151-200
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ama," dedi Hermione, " 'Z'nin anlamı..."
" 'Zayıf, evet," dedi Lee Jordan. "Yine de 'Fden iyidir, degil mi? 'Felaket'ten yani?"
Harry yüzünü ates bastıgını hissetti ve böreginin üstüne egilip öksürük krizine tutulmus gibi yaptı.
Basını yeniden kaldırdıgında, Hermione'nin S.B.D. notları konusuna hâlâ doyamamıs oldugunu
gördü üzüntüyle.
"Yani en yüksek not 'O', 'Olaganüstü'," diyordu, "sonra U'-"
"Hayır, 'B'," diye düzeltti George. " 'Beklenenin Üstünde'. Ben hep Fred'le benim her seyden 'B'
almamız gerektigini düsünmüsümdür, çünkü sırf sınavlara gelmekle bile beklenenin üstüne çıktık."
Herkes güldü, Hermione hariç. O ise konusmaya devam etti: "Yani, 'B'den sonra 'U' var, 'Uygun', o
da en düsük geçer not zaten, öyle degil mi?"
"Öyle," dedi Fred. Elindeki böregi bütünüyle çorbanın içine bandı, agzına attı ve oldugu gibi yuttu.
"Sonra 'Z' var, 'Zayıf -" Ron tebrikleri kabul edermis gibi kollarını kaldırdı - "ve 'F', yani 'Felaket'."
"Sonra da ''," diye hatırlattı George.
" '' mi?" diye sordu Hermione, saskınlıga ugramıs halde. " 'F'den bile düsük mü yani? '' de ne
anlama geliyor ki?"
" frit'," dedi George hemen.
404
Harry, George'un espri yapıp yapmadıgını bilmemesine ragmen yine güldü. Kendini, bütün
S.B.D.'lerinden '' aldıgını Hermione'den saklamaya çalısırken gözünün önüne getirdi ve bundan
sonra daha çok çalısmaya karar verdi.
"Teftis edilen dersiniz oldu mu hiç?" diye sordu Fred.
"Hayır," dedi Hermione hemen. "Ya sizin?"
"Demin, yemekten önce," dedi George. "Tılsım."
"Nasıldı?" diye sordu Harry ve Hermione aynı anda.
Fred omuz silkti.
"Öyle çok kötü degildi. Umbridge kösede, elinde bir yazı altlıgıyla pusuya yatıp notlar aldı.
Flitvvick'in nasıl oldugunu bilirsiniz, ona bir misafirmis gibi davrandı, hiç rahatsız olmusa
benzemiyordu. Umbridge pek bir sey demedi. Alicia'ya normalde derslerin nasıl oldugu hakkında
bir iki soru sordu, Alicia da çok iyi oldugunu söyledi, hepsi o kadar."
"htiyar Flitwick'in notunun kırılacagını hiç sanmıyorum," dedi George, "genellikle herkesi
sınavlardan kazasız belasız geçirir."
"Bu ögleden sonra kimin dersi var?" diye sordu Fred, Harry'ye.
"Trelawney -"
"Görüp görecegim 'lerin en büyügü."
"- bir de Umbridge'in kendisi."
"Eh, uslu bir çocuk ol da bugün Umbridge'e karsı kendini kaybetme," dedi George. "Daha fazla
Quidditch antrenmanı kaçırırsan Angelina kuduracak."
Ama Harry'nin Profesör Umbridge'le karsılasmak için
405
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersini beklemesi gerekmedi. Los Kehanet odasının en
arkasındaki bir sandalyede rüya güncesini çıkarıyordu ki, Ron dirsegiyle bögrünü dürttü ve dönüp
bakan Harry, yerdeki kapaktan Profesör Umbridge'in çıkmakta oldugunu gördü. Neseyle sohbet
eden sınıfa birden sessizlik çöktü. Gürültü seviyesindeki bu ani düsüs nedeniyle, elindeki Rüya
Tabirleri'ni ögrencilere dagıtmakta olan Profesör Trelawney de dönüp baktı.
"Tünaydın, Profesör Trelawney," dedi Profesör Umb-ridge, yüzünde o kocaman gülümsemesiyle.
"Gönderdigim pusulayı aldınız umarım? Hani teftisinizin gününü ve saatini belirten?"
Profesör Trelawney basıyla aksi aksi onayladı ve hayli gücenmis bir halde, Profesör Umbridge'e
arkasını dönüp kitapları dagıtmaya devam etti. Profesör Umbridge, yüzündeki gülümseme
silinmeksizin, en yakın koltugu arkasından tutup sınıfın önüne, Profesör Trelawney'nin koltugunun
birkaç santim arkasında bir yere çekti. Sonra da oturdu, çiçekli çantasından yazı altlıgını çıkardı ve
dersin baslaması için sabırsızlamyormusçasına, yüzünde beklenti dolu bir ifadeyle basını kaldırdı.
Profesör Trelawney hafiften titreyen ellerle salına sıkı sıkı sarındı ve her seyi çok büyük gösteren
Page 151
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gözlük camlarının arkasından sınıfa göz gezdirdi.
Her zamanki gizemli ses tonunu taklit etmeye yönelik cesur bir girisimle, "Bugün kehanet
niteligindeki rüyaları islemeye devam edecegiz," dedi, ama sesi biraz titriyordu. "Lütfen ikili
gruplara ayrılın ve Rüya Tabirle-
406
ri'ne basvurarak birbirinizin en son gece imgelerini yorumlayın."
Tam yerine dönmeye hamle etmisti ki, Profesör Umb-ridge'in kendi koltugunun yanı basında
oturdugunu görünce derhal Parvati ve Lavender'a yöneldi. kisi, Parva-ti'nin önceki gece gördügü
rüya üzerine koyu bir tartısmaya dalmıstı bile.
Harry Rüya Tabirleri'ni açtı, bir taraftan da gizlice Umbridge'i izliyordu. Umbridge not almaya
baslamıstı bile. Birkaç dakika sonra ayaga kalktı ve Trelawney'nin arkasından sınıfı dolasmaya,
onun ögrencilerle konusmalarını dinleyip kâh orada kâh burada soru sormaya basladı. Harry
aceleyle basını kitabına gömdü,
"Bir rüya düsün, çabuk," dedi Ron'a, "ihtiyar kurbaga buraya gelirse diye."
"Geçen sefer ben yaptım," diye itiraz etti Ron, "sıra sende, sen anlat bir tane."
"Of, bilmiyorum..." dedi Harry çaresizce, son birkaç gündür rüya görüp görmedigini
hatırlayamıyordu. "Diyelim ki ben... Snape'i kazanımın içinde bogdugumu gördüm. Evet, bu
olur..."
Ron Rüya Tabirleri'ni açarken kıkır kıkır güldü.
"Tamam, rüyayı gördügün tarihle yasım ve rüya konusunun harf sayısını toplamamız gerekiyor...
acaba konu 'bogmak' mı, 'kazan' mı, yoksa 'Snape' mi?"
"Ne fark eder, seç bir tane iste," dedi Harry. Riski göze alıp arkasına baktı. Profesör Umbridge
simdi Profesör Tre-lawney'nin omzunun dibinde duruyor ve Kehanet ögretmeni Neville'e rüya
güncesiyle ilgili soru sorarken not tutuyordu.
407
"Rüyayı ne zaman gördüm demistin?" dedi Ron, hesaplarına gömülmüs halde.
"Bilmem, dün gece, ya da sen ne zaman istiyorsan," dedi Harry, Umbridge'in Profesör
Trelawney'ye söylediklerini duymaya çalısarak. Simdi Ron'la onun oturdugu yerden sadece bir
masa ötedeydiler. Profesör Umbridge yine yazı altlıgına birtakım notlar alıyor, Profesör Trelavv-ney
ise son derece bozulmus görünüyordu.
"Pekâlâ," dedi Umbridge, basını kaldırıp Trelaw-ney'ye bakarak, "tam olarak ne zamandır bu
görevde bulunuyorsunuz?"
Profesör Trelawney ona kaslarını çattı. Teftisin gurur kırıcılıgından kendini mümkün oldugunca
korumak isti-yormusçasına kollarını kavusturmus, omuzlarını kısmıstı. Kısa bir sessizlikten sonra,
sorunun makul bir sekilde duymazdan gelebilecegi kadar kırıcı olmadıgına karar vermis olacak ki,
"Yaklasık on altı yıldır," dedi, fevkalade gücenmis bir ses tonuyla.
"Hayli uzun bir süre," dedi Profesör Umbridge, yazı altlıgına not alarak. "Sizi ise alan, Profesör
Dumbledore'du, öyle mi?"
"Dogru," dedi Profesör Trelawney sadece.
Profesör Umbridge bir not daha aldı.
"Ve sanlı Görücü Cassandra Trelawney'nin torununun torunusunuz, öyle mi?"
"Evet," dedi Profesör Trelawney, basını biraz kaldırarak.
Bir not daha.
"Ama sanıyorum -yanılıyorsam düzeltin- Cassandra'dan bu yana ailenizde kinci Görü sahibi ilk kisi
sizsiniz."
408
"Bu tür seyler genelde - ee - üç kusak atlar," dedi Profesör Trelawney.
Profesör Umbridge'in kurbaga gibi gülümsemesi yüzüne adamakıllı yayıldı.
"Elbette," dedi tatlı tatlı, bir not daha alarak. "O halde, benim için bir tahminde
bulunuverirseniz..." Basım kaldırıp sorarcasına baktı, hâlâ gülümsüyordu.
Profesör Trelawney kulaklarına inanamıyormus gibi kaskatı kesildi. "Sizi anlamıyorum," dedi, zayıf
boynunun etrafındaki salına can havliyle yapısarak.
Page 152
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Benim için bir tahminde bulunmanızı istiyorum," dedi Profesör Umbridge gayet net bir sesle.
Kitaplarının arkasından çaktırmadan izleyenler sadece Harry ve Ron degildi. Sınıfın çogu öylece
kalakalmıs, Profesör Trelawney'ye bakıyordu. Trelawney boncuklarını ve bileziklerini sıkırdatarak
sırtım diklestirdi.
"ç Göz'ün Görü'sü emre amade degildir!" dedi, hakarete ugramıs gibi bir sesle.
"Anlıyorum," dedi Profesör Umbridge kadife gibi bir sesle. Yazı altlıgına bir kez daha not aldı.
"Ben - ama - ama... durun!" dedi Profesör Trelawney birden, puslu sesini kullanmaya gayret
ederek. Ancak sesinin öfkeden titriyor olması gizemli etkiyi berbat ediyordu. "Sanırım... sanırım bir
sey görüyorum... sizinle ilgili bir sey... hatta, bir sey hissediyorum... karanlık bir sey... vahim bir
tehlike..."
Profesör Trelawney titreyen bir parmakla Profesör Umbridge'i isaret etti, Umbridge ise kaslarını
kaldırmıs, ona nazikçe gülümsüyordu.
409
"Korkarım... korkarım vahim bir tehlikeyle karsı karsı-yasınız!" diye dramatik bir final yaptı
Profesör Trelawney.
Bir an sessizlik oldu. Profesör Umbridge'in kasları hâlâ kalkıktı.
"Pekâlâ," dedi usulca, yine bir seyler çiziktirerek. "Eh, elinizden gelen bundan ibaretse..."
Arkasını döndü. Profesör Trelawney oldugu yere mıh-lanmıstı, gögsü gözle görülür bir sekilde sisip
iniyordu. Harry, Ron'un bakıslarını yakaladı ve onun da kendisiyle tamamen aynı seyi
düsündügünü anladı: kisi de Profesör Trelawney'nin koca bir sahtekâr oldugunu biliyordu,
gel-gelelim Umbridge'den öylesine nefret ediyorlardı ki, kendilerim Trelawney'den yana
hissediyorlardı - yani en azından Trelawney yanı baslarında bitene kadar.
"Ee?" dedi, kendinden beklenmeyecek kadar canlı bir sesle. Uzun parmaklarını Harry'nin burnunun
dibinde sıklattı. "Rüya güncenize nasıl basladıgınıza bir bakalım lütfen."
Harry'nin rüyalarını gücünün yettigi kadar yüksek sesle yorumladıktan sonra (anlasılan hepsi,
hatta yulaf lapası yedigini gördügü rüyalar bile, feci ve zamansız bir ölüme isaret ediyordu),
Harry'nin ona karsı sempatisi hayli azalmıstı. Bütün bunlar olurken Profesör Umbridge bir iki metre
ötede durmus, not alıyordu. Zil çaldıgında gümüs merdivenden ilk inen o oldu, on dakika sonra
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma sınıfına adım attıklarm-daysa çoktan gelmis, onları bekliyordu.
Sınıfa girdiklerinde kendi kendine sarkı mırıldanıyor ve gülümsüyordu. Hepsi Savunma Sihri
Kuramı ki-
410
taplarını çıkarırlarken, Harry ve Ron, Aritmansi'den gelen Hermione'ye Kehanet'te olanları
anlattılar, ama Her-mione'nin herhangi bir sey sormasına fırsat kalmadan Profesör Umbridge
sınıfta sessizlik istedi ve herkes sustu.
"Asalarınızı kaldırın," diye buyurdu, yüzünde bir gülümsemeyle. Asalarını çıkaracak kadar iyimser
olanlar, onları üzüntüyle çantalarına geri koydu. "Geçen derste Birinci Bölüm'ü bitirdigimiz için,
bugün on dokuzuncu sayfayı açın ve 'kinci Bölüm, Yaygın Savunma Kuramları ve Kökenleri'ne
baslayın. Konusmaya gerek yok."
Yüzünde hâlâ o kocaman, kendinden memnun gü-lümsemesiyle, masasına oturdu. Herkes aynı
anda on dokuzuncu sayfayı açarken sınıftan toplu bir iç çekis yükseldi. Harry sıkkın sıkkın, kitapta
yıl boyunca okumalarına yetecek kadar bölüm olup olmadıgını merak ederek tam içindekiler
sayfasına bakmak üzereydi ki, Hermione'nin elinin yine havada oldugunu fark etti.
Profesör Umbridge de fark etti. Üstelik bu sefer, böyle durumlara karsı bir strateji gelistirmise
benziyordu. Her-mione'yi görmemis gibi yapmak yerine ayaga kalktı ve ön sıraların etrafından
dolasıp karsısına geldi. Sonra egildi ve sınıfın geri kalanının duyamayacagı bir biçimde fısıldadı:
"Bu defa ne var, Miss Granger?"
"Ben kinci Bölüm'ü çoktan okudum," dedi Hermi-one.
"Pekâlâ, o zaman Üçüncü Bölüm'e geçin."
"Onu da okudum. Bütün kitabı okudum."
411
Profesör Umbridge bir an gözlerini kırpıstırdı, ama neredeyse hemen kendini toparladı yine.
Page 153
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Peki, o halde bana On Besinci Bölüm'de Slinkhard'm karsı-ugursuzluklar hakkında söylediklerini
anlatabilirsiniz herhalde."
"Karsı-ugursuzluklarm yanlıs adlandırıldıgını söylüyor/' dedi Hermione hemen. " 'Karsı-ugursuzluk',
sadece kendi ugursuzluk büyülerini daha kabul edilebilir göstermeye çalısan insanların onlara
verdigi bir isimdir, diyor."
Profesör Umbridge kaslarını kaldırdı, Harry onun istemese de etkilendigini anladı.
"Ama ben aynı fikirde degilim," diye devam etti Hermione.
Profesör Umbridge'in kasları daha da kalktı, bakısla-rıysa belirgin bir sekilde soguklastı.
"Aynı fikirde degil misiniz?"
"Degilim," dedi Hermione. Umbridge'in tersine, fısıltıyla degil, rahatlıkla isitilebilir bir sesle
konusuyordu ve bütün sınıfın dikkatini çekmisti. "Mr Slinkhard ugursuzluk büyülerini pek
sevmiyor, degil mi? Ama bence savunma amaçlı kullanıldıklarında çok faydalı olabilirler."
"Öyle mi dersiniz?" dedi Profesör Umbridge, fısıldamayı unutup dogrularak. "Ama korkarım ki bu
sınıfta önemli olan Mr Slinkhard'm fikri, sizinki degil, Miss Granger."
"Ama -" diye basladı Hermione.
"Yeter," dedi Profesör Umbridge. Tekrar sınıfın ön tarafına yürüyüp tam karsılarında durdu, dersin
basındaki sen sakrak halinden eser kalmamıstı. "Miss Granger, Gryffindor'dan bes puan alıyorum."
412
Bunun üzerine sınıftan mırıltılar yükseldi.
"Neden?" dedi Harry kızgın kızgın.
"Sen karısma sakın!" diye telasla fısıldadı Hermione.
"Anlamsız müdahalelerle dersimi böldügü için," dedi Profesör Umbridge yumusak bir ses tonuyla.
"Burada olmamın sebebi, size Bakanlık tarafından onaylanmıs bir yöntemle ders vermek ve bu
yöntemde, pek anlamadıkları konularda ögrencilerin fikrini sormaya yer yok. Daha önce bu dersi
veren ögretmenleriniz size daha çok serbestlik tanımıs olabilir, ama hiçbiri bir Bakanlık teftisinden
geçemezdi -belki Profesör Quirrell hariç, hiç olmazsa o kendini yasınıza uygun konularla
sınırlandırmıstı-"
"Evet, Quirrell muhtesem bir ögretmendi," dedi Harry yüksek sesle, "yalnız kafasının arkasında
Lord Vol-demort'un bulunması gibi ufacık bir kusuru vardı."
Bu sözleri, Harry'nin ömründe duydugu en kulak tırmalayıcı sessizliklerden biri izledi. Sonra da -
"Sanırım bir hafta daha ceza size iyi gelecek, Mr Potter,"
dedi Umbridge ipek gibi bir sesle.
*
Harry'nin elinin üstündeki kesik anca iyilesmisti zaten; ertesi sabah ise yine kanıyordu. Aksam
cezada hiç yakınmadı; Umbridge'e o zevki tattırmamaya kararlıydı; üst üste Yalan söylememeliyim
yazarken, her yeni harfle kesik derinlesmesine karsın gıkı çıkmadı.
Bu ikinci haftalık cezanın en kötü tarafı, George'un tahmin ettigi gibi, Angelina'nın tepkisiydi. Salı
sabahı kahvaltı için Gryffindor masasına geldiginde Angelina onu köseye sıkıstırdı ve öyle bir
bagırmaya basladı ki,
413
Profesör McGonagall ögretmenler masasından kalkıp hızla yanlarına geldi.
"Miss Johnson, ne cüretle Büyük Salon'da böyle çıngar çıkarırsınız? Gryffindor'dan bes puan!"
"Ama Profesör - gitti cezaya bıraktırdı kendini yine -"
"Ne demek oluyor bu, Potter?" dedi Profesör McGonagall sert bir sesle, hızla Harry'ye dönerek.
"Ceza mı? Kimden?"
"Profesör Umbridge'den," dedi Harry mırıldanır gibi. Profesör McGonagall'm kare çerçevenin
arkasındaki boncuk gibi gözlerine bakamıyordu.
"Yani simdi sen," dedi Profesör McGonagall, sesini arkalarındaki bir grup meraklı Ravenclaw'un
duyamayacagı kadar alçaltarak, "geçen pazartesi sana yaptıgım uyarıdan sonra yine Profesör
Umbridge'in dersinde kendini kaybettigini mi söylüyorsun?"
"Evet," diye mırıldandı Harry, gözlerini yerden ayırmadan.
"Potter, kendine hâkim olman gerek! Bu gidisle basını ciddi bir belaya sokacaksın! Gryffindor'dan
Page 154
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bes puan daha!"
"Ama - ne -? Profesör, hayır!" dedi Harry, bu adaletsizlik karsısında fena halde hiddetlenerek.
"Zaten o beni cezalandırıyor, bir de siz niye puan alıyorsunuz?"
"Çünkü göründügü kadarıyla cezaların senin üzerinde herhangi bir etkisi olmuyor!" dedi Profesör
McGonagall ters ters. "Hayır, tek bir kelime bile söyleme, artık sikâyet istemiyorum, Potter! Miss
Johnson, siz de ya bundan sonra bagrıs çagnsınızı Çjuidditch sahasına saklayın ya da takım
kaptanlıgını kaybetme riskini göze alın!"
414
Profesör McGonagall ögretmenler masasına döndü. Angelina'nın uzaklasmadan önce tiksinti dolu
bir bakıs attıgı Harry, o gittikten sonra kendini sıraya, Ron'un yanına bıraktı. Burnundan
soluyordu.
"Ben her gece elimi destiriyorum diye kalkıp Gryffin-dor'dan puan alıyor! Bu nasıl adalet simdi,
ha?"
Ron, Harry'nin tabagına biraz domuz pastırması koyarak, "Haklısın, abi," dedi halden anlar bir
sesle.
Öte yandan Hermione Gelecek Postesz'nın sayfalarını karıstırmakla yetindi, tek bir kelime bile
etmedi.
"McGonagall'm haklı oldugunu düsünüyorsun, degil mi?" dedi Harry kızgın kızgın, Hermione'nin
yüzünü gizleyen Cornelius Fudge resmine.
"Keske senden puan almasaydı, ama bence seni Umb-ridge'e karsı kendini kaybetmeme
konusunda uyarmakta haklı," dedi Hermione'nin sesi. Bu arada Fudge ön sayfada ellerini kollarını
abartılı sekilde oynatıyor, belli ki bir konusma yapıyordu.
Harry Tılsım dersi boyunca Hermione'yle konusmadı, ama Biçim Degistirme'ye girdiklerinde onunla
küs oldugunu unuttu. Profesör Umbridge yazı altlıgıyla bir kösede oturmustu, onun görüntüsü
kahvaltıdaki olayların hafızasından silinip gitmesine neden oldu.
"Harika," diye fısıldadı Ron, her zamanki yerlerine otururlarken. "Umbridge'in belasını buldugunu
görelim bakalım."
Profesör McGonagall sınıfa girdiginde, Profesör Umbridge'in orada oldugunu bildigine dair en ufak
bir isaret bile vermedi.
415
"Yeter," dedi ve ses bir anda kesildi. "Mr Finnigan, lütfen buraya gelin ve ödevleri dagıtmaya
baslayın - Miss Brown, su fare kutusunu alın - aptallasma, kızım, sana zarar vermezler - ve her
ögrenciye bir tane dagıtın -"
"Ehem, ehem," dedi Profesör Umbridge, ders yılının ilk gecesinde Dumbledore'un sözünü kesmek
için kullandıgı o gülünç küçük öksürüge basvurarak. Profesör McGona-gall onu duymazdan geldi.
Seamus, Harry'nin ödevini verdi; Harry ödevi ona bakmadan aldı ve bir "U" almayı basardıgını
görüp rahatladı.
"Pekâlâ, iyi dinleyin - Dean Thomas, fareye bir daha öyle bir sey yaparsan seni cezaya bırakırım -
simdiye kadar çogunuz salyangozunuzu Kaybetmeyi basardınız, arkada biraz kabuk bırakanlar bile
büyünün özünü kavradı. Bugün -"
"Ehem, ehem," dedi Profesör Umbridge.
"Evet?" dedi Profesör McGonagall, arkasına dönerek. Kasları birbirine öyle yaklasmıstı ki, tek ve
hasin bir çizgi olusturuyor gibiydi.
"Merak ettim, Profesör, acaba teftisinizin tarihi ve saatiyle ilgili notumu aldı-"
"Belli ki almısım, yoksa size sınıfımda ne aradıgınızı sorardım," dedi Profesör McGonagall, Profesör
Umbridge'e sertçe arkasını dönerek. Ögrencilerin çogu nese dolu gözlerle birbirlerine baktılar.
"Diyordum ki: Bugün, daha zor olan fare Kaybetmeyi deneyecegiz. Kaybetme Büyüsü -"
"Ehem, ehem."
"Merak ediyorum," dedi Profesör McGonagall soguk bir hiddetle, Profesör Umbridge'e dönerek,
"beni ikide bir
416
keserseniz, ögretme yöntemlerim konusunda nasıl fikir edineceksiniz? Sunu söyleyeyim, genellikle
Page 155
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ben konusurken insanların konusmasına müsaade etmem."
Profesör Umbridge suratına tokat yemis gibi oldu. Konusmadı, yazı altlıgının üzerindeki parsömeni
düzeltip hiddetle bir seyler çiziktirmeye basladı.
Fevkalade kayıtsız görünen Profesör McGonagall, bir kez daha sınıfa hitap etti.
"Dedigim gibi, Kaybedilecek hayvan daha karmasık hale geldikçe Kaybetme Büyüsü de zorlasır. Bir
omurgasız olan salyangoz, pek de çetin ceviz degildir; bir memeli olan fareyse, çok daha çetindir.
O yüzden, bu öyle aklınız yemekteyken üstesinden gelebileceginiz bir büyü degildir. Evet - büyülü
sözleri biliyorsunuz, ne yapabileceksiniz, görelim bakalım..."
"Bir de kalkmıs, Umbridge'e karsı kendimi kaybetmem konusunda bana nutuk çekiyor!" diye
fısıldadı Harry, Ron'a. Ama bir taraftan da sırıtıyordu - Profesör McGonagall'a kızgınlıgı geçmis
gibiydi.
Profesör Umbridge, Profesör Trelawney'nin pesinden yürüdügü gibi Profesör McGonagall'm
pesinden yürümedi; belki de Profesör McGonagall'm buna izin vermeyeceginin farkına varmıstı.
Öte yandan, kösesinde otururken bir hayli not aldı ve Profesör McGonagall herkese
toparlanmalarını söylediginde, yüzünde zalim bir ifadeyle kalktı.
"Eh, bu da bir baslangıç," dedi Ron, kıvrılıp duran bir fare kuyrugunu tutup, Lavender'ın gezdirdigi
kutunun içine atarak.
417
Sınıftan çıkarlarken, Harry, Profesör Umbridge'in ögretmen masasına yaklastıgını gördü; Ron'u
dürttü, Ron da Hermione'yi. Üçü bilerek arkada kalıp kulak kabarttılar.
"Ne zamandır Hogwarts'ta ögretmenlik yapıyorsunuz?" diye sordu Profesör Umbridge.
"Bu aralık ayında otuz dokuzuncu yılımı dolduruyo-rum," dedi Profesör McGonagall ters ters,
çantasını çarpıp kapattı.
Profesör Umbridge not düstü.
"Pekâlâ," dedi, "teftisinizin sonuçlarını on gün içinde alacaksınız."
"Sabırsızlıkla bekliyorum," dedi Profesör McGonagall, soguk ve kayıtsız bir sesle, sonra da kapıya
dogru ilerledi. "Siz üçünüz, çabuk olun bakalım," diye ekledi, Harry, Ron ve Hermione'yi
kıskıslayarak.
Harry elinde olmadan ona hafifçe gülümsedi, karsılıgında onun da kendisine gülümsedigine yemin
edebilirdi.
Umbridge'i aksamki cezasına kadar bir daha görmeyecegini sanıyordu, ama yanılmıstı. Sihirli
Yaratıkların Bakımı için çimin üzerinden Orman'a dogru yürürlerken, onun ve yazı altlıgının
Profesör Grubbly-Plank'in yanında onları bekledigini gördüler.
Canlı dallara benzeyen bir grup tutsak Kabuluk'un tahta biti arandıgı tahta masanın etrafına
toplanırlarken, Harry, Umbridge'in, "Genellikle bu dersi siz vermiyorsunuz, dogru mu?" diye
sordugunu duydu.
"Çok dogru," dedi Profesör Grubbly-Plank, ellerini arkasında kavusturmus, ayak uçlarında
yaylanarak. "Geçici olarak Profesör Hagrid'in yerine geldim."
418
Harry, Ron ve Hermione tedirgin tedirgin bakıstılar. Malfoy, Crabbe ve Goyle ile fısır fısır bir seyler
konusuyordu; Bakanlık'tan birine Hagrid'le ilgili hikâyeler anlatmak süphesiz çok hosuna giderdi.
"Hımm," dedi Profesör Umbridge. Sesini alçalttı, ama Harry yine de onu duyabiliyordu. "Merak
ediyorum da -tuhaftır, Müdür bana bu konuda herhangi bir bilgi vermeye isteksiz görünüyoracaba
siz bana Profesör Hag-rid'in bu oldukça uzun yoklugunun sebebini söyleyebilir misiniz?"
Harry, Malfoy'un hevesle basını kaldırdıgını gördü.
"Korkarım söyleyemem," dedi Profesör Grubbly-Plank neseli bir sesle. "Sizden daha fazla bir sey
bilmiyorum. Dumbledore'dan baykus geldi, bir iki haftalık ögretmenlik isi ister miyim diye. Kabul
ettim. Bütün bildigim bu. Ee... baslayayım mı o halde?"
"Evet, buyrun lütfen," dedi Profesör Umbridge, yazı altlıgına bir seyler çiziktirerek.
Umbridge bu derste farklı bir rota izleyip ögrencilerin arasında gezindi ve onlara sihirli yaratıklarla
ilgili sorular sordu. Çogu iyi cevaplar vermeyi basarınca, Harry'nin morali biraz düzeldi; en azından
sınıf Hagrid'in yüzünü kara çıkarmıyordu.
Page 156
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Profesör Umbridge, Dean Thomas'ı uzunca bir süre sorguya çektikten sonra Profesör
Grubbly-Plank'in yanına döndü. "Genelde," dedi, "ögretmen kadrosunun geçici bir üyesi olarak
-dısarıdan bakan tarafsız bir göz de diyebilirim, sanıyorum- Hogwarts'ı nasıl buluyorsunuz? Okul
yönetiminden yeterince destek aldıgınızı düsünüyor musunuz?"
419
"Ah, evet, Dumbledore harikadır," dedi Profesör Grubbly-Plank kalpten bir sesle. "Evet, islerin
yürütülme biçiminden çok memnunum, gerçekten çok memnunum."
Kibarca inanamaz görünen Umbridge, kısa bir not düstü ve konusmaya devam etti: "Peki, bu yıl,
bu sınıfta neleri islemeyi düsünüyorsunuz - tabii ki, Profesör Hag-rid'in geri dönmeyecegini
varsayarsak?"
