126-150
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Gryffindor'a bes puan," dedi Profesör Grubbly-Plank. "Evet, bunlar Kabuluk ve Miss Granger'ın
söyledigi gibi, genellikle tahtası asa yapmaya uygun kalitedeki agaçlarda yasarlar. Ne yediklerini
bilen var mı peki?"
"Tahta biti," dedi Hermione hemen, ki bu, Harry'nin esmer pirinç sandıgı seylerin niye hareket
ettigini açıklıyordu. "Ayrıca, bulabilirlerse peri yumurtası."
"Aferin sana, bes puan daha. Bu yüzden, bir Kabuluk'un yasadıgı agacın yapragına ya da tahtasına
ihtiyacı-
338
mz olursa, dikkatini dagıtmak ya da yatıstırmak için ona tahta biti hediye etmeniz akıllıca olur.
Tehlikeli görünmüyor olabilirler, ama kızdırılırlarsa parmaklarıyla insanın gözünü oymaya çalısırlar,
ki gördügünüz gibi parmakları çok sivridir, gözyuvarları yakınında bulunmaları da hiç hos degildir.
Peki, simdi biraz daha yakma gelin, biraz tahta biti ve bir Kabuluk alırsanız -burada üç kisiye bir
tane düsecek kadar var- onları daha yakından inceleyebilirsiniz. Dersin sonuna kadar hepinizden,
bir çizim yapmanızı ve üzerine bütün uzuvların adını yazmanızı istiyorum."
Sınıf tahta masaya dogru ilerledi. Harry özellikle arkadan dolanıp Profesör Grubbly-Plank'in yanına
düstü.
"Hagrid nerede?" diye sordu ona, baska herkes Kabuluk seçerken.
"Sen onu dert etme" dedi Profesör Grubbly-Plank sert bir sesle. Hagrid bundan önce derse
girmediginde de aynı tavrı sergilemisti. Draco Malfoy, sivri hatlı suratına yayılmıs bir sırıtmayla,
Harry'nin önünden uzanıp en büyük Kabuluk'u aldı.
"Belki/' dedi Malfoy, sadece Harry'nin duyabilecegi kadar alçak bir sesle, "koca angut kendini fena
halde sa-katlamıstır."
"Belki çeneni kapamazsan sen sakatlanırsın," dedi Harry, çaktırmadan.
"Belki boyundan çok büyük islere bulasmıstır, anlarsın ya."
Malfoy uzaklasıp omzunun üzerinden Harry'ye pis pis sırıttı. Harry'nin midesine sancı girdi.
Malfoy'un bir
339
bildigi mi vardı? Sonuçta babası bir Ölüm Yiyen'di; ya Hagrid'in basına henüz Yoldaslık'm
duymadıgı bir sey geldiyse? Çabucak masanın etrafından dolasıp, biraz ötede çimin üzerine
çömelmis, resmini çizecekleri Kabu-luk'un hareketsiz durmasını saglamaya çalısan Ron'la
Hermione'nin yanına gitti. Parsömeniyle tüy kalemini çıkardı, onların yanına çömeldi ve Malfoy'un
az önce söylediklerini fısıldayarak anlattı.
"Hagrid'in basına bir sey gelse Dumbledore bilirdi," dedi Hermione hemen. "Endiselenmekle tam
da Malfoy'un istedigi seyi yapmıs oluruz; böylece neler olup bittigini bilmedigimizi ögrenmis olur.
Ona aldırmamalıyız, Harry. Al, su Kabuluk'u tut bir dakika da suratını çizebileyim..."
Yakınlarındaki gruptan, Malfoy'un net ama tembel sesi geldi: "Evet, babam iki gün önce Bakan'la
konustu, anlasıldıgı kadarıyla burada standardın altındaki egitim konusunda sıkı önlemler almaya
kararlılar. Bu yüzden o fazlaca semirmis moron bir daha buraya adım atsa bile, büyük ihtimalle
derhal gönderilir."
"AH!"
Harry, Kabuluk'u neredeyse kıracak kadar sıkmıs, o da misilleme olarak sivri parmaklarıyla bir
darbe indirip elinde iki derin kesik açmıstı. Harry onu elinden bıraktı. Zaten Hagrid'in atılması
fikrine gülmekle mesgul olan Crabbe ve Goyle, Kabuluk küçük bir çöp adam gibi son süratle
Orman'a dogru gidip agaçların arasında kaybolurken daha da beter kahkaha atmaya basladılar.
Arazide okul çanı uzaktan uzaga yankılanınca, Harry kan lekeli
340
Kabuluk resmini rulo yapıp, eline Hermione'nin mendili sarılı, kulaklarmdaysa hâlâ Malfoy'un alaycı
kahkahasıy-la, Bitkibiüm'in yolunu tuttu.
"Hagrid'e bir daha moron derse..." dedi Harry hırlar-casma.
"Harry, kalkıp da Malfoy'la kavga çıkarma; unutma, o simdi sınıf baskanı, hayatım zorlastırabilir..."
"Vay, merak ediyorum zor bir hayat nasıl bir sey olurdu acaba?" dedi Harry, igneleyici bir sekilde.
Ron güldü, ama Hermione kaslarını çattı. Birlikte, sebze tarhının yanından geçtiler. Gökyüzü,
Page 126
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yagmur yagsın mı yagmasın mı hâlâ karar verememis gibi görünüyordu.
"Tek istedigim, Hagrid'in elini biraz çabuk tutup geri dönmesi," dedi Harry alçak sesle, seralara
varırlarken. "Ayrıca, sakın o Grubbly-Plank denen kadının ondan daha iyi bir ögretmen oldugunu
söyleme!" diye ekledi tehdit-kâr bir sekilde.
"Söylemeyecektim zaten," dedi Hermione sakin sakin.
"Çünkü hiçbir zaman Hagrid kadar iyi olamaz," dedi Harry sert bir sesle, az önce örnek bir Sihirli
Yaratıkların Bakımı dersi gördügünü ve sinirini bunun bozdugunu çok iyi bilerek.
En yakın seranın kapısı açıldı ve içinden dördüncü sınıflar çıktı. Aralarında Ginny de vardı.
"Merhaba," dedi neseyle, yanlarından geçerken. Birkaç saniye sonra, sınıfın geri kalanının
arkasından Luna Lovegood belirdi, burnunda toprak lekesi vardı ve saçını basının üstünde
toplamıstı. Harry'yi gördügünde patlak
341
gözleri heyecanla yerlerinden ugrayacak gibi oldu ve dosdogru onun yanma gitti. Sınıf
arkadaslarının çogu, merakla dönüp bakmaya basladılar. Luna derin bir soluk aldı ve bir merhaba
bile demeden, "Adı Anılmaması Gereken Ki-si'nin döndügüne ve senin onunla dövüsüp ondan
kaçtıgına inanıyorum," dedi.
"Ee - tamam," dedi Harry, ne yapacagını bilemeyerek. Luna küpe niyetine bir çift turuncu turpa
benzeyen bir seyler takmıstı. Anlasıldıgı kadarıyla Parvati ve Lavender da bunu fark etmisti, çünkü
kıkır kıkır gülüp onun kulak memelerini isaret ediyorlardı.
"Gülebilirsiniz," dedi Luna, sesini yükselterek. Belli ki Parvati ve Lavender'm, kulagına taktıgı
seylere degil de söylediklerine güldüklerini düsünüyordu. "Ama insanlar Vıdıvıdı Vızcız ya da
Burusuk-Boynuzlu Hırgür diye bir sey olmadıgına da inanıyorlardı!"
"E, haklı çıktılar, degil mi?" dedi Hermione sabırsızca. "Vıdıvıdı Vızcız ya da Burusuk-Boynuzlu
Hırgür diye bir sey gerçekten de yok."
Luna ona susturan bir bakıs atıp, turpları çılgınca sallanarak öfkeyle uzaklastı. Artık gülmekten
kırılanlar sadece Parvati ve Lavender degildi.
"Bana inanan insanları kırmasan olmaz mı?" diye sordu Harry Hermione'ye, sınıfa girerlerken.
"Tanrı askına, Harry, ondan iyisini bulabilirsin," dedi Hermione. "Ginny bana onu uzun uzun
anlattı; sadece hakkında hiçbir kanıt bulunmayan seylere inanıyormus. Babası Dırdırcı'nm basında
olan birinden de baska bir sey beklemezdim zaten."
342
Harry okula geldigi gece gördügü tekinsiz, kanatlı atları ve Luna'nın da onları görebildigini
söyleyisini düsündü. Morali biraz bozuldu. Acaba Luna yalan mı söylemisti? Ne var ki bu konuda
daha fazla düsünemeden, Ernie Macmillan yanına geldi.
"Sunu bilmeni istiyorum ki, Potter," dedi yüksek, herkesin duyacagı bir sesle, "seni destekleyen
sadece kaçıklar degil. Ben sahsen sana yüzde yüz inanıyorum. Ailem her zaman dimdik,
Dumbledore'un arkasında durmustur, ben de arkasındayım."
"Ee - çok tesekkürler, Ernie," dedi Harry, sasırmıs ama memnun bir halde. Ernie bu tür
durumlarda kibirli olabilirdi, ama Harry o sırada, kulagından turplar sallanmayan birinden gelen
güvenoyuna derin bir minnet duyacak bir ruh hali içindeydi. Ernie'nin sözlerinin Laven-der
Brown'un yüzündeki gülümsemeyi sildigi kesindi; ayrıca Harry, Ron ve Hermione ile konusmak için
arkasını dönerken, Seamus'un yüzünde hem bocalar hem de meydan okur bir ifade yakaladı.
Profesör Sproufun derse, S.B.D.'lerin önemi konusunda bir nutukla baslaması kimseyi sasırtmadı.
Harry, keske ögretmenler bunu yapmaktan vazgeçse, diye düsündü; ne çok ödevi oldugunu
düsündükçe, karnında kaygıyla karısık bir burulma hissediyordu. Profesör Sprout da ders sonunda
onlara ödev verince, bu his adamakıllı kötülesti. Bir buçuk saat sonra Gryffindor'lar, Profesör
Sproufun en sevdigi gübre olan ejderha tezegi kokusu üstlerine sinmis bir halde, yorgun argın
satonun yolunu tuttular. Kimse pek konusmuyordu; yine uzun bir gün olmustu.
343
Harry'nin açlıktan midesi kazınıyordu ve saat beste Umbridge'le ilk cezasına kalacaktı. Bu yüzden,
kendisini bekleyen her neyse onunla yüz yüze gelmeden önce midesine bir seyler indirebilmek için,
Page 127
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çantasını Gryffindor Kulesi'ne bırakmadan dogruca aksam yemegine gitti. Ancak daha Büyük
Salon'un girisine yeni ulasmıstı ki, yüksek ve kızgın bir ses duydu: "Hey, Potter!"
"Yine ne var?" diye mırıldandı bitkin bitkin, arkasını dönerek. Karsısında Angelina Johnson'ı buldu.
Anlasılan siniri burnundaydı.
"Ne var söyleyeyim," dedi, dogruca onun üzerine gelip parmagıyla gögsünü hızlıca dürterek. "Nasıl
olur da cuma günü saat beste cezalı duruma düsersin?"
"Ne?" dedi Harry. "Niye... ah, evet, Tutucu seçmeleri!"
"Simdi hatırlıyor!" diye hırladı Angelina. "Sana seçmeleri bütün takımla birlikte yapıp, herkese
uyum saglayacak birini bulmak istedigimi söylemedim mi? Quidditch sahasını özel olarak
ayırttıgımı söylemedim mi? Ama sen kalkmıs, gelmemeye karar vermissin!"
"Gelmemeye karar vermedim!" dedi Harry, bu sözlerin adaletsizliginden incinerek. "Sırf
Kim-Oldugunu-Bilir-sin-Sen hakkındaki gerçegi söyledigim için Umbridge denen o kadından ceza
aldım."
"Eh, o zaman git ona seni cuma günü bırakmasını söyle," dedi Angelina öfkeyle, "nasıl yapacagın
da umurumda degil. stersen ona Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in hayal gücünün bir ürünü oldugunu
söyle, yeter ki mutlaka orada ol!"
344
Hızla uzaklastı.
Büyük Salon'a girerlerken, Harry, "Bakın ne diyecegim," dedi Ron'la Hermione'ye. "Bence
Puddlemere Birli-gi'ne gidip Oliver VVood'un bir antrenmanda ölüp ölmedigini sorsak iyi olacak,
çünkü Angelina onun ruhunu miras almısa benziyor."
"Sence Umbridge'in seni cuma günü bırakması ihtimali ne kadar?" dedi Ron süpheyle, Gryffindor
masasına otururlarken.
"Sıfırdan da az," dedi Harry asık suratla. Tabagına kuzu pirzolası koyup yemeye basladı. "Ama yine
de denesem iyi olur, degil mi? Fazladan iki kez cezaya gelmeyi teklif ederim, ya da öyle bir sey,
bilmiyorum..." Bir agız dolusu patatesi yutup ekledi: "Umarım bu aksam beni çok fazla tutmaz.
Daha üç ödev bitirmemiz, McGonagall için Kaybetme Büyüleri'ni çalısmamız, Flitwick için bir
karsı-büyü bulmamız, Kabuluk çizimini tamamlamamız ve Trelawney için o salak rüya güncesine
baslamamız gerekiyor, biliyorsun, degil mi?"
Ron inledi ve nedense basını kaldırıp tavana baktı.
"Üstelik bir de yagmur yagacaga benziyor."
"Bunun ödevlerimizle ne ilgisi var?" dedi Hermione, kaslarını kaldırarak.
"Hiç," dedi Ron hemen. Kulakları kızarmıstı.
Bese bes kala Harry ikisine hosçakal dedi ve Umbridge'in üçüncü kattaki odasının yolunu tuttu.
Kapıyı çaldıgında, içeriden, "Girin," dedi seker gibi bir ses. Harry temkinli bir sekilde içeri girip
etrafa bakındı.
Odayı daha önce buraya yerlesmis olan üç kisiden bi-
345
liyordu. Gilderoy Lockhart burada yasadıgında, oda onun gülümseyen portreleriyle kaplıydı. Lupin
buradayken, ugradıgınızda bir kafesin ya da deponun içinde Karanlık bir yaratıkla karsılasacagınız
kesin gibiydi. Sahte Moody'nin zamanında, süpheli hareketleri ve gizliligi tespit eden çesitli alet ve
esyalarla doluydu.
Ancak simdi, oda tamamen tanınmaz hale gelmisti. Bütün yüzeyler dantelli örtüler ve kumaslarla
kaplanmıstı. Kuru çiçeklerle dolu, hepsi kendi islemeli altlıgına sahip çok sayıda vazo vardı.
