|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
tamamen unutmus, kendini aslında Orman'da sanmaya baslamıstı. Ögrenciler kafaları hayli
karısmıs halde sınıftan çıktılar.
Tam Harry ve Ron da çıkarken, Firenze, "Harry Pot-ter, biraz görüsebilir miyiz?" diye seslendi.
Harry döndü. At-adam ona dogru birkaç adım geldi. Ron tereddüt etti.
"Kalabilirsin," dedi Firenze ona. "Ama lütfen kapıyı kapat."
Ron söyleneni hemen yaptı.
"Harry Potter, sen Hagrid'in arkadasısın, degil mi?" dedi at-adam.
"Evet," dedi Harry.
"O zaman ona benden bir uyarı ilet. Çabası sonuç vermiyor. Vazgeçse daha iyi olur."
"Çabası sonuç vermiyor mu?" diye tekrarladı Harry saskın saskın.
"Ve vazgeçse daha iyi olur," dedi Firenze, basını sallayıp onaylayarak. "Hagrid'i kendim uyarırdım,
ama sürgündeyim - artık Orman'in fazla yakınına gitmem akılsızlık olur - Hagrid'in basında zaten
yeterince dert var, bir de savasan at-adamlara ihtiyacı yok."
"Ama - Hagrid ne yapmaya çabalıyor?" dedi Harry tedirgin bir sesle.
777
Firenze, Harry'ye kayıtsızca baktı.
"Hagrid bu yakında bana büyük bir iyilikte bulundu," dedi Firenze, "ve bundan çok önce de, bütün
canlılara gösterdigi sevgiden dolayı saygımı kazanmıstı. Sırrına ihanet etmeyecegim. Ama aklının
basına getirilmesi gerek. Çabası sonuç vermiyor. Söyle ona, Harry Potter. yi gün-ler."
*
Dırdırcı söylesisinin ardından Harry'nin hissettigi mutluluk buharlasalı çok olmustu. Kursuni bir
mart yerini fırtınalı bir nisana bırakırken, hayatı tekrar uzun bir endiseler ve sorunlar silsilesi
haline gelmisti.
Umbridge, Sihirli Yaratıkların Bakımı derslerinin hepsine girmeyi sürdürüyordu, bu yüzden
Firenze'nin uyarısını Hagrid'e iletmek çok zor olmustu. Sonunda Harry bir gün, Fantastik
Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? kitabını kaybetmis numarası yapıp geri dönerek
becermisti bunu. Firenze'nin mesajını aktardıgında, Hagrid bir an sis, kararmıs gözleriyle ona
bakmıs, belli ki afallamıstı. Ama sonra kendini toparladı.
"iyidir, Firenze," dedi boguk bir sesle, "ama bu konuda neden söz ettigini bilmiyor. Çabalarım
gayet de iyi gidiyor."
"Hagrid, neler çeviriyorsun?" diye sordu Harry ciddi bir edayla. "Çünkü dikkatli olman gerekiyor,
Umbridge Trelawney'yi kovdu bile, bana sorarsan kaptırdı gidiyor. Yapmaman gereken bir sey
yapıyorsan, cidden -"
"sini elinde tutmaktan daha önemli seyler var," dedi Hagrid, ama bunları söylerken elleri biraz
titredi ve Hırpı
778
pisligiyle dolmus bir tas yere düsüp kırıldı. "Sen beni merak etme, Harry, hadi yürü bakalım,
afferim sana."
Harry'nin Hagrid'i orada, yerdeki pislikleri süpürür halde bırakmaktan baska çaresi kalmamıstı,
ama yorgun argın satoya dönerken morali adamakıllı bozuktu.
Bu arada, ögretmenlerin ve Hermione'nin ısrarla vurguladıgı gibi, S.B.D.'ler yaklasıyordu. Besinci
sınıfların hepsi bir sekilde strese kapılmıstı, ama Bitkibilim'de gözyasına bogulan, sınavlara
giremeyecek kadar aptal oldugunu ve okuldan ayrılmak istedigini hıçkıra hıçkıra söyleyen Hannah
Abbott, Madam Pomfrey'nin Yatıstırıcı laç verdigi ilk kisi oldu.
Harry, D.O. dersleri olmasa son derece mutsuz olacagı kanısındaydı. Bazen sadece htiyaç
Odası'nda geçirdigi saatler için yasıyormus gibiydi. Orada çok çalısıyor, ama aynı zamanda çok da
keyif alıyordu, D.O. üyelerine bakıp ne kadar gelisme kaydettiklerini gördügünde koltukları
kabarıyordu. Aslında, D.O. üyelerinin hepsi Karanlık Sanatlara Karsı Savunma S.B.D.'lerinden
"Olaganüstü" alınca Umbridge'in ne tepki verecegini çok merak ediyordu.
Herkesin hevesle bekledigi Patronus'ları çalısmaya baslamıslardı sonunda. Ancak Harry'nin onlara
sürekli hatırlattıgı gibi, bol ısıklı bir sınıfta, tehdit altında degilken bir Patronus yaratmak, Ruh
Emici gibi bir seyle karsılasıldıgında yaratmaktan çok farklıydı.
Page 291
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ay, insanın keyfine limon sıkma böyle," dedi Cho neseyle, Paskalya'dan önceki son derste kugu
biçimindeki gümüsi Patronus'unun htiyaç Odası'nda süzülüsünü izlerken. "Öyle güzeller ki!"
779
"Güzel olmaları gerekmiyor, seni korumaları gerekiyor," dedi Harry sabırla. "Aslında bir Böcürt'e
falan ihtiyacımız var; ben öyle ögrendim, Böcürt Ruh Emici taklidi yaparken Patronus yaratmaya
çalısarak -"
"Ama o çok korkunç olurdu!" dedi Lavender, asasının ucundan kesik kesik gümüsi buharlar
saçılıyordu. "Zaten ben - hâlâ - yapamıyorum!" diye ekledi kızgın kızgın.
Neville de sorun yasıyordu. Dikkatini toplama çabasıyla yüzünü burusturmustu, ama asasının
ucundan sadece cılız duman seritleri çıkıyordu.
"Mutluluk verici bir sey düsünmen gerekiyor," diye hatırlattı Harry ona.
"Deniyorum," dedi Neville kederle. Öyle büyük bir çaba gösteriyordu ki, yuvarlak yüzü terden parıl
parıl parlıyordu.
Dean tarafından ilk kez D.O. toplantısına getirilen Se-amus, "Harry, sanırım basarıyorum!" diye
seslendi. "Bak - ah - gitti... ama kesin kıllı bir seydi, Harry!"
Hermione'nin Patronus'u, pırıl pırıl gümüsi bir su samuru, etrafında hoplayıp zıplıyordu.
"Güzeller aslında, degil mi?" dedi Hermione, ona sefkatle bakarak.
htiyaç Odası'mn kapısı açıldı ve kapandı. Harry kimin girdigini görmek için etrafına baktı, ama
orada kimse yokmus gibi görünüyordu. Ancak az sonra kapının yakı-nındakilerin susmus
oldugunun farkına vardı. Derken, ne oldugunu anlamadan, bir sey cüppesinin etegini diz
hizasından çekistirmeye basladı. Gözlerini asagı çevirince, bü-
780
yük bir hayretle, ev cini Dobby'nin her zamanki sekiz yünlü sapkasının altından ona baktıgını
gördü.
"Merhaba, Dobby!" dedi. "Ne yapı- Sorun nedir?"
Cinin gözleri korkudan faltası gibi açılmıstı, t^triyor-du. Harry'ye en yakın olan D.O. üyeleri
susmustu; odadaki herkes Dobby'yi seyrediyordu. nsanların yapmayı be-cerebildigi birkaç
Patronus da solup gümüsi buhara dönüsünce, oda eskisinden çok daha karanlık görünmeye
basladı.
"Harry Potter, efendim..." diye ciyakladı cin, bütün vücudu tir tir titreyerek, "Harry Potter,
efendim... Dobby sizi uyarmaya geldi... ama ev cinleri söylemesinler diye uyarıldılar..."
Kosarak kafa üstü duvara tosladı. Dobby'nin kendini cezalandırma âdeti konusunda tecrübeli olan
Harry, onu yakalamaya hamle etti, ama Dobby basındaki sekiz sapka sayesinde tastan geri sekti.
Hermione ve baska birkaç kız, korku ve sefkatle çıglık attı.
"Ne oldu, Dobby?" diye sordu Harry, cinin minicik kolunu tutup onu kendine zarar verebilecegi
esyalardan uzaklastırarak.
"Harry Potter... o... o kadın..."
Dobby serbest yumruguyla burnuna sert bir darbe indirdi. Harry o kolunu da yakaladı.
" 'O kadın' kim, Dobby?"
Ama cevabı bildigini düsünüyordu; elbette tek bir kadın, Dobby'de böyle bir korku uyandırabilirdi.
Cin hafif sası halde ona baktı ve sessizce agzını oynattı.
"Umbridge mi?" diye sordu Harry, dehsete düserek.
781
Dobby basını evet anlamında salladı, sonra da Harry'nin dizine çarpmaya çalıstı. Harry onu kol
mesafesinde tuttu.
"Ne olmus ona? Dobby - burasını - bizi - D.O.'yu ögrenmedi, degil mi?"
Cinin yüzündeki perisan ifade yeterli cevap oldu. Harry'nin ellerini sıkı sıkı tuttugu cin, kendine
tekme atmaya çalıstı ve yere yapıstı.
"Buraya mı geliyor?" diye sordu Harry usulca.
Dobby uludu ve çıplak ayaklarıyla tepinmeye basladı.
"Evet, Harry Potter, evet!"
Harry dogruldu ve debelenen cini oldukları yere mıhlanmıs halde, dehset içinde izleyen kalabalıga
Page 292
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
döndü.
"NE BEKLYORSUNUZ?" diye bögürdü. "KAÇIN!"
Herkes hemen çıkısa dogru kosusturdu, kapıda bir yıgılma olustu, sonra insanlar dısarı dökülmeye
basladı. Harry onların koridorlarda son süratle kostuklarını duyabiliyordu, kaptırıp da
yatakhanelere kadar gitmemeyi akıl edebileceklerini umuyordu. Saat henüz dokuza on vardı,
kütüphaneye ya da Baykushane'ye sıgmsalar daha iyiydi - hem oraları daha yakındı -
"Harry, hadi!" diye çıglık attı Hermione, dısarı çıkmak için itisip kakısan kalabalıgın arasından.
Harry hâlâ kendine zarar vermeye çalısan Dobby'yi kaptı ve kollarında cinle birlikte kapının
önündeki kuyruga kostu.
"Dobby - bu bir emirdir - mutfaga, öbür cinlerin yanına git ve o kadın sana beni uyarıp
uyarmadıgım sorarsa, yalan söyle, hayır de!" dedi Harry. "Kendine zarar verme-
782
ni de yasaklıyorum!" diye ekledi, esikten geçerken cini yere bırakıp kapıyı arkasından kapatarak.
Dobby, "Tesekkür ederim, Harry Potter!" diye cikle-yerek fırlayıp gitti. Harry sagına soluna göz
attı, digerleri öyle hızla kaçıyorlardı ki, hepsi gözden kaybolmadan önce koridorun iki ucunda hızla
uzaklasan insanların topuklarını görebildi sadece; saga dogru kosmaya basladı; ileride bir erkekler
tuvaleti vardı, bir ulasabilse, zaten bir süredir oradaymıs numarası yapabilirdi -
"AHHH!"
Bir sey onu ayak bileklerinden yakalamıstı. Boylu boyunca düstü, yüzüstü iki metre kaydıktan
sonra durdu ancak. Arkasında biri kahkahalarla gülüyordu. Sırtüstü döndügünde, ejderha
biçiminde çirkin bir vazonun altındaki bir oyukta Malfoy'un saklanmıs oldugunu gördü.
"Çelme Büyüsü, Potter!" dedi. "Hey, Profesör - PROFESÖR! Birini yakaladım!"
Uzak köseden kosturarak Umbridge belirdi, nefes ne-feseydi ama yüzünde keyif dolu bir
gülümseme vardı.
Yerde Harry'yi gördügünde, "Bu o!" dedi sevinçle. "Harika, Draco, harika, ah, çok iyi - Slytherin'e
elli puan! Ben devralırım onu... ayaga kalk, Potter!"
Harry ayaga kalkıp ikisine öfkeyle baktı. Umbridge'i hiç bu kadar mutlu görmemisti. Umbridge
onun kolunu mengene gibi kavradı ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Malfoy'a döndü.
"Git bak bakalım, birkaç tane daha yakalayabilecek misin, Draco," dedi. "Digerlerine söyle,
kütüphaneye baksınlar - nefes nefese kimi bulurlarsa - tuvaletlere bakın,
783
Miss Parkinson kızlarmkine bakabilir - hadi gidin - ve sen," diye ekledi en yumusak, en tehlikeli
sesiyle, Malfoy uzaklasırken, "sen benimle Müdür7ün odasına geliyorsun, Potter."
Birkaç dakika içinde tas heykele vardılar. Harry digerlerinden kaç kisinin yakalandıgını merak
ediyordu. Ron'u düsündü -Mrs VVeasley onu öldürürdü- ve Hermione'yi,^ S.B.D.'lerini almadan
atılırsa onun kendini nasıl hissedecegini. Seamus'un ilk toplantısıydı bu... Neville de o kadar
ilerlemeye baslamıstı ki...
"Fısırdayan Vızvız," diye sakıdı Umbridge; tas heykel yana dogru sıçradı, arkasındaki duvar iki
tarafa dogru açıldı ve hareket eden tas merdivenden çıktılar. Grifin tok-maklı cilalı kapıya geldiler,
ama Umbridge kapıya vurma zahmetine girmeden, Harry'yi hâlâ sıkıca tutarak, dogruca içeri daldı.
çerisi insan doluydu. Dumbledore masasının basında oturuyordu, yüzünde çok sakin bir ifade
vardı, uzun parmaklarının uçlarını birlestirmisti. Hemen yanında Profesör McGonagall dimdik
duruyordu, yüzü son derece gergindi. Sihir Bakanı Cornelius Fudge, atesin yanında ayak
parmaklarının ucunda bir öne bir arkaya sallanıyordu, belli ki durumdan muazzam sekilde
hosnuttu; Kingsley Shacklebolt ve Harry'nin tanımadıgı, kısa tel tel saçlı, sert görünüslü bir
büyücü, nöbetçi gibi kapının iki yanında yer almıslardı. Çilli, gözlüklü Percy VVeasley ise duvarın
yanında heyecanla dolasıp duruyordu, elinde bir tüy kalemle kalın bir parsömen tomarı vardı, belli
ki not tutmaya hazırlanıyordu.
784
Eski müdür ve müdirelerin portreleri bu gece uyuyormus numarası yapmıyorlardı. Hepsi dikkat
kesilmisti ve ciddi görünüyordu, asagıda olanları izliyorlardı. Harry içeri girdiginde, birkaç tanesi
çabucak komsu çerçevelere geçti ve komsularının kulaklarına aceleyle bir seyler fısıldadı.
Page 293
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Kapı arkalarından kapanırken Harry kolunu çekistirip Umbridge'den kurtardı. Cornelius Fudge,
yüzünde gaddar bir memnuniyet ifadesiyle ona bakıyordu.
"Bak, bak," dedi. "Bak, bak, bak..."
Harry ona atabildigi en pis bakısı attı. Kalbi gögüs kafesinde deli gibi çarpıyordu, ama beyni garip
bir sekilde sakin ve berraktı.
"Gryffindor Kulesi'ne dönüyordu," dedi Umbridge. Sesinde çirkin bir heyecan vardı, daha önce
Profesör Tre-lawney'nin Giris Salonu'nda perisan halde dagılısını izler-kenki o umursamazca nese.
"Malfoy çocugu kapana kıstırdı onu."
"Öyle mi?" dedi Fudge, takdirle. "Lucius'a bunu söylemeyi unutmamalıyım. Evet, Potter... sanırım
niye burada oldugunu biliyorsun, degil mi?"
Harry soruya meydan okurcasına "evet" diyerek cevap vermeye niyetliydi: Tam agzını açmıs,
kelimeyi neredeyse olusturmusken, Dumbledore'un yüzünü gördü. Dumbledore dogrudan Harry'ye
bakmıyordu -gözleri onun omzunun biraz üstündeki bir noktaya odaklanmıstı- ama Harry ona
bakarken, basını iki yana dogru bir iki santim oynattı.
Harry kelimenin ortasında yön degistirdi.
785
"E-hayır."
"Pardon?" dedi Fudge.
"Hayır," dedi Harry, kararlı bir sesle.
"Niye burada oldugunu bilmiyor musun?"
"Hayır, bilmiyorum," dedi Harry.
Fudge inanmaz gözlerle bir Harry'ye, bir Profesör Umbridge'e baktı. Harry bu fırsattan yararlanıp
çaktırma-^ dan bir kez daha Dumbledore'a baktı; Dumbledore halıya bakarak onaylarcasına basını
salladı ve hafifçe göz kırptı.
"Yani simdi," dedi Fudge, buram buram alay kokan bir sesle, "Profesör Umbridge'in seni buraya
niye getirdigi hakkında en ufak fikrin yok, öyle mi? Okul kurallarını çignediginden haberin yok,
ha?"
"Okul kuralları mı?" dedi Harry. "Hayır."
"Ya da Bakanlık Kararnameleri?" diye ekledi Fudge kızgın kızgın.
"Bildigim kadarıyla, hayır," dedi Harry terbiyeli terbiyeli.
Kalbi hâlâ hızla güm güm atıyordu. Sırf Fudge'm tansiyonunun yükselisini görmek için bu yalanları
söylemeye degerdi neredeyse, ama nasıl olup da yutturabilecegini bilmiyordu; biri D.O.'yu
Umbridge'e haber verdiyse, örgütün lideri olan Harry, sandıgını toplamaya simdiden baslayabilirdi.
"Yani yeni duyuyorsun," dedi Fudge, artık adamakıllı öfkeli bir sesle, "bu okulda yasadısı bir
ögrenci örgütü ortaya çıkarıldıgını, öyle mi?"
"Evet, öyle," dedi Harry, hiç de ikna edici olmayan masum bir saskınlık ifadesi takınarak.
786
"Bence, Bakanım," dedi Umbridge yanından, ipeksi bir sesle, "gidip muhbirimizi getirirsem daha
çabuk ilerleme kaydedebiliriz."
Fudge, bas sallayarak, "Evet, evet, öyle yapın," dedi ve Umbridge odadan çıkarken, Dumbledore'a
kin dolu bir bakıs attı. "yi bir tanık gibisi yoktur, degil mi, Dumble-dore?"
"Yoktur, Cornelius," dedi Dumbledore ciddi bir edayla, basını hafifçe yana egerek.
Birkaç dakika beklediler, bu süre boyunca kimse birbirine bakmadı. Sonra Harry arkasındaki
kapının açıldıgını duydu. Umbridge yanından geçip içeri girdi, Cho'nun kıvırcık saçlı arkadası
Marietta'nm omzuna sıkı sıkı yapısmıstı, Marietta ise elleriyle yüzünü kapatıyordu.
"Korkma, canım, çekinme," dedi Profesör Umbridge yumusak bir sesle, onun sırtını sıvazlayarak,
"her sey yolunda. Dogru olanı yaptın. Bakan Bey çok memnun kaldı. Annene senin ne kadar iyi bir
kız oldugunu söyleyecek. Marietta'nm annesi, Bakanım," diye ekledi, basını kaldırıp Fudge'a
bakarak, "Sihirli Ulasım Dairesi, Uçuç Sebekesi bürosundan Madam Edgecombe - biliyorsunuz, bir
süredir Hogwarts söminelerinde güvenligi saglamamızda bize yardımcı oluyor."
"Sahane, sahane!" dedi Fudge candan bir sesle. "Kızı da anasına çekmis, ha? Evet, gel bakalım,
canım, kaldır basını, çekingenlik etme, söyle bakalım neler - amanın!"
Page 294
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Marietta basını kaldırdıgında, Fudge sok içinde geri sıçradı, az kalsın söminenin içine düsüyordu.
Lanet okuyup, pelerininin duman salmaya baslayan eteklerinin üze-
787
rinde tepindi. Marietta inledi ve cüppesinin yakasını gözüne kadar çekti. Ama herkes korkunç bir
hal almıs olan yüzünü görmüstü bile: Yanaklarıyla burnuna yayılmıs sık aralıklı bir dizi mor
kabarcık, "GAMMAZ" sözcügünü olusturmustu.
"Sivilcelere aldırma simdi, canım," dedi Umbridge sabırsızca, "cüppeni agzından çek de söyle
Bakan Bey'e -"
Ama Marietta bu defa cüppesinin bastırdıgı bir iniltiyle, basını çılgınca iki yana salladı.
"Aman, peki, seni sapsal kız, ben söylerim o zaman," diye patladı Umbridge. Yeniden mide
bulandırıcı gülümsemesini takınıp, "Evet, Bakanım," dedi, "buradaki Miss Edgecombe bu aksam
yemekten kısa süre sonra odama gelip bana bir sey anlatmak istedigini söyledi. Yedinci kattaki
gizli bir odaya, bazen htiyaç Odası da denen yere gidersem, orada bana hayrı dokunacak bir sey
bulacagımı söyledi. Onu biraz daha sorguya çektim, sonunda orada bir çesit toplantı oldugunu
söyledi. Ne yazık ki tam o noktada bu nazar," eliyle sabırsızca Marietta'nın örtülü yüzünü isaret
etti, "devreye girdi ve kız aynamda yüzünü görünce öyle ürktü ki, bana daha fazla bilgi veremedi."
"Bak, canım," dedi Fudge, yüzünde belli ki sefkatli ve babacan sandıgı bir ifadeyle Marietta'ya
bakarak, "gelip Profesör Umbridge'e söylemekle büyük cesaret göstermissin. Kesinlikle dogru olanı
yaptın. Simdi, bana su toplantıda ne oldugunu anlatabilir misin? Amacı neydi? Kimler vardı?"
Ama Marietta konusmuyordu; basını iki yana salla-
788
makla yetindi; gözleri iri iri açılmıstı, çok korkmus gibi görünüyordu.
Fudge, Umbridge'e, "Sunun için bir karsı-büyü bulamadık mı daha?" diye sordu sabırsızca,
Marietta'nın yüzüne isaret ederek. "Rahat rahat konusabilsin diye?"
"Henüz bulmayı basaramadım," diye itiraf etti Umb-ridge garezle. Harry, Hermione'nin ugursuzluk
büyüsü yetenegiyle gururlandıgını hissetti. "Ama konusmasa da önemli degil, bu noktadan itibaren
hikâyeyi ben anlatabilirim.
"Hatırlayacaksınız, Bakanım, ekimde size Potter'ın Hogsmeade'de, Domuz Kafası'nda birtakım
ögrencilerle bulustugunu belirten bir rapor göndermistim -"
"Peki buna dair kanıtınız nedir?" diye araya girdi Profesör McGonagall.
"Elimde tesadüfen o anda birahanede bulunan Willy Widdershins'in tanık olarak ifadesi var,
Minerva. Her tarafı sargılar içindeydi, dogru, ama isitme duyusu gayet iyi durumdaydı," dedi
Umbridge sisinerek. "Potter'ın söyledigi her seyi kelimesi kelimesine duydu ve dogruca okula gelip
bana haber verdi -"
"Ah, demek o yüzden bütün o kusan tuvaletler için cezaya çarptırılmadı!" dedi Profesör
McGonagall, kaslarını kaldırarak. "Adalet sistemimiz hakkında ne kadar da aydınlatıcı bir bilgi bu!"
"Apaçık yozlasma!" diye kükredi Dumbledore'un masasının arkasındaki sisman, kırmızı burunlu
büyücünün portresi. "Benim zamanımda Bakanlık adi suçlularla anlasma yapmazdı, hayır efendim,
hayatta yapmazdı!"
789
"Tesekkürler, Fortescue, bu kadar yeter," dedi Dumbledore yumusak bir sesle.