"Ha, onlara S.B.D.'de en çok çıkan yaratıkları gösterecegim," dedi Profesör Grubbly-Plank. "Pek de
bir sey kalmadı zaten - tek boynuzlu atlarla Burnuk'ları isledik, Dombaz'larla Mıncık'ları görürüz,
onları, Krup'larla Hır-pı'ları tanıyabilecek hale getiririm diyorum, öyle iste..."
"Öyle ya da böyle, siz ne yaptıgınızı biliyor gibi görünüyorsunuz," dedi Profesör Umbridge, yazı
altlıgına bariz bir sekilde çetele atarak. Harry onun "siz" kelimesine yaptıgı vurgudan
hoslanmamıstı, bir dahaki sorusunu Goyle'a sormasındansa hiç hoslanmadı. "Peki, duyduguma
göre bu derste yaralanmalar olmus, dogru mu?"
Goyle salak salak sırıttı. Malfoy hemen atılıp cevap verdi.
"Bendim o," dedi. "Bir Hipogrif beni yaraladı."
"Bir Hipogrif mi?" dedi Profesör Umbridge, çılgınca çiziktirerek.
"Tek nedeni, Hagrid'in söylediklerini yapmayacak kadar aptal olmasıydı," dedi Harry kızarak.
Ron da Hermione de inlediler. Profesör Umbridge basını agır agır Harry'ye dogru çevirdi.
"Bir gecelik ceza daha, sanırım," dedi usulca. "Peki, çok tesekkür ederim, Profesör Grubbly-Plank,
bence bu
420
kadarı yeterli. Teftisinizin sonucunu on gün içinde alacaksınız."
"Sahane," dedi Profesör Grubbly-Plank ve Profesör Umbridge çimin üzerinden satoya dogru
yürümeye koyuldu.
*
Harry o gece Umbridge'in odasından çıktıgında neredeyse gece yarısı olmustu, eli öylesine
kanıyordu ki, üzerine sardıgı esarp lekelenmisti. Döndügünde ortak salon bos olur sanıyordu, ama
Ron ile Hermione yatmayıp onu beklemislerdi. Onları gördügüne sevindi, özellikle de Hermione
elestirel degil, anlayıslı bir tavır takındıgı için.
"Al," dedi Hermione endiseyle, küçük bir kâse sarı sıvıyı ona uzatarak, "elini sunun içine sok.
Süzülmüs ve tursusu kurulmus bir Laçan dokunaçları solüsyonu bu, iyi gelir."
Harry kanayan, sızlayan elini kâseye sokunca müthis bir rahatlama hissetti. Crookshanks
bacaklarına süründü, mır mır mırladı ve sonra da zıplayıp kucagına kuruldu.
"Sagol," dedi minnetle, sol eliyle Crookshanks'in kulaklarının arkasını kasıyarak.
"Ben hâlâ gidip bu konuda onu sikâyet etmen gerektigini düsünüyorum," dedi Ron, alçak sesle.
"Hayır," dedi Harry kararlı bir edayla.
"McGonagall bir bilse çıldırırdı -"
"Evet, büyük ihtimalle," dedi Harry. "Peki sence Umbridge'in, Yüksek Müfettis'i sikâyet edenlerin
derhal atılacagını bildiren yeni bir kararname çıkarması ne kadar sürerdi?"
421
Ron cevap vermek için agzını açtı, ama hiç ses çıkmadı ve bir süre sonra, yenilgiyi kabul
etmisçesine, agzını kapadı.
"Korkunç bir kadın," dedi Hermione alçak sesle. "Korkunç. Biliyor musun, sen geldiginde Ron'a
diyordum ki... bu konuda bir seyler yapmalıyız."
"Ben zehir önerdim," dedi Ron, yüzünde gaddar bir ifadeyle.
"Hayır... demek istedigim, hani felaket bir ögretmen, ondan hiçbir sey ögrenemeyecegiz ya, o
konuda bir seyler yapmalıyız," dedi Hermione.
"E, ne yapabiliriz ki?" dedi Ron, esneyerek. "Çok geç degil mi? Görevi aldı, burada kalıcı artık.
Page 157
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Fudge bunu saglar mutlaka."
"Sey," dedi Hermione tereddütle. "Biliyor musunuz, bugün düsünüyordum da..." Harry'ye ürkek bir
bakıs atıp devam etti: "Düsünüyordum da - belki artık bizim -bu isi kendi basımıza yapmamızın
vakti gelmistir."
"Hangi isi kendi basımıza yapmamızın?" dedi Harry kuskuyla, elini hâlâ Laçan dokunaçları özünde
tutarak.
"Sey - Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'yı kendi basımıza ögrenmenin," dedi Hermione.
"Hadi canım," dedi Ron, inleyerek. "Fazladan çalısmamızı mı istiyorsun yani? Daha ikinci hafta
olmasına ragmen Harry'yle benim yine ödevlerimizden geri kaldıgımızın farkında mısın?"
"Ama bu, ev ödevinden çok daha önemli!" dedi Hermione.
Harry ve Ron, faltası gibi gözlerle ona baktılar.
422
"Evrende ev ödevli dum!" dedi Ron.
"Saçmalama, tabii ki var," dedi Hermione. Onun yüzünün genellikle E.R..T/in yarattıgı türden bir
sevkle ısıldadıgını gören Harry, bir tekinsizlik duygusuna kapıldı. "Burada mesele, tıpkı Harry'nin
Umbridge'in ilk dersinde söyledigi gibi, dısarıda bizi bekleyen seylere karsı hazırlanmamız. Mesele,
kendimizi gerçekten koruyabilecek duruma gelmek. Eger bütün bir yıl boyunca hiçbir sey
ögrenmezsek -"
"Kendi basımıza pek bir sey yapamayız," dedi Ron maglup bir sesle. "Yani, tamam, gidip
kütüphaneden ugursuzluk büyülerine bakıp onları uygulamayı deneyebiliriz sanırım -"
"Evet, aynı fikirdeyim, artık kitaplardan bir seyler ögrenebilecegimiz evreyi geçtik bence de," dedi
Hermione. "Bir ögretmene ihtiyacımız var, dogru dürüst birine, büyüleri nasıl kullanacagımızı bize
gösterecek, yanlıs yaparsak düzeltebilecek birine."
"Lupin'den söz ediyorsan..." diye basladı Harry.
"Yo, yo, Lupin'den söz etmiyorum," dedi Hermione. "Yoldaslık isleriyle çok mesgul zaten, onu en
fazla Hogs-meade'e gittigimiz hafta sonlarında görebiliriz, bu da hiç yeterli degil."
"Kim o zaman?" dedi Harry, kaslarım çatarak.
Hermione derin derin içini çekti.
"Çok belli degil mi?" dedi. "Senden söz ediyorum, Harry."
Bir anlık bir sessizlik oldu. Hafif bir gece esintisi
423
Ron'un arkasındaki pencere camlarını takırdattı ve söminenin alevi titredi.
"Benden mi, nasıl yani?" dedi Harry.
"Senin bize Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenden söz ediyorum."
Harry ona saskın saskın baktı. Sonra Ron'a döndü. Hermione ne zaman E.R..T. gibi olmayacak
fikirlerden bahsetse birbirlerine usanmıs gözlerle bakarlardı ve simdi de öyle bir bakısla
karsılasacagını sanıyordu. Ancak hayret içinde, Ron'un hiç de usanmısa benzemedigini gördü.
Ron kaslarını hafifçe çatmıstı, belli ki düsünüyordu. Sonra, "Fena fikir degil," dedi.
"Ne fena fikir degil?" dedi Harry.
"Sen," dedi Ron. "Bize nasıl yapılacagını ögretmen."
"Ama..."
Harry sırıtmaya baslamıstı, ikisinin onunla dalga geçtiginden emindi.
"Ama ben ögretmen degilim ki, ben yapamam -"
"Harry, sen Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'da bizim dönemin en iyisisin," dedi Hermione.
"Ben mi?" dedi Harry, daha da beter sırıtmaya baslamıstı. "Hayır, degilim, sen bütün sınavlarda
benden iyi not aldın -"
"Aslına bakarsan, almadım," dedi Hermione istifini bozmadan. "Üçüncü sınıfta benden iyi not aldın
- ki ikimizin de sınava girdigi ve basımızda isi bilen bir ögretmenin oldugu tek yıldı o. Ama burada
sınav sonuçlarından söz etmiyorum, Harry! Yaptıklarına bak bir!"
"Nasıl yani?"
Page 158
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
424
"Biliyor musun, ben bu kadar aptal birinin bana ögretmenlik etmesini istedigimden hiç emin
degilim," dedi Ron Hermione'ye, hafifçe sırıtarak. Sonra Harry'ye döndü.
"Bir düsünelim bakalım," dedi, dikkatini toplamaya çalısan Goyle taklidi yaparak. "Eee... birinci yıl
- Kim-Ol-dugunu-Bilirsin-Sen'den Felsefe Tası'nı kurtardın."
"Ama o sans eseriydi," dedi Harry, "beceri degil -"
"kinci yıl," diye sözünü kesti Ron, "Basilisk'i öldürüp Riddle'ı yok ettin."
"Evet, ama Fawkes gelmeseydi, ben -"
"Üçüncü yıl," dedi Ron, sesini iyice yükselterek, "aynı anda yüz kadar Ruh Emici'yi savusturdun -"
"Onun tamamen sans eseri oldugunu biliyorsun, eger Zaman Döndürücü -"
"Geçen yıl ise," dedi Ron, artık neredeyse bagırarak, "Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'i yine
savusturdun -"
"Beni dinleyin!" dedi Harry kızgın kızgın, çünkü simdi hem Ron hem de Hermione sırıtıyordu. "Beni
dinleyin bir, tamam mı? Öyle söyleyince süper görünüyor, ama hepsi sans eseriydi - yarısında ne
yaptıgımın farkında bile degildim, hiçbirini planlamadım, aklıma gelen seyi yaptım ve neredeyse
her defasında yardım aldım -"
Ron ile Hermione hâlâ sırıtıyordu. Harry sinirinin depresmeye basladıgını hissetti; niye bu kadar
kızdıgını bile bilmiyordu.
"Orada öyle oturup sırıtmasanıza, benden iyi biliyor-mussunuz gibi, sonuçta orada olan bendim,
degil mi?" dedi öfkeyle. "Neler oldugunu ben biliyorum, tamam mı?
425
Bütün bunların altından kalkmamın sebebi, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'da muhtesem
olmam degil - altından kalktım, çünkü - çünkü hep dogru zamanda yardım geldi, ya da dogru bir
tahminde bulundum - ama hepsinde kör topal ilerledim, ne yaptıgım konusunda en ufak bir fikrim
yoktu - KESN GÜLMEY!"
Laçan özü kâsesi yere düsüp parçalandı. Harry kendini ayakta buldu, oysa kalktıgını
hatırlamıyordu bile. Crookshanks hızla bir sedirin altına kaçtı. Ron ve Hermi-one'nin
gülümsemeleri kaybolmustu.
"Nasıl bir sey oldugunu bilmiyorsunuz! Siz -ikiniz de-onunla yüz yüze gelmek zorunda kalmadınız,
degil mi? Her sey birkaç büyü ezberleyip ona dogru fırlatmaktan ibaret mi sanıyorsunuz, sanki
sınıftaymıssınız falan gibi? Her an ölümle aranızda kendi - kendi zekânız, cesaretiniz ya da her
neyse onun - dısında bir sey olmadıgının bilincinde oluyorsunuz, sanki öldürülmenize, iskence
görmenize ya da bir arkadasınızın ölümünü izlemeye bir nano-saniye* varken dogru dürüst
düsünebilecekmissiniz gibi -derslerde bize bunu hiç ögretmediler, böyle seylerle basa çıkmaya
çalısmanın nasıl bir sey oldugunu - siz ikiniz de orada öyle oturmus, benim burada böyle ayakta
olmam, hayatta olmam çok zeki bir çocuk oldugumu gösterilmis gibi davranıyorsunuz, sanki Cedric
Diggory aptalmıs, sanki yüzüne gözüne bulastırmıs gibi - anlamıyorsunuz, onun yerinde ben de
olabilirdim, eger Voldemort'un bana ihtiyacı olmasa ben olurdum zaten -"
"Öyle bir sey söylemiyorduk, abı," dedi Ron, dona-
* Saniyenin milyarda biri. (Ed. n.)
426
kalmıs halde. "Diggory'ye laf etmiyorduk, biz hiç - sen ise yanlıs tarafından —"
Çaresizlik içinde dönüp Hermione'ye baktı, ama onun yüzünde de yaralanmıs bir ifade vardı.
"Harry," dedi Hermione çekingen bir tavırla, "anlamıyor musun? ste... iste tam da bu yüzden sana
ihtiyacımız var... bunun g-gerçekte nasıl bir sey oldugunu bilmemiz gerekiyor... onunla yüz yüze
gelmenin... V-Voldemort'la."
Hermione ömründe ilk kez Voldemort'un adını agzına almıstı, Harry'yi sakinlestiren de her seyden
çok bu oldu. Hâlâ hızlı hızlı nefes alarak, koltuguna gömüldü, gömülürken de elinin yine fena halde
zonklamaya basladıgını fark etti. Keske Laçan özü kâsesini kırmasaydım, diye düsündü.
"Sey... bir düsünsen," dedi Hermione usulca. "Olur mu?"
Harry söyleyecek bir sey bulamadı. Patladıgı için kendinden utanmaya baslamıstı bile. Neyi
onayladıgının bile pek farkında olmadan, kafa salladı.
Page 159
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Hermione ayaga kalktı.
"Eh, ben gidip yatıyorum," dedi, becerebildigince dogal bir sesle. "Ee... iyi geceler."
Ron da ayaga kalktı.
"Geliyor musun?" dedi Harry'ye, tedirgin bir tavırla.
"Evet," dedi Harry. "Bir... bir dakika sonra. Önce sunu temizleyeyim."
Yerdeki kırık kâseyi isaret etti. Ron anladıgını belirtir-cesine basını salladı ve gitti.
"Reparo," diye mırıldandı Harry, asasını kırık porselen
427
parçalarına dogrultarak. Hepsi hızla uçusup birlestiler. Kâse yepyeni görünüyordu, ama Laçan
özünü kâseye döndürmenin yolu yoktu.
Birden üzerine öyle bir yorgunluk çöktü ki, koltuguna gömülüp oracıkta uyuma fikri gözüne hayli
cazip göründü, ama kendini zorlayıp kalktı ve Ron'un arkasından yukarı çıktı. Huzursuz gecesi bir
kez daha uzun koridorlar ve kilitli kapılar gördügü rüyalarla geçti, ertesi gün uyan-dıgındaysa yara
izi yine sızlıyordu.
428
ON ALTINCI BÖLÜM
Domuz Kafası'nda
Hermione, Harry'nin Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersleri vermesini ilk teklif edisinden
sonra, tam iki hafta bundan hiç söz etmedi. Harry'nin Umbridge'li cezalan nihayet sona ermisti
(simdi elinin üstüne kazınmıs kelimelerin bir daha asla tamamen çıkmayacagından
kuskulanıyordu); Ron dört Quidditch antrenmanına daha katılmıstı, son ikisinde kimse ona
bagırmamıstı; ve Biçim Degistirme dersinde üçü de farelerini Kaybetmeyi becermislerdi (hatta
Hermione, kedi yavrularına terfi etmisti). Derken konu yeniden açıldı. Eylül sonunda fırtınalı,
ugultulu bir aksamdı; üçü kütüphanede oturmus, Snape için iksir karısım maddeleri
arastırıyorlardı.
Hermione birden, "Merak ediyorum da," dedi, "acaba Karanlık Sanatlara Karsı Savunma konusunu
hiç düsündün mü, Harry?"
Harry aksi aksi, "Düsündüm tabii," dedi, "nasıl unuturuz ki, o cadaloz bize ders verirken -"
Hermione, "Ben, Ron'la bizim aklımıza geleni demek -" Ron ona hem dehset dolu, hem de
tehditkâr bir bakıs
429
attı. Hermione ise ona kaslarını çatarak baktı. "- Ay, peki, öyleyse benim aklıma gelen fikri diyelim
- senin bize ders vermen fikrini söylüyorum."
Harry hemen cevap vermedi. Asya Panzehirleri''nin bir sayfasını dikkatle okuyormus gibi yaptı,
çünkü aklındaki seyi söylemek istemiyordu.
Geçen on bes gün içinde bu konu üzerinde çok düsünmüstü. Bazen bunu çılgınca buluyordu, tıpkı
Hermione'nin bunu önerdigi aksam oldugu gibi; ama bazen de bir bakıyordu ki, Karanlık yaratıklar
ve Ölüm Yiyen'lerle çesitli karsılasmalarında en çok isine yarayan büyüler hakkında düsünmeye
dalmıs - yani aslında kendini, bilinçaltında ders hazırlarken buluyordu...
Ancak bir süre sonra, Asya Panzehirleri o kadar da çok ilgisini çekiyormus gibi davranamayacagını
hissetti. Agır agır, "Sey," dedi, "evet, ben - ben biraz düsündüm."
"Ee?" dedi Hermione, hevesle.
"Bilmiyorum," dedi Harry, zaman kazanırım umuduyla. Basını kaldırıp Ron'a baktı.
Ron, "Ben en basından beri bunun iyi bir fikir oldugunu düsünüyordum zaten," dedi. Harry'nin
yeniden bagırmaya baslamayacagından emin oldugu için, konusmaya katılmakta daha istekliydi
artık.
Harry iskemlesinde rahatsız rahatsız kıpırdandı.
Page 160
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Büyük kısmı sanstı dedigimi duymustunuz, degil mi?"
"Evet, Harry/' dedi Hermione nazikçe, "ama yine de Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'da iyi
degilmissin gibi davranmana gerek yok, çünkü iyisin. Geçen yıl Imperius Laneti'ni üstünden
atabilen tek kisi sendin, bir Patronus
430
yaratabiliyorsun, yetiskin büyücülerin yapamadıgı bir sürü seyi yapıyorsun; Viktor hep derdi ki -"
Ron öyle süratle ona dönüp baktı ki, boynu tutulacak-mıs gibi oldu. Boynunu ovalayarak, "Ya, öyle
mi?" dedi. "Vicky ne diyormus bakalım?"
"Ha ha ha," dedi Hermione, bezgin bir sesle. "Harry'nin, kendisinin bile yapamadıgı seyleri bildigini
söyledi, üstelik kendisi Durmstrang'da son sınıfta oldugu halde."
Ron, Hermione'ye süpheyle bakıyordu.
"Onunla hâlâ baglantıda degilsin, degil mi?"
Hermione, mesafeli bir tavırla, "Olsam ne olacak?" dedi, ama yüzü de biraz kızardı. "Mektup
arkadasım olamaz mı yani -"
"Sadece mektup arkadasın olmak istemiyordu o," dedi Ron, suçlarcasına.
Hermione öfkeyle basını salladı ve onu gözlemeye devam eden Ron'u hiçe sayarak Harry'ye, "Ee,
ne diyorsun?" dedi. "Bize ders verecek misin?"
"Sadece seninle Ron'a, degil mi?"
"Sey," dedi Hermione, yine hafiften endiseli bir hal almıstı. "Sey... simdi, lütfen yine alevlenme
Harry... ama bence ögrenmek isteyen herkese ders vermelisin, sahiden. Yani, biz burada kendimizi
V-Voldemort'a karsı savunmaktan söz ediyoruz. Ay, saçmalama, Ron. Bu sansı baskalarına da
tanımamak bana hiç adil görünmüyor."
Harry bir an bunu düsündü, sonra, "Evet," dedi, "ama ikinizden baskası benden ders almak isterse
sasarım. Ben kaçıgın tekiyim, unuttun mu?"
"Eh, kaç kisinin senin söylediklerini dinlemeye can at-
431
tıgını bilsen sasardın herhalde/' dedi Kerimeme ciddi ciddi. "Bak," Harry'ye dogru egildi -onu hâlâ
kasları çatık izleyen Ron da dinlemek için öne egildi- "ekimin ilk hafta sonu Hogsmeade izni var,
biliyorsunuz, degil mi? lgilenen herkese bizimle köyde bulusmasını söylesem ne dersiniz? Bu
konuda konusurduk."
"Niye okul dısında konusuyormusuz?" dedi Ron.
"Çünkü," dedi Hermione, kopya ettigi Disli Çin Lahanası çizimine geri dönerek, "ne yaptıgımızı
duyarsa Umbridge'in
pek memnun olacagını sanmıyorum."
*
Harry, Hogsmeade'e yapacakları hafta sonu gezisini dört gözle bekliyordu, ama onu endiselendiren
bir sey vardı. Sirius, eylül basında söminedeki atesin içinde göründügünden beri duvar gibi
suskunlugunu sürdürüyordu; Harry onun, gelmesini istemediler diye kızdıgını biliyordu - ama
zaman zaman, Sirius'un ihtiyatı bir yana bırakıp her seye ragmen geleceginden de
endiseleniyordu. Eger Hogsmeade'de, belki de Draco Malfoy'un burnunun dibinde, kocaman kara
köpek hoplaya sıçraya yanlarına gelirse ne yapacaklardı?
Harry korkularını Ron ve Hermione'ye açtıgı zaman, Ron, "Eh, dısarı çıkıp dolasmak istedigi için
onu suçlayamazsın," dedi. "Yani, iki yıldan fazladır kaçak, degil mi? Tamam, bunun keyifli bir is
olmadıgını biliyorum, ama hiç degilse eskiden özgürdü, degil mi? Oysa simdi o tüyler ürpertici
cinle birlikte eve kapalı sürekli."
Hermione Ron'a surat astı, ama bunun dısında Krea-cher'ı hor görmesini duymazlıktan geldi.
432
"Mesele su ki," dedi Harry'ye, "V-Voldemort -öf, Tanrı askına, Ron- açıga çıkana kadar Sirius saklı
kalmak zorunda, degil mi? Demek istiyorum ki, aptal Bakanlık Dumbledore'un basından beri onun
hakkında dogruyu söylüyor oldugunu kabul etmedikçe, Sirius'un masum oldugunu anlamayacak.
Ama budalalar yeniden gerçek Ölüm Yiyen'leri yakalamaya baslayınca, Sirius'un bir Ölüm Yiyen
olmadıgı anlasılacak... yani, her sey bir yana, saret'i yok."
Page 161
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ortaya çıkacak kadar aptallık edecegini sanmıyorum," dedi Ron, destek verircesine. "O böyle bir
sey yaparsa Dumbledore çıldırır. Sirius da Dumbledore'u dinler, duydukları hosuna gitmese bile."
Harry'nin kaygılı hali sürünce, "Dinle," dedi Hermi-one, "Ron'la ben, Karanlık Sanatlara Karsı
Savunma konusunda dogru dürüst bir seyler Ögrenmek isteyecegim düsündügümüz kisileri
yokladık, ilgili görünen birkaç kisi var. Onlara bizimle Hogsmeade'de bulusmalarını söyledik."
"Tamam," dedi Harry dalgın dalgın, aklı hâlâ Siri-us'taydı.
Hermione usulca, "Üzülme, Harry," dedi. "Sirius olmadan da basında yeterince dert var."
Haksız sayılmazdı elbette. Harry artık her aksamı Umbridge'le cezada geçirmedigi için biraz daha
iyi durumda olsa bile, ev ödevlerini anca yetistirebiliyordu. Ron ise derslerde Harry'den de daha
geri kalmıstı, çünkü ikisinin de haftada iki kez çıktıkları Quidditch antrenmanına ek olarak, Ron'un
bir de sınıf baskanlıgı görevleri vardı.
433
Buna karsılık, ikisinden de daha çok sayıda ders alan Her-mione, yalnızca bütün ödevlerini
bitirmekle kalmıyor, ev cini giysileri örecek vakit de buluyordu. Harry onun ustalastıgını kabul
etmek zorundaydı; artık sapkaları çoraplardan ayırt etmek hemen hemen her seferinde mümkün
oluyordu.
Hogsmeade ziyareti sabahı, açık ama rüzgârlı bir sabahtı. Kahvaltıdan sonra Filch'in önünde
kuyruk oldular. Hademe onların adlarını, anne babalarından ya da velilerinden köyü ziyaret etme
izni almıs ögrencilerin yazılı oldugu uzun listeden kontrol etti. Harry, hafiften içi sızlayarak, Sirius
olmasa kendisinin gidemeyecegini hatırladı.
Harry, Filch'in yanına geldiginde, hademe onu sanki bir seyin kokusunu almak istermis gibi uzun
uzun kokla-dı. Sonra da kısaca basını salladı ve yine yanakları titredi; Harry yürüdü, dısarıdaki tas
merdivenlere ve soguk, günesli güne çıktı.
Üçü kapılara giden genis yoldan hızla yürürken, Ron, "Sey _ Fiich seni niye kokluyordu?" diye
sordu.
"Herhalde Tezekbombası kokuyor muyum diye kontrol ediyordu," diye güldü Harry. "Size
söylemeyi unutmustum..."
Ve Sirius'a mektup yollayısının, Filch'in birkaç saniye sonra içeri dalıp mektubu görmek isteyisinin
hikâyesini anlattı. Hermione hikâyeyi çok ilginç, hatta Harry'nin buldugundan çok daha ilginç
bulunca da, biraz sasırdı.
"Demek sana Tezekbombası siparis ettigin konusunda tüyo aldıgını söyledi, öyle mi? Kimden almıs
peki?"
434
"Bilmiyorum," dedi Harry, omuz silkerek. "Belki de Malfoy'dan, o bunu çok komik bulurdu."
Üzerinde kanatlı yabandomuzlarmın oldugu yüksek tas sütunların arasından geçtiler ve yolda sola
dönerek köye saptılar; rüzgâr kamçı gibi vuruyor, uçusan saçları gözlerine giriyordu.
"Malfoy mu?" dedi Hermione, kuskulu kuskulu. "Eh... evet... belki de..."
Ve Hogsmeade'in dıs mahallelerine gelene kadar derin derin düsündü.
Harry, "Nereye gidiyoruz, bu arada?" diye sordu. "Üç Süpürge'ye mi?"
"Ah - hayır," dedi Hermione, dalgınlıgından sıyrılarak. "Hayır, orası hem agzına kadar dolu, hem de
gerçekten gürültülü. Digerlerine bizimle öbür birahanede, Domuz Kafası'nda bulusmalarını
söyledim, orası ana yolda degil. Bence biraz da... bilirsiniz iste... süpheli bir yer... ama ögrenciler
normalde oraya gitmiyor, böylece de konustuklarımızı kimse duymaz sanıyorum."
Anacaddeden yürüyüp Zonko'nun Büyücü Sakaları Dükkâm'mn önünden geçtiler; Fred, George ve
Lee Jor-dan'ı orada görünce de hiç sasmadılar; sonra, içinden düzenli aralıklarla baykusların çıktıgı
postanenin hizasına gelerek, basında küçük bir hanın durdugu bir yan sokaga saptılar. Kapının
üstündeki paslı çubuktan, yıpranmıs bir tahta tabela sarkıyordu; üzerinde, beyaz bir örtüye kanlar
akıtan kesik bir yabandomuzu kafasının resmi vardı. Onlar yaklasırken tabela rüzgârda gıcırdadı.
Üçü de kapının önünde tereddütle durdu.
435
"E hadi ama," dedi Hermione, biraz endiseliydi. Harry öne düsüp içeri girdi.
Burası, kocaman barından ısıl ısıl bir sıcaklık ve temizlik yayılan Üç Süpürge'ye hiç benzemiyordu.
Page 162
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Fena bir kokunun -belki de keçi kokusu- hâkim oldugu Domuz Kafası barı küçük, kasvetli ve çok
pis bir odadan ibaretti. Cumbalı pencereleri isten öylesine kabuk baglamıstı ki, odaya pek az gün
ısıgı girebiliyordu, içerisi günes ısıgı yerine, kaba tahta masalarda duran, yarısı yanmıs mumlarla
aydınlanıyordu. Döseme ilk bakısta sıkıstırılmıs topraktan gibi görünüyordu, ama Harry üzerine
basınca, yüzyıllardır birikmise benzeyen kirin altının tas oldugunu fark etti.
Harry birinci sınıftayken Hagrid'in bu birahaneden söz ettigini hatırladı: Burada kukuletalı bir
yabancıdan bir ejderha yumurtası kazanmasını açıklarken, "Domuz Kafa-sı'nda bin türlü garip
garip adam vardır," demisti. O sıralar Harry, yabancının bulusma boyunca yüzünü kapalı
tutmasının Hagrid'e nasıl olup da tuhaf gelmedigini merak etmisti, ama simdi Domuz Kafası'nda
yüzü kapalı tutmanın moda gibi bir sey oldugunu görüyordu. Barda, yüzünün tamamı pis gri
sargılarla sarılı bir adam vardı, yine de agzının üstündeki bir yarıktan, dumanı tüten, atesli bir seyi
bardak bardak devirmeyi beceriyordu; kukuletalı iki kisi, pencerelerden birinin yanındaki bir
masada oturuyordu; eger agır bir Yorkshire aksanıyla konusuyor olmasalar, Harry onları Ruh Emici
sanırdı; söminenin yanındaki gölgede kalmıs bir kösede ise, ayak tırnaklarına kadar inen kalın,
siyah bir peçe takmıs bir cadı oturuyordu. Sa-
436
dece burnunun ucunu görebiliyorlardı, o da, burnu peçenin birazcık çıkıntı yapmasına neden
oldugu için.
"Bilemiyorum, Hermione," diye mırıldandı Harry, bara geçerlerken. Özellikle, agır peçe takmıs
cadıya bakıyordu. "Bu peçenin altında Umbridge'in olabilecegi hiç aklına gelmedi mi?"
Hermione peçeli kisiye tartarcasma baktı.
Yavasça, "Umbridge o kadından kısa," dedi. "Üstelik de Umbridge buraya gelse bile bizi durdurmak
için yapabilecegi bir sey yok, Harry, çünkü okul kurallarını defalarca kontrol ettim. Kuraldısı bir sey
yapmıyoruz; Profesör Flitwick'e ögrencilerin Domuz Kafası'na gelmelerine izin verilip verilmedigini
özellikle sordum; evet dedi, ama kendi bardaklarımızı getirmemizi de siddetle tavsiye etti. Ve
çalısma gruplarıyla, ev ödevi gruplarıyla ilgili aklıma gelen her seyi arastırdım; kesinlikle hepsine
izin veriliyor. Ben sadece, yaptıgımız seyi gösteriye çevirmenin iyi bir fikir olmadıgını
düsünüyorum, o kadar."
