|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bana çok fena kızgın, mesele de su ki, Orman'da epey sözleri geçiyor... burdaki en akıllı yaratıklar
onlar."
"O yüzden mi buradayız, Hagrid?" diye sordu Hermione. "At-adamlar yüzünden mi?"
"Aa, hayır," dedi Hagrid, önemsemezcesine basını iki yana sallayarak, "hayır, onlar yüzünden
degil. E tabii durumu iyice karıstırabilirler, evet... ama birazdan göreceksiniz ne demek istedigimi."
Bu anlasılmaz lafın ardından sustu ve hızlandı. Attıgı her adım için Harry ve Hermione'nin üç adım
atması gerekiyordu, o yüzden de ona yetismekte zorlanıyorlardı.
883
Patikadaki otlar gittikçe gürlesiyordu, agaçlar da o dar sıklasıyordu ki, Orman'm derinliklerine
indikçe ortc lık aksam gibi karanlık olmaya basladı. Kısa süre sonra, Hagrid'in onlara Testral'leri
gösterdigi açıklıgı epey geçmislerdi, ama Harry tedirginlik duymuyordu; ta ki Hag-rid beklenmedik
bir sekilde patikadan ayrılıp agaçların arasından geçerek Orman'm karanlık kalbine dogru
ilerlemeye baslayana dek.
"Hagrid!" dedi Harry, Hagrid'in rahat rahat üzerinden geçtigi sık ve karısık çalıların arasından güç
bela ilerleyerek. Daha önce bir kez Orman'daki patikadan ayrıldıgında basına gelenleri gayet iyi
hatırlıyordu. "Nereye gidiyoruz?"
"Biraz daha ileri," dedi Hagrid, omzunun üstünden. "Hadi, Harry... birbirimize yakın durmamız
lazım artık."
Hagrid'e yetismek bayagı çetin isti, onun örümcek agıymıs gibi kolayca içinden geçtigi dallar ve
çalılıklar Harry ve Hermione'nin cüppelerine takılıyor, sık sık da üstlerine baslarına öyle bir
dolasıyordu ki, dakikalarca durup onları çözmek zorunda kalıyorlardı. Çok geçmeden, Harry'nin
kollarıyla bacakları kesik ve çizik içinde kalmıstı. Artık Orman'in öyle derinliklerine girmislerdi ki,
Harry bazen los ısıkta Hagrid'e baktıgında sadece devasa, karanlık bir siluet görebiliyordu.
Etraflarım saran sessizlikte, herhangi bir ses tehdit edici görünüyordu. Bir dal parçasının kırılması
bile yüksek sesle yankılanıyor, en ufak bir hareketin çıkardıgı hısırtı, masum bir serçeden bile
çıkmıs olsa, Harry'nin los ısıkta etrafına bakınıp bir suçlu araması-
884
1
na neden oluyordu. Orman'ın bu kadar derinliklerine girip de herhangi bir yaratıkla
karsılasmadıgım olmadı hiç, diye düsündü; bu durum ona hayli tekinsiz göründü.
"Hagrid, asalarımızı aydınlatsak olur mu?" dedi Her-mione usulca.
"Sey... tamam," diye fısıldadı Hagrid. "Aslına bakarsanız -"
Birden durdu ve arkasına döndü; Hermione ona çarpıp arka üstü devrildi. Harry onu Orman
zeminine yapısmadan yakaladı.
"Belki biraz dursak iyi olacak, böylece sizi... bilgilen-direbilirim," dedi Hagrid. "Yani, oraya
varmadan."
"Güzel!" dedi Hermione, Harry onu ayaga kaldırırken. kisi de "Lumos!" diye fısıldadılar ve
asalarının ucunda birer ısık belirdi. ki titrek ısının los ısıgında Hagrid'in yüzü ortaya çıktı ve Harry
bir kez daha onun tedirgin ve üzgün oldugunu gördü.
"Pekâlâ," dedi Hagrid. "Seyy... simdi... mesele su ki..."
Derin bir soluk aldı.
"Sey, büyük ihtimalle bugün yarın tekmeyi yiyecegim," dedi.
Harry ve Hermione önce birbirlerine, sonra yine ona baktılar.
"Ama bu kadar dayandın -" dedi Hermione tereddütle. "Niye simdi öyle düsünüyorsun -"
"Umbridge odasına Burnuk'u sokanın ben oldugumu sanıyor."
"Sen miydin peki?" dedi Harry, kendine engel olama-dan.
885
"Hayır, hiç de degildim!" dedi Hagrid içerleyerek. "Sihirli yaratıklarla ilgili bir sey oldugu dakkada
benimle ilgisi oldugunu düsünüyor. Biliyorsunuz, döndügümden beri beni sepetlemenin yolunu
arıyor. Gitmek istemiyorum tabii, ama... sey... size birazdan anlatacagım özel durum olmasaydı,
hiç durmaz, hemen su anda giderdim, Trelawney'ye yaptıgı gibi bu isi bütün okulun önünde
yapmasına izin vermezdim."
Page 331
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry'den de, Hermione'den de itiraz sesleri yükseldi, ama Hagrid kocaman elini sallayarak onları
susturdu.
"Dünyanın sonu degil. Burdan çıktıgımda Dumble-dore'a yardım edebilirim, Yoldaslık'a faydalı
olabilirim. Sizin de basınızda Grubbly-Plank olacak, sınavlarınızı zorlanmadan geçersiniz..."
Sesi titredi ve sustu.
Hermione kolunu oksamaya hamle edince, "Benim için endiselenmeyin," dedi çabucak. Sonra
yeleginin cebinden devasa benekli mendilini çıkarıp gözlerini sildi. "Bakın, mecbur olmasaydım
bunu size anlatmazdım. Yani, gidersem... sey, gitmeden önce... mutlaka birine anlatmam lazım...
çünkü siz - siz ikinizin bana yardım etmesi gerekiyor. sterse, Ron'un da."
"Tabii ki sana yardım edecegiz," dedi Harry hemen. "Ne yapmamızı istiyorsun?"
Hagrid siddetle burnunu çekti ve hiçbir sey demeden Harry'nin omzunu öyle kuvvetle sıvazladı ki,
Harry yana dogru devrilip bir agaca çarptı.
"Evet diyeceginizi biliyordum," dedi Hagrid, mendilinin
içine, "ama hiç... asla... unutmayacagım... eh... hadi... surada, biraz ötede... dikkatli olun,
ısırganlar var..."
Bir on bes dakika daha hiç konusmadan yürüdüler; Harry tam agzım açmıs, daha ne kadar
yürümeleri gerektigini soracaktı ki, Hagrid sag kolunu havaya kaldırıp "dur" isareti verdi.
"Aman yavas," dedi alçak sesle. "Çok sessiz olun..."
Ses çıkarmadan ilerlediler. Harry, önlerinde büyük, neredeyse Hagrid'in boyunda, hafif egimli bir
toprak tepecigi oldugunu gördü ve bunun devasa bir yaratıgın ini oldugunu düsünerek dehsete
kapıldı. Tepecigin etrafındaki agaçlar köklerinden sökülmüstü; topragın çıplak bir bölümünden
yükseliyordu, agaç gövdelerinden ve dallardan olusan bir yıgınla çevriliydi. Harry, Hermione ve
Hagrid'in arkasında durdukları bu yıgın, tepecik için dogal bir çit ya da barikat olusturuyor gibiydi.
"Uyuyor," diye fısıldadı Hagrid.
Gerçekten de, Harry sanki devasa bir çift akciger çalısıyormus gibi uzaktan uzaga, ritmik bir
guruldama duyabiliyordu. Göz ucuyla Hermione'ye baktı; Hermione, agzı hafif açık, gözlerini
tepecige dikmisti. Tam anlamıyla dehsete düsmüs görünüyordu.
"Hagrid," dedi, uyuyan yaratıgın sesinden zar zor anlasılan bir fısıltıyla, "kim o?"
Bu soru Harry'ye çok tuhaf geldi... "Ne o?" diye sormaya hazırlanıyordu kendisi.
"Hagrid, ama demistin ki -" dedi Hermione, simdi asası elinde titriyordu, "hiçbiri gelmek istemedi
demistin!"
Harry bir ona bir Hagrid'e baktı, sonra, birden neler
887
oldugunu anlayarak, tekrar dönüp tepecige baktı ve nefesini hızla içine çekti.
Onun, Hermione'nin ve Hagrid'in rahatlıkla üstünde durabilecekleri kadar büyük tepecik derin,
hırıltılı nefeslerle yavas yavas inip kalkıyordu. Bir tepecik degildi bu. Egimli bir sırttı, sahibi de belli
ki -
"Eh - hayır - gelmek istemedi," dedi Hagrid, çaresiz bir sesle. "Ama onu getirmek zorundaydım,
Hermione, getirmek zorundaydım!"
"Ama neden?" diye sordu Hermione, sesi aglamaklı çıkıyordu. "Neden - ne - ah, Hagrid"
"Biliyordum ki onu buraya getirirsem," dedi Hagrid, onun da sesi aglayacakmıs gibiydi, "ve - ve
ona biraz yol yordam ögretirsem - dısarı çıkarıp herkese onun zararsız oldugunu gösterebilirim!"
"Zararsız ha!" dedi Hermione tiz bir sesle. Hagrid panik içinde "hisst" deyip susması için el kol
hareketleri yaparken, önlerindeki muazzam yaratık yüksek sesle hırıldanıp uykusunda döndü.
"Bastan beri seni yaralayan o, degil mi? O yüzden böyle yara bere içindesin!"
"Kendi gücünün farkında degil!" dedi Hagrid içtenlikle. "Hem düzeliyor, artık eskisi kadar
bogusmuyor -"
"Demek bu yüzden dönmen iki ay sürdü!" dedi Hermione, dalgın dalgın. "Ah, Hagrid, madem
gelmek istemiyordu, niye onu getirdin? Kendi halkıyla daha mutlu olmaz mıydı?"
"Onu itip kakıyorlardı, Hermione, çok küçük diye!" dedi Hagrid.
"Küçük mü?" dedi Hermione. "Küçük mü?"
"Hermione, onu orada bırakamazdım," dedi Hagrid, simdi bereli yüzünden sakalına gözyasları
Page 332
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
akıyordu. "Çünkü - benim kardesim o!"
Hermione, agzı bir karıs açık, ona bakakaldı.
"Hagrid, 'kardes' derken," dedi Harry usulca, "acaba -?"
"Sey - üvey kardes," diye düzeltti Hagrid. "Anlasılan annem babamdan ayrılınca baska bir devle
birlikte olmus, bu Grawp'u dogurmus -"
"Grawp mu?" dedi Harry.
"Evet... sey, en azından kendi söylediginde adı öyle çıkıyor," dedi Hagrid heyecanla. "Pek ngilizce
konusamıyor... ona ögretmeye çalısıyorum... neyse, annem onu da beni sevdiginden daha çok
sevmemis anlasılan. Çünkü disi devlerin önem verdigi sey, iyice iri çocuklar yapmaktır, bu da bir
dev için biraz bücür kaçıyor - anca bes metre falan -"
"Tabii ya, minnacık!" dedi Hermione, korku dolu bir alaycılıkla. "Kesinlikle çok ufak!"
"Hepsi onu tepeliyordu - onu orada öylece bırakamazdım -"
"Madam Maxime onu getirmek istedi mi peki?" diye sordu Harry.
"O - sey, benim için önemli oldugunu anladı," dedi Hagrid, devasa ellerini ovusturarak. "Ama -
ama dogrusunu isterseniz, bir süre sonra ondan biraz usandı... biz de geri dönerken yolda
ayrıldık... ama kimseye söylemeyecegine söz verdi..."
"Onu kimseye fark ettirmeden getirmeyi nasıl basardın?" dedi Harry.
889
"Eh iste, geri dönmek de o yüzden o kadar uzun sürdü, anlıyor musun?" dedi Hagrid. "Sadece
geceleri, yabanıl arazide falan yolculuk edebiliyorduk. Tabii istedigi zaman hayli hızlı yol alabiliyor,
ama geri dönmek istedi ikide birde."
"Ah, Hagrid, niye bırakmadın ki dönsün?!" dedi Her-mione, sökülmüs bir agacın üzerine kendini
bırakıp yüzünü ellerine gömerek. "Burada olmayı bile istemeyen vahsi bir devle ne yapacaksın?!"
"Ama, yani - 'vahsi' - biraz acımasız bir söz," dedi Hagrid, hâlâ ellerini telaslı telaslı ovusturarak.
"Kafası bozuk oldugunda bana bir iki tane salladıgını inkâr etmeyecegim, ama düzeliyor, bayagı bir
düzeliyor, yatısıyor."
"O ipler ne o zaman?" diye sordu Harry.
Az önce, en yakındaki agaçların gövdelerinin etrafından Grawp'un sırtı onlara dönük halde
uyudugu yere dogru uzanan, fidan kalınlıgındaki ipleri fark etmisti.
"Onu baglı mı tutman gerekiyor?" dedi Hermione halsizce.
"Sey... evet..." dedi Hagrid kaygıyla. "Bakın - diyorum ya - kendi gücünün farkında degil."
Harry, Orman'm bu bölümünün niye baska yaratıklardan bu kadar süphe verici bir sekilde yoksun
oldugunu simdi anlıyordu.
"Harry, Ron ve benden ne yapmamızı istiyorsun peki?" diye endiseyle sordu Hermione.
"Ona bakmanızı," dedi Hagrid çatlak bir sesle. "Ben gittikten sonra."
Harry ve Hermione birbirlerine acıyla baktılar. Harry
890
tedirgindi, Hagrid'e ne isterse istesin zaten yapacagına dair söz vermis oldugunun farkındaydı.
"Yani tam olarak nasıl - nasıl yapacagız bunu?" diye sordu Hermione.
"Yemege falan gerek yok!" dedi Hagrid hevesle. "Kendi yemegini kendi buluyor, sorun degil.
Kustur, geyiktir falan... yok, asıl, yanında olacak birilerine ihtiyacı var. Bilsem ki biri ona biraz
yardım ediyor... ona ögretiyor, hani."
Harry hiçbir sey söylemedi, dönüp önlerinde yerde yatmakta olan dev sekle baktı. Çok büyük bir
insan gibi görünen Hagrid'in aksine, Grawp tuhaf bir sekilde biçim-siz görünüyordu. Harry, büyük
toprak tepeciginin sol tarafındaki, kocaman yosunlu bir kaya sandıgı seyin Grawp'un kafası
oldugunu anlıyordu simdi. Bedene oranla bir insan kafasından çok daha büyüktü, neredeyse
yusyuvarlaktı ve egreltiotu rengi, kıvır kıvır, kısacık saçlarla kaplıydı. Kafanın üzerinde kocaman,
etli tek bir kulagın kenarı görünüyordu. Kafa, Vernon Eniste'ninkine hayli benzer bir sekilde,
dogrudan omuzların üstünden çıkıyormus gibiydi, arada neredeyse hiç boyun yoktu. Yalapsap
dikilip tutturulmus hayvan derilerinden olusan kirli kah-verengimsi bir önlüge benzeyen bir
Page 333
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
seylerin altındaki sırt ise çok genisti; Gravvp uyurken, üstündeki hayvan derileri dikis yerlerinden
geriliyor gibiydi biraz. Bacaklar bedenin altına kıvrılmıstı. Harry toprak Orman zemininde, biri
öbürünün üzerine yaslanmıs, balyoz büyüklügünde, devasa, pis, çıplak ayakların tabanlarını
görebiliyordu.
"Ona ögretmemizi istiyorsun," dedi Harry boguk bir
891
sesle. Simdi Firenze'nin uyarısının ne anlama geldigini anlıyordu. Çabası sonuç vermiyor. Vazgeçse
daha iyi olur. Tabii, Orman'da yasayan diger yaratıklar da, Hagrid'in Grawp'a ingilizce ögretmeye
yönelik sonuç vermeyen çabalarından haberdar olmalıydı.
"Evet - onunla birazcık konussanız bile yeter," dedi Hagrid umutla. "Çünkü, insanlarla
konusabilirse, onu sevdigimizi ve burada kalmasını istedigimizi anlar diyorum."
Harry dönüp Hermione'ye baktı, Hermione de yüzüne kapattıgı parmaklarının arasından ona.
"Keske Norbert dönmüs olsaydı dedirtiyor, degil mi?" dedi Harry. Hermione titrek bir kahkaha
koyverdi.
"Yapacak mısınız yani?" dedi Hagrid, Harry'nin az önce söyledigini anlamamıs gibi.
"Yani..." dedi Harry, çoktan söz verdigini hatırlayarak. "Deneriz, Hagrid."
"Sana güvenebilecegimi biliyordum, Harry," dedi Hagrid, son derece ıslak bir gülümsemeyle. Bir
kez daha mendiliyle yüzünü sildi. "Çok sık da gelmenizi istemiyorum... biliyorum, sınavlarınız
var... haftada bir kez Görünmezlik Pelerini'ni giyip buraya gelseniz, onunla biraz sohbet etseniz...
onu uyandırayım o zaman - sizi tanıstırayım -"
"Ne - hayır!" dedi Hermione, yerinden sıçrayarak. "Hagrid, hayır, uyandırma onu, cidden, hiç gerek
yok -"
Ama Hagrid önlerindeki kocaman agaç gövdesinin üzerinden atlamıs ve Grawp'a dogru ilerlemeye
baslamıstı bile. Aralarında üç metre kaldıgında, yerden uzun, kırık bir dal aldı, omzunun üstünden
Harry ve Hermione'ye
892
güven verircesine sırıttı, sonra da dalla Grawp'u sırtının ortasından sertçe dürttü.
Devden, sessiz Orman'da yankılanan bir kükreme yükseldi; tepelerindeki agaçların üzerindeki
kuslar, tünedikleri yerden cıvıldasarak yükselip uzaklastı. Bu arada, Harry ve Hermione'nin önünde
muazzam Grawp agır agır kalkıyor, dizlerinin üstünde dogrulmak için elini yere koyarken Orman
zemini sarsılıyordu. Onu kimin ve neyin rahatsız ettigini görmek için onlara döndü.
"yi misin, Grawpi?" dedi Hagrid, zorlama bir neseli sesle. Dalı havada tutarak, Grawp'u yeniden
dürtmeye hazır halde, geri geri gitti. "yi uyudun mu?"