"Potter'ın bu ögrencilerle bulusma amacı," diye devam etti Profesör Umbridge, "onları yasadısı bir
dernege katılmaya ikna etmekti, Bakanlık tarafından okul yası için uygunsuz bulunan büyüleri ve
lanetleri ögrenme maksadı tasıyan bir -"
"Sanırım o konuda yanıldıgını göreceksin, Dolores," dedi Dumbledore usulca, kemerli burnunun
ortasında duran yarım ay biçimindeki gözlügünün üzerinden ona bakarak.
Harry dönüp ona baktı. Dumbledore'un konusarak karsısındakileri nasıl ikna edip de onu bu
durumdan kurtaracagını bilemiyordu; Willy VViddershins, Domuz Kafa-sı'nda söylediklerini
kelimesi kelimesine duyduysa, kaçıs yoktu hiç.
"Hah!" dedi Fudge, yine ayaklarının ucunda yaylanarak. "Evet, Potter'ın basını dertten kurtarmak
için tasarlanmıs son palavrayı dinleyelim haydi! Devam et, Dumbledore, devam et - Willy
Page 295
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
VViddershins yalan söylüyordu, degil mi? Yoksa o gün Domuz Kafası'ndaki Potter'ın ikizi miydi?
Yoksa her zamanki gibi, zamanın tersine çevrilmesine, ölü bir adamın canlanmasına ve iki tane
görünmez Ruh Emici'ye yer veren basit bir açıklaması mı var bunun?"
Percy VVeasley candan bir kahkaha attı.
"Çok güzel, Bakanım, çok güzel!"
Harry ona tekme atabilirdi. Sonra, hayretle, Dumbledore'un da kibarca gülümsedigini gördü.
790
"Cornelius, Harry'nin o gün Domuz Kafası'nda oldugunu da, bir Karanlık Sanatlara Karsı Savunma
grubuna ögrenci almaya çalıstıgını da inkâr etmiyorum -eminim kendi de etmiyordur. Sadece
Dolores'in, böyle bir grubun o anda yasadısı oldugunu söylemekle yanıldıgına dikkati çekmek
istiyorum. Hatırlarsan, bütün ögrenci derneklerini yasaklayan Bakanlık Kararnamesi, Harry'nin
Hogsmeade'deki bulusmasından iki gün sonra yürürlüge girdi, o yüzden Harry Domuz Kafası'nda
hiçbir kuralı çignemiyordu."
Percy, sanki çok agır bir seyle yüzüne vurulmus gibi görünüyordu. Fudge yaylanmasının ortasında
kalakaldı, agzı bir karıs açıktı.
Önce Umbridge toparlandı.
"Çok güzel, Müdür Bey," dedi, tatlı tatlı gülümseyerek, "ama Yirmi Dört Numaralı Egitim
Kararnamesi çıkalı altı ay oldu. Bu ilk toplantı yasadısı degilse bile, ondan beri yapılanlar süphesiz
öyle."
"Evet," dedi Dumbledore, kenetledigi parmaklarının üzerinden onu kibar bir ilgiyle süzerek,
"kesinlikle öyle olurdu, tabii Kararname yürürlüge girdikten sonra devam etselerdi. Bu toplantıların
sürdügüne dair bir kanıtınız var mı?"
Dumbledore konusurken, Harry arkasında bir hısırtı duydu ve Kingsley'nin bir seyler fısıldadıgını
sandı. Yan tarafına bir seyin süründügüne de yemin edebilirdi, bir esinti ya da kus kanadı gibi
yumusak bir sey. Ama asagı baktıgında hiçbir sey görmedi.
"Kanıt mı?" diye tekrarladı Umbridge, o korkunç, ko-
791
caman, kurbagamsı gülüsüyle. "Dinlemiyor muydun, Dumbledore? Sence Miss Edgecombe niye
burada?"
"Aa, bize altı ay boyunca toplantı yapıldıgını söylemek için mi?" dedi Dumbledore, kaslarını
kaldırarak. "Bana sadece bu gece toplantı yapıldıgını söylemis gibi geldi."
"Miss Edgecombe," dedi Umbridge hemen, "bize bu toplantıların ne kadar zamandır devam ettigini
anlat, canım. Basını yukarı asagı veya saga sola salla yeter. Eminim bu, sivilcelerinin daha da
kötülesmesine yol açmayacaktır. Altı aydır düzenli olarak yapılıyor mu bu toplantılar?"
Harry'nin yüregi agzına geldi. ste buraya kadardı, Dumbledore'un bile altından kalkamayacagı
somut bir kanıta, bir çıkmaza toslamıslardı.
"Basını yukarı asagı veya saga sola salla yeter, canım," dedi Umbridge Marietta'ya, onu
kandırmaya çalısı-yormusçasına tatlı tatlı konusarak, "haydi ama, böyle yapınca ugursuzluk
büyüsü yeniden etkinlesmez."
Odadaki herkes Marietta'nın yüzünün üst bölümüne bakıyordu. Yukarı çektigi cüppe ve kıvırcık
kâkülü arasından sadece gözleri görülüyordu. Belki sadece ısıgın neden oldugu bir yanılsamaydı
ama, gözleri tuhaf bir sekilde bos bakıyordu sanki. Sonra Marietta -Harry'yi hayrete düsürerekbasını
iki yana salladı.
Umbridge çabucak dönüp Fudge'a, sonra yine Marietta'ya baktı.
"Soruyu iyi anlamadın galiba, degil mi, canım? Son altı aydır bu toplantılara katılıyor muydun, diye
soruyorum sana. Katılıyordun, degil mi?"
792
Marietta basını yine saga sola salladı.
"Basını saga sola sallayarak ne demeye çalısıyorsun, canım?" dedi Umbridge kızgın bir sesle.
"Sanırım ne demek istedigi gayet açık," dedi Profesör McGonagall hasin bir sesle, "son altı ayda
gizli toplantı olmamıs. Dogru mu bu, Miss Edgecombe?"
Page 296
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Marietta basım yukarı asagı salladı.
"Ama bu gece bir toplantı vardı!" dedi Umbridge hiddetle. "Bir toplantı vardı, Miss Edgecombe,
bana sen söyledin, htiyaç Odası'nda dedin! Liderleri de Potter'dı, degil mi, Potter organize etmisti,
Potter - niye basını iki yana sallıyorsun öyle, kızım?"
"Eh, genelde biri basım iki yana salladıgında," dedi McGonagall soguk bir sesle, " 'hayır7 demek
istiyordur. Yani eger Miss Edgecombe insanlar tarafından bilinmeyen bir isaret dili kullanmıyorsa -"
Profesör Umbridge, Marietta'yı yakaladı, yüzünü kendine dogru çevirdi ve çok sert bir biçimde
silkelemeye basladı. Dumbledore anında ayaga fırladı, asasını kaldırmıstı bile; Kingsley öne dogru
çıktı, Umbridge ise Mariet-ta'dan geriye dogru sıçradı, ellerini sanki yanmıslar gibi sallıyordu.
"Ögrencilerimi itip kakmana müsaade edemem, Dolo-res," dedi Dumbledore. lk kez kızgın
görünüyordu.
"Biraz sakin olsanız iyi edersiniz, Madam Umbridge," dedi Kingsley, o derin, kalın sesiyle. "Basınızı
derde sokmayı istemezsiniz herhalde."
"Hayır," dedi Umbridge solugu kesilmis halde, basım kaldırıp tepesinde kule gibi yükselen
Kingsley'ye baka-
793
rak. "Yani, evet - haklısın, Shacklebolt - ben - ben kendimi kaybettim."
Marietta tam Umbridge'in onu bıraktıgı yerde duruyordu. Ne Umbridge'in ani saldırısından rahatsız
olmusa, ne de bırakıldıgı için rahatlamısa benziyordu; elleri hâlâ sıkı sıkı cüppesinin yakasında,
dümdüz karsıya dogru bakıyordu.
Birden Harry'nin zihninde, Kingsley'nin fısıltısı ve yanından sürünerek hızla geçen seyle ilgili bir
süphe belirdi.
"Dolores," dedi Fudge, bir konuyu kesinkes sonuca baglamaya çalısan birinin havasıyla, "bu geceki
toplantı -gerçeklestiginden emin oldugumuz toplantı -"
"Evet," dedi Umbridge, toparlanarak, "evet... Miss Edgecombe bana haber verdi, ben de derhal
yanıma bazı güvenilir ögrencileri alarak, toplantıya katılanları iki elleri kızıl kanda yakalamak için
yedinci kata gittim. Ancak, anlasılan benim geldigim konusunda uyarılmıslardı, çünkü yedinci kata
ulastıgımızda dört bir yana dogru kaçısıyorlardı. Ama önemi yok. Elimde hepsinin ismi var, Miss
Par-kinson benim için bir kosu htiyaç Odası'na gidip, arkalarında bıraktıkları bir sey var mı diye
baktı. Kanıta ihtiyacımız vardı, oda da o kanıtı sundu."
Ve Harry dehset içinde, onun, htiyaç Odası'nm duvarına asılı olan isim listesini cebinden çıkarıp
Fudge'a uzatısını izledi.
"Potter'm ismini listede gördügüm anda, nasıl bir durumla karsı karsıya oldugumuzu anladım,"
dedi Umbridge yumusak bir sesle.
794
"Harika/' dedi Fudge, yüzüne bir gülümseme yayılarak, "harika, Dolores. Ve... bak su ise..."
Basını kaldırıp, elinde asasını gevsekçe tutmus, hâlâ Marietta'nın yanında duran Dumbledore'a
baktı.
"Kendilerine ne isim vermisler, görüyor musun?" dedi Fudge alçak sesle. "Dumbledore'un Ordusu."
Dumbledore uzanıp parsömen parçasını Fudge'dan aldı. Hermione'nin aylar önce yazdıgı baslıga
baktı, bir an konusamıyormus gibi oldu. Sonra gülümseyerek basını kaldırdı.
"Eh, oyun sona erdi," dedi sükûnetle. "Benden yazılı bir itiraf mı istersin, Cornelius - yoksa bu
tanıkların huzurunda bir ifade yeterli olur mu?"
Harry, McGonagall ile Kingsley'nin birbirlerine baktıklarını gördü. kisinin yüzünde de korku vardı.
Harry neler oldugunu anlamıyordu, belli ki Fudge da kendisiyle aynı durumdaydı.
"fade mi?" dedi Fudge yavasça. "Ne - hiç -?"
"Dumbledore'un Ordusu, Cornelius," dedi Dumbledore, hâlâ gülümseyerek. sim listesini Fudge'in
yüzünün önünde salladı. "Potter'ın Ordusu degil. Dumbledore'un Ordusu."
"Ama - ama -"
Birden Fudge'ın yüzü aydınlandı, anlamıstı. Korkuyla geriye dogru bir adım attı, ciyakladı ve bir
kez daha atesten öne dogru kaçtı.
Page 297
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Sen, ha?" diye fısıldadı, tüten pelerininin üstünde yine tepinerek.
"Evet, ben," dedi Dumbledore keyifli keyifli.
795
"Bunu sen örgütledin, ha?"
"Ben örgütledim," dedi Dumbledore.
"Bu ögrencileri or-ordun için topladın demek?"
Dumbledore basını evet anlamında sallayarak, "Bu gece ilk toplantı yapılacaktı," dedi. "Sadece
bana katılmakla ilgilenecekler mi diye görmek için. Tabii, simdi anlıyorum ki, Miss Edgecombe'u
davet etmem bir hatay-mıs."
Marietta evet anlamında basını salladı. Fudge burnundan soluyarak bir ona, bir Dumbledore'a
baktı.
"Yani gerçekten bana karsı kumpas kuruyordun!" diye haykırdı.
"Dogru," dedi Dumbledore neseyle.
"HAYIR!" diye bagırdı Harry.
Kingsley ona uyarırcasına bir bakıs attı, McGonagall tehditkâr bir sekilde gözlerini iri iri açtı, ama
Dumble-dore'un ne yapmak üzere oldugu birden Harry'nin kafasına dank etmisti ve böyle bir seye
göz yumamazdı.
"Hayır - Profesör Dumbledore -!"
"Sus, Harry, yoksa korkarım ki odamdan çıkman gerekecek," dedi Dumbledore sakin bir sesle.
"Evet, kes sesini, Potter!" diye bagırdı Fudge. Gözleri faltası gibi açık, yüzünde dehset ve zevk
karısımı bir ifadeyle Dumbledore'a bakıyordu hâlâ. "Bak, bak, bak - bu gece buraya Potter'ı
okuldan atmak için geldim, ama onun yerine -"
"Onun yerine beni tutukluyorsun," dedi Dumbledore, gülümseyerek. "Bir Knut kaybedip bir Galleon
bulmak gibi bir sey bu, degil mi?"
796
"Weasley!" diye seslendi Fudge, simdi resmen zevkten titriyordu, "Weasley, hepsini yazdın mı,
söyledigi her seyi, itirafını, yazdın mı?"
"Evet, efendim, öyle sanıyorum, efendim!" dedi Percy hevesli hevesli. Büyük bir hızla not
tutmaktan burnuna mürekkep sıçramıstı.
"Bakanlık'a karsı bir ordu kurdugunu anlattıgı yer, nasıl da konumumu sarsmaya çalıstıgı?"
"Evet, efendim, yazdım, evet!" dedi Percy, keyifle notlarına göz gezdirerek.
"Çok iyi öyleyse," dedi Fudge. Simdi sevinçle ısıldıyordu adeta. "Notlarının kopyasını çıkart,
VVeasley; ve hemen Gelecek Postası'na bir nüsha yolla. Hızlı bir baykus gönderirsek sabah
baskısına yetistirebiliriz!" Percy fırlayıp odadan çıktı ve kapıyı çarparak kapattı. Fudge,
Dumbledore'a döndü. "Simdi Bakanlık'a götürüleceksin, orada resmen suçlanacaksın, sonra da
durusmanı beklemek için Azkaban'a gönderileceksin!"
"Ah," dedi Dumbledore kibarca, "evet. Evet, böyle bir pürüzle karsılasabilecegimizi düsünmüstüm
zaten."
"Pürüz mü?" dedi Fudge, sesi hâlâ keyiften titriyordu. "Ortada pürüz falan göremiyorum,
Dumbledore!"
"Yazık," dedi Dumbledore özür dilercesine, "korkarım ki ben görüyorum."
"Aa, öyle mi?"
"Sanki benim -nasıl derler?- kuzu kuzu gelecegim seklinde bir hayale kapılmıssın gibi görünüyor
da. Korkarım ki hiç de kuzu kuzu gelmeyecegim, Cornelius. Kesinlikle Azkaban'a gönderilmek gibi
bir niyetim yok. Oradan ka-
797
çabilirdim tabii - ama büyük bir vakit kaybı olurdu ve, açıkçası, onun yerine yapmayı tercih
edebilecegim bir sürü sey geliyor aklıma."
Umbridge'in yüzü gittikçe daha da kızarıyordu; sanki içine kaynar su dolduruluyormus gibiydi.
Fudge, Dumbledore'a yüzünde çok aptalca bir ifadeyle, sanki az önce yedigi bir darbeyle
sersemlemis ve böyle bir seyin olduguna inanamıyormusçasına bakıyordu. Tıkanır gibi minik bir
ses çıkardı, sonra dönüp Kingsley'ye ve o ana kadar hiç ses çıkarmamıs tek kisi olan kısa gri saçlı
Page 298
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
adama baktı. kincisi Fudge'a güven verircesine basını salladı ve hafifçe öne çıkıp duvardan
uzaklastı. Harry onun elinin, neredeyse kayıtsızca, cebine dogru gittigini gördü.
"Aptallık etme, Dawlish," dedi Dumbledore nazikçe. "Eminim ki harika bir Seherbaz'sındır -bütün
F.Y.B.S.'le-rinden 'Olaganüstü' aldıgını hatırlar gibiyim- ama beni -ee - zorla götürmeye çalısırsan,
canını yakarım."
Dawlish denen adam aptal aptal gözlerini kırpıstırdı. Yeniden Fudge'a baktı, ama bu defa ne
yapacagına dair bir isaret almayı umuyörmüs gibi bir hali vardı.
"Ya," dedi Fudge, toparlanarak, "demek Dawlish, Shacklebolt, Dolores ve benim icabıma tek
basına bakmaya çalısacaksın, öyle mi, Dumbledore?"
"Merlin'in sakalı adına, hayır," dedi Dumbledore, gülümseyerek, "tabii aptallık edip de beni böyle
bir sey yapmak zorunda bırakmazsanız."
"Tek basına olmayacak!" dedi Profesör McGonagall yüksek sesle, elini cüppesinin içine daldırarak.
798
"Evet, tek basına olacak, Minerva!" dedi Dumbledore sert bir sesle. "Hogwarts'ın sana ihtiyacı var!"
"Yetti bu saçmalık!" dedi Fudge, asasını çekerek. "Dawlish, Shacklebolt! Haklayın onu!"
Odanın her yanında gümüsi bir ısık seridi çaktı; tabanca sesi gibi bir patlama duyuldu ve yer
sarsıldı; ikinci bir gümüsi ısık çakarken, bir el Harry'yi yakasının arkasından tutarak yere bastırdı;
portrelerden çogu haykırdı, Fawkes tiz bir çıglık attı ve havayı bir toz bulutu kapladı. Tozun içinde
öksüren Harry, hemen önünde karanlık bir siluetin gürültüyle yere yıgıldıgını gördü; bir ciyaklama,
ardından tok bir ses duyuldu ve biri, "Hayır!" diye haykırdı; sonra bir cam kırılması, telasla
kosusturan ayak sesleri, bir inilti... ve ardından, sessizlik.
Harry onu kimin bogmak üzere oldugunu görmek için güç bela arkasına baktı ve Profesör
McGonagall'm yanında çömelmis oldugunu gördü; zarar görmesinler diye hem onu, hem de
Marietta'yı ayak altından çekmisti. Hâlâ havada uçusan toz, usul usul üstlerine iniyordu. Biraz
nefes nefese kalmıs olan Harry, çok uzun boylu bir siluetin onlara dogru geldigini gördü.
"yi misiniz?" diye sordu Dumbledore.
"Evet!" dedi Profesör McGonagall, ayaga kalkıp Harry ve Marietta'yı da çekistirip kaldırarak.
Toz dagılıyordu. Odanın enkazı gözler önüne serildi: Dumbledore'un masası bas asagı dönmüstü,
ince bacaklı masaların hepsi yere devrilmisti, gümüs aygıtlar paramparçaydı. Fudge, Umbridge,
Kingsley ve Dawlish yerde kıpırdamadan yatıyorlardı. Anka Fawkes tepele-
799
rinde genis daireler çizerek dolasıyor, usulca sarkı söylüyordu.
"Ne yazık ki Kingsley'ye de ugursuzluk büyüsü yapmak zorunda kaldım, yoksa durum çok süphe
uyandırırdı," dedi Dumbledore alçak sesle. "Takdire deger bir sekilde çabuk çalıstırdı kafasını,
kimse bakmazken Miss Edge-combe'un anılarını degistirisi - ona benim adıma tesekkür et, olur
mu, Minerva?
"Simdi, hepsi birazdan uyanacaklar, konusacak vakit buldugumuzu bilmezlerse çok daha iyi olur -
hiç vakit geçmemis, sadece yere devrilmisler gibi yapmalısınız, hatırlamayacaklar -"
"Nereye gideceksin, Dumbledore?" diye fısıldadı Profesör McGonagall. "Grimmauld Meydanı'na
mı?"
"Yo, hayır," dedi Dumbledore hasin bir gülümsemeyle. "Gidip saklanacak degilim. Çok geçmeden
Fudge beni Hogwarts'tan ettigine pisman olacak, inan bana."
"Profesör Dumbledore..." diye basladı Harry.
Önce hangisini söyleyecegini bilemedi: D.O.'yu baslatıp bütün bunlara yol açtıgı için ne kadar
üzüldügünü mü, yoksa Dumbledore'un onun okuldan atılmasını engellemek için ayrılıyor
olmasından dolayı kendini ne kadar berbat hissettigini mi? Ama devamını getiremeden
Dumbledore sözünü kesti.
"Beni dinle, Harry," dedi aceleyle. "Zihinbend'e elinden geldigince çok çalısmalısın, beni anlıyor
musun? Profesör Snape'in söyledigi her seyi yap ve özellikle geceleri uyumadan önce
ögrendiklerini uygula ki, zihnini kötü rü-
800
yalara kapayabilesin - nedenini yakında anlarsın, ama bana söz vermelisin -"
Page 299
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Dawlish denen adam kımıldanmaya baslamıstı. Dumbledore, Harry'nin bilegine yapıstı.
"Unutma - zihnini kapa -"
Ama Dumbledore'un parmaklan Harry'nin derisine temas ettiginde, alnındaki yara izine bir acı
saplandı ve bir kez daha Dumbledore'a saldırma, onu ısırma, onu incitme yolundaki o korkunç,
yılansı arzuyu hissetti -
"- anlayacaksın," diye fısıldadı Dumbledore.
Fawkes odada daire çizerek onun üzerine dogru alçal-dı. Dumbledore, Harry'yi bıraktı, elini kaldırdı
ve ankanın uzun altın kuyrugunu yakaladı. Bir ates parlaması oldu ve ikisi de ortadan kayboldu.
"Nerede o?" diye haykırdı Fudge, ellerinin üzerinde yerden dogrularak. "Nerede ol"
"Bilmiyorum!" diye bagırdı Kingsley, ayaga sıçrayarak.
"Buharlasmıs olamaz!" diye feryat etti Umbridge. "Bu okulun içinden yapılamıyor -"
"Merdivenler!" diye bagırdı Dawlish. Fırlayıp kapıyı açtı ve gözden kayboldu, hemen arkasından da
Kingsley ve Umbridge gittiler. Fudge tereddüt etti, sonra yavasça ayaga kalkıp önündeki tozu
silkeledi. Uzun ve sancılı bir sessizlik oldu.
"Ee, Minerva," dedi Fudge hain hain, gömleginin yırtık kolunu düzelterek, "korkarım ki böylece
arkadasın Dumbledore'un sonu gelmis oluyor."
"Demek öyle düsünüyorsun," dedi Profesör McGona-gall küçümser bir edayla.
801
Fudge onu duymamıs gibiydi. Harap olmus odaya göz gezdiriyordu. Portrelerden birkaçı ona
tısladı; hatta bir iki tanesi kaba el hareketleri yaptılar.
"O ikisini yataklarına götürsen iyi olur," dedi Fudge, yeniden Profesör McGonagall'a bakıp, basıyla
Harry ve Marietta'ya dogru kovar gibi bir hareket yaptı.
Profesör McGonagall bir sey demedi, Harry ve Mari-etta'yı kapıya dogru götürdü. Kapı arkalarından
kapanırken, Harry, Phineas Nigellus'un sesini duydu.
"Biliyor musunuz, Bakanım, birçok konuda Dumble-dore'la aynı fikirde degilim... ama stil sahibi
oldugunu inkâr edemezsiniz..."
•• r
802
YRM SEKZNC BÖLÜM
Snape'in En Kötü Anısı
SHR BAKANLIGFNIN EMRYLE
Dolores Jane Umbridge (Yüksek Müfettis)
Albus Dumbledore'un yerine Hogıvarts Cadılık ve Büyücülük Okulunun basına geçmistir.
Bu duyuru, Yirmi Sekiz Numaralı Egitim Kararnamesi'ne uygundur.
mza: Cornelius Osıvald Fudge, Sihir Bakanı
Duyurular bir aksamda okulun her yanına asılmıstı, ancak bu durum, Dumbledore'un kaçmak için
iki Seher-baz'ın, Yüksek Müfettis'in, Sihir Bakanı ve kinci Asistanı'mn üstesinden gelisini nasıl
olup da satodaki herkesin teker teker bildigini açıklamıyordu. Harry satoda nereye giderse gitsin
tek konu, Dumbledore'un kaçısıydı ve hikâyenin tekrar tekrar anlatımı sırasında kimi ayrıntılar
çar-pıtılsa da (Harry, ikinci sınıftan bir kızın digerini, Fudge'-
803
in kafa niyetine bir balkabagıyla su anda St Mungo'da yattıgına temin edisine kulak misafiri oldu),
geri kalan bilgilerin ne kadar dogru oldugu sasılacak bir seydi. Örnegin herkes, Dumbledore'un
bürosundaki sahneye ögrenciler arasında sadece Harry ile Marietta'nın tanık oldugunu ve
Marietta'nın simdi hastane kanadında yattıgını biliyordu; Harry kendini, olanları birinci elden
anlatma konu-' sundaki taleplerle kusatılmıs buldu.
