101-125
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kararlan
272
arasındaki duraklamalarda, Ron'un karnının guruldadıgı-nı duyabiliyordu. Sonunda, "Zeller, Rose"
Hufflepuffa Seçildi ve Profesör Dumbledore ayaga kalkarken, Profesör McGonagall Sapka ile
tabureyi alıp uzaklastı.
Harry, Müdür'e karsı son zamanlardaki kızgınlıgına ragmen, Dumbledore'u hepsinin önünde ayakta
dururken görünce biraz sakinlesti. Hagrid'in yoklugu, ejderhamsı atlar derken, özlemle bekledigi
Hogwarts'a dönüs, bildik bir sarkıdaki ahenksiz notalar misali umulmadık sürprizlerle dolu çıkmıs
gibi geliyordu Harry'ye. Ancak hiç degilse bu, olması gerektigi gibiydi: Ders yılı baslangıcı
söleninden önce Müdür'ün, hepsini selamlamak için ayaga kalkısı.
Dumbledore, kolları iki yana ardına kadar açılmıs, dudaklarında genis bir gülümsemeyle ve
çınlayan bir sesle, "Yeni gelenler," dedi, "hosgeldim'z! Eski kurtlar - sizi yine görmek ne güzel!
Nutuk çekmenin de bir sırası vardır, ama simdi sırası degil. Yumulun!"
Dumbledore zarif bir sekilde oturup, tabagıyla arasına girmesin diye uzun sakalını omzundan
arkaya atarken, takdir dolu kahkahalar ve ani alkıslar yükseldi - çünkü yiyecekler yoktan var
olmustu; bes uzun masa etlerin, böreklerin, sebze tabaklarının, ekmeklerin, sosların ve sürahiler
dolusu balkabagı suyunun altında gıcırdıyordu.
Ron, bir tür özlem iniltisiyle, "Mükemmel," dedi ve en yakındaki pirzola tabagını kaptıgı gibi,
Neredeyse Kafasız Nick'in imrenen bakısları altında, içindekileri kendi tabagına yıgmaya koyuldu.
Hermione hayalete, "Seçme'den önce ne diyordun?"
273
diye sordu. "Sapka'nm uyarıda bulunması hakkında hani?"
"Ah, evet," dedi Nick. Bakıslarını, simdi adeta müstehcen sayılacak bir coskuyla fırında patates
yemekte olan Ron'dan uzaklastırmak için bir neden bulduguna memnun görünüyordu. "Evet,
Sapka'nm daha önce birkaç kez uyarıda bulundugunu duydum, bunu hep okul için büyük tehlike
gördügü dönemlerde yapıyor. Ve tabii ki her seferinde aynı nasihati veriyor: Birlik olun, içeriden
güçlü olun."
"Öör bi sopkoyza oggun telligete ulduunu ördenli-yo?" dedi Ron.
Agzı öyle doluydu ki, Harry onun herhangi bir ses çı-karabilmesinin bile büyük bir basarı oldugunu
düsündü.
Hermione igrenerek bakarken, Neredeyse Kafasız Nick kibar kibar, "Pardon, pek anlayamadım,"
dedi. Ron muazzam bir çaba sonucu agız dolusu yemegini yuttuktan sonra, "Eger bir Sapka'ysa
okulun tehlikede oldugunu nerden biliyor?" dedi.
"En ufak bir fikrim yok," dedi Neredeyse Kafasız Nick. "Tabii, Dumbledore'un odasında yasıyor,
oradan bir seyler kapmıs olabilir sanırım."
Harry, bütün gözlerin Draco Malfoy'da oldugu Slytherin masasına bakarak, "Ve bütün binaların
dost olmasını istiyor, öyle mi?" diye sordu. "Çok bekler."
"Bak ama, böyle bir tavrı benimsememelisin," dedi Nick, sitem edercesine. "sin anahtarı, barıs
içinde isbirligi. Biz hayaletler, ayrı binalara ait olsak bile, dostluk baglarımızı sürdürüyoruz.
Gryffindor ile Slytherin arasındaki
274
rekabete ragmen, ben Kanlı Baron'la tartısmayı hayal dahi etmem."
"Ondan ödün patlıyor da ondan/' dedi Ron.
Neredeyse Kafasız Nick fevkalade gücenmis göründü.
"Ödü patlamak mı? Umarım ki ben, Sir Nicholas de Mimsy-Porpington, ömrümde korkaklık suçunu
hiç isle-memisimdir! Damarlarımda akan asil kan -"
"Ne kanı?" diye sordu Ron. "Yani sen simdi damarlarında hâlâ -"
"Lafın gelisi!" dedi Neredeyse Kafasız Nick. Artık öyle kızmıstı ki, kısmen kopmus boynunun
üstünde bası tekinsizce titriyordu. "Hangi kelimeyi istersem onu kullanma hakkına halen sahip
oldugumu varsayıyorum, her ne kadar yeme ve içmenin zevkleri benden esirgense de! Ama yine
de sizi temin ederim ki, ögrencilerin ölümümle alay etmesine alıskınım!"
Hermione, Ron'a hiddet dolu bir bakıs atarak, "Nick, o aslında sana gülmüyordu!" dedi.
Page 101
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ne yazık ki Ron'un agzı yine patlama noktasına kadar dolmustu ve ancak, "Niödüm teni üdmeg
dööldi," diyebildi, Nick'in de bunu yeterli bir özür saymadıgı anlasılıyordu. Havaya yükselerek tüylü
sapkasını düzeltti ve onların yanından uzaklasıp masanın öbür ucuna giderek Co-lin ve Dennis
Creevey kardeslerin ortasına oturdu.
"Aferin sana, Ron," diye çıkıstı Hermione.
"Ne olmus?" dedi Ron kızgınlıkla, nihayet agzındaki-leri yutmayı basarmıstı. "Basit bir soru da
soramaz mıyım yani?"
275
"Unut gitsin," dedi Hermione, sinirli sinirli. kisi yemegin geri kalanını küskün bir sessizlik içinde
geçirdiler.
Harry onların atısmasına öyle alıskındı ki, barıstırma zahmetine katlanmadı; biftegiyle böbrekli
böregini, sonra da koca bir tabak dolusu en sevdigi melas tartını hiç ara vermeden yemekle vaktini
daha iyi degerlendirecegini düsündü.
Bütün ögrenciler yemeklerini bitirmis ve Salon'daki gürültü düzeyi yeniden tırmanmaya baslamıstı
ki, Dumble-dore bir kez daha ayaga kalktı. Konusmalar hemen kesildi, herkes basını Müdür'e
çevirdi. Harry'nin üzerine simdi hos bir rehavet çökmüstü. Dört direkli karyolası, harika bir sekilde
sıcak ve yumusak, yukarıda bir yerde onu bekliyordu...
"Eh, artık hepimiz bir görkemli söleni daha hazmediyor oldugumuza göre, her zamanki ders yılı
baslangıcı duyuruları için birkaç dakika dikkatinizi bana vermenizi rica ediyorum," dedi. "Birinci
sınıflar okul arazisindeki Orman'ın ögrencilere yasak oldugunu bilmeli - daha büyük
ögrencilerimizden bir kısmının da simdiye kadar ögrenmis olması gerekiyor." (Harry, Ron ve
Hermione birbirlerine bakıp alaylı alaylı güldüler.)
"Hadememiz Mr Filch benden, dört yüz altmıs ikinci kere söyledigini de hatırlatarak, hepinizi
dersler arasında koridorlarda sihre ve baska bir sürü seye izin verilmedigi konusunda uyarmamı
istedi, ki hepsi su anda Mr Filch'in odasının kapısına asılmıs olan kapsamlı listeden kontrol
edilebilir.
"Bu yıl ögretmen kadromuzda iki degisiklik var. Si-
276
hirli Yaratıkların Bakımı dersini verecek olan Profesör Grubbly-Plank'i yeniden aramızda görmekten
mutluyuz; yeni Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenimiz Profesör Umbridge'i takdim
etmekten de memnuniyet duyuyoruz."
Kibar ama coskudan hayli uzak alkıslar duyuldu. Bu arada Harry, Ron ve Hermione birbirlerine
hafifçe panige kapılmıs bakıslar attılar; Dumbledore, Grubbly-Plank'in ne süreyle ders verecegini
söylememisti.
Dumbledore devam etti: "Binaların Quidditch takımları için seçmelere gelince -"
Sözünü yarıda keserek, bir seyler sorarcasına Profesör Umbridge'e baktı. Umbridge ayakta
dururken de oturur-kenki halinden uzun olmadıgı için, bir an kimse Dumbledore'un neden
konusmasını kestigini anlamadı, ama sonra Profesör Umbridge "Ehem, ehem" diye bogazını
temizledi. Böylece, ayaga kalktıgı ve bir konusma yapmaya hazırlandıgı anlasıldı.
Dumbledore sadece bir an için sasırmıs göründü, sonra zarafetle yerine oturdu ve hayatta en
büyük arzusu onun konusmasını dinlemekmis gibi ilgiyle Profesör Umbridge'e baktı. Diger
ögretmenler ise hayretlerini saklamada o kadar hünerli degildi. Profesör Sprout'un kasları, uçusan
saçları içinde kayboldu, Profesör McGona-gall'ın dudakları Harry onu bildi bileli gördügü en ince
Çizgi halini aldı. Daha önce hiçbir yeni ögretmen Dumble-dore'un sözünü kesmemisti. Çocukların
çogu pis pis gülüyordu; bu kadın Hogwarts'ta islerin nasıl yürüdügünü bilmiyordu besbelli.
277
Profesör Umbridge yapmacık ve aptalca bir gülümsemeyle, "Tesekkürler, Müdür Bey," dedi, "bu
nazik hosgel-diniz sözleri için."
Sesi tizdi ve küçük bir kız sesine benziyordu, kesik kesik konusuyordu; Harry'yi bir kez daha ona
karsı, kendine açıklayamadıgı güçlü bir antipati dalgası sardı. Bütün bildigi, aptal sesinden
ponponlu pembe hırkasına varana kadar onun her seyinden nefret ettigiydi. Kadın küçük bir
öksürükle yine bogazını temizledi ("ehem, ehem") ve devam etti.
Page 102
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Evvet, Hogwarts'a dönmenin çok güzel oldugunu söylemeliyim!" Gülümseyince sipsivri disleri
ortaya çıktı. "Böylesine mutlu küçük yüzleri bana çevrilmis görmek de çok güzel!"
Harry çevresine bir göz attı. Onun görebildigi yüzlerin hiçbirinde mutlu bir hal yoktu. Tam tersine,
hepsi kendilerine bes yasındaymıslar gibi hitap edilmesi karsısında sasırıp kalmıslardı.
"Hepinizi tanımayı heyecanla bekliyorum, çok iyi dost olacagımıza da eminim!"
Ögrenciler bunu duyunca bakıstılar; bir kısmı sırıttıklarını anca saklayabiliyordu.
Parvati, "Onun dostu olurum ama bir sartla: O hırkayı giymemi istemesin," diye fısıldadı
Lavender'a; ikisi de sessiz bir kikirdeme nöbetine kapıldılar.
Profesör Umbridge yeniden bogazını temizledi ("ehem, ehem"), ama devam ettiginde, pek de kesik
kesik konusmuyordu. Artık daha ciddi bir hali vardı, simdi kelimeleri donuk, ezberlenmis bir tona
bürünmüstü.
278
"Sihir Bakanlıgı her zaman genç cadılarla büyücülerin egitiminin hayati önem tasıdıgı kanısında
olmustur. Dogustan sahip oldugunuz ender yetenekler eger özenli bir ögrenimle beslenmez ve
bilenmezse, hiçbir sey ifade etmez. Sadece büyücü topluluguna özgü olan kadim becerileri
yitirmememiz için bunların kusaktan kusaga geçirilmesi gerekir. Atalarımızın biriktirdigi sihirli
bilginin definesi, soylu ögretmenlik mesleginin çagrısına cevap vermis olanlar tarafından
korunmalı, tamamlanmalı ve parlatıl-malıdır."
Profesör Umbridge bir an durakladı ve egilip diger ögretmenlere selam verdi, hiçbiri ona karsılık
vermedi. Profesör McGonagall'ın kara kasları öyle bir çatılmıstı ki, resmen atmacaya benziyordu ve
Harry onun, Umbridge bir kez daha "ehem, ehem" deyip konusmasına devam ederken, Profesör
Sprout'la anlamlı bir sekilde bakıstıgını gördü.
"Hogwarts'ın her müdür ve müdiresi, bu tarihi okulu yönetmek gibi zorlu bir göreve yeni bir sey
katmıstır. Böyle de olması gerekir, çünkü ilerleme olmazsa, ortaya durgunluk ve çürüme çıkar.
Buna karsılık, sırf ilerleme ugruna yapılan ilerleme de tesvik edilmemeli, çünkü denenmis ve
sınanmıs geleneklerimiz çogu kez degisiklik gerektirmez. Öyleyse, eski ile yeni, kalıcılık ile
degisim, gelenek ile yenilik arasında bir denge diyoruz..."
Harry dikkatinin dagıldıgını hissetti, sanki beyni dalga boyunu bir yakalıyor bir kaçırıyordu. Ne
zaman Dumbledore konussa Salon'u dolduran sessizlik, ögrencilerin bas basa verip fısıldasmaya ve
kıkırdamaya baslama-
279
sıyla bozulmustu. Ravenclavv masasında Cho Chang arkadaslarıyla hararetli bir sekilde sohbet
ediyordu. Cho'nün biraz ötesinde Luna Lovegood yine Dırdırcı'yı çıkarmıstı. Bu arada Hufflepuff
masasında Ernie Macmillan, Profesör Umbridge'e hâlâ gözlerini dikmis bakan az sayıda kisi
arasındaydı, ama gözleri cam gibiydi. Harry onun sırf gögsünde ısıldayan yeni sınıf baskanı
rozetinin hakkını verme çabasıyla dinliyormus gibi göründügünden emindi.
Profesör Umbridge dinleyicilerinin kıpırdastıklarmın farkına varmamıs gibiydi. Harry, burnunun
dibinde büyük bir ayaklanma patlak verse bile onun konusmasına devam edecegi izlenimine
kapıldı. Ne var ki, ögretmenler hâlâ büyük bir dikkatle dinliyordu ve Hermione de Umb-ridge'in
agzından çıkan her kelimeyi yiyip yutuyor gibiydi; ama yüzündeki ifadeye bakılırsa, bu kelimeler
onun damak tadına pek uymuyordu.
"... çünkü kimi degisiklikler olumlu sonuçlar verirken, zamanla kimilerinin de yargı hataları oldugu
anlasılacaktır. Bu arada, kimi eski alıskanlıklar sürdürülecektir, ki dogrusu da budur, buna karsılık
modası geçmis ve asınmıs olan kimileri ise terk edilmelidir. Öyleyse, yeni bir açıklık, etkinlik ve
sorumluluk çagına, korunması gerekeni korumaya, mükemmellestirilmesi gerekeni
mükemmel-lestirmeye ve yasaklanması gereken uygulamaları da budamaya kararlı sekilde
ilerleyelim."