"Öyle ya," dedi Harry, alaycı bir sekilde, "özellikle, planladıgının pek de ev ödevi grubu olmadıgını
düsünecek olursak..."
Barmen bir arka odadan çıkıp yan yan yürüyerek onlara dogru geldi. Gür ve uzun kır saçlarıyla
sakalı olan, somurtkan bir yaslı adamdı. Uzun boyluydu, zayıftı ve sanki Harry'ye bir yerden asina
geliyordu.
"Ne?" diye homurdandı.
"Üç Kaymakbirası lütfen," dedi Hermione.
Adam tezgâhın altına uzandı ve üç tane çok tozlu, çok kirli sise çıkarıp, bara çarparak koydu.
437
"Altı Sickle," dedi.
Harry hemen, "Ben veririm/' deyip gümüsleri uzattı. Barmenin gözleri Harry'nin üzerinde gezindi,
çok kısa bir an yara izinin üstünde durdu. Sonra döndü ve Harry'nin parasını, çekmecesi otomatik
olarak açılan çok eski bir ahsap kasaya yerlestirdi. Harry, Ron ve Hermione bardan en uzak
masaya çekildiler, oturup etrafa bakmdılar. Pis gri sargıların içindeki adam, parmaklarının tersiyle
bara vurdu ve barmenden dumanı tüten bir içki daha aldı.
Ron bara coskuyla bakarak, "Farkında mısınız?" dedi. "Burada ne istersek ısmarlayabiliriz. ddiaya
girerim ki o herif bize ne satarsa satsın umrunda bile olmaz. Hep Ates-viskisi'ni denemek
istemisimdir -"
"Sen - bir - sınıf- baskanısın," diye hırladı Hermione.
"Öf," dedi Ron, yüzündeki gülümseme silindi. "Evet..."
"Peki, bizimle burada kim bulusacak demistin?" diye sordu Harry, Kaymakbirası'nın tozlu kapagını
açıp bir yudum alarak.
"Birkaç kisi," diye tekrarladı Hermione. Saatini kontrol etti ve endiseyle kapıya dogru baktı.
Page 163
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Onlara su sıralarda gelmelerini söylemistim, eminim hepsi yerini biliyorlar - ah, iste, bunlar onlar
olabilir."
Birahanenin kapısı açıldı. çeri sızıp odayı ikiye bölen kalın ve tozlu ısık huzmesi, aceleyle içeri
giren bir kalabalıgın önünü kesmesiyle, yok oldu.
Önce, yanında Dean ve Lavender'la Neville girdi, hemen arkalarından Parvati ve Padma Patil ve
(Harry'nin midesi ters takla attı) Cho ile genellikle kıkırdayan kız arkadaslarından biri geliyordu,
sonra (tek basına ve yüzün-
438
de sanki kazayla içeri girmis gibi hulyalı bir ifadeyle) Lu-na Lovegood vardı; derken Katie Bell,
Alicia Spinnet ve Angelina Johnson, Colin ve Dennis Creevey, Ernie Mac-millan, Justin
Finch-Fletchley, Hannah Abbott, uzun örgüsü sırtına uzanan ve Harry'nin adını bilmedigi,
Huffle-puff tan bir kız; isimlerinin Anthony Goldstein, Michael Corner ve Terry Boot oldugundan
hemen hemen emin oldugu, Ravenclavv'dan üç çocuk; Ginny, onun arkasından, Hufflepuff
Quidditch takımının bir üyesi olarak Harry'nin söyle böyle tanıdıgı uzun boylu, sıska, kalkık burunlu
sarısın bir çocuk geliyordu; en arkada ise, üçü de ellerinde Zonko mallarıyla agzına kadar dolu
büyük kesekagıtları tasıyan Fred ve George Weasley ile arkadasları Lee Jordan vardı.
"Birkaç kisi mi?" dedi Harry kısık sesle Hermione'ye. "Birkaç kisimi?"
Hermione mutlulukla, "Evet, yani, bu fikir birçok kisinin hosuna gitti," dedi. "Ron, birkaç iskemle
daha çekmek ister misin?"
Su yüzü görmemise benzeyen çok kirli bir bezle bardak silmekte olan barmen donup kaldı. Belki
de birahanesini daha önce hiç bu kadar kalabalık görmemisti.
"Selam," dedi bara ilk ulasan Fred. Arkadaslarını çabucak saydı. "Lütfen bize... yirmi bes tane
Kaymakbirası verir misiniz?"
Barmen bir an ona dik dik baktı, sonra elindeki bezi sanki çok önemli bir is yapıyormus da yarıda
kesilmis gibi fırlatarak, barın altından tozlu Kaymakbiraları'nı çıkarıp vermeye basladı.
439
"Eyvallah," dedi Fred, siseleri dagıtarak. "Hadi bakalım, pamuk eller cebe, bunların hepsine
yetecek kadar altın yok bende..."
Gevezelik eden kalabalık grup, biralarını Fred'den alıp, bozukluk bulmak için cüppelerinin ceplerini
karıstırırken, Harry yerine mıhlanmıs gibi onları gözledi. Bütün bu insanların niye geldigini hayal
dahi edemiyordu, ta ki ondan bir tür konusma bekledikleri yolunda korkunç bir düsünceye kapılana
kadar. Hınçla Hermione'ye döndü hemen.
Alçak sesle, "Sen ne dedin bu insanlara?" diye sordu. "Ne bekliyorlar?"
"Söyledim ya, senin neler diyecegini duymak istiyorlar," dedi Hermione, yatıstıran bir edayla. Ama
Harry ona öyle bir öfkeyle bakıyordu ki, hemen, "Su anda bir sey yapmana gerek yok, onlarla önce
ben konusurum," diye ekledi.
"Selam, Harry," dedi Neville, yüzünde koca bir tebessümle onun karsısına oturarak.
Harry de ona gülümsemeye çalıstı, ama konusmadı; agzı fena halde kurumustu. Cho ona
gülümsemekle yetinip Ron'un sagına oturdu. Kızılması sarı, kıvırcık saçları olan arkadası
gülümsemedi, Harry'ye öylesine güvenmez bir bakıs attı ki, kızın kendisine kalsa hayatta burada
olmayacagı açıkça anlasılıyordu.
Yeni gelenler ikili üçlü gruplar halinde Harry, Ron ve Hermione'nin çevresine yerlesti; kimi
heyecanlı, kimi meraklı görünüyordu, Luna Lovegood hulyalı hulyalı bosluga bakıyordu. Herkes bir
iskemle çekince, konusmalar da dindi. Hepsinin gözü Harry'deydi.
440
"Eee," dedi Hermione, heyecandan sesi her zamankinden biraz daha tiz çıkıyordu. "Yani - sey -
selam."
Grup dikkatini ona çevirdi, ama gözleri hâlâ ikide bir Harry'ye kayıyordu.
"Sey... eee... sey, niye burada oldugumuzu biliyorsunuz. Eee... sey, Harry'nin aklına bir fikir geldi
- yani" (Harry ona sert bir bakıs atmıstı) "daha dogrusu benim aklıma geldi - iyi olur dedim,
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma çalısmak isteyen insanlar - gerçekten çalısmak demek
istiyorum, anlıyorsunuz ya, Umbridge'in bizimle yaptıgı türden bir saçmalık degil -" (Hermione'nin
Page 164
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sesi birden çok daha kuvvetli ve kendinden emin bir hal aldı) "- çünkü kimse buna Karanlık
Sanatlara Karsı Savunma diyemez -" ("Çok dogru," dedi Anthony Goldstein, Hermione biraz
yüreklenmis göründü) "- Eh, dedim ki iyi olurdu yani, isleri kendi elimize alsak."
Durdu, yan yan Harry'ye baktı, sonra devam etti: "Bununla, kendimizi dogru dürüst savunmayı
ögrenmekten söz ediyorum, sadece kuramsal olarak degil, gerçek büyüleri yaparak -"
Michael Corner, "Ama iddiaya girerim ki, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma S.B.D.'sinden de
geçmek istiyor-sundur," dedi.
"Elbette istiyorum," dedi Hermione hemen. "Ama onun da ötesinde, savunma konusunda dogru
dürüst egitilmek istiyorum, çünkü... çünkü..." derin bir nefes alıp bitirdi, "çünkü Lord Voldemort
geri döndü."
Tepki ani ve tahmin edilen cinsten oldu. Cho'nun arkadası haykırdı ve üzerine Kaymakbirası döktü;
Terry Boot
441
istemsiz bir sekilde sarsıldı; Padma Patil titredi, Neville ise havlamaya benzer garip, kesik kesik bir
ses çıkardı, ama bunu bir öksürüge dönüstürmeyi becerdi. Ancak hepsi sabit gözlerle, hatta
hevesle, Harry'ye bakıyordu.
"Eh... en azından plan bu," dedi Hermione. "Eger bize katılmak istiyorsanız, nasıl yapacagımıza
karar vermemiz gerekiyor ki -"
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in geri döndügünün kanıtı nerede?" diye sordu sarısın Hufflepuff
oyuncusu, hayli saldırgan bir sesle.
"Eh, Dumbledore buna inanıyor -" diye basladı Hermione.
"Yani Dumbledore ona inanıyor demek istiyorsun," dedi sarısın oglan, basıyla Harry'yi isaret
ederek.
"Sen de kimsin?" dedi Ron, hayli kaba bir tavırla.
"Zacharias Smith," dedi oglan, "ve sanırım onun Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in geri döndügünü
neye dayanarak söyledigini bilmeye hakkımız var."
"Bak," dedi Hermione, hemen araya girerek, "aslında bu toplantının konusu pek de bu olmayacaktı
-"
"Mesele yok, Hermione," dedi Harry.
Birden niye buraya bu kadar çok insanın toplandıgını anlamıstı. Hermione'nin de bunu önceden
görmesi gerektigini düsündü. Bu insanların bazıları -hatta belki çogu-Harry'nin hikâyesini bizzat
kendisinden dinleme umuduyla gelmisti.
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in geri döndügünü neye dayanarak mı söyledim?" diye sordu,
dosdogru Zachari-as'm yüzüne bakarak. "Onu gördüm. Ama Dumbledore
442
geçen yıl olanları bütün okula anlattı zaten, ona inanmıyorsanız bana da inanmıyorsunuz
demektir; ben de bütün ögleden sonrayı sunu bunu ikna etmeye çalısarak geçirecek degilim."
Harry konusurken bütün grup nefesini tutmustu sanki. Harry barmenin bile onu dinledigi
izlenimine kapıldı. Pis bezle aynı bardagı silip duruyor, gittikçe daha da kirletiyordu.
Zacharias onun dediklerine önem vermez bir edayla, "Geçen yıl Dumbledore'un bize tek söyledigi,
Cedric Dig-gory'nin Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen tarafından öldürüldügü ve senin Diggory'nin
cesedini Hogwarts'a getirdigindi," dedi. "Bize ayrıntı vermedi, Diggory'nin tam olarak nasıl
öldürüldügünü söylemedi. Eminim ki hepimiz bilmek isteriz -"
"Eger buraya Voldemort'un birini öldürmesinin nasıl bir sey oldugunu duymak için geldiyseniz, size
bir faydam dokunmaz," dedi Harry. Bugünlerde hep patladı patlayacak halde olan öfkesi yine
kabarıyordu. Gözlerini Zacharias Smith'in saldırgan yüzünden ayırmadı, Cho'ya bakmamaya da
kararlıydı. "Cedric Diggory hakkında konusmak istemiyorum, tamam mı? Eger bunun için
geldinizse, gitseniz iyi olur."
Hermione'ye dogru kızgın bir bakıs fırlattı. Ona göre, bütün bunlar Hermione'nin kabahatiydi; onu
bir ucube gibi sergilemeye karar vermisti ve tabii hepsi de hikâyesinin ne kadar çılgınca oldugunu
duymaya gelmislerdi. Ama hiçbiri yerinden kalkmadı, Harry'ye dikkatle bakmayı sürdüren
Zacharias Smith bile.
Page 165
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
443
"Öyleyse," dedi Hermione, sesi yine pek tizlesmisti, "öyleyse... dedigim gibi... eger savunma
ögrenmek istiyorsanız, o zaman bunu nasıl yapacagımızı belirlememiz gerekir; ne sıklıkta
bulusacagız, nereye gidecegiz -"
Uzun örgüsü sırtına inen kız, "Senin," diye araya girdi, Harry'ye bakarak, "Patronus yapabildigin
dogru mu?"
Bu soru, gruptan meraklı bir mırıltı yükselmesine yol açtı.
"Evet," dedi Harry, birazcık gardım alarak.
"Cismani bir Patronus mu?"
Bu deyis, Harry'ye bir seyler hatırlatır gibi oldu.
"Sey - Madam Bones'u tanıyor olamazsın, degil mi?" diye sordu.
Kız gülümsedi.
"Halam olur," dedi. "Adım Susan Bones. Bana durusmandan söz etti. Ee - dogru mu gerçekten?
Çatalboynuz-lu geyik Patronus'u mu yapıyorsun?"
"Evet," dedi Harry.
"Vay canına, Harry!" dedi Lee, çok etkilenmis görünüyordu. "Ben bunu hiç bilmiyordum!"
"Annem Ron'a bunu etrafa yaymamasını tembih etti," dedi Fred, Harry'ye sırıtarak. "Senin zaten
yeterince ilgi çektigini söyledi."
"Yamlmıyor," diye mırıldandı Harry. Birkaç kisi güldü.
Tek basına oturan peçeli cadı, yerinde hafifçe kıpırdadı.
Terry Boot, "Peki Dumbledore'un odasındaki o kılıçla bir Basilisk öldürdün mü?" diye sordu. "Geçen
yıl ben oradayken, duvardaki portrelerden biri bana öyle dedi..."
"Sey - evet, öldürdüm, evet," dedi Harry.
444
Justin Finch-Fletchley ıslık çaldı; Creevey kardesler birbirlerine hem hayranlık hem de korku dolu
bakıslar attılar; Lavender Brown ise alçak sesle, "Ooo!" dedi. Harry'nin yakası boynuna biraz dar
gelmeye baslamıstı; Cho'ya bakmaktan azimle kaçınıyordu.
"Ve ilk yılımızda," dedi Neville bütün gruba, "su Filoloji Tası'nı kurtardı -"
"Felsefe," diye tısladı Hermione.
"Evet, onu kurtardı - Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'den," diye sözünü bitirdi Neville.
Hannah Abbott'ın gözleri Galleon kadar irilesmisti.
"Tabii geçen yıl," dedi Cho (Harry'nin gözleri hemen ona çevrildi; Cho ona bakıyor, gülümsüyordu;
Harry'nin midesi yine ters takla attı) "Uçbüyücü Turnuvası'nda yerine getirdigi bütün o görevlerden
söz etmedik bile - ejderhaları, denizhalkını, Akromantula'yı ve daha bir sürü engeli astı..."
Masada herkesin hemfikir oldugunu gösteren bir mırıltı dolastı, belli ki hepsi çok etkilenmisti.
Harry'nin içi kıpır kıpır oldu. Halinden fazlaca memnun görünmemek için yüzünü toparlamaya
çalısıyordu. Cho'nun az önce onu övmüs olması, onlara söyleyecegim diye kendi kendine yemin
ettigi seyi söylemesini daha da zorlastırıyordu.
"Bakın," dedi ve herkes bir anda sessizlesti. "Ben... ben alçakgönüllü falan görünmeye
çalısmıyorum, ama... hepsinde de çok yardım aldım..."
Michael Corner hemen, "Ejderhada almadın ama," dedi. "Gerçekten de süper bir uçustu..."
"Evet, sey -" dedi Harry, karsı çıkmanın kabalık olacagını düsünerek.
445
"Ve bu yaz kimse sana o Ruh Emici'lerden kurtulman için de yardım etmedi," dedi Susan Bones.
"Evet," dedi Harry, "evet, tamam, bir kısmını yardımsız yaptıgımı biliyorum, ama burda söylemek
istedigim sey-"
"Yoksa bize bunların herhangi birini göstermekten kaytarıp böyle vızır vızır vızıldanmayı mı
düsünüyorsun?" dedi Zacharias Smith.
Daha Harry agzını açamadan Ron, yüksek sesle, "Bak aklıma ne geldi," dedi, "niye çeneni
kapamıyorsun?"
Belki de "vızır" kelimesi Ron'a dokunmustu. Öyle ya da böyle, simdi Zacharias'a, sanki dünyada en
çok istedigi sey ona bir tane patlatmakmıs gibi bakıyordu. Zacharias kıpkırmızı oldu.
Page 166
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ee, hepimiz ondan bir seyler ögrenmek için geldik, ama simdi kalkmıs bize aslında hiçbirini
yapamadıgını söylüyor," dedi.
"Öyle demiyor," diye hırladı Fred.
"Senin için kulaklarını temizlememizi ister misin?" diye sordu George, Zonko'nun
kesekâgıtlarından birinden, öldürücü görünen uzun bir madeni alet çıkararak.
"Ya da vücudunun herhangi bir yanını, hakikaten, nereye batırsak diye ince eleyip sık dokuyacak
degiliz," dedi Fred.
"Sey, evet," dedi Hermione telasla, "devam edelim... mesele su, Harry'den ders almak istedigimiz
konusunda fikir birligi içinde miyiz?"
Masadan bir onaylama mırıltısı yükseldi. Zacharias kollarını kavusturdu ve hiçbir sey söylemedi,
ama belki
446
de bunun nedeni, gözünü Fred'in elindeki aletten ayıra-mayısıydı.
"Tamam," dedi Hermione, hiç degilse bir sey çözüme baglandıgı için rahatlamıs görünerek. "Bu
durumda bir sonraki konu da, ne sıklıkta bulusacagımız. Bence haftada birden az bulusmanın
hiçbir anlamı yok -"
"Dur bakalım," dedi Angelina, "Quidditch antrenmanımızla çakısmayacagından emin olmamız
gerek."
"Tabii," dedi Cho, "bizimkiyle de."
"Bizimkiyle de," dedi Zacharias Smith.
"Eminim ki herkese uyan bir gece bulabiliriz," dedi Hermione, biraz sabırsızlanarak, "ama
biliyorsunuz, bu bayagı önemli, kendimizi V-Voldemort'un Ölüm Yi-yen'lerine karsı nasıl
koruyacagımızı ögrenmekten söz ediyoruz -"
"yi dedin!" diye bagırdı Ernie Macmillan. Harry aslında onun çok daha önce konusmasını
beklemisti. "Ben sahsen bunun çok önemli oldugunu düsünüyorum, belki de bu yıl yapacagımız
her seyden daha önemli, hem de önümüzde S.B.D.'lerimiz oldugu halde!"
Takdir pesindeymis gibi etrafa baktı, sanki insanların "Elbette!" diye bagırmasını bekler gibiydi.
Kimse konusmayınca, devam etti: "Ben, sahsen, Bakanlık'in bu can alıcı dönemde niye bize böyle
hiçbir ise yaramayan bir ögretmen kakaladıgını anlamıyorum. Kim-Oldugunu-Bilir-sin-Sen'in
döndügünü inkâr ediyorlar, orası belli ama, kalkıp da savunma büyülerini kullanmamızı resmen
engellemeye çalısan bir ögretmen vermeleri -"
"Bizce Umbridge'in Karanlık Sanatlara Karsı Savun-
447
ma konusunda egitilmemizi istememesinin nedeni," dedi Hermione, "Dumbledore'un okuldaki
çocuklardan bir tür... bir tür özel ordu gibi yararlanabilecegi seklinde çılgınca bir düsünceye
kapılmıs olması. Onun bizi Bakanlık'a karsı seferber edecegini sanıyor."
Hemen hemen herkes bu haber karsısında afallamıstı; düdük gibi bir sesle konusan Luna Lovegood
dısında herkes. "Eh, bu da akla yakın. Ne de olsa, Cornelius Fudge'ın kendi özel ordusu var."
"Ne?" dedi Harry bu beklenmedik bilgi karsısında tamamen saskına dönmüstü.
"Evet, onun bir Yalazgan ordusu var," dedi Luna, ciddi ciddi.
Hermione, "Hayır, yok," diye cevabı yapıstırdı.
"Evet, var," dedi Luna.
Bos bos bakan Neville, "Yalazgan da ne?" dedi.
"Ates ruhu," dedi Luna. Patlak gözleri daha da kocaman açılmıstı, her zamankinden çılgın
görünüyordu. "Kocaman, uzun, alev saçan yaratıklar, dörtnala gider, karsılarına çıkan her seyi
yakarlar -"
"Böyle bir sey yok, Neville," dedi Hermione sertçe.
"Ah, evet, var!" dedi Luna öfkeyle.
"Pardon ama, bunun kanıtı nerede?" diye tersledi Hermione.
"Bir sürü görgü tanıgı var. Sırf sen dar görüslüsün diye ille de her seyin burnunun dibine
sokulması mı -"
"Ehem, ehem," dedi Ginny. Profesör Umbridge'i öyle iyi taklit etmisti ki, birçok kisi dehset içinde
Page 167
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
etrafa bakındı, isin aslını anlayınca da güldüler. "Ne sıklıkta bulusaca-
448
gımıza ve savunma dersi alacagımıza karar vermeye çalısmıyor muyduk?"
"Evet/' dedi Hermione hemen, "evet, ona çalısıyorduk, haklısın, Ginny."
"Eh, haftada bir süper olur," dedi Lee Jordan.
Angelina, "Ama dikkat etmemiz -" diye basladı.
Hermione gergin bir tavırla, "Evet, evet, Quidditch meselesini biliyoruz," dedi. "Eh, karar vermemiz
gereken öbür sey de, nerede bulusacagımız..."
Bu daha zordu; bütün grubun üstüne bir sessizliktir çöktü.
Katie Bell, biraz düsündükten sonra, "Kütüphane olmaz mı?" dedi.
"Kütüphanede ugursuzluk büyüsü yapmamızın Madam Pince'in pek hosuna gidecegini
sanmıyorum," dedi Harry.
Dean, "Peki, kullanılmayan bir sınıf olabilir mi?" diye sordu.
"Evet," dedi Ron, "McGonagall kendi sınıfını kullanmamıza izin verir, Harry Üçbüyücü Turnuvası'na
hazırlanırken vermisti."
Oysa Harry, McGonagall'm bu sefer o kadar anlayıslı davranmayacagından emindi. Gerçi Hermione
çalısma ve ev ödevi gruplarına izin verildigini söylemisti ama, bu gruba biraz daha asi gözüyle
bakılacagına dair belirgin bir his vardı içinde.
"Peki öyleyse, biz bir yer bulmaya çalısırız," dedi Hermione. "lk toplantı için yer ve zaman
saptayınca, herkese mesaj yollarız."
449
Çantasını karıstırarak parsömenle tüy kalem çıkardı, bir an tereddüt etti; sanki bir sey söylemek
için cesaret toplar gibiydi.
"Bence - bence herkes adını yazmalı, ki burada kimlerin oldugunu bilelim. Ayrıca ben," derin bir
soluk aldı, "ne yaptıgımızı herkese ilan etmemek konusunda da anlasmaya varmamız gerektigini
düsünüyorum. Onun için, eger imza atarsanız, neler yaptıgımızı Umbridge'e ya da baska birine
söylememeyi de kabul ediyorsunuz demektir."
Fred elini uzatıp parsömeni aldı ve neseyle imzasını attı, ama Harry kimilerinin listeye adlarını
yazma konusunda hiç de hevesli görünmediklerini hemen fark etti.
"Eee..." dedi Zacharias agır agır, George'un ona vermeye çalıstıgı parsömeni almadan, "sey
diyorum... yani eminim ki Ernie bana toplantının ne zaman oldugunu söyler."
Ama Ernie de imzalama konusunda tereddüt ediyordu. Hermione ona bakıp kaslarını kaldırdı.
"Ben - sey - biz sınıf baskanıyız," diye patladı Ernie. "Eger bu liste bulunursa... yani, demek
istiyorum ki... sen kendin söyledin, Umbridge bulacak olursa -"
"Bu grubun, bu yıl yapacagın en önemli sey oldugunu söylemistin demin," diye ona hatırlattı
Harry.
"Ben - evet," dedi Ernie, "evet, buna inanıyorum, sadece -"
"Ernie, bu listeyi orada burada bırakacagımı sanıyor musun sahiden?" dedi Hermione, hırçın bir
tavırla.
"Hayır. Elbette hayır," dedi Ernie. Artık o kadar endiseli görünmüyordu. "Ben - evet, tabii ki
imzalayacagım."
450
Ernie'den sonra kimse itiraz etmedi, ama Harry, Cho'nun arkadasının kendi adını eklemeden önce
ona suçlar gözlerle baktıgını gördü. Son kisi de -Zacharias- imzaladıktan sonra, Hermione
parsömeni geri aldı, özenle çantasına koydu. Simdi grupta tuhaf bir duygu vardı. Sanki bir tür
sözlesme imzalamıs gibiydiler.
Fred, sen bir sesle, "Eh, zaman kus gibi uçup gidiyor," diyerek ayaga kalktı. "George, Lee ve
benim satın alınacak birtakım hassas mallarımız var, sonra görüsürüz."
Grubun geri kalanı da ikiser üçer kisilik gruplar halinde ayrıldı. Cho gitmeden önce, çantasının
kilidini kapatmakla mesgulmüs gibi oyalandı, bir perde gibi öne düsmüs uzun kara saçları yüzünü
saklıyordu. Ama arkadası yanında duruyor, kollarını kavusturmus, dilini saklatıyordu, Cho da ister
istemez onunla gitti. Arkadasıyla kapıdan dısarı çıkarken, Cho geriye bakıp Harry'ye el salladı.
Page 168
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Hermione, birkaç dakika sonra Harry ve Ron'la birlikte Domuz Kafası'ndan dısarıdaki parlak günese
çıkarken, memnuniyetle, "Eh, bence bayagı iyi gitti," dedi. Harry ve Ron, Kaymakbirası siselerini
ellerinde sıkı sıkı tutuyorlardı.
"O Zacharias denen herif kılın teki," dedi Ron. Bir yandan da gözlerinden atesler saçarak, iyice
uzaklasmıs olan Smith'i izliyordu.
"Ben de onu pek sevmiyorum," diye itiraf etti Hermione, "ama Hufflepuff masasında ben Ernie ve
Hannah'yla konusurken söylediklerimi duydu ve gelmeyi çok istiyormus gibi göründü. Ne
diyebilirdim ki? Yine de, ne kadar çok insan olursa o kadar iyi - yani, normalde Michael
451
Corner ve arkadasları hiç gelmezlerdi, yani eger Michael, Ginny'yle çıkıyor olmasaydı -"
Kaymakbirası sisesinden son yudumunu almakta olan Ron tıkanır gibi oldu ve Kaymakbirası'm
önüne püskürttü.
"N'apıyor, n'apıyor?" dedi Ron, öfkeden köpürmüs, tükürükler saçarak; kulakları simdi çig biftek
rengine dönmüstü. "Çıkıyor - kardesim çıkıyor - ne demek istiyorsun sen, ne Michael Gömer7!?"
"Eh, onunla arkadasları sanırım bu yüzden geldiler -yani, belli ki savunma ögrenmekle
ilgileniyorlar, ama Ginny olup bitenleri Michael'a anlatmamıs olsaydı -"
"Bu ne - ne zamandır -?"
Hermione sükûnetle, "Noel Balosu'nda tanıstılar, geçen yılın sonunda çıkmaya basladılar," dedi.
Simdi High Street'e varmıslardı; Hermione, Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkânı'nın önünde
durakladı, vitrinde güzel sülün tüyü kalemler vardı. "Hımm... yeni bir tüy kalem hiç fena olmaz."
Dükkâna girdi. Harry ve Ron arkasından gittiler.
"Hangisi Michael Corner'dı?" dedi Ron büyük bir öfkeyle.
"Esmer olanı," dedi Hermione.
"Ondan hiç hoslanmadım," dedi Ron hemen.
"Ay, ne sasırtıcı," dedi Hermione alçak sesle.
"Ama," dedi Ron, bakır kaplara konmus bir sıra tüy kalem boyunca Hermione'nin arkasından
giderek, "ben Ginny'nin Harry'yi begendigini sanıyordum!"
Hermione ona acıyarak bakıp basını iki yana salladı.
452
"Ginny Harry'yi begeniyordu ama, aylar önce ondan vazgeçti. Senden yine de hoslanıyor tabii,"
dedi sefkatle Harry'ye dönerek; bir yandan da uzun, siyah ve altın bir tüy kalemi inceliyordu.
Kafası hâlâ Cho'nun ayrılırkenki el sallayısında olan Harry, bu konuyu hırsından resmen titreyen
Ron kadar ilginç bulmamıstı ama, o vakte kadar dikkatini çekmemis bir seyi fark etmisti bu
sayede.
"Onun için mi artık konusuyor?" diye sordu Hermi-one'ye. "Yammdayken asla konusmazdı."
"Kesinlikle öyle," dedi Hermione. "Evet, sanırım bunu alacagım..."
Tezgâha gitti, on bes Sickle ve iki Knut verdi; Ron hâlâ onun kuyrugundan ayrılmıyordu.
Hermione dönüp de onun ayagına basınca, "Ron," dedi sertçe, "iste Ginny sana bunun için
Michael'la çıktıgını söylemedi, senin bunu kaldıramayacagını biliyordu. Onun için lütfen bunu diline
dolama, Tanrı askına."
"Ne demek istiyorsun sen? Kim kaldıramıyormus? Ben hiçbir seyi dilime dolayacak degilim..." Ron
sokak boyunca alçak sesle homurdandı durdu.
Hermione, Harry'ye bakıp gözlerini devirdi ve sonra Ron hâlâ Michael Corner'a bela okurken,
yavasça Harry'ye, "Michael'la Ginny dedik de... seninle Cho'dan ne haber?" dedi.
Harry derhal, "Ne demek istiyorsun sen?" dedi.
Sanki içinde kaynar sular kabarıyordu hızla; yüzünü sogukta sızlatan yakıcı bir duygu - bu kadar
belli etmis miydi?