Bitkibilim dersinden çıkarlarken, Ernie Macmillan, Harry'nin hikâyesini dikkatle dinledikten sonra,
"Dumbledore çok geçmeden geri dönecek," dedi kendinden emin bir sekilde. "Biz ikinci sınıftayken
onu uzakta tutamamıslardı, bu sefer de tutamayacaklar. Sisman Kesis bana söyledi -" bir sır
Page 300
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
verircesine sesini al-çalttı; Harry, Ron ve Hermione de duyabilmek için ona dogru egilmek zorunda
kaldılar "- Umbridge dün gece, satoda ve arazide Dumbledore'u aramalarından sonra, onun
odasına geri dönmeye kalkmıs. Tas heykeli geçip girememis. Müdür'ün odası ona karsı kendini
mühürle-mis." Ernie alaylı alaylı güldü. "Belli ki saglam bir sinir krizi geçirmis."
Giris Salonu'na giden tas merdiveni çıkarlarken, Hermione, "Ah, sanırım sahiden de Müdür'ün
odasında oturacagını hayal etmis," dedi hınçla. "Bütün diger ögretmenlere efendilik taslayacaktı,
kendini bir sey sanan aptal, iktidar manyagı ihtiyar -"
"Simdi, o cümleyi bitirmeyi sahiden istiyor musun, Granger?"
Kapının arkasından Draco Malfoy çıkmıstı, arkasında
804
Crabbe ile Goyle vardı. Solgun, sivri yüzü kötülükle ısıldıyordu.
"Korkarım Gryffindor ile Hufflepuff tan birkaç puan indirmem gerekecek," dedi tembel tembel.
Ernie hemen, "Sadece ögretmenler binalardan puan indirebilir, Malfoy," dedi.
"Ya, biz de sınıf baskanıyız, unuttun mu?" dedi Ron, hırlarcasına.
"Sınıf baskanları puan indiremez, biliyorum, Vızvız Kral," diye dudak büktü Malfoy; Crabbe ve
Goyle kıs kıs güldü. "Ama Teftis Mangası'nın üyeleri -"
"Neyin, neyin?" dedi Hermione sertçe.
"Teftis Mangası, Granger," dedi Malfoy. Cüppesindeki sınıf baskanı rozetinin altında duran minik
gümüs "T" harfini isaret etti. "Sihir Bakanlıgı'nı destekleyen, Profesör Umbridge'in bizzat, tek tek
saptadıgı seçkin bir ögrenci grubu. Neyse, Teftis Mangası üyelerinin puan indirme hakkı var...
bunun için, Granger, senden bes puan alıyorum, çünkü yeni Müdiremiz hakkında kabalık ettin.
Mcmillan, senden de bes, bana karsı çıktıgın için. Senden de bes, Potter, çünkü seni sevmiyorum.
VVeasley, gömleginin ucu dısarı çıkmıs, bes de bu yüzden. Ha sahi, unutmustum bak, sen bir
Bulanık'sın, Granger, on da bunun için düstüm."
Ron asasını çıkardı, ama Hermione asayı eliyle itip, "Yapma!" diye fısıldadı.
"Akıllıca bir hareket, Granger," diye soludu Malfoy. "Yeni Müdire, yeni devir... uslu olun bakalım,
Potur... Vızvız Kral..."
805
çten bir kahkaha atarak, Crabbe ve Goyle'la uzaklasıp gitti.
"Blöf yapıyor," dedi Ernie, afallamıs görünüyordu. "Puan indirmesine izin vermezler... gülünç bir
sey bu... sınıf baskanlıgı sisteminin temelini sarsar."
Ama Harry, Ron ve Hermione, arkalarındaki duvarın girintilerine yerlestirilmis, bina puanlarını
gösteren devasa kum saatlerine dönmüslerdi bile. O sabah Gryffindor ile Ravenclavv, esit puanla
bası çekiyorlardı. Daha onlar bakarken, taslar yukarı dogru fırladı ve alt bölmelerdeki miktar
azaldı. Aslında, degismemis görünen tek kum saati, Slytherin'in zümrüt dolu kum saatiydi.
"Fark ettiniz, ha?" dedi Fred'in sesi.
O ve George mermer merdivenden inmis, kum saatlerinin önündeki Harry, Ron, Hermione ve
Ernie'nin yanına gelmislerdi.
"Malfoy az önce bizden toplam elli puan kadar sildi," dedi Harry büyük bir öfkeyle; bir yandan da
Gryffindor kum saatinden birçok tasın daha yukarı sıçramasını göz-lüyorlardı.
"Evet, Montague de teneffüste aynı seyi bize karsı denemeye çalıstı," dedi George.
"Ne demek, 'çalıstı'?" dedi Ron hemen.
"Kelimeler bir türlü agzından çıkamadı," dedi Fred, "çünkü onu birinci kattaki Kaybolan Dolap'a
bas asagı tıktık."
Hermione dehsete düsmüs göründü.
"Ama basınız fena halde belaya girecek!"
"Montague ortaya çıkana kadar girmez, bu da birka
806
hafta alır. Onu nereye yolladık, bilmiyorum," dedi Fred, sakin bir tavırla. "Her neyse... artık
basımızı derde sokmaya aldırmadıgımıza karar verdik."
"Hiç aldırmıs mıydınız ki?" diye sordu Hermione.
"Elbette aldırdık," dedi George. "Okuldan hiç atılmadık, degil mi?"
Page 301
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Nerde çizgiyi çekecegimizi bildik hep," dedi Fred.
"Zaman zaman bir parmak asmıs olabiliriz," dedi George.
"Ama gerçek bir kargasa çıkarmaktan hep kaçındık," dedi Fred.
Ron tereddütle, "Ya simdi?" diye sordu.
"Eh, simdi -" dedi George.
"- Dumbledore da gitmis olduguna göre -" dedi Fred.
"- bizce birazcık kargasa -" dedi George.
"- tam da sevgili yeni Müdiremiz'in hak ettigi seydir," dedi Fred.
"Yapmayın!" diye fısıldadı Hermione. "Gerçekten yapmayın! Sizi atmak için bahane buldu diye
bayılır!"
Fred, ona gülümseyerek, "Anlamıyorsun, degil mi, Hermione?" dedi. "Artık burada kalmak bizi
ilgilendirmiyor. Önce Dumbledore için bir seyler yapmaya kararlı olmasak, su anda çıkıp giderdik.
Her neyse," saatine baktı, "birinci asama baslamak üzere. Sizin yerinizde olsam, Büyük Salon'a
yemege giderdim. Böylece ögretmenler bununla hiçbir ilginiz olmadıgını anlarlar."
"Neyle ilgimiz olmadıgını?" dedi Hermione kaygıyla.
"Görürsün," dedi George. "Hadi bakalım, gidin simdi."
807
Fred ile George dönüp, yemek için merdivenden inen ve gittikçe büyüyen kalabalıgın içinde gözden
kayboldular. Canı çok sıkkın görünen Ernie, bitmemis Biçim Degistirme ödevi hakkında agzında bir
seyler geveledi ve toz oldu.
Hermione endiseli endiseli, "Biliyor musunuz, sahiden buradan gitmemiz gerek bence," dedi.
"Hani, her ihtimale , karsı..."
"Peki, oldu," dedi Ron ve üçü Büyük Salon'un kapısına dogru yürüdüler; ama akarcasına hızla
ilerleyen beyaz bulutlardan olusan o günkü tavan Harry'nin gözüne henüz çarpmıstı ki, birisi
omzuna vurdu, dönünce hademe Filch'le burun buruna geldi. Hemen birkaç adım geriledi, Filch söz
konusu olunca en iyisi ona uzaktan bakmaktı çünkü.
"Müdire Hanım seni görmek istiyor, Potter," dedi Filch, pis pis sırıtarak.
"Ben yapmadım," dedi Harry aptalca, aklında Fred ile George'un tasarladıkları sey vardı. Filch'in
gıdısı sessiz bir kahkahayla sarsıldı.
"Vicdanın temiz degil, ha?" dedi hırıltılı bir sesle. "Arkamdan gel."
Harry geriye dönüp Ron ve Hermione'ye baktı, ikisi de kaygılı görünüyordu. Harry omuz silkti,
Filch'in pesine düsüp, karsıdan gelen aç ögrenciler selini yararak yeniden Giris Salonu'na girdi.
Filch'in keyfi fevkalade yerinde görünüyordu; mermer merdivenden tırmanırlarken, gıcırtı gibi bir
sesle hafif hafif bir sarkı mırıldanıyordu. lk kata geldiklerinde, "Burada isler degisiyor artık,
Potter," dedi.
808
"Farkındayım," dedi Harry, soguk bir tavırla.
"Evvet... yıllardır Dumbledore'a size çok yumusak davrandıgım söyledim durdum," dedi Filch, pis
pis kıkırdayarak. "Siz pislik küçük hayvanlar, sizi derinizi yüzene kadar kamçılayacagımı bilseniz,
asla Pis Kokulu Topak atmazdınız, degil mi? Eger sizi odamda ayak bileklerinizden asabilecek
olsam, kimse koridorlara Kö-pekdisli Frizbi fırlatmayı düsünmezdi, ha? Ama Yirmi Dokuz Numaralı
Egitim Kararnamesi çıkınca, Potter, bunların hepsini yapabilecegim artık... ve o, Bakan'dan Peeves
kovulsun diye bir emir imzalamasını istedi... yaa, burada her sey çok farklı olacak artık, o basta
oldukça..."
Umbridge Filch'i kendi yanına çekmek için hayli çaba harcamıs, diye düsündü Harry, isin en kötü
tarafı da, Filch'in büyük ihtimalle önemli bir silah olacagıydı; okulun gizli geçitleri ve saklanma
yerleri hakkında, VVeasley ikizleri hariç, herkesten fazla sey bilirdi.
Pis pis sırıtan Filch, "Eh, geldik iste," dedi, üç kere tıklattıktan sonra Profesör Umbridge'in kapısını
itip açarken. "Potter denen çocuk sizi görmeye geldi, Ha'mfendi."
Harry'nin, cezaya kaldıgı birçok aksamdan asina oldugu oda eskisinin aynıydı, sadece Umbridge'in
masasının ön tarafına, üzerinde altın harflerle MÜDRE yazan büyük tahta bir blok konmustu.
Kendi Atesoku ile Fred ve George'un Silsüpür'lerinin masanın arkasındaki duvarda saglam demir
Page 302
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bir çiviye zincirlenip kilitlenmis oldugunu gördügünde, Harry'nin içi acıdı.
Umbridge masanın arkasına oturmus, pembe parsö-
809
menlerinden birine harıl harıl bir seyler yazıyordu, a onlar içeri girince basını kaldırıp agzı
kulaklarında tebessüm etti.
"Tesekkür ederim, Argus" dedi tatlılıkla.
"Bir sey degil, Ha'mfendi, bir sey degil," dedi Filch. Romatizması elverdigince bükülerek selam
verdi, sonra da geri geri dısarı çıktı.
"Oturun," dedi Umbridge ters ters, bir sandalyeyi isaret etti. Harry oturdu. Umbridge birkaç dakika
daha bir seyler çiziktirmeyi sürdürdü. Harry, onun basının üstündeki tabaklarda hoplayıp zıplayan
igrenç kedi yavrularına bakarak, Profesör'ün ona yine ne gibi bir dehset hazırladıgım merak etti.
"Evet, simdi," dedi Umbridge sonunda. Tüy kalemini masaya koydu, pek leziz bir sinegi yutmaya
hazırlanan bir kurbagaya benziyordu. "Ne içmek isterdiniz?"
"Ne?" dedi Harry, yanlıs isittiginden emindi.
"çmek, dedim, Mr Potter," dedi Umbridge, daha da kocaman bir gülümsemeyle. "Çay mı? Kahve
mi? Balkabagı suyu mu?"
Tek tek her birinin adını söylerken kısa asasını hafifçe sallıyor, o içecekten bir fincan ya da bardak,
masasında beliriyordu.
"Hiçbir sey, tesekkürler," dedi Harry.
"Benimle bir sey içmenizi istiyorum," dedi Umbridge. Sesi tehlikeli bir sekilde tatlılasmıstı. "Birini
seçin."
"Peki... çay öyleyse," dedi Harry, omuz silkerek.
Profesör Umbridge ayaga kalktı ve sırtı ona dönük olarak, çaya süt katma isini adeta bir gösteriye
dönüstür-
810
dü. Sonra elinde çayla masanın çevresinde hızla döndü, ugursuz bir tatlılıkla gülümsüyordu.
"ste," dedi, çayı ona vererek. "Sogutmadan için, olur mu? Ee, bakalım, Mr Potter... diyorum ki,
dün aksamın üzücü olaylarının ardından biraz sohbet etmemiz gerek."
Harry bir sey söylemedi. Umbridge koltugunda arkaya yaslanıp bekledi. Hayli bir süre sessiz
geçtikten sonra, "çmiyorsunuz ama!" dedi neseyle.
Harry fincanı dudaklarına götürdü, sonra aynı hızla indirdi. Umbridge'in arkasındaki o korkunç
boyama kedilerden birinin, tıpkı Deli-Göz Moody'nin sihirli gözü gibi kocaman yuvarlak mavi
gözleri vardı; kimligi malum bir düsmanın ikram ettigi herhangi bir seyi içtigini duysa De-li-Göz'ün
neler diyecegi geldi o anda Harry'nin aklına.
"Ne oldu?" dedi Umbridge, hâlâ Harry'yi gözlüyordu. "Seker mi istiyorsunuz?"
"Hayır," dedi Harry.
Fincanı yeniden dudaklarına götürdü ve bir yudum alıyormus gibi yaptı, ama agzını sımsıkı kapalı
tuttu. Umbridge'in gülümsemesi büsbütün genisledi.
"yi," diye fısıldadı. "Çok iyi. Peki öyleyse..." Biraz öne egildi. "Albus Dumbledore nerede?"
Harry hemen, "Hiçbir fikrim yok," dedi.
"çin hadi, için," dedi Umbridge, hâlâ gülümseyerek. "Simdi, Mr Potter, çocukça oyunlar
oynamayalım. Onun nereye gittigini bildiginizi biliyorum. Siz ve Dumbledore ta basından beri bu
isin içinde birliktesiniz. Kendi durumunuzu düsünün, Mr Potter..."
"Nerede oldugunu bilmiyorum."
811
Harry yeniden içiyormus gibi yaptı.
"Peki," dedi Umbridge, hiç hosnut olmamısa benziyordu. "Bu durumda, lütfen bana Sirius Black'in
nerede oldugunu söyleyin."
Harry'nin midesi tersine döndü, çay fincanım tutan eli öyle bir titredi ki, fincan da tabagının içinde
tıkırdadı. Dudaklarını sımsıkı kapalı tutarak fincanı agzına götürünce, sıcak sıvının bir kısmı
cüppesine aktı.
"Bilmiyorum," dedi, biraz fazla aceleyle.
Page 303
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Mr Potter," dedi Umbridge, "hatırlarsanız, ekim ayında Gryffindor söminesinde suçlu Black'i
neredeyse yakalayacak olan bendim. Sizinle bulustugunu pek iyi biliyorum ve eger elimde kanıt
olsaydı, bugün ikiniz de serbest olmazdınız, bunu bir vaat olarak kabul edin. Tekrarlıyorum, Mr
Potter... Sirius Black nerede?"
"Bilmem," dedi Harry yüksek sesle. "En ufak bir fikrim yok."
Birbirlerine o kadar uzun süreyle baktılar ki, Harry gözlerinin sulandıgım hissetti. Sonunda
Umbridge ayaga kalktı.
"Pekâlâ, Potter, bu seferligine sözünü dogru kabul ediyorum, ama unutma: Benim arkamda
Bakanlık'm gücü var. Bu okulun bütün iletisim kanalları kontrol altında. Bir Uçuç Sebekesi
Düzenleyicisi, Hogwarts'taki bütün söminelerin basında nöbet tutuyor - benimki hariç tabii. Teftis
Mangam, satoya gelen ve satodan giden her tür baykus postasını açıp okuyor. Ve Mr Filch satonun
bütün gizli geçitlerini gözlüyor. Bir parçacık kanıt bulursam..."
BUUM!
812
Oda, dösemesine kadar sarsıldı. Umbridge yana savruldu, destek almak için masayı tuttu, çok
sasırmıs görünüyordu.
"O da -?"
Kapıya bakıyordu. Harry bu fırsattan faydalanarak, hemen hemen dolu olan çay fincanını en
yakındaki kuru çiçek vazosuna bosalttı. Birkaç kat asagıda insanların kosusmalarını ve
haykırıslarını duyuyordu.
Umbridge, asasını kaldırıp hızla odadan çıkarken, "Sen yemege dön, Potter!" diye bagırdı. Harry
ona birkaç saniye avans verdi, sonra bütün bu gümbürtünün kaynagını görmek için hızla dısarı
çıktı.
Bulması zor olmadı. Alt katta bir hengâme kopmustu. Birisi (kim oldugu konusunda Harry'nin çok
iyi bir tahmini vardı) koskoca bir sandık dolusu büyülü havai fisegi harekete geçirmis görünüyordu.
Tamamen yesil ve altın rengi kıvılcımlardan olusan ejderhalar, alevler içinde patlayıp gürültüyle
gümbürdeye-rek koridorlarda bir asagı bir yukarı uçuyordu; çapı iki metreye varan çarkıfelekler,
uçandaireler gibi havada ölümcül bir sekilde vınlıyordu; parlak gümüs yıldızlardan olusan uzun
kuyruklara sahip roketler duvarlardan sekiyordu; maytaplar havada kendiliginden küfürler
yazıyordu; çatapatlar Harry'nin baktıgı her yerde mayın gibi patlıyordu; ve bu havai fisekçilik
harikaları, yanıp biteceklerine, hafifleyip gözden kaybolacaklarına ya da fısırdayarak söneceklerine,
an be an daha da fazla enerji ve hız kazanıyordu.
Filch ve Umbridge, belli ki dehsetten oldukları yere
813
mıhlanmıs halde, merdivenin ortasında duruyorlardı. Büyük çarkıfeleklerden biri, manevra yapmak
için daha fazla yere ihtiyaç duyduguna karar vermis olmalı ki, Harry'nin gözlerinin önünde mesum
bir "inini" sesiyle dönüp Umb-ridge ve Filch'e dogru hamle etti. kisi de korkuyla çıglık atıp hızla
egildiler ve çark dosdogru arkalarındaki pencereden süzülüp araziye çıktı. Bu arada, ejderhaların
birkaç tanesi ve tekinsiz dumanlar çıkartan kocaman mor bir yarasa da, koridorun sonundaki açık
kapıdan faydalanıp ikinci kata dogru kaçtı.
"Çabuk, Filch, çabuk!" diye haykırdı Umbridge, "bir sey yapmazsak bütün okula yayılacaklar -
Sersemlet'."
Asasının ucundan kırmızı bir ısık fıskırıp roketlerden birine isabet etti. Roket havada donup
kalacagına öyle bir siddetle patladı ki, bir çayırın ortasındaki çocuksu görünüslü cadı tablosunun
tam ortasına delik açtı; ucu ucuna kaçan cadı, birkaç saniye sonra komsu tabloda belirdi, orada
iskambil oynayan iki büyücü telasla ayaga kalkıp ona yer açtılar.
"Onları Sersemletme, Filch!" diye haykırdı Umbridge öfkeyle, sanki büyülü söz Filch'in agzından
çıkmıs gibi.
"Haklısınız, Müdire Hanım!" dedi Filch hırıltılı sesiyle, zaten bir Kofti oldugu için, havai fisekleri
Sersemletmesi onları yutması kadar imkânsızdı. Yakındaki bir dolaba kostu, bir süpürge aldı
ve,havai fiseklere vurmaya koyuldu; birkaç saniye içinde süpürgenin bası alev almıstı.
Harry yeterince izlemisti; gülerek basını iyice egdi ve koridorun biraz ilerisinde, bir goblenin
Page 304
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
arkasında saklı oldugunu bildigi kapıya kostu. çeri girdiginde, Fred ve
814
George kapının hemen arkasına saklanmıs, Umbridge ile Filch'in feryatlarını dinleyip, bastırılmıs
kahkahalarla sarsılıyorlardı.
Harry sırıtarak, "Etkileyici," dedi alçak sesle, "çok etkileyici... siz Dr Filibuster7! iflas ettirirsiniz,
orası kesin..."
"Sagol," diye fısıldadı George, gülmekten akan yasları yüzünden silerek. "Of, umarım simdi de
onları Kaybetmeye çalısır... her deneyisinde on katı çogalıyorlar."
O ögleden sonra boyunca havai fisekler yanmaya ve okulun her yanına yayılmaya devam etti.
Özellikle çatapatlar hayli karısıklıga yol açtıgı halde, diger ögretmenler onlara pek aldırmıyormus
gibiydi.
"Aman, aman," dedi Profesör McGonagall alaycı bir tavırla, ejderhalardan biri gümbürtüyle
patlayıp alev kusarak sınıfında süzülürken. "Miss Brovvn, bir zahmet Mü-dire Hanım'a kosup ona
sınıfımızda kaçak bir havai fisek oldugunu haber verir misiniz?"
Bunun sonucunda Profesör Umbridge, Müdireligi'nin ilk ögleden sonrasını, o olmaksızın sınıflarını
havai fiseklerden kurtaramıyor gibi davranan ögretmenlerin çagrılarına cevap vermek için okulun o
yanından bu yanına kosturarak geçirdi. Son zil çalıp da çantalanyla Gryffindor Kulesi'ne
giderlerken, Harry büyük bir memnuniyetle, saçı bası dagınık ve isten kararmıs bir Umbridge'in
terli bir yüzle sendeleyerek Profesör Flitvvick'in sınıfından çıktıgını gördü.
"Çok tesekkür ederim, Profesör!" diyordu Profesör Flitvvick, o cikleyen küçük sesiyle. "O
maytaplardan ben de kurtulabilirdim tabii, ama yetkili olup olmadıgımdan emin degildim."
815
Agzı kulaklarında sırıtarak sınıfının kapısını Umb-ridge'in hırlayan yüzüne kapattı.
Fred ve George o gece Gryffindor ortak salonunun kahramanlarıydı. Hatta Hermione bile heyecanlı
kalabalıgı ite kaka yanlarına gelip onları tebrik etti.
"Harika havai fiseklerdi," dedi hayranlıkla.
"Tesekkürler," dedi George, hem saskın hem memnun görünüyordu. "VVeasley Simsek Vız-pat'ları.
Tek sorun su ki, bütün stogumuzu tükettik; simdi yeniden sıfırdan baslamamız gerek."
"Ama degdi dogrusu," dedi Fred, bir yandan da, yaygara koparan Gryffindor'lardan siparis
alıyordu. "Eger basvuru listesine adını yazdırmak istersen, Hermione, Acemi Alevi kutusu bes
Galleon, Satafatlı Parlama da yirmi Galleon..."
Hermione, Harry ile Ron'un yanına döndü; ikisi masada oturmus, okul çantalarına, sanki ödevleri
içinden fırlayıp kendi kendilerini yapmaya baslayacakmıs gibi ümitle bakıyorlardı.
Gümüs kuyruklu bir VVeasley roketi pencerenin önünden ok gibi geçerken, "Hey, niye bir aksam
izin yapmıyoruz?'' dedi Hermione neseyle. "Ne de olsa, Paskalya tatili cumaya baslıyor, o zaman
bol bol vaktimiz olur."
"yi misin sen?" diye sordu Ron, kulaklarına inana-mazmıs gibi ona bakarak.
"Bak simdi söyledin de," dedi Hermione mutlulukla, "biliyor musun... kendimi biraz... asi
hissediyorum."
Bir saat sonra Ron'la birlikte yatmaya giderlerken Harry kaçak havai fiseklerin uzaklardan gelen
patlamala-
816
rını hâlâ duyabiliyordu; soyunurken de bir maytap kulenin yanından uçarak geçti, hâlâ kararlı bir
sekilde havaya "KAKA" yazıyordu.