Umbridge oturdu. Dumbledore alkısladı. Ögretmenler de ona uydu, ama Harry bazılarının ellerini
sadece bir ya da iki kere çırptıgını fark etti. Birkaç ögrenci de alkısa
280
katıldı, ama geri kalanlar sadece birkaç kelimesini dinledikleri konusmanın sona ermesiyle gafil
avlandı; onlar dogru dürüst alkıslamaya baslamadan önce, Dumbledore yeniden ayaga kalkmıstı
Page 103
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bile.
"Tesekkürler, Profesör Umbridge, çok aydınlatıcı bir konusmaydı/' dedi, ona dogru egilerek.
"Simdi, dedigim gibi, Quidditch seçmeleri..."
"Gerçekten de aydınlatıcıydı," dedi Hermione alçak sesle.
Ron, yüzünde sıkıntıdan patlamıs bir ifadeyle Hermi-one'ye dönerek, yavasça, "Hosuma gitti
demeyeceksin herhalde!" dedi. "Bu, ömrümde duydugum en sıkıcı konusmaydı ve unutma ki ben
Percy'yle büyüdüm."
"Aydınlatıcı dedim, hos demedim," dedi Hermione. "Birçok seyi açıklıyordu."
"Sahi mi?" dedi Harry hayretle. "Bana düpedüz laf salatası gibi geldi."
Hermione ürkütücü bir tavırla, "Salatanın içine önemli seyler gizlenmisti," dedi.
"Öyle mi?" dedi Ron, bos bos.
' 'Sırf ilerleme ugruna yapılan ilerleme de tesvik edil-memeli'ye ne dersin? Ya da 'yasaklanması
gereken uygulamaları da budamaya'?"
Ron sabırsızca, "Ee, ne demek oluyor yani?" diye sordu.
Hermione, tekinsiz bir havayla, "Ne demek oluyor söyleyeyim," dedi. "Bakanlık Hogwarts'a
müdahale ediyor demek oluyor."
Çevrelerinde büyük bir ugultu ve gümbürtü basla-
281
mıstı. Anlasılan Dumbledore az önce ögrencilerin dagılmalarına izin vermisti, çünkü herkes ayaga
kalkmıs, Sa-lon'u terk etmeye hazırlanıyordu. Hermione de ayaga fırladı, telaslanmıs görünüyordu.
"Ron, bizim birinci sınıflara nereye gideceklerini göstermemiz gerekiyor!"
"Ha, evet," dedi Ron, belli ki unutmustu. "Hey - hey, size söylüyorum! Yerden bitmeler!"
"Ron!"
"E öyleler ama, ufacıklar..."
"Biliyorum, ama yine de onlara yerden bitme diyemezsin! - Birinci sınıflar!" diye emir verircesine
seslendi Hermione. "Buradan lütfen!"
Bir grup yeni ögrenci Gryffindor ile Hufflepuff masalarının arasından utangaç utangaç yürüdü,
hepsi de bası çekmemeye çalısıyordu. Sahiden de çok küçük görünüyorlardı; Harry kendisinin
buraya geldiginde o kadar küçük görünmediginden emindi. Onlara sırıttı. Euan Aber-crombie'nin
yanındaki sarısın bir çocuk tas kesilmise döndü; Euan'ı dirsegiyle dürttü ve kulagına bir seyler
fısıldadı. Euan Abercrombie de aynı derecede korkmus göründü ve Harry'ye dehset dolu bir bakıs
attı; Harry, yüzündeki sırıtmanın Kokanözsu gibi silinip gittigini hissetti.
Ron ve Hermione'ye, "Sonra görüsürüz," dedi ve yanından geçtiklerinin fısıldamalarını, gözlerini
dikip bakmalarını ve onu isaret etmelerini görmezden gelmek için elinden geleni yaparak tek
basına Büyük Salon'dan çıktı. Giris Salonu'ndaki kalabalıgın içinden geçerken gözlerini sabit bir
sekilde ileriye dikmisti. Sonra mermer merdiven-
282
den hızla çıktı, kendisinin bildigi bir iki kestirme yola saptı. Kısa süre sonra kalabalıgın büyük
bölümünü ardında bırakmıstı.
Çok daha bos olan üst kat koridorlarından geçerken, böyle bir seyi beklememekle aptallık ettigini
düsündü öfkeyle. Elbette herkes gözünü ona dikip bakacaktı; iki ay önce Üçbüyücü labirentinden,
kollarında bir okul arkadasının cesediyle çıkmıs ve Lord Voldemort'un yeniden güçlendigini iddia
etmisti. Geçen ders yılında, hepsi eve dönmeden önce durumu açıklayacak vakti olmamıstı - yani,
bütün okula o mezarlıktaki korkunç olayları ayrıntılı biçimde anlatmak içinden gelmis olsaydı bile.
Harry, Gryffindor ortak salonuna giden koridorun sonuna gelmisti, yeni parolayı bilmedigini ise
ancak Sisman Hamm'ın portresi önünde durunca hatırladı.
"Sey..." dedi kederli kederli. Basını kaldırıp, bir taraftan pembe saten elbisesinin katlarını düzelten,
bir taraftan da onu sert sert süzen Sisman Hanım'a baktı.
Sisman Hanım, kibirli bir edayla, "Parola yoksa, giris de yok," dedi.
"Harry, ben biliyorum!" Birisi soluk soluga arkasından geliyordu, geri dönünce Neville'in ona dogru
kostugunu gördü. "Bil bakalım ne oldu? Bir kez olsun parolayı sahiden hatırlayacagım -" Trende
onlara gösterdigi küçük, bodur kaktüsü salladı. "Mimbulus mimbletonia!"
Page 104
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Dogru," dedi Sisman Hanım, portresi savrulup onlara dogru bir kapı gibi açıldı, arkasındaki
duvarda daire halinde bir delik ortaya çıktı; Harry ile Neville buraya tırmandı.
283
Gryffindor ortak salonu her zamanki kadar sıcak görünüyordu, harap yumusak koltuklarla ve
sallanan eski masalarla dolu, rahat, daire seklinde bir kule odasıydı. Söminedeki ates neseyle
çıtırdıyordu ve birkaç kisi, yatakhanelerine gitmeden önce burada ellerini ısıtıyordu; odanın öbür
yanında Fred ve George VVeasley ilan tahtasına bir sey asıyorlardı. Harry, iyi geceler anlamında
onlara el salladı ve dosdogru erkekler yatakhanesinin kapısına yöneldi; o anda canı kimseyle
konusmak istemiyordu pek. Ne-ville de arkasından geldi.
Dean Thomas ile Seamus Finnigan yatakhaneye önceden gelmislerdi, yataklarının yanındaki
duvarları posterler ve fotograflarla kaplamakla mesguldüler. Harry kapıyı itip açarken
konusuyorlardı ama, onu gördükleri anda sustular. Harry, acaba kendisi hakkında mı
konusuyorlardı diye merak etti, yoksa paranoyak mı olmustu?
"Selam," dedi, kendi sandıgının yanına gidip onu açarak.
West Ham'in renklerinde bir pijama giymekte olan Dean, "Hey, Harry," dedi. "Tatilin iyi geçti mi?"
"Fena sayılmaz," diye mırıldandı Harry, çünkü bu tatilin hikâyesini tam olarak anlatmaya kalksa
hani neredeyse gecenin sonuna kadar sürerdi, bunu da kaldıracak hali yoktu. "Ya senin?"
"Ha, iyiydi," diye kıkırdadı Dean. "En azından, bana anlattıklarına bakılırsa, Seamus'unkinden iyi."
"Niye, ne oldu, Seamus?" diye sordu Neville, Mimbıı-lus mimbletonia'sim sefkatle yatagının
yanındaki komodinin üstüne koyarken.
284
Seamus hemen cevap vermedi, Kenmare Kerkenezleri Quidditch takımı posterini düzeltmeye
nedense biraz fazla özen gösteriyordu. Sonra, sırtı hâlâ Harry'ye dönük sekilde, "Annem geri
gelmemi istemedi," dedi.
"Ne?" dedi Harry, cüppesini çıkarırken kalakalmıstı.
"Benim Hogwarts'a dönmemi istemedi."
Seamus sırtını posterine verdi ve yine de Harry'ye bakmayarak pijamasını sandıgından çıkardı.
"yi ama - neden?" dedi Harry hayretle. Seamus'un annesinin cadı oldugunu biliyordu ve bu
yüzden de neden böyle Dursley'ler gibi davrandıgını anlayamıyordu.
Seamus pijamasının dügmelerini iliklemeyi bitirene kadar cevap vermedi.
Ölçülü bir sesle, "Sey," dedi, "sanırım... senin yüzünden."
"Ne demek istiyorsun?" dedi Harry hemen.
Kalbi hızla çarpıyordu. Belli belirsiz bir sekilde, üstüne karanlık bir bulutun çökmek üzere oldugunu
hissediyordu.
"Sey," dedi Seamus yeniden, hâlâ Harry'yle göz göze gelmekten kaçınarak, "o... eee... yani,
sadece sen degil, Dumbledore da var..."
"Gelecek Postası'na mı inanıyor?" dedi Harry. "Benim bir yalancı, Dumbledore'un da bunagın teki
oldugunu mu düsünüyor?"
Seamus basını kaldırıp ona baktı.
"Evet, öyle bir sey."
Harry hiçbir sey söylemedi. Asasını komodinin üstüne attı, cüppesini çekip çıkardı, öfkeyle
sandıgına tıktı ve
285
sandıgın içinden pijamasını çekti. Bıkmıstı artık bundan: herkesin gözlerini üzerine diktigi,
hakkında konustugu kisi olmaktan. Biri olsun bilseydi, bir tanesi olsun bütün bu seylerin basına
gelen kisi olmanın ne anlama geldigini bilseydi... Mrs Finnigan'ın en ufak bir fikri yoktu, aptal
kadın, diye düsündü hınçla.
Yatagına yattı, perdeleri çekmek için uzandı, ama daha o çekemeden, Seamus, "Baksana..." dedi,
"ne oldu o gece, hani... biliyorsun iste... Cedric Diggory'yle falan?"
Page 105
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Seamus aynı anda hem sinirli, hem hevesli izlenimi uyandırıyordu. Bir terlik almaya çalısarak
sandıgının üzerine egilmis olan Dean tuhaf bir sekilde hareketsiz kaldı ve Harry onun da kulak
kesilmis dinledigini anladı.
"Niye soruyorsun ki bana?" diye cevabı yapıstırdı Harry. "Sen de annen gibi Gelecek Postası
okusana. Bilmen gereken her sey var orda."
Seamus, "Anneme dil uzatma," diye tersledi.
"Bana yalancı diyen herkese dil uzatırım," dedi Harry.
"Benimle böyle konusma!"
"Seninle nasıl istersem öyle konusurum," dedi Harry, aniden öyle öfkelenmisti ki, asasını
komodinin üzerinden kaptı. "Eger yatakhaneyi benimle paylasmak sana zor geliyorsa, tasınabilir
miyim diye gidip McGonagall'a sorarsın... annecigin de üzülmemis olur -"
"Annemi bu ise karıstırma, Potter!"
"Neler oluyor burda?"
Ron kapıda görünmüstü. Önce, yatagında diz çökmüs, asasını Seamus'a dogrultmus Harry'ye,
sonra da yumruklarını kaldırmıs, ayakta duran Seamus'a baktı.
286
"Anneme dil uzatıyor!" diye feryat etti Seamus.
"Ne?" dedi Ron. "Harry böyle bir sey yapmaz - annenle tanıstık, onu severiz..."
Harry, avazı çıktıgı kadar, "O dedigin, annesi igrenç Gelecek Postası'nm benim hakkımda yazdıgı
her seye inanmaya baslamadan önceydi!" diye bagırdı.
"Haa," dedi Ron. Olan biteni anladıgını gösteren bir ifade, çilli yüzüne yavas yavas yayıldı. "Haa...
anlasıldı."
"Hem, biliyor musun?" dedi Seamus hararetle, Harry'ye kin dolu bir bakıs attı. "Haklı da, artık
onunla aynı yatakhaneyi paylasmak istemiyorum, deli o."
"Çizmeyi asıyorsun, Seamus," dedi Ron, kulakları kızarmaya baslayarak - ki bu daima bir tehlike
isaretiydi.
"Asıyorum, öyle mi?" diye haykırdı Seamus, Ron'un tersine onun beti benzi atmıstı.
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen için söyledigi bütün o saçmalıklara inanıyor musun, sence o gerçegi
mi söylüyor?"
"Evet, öyle!" dedi Ron öfkeyle.
"Öyleyse sen de delisin," dedi Seamus, tiksintiyle.
"Öyle mi? Eh, üzgünüm ahbap ama, aynı zamanda sınıf baskanıyım!" dedi Ron, parmagıyla
gögsünü dürterek. "Yani, cezaya kalmak istemiyorsan, agzından çıkana dikkat et!"
Seamus birkaç saniye süreyle, sanki aklından geçenleri söylemek karsılıgında cezaya kalmanın
makul bir bedel oldugunu düsünüyormus gibi göründü; ama nefret dolu bir ses çıkararak sırtını
döndü, yatagına sıçradı ve perdeleri öyle bir siddetle çekti ki, perdeler yataktan kopup tozlu bir
yıgın halinde yere düstü. Ron gözlerinden ates saçarak önce Seamus'a, sonra Dean'le Neville'e
baktı.
287
Saldırgan bir edayla, "Baska kimsenin ana babasının Harry'yle bir sorunu var mı?" dedi.
"Benim annemle babam Muggle, abi," diye omuz silk-ti Dean. "Hogwarts'taki ölümler falan
hakkında hiçbir sey bilmiyorlar, çünkü onlara söyleyecek kadar aptal degilim."
"Sen annemi tanımıyorsun, herkesin agzından her türlü lafı alır!" diye çıkıstı Seamus. "Hem senin
annenle baban Gelecek Postası almıyor. Müdür'ün kafayı üsüttügü için Büyücesûra'dan da,
Uluslararası Büyücüler Konfede-rasyonu'ndan da atıldıgını bilmiyorlar -"
"Büyükannem bunun saçmalık oldugunu söylüyor," dedi Neville, çocuk gibi ince bir sesle. "Diyor
ki, tepe asagı giden Dumbledore degil, Gelecek Postası'ymıs. Aboneligimizi iptal ettirdi. Biz
Harry'ye inanıyoruz," dedi Neville, sade bir sekilde. Yatagına yattı, örtüyü çenesine kadar çekip
baykus gibi onun üstünden Seamus'a baktı. "Büyükannem hep Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in bir
gün geri dönecegini söylerdi. Eger Dumbledore geri döndü diyorsa dönmüstür, diyor."