453
"Eh," dedi Hermione, hafifçe gülümseyerek, "gözlerini senden ayıramıyordu, degil mi?"
Harry daha önce Hogsmeade'in ne kadar güzel bir köy oldugunu hiç fark etmemisti.
Page 169
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
454
ON YEDNC BÖLÜM
Yirmi Dört Numaralı Egitim Kararnamesi
Harry o hafta sonunun geri kalanı boyunca kendini bütün dönem oldugundan daha mutlu hissetti.
Ron ile ikisi pazar gününün büyük bir bölümünü birikmis ödevlerini bitirmeye çalısarak
geçirmislerdi yine. Gerçi pek eglenceli bir is degildi ama, sonbahar günesi son bir gayretle
parlıyordu, onlar da ortak salonda masa basında iki büklüm oturacaklarına ödevlerini alıp dısarı
çıktılar, gölün kıyısındaki büyük bir kayın agacının gölgesine serildiler. Tabii ki bütün ödevlerini
yapmıs olan Hermione, dısarı gelirken yanında yine yün getirdi; büyüledigi sisleri, yanı basında
hızla sakırdayarak sapkalar ve atkılar ördü.
Umbridge'e ve Bakanlık'a karsı koymak için bir seyler yaptıklarını ve kendisinin de bu baskaldırının
çok önemli bir parçası oldugunu bilmek, Harr/ye muazzam bir memnuniyet duygusu veriyordu.
Kafasında cumartesi günkü bulusmayı tekrar tekrar yasıyordu: bütün o insanların Karanlık
Sanatlara Karsı Savunma ögrenmek için ona gelmeleri... yaptıgı bazı seyleri duyunca yüzlerinde
beliren ifadeler... ve Cho'nun onun Üçbüyücü Turnuva-
455
sı'ndaki performansından övgüyle söz etmesi - bütün o insanların ona yalancı bir kaçık degil,
hayran olunacak biri gözüyle bakması... bunlar moralini öylesine yükseltmisti ki, pazartesi sabahı
hâlâ nesesi yerindeydi, hem de o gün en sevmedigi derslere girecek olmasına ragmen.
Harry ve Ron yatakhaneden asagı inerken, Angeli-na'nın o geceki Quidditch antrenmanında
Tembel Hayvan Tutunusu adında yeni bir hareketi deneme fikrini konusuyorlardı. Kendilerini
konusmaya öyle kaptırmıslardı ki, gün ısıgının aydınlattıgı ortak salonun ortasına gelene kadar,
salona yeni bir seyin eklendiginin, etrafında da küçük bir grubun toplandıgının farkına varmadılar.
Gryffindor ilan tahtasına büyük bir levha ilistirilmisti, öyle büyüktü ki, baska her seyin üzerini
kapatıyordu - satılık, elden düsme büyü kitapları listeleri, Argus Filch'in okul kurallarına dair her
zamanki hatırlatmaları, Quidditch takımı antrenman çizelgesi, Çikolatalı Kurbaga Kartları degis
tokusu teklifleri, VVeasley'lerin denek arama ilanı, Hogsmeade hafta sonlarının tarihleri, kayıp
ilanları. Yeni duyuru kocaman siyah harflerle yazılmıstı ve alt tarafında, düzgün ve kıvrımlı bir
imzanın hemen yanında, epey resmî görünümlü bir mühür vardı.
HOGVVARTS YÜKSEK MÜFETTS'NN EMRYLE
Su andan itibaren tüm ögrenci örgütleri, dernekleri, takımları, grupları ve kulüpleri dagıtılmıstır.
456
Bu baglamda, bir örgüt, dernek, takım, grup ya da kulüp,
üç ya da daha fazla ögrencinin düzenli aralıklarla
toplanması olarak tanımlanmıstır.
Yeniden kurma izni için, Yüksek Müfettise (Profesör Umbridge) basvurulması gerekmektedir.
Yüksek Müfettis'in bilgisi dahilinde olmayan ve onayını
almamıs hiçbir ögrenci örgütü, dernegi, takımı,
grubu ya da kulübü var olamaz.
Yüksek Müfettis'in onayını almamıs bir örgüt, dernek, takım,
grup ya da kulüp kuran ya da bunlara üye olan ögrenciler,
okuldan atılacaktır.
Bu duyuru, Yirmi Dört Numaralı Egitim Kararnamesi'ne uygundur.
mza: Dolores Jane Umbridge, Yüksek Müfettis
Harry ve Ron duyuruyu, endiseli görünen bir grup ikinci sınıf ögrencisinin baslarının üzerinden
okudular.
"Yani Tükürenbilye Kulübü'nü kapatacaklar mı?" diye sordu bir tanesi arkadasına.
"Sanırım Tükürenbilye konusunda bir sorun yasamazsınız," dedi Ron sıkıntıyla, ikinci sınıf
ögrencisinin ödünü kopararak. kinci sınıflar aceleyle uzaklasırken, "Ama bizim o kadar sanslı
olacagımızı sanmıyorum, ne dersin?" diye sordu Harry'ye.
Page 170
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
457
Harry duyuruyu bir kez daha bastan sona okudu. Cumartesiden beri içini kaplayan mutluluk yok
olmustu, içi öfkeyle doluydu simdi.
"Bu bir tesadüf degil," dedi, yumruklarını sıkarak. "Biliyor."
"Biliyor olamaz," dedi Ron hemen.
"O birahanede dinleyenler vardı. Hem itiraf edelim, gelenlerden kaçına güvenebilecegimizi
bilmiyoruz... içlerinden herhangi biri kosup Umbridge'e söylemis olabilir..."
Bir de kendisine inandıklarını sanmıstı, hatta kendisine hayran olduklarını sanmıstı...
"Zacharias Smith!" dedi Ron hemen, avcunu yumruklayarak. "Ya da - su Michael Gömer7in da
süpheli bir hali vardı bence -"
"Acaba Hermione bunu gördü mü?" dedi Harry, basını çevirip kızlar yatakhanesine dogru bakarak.
"Hadi gidip söyleyelim," dedi Ron. Yatakhaneye dogru fırladı, kapıyı çekip açtı ve döne döne
yükselen merdivenden çıkmaya basladı.
Altıncı basamaga gelmisti ki, korna benzeri, gürültülü, yüksek perdeden bir ses ortalıgı inletti ve
basamaklar iç içe geçip döner kaydırak gibi uzun, pürüzsüz, egimli bir tas haline geldi. Ron ellerini
yel degirmeni misali çılgınca sallayarak kosmaya devam etmeye çalıstı bir an için, ama sonra
sırtüstü devrilip, yeni olusmus kaydıraktan asagı, Harry'nin ayaklarının dibine kadar kaydı.
"Sey - sanırım kızlar yatakhanesine girmemize izin verilmiyor," dedi Harry, Ron'un kalkmasına
yardım edip gülmemeye çalısarak.
458
Dördüncü sınıf ögrencisi iki kız tas kaydıraktan neseyle kayarak indiler.
"Ooo, kimmis bakalım yukarı çıkmaya çalısan?" diye mutlu mutlu kıkırdadılar, ayaga fırlayıp Harry
ile Ron'a ilgiyle bakarak.
"Ben," dedi Ron, hâlâ saçı bası darmadagın halde. "Böyle bir sey olacagım bilmiyordum. Haksızlık
bu!" diye ekledi Harry'ye bakarak. Kızlar hâlâ deli gibi kıkırdayarak portre deligine dogru
uzaklasıyorlardı. "Hermione bizim yatakhanemize girebiliyor, nasıl oluyor da bize izin verilmiyor
-?"
"Eh, eski moda bir kural bu," dedi Hermione. Kayarak önlerindeki halıya inmis, ayaga kalkıyordu.
"Ama Hogıvarts: Bir Tarih'te denildigine göre, kurucular erkekleri kızlar kadar güvenilir
bulmuyormus. Neyse, niye buraya girmeye çalısıyordunuz?"
"Sana geliyorduk - bak!" dedi Ron, onu tutup ilan tahtasına götürerek.
Hermione'nin gözleri hızla ilan tahtasının üzerinde gezindi. Yüzünü soguk bir ifade bürüdü.
"Biri gidip ona yumurtlamıs olmalı!" dedi Ron öfkeyle.
"Yapmıs olamazlar," dedi Hermione alçak sesle.
"Ne kadar safsın," dedi Ron, "sırf sen dürüst ve güvenilirsin diye, sanma ki -"
"Hayır, yapmıs olamazlar, çünkü hepimizin imzaladıgı o parsömen parçasına bir ugursuzluk
koydum," dedi Hermione hasin bir sesle. "nan bana, biri gidip Umbridge'e söylediyse kim
oldugunu hemen ögreniriz, dahası bunu yapan çok pisman olur."
459
"Ne gelecek ki basına?" dedi Ron hevesle.
"Eh, söyle diyelim," dedi Hermione, "Eloise Mid-geon'ın sivilceleri bunun yanında sirin minik çiller
gibi kalır. Hadi, kahvaltıya inelim, bakalım digerleri ne düsünüyor... acaba bütün binalara asmıslar
mıdır bunu?"
Büyük Salon'a girdiklerinde, Umbridge'in duyurusunun sadece Gryffindor Kulesi'ne asılmadıgını
hemen anladılar. Konusmalarda tuhaf bir yogunluk vardı ve Salon normalde oldugundan daha
hareketliydi, insanlar masalarının etrafında geziniyor, okudukları seyi tartısıyorlardı. Harry, Ron ve
Hermione yerlerine yeni oturmustu ki, Ne-ville, Dean, Fred, George ve Ginny baslarına üsüstüler.
"Gördünüz mü?"
"Sizce biliyor mu?"
"Ne yapacagız?"
Hepsi Harry'ye bakıyordu. Harry yakında ögretmen bulunmadıgından emin olmak için etrafına
baktı.
Page 171
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Tabii ki yine de yapacagız," dedi alçak sesle.
"Böyle diyecegini biliyordum," dedi George, gülümseyip Harry'nin kolunu yumruklayarak.
"Sınıf baskanları da mı?" dedi Fred, Ron'la Hermi-one'ye soran gözlerle bakarak.
"Tabii," dedi Hermione sakin sakin.
"Erme ve Hannah Abbott geliyor," dedi Ron, omzunun üstünden bakarak. "Su Ravenclaw herifleri
ve Smith de... hiçbiri pek sivilceli görünmüyor."
Hermione telasa kapılmıstı.
"Sivilceyi bosver simdi, salakların buraya gelmemesi lazım, çok süphe uyandırır," dedi. Ses
çıkarmadan, "Otu-
460
run!" diye agzını oynattı Ernie ve Hannah'ya. Hufflepuff masasına dönmeleri için telasla el kol
isaretleri yaptı. "Sonra! Sizinle - sonra - konusuruz!"
"Ben gidip Michael'a söyleyeyim," dedi Ginny sabırsızca, dönüp masadan kalkarak, "aptal, öf
yani..."
Aceleyle Ravenclaw masasına dogru yürümeye basladı; Harry onun arkasından baktı. Cho biraz
ötede oturmus, Domuz Kafası'na getirdigi kıvırcık saçlı arkadasıyla konusuyordu. Acaba
Umbridge'in duyurusundan korkup bir daha onlarla bulusmaya gelmeyecek miydi?
Ama uyarının etki alanının ne kadar büyük oldugunu, ancak Sihir Tarihi'ne girmek için Büyük
Salon'dan çıkarlarken anladılar.
"Harry! Ron!"
Seslenen Angelina'ydı, yüzünde hepten umutsuz bir ifadeyle telas içinde onlara dogru geliyordu.
"Sorun yok," dedi Harry usulca, Angelina onu duyacak kadar yakına geldiginde. "Biz yine -"
"Buna Quidditch'in de dahil oldugunun farkmdasın, degil mi?" dedi Angelina onun sözünü keserek.
"Gryffin-dor takımını yeniden kurmak için gidip ondan izin istememiz gerekecek!"
"Ne?" dedi Harry.
"Hadi canım," dedi Ron, dehsete düsmüs halde.
"Uyarıyı okudunuz, takımları da dahil etmis! Dinle, Harry... bunu son kez söylüyorum... lütfen ama
lütfen Umbridge'in önünde sinirlerine hâkim ol, yoksa bir daha oynamamıza izin vermeyebilir!"
"Tamam, tamam," dedi Harry, çünkü Angelina agla-
461
yacak gibi görünüyordu. "Merak etme, hâkim olurum..."
Binns'in dersine giderlerken, "Eminim Umbridge Sihir Tarihi'ndedir," dedi Ron keyifsizce. "Daha
Binns'i teftis etmedi... her iddiasına varım ki oradadır..."
Ama yanılmıstı; içeri girdiklerinde sınıftaki tek ögretmen Profesör Binns'ti. Her zamanki gibi
sandalyesinin bir iki santim üzerinde havada duruyor, dev savaslarına kaldıgı yerden o tekdüze
sesiyle devam etmeye hazırlanıyordu. Harry bugün onun anlattıklarını takip etmeye çalısmadı bile;
Hermione'nin ardı arkası kesilmeyen kızgın bakıslarına ve dirseklemelerine aldırmadan,
parsömeninin üzerine dalgın dalgın bir seyler karaladı. Derken bögrüne acı verici bir darbe yedi ve
öfkeyle basını kaldırdı.
"Ne var?"
Hermione pencereyi isaret etti. Harry dönüp baktı. Hedwig dar pencere pervazına tünemis, kalın
camın arkasından ona bakıyordu, bacagına bir mektup baglıydı. Harry bu duruma bir anlam
veremedi; az önce kahvaltı etmislerdi, ne demeye mektubu hep yaptıgı gibi kahvaltı sırasında
getirmemisti ki? Sınıf arkadaslarından çogu da birbirlerine Hedwig'i isaret ediyordu.
Lavender'ın içini çekerek Parvati'ye, "Ay, o baykusa her zaman bayılmısımdır, o kadar güzel ki,"
dedigini duydu Harry.
Dönüp Profesör Binns'e baktı. Gözleri notlarında, okumaya devam ediyordu; sınıfın dikkatinin her
zamankinden de dagınık oldugunun farkında degildi. Harry sandalyesinden sessizce kalktı, egildi
ve çabuk çabuk pencerenin yanına gitti, kilidi tutup usulca açtı.
462
Hedwig'in mektubu alsın diye bacagını uzatmasını, isi bitince de Baykushane'ye dogru uçmasını
bekliyordu, ama pencere aralanır aralanmaz acı acı öterek içeri zıpladı. Harry endiseyle Profesör
Page 172
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Binns'e göz atıp pencereyi kapadı, yine egildi ve omzunda Hedwig'le çabucak yerine döndü.
Oturunca Hedwig'i kucagına aldı ve bacagına baglı mektubu çözmeye hamle etti.
Hedwig'in tüylerinin garip bir sekilde kabarmıs oldugunu ancak o zaman fark etti; tüylerin bazıları
yanlıs tarafa bakıyor, ayrıca bir kanadı da tuhaf bir açıda duruyordu.
"Yaralanmıs!" diye fısıldadı Harry, baykusunun üstüne iyice egilerek. Hermione ve Ron da egildiler,
hatta Her-mione tüy kalemini bile bıraktı. "Bakın - kanadına bir sey olmus -"
Hedwig titriyordu; Harry kanada dokunmaya çalısınca hafifçe sıçradı, kendini sisiriyormus gibi
tüylerini dik-lestirdi ve ona sitemle baktı.
"Profesör Binns," dedi Harry yüksek sesle. Sınıftaki herkes dönüp ona baktı. "Ben pek iyi degilim."
Profesör Binns basım notlarından kaldırdı. Her zamanki gibi, önündeki sınıfı ögrencilerle dolu
bulmaktan dolayı hayrete düsmüs görünüyordu.
"yi degil misin?" diye tekrar etti belli belirsiz.
"Hiç iyi degilim," dedi Harry kararlı bir sesle, Hed-wig'i arkasına saklayıp ayaga kalkarak. "Galiba
hastane kanadına gitmem gerekiyor."
"Evet," dedi Profesör Binns, belli ki fena halde gafil avlanmıstı. "Evet... evet, hastane kanadı...
pekâlâ, git bakalım o zaman, Perkins..."
463
Harry sınıftan çıkar çıkmaz Hedwig'i yeniden omzuna aldı, aceleyle koridorda ilerledi ve ancak
Binns'in sınıfı gözden kayboldugunda durup düsünmeye basladı. Hed-vvig'i iyilestirmesi için ilk
gidecegi kisi Hagrid olurdu elbette, ama Hagrid'in nerede oldugu konusunda en ufak bir fikri
olmadıgından, tek seçenegi Profesör Grubbly-Plank'i bulmak ve onun yardım edecegini ummaktı.
Pencereden dısarı, çok rüzgârlı, bulutlu okul arazisine baktı. Profesör Grubbly-Plank, Hagrid'in
kulübesinin yakınında görünmüyordu; ders vermiyorsa, ögretmenler odasında olmalıydı. Alt kata
dogru yola koyuldu, Hedwig omzunda sallandıkça halsizce ötüyordu.
Ögretmenler odasının iki yanında iki tas heykel vardı. Harry yaklasırken, biri boguk bir sesle,
"Sınıfta olman gerekir, evlat," dedi.
"sim acil," dedi Harry ters ters.
"Aman aman, acil demek?" dedi öbür heykel tiz bir sesle. "ste simdi bize haddimizi bildirdin, ha?"
Harry kapıya vurdu. Kulagına ayak sesleri geldi, sonra kapı açıldı ve karsısında Profesör
McGonagall'ı buldu.
"Yine ceza aldım deme sakın!" dedi hemen. Kare gözlügü tehlikeli bir sekilde parlıyordu.
"Hayır, Profesör!" dedi Harry telasla.
"Ee, niye sınıfta degilsin o zaman?"
"Acilmis de," dedi ikinci heykel, küçümser bir ses tonuyla onu taklit ederek.
"Profesör Grubbly-Plank'i arıyordum," diye açıkladı Harry. "Baykusum için, yaralanmıs."
464
"Baykus mu yaralanmıs dedin?"
Profesör Grubbly-Plank, Profesör McGonagall'm omzunun arkasında belirdi; pipo içiyor ve elinde
bir Gelecek Postası tutuyordu.
"Evet," dedi Harry, Hedwig'i dikkatle omzundan alarak, "diger posta baykuslarından sonra geldi,
kanadında da bir tuhaflık var, bakın -"
Profesör McGonagall izlerken, Profesör Grubbly-Plank piposunu dislerinin arasına sıkı sıkı tutturdu
ve Hedwig'i Harry'den aldı.
"Hımm," dedi, konusurken piposu hafifçe sallanıyordu. "Bir sey ona saldırmıs görünüyor. Ama
bunu ne yapmıs olabilir, bilmiyorum. Tabii Testral'ler bazen kuslara saldırır ama, Hagrid
Hogwarts'takileri baykuslara dokunmamak konusunda egitmis."
Harry, Testral'lerin ne oldugunu bilmiyordu, umursa-mıyordu da; tek bilmek istedigi sey,
Hedwig'in iyi olacagıydı. Ancak Profesör McGonagall, Harry'ye sert bir bakıs attı ve, "Bu baykusun
ne kadar yol katettigini biliyor musun, Potter?" dedi.
"Sey," dedi Harry, "Londra'dan buraya, sanırım."
Harry onun gözlerine bir an baktı ve iki kasının ortada birlesmesinden, "Londra" denince
"Grimmauld Meydanı, on iki numara"yi anladıgını gördü.
Page 173
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Profesör Grubbly-Plank, Hedwig'in kanadını daha iyi inceleyebilmek için, cüppesinin iç cebinden
tek gözlük çıkarıp gözüne taktı. "Onu bana bırakırsan hallederim herhalde, Potter," dedi, "zaten
birkaç gün boyunca uzun mesafe uçmaması gerekiyor."
465
"Ee - tamam - tesekkürler/' dedi Harry, tam teneffüs zili çalarken.
Profesör Grubbly-Plank sert bir sesle, "Önemi yok," dedi ve ögretmenler odasına döndü.
"Bir dakika, Wilhelmina!" dedi Profesör McGonagall. "Potter'm mektubu!"
"A, evet!" dedi Harry, Hedwig'in bacagına baglı tomarı bir an için unutmustu. Profesör
Grubbly-Plank mektubu verdi ve omzunda, Harry'ye onu böyle bıraktıgına inanamayarak bakan
Hedwig'le, yeniden ögretmenler odasına girip gözden kayboldu. Biraz vicdan azabı duyan Harry
gitmek için arkasını döndü, ama Profesör McGonagall onu çagırdı.
"Potter!"
"Evet, Profesör?"
Profesör McGonagall koridora göz gezdirdi, iki yandan da ögrenciler geliyordu.
"Unutma," dedi çabuk çabuk ve alçak sesle, gözünü Harry'nin elindeki tomara dikerek,
"Hogwarts'ın iletisim yolları gözleniyor olabilir, anlasıldı mı?"
"Ben -" dedi Harry, ama koridordaki ögrenciler neredeyse onun hizasına gelmisti bile. Profesör
McGonagall basıyla hafifçe selam verip ögretmenler odasına döndü, Harry ise kalabalık dalgasına
kapılıp diger ögrencilerle birlikte bahçeye sürüklendi. Rüzgârdan dolayı pelerin yakalarını
kaldırmıs, korunaklı bir kösede duran Ron ve Hermione'yi fark etti. Yanlarına giderken tomarı yırtıp
açtı ve Sirius'un elyazısıyla yazılmıs bes kelime gördü:
Bugün, aynı saatte, aynı yerde.
466
Harry duyma mesafesine girer girmez, Hermione, "Hedwig iyi mi?" diye sordu endiseyle.
"Onu nereye götürdün?" diye sordu Ron.
"Grubbly-Plank'e," dedi Harry. "Ve McGonagall'la karsılastım... dinleyin..."
Onlara Profesör McGonagall'm dediklerini anlattı. kisinin de pek sasırmaması onu çok sasırttı.
Tersine, anlamlı anlamlı birbirlerine baktılar.
"Ne var?" dedi Harry, bir Ron'a bir Hermione'ye bakarak.
"Sey, demin Ron'a diyordum ki... ya biri Hedwig'i ele geçirmeye çalıstıysa? Yani, daha önce uçusta
hiç yaralan-mamıstı, degil mi?"
"Mektup kimdenmis peki?" diye sordu Ron, Harry'den notu alarak.
"Pırtık," dedi Harry alçak sesle.
" 'Aynı saatte, aynı yerde' mi? Ortak salondaki sömineden mi söz ediyor?"
"Belli ki öyle," dedi Hermione, mesajı okuyarak. Huzursuz olmusa benziyordu. "Umarım baska
kimse bunu okumamıstır..."
"Ama mühürlüydü falan," dedi Harry, Hermione kadar kendini de ikna etmeye çalısıyordu. "Ve
daha önce onunla nerede konustugumuzu bilmeyen hiç kimse bunun ne anlama geldigini
anlayamaz, degil mi?"
"Bilmiyorum," dedi Hermione kaygıyla. Zil çalınca çantasını omzuna aldı. "Sihir kullanarak yeniden
mühürlemek pek zor olmazdı... bir de Uçuç Sebekesi'ni gözetleyen biri varsa... ama onu gelmesin
diye nasıl uyarı-
467
nz bilmiyorum, sonuçta o mesaj da ele geçirilebilir çünkü!"
Düsüncelere dalmıs halde, ksir7 e girmek için zindana giden merdivenlerden agır agır indiler, ama
basamakların sonuna ulastıklarında Draco Malfoy'un sesi onları kendilerine getirdi. Snape'in
sınıfının önünde duruyordu; resmî görünümlü bir parsömen parçasını elinde sallıyor ve sırf onlar
her kelimeyi duyabilsin diye, gerekenden çok daha yüksek sesle konusuyordu.
"Evet, Umbridge, Slytherin Quidditch takımına oynama iznini hemen verdi, sabah ilk is ona
gitmistim. Eh, hiç düsünmedi bile, yani babamı çok iyi tanıyor, babam sürekli Bakarüık'a ugrayıp
durdugu için... Gryffindor'a oynama izni verilip verilmeyecegini görmek ilginç olacak, degil mi?"
"Yapmayın," diye fısıldadı Hermione yalvarırcasına. Harry ile Ron yumruklarını sıkmıs, kaskatı
Page 174
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yüzlerle Mal-foy'u izliyorlardı. "stedigi de bu zaten."
"Yani," dedi Malfoy, sesini biraz daha yükselterek, Harry ve Ron'a dogru bakan gözleri hain hain
parlıyordu, "mesele Bakanlık'ta sözünü geçirmekse, pek sansları oldugunu sanmıyorum... babamın
anlattıklarına bakılırsa, yıllardır Arthur VVeasley'yi kovmak için bahane anyorlar-rrus... Potter'a
gelince... babam diyor ki, Bakanlık'm onu St Mungo'ya postalaması an meselesiymis... anlasılan,
beyinleri sihirle sulanmıs insanlar için özel bir kogus varmıs."
Malfoy suratını acayip bir sekle soktu, agzı sarkıyor, gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Crabbe ve Goyle
her zamanki gibi hırıltıyla güldüler; Pansy Parkinson neseyle çıglık attı.
468
Harry'nin omzuna sert bir sey çarpıp onu yana dogru fırlattı. Hemen sonra Neville'in hızla yanından
geçtigini fark etti; dosdogru Malfoy'un üstüne gidiyordu.
"Neville, hayırl"
Harry fırlayıp Neville'in cüppesinin arkasına yapıstı; Neville yumruklarını sallayarak çılgınca
debeleniyor, Mal-foy'a ulasmaya çalısıyordu. Bir an için Malfoy'un yüzünde son derece saskın bir
ifade belirdi.
Harry, "Yardım et!" dedi Ron'a telasla. Bir kolunu Neville'in boynuna dolamayı basarıp, onu
Slytherin'lerden uzaga sürüklemeye basladı. Crabbe ve Goyle, Malfoy'un önüne adım atarak kolları
sıvadılar, kavgaya hazırdılar. Ron, Neville'in kollarını yakaladı, Harry ile ikisi onu tekrar
Gryffindor'larm yanına sürüklemeyi basardılar. Neville'in suratı kıpkırmızıydı; Harry gırtlagına
bastırdıgı için söyledikleri hiç mi hiç anlasılmıyor, agzından tükürükle karısık tek tuk kelimeler
çıkıyordu.
"Komik... degil... sakın... Mungo... gösteririm... ona..."
Zindan kapısı açıldı. çeriden Snape çıktı. Siyah gözleri Gryffindor'lan taradı ve Harry ile Ron'un
Neville'le bogustugu noktaya odaklandı.
"Kavga mı ediyorsunuz, Potter, VVeasley, Longbot-tom?" dedi soguk, alaycı sesiyle.
"Gryffindor'dan on puan. Hemen Longbottom'ı bırak, Potter, yoksa cezaya kalırsın. Herkes içeri."
Harry, Neville'i bıraktı. Neville nefes nefese durmus, ates saçan gözlerle ona bakıyordu.
"Seni durdurmak zorundaydım," dedi Harry, güçlük-
469
le soluyarak. Egilip çantasını aldı. "Crabbe ve Goyle seni parçalardı."
Neville hiçbir sey demedi; kendi çantasını kaptı ve zindana dogru yürüdü.
"Merlin adına," dedi Ron usulca, Neville'in arkasından giderlerken, "bu da neydi ki simdi?"
Harry cevap vermedi. Beyinlerinde sihirsel hasar olustugu için St Mungo'da yatan kisiler
konusunun Neville'e niye son derece ıstırap verici geldigini çok iyi biliyordu, ama Neville'in
sırrından kimseye söz etmeyecegine dair Dumbledore'a yemin etmisti. Neville bile Harr/nin
bildigini bilmiyordu.
Harry, Ron ve Hermione sınıfın arkasındaki, her zaman oturdukları yere geçtiler, parsömenlerini,
tüy kalemlerini ve Bin Sihirli Ot ve Mantar kitaplarını çıkardılar. Etraflarındaki herkes fısıldasarak
Neville'in az önce yaptıgı seyden bahsediyordu, ama Snape zindan kapısını yankılanan bir
gürültüyle kapatınca sınıfa sessizlik çöktü.
"Fark edeceksiniz ki," dedi Snape, alçak ve alaycı sesiyle, "bugün bir misafirimiz var."
Zindanın los kösesini isaret etti ve Harry, Profesör Umbridge'in orada kucagında yazı altlıgıyla
oturdugunu gördü. Kaslarını kaldırarak göz ucuyla Ron ve Hermi-one'ye baktı. Snape ve
Umbridge, en nefret ettigi iki ögretmen. Hangisinin öbürü karsısında galip gelmesini istedigine
karar vermesi çok zordu.
"Bugün Kuvvetlendirme Solüsyonu'na devam edecegiz. Karısımlarınızı geçen ders bıraktıgınız
durumda bulacaksınız; dogru yapıldılarsa, hafta sonunda kıvama gelmis
470
olmalılar - talimatlar -" yine asasını salladı "- tahtada. Devam edin."
Profesör Umbridge dersin ilk yarım saatini kösesinde not tutarak geçirdi. Harry onun Snape'i
sorgulamasını duymayı merakla bekliyordu; öyle merakla bekliyordu ki, yine iksirine dikkat
etmemeye baslamıstı.
Page 175
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Semender kanı, Harry!" diye inledi Hermione, üst üste üçüncü kez yanlıs karısım malzemesini
koymasına engel olmak için bilegine yapısarak, "nar suyu degil!"
"Dogru," dedi Harry. Dalgın dalgın siseyi elinden bıraktı, gözleri hâlâ o kösedeydi. Umbridge az
önce ayaga kalkmıstı. ki sıra arasından geçerek, Dean Thomas'ın kazanının üzerine egilmis olan
Snape'in yanına dogru ilerledi. "Hah," dedi Harry usulca.
Umbridge canlı bir sesle, "Sınıf kendi düzeyine göre oldukça ileri görünüyor," dedi Snape'in
arkasından. "Ama onlara Kuvvetlendirme Solüsyonu gibi bir iksir ögretmenin münasip olup
olmadıgı konusunda kuskularım var. Bence Bakanlık bunun müfredattan çıkarılmasını tercih
ederdi."
Snape yavasça dogruldu ve dönüp ona baktı.
"Pekâlâ... ne zamandır Hogvvarts'ta ögretmenlik yapıyorsunuz?" diye sordu Umbridge, tüy
kalemini yazı altlıgının üzerinde tutarak.
"On dört yıldır," diye cevap verdi Snape. Yüzünde anlasılmaz bir ifade vardı. Harry, gözleri
Snape'in üstünde, iksirine birkaç damla ekledi; iksir tehditkâr bir sekilde tısladı ve turkuazdan
portakal rengine döndü.
"Sanırım ilk basta Karanlık Sanatlara Karsı Savunma
471
ögretmenligi için basvurmussun^12' degü mi?" diye sordu Umbridge.
"Evet/' dedi Snape usulca.
"Ama bu dersi almayı basar*madımz' d°gm mu?"
Snape'in dudagı kıvrıldı.
"Belli ki."
Profesör Umbridge yazı altlı|ma bir ^leT Diktirdi.
"Ve sanırım okulda ise basl^dlSınızdan beri düzenli olarak Karanlık Sanatlara Karsı Avunma
ögretmenligine basvurdunuz, dogru mu?"
"Evet/' dedi Snape usulca, dudaklarım neredeyse hiç
.. -ı
kıpırdatmadan. Çok kızgın görü^uy°r u'
"Dumbledore'un bu ögretm^1^1 size vermeyi niye sürekli reddettigi konusunda >V fikriniz var
mı?" diye sordu Umbridge.
"Bunu ona sormanızı öneri/™'" dedi SnaPe kesik kesik.
"Ah, soracagım elbette," ded1 Umbridge, tatlı bir gülümsemeyle.
"Konuyla ilgili mi bu acaba?" diye sordu SnaPe- kara gözlerini kısarak.
"Ah, evet," dedi Profesör U^bridSe' "evet- Bakanlık ögretmenlerin - ee - temelleri h^ında etraflıca
fikir sa-hibi olmayı istiyor."
Umbridge arkasını döndü, P^nsy Parkinson'm yanına gitti ve ona derslerle ilgili sorula^ sormaya
basladı. Snape dönüp Harry'ye baktı, bir an gö^ g°ze Seldiler' Harı7 he~ men gözlerim kaçırdı ve
fena halde koyulasan, yanık lastik kokusu salmaya baslayan ikstfine baktl'
472
"Demek sana yine not yok, Potter/' dedi Snape kindarca. Asasını söyle bir sallayıp Harry'nin
kazanını bosalttı. "Bu iksirin dogru bilesimi üzerine bir ödev hazırlayacaksın, neyi niye yanlıs
yaptıgını da belirteceksin. Bu ödevi bir dahaki derste vereceksin, anlasıldı mı?"
"Evet," dedi Harry hiddetle. Snape önceden bir ödev vermisti zaten, aksama da Quidditch
antrenmanı vardı; belli ki iki geceyi daha uykusuz geçirecekti. Sabah yataktan mutlu kalkmıs
olduguna inanamıyordu. Simdi hissettigi tek sey, günün sona ermesine yönelik güçlü bir istekti.
"Belki Kehanet'ten kaytarırım," dedi asık bir suratla. Ögle yemeginden sonra bahçede duruyorlardı,
rüzgâr cüppelerini ve sapkalarının kenarlarım uçusturuyordu. "Hasta numarası yapıp Snape'in
ödevini bitiririm, o zaman gecenin bir yarısına kadar ayakta kalmam gerekmez."
"Kehanet'ten kaytaramazsm," dedi Hermione sert bir sesle.
"Bak su konusana, Kehanet'ten çıkıp gitmedin mi sen, Trelawney'den nefret ediyorsun!" dedi Ron,
öfkeli bir sesle.
Page 176
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Nefret etmiyorum," dedi Hermione magrur bir edayla. "Tam anlamıyla berbat bir ögretmen ve
koca bir sahtekâr oldugunu düsünüyorum sadece. Ama Harry zaten Sihir Tarihi'ni kaçırdı, bugün
baska bir sey kaçırmasa iyi olur bence!"
Sözlerinde inkâr edilemeyecek bir dogruluk payı vardı. O yüzden Harry yarım saat sonra Kehanet
sınıfının sıcak, fazlaca parfümlü ortamında yerini almıstı. çinde her-
473
kese yönelik müthis bir kızgınlık vardı. Profesör Trelaw-ney yine herkese Rüya Tabirleri'ni
dagıtıyordu. Harry, burada oturup uydurma rüyalardan anlam çıkarmaya çalısmak yerine Snape'in
ceza ödevini yapsa, kendisi için çok daha hayırlı olacagı kanısındaydı.
Ancak anlasılan, sınıfta siniri burnunda olan tek kisi o degildi. Profesör Trelavvney Rüya Tabirleri'ni
masaya, Harry ile Ron'un ortasına güm diye çarptı ve hızla uzaklastı, dudakları buzuluydu; bir
sonraki Rüya Tabirleri'ni Seamus'la Dean'in üzerine fırlattı, az kalsın kitap Se-amus'un basına
geliyordu; sonuncuyu ise Neville'in gögsüne dogru öyle bir itti ki, Neville pufundan kaydı.
"Ee, baslasanıza!" dedi Profesör Trelawney bagırırca-sma. Sesi tizlesmisti, zıvanadan çıkmıs gibi
bir hali vardı. "Ne yapacagınızı biliyorsunuz herhalde! Yoksa ben standardın çok altında bir
ögretmenim de nasıl kitap açacagınızı bile ögrenemediniz mi daha?"
Ögrenciler önce ona, sonra da birbirlerine saskın gözlerle baktı. Ama Harry, sorunun ne oldugunu
bildigini düsünüyordu. Profesör Trelawney, gözlügünün kocaman gösterdigi gözlerinde kızgınlık
yaslarıyla yüksek arkalıklı ögretmen koltuguna dönerken, Harry, Ron'a dogru egilip, "Galiba
teftisin sonuçlarını aldı," diye fısıldadı.
"Profesör?" dedi Parvati Patil usulca (o ve Lavender, Profesör Trelawney'ye her zaman hayranlık
duymuslardı). "Profesör, bir - ee - terslik mi var?"
"Terslik ha!" diye bagırdı Profesör Trelawney, duyguyla yüklü bir sesle. "Elbette ki hayır! Hakarete
ugradım, orası kesin... bana karsı imalarda bulunuldu... temelsiz
474
suçlamalar yöneltildi... ama hayır, hiçbir terslik yok, kesinlikle yok!"
Sarsılarak derin bir nefes aldı ve gözlügünün arkasından öfkeli yaslar süzülürken gözlerini
Parvati'den kaçırdı.
"On altı yıl," dedi tıkanırcasına, "fedakârca görev yapmıs olmamdan hiç bahsetmiyorum bile... belli
ki farkına varılmamıs... ama hakarete müsaade etmem, hayır, etmem!"
"Ama, Profesör, kim size hakaret ediyor?" diye sordu Parvati ürkekçe.
"Sistem!" dedi Profesör Trelavvney, derin, dramatik, titreyen bir sesle. "Evet, gözleri dünyevi
islerle puslanmıs olanlar, benim Gördügüm gibi Göremeyenler, benim Bildigim gibi Bilemeyenler...
tabii, biz Görücülerden her zaman korkulmustur, her zaman zulüm görmüsüzdür... heyhat -
kaderimiz bu bizim."
Yutkundu, salının ucuyla ıslak yanaklarını sildi, sonra da kolunun yeninden küçük, islemeli bir
mendil çıkarıp gürültüyle, Peeves'in dudakları arasından diliyle üflemesini andırır bir sesle
sümkürdü.
Ron kıkırdadı. Lavender ona tiksinti dolu bir bakıs attı.
"Profesör," dedi Parvati, "yani... Profesör Umbridge -?"
"Bana o kadından söz etmeyin!" diye bagırdı Profesör Trelawney, ayaga fırlayarak. Boncuklan
sıkırdıyor, gözlügü ısıldıyordu. "Lütfen isinize devam edin!"
Ve dersin geri kalanını aralarında dolasarak geçirdi. Gözlügünün arkasından hâlâ yaslar süzülüyor,
tehdide benzeyen bir seyler mırıldanıyordu.
475
"... pekâlâ ayrılmayı da tercih edebilirim... gurur kırıcı. .. deneme süresiymis... görürüz bakalım...
ne cüret..."
Harry, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'da bir araya geldiklerinde, Hermione'ye, "Umbridge'le
ortak bir yanınız var," dedi usulca. "Belli ki o da Trelawney'nin koca bir sahtekâr oldugunu
düsünüyor... anlasılan ona deneme süresi vermis."
O konusurken, Umbridge kafasında siyah kadife fi-yongu ve yüzünde halinden gayet memnun bir
ifadeyle sınıfa girdi.
Page 177
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Tünaydın, sınıf."
"Tünaydın, Profesör Umbridge," dediler sıkkın bir sesle hep beraber.
"Asaları kaldırın lütfen."
Ama bu defa hısırtı çıkmadı; kimse asasını çıkarma zahmetine girmemisti.
"Lütfen Savunma Sihri Kuramt'mn otuz dördüncü sayfasını açıp, 'Sinirsel Saldırıya
Saldırgan-Olmayan Karsılıklar7 baslıklı üçüncü bölümü okuyun. Konusmaya -"
"- gerek yok," diye fısıldadılar Harry, Ron ve Hermi-one bir agızdan.
*
Harry, Ron ve Hermione o gece yemekten sonra ortak salona girdiklerinde, Angelina boguk bir
sesle, "Quid-ditch antrenmanı yok," dedi.
"Ama sinirime hâkim oldum!" dedi Harry dehset içinde. "Ona hiçbir sey demedim, Angelina, yemin
ederim, ben -"
"Biliyorum, biliyorum," dedi Angelina perisan halde.
476
"Sadece, düsünmek için biraz zamana ihtiyacı oldugunu söyledi."
"Neyi düsünecekmis?" dedi Ron öfkeyle. "Slythe-rin'lere izin verdi, bize niye vermiyor?"
Ama Harry, Umbridge'in Gryffindor Quidditch takımı tehdidini onların tepesinde tutmaktan ne
kadar keyif aldıgını tahmin edebiliyor, bu silahı niye çabucak bırakmak istemedigini rahatlıkla
anlayabiliyordu.
"Eh," dedi Hermione, "iyi tarafından bak - hiç olmazsa simdi Snape'in ödevini yapmaya vaktin
var!"
"yi taraf mı bu yani simdi?" diye çıkıstı Harry. Ron da Hermione'ye inanamayan gözlerle
bakıyordu. "Quid-ditch antrenmanı yok, onun yerine fazladan ksir var."
Harry bir koltuga gömüldü, çantasından isteksizce ksir ödevini çıkardı ve çalısmaya basladı.
Dikkatini vermekte fena halde zorlanıyordu; Sirius'un gelmesine daha çok vakit oldugunu
bilmesine ragmen, dönüp dönüp atese bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Ayrıca ortak salonda
inanılmaz bir gürültü vardı: Fred ve George belli ki nihayet Kaytartan Çerezkutuları'nın bir çesidini
tamamlamıs, alkıslayan ve çıglıklar atan bir kalabalıga gösteri yapıyorlardı.
Fred önce bir çikletin portakal rengi ucundan bir ısırık alıyor, hemen arkasından da önlerine
koydukları bir kovaya gösterisle kusuyordu. Sonra çikletin mor ucunu agzına atıyor ve kusması
anında duruyordu. Gösteriye yardım eden Lee Jordan düzenli aralıklarla, Snape'in Harry'nin
iksirleri üzerinde kullandıgı Kaybetme Büyüsü'yle, tembel tembel kusmugu Kaybediyordu.
477
Ögürtülerin, alkısların ve Fred'le George'un insanlardan aldıgı ön siparislerin ardı arkası kesilmiyor,
Harry kafasını Kuvvetlendirme Solüsyonu yapmanın dogru yöntemine vermede büyük bir güçlük
çekiyordu. Hermione de durumu pek kolaylastırmıyordu. Alkısların ve Fred'le George'un kovasının
dibine çarpan kusmuk seslerinin esliginde, onaylamadıgım belirtircesine, gürültüyle burnunu
çekiyor, Harry7-nin dikkatini adamakıllı dagıtıyordu.
Kullanılacak grifin pençesi tozunun agırlıgını üst üste dördüncü kez yanlıs yazınca, dönüp, "Git de
onları durdur öyleyse!" dedi sinirli sinirli.
"Nasıl durdurayım, teknik olarak yanlıs bir sey yapmıyorlar ki," dedi Hermione, dislerini sıkarak. "O
pis seyleri yemeye pekâlâ haklan var, öbür salakların da satın alamayacagını gösteren bir kural
bulamıyorum. Yedikleri seyin su ya da bu sekilde zararlı oldugu kanıtlanırsa ancak - ki zararlı
görünmüyor."
O, Harry ve Ron, George'un önce kovaya bombeli bir sekilde kususunu, sonra da çikletin geri
kalanını yutup dogrulusunu ve yüzünde bir gülümsemeyle kollarını iki yana açıp, alkıslayanlara
selam verisini izlediler.
Fred, George ve Lee'nin hevesli kalabalıktan altın toplayısını izleyen Harry, "Biliyor musunuz,
Fred'le George'un niye sadece üçer S.B.D. aldıklarını anlayamıyorum," dedi. "Yaptıkları isi çok iyi
biliyorlar."
"Aman, sadece kimseye hiçbir faydası olmayan fiyakalı seyler biliyorlar," dedi Hermione
küçümseyen bir ses tonuyla.
Page 178
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Hiçbir faydası olmayan mı?" dedi Ron gergin bir
478
edayla. "Hermione/ simdiden yirmi altı Galleon toparladılar."
VVeasley ikizlerinin etrafındaki kalabalık dagılana kadar epey vakit geçti. Ondan sonra Fred, Lee
ve George, daha da uzun bir süre boyunca bir kenarda oturup altınlarını saydılar. Bu yüzden
Harry, Ron ve Hermione ancak gece yarısından sonra salonda yalnız kalabildiler. Sonunda Fred,
Galleon'la dolu kutusunu cakayla takırdatıp Hermione'nin kaslarını çatmasına sebep olarak,
erkekler yatakhanesine giden kapıyı arkasından kapatmıstı. ksir ödevinde pek az ilerleme
kaydedebilmis olan Harry, bu gece daha fazla devam edemeyecegine karar verdi. O, kitaplarını
kaldırırken, bir koltukta kestiren Ron boguk bir hırıltı çıkardı ve kalkıp mahmur mahmur
söminedeki atese baktı.
"Sirius!" dedi.
Harry hızla döndü. Sirius'un dagınık siyah saçlı kafası yine atesin içindeydi.
"Selam," dedi sırıtarak.
"Selam," dediler Harry, Ron ve Hermione koro halinde. Söminenin önündeki halıya çömeldiler.
Crookshanks mır mır mırlayıp atese yaklastı ve ısıya ragmen yüzünü Sirius'unkine yaklastırmaya
çalıstı.
"Nasıl gidiyor?" dedi Sirius.
"Pek iyi degil," dedi Harry, Hermione Crookshanks'i bıyıklarını yakmadan geri çekmeye çalısırken.
"Bakanlık yeni bir kararname çıkardı, artık Quidditch takımlarına izin yok -"
"Ya da gizli Karanlık Sanatlara Karsı Savunma gruplarına, öyle mi?" dedi Sirius.
Kısa bir sessizlik oldu.
479
"Nereden biliyorsun bunu?" diye sordu Harry.
"Toplantı yerinizi seçerken daha dikkatli olmanız lazım," dedi Sirius, iyice sırıtarak. "Domuz Kafası
ha, yok artık!"
"Eh, Üç Süpürge'den iyidir ama!" dedi Hermione savunmaya geçerek. "Orası insan kaynıyor -"
"- ki bu da, birinin sizi duyması daha zor olurdu demek," dedi Sirius. "Ögrenecegin çok sey var,
Hermione."
"Kim duymus bizi?" diye üsteledi Harry.
"Mundungus tabii," dedi Sirius. Hepsinin suratına saskın bir ifade gelince, güldü. "Peçenin
arkasındaki cadıydı."
"Mundungus muydu o?" dedi Harry, afallayarak. "Domuz Kafası'nda ne yapıyormus ki?"
"Sence ne yapıyordu?" dedi Sirius sabırsızca. "Tabii ki seni gözlüyordu."
"Hâlâ takip mi ediliyorum?" diye sordu Harry kızgın kızgın.
"Evet, ediliyorsun," dedi Sirius, "iyi ki de ediliyorsun, baksana ilk serbest hafta sonunda yasadısı
bir savunma grubu örgütlemissin."
Ama kızgın ya da kaygılı görünmüyordu. Tersine, Harry'ye belirgin bir gururla bakıyordu.
"Dung niye bizden saklanıyordu ki?" diye sordu Ron, hayal kırıklıgı dolu bir sesle. "Onu görmek
hosumuza giderdi."
"Yirmi yıl önce Domuz Kafası yasaklandı ona," dedi Sirius, "ve o barmenin bayagı güçlü bir hafızası
var. Stur-gis tutuklandıgında Moody'nin yedek Görünmezlik Pele-
480
rini de gitti, o yüzden Dung son zamanlarda sık sık cadı kılıgına giriyor... neyse... ilk olarak, Ron -
annen sana bir mesaj iletecegime yemin ettirdi."
"Öyle mi?" dedi Ron, vesveseli bir sesle.
"Diyor ki, hiçbir sekilde yasadısı bir Karanlık Sanatlara Karsı Savunma grubuna
katılmayacakmıssın. Kesin atılır-mıssın, gelecegin mahvolurmus. Kendini savunmayı ögrenmek
için daha sonra bol bol vaktin olacakmıs, su anda böyle seyleri düsünmek için çok küçükmüssün.
Ayrıca" (Sirius gözlerini diger ikisine çevirdi) "Harry ve Hermione'ye de grubu devam
ettirmemelerini tavsiye ediyor. kisi üzerinde de söz hakkı olmadıgını biliyor ama, yalvarıyor,
onların iyiligini düsündügümü unutmasınlar diyor. Bunların hepsini mektupta yazıp gönderirdi
Page 179
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ama, baykus ele geçerse hepinizin basının ciddi sekilde derde gireceginden korktu, bu gece
görevde oldugundan dolayı da kendi gelip söyleyemedi."
"Ne görevi?" dedi Ron hemen.
"Sen onu dert etme, Yoldaslık için bir seyler iste," dedi Sirius. "Bu yüzden mesajı iletme görevi
bana düstü. Lütfen hepsini ilettigimi söyleyin, çünkü sanırım bu konuda bana güvenmiyor."
Yine sessizlik oldu. Crookshanks miyavlayarak Siri-us'un kafasına pati atmaya çalısıyor, Ron ise
halıdaki bir delikle oynuyordu.
"Yani, Savunma grubuna katılmayacagımı mı söylememi istiyorsun?" diye mırıldandı sonunda.
"Ben mi? Kesinlikle hayır!" dedi Sirius, sasırmıs görünüyordu. "Bence harika bir fikir!"
"Öyle mi?" dedi Harry, morali düzelerek.
481
"Tabii ki!" dedi Sirius. "Sence babanla ben Umbridge gibi ihtiyar bir cadalozdan kuzu kuzu emir
alır mıydık?"
"Ama - geçen dönem bana 'dikkatli ol'dan, 'risk alma' dan baska bir sey demedin -"
"Geçen yıl bütün deliller Hogwarts'ın içindeki birinin seni öldürmeye çalıstıgını gösteriyordu,
Harry!" dedi Sirius sabırsızca. "Bu yıl, Hogwarts'ın dısındaki birinin hepimizi öldürmeye çalıstıgını
biliyoruz, onun için bence kendinizi dogru dürüst savunmayı ögrenmeniz çok iyi bir fikir!"
"Peki ya atılırsak?" diye sordu Hermione, yüzünde meraklı bir ifadeyle.
"Hermione, bütün bunlar senin basının altından çıkmıstı!" dedi Harry, ona saskınlıkla bakarak.
"Biliyorum. Sadece Sirius' un ne düsündügünü merak etmistim," dedi, omuz silkerek.
"Eh, kovulup da kendinizi savunmayı bilmeniz, hiç bilmeden okulda oturmanızdan iyidir," dedi
Sirius.
"Yasa!" dedi Harry ve Ron coskuyla.
"Ee," dedi Sirius," bu grubu nasıl organize ediyorsunuz? Nerede toplanacaksınız?"
"Sey, su anda öyle bir sorunumuz var," dedi Harry. "Nerede toplanabilecegimizi bilmiyoruz."
"Bagıran Baraka' ya ne dersiniz?" diye önerdi Sirius.
"Hey, fena fikir degil!" dedi Ron heyecanla, ama Hermione süphe dolu bir ses çıkardı. Üçü dönüp
-Sirius'un bası ateslerin içinde döndü- ona baktılar.
"Sey, Sirius, siz okuldayken Bagıran Baraka'da sadece dört kisi toplanıyordunuz," dedi Hermione.
"Üstelik hepiniz hayvana dönüsebiliyordunuz ve sanırım isteseniz
482
hepiniz tek bir Görünmezlik Pelerini'nin altına sıgabilirdi-niz. Ama biz yirmi sekiz kisiyiz, hiçbirimiz
de Animagus degil. Oraya gitmeye kalksak, Görünmezlik Pelerini degil, Görünmezlik Çadırı
gerekirdi bize -"
"Dogru diyorsun," dedi Sirius, biraz süngüsü düsmüs sekilde. "Eh, eminim bir yer bulursunuz.
Dördüncü kattaki o büyük aynanın arkasında ferah bir gizli geçit olacak, belki orada büyüleri
çalısacak kadar yer vardır -"
"Fred'le George oranın tıkandıgım söylediler," dedi Harry, basını iki yana sallayarak. "Çökmüs falan
galiba."
"Haa..." dedi Sirius, kaslarını çatarak. "Eh, ben bir düsünüp size -"
Lafı yarım kaldı. Birden yüzünde gergin, kaygılı bir ifade belirdi. Yana döndü, sömine duvarının
içine dogru bakıyor gibiydi.
"Sirius?" dedi Harry endiseyle.
Ama Sirius kaybolmustu. Harry bir süre agzı açık, alevlere bakakaldı, sonra gözlerini Ron ile
Hermione'ye çevirdi.
"Niye-"
Hermione dehsetle nefesini içine çekip ayaga fırladı,
gözü hâlâ atesteydi.
Alevlerin arasında bir el belirmis, bir seyi yakalamak istermis gibi etrafı yokluyordu; güdük
parmaklı, çirkin eski moda yüzüklerle bezeli bir eldi bu.
Üçü de kaçmaya basladılar. Erkekler yatakhanesinin kapısına geldiklerinde, Harry dönüp arkasına
baktı. Umb-ridge'in eli hâlâ alevlerin arasında kapma hareketleri yapıyordu, sanki Sirius'un saçının
Page 180
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
az önce nerede oldugunu çok iyi bilirmis ve yakalamaya kararlıymıs gibi.
483
ON SEKZNC BÖLÜM kptii
Dumbledore'un Ordusu
"Umbridge senin mektuplarını okuyor, Harry. Bunun baSka açıklaması yok."
Harry, "Sence Hedwig'e Umbridge mi saldırdı yani?" de(ii, fena halde bozulmustu.
Hermione somurtarak, "Hemen hemen eminim," diye cevap verdi. "Kurbagana dikkat et, kaçıyor."
Harry masanın öbür yanına dogru umutla zıplayan iri ku^bagaya asasını dogrulttu -"Accio!"- ve
kurbaga dertli ertli, hızla Harry'nin eline döndü.
Tılsım, bas basa konusmaya en uygun derslerden biri °Hustu her zaman. Öyle bir hareket ve
faaliyet vardı ki, baSkalarımn konusulanları duyma tehlikesi çok azdı. Bu-S^n oda vıraklayan iri
kurbagalar ve gaklayan kuzgunlar-la Boluyken, bir yandan da sakır sakır yagan yagmur sını-fuı
camlarına pıtır pıtır vururken, Harry, Ron ve Hermi-0lVnin konusması kimsenin pek dikkatini
çekmedi; fısıl-
, Umbridge'in Sirius'u yakalamasına nasıl ramak kal-ı tartısıyorlardı.
"Filch seni Tezekbombası siparisi vermekle suçladı-
484
gından beri bundan süpheleniyordum aslında," diye fısıldadı Hermione, "çünkü aptalca bir yalandı.
Mektubun okununca onları siparis etmedigin anlasılacaktı nasılsa, böylece basın da derde
girmeyecekti - yani soguk bir saka, degil mi? Ama sonra, ya birisi senin mektuplarını okumak için
bahane arıyorsa, diye düsündüm. Öyleyse eger, Umbridge'in bunu becermesi için kusursuz bir
yöntemdi - Filch'e tüyo ver, pis isi ona yaptırıp mektuba el koydurt, sonra1 da ya mektubu
çalmanın bir yolunu bul ya da görmeyi iste - Filch'in itiraz edecegini sanmam, hem ne zaman
ögrenci haklarını savunmus ki? Harry, kurbaganı eziyorsun."
Harry basını egip baktı; gerçekten de kurbagayı öyle bir sıkmıstı ki, hayvanın gözleri yerinden
ugramıstı; hemen onu masanın üstüne koydu.
"Dün aksam sahiden de paçayı zor kurtardık," dedi Hermione. "Ne kadar zor kurtardıgımızı
Umbridge de biliyor mu, merak ediyorum. Süencio."
Susturma Büyüsü'nü üstünde denedigi iri kurbaga tam vıraklama anında dilsiz kesilmisti ve
Hermione'ye suçlarcasma, dik dik bakıyordu.
"Eger Fırtık'ı yakalamıs olsaydı -"
Harry cümleyi onun yerine bitirdi.
"- herhalde bu sabah Azkaban'a dönmüs olurdu." Dikkatini toplamadan asasını salladı; kurbaga
yesil bir balon gibi sisti ve tiz bir ıslık sesi çıkardı.
"Silencio!" dedi Hermione hemen. Asasını Hanenin kurbagasının üstüne tuttu, kurbaganın sisi
gözlerinin önünde sessizce indi. "Neyse, yeniden yapmamalı, hepsi bu. Bil-
485
miyorum ona söylemeyi nasıl basaracagız. Baykus yollaya-mayız."
"Sanırım bir kez daha bu tehlikeye atılmaz," dedi Ron. "Aptal degildir, Umbridge'e az daha
yakalanacaktı, o da bunu biliyor. Süencio."
Önündeki büyük ve çirkin kuzgun alaycı bir sekilde gakladı.
"Süencio. SILENCIOl"
Kuzgun daha da yüksek sesle gakladı.
Hermione, Ron'u elestirel bir bakısla süzerek, "Mesele, asanı hareket ettiris biçiminde," dedi.
"Sallamayacaksın, daha çok dürtme gibi bir hareket."
Ron, "Kuzgunlar kurbagalardan daha zor," dedi ters ters.
"Peki, degiselim öyleyse," dedi Hermione, Ron'un kuzgununu yakalayıp yerine kendi iri, sisman
kurbagasını koydu. "Süencio!" Kuzgun sivri gagasını açıp kapamayı yine sürdürdü, ama sesi
çıkmıyordu.
"Çok iyi, Miss Granger!" dedi Profesör Flitwick'in cik-leyen sesi; Harry, Ron ve Hermione
yerlerinden sıçradılar. "Simdi de sizi görelim, Mr Weasley."
Page 181
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ne -? Ha - ha, tamam," dedi Ron, bocalayarak. "Sey - silenciol"
Kurbagayı öyle bir dürttü ki, asasını gözüne soktu: Hayvan, sagır edici bir vıraklamayla masadan
asagı atladı.
Harry ve Ron'a ev ödevi olarak Susturma Büyü-sü'nün verilmesi kimseyi sasırtmadı.
Dısarıdaki saganak yagmur nedeniyle, teneffüste içeride kalmalarına izin verildi. Birinci kattaki
gürültülü ve
486
fazlasıyla kalabalık bir sınıfta yer buldular; Peeves avize civarında hulyalı bir sekilde süzülüyor,
zaman zaman birisinin kafasının tepesine bir mürekkep topagı savuruyordu. Henüz oturmuslardı
ki, Angelina dedikodu yapan ögrenci grupları arasından ite kaka yanlarına geldi.
"zin aldım!" dedi. "Quidditch takımını yeniden kuruyoruz!"
"Harika!" dediler Ron ve Harry bir agızdan.
Angelina, yüzünü aydınlatan bir gülümsemeyle, "Evet," dedi. "McGonagall'a gittim, o da
Dumbledore'a basvurdu galiba. Her neyse, Umbridge boyun egmek zorunda kaldı. Oh olsun! Bu
demektir ki, bu aksam saat yedide sizi sahada istiyorum, tamam mı, çünkü kaybettigimiz zamanı
telafi etmemiz gerek. lk maçımıza sadece üç hafta kaldıgının farkındasınız, degil mi?"
Kalabalıgı yararak onlardan uzaklastı, Peeves'in attıgı bir mürekkep topagını ucu ucuna sıyırdı,
topak onun yerine yakındaki bir birinci sınıf ögrencisine isabet ederken de gözden kayboldu.
Ron'un yüzündeki gülümseme, pencereden dısarı, saganak yagmurla matlasmıs manzaraya
bakarken silinir gibi oldu.
"Umarım hava açar. Senin neyin var, Hermione?"
O da pencereye bakıyordu, ama hiçbir sey görmüyordu sanki. Bakısı belli bir noktada
odaklanmamıstı, kasları da çatıktı.
"Düsünüyorum sadece..." dedi, yagmurun yıkadıgı pencerelere çatık kasla bakmayı sürdürerek.
"Siri- Pırtık hakkında mı?" dedi Harry.
487
"Yo... pek sayılmaz..." dedi Hermione yavasça. "Daha çok... merak ediyorum... herhalde dogru
olanı yapıyoruz... yani sanırım... degil mi?"
Harry ve Ron bakıstılar.
Ron, "Bak, iste simdi her sey pek bir netlesti/' dedi. "Derdini dogru dürüst açıklamasan çok sinir
bozucu olurdu gerçekten."
Hermione, orada oldugunu sanki daha yeni fark etmis gibi baktı Ron'a.
"Sadece merak ediyordum," dedi, simdi sesi daha kuvvetliydi. "Acaba bu Karanlık Sanatlara Karsı
Savunma grubunu baslatmakla iyi mi ediyoruz diyorum?"
"Ne?" dediler Harry ve Ron, bir agızdan.
Ron hiddetle, "Hermione, bu en basından beri senin fikrindi!" dedi.
"Biliyorum," dedi Hermione, parmaklarını çevirerek. "Ama Fırtık'la konustuktan sonra..."
"yi ama, o bunu destekliyor," dedi Harry.
"Evet," dedi Hermione, yeniden pencereye bakarak. "Evet, zaten o destekledigi için bunun belki de
iyi bir fikir olmadıgını düsünüyorum ya..."
Peeves karın üstü süzülerek yanlarından geçti, mürekkep topagı atmada kullandıgı boru elinde
hazırdı. Üçü de hiç düsünmeden çantalarını kaldırdılar, o geçene kadar kafalarına tuttular.
"Simdi söyle mi diyorsun sen," dedi Harry öfkeyle, çantalarını yeniden yere koyarlarken, "Sirius
bizimle aynı fikirde, bu yüzden de artık bunu yapmamamız gerektigini düsünüyorsun, öyle mi?"
488
Hermione gergin ve hayli mutsuz görünüyordu. Gözlerini dikip ellerine bakarak, "Dogru söyle,
onun degerlendirmelerine inanır mısın?" diye sordu.
"Evet, inanırım!" dedi Harry hemen. "Bize daima iyi tavsiyeler vermistir!"
Bir mürekkep topagı vızıldayarak yanlarından geçti, Katie Bell'i tam kulagının üzerinden vurdu.
Katie ayaga fırlayıp Peeves'e öteberi atmaya baslarken, Hermione onu seyretti. Yeniden konusana
kadar birkaç dakika geçti. Bu sefer sözlerini çok dikkatle seçiyora benziyordu.
Page 182
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Yani Grimmauld Meydanı'na tıkıldıgından beri... onun biraz... pervasızlastıgını... düsünmüyor
musun? Sence o... biraz da... sanki... bizim üzerimizden yasamıyor mu?"
"Nasıl yani 'bizim üzerimizden'?" diye çıkıstı Harry. "Ne demek istiyorsun?"
"Yani... ne bileyim, Bakanlık'tan birinin burnunun dibinde gizli Savunma dernegi kurmaya bayılırdı
diyorum... kaldıgı yerde çok az sey yapabildigi için hayal kırıklıgına ugramıs diyorum... o yüzden
de galiba... bizi kıskırtmaya hevesli."
Ron iyice sasırmıs görünüyordu.
"Sirius haklı," dedi, "sen sahiden de anneme benze-din."
Hermione dudagını ısırdı ve cevap vermedi. Tam Peeves pike yapıp Katie'nin kafasına bütün bir
mürekkep
sisesini bosaltırken zil çaldı.
*
Gün ilerledikçe hava düzelmedi ve o aksam saat yedi-
489
de, Harry ve Ron antrenman için Quidditch sahasına gittiklerinde, birkaç dakika içinde sırılsıklam
oldular. Islak çimenlerde ayakları kayıyordu. Gökyüzü koyu bir fırtına grisi rengine bürünmüstü,
soyunma odalarının sıcaklıgına ve ısıgına ulasmak insanı rahatlatıyordu, bu molanın geçici
oldugunu bilseler bile. Soyunma odalarında gördükleri Fred ve George, uçmaktan kurtulmak için
kendi Kaytar-tan Çerezkutuları'm kullansalar mı, kullanmasalar mı diye tartısıyorlardı.
"... ama her iddiasına varım ki, ne yaptıgımızı anlar," dedi Fred, agzının ucuyla. "Keske dün ona
biraz Kusma Pastili satmayı teklif etmeseydim."
George, "Ateslendiren Sekerleme'yi deneyebiliriz," diye mırıldandı, "onu henüz kimse görmedi ve
-"
"se yarıyor mu?" diye sordu Ron umutla. Yagmur daha da hızla dövüyordu damı, rüzgâr da
binanın etrafında uluyordu.
"Sey, evet," dedi Fred, "atesim basbayagı çıkarıyor."
"Ama aynı zamanda kocaman, iltihaplı çıbanlara da yol açıyor," dedi George. "Onlardan nasıl
kurtulacagımızı çözemedik henüz."
"Ben çıban falan görmüyorum," dedi Ron, ikizlere bakarak.
"Görmezsin tabii," dedi Fred acı acı. "Genellikle halka sergiledigimiz bir yerde degiller çünkü."
"Ama bir süpürge üzerinde oturmayı gerçekten de eziyete -"
"Tamam, millet, dinleyin," dedi Angelina yüksek sesle, Kaptan odasından çıkarak. "Havanın ideal
bir hava ol-
490
madigini biliyorum, ama Slytherin'le de bu kosullar altında oynama ihtimalimiz var. Bu yüzden de,
onlarla nasıl basa çıkacagımızı görmek için iyi olur dedim. Harry, hani o fırtınada Hufflepuff la
oynadıgımızda, gözlügün yagmurdan bugulanmasın diye bir sey yapmamıs miydin sen?"
"Hermione yapmıstı," dedi Harry. Asasını çıkardı, gözlügüne dokundu ve, "Impervius!" dedi.
"Bence hepimiz bunu denemeliyiz," dedi Angelina. "Yagmuru yüzümüzden uzak tutabilirsek, görüs
mesafesine gerçekten faydası olur - hadi bakalım, hep beraber -Imperviusl Tamam. Yürüyün."
Hepsi asalarını yeniden cüppelerinin iç ceplerine koydu. Süpürgelerini omuzlarına vurdular ve
Angelina'mn ardına düsüp soyunma odasından çıktılar.
Gittikçe derinlesen çamurlara bata çıka sahanın ortasına gittiler; görüs mesafesi, Impervius
Büyüsü'yle bile berbattı; ısık hızla azalıyordu ve yagmur perdeler halinde araziyi tarıyordu.
"Haydi, ben düdük çalınca," diye bagırdı Angelina.
Harry her tarafa çamur saçarak yerden havalandı ve yukarı dogru fırladı, rüzgâr onu biraz yana
savurdu. Bu havada Snitch'i nasıl görecegi hakkında en ufak fikri yoktu, antrenmanda kullandıkları
Bludger'ı görmekte bile yeterince zorluk çekiyordu zaten. Antrenman basladıktan bir dakika sonra
Bludger az kalsın onu süpürgesinden düsürüyordu, ondan kurtulmak için Tembel Hayvan
Tutu-nusu'na basvurması gerekti. Ne yazık ki, Angelina bunu görmedi. Aslında, hiçbir seyi
göremiyor gibiydi; kimse
491
Page 183
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
baskalarının ne yaptıgının farkında degildi. Rüzgâr siddetleniyordu; Harry uzaktan bile, gölün
yüzeyine vuran yagmurun sakırtısını, sıpırtısını duyuyordu.
Angelina yenilgiyi kabul etmeden önce onları bir saate yakın çalıstırdı. Sonra da, antrenmanın yine
de vakit kaybı olmadıgını iddia ederek, sırılsıklam ve sıkkın takımını soyunma odasına götürdü,
ama kendi söylediklerine kendinin de pek inanmadıgı sesinden anlasılıyordu. Fred ve George daha
bir kızgın görünüyorlardı; her ikisi de çarpık çarpık yürüyordu ve en ufak harekette yüzlerini
burusturuyorlardı. Harry havluyla saçını kurularken, onların alçak sesle aralarında konusarak
yakındıklarım duyabiliyordu.
Fred, boguk bir sesle, "Sanırım benimkilerin birkaç tanesi patladı," dedi.
George, yüzünü burusturarak, "Benimkiler patlamadı," dedi, "deli gibi zonkluyorlar... daha da
büyümüs gibiler."
"AHH!" dedi Harry.
Havluyu yüzüne bastırdı, gözleri acıyla yumuldu. Basındaki yara izi yeniden daglanırcasma
sızlamıstı, haftalardır hiç bu kadar acımamıstı.
"N'oldu?" dedi birkaç ses.
Harry havluyu yüzünden çekti. Gözlügü gözünde olmadıgı için soyunma odası bulanık
görünüyordu, ama yine de herkesin yüzünün ona dönmüs oldugunu anlayabi-liyordu.
"Hiç," diye mırıldandı, "elimi - gözüme soktum, hepsi bu."
492
Ama Ron'a anlamlı bir bakıs attı ve takımın geri kalanı pelerinlerine sarınarak ve sapkalarını
kulaklarının üzerine çekerek sırayla dısarı çıkarken, ikisi geride kaldı.
Alicia kapıdan kaybolur kaybolmaz, Ron, "Ne oldu?" dedi. "Yara izin mi?"
Harry evet anlamında basını salladı.
"Ama..." Ron korkmus görünerek pencereye gitti ve dısarı, yagmura baktı, "o - o simdi
yakınımızda olamaz, degil mi?"
Harry bir sıraya çöküp alnını ovusturarak, "Hayır," diye mırıldandı. "Herhalde kilometrelerce
uzaktadır. Acıdı çünkü... o... kızdı."
Harry'nin öyle bir sey demeye niyeti yoktu, agzından çıkanlar kulaklarına sanki bir yabancı
söylüyormus gibi geldi - ama dogru olduklarını hemen anladı. Nasıl oldugunu bilmiyordu ama,
biliyordu; Voldemort, her neredeyse ve her ne yapıyorsa, büyük bir hiddet içindeydi.
"Onu gördün mü?" diye sordu Ron, dehsete düsmüs bir hali vardı. "Yoksa bir... imge gibi bir sey
mi?"
Harry kıpırdamadan oturup ayaklarına baktı, zihninin ve hafızasının acının ardından gevsemesine
fırsat verdi.
Birbirine girmis karmasık sekiller, hep birlikte yükselen ulur gibi sesler...
"Bir seyin yapılmasını istiyor ve istedigi sey yeterince hızla yapılmıyor," dedi.
Agzından çıkan kelimeleri duyunca bir kez daha hayret etti, ama dogru olduklarından emin gibiydi.
"Ama... nasıl biliyorsun?" diye sordu Ron.
493
Harry basını iki yana salladı, ellerini gözlerine götürdü, avuçlarıyla gözlerine bastırdı. Gözlerinde
küçük yıldızlar çaktı. Ron'un, yanındaki sıraya oturdugunu hissetti, onun kendisine baktıgını
biliyordu.
"Geçen seferki de böyle bir sey miydi?" diye sordu Ron usulca. "Umbridge'in odasında yara izin
acıdıgı zaman? Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen kızmıs mıydı?"
Harry basını iki yana salladı.
"Ne öyleyse?"
Harry de o aksamı düsünüyordu. Umbridge'in yüzüne bakıyordu... yara izi acımıstı... ve karnında o
tuhaf hissi duymustu... garip, içi hoplarmıs gibi bir duygu... çok mutlu bir duygu... ama tabii ne
oldugunu anlamamıstı, çünkü o sırada kendisini berbat hissediyordu...
"Geçen seferki, memnun oldugu içindi," dedi. "Cidden memnun olmustu. yi bir... sey olacagını
düsünüyordu. Ve Hogwarts'a gelmemizden önceki gece..." Ron ile ikisinin Grimmauld
Meydanı'ndaki yatak odalarında yara izinin fena halde acıdıgı ana döndü... "çok kızgındı..."
Page 184
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Dönüp Ron'a baktı, o da agzı açık, Harry'ye bakıyordu.
Hayranlık dolu bir sesle, "Trelawney'nin isini elinden alabilirsin, abi," dedi.
"Ben kehanette bulunmuyorum," dedi Harry.
"Hayır, ne yapıyorsun, biliyor musun?" dedi Ron. Sesi hem korkmus, hem de etkilenmis gibiydi.
"Harry, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Seriin zihnini okuyorsun]"
"Hayır," dedi Harry, basını sallayarak. "Daha çok... ruh halini, sanırım. Onun ne gibi bir ruh hali
içinde oldu-
494
gunun sinyallerini alıyorum. Dumbledore geçen yıl buna benzer bir sey demisti. Voldemort
yakınımda oldugu zaman, ya da nefret duydugu zaman, bunu hissedebildigimi söylemisti. Eh, artık
memnun oldugu zaman da hissedebiliyorum iste..."
Bir sessizlik oldu. Rüzgâr ve yagmur binayı dövüyordu.
"Birine söylemelisin," dedi Ron.
"Geçen sefer Sirius'a söylemistim."
"Eh, bu sefer de söyle öyleyse!"
"Söyleyemem ki!" dedi Harry çaresizce. "Umbridge baykusları ve atesleri kolluyor, unuttun mu?"
"Öyleyse Dumbledore'a söyle."
"Az önce dedim ya sana, zaten biliyor," demekle yetindi Harry. Ayaga kalktı, pelerinini çividen aldı
ve sırtına attı. "Yeniden söylemenin anlamı yok."
Ron kendi pelerininin önünü bagladı, Harry'ye düsünceli düsünceli bakıyordu.
"Dumbledore bilmek isterdi," dedi.
Harry omuz silkti.
"Yürü hadi... daha Susturma Büyüleri'ni çalısmamız gerekiyor."
Çamurlu çimenlerde kayarak, sendeleyerek hiç konusmadan karanlık araziden satoya döndüler.
Harry derin derin düsünüyordu. Voldemort'un yapmak istedigi, ama yeterince hızla
gerçeklesmeyen sey neydi?
"... baska planlan var... gerçekten de çok sessizce uygulamaya koyabilecegi planlar... sadece
sinsice elde edebilecegi seyler... silah gibi bir sey... geçen sefer sahip olmadıgı bir sey..."
495
Harry haftalardır bu cümleler üzerinde düsünmemisti; Hogwarts'ta olup bitenlere çok kaptırmıstı
kendini, Umbridge'le arasında sürüp giden muharebelerle (çatısmalarla), Bakanlık müdahalesinin
haksızlıgıyla mesgul olmustu... ama simdi aklına gelmislerdi iste, meraka kapılmasına yol
açmıslardı... Voldemort'un öfkesi ancak, silahı -artık her neyse- ele geçirmeye daha yakın
olmayısından kaynaklanabilirdi. Acaba Yoldaslık mı onu engellemis, silahı ele geçirmekten
alıkoymustu? Silah nerede saklanıyordu? Simdi kimin elindeydi?
"Mimbulus mimbletonia," dedi Ron'un sesi. Harry tam vaktinde kendine gelerek portre deliginden
tırmanıp ortak salona girdi.
Anlasılan Hermione erkenden yatmaya gitmis, yakındaki bir koltuga kıvrılmıs Crookshanks'i ve
söminenin yanındaki bir masada duran birkaç yamru yumru cin sapkasını geride bırakmıstı. Harry
onun ortada olmayısına hayli memnun oldu, çünkü ne yara izinin acımasını tartısmak istiyordu, ne
de Dumbledore'a git diye zorlanmayı. Ron ona endiseli bakıslar atıp duruyordu ama, Harry Tılsım
kitaplarını çıkardı ve ödevini bitirmek için çalısmaya koyuldu. Oysa sadece, dikkatini ödevine
vermis numarası yapıyordu. Ron yatmaya gidecegini söyleyene kadar hemen hemen hiçbir sey
yazmamıstı.
Gece yarısı geldi geçti, Harry hâlâ iskorbüt otu, sela-motu ve aksırık bitkisinin kullanımı üzerine bir
bölümü okuyor ve tek kelimesini bile anlamıyordu.
Bu nebatat, beynin iltihaplanmasında fevkalade tesirlidir ve bu yüzden de Kafa Karıstırma ve
Afallatma îlaçlan'nda çok kul-
496
lanıhrlar, ki bunlarda büyücü fevrilik ve pervasızlık yaratma arzusundadır...
... Hermione, Grimmauld Meydanı'na tıkılıp kaldıgı için Sirius'un pervasızlastıgını söylemisti...
Page 185
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
... beynin iltihaplanmasında fevkalade tesirlidir ve bu yüzden de...
... Gelecek Postası, Voldemort'un neler hissettigini bildigini duyarsa, onun beyninin iltihaplandıgını
düsünürdü...
... bu yüzden de Kafa Karıstırma ve Afallatma laçlarında çok kullanılırlar...
... kafa karıstırıcı, evet; Voldemort'un neler hissettigini neden biliyordu ki? Voldemort'la aralarında
bulunan ve Dumbledore'un hiçbir zaman tatmin edici sekilde açıklamayı basaramadıgı bu acayip
bag neyin nesiydi?
... ki bunlarda büyücü...
... Harry uyumayı ne kadar isterdi...
... fevrilik ve pervasızlık yaratma...
... söminenin önündeki koltugu sıcak ve rahattı, yagmur hâlâ camları siddetle dövüyordu,
Crookshanks mırlı-yor, alevler çıtırdıyordu...
Kitap, Harry'nin gevsek ellerinden kurtuldu ve havı dökülmüs sömine halısının üstüne pat diye
düstü. Harry'nin bası yana kaydı...
Bir kez daha penceresiz bir koridorda yürüyordu, adımlarının sesi sessizlikte yankılanıyordu.
Geçidin sonundaki kapı gitgide daha yakına gelirken, kalbi heyecanla çarpıyordu... bir açabilse...
ötesine geçebilse...
Elini uzattı... parmakları kapının birkaç santim uza-gındaydı...
497
"Harry Potter, efendim!"
Sıçrayarak uyandı. Ortak salonda bütün mumlar sönmüstü, ama yakınında bir sey hareket
ediyordu.
"Kimarorda?" dedi Harry, iskemlesinde birden dogrularak. Sömine söndü sönecek gibiydi, oda çok
karanlıktı.
Cik cik bir ses, "Baykusunuz Dobb/de, efendim!" dedi.
Harry boguk boguk, "Dobby?" dedi, karanlıgın içinden sesin kaynagını arıyordu.
Ev cini Dobby, Hermione'nin ördügü sapkalardan bes altı tanesinin durdugu masanın yanındaydı.
Kocaman, sivri uçlu kulakları, Hermione'nin ördügü bütün sapkalardan olusuyormus izlenimi veren
bir yıgının altından çıkmıstı; hepsini üst üste giymisti, bası neredeyse bir metre uzamıs
görünüyordu, en üstteki ponponda da sakin sakin öten ve besbelli iyilesmis olan Hedwig
oturuyordu.
Cin, tiz bir sesle ve yüzünde katıksız bir hayranlık ifadesiyle, "Dobby, Harry Potter'in baykusunu
geri getirmeye gönüllü oldu," dedi. "Profesör Grubbly-Plank onun artık iyi oldugunu söylüyor,
efendim." Yerlere kadar egilerek selam verdi, kalem gibi burnu sömine halısının eprimis yüzeyini
sıyırdı. Hedwig, kızgın bir ötüsle kanatlarını çırparak havalandı, Harry'nin koltugunun koluna
kondu.
Harry, Hedwig'in basım oksayıp, "Tesekkürler, Dobby!" dedi. Gözlerini kırpıstırıyor, rüyasındaki
kapı görüntüsünden kurtulmaya çalısıyordu... çok canlı bir görüntüydü bu. Tekrar Dobby'ye
bakınca, cinin aynı zamanda birkaç tane atkı takmıs ve sayısız çorap giymis oldugunu da fark etti,
öyle ki ayakları bedenine göre fazla büyük görünüyordu.
498
"Sey... Hermione'nin bıraktıgı bütün giysileri sen mi alıyorsun?"
"Ah, hayır, efendim," dedi Dobby mutlulukla. "Dobby bazısını da VVinky'ye götürüyor, efendim."
"Ya, Winky nasıl peki?" diye sordu Harry.
Dobby'nin kulakları hafiften düstü.
"Winky hâlâ çok içiyor, efendim," dedi üzgün üzgün. Tenis topu kadar büyük, yuvarlak, yesil
gözlerini yere dikti. "Giysileri hâlâ sevmiyor, Harry Potter. Öbür ev cinleri de öyle. Hiçbirisi
Gryffindor Kulesi'ni temizlemiyor artık, her yerde sapkalarla çoraplar gizli diye, bunu hakaret
sayıyorlar, efendim. Bütün isi tek basına Dobby yapıyor, efendim, ama Dobby aldırmıyor, efendim,
çünkü hep Harry Potter'ı görmeyi umuyor ve bu gece, efendim, dilegi yerine geldi!" Dobby yeniden
yerlere kadar egildi. "Ama Harry Potter mutlu görünmüyor," diye devam etti, dogrulup çekingen
bir tavırla Harry'ye bakarak. "Dobby onun uykusunda sayıkladıgını duydu. Harry Potter kötü
Page 186
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
rüyalar mı görüyordu?"
"Pek kötü sayılmaz," dedi Harry, esneyip gözlerini ovusturarak. "Daha beterini görmüstüm."
Cin kocaman, küre gibi gözleriyle Harry'yi inceledi. Sonra kulakları sarkık, büyük bir ciddiyetle,
"Dobby keske Harry Potter'a yardım edebilsem diyor," dedi, "çünkü Harry Potter Dobby'yi serbest
bıraktı ve Dobby simdi çok, çok daha mutlu."
Harry gülümsedi.
"Bana yardım edemezsin, Dobby, ama yine de teklif ettigin için tesekkürler."
499
Egilip ksir kitabını yerden aldı. Ödevini ertesi gün bitirmeye çalısacaktı artık. Kitabı kapattı ve
kapatırken söminenin atesinden gelen ısık, elinin üstündeki ince beyaz yara izlerini aydınlattı -
Umbridge'li cezaların sonucu...
"Bir dakika - benim için yapabilecegin bir sey var, Dobby/' dedi Harry agır agır.
Cin, agzı kulaklarında geri döndü.
"Söyleyin, yeter, Harry Potter, efendim!"
"Yirmi sekiz kisinin Karanlık Sanatlara Karsı Savunma çalısacagı bir yer bulmam gerekiyor,
ögretmenlerin hiçbirinin bizi yakalayamayacagı bir yer. Özellikle," Harry kitabı tutan elini sıktı,
yara izleri inci gibi beyaz beyaz parladı, "Profesör Umbridge'in."
Cinin gülümseyisinin silinmesini, kulaklarının sarkmasını bekliyordu; bunun imkânsız oldugunu, ya
da bir yer bulmak için çalısacagını, ama pek de umutlu olmadıgını söylemesini bekliyordu.
Dobby'nin hoplamasını, kulaklarını neseyle sallamasını ve ellerini birbirine vurmasını
beklemiyordu.
"Dobby tam böyle bir yer biliyor, efendim!" dedi sevinçle. "Dobby Hogvvarts'a geldiginde, diger ev
cinlerinin bundan söz ettigini duydu, efendim. Biz oraya Gelen Giden Oda deriz efendim, ya da
htiyaç Odası!"
"Niye?" dedi Harry merakla.
"Çünkü," dedi Dobby ciddi ciddi, "orası ancak gerçekten ihtiyaç duyunca girilebilen bir odadır.
Bazen oradadır, bazen yoktur, ama ne zaman ortaya çıksa hep onu arayanın ihtiyaçlarıyla
donatılmıstır. Dobby de burayı kullandı, efendim," dedi cin, sesini alçaltıp suçlu bir ifade
500
takınarak, "VVinky çok içkiliyken. Onu htiyaç Odası'na sakladı, orada Kaymakbirası panzehiri
buldu, bir de ayıla-na kadar yatacagı cin boyu güzel bir yatak, efendim... ve Dobby, Mr Filch'in
temizlik malzemeleri bittigi zaman orada yenilerini buldugunu da biliyor, efendim, ve -"
"Ve eger bir tuvalete gerçekten ihtiyacın varsa," dedi Harry, birden Dumbledore'un bir önceki yılın
Noel Balosu'nda ona söyledigi bir seyi hatırlayarak, "oda lazımlıklarla da dolu olur mu?"
"Dobby öyle sanıyor, efendim" dedi Dobby, içtenlikle basım sallayarak. "Harika bir oda, efendim."
Harry, iskemlesinde daha dik oturarak, "Kaç kisi biliyor bu odayı?" diye sordu.
"Çok az, efendim. nsanlar çogu kez ona ihtiyaçları olunca tesadüfen rastlar ama çogu bir daha hiç
bulamaz, çünkü hep orada hizmet sunmak için bekledigini bilmezler, efendim."
"Müthis görünüyor," dedi Harry, kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. "Mükemmel görünüyor, Dobby. Nerede
oldugunu bana ne zaman gösterebilirsin?"
"Ne zaman isterseniz, Harry Potter, efendim," dedi Dobby. Harry'nin coskusundan çok hosnut
kalmısa benziyordu. "sterseniz simdi de gidebiliriz!"
Dobby'yle gitme fikri Harr/ye bir an çok çekici geldi. Koltugundan yan yanya kalkmıs, Görünmezlik
Pelerini'ni almak için bir kosu yukarı çıkmaya niyetleniyordu ki, Her-mione'ninkine çok benzeyen
-ve ilk defa duymadıgı- bir ses kulagına fısıldadı: pervasız. Sonuçta saat çok geçti, Harry bitkindi
ve Snape'in ödevini bitirmesi gerekiyordu.
501
"Bu gece olmaz, Dobby," dedi Harry istemeye istemeye. Yeniden koltuguna çöktü. "Bu çok önemli
bir is... yüzüme gözüme bulastırmak istemiyorum, dogru dürüst plan yapmak gerek. Bak, bu
htiyaç Odası'nm tam nerede oldugunu söyleyebilir misin bana? Bir de, oraya nasıl girildigini?"
*
Üst üste iki ders Bitkibilim'e gitmek için, su basmıs sebze tarhında sap sup su sıçratarak
Page 187
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yürüyorlardı; cüppeleri sisip çevrelerinde dönüyordu. Ders baslayınca, seranın damını kırbaçlayan
dolu gibi yagmur damlaları yüzünden Profesör Sprout'un ne dedigini pek duyamadılar. Ögleden
sonraki Sihirli Yaratıkların Bakımı dersi, fırtına altındaki araziden zemin kattaki bos bir sınıfa
alınacaktı. Ögle yemeginde Angelina takım üyelerini bulup Quid-ditch antrenmanının kaldırıldıgını
söyleyince derin bir nefes aldılar.
Harry, kendisine haberi veren Angelina'ya alçak sesle, "yi," dedi, "çünkü ilk Savunma toplantımızı
yapacak yer bulduk. Bu gece, saat sekizde, yedinci kattaki ifritler tarafından sopalanan Boskafa
Barnabas gobleninin tam karsısında. Katie ile Alicia'ya sen söyleyebilir misin?"
Angelina biraz sasırmıs göründü, ama digerlerine söylemeye söz verdi. Kurt gibi acıkmıs olan
Harry, sosisle-riyle patates püresine gömüldü. Balkabagı suyu içmek için basını kaldırmıstı ki,
Hermione'nin onu gözledigini gördü.
"Ne var?" dedi boguk bir sesle.
502
"Sey... yani, Dobby'nin planları her zaman pek güvenli olmaz da. Kolundaki bütün kemikleri
kaybetmene yol açmıstı, hatırlıyor musun?"
"Bu oda Dobby'nin çılgın bir fikri degil; Dumbledore da biliyor, Noel Balosu'nda bana sözünü
etmisti."
Hermione'nin yüzündeki endiseli ifade silinip gitti.
"Dumbledore sana söz etti, öyle mi?"
"Laf arasında," dedi Harry, omuz silkerek.
"Ah, tamam öyleyse, mesele yok," dedi Hermione neseyle, bir daha da itiraz etmedi.
Ron'la birlikte günün büyük kısmını, Domuz Kafası'nda listeye adlarını yazmıs kisileri bulup, onlara
aksam nerede toplanacaklarım söylemekle geçirdiler. Harry, Cho Chang ile arkadasını ilk bulan
Ginny olunca biraz hayal kırıklıgına ugradı; ama aksam yemeginden sonra, haberin Domuz
Kafası'na gelen yirmi bes kisiden her birine iletildiginden emindi.
Saat yedi buçukta Harry, Ron ve Hermione Gryffin-dor ortak salonundan çıktılar. Harry'nin elinde
eski bir parsömen vardı. Besinci sınıfların saat dokuza kadar koridorda dolasmasına izin veriliyordu
ama, üçü de yedinci kata çıkana kadar endiseyle etraflarına bakındılar.
"Durun," diye uyardı Harry. Son merdivenin en üst basamagında parsömeni açtı, asasıyla dokundu
ve, "Bütün ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir sey düsünmüyorum," diye mırıldandı.
Parsömenin bos yüzeyinde bir Hogwarts haritası belirdi. Üzerinde isimler yazan ve hareket eden
minik siyah noktalar, kimlerin nerede oldugunu gösteriyordu.
503
Haritayı gözlerine yaklastıran Harry, "Filch ikinci katta," dedi, "Mrs Norris de dördüncü katta."
"Ya Umbridge?" diye sordu Hermione kaygıyla.
"Odasında," dedi Harry, parmagıyla göstererek. "Tamam, gidelim hadi."
Koridordan telasla Dobby'nin Harry'ye tarif ettigi yere dogru yürüdüler; Boskafa Barnabas'm
ifritlere bale ögretme yolundaki budalaca çabasını gösteren muazzam bir goblenin tam
karsısındaki bos bir duvardı bu.
"Tamam," dedi Harry alçak sesle. Güve yemis bir ifrit, onlara bakmak için, müstakbel bale
ögretmenini amansızca sopalamaya ara verdi. "Dobby bu duvarın önünden üç kez geçmek
gerektigini söyledi, bir yandan da ihtiyacımız olan sey üzerinde tüm gücümüzle
yogun-lasacakmısız."
Öyle de yaptılar. Bos duvann hemen ötesindeki pencereden çark ettiler, sonra da öbür taraftaki
adam boyu vazodan. Ron yogunlasma çabasıyla gözlerini sımsıkı yummustu; Hermione alçak sesle
bir seyler fısıldıyordu; Harry ileri bakıyordu, yumrukları sıkılıydı.
Dövüsmeyi ögrenmek için bir yere ihtiyacımız var... diye düsündü. Bize çalısmak için bir yer verin
yeter... bizi bulamayacakları bir y er...
Duvarın önünden üçüncü kez geçip geri döndüklerinde, "Harry!" dedi Hermione birden.
Duvarda pırıl pırıl cilalı bir kapı belirmisti. Ron, gözlerini dikmis ona bakıyordu, biraz ihtiyatlı bir
hali vardı. Harry elini uzattı, pirinç tokmagı tuttu, kapıyı açtı ve ötekilerin önü sıra, tıpkı sekiz kat
asagıdaki zindanları aydın-
Page 188
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
504
latanlar gibi titrek titrek yanan mesalelerle aydınlatılmıs, ferah bir odaya adım attı.
Duvarlara ahsap kitaplıklar sıralanmıstı, yerde koltuk yerine kocaman ipek minderler vardı. Odanın
öbür ucundaki bir dizi rafta Sinsioskop'lar, Sır Sezici'ler ve Harry'nin bir önceki yıl sahte Moody'nin
odasında asılı gördügünden emin oldugu büyük, çatlak bir Düsman-Ca-mı duruyordu.
Ron coskuyla, "Sersemletme çalısırken bunlar bayagı ise yarar," dedi, minderlerin birini ayagıyla
dürterek.
"Peki ya su kitaplar!" dedi Hermione heyecanla. Parmagım büyük, deri ciltli kitapların sırtlarında
gezdirdi. "Yaygın Lanetler ve Karsı-Eylemleri Rehberi... Karanlık Sanatları Alt Etmek... Kendini
Savunma Büyüleri.*, ooo..." Dönüp Harry'ye baktı, yüzü ısıl ısıl parlıyordu; Harry, yüzlerce kitabın
varlıgının Hermione'yi nihayet yaptıkları seyin dogruluguna ikna ettigini gördü. "Harry, bu harika,
burada bize gereken her sey var!"
Hiç vakit kaybetmeden Ugursuzluk Basmıslar çin Ugursuzluk Büyüleri'ni rafından aldı, en yakın
minderin üzerine çöktü ve okumaya basladı.
Kapı hafifçe vuruldu. Harry dönüp baktı. Ginny, Ne-ville, Lavender, Parvati ve Dean gelmislerdi.
Dean, "Vay canına," diyerek etrafına baktı, çok etkilenmisti. "Burası da neresi böyle?"
Harry açıklamaya koyuldu, ama daha bitiremeden baskaları gelmisti ve yeniden baslamak zorunda
kaldı. Saat sekiz oldugunda, bütün minderler dolmustu. Harry kapıya dogru gitti, kilitte duran
anahtarı çevirdi; güven ve-
505
ren tok bir tıkırtı çıktı ve herkes susup Harry'ye baktı. Hermione Ugursuzluk Basmıslar için
Ugursuzluk Büyüle-ri'nde sayfasını itinayla isaretleyip kitabı yanma koydu.
"Eh," dedi Harry heyecanlı bir sesle. "Çalısmalarımız için burayı bulduk ve siz de - sey - memnun
kaldınız anlasılan."
"Muhtesem!" dedi Cho. Baskaları da mırıldanarak aynı fikirde olduklarını belirttiler.
"Ne tuhaf," dedi Fred, kaslarını çatıp odaya bakarak. "Bir keresinde Filch'ten kaçarken burada
saklanmıstık, hatırlıyor musun, George? Ama o zaman sadece bir süpürge dolabıydı."
"Hey, Harry bunlar da ne?" diye sordu Dean, odanın arka tarafından; Sinsioskop'larla
Düsman-Camı'nı gösteriyordu.
"Karanlık dedektörleri," dedi Harry, yanlarına varmak için minderlerin arasından geçti. "Temelde
hepsi civarda Karanlık büyücüler ya da düsmanlar olup olmadıgım gösterir, ama onlara fazla da
güvenmeyin, kandırıla-biliyorlar..."
Bir an çatlak Düsman-Camı'na baktı; içinde karanlık siluetler dolanıyordu, ama hiçbiri tanınacak
gibi degildi. Düsman-Camı'na arkasını döndü.
"Eh, ilk önce ne yapsak diye düsünüyordum ve - sey -" Havaya kalkmıs bir el gördü. "Ne var,
Hermione?"
"Bence bir lider seçmemiz gerekiyor," dedi Hermione.
Cho hemen, "Lider Harry," dedi, Hermione'ye aklını kaçırdı herhalde der gibi bakıyordu.
Harry'nin midesi bir ters takla daha attı.
*
506
Hermione, kılı kıpırdamadan, "Evet ama, bence dogru dürüst oylamalıyız," dedi. "Böylece resmî bir
is olur, ona da yetki verir. Evet - kim liderimizin Harry olması gerektigini düsünüyor?"
Herkes elini kaldırdı, hatta bu isi pek gönülsüz yapsa da, Zacharias Smith bile.
"Sey - tamam, tesekkürler," dedi Harry, yüzünün alev alev yandıgını hissedebiliyordu. "Ve - ne
var, Hermione?"
Hermione, eli hâlâ havada ve yüzü ısıl ısıl, "Bence bir de adımız olmalı," dedi. "Takım ruhu ve
birlik duygusu asılar, ne dersiniz?"
Angelina ümitle, "Umbridge-Karsıtı Birlik olabilir miyiz?" dedi.
"Ya da Sihir Bakanlıgı Mankafadır Grubu?" diye önerdi Fred.
Hermione, Fred'e kaslarını çatarak, "Ben daha çok, ne isler çevirdigimizi herkese belli etmeyen bir
isim düsünüyordum," dedi, "toplantılarımız dısında da güvenle kullanabilecegimiz bir isim."
Page 189
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Defans Organizasyonu olur mu?" dedi Cho. "Kısaca D.O. yani, böylece kimse neden söz ettigimizi
anlamaz."
"Evet, D.O. iyi," dedi Ginny. "Yalnız Dumbledore'un Ordusu'nun kısaltması olsun, çünkü
Bakanlık'ın en büyük korkusu da bu zaten, degil mi?"
Bunun üzerine takdir dolu mırıltılar ve kahkahalar yükseldi.
Hermione kasım kasım kasılarak, "D.O.'yu kabul edenler?" dedi, saymak için minderinin üstüne diz
çökmüstü. "Çogunlugu sagladık - öneri kabul edilmistir!"
507
Hepsinin imzalarının bulundugu parsömeni duvara igneledi, üzerine de büyük harflerle yazdı:
DUMBLEDORE'UN ORDUSU
"Tamam," dedi Harry, Hermione yine yerine oturunca. "Çalısmaya baslayalım mı o zaman? Ben ilk
olarak Ex-pelliarmus'u yapalım diye düsünüyorum, yani Silahsız Bırakma Büyüsü. Çok temel bir
büyü, biliyorum ama, benim çok isime yaramıstı -"
"Of, yapma," dedi Zacharias Smith, gözlerini devirip kollarını kavusturdu. "Ben,
Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in karsısında Expelliarmus'un pek isimize yarayacagını sanmıyorum, ya
sen?"
Harry yavasça, "Ben ona karsı kullandım," dedi. "Haziranda canımı kurtardı."
Smith aptal aptal agzını açıp kaldı. Odanın geri kalanı sessizlige büründü.
"Ama sanıma yakısmaz diyorsan, gidebilirsin," dedi Harry.
Smith kıpırdamadı. Digerleri de.
"Peki," dedi Harry. Bunca göz üstündeyken agzı biraz fazla kurumus gibiydi. "Sanırım ikiserli
gruplara ayrılıp çalısmamız gerekiyor."
Talimat vermek çok tuhaf geliyordu, hepsinin söylediklerine uyması ise daha da tuhaftı. Herkes
hemen ayaga kalktı ve ikiser ikiser ayrıldılar. Beklenecegi gibi, Neville yalnız kalmıstı.
"Sen benimle çalısabilirsin," dedi Harry ona. "Tamam - üç deyince baslıyoruz öyleyse - bir, iki, üç
-"
508
Oda birden Expelliarmus feryatlarıyla doldu. Asalar her yönde uçtu; yönünü sasıran büyüler
raflardaki kitaplara çarpıp onları havaya fırlattı. Harry, Neville'e göre çok hızlıydı; Neville'in asası
kendi çevresinde dönerek elinden uçtu, bir kıvılcım yagmuruyla tavana çarptı ve güm diye bir rafın
üstüne kondu; Harry onu oradan bir Çagırma Büyüsü'yle geri aldı. Etrafa bakınca, ise temel
büyülerle baslama tavsiyesinin yerinde oldugunu gördü. Odada üstünkörü büyüler kol geziyordu;
çogu kisi rakiplerini Silahsızlandırmayı beceremiyordu, ya onları birkaç adım geriye sıçratıyor ya
da yaptıkları cılız büyüler ıslık sesi çıkararak rakiplerinin üzerinden geçerken yüzlerini
burusturuyorlardı.
"Expelliarmus!" dedi Neville ve gafil avlanan Harry, asasının elinden uçtugunu hissetti.
"YAPTIM!" dedi Neville büyük bir sevinçle. "Daha önce hiç yapmamıstım - YAPTIM!"
"iyiydi!" diye ona cesaret verdi Harry. Gerçek bir düelloda karsısına çıkacak bir düsmanın, asasını
yanında gevsekçe tutup baska bir yöne bakma ihtimalinin zayıf oldugunu Neville'e söylememeyi
tercih etti. "Dinle, Neville, sen birkaç dakikalıgına Ron ve Hermione'yle çalısabilir misin? Ben de
biraz dolasıp digerlerinin ne yaptıgına bakayım."
Harry odanın ortasına gitti. Zacharias Smith'e çok tuhaf bir seyler oluyordu. Anthony Goldstein'ı
silahsızlandırmak için agzını her açısında kendi asası elinden uçup gidiyordu, oysa Anthony'nin sesi
bile çıkmıyor gibiydi. Harry'nin esrarı çözmek için çok bakınması gerekmedi:
509
Fred ve George, Smith'in bir iki metre uzagmdaydılar ve sırayla asalarını onun sırtına
dogrultuyorlardı.
"Kusura bakma, Harry," dedi George hemen, Harry ile göz göze gelince. "Dayanamadık."
Harry öbür çiftleri de dolastı, büyüyü yanlıs yapanların hatalarını düzeltmeye çalıstı. Ginny,
Michael Corner'la eslesmisti; gayet güzel beceriyordu, ama Michael ya çok kötüydü, ya da
Ginny'ye büyü yapmak istemiyordu. Er-nie Macmillan asasını gereksiz yere gösterisle sallayarak
açık veriyordu; Creevey kardesler hevesli ama hayli istikrarsızdılar, raflarından fırlamıs, etrafa
Page 190
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
uçusan kitapların çogundan da onlar sorumluydu. Luna Lovegood da aynı sekilde tutarsızdı, bazen
Justin Finch-Fletchley'nin asasını döndürerek elinden fırlatıyor, bazen de sadece saçlarının
dikilmesine yol açıyordu.
"Tamam, durun!" diye haykırdı Harry. "Durun! DURUN!"
Bir düdüge ihtiyacım var, diye düsündü ve derhal, en yakındaki kitap sıralarından birinin üstünde
duran bir düdük gördü. Alıp kuvvetle üfledi. Herkes asasını indirdi.
"Fena sayılmaz," dedi Harry, "ama daha da iyi olabilecegi kesin." Zacharias Smith ona dik dik
baktı. "Bir daha deneyelim."
Yeniden odada dolasmaya koyuldu, orada burada durup önerilerde bulunuyordu. Yavas yavas,
grubun performansı düzeldi. Cho ile arkadasının yanma gitmekten bir süre kaçındı, ama odadaki
her çiftin yanma iki kere gittikten sonra, artık onları ihmal edemeyecegi hissine kapıldı.
O yaklasırken, Cho, eli ayagına dolasarak, "Ah, ha-
510
yır," dedi. "Expelliarmious! Yani, ExpeUimellius Ben - ay, pardon, Marietta!"
Kıvırcık saçlı arkadasının cüppesinin yeni ates almıstı; Marietta alevleri kendi asasıyla söndürdü ve
sanki bu onun kabahatiymis gibi gözlerini Harry'ye dikip baktı.
"Beni heyecanlandırdın, daha önce gayet iyi gidiyordum!" dedi Cho Harry'ye, pismanlıkla.
"Hiç fena degildi," diye yalan söyledi Harry, ama Cho kaslarını kaldırınca, "Peki, hayır, berbattı,"
dedi. "Ama gerektigi gibi yapabildigini biliyorum, oradan seni izliyordum."
Cho güldü. Arkadası Marietta suratında hayli eksi bir ifadeyle onlara baktı, sonra da arkasını
döndü.
"Ona aldırma," diye mırıldandı Cho. "Aslında burada olmak istemiyor, gelsin diye ben zorladım.
Annesiyle babası onun Umbridge'i rahatsız edecek herhangi bir sey yapmasını yasaklamıs.
Anlıyorsun ya - annesi Bakanlık'ta çalısıyor."
"Ya senin annenle baban?" diye sordu Harry.
"Eh, onlar da benim Umbridge'e ters düsmemi yasakladılar," dedi Cho, gururla dogrularak. "Ama
eger Ced-ric'in basına gelenlerden sonra Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'le savasmayacagımı
sanıyorlarsa -"
Sustu, kafası hayli karısmıs görünüyordu. Aralarına tuhaf bir sessizlik çöktü; Terry Boot'un asası
vızıldayarak yanlarından geçti ve Alicia Spinnet'ın burnuna siddetle çarptı.
"Benim babam, Bakanlık karsıtı her eylemi çok destekler!" dedi Luna Lovegood gururla. Sesi
Harry'nin hemen
511
arkasından geliyordu; belli ki onların konusmasına kulak misafiri olmustu. Bu arada Justin
Finch-Fletchley de, uçusup basının üstüne kapanan cüppesinden kurtulmaya çalısıyordu. "Babam
hep Fudge hakkındaki her iddiaya inanacagını söyler; yani, o Fudge kim bilir kaç cincüce
öldürtmüstür! Ve tabii Esrar Dairesi'ni de korkunç zehirler gelistirmek için kullanıyor, bunları
onunla aynı fikirde olmayan herkese gizlice veriyor. Sonra onun Homçeren Kı-rangeçen'i de var -"
Cho hayretler içinde agzını açarken, Harry, "Sorma," diye mırıldandı. Cho kıkırdadı.
"Hey, Harry," diye seslendi Hermione odanın öbür yanından, "saate baktın mı?"
Harry saatine baktı, dokuzu on geçtigini görünce fena halde sasırdı. Ya hemen ortak salonlarına
gidecekler, ya da Filch tarafından yakalanıp, izin verilen bölgenin dısında oldukları için
cezalandırılacaklardı. Düdügünü çaldı; herkes "Expelliarmus" diye bagırmayı bıraktı, son birkaç asa
patırtıyla yere düstü.
"Eh, bayagı iyiydi," dedi Harry, "ama geç oldu, artık bıraksak iyi olur. Haftaya aynı saatte, aynı
yerde bulusuyor muyuz?"
"Daha önce bulusalım!" dedi Dean hevesle, birkaç kisi de basını sallayarak onayladı.
Ama Angelina hemen, "Quidditch sezonu baslamak üzere," dedi, "antrenman da yapmamız lazım!"
"Öyleyse önümüzdeki çarsamba gecesi," dedi Harry, "ek toplantılar için de o zaman karar veririz.
Hadi, artık gitsek iyi olur."
512
Yeniden Çapulcu Haritası'nı çıkardı, yedinci katta ögretmen var mı diye isaretleri dikkatle kontrol
Page 191
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
etti. Hepsini üçerli dörderli gruplar halinde yolladı, yatakhanelerine sag salim döndüklerini görmek
için endiseyle minik noktalarını izledi: Hufflepuff lar mutfaklara da giden bodrum koridoruna,
Ravenclaw'lar satonun batısındaki bir kuleye, Gryffindor'lar da Sisman Hanım'm portresine giden
koridor boyunca ilerlediler.
"Gerçekten çok ama çok iyiydi, Harry," dedi Hermi-one. Sonunda herkes gitmis, o, Harry ve Ron
kalmıslardı.
Dısarı süzüldüler ve kapının arkalarında yeniden tasa dönüsmesini izlediler. Ron, "Evet, öyleydi!"
dedi coskuyla. "Hermione'yi silahsızlandırmamı gördün mü, Harry?"
Hermione, "Bir tek kerecik," dedi. Ron'un sözleri dokunmustu ona. "Ben seni defalarca -"
"Hiç de bir tek kere degil, en azından üç kere -"
"Eh, eger kendi ayagına takılıp da asamı elimden düsürmeni de sayıyorsan -"
Ortak salona gidene kadar tartıstılar, ama Harry onları dinlemiyordu. Gerçi bir gözü Çapulcu
Haritası'nın üzerindeydi ama, bir yandan da Cho'nun ona kendisini heyecanlandırdıgını söyleyisini
düsünüyordu.
513
ON DOKUZUNCU BOLÜM
Aslan ve Yılan
Sonraki iki hafta boyunca Harry kendini sanki gögsünün içinde bir tılsım tasıyormus gibi hissetti;
Umbridge'in derslerinde onu ayakta tutan, hatta onun korkunç pörtlek gözlerine bakarken nazikçe
gülümsemesini mümkün kılan ısıl ısıl bir sırrı vardı. Harry ve D.O., Umbridge'in burnunun dibinde
ona baskaldırıyor, onun ve Bakanlık'in en çok korktugu seyi yapıyordu. Derslerde ne zaman
VVilbert Slinkhard'ın kitabını okuması gerekse, son toplantılarının memnuniyet verici anısını
düsünüyor; Neville'in nasıl da Hermione'yi silahsızlandırmayı basardıgım, Colin Cree-vey'nin üç
toplantı boyunca çaba gösterdikten sonra Engelleme Büyüsü'nde nasıl da ustalastıgını, Parvati
Patil'in nasıl da Sinsioskop'ların durdugu masayı toz edecek kadar iyi bir Eksiltme Laneti yaptıgını
hatırlıyordu.
D.O. toplantıları için sabit bir gece bulmakta çok zorlanıyordu, çünkü üç Quidditch takımının da
antrenmanlarını hesaba katmak gerekiyordu - üstelik bu antrenmanların zamanı sık sık kötü hava
kosulları nedeniyle degistiriliyordu. Ama Harry bu konuda pek üzülmüyordu; içinde-
514
ki bir his, toplantı saatlerinin önceden kestirilemez olusunun büyük ihtimalle daha hayırlı oldugunu
söylüyordu. Onları gözleyen biri varsa, belli bir düzen saptamakta zorlanacaktı.
Hermione, toplantılara çok kısa bir süre kala gün ve saatin degistirilmesi gerektiginde bütün
üyeleri yeni gün ve saatten haberdar etmek için akıllıca bir yol buldu; farklı Sina'lardan insanların
ikide bir Büyük Salon'da dolasıp birbirleriyle konusması süphe uyandırıcı olurdu çünkü. D.O.'nun
bütün üyelerine sahte birer Galleon verdi (Ron sepeti ilk gördügünde çok heyecanlandı, ciddi ciddi
altın dagıtıldıgını sanmıstı).
"Altınların kenarındaki sayıları görüyor musunuz?" dedi Hermione, dördüncü toplantının sonunda
elindeki sahte Galleon'u herkesin görecegi bir sekilde tutarak. Altın para, mesalelerin ısıgında
dolgun dolgun, sarı sarı parlıyordu. "Gerçek Galleon'larda bu, altını döken cincüceyi belirten bir
seri numarasıdır. Bu sahte paralarda ise, sayılar degisip bir dahaki toplantının gününü ve saatini
gösteriyor. Tarih degistiginde altın ısınacak, böylece cebinizde tasıyorsanız farkına
varabileceksiniz. Herkes bundan bir tane alacak; Harry bir sonraki toplantının tarihini
belirlediginde kendi altınının üzerindeki tarihi ayarlayacak ve diger paralara Degisken Büyüsü
yaptıgım için, hepsi degisip onunkiyle aynı tarihi gösterecek."
Hermione'nin sözlerini saskın bir sessizlik izledi. Odaya göz gezdirip ona dönük yüzlere baktı, hayli
bozulmus görünüyordu.
"Sey - iyi olur diye düsünmüstüm," dedi tereddütle,
515
Page 192
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"yani, Umbridge ceplerimizi tersyüz etmemizi bile istese, yanınızda bir Galleon tasımanın süpheli
bir tarafı yok, degil mi? Ama... sey, kullanmak istemiyorsanız -"
"Degisken Büyüsü yapabiliyor musun?" dedi Terry Boot.
"Evet," dedi Hermione.
"Ama o... o büyü F.Y.B.S. düzeyinde," dedi Terry cılız bir sesle.
"Ah," dedi Hermione, alçakgönüllü görünmeye çalısarak. "Ah... sey... evet, sanırım öyle."
"Nasıl oluyor da sen Ravenclaw'da degilsin?" diye sordu Terry. Hermione'ye yüzünde hayrete
benzer bir ifadeyle bakıyordu. "Böyle bir zekâyla?"
"Sey, Seçmen Sapka, Seçim sırasında beni Ravenclav/a koymayı ciddi ciddi düsünmüstü," dedi
Hermione neseli bir sesle, "ama sonunda Gryffindor'da karar kıldı. Ee, Gal-leon'ları kullanıyor
muyuz yani?"
Onaylayan mırıltıların ardından herkes gelip sepetten birer Galleon aldı. Harry göz ucuyla
Hermione'ye baktı.
"Bunlar bana neyi hatırlatıyor, biliyor musun?"
"Hayır, neyi?"
"Ölüm Yiyen'lerin yara izlerini. Voldemort birinin yara izine dokundugunda hepsininki yanıyor,
böylece ona katılmaları gerektigini anlıyorlar."
"Sey... evet," dedi Hermione usulca, "fikir aklıma oradan geldi... ama farkındaysan tarihi
üyelerimizin derisine degil, metalin üzerine kazımayı tercih ettim."
"Evet... senin yöntemini tercih ederim," dedi Harry sı-
516
rıtarak, Galleon'unu cebine koyarken. "Bunların tek tehlikesi varsa, o da yanlıslıkla harcama
ihtimalimiz."
"O biraz zor iste," dedi Ron, kendi sahte Galleon'unu matem havasıyla inceleyerek. "Gerçek
Galleon'um yok ki karıstırayım."
Sezonun ilk Quidditch maçı olan Gryffindor-Slytherin karsılasması ufukta görününce, D.O.
toplantılarına ara verildi, çünkü Angelina neredeyse her gün antrenman yapmakta ısrar ediyordu.
Quidditch Kupası'nın uzun süredir düzenlenmemis olması da yaklasan maça yönelik ilgi ve
heyecanı epey artırmıstı; Ravenclavv'larla Hufflepufflar maçın sonucuyla hararetle ilgileniyorlardı,
çünkü elbette sezon içinde onlar da bu iki takımla oynayacaktı; Bina Baskanları da, her ne kadar
sportmenlik kisvesine bürün-seler de, kendi takımlarının kazanmasını saglama konusunda azimli
görünüyorlardı. Profesör McGonagall maç haftası onlara ödev vermemeye baslayınca, Harry onun
Slytherin'i yenmeye ne kadar önem verdigini anladı.
"Su anda elinizde yeterince is var diye düsünüyorum," dedi Profesör McGonagall azametle.
Gözlerini Harry ve Ron'un üzerine çevirip, "Quidditch Kupası'm odamda görmeye alıstım, çocuklar,
onu Profesör Snape'e vermek zorunda kalmayı da hiç istemiyorum, o yüzden bos vaktinizi
antrenman yaparak degerlendirin, olur mu?" dediginde, kimse kulaklarına inanamadı.
Belli ki Snape de taraf tutmakta ondan asagı kalmıyordu; Slytherin için o kadar çok antrenman
saati ayırt-mıstı ki, Gryffindor'lar Quidditch sahasına çıkıp oynayacak zaman bulmakta güçlük
çekiyordu. Ayrıca, Slythe-
517
rin'lerin koridorlarda Gryffindor oyuncularına ugursuzluk büyüsü yaptıgına dair sikâyetlere de
kulagını tıkıyordu. Alicia Spinnet gözlerini ve agzını kapatacak kadar uzamıs kaslarla hastane
kanadına gittiginde, Snape ısrarla, kendine bir Saç-sıklastırma Büyüsü yapmaya kalktıgını söyledi
ve Alicia kütüphanede çalısırken Slytherin Tutucusu Miles Bletchley'nin ona arkasından yaklasıp
büyü yaptıgını söyleyen on dört görgü tanıgını dinlemeyi reddetti.
Harry, Gryffindor'un kazanma sansı konusunda iyimserdi; sonuçta, Malfoy'un takımına karsı hiç
maç kaybetmemislerdi. Dogru, Ron hâlâ Wood düzeyinde oynamı-yordu, ama kendini gelistirmek
için çok çalısıyordu. En zayıf tarafı, hata yaptıktan sonra kendine güvenini yitir-mesiydi; bir sayı
yiyince morali bozuluyor, sayı yemeye daha da yatkın hale geliyordu. Öte yandan, Harry onun
formda oldugu zamanlarda muhtesem kurtarıslar yaptıgını da görmüstü; en unutulmaz olanı, bir
Page 193
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
antrenmanda süpürgesinden tek elle sarkıp çok sert bir tekmeyle Quaffle'ı kendi kalesinden öbür
kaleye, orta çemberden içeri gönderisiydi; takımdaki diger oyuncular bu kurtarısın, bir süre önce
rlanda Milli Tutucusu Barry Ryan'ın Polonya'nın en iyi Kovalayıcısı Ladislaw Zamojski'ye karsı
yaptıgı kurtarıstan da iyi oldugu görüsündeydi. Fred bile, Ron'un belki de onu ve George'u
gururlandırmasımn hâlâ mümkün oldugunu ve aralarında kan bagı oldugunu itiraf etmeyi ciddi
ciddi düsünmeye basladıklarını söylemisti -Harry'ye söylediklerine göre, bu kan bagını dört yıldır
inkâr ediyorlardı.
518
Harry'yi gerçekten endiselendiren tek sey, Ron'un, Slytherin takımının daha sahaya çıkmadan
basvuracagı moral bozma taktiklerinden fazlaca etkilenmesiydi. Tabii ki Harry bu kötü niyetli
laflara dört yıl boyunca katlanmıstı, o yüzden de, "Hey, Potur, VVarrington seni cumartesi günü
süpürgenden düsürmeye yemin etmis diye duydum," gibi fısıltılar, kanını dondurmak söyle dursun,
kahkahalarla gülmesine yol açıyordu. "VVarrington'ın dümeni öyle bozuk ki, bana degil de
yanımdaki kisiye nisan alsa daha çok endiselenirdim," diye karsılık verince, Ron ve Hermione de
güldüler, Pansy Parkinson'ın yüzündeki sırıtıs ise anında silindi.
Ama Ron hakaretlerden, alaylardan ve gözdagı vermelerden olusan amansız bir saldırıya maruz
kalmamıstı hiç. Bazıları yedinci sınıfa giden ve ondan çok daha iri olan Slytherin'ler koridorlarda
yanından geçerken, "Hastane kanadında kendine yatak ayırttın mı, Weasley?" diye fısıldadıklarında
gülmüyor, yüzü açık yesil bir renk alıyordu. Draco Malfoy, Ron'un Quaffle'ı düsürüsünü taklit
ettigindeyse (ki ne zaman birbirlerinin görüs alanına girseler bunu yapıyordu), Ron'un kulakları
kızarıyor, elleri tuttugu seyi düsürmesine sebep olabilecek kadar siddetle titriyordu.
Ekim, uluyan rüzgârlar ve siddetli yagmurla kendini tüketti ve her sabah düsen kıragısıyla, açıkta
kalmıs elleri ve yüzleri ısıran buz gibi rüzgârıyla, donmus demir kadar soguk kasım geldi. Gökyüzü
ve Büyük Salon'un tavanı soluk, incimsi bir griye döndü, Hogwarts'ın etrafındaki dagların tepeleri
karla kaplandı ve satodaki sı-
519
caklık öyle düstü ki, birçok ögrenci ders aralarında koridorlarda kalın ve koruyucu ejderha derisi
eldivenler giymeye basladı.
Maç sabahı geldiginde, hava açık ve soguktu. Harry uyanınca dönüp Ron'un yatagına baktı ve onu
kollarını dizlerine dolamıs dimdik oturur, bosluga bakar halde buldu.
"yi misin?" dedi Harry.
Ron basını evet anlamında salladı, ama konusmadı. Harry ister istemez Ron'un kendine
Sümüklüböcek-kus-ma Büyüsü yaptıgı zamanı hatırladı; simdi de o zamanki gibi solgun ve
terliydi, agzını açmaya da o zamanki kadar isteksiz görünüyordu.
"Bir kahvaltıya ihtiyacın var sadece," dedi Harry cesaret verircesine. "Hadi."
çeri girdiklerinde Büyük Salon hızla dolmaktaydı, konusmalar daha bir hararetliydi ve ortalıga
daha taskın bir hava hâkimdi. Slytherin masasının yanından geçerlerken bir gürültü dalgası
yükseldi. Harry dönüp baktıgında, her zamanki yesil-gümüsi atkılara ve sapkalara ek olarak,
hepsinin yakasında taca benzeyen gümüs bir rozet oldugunu gördü. Nedense çogu Ron'a el kol
sallıyor, kahkahalarla gülüyordu. Harry yanlarından geçerken, rozetlerde ne yazdıgını görmeye
çalıstı, ama aklı fikri Ron'u oradan çabucak geçirmekte oldugu için, durup okumakla vakit
kaybetmedi.
Herkesin kırmızı-altın renklere bürünmüs oldugu Gryffindor masasında onları coskulu bir karsılama
bekliyordu, ama tezahürat Ron'un moralini yükseltecegine iyi-
520
den iyiye çökertti; kendini en yakın bos yere bıraktı, yüzünde son yemegine oturmus gibi bir ifade
vardı.
"Böyle bir ise kalkıstım ya, çatlagım herhalde," dedi boguk bir fısıltıyla. "Çatlak."
"Sersemlik etme," dedi Harry sert bir sesle, ona birkaç çesit gevrek uzatarak, "bir sey olmaz.
Heyecanlanman normal."
"Bes para etmem ben," dedi Ron çatlak bir sesle. "Berbatım. Canımı kurtarmak için bile dogru
dürüst oynayamam. Ne diye böyle bir seye girdim ki?"
Page 194
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Topla kendini," dedi Harry katı bir sesle. "Geçen gün ayagınla yaptıgın kurtarısı hatırla, Fred'le
George bile muhtesem oldugunu söyledi."
Ron, Harry'ye azap çeken gözlerle baktı.
"O bir kazaydı," diye fısıldadı ıstırapla. "Bilerek yapmadım - hiçbiriniz bakmıyorken süpürgemden
kaymıstım, yeniden üzerine çıkmaya çalısırken de kazara Quaffle'ı tekmelemisim."
"Eh," dedi Harry, bu nahos sürprizin ardından hemen toparlanarak, "sen öyle birkaç kaza daha
yap, oyun çantada keklik demektir, degil mi?"
Hermione ve Ginny, üzerlerinde kırmızı ve altın rengi atkılar, eldivenler ve rozetlerle masanın karsı
tarafında oturuyorlardı.
Ginny, "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu Ron'a. Ron gevrek kâsesinin dibinde kalmıs azıcık
süte, sanki içinde kendini bogmayı ciddi ciddi düsünüyormus gibi bakıyordu.
"Heyecanlı sadece," dedi Harry.
521
"Eh, bu iyiye isaret, insan biraz heyecanlanmayınca sınavlarda da pek basarılı olamıyor bence,"
dedi Hermi-one samimi bir edayla.
"Merhaba," dedi arkalarından hulyalı ve dalgın bir ses. Harry basını kaldırıp baktı: Luna Lovegood,
Ravenclaw masasından kalkıp gelmisti. Birçok kisi saskın saskın ona bakıyor, bazılarıysa açıkça
gülüyor, parmaklarıyla onu isaret ediyordu; kim bilir nereden buldugu, gerçek aslan kafası
büyüklügünde ve biçiminde bir sapka, kafasında düstü düsecek gibi duruyordu.
"Ben Gryffindor'u tutuyorum," dedi Luna, gereksiz bir sekilde sapkasını isaret ederek. "Bakın, ne
yapıyor..."
Elini kaldırıp sapkaya asasıyla vurdu. Sapka agzını açtı ve son derece gerçekçi bir kükremeyle
etraftaki herkesin ödünü kopardı.
"Güzel, degil mi?" dedi Luna mutlu mutlu. "Aslında ona bir yılan çignetmek istiyordum, hani
Slytherin'i tem-silen, ama yeterli vakit yoktu. Neyse... iyi sanslar, Ro-nald!"
Süzülürcesine uzaklastı. Daha Luna'nın sapkasının sokundan sıyrılamamıslardı ki, Angelina,
yanında Katie ve neyse ki Madam Pomfrey tarafından kasları normale döndürülmüs Alicia ile
birlikte, aceleyle yanlarına geldi.
"Hazır oldugunuzda," dedi, "dogruca sahaya çıkıp sartları kontrol ediyoruz, sonra da üstümüzü
degistiriyoruz."
"Birazdan geliriz," diye söz verdi Harry. "Ron'un biraz kahvaltı etmesi lazım sadece."
Ancak on dakika sonra, Ron'un baska bir sey yiyecek
522
durumda olmadıgı anlasılınca, Harry onu soyunma odalarına götürmenin en iyisi olacagına karar
verdi. Hermi-one de onlarla birlikte masadan kalktı ve Harry'yi kolundan tutup kenara çekti.
"Ron'un o Slytherin rozetlerinde ne yazdıgını görmesine izin verme," diye fısıldadı telasla.
Harry ona soran gözlerle baktı, ama Hermione uyarır-casına basını iki yana salladı; Ron, çaresiz ve
ümitsiz bir halde, agır agır yanlarına gelmisti.
"yi sanslar, Ron," dedi Hermione, parmaklarının ucunda yükselip onu yanagından öperek. "Sana
da, Harry -"
Büyük Salon'un çıkısma yürürlerken, Ron biraz kendine gelmis gibiydi. Saskın bir halde, sanki az
önce ne oldugunu anlayamıyormus gibi yanagına, Hermione'nin öptügü yere dokundu. Etrafında
olanı biteni fark edemeyecek kadar dalgın görünüyordu, ama Slytherin masasının yanından
geçerlerken, Harry merak içinde göz ucuyla taç biçimli rozetlere baktı ve üzerlerine kazınmıs
sözcükleri okudu:
Krahmızsın VJeasley
içinde bunun iyi bir sey olamayacagına dair kötü bir his uyanan Harry, Ron'u aceleyle Giris
Salonu'ndan geçirdi, tas merdivenlerden indirdi ve buz gibi açık havaya çıkardı.
Aceleyle egimli çimenlikten stada dogru giderlerken, üzerine kıragı düsmüs çim, ayaklarının
altında çatırdıyor-du. Hiç rüzgâr yoktu ve gökyüzü alabildigine inci beya-
Page 195
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
523
zıydı; bu da, görüs mesafesinin iyi olacagı ve göze dogrudan günes ısıgı girmeyecegi anlamına
geliyordu. Harry, Ron'a bu cesaret verici seylerden söz etti, ama onun kendisini dinlediginden pek
emin degildi.
Soyunma odasına girdiklerinde, Angelina çoktan üzerini degismis, digerleriyle konusuyordu. Harry
ve Ron üzerlerine cüppelerini geçirdiler (Ron birkaç dakika boyunca kendininkinin arkasını önüne
giymeye çalıstıktan sonra, Alicia haline acıyıp ona yardım etti), sonra da oturup maç öncesi
konusmasını dinlediler. nsanlar satodan sahaya sel gibi akarken, dısarıdan gelen sesler arttıkça
arttı.
"Pekâlâ, Slytherin'in maça nasıl bir kadroyla çıkacagını ögrendim," dedi Angelina, elindeki
parsömen parçasına bakarak. "Geçen seneki Vurucu'lar Derrick ve Bole bu sene yok, ama anlasılan
Montague onların yerine iyi uçan birilerini degil, her zamanki gibi bir çift gorili almıs. Crab-be ve
Goyle adında iki herif, onlar hakkında pek bir sey bilmiyorum -"
"Biz biliyoruz," dediler Harry ve Ron bir agızdan.
"Eh, süpürgenin bir ucunu öbüründen ayırt edebilecek kadar bile akıllı görünmediler benim
gözüme," dedi Angelina, parsömenini cebine sokarak, "ama ona bakarsanız, Derrick ve Bole'un yol
isaretleri olmadan sahada yönlerini nasıl bulduklarına her zaman sasırmısımdır."
"Crabbe ve Goyle da aynı kalıptan," dedi Harry.
Yüzlerce seyircinin tribünlerdeki ayak seslerini duyabiliyorlardı. Kimileri sarkı söylüyordu, ama
Harry sözleri çıkaramıyordu. Yavas yavas heyecanlanmaya baslamıstı, ancak kendi heyecanının
Ron'unkiyle kıyas ka-
524
bul etmeyecegini de biliyordu; Ron midesini tutmus, yine bosluga dalıp gitmisti, çenesi kasılmıstı,
benzi açık kül rengiydi.
"Vakit geldi," dedi Angelina alçak sesle, saatine bakarak. "Hadi millet... iyi sanslar."
Herkes ayaga kalktı, süpürgesini omzuna aldı; tek sıra halinde soyunma odasından dısarı, göz
kamastırıcı gün ısıgına çıktılar. Onlar sahaya adım atar atmaz tribünlerden bir gürleme yükseldi.
Sarkı hâlâ Harry'nin kulagına geliyordu, ama tezahürat ve ıslıklar çok daha baskındı.
Slytherin takımı onları bekliyordu. Onlar da o taç biçimli gümüs rozetlerden takmıslardı. Yeni
Kaptan Montague, Dudley Dursley gibi bir cüsseye sahipti, kıllı jambona benzeyen kapkalın kolları
vardı. Onun arkasında Crabbe ve Goyle duruyordu, hemen hemen onun kadar iriyarıy-dılar ve gün
ısıgında aptal aptal gözlerini kırpıstırıyor, yeni Vurucu sopalarını sallıyorlardı. Malfoy kenarda
durmustu, günesin ısıkları beyaz-sarı saçlarında parlıyordu. Harry'nin ona bakısını fark etti ve
parmagıyla gögsündeki taç biçimli rozete vurarak sırıttı.
"Kaptanlar, el sıkısın," diye emretti hakem Madam Hooch, Angelina ve Montague birbirlerine
yaklasırlarken. Harry, Montague'nün Angelina'nın parmaklarını ezmeye çalıstıgını görebiliyordu,
ama Angelina'nın gıkı çıkmadı. "Süpürgelerinize binin..."
Madam Hooch düdügünü dudagına götürüp üfledi.
Toplar salıverildi ve on dört oyuncu yukarı dogru fırladı. Harry göz ucuyla Ron'un kale direklerine
dogru uç-
525
tugunu gördü. Harry bir Bludger'dan kurtularak hızla yükseldi ve sahanın üzerinde genis bir tur
atarak altın bir parıltı arandı; stadın öbür tarafında Draco Malfoy da aynı seyi yapıyordu.
"Ve simdi de Johnson - Quaffle, Johnson'da, ne oyuncu bu kız ama, yıllardır aynı seyi söylüyorum,
hâlâ benimle çıkmıyor -"
"JORDAN!" diye seslendi Profesör McGonagall.
"- böyle matrak bir not düseyim dedim, Profesör, isi biraz ilginç hale getirmek için - VVarrington'ı
atlattı, Mon-tague'yü geçti ve - ahh - arkadan Crabbe'nin yolladıgı bir Bludger'a hedef oldu...
Montague, Quaffle'ı yakalıyor, Montague sahanın öbür ucuna dogru ilerliyor ve - George
VVeasley'den iyi bir Bludger, Montauge kafasına bir Bludger yedi ve Quaffle'ı düsürdü, simdi Katie
Bell aldı, Gryffindor'dan Katie Bell geri pasla Quaffle'ı Alicia Spin-net'a geçiriyor, Spinnet ilerliyor -"
Lee Jordan'ın maç anlatımı statta yankılanıyordu. Harry, kulagında uguldayan rüzgârın sesi ve
Page 196
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bagıran, yuhalayan, sarkı söyleyen seyircilerin gürültüsü arasında onu elinden geldigince
dinlemeye çalısıyordu.
"- Warrington'dan sıyrıldı, bir Bludger'dan kurtuldu - iyi yırttın, Alicia - seyirci maça bayıldı
resmen, dinlese-nize bir, ne sarkısı söylüyorlar öyle?"
Lee dinlemek için anlatıma ara verdi. Sarkı, tribünde yesilli gümüslü Slytherin'lerin oturdugu
bölümden giderek yükseldi ve anlasılır hal aldı:
526
"Hiçbir haltı tutamaz Weasley, Kapatamaz tek bir çemberi, Hadi Slytherin, söyle simdi: Kralımızsın
Weasley.
"Bir çöplükte dogmus Weasley, Quaffle'ı hep alır içeri, Galibiyetimizin garantisi, Kralımızsın
VVeasley."
"- ve Alicia tekrar Angelina'ya veriyor!" diye bagırdı Lee. Az önce duydukları yüzünden içi
burularak havada yön degistiren Harry, Lee'nin sarkının sözlerini bastırmaya çalıstıgını biliyordu.
"Yürü, Angelina - Tutucu'yla karsı karsıya! - ATIYOR - VE - ahhh..."
Slytherin Tutucusu Bletchley atısı kurtarmıstı; Quaffle'ı Warrington'a attı, VVarrington fırlayıp
Alicia ile Katie arasından zikzak yaparak geçti; o, Ron'a yaklasırken, asagıdan gelen sarkı giderek
yükselmeye basladı.
"Kralımızsın VVeasley, Kralımızsın VJeasley, Quaffle'ı hep alır içeri, Kralımızsın Weasley."
Harry'nin elinde degildi: Ron'u izlemek için, Snitch'i aramayı bırakıp Atesoku'nu ona dogru çevirdi.
Sahanın öbür ucunda tek basına duran Ron, iriyan VVarrington hızla ona dogru giderken üç kale
direginin önünde süzülüyordu.
527
"- ve Warrington Quaffle'la ilerliyor, Warrington kaleye dogru gidiyor, Bludger menzilinin dısında,
önünde sadece Tutucu var -"
Asagıdaki Slytherin tribününden sarkı dalga dalga yükseldi:
"Hiçbir haltı tutamaz Weasley, Kapatamaz tek bir çemberi..."
"- simdi Gryffindor'un yeni Tutucusu Weasley ilk sınavını verecek, Gryffindor Vurucuları Fred ve
George'un kardesi ve takımdaki yeni yeteneklerden biri - hadi, Ron!"
Ama sevinç çıglıgını atan Slytherin'ler oldu: Ron dagınık bir sekilde ileri atılmıs ve Quaffle açık
kollarının arasından geçip ortadaki halkadan içeri girmisti.
"Slytherin sayı yapıyor!" dedi Lee'nin sesi, asagıdan gelen tezahüratın ve yuhalamanın arasında,
"ve Slytherin on-sıfır önde - sanssızlık, Ron."
Slytherin'ler daha da yüksek sesle sarkı söylemeye baslamıslardı:
"BÎR ÇÖPLÜKTE DOGMUS WEASLEY, QUAFFLE'I HEP ALIR ÎÇERÎ..."
"- ve Quaffle yine Gryffindor'da, Katie Bell son sürat gidiyor -" diye haykırdı Lee yigitçe, ama sarkı
öyle sagır edici bir hale gelmisti ki, sesini duyurmakta zorlanıyordu.
"GALBYETMZN GARANTS, KRALIMIZSIN WEASLEY..."
528
"Harry, NE YAPIYORSUN?" diye bagırdı Angelina, Katie'ye yetismek için hızla Harry'nin yanından
uçarken. "SE KOYULSANA!"
Harry, bir dakikadan fazla bir süredir Snitch'in nerede oldugu konusunu tamamen unutup havada
sabit durarak maçı izlediginin farkına vardı; dehset içinde, dalısa geçip yeniden sahayı turlamaya
basladı. Gözleriyle etrafı tarıyor, stadı inleten koroyu duymazdan gelmeye çalısıyordu.
"KRALIMIZSIN WEASLEY, KRALIMIZSIN WEASLEY..."
Bakındı, bakındı, ama Snitch'ten eser yok gibi görünüyordu; Malfoy da onun gibi stadın çevresinde
dönüp duruyordu. Ters yönlere giderken sahanın ortasında birbirlerinin yanından geçtiler ve Harry,
Malfoy'un avaz avaz sarkı söyledigini duydu:
"BR ÇÖPLÜKTE DOGMUS WEASLEY..."
"- ve yine Warrington'da," diye bögürdü Lee, "Pu-cey'ye veriyor, Pucey Spinnet'ı geçti, yapma
Page 197
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ama, Angelina, onu durdurabilirsin - durduramazmıssın anlasılan -ama Fred Weasley'den sıkı bir
Bludger geliyor, daha dogrusu George VVeasley'den, aman, kimin umrunda, birinden biri iste,
neyse, Warrington Quaffle'ı düsürüyor ve Katie Bell - ee - o da düsürüyor - ve Quaffle
Monta-gue'de, Slytherin Kaptanı Montague Quaffle'ı alıyor, hızla ilerliyor, hadi ama, Gryffindor,
durdurun onu!"
529
Harry, stadın ucunda Slytherin kale direklerinin arkasında uçuyor, Ron'un tarafına bakmamaya
gayret ediyordu. Slytherin Tutucusu'nun yanından geçerken, Bletch-ley'nin de asagıdaki grupla
birlikte sarkı söyledigini duydu:
"HÇBR HALTI TUTAMAZ WEASLEY..."
"- ve Pucey bir kez daha Alicia'dan sıyrıldı, kaleye dogru gidiyor, durdur onu, Ron!"
Ne oldugunu ögrenmek için Harry'nin dönüp bakmasına gerek kalmadı: Gryffindor'lardan müthis
bir inilti yükseldi, Slytherin'lerden ise çıglıklar ve alkıslar. Harry asagı baktıgında, buldog suratlı
Pansy Parkinson'm tribünlerin önünde ayaga kalkmıs, sırtı sahaya dönük, Slytherin taraftarlarına
amigoluk yaptıgını gördü. Slythe-rin'ler haykırıyordu:
"HAD SLYTHERN, SÖYLE SMD: KRALIMIZSIN WEASLEY."
Ama yirmi-sıfır hiçbir sey degildi, Gryffindor'un farkı kapatması ya da Snitch'i yakalaması için vakit
vardı hâlâ. Birkaç sayı yapınca her zamanki gibi öne geçeriz, diye cesaretlendirdi Harry kendini.
Yükselip alçalarak, saga sola salınarak diger oyuncuların arasında ilerledi, ama pesine düstügü
parlak sey çıka çıka Montague'nün saat kayısı çıktı.
Derken Ron iki sayı daha yedi. Harry'nin Snitch'i bul-
530
ma arzusu ufak ufak panige dönüsmeye baslıyordu artık. Hemen yakalayıp da oyunu bitirebilse...
"- ve Gryffindor'dan Katie Bell Pucey'den sıyrılıyor, Montague'den kurtuluyor, iyi dönüstü, Katie,
Johnson'a atıyor, Angelina Johnson Quaffle'ı alıyor, VVarrington'ı geçti, kaleye dogru ilerliyor, hadi,
Angelina - GRYFF1N-DOR SAYI YAPIYOR! Durum kırk-on oldu, Slytherin kırk-on önde ve Quaffle,
Pucey'de..."
Gryffindor tezahüratının arasında Luna'nın gülünç aslan sapkasının kükremesini duyan Harry'nin
morali biraz düzelmisti; arada sadece otuz sayı vardı, hiçbir sey degildi bu, farkı rahatlıkla
kapatabilirlerdi. Crabbe'nin roket gibi üzerine fırlattıgı bir Bludger'ı atlattı ve deli gibi Snitch'i
aramaya devam etti. Bir taraftan da Snitch'i Mal-foy görürse diye gözü onun üzerindeydi, ama
Malfoy da tıpkı onun gibi stadın çevresinde dönüp duruyor, aramaları sonuç vermiyordu...
"- Pucey, VVarrington'a gönderiyor, VVarrington'dan Montague'ye, Montague'den tekrar Pucey'ye -
derken Johnson araya giriyor, Quaffle Johnson'da, Johnson'dan Bell'e, gayet iyi gidiyorlar - iyi mi
dedim, kötü demek istemistim - Slytherin'den Goyle'un yolladıgı Bludger Bell'e çarpıyor ve Quaffle
tekrar Pucey'de..."
"BR ÇÖPLÜKTE DOGMUS VVEASLEY, QUAFFLE'I HEP ALIR ÇER, GALBYETMZN GARANTS..."
Ama Harry nihayet onu görmüstü: Pır pır kanat çır-
531
pan minik Altın Snitch, Slytherin tarafında, yerden birkaç metre yüksekte geziniyordu.
Harry dalısa geçti...
Birkaç saniye sonra, Malfoy da süpürgesinin üzerine yatmıs, yesil ve gümüs renkli bulanık bir leke
halinde Harry'nin solunda hızla gidiyordu.
Snitch, kale direklerinden birinin ayagının dibini yalayarak geçti ve tribünlerin öbür ucuna dogru
fırladı; bu yön degisikligi Malfoy'a yaradı, simdi o, Snitch'e daha yakındı; Harry Atesoku'nu
döndürdü, artık Malfoy'la kafa kaf ay aydılar...
Yerden anca bir metre kadar yukarıda giden Harry, sag elini süpürgesinden çekip Snitch'e dogru
uzandı... sagında, Malfoy da aynım yaptı; uzanıyor, yakalamaya çalısıyordu...
Her sey nefes kesici, çılgın, rüzgârlı iki saniye içinde olup bitti - Harry'nin parmakları minicik,
debelenen topun üzerine kapandı - Malfoy'un tırnakları umutsuzca Harry'nin elinin üstünü
tırmaladı - Harry süpürgesini yukarı dogru çekip dalıstan çıktı, debelenen top avcunun içindeydi;
Page 198
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Gryffindor taraftarlarından takdir çıglıkları yükseldi...
Kurtulmuslardı, Ron'un o sayıları yemesinin hiçbir önemi kalmamıstı, Gryffindor kazandıgı için
kimse onları hatırlamayacaktı -
BAM.
Belinin tam ortasına bir Bludger gelen Harry, öne fırlayıp süpürgesinden düstü. Neyse ki, Snitch'i
yakalamak için çok alçaga dalısa geçtiginden yerden sadece bir buçuk
532
iki metre kadar yüksekteydi, ama yine de donmus sahaya sırtüstü düstügünde sersemledi. Madam
Hooch'un tiz düdügünü duydu; tribünlerden yükselen ıslıklar, öfkeli bagırıslar ve yuhalamalar,
derken pat diye bir ses ve Angeli-na'nın kendinden geçmis sesi.
"yi misin?"
"Tabii ki iyiyim," dedi Harry tatsız tatsız, Angeli-na'nın elini tutup, onun kendisini ayaga
kaldırmasına izin vererek. Madam Hooch hızla, yukarıda gezinen bir Slytherin oyuncusuna dogru
gidiyordu, ama Harry bu açıdan onun kim oldugunu çıkaramıyordu.
"Su Crabbe serserisiydi," dedi Angelina kızgın kızgın, "Snitch'i aldıgım görür görmez Bludger'ı
üzerine gönderdi - ama kazandık, Harry, kazandık!"
Harry arkasında birinin burnundan soludugunu duydu ve Snitch'i hâlâ sıkı sıkı elinde tutarak
döndü: Draco Malfoy yakına inmisti. Hiddetten suratı bembeyaz kesilmis olmasına karsın, hâlâ
alaylı alaylı gülmeyi becerebili-yordu.
"Demek VVeasley'nin kellesini kurtardın, ha?" dedi Harry'ye. "Daha kötü Tutucu görmedim hiç...
ne de olsa bir çöplükte dogmus... sarkı sözlerimi begendin mi, Potter?"
Harry cevap vermedi. Arkasını döndü, takım arkadasları tek tek yere inmeye baslamıstı, çıglıklar
atıyor, havayı yumrukluyorlardı. Ron hariç. O, kale direklerinin orada süpürgesinden inmis,
görünüse göre tek basına agır agır soyunma odasına gidiyordu.
"Birkaç dize daha yazmak istemistik!" diye seslendi Malfoy, Katie ve Alicia Harry'yi kucaklarken.
"Ama sis-
533
man ve çirkinle kafiyeli bir sey bulamadık - annesi hakkında da bir seyler olsun diyorduk da -"
"Suna bak, kedi uzanamadıgı cigere pis dermis/-' dedi Angelina, yüzünde tiksinti dolu bir ifadeyle
Malfoy'a bakarak.
"- ise yaramaz zavallı''yla giden bir sey de bulamadık -babası için hani -"
Fred ve George, Malfoy'un neden bahsettiginin farkına varmıslardı. Tam Harry'nin elini sıkıyorlardı
ki, kaskatı kesildiler, dönüp Malfoy'a baktılar.
"Bosverin!" dedi Angelina hemen, Fred'i kolundan tutarak. "Bosver, Fred, bırak bagırsın, yenildi
diye böyle kızgın, kendini begenmis küçük -"
"- ama VVeasley'leri seviyorsun sen, degil mi, Potter?" dedi Malfoy, alaylı alaylı. "Tatillerini falan
onlarla geçiliyorsun, degil mi? Pis kokularına nasıl katlanabiliyorsun anlamıyorum, ama herhalde
Muggle'lar tarafından yetistirilince, Weasley'lerin agılı bile fena gelmiyordur insana —"
Harry, George'u sıkı sıkı tuttu. Bu arada, Angelina, Alicia ve Katie hep birlikte, Fred'in Malfoy'un
üzerine atlamasını güç bela engelliyorlar, Malfoy ise kahkahalarla gülüyordu. Harry, Madam
Hooch'a bakındı, ama o hâlâ kurala aykırı Bludger saldırısından dolayı Crabbe'yi has-lamakla
mesguldü.
"Ya da belki," dedi Malfoy, geri giderken pis pis sırıtıp, "kendi annenin evinin nasıl koktugunu
hatırlayabili-yorsundur, Potter, belki Weasley'lerin les gibi evi de sana o kokuyu hatırlatıyordur -"
Harry, George'u bıraktıgının farkına bile varmadı; tek
534
bildigi, bir saniye sonra ikisinin de Malfoy'un üzerine dogru kostuguydu. Bütün ögretmenlerin
izledigini tamamen unutmustu: Tek istedigi, Malfoy'un canını yakabüdi-gince yakmaktı; asasını
çekecek vakti bile olmadıgından, Snitch'i tutan yumrugunu var gücüyle Malfoy'un midesine indirdi
-
"Harry! HARRY! GEORGE! HAYIR!"
Page 199
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Çıglık çıglıga bagıran kızların seslerini duyabiliyordu; Malfoy'un feryadını, George'un küfürler
savurdugunu, bir düdügün öttügünü ve etrafındaki kalabalıgın bögür-dügünü de; ama hiçbiri
umrunda degildi. Civardaki biri "Impedimenta!" diye bagırana ve Harry büyünün gücüyle sırtüstü
devrilene kadar, Malfoy'un vurabildigi her yerine vurmaya çalısmaktan vazgeçmedi.
"Ne yaptıgınızı sanıyorsunuz?" diye bagırdı Madam Hooch, Harry ayaga fırlarken. Anlasılan
Engelleme Büyüsü'nü yapan oydu; bir elinde düdügü, digerindeyse asası vardı; süpürgesi ise
birkaç metre ötede terk edilmis halde duruyordu. Malfoy yerde iki büklüm yatıyor, inleyip sızlıyor,
burnundan kan geliyordu; George'un dudagı sismisti; Fred hâlâ üç Kovalayıcı'dan kurtulmak için
debeleniyordu, Crabbe ise arkada durmus kıs kıs gülüyordu. "Böyle rezillik görmedim - hemen
satoya, ikiniz de, dogruca Bina Baskam'nızın odasına! Yürüyün! Hemen!"
Harry ve George soluk soluga yürümeye basladılar, birbirlerine tek kelime bile etmediler.
Kalabalıgın ugultusu ve yuhalamaları giderek uzaklastı, Giris Salonu'ndan içeri adım attıktan sonra
ise artık kulaklarına kendi ayak seslerinden baska ses gelmez oldu. Harry, Malfoy'un çe-
535
nesine vurarak bereledigi sag yumrugunun içinde bir seyin hâlâ debelendiginin farkına vardı.
Basını indirip baktıgında, Snitch'in gümüs kanatlarının parmaklarının arasından çıkmıs, kurtulmak
için var gücüyle mücadele ettigini gördü.
Daha odasının kapısına varmamıslardı ki, Profesör McGonagall koridorda onlara yetisti. Bir
Gryffindor atkısı takmıstı, ama sinirden mosmor bir yüzle onlara dogru yürürken, titreyen elleriyle
atkıyı boynundan koparırcasına çekip çıkardı.
"çeri!" dedi hiddetle, kapıyı göstererek. Harry ve George içeri girdiler. Profesör McGonagall
masasının arkasına geçti ve onlara döndü, Gryffindor atkısını yere fırlatırken sinirden titriyordu.
"Ee?" dedi. "Ömrümde böyle utanç verici sey görmedim. Bire iki! Ne diyeceksiniz bakalım?"
"Malfoy bizi kıskırttı," dedi Harry, gergin gergin.
"Kıskırttı mı?" diye bagırdı Profesör McGonagall. Masasına öyle bir yumruk indirdi ki, ekose teneke
kutu yana dogru kayıp yere düstü ve patladı, her tarafa Zencefilli Keler'ler saçıldı. "Yenilmisti,
degil mi? Tabii sizi kıskırtmak isteyecek! Peki, ne söyledi de siz ikiniz kalkıp -"
"Annemle babama hakaret etti," diye homurdandı George. "Harry'nin annesine de."
"Ama bu isi çözmeyi Madam Hooch'a bırakacagınıza, ikiniz bir Muggle düellosu sunmaya karar
verdiniz, öyle mi?" diye kükredi Profesör McGonagall. "Farkında mısınız ne -?"
"Ehem, ehem."
536
Harry ve George hızla arkalarına döndüler. Dolores Umbridge, iri bir kurbagaya adamakıllı
benzemesine sebep olan yesil tüvit bir pelerin giymis, kapı agzında duruyordu. Yüzünde,
Harry'nin, eli kulagındaki bir ıstırabın habercisi olarak görmeye alıstıgı o korkunç, ugursuz, mide
bulandırıcı gülümseme vardı.
"Yardım edebilir miyim, Profesör McGonagall?" diye sordu Profesör Umbridge, en zehirli tatlı
sesiyle.
McGonagall'ın yüzüne kan hücum etti.
"Yardım mı?" diye tekrarladı, sinirli sinirli. "Yar-dzm'dan neyi kastediyorsunuz?"
Profesör Umbridge biraz daha içeri girdi, yüzünde hâlâ o mide bulandırıcı gülümseme vardı.
"Biraz daha otoriteye sükran duyabilirsiniz diye düsünmüstüm de."
Profesör McGonagall'ın burun deliklerinden kıvılcımlar çıksa Harry sasırmazdı.
"Yanlıs düsünmüssünüz," dedi McGonagall, Umbridge'e arkasını dönerek.
"Simdi, siz ikiniz beni iyi dinleyin. Malfoy'un sizi nasıl kıskırttıgı umrumda degil, ailenizin var olan
bütün üyelerine hakaret etmis olsa da umrumda degil, davranısınız igrençti, ikinize de bir haftalık
ceza veriyorum! Bana öyle bakma, Potter, hak ettin bunu! Ve ikinizden biri bir daha -"
"Ehem, ehem."
Profesör McGonagall ya sabır dercesine gözlerini yumup yeniden Profesör Umbridge'e döndü.
"Evet?"
537
"Bence cezaya bırakılmaktan daha fazlasını hak ediyorlar/' dedi Umbridge, gülümsemesi yüzüne
Page 200
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 35 ziyaretçi (57 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol