|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çindekiler
BRNC BÖLÜM: Dudley'nin Ruhu Agzında • 9 KNC BÖLÜM: Bir Baykus Olayı • 34
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Öncü Kol • 62 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Grimmauld Meydanı,
On ki Numara • 85
BESNC BÖLÜM: Zümrüdüanka Yoldaslıgı • 111
ALTINCI BÖLÜM: Asil ve Pek Köklü Black Ailesi • 135
YEDNC BÖLÜM: Sihir Bakanlıgı • 163
SEKZNC BÖLÜM: Durusma • 183 DOKUZUNCU BÖLÜM: Mrs VVeasle/nin Hıçkırıkları • 202
ONUNCU BÖLÜM: Luna Lovegood • 237
ON BRNC BÖLÜM: Seçmen Sapka'nm Yeni Sarkısı • 263
ON KNC BÖLÜM: Profesör Umbridge • 290
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Dolores'le Ceza • 327
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Percy ve Patiayak • 363
ON BESNC BÖLÜM: Hogwarts Yüksek Müfettisi • 398
ON ALTINCI BÖLÜM: Domuz Kafası'nda • 429
ON YEDNC BÖLÜM: Yirmi Dört Numaralı
Egitim Kararnamesi • 455
ON SEKZNC BÖLÜM: Dumbledore'un Ordusu • 484
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: Aslan ve Yılan • 514
YRMNC BÖLÜM: Hagrid'in Hikâyesi • 544
YRM BRNC BÖLÜM: Yılanın Gözü • 570
YRM KNC BÖLÜM: St Mungo Sihirsel Hastalıklar ve
Sakatlıklar Hastanesi • 601
YRM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Kapalı Kogusta Noel • 635
YRM DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Zihinbend • 666
YRM BESNC BÖLÜM: Böcek Kapanı • 700
YRM ALTINCI BÖLÜM: Görülen ve Öngörülmeyen • 734
YRM YEDNC BÖLÜM: At-Adam ve Gammaz • 770 YRM SEKZNC BÖLÜM: Snape'in En Kötü
Anısı • 803 YRM DOKUZUNCU BÖLÜM: Meslek Danısmanlıgı • 837
OTUZUNCU BÖLÜM: Grawp • 869
OTUZ BRNC BÖLÜM: S.B.D.'ler • 904
OTUZ KNC BÖLÜM: Atesin çinden • 937
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Kavga ve Uçus • 964
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Esrar Dairesi • 981
OTUZ BESNC BÖLÜM: Tülün Ötesi • 1002 OTUZ ALTINCI BÖLÜM: Korktugu Tek Kisi • 1035
OTUZ YEDNC BÖLÜM: Kayıp Kehanet • 1051 OTUZ SEKZNC BÖLÜM: kinci Savas Baslıyor •
1083
Dünyamı sihirli yapan Neil, Jessica ve David'e
•i
!
Page 1
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
•
BRNC BÖLÜM
Dudley'nin Ruhu Agzında
Yazın o zamana kadarki en sıcak günü yavas yavas sona ererken, Privet Drive'm büyük, kutu kutu
evlerinin üzerine uykulu bir sessizlik çökmüstü. Çogunlukla pırıl pırıl parlayan arabalar simdi yolda
tozlanmıs halde duruyordu, bir zamanlar zümrüt yesili olan çimler ise kavruk ve sararmıstı -
kuraklıktan dolayı su hortumlarının kullanımı yasaklanmıstı çünkü. Araba yıkama ve çim biçme
gibi iki önemli günlük ugrastan yoksun kalan Privet Drive sakinleri, serin evlerinin gölgesine
çekilmis, bir türlü gelmek bilmeyen meltemi davet edercesine pencerelerini ardına kadar açık
bırakmıstı. Dısarıdaki tek kisi, dört numaralı evin önünde, bir çiçek tarhında sırtüstü yatan
yeniyet-me bir çocuktu.
Sıska, siyah saçlı, gözlüklü bir oglandı, kısa sürede çok boy atanların bir deri bir kemik, biraz
saglıksız görünüsüne sahipti. Kot pantolonu yırtık ve kirli, tisörtü bol ve solmustu, spor
ayakkabılarının tabanları da kalkmıstı. Harry Potter'ın bu hali, pasaklılıgın yasalarca
cezalandırılması gerektigini düsünen komsuların gözünde onu hiç de
sevimli kılmıyordu. Ama bu aksam büyük bir ortanca öbeginin arkasına saklandıgı için, yoldan
geçenlerin gözüne çarpmayacagı kesin gibiydi. Aslında Harry, ancak Ver-non Eniste ya da Petunia
Teyze kafasını oturma odası penceresinden dısarı uzatıp tam asagıdaki çiçek tarhına bakarsa fark
edilebilirdi.
Söyle iyice ölçülüp biçildiginde, Harry buraya saklanma fikrinin tebrike layık oldugunu
düsünüyordu. Belki sıcak ve sert topragın üzerine uzanmak çok da rahat degildi, ama hiç olmazsa
oturma odasında oturup teyzesi ve enistesiyle televizyon seyretmeye çalıstıgı zaman olanlara
katlanmıyordu: Kimse ters ters bakmıyor, sinirden dislerini gıcırdatarak haberleri duymasını
önlemiyor, ona çirkin sorular yöneltip durmuyordu.
Sanki bu düsünce kanatlanıp açık pencereden içeri girmis gibi, birden Harry'nin enistesi Vernon
Dursley'nin sesi duyuldu.
"Oglan içeri girmeye çalısmaktan vazgeçti çok sükür. Nerde bu, peki?"
"Bilmem," dedi Petunia Teyze, kayıtsızca. "Evde degil."
Vernon Eniste homurdandı.
"Haberleri izliyormus..." dedi sert sert. "Aslında ne is çeviriyor, merak ediyorum. Sanki normal bir
çocuk haberlerde ne oldugunu merak edermis gibi - Dudley'nin hiçbir seyden haberi yok;
Basbakan'ın kim oldugunu biliyorsa sasarım! Hem, bizim haberlerimizde onun gibilerle ilgili ne
olurmus ki -"
"Vernon, srsstl" dedi Petunia Teyze. "Pencere açık!"
10
"Ah - evet - kusura bakma, canım."
Dursley'ler sustu. Harry yakınlardaki VVisteria VValk'ta oturan kedi düskünü kaçık ihtiyar hanım
Mrs Figg'in agır agır yürüyüsünü izlerken, Fruit 'n' Bran mısır gevreginin cıngılını dinledi. Mrs Figg
kaslarını çatmıs, kendi kendine söyleniyordu. Harry çiçeklerin arkasına saklandıgına pek memnun
oldu, çünkü Mrs Figg son zamanlarda sokakta ona her rastlayısında çaya davet etmeyi âdet
edinmisti. O köseyi dönüp gözden kaybolduktan sonra, Vernon Enis-te'nin sesi bir kez daha
pencereden dısarı süzüldü.
"Dudd çaya mı gitti?"
Petunia Teyze, muhabbetle, "Polkiss'lerde" dedi. "Bir sürü küçük arkadası var, öyle popüler ki..."
Harry, "hıh" dememek için kendini zor tuttu. Dursley'ler ogullan Dudley konusunda gerçekten
sasılacak kadar aptalca davranıyorlardı. Onun yaz tatili boyunca her aksam, çetesinin bir baska
üyesiyle çay içtigi seklindeki ger-zekçe yalanlarının hepsini yutmuslardı. Oysa Harry, Dud-le/nin
hiçbir yere çay içmeye gitmedigini çok iyi biliyordu; o ve çetesi aksamlarını oyun parkını kırıp
dökmek, sokak köselerinde sigara içmek, arabalarla çocuklara tas atmakla geçiriyordu. Little
Whinging'deki aksam yürüyüsleri sırasında, Harry bunların hepsini kendi gözleriyle görmüstü.
Page 2
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Tatilin büyük kısmını sokaklarda avare avare dolasıp, önüne çıkan çöp tenekelerinde gazete
aramakla geçirmisti.
Saat yedi haberlerinin baslayısını bildiren müzigin ilk notaları kulagına çalındıgında, Harry'nin
midesi altüst oldu. Belki bu aksam -koca bir ayın ardından- bekledigi aksam olacaktı.
11
''ispanya'daki bagaj personeli grevi ikinci haftasına girerken, mahsur kalmıs rekor sayıda tatilci
havaalanlarını dolduruyor —"
Vernon Eniste, haber spikerinin cümlesi bitince, "Onlara ömür boyu siesta gerek, ben olsam öyle
yaparım," diye hırladı ama, ne önemi vardı ki? Dısarıda çiçek tarhında, Harry'nin kasılmıs midesi
gevsedi sanki. Eger bir sey olmus olsaydı, elbette haberlerde ilk sırada yer alırdı; ölüm ve yıkım,
mahsur kalmıs tatilcilerden daha önemliydi.
Nefesini agır agır bırakıp pırıl pırıl mavi gökyüzüne baktı. Bu yazın her günü böyle geçmisti:
gerginlik, beklenti, geçici rahatlamalar ve sonra yeniden tırmanan gerginlik... ve daima, giderek
aklından çıkarması daha da zor hale gelen bir soru: Neden henüz bir sey olmamıstı?
Hep dinliyordu, ya Muggle'ların aslında ne oldugunu fark edemedikleri küçük bir ipucu çıkarsa diye
- nedeni açıklanmamıs bir kaybolus belki, ya da garip bir kaza... Ama bagaj personelinin grevini,
Güneydogu'daki kuraklıga iliskin bir haber izledi (Vernon Eniste, "Umarım kapı komsumuz
dinliyordur!" diye bögürdü. "Hani sabahın üçünde fıskiyesini açan!"), sonra Surrey'de tarlaya
çakılmasına ramak kalan helikopterin haberi, onun ardından da meshur bir kadın oyuncunun
meshur kocasından bosanmasına iliskin haber ("Sanki onların pespaye iliskileri umrumuzdaymıs
gibi," diye burun kıvırdı Petunia Teyze; oysa saplantılıymıs gibi, kemikli ellerine geçirebildigi her
dergide bu haberi takip ediyordu).
Spiker, "- ve son olarak da, muhabbet kusu Hophop bu yaz serin kalabilmek için yeni bir yöntem
kesfetti," derken, Harry,
12
artık alev alev yanan aksam gögüne dikili gözlerini yumdu. "Barnsley'deki Bes Tüy'de yasayan
Hophop, su kayagı yapmayı ögrendi! Mary Dorkins olayı yerinde incelemeye gitti."
Harry gözlerini açtı. Eger su kayagı yapan muhabbet kuslarına gelmislerse, dinlemeye deger bir
sey kalmamıs demekti. Dikkatle dönüp yüzüstü yattı, sonra da dizleriy-le dirseklerinin üstünde
yükselip pencerenin altından sürünerek çıkmaya hazırlandı.
Ancak bes santim kadar gitmisti ki, arka arkaya büyük bir hızla birkaç sey birden oldu.
Gürültülü, etrafta yankılanan bir sak sesi, uykulu sessizligi silah sesi gibi yardı; bir kedi, park
etmis bir arabanın altından ok gibi fırlayıp gözden kayboldu; Dursley'le-rin oturma odasından bir
çıglık, bögürerek edilmis bir küfür ve kırılan porselen sesi geldi. Sanki bekledigi sinyal buymus
gibi, Harry zıplayıp ayaga kalktı, kılıcını kınından çıkarırmıs gibi kot pantolonunun belinden ince
tahta bir asa çıkardı - ama daha tam dogrulamadan, basının tepesi Dursley'lerin açık penceresine
çarptı. Çıkan küt sesi, Petunia Teyze'nin daha da büyük bir çıglık atmasına yol açtı.
Harry'ye bası ortadan ikiye ayrılmıs gibi geldi. Gözlerinden yaslar akarak oldugu yerde sallandı,
sesin kaynagını saptamak için dikkatini sokak üzerinde odaklamaya çalıstı, ama daha o
sendeleyerek dogrulurken, açık pencereden iki koca mor el uzanıp bogazına yapıstı.
"Kaldır - onu - ortadan!" diye hırladı Vernon Eniste, Harry'nin kulagına. "Hemen!
Kimseler-görmeden!"
"Çek - ellerini!" dedi Harry güçlükle soluyarak. Bir-
13
kaç saniye bogustular. Harry sol eliyle enistesinin sosis misali parmaklarını bogazından çekmeye
çalısırken, sag eliyle de, havaya kaldırdıgı asasını sıkı sıkı tutuyordu. Basının tepesindeki acı tam
da berbat bir zonklamaya dönüsürken, Vernon Eniste cıyakladı ve sanki elektrik çarpmıs gibi
Harry'yi serbest bıraktı. Anlasılan yegeninden yükselen görünmez bir güç, onu tutmasını imkânsız
hale getirmisti.
Harry soluk soluga ortanca öbegine dogru düstü, dogruldu ve etrafa baktı. Gürültülü saklamayı
çıkaran her neyse ondan eser yoktu, ama yakınlardaki birtakım pencerelerden çesitli yüzler onları
gözetliyordu. Harry asasını çabucak kot pantolonunun içine soktu ve masum bir ifade takınmaya
Page 3
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çalıstı.
Vernon Eniste, sokagın karsısında, tül perdelerinin ardından gözlerinden ates saçarak bakan Bayan
Yedi Numa-ra'ya el sallayarak, "Nefis bir aksam!" diye haykırdı. "Az önceki egzoz patlamasını
duydunuz mu? Petunia'nın da, benim de yüregimiz agzımıza geldi!"
Vernon Eniste, meraklı komsuların hepsi pencerelerinden çekilinceye kadar korkunç, manyakça bir
sekilde sırıtmayı sürdürdü. Sonra o sırıtıs yerini öfkeyle gerilmis bir yüz ifadesine bıraktı ve
enistesi Harry'ye yanına gelmesini isaret etti.
Harry birkaç adım yaklastı, ama ellerin ona erisip bogabilecegi mesafenin dısında durmaya özen
gösterdi.
Vernon Eniste hiddetle titreyen kurbaga sesi gibi bir sesle, "Ne halt etmeye yaptın bunu, çocuk?"
diye sordu.
Harry sakin sakin, "Neyi ne halt etmeye yaptım?" dedi.
14
Bu arada, o saklamayı çıkaran kisiyi görme umuduyla, sokagın sagını solunu kollamayı da
sürdürüyordu.
"Start tabancası gibi bir ses çıkarmayı, hem de tam bizim -"
Harry kararlı bir edayla, "O sesi ben çıkarmadım," dedi.
Petunia Teyze'nin ince, at gibi suratı da Vernon Enis-te'nin genis, mor suratının yanında belirmisti.