Harry esneyerek yatagına girdi. Gözlügünü çıkarınca, arada bir pencerenin önünden geçen havai
fisekler bula-nıklastı; simdi ısıl ısıl bulutlara benziyorlar, siyah gökyüzünün önünde güzel ve esrarlı
görünüyorlardı. Harry yanına döndü; Umbridge'in Dumbledore'un görevindeki ilk gününde neler
hissettigini ve ertesi sabah Fudge'm, okulun günü agır bir kargasa içinde geçirdigini duyunca nasıl
tepki gösterecegini merak etti. Kendi kendine gülümseyen Harry, gözlerini kapadı...
Arazideki kaçak havai fiseklerin vınlamaları ve güm-lemeleri gittikçe uzaklasıyor gibiydi... ya da
belki kendisi onlardan hızla uzaklasıyordu...
Tam Esrar Dairesi'ne giden koridora düsmüstü. Düz siyah kapıya dogru hızlanıyordu... n olur
Page 305
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
açılsın... n olur açılsın...
Açıldı. Kapılarla çevrili, daire biçimindeki odaya gelmisti... odayı geçti, elini digerinin esi bir kapıya
koydu, bu kapı da içeri dogru açıldı...
Simdi, tuhaf bir mekanik tik tak sesiyle dolu, uzun, dikdörtgen biçimli bir odadaydı. Duvarlarda
dans eden ısık benekleri vardı, ama o durup bakınmadı... yoluna devam etmesi gerekiyordu...
En uçta bir kapı vardı... dokununca o da açıldı...
Ve simdi bir kilise kadar yüksek ve genis, los aydınlatmalı bir odadaydı, içinde sıra sıra yüksek
raflardan baska bir sey yoktu, her biri küçük, tozlu, cam elyafından küre-
817
lerle doluydu... Harry'nin kalbi heyecanla küt küt atıyordu... nereye gidecegim biliyordu... ileri
dogru kostu, ama adımları muazzam, bombos odada hiç ses yapmadı...
Bu odada çok ama çok istedigi bir sey vardı...
Onun istedigi bir sey... ya da baska birinin istedigi bir sey...
Yara izi acıyordu...
GÜM!
Harry anında uyandı; kafası karısıktı, kızgındı. Karanlık yatakhane kahkahalarla doluydu.
"Süper!" dedi Seamus, pencerenin önünde siluet halinde dikiliyordu. "Sanırım o çarkıfeleklerden
biri bir rokete çarptı, eslesmis gibi bir sey oldular, gelip baksanıza!"
Harry, Ron ve Dean'in daha iyi görmek için yataklarından fırladıklarım duydu. Yara izindeki acı
dinip her yanını hayal kırıklıgı kaplarken, orada öylece hareketsiz ve sessiz yattı. Sanki harika bir
armagan son anda elinden çekilip alınmıs gibiydi... bu sefer o kadar yaklasmıstı ki.
Simdi Gryffindor Kulesi'nin pencerelerinin yanından, pırıl pırıl parlayan pembe ve gümüsi kanatlı
domuzcuklar süzülüyordu. Harry yerinde yatıp, asagıdaki yatakhanelerde bulunan Gryffindor'ların
takdir belirten haykırıslarını dinledi. Ertesi aksam Zihinbend dersi oldugunu hatırlayınca, midesi
kasıldı.
*
Harry ertesi günün tümünü, Snape onun son rüyasında Esrar Dairesi'nin ne kadar içerilerine
girdigini anlarsa ne der korkusu içinde geçirdi. Son derslerinden bu yana Zihinbend'e bir kez bile
çalısmadıgını fark ettiginde için-
818
de bir suçluluk dalgası kabardı: Dumbledore ayrıldıgından beri pek çok sey olmustu; denemis olsa
bile zihnini bosaltamayacagından emindi. Ancak Snape'in bu mazereti kabul edeceginden de
kuskuluydu.
O gün derslerde birazcık son dakika idmanı yapma girisiminde bulundu ama nafile. Ne zaman
sessizlesip kendini düsüncelerden ve duygulardan arındırmaya çalıssa, Hermione ne oldugunu
sorup duruyordu. Zaten ögretmenlerin dersleri tekrar amacıyla sınıfı soru bombardımanına tuttugu
bir an da, beynini bosaltmak için en uygun an sayılmazdı.
Kendini en kötüsüne hazırlayarak, aksam yemeginden sonra Snape'in odasına gitmek üzere yola
koyuldu. Ancak, Giris Salonu'nun daha yarısına varmıstı ki, Cho kosarak yanına geldi.
"Buraya," dedi Harry, Snape'le bulusmasını ertelemek için bir neden çıktı diye sevinerek. Eliyle
isaret edip onu Giris Salonu'nun devasa kum saatleri duran kösesine çagırdı. Gryffindor'un kum
saati neredeyse tamamen bostu artık. "yi misin? Umbridge sana D.O. hakkında bir seyler
sormadı, degil mi?"
"Ah, hayır," dedi Cho telasla. "Hayır, sadece sey... yani, demek istedim ki... Harry, Marietta'nın
söyleyecegi aklımdan bile..."
"Yaa, iste," dedi Harry sıkıntıyla. Cho'nün arkadaslarını biraz daha özenle seçebilecegini
düsünüyordu; son duydugunda Marietta'nın hâlâ hastane kanadında olması ve Madam Pomfrey'nin
onun sivilcelerini biraz olsun bile iyilestirememesi küçük bir teselliydi.
819
"Aslında çok hos bir insandır," dedi Cho. "Sadece bir
hata yaptı -"
Page 306
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry ona kulaklarına inanamayarak baktı.
"Hata yapan hos bir insan mı? Hepimizi sattı, sen dahil!"
"Eh... hepimiz kurtulduk ama, degil mi?" dedi Cho yalvarırcasına. "Biliyorsun, annesi Bakanlık'ta
çalısıyor, onun için gerçekten zor -"
"Ron'un babası da Bakanlık'ta çalısıyor!" dedi Harry büyük bir öfkeyle. "Ve, belki fark etmedin
ama, onun yüzünde boydan boya gammaz yazmıyor -"
Cho sert sert, "Hermione Granger'ınki de gerçekten korkunç bir numara," dedi. "O listeye
ugursuzluk büyüsü yaptıgını bize söylemeliydi -"
"Bence çok parlak bir fikir," dedi Harry soguk bir ifadeyle. Cho kıpkırmızı kesildi, gözleri doldu.
"Dogru ya, unutmusum - tabii, eger sevgili Hermi-one'nin fikriyse -"
"Yeniden aglamaya baslama," dedi Harry uyarırcası-na.
"Aglamayacaktım zaten!" diye bagırdı Cho.
"Yaa... tamam öyleyse... iyi," dedi Harry. "Su anda basımda yeterince dert var zaten."
"Git de onlarla ugras o zaman!" dedi Cho hiddetle, arkasını döndü ve yürüyüp gitti.
Burnundan soluyan Harry, merdiveni inip Snape'in zindanına gitti. Oraya kızgın ve küskün halde
gelirse Snape'in onun zihnine girmesinin çok daha kolay olacagını tecrübeyle biliyordu ama, zindan
kapısına gelmeden önce,
820
Cho'ya Marietta konusunda söylenebilecek bir iki laf dısında bir sey düsünmeyi basaramadı.
"Geç kaldın, Potter/' dedi Snape soguk soguk, Harry kapıyı arkasından kapatırken.
Snape arkasını ona dönmüs, her zamanki gibi düsüncelerinden bazılarını çıkarıyor ve özenle
Dumbledore'un Düsünseli'ne koyuyordu. Son gümüsi teli de tas çanaga bıraktıktan sonra Harry'ye
döndü.
"Ee," dedi, "çalıstın mı?"
"Evet," diye yalan söyledi Harry, dikkatle Snape'in masasının bacaklarından birine bakarak.
"Eh, birazdan görürüz, degil mi?" dedi Snape yumusak bir sesle. "Asanı çıkar, Potter."
Harry her zamanki yerine geçti, masayı aralarına alıp Snape'le karsı karsıya geldi. Kalbi, Cho'ya
duydugu öfkeyle ve Snape'in onun zihninden ne çok sey çıkartmak üzere olabilecegi endisesiyle
çarpıyordu.
"O zaman, üçe kadar sayınca," dedi Snape tembel tembel. "Bir-iki-"
Snape'in odasının kapısı pat diye açıldı, Draco Malfoy aceleyle içeri girdi.
"Profesör Snape, efendim - ah - özür dilerim -"
Malfoy, Snape'e ve Harry'ye aval aval bakıyordu.
"Mesele yok, Draco," dedi Snape, asasını indirerek. "Potter ek ksir dersi almaya geldi."
Harry, Umbridge kalkıp da Hagrid'i teftis etmeye geldiginden beri Malfoy'u bu kadar keyifli
görmemisti.
Harry'ye bakıp pis pis gülerek, "Bilmiyordum," dedi, Harry yüzünün alev alev yandıgını
hissediyordu. Gerçegi
821
Malfoy'a haykırmak -hatta, daha da iyisi, ona söyle sıkı bir lanet yapmak- için ne çok sey verirdi.
"Ee, Draco, ne oldu?" diye sordu Snape.
"Profesör Umbridge, efendim - yardımınıza ihtiyacı var," dedi Malfoy. "Montague'yü buldular,
efendim, dördüncü katta bir tuvalete tıkılmıs."
"Oraya nasıl girmis?" diye sordu Snape.
"Bilmiyorum, efendim, kafası biraz karısık."
"Pekâlâ, pekâlâ. Potter/' dedi Snape, "bu derse yarın aksam devam ederiz."
Döndü ve hızla odadan çıktı. Malfoy, Snape'i izlemeden önce onun arkasından Harry'ye agzını
sessizce oynatarak, "Ek ksir?" dedi.
Harry hırstan köpürerek asasını cüppesinin içine koydu ve odadan ayrılmaya hazırlandı. Hiç degilse
simdi önünde çalısmak için yirmi dört saati vardı; son anda paçayı kurtardıgı için sükran duyması
Page 307
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gerektigini biliyordu; karsılıgında Malfoy'un bütün okula onun ek ksir dersine ihtiyaç duydugunu
söyleyecek olması ise, isin zor yanıydı.
Odanın kapısına geldiginde, onu gördü: kapı çerçevesinde dans eden titrek bir ısık parçası. Durdu
ve ısıga ba-kakaldı, ona bir sey anımsatmıs ti... sonra hatırladı: Dün gece rüyasında gördügü
ısıklara benziyordu biraz, Esrar Dairesi'ndeki yolculugu sırasında içinden geçtigi ikinci odadaki
ısıklara.
Geri döndü. Isık, Snape'in masasında duran Düsünse-li'nden geliyordu. çindeki gümüsi-beyaz
maddeler kabarıp alçalıyor, girdap gibi dönüyordu. Snape'in düsüncele-
822
ri... Harry kazayla savunmasını kıracak olursa, Snape'in onun görmesini istemedigi seyler...
Harry, gittikçe artan bir merakla Düsünseli'ne baktı... Snape'in Harry'den gizlemeye o kadar
hevesli oldugu sey neydi acaba?
Gümüsi ısıklar duvarda titresti... Harry masaya dogru iki adım attı, kafasını çatlatırcasına
düsünüyordu. Yoksa Esrar Dairesi'ne iliskin, Snape'in ondan saklamaya kararlı oldugu bir bilgi
miydi bu?
Omzunun üstünden geriye baktı; simdi kalbi büyük bir siddetle, hızla atıyordu. Snape'in
Montague'yü tuvaletten kurtarması ne kadar alırdı acaba? Sonra dosdogru odasına mı gelirdi,
yoksa Montague'yü hastane kanadına mı götürürdü? Mutlaka ikincisi... Montague, Slytherin
Quidditch takımının Kaptan'ıydı, Snape o düzelsin diye elinden geleni yapardı.
Harry, Düsünseli'yle arasında kalan bir iki metreyi de astı, onun yanında durdu, derinliklerine
baktı. Tereddüt etti, etrafı dinledi, sonra yeniden asasını çıkardı. Oda ve gerisindeki koridor
tamamen sessizdi. Düsünseli'nin içindekileri asasının ucuyla hafifçe dürttü.
Gümüsi madde büyük bir hızla dönmeye basladı. Harry öne dogru egildi ve Düsünseli'nin simdi
seffaf bir hal aldıgını gördü. Bir kez daha, tavanındaki daire seklinde bir pencereden bakar gibi, bir
odanın içine bakıyordu... aslında, yamlmıyorsa eger, Büyük Salon'a bakıyordu.
Nefesi, Snape'in düsüncelerinin yüzeyini bugulandırıyordu. .. beyni bir belirsizlik boslugundaydı
sanki... içi gi-
823
diyordu, ama bunu yapmak delilik olurdu... tir tir titriyordu... Snape her an geri dönebilirdi... ama
Harry, Cho'nun öfkesini, Malfoy'un alayla gülen yüzünü hatırına getirdi ve pervasız bir cürete
kapıldı.
Derin bir nefes alıp yüzünü Snape'in düsüncelerinin içine daldırdı. Birden odanın dösemesi
ayaklarının altından çekildi ve Harry, kafası önde, Düsünseli'nin içine daldı...
Soguk bir karanlıgın içinde düsüyor, düserken de topaç gibi dönüyordu ve nihayet -
Büyük Salon'un ortasında duruyordu, ama dört bina masası gitmisti. Onların yerini yüz tane kadar
daha küçük masa almıstı, hepsi aynı yöne bakıyordu; hepsinde bir ögrenci oturmus, bası egik, bir
parsömen rulosuna yazı yazıyordu. Duyulan tek ses, tüy kalemlerin cızırtısı ve arada birisi
parsömenini düzeltince çıkan hısırtıydı. Sınav vaktiydi besbelli.
Yüksek pencerelerden, öne egilmis baslara günes ısıgı akıyor, baslar parlak ısıkta kestane rengi,
bakır rengi ve altın rengi ısıldıyordu. Harry dikkatle etrafına baktı. Snape burada bir yerlerde
olmalıydı... bu onun anısıydı...
Ve oradaydı iste, Harry'nin tam arkasındaki bir masada. Harry gözlerini dikip baktı.
Yeniyetme-Snape sicim gibiydi, solgundu, karanlıkta bırakılmıs bir bitkiye benziyordu. Saçı düz ve
cansızdı, yaglıydı, masaya düsüyordu, kanca burnu yazdıgı parsömenin bir santim ötesinde
duruyordu. Harry, Snape'in arkasına geçip sınav kâgıdının baslıgına baktı: KARANLIK SANATLARA
KARSI SAVUNMA - SIRADAN BÜYÜCÜLÜK DÜZEY.
824
Demek Snape on bes ya da on altı yasındaydı, Harry'nin yasına yakındı. Eli parsömenin üzerinde
uçarcasına geziniyordu; en yakınında oturan ögrenciden hiç degilse otuz santim daha fazla
yazmıstı, üstelik de yazısı minicik ve kargacık burgacık oldugu halde.
"Bes dakikanız kaldı!"
Bu ses, Harry'nin sıçramasına yol açtı. Dönünce, az ötede Profesör Flitvvick'in basının tepesinin
Page 308
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
masalar arasında dolastıgını gördü. Profesör Flitwick, dagınık siyah saçlı bir çocugun yanından
geçiyordu... çok dagınık siyah saçlı...
Harry öylesine çabuk hareket etti ki, cisimli olsaydı eger, masalara çarpıp uçurması isten degildi.
Ama simdi rüyada gibi, yana dogru iki masa grubundan, sonra da önündeki bir üçüncüsünden
kayarcasına geçti. Siyah saçlı çocugun basının arkası giderek yaklastı... dogruluyordu, tüy
kalemini bırakıyor, yazdıklarını yeniden okumak için parsömen rulosunu kendine dogru
çekiyordu...
Harry masanın önünde durdu ve on bes yasındaki babasına baktı.
çinde bir heyecan dalgası patladı: Kendisine bakıyordu sanki, ama belirgin farklılıklar vardı.
James'in gözleri ela renkteydi, burnu Harry'ninkinden biraz daha uzundu ve alnında yara izi yoktu;
ama ikisi de aynı zayıf yüze, aynı agza, aynı kaslara sahiptiler; James'in saçının arkası tıpkı
Harry'ninki gibi havaya kalkmıstı, elleri rahatlıkla Harry'nin elleri olabilirdi ve Harry, James ayaga
kalksa aralarında ancak bir iki santim boy farkı olacagını görebiliyordu.
825
James agzını ardına kadar açarak esnedi, saçını karıstırıp daha da dagınık hale getirdi. Sonra
Profesör Flit-wick'e bir bakıs atarak döndü ve dört sıra arkasında oturan bir çocuga sırıttı.
Harry yeni bir heyecan dalgasıyla, Sirius'un James'e bakıp basparmagım havaya kaldırdıgını
gördü. Sirius rahat rahat yayılıp oturmus, arkaya kaykılmıstı, sandalyesi iki bacak üstünde
duruyordu. Çok yakısıklıydı; siyah saçları gözlerinin içine, James'in ya da Harry'nin asla
yakalayamayacakları kayıtsız bir zarafetle düsüyordu. Arkasında oturan bir kız umutla onu
süzüyordu, ama Sirius farkına varmamıs gibiydi. Bu kızın iki sandalye ötesinde ise -Harry'nin karnı
yine zevkle burkuldu- Remus Lupin oturuyordu. Hayli solgun ve süzgün görünüyordu (dolunay
yaklasıyor muydu yoksa?) ve kendini sınava vermisti; cevaplarını yeniden okudu, tüy kaleminin
ucuyla çenesini kasırken hafifçe kaslarını çattı.
Demek ki Kılkuyruk'un da buralarda bir yerde olması gerekiyordu... ve gerçekten de Harry birkaç
saniye içinde onu buldu: ufak tefek, fare rengi saçlı, sivri burunlu bir oglan. Kılkuyruk endiseli
görünüyordu; tırnaklarını yiyor, kâgıdına bakıyor, ayagını yere sürtüyordu. Arada bir umutla
yanmdakinin kâgıdına bakıyordu. Harry bir an Kılkuyruk'a, sonra tekrar James'e baktı. James
küçük bir parsömen parçasına bir seyler çiziktiriyordu. Bir Snitch resmi yapmıs, "L.E." harflerini
yazıyordu. Ne anlama geliyorlardı acaba?
"Tüy kalemlerinizi bırakın lütfen!" diye cikledi Profesör Flitwick. "Stebbins, sen de bırak! Lütfen
ben parsö-
826
menlerinizi toplarken yerinizde kalın! Acciol"
Yüzden fazla parsömen rulosu havaya fırladı ve Profesör Flitwick'in iki yana açılmıs kollarına ulasıp
onu sırtüstü yere devirdi. Birkaç kisi güldü. Ön sıralardaki çocukların ikisi kalktı, Profesör Flitvvick'i
dirseklerinin altından tutup yeniden ayaga kaldırdılar.
"Tesekkürler... tesekkürler/' diye soludu Profesör Flitwick. "Pekâlâ, millet, gidebilirsiniz!"
Harry basını egip babasına baktı, süsleyip püsledigi "L.E." harflerini telasla karalayarak zıplayıp
ayaga kalkmıstı. Tüy kalemiyle soru kâgıdını çantasına koydu, çantayı omzuna attı, Sirius'un
yanma gelmesini beklemeye koyuldu.
Harry etrafa baktı ve biraz ileride, masaların arasından Giris Salonu'na açılan kapıya dogru
ilerleyen Snape'i gördü, hâlâ kendi soru kâgıdına dalmıs gibiydi. Yuvarlak omuzlu ama bir deri bir
kemikti, bir örümcegi hatırlatır sekilde sarsıla sarsıla yürüyordu ve yaglı saçları yüzünün etrafında
hoplayıp zıplıyordu.
Snape ile James, Sirius ve Lupin'in arasına, gevezelik eden bir kız grubu girdi ve Harry, onların
arasına kayarak, hem Snape'i göz önünde tutmayı, hem de James'le arkadaslarının seslerini
duymayı basardı.
"Onuncu soruyu sevdin mi, Aylak?" diye sordu Sirius, Giris Salonu'na geçerlerken.
"Bayıldım," dedi Lupin canlı bir sekilde. "Bir kurtada-mı belirleyen bes özelligi yazın. Mükemmel bir
soru."
James, sesine kaygılıymıs gibi bir eda vererek, "Acaba bütün özellikleri yazabildin mi, ne dersin?"
Page 309
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
dedi.
827
"Sanırım yazdım," dedi Lupin ciddi ciddi. Simdi, günesli araziye çıkma hevesiyle ön kapıya
üsüsmüs olan kalabalıga katılmıslardı. "Bir: Benim sandalyemde oturuyor. ki: Benim giysilerimi
giyiyor. Üç: Adı Remus Lupin."
Aralarında bir tek Kılkuyruk gülmedi.
"Ben burun biçimini, gözbebeklerini ve püsküllü kuyrugunu yazdım," dedi endiseyle, "ama baska
ne var, aklıma gelmedi -"
"Amma kalın kafalısın ha, Kılkuyruk!" dedi James sabırsızlıkla. "Ayda bir, bir kurtadamla
dolasıyorsun -"
"Alçak sesle konus," diye rica etti Lupin.
Harry endiseyle yeniden arkasına baktı. Snape yakındaydı, yine sınav sorularına gömülmüstü -
ama bu, Snape'in amsıydı ve eger araziye çıkınca baska bir yere dogru giderse, Harry kendisinin
de James'i daha fazla izleyemeyeceginden emindi. Neyse ki James ve üç arkadası çimenlikten göle
dogru yürürken, Snape de onların pesinden giderek Harry'nin içini rahatlattı; hâlâ soru kâgıdını
gözden geçiriyordu, belli ki nereye gittigi konusunda kesin bir fikri yoktu. Harry, onun biraz
önünde kalarak Ja-mes'le digerlerini yakından gözleyebiliyordu.
Sirius'un, "Bence o sınav çocuk oyuncagıydı," dedigini duydu. "En azından 'Olaganüstü' almazsam
sasarım dogrusu."
"Ben de," dedi James. Elini cebine soktu ve debelenip duran bir Altın Snitch çıkardı.
"Nerden buldun onu?"
"Asırdım," dedi James kayıtsızca. Snitch'le oynamaya basladı, önce otuz santim kadar uzaga
gitmesine izin veri-
828
yor, sonra yeniden yakalıyordu; refleksleri mükemmeldi. Kılkuyruk onu hayret ve hayranlıkla
izliyordu.
Gölün kıyısında, Harry, Ron ve Hermione'nin bir keresinde ödev yaparak bir pazar gününü
geçirdikleri kayın agacının gölgesinde durdular ve kendilerini çimenlere attılar. Harry yine
omzunun üstünden baktı ve sevinç içinde, Snape'in de bir çalılık öbeginin sık gölgesinde çimenlere
kuruldugunu gördü. Yine S.B.D. kâgıdına gömülmüstü, böylece Harry'nin de kayın agacıyla
çalılıklar arasında oturup agacın altındaki dörtlüyü izlemesi mümkün oldu. Gölün düzgün yüzeyine
vuran günes ısıgı göz kamastırıcıydı, az önce Büyük Salon'dan çıkmıs olan gülen kızlar grubu gölün
kıyısında oturuyordu, ayakkabılarıyla çoraplarını çıkarmıs, ayaklarını suda serinletiyorlardı.
Lupin bir kitap çıkarmıs okuyordu. Sirius çayırda kümeler halinde basıbos dolasan ögrencilere
bakıyordu, hayli magrur ve sıkkın görünüyordu, ama pek yakısıklı bir sekilde. James hâlâ Snitch'le
oynuyordu, her seferinde onu daha da uzaga fırlatıyordu; Snitch kaçacak gibi oluyor, ama James
her seferinde onu son anda yakalıyordu. Kılkuyruk, agzı açık, onu seyrediyordu. James'in en zorlu
yakalayıslarının hepsinde solugunu tutup onu alkıslıyordu. Harry bunu bes dakika izledikten sonra,
James'in neden Kılkuyruk'a kendini toparlamasını söylemedigini merak etti, oysa James bu ilgiden
hosnut görünüyordu. Harry ayrıca babasının, sanki çok düzgün olmasını engellemek
istiyormusçasına saçını dagıtma seklinde bir alıskanlıgı oldugunu da fark etti; bir de, suyun
yanındaki kızlara bakıp duruyordu.