Duvarlardan birindeyse bir süs tabakları koleksiyonu asılıydı; her biri, boynunda farklı birer fiyonk
bulunan, cart renkli kocaman kedi yavrularıyla bezeliydi. O kadar igrençtiler ki, Harry yerine
mıhlanmıs halde onlara bakakaldı. Derken Umbridge tekrar konustu.
"yi aksamlar, Mr Potter."
Harry irkilip arkasına baktı. lk basta onu fark etmemisti, çünkü Umbridge arkasındaki masanın
örtüsüyle fazlaca bir örnek, fena halde çiçekli bir cüppe giymisti.
"yi aksamlar, Profesör Umbridge," dedi Harry gergin gergin.
"Oturun bakalım," dedi kadın, yanına dik arkalıklı bir sandalye çekilmis, dantelle kaplı küçük bir
Page 128
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
masayı isaret ederek. Masanın üzerinde bos bir parsömen parçası, besbelli ki onu bekliyordu.
"Ee," dedi Harry, kıpırdamadan. "Profesör Umbridge. Ee - baslamadan önce, sizden - sizden
isteyecegim bir... iyilik var."
Sis gözler kısıldı.
346
"Öyle mi?"
"Sey, ben... ben Gryffindor Quidditch takımındayım. Cuma günü saat beste yeni Tutucu için
yapılacak seçmelerde bulunmam gerekiyor. Acaba - acaba o gece cezaya kalmasam da baska -
baska bir gece kalsam onun yerine... olur mu diyecektim..."
Daha cümlesinin sonuna gelmeden ise yaramayacagını anlamıstı.
"Ah, olmaz," dedi Umbridge. Gülümsemesi öyle genislemisti ki, çok lezzetli bir sinek yutmusa
benziyordu. "Ah, hayır, hayır, hayır. Bu cezayı habis, çirkin, ilgi çekmeye yönelik hikâyeler
yaymaya çalıstıgınız için aldınız, Mr Potter ve cezalar kesinlikle suçlu kisinin isine geldigi gibi
düzenlenemez. Hayır, yarın aksam da, bir sonraki gün de, cuma günü de saat beste buraya
geleceksiniz ve benim planladıgım cezaları yerine getireceksiniz. Gerçekten yapmak istediginiz bir
seyi kaçırmanızın çok isabetli oldugunu düsünüyorum. Size vermeye çalıstıgım dersi destekler."
Harry kanının beynine sıçradıgını hissetti ve kulaklarında bir gümleme duydu. Demek "habis,
çirkin, ilgi çekmeye yönelik hikâyeler" anlatıyordu, ha?
Umbridge basını hafifçe yana egmis, onu izliyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, sanki
Harry'nin ne düsündügünü çok iyi biliyor, bir daha bagırmaya baslayacak mı diye bekliyordu. Harry
muazzam bir çabayla gözünü ondan kaçırdı, okul çantasını dik arkalıklı iskemlenin yanma koydu
ve oturdu.
"Bakın," dedi Umbridge tatlı tatlı, "simdiden sinirleri-
347
mize daha iyi hâkim olmaya basladık, degil mi? Simdi benim için üst üste aynı satırları
yazacaksınız, Mr Potter. Hayır, kendi tüy kaleminizle degil," diye ekledi, Harry çantasını açmak için
egilirken. "Bana ait özel bir tüy kalemi kullanacaksınız. Alın bakalım."
Çok sivri uçlu, uzun, ince, siyah bir tüy kalem verdi ona.
"Yazmanızı istedigim sey, Yalan söylememeliyim," dedi usulca.
"Kaç kere?" diye sordu Harry, takdire deger bir kibarlık taklidiyle.
"Ah, mesaj iyice içinize isleyene kadar," dedi Umbridge, tath tatlı. "Baslayın bakalım."
Masasına gidip oturdu ve not verilecek ödevlere benzeyen bir parsömen yıgınının üzerine egildi.
Harry sivri uçlu siyah tüy kalemi kaldırdı, ama bir eksikligi fark etti.
"Mürekkep vermediniz," dedi.
"Ah, mürekkebe ihtiyacınız olmayacak," dedi Profesör Umbridge, sesinde küçücük bir kahkaha
tınısıyla.
Harry tüy kalemin ucunu kâgıdın üzerine getirip yazdı: Yalan söylememeliyim.
Birden acıyla nefesi kesildi. Parsömenin üzerinde, parlak kırmızı mürekkeple yazılmısa benzeyen
sözcükler belirmisti. Aynı sözcükler, sanki bir nesterle çizilmis gibi kesikler halinde Harry'nin sag
elinin üstünde de belirdi - ama Harry parlayan kesige bakarken deri iyilesti ve az önce kesigin
bulundugu yer, biraz kızarık kalsa da, kapandı.
Harry dönüp Umbridge'e baktı. Kurbaga gibi agzıyla kocaman gülümseyerek onu izliyordu.
348
"Evet?"
"Yok bir sey," dedi Harry usulca.
Parsömene döndü, tüy kalemi tekrar üzerine getirdi, Yalan söylememeliyim diye yazdı ve ikinci
defa elinin üstünde keskin bir acı hissetti; sözcükler bir kez daha derisini keserek yazıldı; bir kez
daha birkaç saniye içinde iyilesti.
Ve böyle devam etti. Harry, mürekkep degil de kendi kanı oldugunu fark ettigi seyle sözcükleri
tekrar tekrar parsömene yazdı. Ve sözcükler tekrar tekrar, derisini keserek elinin üstüne yazıldı,
iyilesti ve tüy kalemi parsömenin üzerinde gezdirdiginde yeniden belirdi.
Umbridge'in penceresinin dısına karanlık çöktü. Harry ne zaman durmasına izin verilecegini
Page 129
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
sormadı. Saatine bile bakmadı. Umbridge'in bir zayıflık isareti görmek için onu seyrettigini
biliyordu ve hiçbir zayıflık isareti göstermeyecekti, bütün gece orada oturup bu tüy kalemle kendi
elini kesmek zorunda kalsa bile...
"Buraya gelin," dedi Umbridge, Harry'ye saatlerce gibi gelen bir süre sonra.
Kalktı. Eli fena halde acıyordu. Baktıgında, kesigin iyilesmis, ama derinin hâlâ çig kırmızı oldugunu
gördü.
"El," dedi Umbridge.
Harry elini uzattı. Umbridge onun elini eline aldı. Üzerine birçok çirkin eski yüzük takılı güdük
parmaklarıyla ona dokunurken, Harry hissedilir sekilde ürperme-mek için kendini zor tuttu.
"Çık çık, henüz pek etki yaratamamısım gibi görünüyor," dedi gülümseyerek. "O halde yarın yine
denememiz gerekecek, degil mi? Gidebilirsiniz."
349
Harry tek kelime etmeden odadan çıktı. Okul hayli tenhaydı; vakit gece yarısını geçmisti mutlaka.
Koridorda agır agır yürüdü, köseyi dönüp Umbridge'in onu göremeyeceginden emin olduktan sonra
ise, kosmaya basladı.
*
Kaybetme Büyüleri'ne çalısacak vakti olmamıs, rüya güncesine tek bir rüya yazmamıs, Kabuluk
çizimini tamamlamamıs, ödevlerini yapmamıstı. Ertesi sabah, günün ilk dersi Kehanet'te gerekli
olacak birkaç uydurma rüya yazmak için kahvaltıya inmedi. Ron'un da perisan halde ona
katılmasına sasırdı.
"Niye dün gece yapmadın?" diye sordu Harry, Ron ilham bulmak için ortak salonun dört bir yanına
telasla göz gezdirirken. Harry'nin yatakhaneye döndügünde derin uykuda bulmus oldugu Ron,
"baska bir is" konusunda bir seyler mırıldandı ve parsömeninin üzerine egilip birkaç sözcük
karaladı.
"dare eder artık," dedi, günceyi sertçe kapatarak. "Rüyamda bir çift yeni ayakkabı aldıgımı
gördüm dedim, herhalde bundan tuhaf seyler çıkartamaz, degil mi?"
Beraberce aceleyle Kuzey Kulesi'ne gittiler.
"Umbridge'le ceza nasıldı bu arada? Ne yaptırdı?"
Harry bir an tereddüt etti, sonra, "Üst üste satır yazdırdı," dedi.
"Çok kötü degil, ha?" dedi Ron.
"Degil," dedi Harry.
"Hey - unutuyordum - cuma günü için izin verdi mi?"
"Hayır," dedi Harry.
Ron halden anlar sekilde inledi.
350
Harry için yine kötü bir gün oldu; Kaybetme Büyüle-ri'ne hiç çalısamadıgı için Biçim Degistirme'de
en kötülerden biriydi. Kabuluk resmini tamamlamak için ögle yemeginden vazgeçmek zorunda
kaldı. Bu arada Profesör McGonagall, Profesör Grubbly-Plank ve Profesör Sinistra yeni ev ödevleri
verdiler, ama Umbridge'le ikinci cezasına kalacagı için Harry'nin o aksam hepsini yetistirmesine
imkân yoktu. Bütün bunlar yetmezmis gibi, Angelina Johnson aksam yemeginde yine onu buldu ve
cuma günkü Tutucu seçmelerine katılamayacagını ögrenince, Harry'ye tutumundan hiç
etkilenmedigini ve takımda kalmak isteyen oyuncuların antrenmanları diger sorumlulukların
üstünde tutmasını bekledigini söyledi.
"Cezadayım!" diye seslendi Harry onun arkasından. "Sence Quidditch oynamak varken o yaslı
kurbagayla bir odada kapalı kalmayı nü tercih ederdim?"
"Hiç olmazsa sadece satır yazdırıyor," dedi Hermione teselli edercesine. Harry yerine çöktü ve
biftegiyle böbrek-li böregine baktı. Artık gözüne pek lezzetli görünmüyorlardı. "Korkunç bir ceza
falan degil en azından..."
Harry agzım açtı, kapadı ve bas salladı. Ron'la Hermi-one'ye Umbridge'in odasında olanları niye
anlatmadıgını tam olarak kendi de bilmiyordu: Tek bildigi, yüzlerinde bir dehset ifadesi görmek
istemedigiydi; böyle bir sey durumun çok daha kötü görünmesine sebep olur, gögüs germeyi daha
Page 130
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
da zorlastırırdı. Ayrıca içten içe bunun Umbridge'le kendisi arasında bir mesele, özel bir irade
savası oldugunu hissediyordu. Yakındıgının kulagına gitmesine izin vermeyecek, ona bu zevki
tattırmayacaktı.
351
"Ne kadar çok ödevimiz olduguna inanamıyorum/' dedi Ron kederli kederli.
"O zaman dün gece niye yapmadın?" diye sordu Her-mione. "Hem sen neredeydin?"
"Ben... yürüyüse çıkayım dedim," diye kaçamak bir cevap verdi Ron.
Harry, bir seyler gizleyenin sadece kendisi olmadıgına
dair kuvvetli bir hisse kapıldı.
*
kinci ceza da ilki kadar kötüydü. Harry'nin elinin üstünün derisi artık daha kolay tahris oluyordu,
kısa sürede kızarıp yanmaya basladı. Harry derinin daha uzun bir süre aynı sekilde iyilesmeyi
sürdürebilecegine pek ihtimal vermiyordu. Kesik çok geçmeden eline kazınacak ve Umbridge belki
de tatmin olacaktı. Ancak agzından bir inilti çıkmasına izin vermedi ve odaya girisinden yine gece
yarısını bulan çıkısına kadar "iyi aksamlar" ve "iyi geceler" dısında tek bir kelime etmedi.
Öte yandan ödev durumu giderek ümitsiz bir hal alıyordu. Gryffindor ortak salonuna döndügünde
bitkin durumda olmasına ragmen yatmaya gitmedi, kitaplarını açıp Snape'in ay tası ödevini
yapmaya koyuldu. Bitirdiginde saat iki buçuktu. Kötü bir is çıkardıgını biliyordu, ama elinden gelen
bir sey yoktu; iyi kötü bir ödev yazıp vermezse, bu sefer de Snape'le cezaya kalırdı. Sonra Profesör
McGonagall'ın sorularına cevaplar çiziktirdi, Profesör Grubbly-Plank için Kabuluk'ların dogru bakımı
için bir seyler karaladı ve yal-palaya yalpalaya yatagına giderek, hiç giysilerini çıkarmadan kendini
örtünün üzerine atıp anında uykuya daldı.
352
*
Persembe günü bir yorgunluk sisi içinde geçti. Harry nedenini anlayamasa da, Ron da çok uykulu
görünüyordu. Harry'nin üçüncü cezası da aynı önceki ikisi gibi geçti, ama bu defa iki saatin
sonunda "Yalan söylememeliyim" sözcükleri elinden kaybolmayıp oraya çizilmis halde kaldı.
Kenarından kan damlamaya basladı. Tüy kalemin sivri ucu bir an durunca, Profesör Umbridge
basını kaldırıp baktı.
"Ah," dedi usulca, Harry'nin elini incelemek için masasının etrafından dolasırken. "Güzel. Artık
hatırlarsınız, degil mi? Bu gecelik bu kadar, gidebilirsiniz."
"Yine de yarın gelmem gerekiyor mu?" dedi Harry, okul çantasını sızlayan sag eli yerine soluyla
alarak.
"Ah, evet," dedi Profesör Umbridge, her zamankinden de kocaman bir gülümsemeyle. "Evet,
sanırım bir gece daha çalısırsak o mesajı biraz daha iyi kazıyabiliriz."
Harry dünyada Snape'ten daha çok nefret edecegi bir ögretmen olabilecegini hiç düsünmemisti,
ama Gryffindor Kulesi'ne dönerken, ona iyi bir rakip çıktıgını kabul etmek zorunda kaldı. Kötü o,
diye düsündü, yedinci kata çıkan bir merdiveni tırmanırken, kötü, hasta, çılgın bir ihtiyar -
"Ron?"
Merdivenin tepesine ulasmıs, saga dönmüstü ki, az daha elinde süpürgesiyle Leylekbacak
Lachlan'ın heykelinin arkasına gizlenen Ron'a tosluyordu. Harr/yi görünce saskınlıktan yerinden
sıçrayan Ron, yeni Süsüpür On Birini arkasına saklamaya çalıstı.
"Ne yapıyorsun?"
353
"Seyy - hiç. Asıl sen ne yapıyorsun?"
Harry ona kaslarını çattı.
"Yapma, bana söyleyebilirsin! Niye burada saklanıyorsun?"
"lle - ille de bilmek istiyorsan söyleyeyim, Fred'le George'dan saklanıyorum," dedi Ron. "Bir grup
birinci sınıf ögrencisiyle birlikte geçtiler az önce, eminim yine onların üzerinde bir seyler
deniyorlardır. Yani, artık bunu ortak salonda yapamıyorlar, degil mi, Hermione oradayken..."
Çabuk çabuk, telaslı telaslı konusuyordu.
"Ama süpürgen niye yanında, uçmuyordun, degil mi?"