Harry'nin içinde Neville'e karsı bir minnet duygusu kabardı. Ötekiler hiçbir sey söylemedi. Seamus
asasını çıkardı, onu kullanarak yatak perdelerini yeniden yerine taktı ve arkalarında gözden
Page 106
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kayboldu. Dean yatagına yattı, arkasını döndü ve sustu. Neville'in de artık söyleyecek bir seyi
kalmamıs gibiydi, üzerine ay ısıgının vurdugu kaktüsüne sevgiyle bakıyordu.
Ron, yanındaki yatagın çevresinde dolanıp esyalarını kaldırırken, Harry de basını yastıklarına
koyup uzandı.
288
Her zaman çok hoslandıgı Seamus'la yaptıgı tartısmanın onu sarstıgını hissediyordu. Acaba daha
kaç kisi onun yalan söyledigini ya da aklını oynattıgını ileri sürecekti?
Acaba Dumbledore da yaz boyunca, önce Büyücesû-ra, sonra da Uluslararası Büyücüler
Konfederasyonu onu aralarından atarken böyle ıstırap çekmis miydi? Yoksa Dumbledore'un
aylardır Harry'yle temasa geçmesine engel olan, ona duydugu öfke miydi? Ne de olsa, ikisi de
basından beri bu isin içindeydiler; Dumbledore Harry'ye inanmıs, onun olaylara iliskin anlattıklarım
önce bütün okula, sonra da büyücü toplumuna ilan etmisti. Harry'nin yalancı oldugunu düsünen
herkes, Dumbledore'un da ya yalancı oldugunu, ya da oyuna getirildigini düsünmek zorundaydı...
Ron yatagına yatıp yatakhanedeki son mumu da üf-lerken, Harry mutsuzluk içinde, sonunda haklı
oldugumuzu anlayacaklar, diye düsündü. Ama acaba o gün gelmeden, Seamus'unki gibi daha kaç
saldırıya gögüs germek zorunda kalacaktı?
'
289
ON KNC BÖLÜM
Profesör Umbridge
Seamus ertesi sabah yıldırım hızıyla giyindi ve Harry daha ayagına çoraplarını geçiremeden
yatakhaneyi terk etti. Seamus'un cüppesinin etegi gözden kaybolurken, Harry yüksek sesle,
"Acaba benimle uzun süre aynı odada kalırsa keçileri kaçıracagını mı sanıyor?" diye sordu.
Dean, okul çantasını sırtına vurarak, "Takma kafana, Harry," diye mırıldandı, "o sadece..."
Ama anlasılan Seamus'un ne oldugunu söyleyemeyecekti. Kısa, tuhaf bir sessizligin ardından,
onun pesinden odadan çıktı.
Neville ve Ron, Harry'ye "bu senin sorunun degil, onun sorunu" anlamına bir bakıs attılar, ama
Harry pek de teselli olmadı. Acaba bu tür seylere daha ne kadar katlanmak zorunda kalacaktı?
Bes dakika sonra Harry ile Ron kahvaltıya inerken, onlara ortak salonun ortasında yetisen
Hermione, "Ne oldu?" diye sordu. "Siz resmen - aman yani!"
Ortak salonun ilan tahtasına bakıyordu, buraya kocaman yeni bir duyuru konmustu.
290
GAN GAN GALLEON!
Harçlıgınız harcama hızınıza ayak uyduramıyor mu?
Fazladan biraz altın mı kazanmak istiyorsunuz?
Basit, yarım günlük, hemen hemen acısız isler için
Gryffindor ortak salonunda Fred ve George Weasley
ile temas kurun. (Basvuru sahiplerinin, is tehlikesini pesinen kabul ettigini
üzülerek bildiririz.)
Hermione asık bir suratla, "Her seyin bir haddi var," dedi. Fred ve George'un, ekimdeki ilk
Hogsmeade hafta sonunun tarihini bildiren poster üzerine igneledikleri duyuruyu yerinden çıkardı.
"Onlarla konusmamız gerekecek, Ron."
Ron fena halde tedirgin olmusa benziyordu.
"Neden?"
Page 107
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Biz sınıf baskanıyız da ondan!" dedi Hermione, portre deliginden tırmanıp dısarı çıkarlarken. "Bu
tür seyleri engellemek bizim görevimiz!"
Ron hiçbir sey söylemedi. Harry onun yüzündeki somurtkan ifadeden, Fred ve George'un en
sevdikleri seyi yapmalarını engelleme fikrinin ona pek de cazip gelmedigini görebiliyordu.
"Her neyse, ne oldu, Harry?" diye devam etti Hermione, eski cadılarla büyücülerin portrelerinin
dizili oldugu bir merdivenden inerlerken; portrelerdeki cadılarla büyücüler kendi aralarında
sohbete dalmıslardı, onları yok sayıyorlardı. "Kafan bir seye sahiden bozulmus gibi."
Harry cevap vermeyince, Ron durumu özetledi: "Se-
291
amus, Harry'nin Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen konusunda yalan söyledigini sanıyor."
Harry, Hermione'nin de kendi adına kızgın bir tepki göstermesini beklerken, o içini çekti.
Kasvetle, "Evet, Lavender da öyle düsünüyor," dedi.
Harry yüksek sesle, "Onunla oturup benim yalancı, ilgi pesinde kosan gıcık biri olup olmadıgım
konusunda güzel güzel sohbet ettin, öyle mi?" dedi.
"Hayır," dedi Hermione, sakin sakin. "Aslında ona o koca agzını kapalı tutmasını, senin hakkında
ileri geri konusmamasını söyledim. Ve sen de bizim bogazımıza sarılmaktan vazgeçsen hiç fena
olmayacak, Harry, çünkü farkında mısın bilemiyorum ama, Ron'la ben senin tarafında-yız."
Kısa bir sessizlik oldu.
Harry alçak sesle, "Özür dilerim," dedi.
Hermione vakur bir edayla, "Mesele yok," dedi. Sonra basını iki yana salladı. "Son yıl sonu
söleninde Dumble-dore ne demisti, hatırlamıyor musunuz?"
Harry ile Ron ona bos bos baktılar, Hermione yeniden içini çekti.
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen hakkında. Dedi ki, 'onun anlasmazlık ve düsmanlık tohumları ekme
yetenegi çok büyüktür. Bununla, ancak aynı derecede güçlü bir dostluk ve güven bagı kurarak
mücadele edebiliriz -' "
Ron ona hayranlıkla bakarak, "Böyle seyleri nasıl hatırlıyorsun?" diye sordu.
"Dinliyorum, Ron," dedi Hermione, biraz sert bir sesle.
292
"Ben de, ama yine de, sorsan söyleyemezdim -"
"Mesele su ki," diye yüksek sesle bastırdı Hermione, "bu tam da Dumbledore'un sözünü ettigi sey.
Kim-Oldu-gunu-Bilirsin-Sen döneli henüz iki ay oldu, aramızda kavga etmeye basladık bile.
Seçmen Sapka'nm uyarısı da böyleydi: Aynı safta durun, birlik olun -"
"Ve Harry de dün gece dogru söyledi," diye cevabı yapıstırdı Ron. "Bu dedikleri eger bizim
Slytherin'le dost olmamız demekse - çok bekler."
"Ben de diyorum ki, binalar arasında biraz birlik kurmaya çalıssak keske," dedi Hermione ters ters.
Mermer merdivenin dibine varmıslardı. Dördüncü sınıftaki Ravenclav/lardan olusan bir sıra, Giris
Salonu'nu geçiyordu; Harry'yi görür görmez telasla birbirlerine daha da fazla yaklastılar; sanki
sürüden ayrılana saldıracagından korkuyor gibiydiler.
Harry alaylı alaylı, "Dogru ya, gerçekten de böyle kisilerle dost olmaya çalısmalıyız," dedi.
Ravenclaw'ların ardından Büyük Salon'a girerken, üçü de içgüdüsel olarak ögretmenler masasına
baktı. Profesör Grubbly-Plank, Astronomi ögretmeni Profesör Si-nistra'yla sohbet ediyordu. Hagrid
ise bir kez daha yoklu-guyla dikkati çekiyordu. Tepelerindeki büyülü tavan, Harry'nin ruh halini
yansıtıyordu: iç karartıcı bir yagmur bulutu grisi.
Salon'u geçip Gryffindor masasına giderlerken, Harry, "Dumbledore, Grubbly-Plank denen o
kadının ne kadar kalacagından hiç söz etmedi," dedi.
"Belki..." dedi Hermione düsünceli düsünceli.
293
Harry ile Ron bir agızdan, "Ne?" diye sordular.
"Sey... belki de Hagrid'in burada olmayısına dikkati çekmek istememistir."
Ron, yarı gülerek, "Dikkati çekmemek de ne demek?" dedi. "Fark etmemek mümkün mü ki?"
Hermione cevap veremeden, uzun boylu, uzun örgülü saçlı siyahi bir kız Harry'nin yanına geldi.
Page 108
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Selam, Angelina."
"Selam," dedi Angelina, canlı bir sesle. "Yaz iyi geçti mi?" Sonra da cevap bile beklemeden devam
etti: "Dinle bak, beni Gryffindor Quidditch Kaptanı yaptılar."
"Bu iyi iste," dedi Harry, ona sırıtarak; Angelina'nın motivasyon konusmalarının Oliver
VVbod'unkiler kadar uzun sürmeyecegini umuyordu, bu da bir ilerlemeydi tabii.
"Tamam da, simdi Oliver gittigine göre yeni bir Tutu-cu'ya ihtiyacımız var. Seçmeler cuma saat
beste ve bütün takımı orada istiyorum, tamam mı? Yeni oyuncunun vyum saglayıp
saglayamayacagını anlarız böylece."
"Oldu," dedi Harry.
Angelina ona gülümsedi ve gitti.
Hermione, Ron'un yanına oturup önüne bir tabak kızarmıs ekmek çekerken, dalgın dalgın,
"VVood'un gittigini unutmustum," dedi. "Sanırım takımı etkileyecek, degil mi?"
"Sanırım," dedi Harry, onun karsısındaki sıraya oturarak. "yi bir Tutucu'ydu..."
"Yine de, taze kanın zararı olmaz, ha?" dedi Ron.
Kanat sesleri ve tıkırtılar esliginde, yüzlerce baykus üst pencerelerden içeri süzüldü. Sahiplerine
mektuplarla
294
paketler getirerek Salon'un her yanma konarken, kahvaltı edenleri su damlacıklarıyla yıkadılar;
belli ki dısarıda bardaktan bosanırcasına yagmur yagıyordu. Hedwig görünürde yoktu, ama Harry
hiç sasırmadı; ona yazan tek kisi Sirius'tu, onun da yirmi dört saat ayrı kaldıktan sonra söyleyecek
bir seyi olacagından süpheliydi. Hermione ise, gagasında sırılsıklam bir Gelecek Postası tutan
kocaman, ıslak bir peçeli baykusa yer açmak için portakal suyunu kenara çekmek zorunda kaldı.
Hermione baykus uçup gitmeden önce onun bacagındaki deri keseye bir Knut koyarken, öfkeyle
Seamus'u düsünen Harry, "Bunu niye alıyorsun ki hâlâ?" dedi. "Ben hiç zahmet etmiyorum... bir
sürü zırva."
Hermione karanlık bir ifadeyle, "Düsmanın ne dedigini bilmek iyidir," dedi, sonra da gazetesini
açıp arkasında kayboldu. Harry ile Ron'un kahvaltıları bitene kadar da arkasından çıkmadı.
Gazeteyi katlayıp tabagının yanına koyarken, "Hiçbir sey yok," dedi sadece. "Ne seninle
Dumbledore hakkında bir sey var, ne de baska bir sey."
Profesör McGonagall simdi masa boyunca yürüyerek ders programlarım dagıtıyordu.
"Bugünün programına bak!" diye inledi Ron. "Sihir Tarihi, iki ders üst üste ksir, Kehanet ve iki
ders üst üste Karanlık Sanatlara Karsı Savunma... tek bir günde Binns, Snape, Trelawney ve o
Umbridge denen kadın, hepsi birden! Fred'le George ellerini çabuk tutup o Kaytartan
Çe-rezkutulan'm bir an önce hazır etseler iyi olacak..."
"Kulaklarım beni aldatıyor mu?" dedi Fred, George'la
295
birlikte gelip Harry'nin yanma sıkısarak. "Hogwarts sınıf baskanları dersleri asmak istemiyordur
herhalde."
Ron, ders programını Fred'in burnunun dibine sokarak, "Bugün neler var, baksana," dedi
huysuzca. "Gördügüm en berbat pazartesi."
Fred, programa göz atarak, "Dogru söylüyorsun, küçük kardes," dedi. "stersen ucuza biraz
Burunkanatan Nugat alabilirsin."
"Neden ucuza?" diye sordu Ron kuskuyla.
"Çünkü bembeyaz kesilene kadar burnun kanayacak da ondan," dedi George, bir füme balık
yiyerek. "Henüz panzehir bulamadık."
"Sagol," dedi Ron mahzun mahzun. Ders programını cebine soktu. "Sanırım derslere girmeyi tercih
edecegim."
Hermione ise boncuk gibi gözlerle Fred ve George'u süzerek, "Hazır laf Kaytartan
Çerezkutuları'mza gelmisken," dedi, "denek bulmak için Gryffindor ilan tahtasında duyuru
yapamazsınız."
"Kim demis?" dedi George, hayretle.
"Ben diyorum," dedi Hermione. "Bir de Ron."
Page 109
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ron hemen, "Beni karıstırma," dedi.
Hermione ona yiyecekmis gibi baktı. Fred ve George alaylı alaylı güldüler.
Fred, sıcak bir ekmege bol bol yag sürerek, "Bugün yarın baska telden çalacaksın, Hermione,"
dedi. "Besinci yılına baslıyorsun, çok geçmeden sana da bir Çerezkutusu verelim diye bize
yalvaracaksın."
"Besinci yıla baslamamın Kaytartan Çerezkutusu istemekle ne ilgisi var?" diye sordu Hermione.
296
George, "Besinci sınıf, S.B.D. yılıdır," dedi.
"Ee?"
"Yani sınavlar geliyor, degil mi? Burunlarınızı o bilegi tasma öyle bir sürtecekler ki, deriniz
soyulacak," dedi Fred memnuniyetle.
George da mutlu mutlu, "Bizim sınıfın yansı S.B.D.'ler yaklasırken küçük sinir krizleri geçirdi,"
dedi. "Gözyasları, huysuzluk nöbetleri... Patricia Stimpson bayılıp duruyordu..."
"Kenneth Tovvler bir sürü çıban çıkarmıstı, hatırlıyor musun?" dedi Fred, anılarını yâd eden biri
edasıyla.
"Pijamasının içine Yumrudoks tozu koymustun da ondan," dedi George.
"Öyle ya," diye sırıttı Fred. "Unutmusum... Bazen hepsini hatırda tutmak zor oluyor, degil mi?"
"Her neyse, besinci sınıf bir kâbustur," dedi George. "Tabii, sınav sonuçlan seni ilgilendiriyorsa.
Fred ve ben nasıl olduysa kuyrugu dik tutmayı basardık."
"Ya..." dedi Ron, "neydi, üçer S.B.D. almıstınız, degil mi?"
Fred umursamazca, "Evet," dedi. "Ama biz gelecegimizi akademik basarılar dünyasının dısında
görüyoruz."
George neseyle, "Yedinci sınıf için okula gelsek mi gelmesek mi diye ciddi bir sekilde tartıstık,"
dedi, "madem artık elimizde -"
Birden sustu, çünkü George'un, onlara verdigi Üçbü-yücü ödülünden söz edecegini bilen Harry,
ona uyaran bir bakıs atmıstı.
"- madem artık elimizde S.B.D.'lerimiz var," dedi
297
George hemen. "Yani, F.Y.B.S.'leri kim ne yapsın? Ama annemin okuldan erken ayrılmamızı kabul
etmeyecegini düsündük, hele Percy de dünyanın en büyük gıcıgı oldugunu belli ettikten sonra."
Fred, Büyük Salon'a sevgiyle göz gezdirirken, "Ama buradaki son yılımızı da ziyan edecek degiliz,"
dedi. "Pazar arastırması yapmakta kullanacagız, ortalama Hog-warts ögrencisinin bir saka
dükkânından tam olarak ne bekledigini saptayacagız, sonra da arastırmamızın sonuçlarını özenle
degerlendirip ortaya talebe uygun ürünler çıkaracagız."
Hermione süpheyle, "Ama bir saka dükkânı kurmak için gereken altını nereden bulacaksınız?" diye
sordu. "Karısımları olusturan bütün maddeler lazım, diger malzemeler var - bir de yer, herhalde..."
Harry ikizlere bakmadı. Yüzünün kıpkırmızı oldugunu hissediyordu; çatalını kasten düsürüp, almak
için masanın altına daldı. Fred'in yukarıdan, "Bize soru sormazsan, biz de sana yalan söylemeyiz,
Hermione," dedigini duydu. "Hadi, George, erken gidersek, Bitkibilim'den önce birkaç tane Uzayan
Kulak satabiliriz."
Harry masanın altından çıktıgında, Fred ve George, ellerinde bir yıgın kızarmıs ekmekle
uzaklasıyorlardı.
"Bu da ne demek simdi?" dedi Hermione, önce Harry'ye, sonra Ron'a bakarak. " 'Bize soru
sormazsan...' Yani ellerinde bir saka dükkânı açacak kadar altın var mı?"
Ron kaslarını çatarak, "Dogrusu, ben de bunu merak ediyorum," dedi. "Bu yaz bana yeni bir resmi
cüppe al-
298
mıslardı da, Galleon'ları nereden bulduklarını anlayamamıstım..."
Harry konusmayı bu tehlikeli sulardan çıkarma vakti geldigine karar verdi.
"Sizce bu yıl sahiden zor mu olacak?" dedi. "Yani, sınavlar yüzünden?"
"Tabii, canım," dedi Ron. "Öyle olmalı, degil mi? S.B.D/ler gerçekten de önemli, basvuracagın isleri
falan etkiliyor. Bu yıl, daha sonra, meslek tavsiyesi de alacakmı-sız, Bili öyle dedi. Önümüzdeki yıl
Page 110
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
için F.Y.B.S/lerimizi seçebilelim diye."
Az sonra Büyük Salon'dan çıkıp Sihir Tarihi sınıfına giderlerken, Harry diger ikisine, "Hogwarts'tan
sonra ne yapmak istediginizi biliyor musunuz?" diye sordu.
"Pek sayılmaz," dedi Ron agır agır. "Tabii... sey ha-riç..."
Birazcık utanmıs gibiydi.
"Ne?" diye zorladı Harry onu.
Ron, öylesine söylermis gibi bir sesle, "Sey, Seherbaz olmak süper olurdu," dedi.
Harry hararetle, "Olurdu ya," dedi.
"Ama onlar seçkin falan," dedi Ron. "Gerçekten iyi olman gerek. Ya sen, Hermione?"
"Bilmiyorum. Sanırım ben faydalı bir seyler yapmak istiyorum."
"Seherbazlık faydalı ama!" dedi Harry.
"Evet, öyle, ama tek faydalı sey de degil," dedi Hermione, düsünceli düsünceli. "Yani, eger
E.R..T.'i daha da üerletebilirsem..."
299
Hary ve Ron göz göze gelmemeye çalıstılar.
Sihir Tarihi, sınıfın ortak kanısına göre, büyücü milleti tarafından icat edilmis en sıkıcı dersti.
Hayalet ögretmen Profesör Binns'in o hırıltılı, vızıltılı sesi en fazla on dakikada, iyi havalardaysa
bes dakikada, agır bir mahmurluga yol açardı. Derslerinin biçimini hiç degistirmez, onlar not
alırken ya da uykulu uykulu bosluga bakarken, hiç ara vermeden anlatırdı. Harry ve Ron simdiye
kadar bu dersten geçer not almayı, ancak sınavlardan önce Hermi-one'nin notlarını kopya ederek
basarmıslardı; çünkü Binns'in sesinin uyku getiren özelligine direnebilen tek kisi, Hermione'ydi.
Bugün ise onları dev savasları konusunda bir buçuk saatlik bir mırıltı bekliyordu. Harry ilk on
dakikada hayal meyal duyduklarından, baska bir ögretmenin elinde bu dersin bir nebze ilgi çekici
olabilecegi sonucuna vardı; ama sonra beyni dersten koptu ve geri kalan bir saat yirmi dakikayı,
parsömenin kösesinde Ron'la adam asmaca oynayarak geçirdi; Hermione ise göz ucuyla onlara pis
bakıslar attı.
Teneffüs için sınıftan çıktıklarında (Binns karatahtanın içine dogru süzülüp gözden kaybolmustu),
Hermione soguk soguk, "Acaba," dedi, "bu yıl notlarımı size vermeyi reddetsem nasıl olurdu?"
"S.B.D.'yi alamazdık," dedi Ron. "Eger vicdanında böyle bir yük istiyorsan, Hermione..."
Hermione, "Eh, hak etmis olurdunuz," diye cevabı yapıstırdı. "Onu dinlemeyi denemiyorsunuz bile,
degil mi?"
"Deniyoruz," dedi Ron. "Ama bizde senin kafan da
300
yok, hafızan da. Senin gibi dikkatimizi toplayamıyoruz -sen bizden daha akıllısın iste - bunu
kafamıza kakmak hos bir sey mi?"
"Hadi hadi, böyle palavralara karnım tok," dedi Her-mione. Ama önlerine düsüp rutubetli avludan
geçerken hayli yatısmıs görünüyordu.
nce bir yagmur çiseliyor, havayı puslandırıyordu, bu yüzden de bahçede öbekler halinde duran
insanlar bulanık birer siluete dönmüstü. Harry, Ron ve Hermione kenarından tıp tıp su damlayan
bir balkonun altında kendilerine kuytu bir köse buldular, soguk eylül havasından korunmak için
cüppelerinin yakasını kaldırdılar ve Snape'in yılın ilk dersinde onlardan ne gibi bir sey
isteyebilecegini tartıstılar. ki aylık bir tatilin ardından onları gafil avlamak için son derece zor bir
sey isteyecegi ihtimalinden söz ediyorlardı ki, biri köseyi dönüp onlara dogru yürüdü.
"Merhaba, Harry!"
Gelen Cho Chang'dı, üstelik yine yalnızdı. Bu çok sı-radısı bir seydi. Cho hemen hemen her zaman,
kıkırdayan bir kızlar çetesiyle çevrili olurdu; Harry, onu Noel Balosu'na davet etmek üzere yalnız
yakalamak için ne iskence çektigim hatırlıyordu.
"Selam," dedi Harry, yüzünün kızardıgını hissederek. Hiç degilse bu sefer Kokanözsu'yla kaplı
degilsin, dedi kendi kendine. Cho da aynı seyi düsünüyor gibiydi.
"Demek o seyi çıkardın suratından, ha?"
"Evet," dedi Harry, sanki son karsılasmalarının hatırası dehset verici degil de komikmis gibi
sırıtmaya çalısarak. "Demek, sen... yani... yazın iyi geçti mi?"
Page 111
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
301
Bunu söyledigi anda pisman oldu - Cedric, Cho'nun erkek arkadasıydı, onun ölümünün anısı tatilde
Harry'yi oldugu gibi Cho'yu da etkilemis olmalıydı. Yüzü hafiften gerilirmis gibi oldu ama, "Ha, fena
degildi, evet..." dedi.
Ron birden, "Hortumlar rozeti mi o?" diye sordu; Cho'nun cüppesinin önünde, altın "TH" ile
süslenmis gök mavisi bir rozeti parmagıyla göstererek. "Onların taraftarı degilsin, degil mi?"
"Evet, öyleyim," dedi Cho.
"Hep taraftarları miydin, yoksa ligi kazandıktan sonra mı onları tutmaya basladın?" dedi Ron,
Harry'ye gereksiz sekilde suçlayıcı gelen bir ses tonuyla.
Cho sakin sakin, "Atı yasımdan beri onları tutuyorum," dedi. "Neyse... görüsürüz, Harry."
Uzaklasıp gitti. Hermione, Ron'a çıkısmadan önce Cho'nun avlunun ortasına kadar gitmesini
bekledi.
"Niye bu kadar densizsin sen?"
"Ne? Bir sey sordum sadece -"
"Onun Harry'yle yalnız basına konusmak istedigini anlamadın mı?"
"Ee? Konussaydı, ben engel olmadım ya -"
"Ne diye Quidditch takımı için saldırdın ona?"
"Saldırmak mı? Ben saldırmadım ki, sadece -"
"Hortumlar'ı tutuyorsa kime nel"
"Yapma ama, rozet taktıgını gördügün o insanların yarısı rozetleri daha geçen mevsim aldı -"
"yi de, ne/arfc ederi"
"Onlar gerçek taraftar degiller ama, sadece modaya uyuyorlar -"
302
Harry kayıtsız bir sekilde, "Zil çaldı," dedi, çünkü Ron ile Hermione zili duyamayacak kadar yüksek
sesle atısıyorlardı. Snape'in zindanına kadar da tartısmayı kesmediler. Harry ise Neville'dir,
Ron'dur derken, Cho ile arasında, daha sonra ülkeyi terk etmeyi istemesine yol açmayacak iki
dakikalık bir konusma bile geçse sanslı sayılacagını düsündü.
Snape'in sınıfının kapısındaki kuyruga girerlerken, yine de, dedi kendi kendine, gelip benimle
konusmayı Cho'nün kendisi istedi, degil mi? Cho, Cedric'in kız arkadasıydı; Cedric ölürken
Üçbüyücü labirentinden o sag çıktı diye Harry'den pekâlâ nefret edebilirdi, oysa onunla fevkalade
dostça konusuyordu, onu deli ya da yalancı sa-yıyormus, ya da korkunç bir sekilde Cedric'in
ölümünden sorumlu tutuyormus gibi bir hali yoktu... evet, gelip onunla konusmayı kesinlikle kendi
seçmisti, üstelik de iki günde ikinci defa... bu düsünceyle, Harr/nin morali yükseldi. Snape'in
zindan kapısının tekinsiz bir gıcırtıyla açılması bile, gögsünde kabarmısa benzeyen küçük umut
baloncugunu patlatamadı. Ron ve Hermione'nin ardından sınıfa girdi, onların pesinden zindanın
arka tarafında bulunan her zamanki masalarına yürüdü; ikisinden de yükselen gücenmis, sinirli
sesleri duymazdan geldi.
"Sessiz olun," dedi Snape soguk soguk, kapıyı arkasından kapatırken.
Aslında onları uyarmasına hiç gerek yoktu: Ögrenciler kapının kapandıgını duydukları anda sınıfa
sessizlik hâkim olmus, tüm kıpırdanmalar durmustu. Sadece Sna-pe'in varlıgı, bir sınıfın
sessizligini saglamaya yeterliydi.
303
Snape, kürsüsüne dogru süzülürcesine ilerleyip hepsine bakarak, "Bugünkü dersimize baslamadan
önce," dedi, "önümüzdeki haziranda önemli bir sınava gireceginiz konusunda sizi uyarmayı uygun
buluyorum; bu sınavda sihirli iksirlerin bilesimi ve kullanımı konusundaki bilginizi göstereceksiniz.
Bu sınıfın bir kısmı hiç süphesiz moron oldugu halde, hepinizin S.B.D.'nizden bir 'Uygun' almanızı
bekliyorum, yoksa... hosnutsuzlugumun sonuçlarına katlanırsınız."
Bu sefer bakısları Neville'in üzerinde durdu. Neville yutkundu.
"Bu yıldan sonra tabii ki çogunuz benim dersime artık girmiyor olacaksınız," diye devam etti
Snape. "F.Y.B.S. ksir sınıfıma sadece en iyi olanları alırım, bu da bazılarımızın kesinlikle veda
edecegi anlamına geliyor."
Gözleri Harry'nin üzerinde durdu ve dudagı kıvrıldı. Harry ona dik dik baktı, besinci yıldan sonra
Page 112
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ksiri bırakabilecegi fikri ona karanlık bir zevk veriyordu.
Snape ipeksi bir sesle, "Ama bu mutlu veda anına gelmeden önce daha bir yılımız var," dedi. "Bu
yüzden de F.Y.B.S. girisiminde bulunsanız da bulunmasanız da, hepinize S.B.D. ögrencilerimden
her zaman bekledigim yüksek notu almak için çabalarınızı yogunlastırmanızı tavsiye ederim.
"Bugün, çogu kez Sıradan Büyücülük Düzeyi'nde karsımıza çıkan bir iksiri hazırlayacagız: Huzur
Sıvısı, kuruntuyu yatıstıracak, kaygıyı yumusatacak bir iksir. Ancak unutmayın: Eger karısımın
maddelerini katarken beceriksizlik ederseniz, içen kisi derin ve belki asla uyana-
304
mayacagı bir uykuya dalabilir. Onun için de ne yaptıgınıza çok dikkat etmeniz gerek." Harry'nin
solunda Hermi-one daha da dik oturmaya basladı, son derece dikkatli bir hali vardı. "Karısımın
içindeki maddeler ve yöntem -" Snape asasını hafifçe salladı "- tahtada -" (orada belirdi-ler) "-
ihtiyacınız olan her seyi -" asasını yeniden salladı "- malzeme dolabında bulacaksınız -" (adı geçen
dolabın kapısı hızla açıldı) "- bir buçuk saatiniz var... baslayın."
Tam da Harry, Ron ve Hermione'nin tahmin ettikleri gibi, Snape onlara bundan daha zor, daha çok
maharet isteyen bir iksir yapma görevi veremezdi. Karısımdaki maddelerin kazana tamı tamına
dogru sırayla ve miktarlarda konması gerekiyordu; karısımın ille de belli sayıda ve önce saat
yönünde, sonra da saatin aksi yönde karıstırılması gerekiyordu; son katkı maddesi eklenmeden
önce de, karısımın üzerinde kaynadıgı alevlerin, belirli bir süre boyunca tam da gereken düzeyde
tutulması sarttı.
Bitime on dakika kala Snape, "Simdi iksirinizden açık gümüsi renkte bir buhar yükseliyor olmalı,"
dedi.
Buram buram terleyen Harry, zindanda umutsuzca etrafına bakındı. Kendi kazanından o anda bol
miktarda kursuni renkte buhar çıkıyordu; Ron'unkiyse yesil kıvılcımlar tükürüyordu. Seamus,
asasının ucuyla kazanının altındaki, sönme egilimi gösteren alevleri dürtüklüyordu. Buna karsılık
Hermione'nin iksirinin yüzeyi, parlayan gümüsi bir buharla kaplanmıstı. Snape onun yanından
geçerken kanca burnundan asagı, iksire dogru bir baktı ve hiçbir sey söylemeden yoluna devam
etti, ki bu da elestirecek bir sey bulamadıgı anlamına geliyordu. Ama
305
Harry'nin kazanma gelince durdu ve yüzünde berbat bir sırıtısla kazana baktı.
"Potter, bu nedir simdi sence?"
Sınıfın ön tarafındaki Slytherin'lerin hepsi hevesle baslarını kaldırdı; Snape'in Harry ile alay edisini
dinlemeye bayılırlardı.
Harry gergin bir ifadeyle, "Huzur Sıvısı," dedi.
Snape ipeksi bir sesle, "Söyle bana, Potter," dedi, "okuman var mı?"
Draco Malfoy güldü.
"Evet, var," dedi Harry, asasını tutan parmakları kasılmıstı.
"Talimatın üçüncü satırını oku bana, Potter."
Harry gözlerini kısarak tahtaya baktı; su anda zindanı doldurmakta olan rengârenk buharların
arasından talimatı görmek kolay degildi.
" 'Ay tası tozu ekleyin, saatin aksi yönde üç kez karıstırın, yedi dakika kaynamaya bırakın, sonra
iki damla çöpleme surubu ekleyin."
Harr/nin kalbi durdu sanki. Çöpleme surubu eklemeyi unutmus, iksirini yedi dakika kaynamaya
bıraktıktan sonra dogrudan dogruya talimatın dördüncü satırına geçmisti.
"Üçüncü satırdaki her seyi yaptın mı, Potter?"
"Hayır," dedi Harry, çok alçak sesle.
"Pardon, ne dedin?"
"Hayır," dedi Harry, daha yüksek sesle. "Çöpleme surubunu unuttum."
"Unuttugunu biliyorum, Potter, dolayısıyla bu çamur da hiçbir ise yaramaz. Evanesco."
306
ksiri yok olan Harry, bir budala gibi bos kazanın yanında kalakaldı.
"Talimatı okumayı becermis olanlarınız, bir siseye iksirinizden bir örnek koyun, üzerine adınızı
okunaklıca yazıp etiketleyin ve denenmek üzere masama getirin," dedi Snape. "Ev ödeviniz, ay
Page 113
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
tasının özellikleri ve iksir yapımında kullanımı hakkında otuz santim parsömen yazısı. Persembeye
teslim edilecek."
Etrafındaki herkes siselerini doldururken Harry öfkeden köpürerek esyalarını topladı, iksiri, Ron'un
pis bir çürük yumurta kokusu salmaya baslayan iksirinden kötü degildi. Neville'in kazanından
kazımak zorunda kaldıgı, yeni karıstırılmıs çimento kıvamındaki iksirden de kötü degildi. Ama o
günkü çalısması için sıfır alacak olan kisi, Harry'ydi. Asasını çantasına tıktı, asık bir suratla yerine
oturdu ve herkesin doldurulup tıpalanmıs siseleriyle Snape'in masasına gidisini gözledi. Sonunda
zil çalınca zindandan ilk çıkan Harry oldu; Ron ve Hermione Büyük Salon'da ona yetistiklerinde
yemegine baslamıstı bile. Tavan sabahkinden de kasvetli bir griye dönmüstü. Yüksek pencerelere
yagmur vuruyordu.
Hermione teselli edercesine, "Yaptıgı hiç de adil bir Sey degildi," dedi. Harry'nin yanına oturup
tabagına çoban böregi aldı. "ksirin Goyle'unki kadar kötü degildi ki.
içine iksiri koyunca sisesi tuzla buz oldu, cüppesi tutustu."
"Evet, öyle," dedi Harry, tabagına öfkeli gözlerle bakarak, "Snape ne zaman bana karsı adil
davrandı ki?" Cevap vermediler; üçü de, Harry Hogwarts'a adım at-
307
tıgı andan itibaren Snape ile ikisinin arasında mutlak bir düsmanlık oldugunu biliyordu.
Hermione hayal kırıklıgına ugramıs bir sekilde, "Bu yıl daha iyi olabilir diyordum," dedi. "Yani...
biliyorsunuz..." dikkatle çevresine baktı; her iki yanlarında beser altısar kisilik bos yer vardı,
masanın yanından da kimse geçmiyordu, "... simdi Yoldaslık'ta olduguna göre."
"Zehirli mantarın benekleri degismez," dedi Ron bilgece. "Zaten ben hep, Snape'e güvendigi için
Dumbledore'un çatlak oldugunu düsündüm. Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen için çalısmaya gerçekten
son verdigini gösteren kanıt var mı bakalım?"
"Bence seninle paylasmasa bile Dumbledore'un elinde yeterince kanıt vardır, Ron," diye hemen
cevabı verdi Hermione.
Ron tam ona karsılık vermek için agzını açmıstı ki, Harry sıkkın bir sesle, "Öf, susun, ikiniz de,"
dedi. Hermione ve Ron donup kaldılar, ikisi de kızmıs ve gücenmis görünüyordu. "Biraz ara
veremez misiniz?" dedi Harry. "Hep birbirinizle didisiyorsunuz, bu da beni çıldırtıyor." Çoban
böregini yarım bırakıp okul çantasını omzuna attı ve Ron ile Hermione orada otururken kalkıp gitti.
Mermer merdivenlerden ikiser ikiser çıktı, telasla yemege inen birçok ögrencinin yanından geçti.
Beklenmedik bir sekilde içinde tutusmus olan öfke hâlâ alev alevdi ve Ron ile Hermione'nin
yüzlerindeki sok ifadesi ona derin bir tatmin hissi veriyordu. Oh olsun, diye düsündü, niye biraz
ara veremiyorlar... boyuna didisip duruyorlar... insanı çileden çıkarmak için birebir...
308
Sövalye Sir Cadogan'm sahanlıktaki büyük resminin önünden geçti. Sir Cadogan kılıcını çekerek
vahsi bir sekilde Harr/ye dogru salladı, Harry onu görmezden geldi.
"Gel buraya, seni uyuz köpek! Gardım al ve dövüs!" diye haykırdı Sir Cadogan, migferinin siperi
arkasından boguk bir sesle, ama Harry yürüyüp gitmekle yetindi. Sir Cadogan kosarak komsu
tabloya geçip onu izlemeye kalktı ama, bu tablonun sakini olan büyük ve kızgın görünüslü kurt
köpegi önünü kesti.
Harry yemek teneffüsünün geri kalanını, Kuzey Kulesi'nin tepesindeki kapagın altında tek basına
geçirdi. Bu yüzden de, zil çalınca Sybill Trelawney'nin sınıfına giden gümüs merdivenden ilk çıkan
o oldu.
Kehanet, ksir'den sonra Harry'nin en az sevdigi dersti, bu da daha çok Profesör Trelawney'nin
birkaç derste bir, onun vakitsiz ölümüne iliskin kehanette bulunma alıskanlıgından
kaynaklanıyordu. Agır sallara bürünmüs, parıldayan dizi dizi boncuk takmıs, zayıf bir kadın olan
Profesör Trelavvney, gözlerini muazzam ölçüde büyüten gözlügüyle Harry'ye hep böcegi
hatırlatırdı. Harry sınıfa girdiginde, Profesör Trelawney odayı dolduran ince bacaklı küçük masalara
eski püskü deri kaplı kitaplar koyuyordu. Ama üzeri esarp örtülü lambaların ve agır agır yanan,
hastalıklı bir koku salan atesin ısıgı öyle azdı ki, gölgeler içindeki bir iskemleye oturan Harry'yi
görmemise benziyordu. Sınıfın geri kalanı da sonraki bes dakika içinde geldi. Ron kapaktan çıktı,
dikkatle etrafına baktı. Harry'yi görünce dosdogru ona dogru yürüdü; ya da olabildigince dosdogru,
Page 114
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çünkü masalar,
309
iskemleler ve tombul puflar arasından geçmesi gerekiyordu.
Harry'nin yanına oturarak, "Hermione ile ben tartısmaya son verdik," dedi.
"yi," diye homurdandı Harry.
"Ama Hermione diyor ki, sen de hıncını bizden almaktan vazgeçersen iyi olacakmıs," dedi Ron.
"Ben hiç de -"
"Ben sana mesajı iletiyorum, o kadar," dedi Ron, sözünü keserek. "Ama sanırım haklı. Seamus ile
Snape'in sana böyle davranmaları bizim suçumuz degil."
"Ben hiç-"
"yi günler," dedi Profesör Trelawney, her zamanki puslu, hulyalı sesiyle. Harry sustu; yine kendini
hem kızgın, hem de biraz mahcup hissediyordu. "Kehanet'e hos-geldiniz. Tatil boyunca elbette
kaderlerinizi büyük bir dikkatle izliyordum ve hepinizin Hogwarts'a sag salim dönmenizden çok
memnunum - döneceginizi zaten biliyor olsam bile.
"Masalarınızın üstünde, Inigo Imago'nun yazdıgı Rüya Tabirleri'ni bulacaksınız. Rüyaların yorumu,
gelecegi görmenin çok önemli bir aracıdır ve büyük bir ihtimalle S.B.D. sınavında da karsınıza
çıkacaktır. Kutsal kehanet sanatı söz konusu olunca, sınavlarda geçmenin ya da kalmanın en ufak
bir önemi olduguna inandıgımdan degil tabii. Eger Gören Göz'e sahipseniz, sertifikalarla notların
pek anlamı yoktur. Ama Müdür sizin sınava girmenizi istiyor, onun için de..."
Sesi kibarca alçaldı ve kesildi; hiçbirinde Profesör Tre-
310
lawney'nin ders konusunu, sınavlar gibi bayagı seylerin çok üstünde tuttugu konusunda herhangi
bir süphe bırakmadı.
"Lütfen kitaplarınızın giris bölümünü açın ve Ima-go'nun rüya tabirleri konusunda söylediklerini
okuyun. Sonra da ikili gruplara ayrılın. Birbirinizin son rüyalarını yorumlamak için Rüya
Tabirleri'nden yararlanın. Baslayın hadi."
Bu ders için söylenecek tek iyi sey, üst üste iki ders olmamasıydı. Kitabın girisini okumayı
bitirdiklerinde, rüya tabiri için sadece on dakikaları kalmıstı. Harry ile Ron'un yanlarındaki masada
Dean ile Neville eslesmislerdi; Ne-ville hemen, büyükannesinin en iyi sapkasını takmıs dev bir
makas üzerine bir kâbusunu uzun uzun anlatmaya girismisti. Harry ile Ron ise birbirlerine
somurtkan somurtkan baktılar sadece.
"Ben rüyalarımı hiç hatırlamam," dedi Ron. "Sen anlat bir tane."
"Birini olsun hatırlarsın," dedi Harry sabırsızca.
Rüyalarını kimseyle paylasacak degildi. Hep gördügü mezarlıklı kâbusun ne anlama geldigini çok
iyi biliyordu, Ron'un ya da Profesör Trelawney'nin ya da salak Rüya Ta-birleri'nin ona bunu
söylemesine ihtiyacı yoktu.
Ron, hatırlamak için harcadıgı çabayla yüzünü burusturarak, "Eh, geçen gece rüyamda Quidditch
oynuyordum," dedi. "Sence bu ne demek?"
Harry, ilgisizce Rüya Tabirleri'nin sayfalarını çevirerek, "Herhalde dev bir seker falan seni yiyecek,"
dedi. Tabirler'de rüya parçalarına bakmak çok sıkıcı bir isti ve Harry,
311
Profesör Trelavvney onlardan ev ödevi olarak bir ay boyunca rüya güncesi tutmalarını isteyince hiç
neselenmedi. Zil çalınca Ron'la ikisi herkesten önce merdivenden indiler. Ron homur homur
homurdanıyordu.
"Daha simdiden ne çok ödevimiz var, farkında mısın? Binns bize dev savasları üzerine neredeyse
yarım metrelik bir ödev verdi, Snape ay tasları üzerine otuz santimlik yazı istiyor, simdi de
basımıza Trelavvney'nin bir aylık rüya güncesi çıktı! Fred'le George S.B.D. yılı konusunda
haklıy-mıslar, ha? O Umbridge denen kadın hiçbir sey vermese iyi eder..."
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma sınıfına girdiklerinde, Profesör Umbridge'i, bir önceki gecenin
ponponlu pembe hırkasını giymis, basının tepesine de siyah kadife bir fiyonk kondurmus halde,
ögretmen masasında oturur buldular. Harry ister istemez bir kez daha, kendinden büyük bir
karakurbagasmın tepesine akılsızca konmus koca bir sinegi hatırladı.
Page 115
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ögrenciler sınıfa sessizce girdi; Profesör Umbridge simdilik kapalı kutuydu ve kimse onun disiplinci
biri çıkıp çıkmayacagını bilmiyordu.
Sonunda, bütün sınıf oturunca, "Eh, tünaydın!" dedi.
Birkaç kisi, "Tünaydın," diye mırıldanarak cevap verdi.
"Çık çık," dedi Profesör Umbridge. "Bu pek olmadı ama, degil mi? 'Tünaydın, Profesör Umbridge/
diye cevap vermenizi istiyorum. Bir daha lütfen. Tünaydın, sınıf!"
312
"Tünaydın, Profesör Umbridge," dedi hepsi birden, tekdüze bir sesle.
"Simdi oldu," dedi Profesör Umbridge tatlı tatlı. "Zor sayılmaz, degil mi? Asalarınızı kaldırın, tüy
kalemlerinizi çıkartın lütfen."
Sınıftakilerin çogu sıkıntılı sıkıntılı birbirlerine baktı; "asalarınızı kaldırın" lafının ardından ilginç bir
ders geldigine daha hiç rastlamamıslardı. Harry asasını çantasına tıktı, tüy kalemini, mürekkebini
ve parsömenini çıkardı. Profesör Umbridge çantasını açıp, son derece kısa olan kendi asasını
çıkardı ve tahtaya onunla sertçe vurdu; tahtada hemen kelimeler belirdi:
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma Temel lkelere Dönüs
"Simdi, bu konuda aldıgınız dersler epey kesik kesik ve parçalı olmus, degil mi?" dedi Profesör
Umbridge, yüzünü sınıfa dönüp ellerini kibarca önünde birlestirerek. "Ögretmenlerinizin çogu
Bakanlık'ın onayladıgı müfredatı izlememis gibi görünüyor, üstelik sürekli degismisler. Bu nedenle,
ne yazık ki S.B.D. yılınızda sizden bekleyecegimiz standardın çok altında kalmıssınız.
"Ancak bu sorunların simdi çözümlenecegini duymak hosunuza gidecek. Bu yıl özenle
düzenlenmis, merkezine kuramı oturtan, Bakanlık onaylı bir savunma sihri müfredatı izleyecegiz.
Lütfen sunları yazın."
Yeniden tahtaya tıkladı; ilk mesaj silindi ve yerine "Ders Amaçları" geldi.
313
*
2.
3-
Savunma sihrinin altında yatan ilkeleri anlamak. Savunma sihrinin yasal olarak kullanılabilecegi
durumları tanımayı ögrenmek.
Savunma sihrinin kullanımını bir pratik kullanım baglamına oturtmak.
Bir iki dakika sınıf, parsömende gidip gelen tüy kalemlerin sesiyle doldu. Herkes üç ders amacını
kopya ettikten sonra, Profesör Umbridge, "Herkeste Wilbert Slink-hard'ın yazdıgı Savunma Sihri
Kuramı var mı?" diye sordu.
Sınıf cansız bir mırıltıyla onayladı.
Profesör Umbridge, "Sanırım tekrar deneyecegiz," dedi. "Ben size bir soru sordugum zaman, söyle
cevap vermenizi isterim: 'Evet, Profesör Umbridge/ ya da 'Hayır, Profesör Umbridge.' Pekâlâ:
Herkeste VVilbert Slinkhard'ın yazdıgı Savunma Sihri Kuramı var mı?"
"Evet, Profesör Umbridge," cevabı odada çınladı.
"yi," dedi Profesör Umbridge. "Simdi besinci sayfayı açın ve 'Birinci Bölüm, Yeni Baslayanlar çin
Temel Bilgileri okuyun. Konusmaya gerek yok."
Profesör Umbridge karatahtanın önünden çekildi ve ögretmen masasının arkasındaki iskemleye
oturarak, hepsini o torba torba kurbaga gözleriyle incelemeye koyuldu. Harry kendi Savunma Sihri
Kuramı kitabının besinci sayfasını açtı ve okumaya basladı.
Kitap bayıltacak kadar sıkıcıydı, neredeyse Profesör Binns'i dinlemek kadar kötüydü. Harry
dikkatinin dagıldıgını hissetti: Çok geçmeden aynı satırı bes altı kere üst üste, ilk birkaç kelimeden
fazlasını anlamadan okumaya
314
baslamıstı. Sessizlik içinde birkaç dakika geçti. Yanında Ron dalgın dalgın tüy kalemini
parmaklarının arasında çeviriyor, sayfadaki bir noktaya gözlerini dikmis bakıyordu. Harry saga
baktıgında, onu uyusuklugundan çıkaracak bir sürprizle karsılastı. Hermione Savunma Sihri
Kuramı kitabını açmamıstı bile. Eli havada, gözlerini dikmis, Profesör Umbridge'e bakıyordu.
Page 116
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry, Hermione'nin kendisine okuması söylenen bir seyi okumadıgını ya da burnunun dibine
konan herhangi bir kitabı açma arzusuna karsı koydugunu hiç görmemisti. Bir sey sorarcasına ona
baktı, ama Hermione hiçbir soruya cevap vermeyecegini göstermek ister gibi basını hafifçe iki
yana salladı ve Profesör Umbridge'e gözünü dikip bakmayı sürdürdü; Profesör Umbridge de aynı
kararlılıkla baska yöne bakıyordu.
Ancak birkaç dakika sonra baskaları da Harry ile birlikte Hermione'ye bakmaya basladı. Okumaları
söylenen bölüm öyle sıkıcıydı ki, gittikçe daha çok sayıda insan, "Yeni Baslayanlar çin Temel
Bilgiler"le bogusmaktansa, Profesör Umbridge'le göz göze gelmeye çalısan Hermione'nin dilsiz
çabasını izlemeyi tercih ediyordu.
Sınıfın yarıdan fazlası kitapları yerine Hermione'ye bakmaya baslayınca, Profesör Umbridge
anlasıldıgı kadarıyla bu durumu artık görmezden gelemeyecegine karar verdi.
"Bölüm hakkında bir sey mi sormak istiyordunuz, canım?" diye sordu Hermione'ye, onu sanki
henüz fark etmis gibi.
"Bölüm hakkında degil, hayır," dedi Hermione.
315
Profesör Umbridge sivri küçük dislerini göstererek, "yi ama simdi sadece okuyoruz," dedi. "Baska
soruların varsa, onları dersin sonunda ele alabiliriz."
"Dersinizin amaçları konusunda bir sorum var," dedi Hermione.
Profesör Umbridge kaslarını kaldırdı.
"Adınız?"
"Hermione Granger," dedi Hermione.
"Ama Miss Granger, dersimizin amaçlan, onları dikkatle okursanız eger, son derece açık," dedi
Profesör Umbridge, kararlı bir tatlılık tasıyan sesiyle.
"Ama anlamıyorum," dedi Hermione pat diye. "Orada savunma büyülerinin kullanımı hakkında
hiçbir sey yazılı degil."
Sınıfın çogu baslarını çevirip, hâlâ karatahtada yazılı olan üç ders amacına kaslarını çatarak
bakarken kısa bir sessizlik oldu.
Profesör Umbridge, küçük bir gülüsle, "Savunma büyülerinin kullanımı mı?" diye tekrarladı. "yi
ama, sınıfımda sizin savunma büyüsü kullanmanızı gerektirecek bir durum dogabilecegini hayal
dahi edemiyorum, Miss Granger. Sınıftayken saldırıya ugramayı beklemiyorsunuz, degil mi?"
"Sihir kullanmayacak mıyız?" dedi Ron yüksek sesle.
"Benim sınıfımda ögrenciler konusmak istedikleri zaman ellerini kaldırırlar, Mr -"
"VVeasley," dedi Ron, elini havaya kaldırarak.
Profesör Umbridge daha da genis bir gülümsemeyle ona arkasını döndü. Harry ile Hermione de
hemen ellerini
316
kaldırdılar. Profesör Umbridge'in torba torba gözleri bir an için Harry'nin üzerinde durdu, ama o,
Hermione'ye hitap etti.
"Evet, Miss Granger? Bir sey daha mı sormak istiyorsunuz?"
"Evet," dedi Hermione. "Karanlık Sanatlara Karsı Savunma diye bir ders olmasının tek amacı
savunma büyülerinin uygulanması degil mi?"
"Siz Bakanlık'ın yetistirdigi bir egitim uzmanı mısınız, Miss Granger?" diye sordu Profesör
Umbridge, sahte tatlılıktaki sesiyle.
"Hayır, ama -"
"Eh, öyleyse, korkarım ki herhangi bir dersin 'tek amacı'nın ne oldugu konusunda karar vermeye
ehil degilsiniz. Yeni çalısma programımızı sizden çok daha yaslı ve akıllı olan büyücüler hazırladı.
Savunma büyülerini güvenli, tehlikesiz bir sekilde ögreneceksiniz -"
"Ne faydası var ki," dedi Harry yüksek sesle. "Eger saldırıya ugrarsak, bu saldırı -"
"Eliniz, Mr Potter!" dedi Profesör Umbridge, sarkı söyler gibi.
Harry yumrugunu havaya kaldırdı. Profesör Umbridge yine baska bir tarafa döndü, ama simdi
birçok kisi elini kaldırmıstı.
"Adınız?" dedi Profesör Umbridge, Dean'e.
Page 117
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Dean Thomas."
"Evet, Mr Thomas?"
"Eh, Harry'nin söyledigi gibi, degil mi?" dedi Dean. "Saldırıya ugramak tehlikeli bir durum."
317
Profesör Umbridge, Dean'e çok sinir bozucu bir sekilde gülümseyerek, "Tekrarlıyorum," dedi,
"derslerim sırasında saldırıya ugramayı mı bekliyorsunuz?"
"Hayır, ama -"
Profesör Umbridge onun sözünü kesti. "Bu okulda islerin yürütülüs seklini elestirmek istemiyorum
ama," dedi, kocaman agzını iyice geren ve hiç inandırıcı olmayan bir gülümsemeyle, "bu sınıfta
karsınıza çok sorumsuz bazı büyücüler çıkmıs, gerçekten çok sorumsuz - tabii..." diye ekledi, çirkin
bir gülücükle, "... son derece tehlikeli melezler de."
Dean tiz bir sesle, öfkeli öfkeli, "Eger Profesör Lupin'i kastediyorsanız," dedi, "o gelmis geçmis en
iyi -"
"Eliniz, Mr Thomas! Dedigim gibi - karmasık, yas grubunuza uygun olmayan ve potansiyel olarak
ölümcül büyüler gösterilmis size. Korkutulmussunuz ve gün asırı Karanlık saldırılara
ugrayabileceginize inanmaya -"
"Hiç de degil," dedi Hermione, "biz sadece -"
"Eliniz havada degil, Miss Granger!"
Hermione elini havaya kaldırdı. Profesör Umbridge ona sırtını döndü.
"Sanırım selefim yalnızca önünüzde yasadısı lanetler yapmakla kalmamıs, bunları üzerinizde
uygulamıs da."
"yi de, sonunda bir manyak oldugu anlasıldı, degil mi?" dedi Dean hararetle. "Yine de, çok sey
ögrendik."
"Eliniz havada degil, Mr Thomas!" dedi Profesör Umbridge sesi titreyerek. "Simdi, Bakanlık,
sınavda geçmek için kuramsal bilginin fazlasıyla yeterli oldugu görüsünde, zaten bir okul da
bundan ibarettir, degil mi? Ya sizin adınız?"
318
diye ekledi, az önce elini havaya kaldıran Parvati'ye bakarak.
"Parvati Patil. Karanlık Sanatlara Karsı Savunma S.B.D'sinde uygulamalı bölüm de yok mu? Karsı
lanetleri ve benzer seyleri gerçekten yapabildigimizi göstermemiz beklenmiyor mu?"
"Kuramı yeterince iyi çalısırsanız, dikkatle denetlenen sınav kosullarında büyüleri de yapamamanız
için hiçbir sebep yok," dedi Profesör Umbridge, basından savarcasına.
Parvati, kulaklarına inanamamıs gibi, "Daha önce hiç uygulamadan mı?" dedi. "Yani siz bize
büyüleri ilk kez sınavda yapacagımızı mı söylüyorsunuz?"
"Tekrarlıyorum, kuramı yeterince iyi çalıstıgınız takdirde -"
Harry, yumrugu yine havada, "Peki ya gerçek dünyada kuramın bize ne faydası olacak?" dedi
yüksek sesle.
Profesör Umbridge basını kaldırıp baktı.
"Burası okul, Mr Potter, gerçek dünya degil," dedi kadife gibi bir sesle.
"Yani dısarıda bizi bekleyen seyler için hazır olmamız gerekmiyor mu?"
"Dısarıda sizi hiçbir sey beklemiyor, Mr Potter."
"Ya, sahi mi?" dedi Harry. Bütün gün alttan alta fo-kurdayıp duran sinirleri, yine kaynama
noktasına gelmise benziyordu.
Profesör Umbridge, sinir bozacak kadar tatlı bir sesle, "Sizin gibi çocuklara kimin saldıracagını
hayal ediyorsunuz?" diye sordu.
319
"Hımm, düsünelim bakalım..." dedi Harry, düsünceli süsü verdigi bir sesle. "Sakın... Lora
Voldemort olmasın?"
Ron hızla solugunu içine çekti; Lavender Brown küçük bir çıglık attı; Neville iskemlesinden
yanlamasına kayıp düstü. Ama Profesör Umbridge kılını bile kıpırdatmadı. Yüzünde hasin bir
tatmin ifadesiyle Harry'ye bakıyordu.
"Gryffindor'dan on puan, Mr Potter."
Page 118
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Sınıf sessiz ve hareketsiz kaldı. Herkes ya Umbridge'e, ya da Harry'ye bakıyordu.
"Simdi birkaç seye açıklık getirelim."
Profesör Umbridge yerinden kalkıp onlara dogru egildi, güdük parmaklı ellerini masaya koydu.
"Size belli bir Karanlık büyücünün ölüler arasından döndügü söylendi -"
"Ölmemisti," dedi Harry öfkeyle, "ama evet, geri döndü!"
Profesör Umbridge ona bakmadan tek nefeste,
"Mr-Potter-zaten-binamza-on-puan-kaybettirdiniz-isleri-kendi-niz-için-daha-da-zorlastırmayın,"
dedi. "Söyledigim gibi, size belli bir Karanlık büyücünün bir kez daha ortaya çıktıgı söylendi. Bu bir
yalan."
"Yalan DEGL!" dedi Harry. "Onu gördüm, onunla mücadele ettim!"
"Cezalısınız, Mr Potter!" dedi Profesör Umbridge, muzaffer bir edayla. "Yarın aksam. Saat beste.
Benim odamda. Tekrarlıyorum, bu bir yalan. Sihir Bakanlıgı herhangi bir Karanlık büyücüye karsı
tehlikede olmadıgınız konusunda size garanti veriyor. Eger yine de kaygılanıyorsanız, hiç
çekinmeden ders saatleri dısında gelip beni görebilirsiniz. Eger
320
birisi sizi yeniden dogan Karanlık büyücülere iliskin yalanlarla dehsete düsmüyorsa, bunu duymak
isterim. Size yardım etmek için buradayım. Sizin dostunuzum. Ve simdi, lütfen okumanıza devam
edin. Besinci sayfa, 'Yeni Baslayanlar için Temel Bilgiler'."
Profesör Umbridge masasına oturdu. Ama Harry ayaga kalktı. Herkes ona bakıyordu. Seamus hem
korkmus, hem etkilenmis görünüyordu.
Hermione uyaran bir sesle, "Harry, hayır!" diye fısıldadı, onu kolundan çekerek. Ama Harry kolunu
onun elinden kurtardı.
"Öyleyse size göre Cedric Diggory kendi kendine öldü, öyle mi?" diye sordu. Sesi titriyordu.
Sınıf toplu halde solugunu tuttu. Ron ve Hermione hariç hiçbiri, Harry' nin Cedric'in öldügü gece
neler oldugu hakkında konustugunu duymamıstı. Büyük bir merakla, bir Harry'ye, bir Profesör
Umbridge'e bakıyorlardı. Profesör Umbridge basını kaldırmıs, Harry'ye bakıyordu, yüzünde ise
sahte tebessümden eser yoktu.
Soguk soguk, "Cedric Diggory'nin ölümü trajik bir kazaydı," dedi.
"Cinayetti," dedi Harry. Titredigini hissediyordu. Simdiye kadar bundan çok az kisiye söz etmisti,
hele hevesle onu dinleyen otuz sınıf arkadasına hiç. "Onu Voldemort öldürdü, siz de bunu
biliyorsunuz."