829
"Kaldır sunu, olur mu?" dedi Sirius sonunda, James iyi bir yakalayıs daha yapıp Kılkuyruk da
tezahüratta bulunurken, "yoksa Kılkuyruk heyecandan altını ıslatacak!"
Kılkuyruk hafifçe kızardı, ama James sırıttı.
"Madem seni rahatsız ediyor," dedi, Snitch'i gerisingeri cebine koydu. Harry, James'in ancak
Sirius'un hatırı için gösteris yapmaktan vazgeçecegi yolunda kesin bir izlenim edinmisti.
"Canım sıkılıyor," dedi Sirius. "Keske dolunay olsaydı."
"Sana göre hava hos," dedi Lupin kitabının arkasından, karanlık bir edayla. "Daha Biçim
Degistirme var, eger canın sıkılıyorsa beni imtihan edebilirsin. Al sunu..." ve kitabını uzattı.
Ama Sirius burun kıvırdı. "O saçmalıga bakmama gerek yok, hepsini biliyorum."
Page 310
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"ste seni canlandıracak bir sey, Patiayak," dedi James alçak sesle. "Bak kim gelmis..."
Sirius basını çevirdi. Bir anda hareketsizlesti, tıpkı tavsan kokusu almıs köpek gibi.
"Mükemmel," dedi yavasça. "Sümsükus."
Harry, Sirius'un neye baktıgını görmek için döndü.
Snape yeniden ayaga kalkmıstı ve S.B.D. kâgıdım çantasına tıkıyordu. Çalılıkların gölgesini terk
edip çimenlere çıkınca, Sirius ve James ayaga kalktılar.
Lupin ve Kılkuyruk, oturdukları yerde kaldılar: Lupin hâlâ kitabına bakıyordu, ama gözleri
kıpırdamıyordu ve kaslarını hafifçe çatmıstı. Kılkuyruk, yüzünde aç bir beklenti ifadesiyle bir
Sirius'a, bir James'e, bir Snape'e bakıyordu.
830
"N'aber, Sümsükus?" dedi James yüksek sesle.
Snape o kadar çabuk tepki verdi ki, sanki bir saldırı beklermis gibiydi: Çantasını bırakarak elini
cüppesine daldırdı, henüz asasını yarıya kadar çıkarmıstı ki, James, "Expelliarmus!" diye bagırdı.
Snape'in asası havada dört metre kadar uçtu ve hafif, tok bir ses çıkararak arkasındaki çimenlere
düstü. Sirius havlar gibi güldü.
"Impedimenta!" dedi, asasını Snape'e dogrultarak; yerdeki asasının üzerine atlamakta olan Snape,
yan yolda büyünün etkisine girip düstü.
Çevredeki ögrenciler dönmüs bakıyordu. Kimisi ayaga kalkmıs, daha yakına geliyordu. Bazıları
endiseli görünüyordu, bazıları ise egleniyormus gibiydi.
Snape hızlı hızlı soluyarak yerde yatıyordu. James ve Sirius, asaları havada, ona yaklastılar, James
yürürken omzunun üstünden su kıyısındaki kızlara bakıyordu. Simdi Kılkuyruk da ayaga kalkmıstı,
istahla onları gözlüyordu, daha iyi görebilmek için Lupin'in çevresinden dolandı.
"Sınav nasıl gitti, Sümsük?" dedi James.
"Ben baktım, burnu parsömene degiyordu," dedi Sirius zalimce. "Her yeri yag lekesi olmustur, tek
kelime bile okuyamayacaklar."
Onları izleyen birçok kisi güldü; belli ki Snape pek sevilmiyordu. Kılkuyruk tiz bir sesle kıkırdadı.
Snape ayaga kalkmaya çalısıyordu, ama ugursuzluk büyüsü halen üzerinde etkisini gösteriyordu; o
da sanki görünmez iplerle baglıymıs gibi çırpınıp duruyordu.
831
"Sen - bekle hele," diye soludu, katıksız bir nefret ifadesiyle basım kaldırıp James'e bakarak,
"bekle hele!"
"Ne için bekleyecekmis?" dedi Sirius sakin sakin. "Ne yapacaksın, Sümsük, burnunu üzerimize mi
sileceksin?"
Snape'in agzından birbirine karısmıs halde küfürler ve ugursuzluk büyüleri sel gibi bosaldı, ama
asası ondan üç metre uzaktaydı, hiçbir sey olmadı.
"Agzını yıka," dadi James soguk bir tavırla. "Aklapak-lal"
O anda Snape'in agzından pembe sabun köpükleri aktı; köpükler dudaklarını kaplıyor, onu
ögürtüyor, bogulur gibi olmasına yol açıyordu -
"Onu RAHAT bırak!"
James ve Sirius dönüp baktı. James'in bostaki eli hemen saçına gitti.
Seslenen, gölün kıyısındaki kızlardan biriydi. Omuzlarına düsen gür, koyu kızıl saçları ve sasırtıcı
yesillikte, badem biçimi gözleri vardı - Harr/nin gözleri.
Harry'nin annesi.
"Buyur, Evans?" dedi James, sesi birden hos, derin, daha olgun bir tona bürünmüstü.
"Onu rahat bırak," diye tekrarladı Lily. James'e her türlü hosnutsuzluk belirtisiyle bakıyordu. "Sana
ne yaptı?"
"Hımm," dedi James, konuyu tartıyormus gibi görünüyordu, "mesele daha çok varolmasında,
anlatabiliyor muyum?"
Onları çevreleyen ögrencilerin çogu güldü, Sirius ve Kılkuyruk da. Ama hâlâ kitabıyla mesgulmüs
gibi görünen Lupin de, Lily de gülmedi.
832
"Komik oldugunu sanıyorsun/' dedi Lily soguk soguk. "Ama sen sadece kendini begenmis, bas
Page 311
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
belası bir zorbasın, Potter. Onu rahat bırak."
"Benimle çıkarsan bırakırım, Evans," dedi James hemen. "Hadi... benimle çık, ben de bir daha asla
ihtiyar Sümsük'e asa uzatmayayım."
Arkasında, Engelleme Büyüsü'nün etkisi geçiyordu. Snape yerdeki asasına dogru santim santim
ilerlemeye baslamıstı, sürünürken agzından sabun köpükleri tükürü-yordu.
"Dünyada bir tek dev mürekkepbalıgıyla ikiniz kalsa-mz, yine seninle çıkmam," dedi Lily.
"Talihin yokmus, Çatalak," dedi Sirius neseyle ve Snape'e döndü. "HEY!"
Ama çok geçti; Snape asasını dosdogru James'e yöneltmisti; bir ısık çaktı ve James'in yüzünün
yanında derin bir kesik belirdi, cüppesini kana buladı. James hızla döndü: Bir ısık daha çaktı, simdi
Snape tepe üstü havada asılıydı, cüppesi basının üstüne düsmüs, zayıf solgun bacakları ve rengi
griye dönmüs donu ortaya çıkmıstı.
Küçük kalabalıktan birçok kisi tezahürat yaptı; Sirius, James ve Kılkuyruk kahkahayı patlattılar.
Öfkeli ifadesi bir an için sanki gülümseyecekmis gibi degisiveren Lily, "Onu yere indir!" dedi.
"Hayhay," dedi James ve asasını yukarı dogru salladı; Snape burusuk bir yıgın halinde yere serildi.
Kendini cüppesinden kurtararak çabucak ayaga kalktı, asasını kaldırdı, ama Sirius, "Petrificus
Totalus!" dedi ve Snape, bir tahta gibi kaskatı halde, yeniden devrildi.
833
"ONU RAHAT BIRAK!" diye haykırdı Lily. Simdi o da asasını çekmisti. James ve Sirius, asaya
ihtiyatla baktılar.
James içtenlikle, "Ah, Evans, sana ugursuzluk büyüsü yapmaya zorlama beni," dedi.
"Öyleyse laneti kaldır!"
James derin derin içini çekti, sonra Snape'e döndü ve karsı-laneti mırıldandı.
"Buyur bakalım," dedi, Snape ayaga kalkmak için hamle ederken. "Evans burada oldugu için
sanslısın, Sümsükus -"
"Benim onun gibi pis küçük Bulanık'ların yardımına ihtiyacım yok!"
Lily gözlerini kırpıstırdı.
"yi," dedi sakin sakin. "leride zahmete girmem. Ve senin yerinde olsam donumu yıkardım,
Sümsükus."
James, "Evans'tan özür dile!" diye kükredi Snape'e asası tehditkâr bir sekilde ona dogru çevriliydi.
"Ona senin özür diletmeni istemiyorum," diye bagırc Lily, James'e dönerek. "Sen de onun kadar
kötüsün."
"Ne?" diye haykırdı James. "Ben sana ASLA - bilirsin iste - demezdim!"
"Süpürgenden daha yeni inmis gibi görününce süper oldugunu sandıgın için saçını dagıtırsın, o
salak Snitch'le hava atarsın, koridorlarda yürüyüp seni kızdıran herkese ugursuzluk büyüsü
yaparsın, sırf yapabiliyorsun diye -hayret yani, nasıl oluyor da o kalın kafanla süpürgen yerden
havalanabiliyor? Midemi BULANDIRIYORSUN."
Oldugu yerde dönüp hızla uzaklastı.
"Evans!" diye bagırdı James arkasından. "Hey, EVANS!"
834
Ama Lily arkasına bakmadı.
"Nesi var bunun?" dedi James. Sanki bu soru onun için önem tasımıyormus gibi yapmacık bir
kayıtsızlıga bürünmeye çalıstı, ama beceremedi.
"Satır aralarım okuyacak olursak, seni biraz fazla kibirli buluyor derim, abi," dedi Sirius.
"Ya," dedi James, simdi adamakıllı kızmıs görünüyordu, "ya -"
Bir ısık daha parıldadı, Snape yeniden tepe üstü havada asılı kaldı.
"Sümsük'ün donunu çıkarmamı kim görmek ister?"
Ama Harry, James'in sahiden Snape'in donunu çıkarıp çıkarmadıgım asla ögrenemedi. Kolunun üst
kısmına bir el yapısmıstı, kerpeten gibi sıkıyordu. Harry onu neyin yakaladıgım görmek için döndü
ve gerçek bir dehsetle, tamamen yetiskin, büyük boy bir Snape'in/ öfkeden beyaz-lasmıs halde
yanı basında durdugunu gördü.
"Egleniyor musun?"
Harry kendini havaya yükselirmis gibi hissetti; çevresindeki yaz günü buharlastı; Snape'in eli onu
Page 312
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kolundan sıkı sıkı tutarken, buz gibi karanlıkta yukarı süzülüyordu. Sonra aniden, sanki havada
bas asagı dönmüs gibi bir duyguyla, ayakları Snape'in zindanının tas dösemesine vurdu ve Harry
kendini bugünün ksir ustasının los odasında buldu, Snape'in masasındaki Düsünseli'nin yanında
ayakta duruyordu yine.
"Demek öyle," dedi Snape, Harry'nin kolunu öyle sıkı tutuyordu ki, Harry elinin uyusmaya
basladıgını hissetti. "Demek öyle... hosça vakit geçiriyordun ha, Potter?"
835
"Ha-hayır/' dedi Harry kolunu kurtarmaya çalısarak.
Korkutucuydu: Snape'in dudakları titriyordu, yüzü bembeyazdı, dislerini gösteriyordu.
"Komik adamdı, baban, degil mi?" dedi Snape, Harry'yi gözlügü burnundan asagı kayacak sekilde
silkeleyerek.
"Ben - hiç -"
Snape, Harry'yi bütün gücüyle kendinden uzaga attı. Harry siddetle zindan dösemesine düstü.
"Gördüklerini kimseye anlatmayacaksın!" diye bögürdü Snape.
"Hayır," dedi Harry, Snape'ten mümkün oldugunca uzakta ayaga kalkarak. "Hayır, tabii ki ben -"
"Çık dısarı, çık dısarı, seni bir daha asla odamda görmek istemiyorum!"
Harry kapıya dogru ok gibi fırlarken, ölü hamamböcegi dolu bir kavanoz basının üstünde patladı.
Harry kapıyı hızla çekip açtı ve koridorda uçup gitti, ancak kendisi ile Snape arasına üç kat
koyduktan sonra durdu. Orada soluk soluga duvara yaslanıp, incinmis kolunu ovdu.
Gryffindor Kulesi'ne bu kadar erken dönmeyi hiç canı istemiyordu, az önce gördüklerini Ron ve
Hermione'ye anlatmayı da. Harry'yi bu kadar dehsete düsüren ve mutsuz eden, ona bagırılması ya
da üstüne kavanoz atılması degildi. Bir seyirci çemberinin ortasında asagılanmanın nasıl bir duygu
oldugunu biliyordu, babası ona eziyet ederken Snape'in neler hissettigini biliyordu; ve
gördüklerinden pay biçmek gerekirse, babası sahiden de Snape'in hep dedigi kadar kendini
begenmis biriydi.
'
836
YRM DOKUZUNCU BÖLÜM
Meslek Danısmanlıgı
"Ama niye artık Zihinbend dersi almıyorsun?" dedi Hermione, kaslarını çatarak.
"Dedim ya/' diye mırıldandı Harry. "Artık temel bilgileri edindigime göre, Snape tek basıma devam
edebilecegimi düsünüyor."
"Yani artık tuhaf rüyalar görmüyor musun?" dedi Hermione kuskuyla.
"Sayılır," dedi Harry, ona bakmadan.
"yi de, bence sen rüyalarını kontrol edeceginden kesinlikle emin olmadan Snape derslere son
vermemeliydi!" dedi Hermione öfkeyle. "Harry, diyorum ki, sen ona gidip -"
"Hayır," diye kestirip attı Harry. "Bu konuyu bırak, Hermione, tamam mı?"
Paskalya tatilinin ilk günüydü ve Hermione her zamanki gibi günün büyük kısmını üçü için ders
tekrarı çizelgeleri yaparak geçirmisti. Harry ve Ron da buna seslerini çıkarmamıslardı; böylesi hem
onunla tartısmaktan daha kolaydı, hem de belki ise yarardı.
837
Ron, sınavlara sadece altı hafta kaldıgını kesfedince sasırmıstı.
"Buna nasıl sasırabiliyorsun, söyler misin?" diye sordu Hermione. Bir yandan da Ron'un
çizelgesindeki küçük karelere asasıyla bir bir dokunuyordu ki konularına göre farklı renklerde yanıp
sönsünler.
"Bilmem ki," dedi Ron, "bir sürü sey oldu."
"Eh, al bakalım," dedi Hermione, ona çizelgesini vererek, "eger buna uyarsan, islerin yolunda
gider."
Ron basını egip çizelgeye dertli dertli baktı, ama sonra yüzü aydınlandı.
"Bana her hafta bos bir aksam vermissin!"
"Quidditch antrenmanı için," dedi Hermione.
Ron'un yüzündeki gülümseme silindi.
Page 313
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ne anlamı var ki?" dedi. "Bu yıl Quidditch Kupası'nı alma sansımız, babamın Sihir Bakanı olma
sansı kadar neredeyse."
Hermione bir sey demedi; kulaklarını kasıtmak için eline pençe atan Crookshanks'e yüz vermeden
ortak salonun karsı duvarına bos bos bakan Harry'yi süzüyordu.
"Neyin var, Harry?"
"Ne?" dedi Harry hemen. "Hiç."
Eline Savunma Sihri Kuramı'nı aldı, dizin bölümünde bir sey arıyormus numarası yaptı.
Crookshanks ise ondan umudu kesip Hermione'nin iskemlesinin altına sıvıstı.
Hermione, "Az önce Cho'yu gördüm," dedi tereddütle. "O da berbat görünüyordu... yoksa ikiniz
yine kavga mı ettiniz?"
838
"Ne - ya, evet, ettik," dedi Harry, bu bahaneye dört elle sarılarak.
"Ne hakkında?"
"O gammaz arkadası Marietta hakkında," dedi Harry.
"Eh, seni suçlayamam!" dedi Ron kızgınlıkla, ders tekrarı çizelgesini bıraktı. "Eger o olmasaydı..."
Ron, Marietta Edgecombe hakkında atıp tutmaya giristi, bu da Harry'nin isine geldi; tüm yapması
gereken, kızgın görünmek, basını yukarı asagı sallamak ve Ron nefes almak için durunca "Evet" ya
da "Haklısın" demekti; böylece aklını Düsünseli'nde gördüklerine verebiliyor, ke-derlendikçe
kederleniyordu.
Bu anının içini yiyip bitirdigi duygusuna kapıldı. Annesiyle babasının harika insanlar olduguna öyle
inanmıstı ki, Snape'in, babasının karakterini karalamasına inanmamakta hiç zorluk çekmemisti.
Hagrid ve Sirius gibi kisiler Harry'ye babasının ne kadar harika oldugunu söylememisler miydi?
(Evet ama, Sirius'un kendi nasılmıs baksana, dedi Harry'nin kafasının içinde vıdı vıdı eden ses... o
da aynı derecede kötüydü, degil mi?) Evet, bir keresinde Profesör McGonagall'ın, babası ve
Sirius'tan okulun bas belaları diye söz ettigini duymustu ama, aynı zamanda onları Weas-ley
ikizlerinin öncüleri olarak tanımlamıstı ve Harry, Fred ile George'un birini sırf eglence olsun diye
bas asagı asmasını hayal edemiyordu... tabii ondan gerçekten nefret etmiyorlarsa... belki Malfoy
ya da sahiden hak eden baska biri...
Harry kendini, Snape'in James'ten çektiklerini hak ettigine inandırmaya çalıstı; ama Lily sormamıs
mıydı, "Sa-
839
na ne yaptı?" diye. James de, "Mesele daha çok varolmasında, anlatabiliyor muyum?" diye cevap
vermemis miydi? James bütün bunları sadece, Sirius sıkıldıgını söyledi diye baslatmamıs mıydı?
Lupin'in Grimmauld Meyda-nı'nda, Dumbledore'un kendisini James ve Sirius'u kontrol eder
umuduyla sınıf baskanı yaptıgını söyleyisini hatırladı... oysa Düsünseli'nde, öylece oturup
bakmakla yetinmis, olanlara karısmamıstı...
Harry kendine, Lily'nin olaya müdahale ettigini hatırlatıp duruyordu; annesi dogru davranmıstı.
Ama onun James'e bagırırkenki ifadesini hatırlamak, Harry'yi neredeyse öbür seyler kadar rahatsız
ediyordu: Lily besbelli James'ten nefret ediyordu, Harry onların sonunda nasıl olup da
evlendiklerini anlayamıyordu bir türlü. Bir iki kere, James acaba onu zorladı mı, diye bile
düsündü...
Yaklasık bes yıl boyunca, babasını düsünmek onun için hep rahatlık kaynagı, esin kaynagı
olmustu. Birisi ona James'e benzedigini söyledigi zaman, içi gururla dolmustu. Ve simdi... simdi
onun düsüncesi bile içinin buz kesmesine, kendini berbat hissetmesine yetiyordu.
Paskalya tatili ilerledikçe hava daha meltemli, günesli ve sıcak bir hal aldı, ama Harry de, diger
besinci sınıf -ve yedinci sınıf- ögrencileri gibi içeriye tıkılıp kalmıstı, derslerini tekrar ediyor,
boyuna kütüphaneye gidip geliyordu. Harry, keyifsizliginin tek nedeni yaklasan sınavlarmıs gibi
davranıyor, diger Gryffindor'lar da çalısmaktan bezdigi için kimse onun bahanesinden
süphelenmiyordu.
"Harry, sana diyorum, beni duyuyor musun?"
'Ha?'
Page 314
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
840
Dönüp baktı. Rüzgârda fazla kalmıs gibi görünen Ginny Weasley, Harry'nin tek basına oturdugu
kütüphane masasına gelmisti. Bir pazar aksamının geç saatleriydi: Hermione Eski Yazılar7 a
çalısmak için Gryffindor Kulesi'ne gitmisti, Ron'un da Quidditch antrenmanı vardı.
"Aa, selam," dedi Harry, kitaplarını kendine dogru çekerek. "Niye antrenmanda degilsin?"
"Bitti," dedi Ginny. "Ron, Jack Sloper7! hastane kanadına götürmek zorunda kaldı."
"Niye?"
"Eh, pek emin degiliz ama, kendi sopasıyla kendini bayılttı galiba." Derin derin içini çekti. "Zaten...
bir de paket geldi, Umbridge'in yeni çıkardıgı tarama isleminden henüz geçmis."
Masaya kahverengi kâgıda sarılı bir paket koydu; besbelli açılmıs, sonra da özensizce yeniden
paketlenmisti. Üzerinde kırmızı mürekkeple çiziktirilmis bir not vardı, Hogıvarts Yüksek Müfettisi
Tarafından Teftis Edildi ve Uygun Bulundu yazıyordu.
"Annemden Paskalya yumurtası," dedi Ginny. "Sana da bir tane var... al bakalım."
Ona, sekerli kremadan küçük Snitch'lerle süslenmis ve ambalajına bakılırsa içinde bir torba
Fısırdayan Vızvız olan, çikolatadan, güzel bir yumurta verdi. Harry yumurtaya bir an baktı ve sonra
dehsetle, bogazının dügümlendigini fark etti.
Ginny usulca, "yi misin, Harry?" diye sordu.
"Evet, iyiyim," dedi Harry, kısık bir sesle. Bogazmda-ki dügüm ona acı veriyordu. Bir Paskalya
yumurtasının
841
niye böyle hislere kapılmasına yol açtıgını da anlamıyor-du.
"Son zamanlarda moralin bayagı bozuk gibi," diye ısrar etti Ginny. "Bak, eminim ki eger Cho'yla
konusursan..."
"Konusmak istedigim kisi Cho degil," dedi Harry ters ters.
"Kim öyleyse?" diye sordu Ginny.
Harry kimsenin dinlemediginden emin olmak için etrafa baktı. Madam Pince birkaç raf ötedeydi,
kendini kaybetmise benzeyen Hannah Abbott için bir yıgın kitabı damgalıyordu.
"Sirius'la konusmak isterdim," diye mırıldandı. "Ama konusamayacagımı biliyorum."
Canı istediginden degil de sırf is olsun diye Paskalya yumurtasının ambalajını açtı, koca bir parça
kopardı, agzına attı.
"Ee," dedi Ginny yavasça, o da bir parça yumurta aldı, "eger gerçekten Sirius'la konusmak
istiyorsan, bir yolunu buluruz sanıyorum."
"Hadi canım," dedi Harry umutsuz bir sesle, "Umb-ridge sömineleri kontrol edip, bütün
postalarımızı okurken mi?"
"Fred ve George'la birlikte büyümenin söyle bir yanı var," dedi Ginny düsünceli düsünceli,
"yeterince cesaretin varsa, gözüne her sey mümkünmüs gibi görünmeye baslıyor."
Harry ona baktı. Belki de çikolatanın etkisinden -Lu-pin, Ruh Emici'lerle karsılastıktan sonra biraz
çikolata ye-
842
meyi tavsiye ederdi hep- ya da sadece, bir haftadır içinde yanıp duran arzuyu nihayet yüksek sesle
dile getirdigi için, kendini biraz daha umutlu hissediyordu.
"SZ NE YAPTIGINIZI SANIYORSUNUZ ORADA?"
"Tüh," diye fısıldadı Ginny, fırlayıp ayaga kalkarak. "Unuttum -"
Madam Pince hızla onlara dogru geliyordu, kırısık yüzü hiddetle kasılmıstı.
"Kütüphanede çikolata!" diye haykırdı. "Dısarı - dısarı -DISARI!"
Asasını bir hamlede çekti; Harry'nin kitapları, çantası ve mürekkep hokkası, Ginny ile ikisini
kütüphaneden dısarı kovalayıp, onlar kosarlarken defalarca kafalarına vurdu.
*
Sanki yaklasan sınavların önemini vurgulamak istermis gibi, tatilin bitiminden kısa süre önce
Gryffindor Ku-lesi'ndeki masalarda çesitli büyücülük mesleklerine iliskin bir yıgın brosür,
prospektüs ve duyuru belirdi; ilan tahtasına da yeni bir duyuru asıldı:
MESLEK DANISMANLIGI
Page 315
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bütün besinci sınıfların, gelecekteki mesleklerini tartısmak
için yaz sömestrinin ilk haftasında Bina Baskanları ile
kısa bir toplantıya katılmaları gerekmektedir.
Ögrencilerin randevu listesi asagıdadır.
Harry listeye baktı ve pazartesi günü saat iki buçukta Profesör McGonagall'ın odasına beklendigini
gördü. Bu, Kehanet dersinin büyük bölümünü asacak demekti. O ve
843
diger besinci sınıflar, Paskalya tatilinin son hafta sonunun büyük kısmını, incelemeleri için
bırakılmıs meslek bilgilerini okuyarak geçirdiler.
Tatilin son aksamı Ron, "Ben Sifa'yı istemiyorum," dedi. Ön sayfasında St Mungo'nun çapraz
kemik-ve-asa amblemi olan bir prospektüse gömülmüstü. "Burada, F.Y.B.S. düzeyinde ksir,
Bitkibilim, Biçim Degistirme, Tılsım ve Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'dan en az 'Beklenenin
Üstünde' alman gerektigi yazılı. Yani... vay canına... pek de bir sey istemiyorlar, ha?"
"Eh, çok sorumluluk gerektiren bir is ama, degil mi?" dedi Hermione dalgın dalgın. "DEMEK
MUGGLE'LAR-LA LSKLERDE ÇALISMAK STEDGNZ DÜSÜNÜYORSUNUZ" baslıklı, cart pembe
ve turuncu bir prospektüse dalmıstı. "Muggle'larla iliski kurmak için pek fazla nitelige ihtiyacın yok,
anlasılan; tüm istedikleri, Muggle Arastırmaları'nda bir S.B.D.: Coskunuz, sabrınız ve iyi bir mizah
duygusu çok daha önemlil"
Harry acı acı, "Enistemle iliski kurmak için iyi bir mizah duygusundan çok daha fazlası gerekir,"
dedi. "Çabucak egilmen gereken anı kestirebilmek, belki de." Büyücü bankacılıgı konusundaki bir
brosürün yarısına gelmisti. "Dinlesenize sunu: Tehlike düzeyine göre degisen büyük hazine
primleri, seyahat ve macera içeren zorlu bir meslek mi arıyorsunuz? Öyleyse, su sıralarda
yurtdısında heyecan verici fırsatlar için Lanet-Kıncı'ları ise almakta olan Gringotts Büyücülük
Bankasında bir is düsünebilirsiniz... Ama Aritmansi istiyorlar; sen yapabilirsin, Hermione!"
Hermione ilgisizce, "Bankacılık pek bana göre degil,"
844
dedi; simdi de "GÜVENLK FRTLERN EGTMEK ÇN GEREKEN ÖZELLKLERE SAHP MSNZ?"e
gömülmüstü.
"Hey," dedi bir ses Harry'nin kulagına. Arkasına döndü; Fred ve George yanlarına gelmislerdi.
"Ginny bize senin hakkında bir seyler söyledi," dedi Fred, bacaklarını öndeki masaya uzatıp Sihir
Bakanlıgı'nm meslek kitapçıklarından bir kısmını yere düsürerek. "Diyor ki, Sirius'la konusman
gerekiyormus, öyle mi?"
"Ne?" dedi Hermione sertçe; eli "SHRL KAZALAR VE FELAKETLER DARES'NDE SES GETRN"i
almaya uzanmısken yarı yolda dondu kaldı.
"Evet..." dedi Harry, sesine kayıtsız bir ifade vermeye çalısarak, "evet, düsünmüstüm de iyi olur -"
"Saçmalama," dedi Hermione, yerinde dogrulup sanki gözlerine inanamıyormus gibi ona baktı.
"Umbridge eliyle sömineleri yoklayıp baykusların üstünü ararken mi?"
George gerinip gülümseyerek, "Eh, sanırım bir çaresini bulabiliriz," dedi. "Bu aslında basit bir
sasırtma meselesi. Simdi, Paskalya tatilindeki kargasadan bu yana hayli sessiz durdugumuzun
farkındasınız, degil mi?"
"Kendi kendimize dedik ki, tatil döneminde karısıklık yaratmanın ne anlamı var?" diye devam etti
Fred. "Hiç, diye cevap verdik kendi kendimize. Ve elbette, insanların ders tekrarlarını da altüst
etmis olurduk, ki hayatta yapmak istedigimiz son sey budur."
Hermione'ye bakıp tamamen yapmacık bir ciddiyetle küçük bir bas selamı verdi. Hermione onun
düsünceli davranısından hayli afallamıs görünüyordu.
845
"Ama yarından itibaren yine isimize baslıyoruz," diye canlı bir edayla devam etti Fred. "Ve eger
samata çıkara-caksak, niye bir taraftan da Harry'nin Sirius'la konusmasını saglamayalım?"
"Evet, ama yine de," dedi Hermione, kalın kafalı birine çok basit bir seyi açıklarmıs gibi, "diyelim ki
gerçekten bir sasırtmaca yaptınız, Harry nasıl konusacak onunla?"
"Umbridge'in odası," dedi Harry alçak sesle.
Page 316
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
On bes gündür bu konuyu düsünüyordu ve aklına baska hiçbir seçenek gelmemisti. Hem zaten
gözlenmeyen tek söminenin o oldugunu Umbridge kendi söylemisti.
"Sen - aklını - mı - kaçırdın?" dedi Hermione alçak sesle.
Ron, Islah Edilmis Mantar Ticareti hakkındaki pros-pektüsü indirmis, konusmayı ihtiyatlı bir sekilde
izliyordu.
"Sanmam," dedi Harry, omuz silkerek.
"Peki, nasıl gireceksin oraya?"
Harry'nin cevabı hazırdı.
"Sirius'un çakısı," dedi.
"Efendim?"
"Geçen Noel'de Sirius bana, her kilidi açacak bir çakı vermisti," dedi Harry. "Yani, kapısını
büyülemisse ve Aloho-mora ise yaramıyorsa bile, ki bahse girerim büyülemistir -"
Hermione, Ron'a, "Sen bu konuda ne düsünüyorsun?" diye sordu. Harry elinde olmadan,
Grimmauld Meydanı'ndaki o ilk aksam yemeginde Mrs VVeasley'nin kocasına basvurmasını
hatırladı.
"Bilmem," dedi Ron, fikri soruldugu için panige ka-
846
pılmısa benziyordu. "Eger Harry yapmak istiyorsa, ona kalmıs bir sey, degil mi?"
Fred, "Gerçek bir dost ve Weasley gibi konustun," deyip sırtına sert bir saplak indirdi. "Peki
öyleyse. Yarın, hemen derslerden sonra yapmayı düsünüyoruz, çünkü herkes koridorlardayken,
olabilecek en fazla etkiyi saglar -Harry, dogu kanadında bir yerlerde yapacagız ki, odasından çekip
çıkarsın onu - sanırım sana, dur bakayım, yirmi dakika garanti edebiliriz, ha?" dedi, George'a
bakarak.
"Rahatlıkla," dedi George.
"Bu nasıl bir sasırtmacaymıs böyle?" diye sordu Ron.
"Görürsün, küçük kardes," dedi Fred, George'la ikisi kalkarlarken. "Yani, eger yarın saat bes
sularında Yaltak
Gregory'nin koridoruna gelirsen."
*
Harry ertesi sabah erkenden uyandı, neredeyse Sihir Bakanlıgı'ndaki disiplin durusmasının
sabahında oldugu kadar gergin hissediyordu kendini. Onu tedirgin eden sadece Umbridge'in
odasına izinsiz girmek ve Sirius'la konusmak için onun söminesini kullanmak degildi -ki bunlar da
yeterince kötüydü tabii-, bugün aynı zamanda Snape'in odasından atılısından beri onun yakınında
olacagı ilk gündü.
Yatakta bir süre yatıp, onu bekleyen günü düsündükten sonra, çok sessizce kalktı, Neville'in
yatagının yanındaki pencereye yürüdü. Dısarıda gerçekten nefis bir sabah vardı. Gökyüzü açık,
puslu, hareli bir maviydi. Harry tam karsıda, babasının bir zamanlar gölgesinde Snape'e iskence
ettigi heybetli kayın agacım görebiliyordu. Düsünse-
847
li'nde gördüklerini telafi edecek ne söyleyebilirdi Sirius, Harry bunu kestiremiyordu ama, olanları
onun agzından duymayı deli gibi istiyordu; en ufak bir hafifletici öge, babasının davranısına
mazeret olusturacak herhangi bir sey varsa, bilmek istiyordu...
Harry'nin dikkatini bir sey çekti: Yasak Orman'in kıyısında hareket vardı. Gözlerini kısarak günese
dogru baktı ve Hagrid'in agaçların arasından çıktıgını gördü. Topallıyor gibiydi. Harry bakarken
Hagrid sendeleyerek kulübesinin kapısına geldi, içeri girip kayboldu. Harry birkaç dakika süreyle
kulübeyi gözledi. Hagrid bir daha çıkmadı, ama bacadan duman tütmeye basladı, yani Hagrid ates
yakamayacak kadar kötü yaralanmıs olamazdı.
Harry pencereye arkasını döndü, sandıgına gitti ve giyinmeye basladı.
Umbridge'in odasına zorla girmeye kalkacagına göre, gününün huzur içinde geçmesini
beklememisti zaten, ama Hermione'nin onu saat beste yapmayı planladıgı isten caydırma
yolundaki ardı arkası kesilmez çabalarını da hesaba katmamıstı. Hermione, Profesör Binns'in Sihir
Tarihi dersine ilk kez Harry ve Ron kadar ilgisiz kalmıs, Harry'nin büyük bir gayretle kulak arkası
Page 317
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
etmeye çalıstıgı fısıl fısıl bir uyarı seline bogmustu onu.
"... eger seni orada yakalarsa, okuldan atılmakla kalmazsın. Fırtık'la konustugunu da tahmin eder
ve bu sefer sana herhalde Veritaserum içirip sorularını cevaplamaya zorlar..."
"Hermione," dedi Ron alçak ve kızgın bir sesle, "Harry'yi azarlamaktan vazgeçip Binns'i dinleyecek
mi-
848
sin, yoksa kendi notlarımı kendim tutmam mı gerekecek?"
"Tutuver de bir degisiklik olsun, ölmezsin!"
Zindana geldiklerinde Harry de, Ron da Hermione ile konusmuyorlardı. Ama o yılmadı, ikisinin
suskunlugundan yararlanıp dehset verici uyarı selini bir an bile ara vermeden sürdürdü; alçak
sesle, öfkeyle tıslayıp durdugu için, Seamus kazanı sızdırıyor mu diye kontrol etmekle bes
dakikasını ziyan etti.
Bu arada Snape, sanki Harry görünmez biriymis gibi davranma kararı vermisti anlasılan. Harry bu
taktige çok alıskındı tabii, Vernon Eniste'nin çok sevdigi taktiklerden biriydi. Sonuç olarak, daha
beterini bekleyen Harry bu kadarına minnet bile duydu. Aslında, çogu kez sineye çekmek zorunda
kaldıgı kıskırtmalar ve alaycı laflarla kıyaslanacak olursa, Snape'in yeni yaklasımı bir iyilesme
örnegi sayılabilirdi; Harry kendi haline bırakıldıgı zaman bir Canlandırma lacı'nı hayli kolaylıkla
hazırlayabildigin! gördü. Dersin sonunda iksirin bir kısmını bir siseye bosalttı, agzını tıpaladı ve not
verilmek üzere Snape'in masasına götürdü; nihayet bir "B" alabilecegini umut ediyordu.
Tam geriye dönmüstü ki, bir sangırtı duydu. Malfoy bagırarak neseli bir kahkaha attı. Harry hızla
döndü. ksir numunesi yerde yatıyordu ve Snape, yüzünde gaddar bir keyifle onu izliyordu.
"Hoppala," dedi yavasça. "Demek bir sıfır daha, Pot-ter."
Harry konusamayacak kadar kızmıstı. Kazanına dön-
849
dü, bir sise daha doldurup Snape'i not vermeye zorlamayı düsünüyordu ama, dehset içinde,
kazandakilerden artakalanın da yok oldugunu gördü.
"Özür dilerim!" dedi Hermione, ellerini agzına kapatıp. "Gerçekten özür dilerim, Harry. sin bitti
sandım, ben de temizledim!"
Harry cevap veremedi. Zil çalınca hiç arkasına bakmadan çabucak zindandan çıktı. Yemekte de
Hermione yine Umbridge'in odasını kullanma planı konusunda dırdır etmeye baslamasın diye,
kendine Neville ile Seamus arasında bir yer buldu.
Kehanet'e gittiginde morali sıfırdı, bu yüzden de Profesör McGonagall'la meslek randevusunu
unutmustu; Ron ona niye Profesör'ün odasında olmadıgını sorunca hatırladı ancak. Yukarı kata
yıldırım gibi çıktı ve birkaç dakika sonra, solugu kesilmis halde odaya vardı.
"Özür dilerim, Profesör," dedi nefes nefese, kapıyı kapatırken. "Unuttum."
"Önemi yok, Potter," dedi Profesör McGonagall enerjik bir sekilde, ama o konusurken, birisi
köseden burnunu çekti. Harry dönüp baktı.
Profesör Umbridge, dizinde yazı altlıgı, boynunda cicili bicili küçük bir farbaları yaka ve yüzünde
minik, korku uyandıracak kadar hosnut bir gülümseyisle orada oturuyordu.
"Otur, Potter," dedi Profesör McGonagall sadece. Masasının üstünü kaplayan çok sayıda brosürü
karıstırırken hafifçe elleri titredi.
Harry sırtını Umbridge'e dönüp oturdu ve onun tüy
850
kaleminin yazı altlıgı üzerinde cızırdamasını duymuyor-mus gibi davranmak için elinden geleni
yaptı.
"Evet, Potter, bu toplantının amacı meslek konusundaki fikirlerin hakkında konusmak ve altıncı
yedinci sınıfta hangi derslere devam edecegini kararlastırman için sana yardımcı olmak/' dedi
Profesör McGonagall. "Hog-vvarts'tan ayrıldıktan sonra ne yapmak istedigini düsündün mü hiç?"
"Sey-" dedi Harry.
Arkadan gelen cızırdama sesinin dikkatini fena halde dagıttıgını düsünüyordu.
Page 318
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Evet?" diye tesvik etti onu Profesör McGonagall.
"Yani, düsünmüstüm ki, belki Seherbaz olurum," diye mırıldandı Harry.
"Bunun için yüksek notlara ihtiyacın var," dedi Profesör McGonagall; masasındaki yıgının arasından
küçük, koyu renkli bir prospektüsü çıkarıp açtı. "En az bes F.Y.B.S. istiyorlar ve 'Beklenenin
Üstünde'den asagı not kabul etmiyorlar, öyle diyor burada," dedi. "Sonra da Se-herbazlık
bürosunda çetin karakter ve yatkınlık sınavlarından geçmen gerekiyor. Zor bir meslek tercihi,
Potter, sadece en iyileri alıyorlar. Aslında, son üç yılda kimsenin alındıgını sanmıyorum."
Profesör Umbridge bu noktada öyle hafif öksürdü ki, sanki bunu ne kadar sessizce yapabilecegini
deniyordu. Profesör McGonagall duymazlıktan geldi.
"Hangi dersleri alman gerektigini bilmek isteyeceksin herhalde?" diye devam etti, öncekinden daha
yüksek sesle konusarak.
851
"Evet," dedi Harry. "Karanlık Sanatlara Karsı Savunma sanırım, degil mi?"
"Elbette," dedi Profesör McGonagall, kararlı bir sekilde. "Bir tavsiyem de -"
Profesör Umbridge, bu sefer biraz daha duyulur bir sesle yeniden öksürdü. Profesör McGonagall bir
an için gözlerini kapattı, yeniden açtı ve hiçbir sey olmamıs gibi devam etti.
"Biçim Degistirme'yi de tavsiye ederim, çünkü Seher-baz'ların isleri icabı sık sık Biçim
Degistirme'ye ve Aslına Dönme'ye ihtiyaçları olur. Sana simdiden söyleyeyim, Potter, Sıradan
Büyücülük Düzeyi'nde 'Beklenenin Üstünde' ya da daha yüksek not almayan ögrencileri EY.B.S.
sınıfıma kabul etmiyorum. Su anda ortalamanın 'Uygun' oldugu söylenebilir, demek ki devam etme
sansına kavusmak için sınavlardan önce çok sıkı çalısman gerek. Ayrıca Tılsım da yapmalısın, her
zaman yararlıdır. Ve ksir. Evet, Potter, ksir," diye ekledi, belli belirsiz bir gülümsemeyle.
"Zehirler ve panzehirler, Seherbaz'lar için temel konulardır. Ve sunu da söyleyeyim ki, Profesör
Snape S.B.D.'lerin-de 'Olaganüstü'den baska bir sey alan ögrencileri kesinlikle reddediyor, bu
yüzden -"
Profesör Umbridge öncekilerden çok daha belirgin bir sekilde öksürdü.
"Sana bir öksürük pastili vereyim mi, Dolores?" diye sordu Profesör McGonagall ters ters, Profesör
Umbridge'e bakmadan.
"Ah, hayır, çok tesekkür ederim," dedi Umbridge, Harry'nin nefret ettigi o yapmacık gülüsle.
"Acaba mini-
852
cik bir müdahalede bulunabilir miyim diye merak etmistim de, Minerva."
Profesör McGonagall dislerini sıkarak, "Bulunabilirsin eminim," dedi.
"Mr Potter acaba bir Seherbaz için uygun mizaca sahip mi diye merak ediyordum," dedi Profesör
Umbridge, tatlı tatlı.
"Öyle mi?" dedi Profesör McGonagall, azametle. "Dedigim gibi, Potter," diye devam etti, sanki hiç
müdahale olmamıs gibi, "eger bu isteginde ciddiysen, sana Biçim Degistirme ve ksir7ini uygun
düzeye çıkarmak için dikkatini onlar üzerinde toplamanı tavsiye ederim. Profesör Flitwick'in sana
son iki yılda 'Uygun' ile 'Beklenenin Üstünde' arasında notlar verdigini görüyorum, dolayısıyla
Tılsım dersin yeterli görünüyor. Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'ya gelince, notların genelde
yüksek, özellikle Profesör Lupin senin - öksürük pastili istemediginden emin misin, Dolores?"
Az önce en gürültülü öksürügünü sunmus olan Profesör Umbridge, "Yo hayır, sagol, Minerva," diye
yine sahte sahte gülümsedi. "Acaba Harry'nin son Karanlık Sanatlara Karsı Savunma notlan
önünde degil mi diye kaygılandım. Sana verdigimden emindim ama."
"Ne, bu mu?" dedi Profesör McGonagall sesinde bir tiksintiyle, Harry'nin dosyasının yaprakları
arasından bir pembe parsömen tabakası çekerken. Parsömene baktı, kasları hafifçe kalktı, sonra
hiçbir yorum yapmadan onu yeniden dosyaya koydu.
"Evet, diyordum ki, Potter, Profesör Lupin senin bu
853
derse belirgin bir yatkınlıgın oldugunu düsünüyordu ve elbette bir Seherbaz için -"
"Acaba notumu anlamadın mı, Minerva?" diye sordu Profesör Umbridge, seker gibi bir tonla ve
Page 319
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
öksürmeyi unutarak.
"Tabii ki anladım," dedi Profesör McGonagall, disleri öyle bir sıkılmıstı ki kelimeler agzından boguk
boguk çıkıyordu.
"yi de, aklım karıstı... korkarım nasıl olup da Mr Potter'a bos yere umut verdigini anla-"
"Bos umut mu?" dedi Profesör McGonagall, Profesör Umbridge'e bakmayı yine reddederek. "Bütün
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma sınavlarında yüksek notlar aldı -"
"Seni yalancı çıkaracagım için çok üzgünüm ama, Minerva, verdigim pusulada da görecegin gibi,
Harry benim derslerimde çok düsük notlar -"
Profesör McGonagall nihayet Umbridge'e dönüp gözlerinin içine bakarak, "Aslında ne dedigimi
daha açıkça anlatmalıydım," dedi. "Yetkin bir ögretmen tarafından yapılan bütün Karanlık
Sanatlara Karsı Savunma sınavlarında yüksek notlar aldı."
Profesör Umbridge'in gülümsemesi, sanki bir ampul atmıs gibi anında yüzünden silindi.
Sandalyesinde arkaya yaslandı, yazı altlıgında bir sayfa çevirdi ve büyük bir hızla yazmaya
koyuldu, pörtlek gözleri hızla sayfanın üzerinde geziniyordu. Profesör McGonagall tekrar Harry'ye
döndü; ince burun delikleri açılmıstı, gözleri alev alev yanıyordu.
"Soracagın bir sey var mı, Potter?"
854
"Evet," dedi Harry. "Eger yeterince F.Y.B.S.'niz varsa, Bakanlık size ne tür karakter ve yatkınlık
sınavları uyguluyor?"
"Eh, baskı gibi seylere iyi tepki verme yetenegi göstermen gerekir," dedi Profesör McGonagall,
"azimle çalısıp kendini yaptıgın ise adaman da sart, çünkü Seherbaz egitimi üç yıl sürüyor. Bir de,
pratik Savunma'da çok yüksek beceriye sahip olmalısın tabii. Okulu bitirdikten sonra da
çok çalısman gerekecek, bu yüzden de eger hazır degilsen //
"Ayrıca," dedi Umbridge, simdi sesi çok soguktu, "Bakanlık'm Seherbaz olmak için basvuranların
sicillerine baktıgını da göreceksin. Suç sicillerine."
"- Hogwarts'tan sonra daha da fazla sınava girmeye hazır degilsen, gerçekten de baska meslek -"
"Ki bu da gösterir ki, Dumbledore'un bu okula geri dönme sansı ne kadarsa, bu oglanın Seherbaz
olma sansı da o kadar."
"Öyleyse, gayet yüksek bir sans," dedi Profesör McGonagall.
"Potter'ın suç sicili var," dedi Umbridge yüksek sesle.
"Potter bütün suçlamalardan aklandı," dedi McGonagall, daha da yüksek sesle.
Profesör Umbridge ayaga kalktı. Boyu o kadar kısaydı ki, ayaga kalkması durumu pek
degistirmedi, ama ilgili ve yapmacık yüz ifadesi gitmis, yerini onun genis ve sarkık yüzünü tuhaf
bir sekilde tekinsizlestiren büyük bir öfkeye bırakmıstı.
"Potter'ın Seherbaz olmak için zerre kadar sansı yok!"
855
Profesör McGonagall da ayaga kalktı, ama onunki çok etkili oldu; Profesör Umbridge'in tepesinden
bakıyordu.
"Potter," dedi ortalıgı inleten bir sesle, "senin Seher-baz olmana yardım edecegim, hayatta
yapacagım son sey bu olsa bile! Sana her gece ders vermem gerekse de, gereken sonuçları almanı
saglayacagım!"
"Sihir Bakanı, Harry Potter'ı asla ise almaz!" dedi Umbridge, sesi öfkeyle yükselmisti.
"Potter ise girmeye hazır oldugunda, yeni bir Sihir Bakanı basa gelmis olabilir ama!" diye haykırdı
Profesör McGonagall.
"Ahha!" diye feryat etti Profesör Umbridge, güdük parmagını McGonagall'a uzatarak. "Evet! Evet,
evet, evet! Elbette! Bunu istiyorsun, degil mi, Minerva McGonagall? Cornelius Fudge'ın yerine
Albus Dumbledore gelsin istiyorsun! Kendinin de benim yerimde olacagını sanıyorsun, degil mi?
Hem Bakanlık Müstesarı, hem de Müdire olacagını!"
"Saçmalıyorsun," dedi Profesör McGonagall, müthis bir küçümseme edasıyla. "Potter, meslek
danısmanlıgı toplantımız sona erdi."
Harry çantasını omzuna attı ve Profesör Umbridge'e bakmaya cesaret edemeden süratle odadan
çıktı. Onun ve Profesör McGonagall'm bagrısmaya devam ettiklerini tüm koridor boyunca duydu.
Page 320
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Profesör Umbridge, o ögleden sonra Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersine girdiginde, yarıstan
çıkmıs gibi soluk solugaydı hâlâ.
Kitaplarında "Otuz Dördüncü Bölüm, Misillemeden
856
Kaçınma ve Müzakere"yi açtıkları anda, "Umarım yapmayı planladıgın sey üzerine daha fazla
düsünmüssün-dür, Harry," diye fısıldadı Hermione. "Umbridge bugün sahiden de çok keyifsiz
gözüküyor..."
Umbridge arada bir Harry'ye zehir zıkkım bakıslar attı, ama Harry basını hep öne egik tuttu;
gözünü Savunma Sihri Kuramı'na dikip dalgın dalgın bakarak düsündü...
Profesör McGonagall'ın ona kefil olmasının üstünden henüz birkaç saat geçmisken Profesör
Umbridge'in odasında yakalanırsa, McGonagall'ın nasıl bir tepki verecegini hayal edebiliyordu...
kalkıp Gryffindor Kulesi'ne gitmesini ve Düsünseli'nde tanık oldugu sahne hakkında Sirius'a bir
seyler sorma umudunu yaz tatiline bırakmasını engelleyecek bir sey de yoktu... bu mantıklı
davranıs biçimini düsünmenin, midesine kursun gibi bir agırlık düstügü hissi uyandırmasını
saymazsa yani... sonra, Fred ve George ne olacaktı, sasırtmacalarını planlamıslardı bile; ayrıca bir
de okul çantasında, babasının eski Görünmezlik Pelerini'nin yanında duran, Sirius'un ona verdigi
çakı vardı tabii.
Ama su da vardı ki, eger yakalanırsa...
"Dumbledore seni okulda tutmak için kendini feda etti, Harry!" diye fısıldadı Hermione, yüzünü
Umbridge'den saklamak için kitabını kaldırarak. "Eger bugün atıhrsan, hepsi bosa gitmis olacak!"
Planı bir yana bırakabilir, babasının yirmi yılı askın süre önce, bir yaz günü neler yaptıgının
anısıyla yasamayı ögrenebilirdi...
Ama sonra Sirius'u yukarıda, Gryffindor ortak salonundaki söminenin içinde hatırladı...
857
Sandıgım kadar da babanın oglu degilmissin... tehlikesi bu isi James için daha da eglenceli hale
getirirdi...
Ama artık babasının oglu olmak istiyor muydu bakalım?
Ders sonu zili çalınca, Hermione ıstıraplı bir sesle, "Harry, yapma, n'olur yapma!" dedi.
Harry cevap vermedi; ne yapacagını bilmiyordu.
Ron ise fikir ygt da nasihat vermemeye kararlı görünüyordu; Harry'ye bakmıyordu, ama Hermione
Harry'yi caydıracak bir seyler daha söylemek için agzını açınca, Ron alçak sesle, "Bırak artık, olur
mu?" dedi. "Kendi kararını kendi versin."
Sınıftan çıkarken Harry'nin kalbi güm güm atıyordu. Dısarıdaki koridorun yarısına gelmisti ki,
uzakta bir yerde bir sasırtmacanın habercisi olan sesler duydu. Yukarılarda bir yerden çıglıklar ve
feryatlar yükseliyordu; Harry'nin her yanında, sınıflardan çıkan insanlar durmus, korkuyla tavana
bakıyorlardı -
Umbridge, kısa bacaklarının onu tasıyabilecegi kadar süratle sınıfından fırladı. Asasını çıkararak
hızla ters yönde ilerledi: ya simdi ya hiç.
"Harry - lütfen!" diye yalvardı Hermione cılız bir sesle.
Ama Harry kararını vermisti. Çantasını omzuna iyice yerlestirdi, dogu kanadında ne gibi bir faaliyet
oldugunu görmek için telasla ters yöne dogru giden ögrencilerin arasından sıyrılarak kosmaya
basladı.
Umbridge'in odasının koridoruna geldiginde, koridoru bombos buldu. Kendisine bakmak için
migferi gıcırdayarak dönen koca bir zırhın arkasına kostu, çantasını çe-
858
kip açtı, Sirius'un çakısını çıkardı ve Görünmezlik Peleri-ni'ni çekti. Sonra yavasça ve dikkatle,
zırhın arkasından çıkıp Umbridge'ın kapısına gelene kadar koridor boyunca ilerledi.
Sihirli çakının agzını kapının çevresindeki aralıga soktu, yavasça yukarı asagı hareket ettirdi, sonra
da geri çekti. Küçük bir klik sesi duyuldu ve kapı savrulup açıldı. Egilerek odaya girdi, kapıyı
hemen ardından kapatıp etrafa baktı.
El konmus süpürgelerin üstündeki duvar tabaklarında hâlâ hoplayıp zıplayan korkunç kedi
yavruları dısında, odada hiçbir sey hareket etmiyordu.
Page 321
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry, Pelerin'ini çıkardı ve, sömineye yürüyerek, aradıgını birkaç saniye içinde buldu: küçük bir
kutu parıl parıl Uçuç tozu.
Bos ızgaranın önüne çömeldi, elleri titriyordu. Bunu daha önce hiç yapmamıstı, ama nasıl olacagını
bildigini düsünüyordu. Basını sömineye sokarak koca bir tutam toz aldı ve altındaki itinayla
dizilmis kütüklerin üstüne serpti. Bir anda patlayarak zümrüt yesili alevlere dönüstüler.
Harry, yüksek sesle ve açıkça, "Grimmauld Meydanı, on iki numara!" dedi.
Yasadıgı en tuhaf hislerden biriydi. Uçuç tozuyla daha önce de seyahat etmisti elbette, ama o
seferinde ülke boyunca uzanan büyücü sömineleri agının alevleri arasında döne döne gezinen,
bütün bedeniydi. Bu sefer ise, dizleri Umbridge'in odasının soguk dösemesi üzerinde sabit kalırken,
sadece bası zümrüt alevlerin içinden fırlayıp gitti...
Ve sonra, basladıgı hızla, dönme sona erdi. Midesi bu-
859
lanan ve kendini, sanki basına son derece sıcak tutan bir atkı geçirilmis gibi hisseden Harry,
gözlerini açtıgında mutfak söminesinden, bir adamın bir parsömeni inceledigi uzun tahta masaya
bakıyordu.
"Sirius?"
Adam zıpladı ve dönüp baktı. Sirius degildi, Lupin'di.
"Harry!" dedi, sok geçirmis gibi. "Sen ne - ne oldu, her sey yolunda mı?"
"Evet," dedi Harry. "Dedim ki acaba - yani sey - Siri-us'la bir sohbet edeyim dedim."
"Dur çagırayım," dedi Lupin, hâlâ saskın halde, ayaga kalktı. "Yukarı, Kreacher'a bakmaya gitti,
yine tavan arasında saklanıyor anlasılan..."
Ve Harry, Lupin'in hızla mutfaktan çıktıgını gördü. Simdi bakacak sadece iskemle ve masa
bacakları kalmıstı. Sirius'un, sömineden konusmanın ne kadar rahatsızlık verici oldugundan niye
söz etmedigini merak etti; dizleri, uzun süredir Umbridge'in sert tas dösemesine çömelmeye acıyla
itiraz ediyordu.
Lupin kısa süre sonra hemen ardında Sirius'la geri döndü.
"Ne oldu?" dedi Sirius telasla, uzun siyah saçlarını gözlerinden çekti ve Harry'yle aynı hizaya
gelmek için söminenin önünde yere çöktü. Lupin de çömeldi, çok kaygılı görünüyordu. "yi misin?
Yardıma mı ihtiyacın var?"
"Hayır," dedi Harry, "öyle bir sey degil... ben sadece konusmak istedim... babam hakkında."
Sirius ile Lupin büyük bir hayretle bakıstılar, ama Harry'nin kendini münasebetsizlik ediyor gibi
hissedecek
860
ya da mahcup olacak vakti yoktu; dizleri her saniye daha fazla acıyordu ve sasırtmacanın
baslamasından bu yana bes dakikanın geçtigini tahmin ediyordu; George ona yalnızca yirmi dakika
garanti etmisti. Bu yüzden hemen Düsünseli'nde gördüklerini anlatmaya basladı.
Bitirdiginde, bir an için ne Sirius konustu, ne Lupin. Sonra Lupin yavasça, "Babanı orada
gördüklerinle yargılamanı istemem, Harry," dedi. "Sadece on bes yasındaydı -"
"Ben de on bes yasındayım!" dedi Harry hararetle.
"Bak, Harry," dedi Sirius yatıstırıcı bir edayla. "James ve Snape daha ilk karsılastıkları andan
itibaren birbirlerinden nefret ettiler, öyle bir seydi iste, bunu anlayabili-yorsun, degil mi? Bence
James, Snape'in olmak istedigi her seydi - popülerdi, iyi Quidditch oynuyordu - hemen hemen her
seyde iyiydi. Snape ise burnuna kadar Karanlık Sanatlar7 a batmıs, küçük, acayip bir yaratıktı ve
James -sana nasıl görünmüs olursa olsun, Harry- Karanlık Sa-natla/dan hep nefret etmistir."
"Evet," dedi Harry, "ama Snape'e hiçbir neden yokken öylesine saldırdı, sadece - sey, sadece sen
canının sıkıldıgını söyledigin için," diye bitirdi, sesinde hafiften özür dileyen bir ton vardı.
"Bununla iftihar etmiyorum," dedi Sirius hemen.
Lupin göz ucuyla Sirius'a baktı, sonra, "Bak, Harry," dedi, "anlaman gereken su: Babanla Sirius
okulda yaptıkları her seyde iyiydiler - herkes onların süperden de öte oldugunu düsünüyordu -
bazen biraz havaya girmislerse eger -"
"Bazen kendini begenmis küçük aptallar gibi davran-dıysak, demek istiyorsun," dedi Sirius.
Page 322
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
861
Lupin gülümsedi.
"Saçını dagıtıp duruyordu," dedi Harry acılı bir sesle.
Sirius ve Lupin güldüler.
Sirius sefkatle, "Bunu yaptıgını unutmusum," dedi.
"Snitch'le de oynuyor muydu?" dedi Lupin hevesle.
"Evet," dedi Harry; Sirius ve Lupin geçmisi yâd edip sevinçle gülümserken, hiçbir sey anlamadan
onları izliyordu. "Eh... bana biraz budalaymıs gibi geldi."
"Elbette biraz budalaydı!" dedi Sirius arka çıkarcasına, "hepimiz budalaydık! Eh - Aylak pek
sayılmaz," dedi adil bir tavırla, Lupin'e bakarak.
Ama Lupin basını iki yana salladı. "Size Snape'le ugrasmayın dedim mi? Size hiç çizmeyi astıgınızı
söyleme cesaretini bulabildim mi?"
"Evet de," dedi Sirius, "bazen kendimizden utanmamıza yol açardın... bu da bir seydir yani..."
"Ve," dedi Harry azimle, burada olduguna göre aklına takılan her seyi söylemeye kararlıydı, "gölün
kıyısındaki kızlara bakıp duruyordu, onu seyrediyorlardır umuduyla!"
"Ee, dogru, Lily etraftayken hep budalaca davranırdı," dedi Sirius, omuz silkerek. "Onun yanına
yaklasınca gösteris yapmaktan kendini alıkoyamazdı."
"Annem nasıl oldu da evlendi onunla?" diye sordu Harry perperisan. "Ondan nefret ediyordu!"
"Yoo, etmiyordu," dedi Sirius.
"Yedinci sınıftayken onunla çıkmaya basladı," dedi Lupin.
"James'in havası biraz indikten sonra," dedi Sirius.
862
^
"Ve insanlara sırf eglence olsun diye ugursuzluk büyüsü yapmaktan vazgeçince," dedi Lupin.
"Snape'e bile mi?" dedi Harry.
"Eh," dedi Lupin agır agır, "Snape özel bir durumdu. Yani, James'e lanet yapmak için en ufak
fırsatı kaçırmazdı; James'in de bu durumu öyle eli kolu baglı hazmetmesini bekleyemezdin, degil
mi?"
"Annem buna razı mıydı yani?"
"Pek haberi yoktu, dogrusunu istersen," dedi Sirius. "Ne da olsa, James onunla çıktıgı zaman
Snape'i de yanına alıp onun önünde ugursuzluk büyüsü yapmıyordu, degil mi?"
Sirius, hâlâ ikna olmamıs görünen Harry'yi kaslarını çatarak süzdü.
"Bak," dedi, "baban hayattaki en iyi arkadasımdı ve iyi bir insandı. Birçok kisi on bes yasında
budaladır. Büyüyünce düzeldi."
"Peki, tamam," dedi Harry sıkıntıyla. "Snape'e acıyacagımı hiç düsünmemistim."
"Simdi söyledin de," dedi Lupin, kaslarının arasında ince bir çizgi belirmisti, "senin bütün bunları
gördügünü anlayınca Snape ne tepki gösterdi?"
"Bana bir daha asla Zihinbend ögretmeyecegini söyledi," dedi Harry kayıtsızca. "Aman, sanki ben
de çok büyük hayal kırıklıgına -"
"Ne dedi, ne dedi?" diye haykırdı Sirius. Harry yerinden sıçradı ve agız dolusu kül yuttu.
"Ciddi misin, Harry?" dedi Lupin hemen. "Sana ders vermeyi kesti mi?"
863
"Evet," dedi Harry, asırı buldugu bu tepkiye hayret etmisti. "Ama mesele yok, ben aldırmıyorum,
aslında bayagı rahat -"
"Ben simdi oraya gelip Snape'e iki çift laf ediyorum!" dedi Sirius siddetle. Gerçekten de
dogrulmaya hamle etti, ama Lupin onu tuttugu gibi asagı çekti.
"Eger Snape'le biri konusacaksa, o da benim!" dedi kararlı bir sekilde. "Ama Harry, her seyden
önce sen dogruca Snape'e git ve ona, ders vermeyi hiçbir sekilde kesemeyecegini söyle -
Dumbledore duyunca -"
"Söyleyemem, beni öldürür!" dedi Harry, kızgınlıkla. "Düsünseli'nden çıktıgımızda onu görmediniz
siz."
Lupin sertçe, "Harry, senin Zihinbend ögrenmenden önemli hiçbir sey yok!" dedi. "Anlıyor musun?
Page 323
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Hiçbir sey!"
"Tamam, tamam," dedi Harry, adamakıllı sasırmıs, üstelik kızmıstı da. "Ben... ben ona bir seyler
söylemeye çalısırım... ama sanmam ki -"
Sustu. Uzaktan ayak sesleri duymustu.
"Kreacher merdivenden mi iniyor?"
"Hayır," dedi Sirius, dönüp arkaya bakarak. "Senin tarafında biri olmalı."
Harry'nin kalbi duracaktı sanki.
"Gitsem iyi olur!" dedi telasla ve basını Grimmauld Meydanı söminesinden geri çekti. Bir an bası
omuzlarının üstünde dönüyormus gibi oldu, sonra kendini Umbrid-ge'in söminesinin önünde,
zümrüt yesili alevlerin zayıflayıp sönüsünü izler buldu, kafası yerli yerindeydi.
Hemen oda kapısının dısında hırıltılı bir sesin, "Ça-
864
bük, çabuk!" diye mırıldandıgını duydu. "Aah, açık bırakmıs -"
Harry, Görünmezlik Pelerini'nin üzerine atladı, onu üstüne çekmeyi ancak becerebilmisti ki, Filch
odaya paldır küldür daldı. Bir seye pek memnun olmus görünüyordu, odayı geçip de Umbridge'in
masasının bir çekmecesini açıp içindeki kâgıtları karıstırırken, kendi kendine hummalı bir sekilde
konusuyordu.
"Kırbaçlama Onayı... Kırbaçlama Onayı... nihayet yapabilecegim iste... kendileri kasındı yıllardır..."
Bir parsömen çıkardı, öptü, sonra da gögsüne bastırdı. Ayagını sürüyerek aceleyle kapıdan çıkıp
gitti.
Harry ayaga fırladı, çantası yanında mı diye baktıktan ve Görünmezlik Pelerini'nin onu tamamen
örttügüne emin olduktan sonra kapıyı hızla açtı, Filch'in ardından telasla dısarı fırladı; Filch,
aksaya aksaya, ama Harry'nin daha önce görmedigi bir hızla yürüyordu.
Harry, Umbridge'in odasının bir alt katında yemden görünür hale gelmenin güvenli olacagını
düsündü. Pele-rin'i çıkardı, çantasına tıktı ve çabuk çabuk ilerledi. Giris Salonu'ndan çıglıklar
yükseliyordu, hayli hareket vardı. Mermer merdivenden asagı kostu ve neredeyse bütün okulun
orada toplanmıs oldugunu gördü.
Tıpkı Trelawney'nin kovuldugu gece gibiydi. Ögrenciler, büyük bir çember olusturacak sekilde
duvarların önünde duruyorlardı (Harry kimilerinin üstünün, Koka-nözsu'ya çok benzeyen bir
maddeyle kaplı oldugunu gördü); ögretmenlerle hayaletler de oradaydı. Seyircilerin arasında,
kendilerinden pek hosnut görünen Teftis Man-
865
gası özellikle göze çarpıyordu. Yukarıda süzülen Peeves asagı dogru, Salon'un ortasında duran ve
kesinlikle az önce kapana kıstırılmısa benzeyen Fred ile George'a bakıyordu.
"Demek öyle!" dedi Umbridge, muzaffer bir edayla. Harry onun hemen birkaç basamak önünde
durdugunu fark etti, Umbridge bir kez daha avına tepeden asagı bakıyordu. "Demek bir okul
koridorunu bataklıga çevirmeyi eglenceli buluyorsunuz, öyle mi?"
"Evet, hayli eglenceli," dedi Fred, en ufak korku belirtisi göstermeksizin ona bakarak.
Mutluluktan aglamak üzere olan Filch, onu bunu dir-sekleyerek Umbridge'e yaklastı.
"Form bende, Müdire Hanım," dedi boguk bir sesle, Harry'nin az önce çekmeceden aldıgını gördügü
parsömeni salladı. "Form bende, kırbaçlar da bekliyor... n'olur, n'olur bırakın da yapayım..."
"Çok iyi, Argus," dedi Umbridge. "Siz ikiniz," diye devam etti, asagı, Fred ve George'a bakarak,
"benim okulumda kural çigneyenlere ne yapıldıgını göreceksiniz simdi."
"Biliyor musun?" dedi Fred. "Hiç sanmıyorum."
kizine döndü.
"George," dedi Fred, "bence bütün günü egitimle geçirecek yası geçtik artık."
"Evet, benim de içimde öyle bir his var," dedi George, önemsemeden.
"Artık yeteneklerimizi gerçek dünyada sınama vakti geldi, ne dersin?" diye sordu Fred.
866
"Kesinlikle," dedi George.
Page 324
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ve daha Umbridge tek kelime edemeden, asalarını kaldırıp bir agızdan bagırdılar:
"Accio süpürgeler!"
Harry uzaklarda bir yerde bir gümbürtü duydu. Sol tarafına baktı ve tam vaktinde kafasını egdi.
Fred ve George'un süpürgeleri, bir tanesi Umbridge'in onları duvara bagladıgı agır zinciri ve demir
çiviyi hâlâ pesinde sürükleyerek, koridordan sahiplerine dogru son hızla geliyorlardı; sola
döndüler, merdivenlerden asagı hızla indiler ve ikizlerin önünde pat diye durdular; zincir, tas
döseli zeminde gürültüyle smgırdadı.
"Görüsmeyiz," dedi Fred Profesör Umbridge'e, bacagını süpürgesinin üzerinden atarak.
"Evet, zahmet edip de arayı açmamaya kalkma," dedi George, kendi süpürgesine bindi.
Fred, toplanmıs ögrencilere, suskun ama dikkatli kalabalıga baktı.
"Eger yukarıda sergilenen türden bir Portatif Bataklık almak isteyeniniz olursa, Diagon Yolu,
doksan üç numaraya gelin - VVeasley Büyücü Sakaları," dedi yüksek sesle. "Yeni mekânımız!"
"Ürünlerimizi bu ihtiyar yarasadan kurtulmak için kullanmaya yemin eden Hogwarts ögrencilerine
özel indirim var," diye ekledi George, parmagıyla Profesör Umb-ridge'i isaret ederek.
"DURDURUN ONLARI!" diye feryat etti Umbridge, ama artık çok geçti. Teftis Mangası çemberi
daraltırken, Fred ve George hızla havalanıp bes metre yüksege çıktılar,
867
demir çivi altlarında tehlikeli bir sekilde sallanıyordu. Fred salonun öbür yanına, kalabalıgın
üstünde onunla aynı hizada süzülen hortlaga baktı.
"Bizim için onun canına oku, Peeves."
Ve Harry'nin daha önce hiçbir ögrenciden emir aldıgını görmedigi Peeves, canlı sapkasını basından
çıkardı; Fred ile George asagıdaki ögrencilerin coskulu alkısı esliginde dönüp açık ön kapıdan
görkemli günbatımına dogru hızla giderken, onlara selam durdu.
868
OTUZUNCU BÖLÜM
Grawp
Sonraki birkaç gün boyunca Fred ile George'un özgürlüge kaçısının hikâyesi öyle sık anlatıldı ki,
Harry çok geçmeden bunun bir Hogwarts efsanesi haline gelecegini anladı; aradan bir hafta
geçtiginde, neredeyse görgü tanıkları bile ikizlerin kapıdan dısarı uçup gitmeden önce Umbridge'in
üzerine dalısa geçip Tezekbombası yagdırdıgını gördüklerine inanmaya baslamıslardı.
Ayrılmalarının hemen ardından, herkes onları taklit etmeyi diline dolamıstı. Harry'nin kulagına sık
sık, "Cidden, bazı günler süpürgeme atlayıp buradan gidesim geliyor," ya da, "Böyle bir derse daha
girersem, her an bir VVeasley çekebilirim," gibi sözler çalınıyordu.
Fred ve George kimsenin onları kısa sürede unutmamasını saglayacak seyler yapmıslardı. Bir kere,
dogu kanadının besinci katındaki koridoru hâlâ bastan basa kaplayan bataklıgın nasıl kaldırılacagı
hakkında hiçbir sey söylememislerdi. Umbridge ve Filch'in bataklıgı yok etmek için çesitli
yöntemler denedigi görülmüstü, hepsinde de basarısız olmuslardı. Sonunda, bölge iple çevrildi ve
869
Filch'e de, hınçla dislerini sıkarak, ögrencileri sudan geçirip sınıflarına götürme görevi düstü.
Harry, McGonagall ve Flitwick gibi ögretmenlerin isteseler bataklıgı anında yok edebileceginden
emindi, ama tıpkı Fred ile George'un Simsek Vız-pat'ları olayında oldugu gibi, bir kenarda durup
Umbridge'in bu sorunla cebellesmesini izlemeyi tercih ediyor gibiydiler.
Bir de Umbridge'in odasının kapısında, Fred ile George'un Silsüpür'lerinin sahiplerine ulasmak için
açtıkları iki tane kocaman süpürge biçimi delik vardı tabii. Filch yeni bir kapı taktı ve Harry'nin
Atesoku'nu alıp zindanlarda bir yere koydu; rivayete göre, Umbridge silahlı bir ifriti süpürgenin
basına nöbetçi dikmisti. Ancak sorunları bununla sınırlı degildi.
Fred ve George'un örneginden ilham alan birçok ögrenci, bos kalan Basabela Müdürler makamına
Page 325
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kurulmak için birbiriyle yarısıyordu. Yeni takılan kapıya ragmen, biri Umbridge'in odasına kıllı
burunlu bir Burnuk sokmayı basarmıs, Burnuk da parlak nesneler bulma hevesiyle derhal odayı
darmaduman etmis ve Umbridge içeri girdiginde onun üzerine atlayıp güdük parmaklarındaki
yüzükleri kemirmeye çalısmıstı. Koridorlara öyle sık Tezekbomba-sı ve Pis Kokulu Topak atılıyordu
ki, ögrencilerin dersten çıkmadan önce kendilerine Kabarcık-Kafa Büyüsü yapması âdet haline
gelmisti; bu sayede biraz temiz hava soluya-biliyorlarsa da, kafalarına balık kavanozu geçirmis
gibi tuhaf bir görünüme bürünüyorlardı.
Filch, elinde hazır tuttugu bir kamçıyla koridorlarda sinsi sinsi dolasıyor, bu vicdansızları
yakalamak için ya-
870
nıp tutusuyordu. Sorun suydu ki, sayıları çok fazla oldugundan hangi birinin pesine düsecegini
bilemiyordu. Teftis Mangası ona yardım etmeye çalısıyordu, ama üyelerinin basına garip seyler
geliyordu sürekli. Slytherin Quid-ditch takımından VVarrington, mısır gevrekleriyle kaplıymıs gibi
görünmesine yol açan dehsetengiz bir deri sorunuyla hastane kanadına kapagı atmıstı; Pansy
Parkinson ise, çatalboynuzları çıktıgından ertesi günkü bütün dersleri kaçırmıs, Hermione
sevinçten dört köse olmustu.
Bu arada, Fred ve George'un Hogwarts'tan ayrılmadan önce kaç tane Kaytartan Çerezkutusu
satmayı basardıgı da ortaya çıkmıstı. Umbridge sınıfa adım atar atmaz, içerideki ögrenciler
bayılmaya, kusmaya, tehlikeli bir sekilde ateslenmeye basladı, burun deliklerinden kan bosandı.
Öfke ve çaresizlik içinde çıglık çıglıga bagıran Umbridge, bu gizemli belirtilerin izini sürüp
kaynagına ulasmaya çalıstı, ama ögrenciler inatla "Umbridge-it"e yakalandıklarını söylüyorlardı.
Umbridge üst üste dört sınıfı cezaya bırakıp sırlarını ögrenemeyince, pes etmek ve bayılan,
terleyen, kusan, bir yerleri kanayan ögrencilerin sınıftan akın akın çıkmalarına izin vermek zorunda
kaldı.
Ama Çerezkutusu sahipleri bile, Fred'in veda sözleri yüregine islemise benzeyen kaos ustası
Peeves'le boy öl-çüsemezdi. Deli gibi kıs kıs gülerek okulda bir oraya bir buraya uçuyor, masaları
ters çeviriyor, karatahtaların içinden fırlıyor, heykelleri ve vazoları deviriyordu; onun tarafından iki
kez bir zırhın içine kapatılan Mrs Norris, hademe öfkeden köpürmüs halde gelip onu kurtarmcaya
kadar ciyak ciyak miyavladı. Peeves fenerleri kırıyor, mum-
871
lan üflüyor, yanan mesaleleri çıglık çıglıga bagıran ögrencilerin kafalarının üzerinde atıp tutuyor,
itinayla üst üste konmus parsömenlerin atese ya da pencereden asagı düsmesine neden oluyordu;
tuvaletlerdeki bütün muslukları sökerek ikinci kata su bastırttı, kahvaltı sırasında Büyük Salon'un
ortasına içi tarantula dolu bir torba attı. Canı biraz mola vermek istedigindeyse, saatlerce
Umbridge'in pesinden süzülüyor ve o ne zaman konussa, dilini dudaklarının arasından çıkarıp
kuvvetle üflüyordu.
Filch dısında okuldaki hiçbir görevli, Umbridge'e yardım etmek için kılını kıpırdatmıyordu. Hatta,
Fred ve George'un gidisinden bir hafta sonra Harry, o sırada kararlı bir sekilde kristal bir avizeyi
gevsetmekle mesgul olan Peeves'in yanından geçen Profesör McGona-gall'ın çaktırmadan, "Öbür
tarafa dogru açılıyor," dedigini duyduguna yemin edebilirdi.
Bütün bunların üzerine bir de, Montague tuvalette misafir oldugu sürenin etkilerinden hâlâ
kurtulamamıstı; sürekli saskındı, nerede oldugunu bilmiyor gibi bir hali vardı. Bir salı sabahı
annesiyle babası, yüzlerinde son derece kızgın bir ifadeyle ön kapıya dogru yürürken görüldüler.
"Bir sey söylesek mi?" dedi Hermione endiseli bir sesle. Mr ve Mrs Montague'nün içeri girisini
izlemek için yanagını Tılsım sınıfının penceresine dayamıstı. "Yani ona olanlar hakkında? Belki
Madam Pomfrey'nin onu tedavi etmesine bir katkısı olur diye?"
"Tabii ki hayır, iyilesir nasılsa," dedi Ron umursamazca.
872
"Neyse, Umbridge'in basına biraz daha dert açılmıs oluyor bari, degil mi?" dedi Harry memnun bir
sesle.
Harry ve Ron, büyülemeleri gereken çay fincanlarına asalanyla dokundular. Harry'ninkinden dört
Page 326
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bacak çıktı, ama sıranın üstüne erisemeyecek kadar kısa olduklarından havada bosuna
debelenmeye basladılar. Ron'unkin-den çıkan dört bacak ise çok ince, çöp gibi bacaklardı, güç bela
ayaga kalkıp birkaç saniye titredikten sonra sıranın üstüne kapaklandılar, fincan da kırılıp ikiye
ayrıldı.
"Reparo," dedi Hermione hemen, asasının bir hareketiyle Ron'un fincanını onararak. "yi güzel de,
ya Monta-gue kalıcı bir zarar gördüyse?"
"Kimin umrunda ki?" dedi Ron sinirli sinirli. Fincanı yeniden ayaga kalktı, sarhos gibiydi, dizleri
fena halde titriyordu. "O zaman Montague de Gryffindor'dan o puanlan almasaydı, degil mi? Biri
için tasalanmak istiyorsan, benim için tasalan, Hermione!"
"Senin için mi?" dedi Hermione, beyaz-mavi desenli dört saglam bacagının üzerinde mutlu mutlu
tüymekte olan çay fincanını yakalayıp yeniden önüne koyarak. "Niye senin için tasalanacakmısım
ki?"
"Annemin bir sonraki mektubu er geç Umbridge'in tarama isleminden geçecek," dedi Ron acı acı,
cılız bacakları üzerinde kendini tasımaya çalısan fincanını destekleyerek, "iste o zaman basım ciddi
belaya girecek. Bir Çıgırtkan daha gönderirse hiç sasırmam."
"Ama -"
"Fred'le George'un gitmesi benim üstüme kalacak, gör bak," dedi Ron ümitsizce. "Onların
gitmesine engel
873
olmalıydın, diyecek, süpürgelerinin arkasından tutup asıl-saydın, falan diyecek... evet, tamamen
benim üstüme kalacak."
"Eh, öyle derse, çok büyük haksızlık olur, elinden hiçbir sey gelmezdi! Ama eminim demez, yani,
eger gerçekten Diagon Yolu'nda bir yerleri varsa, bunu çok uzun zamandır planlıyorlardı
demektir."
"Evet, o da ayrı bir mesele, nasıl yer buldular acaba?" dedi Ron. Asasıyla çay fincanına öyle sert
vurdu ki, fincan hemen önünde yine yere kapaklanıp debelenmeye basladı. "Bu iste bir bit yenigi
var sanki, degil mi? Diagon Yolu'nda bir yer tutabilmek için yıgınla Galleon'a ihtiyaçları var.
Annem, onca altını bulmak için ne isler çevirdiklerini bilmek isteyecektir."
"Evet, benim de kafama takıldı," dedi Hermione. Çay fincanı Harry'ninkinin etrafında kosarak
küçük düzgün çemberler çiziyor, Harry'ninkinin güdük bacakları ise hâlâ sıraya uzanamıyordu.
"Acaba Mundungus onları çalıntı mal satmaya ya da kötü bir sey yapmaya mı ikna etti diyordum."
"Etmedi," diye kestirip attı Harry.
"Nereden biliyorsun?" dediler Ron ve Hermione bir agızdan.
"Çünkü -" Harry tereddüt etti, ama sonunda itiraf etme vakti gelmisti anlasılan. Birileri Fred ile
George'un suç isledigini sanacaklarsa, artık sessiz kalmanın ise yarar tarafı yoktu. "Çünkü altını
benden aldılar. Haziranda onlara Üçbüyücü Turnuvası'ndan kazandıgım ödülü verdim."
Sokun yarattıgı bir sessizlik oldu, sonra Hermione'nin
874
fincanı masanın kenarına kadar kosarak yere düstü ve parçalara ayrıldı.
"Ah, Harry, vermis olamazsınl" dedi Hermione.
"Evet, verdim," dedi Harry dik dik. "Pisman da degilim. Altına ihtiyacım yoktu, onlar da saka
dükkânı isletmede çok basarılı olacaklar."
"Ama bu harika!" dedi Ron heyecanla. "Hepsi senin suçun, Harry - annem beni hiç suçlayamaz
artık! Ona söyleyebilir miyim?"
"Evet, sanırım söylesen iyi olur," dedi Harry cansız bir sesle, "hele onların çalıntı kazan falan
aldıgını düsünüyorsa..."
Hermione dersin geri kalanı boyunca bir sey demedi, ama Harry'nin içinde onun kendine uzun süre
hâkim olamayacagına dair ciddi bir süphe vardı. Ve tabii ki, teneffüs için satodan çıkmıs, cılız
mayıs günesinde duruyorlardı ki, Hermione Harry'ye boncuk boncuk bakıp kararlı bir edayla agzını
açtı.
Page 327
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry o daha lafa baslamadan sözünü kesti.
"Hiç basımın etini yeme, olmus bitmis artık," dedi katı bir sesle. "Fred'le George altını aldılar -
anlasılan, bayagı bir kısmını da harcamıslar - geri alamam, almak da istemiyorum zaten. O yüzden
hiç nefesini tüketme, Hermione."
"Fred ve George'la ilgili bir sey demeyecektim ki!" dedi Hermione kırgın bir sesle.
Ron zerre kadar inanmadıgını gösterircesine "hıh" dedi, Hermione de ona çok kötü bir bakıs attı.
"Söylemeyecektim iste!" dedi kızgın kızgın. "Aslına
875
bakarsan, Harry'ye, ne zaman Snape'e gidip Zihinbend derslerine devam etmenizi isteyeceksin,
diye soracaktım!"
Harry'nin yüregi karardı. Fred ile George'un dramatik ayrılısı konusunu tükettikten sonra -ki
saatlerce sürmüstü-Ron ve Hermione, Sirius'u sormuslardı. Harry onlara Siri-us'la neden
konusmak istedigini söylemediginden, ne anlatacagına karar vermekte zorlanmıstı; sonunda da,
gerçege uygun bir sekilde, Sirius'un ondan Zihinbend derslerine devam etmesini istedigini
söylemisti. O andan beri de bunu söyledigine pismandı; Hermione isin ucunu bırakmıyor, Harry'nin
en beklemedigi anlarda bu konuyu açıyordu.
"Artık garip rüyalar görmedigim söyleme bana," dedi Hermione. "Ron söyledi, dün gece uykunda
yine sayıklı-yormussun."
Harry, Ron'a hısımla baktı, Ron da utanmıs gibi görünme nezaketini gösterdi en azından.
"Sadece bir parçacık sayıklıyordun," diye mırıldandı özür dilercesine. " 'Birazcık daha ileri' gibi bir
sey diyordun."
"Rüyamda sizin Quidditch oynadıgınızı gördüm," diye yalan söyledi Harry insafsızca. "Çjuaffle'ı
yakalamak için biraz daha ileri dogru uzanmanı söylüyordum."
Ron'un kulakları kızardı. Harry bundan kindar bir zevk duydu; tabii ki böyle bir sey görmemisti
rüyasında.
Önceki gece, yine Esrar Dairesi koridoru boyunca yürümüstü. Önce daire seklindeki odadan, sonra
da tıkırtıların ve dans eden ısıkların oldugu odadan geçmis, yine kendini üzerinde tozlu cam
kürelerin durdugu raflarla dolu o magara gibi odada bulmustu.
876
Çabucak doksan yedi numaralı sıraya gitmis, sola dönmüs ve sıra boyunca kosmustu... büyük
ihtimalle tam da o sırada konusmustu... birazcık daha ileri... bilinçli benliginin uyanmak için
mücadele verdigini hissetmisti çünkü... ve daha sıranın sonuna gelmeden, kendini yine
yatakhanede, dört direkli yatagının tepesindeki tenteye bakar halde bulmustu.
"Zihnini kapamaya çalısıyorsun, degil mi?" dedi Her-mione, Harry'ye boncuk boncuk bakarak.
"Zihinbend'ini yapmaya devam ediyorsun, degil mi?"
"Tabii ki ediyorum," dedi Harry. Ses tonuna bakılırsa, hakarete ugramıs gibiydi, ama Hermione'nin
gözüne bakmaktan kaçındı. Aslında, tozlu kürelerle dolu odada neyin saklı oldugunu öyle merak
ediyordu ki, rüyalarının devam etmesi için can atıyordu.
Ancak mesele suydu ki, sınavların baslamasına bir aydan az süre kalmısken ve her bos anını ders
tekrarına ayırırken, yatagına uzandıgında beyni bilgiyle öylesine dolup tasmıs oluyordu ki, uykuya
dalmakta bile çok zorlanıyordu; dalabildigindeyse, fena halde bitkin beyni çogu zaman ona
sınavlarla ilgili aptalca rüyalar sunuyordu. Ayrıca zihninin bir kösesinin -genellikle Hermione'nin
sesiyle konusan kösenin- o siyah kapılı koridorda ilerledigi zamanlarda suçluluk duygusuna
kapıldıgından ve yolculugun sonuna ulasmadan onu uyandırmanın yollarını aradıgından
süpheleniyordu.
"Biliyor musunuz," dedi Ron, kulakları hâlâ kıpkırmızı, "Montague Slytherin-Hufflepuff maçına
kadar iyiles-rnezse, Kupa'yı kazanma sansımız olabilir."
877
"Evet, sanırım," dedi Harry, bu konu degisikligine sevinerek.
"Yani, bir tane kaybettik, bir tane kazandık - eger Slytherin önümüzdeki cumartesi Huffiepuff a
yenilirse -"
"Evet, dogru," dedi Harry, neyi onayladıgının farkına varmadan. Az önce Cho Chang bahçeden
Page 328
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
geçmis ve kararlı bir sekilde bir kez bile Harry'ye bakmamıstı.
*
Quidditch sezonunun son karsılasması olan Gryffin-dor-Ravenclaw maçı, mayısın son haftasında
yapılacaktı. Slytherin son maçında Huffiepuff a çok az farkla yenilmis olsa da, Gryffindor zafer için
umutlanmaya cesaret edemiyordu, bunun nedeni de büyük ölçüde (elbette kimse ona bunu
söylemese de) Ron'un berbat Tutuculu-gu'ydu. Ancak o, iyimser olmak için bir sebep bulmus
gibiydi.
Maç sabahı kahvaltı ederlerken, Harry ve Hermi-one'ye, "Yani, bundan daha kötü olamam, degil
mi?" dedi acı acı. "Artık kaybedecek hiçbir sey yok, degil mi?"
"Biliyor musun," dedi Hermione, daha sonra Harry ile ikisi çok heyecanlı bir kalabalıgın içinde
sahaya dogru yürürlerken, "bence Fred'le George'un artık burada olmaması, Ron'a çok iyi gelebilir.
Dogrusu, kendine güven duymasını saglamıyorlardı pek."
Yanlarından Luna Lovegood geçti, kafasının üstüne canlı bir kartala benzeyen bir sey tünemisti.
"Aman Tanrım, unutmusum!" dedi Hermione. Luna, kıs kıs gülüp birbirlerine onu isaret eden bir
grup Slythe-rin'in arasından sükûnetle geçerken, Hermione onun te-
878
pesindeki kartalın kanat çırpısını izledi. "Cho da oynuyor, degil mi?"
Harry unutmamıstı, homurdanmakla yetindi.
Kendilerine tribünlerin en üst sırasında yer buldular. Güzel, açık bir gündü; Ron bundan iyisini
isteyemezdi. Harry ümidini kesmeyerek, Ron'un bir kez daha Slythe-rin'lere koro halinde
"Kralımızsm Weasley"yi söyleme fırsatı vermemesini diliyordu.
Maçı her zamanki gibi, Fred ve George gittiginden beri çok nesesiz olan Lee Jordan anlatıyordu.
Takımlar sahaya çıktıgında, oyuncuların adını keyifsiz keyifsiz saymaya basladı.
"... Bradley... Davies... Chang," dedi ve Cho meltemde uçusan ısıl ısıl siyah saçlarıyla sahaya adım
attıgında, Harry'nin midesi takla atmaktan çok, cılız bir hamleyle yerinden sıçradı. Artık ne
istediginden emin degildi, ama daha fazla kavgaya kazanamayacagından emindi. Süpürgelerine
binmeye hazırlanırlarken onun Roger Davies'le neseli neseli sohbet ettigini görmek bile, içinde
ancak çok küçük bir kıskançlık duygusunun kabarmasına neden oldu.
"Ve basladı!" dedi Lee. "Ve Davies hemen Quaffle'ı alıyor, Quaffle Ravenclaw Kaptanı Davies'te,
Johnson'ı geçiyor, Bell'i geçiyor, Spinnet'ı da geçiyor... dogruca kaleye gidiyor! Sut çekecek - ve -
ve" Lee bagıra bagıra küfretti. "Ve sayı yaptı."
Harry ve Hermione de diger Gryffindor'larla birlikte inlediler. Korkutucu -ama tahmin edilebilir- bir
sekilde, tribünlerin öbür tarafındaki Slytherin'ler sarkı söylemeye basladılar:
879
"Hiçbir haltı tutamaz VJeasley, Kapatamaz tek bir çemberi..."
"Harry," dedi boguk bir ses Harry'nin kulagına. "Her-mione..."
Harry döndügünde, sıraların arasından Hagrid'in kocaman sakallı kafasının çıkmıs oldugunu gördü.
Belli ki oraya arkadaki sıradan, herkesi sıkıstıra sıkıstıra gelmisti, çünkü az önce önlerinden geçtigi
birinci ve ikinci sınıflar büzülmüs, yassılmıs bir haldeydiler. Nedense Hagrid görülmeyi hiç
istemiyormus gibi iki büklüm duruyordu, ama yine de diger herkesten bir metre kadar uzundu.
"Dinleyin," diye fısıldadı, "benimle gelebilir misiniz? Hemen, hazır herkes maçı izliyorken?"
"Sey... sonra olmaz mı, Hagrid?" diye sordu Harry. "Maç bittikten sonra?"
"Hayır," dedi Hagrid. "Hayır, Harry, hemen olması lazım... hazır kimse bakmıyorken... lütfen."
Hagrid'in burnundan hafif hafif kan damlıyordu. Gözlerinin ikisi de kapkara olmustu. Harry okula
döndügünden beri onu bu kadar yakından görmemisti; büsbütün acınacak haldeydi.
"Tabii," dedi Harry hemen, "tabii geliriz."
Hermione ile ikisi sıralarından yavas yavas geriye çıktılar, kalkıp onlara yol vermesi gereken
ögrenciler bayagı bir söylendiler. Hagrid'in sırasındakiler ise sikâyet etmiyor, mümkün oldugunca
büzülmeye çalısıyorlardı.
"Bunun için size minnettarım, hakkaten," dedi Hagrid, merdivenlere ulastıklarında. Asagıdaki
Page 329
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çimenlige
880
dogru inerlerken endiseyle etrafına bakındı durdu. "Umarım gittigimizi fark etmez."
"Umbridge'i mi kastediyorsun?" dedi Harry. "Fark etmez, bütün Teftis Mangası'nı yanına oturtmus,
görmedin mi? Maçta sorun çıkmasını bekliyor olmalı."
"Eh, evet, biraz sorun çıksa hiç de fena olmazdı," dedi Hagrid. Kulübesine giden çimenlikte
kimsenin olmadıgından emin olmak için, durup tribünlerin yanından bakarak. "Biraz daha vakit
kazandırır bize."
"Mesele nedir, Hagrid?" dedi Hermione, çimin üzerinden Orman'ın kıyısına dogru aceleyle
yürürlerken dönüp yüzünde kaygılı bir ifadeyle ona bakarak.
"Birazdan - birazdan görürsünüz," dedi Hagrid, omzunun üstünden arkasına baktı. Tribünlerden
büyük bir gürleme yükselmisti. "Hey - birisi az önce sayı mı yaptı?"
"Ravenclaw'dur," dedi Harry sıkıntıyla.
"yi... iyi..." dedi Hagrid, belli ki kafası baska bir yerdeydi. "yi olmus..."
Çimde yürürken her adımında dönüp arkaya bakan Hagrid'e yetisebilmek için ufak ufak kosmaları
gerekiyordu. Kulübesine vardıklarında, Hermione hiç düsünmeden sola, ön kapıya dogru döndü.
Ancak Hagrid hiç durmadı, Orman'ın en uç noktasındaki agaçların gölgesine dogru yürümeye
devam etti. Oraya vardıgında, bir agaca dayalı duran arbaleti eline aldı. kisinin yanında
olmadıklarını fark ettiginde, arkasına döndü.
"Bu taraftan gidiyoruz," dedi, saçaklı basıyla arkasını göstererek.
"Orman'ın içine mi?" dedi Hermione, afallamıs halde.
881
"Evet," dedi Hagrid. "Hadi, çabuk olun, kimse görmeden!"
Harry ve Hermione birbirlerine baktılar, sonra da Hagrid'in arkasından agaçların sagladıgı
korunaga girdiler. Hagrid, kolunun üstünde arbaletiyle los yesilin içine dogru yürümeye ve
onlardan uzaklasmaya baslamıstı bile. Harry ve Hermione'nin ona yetismek için kosmaları gerekti.
"Hagrid, niye yanına silah aldın?" dedi Harry.
"Maksat önlem olsun," dedi Hagrid, iri omuzlarını silkerek.
"Bize Testral'leri gösterdigin gün arbaletini getirmemistin," dedi Hermione çekinerek.
"I-ıh, sey iste, o gün o kadar içerlere gitmiyorduk," dedi Hagrid. "Neyse, zaten o sırada Firenze
Orman'dan ayrılmamıstı daha, degil mi?"
"Firenze'nin ayrılması durumu niye degistirsin ki?" diye sordu Hermione merakla.
"Diger at-adamlar bana fena kızdılar da ondan," dedi Hagrid alçak sesle, etrafına bakmarak.
"Eskiden bana davranısları - eh, dost canlısı denemez de - iyi geçiniyorduk hiç olmazsa. Kendi
islerine bakarlardı, ama iki çift laf etmek istedim mi gelirlerdi hemen. Artık öyle degil."
Derin derin iç geçirdi.
"Firenze diyor ki, Dumbledore'la çalısmaya gitti diye ona çok kızmıslar," dedi Harry, Hagrid'in
profilini incelemekle mesgul oldugu için, yerden çıkıntı yapmıs bir köke takılarak.
"Evet," dedi Hagrid sıkıntıyla. "Kızmak ne kelime?
882
Basbayagı çileden çıktılar. Ben araya girmeseydim, herhalde Firenze'yi öldürene kadar çiftelerlerdi
-"
"Ona saldırdılar mı?" dedi Hermione, sok geçirmis gibi bir sesle.
"Ya," dedi Hagrid kızgın kızgın, alçak dalların arasından kendine yol açarak. "Sürünün yarısı
üstüne çullandı."
"Sen de engel mi oldun?" dedi Harry saskın ve etkilenmis halde. "Tek basına mı?"
"Tabii, orda oturup onu öldürmelerini seyredemezdim ya?" dedi Hagrid. "O sırada ordan geçtigim
için sanslıymıs aslında... ben de Firenze bana aptalca uyarılar göndermeden önce bunu bir
düsünür sanıyordum!" diye hararetle ekledi beklenmedik bir sekilde.
Harry ve Hermione saskınlıkla dönüp birbirlerine baktılar, ama kaslarını çatmıs olan Hagrid bu
konunun üzerinde daha fazla durmadı.
"Neyse," dedi, normalden biraz daha derin derin nefes alarak, "o zamandan beri öbür at-adamlar
Page 330
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|