Harry ve Hermione, devi gözden kaybetmeden gerileyebilecekleri kadar gerilediler. Grawp, henüz
sökmemis oldugu agaçların arasına diz çöktü. Açıklıgın los ısıgında gri bir dolunaya benzeyen o
hayret verici büyüklükteki suratına baktılar. Sanki yüz hatları kocaman tastan bir topun üzerine
yontulmustu. Burun kısacık ve biçimsizdi, agız yamuktu ve yarım tugla büyüklügünde sarı ve
sekilsiz dislerle doluydu; dev ölçütlerine göre küçük olan gözler, çamurlu bir yesilimsi-kahverengi
renkteydi ve mahmurluktan gözkapakları birbirine yapısmıstı. Grawp, her biri bir kriket topu
büyüklügündeki kirli parmak bogumlarını gözlerine götürüp kuvvetle ovdu. Sonra da, ansızın,
sasırtıcı bir hızla ve çeviklikle ayaklan üzerinde dogruldu.
"Aman Tanrım!" diye ciyakladı Hermione dehset içinde, Harry'nin yanından.
Grawp'un el ve ayak bileklerine baglı iplerin öbür ucundaki agaçlar tekinsiz bir sekilde gıcırdadı.
Hagrid'in
893
dedigi gibi, boyu bes metre vardı. Uykulu gözlerle etrafına bakman Grawp, plaj semsiyesi
büyüklügündeki elini uzattı, yüksek bir çam agacının üst dallarındaki bir kus yuvasını kaptı ve bas
asagı çevirip de içinde kus olmadıgını görünce hosnutsuzlukla kükredi; yuvanın içindeki
yumurtalar yere el bombaları gibi düstü, Hagrid kendini korumak için basını kollarının arasına aldı.
"Neyse, Grawpi," diye bagırdı Hagrid, baska yumurta düser mi diye tedirgin tedirgin yukarı
bakarak, "seninle tanıstırmak için arkadaslarımı getirdim. Hatırlıyor musun, getirebilirim demistim
hani? Hatırlıyor musun, küçük bir yolculuga çıkabilirim, seni onlara emanet edebilirim demistim?
Page 334
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Hatırlıyor musun, Grawpi?"
Ama Grawp alçak sesle bir kez daha kükremekle yetindi sadece; Hagrid'i dinleyip dinlemedigi,
hatta Hag-rid'den çıkan seslerin konusma oldugunu anlayıp almadıgı bile belirsizdi. Simdi de çam
agacının tepesini tutmus, kendine dogru çekiyordu, besbelli sırf bıraktıgında ne kadar ileri
fırlayacagını görmek için.
"Hayır, Grawpi, yapma öyle!" diye bagırdı Hagrid. "Digerlerini de öyle sokmustun -"
Ve tabii ki, Harry agacın köklerinin çevresindeki topragın çatlamaya basladıgını gördü.
"Sana arkadas getirdim!" diye bagırdı Hagrid. "Arkadas, bak! Asagı baksana, seni koca dalgacı,
sana arkadas getirdim!"
"Ah, Hagrid, yapma," diye inledi Hermione, ama Hagrid dalı çoktan kaldırmıstı bile. Grawp'un
dizini sertçe dürttü.
Devin tepesini bıraktıgı çam agacı tehlikeli bir biçimde sallanıp Hagrid'e çam ignesi yagdırdı.
Grawp asagı baktı.
"Bu," dedi Hagrid, çabucak Harry ile Hermione'nin yanına gidip, "Harry, Gravvp! Harry Potter! Ben
gitmek zorunda kalırsam, belki o seni ziyarete gelecek, anlıyor musun?"
Dev, Harry ve Hermione'nin orada oldugunu daha yeni fark etmisti. Onlara mahmur mahmur
bakmak için kocaman, kaya gibi kafasını asagı indirmesini büyük bir endiseyle izlediler.
"Bu da Hermione, anladın mı? Her-" Hagrid tereddüt etti. Hermione'ye dönüp, "Sana Hermi dese
sorun olur mu, Hermione? Onun için hatırlaması zor bir isim çünkü."
"Yok, yok, ne sorunu," diye cikledi Hermione.
"Bu, Hermi, Grawp! O da gelecek falan! Ne güzel, degil mi? Ha? ki arkadas - GRAWP, HAYIR!"
Birden Grawp'un eli Hermione'ye dogru hamle etti; Harry, Hermione'yi tuttugu gibi bir agacın
arkasına çekti. Grawp'un eli agacın gövdesini sıyırdı, ama sadece boslugu tuttu.
Hermione agacın arkasında Harry'ye tutunmus, titreyip inilderken, Hagrid'in, "KÖTÜ ÇOCUK,
GRAVVP!" diye bagırdıgını duydular. "ÇOK KÖTÜ ÇOCUK! KAPILMAZ ÖYLE-AH!"
Harry agacın arkasından basım uzattı ve Hagrid'in yerde yatmıs, burnunu tuttugunu gördü. Belli ki
ilgisini yitirmis olan Gravvp dogrulmus, yine çam agacını tutmus, gelebildigi kadar kendine
çekmekle mesguldü.
895
"Tamam," dedi Hagrid boguk bir sesle, bir eli kanayan burnunda, digerinde arbaletle ayaga
kalkarak, "eh... oldu iste... onunla tanıstınız ve - ve simdi artık, buraya geldiginizde sizi tanır.
Evet... sey..."
Basını kaldırıp, kayaya benzeyen yüzünde kayıtsız bir zevkle çam agacım çeken Grawp'a baktı;
kökler yerden sökülmeye baslamıs, gıcırdıyorlardı.
"Eh, sanırım bugünlük bu kadar yeter," dedi Hagrid. "Simdi - ee - simdi dönelim, ha?"
Harry ve Hermione evet anlamında baslarını salladılar. Hagrid arbaletini yine omzuna aldı ve, hâlâ
burnunu tutarak, önlerine düsüp agaçlara dogru ilerledi.
Bir süre kimse konusmadı, uzaktan gelen ve Grawp'un sonunda çam agacını söktügünü haber
veren gümbürtüyü duyduklarında bile. Hermione'nin yüzü solgun ve donuktu. Harry'nin aklına
söylenecek tek bir sey bile gelmiyordu. Biri Hagrid'in Yasak Orman'da Grawp'u sakladıgını
ögrendiginde kim bilir neler olacaktı? Bir de Harry, kendisinin, Ron'un ve Hermione'nin, Hagrid'in
devi uygarlastırma yönündeki tamamen nafile çabalarını devam ettireceklerine söz vermisti. Evet,
Hagrid sivri disli canavarların sevimli ve zararsız oldukları konusunda kendini kandırmak için
muazzam bir kapasiteye sahipti ama, nasıl olurdu da Gravvp'un insanlar arasında yasayacak
duruma gelecegi gibi bir hayale kapılırdı?
"Durun," dedi Hagrid birden, Harry ve Hermione onun hemen arkasında, kalın bir çobandegnegi
öbeginin içinden güç bela ilerlerlerken. Omzundaki okluktan bir ok çıkardı ve arbalete taktı. Harry
ve Hermione asalarını kal-
896
dırdılar; simdi yürümeyi kesmis olduklarından, onlar da yakında hareket eden bir seylerin sesini
duyabiliyorlardı.
"Hay aksi," dedi Hagrid usulca.
Page 335
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Sanırım sana söylemistik, Hagrid," dedi kalın bir erkek sesi, "artık burada hos karsılanmadıgını."
Bir an los alacalı yesil ısıkta, bir adamın çıplak gövdesi onlara dogru havada süzülüyormus gibi
göründü; sonra belin, bir atın kestane rengi vücuduyla birlestigini gördüler. At-adamm magrur,
çıkık elmacık kemikli bir yüzü ve uzun siyah saçları vardı. Hagrid gibi o da silahlıydı; omzunda bir
okluk dolusu ok ve uzun bir yay vardı.
"Nasılsın, Magorian?" dedi Hagrid temkinle.
At-adamın arkasındaki agaçlar hısırdadı ve dört bes tane daha at-adam belirdi. Harry, yaklasık
dört yıl önce Firenze'yle tanıstıgı gece karsılastıgı, siyah bedenli ve sakallı Bane'i hemen tanıdı.
Bane, Harry'yi daha önce gördügüne dair en ufak bir isaret vermedi.
"Evet," dedi, sesinde nahos bir dalgalanmayla. Hemen Magorian'a döndü. "Sanırım bu insan
Orman'da bir daha görünürse ne yapacagımız konusunda anlasmıstık, degil mi?"
" 'Bu insan' olduk demek simdi, ha?" dedi Hagrid huysuzca. "Sırf sizin cinayet islemenize engel
oldum diye mi?"
"Karısmamalıydın, Hagrid," dedi Magorian. "Bizim âdetlerimiz sizinkiler gibi degil, yasalarımız da.
Firenze bize ihanet etti, onurumuzu lekeledi."
"Bunu nereden çıkarıyorsunuz, bilmiyorum," dedi Hagrid sabırsızca. "Albus Dumbledore'a yardım
etmek dısında bir sey yapmadı -"
897
"Firenze insanların kölesi oldu," dedi, yüzünde sert, derin çizgiler olan kır bir at-adam.
"Köleymis!" dedi Hagrid igneli igneli. "Dumbledore'a bir iyilikte bulunuyor sadece -"
"insanlara bizim bilgimizi ve sırlarımızı peskes çekiyor," dedi Magorian usulca. "Böyle bir ayıbın
geri dönüsü olmaz."
"Madem öyle diyorsunuz," dedi Hagrid, omuz silke-rek. "Ama bence çok hata ediyorsunuz -"
"Sen de öyle, insan," dedi Bane, "seni uyarmıs olmamıza ragmen Ormanımız'a giriyorsun -"
"Beni dinle simdi," dedi Hagrid kızgın kızgın, "Senin için bir mahzuru yoksa, 'Ormanımız' laflarına
falan pabuç bırakacak degilim. Buraya kimin gelip kimin gittigi sana kalmaz -"
"Sana da kalmaz, Hagrid," dedi Magorian yumusak bir sesle. "Bugün geçmene izin verecegim,
çünkü yanında yavruların var -"
"Onun degil onlar!" diye araya girdi Bane küçümseyen bir ses tonuyla. "Ögrenci onlar, Magorian,
okuldan! Büyük ihtimalle hain Firenze'nin ögrettiklerinden faydalanmıslardır bile."
"Yine de," dedi Magorian sakin bir sesle, "tayları katletmek korkunç bir suçtur - masumlara
dokunmayız biz. Bugün, Hagrid, geçebilirsin. Bundan böyle, buradan uzak dur. Hain Firenze'nin
bizden kaçmasına yardım ederek at-adamlarm dostlugunu kaybettin."
"Sizin gibi bir üç bes koca katırın beni Orman'dan uzak tutmasına izin vermem!" dedi Hagrid
yüksek sesle.
"Hagrid/' dedi Hermione tiz ve dehset dolu bir sesle. Bane ile kır at-adam yeri eselemeye
baslamıslardı. "Gidelim hadi, lütfen gidelim!"
Hagrid yürümeye basladı, ama arbaleti hâlâ havadaydı, gözleriyse tehditkâr bir sekilde Magorian'ın
üzerindeydi.
"Orman'da ne sakladıgını biliyoruz, Hagrid!" diye seslendi Magorian arkalarından, at-adamlar
gözden kaybolurken. "Ve hosgörümüzün sınırına dayandık!"
Hagrid arkasına döndü, dogruca Magorian'ın üstüne gidecekmis gibiydi.
"Burada oldugu sürece ona katlanacaksınız, bu Orman sizin oldugu kadar onun da Ormanı!" diye
bagırdı. Bu arada Harry ve Hermione, onu durdurmak için köstebek derisi paltosuna yapısmıs,
bütün güçleriyle itiyorlardı. Hagrid, hâlâ kasları çatık halde, asagı baktı; ikisinin onu ittigini
gördügünde, yüzündeki ifade hafif bir saskınlıga dönüstü; hiç hissetmemis gibi görünüyordu.
"Sakin olun bakalım," dedi, dönüp yürümeye baslayarak. Harry ve Hermione soluk soluga onun
arkasına düstüler. "Kahrolası koca katırlar, ha?"
"Hagrid," dedi Hermione tıknefes halde, gelirken geçtikleri ısırganları ucu ucuna sıyırarak,
"at-adamlar Orman'da insan istemiyorlarsa, görünen o ki Harry ve ben -"
"Aman, ne dediler duydunuz iste," dedi Hagrid hiç önemsemeden, "taylara - yani çocuklara zarar
vermezler. Neyse, zaten o güruhun bizi itip kakmasına izin veremeyiz."
Page 336
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry Hermione'ye, "yi denemeydi," diye fısıldadı. Hermione ise süngüsü düsmüs görünüyordu.
Sonunda yeniden patikaya çıktılar ve bir on dakika
899
sonra agaçlar seyrelmeye basladı; yine yer yer açık mavi gökyüzünü görebilmeye ve uzaktan
belirgin tezahürat ve bagırtılar duymaya basladılar.
"Yine sayı mı oldu?" diye sordu Hagrid, Quidditch stadyumu görüs mesafesine girince agaçların
korunagı altında durarak. "Yoksa maç bitmistir mi diyorsunuz?"
"Bilmiyorum," dedi Hermione kederli kederli. Harry onun hayli hırpalanmıs oldugunu gördü; saçı
çalı çırpıyla ve yapraklarla doluydu, cüppesi birçok yerinden yırtılmıstı ve yüzüyle kollarında çok
sayıda çizik vardı. Kendisinin de daha iyi durumda olmadıgını tahmin ediyordu.
"Biliyor musunuz, sanırım bitti!" dedi Hagrid, kısık gözlerle stadyuma bakmaya devam ederek.
"Bakın - insanlar çıkmaya basladı bile - ikiniz acele ederseniz kalabalıga karısabilirsiniz, kimse
ayrıldıgınızı anlamaz!"
"yi fikir," dedi Harry. "Eh... sonra görüsürüz, Hagrid."
Hermione hayli titrek bir sesle, "Ona inanmıyorum," dedi, Hagrid'in duyamayacagı kadar uzaklasır
uzaklasmaz. "Ona inanmıyorum. Ona cidden inanmıyorum."
"Sakin ol," dedi Harry.
" 'Sakin ol'mus!" dedi öfkeyle. "Bir dev! Orman'da bir dev! Bir de ona ngilizce dersi vermemiz
gerekiyormus! Gidip gelirken, kana susamıs at-adam sürüsünü atlatabi-lirsek tabii! Ona -
inanmıyorum!"
"Henüz bir sey yapmamız gerekmiyor!" diye onu yatıstırmaya çalıstı Harry usulca. Akın akın satoya
dönerken laklak eden Hufflepuff ların arasına karısmıslardı. "O atılmadan önce bir sey yapmamızı
istemiyor, hiçbir zaman da atılmayabilir."
900
"Aman, yapma, Harry!" dedi Hermione kızgın kızgın. Birden durdu. Arkasındaki insanlar ona
çarpmamak için yön degistirmek zorunda kaldılar. "Tabii ki atılacak ve dogrusunu istersen, az önce
gördügümüz seyden sonra, Umbridge'i kim suçlayabilir ki?"
Bir an sessizlik oldu. Harry ona ters ters bakıyordu, Hermione'nin gözleriyse yavas yavas yasla
doldu.
"Öyle demek istemedin," dedi Harry usulca.
"Hayır... sey... tamam... istemedim," dedi Hermione, kızgın kızgın gözlerini silerek. "Ama niye
hayatını -hayatımızı- bu kadar zorlastırmak zorunda?"
"Bilmiyorum -"
•
"Kralımızsın Weasley, Krahmızsın Weasley, Quaffle'ı almadı içeri, Krahmızsın Weasley..."
"Keske su salak sarkıyı söylemeyi kesseler," dedi Hermione perisan halde, "yeterince oh
çekmediler mi?"
Sahanın oradan, egimli çimin üzerinden büyük bir ögrenci seli geliyordu.
"Ay, hadi Slytherin'lerle karsılasmadan içeri girelim," dedi Hermione.
"Her seyi tutabilir Weasley, Bos bırakmaz tek bir çemberi, Haydi Gryffindor söyle simdi:
Krahmızsın Weasley."
901
"Hermione..." dedi Harry agır agır.
Ses gittikçe yükseliyordu, ama yesil-gümüs giyinmis Slytherin'lerden degil, agır agır satoya dogru
ilerleyen ve omuzlarının üstünde tek bir kisiyi tasıyan kırmızı-altm renkli yıgından geliyordu.
"Krahmızsın Weasley, Krahmızsm "Neasley, Quaffle'ı almadı içeri, Kralımızsın YJeasley."
"Almadı mı?" dedi Hermione çok alçak sesle.
"EVET!" dedi Harry yüksek sesle.
"HARRY! HERMONE!" diye seslendi Ron, gümüs Quidditch kupasını havada sallayarak, kendinden
geçmis bir halde. "BASARDIK! KAZANDIK!"
Page 337
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ron geçerken ona ısıl ısıl yüzlerle baktılar. Satonun kapısında bir yıgılma oldu ve Ron'un kafası
girisin üstüne çok kötü çarptı, ama görünüse bakılırsa kimse onu yere indirmek istemiyordu. Hâlâ
sarkı söyleyen kalabalık, Giris Salonu'na girdi ve gözden kayboldu. Harry ve Hermione
gülümseyerek onların gidisini izlediler, ta ki "Kralımızsın Weasley"nin yankılanan son nagmeleri de
dinene dek. Sonra birbirlerine döndüler, gülümsemeleri yüzlerinden silindi.
"Haberi yarın veririz, ne dersin?" dedi Harry.
"Evet, öyle yapalım," dedi Hermione yorgun halde. "Benim hiç acelem yok."
Birlikte merdivenden çıktılar. Ön kapıya geldiklerinde
902
ikisi de içgüdüsel olarak dönüp Yasak Orman'a baktılar. Hayal gücünün bir ürünü müydü
bilmiyordu ama, Harry'ye uzakta küçük bir kus bulutunun hızla havalandıgını gördü gibi geldi,
sanki üzerine yuva kurdukları agaç az önce kökünden sökülmüstü.
• >'• u • ı
903
OTUZ BRNC BÖLÜM
S.B.D.'ler
Ron, Gryffindor'un Quidditch kupasını almasına yardımcı oldugu için öyle havalara uçmustu ki,
ertesi gün bir türlü kendine gelemedi. Maç hakkında konusmaktan baska bir sey istemiyordu, bu
yüzden de Harry ile Hermione ona Grawp'tan söz etmek için fırsat bulmakta zorlandılar. Aslında
ikisi de bunun için pek fazla gayret göstermedi; ikisi de Ron'u gerçeklere böylesine zalimce
döndürecek kisi olmaya meraklı degildi. O günün yine güzel, sıcak bir gün olmasından
yararlanarak Ron'u gölün kıyısındaki kayın agacının altında birlikte ders çalısmaya ikna ettiler;
burada baskaları tarafından duyulma ihtimalleri, ortak salonda oldugundan daha azdı. Ron önce bu
fikre pek sıcak bakmadı - koltugunun yanından geçen her Gryffindor'un sırtını sıvazlamasından pek
hosnuttu, arada bir patlak veren "Kralımızsın Weasley"lerden de. Ama bir süre sonra biraz temiz
havanın ona iyi gelebilecegini kabul etti.
Kayın agacının altına kitaplarını yayıp oturdular, Ron bu arada onlara belki de on ikinci kere,
maçtaki ilk kurtarısını anlatıyordu.
904
"Eh, yani iste, Davies'in attıgını zaten içeri almıstım, onun için kendime pek güvenmiyordum, ama
ne bileyim, Bradley öyle birden ortaya çıkıp bana dogru gelince, dedim ki - bunu yapabilirsin*. Ve
hangi tarafa uçacagıma karar vermek için bir saniyem falan vardı iste, çünkü sag çemberi
hedefliyor gibiydi -benim sagım, onun solu tabii-ama aldatmaca yapıyor gibi geldi nedense,
gözümü kararttım, sola uçtum -onun sagına yani- ve - eh iste - ne oldugunu gördünüz," diye
tamamladı alçakgönüllü bir edayla. Saçını hayli gereksizce geriye savurarak, rüzgârla dagılmıs gibi
ilginç bir sekil almasını sagladı; yakındakiler -üçüncü sınıftan, dedikodu yapan bir grup
Hufflepuff-onu duydular mı diye etrafa baktı. "Ve, bes dakika sonra, Chambers üstüme geldiginde
- Ne?" diye sordu Ron, Harry'nin yüzünü görünce cümlenin ortasında durarak. "Niye sırıtıyorsun?"
"Sırıtmıyorum," dedi Harry hemen ve Biçim Degistirme notlarına bakarak yüzünü toparlamaya
çalıstı. sin dogrusu, Ron az önce Harry'ye, tam da bu agacın altında oturmus, saçını dagıtan bir
baska Gryffindor Quidditch oyuncusunu hatırlatmıstı, hem de fena halde. "Kazandıgımıza
seviniyorum, hepsi bu."
"Evet," dedi Ron yavasça, kelimenin tadım çıkararak, "kazandık. Ginny, Snitch'i burnunun dibinden
kaptıgında Chang'ın yüzündeki ifadeyi gördün mü?"
"Agladı herhalde, degil mi?" dedi Harry acımasızca.
"Ee, evet - ama daha çok hırsından..." Ron hafifçe kaslarını çattı. "Ama yere inince süpürgesini
Page 338
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
nasıl fırlatıp attı, gördün, degil mi?"
905
"Sey -" dedi Harry.
"Ee, dogrusunu istersen... hayır, Ron," dedi Hermi-one. Derin derin içini çekip kitabını yere koydu
ve ona özür dilercesine baktı. "Aslına bakarsan, maçın Harry'yle benim gördügümüz tek bölümü,
Davies'in ilk golüydü."
Ron'un özenle dagıtılmıs saçı hayal kırıklıgıyla soldu sanki. "zlemediniz mi?" dedi cansız bir sesle,
bir birine bir öbürüne bakarak. "Benim yaptıgım kurtarısların hiçbirini görmediniz mi?"
"Sey - hayır," dedi Hermione, yatıstırmak istercesine elini ona uzatarak. "Ama Ron, bırakıp gitmek
istemedik -gitmek zorunda kaldık!"
"Ya, öyle mi?" dedi Ron, yüzü adamakıllı kızarmaya baslamıstı. "Nasıl yani?"
"Hagrid yüzünden," dedi Harry. "Devlerden geldiginden beri neden yara bere içinde oldugunu bize
anlatmaya karar vermis. Onunla birlikte Orman'a gitmemizi istedi, seçenegimiz yoktu, Hagrid
bazen nasıl olur bilirsin. Her neyse..."
Hikâye bes dakikada anlatıldı, bu sürenin sonunda Ron'un gücenmis halinin yerini, duyduklarına
kesinlikle inanamayan birinin görüntüsü almıstı.
"Birini geri getirip Orman'a mı saklamıs?"
"Evet/' dedi Harry dertli dertli.
"Hayır," dedi Ron, sanki bunu söyleyerek dogru olmasını önleyebilirmis gibi. "Hayır, olamaz."
"Eh, olmus," dedi Hermione emin bir edayla. "Grawp bes metre boyunda, altı metrelik çam
agaçlarını tutup kö-küyle birlikte sökmeyi seviyor ve beni," burnundan soludu, "Hermi diye
tanıyor."
906
Ron sinirli sinirli güldü.
"Ve Hagrid bizden...?"
"Ona ngilizce ögretmemizi istiyor, evet," dedi Harry.
"Aklını kaçırmıs," dedi Ron, hayret dolu bir sesle.
Hermione hiddetle, "Evet," dedi; Orta Düzey Biçim Degistirme'nin bir sayfasını çevirdi ve bir
baykusun opera dürbününe dönüsmesini gösteren bir dizi semaya dik dik baktı. "Evet, ben de
onun aklını kaçırdıgını düsünmeye basladım. Ama, ne yazık ki, Harry ile bana söz verdirdi."
"Eh, öyleyse sözünüzü bozacaksınız, hepsi bu," dedi Ron kararlılıkla. "Yani, hadi canım...
sınavlarımız var ve bu halimizle bile kapı dısarı edilmemize su kadarcık -" elini kaldırıp
basparmagıyla isaretparmagını birbirine neredeyse degecek kadar yaklastırdı "- bir sey kalmıs.
Hem zaten... Norbert'i hatırlıyor musunuz? Aragog'u hatırlıyor musunuz? Hagrid'in canavar
arkadaslarına bulasmanın faydasını gördük mü hiç?"
"Biliyorum da, yani - söz verdik iste," dedi Hermione ince bir sesle.
Ron saçını tekrar düzeltti, dalgın görünüyordu.
"Eh," diye içini çekti, "Hagrid henüz atılmadı, degil mi? Bu kadar dayandıgına göre, belki ders
yılının sonuna kadar dayanır ve bizim de Grawp'un yanına yaklasmamıza hiç gerek kalmaz."
*
Sato arazisi günes ısıgında, henüz boyanmıs gibi ısıl ısıldı; bulutsuz gökyüzü, pürüzsüzce parlayan
gölde kendine gülümsüyordu; saten gibi yesil çimenler arada sırada tatlı bir meltemle
dalgalanıyordu. Haziran gelmisti,
907
ama besinci sınıflar için bu, tek bir sey ifade ediyordu: S.B.D.'ler nihayet gelip çatmıstı.
Ögretmenleri artık onlara ev ödevi vermiyordu; dersleri, ögretmenlerin sınavda gelmesi ihtimalini
en fazla gördükleri konuların tekrarlanmasına ayrılmıstı. Bu azimli, hummalı hava, S.B.D.'ler hariç
her seyi Harry'nin kafasından çıkarmıstı, sadece ksir derslerinde ara sıra, Lu-pin'in Snape'e
Zihinbend derslerine devam etmesi gerektigini söyleyip söylemedigini merak ettigi oluyordu.
Söylediyse eger, Snape simdi Harry'yi göz ardı ettigi gibi Lu-pin'i de kulak arkası etmis olmalıydı.
Harry'ye göre hava hostu; Snape'le ek ders yapmadan da yeterince mesgul ve gergindi zaten.
Page 339
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Neyse ki bugünlerde Hermione de Zihinbend konusunda onun basının etini yiyemeyecek kadar
mesguldü; vaktinin çogunu kendi kendine mırıldanarak geçiriyordu ve günlerdir saga sola yeni cin
giysileri bırakmamıstı hiç.
S.B.D.'ler yaklasırken garip davranan sadece Hermione degildi. Ernie Macmillan, insanları ders
tekrarlan konusunda sorguya çekmek gibi sinir bozucu bir alıskanlık edinmisti.
Bitkibilim önünde kuyruk olduklarında, gözlerinde manyakça bir parıltıyla Harry ve Ron'a, "Sizce
günde kaç saatinizi ayınyorsunuzdur?" diye sordu.
"Bilmem," dedi Ron. "Birkaç saat."
"Sekizden az mı, çok mu?"
"Az sanırım," dedi Ron, biraz telasa kapılmıs görünüyordu.
"Ben sekiz saat yapıyorum," dedi Ernie, gögsünü ge-
908
rerek. "Sekiz ya da dokuz. Her gün kahvaltıdan önce bir saat çalısıyorum. Ortalamam sekiz. yi bir
hafta sonu gününde on saat yapabiliyorum. Pazartesi dokuz buçuk saat çalıstım. Salı o kadar iyi
degildi - sadece yedi çeyrek saat. Sonra çarsamba günü —"
Profesör Sprout tam o noktada onları üç numaralı seraya sokup da Ernie'nin hikâyesini yarıda
bırakınca, Harry buna sükretti.
Bu arada, Draco Malfoy panik yaratmanın yeni bir yöntemini bulmustu.
Sınavlar baslamadan birkaç gün önce ksir sınıfı dısında Crabbe ile Goyle'a yüksek sesle, "Tabii
önemli olan ne bildigin degil," demisti, "kimi tanıdıgın. Benim babam Büyücülük Sınavları
Yönetimi'nin baskanıyla -ihtiyar Gri-selda Marchbanks'le- yıllardır ahbap, bize aksam yemegine
gelir falan."
Hermione, "Sizce dogru mu bu?" diye telasla fısıldadı Harry ve Ron'a.
Ron, dertli dertli, "Dogruysa elimizden bir sey gelmez," dedi.
"Dogru oldugunu sanmıyorum," dedi Neville alçak sesle arkalarından. "Çünkü Griselda Marchbanks
büyükannemin arkadasıdır, Malfoy'lardan hiç söz etmedi."
"Nasıl biridir, Neville?" diye sordu Hermione hemen. "Sert midir?"
"Biraz büyükannem gibi aslında," dedi Neville kısık bir sesle.
"Ama onu tanımak, sansını azaltmaz, degil mi?" dedi Ron ona, cesaret verircesine.
909
"Bir sey fark edecegini sanmıyorum," dedi Neville, daha da zavallı bir sekilde. "Büyükannem,
Profesör Marchbanks'e benim babam kadar iyi olmadıgımı söyleyip duruyor hep... eh...
büyükannemin nasıl biri oldugunu St Mungo'da gördünüz..."
Neville gözlerini dikip yere baktı. Harry, Ron ve Hermione bakıstılar, ama ne diyeceklerini
bilemediler. Neville büyücü hastanesindeki karsılasmalarından ilk kez söz etmisti.
Bu arada, konsantrasyon, zihin kıvraklıgı ve uyanıklıga yardımcı olacak seyler için besinci ve
yedinci sınıf ögrencileri arasında bir karaborsa serpilip gelismisti. Ravenclaw altıncı sınıftan Eddie
Carmichaerın onlara teklif ettigi Baruf-fio'nun Beyin çin Hayatsuyu da Harry ile Ron'un aklını
çel-misti; Carmichael bir önceki yaz aldıgı dokuz tane "Olaganüstü" S.B.D/sini sırf bunlara borçlu
olduguna yemin ediyor ve yarım litreye sadece on iki Galleon istiyordu. Ron Harr/ye, Hogwarts'tan
ayrılıp bir is buldugu anda kendi payını ona ödeyecegi konusunda garanti verdi, ama daha onlar
anlasmayı tamamlamadan, Hermione Carmichael'ın sisesine el koymus ve içindekini tuvalete
dökmüstü bile.
"Hermione, biz onu satın almak istiyorduk!" diye bagırdı Ron.
"Aptallasma," dedi Hermione hırlarcasına. "Ha bunu almıssınız, ha Harold Dingle'ın ejderha pençesi
tozunu."
Ron hevesle, "Dingle'da ejderha pençesi tozu mu var?" dedi.
"Artık yok," dedi Hermione. "Ona da el koydum. Bunların hiçbiri ise yaramaz, biliyorsunuz."
910
"Ejderha pençesi yarar!" dedi Ron. "nanılmaz bir seymis, beynini gerçekten çalıstırıyor, birkaç
saat acayip akıllı oluyorsun - Hermione, bir tutam ver, hadi, ne zararı olacak -"
Page 340
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Bunun olur," dedi Hermione acımasızca. "Ben baktım, aslında kurutulmus Doksi pisliginden baska
bir sey degil."
Bu bilgi, Harry ile Ron'un beyin uyarıcılarına duydukları istegi törpülemeye yetti.
Sınav çizelgelerini ve S.B.D. islemlerinin ayrıntılarını ise, bir sonraki Biçim Degistirme dersinde
ögrendiler.
Sınav tarihlerini ve saatlerini tahtadan kopya ederlerken, Profesör McGonagall sınıfa, "Gördügünüz
gibi," dedi, "S.B.D.'leriniz birbirini izleyen iki haftaya yayılmıs durumda. Sabahları kuramsal
yazılıya gireceksiniz, uygulamalar da ögleden sonra. Astronomi uygulama sınavınız, elbette, gece
yapılacak.
"Simdi, sınav kâgıtlarınıza en sıkı kopya karsıtı büyülerin yapıldıgı konusunda sizi uyarmalıyım.
Sınav salonuna Otomatik-Cevap Tüy Kalemi sokmak yasak, Hatırlatmaca, Çıkarılabilen Kopya
Kolagzı ve Kendi Kendini Düzelten Mürekkep de. Korkarım ki her yıl, bir yolunu bulup Büyücülük
Sınavları Yönetimi'nin kurallarına karsı gelebilecegine inanan bir tane ögrenci çıkıyor en azından.
Umarım bu yılki, Gryffindor'dan olmaz. Yeni - Müdire-miz -" Profesör McGonagall bu kelimeyi,
yerinden çıkmamakta direten bir kire bakarken Petunia Teyze'nin yüzünde beliren ifadenin esi bir
ifadeyle söylemisti "- Bina Baskanları'ndan, kopya çekmenin büyük bir siddetle cezalan-
911
dırılacagım ögrencilerine söylemelerini istedi - çünkü sınav sonuçlarınız Müdire'nin okuldaki yeni
rejimini de etkileyecek elbette -"
Profesör McGonagall yavasça içini çekti. Harry onun sivri burnunun deliklerinin açıldıgını gördü.
"- ama bu, elinizden geleni yapmayacagınız anlamına gelmez. Kendi geleceginizi düsünmek
zorundasınız."
"Affedersiniz, Profesör," dedi Hermione, eli havada, "sonuçları ne zaman alacagız?"
"Temmuzda bir ara size bir baykus gönderilecek," dedi Profesör McGonagall.
"Mükemmel," dedi Dean Thomas, duyulabilir bir fısıltıyla, "demek ki tatile kadar üzülmemize gerek
yok," dedi.
Harry, altı hafta sonra Privet Drive'daki yatak odasında oturup S.B.D. sonuçlarını bekledigini hayal
etti. Eh, diye düsündü, hiç degilse o yaz kendisine bir posta gelecegi kesindi.
lk sınavları olan Tılsım Teorisi pazartesi sabahıydı. Harry pazar günü ögle yemeginden sonra
Hermione'yi imtihan etmeyi kabul etti, ama baslar baslamaz pisman oldu; Hermione çok
heyecanlıydı ve cevabı tam olarak dogru verip vermedigini kontrol etmek için kitabı boyuna onun
elinden çekip alıyordu. Sonunda Tılsımda Basarılar'm sivri kenarını Harry'nin burnuna çarptırdı.
Gözleri sulanan Harry kitabı ona geri verip, "Niye sen kendin yapmıyorsun?" dedi sertçe.
Bu arada Ron, parmaklan kulaklarında, iki yıllık Tılsım notlarını okuyor, dudakları sessizce
kıpırdıyordu;
912
Seamus Finnigan yerde sırtüstü yatmıs, Geçici Büyü'nün tanımım ezbere okurken, Dean de 5.
Sınıflar çin Temel Büyüler Kitabı'ndan onun söylediklerini kontrol ediyordu; temel Hareket
Büyüleri uygulamasına çalısan Parvati ve Lavender ise, kalem kutularını masanın kenarında
birbirleriyle yarıstırıyorlardı.
O aksamki yemek sakin geçti. Harry ve Ron fazla ko-nusmayıp agız tadıyla yemek yediler, bütün
gün çok çalısmıslardı. Buna karsılık Hermione ikide birde bıçagıyla çatalını yerine bırakıyor, bir
bilgiyi ya da sayıyı kontrol etmek için masanın altına dalıp çantasından kitap çıkarıyordu. Ron tam
ona dogru dürüst bir yemek yemesi gerektigini, yoksa uyuyamayacagını söylüyordu ki,
Hermione'nin elindeki çatal gevseyen parmaklarından kaydı ve gürültülü bir sıngırtıyla tabagına
düstü.
"Aman Tanrım," dedi bayılacak gibi, gözlerini dikmis, Giris Salonu'na bakarak. "Onlar mı bunlar?
Sınavcılar mı?"
Harry ve Ron oturdukları yerde hızla geri döndüler. Giris Salonu'nun kapısından, Umbridge'in, çok
yaslı görünen küçük bir cadılar ve büyücüler grubuyla durdugunu görüyorlardı. Harry, Umbridge'in
Page 341
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
hayli sinirli oldugunu görerek memnun oldu.
"Gidip daha yakından bakalım mı?" dedi Ron.
Harry ve Hermione evet anlamında baslarını salladılar ve Giris Salonu'na açılan çift kanatlı kapıya
dogru hızla gittiler; sınavcıların yanından sakin sakin geçebilmek için de, esigi asarken
yavasladılar. Harry minicik, kamburu çıkmıs, yüzü sanki örümcek aglarıyla kaplıymıs gibi kı-
913
^
rıs kırıs cadının Profesör Marchbanks oldugunu düsündü; Umbridge onunla saygılı bir sekilde
konusuyordu. Profesör Marchbanks biraz sagır gibiydi; aralarında sadece otuz santim oldugu
düsünülürse, Profesör Umbridge'e çok yüksek sayılabilecek bir sesle cevap veriyordu.
"Yolculuk iyiydi, yolculuk iyiydi, daha önce de defalarca yaptık!" dedi sabırsızca. "Simdi, son
zamanlarda Dumbledore'dan haber almadım!" diye ekledi, sanki onun bir süpürge dolabından
aniden çıkmasını umuyor-mus gibi Salon'u gözleriyle tarayarak. "Nerede oldugu hakkında hiç
fikriniz yok sanırım?"
"En ufak bir fikrim yok," dedi Umbridge, Ron ayakkabısının bagını baglıyormus gibi yaparken
merdivenin altında oyalanan Harry, Ron ve Hermione'ye hain bir bakıs atarak. "Ama elbette Sihir
Bakanlıgı çok geçmeden onun izini bulacaktır."
"Ben bundan süpheliyim," diye bagırdı minicik Profesör Marchbanks, "eger Dumbledore bulunmak
istemiyorsa! Ben bilmem mi hiç... Biçim Degistirme ve Tılsım F.Y.B.S.'lerinde bizzat ben vardım...
bir asayla yapıldıgını daha önce hiç görmedigim seyler yapmıstı."
Profesör Umbridge, "Evet... sey..." derken, Harry, Ron ve Hermione de ayaklarını mermer
merdivende cesaret, edebildikleri kadar yavasça sürüyerek yukarı çıkıyorlardı. "Size ögretmenler
odasını göstereyim. Herhalde yolculugunuzun ardından bir fincan çay istersiniz."
Çok rahatsızlık verici türde bir aksamdı. Herkes son dakika tekrarları yapmaya çalısıyordu, ama
kimsenin pek basarılı oldugu söylenemezdi. Harry erkenden yatmaya
914
gittiyse de, ona saatlerce gibi gelen bir süre boyunca uyanık kaldı. Meslek danısmanlıgı toplantısını
ve McGona-gall'ın öfkeyle, hayatta yapacagı son sey bu olsa bile onun Seherbaz olmasına yardım
edecegini söyleyisini hatırladı. Sınav vakti gelip çattıgı için, keske daha kolay ulasılır bir hedef
söyleseydim, diye düsündü. Uyanık yatan tek kisinin kendisi olmadıgını biliyordu, ama
yatakhanedekilerin hiçbiri konusmadı ve sonunda, teker teker uykuya daldılar.
Besinci sınıf ögrencileri ertesi sabah kahvaltıda da öyle pek konusmadılar: Parvati fısıldayarak
büyülü sözler uygulaması yaparken, önündeki tuzluk titresip duruyordu; Hermione Tılsımda
Basanlar'ı öyle hızla okuyordu ki, gözleri bulanıklasmıstı sanki; ve Neville de durmadan bıçagıyla
çatalını düsürüyor, marmelatını deviriyordu.
Kahvaltı bitince, besinci ve yedinci sınıflar Giris Salo-nu'nun çevresinde dolanmaya basladılar,
diger ögrenciler-se derslere gittiler; sonra, saat dokuz buçukta, sınıf sınıf yeniden Büyük Salon'a
çagrıldılar. Burası tıpkı Harry'nin Düsünseli'nde babasını, Sirius'u ve Snape'i S.B.D.'lerine girerken
gördügü sekilde yeniden düzenlenmisti. Dört bina masası kaldırılmıs, yerlerine bir sürü tek kisilik
masa konmustu; hepsi, Salon'un sonuna yerlestirilmis olan ve Profesör McGonagall'ın arkasında
durup onlara baktıgı ögretmen masasına dönüktü. Hepsi yerlerine yerlesip susunca, McGonagall,
"Baslayabilirsiniz," dedi ve üzerinde yedek tüy kalemler, mürekkep hokkaları ve parsömen ruloları
da bulunan masadaki koskoca kum saatini tersine çevirdi.
915
^
Harry kâgıdını tersyüz etti, kalbi deli gibi çarpıyordu -üç sıra sagında, dört sıra önünde Hermione
yazmaya baslamıstı bile- ve gözlerini indirip ilk soruya baktı: a) Nesneleri uçuran büyülü sözü
yazın ve b) gereken asa hareketini tarif edin.
Bir an Harry'nin aklına, havaya kalkıp bir ifritin kalın kafatası üzerine gürültüyle inen bir sopa
geldi... hafiften gülümseyerek kâgıdının üzerine egildi ve yazmaya koyuldu.
ki saat sonra Giris Salonu'nda Hermione endiseyle, "Eh, çok kötü degildi, degil mi?" diye sordu,
soru kâgıdını hâlâ sıkı sıkı tutuyordu. "Neselendirme Büyüleri'nde yazabilecegim kadar yazdım mı
Page 342
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bilemiyorum, zaman yetmedi. Hıçkırık için karsı-büyüyü koydunuz mu? Ben koyayım mı
koymayayım mı bilemedim, fazlaymıs gibi geldi - ve yirmi üçüncü soruda -"
"Hermione," dedi Ron sertçe, "yine mi aynı hikâye... dısarı çıkınca her sınavın üstünden
geçmeyelim, bir kere yapmak bile yeterince kötü."
Besinci sınıflar okulun geri kalanıyla birlikte ögle yemegi yediler (dört bina masası yemek saatinde
yeniden belirmisti), sonra hep birlikte Büyük Salon'un yanındaki küçük odaya gidip, orada
uygulama sınavlarına çagrılmayı beklediler. Küçük ögrenci grupları alfabetik sırayla çagrılırken,
geride kalanlar kendi kendilerine büyülü sözleri mırıldandılar ve asa hareketleri çalıstılar, bazen de
yanlıslıkla asalarıyla birbirlerinin sırtlarını dürttüler ya da asaları arkadaslarının gözlerine soktular.
916
Hermione'nin adı okundu. Titreyerek, Anthony Goldstein, Gregory Goyle ve Daphne Greengrass ile
birlikte odadan çıktı. Sınava giren ögrenciler sonradan geri dönmüyorlardı, bu yüzden Harry ile
Ron'un, Hermione'nin sınavının nasıl geçtigi hakkında bir fikri olamadı.
"yi geçmistir, unuttun mu, Tılsım testlerimizden birinde yüz üzerinden yüz on iki almıstı," dedi
Ron.
On dakika sonra Profesör Filtwick seslendi: "Parkin-son, Pansy - Patil, Padma - Patil, Parvati -
Potter, Harry."
"yi sanslar," dedi Ron alçak sesle. Harry, Büyük Sa-lon'a yürüdü, asasını öyle sıkı tutuyordu ki, eli
titriyordu.
Kapının hemen içinde duran Profesör Flitwick, "Profesör Tofty bos, Potter," diye cikledi. Harry'yi
uzak bir kösede küçük bir masanın arkasında oturan ve en yaslı, en kel sınava oymus gibi görünen
kisiye yönlendirdi; hemen yakınında, Draco Malfoy'un sınavının ortasına gelmis olan Profesör
Marchbanks vardı.
"Potter, öyle mi?" dedi Profesör Tofty, notlarına bakıp burundan sıkma gözlügünün üstünden,
yaklasan Harry'yi süzerek. "Su meshur Potter mı?"
Harry göz ucuyla, Malfoy'un ona öldürücü bir bakıs attıgını gördü; Malfoy'un havalandırdıgı sarap
bardagı yere düsüp parçalandı. Harry sırıtmaktan kendini alamadı; Profesör Tofty de cesaret
verircesine ona gülümsedi.
Titrek yaslı sesiyle, "ste böyle," dedi, "tedirgin olacak bir sey yok. Simdi, senden su yumurtalıgı
alıp benim için birkaç perende attırmanı istersem..."
Harry genel olarak sınavın iyi geçtigini düsünüyordu. Havalandırma Büyüsü kesinlikle
Malfoy'unkinden iyiydi,
917
ama Renk Degistirme ve Büyüme Tılsımları'nı birbirlerine karıstırmasa daha iyi olacaktı, turuncu
renge dönüstürmesi gereken sıçan hayret verici sekilde sisip Harry hatasını düzeltmeden önce
porsuk boyuna gelmezdi o zaman. O sırada Hermione'nin Salon'da olmadıgına sevindi, daha sonra
ona bundan bahsetmeyi de ihmal etti. Ama Ron'a söyleyebilirdi; Ron bir yemek tabagının
dönüsüm geçirip koca bir mantar haline gelmesine yol açmıstı, nasıl olduguna dair de en ufak fikri
yoktu.
O aksam rahatlayacak vakit de yoktu; aksam yemeginden sonra dogruca ortak salona gittiler ve
ertesi günkü Biçim Degistirme sınavı için tekrarlara bogazlarına kadar gömüldüler; Harry yatmaya
gittiginde kafasının içinde karmasık büyü modelleri ve kuramları uçusuyordu.
Ertesi sabah yazılıda Degisim Büyüsü'nün tarifini unuttu, ama uygulaması sandıgı gibi berbat
geçmedi. Hiç degilse iguanasının tamamını Kaybetmeyi basarmıstı; yan masadaki zavallı Hannah
Abbott ise iyice saçmalamıs ve nasıl yaptıysa gelincigini çogaltıp bir flamingo sürüsüne
dönüstürmüstü; kuslar yakalanıp Salon'dan çıkarılırken sınava on dakika ara verildi.
Bitkibilim sınavları çarsamba günüydü. Harry sınavda hayli basarılı oldugunu düsündü (bir Disli
Sardunya tarafından hafiften ısırılması sayılmazsa tabii). Persembe günü de, Karanlık Sanatlara
Karsı Savunma sınavı geldi. Burada Harry ilk kez, geçtiginden emin oldu. Yazılı soruların hiçbiriyle
sorunu olmamıstı. Uygulamalı sınavda ise, Giris Salonu'na giden kapının yanından sakin sakin onu
izleyen Umbridge'in gözleri önünde bütün karsı ugursuz-
Page 343
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
918
luk büyülerini ve savunma büyülerini yapmaktan özel bir zevk almıstı.
Harry kusursuz bir Böcürt kovma büyüsü yapınca, yine onun sınavcısı olan Profesör Tofty, "Oo,
bravo!" diye haykırdı. "Gerçekten çok iyi! Eh, bence bu kadar yeter, Potter... ama..."
Biraz öne egildi.
"Sevgili dostum Tiberius Ogden'dan, senin bir Patro-nus yaratabildigim duydum, ne dersin?
Fazladan bir not için...?"
Harry asasını kaldırdı, dosdogru Umbridge'e baktı ve onun kovuldugunu hayal etti.
"Expecto patronum!"
Gümüs rengi çatalboynuzlu geyigi, asasının ucundan fırlayıp Salon boyunca eskin hızla kostu.
Bütün sınavcılar onun ilerleyisini izlemek için dönüp baktılar ve çatalboynuzlu geyik gümüsi bir
pusa dönüsüp yok olunca, Profesör Tofty damarlı ve bogum bogum ellerini coskuyla çırptı.
"Mükemmel!" dedi. "Çok iyi, Potter, gidebilirsin!"
Harry kapının orada Umbridge'in yanından geçerken göz göze geldiler. Umbridge'in genis, gevsek
agzı pis bir gülümsemeyle kıvrılmıstı, ama Harry aldırmadı. Eger çok yanılmıyorsa (ve olur ki
yanılıyordur diye, kimseye söylemeye niyeti yoktu), az önce bir "Olaganüstü" S.B.D. almıstı.
Cuma günü Harry ve Ron bostular, Hermione ise Eski Yazılar sınavına girdi; önlerinde bütün bir
hafta sonu oldugu için ders tekrarına ara verdiler. Ilık yaz havasının
919
içeri süzüldügü pencerenin önünde gerinip esneyerek büyücü satrancı oynadılar. Harry uzakta,
Orman'in kıyısında bir sınıfa ders veren Hagrid'i görebiliyordu. Hangi yaratıgı incelediklerini tahmin
etmeye çalısıyordu ki -tek-boynuzlu at olması gerektigini düsündü, çünkü oglanlar biraz geride
duruyordu- portre deligi açıldı ve Hermione en huysuz haliyle içeri tırmandı.
"Eski Yazılar nasıldı?" dedi Ron, esneyip gerinerek.
Hermione büyük bir öfkeyle, "Ehıvaz'ı yanlıs çevirdim," dedi. "Savunma degil, ortaklık demek;
eihıvaz'la karıstırdım."
"Amaan," dedi Ron tembel tembel, "hepi topu bir yanlıs, degil mi, yine de -"
"Öf, kes sesini!" dedi Hermione kızgın kızgın. "Tek bir yanlıs, geçip geçmeyecegini belirleyebilir.
Üstelik de birisi Umbridge'in odasına bir Burnuk daha koymus. O yeni kapıdan nasıl içeri soktu
bilmem, ama az önce oradan geçtim, Umbridge ciyak ciyak bagırıyordu - bagırmasına bakılırsa,
Burnuk onun bacagından koca bir parça koparmaya çalısmıs -"
"yi," dediler Harry ile Ron bir agızdan.
"yi falan degill" dedi Hermione atesli atesli. "Hag-rid'in yaptıgını sanıyor, hatırladınız mı? Ve biz
de Hag-rid'in atılmasını istemiyoruz*."
Harry, eliyle pencereden dısarısını göstererek, "Su anda ders veriyor, yani onu suçlayamaz," dedi.
Burnuna sıçramıs sinirini dindirmeye hiç niyetli görünmeyen Hermione, "Ay, Harry, bazen ne kadar
saf oluyorsun. Umbridge'in kanıt bulmak için bekleyecegini mi
920
sanıyorsun sahiden?" dedi. Sonra da kızlar yatakhanesine dogru hızlı hızlı yürüdü ve kapıyı
arkasından güm diye kapattı.
Vezirini Harry'nin atlarından birini pataklasın diye ileri süren Ron, çok alçak sesle, "Ne kadar hos,
ne kadar iyi huylu bir kız," dedi.
Hermione'nin hırçınlıgı bütün hafta sonu sürdü, ama Harry ve Ron bunu görmezlikten gelmekte
güçlük çekmediler. Çünkü cumartesi ve pazarın çogunu, pazartesi günkü ksir için, yani Harry'nin
en isteksizce bekledigi -ve Seherbazlık hayallerinin yıkılmasına yol açacagından emin oldugusınav
için tekrar yaparak geçirdiler. Gerçekten de Harry'ye yazılı sınav zor geldi, ama Çoközlü ksir
hakkındaki sorudan tam not alabilecegini düsündü; ikinci sınıftayken kurallara karsı gelip bu iksiri
içtigi için, etkilerini dogru olarak anlatabilmisti.
Ögleden sonraki uygulama ise, bekledigi kadar korkunç geçmedi. Snape'in kendisi ortada yokken,
normalde-kine kıyasla çok daha rahat oldugunu kesfetti. Harry'nin yakınında oturan Neville de,
ksir derslerinde oldugundan çok daha mutlu görünüyordu. Profesör Marchbanks, "Lütfen
Page 344
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kazanlarınızdan uzaklasın, sınav bitti," dedigi zaman Harry, belki iyi bir not alamadıgı ama, sansı
yardım ederse, kalmaktan da kurtuldugu duygusuyla örnek sisesinin agzını kapattı.
"Sadece dört sınav kaldı," dedi Parvati Patil yorgun argın, Gryffindor ortak salonuna geri
dönerlerken.
"Sadece mi?!" diye çıkıstı Hermione. "Benim Aritman-sim var, belki de en zor ders o!"
921
Kimse ona cevap verecek kadar aptal degildi, bu yüzden de Hermione hıncını hiçbirinden
çıkaramayıp, ortak salonda fazla yüksek sesle kıkırdıyorlar diye bazı birinci sınıf ögrencilerini
haslamak durumunda kaldı.
Harry, salı günkü Sihirli Yaratıkların Bakımı sınavından iyi not alıp Hagrid'i hayal kırıklıgına
ugratmamaya kararlıydı. Uygulamalı sınav, ögleden sonra Yasak Orman'in kenarındaki çimenlikte
yapıldı, ögrencilerden bir düzine kirpinin arasına saklanmıs Hırpı'yı saptamaları istendi (isin püf
noktası, hepsine sırayla süt ikram etmekteydi; dikenleri birçok sihirli özellige sahip son derece
kuskucu yaratıklar olan Hırpı'lar, kendilerini zehirleme çabası olarak gördükleri bu ikram karsısında
genelde kızgınlıktan çılgına dönerlerdi); sonra bir Kabuluk'a nasıl davranılacagını göstermeleri
gerekti; sonra da kendilerini ciddi bir sekilde yakmadan bir Ates Yengeci'ni besleyip temizlemeleri;
ve, genis bir yiyecek çesidi içinden, hasta bir tekboynuzlu ata verecekleri yemegi seçmeleri
istendi.
Harry, Hagrid'in kulübesinin penceresinden endiseyle sınavı gözledigini görebiliyordu. Tombul,
ufak tefek bir cadı olan bu seferki sınav ögretmeni Harry'ye gülümseyerek gidebilecegini
söyleyince, Harry satoya gitmeden önce Hagrid'in önünden geçerken basparmagını havaya kaldırıp
bir zafer isareti yaptı.
Çarsamba sabahki kuramsal Astronomi yazılısı yeterince iyi gitti. Harry, Jüpiter'in bütün aylarının
adlarım dogru yazdıgından emin degildi, ama hiç degilse herhangi birinde muz yetismediginden
emindi. Uygulamalı Ast-
922
ronomi sınavı için aksamı beklemeleri gerekiyordu, onun yerine ögleden sonrası Kehanet'e
ayrılmıstı.
Harry'nin Kehanet'teki düsük standardına göre bile, sınav çok kötü geçti. Kristal küresi öyle inatla
bos duruyordu ki, onun yerine masasının üstünde film görmeye çalıssa aynı hesaba gelecekti. Çay
yapragı okurken tamamen kendini kaybetti ve Profesör Marchbanks'in üç vakte kadar yuvarlak,
karanlık, ıslak bir yabancıyı görecegi tahmininde bulundu. Marchbanks'in avcundaki hayat çizgisi
ile akıl çizgisini birbirine karıstırıp bir önceki salı ölmüs olması gerektigini söyleyerek de bütün bu
fiyaskoyu noktaladı.
Mermer merdivenlerden çıkarlarken, Ron üzgün üzgün, "Bundan kalacagımızı basından beri
biliyorduk," dedi. Az önce sınavına giren ögretmene, kristal küresinde gördügü burnu sigilli, çirkin
bir adamı ayrıntılı olarak tarif ettigini, sonra da basını kaldırınca sınavcısmm küredeki yansımasını
tarif ettiginin farkına vardıgını anlatmıs, Harry'nin kendisini biraz daha iyi hissetmesini saglamıstı.
"Bu aptal dersi daha ilk bastan almayacaktık zaten," dedi Harry.
"Olsun, hiç degilse simdi bırakabiliriz."
"Evet," dedi Harry. "Artık Jüpiter ile Uranüs'ün fazla sıkı fıkı olması umrumuzdaymıs numarası
yapmamız gerekmeyecek."
"Ve bundan sonra çay yaprakları öl, Ron, öl yazsa bile umrumda degil - onları ait oldukları yere,
çöp tenekesine postalayacagım."
Harry güldü, ama tam o sırada Hermione'nin arkala-
923
rmdan kosarak geldigini gördü ve onu kızdırmamak için hemen gülmeyi kesti.
Hermione, "Eh, Aritmansi iyi geçti sanırım," dedi. Harry ile Ron rahat bir nefes aldılar. "Yemekten
önce yıldız haritalarına söyle bir bakıvermek için biraz vaktimiz var hâlâ..."
Saat on birde Astronomi Kulesi'nin tepesine vardıkları zaman, karsılarında yıldızlara bakmaya çok
uygun, bulutsuz ve sakin bir gece buldular. Arazi gümüs rengi mehtapta yıkanıyordu, hava serindi.
Her biri kendi teleskopunu kurdu ve Profesör Marchbanks baslayın deyince, onlara verilen bos
Page 345
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yıldız haritalarını doldurmaya koyuldular.
Profesör Marchbanks ile Profesör Tofty aralarında dolasıyor, gözledikleri yıldızlarla gezegenlerin
tam konumlarını haritaya yerlestirirlerken onlara bakıyorlardı. Parsömenlerin hısırdaması, arada
bir sehpasında ayarlanan bir teleskopun gıcırdaması ve birçok tüy kalemin cızırdaması dısında
etraf tamamen sessizdi. Yarım saat geçti, sonra bir saat; asagıdaki araziye yansıyan altın rengi
titrek ısıkların olusturdugu küçük kareler, sato pencerelerindeki ısıklar sönmeye baslayınca
ortadan kayboldu.
Ancak Harry haritasında Orion takımyıldızını tamamlarken, onun durdugu korkuluk duvarının tam
altında satonun ön kapısı açıldı, tas merdivenden asagı, çimenligin küçük bir kısmına biraz ısık
vurdu. Harry, teleskopunun konumuna ince ayar yaparken asagı baktı ve kapılar kapanıp çimenlik
yeniden bir karanlık denizi halini almadan önce, ısıl ısıl aydınlanmıs otların üstünde bes altı uzamıs
gölgenin hareket ettigini gördü.
924
Harry gözünü yine teleskopa yapıstırdı ve onu yeniden odakladı, simdi Venüs'ü inceliyordu.
Gezegeni oraya yerlestirmek için haritasına baktı, ama bir sey dikkatini dagıttı; tüy kalemini
parsömenine degdirmeden, gözlerini kısarak gölgeli araziye baktı ve altı siluetin çimenlikte
yürüdügünü gördü. Eger hareket ediyor olmasalardı ve ay ısıgı baslarının tepesine vurmasaydı,
üzerinde yürüdükleri karanlık araziden ayırt edilemezlerdi. Harry, bu mesafeden bile, içlerinden en
tıknaz olan ve grubun basını çeki-yora benzeyen kisiyi tanıyormus gibi tuhaf bir hisse kapıldı.
Umbridge'in gece yarısından sonra, hele yanında bes kisiyle birlikte neden yürüyüse çıkmıs
olabilecegini bilemiyordu. Sonra arkasında biri öksürdü ve bir sınavın ortasında oldugunu hatırladı.
Venüs'ün konumunu unutmus gitmisti. Gözünü teleskopa yapıstırarak yeniden buldu ve bir kez
daha tam haritaya ekleyecekti ki, herhangi bir garip sese karsı tetikte oldugu için, uzaktan gelen
ve ıssız arazide yankılanan bir kapıya vurma sesi duydu, hemen ardından da büyük bir köpegin
boguk havlaması geldi.
Basını kaldırdı, kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Hagrid'in pencerelerinde ısık vardı, çimenligi geçtiklerini
gördügü insanlar simdi o ısıklarda birer siluet olarak görünüyorlardı. Kapı açıldı, açıkça seçilebilen
altı kisinin esigi geçip içeri girdigini gördü. Kapı kapandı ve sessizlik çöktü.
Harry kendini çok tedirgin hissetti. Onun gördüklerini acaba Ron ya da Hermione de gördü mü diye
etrafına bakındı, ama Profesör Marchbanks tam o anda arkasından
925
yürüyüp geldi. Harry baskasından kopya çekiyormus gibi görünmemek için hemen yıldız
haritasının üstüne egildi ve bir seyler yazıyormus gibi yaparak korkuluk duvarının tepesinden
Hagrid'in kulübesine bakmaya basladı. Simdi kulübenin pencerelerinde siluetler hareket ediyor,
zaman zaman ısıgın önünü kesiyorlardı.
Ensesinde Profesör Marchbanks'in bakıslarını hissederek gözünü yeniden teleskopa yapıstırdı ve bir
saat önce konumunu isaretlemis oldugu halde aya baktı; ama Profesör Marchbanks yürümeye
baslarken, karanlıgın içinden, uzaktaki kulübeden gelen ve ta Astronomi Kule-si'nin tepesine kadar
yankılanan bir kükreme duyuldu. Harry'nin çevresindekilerin bir kısmı teleskoplarının arkasından
çıktılar ve gökyüzü yerine Hagrid'in kulübesi yönünde bakmaya koyuldular.
Profesör Tofty'den yine kuru küçük bir öksürük çıktı.
"Haydi, dikkatinizi sınava vermeye çalısın, çocuklar," dedi yumusak bir sesle.
Ögrencilerin çogu teleskoplarına döndü. Harry soluna baktı. Hermione, oldugu yere mıhlanıp
kalmıs gibi, gözlerini Hagrid'in kulübesine dikmisti.
"Öhhö - yirmi dakikanız var," dedi Profesör Tofty.
Hermione yerinden sıçradı ve hemen yıldız haritasına döndü; Harry kendisininkine baktı ve
Venüs'e yanlıslıkla Mars yazdıgını fark etti. Düzeltmek için haritanın üstüne egildi.
Araziden GÜM diye bir ses geldi. Birçok kisi, asagıda neler olup bittigini görmek için hamle ederken
teleskopunun ucu yüzüne çarpınca "Ayy!" diye bagırdı.
926
Hagrid'in kapısı bir anda ardına kadar açıldı, kulübeden dısarı tasan ısıkta onu hayli net bir sekilde
gördüler; kükreyen ve yumruklarını savuran koskoca bir sekil. Etrafı altı kisiyle çevrilmisti, onun
Page 346
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yönünde yolladıkları minik kırmızı ısık ipliklerine bakılacak olursa, hepsi onu Sersemletmeye
çalısıyordu.
"Hayır!" diye çıglık attı Hermione.
"Yavrum!" dedi Profesör Tofty, kulaklarına inanamaz-mıs gibi. "Bir sınav yapılıyor burada!"
Ama artık kimse yıldız haritalarına aldırmıyordu. Hagrid'in kulübesinin yanında hâlâ kırmızı ısıklar
uçusuyordu, ama Hagrid'e çarpıp geri dönüyor gibiydiler; hâlâ ayaktaydı ve, Harry'nin görebildigi
kadarıyla, hâlâ çarpısıyordu. Araziden çıglıklar ve feryatlar yankılandı; bir adam, "Mantıklı ol,
Hagrid!" diye bagırdı.
Hagrid, "Mantıgın canı cehenneme!" diye kükredi. "Beni böyle teslim alamazsın, Dawlish!"
Harry, Hagrid'i savunmaya çalısan Fang'in minik siluetini de görebiliyordu, onu çevreleyen
büyücülerin üstüne atlayıp duruyordu, sonunda bir Sersemletme Büyüsü ona isabet edince yere
düstü. Hagrid öfkeyle uludu, bunu yapanı havaya kaldırdıgı gibi fırlatıp attı; adam, göründügü
kadarıyla, üç metre kadar uçtu ve bir daha da ayaga kalkmadı. Hermione "hii" deyip iki elini de
agzına kapattı; Harry dönüp Ron'a baktı, onun da korkmus gibi durdugunu gördü. Daha önce
hiçbiri Hagrid'i böyle gerçek bir öfke nöbetine yakalanmıs halde görmemisti.
"Bakın!" dedi Parvati, cikler gibi bir sesle. Korkuluk duvarının üstünden egilmisti, satonun altını
isaret ediyor-
927
du. Ön kapı yemden açılmıs, karanlık çimenlige simdi daha da fazla ısık vurmustu, uzun siyah tek
bir gölge çimleri dalgalandırarak ilerliyordu.
"Yeter ama!" dedi Profesör Tofty endiseyle. "Yalnızca on altı dakika kaldı, biliyorsunuz, degil mi?"
Ama ona zerre kadar aldıran olmadı; Hagrid'in kulübesinin oradaki çarpısmaya dogru hızla giden
kisiyi göz-lüyorlardı.
"Bu ne cüret!" diye bagırdı gölge, kosarken. "Bu ne cüret!"
"McGonagall!" diye fısıldadı Hermione.
"Onu rahat bırakın! Rahat bırakın, dedim!" dedi Profesör McGonagall'in sesi karardıgın içinde. "Ne
diye saldırıyorsunuz ona? Hiçbir sey yapmadı, bunu hak edecek hiç -"
Hermione, Parvati ve Lavender bir agızdan haykırdılar. Kulübenin çevresindekiler Profesör
McGonagall'in üstüne en azından dört Sersemletici göndermisti. Kulübe ile sato arasında bir yerde
kırmızı huzmeler ona çarptı; McGonagall bir an ısıldadı, tekinsiz bir kırmızı renkle pa-rıldadı, sonra
ayakları yerden kesildi, sırtüstü küt diye düstü ve bir daha da kımıldamadı.
"Amanın!" diye haykırdı Profesör Tofty, o da sınavı tamamen unutmusa benziyordu. "Bir tek
uyarıda bile bulunmadan! Rezalet!"
"ÖDLEKLER!" diye bögürdü Hagrid; sesi rahatlıkla kulenin tepesine kadar geliyordu, satonun içinde
birçok ısık yandı. "SZ GD KAHROLASI ÖDLEKLER! AL BAKALIM - SEN DE AL -"
"Ay, ay -" dedi Hermione nefes nefese.
928
Hagrid, ona saldıranlardan en yakında olanlarına iki güçlü darbe indirdi; hemen yere yıkıldıklarına
bakılırsa, kendilerinden geçmislerdi. Harry, Hagrid'in egildigini gördü ve sonunda bir büyüye yenik
düstügünü sandı. Oysa aksine, bir an sonra Hagrid, sırtında çuvala benzer bir seyle, yine
ayaktaydı - derken Harry, onun Fang'in gevsek bedenini omuzlarına atmıs oldugunu fark etti.
"Yakalayın onu, yakalayın!" diye haykırdı Umbridge, ama geriye kalan tek yardımcısı, Hagrid'in
yumruklarına yaklasmaya hiç istekli görünmüyordu; hatta o kadar hızla geri geri gidiyordu ki,
baygın meslektaslarından birine takılıp yere düstü. Hagrid dönmüs, boynunda asılı Fang'le
kosmaya baslamıstı. Umbridge onun ardından son bir Sersemletme Büyüsü gönderdi, ama isabet
ettiremedi. Arazinin uzakta kalan giris kapısına dogru tam gaz kosan Hagrid, karanlıkta kayboldu.
Herkes agzı açık halde araziye bakarken, upuzun bir dakika boyunca ortalıga ürperti dolu bir
sessizlik hâkim oldu. Sonra Profesör Tofty'nin sesi halsizce, "Sey... bes dakika kaldı, millet," dedi.
Harry, haritasının sadece üçte ikisini doldurdugu halde, telasla sınavın sona ermesini istiyordu.
Sonunda bitince, o, Ron ve Hermione teleskoplarını gelisigüzel bir sekilde yemden tasıyıcılarına
koydular ve sarmal merdivenden kosarak indiler. Ögrencilerin hiçbiri yatmaya gitmiyordu; hepsi
Page 347
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
merdivenin altında, yüksek sesle ve heyecanlı bir sekilde, tanık oldukları olayı konusuyorlardı.
"O kötü kalpli kadın yok mu!" dedi Hermione solugu kesilerek. Hiddeti yüzünden konusmakta
zorluk çekiyor
929
gibiydi. "Gece yarısı sinsi sinsi Hagrid'i basmaya çalısmak, ha!"
"Belli ki Trelawney'ninki gibi bir sahne daha yaratmak istemedi," dedi Ernie Macmillan bilgece,
itise sıkısa onların yanma gelerek.
"Hagrid iyiydi ama, degil mi?" dedi Ron. Etkilenmisten çok, korkmusa benziyordu. "Nasıl oldu da o
büyüler ona çarpıp geri döndü öyle?"
"çindeki dev kanından olmalı," dedi Hermione titreyerek. "Bir devi Sersemletmek çok zordur,
ifritler gibidirler, gerçekten dayanıklı olurlar... ama zavallı Profesör McGonagall... dört
Sersemletme Büyüsü dosdogru gögsüne geldi, artık genç de sayılmaz, degil mi?"
"Korkunç, korkunç," dedi Ernie, görkemli bir sekilde kafasını sallayarak. "Eh, ben yatmaya
gidiyorum. Hepinize iyi geceler."
Etraftakiler yavas yavas uzaklasıyor, hâlâ heyecanla az önce gördüklerinden söz ediyorlardı.
"Hiç degilse Hagrid'i Azkaban'a götüremediler," dedi Ron. "Herhalde Dumbledore'a katılır, degil
mi?"
"Sanırım öyle yapar," dedi Hermione, agladı aglayacak gibi görünüyordu. "Öf, bu berbat bir sey,
aslında Dumbledore çok geçmeden döner diye düsünmüstüm ama, simdi Hagrid'i de kaybettik."
Yorgun argın Gryffindor ortak salonuna dönünce, orayı agzına kadar dolu buldular. Arazideki patırtı
birçok kisiyi uyandırmıs, onlar da kosup kendi arkadaslarını kaldırmıslardı. Ortak salona Harry, Ron
ve Hermione'den önce gelen Seamus ve Dean, simdi herkese Astronomi Ku-
930
lesi'nin tepesinden neler görüp duyduklarını anlatıyorlardı.
"yi ama Hagrid'i simdi niye atıyor ki?" diye sordu Angelina Johnson, basını iki yana sallayarak.
"Trelawney gibi degil ki; bu yıl her zamankinden çok daha iyi ders veriyor!"
Hermione acı acı, "Umbridge yarı-insanlardan nefret ediyor," dedi, kendini bir koltuga bıraktı. "Hep
Hagrid'i atmaya çalısıyordu."
"Ve Hagrid'in odasına Burnuk koydugunu sanıyordu," diye yumurtladı Katie Bell.
"Vay canına!" dedi Lee Jordan, eliyle agzını örttü. "Burnuk'ları odasına koyan bendim. Fred'le
George bana iki tane bırakmıstı; Havalandırıp penceresinden içeri sokuyordum."
"Onu nasıl olsa sepetlerdi," dedi Dean. "Hagrid, Dumbledore'a çok yakındı."
"Dogru," dedi Harry, Hermione'nin yanındaki koltuga çökerek.
Lavender aglamaklı halde, "Umarım Profesör McGo-nagall iyidir," dedi.
"Onu satoya tasıdılar, yatakhane penceresinden seyrettik," dedi Colin Creevey. "yi
görünmüyordu."
"Madam Pomfrey halleder," dedi Alicia Spinnet kararlı bir sekilde. "Simdiye kadar halledemedigi
olmadı."
Ortak salon bosaldıgında saat sabah dörde geliyordu. Harry kendini fevkalade ayık hissediyordu;
Hagrid'in son süratle karanlıga kosan görüntüsü aklından çıkmıyordu; Umbridge'e o kadar kızgındı
ki, ona layık olacak kadar
931
kötü bir ceza düsünemiyordu, ama Ron'un onu bir kasa dolusu aç Patlar-Uçlu Keleker'e yem etme
yolundaki önerisi takdire degerdi. Harry, dehset verici intikam alma sekilleri düsünerek uykuya
daldı ve üç saat sonra hiç dinle-nememis halde yataktan kalktı.
Son sınav olan Sihir Tarihi ögleden sonra yapılacaktı. Harry kahvaltıdan sonra yataga dönmeyi çok
isterdi, ama sabahleyin biraz son dakika tekrarı yapacagına güvenmisti. Onun için de ortak salon
penceresinin önünde, bası ellerinde oturdu ve Hermione'nin ona ödünç verdigi bir metre
yüksekligindeki not yıgınının bir kısmını okurken uyuyakalmamaya çalıstı.
Besinci sınıflar saat ikide Büyük Salon'a girip, arkası çevrilmis duran sınav kâgıtlarının önüne
oturdular. Harry kendini bitkin hissediyordu. Sadece bunun bitmesini istiyordu, ki yeniden gidip
uyuyabilsin; ertesi gün Ron'la birlikte Quidditch sahasına gideceklerdi -Ron'un süpürge-siyle
Page 348
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
uçacaktı- ve ders tekrarından kurtulma özgürlügünün tadını çıkaracaklardı.
Profesör Marchbanks, "Kâgıtlarınızı çevirin," dedi Sa-lon'un ön tarafından, dev kum saatini bas
asagı ederek. "Baslayabilirsiniz."
Harry sabit gözlerle ilk soruya baktı. Ancak birkaç saniye geçtikten sonra tek kelimesini bile
anlamadıgını fark etti; yüksek pencerelerden birinin önünde vızıldayan bir esekarısı dikkatini
dagıtıyordu. Yavas yavas, binbir zahmetle bir cevap yazmaya koyuldu sonunda.
simleri hatırlamak ona çok zor geliyordu, tarihleri karıstırıp duruyordu. Dördüncü soruyu atladı
(Sizce asa
932
düzenlemesi, on sekizinci yüzyılın cincüce ayaklanmalarına katkıda mı bulundu, yoksa daha iyi
kontrol edilmelerine mi yol açtı?), vakti kalırsa sınavın sonunda geri dönmeyi düsündü. Besinci
soruya cevap vermeyi denedi (Gizlilik Nizamnamesi 1749'da nasıl ihlal edildi ve bunun yeniden
olmasını önlemek için ne gibi önlemler alındı?) ama birkaç önemli noktayı kaçırdıgına iliskin
rahatsız edici bir kuskuya kapıldı; sanki bir noktada vampirler de hikâyeye dahil oluyormus gibi
geliyordu ona.
Kesinlikle cevaplandırabilecegi bir soru arayarak kâgıdın asagısına dogru baktı ve gözleri on
numaralı soruya takıldı: Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu'nün olusumuna yol açan kosullan
tanımlayın ve Liechtenstein sihirbazlarının niye katılmayı reddettiklerini açıklayın.
Bunu biliyorum, diye düsündü Harry, oysa beyni uyusmus ve laçka gibiydi. Hermione'nin
elyazısıyla bir baslık geliyordu gözünün önüne: Uluslararası Büyücüler Konfederasyonunun
olusumu... bu notları daha bu sabah okumustu.
Yazmaya basladı, arada bir basını kaldırıp Profesör Marchbanks'in masasında duran büyük kum
saatini kontrol ediyordu. Uzun siyah saçları iskemlesinin arkasından asagı uzanan Parvati Patil'in
tam arkasında oturuyordu. Bir iki kez kendini, Parvati kafasını hafifçe oynatınca saçında beliren
minik altın ısıklara gözünü dikmis bakarken buldu; kendi kafasını temizlemek için biraz silkelemesi
gerekti.
... Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu'mm ilk Yüce Sahsiyeti Pierre Bonaccord'du, ama onun
atanması Liechtenstein büyücü toplulugu tarafından kuskuyla karsılandı, çünkü -
933
Harry'nin çevresinde tüy kalemler parsömenlerin üzerinde, segirtip giden, tünel kazan sıçanlar gibi
cızırdı-yordu. Basının arkasına vuran günes çok sıcaktı. Bonac-cord ne yapmıstı da Liechtenstein
büyücülerini kızdırmıstı? Harry'nin içinde, sanki mesele ifritlerle ilgiymis gibi bir his vardı...
Parvati'nin basının arkasına yine bos bos baktı. Keske Zihnefend uygulayıp da onun basının
arkasında bir pencere açabilse ve ifritlerle ilgili neyin Pierre Bonaccord ile Liechtenstein arasındaki
ihtilafa yol açtıgını görebilseydi...
Harry gözlerini yumdu ve yüzünü ellerine gömdü, gözkapaklarının alev alev kırmızısı karanlıga
gömülüp serinledi. Bonaccord ifrit avına son vermek, ifritlere bazı haklar tanımak istemisti... ama
Liechtenstein'ın çok zalim bir dag ifritleri kabilesiyle sorunları vardı... buydu iste.
Gözlerini açtı, ama parıl parıl parlayan beyaz parsömeni görünce gözleri yine batıp sulanmaya
basladı. Yavas yavas, ifritler hakkında iki satır yazdı, sonra o ana kadar yazdıklarını okudu. Pek
fazla bilgi vermiyordu, ayrıntılı degildi, oysa Hermione'nin Konfederasyon hakkındaki notlarının
sayfalarca sürdügünden emindi.
Gözlerini yine yumdu, notları görmeye, hatırlamaya çalıstı... Konfederasyon ilk kez Fransa'da
toplanmıstı, evet, bunu yazmıstı zaten...
Cincüceler katılmaya çalısmıs, koyulmuslardı... bunu da y azmıstı...
Ve Liechtenstein'd an kimse gelmek istememisti...
Düsün, dedi kendi kendine, yüzü ellerinde. Çevresindeki tüy kalemler cızır cızır bitmek bilmez
cevaplar yazı-
934
yor, ön taraftaki kum saatindeki kumlar asagı dogru akıyordu...
Esrar Dairesi'ne giden serin, karanlık koridorda ilerliyordu yine, saglam ve azimli adımlarla
yürüyordu, arada bir kosmaya baslıyordu, varacagı yere sonunda varmaya kararlıydı... siyah kapı
Page 349
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
her zamanki gibi önünde açıldı, simdi daire seklindeki çok kapılı odaya gelmisti...
Dosdogru tas dösemeden ileri, ikinci kapıdan içeri... duvarlarda ve yerde dans eden ısık
parçacıkları ve o tuhaf mekanik tıkırtı, ama arastıracak zaman yok, acele etmesi gerek...
Üçüncü kapıya kalan mesafeyi kosarak geçti, bu kapı da digerleri gibi önünde savrulup açıldı...
Bir kez daha, raflarla ve cam kürelerle dolu, katedral boyutundaki odaya gelmisti... simdi kalbi
büyük bir hızla çarpıyordu... bu sefer oraya gidecekti... doksan yedi numaraya gelince sola döndü
ve iki sıra arasından aceleyle geçti...
Ama en sonda, yerde bir sekil vardı, dösemede yaralı hayvan gibi kıpırdanan siyah bir sekil...
Harry'nin midesi korkuyla sıkıstı... heyecanla sıkıstı...
Kendi agzından bir ses çıktı, tiz, soguk, her türlü insani iyilikten yoksun bir ses...
"Benim için al onu... asagı indir, simdi... ben dokunamıyorum... ama sen dokunabilirsin..."
Yerdeki siyah sekil biraz kımıldadı. Harry kendi kolunun ucunda, bir asayı sıkıca kavramıs uzun
parmaklı beyaz bir elin yükseldigini gördü... tiz, soguk sesin "Crucio!" dedigini duydu.
935
Yerdeki adam bir acı çıglıgı koyverdi, ayaga kalkmaya çalıstı ama gerisingeri düstü, kıvranmaya
basladı. Harry gülüyordu. Asasını kaldırdı, lanet kalktı ve sekil inledi, hareketsiz kaldı.
"Lord Voldemort bekliyor..."
Yerdeki adam çok yavasça, kolları titreyerek omuzlarını birkaç santim yükseltip basını kaldırdı.
Yüzü kan içindeydi ve hastaymısçasına zayıftı, acıyla çarpılmıstı ama dirençle kaskatıydı...
"Beni öldürmen gerekecek," diye fısıldadı Sirius.
"Elbette sonunda öldürecegim," dedi soguk ses. "Ama önce benim için onu alacaksın, Black...
simdiye kadar acı çektigini mi sanıyorsun? Bir daha düsün... önümüzde daha saatler var ve kimse
senin haykırdıgını duyamaz..."
Ama Voldemort asasını yeniden indirirken biri haykırdı; haykırdı ve sıcak bir masadan soguk, tas
dösemeye düstü; Harry yere çarpınca uyandı, hâlâ feryat ediyordu, yara izi alev almıs gibiydi;
çevresinde Büyük Salon infilak etmisti sanki.
936
OTUZ KNC BÖLÜM
1 . • •
lymt
Atesin çinden
"Gitmiyorum... hastane kanadına ihtiyacım yok... istemiyorum..."
Harry, Giris Salonu'na çıkmasına yardım etmis olan ve çok kaygılı görünen Profesör Tofty'den
kurtulmaya çalısırken çabuk çabuk konusuyor, çevrelerindeki bütün ögrenciler de gözlerini dikmis
onları izliyorlardı.
"Ben - ben iyiyim, efendim," diye kekeledi Harry, yüzünün terini sildi. "Gerçekten... sadece
uyuyakaldım... kâbus gördüm..."
Yaslı büyücü halden anlar bir tavırla, "Sınavların baskısı!" dedi, titrek ellerle onun omzunu
oksarken. "Olur böyle seyler, delikanlı, olur böyle seyler! Simdi, bir bardak soguk su iç, serinle,
belki de Büyük Salon'a dönmeye hazır olursun, ha? Sınav sona erdi sayılır ama, son cevabını söyle
Page 350
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
güzelce toparlarsın, olur mu?"
"Evet," dedi Harry çılgın gibi. "Yani... hayır... yaptım - elimden geldigi kadarını yaptım sanırım..."
"Çok iyi, çok iyi," dedi yaslı büyücü sefkatle. "Gideyim de sınav kâgıdını alayım, sana da gidip
söyle bir gü-
937
zel uzanmam tavsiye ederim."
"Öyle yapayım," dedi Harry, siddetle basını sallayarak. "Çok tesekkür ederim."
Yaslı adamın topukları Büyük Salon'un esiginden kayboldugu anda, Harry uçarcasına mermer
merdiveni çıktı, koridorda öyle hızlı kostu ki, önünden geçtigi portreler mırıldanarak onu
ayıpladılar; birkaç merdiven daha çıktı ve sonunda hastane kanadının çift kanatlı kapısından içeri
kasırga gibi dalıp, Montague'nün açık agzına kasıkla parlak mavi bir sıvı veren Madam Pomfrey'nin
korkuyla bagırmasına sebep oldu.
"Potter, ne yaptıgını sanıyorsun sen?"
"Profesör McGonagall'ı görmem gerek," dedi Harry soluk soluga, nefesi cigerlerini yırtıyordu.
"Hemen... çok acil!"
"Burada degil, Potter," dedi Madam Pomfrey üzüntüyle. "Bu sabah St Mungo'ya nakledildi. Onun
yasında gögsün ortasına dört Sersemletme Büyüsü, ha? Ölmemesi bir mucize."
"Gitti mi?" dedi Harry, soke olmus halde.
Yatakhanenin hemen dısında zil çaldı, Harry alt ve üst katta koridorlara bosalmaya baslayan
ögrencilerin uzaktan gelen her zamanki gümbürtüsünü duydu. Hareketsiz kalıp Madam Pomfrey'ye
baktı. çinde dehset kabarıyor-du.
Söyleyecek kimse kalmamıstı. Dumbledore gitmisti, Hagrid gitmisti, ama Harry Profesör
McGonagall'ın hep orada, belki öfkesi burnunda ve esneklikten yoksun ama hep güvenilir bir
sekilde, somut olarak var olmasını beklemisti...
938
"Sok geçirmene sasırmıyorum, Potter," dedi Madam Pomfrey, yüzünde atesli bir onaylama
ifadesiyle. "çlerinden herhangi biri Minerva McGonagall'ı gündüz yüz yüzeyken Sersemletebilirdi
sanki! Ödleklik bu, baska bir sey degil... adice bir ödleklik... eger siz ögrencilere bensiz ne olur
diye kaygılanıyor olmasam, protesto için istifa ederdim."
"Evet," dedi Harry cansız bir sesle.
Hastane kanadından, ögrencilerle dolu koridora kör-lemesine yürüdü, içinde zehirli gaz gibi yayılan
panikle bası dönerek, ne yapacagını bilmeden, kalabalıktan darbeler yiyerek orada öylece dikildi...
Ron ve Herrnione, dedi basının içinde bir ses.
Tekrar kosmaya baslamıstı, önüne çıkan ögrencileri itip geçiyor, öfkeli itirazlarına aldırmıyordu. ki
katı son süratle indi ve tam mermer merdivenin tepesindeyken, telasla kendisine dogru geldiklerini
gördü.
"Harry!" dedi Hermione hemen, çok korkmus görünüyordu. "Ne oldu? yi misin? Hastalandın mı?"
"Nerelerdeydin?" diye sordu Ron.
"Benimle gelin," dedi Harry çabuk çabuk. "Gelin, size bir sey anlatmam gerekiyor."
Onların önüne düsüp kapılardan içeri bakarak birinci kat koridorunda ilerledi ve sonunda bos bir
sınıf buldu. Harry sınıfa daldı, içeri girdikleri anda da kapıyı Ron ve Hermione'nin arkasından
kapattı ve kapıya dayanıp yüzünü onlara döndü.
"Sirius, Voldemort'un elinde."
"Ne?"
939
"Sen nereden -?"
"Gördüm. Az önce. Sınavda uyuyakalınca."
"Ama - ama nerede? Nasıl?" dedi Hermione, beti benzi atmıstı.
"Nasıl oldugunu bilmiyorum," dedi Harry. "Ama nerede oldugunu tam olarak biliyorum. Esrar
Dairesi'nde o küçük cam kürelerin oldugu raflarla dolu bir oda var, ikisi doksan yedinci sıranın
sonundalar... Sirius'a oradan istedigi neyse onu aldırmaya çalısıyor... ona iskence ediyor...
Page 351
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sonunda onu öldürecegini söylüyor!"
Harry sesinin de, dizlerinin de titredigini fark etti. Bir masaya gidip oturdu, kendine hâkim olmaya
çalıstı.
"Oraya nasıl gidecegiz?" diye sordu onlara.
Bir anlık sessizlik oldu. Sonra Ron, "O-oraya gitmek mi?" dedi.
"Esrar Dairesi'ne, Sirius'u kurtarmak için!" dedi Harry yüksek sesle.
"Ama - Harry..." dedi Ron cılız bir sesle.
"Ne? Ne?" dedi Harry.
Niye onlardan mantıksız bir sey istiyormusçasma agızlarını açmıs, kendisine baktıklarını
anlayamıyordu.
"Harry," dedi Hermione, hayli korku dolu bir sesle, "sey... nasıl... Voldemort kimseye fark
ettirmeden Sihir Bakanlıgı'na nasıl girdi?"
"Ben nereden bileyim?" diye bögürdü Harry. "Asıl sorun bizim oraya nasıl girecegimiz!"
"Ama... Harry, bir düsün bunu," dedi Hermione, ona dogru bir adım attı, "saat aksamüstü bes...
Sihir Bakanlıgı çalısanlarla dolu olmalı... Voldemort ve Sirius görünme-
940
den oraya nasıl girer? Harry... onlar belki de dünyanın en fazla aranan iki büyücüsü...
Seherbaz'larla dolu bir binaya fark edilmeden girebilirler mi sanıyorsun?"
"Bilmiyorum, Voldemort bir Görünmezlik Pelerini falan kullanmıstır!" diye haykırdı Harry. "Zaten
Esrar Dairesi hep bombostu, ben ne zaman oraya -"
"Sen oraya hiç gitmedin, Harry," dedi Hermione usulca. "Orayı rüyanda gördün, hepsi bu."
"Onlar normal rüya degil ki!" diye bagırdı Harry onun yüzüne karsı, ayaga kalkıp ona dogru bir
adım daha attı. Hermione'yi tutup silkelemek istiyordu. "Öyleyse Ron'un babasını nasıl
açıklayacaksın, o neydi o zaman, basına gelenleri nasıl bildim?"
"Bak bunda haklı," dedi Ron alçak sesle, Hermione'ye bakarak.
"Ama bu öyle - öyle uzak bir ihtimal ki!" dedi Hermione çaresizce. "Harry, Sirius hep Grimmauld
Meyda-nı'ndaki evdeyken, Voldemort onu nasıl eline geçirmis olabilir?"
"Sirius dayanamamıs ve sadece biraz temiz hava almak istemis olabilir," dedi Ron, sesinde kaygılı
bir ton vardı. "Ne zamandır o evden kaçmak için -"
"Ama niye," diye üsteledi Hermione, "Voldemort ne diye silahı, ya da her neyse onu, almak için
Sirius'u kullansın?"
"Ne bileyim, bir sürü nedeni olabilir!" diye bagırdı Harry ona. "Belki Sirius, Voldemort'un, acı
çekmesine aldırmayacagı biridir sadece -"
"Baksana, simdi aklıma bir sey geldi," dedi Ron alçak
941
sesle. "Sirius'un kardesi bir Ölüm Yiyen'di, degil mi? Belki de Sirius'a silahı almanın sırrını
söylemistir!"
"Evet - Dumbledore da bunun için Sirius'u hep kilit altında tutmak istiyordu!" dedi Harry.
"Bakın, pardon ama," diye bagırdı Hermione, "ikinizin de söylediginde mantık yok; bize bunun için
kanıt gerek, oysa bu konuda hiç kanıt yok. Voldemort ile Sirius'un orada olduklarına bile -"
"Hermione, Harry onları gördü!" diye onu azarladı Ron.
"Peki," dedi Hermione, korkmus ama kararlı görünüyordu. "Ama sunu söylemek zorundayım -"
"Ne?"
"Sen... bu bir elestiri degil, Harry! Ama sen... bir sekilde... yani - sence sende biraz - biraz -
insanları kurtarma seyi yok mu?"
Harry ona gözlerinden atesler saçarak baktı.
"Ne demekmis o, 'insanları kurtarma seyi'?"
"Sey... sen..." Hermione fena halde endiseli görünüyordu. "Yani... geçen yıl örnegin... gölde...
Turnuva sırasında... yapman gerekmiyordu... diyorum ki o küçük De-lacour kızını kurtarman
gerekmiyordu... ama sen biraz... kapıldın gittin..."
Harry'nin vücudunu, igne igne batan sıcak bir öfke dalgası kapladı; ona nasıl olur da simdi bu
hatayı hatırlatabilirdi?
Page 352
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Yani, yaptıgın sey gerçekten de çok iyiydi falan," dedi Hermione hemen, Harry'nin yüzündeki
ifade karsısında düpedüz kanı donmus gibiydi. "Herkes de harika bir sey yaptıgını söyledi -"
942
"Bak bu komik iste/' dedi Harry titreyen bir sesle, "çünkü Ron'un kahramanlık yaparak vakit
kaybettigimi söyledigini net bir sekilde hatırlıyorum... sence bu da öyle bir sey mi? Yine
kahramanlık mı yapmak istiyorum sence?"
"Hayır, hayır, hayır!" dedi Hermione, afallamıs görünerek. "Bunu demek istemedim asla!"
"Eh, agzından baklayı çıkar artık, çünkü vakit kaybediyoruz burda!" diye bagırdı Harry.
"Demek istiyorum ki - Voldemort seni tanıyor, Harry! Ginny'yi Sırlar Odası'na seni oraya çekmek
için götürdü, böyle seyler yapıyor, biliyor ki sen - Sirius'un yardımına gidecek türde birisin! Ya tek
amacı seni oraya çekmekse, Esrar Dai-"
"Hermione, bunu beni oraya çekmek için yapıp yapmadıgının önemi yok - McGonagall'ı St
Mungo'ya götürdüler, Hogwarts'ta olanları anlatacagımız bir Yoldaslık üyesi kalmadı, eger biz
gitmezsek Sirius ölür!"
"Ama Harry - ya rüyan - ya gerçekten de bir rüyaysa sadece?"
Harry'nin gırtlagından öfke dolu bir hırıltı çıktı. Hermione resmen geri adım atıp ondan uzaklastı,
ürkmüs gibiydi.
"Anlamıyorsun!" diye haykırdı Harry ona, "kâbus görmüyorum, rüya görmüyorum! Bütün o
Zihinbend ni-yeydi sanıyorsun, Dumbledore benim bunları görmemin önlenmesini niye istedi
sanıyorsun? Çünkü bunlar GERÇEK, Hermione - Sirius tuzaga düsürüldü, onu gördüm.
Voldemort'un elinde ve kimse bilmiyor ve bu da onu yal-
943
nızca biz kurtarabiliriz demek ve eger sen yapmak istemiyorsan, güzel, ama ben gidiyorum,
anladın mı? Ve eger dogru hatırlıyorsam, ben Ruh Emici'lerden seni kurtarırken insanları kurtarma
seı/z'mle hiçbir sorunun yoktu -" öfkeyle Ron'a döndü "— ya da Basilisk'ten senin kız kardesini
kurtarırken -"
"Ben sorunum var demedim ki hiç!" dedi Ron kızgın kızgın.
"Ama Harry, iste kendin söyledin," dedi Hermione hararetle. "Dumbledore senin bunlara zihnini
kapamayı ögrenmeni istiyordu, eger Zihinbend'i dogru dürüst yapsaydın bunu asla görmezdin -"
"EGER GÖRMEMS GB DAVRANACAGIMI SANIYORSAN -"
"Sirius sana, zihnini kapatmayı ögrenmenden daha önemli bir sey olmadıgını söylemisti!"
'TA, AMA BASKA BR SEY DERD HERHALDE, EGER AZ ÖNCENE-"
Sınıf kapısı açıldı. Harry, Ron ve Hermione hızla döndüler. Merak içinde görünen Ginny içeri girdi,
ardında ise, her zamanki gibi akıntıya kapılıp kazara gelmise benzeyen Luna vardı.
"Selam," dedi Ginny tereddütle. "Harry'nin sesini tamdık. Ne diye bagırıyorsun?"
"Bosver sen," dedi Harry, kaba bir tavırla.
Ginny kaslarım kaldırdı.
"Benimle o ses tonuyla konusmana gerek yok," dedi serinkanlılıkla, "sadece yardım edebilir miyim
diye merak etmistim."
944
"Eh, edemezsin," diye kestirip attı Harry.
"Farkında mısın, oldukça kaba davranıyorsun," dedi Luna sakin sakin.
Harry küfretti ve arkasını döndü. Su anda istedigi son sey, Luna Lovegood'la sohbet etmekti.
"Dur," dedi Hermione birden. "Dur... Harry, aslında yardım edebilirler."
Harry ve Ron ona baktılar.
"Dinleyin," dedi Hermione telasla, "Harry, Sirius'un gerçekten Karargâh'ı terk edip etmedigini
saptamak zorundayız."
"Dedim sana, gördüm -"
"Harry, yalvarıyorum, lütfen!" dedi Hermione çaresizce. "Lütfen, fırlayıp Londra'ya gitmeden
Sirius'un sahiden evde olup olmadıgını kontrol edelim. Eger orada degilse, yemin ederim seni
durdurmaya çalısmam. Gelirim, ne - ne gerekiyorsa yaparım onu kurtarmak için."
Page 353
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Sirius SU ANDA iskence görüyor!" diye haykırdı Harry. "Harcayacak zamanımız yok."
"Ama ya bu, Voldemort'un bir numarasıysa, Harry, kontrol etmeliyiz, etmek zorundayız."
"Nasıl?" diye sordu Harry. "Nasıl kontrol edecegiz?"
"Umbridge'in söminesini kullanıp onunla temas kurabilir miyiz diye bakacagız," dedi Hermione,
ama bu fikirden dehsete düsmüs gibiydi. "Umbridge'i yine uzaklastırmamız gerek, ama gözcü
lazım ve iste Ginny ile Lu-na'dan bu iste yararlanabiliriz."
Besbelli hâlâ neler olup bittigini kavramaya çalısıyor olsa da, Ginny hemen, "Tamam, yaparız,"
dedi. Luna da,
945
" 'Sirius' derken, Stubby Boardman'dan mı söz ediyoruz?" dedi.
Kimse ona cevap vermedi.
"Peki," dedi Harry Hermione'ye, saldırganca. "Peki, eger bunu yapmanın çabuk bir yolunu bulursan
tamam, yoksa hemen su anda Esrar Dairesi'ne gidiyorum."
"Esrar Dairesi mi?" dedi Luna, biraz sasırmıs görünüyordu. "Oraya nasıl gideceksin ki?"
Harry yine onu duymazdan geldi.
"Tamam," dedi Hermione, ellerini ovusturup sıraların arasında bir asagı bir yukarı yürüyerek.
"Tamam... sey... birimiz gidip hemen Umbridge'i bulmalı ve - onu yanlıs yöne göndermeli,
odasından uzakta tutmalı. Ona diyebilir ki - ne bileyim - Peeves her zamanki gibi korkunç bir
seyler yapıyor -"
"Ben yaparım," dedi Ron hemen. "Peeves Biçim Degistirme bölümünün altını üstüne getiriyor,
falan derim ona, orası odasından acayip uzak. Aslına bakarsan, yolda Peeves'e rastlarsam onu
sahiden yapmaya da ikna edebilirim herhalde."
Hermione'nin, Biçim Degistirme bölümünün altının üstüne getirilmesine itiraz etmemesi, durumun
ciddiyetinin bir göstergesiydi.
"Peki," dedi, yürümeye devam ettikçe kasları da çatıldı. "Simdi, biz zorla girerken, ögrencileri
odadan uzak tutmak zorundayız, yoksa kesin Slytherin'in biri gidip ona haber verir."
"Luna ve ben koridorun iki ucunda durabiliriz," dedi Ginny hemen, "ve, birisi etrafa Bogma Gazı
salmıs, deyip
946
insanları oraya gitmemeleri için uyarırız." Hermione, Ginny'nin ayaküstü bu yalanı bulmasına
sasırmıs gibiydi; Ginny omuz silkti ve, "Fred'le George ayrılmadan önce bunu yapmayı
planlıyorlardı," dedi.
"Peki," dedi Hermione. "yi öyleyse, Harry, seninle ben Görünmezlik Pelerini'nin altında oluruz,
odaya gireriz, sen de Sirius'la konusursun -"
"O orada degil, Hermione!"
"Yani sen - sen kontrol edersin Sirius evde mi degil mi diye, ben de nöbet tutarım; bence orada
tek basına olmaman gerek, Lee o Burnuk'ları içinden geçirerek pencerenin korunmasız bir nokta
oldugunu kanıtladı zaten."
Harry öfkesine ve sabırsızlıgına ragmen, Hermione'nin ona Umbridge'in odasına giderken eslik
etme teklifinin bir dayanısma ve sadakat isareti oldugunu fark etti.
"Ben... tamam, tesekkürler," diye mırıldandı.
"Oldu, simdi, bunların hepsini yapsak bile, en fazla bes dakikamız olacagını sanıyorum," dedi
Hermione. Harr/nin planı kabul etmesinden rahatlamıs gibiydi. "Yani, Filch'le o berbat Teftis
Mangası ortada dolastıgına göre..."
"Bes dakika yeter," dedi Harry. "Hadi, gidelim -"
"Simdi mi?" dedi Hermione, sok geçirmis görünüyordu.
"Elbette simdi!" dedi Harry kızgınlıkla. "Ne yani, aksam yemeginden sonraya kadar falan
bekleyecegimizi mi sandın? Hermione, Sirius su anda iskence görüyor!"
"Ben - ah, tamam," dedi Hermione çaresizlik içinde. "Sen git de Görünmezlik Pelerini'ni al, seninle
Umbridge'in koridorunun sonunda bulusuruz, oldu mu?"
Harry cevap vermedi, odadan fırladı ve dısarıdaki ba-
947
Page 354
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sıbos gezinen kalabalık arasından kendine yol açmaya koyuldu. ki kat yukarıda Seamus ve
Dean'le karsılastı; onu neseyle selamlayıp, ortak salonda alacakaranlıktan safaga kadar sürecek
bir sınav sonu kutlaması planladıklarını söylediler. Harry onları dogru dürüst duymadı bile. Hâlâ
karaborsadan kaç Kaymakbirası'na ihtiyaçları olacagı konusunda tartısırlarken, portre deliginden
içeri tırmandı; onlar daha yanlarından ayrıldıgını fark etmeden, Görün-mezlik Pelerini'ni ve
Sirius'un çakısını güvenli bir sekilde çantasına koymus, tekrar dısarı çıkıyordu.
"Harry, birkaç Galleon atmak ister misin? Harold Dingle bize biraz Atesviskisi satabilecegini
düsünüyor -"
Ama Harry çoktan koridorda deli gibi kosmaya baslamıstı; bir iki dakika sonra, Umbridge'in
koridorunun sonunda kafa kafaya vermis olan Ron, Hermione, Ginny ve Luna'ya katılmak için son
birkaç basamaktan atlıyordu.
"Aldım," dedi soluk soluga. "Gitmeye hazır mıyız?"
"Tamam," diye fısıldadı Hermione, gürültücü bir altıncı sınıflar grubu yanlarından geçerken.
"Pekâlâ, Ron -, sen git, Umbridge'i uzaklastır... Ginny, Luna, siz de insanları koridordan çıkarmaya
çalısın... Harry ve ben Pelerin'i giyip, yol açılana kadar bekleyecegiz..."
Ron yürüyerek uzaklastı, geçidin sonuna geldiginde parlak kızıl saçları hâlâ görülebiliyordu; bu
arada, Ginny'-nin aynı derecede renkli bası da, birbirlerini ite kaka yürüyen ögrenciler arasında
ters yönde hareket ediyor, onu Luna'nın sarısın bası izliyordu.
"Gel buraya," diye mırıldandı Hermione. Harry'nin bilegine asıldı ve onu, bir ortaçag büyücüsünün
tastan ya-
948
pılma çirkin basının bir sütun üzerinde durmus, kendi kendine mırıldandıgı girintiye çekti. "Sen -
sen iyi oldugundan emin misin, Harry? Hâlâ çok solgunsun."
"yiyim," dedi Harry sadece, Görünmezlik Pelerini'ni çantasından çıkardı. Aslında yara izi
agrıyordu, ama çok da agrımıyordu, bu yüzden de Voldemort'un henüz Siri-us'a ölümcül bir darbe
indirmedigini düsünüyordu; Vol-demort Avery'yi cezalandırırken, yara izi çok daha fazla acırmstı...
"Al," dedi; Görünmezlik Pelerini'ni ikisinin üstüne attı. Önlerindeki büstün agzında geveledigi
anlasılmaz Latince sözlere aldırmayarak kulak kesildiler.
"Buraya gelemezsiniz!" diye sesleniyordu Ginny kalabalıga. "Hayır, kusura bakmayın, döner
merdivenin etrafından dolasmak zorundasınız, birisi buralara Bogma Gazı salmıs -"
nsanların sikâyet ettigini duyuyorlardı; aksi bir ses, "Gaz falan görmüyorum," dedi.
"Renksiz de ondan," dedi Ginny, ikna edici kızgınlıkta bir sesle, "ama içinden geçmek istersen hiç
durma, biz de senin vücudunu, bize inanmayan bir sonraki budala için kanıt olarak kullanırız."
Yavas yavas kalabalık azaldı. Bogma Gazı haberi yayılmısa benziyordu; insanlar artık bu tarafa
geliniyorlardı. Nihayet çevredeki alan hayli bosaldı ve Hermione usulca, "Sanırım bundan iyisi
olamaz, Harry," dedi, "gel, ise koyulalım."
Pelerin'in altında, ilerlediler. Luna, sırtı onlara dönük halde koridorun uzak ucunda duruyordu.
Ginny'nin ya-
949
nından geçerlerken, Hermione, "yi numaraydı," diye fısıldadı, "... sinyali unutma."
"Sinyal ne?" diye mırıldandı Harry, Umbridge'in kapısına yaklasırlarken.
"Umbridge'in geldigini görürlerse, koro halinde yüksek sesle 'Kralımızsm Weasley'yi
söyleyecekler," diye cevap verdi Hermione; o sırada Harry, Sirius'un çakısının keskin kenarını kapı
ile duvar arasındaki aralıga yerlestirmisti. Kilit bir tıkırtıyla açıldı, odaya girdiler.
Sevimsiz kedi yavruları, tabaklarını ısıtan aksamüstü günesinde sere serpe uzanmıslardı, ama
bunun dısında oda geçen seferki kadar hareketsiz ve bostu. Hermione rahat bir nefes aldı.
"kinci Burnuk'tan sonra fazladan güvenlik önlemi almıs olabilecegini düsünmüstüm."
Pelerin'i çıkardılar; Hermione hemen pencerenin yanına gitti, asasını çıkardı ve dısarıdan
görülmeyecek sekilde durup araziyi gözlemeye basladı. Harry sömineye kostu, Uçuç tozu çanagını
kapıp ızgaraya bir tutam attı, zümrüt yesili alevler ortaya çıktı. Hemen diz çöktü, basını dans eden
atesin içine soktu ve bagırdı: "Grimmauld Meydanı, on iki numara!"
Bası, az önce lunaparkta hız treninden inmis gibi dönmeye basladı, ama dizleri odanın soguk
Page 355
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
dösemesinde kıpırtısız duruyordu. Girdap gibi dönen küllerden korunmak için gözlerini yumdu,
dönme durup da onları açınca, kendini Grimmauld Meydanı'nın uzun, soguk mutfagına bakarken
buldu.
Kimse yoktu. Bunu bekliyordu ama, ıssız odayı gö-
950
rünce kalbinde patlak veren erimis korku ve panik dalgasına hazır degildi.
"Sirius?" diye haykırdı. "Sirius, orada mısın?"
Sesi odada yankılandı, ama cevap yoktu, atesin sagından gelen minik bir hısırtı hariç.
"Kim var orda?" diye seslendi, acaba sadece bir fare mi, diye merak ederek.
Ev cini Kreacher, görüs alanına girdi. Bir seyden dolayı pek keyiflenmise benziyordu, ama kısa
süre önce iki eli de fena halde yaralanmıs gibiydi, ikisi de iyice sargılıydı.
Kreacher bos mutfagı, "Ateste Potter denen çocugun bası var," diye bilgilendirdi, Harry'ye tuhaf bir
sekilde zafer dolu, kaçamak bakıslar atıyordu. "Niye geldi acaba, diye merak ediyor Kreacher."
"Sirius nerde, Kreacher?" diye sordu Harry.
Ev cini hırıltıyla kıkırdadı.
"Efendi dısarı çıktı, Harry Potter."
"Nereye gitti? Nereye gitti, Kreacher?"
Kreacher gıdaklar gibi gülmekle yetindi.
"Seni uyarıyorum!" dedi Harry, bu durumda onun Kreacher'ı cezalandırmak gibi bir olanagı
bulunmadıgının kesinlikle farkında oldugu halde. "Peki ya Lupin? Deli-Göz? Herhangi biri, herhangi
biri orda mı?"
"Burada Kreacher'dan baska kimse yok!" dedi cin neseyle ve Harry'ye arkasını dönerek mutfagın
sonundaki kapıya dogru agır agır yürümeye basladı. "Kreacher hanı-mıyla küçük bir sohbet etmeyi
düsünüyor, evet, ne vakittir fırsat bulamadı, Kreacher'm efendisi onu hanımından uzak tutuyor -"
951
"Sirius nereye gitti?" diye haykırdı Harry, cinin ardından. "Kreacher, Esrar Dairesi'ne mi gitti?"
Kreacher durdu. Harry, önündeki koltuk bacagı ormanı arasından onun kel kafasının arkasını
seçebiliyordu.
"Efendi nereye gittigini zavallı Kreacher'a söylemiyor," dedi cin usulca.
"Ama biliyorsun!" diye haykırdı Harry. "Degil mi? Nerede oldugunu biliyorsun!"
Bir an sessizlik oldu, sonra da cin daha da yüksek sesle kıkırdadı.
"Efendi Esrar Dairesi'nden dönmeyecek!" dedi sen sakrak. "Kreacher ve hanımı yine tek baslarına
artık!"
Ve ileri dogru segirterek, hole açılan kapıda gözden kayboldu.
"Sen-!"
Ama daha tek bir lanet ya da hakaret savurmasına fırsat kalmadan, Harry basının tepesinde büyük
bir acı duydu; bir sürü kül yuttu ve öksürüp tıkanarak alevlerden geri çekildigini hissetti, sonunda
da korkunç bir sekilde ansızın kendini Profesör Umbridge'in genis, solgun yüzüne bakar buldu;
Umbridge onu saçından yakalayıp atesin dısına çekmisti ve simdi de, sanki gırtlagım kesecekmis
gibi, boynunu gidebildigi kadar geriye dogru egiyordu.
"Ne sanıyordun?" diye fısıldadı, Harry'nin boynunu daha da arkaya çekip onu tavana bakmaya
zorlayarak. "ki Burnuk'tan sonra odama benim bilgim olmadan yine igrenç, talancı bir yaratıgın
girmesine izin mi verecektim? Sonuncusu içeri girdikten sonra kapımı boydan boya Sinsi Sezici
Büyülerle donattırdım, seni aptal çocuk. Alın su
952
asayı," diye havlarcasma emretti Harry'nin görmedigi birine; Harry bir elin cüppesinin gögüs
cebine uzandıgını ve asasını aldıgım hissetti. "Kızınkini de."
Harry kapı dibinde bir itisip kakısma sesi duydu ve Hermione'nin asasının da o anda zorla
alındıgım anladı.
"Neden odamda oldugunu bilmek istiyorum," dedi Umbridge, saçını kavramıs olan yumrugunu öyle
bir salladı ki Harry sendeledi.
"Ben - Atesoku'mu almaya çalısıyordum!" dedi Harry çatlak bir sesle.
Page 356
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Yalancı." Umbridge yeniden Harry'nin basını salladı. "Atesoku'nun zindanda sıkı koruma altında
oldugunu gayet iyi biliyorsun, Potter. Basın benim söminemdeydi. Kiminle haberlesiyordun?"
"Kimseyle —" dedi Harry, ondan uzaklasmaya çalısarak. Epeyce saç telinin kafa derisiyle
vedalastıgım hissetti.
"Yalancı!" diye haykırdı Umbridge. Onu kendisinden uzaga fırlattı, Harry masaya çarptı. Simdi
Hermione'nin, Millicent Bulstrode tarafından duvara yapıstırıldıgını görebiliyordu. Malfoy pencere
pervazına yaslanmıstı, Harry'nin asasını tek elle havaya atıp tutarken yılısık yılısık sırıtıyordu.
Dısarıda bir patırtı duyuldu ve birkaç tane iriyarı Slytherin içeri girdi; Ron, Ginny, Luna ve -Harry
sasıp kaldı- Neville'i sımsıkı tutuyorlardı; Crabbe'nin boynundan sıkıca yakaladıgı Neville, bogulup
ölme tehlikesinin esiginde görünüyordu. Dördünün de agzı baglanmıstı.
"Hepsini yakaladık," dedi VVarrington, Ron'u kabaca odanın içine dogru iterek. "O," sisman
parmagıyla
953
Neville'i dürttü, "bunu almamı önlemeye çalıstı," parmagıyla, onu tutan iriyarı bir Slytherin kızının
incik kemigini tekmelemeye çalısan Ginny'yi gösterdi, "ben de onu da getirdim."
"yi, iyi," dedi Umbridge, Ginny'nin mücadele etmesini izleyerek. "Bak sen, Hogvvarts çok
geçmeden Weas-ley'lerden arınmıs bir bölge olacaga benziyor, degil mi?"
Malfoy dalkavukça bir kahkaha attı. Umbridge, halinden memnun, agzı kulaklarına vararak
gülümsedi ve kreton kaplı koltuguna yerleserek, bir çiçek tarhundaki kurbaga misali, esirlerine
gözlerini kırpıstırarak baktı.
"Ee, Potter," dedi. "Odamın çevresine gözcüler yerlestiriyorsun ve bu soytarıyı," basıyla Ron'u
isaret etti -Malfoy daha da bagıra bagıra güldü- "Biçim Degistirme bölümünde hortlagın ortalıgı
altüst ettigini söylemek için bana yolluyorsun, oysa ben onun bütün okul teleskoplarının
merceklerine mürekkep bulastırmakla mesgul oldugunu çok iyi biliyordum - Mr Filch az önce haber
vermisti.
"Demek ki, birisiyle konusmak senin için çok önemliydi. Albus Dumbledore muydu acaba? Yoksa o
melez mi, Hagrid yani? Minerva McGonagall oldugundan kuskuluyum, kimseyle konusamayacak
kadar hasta oldugunu duydum."
Malfoy ve Teftis Mangası'nın diger üyelerinden birkaçı buna da güldüler. Harry öfke ve nefretle
öylesine dolmustu ki, titriyordu.
"Benim kiminle konustugum seni ilgilendirmez," dedi, hırlarcasına.
Umbridge'in gevsek yüzü sertlesir gibi oldu.
954
"Pekâlâ," dedi, en tehlikeli ve sahte tatlı sesiyle. "Pekâlâ, Mr Potter... size özgürce söyleme sansı
teklif ettim. Reddettiniz. Artık sizi zorlamaktan baska seçenegim yok. Draco - git, Profesör Snape'i
getir."
Malfoy, Harry'nin asasını cüppesinin içine tıktı ve yine yılısık yılısık sırıtarak odadan çıktı, ama
Harry bunu fark etmedi bile. Az önce bir seyin farkına varmıstı; bunu unutacak kadar aptal
olduguna inanamıyordu. Yoldaslık'in bütün üyelerinin, Sirius'u kurtarmada ona yardımcı olabilecek
herkesin gittigini düsünmüstü - ama hata etmisti. Hogvvarts'ta hâlâ bir Zümrüdüanka Yoldaslıgı
üyesi vardı - Snape.
Slytherin'lerin Ron'u ve digerlerini kontrol altında tutma çabalarından kaynaklanan kıpırdanma ve
itisip kakısma dısında, odada sessizlik hâkimdi. Koltukaltından kapan VVarrington'a karsı
mücadele eden Ron'un dudagından akan kan, Umbridge'in halısına damlıyordu; Ginny hâlâ, onu
kollarının üstünden sıkıca kavramıs olan altıncı sınıftan kızın ayaklarını çignemeye çalısıyordu;
Crabbe'nin kollarını çekistirip duran Neville'in yüzü gitgide daha da morlasıyordu; ve Hermione
bosu bosuna Millicent Bulstrode'u üstünden atmaya çabalıyordu. Luna ise onu esir alanın yanında
gevsekçe durmus, sanki olup bitenlerden sıkılmıs gibi dalgın dalgın pencereden dısarı bakıyordu.
Harry yeniden, onu dikkatle gözleyen Umbridge'e baktı. Dısarıdaki koridordan ayak sesleri
duyulunca yüzünü kasıth olarak donuk ve ifadesiz tuttu, sonra Draco Malfoy içeri girip, ardından
gelen Snape'e kapıyı açık tuttu.
955
Page 357
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Beni mi görmek istediniz, Müdire Hanım?" dedi Snape, çiftler halinde mücadele eden ögrencilere
tam bir kayıtsızlık ifadesiyle bakarak.
"Ah, Profesör Snape," dedi Umbridge, agzı kulaklarında gülüp yeniden ayaga kalkarak. "Evet, bir
sise daha Veritaserum rica ediyorum, mümkün oldugunca çabuk, lütfen."
Snape, siyah saçlarının olusturdugu yaglı perdenin arasından sogukkanlılıkla onu süzerek, "Son
sisemi Pot-ter'ı sorguya çekmek için almıstınız," dedi. "Hepsini kullanmadınız, degil mi? Üç
damlanın yetecegini söylemistim size."
Umbridge kıpkırmızı oldu.
"Biraz daha yapabilirsiniz, degil mi?" dedi, kızdıgı zaman hep oldugu gibi tatlı bir küçük kız sesiyle.
"Elbette," dedi Snape, dudagını bükerek. "Olgunlasması için tam bir ay çevrimine ihtiyaç var,
demek ki bir ay kadar sonra sizin için hazırlamıs olurum."
"Bir ay mı?" diye viyakladı Umbridge, kurbaga gibi kabararak. "Bir ay, ha? Ama bana bu aksam
lazım, Snape! Az önce Potter'ın meçhul kisi ya da kisilerle haberlesmek için benim söminemi
kullandıgını fark ettim!"
"Sahi mi?" dedi Snape, Harr/ye dönüp bakarken hafif de olsa ilk ilgi belirtisini göstererek. "Eh, bu
beni sasırtmaz. Potter hiçbir zaman okul kurallarına uyma egilimi göstermemistir."
Soguk, kara gözleri burgu gibi Harry'nin gözlerini de-liyordu; Harry onun bakıslarına gözünü
kırpmadan karsılık verdi, rüyasında gördükleri üzerinde yogunlasıyor, ira-
956
desiyle Snape'e zihnini okutmak, anlamasını saglamak istiyordu...
"Onu sorguya çekmek istiyorum!" diye öfkeyle bagırdı Umbridge; ve Snape bakıslarını Harry'den
ayırarak onun hiddetle segiren yüzüne çevirdi. "Onu hakikati söylemeye zorlayacak bir iksir
vermeni istiyorum bana!"
"Size söyledim," dedi Snape sakin sakin, "bende baska Veritaserum stogu yok. Eger Potte^ı
zehirlemek istemiyorsanız -ve sizi temin ederim ki, öyle bir sey istiyorsanız çok iyi anlarım- size
yardımcı olamam. Mesele su ki, zehirlerin çogu kurbana hakikati söyleyecek vakit bırakmayacak
kadar çabuk etki gösterir."
Snape tekrar Harry'ye baktı; Harry gözlerini ona dikmis, sözsüz iletisim kurmak için deli gibi
çabalıyordu.
Voldemort Sirius'u ele geçirdi, Esrar Dairesinde, diye düsündü çaresizce, Voldemort Sirius'u -
"Deneme süresine çekildin!" diye feryat etti Profesör Umbridge; Snape ona baktı, kasları biraz
kalkmıstı. "Kasten yardımcı olmuyorsun! Daha iyisini beklerdim, Lucius Malfoy senden hep övgüyle
söz ederdi! Simdi çık odamdan!"
Snape egilip ona alaycı bir selam verdi ve gitmek üzere döndü. Harry, Yoldaslık'ı neler oldugundan
haberdar etme yolundaki son sansının da kapıdan çıkmak üzere oldugunu biliyordu.
"Patiayak elinde!" diye haykırdı. "Patiayak elinde, o seyin saklandıgı yerde!"
Snape, eli Umbridge'in kapı kolunda, kalakalmıs ti.
"Patiayak mı?" diye çıglık attı Profesör Umbridge,
957
gözleri hevesle Harry ile Snape arasında gidip geliyordu. "Patiayak da ne? Neyin saklandıgı yerde?
Ne demek istiyor, Snape?"
Snape dönüp Harry'ye baktı. Yüzünden hiçbir sey okunmuyordu. Harry onun anlayıp anlamadıgım
çözemedi, ama Umbridge'in önünde daha açık konusmaya da cesaret edemedi.
"Hiçbir fikrim yok," dedi Snape soguk soguk. "Pot-ter, bagıra bagıra saçmalamanı istesem, sana
bir Geveleme Gazozu verirdim. Crabbe, sen de kolunu biraz gevset. Longbottom havasızlıktan
bogulursa, bir sürü resmi evrak isi çıkar ve korkarım ki, bir is için basvuracak olursan eger,
bundan referansında söz etmek zorunda kalırım."
Kapıyı arkasından çarpıp kapatarak Harry'yi eskisinden de beter bir telas içinde bıraktı: Snape son
umuduydu. Umbridge'e baktı, o da aynı seyleri hissediyor gibiydi; gögsü öfke ve hayal kırıklıgıyla
kalkıp iniyordu.
"Pekâlâ," dedi Umbridge ve asasını çıkardı. "Pekâlâ... seçenegim kalmadı... bu artık okul disiplini
meselesini de astı... bu, Bakanlık güvenligi meselesi... evet... öyle..."
Page 358
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Kendi kendini bir seye ikna etmeye çalısıyor gibiydi. Agırlıgını tedirginlikle bir o ayagına bir bu
ayagına veriyordu, gözlerini Harry'ye dikmis, asasını bos avcuna vurup derin derin soluk alıyordu.
Onu gözlerken Harry kendini, asasız halde müthis güçsüz hissetti.
"Beni zorluyorsun, Potter... istemiyorum," dedi Umbridge, hâlâ aynı noktada huzursuzca
kıpırdanarak, "ama
958
bazen kosullar kullanımı mazur gösterir... Bakan'in baska seçenegim olmadıgını anlayacagından
eminim..."
Malfoy, yüzünde aç bir ifadeyle izliyordu onu.
"Cruciatus Laneti dilini çözer senin," dedi Umbridge usulca.
"Hayır!" diye haykırdı Hermione. "Profesör Umbridge - bu, yasalara aykırı."
Ama Umbridge aldırmadı bile. Simdi yüzünde, Harry'nin daha önce hiç görmedigi, pis, istekli,
heyecanlı bir ifade vardı. Asasını kaldırdı.
"Bakan yasalara karsı gelmenizi istemez, Profesör Umbridge!" diye bagırdı Hermione.
"Bilmedigi seyden Cornelius'a zarar gelmez," dedi Umbridge. Biraz soluksuz kalmıs bir halde,
asasını sırayla Harry'nin vücudunun çesitli noktalarına tutuyor, belli ki en çok, neresinin
acıyacagına karar vermeye çalısıyordu. "Geçeri yaz Ruh Emici'leri Potter'ın pesine saldıgımı da asla
ögrenmedi, ama yine de onu okuldan atma sansını memnuniyetle karsıladı."
"Sen miydin o?" dedi Harry solugunu tutarak. "Ruh Emici'leri üstüme sen mi saldın?"
"Birinin harekete geçmesi gerekiyordu," dedi Umbridge nefes nefese, asasını da tam Harry'nin
alnına odakladı. "Hepsi meleyip duruyor, seni bir sekilde susturmaktan söz ediyordu -seni gözden
düsürmekten- ama bu konuda fiilen bir seyler yapan ben oldum... ancak, sen bundan ustalıkla
sıyrıldın, degil mi, Potter? Ama bugün yapamayacaksın, simdi yapamayacaksın -" Ve derin bir
nefes alarak haykırdı: "Cruc-"
959
"HAYIR!" diye feryat etti Hermione çatlak bir sesle, Millicent Bulstrode'un arkasından. "Hayır -
Harry - ona söylemek zorundayız!"
"Hayatta olmaz!" diye haykırdı Harry, Hermione'nin görebildigi kadarına gözlerini dikip bakarak.
"Yapmak zorundayız, Harry, nasılsa zorla agzından alacak, ne... ne anlamı var ki?"
Ve Hermione aciz bir sekilde, Millicent Bulstrode'un cüppesinin sırtına kapanıp aglamaya basladı.
Millicent onu duvara sıkıstırmayı hemen bıraktı ve, yüzünde bir tiksinti ifadesiyle, önünden çekildi.
"Bak, bak, bak!" dedi Umbridge, zafer kazanmıs gibi bir hali vardı. "Sırf-Soru Küçükhanım bize
bazı cevaplar verecek! Anlat bakalım, kızım, anlat!"
"Ör - may - ni - 'ayır!" diye bagırdı Ron, agzında tıkaçla.
Ginny Hermione'ye, sanki onu daha önce hiç görmemis gibi bakıyordu. Hâlâ zorlukla nefes alan
Neville de ona bakıyordu. Ama Harry az önce bir sey fark etmisti. Hermione ellerini yüzüne
kapatmıs, umarsızca hıçkırdıgı halde, ortalıkta yas mas yoktu.
"Çok - çok özür dilerim hepinizden," dedi Hermione. "Ama - dayanamıyorum -"
"Tamam, tamam, kızım!" dedi Umbridge, Hermi-one'yi omuzlarından yakalayıp kimsenin
oturmadıgı kreton koltuga itti ve üzerine egildi. "Peki öyleyse.. Potter az önce kiminle
haberlesiyordu?"
"Sey," diye yutkundu Hermione, onun ellerine dogru, "sey, Profesör Dumbledore'la konusmaya
çalısıyordu."
960
Ron dondu kaldı, gözleri faltası gibi açıldı; Ginny, onu esir almıs Slytherin'in ayak parmakları
üzerinde tepinmekten vazgeçti; hatta Luna bile hafiften sasırmıs göründü. Neyse ki, Umbridge ile
yaltakçılarının dikkati, bu kusku verici isaretleri görmelerini engelleyecek sekilde tamamen
Hermione'nin üzerinde odaklanmıstı.
"Dumbledore mu?" dedi Umbridge hevesle. "Öyleyse, Dumbledore'un nerede oldugunu
biliyorsunuz, ha?"
"Sey... hayır!" diye hıçkırdı Hermione. "Diagon Yo-lu'ndaki Çatlak Kazan'ı denedik, Üç Süpürge'yi
Page 359
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
denedik, hatta Domuz Kafası'nı bile -"
"Budala kız - bütün Bakanlık onu ararken Dumbledore bir birahanede oturmaz!" diye haykırdı
Umbridge, yüzünün sarkan çizgilerinin hepsine tek tek hayal kırıklıgı çökmüstü.
"Ama - ama ona önemli bir sey söylememiz lazımdı!" diye feryat etti Hermione, ellerini yüzüne
daha da bastırarak; Harry bunun ıstıraptan degil, hâlâ gözlerinden yas akmadıgını gizlemek için
oldugunu biliyordu.
"Evet?" dedi Umbridge, heyecanı birden yeniden ka-bararak. "Ona ne söylemek istemistiniz?"
"Biz... biz ona ha-hazır oldugunu söylemek istedik!" dedi Hermione, hıçkırıktan bogularak.
"Neyin hazır oldugunu?" diye sordu Umbridge, Hermione'nin omuzlarını yeniden yakalayıp onu
hafifçe sarstı. "Neyin hazır oldugunu, kızım?"
"Silah... silahın," dedi Hermione.
"Silah mı? Silah mı?" dedi Umbridge, gözleri heyecandan yerinden fırlayacak gibi oldu. "Bir direnis
yöntemi
961
mi gelistiriyordunuz? Bakanlık'a karsı kullanabileceginiz bir silah mı? Profesör Dumbledore'un
emriyle elbette, ha?"
"E-e-evet," dedi Hermione, solugunu içine çekerek, "ama daha bitmeden gitmek zorunda kaldı ve
si-si-simdi biz silahı onun için tamamladık, ama o-o-onu bulamıyoruz ki söy-söy-söyleyelim!"
"Ne tür bir silahmıs bu?" dedi Umbridge hasin bir sesle, güdük elleri hâlâ Hermione'nin omuzlarını
sıkı sıkı tutuyordu.
"Biz as-as-aslında anlamıyoruz," dedi Hermione, yüksek sesle burnunu çekerek. "Biz sa-sa-sadece
Pro-Pro-Pro-fesör Dumbledore bize ne yap-yap-yapmamız gerektigini söylediyse onu yaptık, o
kadar."
Umbridge dogruldu, kabına sıgamıyor gibiydi.
"Beni silaha götürün," dedi.
"Ama... onlara göstermem," dedi Hermione tiz bir sesle, parmaklarının arasından Slytherin'lere
bakarak.
"Kosul koyacak durumda degilsin," dedi Profesör Umbridge hırçın hırçın.
"Peki," dedi Hermione, simdi yine ellerini yüzüne kapamıs hıçkırıyordu. "yi... bırakın görsünler,
umarım sizin üzerinizde kullanırlar! Aslında, keske bir sürü, bir sürü insan çagırsanız, gelip
görsünler diye! Hak - hak ettiginizi bulurdunuz - ay, ne hosuma giderdi eger bü-bütün okul nerede
oldugunu bilseydi, nasıl kul-kullamlacagım bilseydi ve eger birinden birini kızdırırsanız sizin
ic-icabmıza baksaydı!"
Bu kelimelerin Umbridge üzerinde güçlü bir etkisi ol-
962
du: Hızla ve kuskuyla kendi Teftis Mangası'na baktı, pörtlek gözleri bir an, yüzünde beliren hevesli
ve açgözlü ifadeyi saklamakta yavas kalan Malfoy üzerinde durdu.
Umbridge bir an daha Hermione'yi süzdü, sonra belli ki anaç oldugunu sandıgı bir sesle konustu.
"Peki, canını, öyleyse sadece senle ben gidelim... bir de Potter7! alalım, olur mu? Kalk bakalım
ayaga simdi."
"Profesör," dedi Malfoy hevesle, "Profesör Umbridge, bence Manga'nın bir kısmı sizinle gelsin ki
korumak -"
"Ben son derece ehil bir Bakanlık görevlisiyim, Malfoy, tek basıma iki tane asasız yeniyetmeyle
basa çıkamayacagımı mı sanıyorsun?" diye sordu Umbridge sertçe. "Zaten bu silah da okullu
çocukların görmesi gereken bir seye benzemiyor pek. Ben dönene kadar burada kalacaksınız ve
bunların hiçbirinin -" eliyle Ron, Ginny, Neville ve Luna'yı isaret etti "- kaçmamasını garantiye
alacaksınız."
"Peki," dedi Malfoy, somurtkan ve umdugunu bulamamıs bir hali vardı.
"Ve siz ikiniz de önden gidip bana yolu gösterebilirsiniz," dedi Umbridge, asasıyla Harry ve
Hermione'yi isaret etti. "Düsün bakalım önüme."
Page 360
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|