Profesör Umbridge'in yüzü hayli ifadesizdi. Harry bir an onun kendisine haykıracagını düsündü.
Sonra Umben yumusak, en tatlı küçük kız sesiyle, "Buraya ge-, Mr Potter, canım," dedi.
321
Harry iskemlesini tekmeyle yana itti, Ron ve Hermi-one'nin çevresinden dolasıp ögretmen
masasına geldi. Sınıfın geri kalanının nefeslerini tuttugunun farkındaydı. Kendini öyle öfkeli
hissediyordu ki, ne olacagı umrunda bile degildi.
Profesör Umbridge çantasından küçük pembe bir parsömen rulosu çıkardı, açıp masasının üstüne
koydu, tüy kalemini bir mürekkep hokkasına batırdı ve yazmaya koyuldu; Harry ne yazdıgını
görmesin diye parsömenin üstüne egilmisti. Kimse konusmadı. Bir dakika kadar sonra parsömeni
rulo yaptı, asasıyla dokundu; parsömen, Harry'nin açamayacagı sekilde sıkı sıkı mühürlendi.
Profesör Umbridge notu ona uzatarak, "Bunu Profesör McGonagall' a götürün, canım," dedi.
Harry tek kelime etmeden parsömeni ondan aldı ve odayı terk etti; Ron ve Hermione'ye bile
bakmadı, sınıfın kapısını da arkasından çarpıp kapattı. Koridorda hızlı hızlı yürüdü, McGonagall'a
gönderilen notu elinde sımsıkı tutmustu. Bir köseyi dönünce dosdogru hortlak Peeves'le burun
buruna geldi. Kocaman agızlı ufak tefek Peeves havada sırtüstü süzülüyor, birkaç mürekkep
hokkasını atıp tutuyordu.
"Bak sen, Küçük Kaçık Potter'mıs!" diye gıdaklar gibi güldü. Elinden bıraktıgı iki tane mürekkep
hokkası yere düsüp duvarları mürekkebe buladı; Harry homurdanarak kendini geriye attı.
"Kes artık, Peeves."
"Ooo, Üsütük asabilesti," dedi Peeves; koridorda Harry'nin pesine düstü, tepesinde gezinirken bir
yandan
Page 119
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
322
da pis pis gülüyordu. "Simdi ne oldu, benim aziz Kaçık dostum? Sesler mi duyuyorsun? Hayal mi
görüyorsun? Yoksa farklı -" Peeves dilini dudaklarının arasından çıkarıp hızla üfledi "- dillerde mi
konusuyorsun?"
"Beni RAHAT bırak dedim!" diye bagırdı Harry, en yakın merdivene dogru kosarak. Ama Peeves
onun yanı sıra tırabzanda sırtüstü kaydı.
"Ah, küçük kaçık çocuk, herkes onu havlar sanır, Kimi üzülmüs sanır da anlayıslı davranır
Peeves'cik dogrusunu bilir, der ki o bir çılgındır -"
"KES SESN!"
Solundaki bir kapı hızla açıldı, Profesör McGonagall yüzünde sert ve biraz da sıkkın bir ifadeyle
odasından çıktı.
"Ne demeye haykınyorsun, Potter?" diye tersledi Harry'yi, Peeves neseyle gıdaklar ve ok gibi
gözden uzaklasırken. "Niçin sınıfta degilsin?"
Harry inatçı bir sesle, "Size gönderildim," dedi.
"Gönderilmek mi? Ne demekmis gönderilmek?"
Harry ona Profesör Umbridge'in notunu uzattı. Profesör McGonagall kaslarını çatarak notu ondan
aldı, asasının bir vurusuyla açtı, düzeltti ve okumaya basladı. Umbridge'in yazdıklarını okurken,
kare gözlügünün ardında gözleri saga sola hızla hareket ediyor, her satırda daha da kısılıyordu.
"çeri gel, Potter."
Harry onu izleyerek odasına girdi. Kapı arkasından kendiliginden kapandı.
323
"Ee?" dedi Profesör McGonagall, hısımla ona dönerek. "Dogru mu bu?"
"Ne dogru mu?" diye sordu Harry. Sesi istediginden daha saldırganca çıkmıstı. Daha kibar
görünme çabasıyla, "Profesör?" diye ekledi.
"Profesör Umbridge'e bagırdıgın dogru mu?"
"Evet," dedi Harry.
"Ona yalancı mı dedin?"
"Evet."
"Ona Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in döndügünü mü söyledin?"
"Evet."
Profesör McGonagall masasına oturarak Harry'ye kaslarını çattı. Sonra, "Bir bisküvi al, Potter,"
dedi.
"Bir-ne?"
"Bir bisküvi al," dedi sabırsızlıkla. Masasındaki kâgıt yıgınlarından birinin üzerinde duran ekose
desenli teneke kutuyu isaret etti. "Ve otur."
Daha önceki bir olayda Harry, Profesör McGona-gall'ın onu cezalandırmasını beklerken, onun
tarafından Gryffindor Gjuidditch takımına seçilmisti. Karsısındaki iskemleye çökercesine oturdu ve
bir Zencefilli Keler aldı; kendini tıpkı o olayda oldugu gibi kafası karısmıs ve hazırlıksız yakalanmıs
hissediyordu.
Profesör McGonagall, Profesör Umbridge'in notunu masaya koydu ve çok ciddi bir ifadeyle Harry'ye
baktı.
"Potter, dikkatli olmalısın."
Harry agız dolusu Zencefilli Keler'ini yutarak hayretle ona baktı. Ses tonu hiç de alıstıgı gibi
degildi; canlı, kararlı
324
ve sert degildi; alçaktı, kaygılıydı ve sanki her zamankinden daha insaniydi.
"Dolores Umbridge'in dersinde yanlıs hareketlerde bulunman, sana kayıp bina puanlarından ve
cezadan daha pahalıya mal olabilir."
"Siz ne demek -"
"Potter, mantıgını kullan," diye tersledi Profesör McGonagall, aniden normal davranıslarına
Page 120
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
dönerek. "Nereden geldigini biliyorsun, öyleyse kime rapor verdigini de bilmen gerekir."
Dersin sona erdigini belirten zil çaldı. Yukarıdan ve her taraftan, harekete geçmis yüzlerce çocugun
fil sürüsünü andıran gürültüsü yükseldi.
"Burada, yarından baslayarak seni bu haftanın her aksamı cezaya bıraktıgı yazıyor," dedi Profesör
McGonagall, Umbridge'in notuna bir kez daha bakarak.
"Bu hafta her aksam, ha!" diye tekrarladı Harry, dehset içinde. "Ama, Profesör, acaba siz -"
"Hayır, yapamam," dedi Profesör McGonagall, itiraz kabul etmeyen bir sesle.
"Ama -"
"O senin ögretmenin ve seni cezaya bırakma hakkına sahip. Yarın ilk cezan için saat beste onun
odasına gideceksin. Unutma: Dolores Umbridge'in çevresinde ayagını denk al."
"Ama dogruyu söylüyordum!" dedi Harry, hiddetten köpürerek. "Voldemort döndü, biliyorsunuz
döndügünü; Profesör Dumbledore da biliyor onun -"
"Tanrı askına, Potter!" dedi Profesör McGonagall,
325
gözlügünü kızgınlıkla düzelterek (Harry, Voldemort'un adını söyleyince fena halde irkilmisti).
"Dogruymus yalanmıs, mesele bu mu sanıyorsun? Burada mesele, beladan uzak durman ve
sinirlerini kontrol altında tutabilmenden ibaret!"
Ayaga kalktı, burun delikleri genislemisti, agzı incecik bir çizgi halini almıstı. Harry de ayaga
kalktı.
"Bir bisküvi daha al," dedi kızgınlıkla. Tenekeyi ona dogru itti.
"Hayır, tesekkürler," dedi Harry soguk soguk.
Profesör McGonagall, "Saçmalama," diye tersledi onu.
Harry bir bisküvi aldı.
"Tesekkürler," dedi gönülsüzce.
"Ders yılı baslangıcı söleninde Dolores Umbridge'in konusmasını dinlemedin mi, Potter?"
"Evet," dedi Harry. "Evet... dedi ki... ilerleme yasaklanacak... ya da... yani, demek ki... Sihir
Bakanlıgı, Hog-warts'a müdahale etmeye çalısıyor."
Profesör McGonagall bir an onu süzdü, sonra "hıh" dedi ve masanın arkasından çıkarak kapıyı açtı.
Eliyle odadan çıkmasını isaret ederek, "Eh, hiç degilse Hermione Granger'ı dinledigin için
memnunum," dedi.
326
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
.
Dolores'le Ceza
O gece Büyük Salon'daki aksam yemegi, Harry için hos bir deneyim olmadı. Umbridge'le yaptıgı
agız dalası, Hogwarts ölçülerine göre bile hatırı sayılır bir hızla yayılmıstı. Ron ile Hermione'nin
arasında oturmus yemegini yerken, dört bir yandan fısıltılar duyuyordu. sin komik tarafı,
fısıldasanların hiçbirinin, acaba söylediklerimizi duyar mı diye dert etmemesiydi. Tersine, sanki
yeniden kızıp bagırmaya baslamasını umuyor gibiydiler; böylece hikâyeyi kaynagından
dinleyebileceklerdi.
"Cedric Diggory'nin öldürülüsünü gördügünü söylüyor..."
"Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'le düello yaptıgım falan sanıyor..."
"Hadi canım..."
"Kimi kandırdıgını sanıyor?"
"Daha neler..."
"Anlamadıgım bir sey varsa," dedi Harry titrek bir sesle, çatalıyla bıçagını masanın üstüne
bırakarak (elleri °ıüan düz tutamayacak kadar titriyordu), "o da iki ay ön-
327
ce Dumbledore anlattıgında aynı hikâyeye niye inandıkla-
"Sorun su ki, Harry, inandıklarından emin degilim," dedi Hermione somurtarak. "Ay, hadi çıkalım
Page 121
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
buradan."
Çatalıyla bıçagını masanın üstüne pat diye koydu. Henüz yarısını yedigi elmalı pastasına özlemle
baksa bile, Ron da aynı seyi yaptı. Salon'dan çıkana kadar herkes onları seyretti.
Birinci katın sahanlıgına ulastıklarında, Harry, "Nasıl yani 'inandıklarından emin degilim'?" diye
sordu Hermi-one'ye.
"Bak, o olaydan sonra her sey nasıldı, anlamıyorsun sen," dedi Hermione usulca. "Kollarında
Cedric'in cesediyle çimin orta yerinde belirdin... hiçbirimiz labirentte neler oldugunu görmedik...
Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in döndügüne, Cedric'i öldürdügüne ve seninle savastıgına dair eldeki
tek kanıt, Dumbledore'un sözleriydi."
"O sözler dogruydu!" dedi Harry.
"Dogru oldugunu biliyorum, Harry, onun için lütfen beni paylamayı keser misin?" dedi Hermione,
usanmıs bir halde. "Mesele su ki, gerçekleri hazmetmeye fırsat kalmadan yaz tatili basladı ve
herkes evine dönüp iki ay boyunca, senin çatlagın teki oldugunu, Dumbledore'un ise bunamaya
basladıgını okudu!"
Gryffindor Kulesi'ne giden bos koridorlardan yürürlerken, yagmur pencere camlarını dövüyordu.
Harry, ilk günü bir hafta sürmüs gibi hissediyordu kendini, ama hâlâ yatmadan önce yapması
gereken yıgınla ödevi vardı. Sag gözünün üstünde bir zonklama baslamıstı. Sisman
328
Hanım'ın koridoruna dönerlerken, yagmurla yıkanmıs pencerelerden birinden dısarı, karanlık okul
arazisine baktı. Hagrid'in kulübesinde hâlâ ısık yoktu.
"Mimbulus mimbletonia," dedi Hermione, daha Sisman Hanım sormaya fırsat bulamadan. Portre
öne dogru savrulup açıldı, arkasındaki delik ortaya çıktı ve üçü içeri tırmandılar.
Ortak salon bostu; neredeyse herkes asagıda, yemekteydi daha. Crookshanks, üzerine serildigi
koltuktan indi ve yüksek sesle mırlayarak tırıs tırıs onları karsılamaya geldi. Harry, Ron ve
Hermione söminenin yanında duran en sevdikleri koltuklara oturduklarındaysa, hop diye
Her-mione'nin kucagına çıkıp tüylü turuncu bir yastık gibi oraya kıvrıldı. Harry, bitkin ve tükenmis
halde, dalgın dalgın alevlere bakmaya basladı.
"Dumbledore bunun olmasına nasıl izin verir?" diye haykırdı Hermione birden. Harry ile Ron
yerlerinden sıçradılar; Crookshanks de Hermione'nin kucagından atladı ve hakarete ugramıs gibi
bir ifade takındı. Hermione öfkeyle koltugunun kollarını dövüyor, deliklerden dolgu maddesi
pırtlıyordu. "O korkunç kadının bize ögretmenlik etmesine nasıl izin verir? Hem de S.B.D.
yılımızda!"
"Eh, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'da hiçbir zaman çok iyi ögretmenlerimiz olmadı, degil mi?"
dedi Harry. "Niye oldugunu biliyorsun, Hagrid söylemisti, kimse o isi istemiyor; üzerinde
ugursuzluk oldugunu düsünüyorlar."
"Evet ama, büyü yapmamıza izin vermeyen birini ise almıs! Dumbledore ne yapmaya çalısıyor?"
329
"Umbridge ayrıca insanlara casusluk yaptırmaya da niyetli," dedi Ron kasvetle. "Birinin
Kim-Oldugunu-Bilir-sin-Sen'le ilgili bir sey dedigini duyarsak gidip ona haber vermemizi söyledi ya
hani?"
"Tabii ki buraya bizi gözleyip casusluk yapmaya gelmis, orası çok belli, yoksa Fudge niye onun
gelmesini istesin ki?" diye çıkıstı Hermione.
Tam Ron karsılık vermek için agzını açarken, Harry, "Yine tartısmaya baslamayın/' dedi bıkkın
bıkkın. "Niye... en iyisi ödevlerimizi yapalım, aradan çıksın..."
Bir köseden okul çantalarım alıp atesin basındaki koltuklarına döndüler, insanlar yemekten
dönmeye baslamıstı. Harry gözünü portre deliginden kaçırdı, ama yine de insanların bakıslarını
üzerinde hissedebiliyordu.
"Önce Snape'inkileri yapalım mı?" dedi Ron, tüy kalemim mürekkebine batırarak. " Vly tasının...
özellikleri... ve iksir yapımındaki... kullanımı...' " diye mırıldandı, bir taraftan da bu sözcükleri
parsömeninin tepesine yazarak. "Tamam." Baslıgın altını çizdi ve dönüp beklentiyle Hermi-one'ye
baktı.
"Ee, ay tasının özellikleri ve iksir yapımındaki kullanımı nelerdir?"
Page 122
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ama Hermione onu dinlemiyordu, kısık gözlerle salonun uzak bir kösesine bakıyordu. Masum
görünüslü birinci sınıflardan olusan bir grup, Fred, George ve Lee Jordan'ın etrafına toplanmıs,
hepsi Fred'in elinde tuttugu kocaman kesekâgıdmdan çıkmısa benzeyen bir sey çigniyordu.
"Hayır, kusura bakmasınlar artık, çok ileri gittiler," dedi Hermione, hiddetle ayaga fırlayarak.
"Yürü, Ron."
330
"Ben- ne?" dedi Ron/ telli ki vakit kazanmaya , yordu. Hayır - hadi ama, Hermione - tatlı
veriyorlar aı-ye onları azarlay amayız."
"Sen de gayet iyi biliyorsun ki, o verdikleri Burunka-natan Nugatlar ya da - ya da Kusturan
Pastiller ya da -" Bayıltan Lezzetler olmasın?" dedi Harry sakince
Bınncı sınıflar, sanki görünmez bir tokmakla vurul-muscasına birer birer baygın halde koltuklarına
yıgılmaya basladılar. Bazüan kayıp yere kadar indi; digerlerıyse, dü-lerı dısarıda, koltuklarının
kollarından sarkıyorlardı, izleyenlerin çogu gülüyordu; ancak Hermione omuzlarını ıklestırdı ve
dosdogru, ellerinde yazı aıthgryla ayakta iurmus, baygm birinci sınıfları inceleyen Fred'le George'a
dogru yürüdü. Ron koltugundan kalkarmıs gibi oldu, bir an karaıs* kaldı, sonra da Harry'ye/ «o
halleder ^ „ deyip, sırık gibi boyu el verdigince koltuguna gömüldü
Hermione, "Yeter!" dedi sert bir sesle Fred ve George'a. Ikısı de hafif bir saskınlıkla baslarını
kaldırıp baktüar.
Evet, haklısın," dedi George, bas sallayarak, "bu doz yeterli görünüyor, degil mi?"
"Size bu sabah söyledim, saçmalıklarınızı ögrenciler üzerinde deneyemezsiniz!"
"Karsılında onlara ödeme yapıyoruz!" dedi Fred kızgın kızgm.
"Umrumda degil, tehlikeli olabilir!"
"Saçma," dedi Fred.
"Sakin ol, Hermione, bir seyleri yok!" dedi Lee güven verircesine, birinci sınıflar arasında dolasıp
agızlarına mor tatlılar sokarak
331
"Evet, bak, kendilerine gelmeye basladılar bile," dedi George.
Gerçekten de birinci sınıflardan birkaçı kımıldamaya baslamıstı. Çogu kendini yerde ya da koltugun
kolundan sarkar halde bulduguna o kadar sasırmıs görünüyordu ki, Harry, hiçbir süpheye yer
bırakmayacak sekilde, Fred'le George'un onlara tatlıların ne yaptıgını söylemedigini anladı.
"yi misin?" dedi George, ayagının dibinde yatan siyah saçlı küçük bir kıza.
"Sa - sanırım," dedi kız titrekçe.
"Harika," dedi Fred mutlu mutlu, ama hemen sonra Hermione onun elinden hem yazı altlıgım, hem
de Bayıltan Lezzetlerle dolu kesekâgıdım kaptı.
"Harika falan DEGL!"
"Tabii ki harika, hâlâ hayattalar, öyle degil mi?" dedi Fred kızgın bir sesle.
"Bunu yapamazsınız, ya biri hastalansaydı?!"
"Hastalanmazlar, hepsini önce kendi üzerimizde denedik, su anda sadece herkesin aynı tepkiyi
verip vermedigini deniyoruz -"
"Bir daha yaparsanız -"
"Bizi cezaya mı bırakırsın?" dedi Fred, "dene de görelim" dermis gibi bir sesle.
"Tekrar tekrar aynı satın mı yazdırırsın?" dedi George, sırıtarak.
Salonda onları izleyenler kahkahalarla gülüyordu. Hermione sırtını diklestirdi; gözleri kısılmıstı, gür
saçları elektriklenmis gibiydi.
332
"Hayır," dedi, öfkeden sesi titreyerek, "ama annenize yazıp söylerim."
"Söylemezsin," dedi George, yüzünde bir dehset ifadesiyle, geriye dogru bir adım atarak.
"Öyle bir söylerim ki," dedi Hermione acımasızca. "Sizin o salak seyleri yemenize engel olamam,
ama birinci sınıflara vermeyeceksiniz."
Fred'le George yıldırım çarpmısa dönmüslerdi. Apaçık görülüyordu ki, Hermione'nin bu tehditle
belden asagı vurdugunu düsünüyorlardı. Hermione onlara son bir teh-ditkâr bakıs fırlatarak,
Fred'in yazı altlıgını ve Lezzetlerle dolu kesekâgıdını onun kollarına tıkıstırdı ve agır agır atesin
Page 123
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yanındaki koltuguna döndü.
Ron kendi koltugunun içine öyle bir gömülmüstü ki, burnu dizlerinin hizasındaydı.
"Yardımın için tesekkürler, Ron," dedi Hermione ters ters.
"Sen kendi basına iyi hallettin," diye mırıldandı Ron.
Hermione bos parsömen parçasına birkaç saniye baktıktan sonra, sinirle, "Of, faydası yok,
konsantre olamıyorum," dedi. "Ben gidip yatıyorum."
Çantasını hırsla açtı; Harry onun kitaplarını kaldıracagını sandı ama, Hermione çantasından iki
tane biçimsiz yünlü nesne çıkardı, söminenin yanındaki bir masanın üzerine özenle yerlestirdi,
üzerlerini burus burus parsömen parçaları ve kırık bir tüy kalemle kapladı ve durup eserine
begeniyle baktı.
"Merlin askına, ne yapıyorsun sen?" dedi Ron, ona akli dengesinden endise ediyormus gibi
bakarak.
333
"Ev cinleri için sapkalar," dedi Hermione coskuyla, kitaplarını çantasına yerlestirerek. "Yazın
yaptım. Sihir kullanmayınca çok yavas örüyorum, ama simdi okula döndügüme göre çok daha hızlı
yapabilirim."
"Ev cinleri için sapka mı bırakıyorsun?" dedi Ron yavasça. "Bir de üstlerini çerçöple mi
örtüyorsun?"
"Evet," dedi Hermione meydan okurcasına. Çantasını sırtına attı.
"Olmaz," dedi Ron kızgın bir halde. "Onları sapkaları alsınlar diye kandırmaya çalısıyorsun. Özgür
olmak istemeyeceklerken, onları özgür bırakıyorsun."
"Tabii ki özgür olmak istiyorlar!" dedi Hermione hemen, ama suratı kızarmaya baslamıstı. "Sakın o
sapkalara elini süreyim deme, Ron!"
Çekip gitti. Ron onun kızlar yatakhanesinin kapısında gözden kaybolmasını bekledi, sonra da yünlü
sapkaların üzerindeki çerçöpü temizledi.
"En azından ne aldıklarını görmeliler," dedi kararlı bir sesle. "Neyse..." Snape'in ödevinin baslıgını
yazdıgı parsömeni rulo yaptı, "artık bunu bitirmeye çalısmanın anlamı yok, Hermione olmadan
yapamam. Ay taslarıyla ne yapıldıgı konusunda en ufak bir fikrim yok, ya senin?"
Harry basını iki yana sallarken sag sakagındaki agrının arttıgını hissetti. Dev savasları hakkındaki
uzun ödevi düsününce agrı daha da siddetlendi. Sabah oldugunda o gece ödevini bitirmedigine
pisman olacagını bile bile, kitaplarım çantasına koydu.
"Ben de yatmaya gidiyorum."
Yatakhaneye açılan kapıya giderken Seamus'un ya-
334
nından geçti, ama ona bakmadı. Seamus'un konusmak için agzını açtıgını göz ucuyla gördügü
halde hızlandı ve daha fazla kıskırtmaya katlanmak zorunda kalmadan,
dinginlik ve huzur verici tas merdivene ulastı.
*
Ertesi gün aynı bir önceki gibi kursuni ve yagmurlu basladı. Kahvaltıda Hagrid hâlâ ögretmenler
masasında yoktu.
"Ama iyi tarafı, bugün Snape de yok," dedi Ron teselli ararcasına.
Hermione agzı yırtılacakmıs gibi esneyip kendine kahve koydu. Bir seye sevinmis gibi bir hali
vardı. Ron ona neden bu kadar mutlu oldugunu sorunca, "Sapkalar gitmis. Ev cinleri özgürlük
istiyorlarmıs demek ki," dedi.
"Hiç emin olma," dedi Ron igneli igneli. "Giysi yerine geçmeyebilirler. Bana pek sapka gibi
görünmediler, daha çok yünlü mesaneye benziyorlardı."
Hermione onunla sabah boyunca bir daha konusmadı.
ki ders üst üste Tılsım'm ardından, iki ders üst üste Biçim Degistirme vardı. Hem Profesör
Flitwick, hem de Profesör McGonagall derslerinin ilk on bes dakikasını S.B.D/lerin önemini
anlatarak geçirdiler.
"Sunu hiç unutmayın," dedi ufak tefek Profesör Flit-wick ciklercesine, masasının üzerinden etrafı
görebilmek için her zamanki gibi bir yıgın kitabın üzerine tünemisti, "bu sınavlar bütün geleceginizi
Page 124
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
etkileyebilir! Seçeceginiz meslek konusunda daha önce düsünmediyseniz, simdi zamanıdır. Bu
arada da, potansiyelinizin hakkını verme-
335
niz için korkarım ki her zamankinden daha çok çalısacagız!"
Bir saatten uzun bir süre boyunca Çagırma Büyüle-ri'ni tekrarladılar, Profesör Flitwick'e göre bu
büyüler S.B.D/lerde kesin çıkacaktı. Dersin sonundaysa onlara o güne kadarki en uzun Tılsım
ödevini verdi.
Biçim Degistirme de bir o kadar kötüydü.
"Ciddi uygulama, pratik ve çalısma olmadan," dedi Profesör McGonagall çok ciddi bir sesle, "bir
S.B.D.'den geçemezsiniz. Bu sınıftan herhangi birinin, emek verdiginde Biçim Degistirme'den
S.B.D. alamaması için hiçbir neden göremiyorum." Neville kederli kederli, inanmadıgını gösteren
bir ses çıkardı. "Evet, senin de, Longbot-tom," dedi Profesör McGonagall. "Çalısmalarında özgüven
eksikligi dısında hiçbir sorun yok. Pekâlâ... bugün Kaybetme Büyüleri'ne baslıyoruz. Bu büyüler,
Yaratma Büyüleri'nden daha kolaydır -ki F.Y.B.S. düzeyine kadar onlara kalkısmamalısınız- ama
yine de S.B.D.'nizde karsınıza çıkacak en zor büyülerdendir."
Çok haklıydı; Kaybetme Büyüleri Harry'ye feci sekilde zor geldi. Üst üste iki dersin sonunda ne o,
ne de Ron önlerinde duran salyangozu yok etmeyi becerebilmisti, ama Ron umutla kendininkinin
biraz daha solgun göründügünü söylüyordu. Hermione ise kendi salyangozunu üçüncü denemede
yok ederek Profesör McGonagall'dan Gryffindor için on puan aldı. Ev ödevi verilmeyen tek kisi de o
oldu; baska herkesin gece büyüyü çalısması, ertesi gün salyangozlar üzerinde yeniden denemeye
hazır olması gerekiyordu.
336
Yapmak zorunda oldukları ödevler yüzünden ufak ufak panige kapılmaya baslayan Harry ve Ron,
ögle yemegini kütüphanede, ay taslarının iksir yapımındaki kullanımını arastırarak geçirdiler.
Ron'un yünlü sapkalar hakkındaki hakaretine hâlâ kızgın olan Hermione onlara katılmadı. Ögleden
sonraki Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinin saati geldiginde, Harry'nin bası yine agrımaya
baslamıstı.
Hava serinlemis, esinti çıkmıstı; Hagrid'in Yasak Or-man'ın kenarındaki kulübesine giden egimli
çimenlikten yürürlerken, yüzlerine tek tuk yagmur damlaları düsüyordu. Profesör Grubbly-Plank,
Hagrid'in ön kapısının dokuz on metre ötesinde bekliyordu, önünde üstü dallarla dolu uzun bir
tahta masa vardı. Harry ve Ron oraya ulastıklarında, arkalarından kahkahalar yükseldi; arkalarına
döndüklerinde, Draco Malfoy'un, etrafında tayfasıyla birlikte onlara dogru yürümekte oldugunu
gördüler. Belli ki az önce matrak bir sey söylemisti, çünkü Crabbe, Goyle, Pansy Parkinson ve
digerleri tahta masanın etrafında toplanırken hâlâ kıs kıs gülüyorlardı. Dönüp dönüp ona baktıkları
için, Harry esprinin konusunu tahmin etmekte pek güçlük çekmedi.
"Herkes burada mı?" dedi Profesör Grubbly-Plank havlar gibi, bütün Slytherin'lerle Gryffindor'lar
geldiginde. "Hadi baslayalım o zaman. Bunların ne oldugunu kim bilebilecek?"
Önündeki dal yıgınını isaret etti. Hermione'nin eli havaya fırladı. Arkasında, Malfoy onun cevap
vermek için hevesle hoplayıp zıplayan, tavsan disli bir taklidini yaptı.
337
Pansy Parkinson tiz bir kahkaha attı, ancak hemen sonra kahkahası çıglıga dönüstü. Masanın
üzerindeki dallar havaya sıçramıs, cinperimsi, tahtadan yaratıklar oldukları ortaya çıkmıstı. Yumru
yumru kahverengi kollarıyla ayakları, ellerinin ucunda çalı çırpıya benzeyen ikiser parmaklan, agaç
kabugu gibi düz, tuhaf yüzleri ve yüzlerinin tam ortasında parlayan böcek kahverengisi birer çift
gözleri vardı.
"Aaaa!" dedi Parvati ve Lavender, Harry'yi tamamen sinir ederek. Gören de Hagrid'in onlara hiç
etkileyici yaratık göstermedigini sanırdı; evet, Pıtırkurt'lar biraz sıkıcıydı belki ama, Semender'ler
ve Hipogrif ler oldukça ilginçti, hatta Patlar-Uçlu Keleker'ler biraz fazla ilginçti.
"Lütfen sesinizi yükseltmeyin, kızlar!" dedi Profesör Grubbly-Plank sert bir sesle.
Çubuk-yaratıkların arasına esmer pirince benzer bir sey serpistirince, hepsi hemen yemegin içine
üsüstüler. "Pekâlâ - kimse bu yaratıkların adını biliyor mu? Miss Granger?"
"Kabuluk," dedi Hermione. "Agaç koruyucuları, genellikle asa agaçlarında yasarlar."
Page 125
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 30 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol