçbir seyi temizledigi yok."
"Sirius," dedi Mundungus. Konusulanlarla hiç ilgilenmemis gibiydi, bos bir kadehi dikkatle
inceliyordu. "Bu som gümüs mü, aabi?"
"Evet," dedi Sirius, kadehe hosnutsuzlukla bakarak. "Birinci sınıf on besinci yüzyıl gümüsü,
cincücelerin elinden çıkma, üzerinde de kabartma Black aile arması var."
"Ossun, çıkar elbet," dedi Mundungus, kolunun kenarıyla kadehi parlatarak.
"Fred - George - HAYIR, TASIYIN YETER!" diye feryat etti Mrs Weasley.
116
Harry, Sirius ve Mundungus dönüp baktılar ve yarım saniye içinde kendilerini masadan geriye
attılar. Fred ve George büyük bir yahni kazanını, demir bir Kaymakbirası sürahisini ve agır bir
ekmek tahtasıyla bıçagını büyülemislerdi, hepsi havadan onlara dogru hızla geliyordu. Yahni masa
boyunca kaydı ve ancak ucuna geldiginde durdu, tahta yüzeyde uzun siyah bir yanık izi kaldı;
Kaymakbirası sürahisi gümbürtüyle düstü, içindekiler her yere saçıldı. Ekmek bıçagı tahtanın
üzerinde kayıp tam Siri-us'un sag elinin birkaç saniye önce durdugu yere saplandı ve tekinsiz bir
biçimde titremeye basladı.
"TANRI ASKINA!" diye haykırdı Mrs Weasley. "NE GEREK VARDI - YETTNZ ARTIK - BÜYÜ
KULLANMANIZA ZN VAR DYE EN UFACIK SEY ÇN ASALARINIZI ÇEKYORSUNUZ!"
"Sadece biraz vakit kazanmaya çalısıyorduk!" dedi Fred, ekmek bıçagını masadan çıkarmak için
kosarak. "Sirius, kusura bakma, abi - kazayla oldu -"
Harry de, Sirius da kahkahayla gülüyorlardı; iskemlesinden arkaya düsen Mundungus ayaga
kalkarken onlara küfrediyordu. Crookshanks kızgın kızgın tıslayıp büfenin altına kaçtı, koca sarı
gözleri karanlıkta parlıyordu.
Mr Weasley yahni kazanım masanın ortasına getirerek, "Çocuklar," dedi, "anneniz haklı, artık resit
oldugunuza göre biraz sorumluluk duygusuyla hareket etmeniz gerek -"
Mrs Weasley, "Agabeylerinizin hiçbiri bu tür meseleler çıkarmamıstı!" diye bagırdı öfkeyle. Bu
Page 42
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sırada yeni bir Kaymakbirası sürahisini masaya çarparcasına koyup, he-
117
men hemen aynı miktarın etrafa saçılmasına yol açtı. "Bili iki adımda bir Cisimlenme ihtiyacı
duymazdı! Charlie karsısına her çıkanı büyülemezdi! Percy -"
Sustu ve kalakaldı, kocasına ürkmüs bir bakıs atarak solugunu tuttu. Mr VVeasley'nin yüzü birden
ifadesizles-misti.
Bili hemen, "Hadi, yiyelim artık," dedi.
"Harika görünüyor, Molly," dedi Lupin, bir tabaga onun için yahni koyup masanın karsısına
uzatarak.
Herkes yemege otururken, bir süre tabaklarla çatal bıçakların sangırtısı ve çekilen iskemlelerin
gıcırtısından baska ses çıkmadı. Sonra Mrs Weasley, Sirius'a döndü.
"Ne zamandır sana söylemek istiyordum, Sirius, misafir odasındaki o yazı masasında kapalı kalmıs
bir sey var, takırdayıp titreyip duruyor. Elbette sadece bir Böcürt olabilir ama, diyorum ki dısarı
çıkarmadan önce Alas-tor'dan bir bakmasını istesek daha iyi olur."
Sirius kayıtsızca, "Sen bilirsin," dedi.
Mrs VVeasley, "Oradaki perdeler de Doksi dolu," diye devam etti. "Yarın suna bir el atsak
diyordum."
Sirius, "Sabırsızlıkla bekliyorum," dedi. Sesindeki alayı Harry fark etti, ama baska fark eden
oldugundan emin degildi.
Harry'nin tam karsısında Tonks, iki lokma arasında burnunun biçimini degistirerek Hermione ve
Ginny'yi eglendiriyordu. Her seferinde Harry'nin yatak odasında takındıgı aynı acılı ifadeyle
gözlerini sıkı sıkı yumup yüzünü burustururken, burnu bir büyüyüp Snape'inki gibi kanca burun
oluyor, bir küçülüp dügme mantarı boyuna
118
iniyor, sonra da her iki burun deliginden tutam tutam kıl fıskırıyordu. Besbelli bu bildik bir yemek
vakti eglencesiy-di, çünkü Hermione ile Ginny çok geçmeden en sevdikleri burunları istemeye
baslamıslardı.
"O domuz burnunu yapsana, Tonks."
Tonks dediklerini yaptı ve basım kaldıran Harry bir an, disi bir Dudley'nin masanın karsısından ona
sırıttıgı izlenimine kapıldı.
Mr Weasley, Bili ve Lupin cincüceler hakkında yogun bir tartısmaya girismislerdi.
"Henüz renklerini belli etmiyorlar," dedi Bili. "Onun döndügüne inanıyorlar mı, inanmıyorlar mı,
daha onu bile anlamıs degilim. Tabii, taraf tutmamayı da tercih edebilirler. sin dısında kalırlar."
Mr VVeasley basını iki yana sallayarak, "Kim-Oldugu-nu-Bilirsin-Sen'in safına asla geçmezler,
bundan eminim," dedi. "Onların da kayıpları oldu; geçen sefer, Notting-ham'ın orada bir yerlerde
öldürülen cincüce ailesini hatır-lasanıza."
Lupin, "Bence her sey onlara ne teklif edildigine baglı," dedi. "Ve altından da söz etmiyorum. Eger
bizim yüzyıllardır onlardan esirgedigimiz özgürlükler teklif edilirse, akılları çelinecektir. Ragnok'la
sansın yaver gitmedi mi, Bili?"
Bili, "Su sırada hayli büyücü-karsıtı duyguları var," dedi. "Bagman meselesi yüzünden hâlâ öfkeli,
Bakanlık'in iSi örtbas ettigini düsünüyor, o cincüceler Bagman'dan altınlarını asla alamadılar,
biliyorsunuz -"
Masanın ortasından gelen bir kahkaha saganagı,
119
Bill'in söylediklerinin geri kalanını bastırdı. Fred, George, Ron ve Mundungus koltuklarında tepine
tepine gülüyorlardı.
"... ve so'ra," dedi Mundungus, gülmekten katılıyor, gözünden yaslar akıyordu, "ve so'ra, olcak is
mi yani, di-yo ki bana, söyle diyo, 'Hey, Dung, nerden buldun bunca kurbagyı? Çünkü bi Bludger
evladı gitmis benimkilerin hepsini yürütmüs!' Ben de diyorum ki, 'Bütün kurbagları-m yürütmüs
ha, Will, ne günnere kaldık! E ööleyse sana biraz kurbag lazım, ha?' Ve so'ra, koçlar,
inanmıycaksınız ama, meymenetsiz mankafa kendi kurbaglarınm hepsini benden gerisingeri satın
alıyo, hem de ilk aldıından daha pahalıya -"
Page 43
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"s iliskilerin hakkında daha fazlasını duymamıza gerek yok sanırım, çok tesekkür ederiz,
Mundungus," dedi Mrs VVeasley sert sert. Bu arada Ron masanın üstüne kapanmıs, ulurcasına
gülüyordu.
Mundungus hemen, "Kusura kalma, Molly," dedi, gözlerindeki yasları silerken de Harry'ye göz
kırptı. "Ama, anlıyosun ya, VVill zati onları Sigilli Harris'ten yürütmüstü, yani kötü bir sey yaptım
sayılmaz."
"yiligi kötülügü nerede ögrendin bilmiyorum, Mundungus," dedi Mrs VVeasley soguk bir edayla,
"ama bana birkaç can alıcı dersi kaçırmıssın gibi geliyor."
Fred ve George yüzlerini Kaymakbirası kadehlerine gömdüler. George hıçkırıyordu. Mrs VVeasley
ayaga kalkıp tatlı olarak koca bir ravent pastası almaya giderken, nedense Sirius'a pis bir bakıs
attı. Harry dönüp vaftiz babasına baktı.
120
Sirius alçak sesle, "Molly, Mundungus'u hiç tasvip etmiyor/' dedi.
Harry, daha da yavasça, "Nasıl oluyor da Yoldaslık'a girdi?" diye sordu.
"Faydalı," diye mırıldandı Sirius. "Bütün düzenbazları tanıyor - e tanır tabii, kendi de öyle
olduguna göre. Ama Dumbledore'a çok sadıktır, vaktiyle basını beladan kurtarmıs. Etrafta Dung
gibi birinin bulunması ise yarıyor, bizim kulagımıza çalınmayan seyleri duyuyor. Ama Molly, onu
yemege davet etmenin biraz fazla oldugu görüsünde. Seni izlemesi gerekirken görevini ihmal ettigi
için onu bir türlü bagıslamadı."
Üç tabak kaymaklı ravent pastası yedikten sonra, Harry'nin kot pantolonunun kemeri rahatsız
edecek kadar dar gelmeye baslamıstı (bu da az sey sayılmaz, çünkü bu pantolon eskiden
Dudley'nindi). Kasıgını masaya bırakırken, konusmalar kesilmisti: Tamamen doymus ve gevsemis
görünen Mr Weasley, arkasına yaslanmıstı; Tonks agzını ardına kadar açmıs esniyordu, burnu da
normal haline dönmüstü; Crookshanks'i büfenin altından çıkarmıs olan Ginny, dösemeye bagdas
kurup oturmus, o kovalasın diye Kaymakbirası mantarlarını yuvarlıyordu.
Mrs Weasley esneyerek, "Yatma vakti geldi sanırım," dedi.
"Henüz degil, Molly," dedi Sirius, bos tabagını iterek dönüp Harry'ye baktı. "Biliyor musun, sana
hayret ediyorum. Buraya gelir gelmez ilk yapacagın seyin Voldemort hakkında sorular sormak
oldugunu sanırdım."
Odanın havası öyle bir hızla degisti ki, bu, Harry'ye,
121
Ruh Emici'lerin gelisini çagrıstırdı. Birkaç saniye önce uykulu bir gevseklik hâkimken, simdi odada
gayet uyanık, hatta gergin bir hava vardı. Voldemort'un adının telaffuz edilisiyle, masanın
çevresinde bir ürperti dolastı. Sarabından bir yudum almaya hazırlanan Lupin, kadehini yavasça
masaya bıraktı, dikkat kesilmisti.
"Sordum!" dedi Harry hiddetle. "Ron ve Hermi-one'ye sordum, ama bizim Yoldaslık'a girmemize
izin verilmedigini söylediler, o yüzden de -"
"Çok da haklılar," dedi Mrs Weasley. "Çok gençsiniz."
Koltugunda dimdik oturuyordu, ellerini yumruk yapıp koltugunun kollarına koymustu, yüzündeki
uykulu ifadeden eser kalmamıstı.
"nsanın soru sormak için ne zamandan beri Zümrüdüanka Yoldaslıgında bulunması gerekiyor?"
diye sordu Sirius. "Harry bir aydır o Muggle evine tıkılıp kalmıs durumda. Neler oldugunu
ögrenmeye hakkı -"
"Durun bakalım!" diye yüksek sesle onun sözünü kesti George.
Fred kızgın kızgın, "Harry'nin sorularına nasıl cevap veriliyormus, peki?" diye sordu.
"Biz bir aydır sizin agzınızdan laf almaya çalısıyoruz, bize hiçbir halt söylemediniz!" dedi George.
" 'Çok gençsiniz, Yoldashk üyesi degilsiniz/ " dedi Fred, fena halde annesininkine benzeyen tiz bir
sesle. "Harry resit bile degil!"
Sirius sakin sakin, "Yoldaslık'ın ne yaptıgının sana söylenmemis olması benim kabahatim degil,"
dedi, "bu, annenle babanın kararı. Harry'ye gelince -"
122
Mrs VVeasley sert bir ses tonuyla, "Harry için neyin iyi olduguna karar vermek sana düsmez!"
Page 44
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
dedi. Normalde müsfik ifadeli olan yüzünde bu sefer tehlikeli bir ifade vardı. "Dumbledore'un ne
dedigini unutmamıssındır umarım!"
"Hangi bölümü?" diye sordu Sirius kibarca, ama kendini kavgaya hazırlayan bir adamın havasıyla.
Mrs VVeasley, "htiyacı olandan fazlasını Harry'ye söylememek konusunda," dedi, ilk üç kelimenin
üstüne basa
basa.
Ron, Hermione, Fred ve George'un basları, bir tenis maçı izler gibi bir Sirius'a, bir Mrs VVeasley'ye
dönüyordu. Ginny, atılmıs Kaymakbirası mantarı yıgını arasında diz çökmüs duruyor, konusmayı
agzı biraz açık halde izliyordu. Lupin'in gözleri Sirius'a dikilmisti.
"Ona ihtiyacı olandan fazlasını söylemeye niyetim yok, Molly," dedi Sirius. "Ama Voldemort'un geri
döndügünü gören oydu" (bu adı söyleyince yine masanın çevresindeki herkes titredi) "ve
çogundan daha fazla hakkı var -"
"O, Zümrüdüanka Yoldaslıgı üyesi degil!" dedi Mrs VVeasley. "Sadece on bes yasında ve -"
"Ve Yoldaslık'takilerin çogu kadar is basardı," dedi Sirius, "hatta bir kısmından daha fazla."
"Kimse yaptıklarını inkâr etmiyor!" dedi Mrs VVeasley, sesi yükselerek. Yumrukları koltugunun
kolları üstünde titriyordu. "Ama o hâlâ -"
"Çocuk degil!" dedi Sirius sabırsızca.
"Ama yetiskin de degil!" dedi, yanakları kızarmaya baslayan Mrs VVeasley. "O, James degil,
Sirius!"
123
Sirius soguk soguk, "Onun kim oldugunu gayet iyi biliyorum, Molly, sagol," dedi.
"Bildiginden pek de emin degilim!" dedi Mrs VVeas-ley. "Bazen ondan öyle bir söz ediyorsun ki, en
iyi arkadasının geri döndügünü düsünüyor gibisin!"
"Ne varmıs bunda?" dedi Harry.
"Su var ki, Harry, sen baban degilsin, ona ne kadar benzesen de!" dedi Mrs VVeasley, delici
bakısları hâlâ Siri-us'a dikiliydi. "Daha okuldasın ve senden sorumlu olan yetiskinler de bunu
unutmamalı!"
"Benim sorumsuz bir vaftiz babası oldugumu mu söylüyorsun?" diye sordu Sirius, sesini
yükselterek.
"Senin fazlaca cüretkâr hareket ettigin zamanlar oldugunu söylemek istiyorum, Sirius. Dumbledore
da bunun için seni evde kalasın diye uyarıyor ve -"
"Sence bir sakıncası yoksa, Dumbledore'dan aldıgım talimatı bu ise hiç karıstırmayalım!" dedi
Sirius yüksek sesle.
Mrs VVeasley kocasına dönerek, "Arthur!" dedi. "Art-hur, bana destek ol!"
Mr VVeasley hemen konusmadı. Gözlügünü çıkardı ve karısına bakmaksızın, agır agır cüppesiyle
temizledi. Onu burnunun üstüne özenle yerlestirdikten sonra cevap verdi ancak.
"Dumbledore durumun degistigini biliyor, Molly. Artık Karargâh'ta kaldıgına göre Harry'ye bir
dereceye kadar bilgi verilmesini kabul ediyor."
"Evet ama, bu baska, ona 'canının istedigini sor' demek baska!"
124
"Sahsen," dedi Lupin alçak sesle, nihayet gözlerini Si-rius'tan ayırarak; Mrs VVeasley sonunda bir
müttefik bulma umuduyla hemen ona döndü, "ben de Harry'nin gerçekleri bilmesinden yanayım
-tüm gerçekleri degil, Molly, ama genel tabloyu-, bizden ögrensin, çarpıtılmıs bir seklini
ögrenecegine... baskalarından."
Yüzünde yumusak bir ifade vardı, ama Harry, Lu-pin'in, hiç degilse birkaç Uzayan Kulak'm Mrs
VVeasley'nin yok etme isleminden kurtuldugunun farkında oldugunu anladı.
"Pekâlâ," dedi Mrs Weasley, derin derin nefes alıp, bir türlü gelmeyen destegi bekleyerek masanın
çevresindekilere bakarken, "pekâlâ... anladım ki azınlıkta kalacagım. Sunu söyleyeyim:
Dumbledore, Harry'nin çok fazla sey bilmesini istemiyorsa bir sebebi vardır. Ben de Harry'nin
çıkarını gönülden isteyen biri sıfatıyla diyorum ki -''
Sirius yavasça, "O senin oglun degil," dedi.
Page 45
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Oglum sayılır," dedi Mrs VVeasley yırtıcı bir tavırla. "Baska kimi var ki?"
"Ben varım!"
"Evet," dedi Mrs VVeasley, dudagını bükerek, "mesele su ki, sen Azkaban'da kilitliyken onunla
ilgilenmen biraz zor oldu, degil mi?"
Sirius koltugundan kalkmaya yeltendi.
Lupin sert bir sesle, "Molly, bu masada Harry'yi dü-Sünen tek kisi sen degilsin," dedi. "Sirius, otur
yerine."
Mrs VVeasley'nin alt dudagı titriyordu. Sirius, yüzü bembeyaz, yavas yavas koltuguna çöktü.
125
Lupin, "Bence Harry'nin de söz hakkı olmalı," dedi. "Kendi kendine karar verecek yasta."
Harry hemen, "Neler oldugunu bilmek istiyorum," dedi.
Mrs VVeasley'ye bakmadı. Kendisini oglu saydıgını söylemesi hosuna gitmisti ama, süt kuzusu
muamelesi etmesi de sabrını tasırıyordu. Sirius haklıydı, çocuk degildi.
"Peki öyleyse," dedi Mrs Weasley, sesi çatlak çatlak. "Ginny - Ron - Hermione - Fred - George -
hepinizin bu mutfaktan çıkmasını istiyorum, hemen."
Anında kıyamet koptu.
Fred ve George bir agızdan, "Biz residiz!" diye bögürdüler.
"Harry'ye izin varsa, bana niye yok?" diye bagırdı Ron.
"Anne, duymak istiyoruml" dedi Ginny, aglamaklı bir sesle.
"HAYIR!" diye bagırdı Mrs Weasley ayaga kalkarken, gözleri çakmak çakmaktı. "Kesinlikle
yasaklıyorum -"
Mr VVeasley halsizce, "Molly, Fred ile George'a engel olamazsın," dedi. "Onlar sahiden resit."
"Hâlâ okuldalar."
"Ama hukuken onlar artık yetiskin," dedi Mr VVeasley, aynı yorgun sesle.
Mrs VVeasley simdi kıpkırmızı olmustu.
"Ben - peki öyleyse, Fred ve George kalabilir, ama Ron-"
Ron hararetle, "Harry nasılsa söylediginiz her seyi bana ve Hermione'ye anlatacak!" dedi.
"Anlatırsın - degil mi ha?" diye ekledi kuskuyla, Harry'yle göz göze gelerek.
126
Harry bir an için ona, tek kelime bile etmeyecegini söylemek istedi. Bilgisiz bırakılmanın tadına
varsındı bakalım, sevecek miydi? Ama Ron'la göz göze gelince bu kötü dürtü yok oldu.
"Elbette söylerim," dedi Harry.
Ron ve Hermione sevinçle gülümsediler.
"Öyle olsun!" diye bagırdı Mrs VVeasley. "Öyle olsun! Ginny- YATAGA!"
Ginny de öyle sessiz sedasız gitmedi. Ta merdivenlerin tepesine kadar onun esip kükreyisini
duydular; hole vardıklarında ise, Mrs Black'in kulak zarı patlatan feryatları bu samataya eklendi.
Lupin sükûneti saglamak için telasla portreye kostu. Ancak o dönüp mutfak kapısını kapatarak
masadaki yerine oturduktan sonradır ki, Sirius konustu.
"Peki, Harry... ne bilmek istiyorsun?"
Harry derin bir nefes aldı ve geçen ay boyunca kafasını taktıgı soruyu sordu.
"Voldemort nerede?" dedi, bu adı duyunca yinelenen titremelere ve irkilmelere aldırmayarak. "Ne
yapıyor? Muggle haberlerini izlemeye çalısıyordum, onun elinden çıkmısa benzeyen hiçbir sey
yoktu henüz; yani tuhaf ölümler ya da öyle seyler."
"Çünkü henüz hiç tuhaf ölüm olmadı," dedi Sirius. "En azından, bildigimiz kadarıyla... epeyce de
bir seyler biliyoruz."
"Hiç degilse, onun sandıgından fazlasını," dedi Lupin.
"Peki nasıl oldu da insanları öldürmeyi bıraktı?" diye
127
sordu Harry. Voldemort'un sırf bir önceki yıl birden fazla kisiyi öldürdügünü biliyordu.
Sirius, "Çünkü dikkati üzerine çekmek istemiyor/' dedi. "Onun için tehlikeli olur. Geri dönüsü pek
de istedigi sekilde olmadı, anlıyorsun ya. Yüzüne gözüne bulastırdı."
"Ya da, sen onun yüzüne gözüne bulastırdın," dedi Lupin, memnun bir tebessümle.
Page 46
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Nasıl?" dedi Harry hayretle.
"Sag kalmaman gerekiyordu!" dedi Sirius. "Onun Ölüm Yiyen'lerinden baska kimsenin, döndügünü
bilmemesi gerekiyordu. Ama sen hayatta kaldın ve tanık oldun."
"Hem geri döndügü anda bundan haberdar olmasını istedigi son kisi de Dumbledore'du," dedi
Lupin. "Ve sen Dumbledore'un hemen ögrenmesini sagladın."
"Bunun ne faydası oldu ki?" diye sordu Harry.
"Saka mı ediyorsun?" dedi Bili, kulaklarına inanama-yarak. "Dumbledore,
Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in korktugu tek kisiydi!"
Sirius, "Senin sayende Dumbledore, Voldemort'un dönüsünden bir saat sonra Zümrüdüanka
Yoldaslıgı'nı yeniden toplamayı basardı," dedi.
Harry hepsine birden bakarak, "Peki, Yoldaslık ne yapıyor?" diye sordu.
"Voldemort planlarını uygulayamasın diye var gücümüzle çalısıyoruz," dedi Sirius.
Harry hemen, "Planlarının ne oldugunu nereden biliyorsunuz?" diye sordu.
"Dumbledore'un parlak bir fikri var," dedi Lupin, "ve Dumbledore'un parlak fikirleri de normalde
dogru çıkar."
128
"Dumbledore onun ne planladıgını düsünüyor, peki?"
"Eh, ilk olarak ordusunu yeniden kurmak istiyor," dedi Sirius. "Eski günlerde emrinde muazzam
sayıda kisi vardı: ardından gelmeye zorladıgı ya da büyüledigi cadılarla büyücüler, sadık Ölüm
Yiyen'leri, çesit çesit Karanlık yaratık. Devleri saflarına katmayı planladıgını duydun, ama onlar
pesinde oldugu gruplardan sadece birisi. Sihir Bakanlıgı'nın karsısına hepi topu bir düzine Ölüm
Yi-yen'le çıkmayacagı kesin."
"Yani onun daha fazla müridi olmasını durdurmaya çalısıyorsunuz, öyle mi?"
"Elimizden geleni yapıyoruz," dedi Lupin.
"Nasıl?"
"Simdi, esas olan, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in döndügüne mümkün oldugu kadar çok kisiyi ikna
etmeye çalısmak, onların tetikte olmasını saglamak," dedi Bili. "Ama bu hiç de kolay olmuyor."
"Neden?"
"Bakanhk'm tavrı yüzünden," dedi Tonks. "Kim-Ol-dugunu-Bilirsin-Sen döndükten sonra Cornelius
Fudge'ı gördün, Harry. ste, konumunu hiç degistirmedi. Böyle bir seye inanmayı resmen
reddediyor."
"iyi ama neden?" dedi Harry çaresizce. "Niye bu kadar aptalca davranıyor? Eger Dumbledore -"
Mr VVeasley acı bir tebessümle, "ste meselenin can alıcı noktasına parmak bastın," dedi.
"Dumbledore."
Tonks üzüntüyle, "Fudge ondan korkuyor da ondan,"
129
dedi.
"Dumbledore'dan korkuyor mu?" diye sordu Harry, kulaklarına inanamamıs gibi.
Mr Weasley, "Bir seyler çevirdiginden korkuyor," dedi. "Fudge, Dumbledore'un onu devirmek için
plan kurdugunu sanıyor. Dumbledore'un Sihir Bakanı olmak istedigini düsünüyor."
"Ama Dumbledore istemiyor ki -"
"Tabii ki istemiyor," dedi Mr VVeasley. "Bakan'lıkta asla gözü olmadı, hatta Millicent Bagnold
emekli olunca bile. Hem de bir sürü insan onu bu makamda görmek istedigi halde. Onun yerine
Fudge Bakan oldu, ama Dumbledore bu is için asla talip olmadıgı halde, Fudge onun ne büyük bir
destege sahip oldugunu asla unutmadı."
"Fudge, Dumbledore'un ondan çok daha akıllı oldugunu, çok daha güçlü bir büyücü oldugunu içten
içe biliyor; Bakan olduktan sonraki ilk günlerde boyuna Dumbledore'dan yardım ve tavsiye
isterdi," dedi Lupin. "Ama anlasılan iktidar pek hosuna gitti, kendine de daha fazla güveniyor artık.
Sihir Bakanı olmaya bayılıyor ve esas akıllı olanın kendisi olduguna inanmayı da basardı;
Dumbledore'un sırf ortalıgı karıstırmak olsun diye sorun çıkardıgına da kendini ikna etti."
Harry hırsla, "Nasıl düsünebilir böyle bir seyi?" dedi. "Dumbledore'un bunları uyduracagım nasıl
düsünebilir -ya da benim uyduracagımı?"
Page 47
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Çünkü Voldemort'un geri dönmüs oldugunu kabul ederlerse, ortada Bakanlık'in son on dört yıldır
ugrasmak zorunda kalmadıgı kadar büyük bir bela var demektir," dedi Sirius acı acı. "Fudge bu
gerçekle yüz yüze gelmeye
130
kendini razı edemiyor bir türlü. Dumbledore'un onun konumunu sarsmak için yalan söyledigine
inanması çok daha kolay."
Lupin, "Sorunu anlıyorsun ya," dedi. "Bakanlık Vol-demort'tan korkmak için bir neden olmadıgı
konusunda ısrarlıyken, insanları onun döndügüne ikna etmek zor is. Hele bir de buna zaten
inanmak istemediklerini düsünürsen. Üstelik Bakanlık, 'Dumbledore'un dedikodu tacirligi' dedigi
seylerin hiçbirini yayınlamasın diye Gelecek Posta-sı'na da agır baskı yapıyor. Bu yüzden de
büyücü toplulugunun büyük kısmının olup bitenlerden hiç mi hiç haberi yok. Böylece de, Imperius
Laneti'ni kullanacak Ölüm Yi-yen'ler için kolay hedef olusturuyorlar."
Harry, "Ama siz insanlara söylüyorsunuz, degil mi?" dedi, Mr Weasley, Sirius, Bili, Mundungus,
Lupin ve Tonks'a bakarak, "insanlara onun döndügünü haber veriyorsunuz?"
Hepsi keyifsiz keyifsiz güldüler.
Sirius huzursuzca, "Eh, herkes kitle katliamı yapmıs biri oldugumu düsündügüne ve Bakanlık da
basıma on bin Galleon ödül koyduguna göre, sokaklarda dolasıp brosür dagıtamam pek, degil mi?"
dedi.
"Ben de toplulugun pek sevilen bir yemek misafiri sayılmam," dedi Lupin. "Bu da kurtadam
olmanın mesleki handikapı."
"Tonks ve Arthur çenelerini açarlarsa Bakanlık'taki islerini kaybederler," dedi Sirius, "ve
Bakanlık'ta casusları-mz olması bizim için çok önemli, çünkü Voldemort'un °rada casus
bulunduracagından emin olabilirsin."
131
"Ama birkaç kisiyi ikna etmeyi basardık," dedi Mr VVeasley. "Örnegin bizim Tonks - geçen sefer
Zümrüdüanka Yoldashgı'nda olamayacak kadar gençti. Seherbaz'ların bizim tarafta olması da
büyük bir avantaj - Kingsley Shackle-bolt da ciddi bir kazanç oldu; Sirius için düzenlenen avm
basında o var, Bakanhk'a Sirius'un Tibet'te oldugu yolunda bilgiler veriyor."
"Ama eger hiçbiriniz Voldemort'un döndügü haberini yaymıyorsanız -" diye basladı Harry.
"Hiçbirimizin haberi yaymadıgını kim söyledi?" dedi Sirius. "Dumbledore'un bası niye o kadar
dertte sanıyorsun?"
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Harry.
"Onun itibarını zedelemeye çalısıyorlar," dedi Lupin. "Geçen hafta Gelecek Postası'm görmedin mi?
Yaslandıgı ve formdan düstügü için Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Baskanlıgından,
üyelerin oylarıyla uzaklastırıldıgını bildirdiler, ama bu dogru degil; Voldemort'un döndügünü
bildiren bir konusma yaptıktan sonra, Bakanlık büyücülerinin yaptıgı bir oylamayla uzaklastırıldı.
Büyüce-sûra'daki -yani Büyücü Yüksek Mahkemesi'ndeki- Bassi-hirbaz rütbesini de indirdiler;
hatta Birinci Sınıf Merlin Nisanı'nı da geri almaktan söz ediyorlar."
"Dumbledore ise, onu Çikolatalı Kurbaga kartlarının üstünden çıkarmadıkları sürece ne yaptıklarına
aldırmadıgını söylüyor," dedi Bili, sırıtarak.
Mr VVeasley sertçe, "Bunda gülecek bir sey yok," dedi. "Eger Bakanhk'a bu sekilde meydan
okumayı sürdürürse kendini Azkaban'da bulabilir, bizim istedigimiz son sey
132
de Dumbledore'un hapse girmesi. Kim-Oldugunu-Bilir-sin-Sen, Dumbledore'un dısarıda oldugunu
ve niyetlerinden haberdar oldugunu bilirse, ihtiyatlı davranır. Eger Dumbledore ortadan çekilirse -
eh, o zaman Kim-Oldugu-nu-Bilirsin-Sen meydanı bos bulacak demektir."
Harry çaresizce, "Peki ama Voldemort daha fazla Ölüm Yiyen'e sahip olmaya çalısıyorsa, geri
döndügü ister istemez anlasılmaz mı?" diye sordu.
"Voldemort insanların evlerine gidip ön kapılarını çalmaz, Harry," dedi Sirius. "Oyun oynar,
ugursuzluk büyüsü ve santaj yapar. Gizli çalısmaya iyice alıskın. Zaten, kendine mürit toplamak
onun ilgilendigi seylerden yalnızca biri. Baska planları da var, gerçekten de çok sessizce
uygulamaya koyabilecegi planlar. Simdilik onlar üzerinde yogunlasmıs durumda."
Page 48
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry hemen, "Mürit dısında neyin pesindeymis?" diye sordu. Ona sanki, Sirius cevap vermeden
önce Lu-pin'le bir an bakısmıs gibi geldi.
"Sadece sinsice elde edebilecegi seyler."
Harry saskın saskın bakmaya devam edince, "Silah gibi bir sey," dedi Sirius. "Geçen sefer sahip
olmadıgı bir sey."
"Daha önce güçlü oldugu sırada mı?"
"Evet."
"Ne tür bir silah, peki?" dedi Harry. "Avada Kedav-ra'dan da beter bir sey -"
"Yeter!"
Mrs VVeasley kapının yanındaki gölgelerin arasından konusmustu. Harry onun Ginny'yi yukarı
götürüp dön-
133
dügünü fark etmemisti. Kollarını kavusturmustu ve öfkeden patlayacak gibi görünüyordu.
"Derhal yataklarınıza gitmenizi istiyorum. Hepinizin," diye ekledi, Fred, George, Ron ve
Hermione'ye bakarak.
Fred, "Bize hükmedemezsin -" diye baslayacak oldu.
Mrs Weasley, "Simdi görürsün sen," diye hırladı. Siri-us'a bakarken hafiften titriyordu. "Harry'ye
hayli bilgi verdin. Biraz daha verirsen, onu Yoldaslık'a almaktan farkı kalmayacak."
"Neden olmasın?" dedi Harry çabucak. "Katılırım, katılmak istiyorum, savasmak istiyorum."
"Hayır."
Bu sefer konusan Mrs VVeasley degil, Lupin'di.
"Yoldaslık resit olmus büyücülerden olusuyor," dedi. Fred ve George agızlarını açınca da, "Okulla
ilisigi kalmamıs büyücülerden," diye ekledi. "Aklınızdan bile geçmeyecek tehlikeler söz konusu,
hiçbirinizin... Bence Molly haklı, Sirius. Yeterince söyledik."
Sirius omzunu silker gibi oldu ama tartısmadı. Mrs VVeasley ogullarıyla Hermione'yi emreder bir
tavırla çagırdı. Teker teker ayaga kalktılar, yenildigini anlayan Harry de onları izledi.
134
ALTINCI BÖLÜM
X.
Asil ve Pek Köklü Black Ailesi
Mrs Weasley asık suratla onların pesinden yukarı geldi.
"Herkes dogruca yataga, konusmak yok," dedi birinci katın sahanlıgına ulastıklarında, "yarın çok is
var. Ginny uyumustur herhalde," diye ekledi Hermione'ye bakarak, "uyandırmamaya çalıs."
Hermione onlara iyi geceler diledikten sonra bir üst kata çıkarlarken, Fred, "Tabii canım,
uyumustur," dedi alçak sesle. "Ginny simdi Hermione gelsin de asagıda konusulan her seyi
anlatsın diye uyanık beklemiyorsa, ben de Pıtırkurt'um..."
"Pekâlâ, Ron, Harry," dedi Mrs Weasley ikinci katın sahanlıgında, yatak odasını isaret ederek.
"Hadi bakalım yataga."
"yi geceler," dediler Harry ve Ron ikizlere.
"iyi uykular," dedi Fred, göz kırparak.
Mrs Weasley, Harry'nin arkasından kapıyı vurarak kapadı. Yatak odası ilk bakısta göründügünden
bile daha rutubetli ve iç karartıcıydı. Duvardaki bos tablo, görün-
135
mez sakini uyuyormus gibi yavas yavas, derin derin soluk alıp veriyordu. Harry pijamasını giydi,
gözlügünü çıkarıp serin yataga uzandı. Bu arada Ron, sürekli takırtı çıkarıp sabırsızlıkla kanatlarını
hısırdatan Hedwig'le Pigwid-geon'ı yatıstırmak için gardırobun üstüne Baykus kramı atıyordu.
"Her gece avlanmaya çıkmalarına izin veremiyoruz," diye açıkladı Ron, visne çürügü pijamasını
giyerken. "Dumbledore meydanda bir dolu baykusun gezinmesini istemiyor, süphe uyandıracagını
Page 49
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
düsünüyor. Ah... az daha unutuyordum..."
Gidip kapının sürgüsünü çekti.
"Niye yaptın ki bunu?"
"Kreacher," dedi Ron, ısıgı kapatarak. "Burada kaldıgım ilk gece, sabahın üçünde geldi. Emin ol,
uyanıp da odanda sinsi sinsi dolastıgını görmek istemezsin. Neyse..." yatagına girdi, üstünü örttü
ve karanlıkta dönüp Harry'ye baktı; Harry kirli pencereden içeri sızan ay ısıgında onun siluetini
görebiliyordu, "ne diyorsun?"
Harry'nin ona neden söz ettigini sormasına gerek yoktu.
"Eh, bize zaten tahmin edemeyecegimiz pek bir sey anlatmadılar, degil mi?" dedi, alt katta
konusulan her seyi düsünerek. "Yani, tek söyledikleri Yoldaslık'm insanların Vol-"
Ron nefesini hızla içine çekti.
"-demort'a," diye devam etti Harry kararlı bir sesle, "katılmasını önlemeye çalıstıgı. Ne zaman
onun adını söylemeye baslayacaksın? Sirius ve Lupin söylüyorlar."
136
Ron bu son sözü duymazdan geldi.
"Evet, haklısın," dedi, "bize anlattıkları her seyi zaten biliyorduk, Uzayan Kulak'lar sayesinde. Yeni
olan tek sey -"
Sak.
"AH!"
"Sessiz ol, Ron, annem yine gelmesin."
"yi de, dizimin üstünde Cisimlendiniz!"
"E ne yapalım, karanlıkta zor oluyor."
Harry, Fred'le George'un bulanık siluetlerinin hop diye Ron'un yatagından kalktıgını gördü. George
ayakucu-na otururken Harry'nin yatak yayları gıcırdadı ve siltesi birkaç santim çöktü.
"Ee, geldiniz mi oraya?" dedi George hevesli hevesli.
"Sirius'un bahsettigi silaha mı?" dedi Harry.
"Daha dogrusu agzından kaçırdıgı," dedi, simdi Ron'un yanında oturan Fred istahla. "Bizim ihtiyar
Uza-yan'larla iste bunu duymamıstık, degil mi?"
"Sizce nedir?" dedi Harry.
"Her sey olabilir," dedi Fred.
"Ama Avada Kedavra Laneti'nden daha kötü bir sey olamaz, degil mi?" dedi Ron. "Ölümden kötü
ne olabilir ki?"
"Belki bir kerede bir sürü insanı öldürebilen bir seydir," diye fikir yürüttü George.
"Belki insan öldürmenin fena halde acı verici bir yoludur," dedi Ron korku içinde.
"Acı çektirmek için Cruciatus Laneti var," dedi Harry, "daha etkili bir seye ihtiyacı yok."
Bir sessizlik oldu ve Harry, digerlerinin de kendi gibi
137
bu silahın ne tür bir dehset saçabilecegim merak ettigini anladı.
"Peki sizce kimde simdi?" diye sordu George.
"Umarım bizim taraftadır," dedi Ron, biraz ürkek bir sesle.
"Bizdeyse, büyük ihtimalle Dumbledore'da duruyor-dur/' dedi Fred.
"Nerede?" dedi Ron hemen. "Hogwarts'ta mı?"
"Eminim ordadır!" dedi George. "Felsefe Tası'nı da oraya saklamıstı."
"Ama bir silah, Tas'tan daha büyüktür herhalde!" dedi Ron.
"lla öyle olması gerekmez," dedi Fred.
"Evet, büyüklük gücün garantisi degil," dedi George. "Ginny'ye baksana."
"Nasıl yani?" dedi Harry.
"Onun Yarasa-Umacı Büyüleri'nden birine hedef olmadın hiç, degil mi?"
"Sısst!" dedi Fred, yataktan biraz dogrularak. "Dinleyin!"
Sustular. Merdivenlerden ayak sesleri geliyordu.
"Annem," dedi George. Hemen arkasından sak diye bir ses geldi ve Harry, yatagının ayakucundaki
agırlıgın kalktıgını hissetti. Birkaç saniye sonra, kapı dısındaki döseme tahtalarının gıcırdadıgını
Page 50
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|