Dahası onun rengi de mora dönmüstü.
"Niye penceremizin altında sinsi sinsi duruyordun?"
"Evet - evet, tam üstüne bastın, Petunia! Penceremizin altında ne yapıyordun, çocuk?"
Harry kadere rıza göstermis bir sesle, "Haberleri dinliyordum," dedi.
Teyzesiyle enistesi birbirlerine öfkeli bakıslar attılar.
"Haberleri dinlemek, ha! Yine mi?"
"Eh, ne de olsa her gün degisiyor," dedi Harry.
"Bana kurnazlık taslama, çocuk! Asıl niyetin ne, bilmek istiyorum - hem bu haberleri dinleme
martavalıyla kafamı ütülemekten de vazgeç! Çok iyi biliyorsun ki, senin gibiler -"
"Aman, Vernon!" diye fısıldadı Petunia Teyze. Bunun üzerine Vernon Eniste sesini öyle alçalttı ki,
Harry onu duymakta zorlanmaya basladı. "- senin gibiler asla bizim haberlerimize çıkmaz!"
"Siz bu kadar bilirsiniz iste," dedi Harry.
Dursley'ler, faltası gibi açık gözlerle birkaç saniye ona baktılar, sonra Petunia Teyze, "Sen pis,
küçük bir yalancısın," dedi. "Peki ya bütün o -" o da sesini alçalttı, Harry
15
daha sonraki kelimeyi ancak onun dudaklarını okuyarak çıkarabildi, "- baykuslar ne yapıyor, sana
haber getirmiyorlar madem?"
Vernon Eniste, muzaffer bir fısıltıyla, "Aha!" dedi. "Hadi bakalım, buna da cevap bul, çocuk! Bütün
haberleri o mikrop yuvası kuslardan aldıgını bilmiyoruz sanki!"
Harry bir an duraksadı. Bu sefer gerçegi söylemek ona sahiden de bir seylere mal olacaktı, her ne
kadar tey-zesiyle enistesi bunu itiraf ederken kendini ne kadar kötü hissettigini hayatta
anlayamasalar bile.
"Baykuslar..." dedi duygusuz bir sesle, "bana haber getirmiyor."
"nanmıyorum," diye cevap verdi Petunia Teyze hemen.
Vernon Eniste, üstüne basa basa, "Ben de," dedi.
Petunia Teyze, "Bir isler çevirdiginin farkındayız," dedi.
"Aptal degiliz herhalde," dedi Vernon Eniste.
Bir anda tepesinin tası atan Harry, "Bak iste bu yeni haber," dedi ve daha Dursley'ler onu
çagıramadan oldugu yerde döndü, evin önündeki çimenligi geçti, alçak duvarın üstünden atladı ve
sokaktan yukarı dogru yürümeye basladı.
Artık bası dertteydi, bunu biliyordu. Daha sonra tey-zesiyle enistesinin karsısına çıkıp bu
kabalıgının bedelini ödeyecekti. Ama su anda pek de aldırmıyordu, kafasında çok daha acil konular
vardı.
Harry saklamanın, Cisimlenen ya da Buharlasan biri tarafından çıkartıldıgından emindi. Ev cini
Page 4
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Dobby de dur-
16
dük yerde havaya karısıp giderken tam aynı sesi çıkarırdı çünkü. Dobby'nin Privet Drive'da olması
mümkün müydü? Dobby su anda onu takip ediyor olabilir miydi? Bu aklına gelince hemen oldugu
yerde dönüp geriye, Privet Drive'a baktı, ama görüldügü kadarıyla sokak tamamen ıssızdı. Harry
de Dobby'nin görünmez hale gelmeyi bilmediginden emindi.
Nereye gittiginin pek de farkında olmadan yürüdü, son zamanlarda bu sokaklarda öyle çok taban
tepmisti ki, ayaklan onu kendiliginden en çok dolastıgı yerlere götürüyordu. Birkaç adımda bir
dönüp arkasına bakıyordu. Petunia Teyze'nin can çekisen begonyalarının arasında yatarken
yakınlarında bir yerde sihirli biri vardı, emindi bundan. Peki, niye kendisiyle konusmamıstı, niye
temas kurmamıstı, hem niye simdi saklanıyordu?
Derken, tam hayal kırıklıgı duygusu doruga ulastıgında, güveni sarsılmaya basladı.
Belki de duydugu sihirli bir ses degildi. Belki ait oldugu dünyadan en ufak bir temas isaretini bile
büyük bir hevesle beklediginden, tamamen sıradan gürültüleri fazla büyütüyordu. Bunun, bir
komsunun evinde kırılan bir seyin çıkardıgı ses olmadıgından emin miydi?
Harry'nin içi fena halde burkuldu ve daha neye ugradıgım anlamadan, yaz boyunca basına bela
olmus umutsuzluk duygusu onu yeniden bastan asagı sardı.
Ertesi sabah çalar saatle beste uyanacaktı ki, Gelecek Posfasz'nı getiren baykusa para verebilsin -
ama onu almaya devam etmeye deger miydi acaba? Harry bugünlerde birinci sayfaya söyle bir
bakıyor, sonra da gazeteyi bir ke-
17
nara atıveriyordu; gazetenin basındaki budalalar Volde-mort'un geri döndügünü nihayet
anladıklarında, bu haber mansetlere çıkardı nasılsa. Harry'nin ilgilendigi tek haber de buydu.
Sansı varsa eger, en iyi arkadasları Ron ve Hermi-one'den mektup getiren baykuslar da gelirdi
ama, onların mektuplarının kendisine haber getirecegi yolundaki umutları çoktan yıkılmıstı.
Su sey hakkında, ne oldugunu bilirsin, fazla bir sey söyleyemeyiz tabii... Mektuplarımız
baskalarının eline geçerse diye önemli hiçbir sey söylemememiz tembih edildi... Hayli mesgulüz,
ama burada sana ayrıntı veremem... Epeyce bir seyler oluyor da, artık seni görünce hepsini
anlatırız...
yi de, ne zaman göreceklerdi onu? Kimse zahmet edip kesin bir tarih bildirmemisti. Hermione,
Harry'nin dogum gününde gönderdigi kartın içine, Seni yakında görecegimizi umuyorum diye
çiziktirmisti ama, yakında ne kadar yakındı ki? Mektuplarındaki belli belirsiz imalardan anlasıldıgı
kadarıyla, Hermione ile Ron aynı yerdeydiler, herhalde Ron'ların evinde. O, Privet Drive'a tıkılıp
kalmısken, ikisinin Kovuk'ta egleniyor olmalarının düsüncesine bile dayanamıyordu. Aslında onlara
o kadar kızgındı ki, dogum gününde gönderdikleri iki kutu Balyumruk çikolatasını açmadan
atmıstı. Ama sonra, Petunia Teyze'nin o gece için hazırladıgı porsumus salata önüne sürülünce
pisman olmustu, o baska.
Hem Ron'la Hermione neyle mesguldüler bakalım? Harry'nin kendisi niçin mesgul degildi?
Onlardan çok daha fazla sey halletmeyi becerdigini kanıtlamamıs mıydı?
18
Neler yaptıgını hepsi de unutmus muydu yani? Mezarlıga girip Cedric'in katledilmesini seyreden,
sonra da o mezar tasına baglanan ve ölümün esiginden dönen hep o degil miydi?
Harry o yaz belki yüzüncü kere kendi kendine Bunu düsünme dedi, kararlı bir sekilde.
Kâbuslarında mezarlıgı ziyaret edip durması yeterince kötüydü zaten, bir de uyanıkken kafayı buna
takması gerekmiyordu.
Köseyi dönerek Magnolia Crescent'a girdi; yarı yolda, vaftiz babasını ilk kez gördügü yerden, bir
garajın yanındaki dar yoldan geçti. Hiç degilse Sirius, Harry'nin neler hissettigini anlıyor gibiydi.
Dogru, onun mektupları da dise dokunur bir haber verme açısından Ron ve Hermi-one'ninkiler
kadar fakirdi ama, hiç degilse eziyet edici imalar yerine ihtiyat ve teselli sözleri içeriyorlardı:
Bunun senin için sinir bozucu oldugunu biliyorum... Burnunu olur olmaz seylere sokmazsan her
sey yolunda gider... Dikkatli ol, cüretkârlık etme...
Harry, Magnolia Crescent'ı geçip Magnolia Road'a saparak, karanlıkta kalmaya baslayan oyun
Page 5
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
parkına dogru giderken, eh, diye düsündü, (genelde) Sirius'un sözünü dinledim. En azından,
sandıgını süpürgesine baglayıp tek basına Kovuk'a gitme yönündeki dayanılmaz arzuya direnmisti.
Aslında Harry, örnek bir davranıs sergiledigini düsünüyordu. Hele bunca zamandır Privet Drive'a
tıkılmanın, Lord Voldemort'un neler yaptıgına isaret edebilecek bir seyler duyma umuduyla çiçek
tarhlarında saklanmanın onu ne kadar sinirlendirip öfkelendirdigi düsünülecek olursa. Yine de,
büyücü hapishanesi Azkaban'da on
19
iki yıl yatmıs, kaçmıs, hüküm giydigi cinayeti islemeye kalkısmıs, sonra da çalıntı bir Hipogrif le
sıvısmıs bir adamın kalkıp da, cüretkârlık etme, demesi biraz küstahçaydı dogrusu.
Harry, kilitli park kapısının üstünden atlayıp kavruk otlar arasından yürüdü. Park da onu
çevreleyen sokaklar kadar bostu. Salıncaklara gelince, Dudley ile arkadaslarının simdiye kadar
kırmayı basaramadıkları tek salıncaga oturdu, bir kolunu zincire sardı ve hüzünlü gözlerle yere
baktı. Bir daha Dursley'lerin çiçek tarhında saklanamaya-caktı. Yarın haberleri dinlemenin yeni bir
yöntemini bulmalıydı. Bu arada bekleyecegi hiçbir seyi de yoktu, yine huzursuz, tedirgin edici bir
gece dısında. Çünkü Cedric'e iliskin kâbuslardan kurtulsa bile, uzun karanlık koridorlar hakkında
rahatsız edici rüyalar görüyordu ve hepsi de çıkmazlarla ya da kilitli kapılarla sona eriyordu. Harry
bunun uyanıkken hissettigi kapana kısılmıslıkla ilgisi oldugunu sanıyordu. Çogu kez alnındaki eski
yara izi de ciddi sekilde batıyordu, ama artık Ron ya da Hermione ya da Sirius'un bunu eskisi
kadar ilginç bulacaklarını düsünüp kendini kandıracak hali yoktu. Eskiden yara izinin acıması,
Voldemort'un güçlendigine dair bir uyarı yerine geçerdi. Simdi Voldemort döndügüne göre, büyük
bir ihtimalle ona, yara izinin sürekli acımasının beklenen bir sey oldugunu hatırlatacaklardı...
üzülecek bir sey yok... bayat haber...
Bütün bunların ne kadar adaletsiz oldugu duygusu kabardı içinde, hiddetle haykırmak istedi. O
olmasa, kimse Voldemort'un geri döndügünü bile bilmeyecekti! Ödü-
20
lü de tam dört hafta boyunca, sihirli dünyadan tamamen kopmus, su kayagı yapan muhabbet
kuslarını duymak için, can çekisen begonyalar arasında çömelmis halde, Little VVhinging'de tıkılıp
kalmaktı! Dumbledore nasıl olur da onu böyle kolaylıkla unutabilirdi? Ron ve Hermi-one neden onu
da davet etmeden bir araya gelmislerdi? Sirius'un ona oldugu yerde kalmasını, uslu durmasını
söylemesine daha ne kadar tahammül etmesini bekliyorlardı; ya da aptal Gelecek Postası'na yazıp
Voldemort'un döndügünü belirtme arzusuna dayanmasını? Bu hiddet dolu düsünceler Harry'nin
kafasında anafor gibi döndü, ortalıga bunaltıcı, kadifemsi bir gece inerken içi öfkeyle buruldu.
Hava ılık, kuru ot kokusuyla doluydu, duyulan tek ses de park parmaklıklarının gerisindeki trafigin
hafif ugul tusuydu.
O salıncakta farkında olmadan kim bilir ne kadar oturmustu ki, birtakım seslerin derin
düsüncelerini böl-mesiyle basını kaldırıp baktı. Çevredeki yolların sokak lambaları, parktan geçen
bir grup insanın siluetini çıkaracak kadar kuvvetli, puslu bir ısık yayıyordu. Birisi avaz avaz, kaba
bir sarkı söylüyordu. Ötekiler gülüyordu. Yanlarında götürdükleri pahalı yarıs bisikletlerinden hafif
tıkırtılar geliyordu.
Harry bunların kim oldugunu biliyordu. Öndeki kisinin, sadık çetesinin esliginde evine dönen
kuzeni Dudley Dursley olduguna hiç süphe yoktu.
Dudley her zamanki kadar irikıyımdı, ama bir yıllık sıkı bir rejim uygulaması ve ortaya yeni bir
yeteneginin çıkması, fiziginde hayli büyük bir degisiklige yol açmıstı. Vernon
21
Eniste'nin, zahmet edip de dinleyen herkese keyifle anlattıgı gibi, Dudley bu yakınlarda
Güneydogu'nun Okullararası Genç Agırsıklet Boks Sampiyonu olmustu. Vernon Enis-te'nin
deyisiyle "asil spor", Dudley'yi, ilkokul günlerinde Harry onun ilk kum torbası görevini yerine
getirdigi zamankinden de daha heybetli kılmıstı. Harry artık kuzeninden hiç mi hiç korkmuyordu,
ama Dudley'nin eskisinden daha sıkı yumruk atmasının ya da hedefe tam isabet kaydetmesinin de
sevindirici bir yanı olmadıgını düsünüyordu. Semtin bütün çocuklarının ondan ödü kopuyordu -
hatta onlara kasarlanmıs bir sokak serserisi oldugu ve St Brutus flah Olmaz Suçlu Çocuklar
Güvenlik Merkezi'ne gittigi söylenen "o Potter denen çocuk"tan bile fazla korkuyorlardı ondan.
Page 6
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry çimlerden geçen karanlık gölgelere baktı ve bu gece kimi dövdüklerini merak etti. Onlara
bakarken, Etrafınıza bakın, diye düsündügünü fark etti birden. Hadi... etrafınıza bakın... Burada
tek basıma oturuyorum... gelin de sansınızı deneyin...
Dudley'nin arkadasları onun orada oturdugunu görselerdi eger, hemen yanında biteceklerinden
emindi. Peki, Dudley ne yapardı o zaman? Çetesinin önünde sanına leke sürdürmek istemezdi
elbette, ama Harry'yi kıskırtmaktan da ödü kopardı... Dudley'nin iki arada bir derede kalısını
izlemek gerçekten de eglenceli olurdu dogrusu; ona bulasmak, onu gözlemek, hem de o cevap
vermekten acizken... ve eger digerlerinden herhangi biri Harry'ye vurmaya kalkarsa, hazırdı -
asası yanındaydı. Denesinler bakalım... sinir bozuklugunun bir kısmını vaktiyle hayatını
22
cehenneme çevirmis olan çocuklardan çıkarmaya bayılırdı dogrusu.
Ama dönmediler, onu görmediler, neredeyse parmaklıklara varmıslardı. Harry, onlara seslenme
dürtüsüne hâkim oldu... kavga aranmak akıllıca bir sey degildi... büyüye basvurmamalıydı... yoksa
yeniden okuldan atılmayı göze almıs olurdu.
Dudley'nin çetesinin sesi giderek azalıp kesildi; artık gözden kaybolmuslardı, Magnolia Road'da
ilerliyorlardı.
Harry can sıkıntısıyla, Al iste, Sinüs, diye düsündü. Cüretkârlık etmedim. Burnumu olur olmaz
seylere sokmadım. Senin yaptıklarının tam tersi yani.
Ayaga kalkıp gerindi. Petunia Teyze ile Vernon Eniste, eve dönme saatinin Dudley'nin geldigi saat
olduguna inanırlardı, ondan bir dakika bile sonra gitsen, geç kalmıs olurdun. Vernon Eniste, bir kez
daha eve Dudley'den geç gelirse Harry'yi barakaya kapamakla tehdit etmisti. Esnemesini
bastırarak, kasları hâlâ çatık, park kapısına dogru yola koyuldu.
Magnolia Road da Privet Drive gibi, çimleri manikürden geçmise benzeyen koca koca, kutu kutu
evlerle doluydu, hepsi Vernon Eniste'ninkine benzer çok temiz arabalar kullanan koca koca, eski
kafalı sahipleri vardı. Harry, Little VVhinging'i geceleri tercih ederdi; geceleri, perdeleri inmis
pencereler karanlıkta mücevher parlaklıgında renk yamaları olustururdu ve ev sahiplerinin
yanından geçerken "asi genç" görünüsünü onaylamayan mırıltılar duyma tehlikesi yoktu. Çabuk
çabuk yürüdü, böylece de daha Magnolia Road'un yarısındayken Dudley'nin çe-
23
tesi yeniden görüs alanına girdi, Magnolia Crescent'ın girisinde vedalasıyorlardı. Harry büyük bir
leylak agacının gölgesine sıgınıp bekledi.
"... domuz gibi viyakladı, degil mi?" diyordu Mal-colm, ötekilerin canı yürekten kahkahaları
arasında.
"yi sag kroseydi, Koca D," dedi Piers.
Dudley, "Yarın aynı saatte," dedi.
"Bizim evde; annemle babam dısarıda olacak," dedi Gordon.
"Görüsürüz o zaman," dedi Dudley.
"Eyvallah, Dud!"
"Görüsürüz, Koca D!"
Harry yeniden yola koyulmadan önce, çetenin geri kalanı gitsin diye bekledi. Sesleri bir kez daha
kaybolunca, köseyi dönüp Magnolia Crescent'a girdi ve çok hızlı yürüyerek kısa sürede Dudley'ye
seslenecek mesafeye geldi. Dudley akordu bozuk bir ıslık esliginde aheste beste yürüyordu.
"Hey, Koca D!"
Dudley döndü.
"Ha," diye homurdandı. "Sen miydin?"
"Sen ne zaman 'Koca D' oldun bakalım?" dedi Harry.
Dudley, "Kes sesini," diye hırlayıp basını çevirdi.
Harry sırıtıp adımlarını kuzeninin adımlarına uydurarak, "Kıyak isim," dedi. "Ama sen benim için
hep Tini Minicik Dudleycik' olacaksın."
"Sana KES SESN dedim!" dedi Dudley, salam gibi ellerini yumruk yapmıstı.
"Çocuklar annenin sana böyle dedigini bilmiyor mu?"
"Kapa çeneni."
Page 7
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
24
"Ona kapa çeneni demiyorsun ama. Peki ya 'Bıcırık' ya da 'Agucuk Gugucuk' diyebilir miyim?"
Dudley hiçbir sey söylemedi. Harry'ye vurmamak için bütün gayretiyle kendine hâkim olmaya
çalısıyor gibiydi.
"Ee, bu aksam kimi dövdünüz?" diye sordu Harry, gülümsemesi yüzünden silinerek. "Yine on
yasında birini mi? ki gece önce Mark Evans'ı dövdügünüzü biliyorum -"
"Kendi kasındı," diye hırladı Dudley.
"Yok canım?"
"Bana hakaret etti."
"Öyle mi? Yoksa sana arka ayakları üzerinde yürümeyi ögrenmis bir domuza benzedigini mi
söyledi? Öyleyse eger, buna 'hakaret etmek' demezler, Dud; bu, gerçegin ta kendisi."
Dudley'nin çenesinde bir kas segirmeye baslamıstı. Onu böylesine kızdırdıgını bilmek Harry'ye
büyük bir tatmin duygusu veriyordu. Sanki kendi sinir bozuklugunu kuzenine, elindeki tek çıkıs
noktasına akıtıyormus gibi bir duyguya kapılmıstı.
Dar yoldan Harry'nin Sirius'u ilk kez gördügü yere döndüler, burası Magnolia Crescent ile VVisteria
VValk arasında bir kestirme yol olusturuyordu. Bombostu, sokak lambası da olmadıgı için,
birlestirdigi sokaklardan çok daha karanlıktı. Bir taraftaki garaj duvarları ve diger taraftaki yüksek
çit ayak seslerini boguyordu.
"O seyi tasıdıgın için kendini koca adam sanıyorsun, degil mi?" dedi Dudley, birkaç saniye sonra.
"Ne seyi?"
25
"O iste... sakladıgın o seyi."
Harry yeniden sırıttı.
"Göründügün kadar salak degilsin, ha Dud? Zaten o kadar salak olsan, aynı anda hem yürüyüp
hem konusamazdın, degil mi ya?"
Harry asasını çıkardı. Dudley'nin göz ucuyla asaya baktıgını gördü.
Dudley hemen, "znin yok," dedi. "Olmadıgını biliyorum. Yoksa gittigin o ucube okulundan
sepetlerler seni."
"Kuralları degistirmediklerini nereden biliyorsun, Koca D?"
"Degistirmediler iste," dedi Dudley, ama o kadar da emin görünmüyordu.
Harry alçak sesle güldü.
"O sey olmadan benimle dövüsecek cesaretin yok, degil mi?" diye homurdandı Dudley.
"Ama senin on yasında bir çocugu dövmek için sadece dört kisiye ihtiyacın var, degil mi? Hem o
herkesin kafasına kaktıgın boks unvanın var ya? Rakibin kaç yasındaydı? Yedi mi? Sekiz mi?"
"On altı yasındaydı, çok merak ediyorsan," diye hırladı Dudley, "ve ben onunla isimi bitirince yirmi
dakika baygın kaldı, hem de senden iki kat agırdı. Sen dur hele, ben babama o seyi çıkardıgını
söyleyeyim de -"
"Simdi de babacıga kosuyoruz, öyle mi? Yoksa tini mini boks sampiyonu, berbat Harry'nin
asasından korkuyor mu?"
Dudley, "Geceleri bu kadar cesur degilsin ama, ha?" diye pis pis güldü.
26
"Su anda gece zaten, Didosçuk. Hava böyle kararınca ona gece diyoruz."
Dudley, "Ben yatakta oldugun zamanı kastediyorum!" diye hırladı.
Durmustu. Harry de durup kuzenine baktı. Dudley'nin koca suratının küçük bir bölümünü
görüyordu, ama o bölümde tuhaf bir muzaffer ifade vardı.
Harry afallamıs halde, "Nasıl yani, yataktayken cesur degilmisim?" diye sordu. "Neden
korkacakmısım, yastıklardan falan mı?"
Dudley soluk soluga, "Dün gece seni duydum," dedi. "Uykunda konusuyordun. nliyordun."
Page 8
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Harry tekrar, ama sanki içine soguk bir sey saplanmıstı. Önceki
gece rüyasında mezarlıgı yeniden ziyaret etmisti çünkü.
Dudley havlarcasma kulak tırmalayıcı bir kahkaha attı, sonra ince, inildeyen bir sesle konustu.
" 'Cedric'i öldürme! Cedric'i öldürme!' Cedric de kim - erkek arkadasın mı?"
"Ben - yalan söylüyorsun," dedi Harry otomatikman. Ama agzı kurumustu. Dudley'nin yalan
söylemedigini biliyordu - yoksa Cedric'ten nasıl haberi olurdu?
" 'Baba! Yardım et, baba! Beni öldürecek, baba! Ühü ühüü!'"
Harry yavasça, "Kes sesini," dedi. "Kes sesini, Dudley. Seni uyarıyorum!"
" 'Baba, yardım et bana! Anne, bana yardım et! Cedric'i öldürdü! mdat, baba! Yoksa beni -' O seyi
bana dogru
tutma!"
27
Dudley dar sokagın duvarına dogru geriledi. Harry asayı tam onun kalbine dogru tutuyordu.
Dudley'ye duydugu on dört yıllık nefretin damarlarında nabız gibi attıgını hissediyordu - simdi
saldırmak için, Dudley'ye bir ugursuzluk büyüsü yapıp onu eve agızsız dilsiz, antenleri uzamıs bir
böcek gibi sürüne sürüne göndermek için neler vermezdi...
Harry, "Bir daha bunun lafını etme," diye hırladı. "Beni anlıyor musun?"
"O seyi baska yere dogru tut!"
"Sana beni anlıyor musun dedim."
"O seyi baska yere dogru tut!"
"BEN ANLIYOR MUSUN?"
"O SEY BENM ÜSTÜMDEN -"
Dudley, sanki buzlu suya batırılmıs gibi zorlukla, zan-gırdayarak nefesini içine çekti.
Geceye bir seyler olmustu. Yıldızlarla bezenmis çivit mavisi gökyüzü birden kapkara ve ısıksız hale
gelmisti -yıldızlar da, ay da, dar sokagın iki ucundaki sisli sokak lambaları da yok olmustu.
Arabaların uzaktan gelen ugultusu ve agaçların fısıltısı da gitmisti. Sıcacık aksam birden insanın
iliklerine isleyecek, ısıracak gibi sogumustu. Mutlak, nüfuz edilmez, suskun bir karanlıkla
sarılmıslardı, sanki dev bir el bütün sokagın üzerine kalın, buz gibi bir örtü örtmüs de onları
körlestirmis gibiydi.
Harry bir an, istemeden büyü yaptıgını düsündü, üstelik de elinden geldigi kadar siddetle buna
karsı koydugu halde - sonra mantıgı duygularına hâkim oldu - yıldızları yok edecek güce sahip
degildi ki. Bir seyler görme-
28
ye çalısarak basını bir o yana bir bu yana çevirdi, ama agırlıgı olmayan bir peçe gibi gözlerine
bastırıyordu karanlık.
Dudley'nin dehsete kapılmıs sesi Harry'nin kulagına geldi.
"N-ne y-yapıyorsun? D-dur!"
"Hiçbir sey yapmıyorum! Sesini kes ve kımıldama!"
"B-ben göremiyorum! B-ben kör o-oldum! Ben -"
"Kes sesini dedim sana!"
Harry oldugu yerde hareketsiz kaldı, görmeyen gözlerini saga sola çevirdi. Soguk öyle yogundu ki,
tir tir titriyordu; kollarındaki ve ensesindeki tüyler diken diken olmustu - gözlerini açabildigi kadar
açıp bos bos, görmeden etrafa bakındı.
Mümkün degildi... burada olamazlardı... hayır, Little VVhinging'de olamazlardı... kulak kesildi...
onları görmeden önce duyması gerekirdi...
"B-babama söyleyecegim!" diye sızıldandı Dudley. "N-nerdesin? Ne y-yapıyorsun -?"
"Susar mısın sen?" dedi Harry tıslarcasına, "dinlemeye çalısı-"
Ama kendi sustu. Tam da korktugu seyi duymustu.
Dar sokakta onlardan baska bir sey daha vardı, uzun uzun, boguk boguk, hırıltılı hırıltılı nefes alan
bir sey. Harry dondurucu havada titreyerek dururken müthis bir korkuyla sarsıldı.
Page 9
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"K-kes sunu! Yapma diyorum! Ç-çakarım sana, yemin ederim çakarım!"
"Dudley, kes -"
29
BAM.
Harry'nin basının yanına gelen bir yumruk, ayaklarını yerden kesti. Gözlerinin önünde küçük beyaz
ısıklar uçustu. Bir saat içinde ikinci kez, Harry basının ortadan ikiye ayrıldıgını sandı. Bir an sonra
yere yapısmıstı, asası da elinden uçup gitmisti.
"Dudley, seni gerizekâlı!" diye feryat etti Harry, dört ayak üstünde dogrulmaya çalısırken acıdan
gözleri doldu, karanlıkta deli gibi etrafını yokluyordu. Dudley'nin körle-mesine gittigini, sokagın
kenarındaki çite çarptıgını, sendeledigini duydu.
"DUDLEY, GER DÖN! DOSDOGRU ÜSTÜNE GDYORSUN!"
Korkunç bir ciyaklama duyuldu, Dudley'nin ayak sesleri kesildi. Aynı anda Harry, arkasında sinsi,
buz gibi bir soguk hissetti. Bu tek bir anlama gelebilirdi. Sayıları bir taneden fazlaydı.
"DUDLEY, AGZINI KAPALI TUT! NE YAPARSAN YAP, AGZINI KAPALI TUT! Asa!" diye telasla
mırıldandı Harry, elleri örümcekler gibi yerde uçusuyordu. "Nerede - bu asa - hadi diyorum -
lumos!"
Bulmasında ona yardımcı olsun diye çaresizce ısık aradıgı için, büyüyü otomatikman söylemisti -
gözlerine inanamayarak, sag elinin birkaç santim ötesinde ısıgın yandıgını görüp ferahladı - asanın
ucu ısıklanmıstı. Harry asayı kaptı, ayaga fırladı ve geri döndü.
Midesi altüst oldu.
Heybetli, kukuletalı bir gölge kayarcasına ona dogru yaklasıyordu; yerin üstünde süzülüyor,
cüppesinin altın-
30
da ayak da yüz de görünmüyordu. Gelirken geceyi emiyordu.
Geri geri sendeleyen Harry asasını kaldırdı.
"Expecto patronum!"
Asanın ucundan gümüsi bir buhar demeti çıktı ve Ruh Emici yavasladı, ama büyü tam anlamıyla
islememisti; ayakları dolasan Harry, Ruh Emici üstüne dogru gelirken daha da geriledi, kapıldıgı
panik beynini puslandır-mıstı - konsantre ol -
Ruh Emici'nin cüppesinin altından gri, yapıs yapıs görünen, lekeli iki el çıktı, ona uzandı. Bir
çagıldama sesi Harry'nin kulaklarını doldurdu.
"Expecto patronum!"
Sesi cılızdı, uzaktan geliyordu. Asadan ikinci bir gümüsi duman demeti süzüldü, ama bu, ilkinden
de cılızdı
- yapamayacaktı artık, büyünün üstesinden gelemeyecekti.
Basının içinde bir kahkaha yankılanıyordu, acı, tiz bir kahkaha... Ruh Emici'nin pis kokulu, ölüm
gibi soguk nefesinin kendi cigerlerini doldurdugunu, onu bogdugunu hissedebiliyordu - düsün...
mutlu bir sey...
Ama içinde hiç mutluluk kalmamıstı ki... Ruh Emici'nin buz gibi parmakları bogazına kenetlenmek
üzereydi
- tiz kahkaha gittikçe daha da siddetleniyordu. Kafasının içinde bir ses konustu: "Ölüme boyun eg,
Harry... acısız bile olabilir... ben bilemem... hiç ölmedim..."
Ron ve Hermione'yi bir daha asla göremeyecekti -Soluk almaya çalısırken, yüzlerini zihninde net
olarak canlandırdı birden.
31
"EXPECTO PATRONUM!"
Harry'nin asasının ucundan koskocaman, gümüsi, ça-talboynuzlu bir geyik fırladı. Boynuzları Ruh
Emici'yi kalbinin olması gereken yerden yakaladı; Ruh Emici geriye savruldu, tıpkı karanlıgın
kendisi gibi agırlıktan yoksundu. Geyigin saldırısı karsısında, maglup, yarasa gibi, kaçtı gitti.
Harry geyige, "BURADAN!" diye bagırdı. Oldugu yerde dönerek sokaktan asagı bir kosu kopardı,
ısıklı asasını önünde tutuyordu. "DUDLEY? DUDLEY!"
On adım anca gitmisti ki, onlara ulastı: Dudley kıvrılmıs, yerde yatıyordu, kollarını yüzüne
Page 10
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kapamıstı, ikinci bir Ruh Emici, üzerine egilmis, bileklerini yapıs yapıs elleriyle kavramıs, onları
yavasça, neredeyse sefkatle ayırıyor, kukuletalı basını, sanki onu öpecekmis gibi Dudley'nin
yüzüne yaklastırıyordu.
Harry, "YAKALA!" diye bögürdü. Büyüyle yarattıgı çatalboynuzlu gümüsi geyik, çagıldayan,
kükreyen bir sesle, yanından dörtnala geçti. Gümüsi boynuzlar onu yakaladıgında Ruh Emici'nin
gözsüz yüzü Dudley'ninkin-den iki üç santim ötedeydi; havaya savruldu, digeri gibi süzülerek
karanlıga karıstı; geyik ise sokagın sonuna kadar eskin adımlarla gitti ve gümüsi sisin içinde eriyip
kayboldu.
Ay, yıldızlar ve sokak lambaları yeniden can buldu. Sokak boyunca ılık bir rüzgâr esti. Komsu
bahçelerde agaçlar hısırdadı ve havayı yeniden Magnolia Crescent'ta-ki arabaların olagan ugultusu
doldurdu. Harry neredeyse kıpırdamadan durdu, bütün duyuları titresim halinde,
32
aniden normale dönüse ayak uydurmaya çalıstı. Bir dakika sonra ise, tisörtünün bedenine
yapıstıgını fark etti; ter içinde kalmıstı.
Az önce olup bitenlere inanamıyordu. Ruh Emici'ler burada, Little VVhinging'de ha!
Dudley yerde kıvrılmıs yatıyordu, inliyor, titriyordu. Harry onun ayaga kalkacak halde olup
olmadıgını görmek için egildi, ama sonra arkasından, kosan birinin gürültülü ayak sesleri geldi.
çgüdüsel olarak asasını yeniden kaldırdı, yeni gelenle yüz yüze gelmek için topuklarının üstünde
hızla döndü.
Kedi düskünü kaçık ihtiyar hanım Mrs Figg soluk soluga görüs alanına girdi. Kır düsmüs saçları
filesinden kurtulmustu, bileginden sıngırdayan bir pazar filesi sarkıyordu, ayakları da ekose kumas
terliklerinden yarı yarıya dısarı çıkmıstı. Harry asasını çabucak saklamaya çalıstı, ama -
"Çıkar sunu, budala çocuk!" diye haykırdı kadın. "Ya etrafta daha da varsa? Ah, bu Mundungus
Fletcher'ı öldürecegimi"
33
KNC BÖLÜM
Bir Baykus Olayı
"Ne?" dedi Harry, saskın saskın.
"Gitti!" dedi Mrs Figg, ellerini ovusturarak. "Birine gitti, bir süpürgenin arkasından düsen birkaç
kazana ba-kacakmıs! Gidersen derini yüzerini dedim, dinlemedi. Bak basımıza neler geldi! Ruh
Emici'ler! yi ki Mr Tibbles'ı görevlendirmisim! Neyse, burada böyle dikilecek vaktimiz yok! Çabuk
ol, seni geri götürmemiz lazım! Of, basımıza ne isler açılacak simdi! Onu öldürecegimi"
"Ama -" Harry için sokakta iki Ruh Emici'yle karsılasmak ne kadar büyük bir soksa, bu kaçık yaslı
komsunun Ruh Emici'lerin ne oldugunu bilmesi de neredeyse o kadar büyük bir soktu. "Siz - siz
cadı mısınız?"
"Ben bir Kofti'yim, Mundungus da bunu gayet iyi biliyor. Ruh Emici'leri püskürtmede sana nasıl
yardım edebilirdim ki? Seni tamamen korunmasız bıraktı gitti, üstelik uyarmıstım onu -"
"Bu Mundungus beni takip mi ediyordu? Dur bir dakika - o'ydu demek! Evimin önünde Buharlasan
oydu!"
"Evet, evet, evet, ama çok sükür ki ne olur ne olmaz
34
diye Mr Tibbles'ı bir arabanın altına yerlestirmisim, geldi beni uyardı, ama evine geldigimde sen
gitmistin bile -simdiyse - ah, Dumbledore ne der buna? Sen!" diye haykırdı hâlâ yerde yatan
Dudley'ye. "Koca poponu yerden kaldır bakayım, hemen!"
"Dumbledore'u tanıyor musunuz?" dedi Harry, ona saskın gözlerle bakarak.
"Tabii ki Dumbledore'u tanıyorum, Dumbledore'u kim tanımaz? Haydi ama - geri dönerlerse sana
pek yardım edemem, bir çay posetine bile Biçim Degistirtmekten acizim ben."
Egildi ve burus burus elleriyle Dudley'nin kocaman kollarından birini tutup çekti.
"Kalksana, ise yaramaz ahmak, kalkl"
Page 11
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ama Dudley ya kalkamıyor, ya da kalkmıyordu. Yerde öylece kaldı, tir tir titriyordu, suratı kül gibi,
agzı sımsıkı kapalıydı.
"Ben yaparım." Harry, Dudley'nin kolundan tutup çekti. Muazzam bir çabayla onu ayaga
kaldırmayı basardı. Dudley bayılmanın esiginde görünüyordu. Küçük gözleri yuvalarında fıldır fıldır
dönüyor, yüzünden asagı ter bo-sanıyordu; Harry onu bırakır bırakmaz tehlikeli bir sekilde
yalpaladı.
"Çabuk!" dedi Mrs Figg telasla.
Harry, Dudley'nin kocaman kollarından birini kendi omzuna doladı ve agırlıgı altında hafiften beli
bükülerek, onu yola dogru sürükledi. Mrs Figg önleri sıra sendeleye sendeleye yürüyor, endiseyle
her köseden basını uzatıp bakıyordu.
35
"Asanı hazır tut," dedi Harry'ye, VVisteria VValk'a girerlerken. "Gizlilik Nizamnamesi'ni bosver
artık, zaten belli oldu, burnumuzdan fitil fitil gelecek, varsın ölümümüz yumurtadan olacagına
ejderhadan olsun. Genç Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması ha... Dumbledore tam da bundan
korkuyordu iste - Sokagın sonundaki de ne öyle? Aman, Mr Prentice'mis... asanı ortadan
kaldırmasana, çocuk, benden hayır yok diye diye tüy bitti dilimde!"
Bir elle asa tutarken öbürüyle Dudley'yi çekmek hiç de kolay is degildi. Harry sabırsızlıkla dirsegini
kuzeninin bögrüne dayayıp onu dürttü, ama Dudley bagımsız hareket etme arzusunu hepten
yitirmis görünüyordu. Kendini bütün agırlıgıyla Harry'nin omzuna bırakmıstı, koca ayakları yerde
sürükleniyordu.
"Niye bana Kofti oldugunuzu söylemediniz, Mrs Figg?" diye sordu Harry, yürümeye devam etme
çabasından soluk soluga. "Defalarca evinize geldim - niye bir sey demediniz?"
"Dumbledore'un emri. Sana göz kulak olacaktım ama hiçbir sey anlatmayacaktım, çok küçüktün
çünkü. Seni canından bezdirdigim için çok özür dilerim, Harry, ama Dursley'ler bende keyif
çattıgını düsünseler, hayatta izin vermezlerdi gelmene. Kolay degildi yani... of, oof," dedi trajik bir
sesle, ellerini bir kez daha ovusturarak, "hele Dumbledore bunu bir duysun - Mundungus nasıl
gider, gece yarısına kadar görevde kalması gerekiyordu - nerde ki bu adam? Olanları
Dumbledore'a nasıl anlatacagım simdi? Cisimlenemem ki ben!"
"Benim bir baykusum var, onu ödünç alabilirsiniz,"
36
diye inledi Harry, Dudley'nin agırlıgı altında omurgasının kırılıp kırılmayacagını merak ederek.
"Harry anlamıyorsun! Dumbledore'un mümkün oldugunca hızlı hareket etmesi gerekecek.
Bakanlık'in küçük yasta büyüyü tespit etmek için kendi yöntemleri var, senden çoktan haberleri
olmustur, hiç süphen olmasın."
"Ama Ruh Emici'lerden kurtulmaya çalısıyordum, büyüye basvurmak zorundaydım - herhalde Ruh
Emi-ci'lerin Wisteria Walk'ta ne isi vardı diye meraklanırlar asıl, degil mi?
"Aah, ah, keske öyle olsa, ama korkarım ki - MUN-DUNGUS FLETCHER, ÖLDÜN SEN!"
Sak diye bir sesin ardından, ortalıga bayat tütünle karısık kuvvetli bir içki kokusu yayıldı. Tam
karsılarında, yırtık pırtık paltolu, bodur, tırassız bir adam belirmisti. Kısa çarpık bacakları, uzun
dagınık kızıl-sarı saçları ve koca kulaklı bastıbacak av köpeklerinin hüzünlü havasını tasıyan, kan
çanagı gibi torba torba gözleri vardı. Ayrıca elinde gümüsi renkte, sarıp sarmalanmıs bir sey
tutuyordu. Harry bunu görür görmez bir Görünmezlik Pelerini oldugunu anladı.
"N'oluyo, Figgy?" dedi, bir Mrs Figg'e, bir Harry'ye, bir Dudley'ye bakarak. "Gizlilik öldü mü?"
"Simdi sana gösteririm gizliligü" diye bagırdı Mrs Figg. "Ne olacak, Ruh Emiciler oldu, seni ise
yaramaz, kaytarıcı, sinsi hırsız!"
"Ruh Emici'ler mi?" diye tekrar etti Mundungus, adeta donakalarak. "Ruh Emici'ler ha, burda ha?"
"Yaa, burda, bes para etmez yarasa pisligi seni!" diye
37
cıyak cıyak bagırdı Mrs Figg. "Ruh Emici'ler gelip senin nöbetinde çocuga saldırıyor!"
"Vay canına/' dedi Mundungus cılız bir sesle, bir Harry'ye, bir Mrs Figg'e bakarak. "Vay canına, ben
-"
"Sense çalıntı kazan pesinde kosuyorsun! Sana gitme demedim mi ben, ha? Demedim mi?"
Page 12
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ben - seyy, ben -" Mundungus fena halde tedirgin olmus gibiydi. "Çok - çok iyi bir is imkânıydı,
yani -"
Mrs Figg kolunu kaldırıp, ucundan sarkan pazar file-siyle Mundungus'un suratına ve boynuna
vurmaya basladı; gelen sıngırtıya bakılırsa, filenin içi kedi maması doluydu.
"Ahh - yav bırak - brrak beni, deli moruk! Birinin Dumbledore'a söylemesi lazım!"
"Evet - söylemesi - lazım!" diye bagırdı Mrs Figg, kedi maması dolu fileyi eli uzandıgmca
Mundungus'un her yanına savurarak. "Ve - o - biri - sen - olsan - iyi - olur -hem - niye - burada -
kalıp - yardım - etmedigini - de -anlatırsın!"
"Saç filene hâkim ol yav!" dedi Mundungus, basını kollarıyla korumaya çalısarak. "Gidiyorum,
gidiyorum!"
Ve yine yüksek bir sak sesiyle kayboldu.
"Umarım Dumbledore onu gebertirl" dedi Mrs Figg hiddetle. "Hadi ama, Harry, ne bekliyorsun?"
Harry, Dudley'nin cüssesi altında güç bela yürüyebiliyordu, ama kalan bir gıdım nefesini de bunu
belirterek tüketmemeye karar verdi. Yarı baygın Dudley'yi kolundan çekti ve yalpalayarak ilerledi.
"Seni kapıya kadar götüreyim," dedi Mrs Figg, Privet
38
Drive'a girerlerken. "Belki baska Ruh Emici de vardır etrafta diye... eyvah ki ne eyvah, nasıl bir
felaket bu... bir de sen kendin püskürtmek zorunda kaldın onları... halbuki Dumbledore ne
pahasına olursa olsun senin büyü yapmanı önlememizi söylemisti bize... eh, gerçi dökülmüs iksirin
arkasından aglanmaz... ama kedi de cinperilerin arasına daldı bir kere."
"Yani," dedi Harry soluk soluga, "Dumbledore... beni... takip mi ettiriyordu?"
"Tabii ki takip ettiriyordu," dedi Mrs Figg sabırsızca. "Ne yani, haziranda olanlardan sonra kendi
basına dolasmana izin vermesini mi bekliyordun? Aman Yarabbi, çocuk, bir de bana senin için akıllı
demislerdi... ste geldik... simdi içeri gir ve orada bekle," dedi, dört numaraya ulastıklarında.
"Sanırım biri kısa sürede seninle temasa geçecektir."
"Siz ne yapacaksınız?" diye sordu Harry hemen.
"Dogruca eve gidiyorum," dedi Mrs Figg, karanlık sokagı gözleriyle tarayarak ve ürpererek. "Yeni
talimat beklemem gerekiyor. Sen evde kal yeter. yi geceler."
"Bir dakika, gitmeyin! Daha sormak istedigim -"
Ama Mrs Figg, kumas terlikleri sıpıdık sıpıdık ederek, pazar filesi sıngırdayarak, hızlı adımlarla
yürümeye baslamıstı çoktan.
"Durun!" diye bagırdı Harry arkasından. Dumble-dore'la temasta olan birine soracak milyon tane
sorusu vardı; ama birkaç saniye sonra Mrs Figg karanlıga karısmıstı bile. Harry asık bir suratla
Dudley'yi omzunun daha rahat bir yerine dayadı ve dört numaranın bahçesinde agır agır, güç bela
ilerledi.
39
Holün ısıgı yanıyordu. Harry asasını kot pantolonunun beline soktu, zili çaldı ve Petunia Teyze'nin
ön kapıdaki camda tuhaf bir biçimde dalgalanan siluetinin giderek büyüyüsünü izledi.
"Diddy! Nihayet, ben de merak - merak - Diddy, ne oldu?"
Harry göz ucuyla Dudley'ye söyle bir baktı ve kolunun altından tam vaktinde çıktı. Suratı soluk
yesile dönmüs olan Dudley bir an oldugu yerde sallandı... sonra da agzını açıp paspasın üstüne
kustu.
"DDDY! Diddy, neyin var senin? Vernon? VER-NON!"
Harry'nin enistesi oturma odasından langır lungur kosusturarak geldi. Endiselendigi zamanlarda
hep oldugu gibi, posbıyıgı bir asagı bir yukarı sallanıyordu. Telas içinde, Petunia Teyze'nin,
dizlerinin bagı çözülmüs olan Dud-ley'yi kapı esiginden geçirmesine yardım etmeye kostu, bir
yandan da kusmuk havuzuna basmamaya çalısıyordu.
"Hasta, Vernon!"
"Nen var, oglum? Ne oldu? Mrs Polkiss sana çay diye ne idügü belirsiz bir sey mi verdi?"
"Niye üstün basın toz toprak içinde, yavrum? Yere mi yattın?"
"Dur bir dakika - hırsızlar mı saldırdı yoksa?"
Petunia Teyze çıglıgı bastı.
Page 13
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Polisi ara, Vernon! Polisi ara! Diddy, yavrum, konus anneciginle! Ne yaptılar sana?"
Bütün o patırtıda kimse Harry'yi fark etmemisti, bu da onun isine geliyordu tabii. Vernon Eniste
kapıyı çarpa-
40
rak kapatmadan kendini içeri atmayı basardı ve Durs-ley'ler gürültülü bir sekilde holden mutfaga
ilerlerken, usul usul, çıt çıkarmadan merdivenlere dogru gitti.
"Kim yaptı, oglum? simlerini ver bize. Yakalarız onları, sen hiç merak etme."
"Ssst! Bir sey söylemeye çalısıyor, Vernon! Ne var, Diddy? Söyle annecigine!"
Harry ayagını en alt basamaga koymustu ki, Dudley yeniden sesine kavustu.
"O."
Harry, ayagı basamakta, kalakaldı, yüzünü burusturmus, patlamayı bekliyordu.
"ÇOCUK! BURAYA GEL!"
Harry yarı korkulu yarı kızgın, ayagını yavasça basamaktan indirdi ve geri dönüp Dursley'lerin
pesinden gitti.
Dısarıdaki karanlıktan sonra, haddinden fazla temiz mutfagın tuhaf, hayal gibi bir ısıltısı vardı.
Petunia Teyze, Dudley'yi bir iskemleye dogru götürüyordu; Dudley hâlâ bayagı yesil ve yapıs yapıs
görünüyordu. Vernon Eniste bulasıklıgın önünde durmus, küçücük kısık gözleriyle Harry'ye ters
ters bakıyordu.
"Ogluma ne yaptın?" dedi tehditkâr bir hırıltıyla.
"Hiçbir sey," dedi Harry, Vernon Eniste'nin ona inanmayacagını bile bile.
"Ne yaptı sana, Diddy?" dedi Petunia Teyze, titreyen bir sesle. Bir taraftan da elindeki süngerle
Dudley'nin deri montunun önündeki kusmugu siliyordu. "Yoksa - yoksa hani o seyden mi yaptı,
yavrum? Yoksa - seyini mi kullandı?"
41
•
Dudley agır agır, titreyerek basını salladı.
Petunia Teyze feryat eder, Vernon Eniste ise yumruklarını kaldırırken, Harry, "Hiç de
kullanmadım!" dedi sert bir sesle. "Ona hiçbir sey yapmadım, ben degildim o -"
Ama tam o sırada mutfak penceresinden içeri bir hüt-hüt kusu süzüldü. Vernon Eniste'nin kafasını
sıyıran hüthüt mutfagın öbür tarafına uçtu, gagasında tasıdıgı kocaman parsömen zarfı Harry'nin
ayaklarına bıraktı, kanadının ucu buzdolabının tepesini sıyırarak zarif bir sekilde döndü,
pencereden çıktı ve bahçenin üzerinden uçup gözden kayboldu.
"BAYKUS HA!" diye bögürdü Vernon Eniste. Mutfak penceresini çarparken, sakagındaki yorgun
düsmüs damar öfkeyle atıyordu. "YNE M BAYKUS! EVMDE BAYKUS STEMYORUM ARTIK!"
Ama Harry zarfı açmaya koyulmustu bile. Kalbi âde-melması civarında bir yerde atarken mektubu
çıkardı.
Sayın Mr Potter,
Bu aksam saat dokuzu yirmi üç dakika geçe, Mugg-le'lann yasadıgı bir bölgede ve bir Muggle'ın
yanında Pat-ronus Büyüsü yaptıgınıza dair istihbarat aldık.
Genç Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması Kararnamesinin böylesine ciddi bir ihlalinin sonucu
olarak, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulundan atılmıs bulunmaktasınız. Bakanlık temsilcileri
kısa süre içinde, asanızı imha etmek için ikamet yerinize gelecek.
Daha önce de Uluslararası Sihirbazlar Konfederasyonu Gizlilik Nizamnamesi Bölüm 13'e aykırı bir
eylemde bu-
42
Ilınmaktan dolayı resmi bir uyan almıs oldugunuzdan, 12 Agustos sabahı saat y'da Sihir
Bakanlıgı'nda bir disiplin durusması için hazır bulunmanız gerektigini üzülerek bildiriyoruz.
Esenlikler dileriz,
Saygılarımızla,
Page 14
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Mafalda Hopkirk
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi
Sihir Bakanlıgı
Harry mektubu basından sonuna iki kere okudu. Vernon Eniste ve Petunia Teyze'nin konustugunun
hayal meyal farkındaydı. Kafasının içi oldugu gibi buz tutmus, hissizlesmisti sanki. Zihnine tek bir
gerçek ulasabiliyor, hatta bir ok gibi saplanıp felç ediyordu. Hog-warts'tan atılmıstı. Her sey
bitmisti. Asla geri dönemeyecekti.
Basını kaldırıp Dursley'lere baktı. Vernon Eniste'nin yüzü iyiden iyiye morarmıstı, yumrukları hâlâ
havada, bagırıp çagırıyordu; Petunia Teyze ise kollarını yine ögürmeye baslayan Dudley'ye
dolamıstı.
Harry'nin bir süreligine sersemlesen beyni yeniden uyanır gibi oldu. Bakanlık temsilcileri kısa süre
içinde, asanızı imha etmek için ikamet yerinize gelecek. Tek bir çıkar yol vardı. Kaçması
gerekiyordu - hem de hemen. Harry nereye gidecegini bilmiyordu, ama bir konudan emindi: ster
Hogvvarts'ta ister dısarıda, asasına ihtiyacı vardı. Neredeyse rüyadaymısçasına, asasını eline aldı
ve mutfaktan çıkmak için arkasını döndü.
43
"Nereye gittigini sanıyorsun sen?" diye bagırdı Vernon Eniste. Harry cevap vermeyince, kosarak
mutfagı geçip, hole giden kapının önünü tuttu. "Senle isim bitmedi daha, çocuk!"
"Çekil önümden," dedi Harry sakin bir ses tonuyla.
"Hiçbir yere gidemezsin, önce bana oglumun nasıl böyle -"
"Önümden çekilmezsen ugursuzluk büyüsünü yersin," dedi Harry, asasını kaldırarak.
"O numaralar bana sökmez!" diye hırladı Vernon Eniste. "Okul dedigin su tımarhanenin dısında o
elindeki-ni kullanmana izin vermediklerini biliyorum!"
"Tımarhane beni kapı dısarı etti," dedi Harry. "Yani canım ne isterse yapabilirim. Üç saniyen var.
Bir - iki -"
O sırada bir SAK sesi mutfakta çınladı. Petunia Teyze çıglık attı, Vernon Eniste bagıra çagıra egildi,
Harry ise o gece üçüncü kez kendi neden olmadıgı bir kargasanın kaynagını arıyordu. Hemen de
buldu: Mutfak penceresinin pervazında, sersemlemis, biraz dagılmıs görünen bir peçeli baykus
duruyordu, besbelli az önce kapalı pencereye toslamıstı.
Vernon Eniste'nin ıstırap dolu bir sesle "BAYKUSLAR!" diye bagırısını duymazdan gelen Harry,
kosarak gidip pencereyi açtı. Baykus, ucuna küçük bir parsömen tomarı baglı olan bacagını uzattı,
tüylerini silkeledi ve Harry mektubu alır almaz uçtu gitti. Harry, elleri titreyerek ikinci mektubu
açtı. Mesaj siyah mürekkeple alelacele yazılmıstı, leke içindeydi.
44
Harry -
Dumbledore az önce Bakanhk'a geldi, meseleyi halletmeye çalısıyor. TEYZENLE ENSTENN
EVNDEN AYRILMA. BASKA BÜYÜ YAPMA. ASANI TESLM ETME.
Arthur YJeasley
Dumbledore meseleyi halletmeye çalısıyor... ne demekti bu? Dumbledore'un gücü Sihir
Bakanlıgı'nm kararını degistirtmeye yeter miydi? Hogwarts'a dönmesine izin vermeleri gibi bir
ihtimal var mıydı o zaman? Harry'nin gögsünde küçük bir umut filizi tam tomurcuk vermisti ki,
anında panige kurban gitti - büyü yapmadan asasını vermemeyi nasıl becerecekti ki? Bakanlık
temsilcileriyle düello yapması gerekecekti ve böyle bir sey yaparsa, atılmak söyle dursun,
Azkaban'a düsmesi bile isten degildi.
Kafası deli gibi çalısıyordu... ya kaçıp Bakanlık tarafından yakalanma riskine girecekti ya da hiçbir
yere gitmeyip onu burada bulmalarını bekleyecekti. Birinci yöntem çok daha cazip görünüyordu,
ama Mr Weasley'nin onun iyiligini düsündügünü de biliyordu... hem, Dumbledore daha önce
bundan çok daha kötü meseleleri halletmisti.
"Peki," dedi Harry. "Fikrimi degistirdim, burada kalıyorum."
Hızla gidip mutfak masasına oturdu ve Petunia Teyze ile Dudley'ye döndü. Dursley'ler onun böyle
aniden fikir degistirmesi karsısında sasırmıslardı. Petunia Teyze yüzünde umutsuzluk dolu bir
Page 15
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ifadeyle Vernon Eniste'ye
45
baktı. Vernon Eniste'nin mor sakagındaki damar her zamankinden de daha fena atıyordu.
"Bütün bu kahrolasıca baykuslar kimden geliyor?" diye homurdandı.
"lki Sihir Bakanlıgı'ndan geldi, atıldın diyor," dedi Harry sakin sakin. Kulak kesilmis, Bakanlık
temsilcileri gelirse diye dısarıdaki sesleri dinliyordu, hem Vernon Eniste'nin bagırıp çagırmasını
dinlemektense sorularını cevaplamak daha kolaydı. "kincisi arkadasım Ron'un ba-basındandı,
kendisi Bakanlık'ta çalısır."
"Sihir Bakanlıgı mı?" diye bögürdü Vernon Eniste. "Sizin gibileri hükümette ha? ste bu her seyi
açıklıyor, hem de her seyi. Tevekkeli degil ülke tepetaklak gidiyor."
Harry karsılık vermeyince Vernon Eniste ona ters ters baktı, sonra kızgın bir sesle, "Peki niye
atıldın?" diye sordu.
"Büyü yaptıgım için."
"HAH!" diye kükredi Vernon Eniste. Yumrugunu buzdolabının tepesine indirdi, buzdolabının kapagı
açıldı; Dudley'nin yag oranı düsük yıgınla abur cuburu yere dökülüp patladı. "tiraf ediyorsun yani!
Dudîey'ye ne yaptın?"
"Hiçbir sey," dedi Harry, bu defa biraz daha az sakin bir sesle. "Ben yapmadım -"
"Yaptı," diye mırıldandı Dudley, beklenmedik bir sekilde. Vernon Eniste ile Petunia Teyze, Harry'yi
derhal susturmak için heyecanla el kol hareketleri yaparak Dudley'nin üzerine egildiler.
"Söyle, oglum," dedi Vernon Eniste, "ne yaptı?"
46
"Anlat, yavrum," diye fısıldadı Petunia Teyze.
"Bana asasını dogrulttu," diye mırıldandı Dudley.
"Evet, öyle yaptım, ama -" diye kızgın bir sesle lafa girdi Harry, ama -
"KES SESN!" diye kükrediler Vernon Eniste ve Petunia Teyze koro halinde.
"Söyle, oglum," dedi Vernon Eniste yine, bıyıgı hiddetle sallanarak.
"Her yer karardı," dedi Dudley boguk bir sesle. Ür-perdi. "Her yer karanlıktı. Sonra bir... bir seyler
duydum. Kafamın i-içinde."
Vernon Eniste ve Petunia Teyze yüzlerinde katıksız bir dehset ifadesiyle birbirlerine baktılar.
Dünyada en sevmedikleri sey büyüydü elbette -ki hortum kullanımı yasagını onlardan daha çok
çigneyen komsular, büyünün hemen arkasından geliyordu- ama birtakım sesler duymaya baslamıs
insanların bu konuda ilk 10'a girecegi de kesindi. Besbelli Dudley'nin aklını kaçırdıgını
düsünüyorlardı.
"Ne tür seyler duydun, Bıcırık?" diye fısıldadı Petunia Teyze. Suratı bembeyaz kesilmis, gözlerinde
yaslar birikmisti. •
Ama Dudley pek söyleyebilecek gibi görünmüyordu. Yine ürperdi ve koca sarı kafasını iki yana
salladı. lk baykusun gelisinden beri üzerine çöküp her yanını uyusturmus olan korkuya ragmen,
Harry meraka kapıldı. Ruh Emici'ler insanın hayatındaki en kötü anlarını yeniden yasamasına
neden olurlardı. Sımarık, pohpohlanmaya alısmıs, zorba Dudley ne duymak zorunda kalmıstı
acaba?
"Peki niye düstün, oglum?" dedi Vernon Eniste, çok
47
hasta birinin basucunda kullanabilecegi türden, fazlasıyla alçak bir sesle.
"Ta-takıldım," dedi Dudley titrek bir sesle. "Sonra da -"
Gepgenis gögsünü isaret etti. Harry onun ne kastettigini anladı. Dudley, umut ve mutluluk
insandan emilip giderken cigerleri dolduran o yapıs yapıs sogugu anımsıyordu.
"Korkunç," dedi Dudley çatlak bir sesle. "Soguk, çok soguk."
"Peki," dedi Vernon Eniste, zorlama bir sükûnetle. Bu arada Petunia Teyze kaygıyla elini
Dudley'nin alnına koymus, atesini kontrol ediyordu. "Sonra ne oldu, Duddyci-gim?"
"Sanki... sanki... sanki... artık... artık..."
"Sanki artık hiç mutlu olmayacakmıssın gibi geldi," diye gerisini getirdi Harry, donuk bir sesle.
"Evet," diye fısıldadı Dudley, hâlâ titreyerek.
Page 16
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ya!" dedi Vernon Eniste, heybetli sesi geri gelmisti. Dogruldu. "Demek ogluma zırtapoz bir büyü
yaptın, kafasının içinde sesler duysun ve - ve kedere mahkûm olsun diye, öyle mi?"
"Kaç kere söyleyecegim?" dedi Harry, sinirlenmeye baslayıp sesini yükselterek. "Ben yapmadım!
ki Ruh Emici yaptı!"
"ki - neydi o zırvalık?"
"Ruh - E - mi - ci - ler," dedi Harry, tek tek heceleyerek. "ki tane."
"Bu canına yandıgımın Ruh Emici'leri de neyin nesiy-mis?"
48
"Büyücü hapishanesi Azkaban'ın muhafızları," dedi Petunia Teyze.
Bu sözcükleri iki saniyelik rahatsız edici bir sessizlik izledi. Hemen sonra, Petunia Teyze igrenç bir
küfür etmisçesine agzını eliyle kapadı. Vernon Eniste yuvalarından ugramıs gözlerle ona
bakıyordu. Mrs Figg haydi neyse de - Petunia Teyze?
"Nereden biliyorsun bunu?" diye sordu, afallamıs halde.
Petunia Teyze kendinden tiksinmis gibiydi. Özür dileyen, korku dolu gözlerle Vernon Eniste'ye
baktı, sonra elini at gibi dislerinin önünden indirdi.
"O pis - çocuk - ona söylerken duydum - yıllar önce," dedi kesik kesik konusarak.
"Annemle babamdan bahsediyorsan, niye isimlerini kullanmıyorsun?" dedi Harry yüksek sesle,
ama Petunia Teyze onu duymazdan geldi. Fena halde bozulmus görünüyordu.
Harry apısıp kaldı. Yıllar önceki bir feveran sırasında haykıra haykıra Harry'nin annesinin bir ucube
oldugunu söylediginden beri, Petunia Teyze'nin kız kardesinden söz ettigini hiç duymamıstı. Sihirli
dünyayla ilgili bu bilgi kırıntısını bu kadar uzun süredir hatırlıyor olmasına hayret etti, özellikle de
bütün enerjisini böyle bir dünyanın varoldugunu görmezden gelmeye harcarken.
Vernon Eniste agzını açtı, kapadı, sonra yine açtı, yine kapadı, en sonunda da, sanki nasıl
konusulacagını hatırlamak için çaba sarf etmesi gerekiyormusçasına, üçüncü kez agzını açıp boguk
boguk konustu: "Yani - yani - bunlar -
49
ee - bunlar - ee - gerçekten varlar, öyle mi - ee - Ruh-bir-seyciler?"
Petunia Teyze basını salladı.
Vernon Eniste, biri "Bir Nisan!" diye bagırır umuduyla gözlerini Petunia Teyze'den Dudley'ye,
ondan da Harry'ye çevirdi. Kimse böyle bir sey yapmayınca bir daha agzını açtı, ama o anda
aksamın üçüncü baykusunun gelisiyle, söyleyecek yeni sözcükler bulmaya çalısmaktan kurtuldu.
Baykus, tüylü bir top mermisi gibi, hâlâ açık olan pencereden içeri uçtu ve Dursley'lerin üçünün de
korkudan zıplamasına neden olan bir tangırtıyla mutfak masasının üzerine kondu. Harry, resmi
gibi görünen ikinci bir mektubu baykusun gagasından çekti aldı ve o uçup karanlıga karısırken,
zarfı yırtıp açtı.
Vernon Eniste gidip pencereyi çarparken, bir yandan da, "Yetti - su - pis - baykuslar," diye
söylendi dalgın dalgın.
Sayın Mr Potter,
Yaklasık yirmi iki dakika önceki mektubumuzu takiben, Sihir Bakanlıgı asanızı derhal imha etme
kararını gözden geçirmistir. Resmi bir karara varılacak olan 12 Agustos tarihli disiplin durusmanıza
kadar asanız sizde kalabilir.
Hogıvarts Cadılık ve Büyücülük Okulu Müdürü ile yaptıgı müzakerelerden sonra, Bakanlık, okuldan
atılıp atılmayacagınız konusunun da aynı tarihte kararlastırılması üzerinde anlasmıstır. Bu nedenle
kendinizi, durumunuz yeniden tetkik edilene dek okuldan uzaklastırılmıs sayabilirsiniz.
50
En iyi dileklerimizi sunarız.
Saygılarımızla,
Mafalda Hopkirk
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi
Sihir Bakanlıgı
Page 17
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry mektubu bastan sona üç kez hızla okudu. Daha atılmamıs oldugunu bilmenin getirdigi
rahatlamayla bög-ründeki dügüm biraz gevsedi, ama korkulan henüz tamamen kaybolmamıstı.
Görünüse bakılırsa her sey agustosun on ikisinde yapılacak olan su durusmaya baglıydı.
"Ee?" Vernon Eniste'nin sesi Harry'yi bulundugu ortama döndürdü. "Simdi ne oldu? Seni bir seye
mahkûm ettiler mi? Sizin güruhta ölüm cezası var mı?" diye ekledi umutla, sanki sonradan aklına
gelmisçesine.
"Bir durusmaya gitmem gerekiyor," dedi Harry.
"Yani orda mı mahkûm edecekler?"
"Galiba."
"Umudumu yitirmeyeyim öyleyse," dedi Vernon Eniste pis pis.
"Eh, hepsi bu kadarsa..." dedi Harry ayaga kalkarak. Yalnız kalmak, düsünmek, belki Ron,
Hermione ya da Si-rius'a mektup göndermek için yanıp tutusuyordu.
"HAYIR, TAB K HEPS BU KADAR DEGL!" diye bögürdü Vernon Eniste. "OTUR YERNE!"
"Yine ne var?" dedi Harry sabırsızca.
"DUDLEY!" diye kükredi Vernon Eniste. "Oglumun basına ne geldigini harfi harfine bilmek
istiyorum!"
"Y!" diye bagırdı Harry; sinirinden, hâlâ elinde tut-
51
tugu asasının ucundan etrafa kırmızı ve altın rengi kıvılcımlar saçıldı. Dursley'lerin üçü de korkuyla
irkildiler.
"Dudley'yle Magnolia Crescent ve VVisteria Walk arasındaki yoldaydık," dedi Harry, hızlı konusarak
ve sinirine hâkim olmaya çalısarak. "Dudley bana kurnazlık etmeye kalktı, ben de asamı çektim
ama kullanmadım. Sonra iki Ruh Emici belirdi -"
"Ama NEDR K bu Ruh Edici'ler?" diye sordu Ver-non Eniste öfkeyle. "Ne YAPARLAR?"
"Söyledim ya - içindeki bütün mutlulugu emip alırlar," dedi Harry, "bir fırsatını bulurlarsa da,
öperler -"
"Öperler mi?" dedi Vernon Eniste, hafiften irilesmis gözlerle. "Öperler mi?"
"Agzının içinden ruhunu emip almalarına böyle deniyor."
Petunia Teyze minik bir çıglık koyverdi.
"Ruhu mu? Yoksa onun ruhunu - ruhu hâlâ -"
Dudley'yi omuzlarından tutup sarstı, ruhunun içeride takırdadıgını duyabilecek mi diye deneme
yapıyordu sanki.
"Tabii ki ruhunu almadılar, alsalar anlardınız," dedi Harry öfkeyle.
"Onları püskürttün, ha oglum?" dedi Vernon Eniste yüksek sesle. Konusmayı bildigi sulara
çekmeye çalısan birinin görünümüne sahipti. "Onlara iki tane çaktın, ha?"
"Bir Ruh Emici'ye iki tane çakamazsın," dedi Harry dislerini sıkarak.
"Niye bir seyi yok peki?" diye horozlandı Vernon Eniste. "Niye içi bosalmadı peki?"
52
"Çünkü ben Patronus -"
VIJT. Bir tangırtı, kanatların pır pırı ve etrafa yavasça yayılan tozlar esliginde, mutfak
söminesinden dördüncü bir baykus fırladı.
"TANRI ASKINA!" diye kükredi Vernon Eniste. Uzun süredir yapmadıgı bir seyi yapıyor, bıyıgından
tutam tutam kıl koparıyordu. "BURADA BAYKUSA MÜSAADE ETMEM, BUNA GÖZ YUMMAM,
SÖYLÜYORUM BAK!"
Ama Harry baykusun bacagından parsömen tomarını çıkarmaya koyulmustu bile. Bu mektubun
Dumbledo-re'dan geldiginden ve her seyi -Ruh Emici'leri, Mrs Figg'i, Bakanlık'ın neyin pesinde
oldugunu, kendisinin, yani Dumbledore'un her seyi nasıl halletmeyi düsündügünü-açıkladıgmdan
öylesine emindi ki, ömründe ilk kez, Siri-us'un elyazısmı görünce hayal kırıklıgına ugradı. Vernon
Eniste'nin baykuslar hakkındaki bitmek bilmeyen yaygarasını duymazdan gelerek ve bacadan
çıkan bu en son baykusun yarattıgı toz bulutundan dolayı gözlerini kısarak, Sirius'un mesajını
Page 18
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
okudu.
Az önce Arthur bize neler oldugunu anlattı. Ne yaparsan yap, bir daha evden dısarı adım atma.
Harry'ye göre bu tepki bu gece olan onca sey karsısında o kadar yetersizdi ki, parsömenin arkasını
çevirip mektubun devamı var mı diye baktı, ama baska bir sey yoktu.
Sinirlenmeye baslamıstı yine. Tek basına iki Ruh Emi-ci'yi püskürttügü için kimse "aferin"
demeyecek miydi? Mr VVeasley de Sirius da, sanki Harry yanlıs bir sey yapmıs da, azarlamayı ne
kadar hasar olustugunun tespitinden sonraya bırakıyorlarmıs gibi davranıyorlardı.
53
"... bir baykus olayı, aman yani bir baykus alayı, dadandı evime. Buna müsaade etmem, çocuk,
müsaade -"
"Baykusların gelmesine engel olamam," diye çıkıstı Harry, Sirius'un mektubunu avcunun içinde
burusturarak.
"Bu gece neler oldu, isin gerçegini duymak istiyorum!" diye havlar gibi bagırdı Vernon Eniste.
"Madem Dudley'yi incitenler Ruh Egici'lerdi, sen niye okuldan atıldın? O zamazingodan yapmıssın
iste, kendin söyledin!"
Harry sakinlesmek için uzun bir soluk aldı. Bası yine agrımaya baslamıstı. Mutfaktan çıkmayı,
Dursley'lerden uzaklasmayı her seyden çok istiyordu.
"Patronus Büyüsü'nü Ruh Emici'lerden kurtulmak için yaptım," dedi, kendini sakin olmaya
zorlayarak. "Onlara karsı ise yarayan tek sey bu."
"Ama Ruh Edicilerin Little Whinging'de ne isi vardı?" dedi Vernon Eniste, zıvanadan çıkmıs halde.
"Bir sey diyemeyecegim," dedi Harry bıkkınlıkla. "Hiçbir fikrim yok."
Bası floresan ısıgın ısıltısına tempo tutarcasına zonk-luyordu simdi. Öfkesi yavas yavas diniyordu.
Kendini bitmis tükenmis hissediyordu. Dursley'lerin hepsi birden gözlerini ona dikmis bakıyorlardı.
"Senin yüzünden," dedi Vernon Eniste siddetle. "Bunun seninle ilgisi var, çocuk, eminim. Yoksa
niye buraya gelsinler? Yoksa niye o yolda ortaya çıksınlar? Herhalde kilometrelerce mesafede
senden baska - baska -" Belli ki "büyücü" sözcügünü söylemeye içi elvermiyordu. "Senden baska
öyle biri yoktur."
54
"Niye geldiklerini bilmiyorum."
Ama Vernon Eniste'nin sözleri, Harry'nin yorgun düsmüs beynini yeniden harekete geçirmisti.
Sahi, Ruh Emici'ler Little VVhinging'e niye gelmislerdi ki? Harry'nin oldugu yolda ortaya çıkmaları
nasıl tesadüf olabilirdi? Buraya gönderilmis miydiler? Sihir Bakanlıgı Ruh Emici'le-rin kontrolünü
mü kaybetmisti? Dumbledore'un tahmin ettigi gibi, Azkaban'dan ayrılıp Voldemort'a mı
katılmıslardı?
"Bu Ruh Ezici'ler bir üsütükler hapishanesini mi bekliyor?" diye sordu Vernon Eniste, Harry'nin
düsüncelerinin izinden acemice giderek.
"Evet," dedi Harry.
Basının sızısı bir dursa, mutfaktan çıkıp karanlık odasına bir gidebilse, düsünebilse...
"Aha! Seni tutuklamaya gelmislerdi!" dedi Vernon Eniste, dogrulugu su götürmez bir sonuca
varmıs birinin muzaffer edasıyla. "ste bu, degil mi, çocuk? Kanundan kaçıyorsun!"
"Tabii ki kaçmıyorum," dedi Harry. Bir sinegi kovmak istermis gibi basını iki yana salladı, simdi
kafası çılgıncasına çalısıyordu.
"Peki o zaman neden -"
Harry alçak sesle, Vernon Eniste'den çok kendi kendine, "Onları o göndermis olmalı," dedi.
"Ne dedin? Kim göndermis olmalı?"
"Lord Voldemort," dedi Harry.
"Büyücü", "sihir" ya da "asa" gibi sözcükleri duyduklarında irkilen ve ciyaklayan Dursley'lerin,
gelmis
55
geçmis en kötücül büyücünün adını duyup da bir parça bile ürpermemelerinin ne kadar garip
oldugunu hayal meyal fark eder gibi oldu.
"Lord - dur bir dakika," dedi Vernon Eniste. Yüzünü burusturmustu, bir domuzunkine benzeyen
Page 19
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gözlerinde yavas yavas bir anlama ısıgı belirmisti. "O adı duymustum... o degil miydi, hani -"
"Annemle babamı öldüren kisi, evet," dedi Harry.
"Ama o gitmisti," dedi Vernon Eniste sabırsızca, Harry'nin annesiyle babasının öldürülmesinin acı
verici bir mesele olduguna dair en ufak bir belirti göstermeden. "O dev herif söylemisti. Gitmis."
"Geri döndü," dedi Harry sıkıntıyla.
Petunia Teyze'nin hastane gibi temiz mutfagında, son model buzdolabının ve genis ekran
televizyonun yanında durup Vernon Eniste'yle sakin sakin Ruh Emici'lerden bahsetmek Harry'ye
çok tuhaf geliyordu. Ruh Emici'lerin Little VVhinging'e gelmesi, Privet Drive'ın iflah olmaz bir
biçimde sihirden yoksun dünyasını onun ötesindeki dünyadan ayıran muazzam, görünmez duvarda
gedik açmıstı adeta. Harry'nin iki yasamı bir sekilde birlesmis, her sey tepetaklak olmustu;
Dursley'ler sihirli dünyaya iliskin ayrıntıları ögrenmek istiyorlardı, Mrs Figg Dumbledore'u
tanıyordu; Ruh Emici'ler Little Whinging'de süzülüyordu ve kendisi Hogwarts'a belki de asla
dönemeyecekti. Harry'nin bası iyice zonklamaya basladı.
"Döndü mü?" diye fısıldadı Petunia Teyze.
Harry'ye daha önce hiç bakmadıgı gibi bakıyordu. Ve birdenbire, ömründe ilk defa, Harry, Petunia
Teyze'nin
56
annesinin kardesi oldugunun tam anlamıyla bilincine vardı. Su anda bundan niye böylesine
etkilendigini bilmiyordu. Tek bildigi, odada Lord Voldemort'un geri dönmesinin ne anlama
gelebilecegini sezebilecek yegâne kisinin kendisi olmadıgıydı. Petunia Teyze daha önce ömründe
ona öyle bakmamıstı. Büyük, solgun gözleri (kız kardesi-ninkilerden o kadar farklıydı ki) nefret ya
da kızgınlıkla kısılmamıs, korkudan faltası gibi açılmıstı. Petunia Teyze'nin Harry kendini bildi bileli
sürdürdügü amansız kandırmaca -sihir diye bir seyin de, Vernon Eniste'yle yasadıgı dünyadan
baska bir dünyanın da olmadıgı kandırma-cası- ansızın yerle bir olmus gibiydi.
"Evet," dedi Harry, bu defa dogrudan dogruya Petunia Teyze'ye hitap ederek. "Bir ay önce döndü.
Onu gördüm."
Petunia Teyze'nin elleri Dudley'nin deri kaplı iriyarı omuzlarını bulup sıkı sıkı kavradı.
"Bir dakika," dedi Vernon Eniste, bir karısına, bir Harry'ye bakarak. Belli ki ikisinin arasında olusan
bu beklenmedik anlasma onu sersemletmis, kafasını karıstırmıstı. "Bir dakika. Bu Voldizımbırtı
döndü diyorsun yani."
"Evet."
"Su aileni öldüren kisi."
"Evet."
"Simdi de arkandan Ruh Ekici'leri mi gönderiyor?"
"Öyle görünüyor," dedi Harry.
"Anlıyorum," dedi Vernon Eniste, bir beti benzi atmıs karısına, bir Harry'ye bakıp pantolonunu
çekerek. Sanki sisiyor, kocaman mor suratı Harry'nin gözlerinin önünde
57
geriliyordu. "Eh, iste bu, kantarın topunu kaçırır," dedi. Kendini sisirirken gömleginin önü iyiden
iyiye gerginlesmisti. "Bu evden çık git, çocuk!"
"Ne?" dedi Harry.
"Beni duydun - DISARI!" Vernon Eniste öyle bir bö-gürmüstü ki, Petunia Teyze ile Dudley bile
yerlerinden zıplamıslardı. "DISARI! DISARI! Bunu yıllar önce yapmam gerekirdi! Baykuslar burayı
huzurevi niyetine kullanıyor, pudingler patlıyor, salonun yarısı yerle bir oluyor, Dudley'nin kuyrugu
çıkıyor, Marge tavanda geziniyor, bir Ford Anglia uçuyor - DISARI! DISARI! Bittin artık! Tarih
oldun sen! Madem pesinde bir kaçık var, artık burada kalamazsın, karımı ve oglumu tehlikeye
atamazsın, basımızı belaya sokamazsın. Bes para etmez annenle babanın izinden gidiyorsun
madem, yetti artık! DISARI!"
Harry oldugu yere mıhlanmıs gibi kaldı. Bakanlık'tan, Mr VVeasley'den ve Sirius'dan gelen
mektuplar sol avcu-nun içinde burusmus halde duruyordu. Ne yaparsan yap, bir daha evden dısarı
adım atma. TEYZENLE ENSTENN EVNDEN AYRILMA.
"Beni duydun!" dedi Vernon Eniste öne egilerek. Koca mor suratı Harry'ninkine o kadar yaklasmıstı
Page 20
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ki, tükürükleri yüzüne sıçrıyordu. "Yürü bakalım! Yarım saat önce evden ayrılmaya can atıyordun!
Ben de tamamen aynı fikirdeyim! Git, bir daha da buraya ayak basma! Seni bastan niye kabul
ettik, bilmem, Marge haklıydı, yetimhaneye göndermeliydik. Fazla yufka yürekliydik, içinden
çıkarabiliriz sandık, seni normale döndürebiliriz sandık, ama sen bastan çürüktün, yetti artık -
baykuslar*."
58
Besinci baykus bacadan asagı öyle hızlı fırladı ki yere çarptı, sonra tiz bir çıglıkla tekrar havalandı.
Harry kırmızı bir zarfın içindeki mektubu almak için elini kaldırdı, ama baykus basının tepesinden
geçip dogruca Petunia Teyze'ye gitti. Bunun üzerine Petunia Teyze çıglık attı ve kollarını yüzüne
kapatıp egildi. Baykus kırmızı zarfı onun kafasının üstünden asagı bıraktı ve dönüp bacadan yukarı
uçarak gitti.
Harry fırladı, ama Petunia Teyze mektuba daha önce ulastı.
"Sen aç istiyorsan," dedi Harry, "ama nasılsa mektupta ne dedigini ben de duyacagım. Bir
Çıgırtkan o."
"Bırak onu, Petunia!" diye kükredi Vernon Eniste. "Elini sürme ona, tehlikeli olabilir!"
"Bana gönderilmis," dedi Petunia Teyze titreyen bir sesle. "Bana gönderilmis, Vernon, bak! Mrs
Petunia Durs-ley, Mutfak, Dört Numara, Privet Drive -"
Korkuyla solugunu tuttu. Kırmızı zarftan duman çıkmaya baslamıstı.
"Aç!" diye yüreklendirdi onu Harry. "Aç da bitsin su is! Nasılsa olan olacak."
"Hayır."
Petunia Teyze'nin eli titriyordu. Bir kaçıs yolu arıyormus gibi, gözleri mutfagı delice taradı, ama
çok geçti artık - zarf alevler içinde kalmıstı. Petunia Teyze çıglıgı bastı ve zarfı elinden attı.
Mutfagı masanın üzerindeki yanan mektuptan gelen ve duvarlarda yankılanan korkunç bir ses
kapladı.
"Unutma, Petunia."
59
Petunia Teyze bayılacak gibi oldu. Elleri yüzünde, Dudley'nin yanındaki sandalyeye çöktü.
Sessizlikte, zarftan artakalanlar da kül oldu.
"Nedir bu?" dedi Vernon Eniste boguk bir sesle. "Ne - ben anla - Petunia?"
Petunia Teyze hiçbir sey demedi. Dudley sapsal sapsal annesine bakıyordu, agzı açık kalmıstı.
Sessizlik dehset verici bir sekilde uzadı. Harry dumura ugramıs halde teyzesine bakıyordu, bası
patlayacakmıs gibi zonkluyordu.
"Petunia, hayatım?" dedi Vernon Eniste çekingen çekingen. "P-Petunia?"
Kadın basını kaldırdı. Hâlâ titriyordu. Yutkundu.
"Çocuk - çocuk burada kalacak, Vernon," dedi cılız bir sesle.
"N-ne?"
"Kalıyor," dedi. Harry'ye bakmıyordu. Yeniden ayaga kalktı.
"O... ama Petunia..."
"Onu kapının önüne koyarsak komsular dedikoduya baslayacak," dedi. Hızla her zamanki uyanık,
aksi tavrına dönüyordu, ama yüzü hâlâ çok solgundu. "Olmayacak sorular soracaklar, nereye
gittigini ögrenmek isteyecekler. Onu tutmak zorundayız."
Vernon Eniste eskimis bir lastik gibi sönmeye baslamıstı.
"Ama Petunia, hayatım -"
Petunia Teyze ona aldırmadı. Harry'ye döndü.
"Odanda duracaksın," dedi. "Evden çıkmayacaksın. Git yat simdi."
60
Harry kıpırdamadı.
"O Çıgırtkan kimdendi?"
"Soru sorma/' diye parladı Petunia Teyze.
"Büyücülerle temasta mısın?"
"Sana git yat dedim!"
"Ne demek istedi? Neyi unutma?"
Page 21
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Git yat!"
"Nasıl -"
"TEYZEN DUYDUN, GT YAT ARTIK!"
61
.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Öncü Kol
Ruh Emicilerin saldırısına ugradım ve belki de Hog-ıvarts'tan atılacagım. Neler oldugunu, buradan
ne zaman çıkacagımı bilmek istiyorum.
Harry karanlık yatak odasındaki masasına ulasır ulasmaz bu cümleleri üç ayrı parsömen parçasına
yazdı. lki Sirius'a, ikincisi Ron'a, üçüncüsüyse Hermione'yeydi. Baykusu Hedwig dısarıda
avlanıyor, kafesi masada bos duruyordu. Harry odada bir asagı bir yukarı yürüyerek onu
beklemeye basladı; bası çatlayacak gibi agrıyor, yorgunluktan gözleri batıyor ve kasınıyordu, ama
beyni uyu-yamayacak kadar mesguldü. Dudley'yi çeke çeke eve getirmekten sırtı agrımıstı.
Kafasındaki iki sis, fena halde zonkluyordu; biri pencerenin, digeri Dudley'nin yumrugunun geldigi
yerdeydi.
Öfkeyle dolu, siniri burnunda, dislerini gıcırdatıp yumruklarını sıkarak, pencerenin önünden her
geçisinde yıldızlarla dolu gökyüzüne kızgın bakıslar atarak bir asagı bir yukarı yürüdü durdu. Ruh
Emici'ler onu haklamaya gönderiliyor, Mrs Figg ve Mundungus Fletcher gizlice
62
onu takip ediyor, Hogwarts'tan uzaklastırılıyor ve Sihir Bakanlıgı'nda bir durusmaya çagrılıyor - ve
hâlâ kimse çıkıp ona neler oldugunu söylemiyordu.
Peki ya o Çıgırtkan da neyin nesiydi? Mutfakta öyle korkutucu, öyle tehditkâr bir sekilde
yankılanan kimin sesiydi?
Niye bilgi alamıyor, burada kapalı kalmıs bekliyordu? Niye herkes ona yaramaz çocuk muamelesi
ediyordu? Baska büyü yapma, evde kal...
Yanından geçtigi okul sandıgına bir tekme savurdu, ama kızgınlıgının yatısması söyle dursun,
simdi kendini daha da kötü hissediyordu; vücudunun çesitli yerlerindeki acılara bir de ayak
parmagmınki eklenmisti.
Topallaya topallaya pencerenin önünden geçerken, Hedwig hafif bir kanat hısırtısı esliginde, küçük
bir hayalet gibi içeri süzüldü.
"Nihayet!" diye hırladı Harry, Hedwig kafesinin üstüne yumusak inis yaparken. "Bırak onu simdi,
sana bir is verecegim!"
Hedwig iri, yuvarlak ve kehribar rengi gözleriyle, ga-gasındaki ölü kurbaganın üzerinden ona sitem
dolu bir bakıs fırlattı.
"Buraya gel," dedi Harry. Eline üç küçük parsömen rulosuyla deri bir serit alıp, tomarları Hedwig'in
pullu bacagına bagladı. "Bunları dogruca Sirius'a, Ron'a ve Her-mione'ye götür, söyle güzel, uzun
cevaplar almadan da döneyim deme. Gerekirse yeterli uzunlukta cevaplar yazdırana kadar gagala
onları. Anladın mı?"
Hedwig, hâlâ gagasında duran kurbaga yüzünden boguk bir sesle öttü.
63
"Hadi yola koyul o zaman," dedi Harry.
Hedwig hemen havalandı. O gider gitmez Harry soyunmadan kendini yataga fırlatıp gözlerini
karanlık tavana dikti. Bütün o diger berbat duygular yetmezmis gibi, simdi bir de Hedwig'e çıkıstıgı
için kendini kötü hissediyordu; ne de olsa o, Privet Drive dört numaradaki tek arkadasıydı. Neyse,
Page 22
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Sirius, Ron ve Hermione'nin cevaplarıyla geri gelince ona kendini affettirirdi.
Çabuk yazacakları kesindi; bir Ruh Emici saldırısını görmezden gelecek degildiler ya. Büyük bir
ihtimalle yarın kalktıgında, her tarafından anlayıs damlayan ve derhal Kovuk'a götürülmesi
planlarına yer veren üç tane siskin mektup bulacaktı. Bu huzur verici düsünceyle birlikte uyku onu
sarıp sarmaladı ve bütün diger düsünceleri bogdu.
*
Ama ertesi sabah Hedvvig dönmedi. Harry günü odasında geçirdi, bir tek tuvalete gitmek için
dısarı çıktı. Petu-nia Teyze o gün üç kere, üç yaz önce Vernon Eniste'nin yerlestirdigi kedi
kapısından içeri yemek bıraktı. Harry ne zaman ayak seslerini duysa, ondan Çıgırtkanla ilgili bilgi
almaya çalıstı, ama teyzesi ser verip sır vermiyordu; ha ona soru sormustu, ha kapı koluna.
Dursley'ler bunun dısında Harry'nin yatak odasından uzak durdular. Zorla onların yanına gitmenin
de bir anlamı yoktu Harry'ye göre; yeni bir kavga çıkarmakla eline hiçbir sey geçmezdi, olsa olsa
iyiden iyiye kendini kaybeder, belki bir yasadısı büyü daha yapardı.
Bu, üç gün böyle devam etti. Harry bazen dinmek bilmez bir enerjiyle doluyor, kafasını hiçbir seye
veremeyip
64
odada volta atıyor, onu bu karısıklıgın ortasında endiselenmeye terk ettikleri için herkese
veryansın ediyordu; bazen de üzerine öyle bir miskinlik çöküyordu ki, bir saat boyunca yatagında
yatıp sersemlesmis halde gözlerini bosluga dikiyor, Bakanlık durusmasının düsüncesiyle her tarafı
sızım sızım sızlıyordu.
Ya aleyhinde karar verirlerse? Ya gerçekten onu okuldan atarlar ve asasını ortadan ikiye
kırarlarsa? Ne yapardı, nereye giderdi? Bundan böyle sürekli Dursley'lerle birlikte yasayamazdı.
Baska bir dünya, gerçekten ait oldugu bir dünya görmüstü bir kere. Acaba Sirius'un geçen yıl
Bakanlık'tan kaçmak zorunda kalmadan önce teklif ettigi gibi, onun evinde yasayabilir miydi? Hâlâ
resit olmadıgı düsünülürse, orada tek basına yasamasına izin verilir miydi acaba? Yoksa bundan
sonra nereye gidecegine baskaları mı karar verecekti? Uluslararası Gizlilik Nizamna-mesi'ni,
Azkaban'da hücreye kapatılmasına neden olacak kadar ciddi bir sekilde mi ihlal etmisti? Ne zaman
bu düsünce aklına gelse, Harry yataktan kalkıp yine volta atmaya baslıyordu.
Hedwig gittikten sonraki dördüncü gece, Harry yine duygusuz anlarından birini yasıyor, yorgun
zihni tamamen bosalmıs halde, gözlerini tavana dikmis bakıyordu ki, enistesi odaya girdi. Harry
yavasça basını çevirip ona baktı. Vernon Eniste en fiyakalı takım elbisesini giymisti, yüzünde
müthis bir kendini begenmislik ifadesi vardı.
"Dısarı çıkıyoruz," dedi.
"Pardon?"
"Biz -yani teyzen, Dudley ve ben- dısarı çıkıyoruz."
65
"yi," dedi Harry ruhsuz bir sesle. Gözlerini tekrar tavana dikti.
"Biz yokken odandan çıkmak yok."
"Tamam."
"Televizyona, müzik setine ya da herhangi bir esyamıza el sürmek yok."
"Peki."
"Buzdolabından yiyecek çalmak yok."
"Tamam."
"Kapını kilitliyorum."
"Kilitle tabii."
Harry'nin hiç karsılık vermemesinden açıkça süphelenen Vernon Eniste ona ters ters baktı, sonra
da lap lap yürüyerek odadan çıktı ve arkasından kapıyı kapadı. Harry anahtarın kilidin içinde
dönüsünü ve Vernon Eniste'nin merdivenlerden paldır küldür inisini duydu. Birkaç dakika sonra da
araba kapılarının çarpısını, motorun homurtusunu ve besbelli arabanın uzaklastıgına isaret eden
sesi isitti.
Dursley'lerin gitmesi Harry'ye hiçbir sey ifade etmiyordu. Evdelermis, dısarıdalarmıs, umrunda bile
degildi. Kalkıp odasının ısıgını yakacak gücü bile bulamadı kendinde. Oda giderek daha da
Page 23
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
karanlıklastı. Yatagında uzanmıs, Hedwig'in dönecegi o mutlu anın beklentisiyle her zaman ardına
kadar açık tuttugu pencereden gelen gece seslerini dinliyordu.
Bos evin her tarafından gıcırtılar geldi. Borular lıkır-dadı. Harry hiçbir sey düsünmeden, bir tür
uyusukluk içinde, kederle sarmalanmıs halde, orada öylece yattı.
66
Derken, asagıdaki mutfaktan hayli belirgin bir sangırtı duydu.
Hemen dogruldu ve dikkat kesildi. Dursley'ler dönmüs olamazdı, daha çok erkendi, hem
arabalarının sesi de kulagına çalınmamıstı.
Birkaç saniyelik sessizlik oldu, sonra birilerinin sesi
geldi.
Hırsızlar, diye düsündü, yataktan usulca kalkarak -ama hemen sonra, hırsız olsalar alçak sesle
konusacakları aklına geldi, oysa mutfakta gezinen her kimse kesinlikle böyle bir zahmete
girmiyordu.
Basucundaki komodinden asasını aldı ve kapıya dönerek olanca dikkatiyle dinledi. Ansızın irkildi,
kilitten bir tıkırtı yükselmis, kapısı ardına kadar açılmıstı.
Harry hiç kıpırdamadan oldugu yerde durup açık kapıdan karanlık merdiven sahanlıgına baktı,
baska ses gelecek mi diye kulak kesilmisti, ama gelmedi. Bir an tereddüt etti, sonra hızla ve çıt
çıkarmadan, odasından çıkıp merdivenlerin basına gitti.
Yüregi agzına geldi. Asagıdaki karanlık holde birileri duruyordu, cam kapıdan gelen ısıkta siluetleri
gözüküyordu; sekiz dokuz kisiydiler ve Harry'nin görebildigi kadarıyla hepsi ona bakıyordu.
"Birinin gözünü çıkarmadan o asayı indir, evlat," dedi birisi alçak sesle homurdanarak.
Harry'nin kalbi gümbür gümbür atıyordu. Bu sesi tanıyordu, ama asasını indirmedi.
"Profesör Moody?" diye sordu tereddütle.
' 'Profesör' meselesini bilemeyecegim," dedi aynı ses
67
homur homur, "ögretmenlik yapmaya pek fırsatım olmadı, degil mi? Asagı gel, seni söyle dogru
dürüst görmek istiyoruz."
Harry asasını biraz indirdi, ama sıkı sıkı tutmaya devam etti, oldugu yerden de kımıldamadı.
Süphelenmek için çok geçerli bir nedeni vardı. Yakın zamanda Deli-Göz Moody'yle birlikte dokuz ay
geçirmis, ancak daha sonra onun Moody falan degil, bir sahtekâr oldugunu ögrenmisti; dahası, bu
sahtekâr, gerçek kimligi ortaya çıkmadan önce Harry'yi öldürmek istemisti. Ne yapacagı
konusunda bir karar veremeden, asagıdan biraz kısık ikinci bir ses geldi.
"Her sey yolunda, Harry. Seni götürmeye geldik."
Harry'nin kalbi gögsünden fırlayacakmıs gibi oldu. Bu sesi de tanıyordu, ama bir seneden uzun
süredir duymamıstı.
"P-Profesör Lupin?" dedi inanamayarak. "Siz misiniz?"
"Niye karanlıkta duruyoruz?" dedi üçüncü bir ses. Bu seferki, Harry'nin hiç tanımadıgı bir kadın
sesiydi. "Lu-mos."
Bir asanın ucu parlayıp, sihirli ısıgıyla holü aydınlattı. Harry gözlerim kırpıstırdı. Asagıdakiler
merdivenin dibinde toplanmıs, dikkatle onu izliyorlardı, bazıları daha iyi görebilmek için boynunu
uzatmıstı.
En yakınında Remus Lupin duruyordu. Hâlâ hayli genç olmasına ragmen Lupin'in yorgun ve hasta
bir görünümü vardı; Harry'nin ona veda edisinden bu yana saçın-daki beyaz teller artmıstı ve
cüppesi her zamankinden de
68
yamalı ve pejmürdeydi. Bununla beraber, Harry'ye bakan yüzünde koca bir gülümseme vardı.
Harry de sokta olmasına karsın ona gülümsemeye çalıstı.
"Oo, tam da düsündügüm gibi görünüyor," dedi ısıklı asasını yukarı kaldırmıs olan cadı. Aralarında
en genç o görünüyordu; solgun, kalp biçiminde bir yüzü, ısıldayan koyu renk gözleri ve parlak mor
renkte kısa, diken diken saçları vardı. "Naber, Harry?"
"Evet, haklıymıssın, Remus," dedi en arkada duran kel, siyahi bir büyücü -kalın, telassız bir sesi
vardı ve kulagına altın bir halka takmıstı-, "adeta James'in kopyası."
Page 24
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Gözleri hariç," dedi arkadaki hırıltılı sesli, gümüs saçlı büyücü. "Gözleri Lily'nin gözleri."
Burnunun hatırı sayılır bir parçası eksik olan uzun kır saçlı Deli-Göz Moody, birbirine hiç uymayan
iki gözünü kısmıs, Harry'ye süpheyle bakıyordu. Bir gözü küçük, koyu renk ve boncuk gibiydi,
öbürüyse kocaman, yuvarlak ve canlı bir elektrik mavisiydi - duvarların, kapıların ve kendi
kafasının arkasını görebilen sihirli gözdü bu.
"O oldugundan iyice eminsin ya, Lupin?" diye homurdandı. "Gözcülük edecegiz derken, onun
kılıgına girmis bir Ölüm Yiyen'i alıp götürmeyelim de. Ona sadece gerçek Potter'ın bilebilecegi bir
sey soralım. Tabii aranızdan biri yanında Veritaserum getirmediyse?"
"Harry, Patronus'un hangi biçimi alıyor?" diye sordu Lupin.
"Çatalboynuzlu geyik," dedi Harry ürkekçe.
"Bu o, Deli-Göz," dedi Lupin.
Harry, herkesin gözlerini üzerinde fazlasıyla hissede-
69
rek asasını kot pantolonunun arka cebine sokup merdivenlerden indi.
"Asam oraya koyma, evlat!" diye kükredi Moody. "Ya tutusursa? Senden iyi ne büyücüler bu
yüzden poposunu kaybetmistir!"
Mor saçlı kadın, Deli-Göz'e ilgiyle, "Poposunu kaybetmis kim var tanıdıgın?" diye sordu.
"Bosver simdi, sen asanı arka cebinde tutma yeter!" diye gürledi Deli-Göz. "Asa güvenliginin
esaslarındandır bu, ama artık kimse zahmet edip de uygulamıyor." Topal-laya topallaya mutfaga
dogru ilerledi. Kadın gözlerini yuvarlayıp tavana bakarken de, "Görmedim sanma," diye ekledi
sinirli bir sesle.
Lupin elini uzatıp Harry'nin elini sıktı.
"Nasılsın?" diye sordu, Harry'ye dikkatle bakarak.
"-iyiyim..."
Harry bunun gerçek olduguna inanmakta güçlük çekiyordu. Dört hafta hiçbir sey olmamıs, onu
Privet Drive'-dan almaya yönelik bir plan yapıldıgının en ufak belirtisini bile görmemisti, simdiyse
çok önceden ayarlanmıs gibi aniden bir dolu büyücü ortaya çıkmıs, evinde sakin sakin
duruyorlardı. Göz ucuyla Lupin'in etrafındakileri süzdü; hâlâ büyük bir hevesle ona bakıyorlardı.
Birden dört gündür saçını taramadıgının farkına vardı.
"Ben - Dursley'ler evde olmadıgı için sanslısınız..." dedi geveleyerek.
"Sanlıymısız, hah!" dedi mor saçlı kadın. "Onları dısarı çeken bendim. Onlara Muggle postasıyla bir
mektup gönderdim, ingiltere'nin En Bakımlı Banliyö Çimi Yarıs-
70
ması'na aday gösterildiniz diye. Su anda ödül törenine gidiyorlar... daha dogrusu onlar öyle
sanıyor."
Bir an Harry'nin gözünün önüne, ngiltere'nin En Bakımlı Banliyö Çimi Yarısması diye bir sey
olmadıgını ögrenince Vernon Eniste'nin yüzünün alacagı hal geldi.
"Gidiyoruz, degil mi?" diye sordu. "Kısa sürede mi?"
"Birazdan diyebiliriz," dedi Lupin. " 'Tehlike yok' isaretini bekliyoruz."
"Nereye gidiyoruz? Kovuk'a mı?" diye sordu Harry umutla.
"Hayır, Kovuk'a degil," dedi Lupin, eliyle Harry'ye "mutfaga gel" isareti yaparak; büyücülerden
olusan küçük grup da arkalarından geliyor, hepsi merakla Harry'yi inceliyordu. "Çok riskli. Tespit
edilemeyecek bir yere Karargâh kurduk. Biraz vakit aldı..."
Deli-Göz Moody mutfak masasında oturmus, bir cep sisesinden büyük yudumlar alıyor, sihirli gözü
her tarafı tarayıp Dursley'lerin vakit kazandıran çok sayıda mutfak aletini gözden geçiriyordu.
"Bu, Alastor Moody, Harry," diye devam etti Lupin, eliyle Moody'yi göstererek.
"Evet, biliyorum," dedi Harry tedirgin tedirgin. Bir yıldır tanıdıgını sandıgı biriyle tanıstırılmak
insana tuhaf geliyordu.
"Bu da Nymphadora -"
"Bana Nymphadora deme, Remus," dedi genç cadı, ür-pererek. "Adım Tonks."
"Nymphadora Tonks, soyadıyla anılmayı tercih ediyor," diye tamamladı Lupin.
71
Page 25
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|