Page 131
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ben - sey - sey, peki, söyleyecegim ama gülme, tamam mı?" dedi Ron, her an daha da kızararak.
"Ben - düsündüm ki, simdi dogru düzgün bir süpürgem olduguna göre, Gryffindor Tutucusu olmak
için seçmeye katılabilirim. Böyle iste. Hadi. Gülebilirsin."
"Gülmüyorum," dedi Harry. Ron saskınlıkla gözlerini kırpıstırdı. "Mükemmel bir fikir! Takıma
girersen süper olur! Tutucu oynadıgını görmedim hiç, iyi misin bari?"
"Kötü degilim," dedi Ron. Görünüse göre, Harry'nin tepkisi onu çok rahatlatmıstı. "Charlie, Fred ve
George tatillerde antrenman yaparken bana hep Tutuculuk yaptırırlardı."
"Yani bu gece antrenman mı yapıyordun?"
"Salıdan beri her gece... kendi basıma ama. Quaffle'la-ra büyü yapıp üzerime uçurtmaya çalıstım,
ama pek kolay olmadı; dahası, ne kadar ise yarar bilmiyorum." Ron
354
ürkek ve endiseli görünüyordu. "Seçmelere katıldıgımda Fred ve George gülmekten yerlere
yatacak. Sınıf baskanı oldugumdan beri bana satasmadan duramıyorlar."
"Keske ben de orada olabilseydim/' dedi Harry acı acı, birlikte ortak salona dogru giderlerken.
"Evet, keske - Harry, elinin üstündeki de ne öyle?"
Harry az önce, bosta olan sag eliyle burnunu kasımıs-tı. Saklamaya çalıstı, ama az önce Ron'un
Silsüpür'ünü saklama girisiminden daha iyisini beceremedi.
"Bir kesik sadece - bir sey degil - sadece -"
Ama Ron Harry'nin kolunu yakaladı, elini gözünün hizasına getirdi. Deriye kazınmıs sözcüklere
bakarken bir süre sessizlik oldu; sonra, gördügünden igrenmis gibi bir ifadeyle, Harry'nin kolunu
bıraktı.
"Hani sadece satır yazdırıyordu?"
Harry tereddüt etti, ama sonuçta Ron ona karsı dürüst davranmıstı, bu yüzden o da Ron'a
Umbridge'in odasında olanları bütün gerçekligiyle anlattı.
"htiyar cadaloz!" dedi Ron tiksinti dolu bir fısıltıyla. Basını çerçevesine dayamıs, huzur içinde
uyuklayan Sisman Hanım'ın önünde durdular. "Hasta o kadın! McGo-nagall'a git, bir sey de!"
"Hayır," dedi Harry hemen. "Ona beni sarstıgını bilme zevkini tattırmayacagım."
"Sarsmak mı? Bunun onun yanına kalmasına izin veremezsin!"
"McGonagall'ın onun üzerinde ne kadar gücü oldugunu bilmiyorum," dedi Harry.
"Dumbledore, o zaman Dumbledore'a anlat!"
355
"Hayır," dedi Harry kararlı bir sesle.
"Niye?"
"Zaten isi basından askın," dedi Harry, ama gerçek neden bu degildi. Dumbledore hazirandan beri
onunla konusmamısken, gidip Dumbledore'dan yardım istemeyecekti.
Ron, "Eh, bence -" diye lafa basladı, ama uykulu gözlerle onları izleyen Sisman Hanım sonunda
patladı: "Parolayı söyleyecek misiniz, yoksa bütün gece uyanık durup
konusmanızı bitirmenizi mi beklemek zorundayım?"
*
Cuma da haftanın diger günleri gibi kasvetli ve sırılsıklam basladı. Harry, Büyük Salon'a girdiginde
farkında olmadan dönüp ögretmenler masasına baksa da, Hagrid'i görecegine dair pek umudu
yoktu. O da zihnini daha acil sorunlara verdi, dag gibi birikmis ödevleri ve Umbridge'-le geçirecegi
bir ceza daha gibi.
Harry'yi o gün iki sey ayakta tuttu. Biri, hafta sonunun neredeyse gelmis olması; öbürü ise, cezaya
kalmak ne kadar korkunç olursa olsun, Umbridge'in penceresinden bakıldıgında Quidditch
sahasının uzaktan da olsa görünmesiydi; sansı yaver giderse seçmeleri izleyebilirdi böylece.
Dogru, bunlar çok cılız umut ısıklarıydı, ama Harry su anki karanlıgını aydınlatabilecek en ufak sey
için sükran duyuyordu; Hogwarts'ta daha kötü bir ilk hafta geçirme-misti hiç.
Aksam saat beste, bunun son ceza günü oldugunu umarak Profesör Umbridge'in odasının kapısını
tıklattı. çeri girmesi söylendi. Dantel örtülü masada bos parsö-
356
menle yanındaki sivri uçlu siyah tüy kalem onu bekliyordu.
Page 132
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ne yapacagınızı biliyorsunuz, Mr Potter," dedi Umb-ridge, ona tatlı tatlı gülümseyerek.
Harry tüy kalemi aldı ve pencereden dısarı göz attı. skemlesini bir iki santim saga kaydırırsa...
masaya daha çok yaklasma bahanesiyle bunu basardı. Gryffindor Quid-ditch takımının sahanın
üzerinde uçtugunu uzaktan görebiliyordu simdi. Üç yüksek kale direginin altında altı tane siyahlı
siluet duruyor, belli ki Tutuculuk yapmak için sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Bu
mesafeden hangisinin Ron oldugunu anlamak imkânsızdı.
Yalan söylememeliyim, diye yazdı Harry. Sag elinin üstündeki kesik açılıp yeniden kanamaya
basladı.
Yalan söylememeliyim. Kesik derinlesti, yanmaya ve acımaya basladı.
Yalan söylememeliyim. Bileginden asagı kan süzülmeye basladı.
Bir kez daha pencereden dısarı baktı. Kale direklerinin önündeki her kimse, gerçekten de çok kötü
bir is çıkarıyordu. Harry'nin izlemeye cesaret edebildigi birkaç saniye içinde Katie Bell iki kere sayı
yaptı. Tutucu'nun Ron olmamasını tüm kalbiyle dileyen Harry, yine gözlerini kan lekeleriyle kaplı
parsömenine çevirdi.
Yalan söylememeliyim.
Yalan söylememeliyim.
Cesaret edebildigi sıklıkta, Umbridge'in tüy kaleminin kâgıdında gezindigini ya da bir çekmecenin
açıldıgını duydukça, basını kaldırıp baktı. Denenen üçüncü kisi ba-
357
yagı iyiydi, dördüncü felaketti, besinci bir Bludger'dan çok güzel kurtuldu, ama kolay bir kurtarısı
yüzüne gözüne bulastırdı. Hava kararıyordu ve Harry altıncıyla yedinci kisiyi görebileceginden
süpheliydi.
Yalan söylememeliyim.
Yalan söylememeliyim.
Simdi parsömen, acıyla daglanan elinden damlayan kandan parlıyordu. Bir kez daha basını kaldırıp
baktıgında, gece olmustu ve Quidditch sahası artık görünmüyordu.
"Mesajı aldınız mı diye bir bakalım mı artık?" dedi Umbridge'in yumusak sesi yarım saat sonra.
Harry'nin yanına geldi, yüzüldü kısa parmaklarını onun koluna uzattı. Sonra, derisine çizilmis
sözcükleri incelemek için elini tutarken Harry siddetli bir acı hissetti. Elinin üstünde degil, alnındaki
yara izinde. Aynı anda, karnında bir yerde çok tuhaf bir his duydu.
Kolunu hızla kurtarıp ayaga fırladı ve gözlerini Umb-ridge'e dikti. Umbridge de ona baktı,
yüzündeki gülümsemeyle gevsek agzı kulaklarına varmıstı.
"Evet, acıyor, degil mi?" dedi kadife gibi bir sesle.
Harry cevap vermedi. Kalbi çok hızlı, çok siddetli atıyordu. Elinden mi bahsediyordu, yoksa alnında
hissettigi seyden mi haberi vardı?
"Sanırım demek istedigimi anlatabildim, Mr Potter. Gidebilirsiniz."
Harry okul çantasını kaptı ve olabildigince hızlı bir sekilde odadan çıktı.
Sakin ol, dedi kendi kendine, merdivenleri kosarak çıkarken. Sakin ol, ille de sandıgın sey demek
degil bu...
358
"Mimbulus mimbletonia!" dedi soluk soluga. Sisman Hanım'm portresi bir kez daha öne dogru
açıldı.
çeri girince büyük bir gürültüyle karsılastı. Ron, gözleri ısıl ısıl parlayarak, elinde tuttugu
kadehten önüne Kaymakbirası döke döke ona dogru kosturdu.
"Harry, basardım, takıma girdim, Tutucu benim!"
"Ne? Aa - harika!" dedi Harry, dogallıkla gülümsemeye çalısarak. Kalbi güm güm atmaya devam
ediyor, eli zonkluyor ve kanıyordu.
"Bir Kaymakbirası al." Ron onun eline bir sise tutusturdu. "nanamıyorum - Hermione nereye
gitti?"
"Surada," dedi Fred. Kaymakbirası'm yudumlayarak atesin yanındaki bir koltugu isaret etti.
Hermione orada uyukluyordu, elindeki içecek kadehten döküldü dökülecek gibiydi.
"Eh, ona söyledigimde sevindim demisti," dedi Ron, biraz bozularak.
Page 133
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Bırak uyusun," dedi George hemen. Çok geçmeden Harry, etraflarında belli ki az önce geçirdikleri
burun kanamalarının izlerini tasıyan birinci sınıflar oldugunu fark etti.
"Buraya gel, Ron, bak bakalım Olive/m eski cüppesi sana olacak mı?" diye seslendi Katie Bell.
"Onun adını çıkarıp seninkini yazabiliriz..."
Ron uzaklasırken, Harry'nin yanına Angelina geldi.
"Sana biraz sert davrandıgım için kusura bakma, Pot-ter," dedi lafı uzatmadan. "Bu yöneticilik isi
stresli is. Biliyor musun, YVood'a bazen biraz haksızlık ettigimi düsünmeye basladım." Kadehinin
üzerinden Ron'u hafifçe çatık kaslarla izliyordu.
359
"Bak, biliyorum, o senin en iyi arkadasın, ama müthis falan degil," dedi açık açık. "Yine de, biraz
antrenmanla idare eder diye düsünüyorum. yi Quidditch oyuncuları çıkarmıs bir aileden geliyor.
Bugün sergilediginden biraz daha yeteneklidir diye güveniyorum açıkçası. Vicky Fro-bisher da,
Geoffrey Hooper da bu aksam daha iyi uçtular, ama Hooper tam bir mızmız, bir ondan bir bundan
sikâyet ediyor, Vicky ise her tür topluluga üye. Antrenmanlar Tılsım Kulübü'yle çakısırsa, Tılsım'a
öncelik verecegini kendi söyledi. Neyse, yarın saat ikide antrenman yapıyoruz, bu kez mutlaka
orada ol. Ve bana bir iyilikte bulun da Ron'a elinden geldigince yardım et, olur mu?"
Harry basını olur anlamında salladı ve Angelina, Ali-cia Spinnet'ın yanına döndü. Harry oturmak
için Hermi-one'nin yanına gitti. Çantasını yere bıraktıgında, Hermi-one sarsılarak uyandı.
"Ah, Harry, sen miydin... Ron'un seçilmesi ne güzel, degil mi?" dedi mahmur mahmur. "Ben - öyle
- öyle - öyle bitkinim ki," dedi esneyerek. "Gece bire kadar uyuma-yıp yeni sapkalar yaptım. Deli
gibi kayboluyorlar!"
Ve tabii ki Harry dönüp baktıgında, salonun her tarafına gizlenmis, ihtiyatsız ev cinleri tarafından
kazara alınmayı bekleyen yünlü sapkalar gördü.
"Harika," dedi, ama aklı baska yerdeydi; çok geçmeden birine anlatmazsa, patlayacaktı. "Dinle,
Hermione, Umbridge'in odasındaydım, koluma dokundu..."
Hermione dikkatle dinledi. Harry lafını bitirince de, "Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in onu da Quirrell
gibi kontrol ettiginden mi endiseleniyorsun?" dedi usulca.
360
"Eh," dedi Harry, sesini alçaltarak, "bu da bir ihtimal, degil mi?"
"Sanırım," dedi Hermione, oysa pek ikna olmusa benzemiyordu. "Ama onu Quirrell gibi ele
geçirdigini sanmıyorum, yani ne de olsa artık yine canlı, degil mi, kendi bedeni var, baska
birininkini paylasmasına gerek yok. Onu Imperius Laneti'yle kontrolü altına almıs olabilir belki..."
Harry bir süre, Fred, George ve Lee Jordan'ın bos Kay-makbirası siselerini atıp tutmalarını izledi.
Sonra Hermione devam etti: "Ama geçen yıl kimse sana dokunmadan da yara izin acıdı,
Dumbledore o zaman sana bunun Kim-Ol-dugunu-Bilirsin-Sen'in o anda hissettikleriyle ilgili
oldugunu söylememis miydi? Yani belki bunun Umbridge'le hiç ilgisi yoktur, belki onunla
birlikteyken olması sadece bir rastlantıdır, ne dersin?"
"Kötü o," dedi Harry soguk bir sesle. "Hasta."
"Evet, korkunç biri, ama... Harry, sanırım Dumble-dore'a yara izinin acıdıgını söylemelisin."
ki gün içinde ikinci kez, Dumbledore'a gitmesi tavsiye ediliyordu. Hermione'ye cevabı da Ron'a
cevabının aynı oldu.
"Onu böyle bir seyle rahatsız edemem. Senin de dedigin gibi, çok önemli bir sey degil. Yaz
boyunca bir acıdı bir geçti - bu geceki biraz daha kötüydü, o kadar -"
"Harry, eminim Dumbledore böyle bir seyle rahatsız edilmeyi isterdi -"
"Tabii," dedi Harry, kendine engel olamayıp, "Dumb-ledore'un benimle ilgili umursadıgı tek sey de
bu zaten, degil mi? Yara izim."
361
"Öyle deme, dogru degil bu!"
"Sanırım Sirius'a yazıp söyleyecegim, bakalım o ne diyecek -"
"Harry, böyle bir seyi mektupta yazamazsın!" dedi Hermione, telasla. "Hatırlamıyor musun, Moody
bize neyi yazacagımıza dikkat etmemizi söylemisti! Baykusların ele geçirilmediginden emin
olamayız artık!"
Page 134
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Tamam, tamam, yazmam o zaman!" dedi Harry sinirli sinirli. Ayaga kalktı. "Ben yatmaya
gidiyorum. Ron'a sen söyle, olur mu?"
"Yok, hayır," dedi Hermione, rahatlamıs bir halde. "Sen gidiyorsan, benim de gitmem kabalık
olmaz demektir. Çok yorgunum ve yarın yine sapka yapmak istiyorum. Baksana, istersen bana
yardım edebilirsin, bayagı eglenceli, gittikçe de iyilesiyorum, desenler, ponponlar falan
yapabiliyorum artık."
Harry onun coskuyla ısıldayan yüzüne baktı ve bu teklif az da olsa ilgisini çekmis gibi görünmeye
çalıstı.
"Ee... hayır, sanmıyorum, tesekkürler," dedi. "Ee - yarın olmaz. Yapacak bir sürü ödevim var..."
Ve biraz hayal kırıklıgına ugramıs olan Hermione'den ayrılıp, erkekler yatakhanesinin merdivenini
çıkmaya koyuldu.
362
Percy ve Patiayak
ON DÖRDÜNCÜ BOLUM
<ü3p|X

Ertesi sabah yatakhanede ilk uyanan Harry oldu. Bir süre yattıgı yerden kalkmadan, dört direkli
karyolasının perde aralıgından gelen günes ısıgında tozların girdaptaymıs gibi dönüsünü izleyerek,
o günün cumartesi oldugu düsüncesinin tadını çıkardı. Ders yılının ilk haftası sonsuza kadar
sürmüstü sanki, devasa boyutta bir Sihir Tarihi dersi gibi.
Uykulu sessizlige ve günes ısıgının taptaze görünüsüne bakılırsa, safak henüz sökmüs olmalıydı.
Yatagının çevresindeki perdeleri açtı, kalktı ve giyinmeye basladı. Kusların uzaktan gelen cıvıltıları
dısındaki tek ses, yatakhane arkadaslarının yavas yavas, derin derin nefes alıslarıydı. Okul
çantasını dikkatle açtı, parsömen ve tüy kalem çıkardı, ortak salona gitmek için yatakhaneden
çıktı.
Simdi sönmüs olan atesin yanındaki en sevdigi pofidik eski koltuga yollanan Harry, rahat rahat
oturdu ve parsömen rulosunu açarken salonu gözden geçirdi. Her günün sonunda ortak salonu
kaplayan burusmus parsömen parçaları, eski Tükürenbilye'ler, bos karısım malzemesi kavanozları
ve seker ambalajlarından olusan döküntü ortadan kalk-
363
mıstı; Hermione'nin ev cini sapkalan da. Harry bir yandan, kaç tane cinin istese de istemese de
özgür kaldıgını merak ederken, bir yandan da mürekkep sisesinin kapagını açtı, tüy kalemini içine
batırdı; sonra da kalemi parsömenin düzgün sarımsı yüzeyinin üstünde tutarak düsünmeye
basladı... ama bir iki dakika sonra kendini, ne yazacagını bilmez halde, bos sömineye bakar buldu.
Ron ve Hermione'nin yazın ona mektup yazmakta ne zorluklar çektiklerini simdi anlıyordu.
Muhtemel mektup hırsızlarına bir sürü gizli bilgi vermeksizin, Sirius'a hem geçen hafta olan her
seyi yazıp, hem de sormaya içinin gittigi soruları nasıl soracaktı ki?
Bir süre hiç kıpırdamadan, gözleri sömineye dikili oturdu. Sonunda tercihini yaparak tüy kalemini
yeniden mürekkep sisesine batırdı ve kararlı bir sekilde parsömene yazmaya koyuldu.
Sevgili Pırtık,
Umarım iyisindir, okula döndükten sonraki ilk hafta berbat geçti, hafta sonu geldi diye gerçekten
seviniyorum.
Profesör Umbridge diye yeni bir Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenimiz var. Sevimlilikte
annenle yarısır. Sana yazıyorum, çünkü geçen yaz sana yazdıgım sey, dün gece Umbridge'le
cezadayken yine oldu.
En büyük arkadasımızı hepimiz özlüyoruz, umarım çabucak geri döner.
Lütfen hemen cevap yaz.
Sevgiler,
Harry
364
Harry mektubu defalarca okudu, yabancı gözüyle görmeye çalıstı. Sadece bu mektubu okuyarak
Page 135
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
neden söz ettigim -ya da kime hitap ettigini- anlamanın bir yolu var mı diye baktı, bulamadı.
Sirius'un Hagrid hakkındaki imayı anlayıp onun ne zaman dönebilecegini söyleyecegini umuyordu.
Harry, Hagrid'in Hogwarts'ta olmadıgı süre içinde ne yaptıgına fazlaca dikkat çekmemek için, bu
soruyu dogrudan dogruya sormak istememisti.
Mektup bu kadar kısa oldugu halde yazılması hayli zaman almıstı; Harry mektupla ugrasırken
günes ısıgı odanın yarısına kadar sokulmustu, kulagına yukarıdaki yatakhanelerde hareket
edenlerin sesleri gelmeye baslamıstı. Parsömeni özenle mühürleyerek portre deliginden geçti ve
Baykushane'nin yolunu tuttu.
Harry geçitten asagı dogru yürürken, hemen önündeki duvardan asap bozucu bir sekilde kayarak
ilerleyen Neredeyse Kafasız Nick, "Senin yerinde olsam oradan gitmezdim," dedi. "Peeves,
koridorun ortasındaki Paracelsus büstünün yanından geçecek ilk kisiye eglenceli bir saka yapmaya
hazırlandı."
"Bu sakanın bir parçası da, Paracelsus'un o kisinin kafasına düsmesi mi?" diye sordu Harry.
"Komiktir ama, evet," dedi Neredeyse Kafasız Nick, sıkkın bir sesle. "ncelik hiçbir zaman Peeves'in
güçlü yanı olmamıstır. Ben gideyim de Kanlı Baron'u bulmaya çalısayım... belki o bu ise engel
olabilir... görüsürüz, Harry..."
"Tamam, hosçakal," dedi Harry ve sag yerine sola dönerek Baykushane'ye daha uzun ama daha
güvenli bir
365
yoldan gitti. Art arda masmavi gökyüzünün göründügü pencerelerin önünden geçerken keyfi
yerine geldi; o gün antrenmanı vardı, nihayet yine Quidditch sahasında olacaktı.
Ayak bileklerine bir sey süründü. Asagı bakınca, hademenin iskeletimsi gri kedisi Mrs Norris'in
yanından sıvıstıgını gördü. Kedi, Hasret Wilfred'in heykelinin ardında gözden kaybolmadan önce,
lamba gibi sarı gözlerini bir an ona çevirdi.
Harry onun arkasından, "Yanlıs bir sey yapmıyorum," diye seslendi. Mrs Norris'te, hiçbir yanılgıya
meydan vermeyecek sekilde, patronuna rapor vermeye giden bir kedinin havası vardı, ama Harry
niye oldugunu anla-mıyordu; bir cumartesi sabahı Baykushane'ye yürümenin nesi yanlıstı ki?
Simdi günes gökte adamakıllı yükselmisti, Harry Baykushane'ye girince camsız pencereler gözlerini
kamastırdı. Her yandan kalın günes ısınlarının sızdıgı, daire biçimindeki odada kirislere tünemis
yüzlerce baykus vardı. Sabahın erken saatlerinin ısıgından biraz tedirgin olmuslardı, bir kısmının
avlanmaktan henüz döndügü besbelliydi. Harry, boynunu uzatmıs, Hedwig'e bakınarak yürürken
minik hayvan kemiklerine bastıkça, samanla kaplı dösemeden çatır çatır sesler geliyordu.
"Ordasın iste," dedi, Hedwig'i kemerli tavanın en tepesine dogru bir yerde görünce. "n buraya,
senin için bir mektubum var."
Kus, alçak sesle öterek büyük beyaz kanatlarını açtı ve asagı süzülüp Harry'nin omzuna kondu.
366
Harry ona, "Biliyorum, bunun dısında Pırtık yazıyor," dedi, gagasında sıkıca tutsun diye mektubu
ona verirken. Neden oldugunu tam olarak bilmese de, fısıltıyla konusuyordu. "Ama bu, Sirius için,
tamam mı?"
Hedwig kehribar rengi gözlerini bir kez kırpınca, Harry onun anladıgı sonucunu çıkardı.
"Güvenli uçuslar öyleyse," dedi Harry. Kusu pencerelerden birine tasıdı; onun koluna bir an
agırlıgını veren Hedwig, kör edici parlaklıktaki gökyüzüne dogru uzaklastı. Harry onu minik bir
kara nokta halini alıp kaybolana kadar izledi, sonra da bakıslarını Hagrid'in pencereden açık seçik
görünen kulübesine çevirdi. Orada kimsenin olmadıgı da aynı derecede açık seçikti; bacadan
duman çıkmıyordu, perdeler kapalıydı.
Yasak Orman'in agaçlarının tepeleri hafif bir meltemle sallandı. Harry, yüzüne vuran temiz havanın
tadını çıkararak onları seyretti, o gün Quidditch oynayacagını düsündü... derken bir sey gördü.
Kocaman, sürüngenimsi, kanatlı bir at, tıpkı Hogwarts arabalarını çekenlere benzeyen bir at,
derimsi kara kanatlarını tarihöncesi bir yaratık gibi açmıs, garip, devasa bir kus misali agaçların
arasından yükseldi. Büyük bir daire çizdi, sonra yine agaçların arasına daldı. Her sey öyle çabuk
olup bitmisti ki, Harry gördügüne inanmakta güçlük çekiyor, bir yandan da kalbi deli gibi
çarpıyordu.
Page 136
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Arkasında Baykushane'nin kapısı açıldı. Harry dehsetle sıçradı, bir hamlede döndü ve Cho Chang'ı,
elinde bir mektup ve bir paketle içeri girerken gördü.
"Selam," dedi Harry hiç düsünmeden.
367
Cho nefes nefese, "Aa... selam," dedi. "Bu saatte kimsenin ayakta olacagını sanmıyordum... Bugün
annemin dogum günü oldugunu daha bes dakika önce hatırladım da."
Elindeki paketi havaya kaldırdı.
"Tamam," dedi Harry. Beyni durmustu sanki. Komik ve ilginç bir sey söylemek istiyordu, ama o
korkunç kanatlı at hâlâ hafızasında capcanlıydı.
"Güzel bir gün," dedi, eliyle pencereleri göstererek. çinin utançla buruldugunu hisseti. Hava ha...
Havadan söz ediyordu ha...
"Evet," dedi Cho, etrafa bakınıp uygun bir baykus aradı. "Quidditch için mükemmel. Bütün hafta
çıkmadım, ya sen?"
"Ben de," dedi Harry.
Cho, okulun peçeli baykuslarından birini seçmisti. Onu koluna konmaya ikna etti, kus da paketi
baglayabilsin diye gönüllü olarak bacagını uzattı.
Cho, "Hey, Gryffindor yeni bir Tutucu bulabildi mi?" diye sordu.
"Evet," dedi Harry. "Arkadasım Ron VVeasley, onu tanıyor musun?"
"Hortumlar'dan nefret eden mi?" dedi Cho, hayli soguk bir sesle. "yi midir bari?"
"Evet," dedi Harry. "Sanırım öyle. Ama seçmesinde ben yoktum, cezadaydım."
Cho basını kaldırıp baktı, kutu henüz baykusun bacagına tam baglanmamıstı.
Alçak sesle, "Umbridge denen o kadın çok igrenç,"
368
dedi. "Onun nasıl - nasıl - nasıl öldügünü anlattın diye seni cezaya çekmek... Herkes duydu, bütün
okula yayıldı. Böyle karsı koyarak çok cesurca davrandın, gerçekten."
Harry'nin içi öyle bir hızla yeniden kabardı ki, kendini sanki baykus pisligi kaplı dösemeden birkaç
santim yukarı havalanacakmıs gibi hissetti. Aptal bir uçan ata kim aldırırdı ki; Cho onu gerçekten
cesur buluyordu. Bir an, paketi baykusunun ayagına baglamasına yardım etme bahanesiyle kesik
elini ona güya kazayla gösterse mi diye düsündü... ama bu heyecan verici düsünce aklına geldigi
anda, Baykushane'nin kapısı yeniden açıldı.
Hademe Filch hırıltıyla soluyarak odaya girdi. Çökük, damarlı yanaklarında mor lekeler vardı,
çenesi titriyordu ve seyrek kır saçları dagılmıstı; belli ki buraya kadar kosmustu. Mrs Norris hemen
onun yanında hızlı hızlı yürüyor, tepedeki baykuslara bakarak arzuyla miyavlıyordu. Yukarıdan
tedirgin kanat çırpısları geldi ve büyük bir boz baykus tehditkâr bir sekilde gagasını takırdattı.
"Ahha!" dedi Filch, torba torba yanakları öfkeyle titreyerek Harry'ye dogru paytak paytak gelirken.
"Senin büyük bir Tezekbombası siparisi vermeye niyetlendigin konusunda tüyo aldım!"
Harry kollarını kavusturdu, gözlerini dikerek hademeye baktı.
"Tezekbombası ısmarladıgımı kim söyledi sana?"
Cho da kaslarını çatmıs, bir Harry'ye, bir Filch'e bakıyordu; kolundaki peçeli baykus tek bacak
üzerinde durmaktan yorularak ihtar edercesine öttü, ama Cho onu duymazdan geldi.
369
Filch, kendinden memnun bir tıslamayla, "Benim de kendime göre kaynaklarım var," dedi. "Simdi,
gönderdigin her neyse, ver bakalım buraya."
Mektubunu oyalanmadan yolladıgı için bir anda büyük sükran duyan Harry, "Veremem," dedi.
"Gitti bile."
"Gitti mi?" dedi Filch, yüzü öfkeyle kasılarak.
"Gitti," dedi Harry, sakin sakin.
Filch hınçla agzını açtı, birkaç saniye ses çıkaramadan açıp kapamaya devam etti, sonra da
gözleriyle Harry'nin cüppesini taradı.
"Cebinde olmadıgını nereden bilecegim?"
"Çünkü -"
"Gönderdigini gördüm," dedi Cho hiddetle.
Page 137
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Filch hemen ona döndü.
"Onu gördün ha -?"
"Evet, gördüm," dedi Cho sert sert.
Bir anlık bir duraklama oldu, Filch yiyecekmis gibi Cho'ya baktı, Cho da ona aynı sekilde karsılık
verdi; sonra hademe döndü ve ayaklarını sürüyerek gerisingeri kapıya dogru gitti. Eli kapının
tokmagında durdu, dönüp Harry'ye baktı.
"Eger tek bir Tezekbombası izine rastlarsam..."
Topallaya topallaya merdivenlerden indi. Mrs Norris de, baykuslara özlemle uzun uzun baktıktan
sonra, onu izledi.
Harry ve Cho bakıstılar.
"Sagol," dedi Harry.
"Hiç önemi yok," dedi Cho. Nihayet paketi peçeli baykusun öbür bacagına baglamıs, yüzü de
hafiften
370
pembelesmisti. "Tezekbombası siparis etmiyordun, degil
"J II
mı?
"Hayır," dedi Harry.
"Öyleyse niçin ettigini sandı acaba?" diye sordu Cho, baykusu pencereye dogru götürürken.
Harry omuz silkti. Bu durum Cho'yu oldugu kadar onu da sasırtmıstı, ancak tuhaftır ki su anda pek
de rahatsız etmiyordu.
Baykushane'den birlikte ayrıldılar. Satonun batı kanadına giden bir koridorun girisinde Cho, "Ben
buradan gidiyorum," dedi. "Eh, sey... görüsürüz, Harry."
"Evet... görüsürüz."
Cho ona gülümsedi ve gitti. Harry hayli mutlu bir halde yoluna devam etti. Onunla dogru dürüst
bir konusma yapmıs ve bir kez bile mahcup olmamıstı... böyle karsı koyarak çok cesurca
davrandın, gerçekten... Cho ona cesur demisti... hayatta kaldıgı için ondan nefret etmiyordu...
Cedric'i tercih etmisti, Harry bunu biliyordu elbette... ama belki Harry onu Balo'ya Cedric'ten önce
çagırabilmis olsa, her sey farklı olabilirdi... Harry sordugu vakit onu geri çevirirken gerçekten de
üzgün görünmüstü çünkü...
Harry, Büyük Salon'daki Gryffindor masasında Ron ve Hermione'ye katıldıgında, "Günaydın," dedi
neseyle.
Ron, Harry'ye hayretle bakarak, "Niye bu kadar keyifli görünüyorsun?" dedi.
"Sey... bugün Çjuidditch oynayacagız ya," dedi Harry mutlulukla. Önüne koca bir tabak pastırmalı
yumurta çekti.
"Ha... evet..." dedi Ron. Yedigi kızarmıs ekmegi bırakıp koca bir yudum balkabagı suyu içti. Sonra,
"Dinle..."
371
dedi, "benimle biraz erken gitmek istemezsin, degil mi? Hani beni - sey - antrenmandan önce
biraz çalıstırmak için. Yani, hani, gözümü biraz alıstırayım diye."
"Tabii, tabii," dedi Harry.
Hermione ciddiyetle, "Bakın, bence öyle yapmayın," dedi. "Zaten ödevlerde geri kalmıs
durumdasınız ve -"
Ama lafım yarıda kesti; sabah postası gelmisti ve her zamanki gibi Gelecek Postası bir hüthüt
kusunun gagasında ona dogru süzülüyordu. Kus, seker kâsesinin tehlikeli biçimde yakınına konup
bacagını uzattı. Hermione onun deri kesesine bir Knut sokusturdu, gazeteyi aldı ve kus
havalanırken ilk sayfayı ciddi gözlerle taradı.
"lginç bir sey var mı?" dedi Ron. Harry sırıttı, onun ev ödevi konusunu geçistirmeye çalıstıgını
biliyordu.
"Hayır," diye içini çekti Hermione, "sadece, Acayip Kızkardesler'in basçısının evlenecegine iliskin
Page 138
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bir sürü bos laf var."
Hermione gazeteyi açtı ve arkasında kayboldu. Harry kendini ikinci bir tabak pastırmalı yumurtaya
verdi. Ron, aklı baska bir yerdeymis gibi yüksek pencerelere bakıyordu.
"Durun bir dakika," dedi Hermione birden. "Ah hayır... Sirius!"
"Ne oldu?" dedi Harry. Gazeteyi onun elinden öyle bir kaptı ki, gazete orta yerinden yırtıldı, yarısı
onun, yarısı Hermione'nin elinde kaldı.
Hermione gazetenin kendi elinde kalan yarısından, kederli bir fısıltıyla okudu: " 'Sihir Bakanlıgının
güvenilir bir kaynaktan aldıgı bilgiye göre... falan filan falan filan... azılı katil Sirius Black su
sıralarda Londra'da saklanmaktadır!'"
372
"Her iddiasına varım ki, Lucius Malfoy'dur," dedi Harry, alçak ama hiddetli bir sesle. "Sirius'u
peronda tam-
//
di...
"Ne?" dedi Ron, korkmus görünüyordu. "Ama hiç -"
"Hisst!" dediler Harry ile Hermione.
"... 'Bakanlık, büyücü toplumunu Elack'in çok tehlikeli oldugu konusunda uyarıyor... on üç kisiyi
öldürdü... Azka-ban'dan kaçtı...' her zamanki saçmalıklar," diye bitirdi Hermione. Gazetenin
kendisinde kalan yarısını elinden bıraktı ve ürkmüs gözlerle Harry ve Ron'a baktı. "Eh, bir daha
evden çıkamaz artık, o kadar," diye fısıldadı. "Dumbledo-re onu çıkmasın diye uyarmıstı."
Harry asık bir suratla Gelecek Postasz'nm elinde kalan parçasına baktı. Sayfanın büyük kısmını,
Madam Mal-kin'in Her Duruma Göre Cüppeleri'nin bir ilanı kaplamıstı, belli ki indirim yapıyorlardı.
"Hey!" dedi, Hermione ve Ron da bakabilsin diye gazeteyi düzelterek. "Suna bakın!"
"Yeterince cüppem var benim," dedi Ron.
"Hayır," dedi Harry. "Bak... surdaki kısa haber..."
Ron ve Hermione okumak için iyice öne egildiler; haber iki santimden biraz fazla uzunluktaydı ve
bir sütunun tam altına yerlestirilmisti. Manseti söyleydi:
BAKANLIK'A ÎZÎNSZ GRS
Clapham'da, Laburnum Gardens iki numarada oturan 38 yasındaki Sturgis Podmore, 31 Agustosta
Sihir Bakanlı-gı'na izinsiz girmek ve soygun girisimi suçlamalarıyla Bü-yücesûra'nın karsısına
çıkarıldı. Podmore, sabah saat birde
373
çok sıkı korunan bir kapıdan zorla girmeye çalısırken, Sihir Bakanlıgı nöbetçibüyücüsü Eric Munch
tarafından tutuklandı. Kendini savunmayı reddeden Podmore, her iki suçlamadan da hüküm giydi
ve Azkaban'da altı aya mahkûm edildi.
Ron agır agır, "Sturgis Podmore, ha?" dedi. "Basına saman konmusa benzeyen adam degil mi bu?
Hani Yold -"
"Ron, hisstl" dedi Hermione, çevresine dehset dolu bir bakıs atarak.
Çok sasıran Harry, "Azkaban'da altı ay!" diye fısıldadı. "Sadece bir kapıdan geçmeye çalıstıgı için!"
"Salaklasma, sadece bir kapıdan geçmeye çalıstıgı için degil tabii. Sabahm saat birinde Sihir
Bakanlıgı'nda ne yapıyormus, peki?" dedi Hermione soluk soluga.
Ron, "Yoldaslık için mi bir sey yapıyordu dersiniz?" diye mırıldandı.
"Bir dakika..." dedi Harry yavasça. "Sturgis gelip bizi geçirecekti, hatırladınız mı?"
kisi de ona baktı.
"Evet, King's Cross'a giderken o da koruma ekibimizde yer alacaktı, hatırladınız mı? Ve Moody o
gelmedi diye çok kızdı; demek ki onlar için bir is yapmıyormus, degil mi?"
"Eh, belki de onun yakalanmasını beklemiyorlardı," dedi Hermione.
"Belki ona kumpas kurmuslardır!" diye bagırdı Ron heyecanla. "Hayır - dinleyin!" diye devam etti,
Hermione'nin yüzündeki tehditkâr ifadeyi görünce sesini birkaç perde al-
374
çaltarak. "Bakanlık onun Dumbledore'un adamı olmasından süpheleniyor ve sonra - bilmiyorum -
onu Bakanlık'a çektiler. Yani kapıdan geçmeye falan çalısmıyordu o! Belki de onu oraya getirmek
Page 139
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
için bir seyler uydurdular!"
Harry ve Hermione bunun üzerinde düsünürlerken bir sessizlik oldu. Harry bu fikri biraz abartılı
bulmustu. Öte yandan Hermione hayli etkilenmis görünüyordu.
"Biliyor musun, dogru çıkarsa hiç sasmam."
Gazetenin kendisinde kalan yarısını düsünceli düsünceli katladı. Harry bıçagıyla çatalını bırakırken
de, bir rüyadan uyanmıs gibi toparlandı.
"Tamam, neyse, bence ilk olarak Sprout'un verdigi kendi kendini gübreleyen çalılar ödevini
yapalım, eger sansımız varsa ögle yemeginden önce McGonagall'ın Cansız Yaratma Büyüsü'ne
baslayabiliriz belki..."
Harry, yukarıda onu bekleyen yıgınla ödevi düsününce içi suçlulukla biraz burkuldu, ama gökyüzü
tertemiz, heyecan verici bir mavi renkteydi ve kendisi bir haftadır Atesoku'na binmemisti...
"Yani, ödevlerimizi aksama yapabiliriz," dedi Ron. Harry ile ikisi, süpürgeleri omuzlarında,
çimenlikten asagı Quidditch sahasına dogru iniyor ve Hermione'nin hiçbir S.B.D.'de basarılı
olamayacaklarına dair amansız uyarıları kulaklarında çınlıyordu. "Hem yarın da var. Ders
konusunda fazla heyecana kapılıyor, onun da sorunu bu..." Bir an durakladı, sonra da biraz daha
endiseli bir tonla ekledi: "Artık ondan kopya çekemeyecegimizi söylerken ciddi miydi sence?"
"Evet, bence ciddiydi," dedi Harry. "Ama, bu da
375
önemli, Quidditch takımında kalmak istiyorsak çalısmalıyız..."
"Evet, dogru ya," dedi Ron, cesaretlenmis bir edayla. "Zaten bir sürü vaktimiz var, hepsini
yapabiliriz..."
Quidditch sahasına yaklasırlarken, Harry saga, Yasak Orman'ın agaçlarının kara kara sallandıgı
yere baktı. Aralarından hiçbir sey havalanmadı; uzaklarda, Baykushane kulesinin çevresinde kanat
çırpan birkaç baykus dısında gökyüzü bombostu. Harry'nin kafasında yeterince sey vardı zaten;
uçan atın da ona bir zararı yoktu; onu aklından uzaklastırdı.
Soyunma odasındaki dolaptan topları alıp çalısmaya koyuldular. Ron üç yüksek kale diregini
koruyordu, Harry de Kovalayıcı olarak oynuyor ve Quaffle'ı Ron'un yanından geçirmeye çalısıyordu.
Harry onu hayli iyi buldu; atıslarının dörtte üçünü kurtarmıs, antrenman ilerledikçe daha da iyi
oynamaya baslamıstı. ki saat kadar sonra yemek için satoya döndüler -yemek sırasında
Hermi-one onların sorumsuz oldugunu açıkça belli etti- sonra da gerçek antrenman için yine
Quidditch sahasına gittiler. Soyunma odasına girdiklerinde, Angelina hariç bütün takım arkadasları
oradaydı.
"yi misin, Ron?" dedi George, ona göz kırparak.
"Evet," dedi Ron. Sahaya yaklastıkça daha da sessiz-lesiyordu.
Fred, Quidditch cüppesinin yakasından saçları karısmıs halde kafasını çıkararak, "Hepimize gününü
göstermeye hazır mısın, Bastıbacak Sınıf Baskanı?" diye sordu, biraz haince sırıtarak.
376
Ron, takım cüppesini ilk kez giyerken, tas gibi bir yüzle, "Kes sesini," dedi. Cüppe, omuzları ondan
daha genis olan Oliver VVood'un oldugu halde, üstüne oldukça iyi oturdu.
"Pekâlâ, millet," dedi Angelina, Kaptan odasından üzerinde cüppesiyle gelerek. "Hadi baslayalım;
Alicia ve Fred, bize top sandıgını getirebilir misiniz? Ha bir de, seyretmeye gelmis birkaç kisi var,
ama onlara aldırmayın, tamam mı?"
Onun kayıtsız süsü vermeye çalıstıgı sesindeki bir seyden dolayı, Harry davetsiz misafirlerin kim
oldugunu tahmin edebiliyordu. Tabii ki haklı çıktı: Soyunma odasından ayrılıp sahanın parlak
günesine adım attıklarında, bos tribünlerin ortasında toplanmıs ve sesleri bütün stadyumda
yankılanan Slytherin Quidditch takımı ve çesitli saksakçılarının ıslık ve yuha fırtınasıyla
karsılastılar.
Malfoy alaycı, tembel sesiyle, "VVeasley neye biniyor öyle?" diye sordu. "nsan böyle küflü, eski bir
kütüge niye uçma büyüsü yapsın ki?"
Crabbe, Goyle ve Pansy Parkinson kahkahalara bogulup çıglık attılar. Ron süpürgesine bindi ve
havalandı; Harry de onun kulaklarının kızarısını izleyerek arkasından gitti.
"Aldırma," dedi, Ron'a yetismek için hızlanırken, "onlarla oynadıktan sonra görürüz bakalım son
Page 140
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gülen kim olacak..."
Angelina onaylayan bir edayla, "ste ben de sizden böyle bir tutum bekliyorum, Harry," dedi.
Kolunun altında Qu-affle'la çevrelerinde süzülüyordu, havalanan takımının
377
önünde durmak için yavaslamıstı. "Hadi bakalım, millet, ısınmak için paslasacagız önce, bütün
takım lütfen -"
Pansy Parkinson asagıdan, "Hey, Johnson, o saç da neyin nesi öyle?" diye bagırdı. "Kim saçından
solucanlar çıkıyormus gibi görünmek ister ki?"
Angelina uzun örgülü saçını arkaya attı ve sakin sakin devam etti. "Açılın öyleyse, neler yapabiliriz
bir görelim bakalım..."
Harry ötekilerin ters yönüne, sahanın öbür ucuna gitti, Ron da karsıdaki kaleye dogru geriledi.
Angelina bir eliyle Quaffle'ı kaldırıp sertçe Fred'e attı, o George'a, o Harry'ye geçirdi; Harry Ron'a
attı ve Ron topu düsürdü.
Basını Malfoy'un çektigi Slytherin'ler kükrediler ve tepinerek güldüler. Quaffle'ı düsmeden
yakalamak için yere dogru fırlayan Ron, bu dalıstan hayli dagınık bir sekilde çıktı, süpürgesinin
üstünden yana dogru kaydı ve kıpkırmızı olarak oyun yüksekligine döndü. Harry, Fred ile
George'un bakıstıklarını gördü, ama kendilerine hiç uymayan bir sekilde ikisi de bir sey
söylemeyince, onlara minnet duydu.
Angelina, sanki hiçbir sey olmamıs gibi, "Pasını ver, Ron," diye seslendi.
Ron Quaffle'ı Alicia'ya attı, o Harry'ye verdi, Harry de George'a geçirdi...
"Hey, Potter, yara izin nasıl?" diye seslendi Malfoy. "Senin yatıp dinlenmen gerekmiyor muydu?
Hastane kanadına gitmeyeli, dur bakayım, nerdeyse bir hafta oldu, senin için bir rekor degil mi
bu?"
George Angelina'ya pas verdi, o, topu beklemeyen
378
Harry'ye geri pas attı, ama Harry topu parmaklarının ucuyla yakaladı ve hemen Ron'a geçirdi; Ron
topa atladı ve birkaç santim farkla kaçırdı.
"Hadi ama, Ron," dedi Angelina kızgınlıkla, Ron Qu-affle'm pesinde yeniden yere dogru dalarken.
"Dikkat et biraz."
Tekrar oyun yüksekligine döndügünde Ron'un yüzünün mü, Quaffle'm mı daha koyu kırmızı
oldugunu söylemek zordu. Malfoy ile Slytherin takımının geri kalanı ulurcasına gülüyorlardı.
Ron üçüncü hamlesinde Quaffle'ı yakaladı; bunun verdigi rahatlıkla olsa gerek, öyle bir coskuyla
pas verdi ki, Quaffle Katie'nin öne uzattıgı ellerinin arasından geçip küt diye yüzüne vurdu.
"Kusura bakma!" diye inledi Ron. Hızla ileri gidip, bir hasara yol açıp açmadıgına baktı.
"Yerine geç, onun bir seyi yok!" dedi Angelina havlar-casına. "Ama bir takım arkadasına pas
verirken onu süpürgesinden düsürmemeye çalıs, olur mu? Bu is için Bludgeflar var!"
Katie'nin burnu kanıyordu. Asagıda Slytherin'ler ayaklarını yere vurup alay ediyorlardı. Fred ve
George, Katie'ye yaklastılar.
"Al sunu," dedi Fred, cebinden çıkardıgı küçük ve mor bir seyi ona uzattı. "Hemencecik keser."
"Tamam," diye seslendi Angelina. "Fred, George, sopalarınızı alın, bir de Bludger alın. Ron,
kalelere geç. Harry, ben söyleyince Snitch'i bırak. Hedefimiz tabii ki Ron'un kalesi."
379
Harry, Snitch'i almak için ikizlerin ardından fırladı.
Bludger'lardan biriyle Snitch'i almak için topların bulundugu sandıgı açtıkları sırada, George, "Ron
isi yüzüne gözüne bulastırıyor, degil mi?" diye mırıldandı.
"Çok heyecanlı, hepsi bu," dedi Harry. "Bu sabah ona antrenman yaptırırken iyiydi."
Fred sıkıntılı bir edayla, "Evet, umarım erken form tutmamıstır," dedi.
Yukarı döndüler. Angelina düdügünü çalınca Harry Snitch'i bıraktı, Fred ile George da Bludger'ı
salıverdiler. O andan itibaren, Harry digerlerinin ne yaptıgını dogru dürüst fark etmedi bile. Onun
isi, Arayıcı'nın takımına yüz elli puan kazandıracak olan kanatlı küçük altın topu yakalamaktı, bu
da muazzam bir hız ve beceri gerektiriyordu. Kovalayıcı'ların arasına girip çıkıyor, dönüp
turlu-yordu, ılık sonbahar havası yüzüne çarpıyor, uzaktan gelip kulaklarında kükreyen Slytherin
Page 141
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
feryatları anlamını yi-tiriyordu... ama çok geçmeden düdük yine onu durdurdu.
"Durun - durun - DURUN!" diye haykırdı Angelina. "Ron - ortadaki kaleyi açık bırakıyorsun!"
Harry dönüp Ron'a baktı; soldaki çemberin önünde süzülen Ron, öbür ikisini tamamen savunmasız
bırakmıstı.
"Aa... özür dilerim..."
"Kovalayıcı'ları gözlerken boyuna yer degistiriyorsun!" dedi Angelina. "Ya bir çemberi savunmak
için hareket etmen gerekene kadar ortada kal, ya da çemberlerin etrafında daireler çiz, ama
kararsız bir halde bir oraya bir buraya sürüklenme, son üç golü bu yüzden yedin!"
380
"Özür dilerim..." diye tekrarladı Ron. Kıpkırmızı yüzü, parlak mavi gökyüzünün önünde fener gibi
parlıyordu.
"Katie, sen de su burnunun kanaması için bir sey yapamaz mısın?"
Katie, boguk bir sesle, "Gittikçe daha beter oluyor!" dedi, bir yandan da cüppesinin yeniyle kanın
akmasını durdurmaya çalısıyordu.
Harry dönüp endiseli görünen ve ceplerini karıstıran Fred'e baktı. Onun cebinden mor bir sey
çıkardıgını, bir saniye inceledigini ve yüzünde açık bir dehset ifadesiyle dönüp Katie'ye baktıgını
gördü.
"Hadi, yeniden deneyelim," dedi Angelina. Simdi "Kıytırık Gryffindor, kıytmk Gryffindor" diye bir
sarkı tutturmus olan Slytherin'leri duymazdan geliyordu ama, yine de süpürgesinde otururken
biraz kasılmıs gibiydi.
Angelina'nın düdügü bu sefer çaldıgında, topu topu üç dakika uçmuslardı. Karsı kalenin etrafında
daireler çizen Snitch'i az önce görmüs olan Harry, kendini resmen haksızlıga ugramıs hissederek
hız kesti.
En yakınındaki Alicia'ya, "Yine ne oldu?" dedi sabırsızlıkla.
Kız kısaca, "Katie," dedi.
Harry döndü ve Angelina, Fred ve George'un olabildigince hızla Katie'ye dogru uçtuklarını gördü.
Harry ve Alicia da aynı yönde hızlandılar. Angelina'nın antrenmanı tam zamanında durdurdugu
belliydi. Katie tebesir beyazı kesilmisti ve üstü bası kan içindeydi.
"Hastane kanadına gitmesi gerek," dedi Angelina.
381
"Biz götürürüz," dedi Fred. "Belki de - sey - yanlıslıkla bir Kan Kabarcıgı yutmustur -"
Fred ve George Katie'yi aralarında tasıyarak hızla satoya dogru uçarken, Angelina dertli dertli,
"Vurucu'ları-mız da, Kovalayıcı da olmadıgına göre devam etmenin anlamı yok," dedi. "Hadi gelin,
gidip üstümüzü degiselim."
Slytherin'ler, onlar soyunma odalarına gidene kadar sarkı söylemeyi sürdürdü.
Yarım saat sonra, Harry ve Ron portre deligine tırmanıp Gryffindor ortak salonuna girerken,
Hermione hayli soguk bir edayla, "Antrenman nasıldı?" diye sordu.
"Sey -" diye basladı Harry.
"Düpedüz berbattı," dedi Ron boguk bir sesle, sonra da Hermione'nin yanındaki koltuga çöktü.
Hermione basını kaldırıp Ron'a baktı ve buzları erir gibi oldu.
Teselli edercesine, "Eh, daha ilk antrenmanındı," dedi, "tabii zaman alır -"
"Antrenmanı berbat edenin ben oldugumu kim söyledi?" diye tersledi Ron.
"Kimse," dedi Hermione, afallamıs görünüyordu, "sandım ki -"
"Nasıl olsa saçmalarım mı sandın?"
"Elbette ki sanmadım! Bak, sen berbat dedin, ben de -"
Ron öfkeyle, "Ödevlerimi yapmaya baslayacagım," dedi ve merdivenden yukarı, erkekler
yatakhanesine dogru lap lap yürüyerek gözden kayboldu. Hermione, Harry'ye döndü.
"Sahiden berbat mıydı?"
382
"Hayır," dedi Harry sadakatle.
Hermione kaslarını kaldırdı.
"Eh, sanırım daha iyi oynayabilirdi," diye mırıldandı Harry "ama bu da ilk antrenman, senin de
Page 142
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
söyledigin gibi..."
O gece Harry de, Ron da ev ödevlerinde pek ilerleme kaydedemediler. Harry, Ron'un kafasını
Quidditch antrenmanında ne kadar kötü oynadıgına taktıgını biliyordu, dogrusu kendi de "Ktytmk
Gryffindor" sarkısını aklından çıkarmakta güçlük çekiyordu.
Pazar gününün tamamını ortak salonda, kitaplarına gömülmüs halde geçirdiler; bu arada
çevrelerinde salon bir doldu, bir bosaldı. Yine açık, güzel bir gündü, Gryffindor ögrencilerinin çogu
günü okul arazisinde degerlendirdi, belki de bu yıl son kez açmıs olan günesin tadını çıkardılar.
Aksama dogru Harry, sanki birisi beynini tutmus da kafatasının içine vuruyormus gibi hissediyordu
kendini.
Ron'a, "Biliyor musun, belki de biraz gayret edip hafta içinde daha çok ödev yapmalıyız," diye
mırıldandı. Sonunda, Profesör McGonagall'm Cansız Yaratma Büyüsü hakkındaki uzun ödevini
kenara koymuslar ve dertli dertli, Profesör Sinistra'nın aynı derecede uzun ve zor olan, Jüpiter'in
ayları konulu ödevini ele almıslardı.
Ron, hafiften kanlanmıs gözlerini ovalayıp, kirlenmis besinci parsömen parçasını yanlarındaki atese
atarak, "Evet," dedi. "Dinle... Hermione'ye soralım mı, onun yaptıklarına bakabilir miyiz diye?"
Harry göz ucuyla Hermione'ye baktı; kucagında Crook-shanks'le oturmus, neseli neseli Ginny'yle
konusuyordu, bir
383
çift sis de önünde havada hızla hareket ediyor, bu sefer bir çift biçimsiz cin çorabı örüyordu.
"Hayır," dedi Harry üzgün üzgün, "izin vermez, biliyorsun."
Böylece, pencerelerin dısındaki gökyüzü iyiden iyiye kararana kadar çalıstılar. Yavas yavas ortak
salondaki kalabalık yeniden seyreldi. Saat on bir buçukta Hermione esneyerek yanlarına geldi.
"Bitiyor mu?"
"Hayır," dedi Ron kısaca.
"Jüpiter'in en büyük ayı Callisto degil, Ganymede," dedi Hermione. Ron'un omzu üzerinden onun
Astronomi ödevindeki bir satırı isaret ediyordu. "Yanardagı olan ayın adı da lo."
"Sagol," diye hırladı Ron, kusurlu cümleleri çizerek.
"Pardon, ben sadece -"
"Evet, yani, buraya sadece elestirmeye geldiysen —"
"Ron -"
"Nasihat dinleyecek vaktim yok, tamam mı, Hermione, surada bogazıma kadar -"
"Hayır-bak!"
Hermione en yakın pencereyi isaret ediyordu. Harry ve Ron baktılar. Güzel bir hüthüt pencere
pervazında duruyor, odanın içine, Ron'a bakıyordu.
"Hermes degil mi bu?" dedi Hermione, sasırmıs bir tavırla.
"Vay canına, o gerçekten!" dedi Ron hayretle. Elindeki tüy kalemi atıp ayaga kalktı. "Percy bana
niye yazsın ki?"
Gidip pencereyi açtı; Hermes içeri uçtu, Ron'un öde-
384
vinin üstüne kondu ve mektubun baglı oldugu bacagını uzattı. Ron mektubu çıkarınca da hemen
gitti; Ron'un lo çiziminin üzerinde mürekkepli ayak izleri bıraktı.
"Bu kesin Percy'nin elyazısı," dedi Ron. Koltuguna çöktü ve parsömen tomarının üstündeki
kelimelere göz attı: Ronald Weasley, Gryffindor Binası, Hogıvarts. Sonra dönüp diger ikisine baktı.
"Ne dersiniz?"
"Açsana!" dedi Hermione merakla. Harry de basını salladı.
Ron ruloyu açıp okumaya basladı. Gözleri parsömende asagı dogru kaydıkça, kasları daha da
çatıldı. Bitirdiginde, yüzünde igrenmis bir ifade vardı. Mektubu Harry ve Hermione'ye attı, onlar da
birbirlerine dogru egilerek birlikte okudular:
Sevgili Ron,
Senin Hogzvarts'ta sınıf baskam oldugunu henüz duydum (hem de bizzat Sihir Bakanından, o da
yeni ögretmeniniz Profesör Umbridge'den duymus).
Page 143
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bu haberi duyunca hem sasırdım, hem sevindim, her seyden önce sana tebriklerimi sunayım. tiraf
edeyim ki, benim izimden yürüyecegine, "Fred ve George" yolu diyebilecegimiz seye sapacagından
korkmustum hep; bu nedenle de, otoriteye karsı koymaktan vazgeçip biraz gerçek sorumluluk
yüklenmeye karar verdigini duydugum andaki hislerimi hayal edebilirsin.
Ama sana tebrikten de öte bir seyler sunmak istiyorum, Ron, sana nasihat etmek istiyorum, onun
için de bunu normal sabah postasıyla degil, gece yolluyorum. Umarım, bu-
385
nü meraklı gözlerden uzakta okuma fırsatı bulur ve rahatsız edici sorulardan kaçınabilirsin.
Bakanın bana senin sınıf baskanı oldugunu söylerken agzından kaçırdıgı bir seyden anladıgım
kadarıyla, hâlâ Harry Potter'la sık sık görüsüyorsun. Sana söylemek zorundayım ki, Ron, seni
rozetini kaybetme tehlikesiyle en fazla karsı karsıya bırakacak sey, o çocukla arkadaslıgım
sürdürmendir. Evet, eminim bunu duyunca sasırdm -süphesiz Potter'ın hep Dumbledore'un gözdesi
oldugunu söyleyeceksin- ama ben kendimi sana Dumbledore'un uzun süre Hogwarts'ın basında
kalmayacagını ve önem tasıyan kisilerin Potter'm davranısları hakkında onıınkinden çok farklı -ve
muhtemelen daha dogru- bir görüsleri oldugunu ifade etmek zorunda hissediyorum. Burada daha
fazlasını söyleyecek degilim, ama eger yarın Gelecek Postası'na bakarsan, rüzgârın ne yönden
estigi konusunda iyi bir fikir elde edebilirsin - bak bakalım, bendenizi de tanıyabilecek misin!
Cidden, Ron, Potter'la birlikte sen de yanmak istemezsin, gelecekteki planların açısından sana
ciddi bir zararı olabilir. Dahası ben burada, okuldan sonraki hayattan da söz ediyorum.
Mahkemeye gelirken babamız ona eslik ettigine göre, senin de mutlaka farkında oldugun gibi,
Potter bu yaz bütün Büyücesûra karsısında bir disiplin durusmasına çıktı ve pek de parlak bir
izlenim bırakmadı. Bana sorarsan sadece basit bir teknik ayrıntı sayesinde kurtuldu, kaldı ki
konustugum birçok kisi de onun suçluluguna ikna olmus durumda.
Potter'la baglarını koparmaya korkuyor olabilirsin
386
-onun dengesiz oldugunun ve, bildigim kadarıyla, siddete basvurabildiginin farkındayım-ama eger
bu konuda kaygıların varsa ya da Potter'ın davranıslarında seni rahatsız eden baska bir sey
saptadınsa, sana nasihat etmekten fazlasıyla memnun olacak Dolores Umbridge'le konusmanı
tavsiye ederim, ki gerçekten çok hos bir kadındır.
Bu da beni diger nasihatime getiriyor. Yukarıda ima ettigim gibi, Hogwarts'ta Dumbledore rejimi
çok geçmeden sona erebilir. Sen ona degil, okula ve Bakanlık'a sadık olmalısın, Ron. Bakanlık'ın
Hogıaarts'ta büyük bir sevkle arzu ettigi gerekli degisiklikleri yapmaya çaba harcayan Profesör
Umbridge'in, ögretmen kadrosundan simdiye kadar pek az isbirligi elde edebildigini duymak beni
çok üzüyor (ancak önümüzdeki hafta isi kolaylasabilir - yine, yarın Gelecek Postası'ttfl bak
diyecegimi). Sadece sunu söylüyorum -simdi Profesör Umbridge e yardım etmeye gönüllü görünen
bir ögrenci, bir iki yıl içinde Ögrenciler Baskanlıgı için avantajlı bir yerde olacaktır!
Yazın seni daha fazla göremedigim için üzgünüm. Anne babamızı elestirmek bana acı veriyor ama,
onlar Dumble-dore'un çevresindeki tehlikeli güruhla böylesine içli dıslıyken, korkarım artık çatıları
altında kalamam. (Anneme yazacak olursan, ona Dumbledore'un pek iyi dostu olan Sturgis
Podmore adlı birinin Bakanlık'a izinsiz girme yüzünden bu yakınlarda Azkaban'a gönderildigini
söyleyebilirsin belki. Böylece, su sıralarda ne tür adi suçlularla sıkı fıkı olduklarını da açıkça
görürler sanırım.) Ben adımın böyle insanlarla anılması lekesinden kurtuldugum için kendimi çok
talihli sayıyorum -Bakan bana ancak bu kadar kibar davrana-
387
bilirdi- ve umuyorum ki, Ron, sen de aile baglarının gözlerini kör etmesine ve annemizle
babamızın inançlarının ve eylemlerinin nasıl yoldan çıktıgını görmeni engellemesine izin
vermezsin. Ben onların, zamanla, ne kadar yanıldıklarının farkına varacaklarını samimiyetle ümit
ediyorum ve elbette ki, o gün geldiginde büyük bir özrü kabul etmeye hazır olacagım.
Page 144
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Lütfen söylediklerim üzerine, özellikle Harry Potter'a iliskin bölümü hakkında iyice düsün. Sınıf
baskanı oldugun için tekrar tebrikler.
Agabeyin,
Percy
Harry basım kaldırıp Ron'a baktı.
"Eh," dedi, sanki bütün bunlara saka gözüyle bakıyormus gibi, "eger benimle - sey - neydi?"
-Percy'nin mektubuna baktı- "Ha evet - 'baglarını koparmak' istiyorsan, yemin ederim ki siddete
basvurmayacagım."
"Ver sunu," dedi Ron, elini uzatarak. "O -" dedi Ron sinirden titreyerek, Percy'nin mektubunu
ortasından ikiye ayırdı "dünyanın -" bu sefer dörde ayırdı "en büyük -" sekize böldü, "rezili."
Parçaları atese attı.
"Gel hadi, bunu safaktan önce bitirmemiz lazım," dedi Harry'ye, Profesör Sinistra'nın ödevini tekrar
önüne çekerek.
Hermione, yüzünde tuhaf bir ifadeyle Ron'a bakıyordu.
Birden, "Öf, ver sunları," dedi.
"Ne?" dedi Ron.
"Onları bana ver, bakıp düzelteyim."
388
"Ciddi misin? Ah, Hermione, hayat kurtarıyorsun," dedi Ron. "Ben simdi nasıl -"
"Söyle diyebilirsin: 'Bir daha ev ödevlerimizi asla bu kadar geç vakte bırakmamaya söz veriyoruz,'
" dedi Hermione, ikisinin ödevlerini almak için iki elini de uzatırken. Ama egleniyormus gibi de bir
hali vardı.
Harry halsiz halsiz, "Milyon kere tesekkürler, Hermione," dedi. Ödevini ona uzatıp yeniden koltuga
çökerek gözlerini ovusturdu.
Simdi saat gece yarısını geçmisti ve ortak salonda, onların üçü ve Crookshanks dısında kimse
kalmamıstı. Hermione'nin onların ödevlerinin orasında burasında cümleleri çizerken çıkardıgı sesle,
masaya serpistirilmis basvuru kitaplarında kimi bilgileri kontrol ederken sayfalardan çıkan hısırtı
dısında hiç ses duyulmuyordu. Harry bitap düsmüstü. Karnında, yorgunlukla hiç ilgisi olmayan,
ama simdi atesin göbeginde simsiyah kıvrılmıs duran mektupla çok ilgisi olan, garip, bos,
bulantıya benzer bir duygu vardı.
Hogwarts'taki insanların yarısının ona tuhaf, hatta deli gözüyle baktıgını biliyordu; Gelecek
Postasz'nın aylardır ona iliskin kötü niyetli imalarda bulundugunu da. Ama bunu Percy'nin
mektubunda oldugu gibi yazılı görmek, Percy'nin Ron'a onu bırakmasını, hatta Umbridge'e onun
hakkında bir seyler söylemesini tavsiye ettigini bilmek, kendi durumunu gözünde daha önce hiç
olmadıgı kadar gerçek hale getirmisti. Percy'yi dört yıldır tanıyordu, bu süre içinde yaz tatillerinde
evlerinde kalmıs, Quid-ditch Dünya Kupası sırasında onunla aynı çadırı paylas-
389
mıs, hatta geçen yıl Üçbüyücü Turnuvası'nın ikinci görevinde Percy ona tam puan vermisti; oysa
simdi Percy onun dengesiz oldugunu, dahası siddete basvurabilecegini söylüyordu.
Harry'nin içinde vaftiz babasına yönelik bir anlayıs dalgası kabardı. Belki de su anda neler
hissettigini en iyi anlayacak kisi Sirius'tu, çünkü o da aynı durumdaydı. Büyücülük dünyasındaki
hemen hemen herkes Sirius'un tehlikeli bir katil ve büyük bir Voldemort destekçisi oldugunu
düsünüyordu ve o, bu bilgiyle on dört yıldır yasıyordu...
Harry gözlerini kırptı. Az önce söminedeki ateste, orada olamayacak bir sey görmüstü. Bir anda
çakıp görünmüs ve derhal kaybolmustu. Hayır... olamazdı... Siri-us'u düsündügü için bunu hayal
etmis olmalıydı...
"Tamam, yaz bakalım sunu," dedi Hermione Ron'a, ödevini ve kendi elyazısıyla dolu bir tabakayı
ona vererek, "sonra da senin için yazdıgım kapanısı ekle."
"Hermione, samimi söylüyorum, sen tanıdıgım en harika insansın," dedi Ron cılız bir sesle, "ve
sana bir daha kabalık edersem -"
"- normal haline döndügünü anlarım," dedi Hermione. "Harry, seninki sondaki su parça hariç
tamam, sanırım Profesör Sinistra'yı yanlıs duymussun, Europa muzla degil, buzla kaplı - Harry?"
Page 145
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry iskemlesinden kayıp dizlerinin üstüne çökmüstü, simdi yer yer yanık ve havlan dökülmüs
sömine halısına çömelmis, alevlere bakıyordu.
"Sey - Harry?" dedi Ron tedirgin bir sesle. "Orda ne arıyorsun?"
390
"Az önce ateste Sirius'un basını gördüm," dedi Harry.
Hayli sakin konusuyordu; ne de olsa bir önceki yıl da Sirius'un basını aynı söminenin atesinde
görmüs ve onunla konusmustu. Ama bu sefer sahiden görüp görmediginden emin olamıyordu...
öyle çabuk yok olmustu ki...
"Sirius'un bası mı?" diye tekrarladı Hermione. "Yani Üçbüyücü Turnuvası'nda seninle konusmak
istedigi zamanki gibi mi demek istiyorsun? Ama simdi bunu yapmaz degil mi, çünkü bu çok -
Siriıısl"
Solugu kesilerek atese baktı; Ron elinden tüy kalemini düsürdü. Dans eden alevlerin ortasında
Sirius'un bası duruyordu, uzun siyah saçları sırıtan yüzünü çevreliyordu.
"Herkes ortadan kaybolmadan sizin de yatmaya gideceginizi düsünmeye baslamıstım," dedi. "Saat
bası kontrol ediyordum."
Harry, yarı gülerek, "Saatte bir atese mi girip çıkıyor-dun?" dedi.
"Meydan bos mu diye görmek için, sadece birkaç saniyecik."
Hermione endiseyle, "Ama ya görülseydin?" dedi.
"Sey, sanırım bir kız -haline bakılırsa, birinci sınıftan-beni söyle bir görür gibi oldu, ama üzülme,"
diye hemen ekledi Sirius, Hermione elini agzına götürünce, "yeniden baktıgı anda yok olmustum,
bahse girerim ki beni tuhaf biçimli bir kütük falan sanmıstır."
"Ama, Sirius, büyük bir tehlikeye atılıyorsun -" diye lafa basladı Hermione.
391
"Sen de Molly'ye benzedin/' dedi Sirius. "Harry'nin mektubunu sifreye basvurmadan cevaplamanın
tek yolu buydu - sifreler de kırılabilir."
O, Harry'nin mektubundan söz edince, Hermione de, Ron da dönüp hayretle Harry'ye baktılar.
"Sirius'a yazdıgını söylememistin!" dedi Hermione suçlarcasma.
"Unuttum," dedi Harry. Gerçekten de dogruydu bu; Cho'yla Baykushane'de karsılastıktan sonra,
önceki her sey aklından uçup gitmisti. "Bana öyle bakma, Hermione; hiç kimse o mektuptan gizli
bilgi elde edemezdi, degil mi, Sirius?"
"Hayır, çok iyiydi," dedi Sirius, gülümseyerek. "Neyse, acele edelim ki kimse bizi rahatsız etmesin
- yara izin."
Ron, "N'olmus -?" diye basladı, ama Hermione onun sözünü kesti.
"Sana sonra anlatırız. Devam et, Sirius."
"Eh, acıması hiç de hos degildir tabii, ama ciddi olarak endise edecek bir yanı oldugunu
sanmıyorum. Sonuçta geçen yıl boyunca acımıstı, degil mi?"
"Evet, Dumbledore bana bunun Voldemort güçlü bir duyguya kapıldıgı zaman oldugunu
söylemisti," dedi Harry, Ron ve Hermione'nin yüzlerini burusturmalarına her zamanki gibi
aldırmayarak. "Yani belki de, ne bileyim, cezaya kaldıgım o aksam gerçekten kızmıstı falan."
"Eh, simdi geri döndügüne göre, artık daha sık acıyacak," dedi Sirius.
"Sence bunun ben cezadayken Umbridge'in bana do-kunmasıyla bir ilgisi yok mu?" diye sordu
Harry.
392
"Sanmıyorum," dedi Sirius. "Onun namını duydum ve Ölüm Yiyen olmadıgından emin -"
"Olabilecek kadar igrenç ama," dedi Harry karanlık karanlık. Ron ve Hermione de aynı fikirde
olduklarını göstermek için çılgınca bas salladılar.
"Evet ama, dünya iyi insanlarla Ölüm Yiyen'ler seklinde ikiye ayrılmıyor/' dedi Sirius, acı bir
gülümsemeyle. "Pisligin teki oldugunu biliyorum yine de - Remus'un onun hakkında neler dedigini
duymalısınız."
"Lupin onu tanıyor mu?" diye sordu Harry hemen, Umbridge'in ilk dersinde tehlikeli melezler için
dediklerini hatırlayarak.
"Hayır," dedi Sirius, "ama iki yıl önce onun is bulmasını neredeyse imkânsız hale getiren
Page 146
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kurtadam-karsıtı bir yasa taslagı hazırlamıstı."
Harry, Lupin'in bugünlerde ne kadar pejmürde göründügünü hatırladı ve Umbridge'e duydugu
nefret daha da siddetlendi.
Hermione öfkeyle, "Kurtadamlarla ne alıp veremedigi var?" dedi.
Sirius onun hiddetine gülümseyerek, "Korkuyor sanırım," dedi. "Yarı insanlardan nefret ettigi belli;
geçen yıl denizhalkmın toplanıp etiketlenmesi için bir kampanya yürüttü. Kreacher gibi küçük
hergeleler ortada serbest dolasırken, denizhalkını mahkûm etmek için vakit ve enerji harcamayı
hayal edebiliyor musunuz?"
Ron güldü, ama Hermione üzülmüs gibiydi.
"Sirius!" dedi suçlayan bir edayla. "Ama sahiden, Kreacher konusunda biraz çaba harcasan, ondan
karsılıgı-
393
m alırsın sanıyorum. Sonuç olarak, ailesinden ona kalmıs tek üye sensin ve Profesör Dumbledore
dedi ki -"
Sirius, "Ee, Umbridge'in dersleri nasıl, peki?" diye onun sözünü kesti. "Sizi bütün melezleri
öldürmek üzere mi egitiyor?"
"Hayır," dedi Harry, Kreacher'ı savunması yarıda kesilen Hermione'nin gücenmis haline
aldırmayarak. "Hiç sihir kullanmamıza izin vermiyor!"
"Bütün yaptıgımız, o aptal ders kitabını okumak," dedi Ron.
"Eh, simdi anlasıldı," dedi Sirius. "Bakanlık içinden aldıgımız istihbarata göre, Fudge sizin
savasmak üzere egitilmenizi istemiyormus."
"Savasmak üzere egitilmek mi?!" diye tekrarladı Harry, kulaklarına inanamayarak. "Ne sanıyor
yani, burada bir tür büyücü ordusu mu kuruyoruz?"
"Aynen öyle sanıyor," dedi Sirius, "ya da, Dumble-dore'un bunu yapmasından korkuyor - Sihir
Bakanlıgı'nı ele geçirmede kullanacagı özel bir ordu kurmasından."
Bir sessizlik oldu, sonra Ron, "Bu, hayatta duydugum en aptalca sey," dedi. "Luna Lovegood'un
uydurdukları da dahil."
"Demek Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'yı ögrenmemiz, Fudge Bakanlık'a karsı büyü
kullanmamızdan korktugu için engelleniyor, öyle mi?" dedi Hermione. Fena halde kızmıs
görünüyordu.
"Aynen," dedi Sirius. "Fudge, Dumbledore'un iktidarı ele geçirmek için hiçbir seyden
kaçınmayacagını düsünüyor. Her gün Dumbledore konusunda daha da paranoyak-
394
ça davranıyor. Dumbledore'un düzmece bir gerekçeyle tutuklanması an meselesi."
Bu, Harry'ye, Percy'nin mektubunu hatırlattı.
"Yarın Gelecek Postası'nda Dumbledore hakkında bir sey olup olmayacagını biliyor musun? Ron'un
agabeyi Percy, olacak diye düsünüyor da -"
"Bilmiyorum," dedi Sirius. "Hafta sonu boyunca Yoldaslık'tan kimseyi görmedim, hepsi mesgul.
Burada sadece Kreacher'la ben varız..."
Sirius'un sesinde açıkça fark edilen kederli bir ton vardı.
"Öyleyse Hagrid'den de haber almadın, ha?"
"Ah..." dedi Sirius, "bilmiyorum, geri dönmüs olması gerekiyordu, kimse onun basına ne
geldiginden emin degil." Sonra, onların yüzlerindeki endiseli ifadeyi görünce ekledi: "Ama
Dumbledore dert etmiyor, onun için simdi durduk yerde panige kapılmayın; Hagrid'in iyi
oldugundan eminim."
"Ama simdiye kadar dönmüs olması gerekiyorsa..." dedi Hermione ince, kaygılı bir sesle.
"Yanında Madam Maxime vardı, onunla temastayız, eve dönerken ayrıldıklarını söylüyor - ama
basına bir is geldigini gösteren hiçbir sey yok - yani gayet iyi durumda olmadıgını gösteren hiçbir
sey."
kna olmayan Harry, Ron ve Hermione birbirlerine endiseli bakıslar attılar.
"Dinleyin beni, Hagrid hakkında çok soru sormayın," dedi Sirius telasla. "Böyle bir sey, onun geri
dönmedigi gerçegine daha fazla dikkat çeker ve Dumbledore'un bu-
Page 147
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
395
nü istemedigini biliyorum. Hagrid saglamdır, ona bir sey olmaz." Onlar yine de neselenmis
görünmeyince, "Sizin bir sonraki Hogsmeade hafta sonunuz ne zaman, bakalım?" diye sordu.
"Yani, istasyonda köpek kılıgını yutturmustuk, degil mi? Eh, ben de dedim ki -"
"HAYIR!" dediler Harry ve Hermione hep bir agızdan ve çok yüksek sesle.
Hermione endiseyle, "Sirius, Gelecek Postası'm görmedin mi?" diye sordu.
"Ha, o mu," dedi Sirius, sırıtarak, "hep benim nerede oldugum konusunda tahminler yürütüyorlar,
aslında ellerinde ipucu falan yok -"
"Evet ama, bizce bu sefer var," dedi Harry. "Malfoy trende bir sey söylemisti, köpegin sen
oldugunu bildigini sanıyoruz, hem zaten babası da platformdaydı, Sirius -biliyorsun, Lucius
Malfoy-, o yüzden ne yaparsan yap, buraya gelme. Eger Malfoy seni tekrar tanırsa -"
"Tamam, tamam, anlasıldı," dedi Sirius. Hiç de halinden hosnut görünmüyordu. "Bir fikirdi sadece,
bir araya gelmek hosuna gider diye düsündüm."
"Gider tabii, ama senin tekrar Azkaban'a tıkıldıgını görmek istemem!" dedi Harry.
Bir sessizlik oldu. Sirius, çökük gözlerinin arasında bir kırısık belirerek, alevlerin arasından
Harry'ye baktı.
Sonunda, sesinde belli bir soguklukla, "Sandıgım kadar da babanın oglu degilmissin," dedi.
"Tehlikesi bu isi James için daha da eglenceli hale getirirdi."
"Bak-"
"Neyse, artık gitsem iyi olur, Kreacher'm merdiven-
396
den indigini duyuyorum," dedi Sirius, oysa Harry onun yalan söylediginden emindi. "Madem öyle,
sana yazıp bir daha ne zaman sömineye gelebilecegimi söylerim, oldu mu? Eger bu tehlikeyi göze
alabilirsen, tabii."
Küçük bir pop sesi duyuldu ve az önce Sirius'un basının oldugu yerde yeniden alevler oynasmaya
basladı.
397
ON BESNC BÖLÜM
•- •,•••
sihapf fe Hogıvarts Yüksek Müfettisi
Percy'nin mektubunda sözünü ettigi makaleyi bulmak için ertesi sabah Hermione'nin Gelecek
Postası'm dikkatle taramak gerekecek sanmıslardı. Ancak, gazeteyi getiren baykus giderken içi süt
dolu sürahinin üzerini henüz asmıstı ki, Hermione "hii" deyip gazeteyi masanın üzerine serdi.
Dolores Umbridge'in büyük bir fotografı, agzı kulaklarında gülümseyerek, mansetin altından onlara
usulca göz kırpıyordu.
BAKANLIK EGTM REFORMUNA GDYOR
DOLORES UMBRIDGE
LK YÜKSEK MÜFETTS
"Umbridge - Tüksek Müfettis' mi?" dedi Harry kasvetle. Henüz yarısını yedigi kızarmıs ekmegi
parmaklarının arasından kaydı. "Bu da ne demek?"
Hermione yüksek sesle okudu:
"Sihir Bakanlıgı dün gece sasırtıcı bir hamleyle, Hog-zvarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda emsali
görülmemis
398
türden bir denetim sahibi olmasını saglayacak yeni bir kanunu kabul etti.
Page 148
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
' 'Bakan son zamanlarda Hogwarts'ta olanlardan gittikçe daha çok rahatsızlık duymaya baslamıstı,'
dedi Ba-kan'ın ikinci Asistanı Percy Weasley. 'Simdiyse, okulun istemedikleri bir yöne dogru
gittigini düsünen endiseli ailelerin kaygılarını dikkate alıyor.'
"Bakan Cornelius Fudge, büyücülük okulunda ilerleme kaydetmek için geçtigimiz haftalarda yine
yasal düzenlemeye basvurmustu. Daha önce, 30 Agustosta, görevdeki Mü-dür'ün herhangi bir
derse ögretmen adayı bulamaması halinde onun yerine Bakanlık'ın uygun birini seçmesini
saglayan Yirmi ki Numaralı Egitim Kararnamesi çıkarılmıstı.
" 'Dolores Umbridge, Hogıvarts'taki ögretmenlik görevine iste böyle getirildi,' dedi Veasley dün
gece. 'Dumble-dore kimseyi bulamayınca, Bakan, Umbridge'i atamıstı, tabii ki kendisi anında
büyük bir basarı gösterdi -' "
"Ne göstermis, ne göstermis?" dedi Harry yüksek sesle. "Dur, dahası da var," dedi Hermione acı
acı.
" '- anında büyük bir basan gösterdi, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersinin ögretiminde
devrim niteliginde degisiklikler yaptı ve Hogzvarts'ta olanların içyüzü konusunda Bakan'a
kaynagından bilgi akısı saglamaya basladı.'
"Hogıvarts Yüksek Müfettisligi denen yeni bir mevki-nin yaratılmasını saglayan Yirmi Üç Numaralı
Egitim Kararnamesi ile Bakanlık, bu son islevi resmilestiriyor.
399
" 'Bu, Bakanın kimilerince Hogıvarts'taki düsen standartlar olarak tanımlanan durumla basa çıkma
planının yeni ve heyecan verici bir safhasını olusturuyor,' dedi Weasley. 'Müfettis, diger
egitmenleri teftis etme ve hepsinin yeterli nitelikte olup olmadıgını denetleme yetkisine sahip
olacak. Profesör Umbridge'e ögretmenlik görevine ek olarak bu görev de teklif edildi ve sevinçle
bildiririz ki, kendisi bu teklifi kabul etti.'
"Bakanlık'ın attıgı bu yeni adımlar, Hogzvarts ögrencilerinin ailelerinden büyük destek gördü.
"41 yasındaki Mr Lucius Malfoy, dün gece Wiltshire'da-ki malikânesinde, 'Dumbledore'un adil ve
tarafsız bir degerlendirmeye tâbi tutulacagını bildigimden, simdi içim çok daha rahat,' diye
konustu. 'Çocuklarının iyiligini düsünen pek çok kisi gibi ben de, son birkaç yılda Dumbledore'un
verdigi tuhaf kararlardan dolayı endise içindeydim, simdi durumun Bakanlık gözetimi altında
oldugunu bilmekten hepimiz memnunuz.'
"Hiç süphesiz söz konusu tuhaf kararlar arasında, kurtadam Remus Lupin'in, yarı-dev Rubeus
Hagrid'in ve kuruntu kumkuması eski Seherbaz 'Deli-Göz' Moody'nin ögretmenlige getirilmesini de
içeren tartısmalı atamalar bulunuyor.
"Elbette bir taraftan da her yerde, bir zamanlar Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Yüce
Sahsiyeti ve Bü-yücesûra Bassihirbazı olan Albus Dumbledore'un, artık prestijli Hogıvarts okulunu
yönetebilecek durumda olmadıgı yolunda söylentiler dolasıyor.
"Bir Bakanlık çalısanı dün gece, 'Sanırım Müfettisin
400
atanması, Hogıuarts'a hepimizin güvenebilecegi bir müdürün getirilmesi dogrultusunda atılmıs ilk
adım,' dedi.
"Büyücesûra'nın kıdemli üyeleri Griselda Marchbanks ve Tiberius Ogden, Hogıuarts Müfettisligi
mevkisinin kabul edilisinin ardından durumu protesto ederek istifalarını sundular.
" 'Hogwarts bir okul, Cornelius Fudge'm bürosunun ileri karakolu degil,' dedi Madam Marchbanks.
'Albus Dumble-dore'u karalamaya yönelik yeni ve igrenç bir girisimden baska bir sey degil bu.'
"(Madam Marchbanks'in bölücü cincüce gruplarıyla baglantılarına iliskin iddialar için, on yedinci
sayfaya bakınız.)"
Page 149
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Hermione okumayı bitirdi ve masanın öbür tarafından ikisine baktı.
"Demek bu yüzden Umbridge'i basımıza sardılar! Fudge su 'Egitim Kararnamesi'ni çıkarıp onu zorla
buraya sokmus! Simdi de ona diger ögretmenleri teftis etme yetkisi veriyor!" Hermione hızla nefes
alıp veriyor, gözleri parıl parıl parlıyordu. "Buna inanamıyorum! Rezalet bu!"
"Biliyorum," dedi Harry. Masanın üstünde duran yumruguna baktı ve Umbridge'in ona derisini kese
kese yazdırdıgı sözcüklerin solgun beyaz hatlarını gördü.
Ama Ron hafif hafif sırıtmaya baslamıstı.
"Ne var?" dedi Harry ve Hermione aynı anda, ona bakarak.
"McGonagall'ın teftis edilisini görmeyi iple çekiyo-
401
rum," dedi Ron mutlu mutlu. "Umbridge neye ugradıgım sasıracak."
"Hadi artık," dedi Hermione, yerinden hızla kalkarak, "gitmemiz gerekiyor, Binns'in dersini teftis
edecekse geç kalmamamız lazım..."
Ama Profesör Umbridge, aynı bir önceki pazartesi oldugu kadar sıkıcı geçen Sihir Tarihi dersini
teftis etmedi. ki ders üst üste ksir için Snape'in zindanına geldiklerinde orada da yoktu; Harry'nin
ay tası konusundaki ödevi, üst kösesine iri, diken diken kara bir "F" çiziktirilmis halde kendisine
iade edildi.
"S.B.D.'nizde böyle bir sey sunsanız alacagınız notu verdim size," dedi Snape, sırıtarak aralarında
dolasıp ödevlerini dagıtırken. "Böylece sınavda ne beklemeniz gerektigi konusunda gerçekçi bir
fikir edinebilirsiniz."
Snape sınıfın ön tarafına yürüdü ve dönüp onlara baktı.
"Ödevlerin genel düzeyi berbattı. Bu, sınav olsaydı eger, çogunuz kalmıstınız. Bu hafta
panzehirlerin degisik türleri konusundaki ödevinizde çok daha fazla gayret göstermenizi
bekliyorum, yoksa o 'F' alan mankafaları cezaya bırakmaya baslamak zorunda kalacagım."
Snape sırıtırken, Malfoy pis pis güldü ve sınıfta rahatlıkla duyulan bir fısıltıyla, "Bazıları T' mi
almıs? Hah!" dedi.
Harry, Hermione'nin göz ucuyla bakıp, onun aldıgı notu görmeye çalıstıgını fark etti ve bu bilgiyi
mümkünse kendine saklamak istediginden, ay tası ödevini çabucak çantasına tıktı.
402
Snape ona yine düsük not vermek için bir bahane bulamasın diye, Harry ise koyulmadan önce
tahtadaki her seyi defalarca okudu. Hazırladıgı Kuvvetlendirme Solüsyonu, tam olarak
Hermione'ninkinin turkuaz tonuna sahip olmamakla birlikte, en azından Neville'inki gibi pembe
degil, maviydi. Ders sonunda sisesini Snape'in masasına bırakırken, içinde meydan okumayla
karısık bir rahatlama duygusu vardı.
"Eh, geçen haftaki kadar kötü degildi, degil mi?" dedi Hermione, zindanın merdivenlerini çıkıp,
ögle yemegine gitmek için Giris Salonu'ndan geçerlerken. "Ev ödevi de çok kötü sayılmaz, degil
mi?"
Harry de Ron da cevap vermeyince, üsteledi: "Yani, tamam, madem S.B.D. düzeyinde not veriyor,
zaten en yüksek notu beklemiyordum, ama su anda geçer bir not da epey cesaret verici, ne
dersiniz?"
Harry'nin gırtlagından, her anlama gelebilecek bir ses çıktı.
"Daha sınava kadar birçok sey olabilir tabii, kendimizi gelistirecek çok vaktimiz var, ama simdi
aldıgımız notlar bir tür taban olusturuyor, degil mi? Üstüne bir seyler koyabilecegimiz bir taban..."
Birlikte Gryffindor masasına oturdular.
"Yani, tabii ki bir 'O' alsam çok heyecanlanırdım -"
"Hermione," dedi Ron sert bir sesle, "ne not aldıgımızı merak ediyorsan, sor."
"Hayır - yani ben - sey, madem söylemek istiyorsunuz -"
"Ben 'Z' aldım," dedi Ron, kâsesine çorba koyarak. "Mutlu oldun mu?"
403
r
"Eh, bu utanılacak bir sey degil," dedi Fred. Az önce George ve Lee Jordan'la birlikte masaya
gelmis, Harry'nin sagma oturmustu. "Söyle güzel, saglam bir 'Z'nin utanılacak tarafı yok."
Page 150
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 36 ziyaretçi (57 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol