|
|
 |
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
duydular; belli ki Mrs VVeasley konusuyorlar mı diye bakmaya gelmisti.
Hedwig ve Pigwidgeon mahzun mahzun öttüler. Döseme tahtası tekrar gıcırdadı ve onun Fred'le
George'u kontrol etmek için yukarı çıkısını duydular.
138
"Bize hiç güvenmiyor yani," dedi Ron üzüntüyle.
Harry uykuya dalamayacagından emindi; bu aksam, üzerinde düsünecek o kadar çok sey olmustu
ki, saatlerce uyanık kalıp kafasında evirip çevirse hiç sasmazdı. Ron'la konusmaya devam etmek
istiyordu, ama Mrs VVeasley gı-cırdata gıcırdata alt kata inmeye baslamıstı bile, o gittikten
sonraysa baskalarının üst kata çıktıgını net bir sekilde duydu... hatta, yatak odası kapısının dısında
çokbacaklı yaratıklar usulca kosusturuyordu ve Sihirli Yaratıkların Bakımı ögretmeni Hagrid, "Çok
güzeller, di mi ha, Harry? Bu dönem silahlan okuyacagız..." diyordu ve Harry yaratıkların basının
olması gereken yerde savas toplarının bulundugunu ve ona dogru döndüklerini gördü... egildi...
Sonra kendini, yatak örtüsünün altında kıvrılıp sıcacık bir yumak olmus halde buldu. Odada
George'un sesi yankılanıyordu.
"Annem kalksınlar diyor, kahvaltınız mutfakta bekli-yormus, sonra da size misafir odasında ihtiyacı
varmıs. Sandıgından da çok Doksi varmıs ve sedirin altında ölü Pofyumak'larla dolu bir yuva
bulmus."
Çabucak giyinip kahvaltı eden Harry ile Ron, yarım saat sonra misafir odasına girdiler. Birinci
kattaki bu odanın yüksek bir tavanı ve kirli goblenlerle kaplı zeytin yesili duvarları vardı. Üstüne
basıldıkça halıdan küçük toz bulutları yükseliyor, uzun, yosun yesili kadife perdelerse, görünmez
arılarla doluymus gibi vızıldıyordu. Mrs Weas-ley, Hermione, Ginny, Fred ve George bu perdelerin
etrafında toplanmıslardı, burunlarını ve agızlarını kapatan örtülerle oldukça garip görünüyorlardı.
Hepsinin elinde,
139
içinde siyah bir sıvı, ucunda bir püskürtücü bulunan büyük birer sise vardı.
Mrs Weasley, Harry ve Ron'u görür görmez, "Yüzünüzü örtüp bir fısfıs alın," dedi. nce bacaklı
masanın üzerindeki siyah sıvı dolu iki siseyi isaret etti. "Doksifilit. Hiçbir yeri bu kadar fena
bürüdüklerini görmemistim - o ev cini son on yıldır ne isle mesguldü acaba -"
Hermione'nin yüzü bir kurulama beziyle kaplıydı, ama Harry yine de onun Mrs Weasley'ye sitem
dolu bir bakıs attıgını açıkça gördü.
"Kreacher çok yaslı, muhtemelen altından kalkamıyor -"
"Kreacher'ın isteyince nelerin altından kalkabildigim bilsen çok sasırırdın, Hermione," dedi Sirius,
elinde ölü sıçanlarla doluymus gibi görünen kan lekeli bir torbayla içeri girerek. "Sahgaga'yı
besliyordum," diye ekledi, Harry'nin soru soran bakıslarına cevaben. "Yukarıda, annemin odasında
tutuyorum onu. Neyse... su yazı masası..."
Sıçan torbasını bir koltuga bıraktıktan sonra, egilip kilitli kapaklı masayı incelemeye basladı. Harry
masanın hafif hafif titredigini ilk defa fark etti.
"Yani aslında bunun bir Böcürt oldugundan bayagı eminim, Molly," dedi Sirius, anahtar deliginden
bakarak, "ama belki açmadan önce Deli-Göz'e bir baktırsak iyi olur - eger ben annemi tanıyorsam,
burada çok daha kötü bir sey olabilir."
"Haklısın, Sirius," dedi Mrs Weasley.
kisi de tasasız, kibar seslerle konusuyordu ve Harry
140
bundan, ikisinin de önceki geceki anlasmazlıgı unutmamıs oldugu anlamını çıkardı.
Alt kattan gürültülü, çınlayan bir zil sesi geldi, hemen ardından da önceki gece Tonks'un
semsiyeligi devirme-siyle tetiklenmis olan çıglıklar ve feryatlar kakofonisi yükseldi.
"Zili çalmayın deyip duruyorum!" dedi Sirius, kızgın kızgın. Fırlayıp odadan çıktı. Merdivenlerden
paldır küldür inisini duydular, bu arada Mrs Black'in ayaklamaları da bir kez daha evin içinde
yankılanmaya baslamıstı:
"Serefsizlik lekeleri, pis melezler, kanı bozuklar, pisligin çocukları../'
"Kapıyı kapat lütfen, Harry," dedi Mrs VVeasley.
Harry misafir odası kapısını kapatırken cesaret edebil-digince agırdan aldı; asagıda olan bitene
Page 51
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kulak kabartmak istiyordu. Belli ki Sirius annesinin portresinin üzerindeki perdeleri çekebilmisti,
çünkü kadın bagrınmayı bırakmıstı. Sirius'un holde yürüdügünü, sonra ön kapının zincirinin
takırtısını, daha sonra da Kingsley Shacklebolt'un o kalın sesini duydu: "Hestia nöbeti benden
devraldı, yani simdi Moody'nin Pelerini onda, ben de Dumbledore için bir rapor bırakayım dedim..."
Ensesinde Mrs VVeasley'nin gözlerini hisseden Harry, istemeye istemeye misafir odası kapısını
kapatıp Doksici-lere katıldı.
Mrs VVeasley, sedirin üstünde açık duran Gilderoy Lockhart'ın Ev Zararlıları Rehberi'nde Doksi
sayfasına bakıyordu.
"Pekâlâ millet, dikkatli olmanız gerek. Doksi'ler ısırır,
141
disleri de zehirlidir. Yanımda bir sise panzehir var, ama kimseye vermek zorunda kalmasam daha
iyi."
Dogruldu, perdelerin tam önünde pozisyon aldı ve eliyle yanına gelmelerini isaret etti.
"Ben söyler söylemez fısfis sıkmaya baslayın/' dedi. "Dogru üstümüze uçacaklar sanırım, ama
fısfısların üzerinde yazdıgına göre, söyle saglam tek bir fıs onları felç ediyormus. Donup
kaldıklarında, onları su kovaya atın yeter."
Onların atıs alanından çekilip kendi fısfısını hazırladı.
"Pekâlâ -sikini"
Harry fısfısını sadece birkaç saniyedir sıkıyordu ki, kumasın bir kıvrımından yetiskin boyda bir
Doksi fırladı. Böceklerinkini andıran parlak kanatlan vınlıyordu, igne gibi sivri minicik dislerini
çıkarmıstı, perimsi vücudu siyah kıllarla kaplıydı ve hiddetle dört yumrugunu da sıkmıstı. Harry
üzerine Doksifilit püskürterek onu suratından vurdu. Doksi havada donakaldı ve sasırtıcı bir tak
sesiyle asagıdaki yıpranmıs halının üzerine düstü. Harry onu alıp kovanın içine attı.
"Fred, ne yapıyorsun sen?" dedi Mrs VVeasley, azarlar-casına. "Onu hemen fısfısla ve at!"
Harry dönüp baktı. Fred basparmagıyla isaretparma-gının arasında, çırpınan bir Doksi tutuyordu.
"Tamam," dedi Fred neseyle. Doksi'nin suratına fısfis sıkıp bayılttı, ama Mrs VVeasley arkasını
döner dönmez göz kırparak onu cebine attı.
"Kaytartan Çerezkutularımız için Doksi zehriyle deney yapmak istiyoruz," dedi George alçak sesle
Harry'ye.
142
Burnuna dogru uçan iki Doksi'yi beceriyle fısfıslayan Harry, George'a yaklasıp çaktırmadan,
"Kaytartan Çerez-kutusu da neyin nesi?" dedi.
"Hasta eden bir dizi tatlı," diye fısıldadı George, Mrs VVeasley'nin sırtından gözünü ayırmayarak.
"Tam anlamıyla, hasta etmiyor ama haa, yalnızca canın istediginde dersten çıkmana yetecek
kadar. Fred'le ben yaz boyunca bunlar üzerinde çalıstık. ki uçlu, renk kodlu, çignemelik. Kusma
Pastilleri'nin turuncu tarafını yersen, kusuyorsun. Hastane kanadına gidiyorum diye dersten fırlayıp
çıktı-gındaysa, mor tarafını yutuyorsun -"
" '- böylece normal haline dönüyor, koca bir saati kazançsız bir can sıkıntısına harcayacagına,
kendi istedigin faaliyetle geçiriyorsun.' En azından ilanlara böyle yazıyoruz," diye fısıldadı Fred.
Mrs VVeasley'nin görüs alanına girmemeye dikkat ederek, sürüden ayrılmıs birkaç Doksi'yi yerden
kapıp cebine attı. "Ama üzerinde biraz daha çalısmamız lazım. Su anda deneklerimiz, kusmaktan
mor ucu yutacak fırsatı bulamıyor."
"Denekler mi?"
"Biz," dedi Fred. "Sırayla deniyoruz. George Bayıltan Lezzetle/i denedi - Burunkanatan Nugat'ı
ikimiz de denedik -"
"Annem düello yaptık sandı," dedi George.
"Saka dükkânı planı var hâlâ yani?" diye fısıldadı Harry, fısfısının püskürtücüsünü ayarlıyor
numarası yaparak.
Mrs VVeasley tekrar saldırıya geçmeden önce fularıyla alnını silerken, Fred sesini daha da alçalttı.
"Eh, bir yer
143
bulma fırsatımız olmadı henüz," dedi, "bu yüzden su anda sadece posta havalesiyle çalısıyoruz.
Page 52
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Geçen hafta Gelecek Postası'na ilan verdik."
"Senin sayende, abi," dedi George. "Ama merak etme... annemin hiç haberi yok. Artık Gelecek
Postası'm okumuyor, senle Dumbledore hakkında yalan yazıyor diye."
Harry sırıttı. Saka dükkânı açma emellerini gerçeklestirmeleri için VVeasley ikizlerini Üçbüyücü
Turnuvası'nda ödül olarak kazandıgı parayı almaya o ikna etmisti, ama yine de Mrs VVeasley'nin
bu planın hayata geçirilmesinde parmagı oldugunu bilmemesinden memnundu. Mrs VVeasley, bir
saka dükkânı isletmenin iki ogluna yarasır bir meslek olmadıgını düsünüyordu.
Perdelerin Doksi'lerden arındırılması bütün sabah sürdü. Çoktan öglen olmustu ki, Mrs VVeasley
koruyucu fularım çıkarıp kendini çökük bir koltuga attı, atar atmaz da tiksinti dolu bir çıglıkla
yerinden sıçradı - ölü sıçanlarla dolu torbanın üzerine oturmustu. Perdeler artık vızıldamıyor,
siddetli fısfıslamadan dolayı gevsek ve nemli duruyorlardı. Perdelerin altındaki kova baygın
Doksi'lerle tıka basa doluydu, hemen yanı basında Crookshanks'in kokla-yıp durdugu, Fred'le
George'un ise istekli istekli baktıgı siyah Doksi yumurtalarıyla dolu bir çanak duruyordu.
"Sunları da ögle yemeginden sonra hallederiz." Mrs VVeasley söminenin iki yanında duran tozlu
vitrinli dolapları gösterdi. Garip nesnelerle dolup tasıyorlardı: bir dizi paslı hançer, pençeler, tomar
yapılmıs bir yılan derisi, üzerinde Harry'nin anlamadıgı dillerde bir seyler yazan kararmıs gümüs
kutular ve, en berbatı da, tıpasına büyük
144
bir opal tası kakılmıs, Harry'nin içindekinin kan oldugundan asagı yukarı emin oldugu, süslü bir
kristal sise.
Kapı zili tekrar çınladı. Herkes dönüp Mrs VVeasley'ye baktı.
Alt kattan bir kez daha Mrs Black'in tiz çıglıkları yükselirken, Mrs VVeasley sıçan dolu torbayı eline
aldı ve katı bir ses tonuyla, "Burada bekleyin," dedi. "Sandviç getirecegim."
Odadan çıkıp dikkatle kapıyı arkasından kapattı. Birden herkes kapı esigine bakmak için pencereye
üsüstü. Dagınık saçlı kızıl-sarı bir kafanın tepesiyle, anca dengede duran birtakım kazanlar
gördüler.
"Mundungus!" dedi Hermione. "Bütün o kazanları niye getirmis?"
"Herhalde saklayabilecegi güvenli bir yer arıyor," dedi Harry. "Beni takip etmesi gereken gece
bunlarla mesgul degil miydi? Süpheli kazanlarla?"
"Evet, haklısın!" dedi Fred, ön kapı açılırken; Mundungus kazanlarını kaldırıp çekerek kapıdan girdi
ve gözden kayboldu. "Vay be, annem bundan hiç hoslanmayacak..."
George'la birlikte kapının yanına gidip kulak kabarttılar. Mrs Black'in çıglıkları dinmisti.
"Mundungus, Sirius ve Kingsley'yle konusuyor," diye mırıldandı Fred, dikkat kesilmekten çatılmıs
kaslarla. "Dogru dürüst duyamıyorum... Uzayan Kulak'ları kullanmak tehlikeli olur mu, ne dersin?"
"Deger belki," dedi George. "Gizlice yukarı çıkıp iki tane alabilirim -"
145
Ama tam o anda asagıdan, Uzayan Kulak'lan tamamen gereksiz hale getiren bir bagırtı yükseldi.
Mrs VVeasley avaz avaz haykırıyor, söylediklerini hepsi duyabiliyordu.
"BURADA ÇALINTI MAL DEPOSU SLETMYORUZ!"
"Annemin baskasına bagırmasına bayılıyorum," dedi Fred, yüzünde memnun bir gülümsemeyle.
Mrs Weas-ley'nin sesi daha iyi gelsin diye oda kapısını birkaç santim araladı. "Güzel bir degisiklik
oluyor."
"- SORUMSUZLUGUN DANSKASI, SANK YETERNCE SORUNUMUZ YOKMUS GB BR DE KALKIP
ÇALINTI KAZAN GETRYORSUN -"
"Enayiler hızını almasına izin veriyorlar," dedi George, basını iki yana sallayarak. "Çok geç
olmadan önlemen gerek, yoksa doldukça dolup saatlerce bagırabiliyor. Hem seni takip etmesi
gerekirken sıvıstıgından beri Mundungus'a patlamak için yanıp tutusuyordu zaten, Harry - hah,
iste Si-rius'un annesi de basladı yine."
Holdeki portrelerden gelen bagrıslar ve çıglıklar, Mrs VVeasley'nin sesini bastırdı.
George gürültüyü kesmek için kapıyı kapamaya hamle etmisti ki, bir ev cini odaya daldı.
Pestamal gibi beline baglanmıs pis bir paçavra dısında tamamen çıplaktı. Çok yaslı görünüyordu.
Derisi vücuduna birkaç beden boldu sanki ve bütün ev cinleri gibi kel olmasına ragmen,
Page 53
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
yarasalarınicıne benzeyen kocaman kulaklarından beyaz kıllar fıskırıyordu. Gözleri kan çanagından
farksızdı ve soluk griydi, etli ve epey iri burnuysa domuz burnuna benziyordu.
146
Cin, Harry'yi ve digerlerini fark ettigine dair en ufak bir isaret vermedi. Onları hiç görmüyormus
gibi davranarak ve inatla, kambur kambur, agır agır, ayaklarını sürüyerek odanın öbür ucuna
dogru yürüdü. Bir taraftan da kurbaga sesi eibi boguk ve kalın sesiyle mırıldanıp duruyordu.
"..>hem lagımdan farksız kokuyor, hem de bir suçlu, ama kadın da ondan matah degil, kanı bozuk
igrenç velet-leriyle gelmis hanımımın evini altüst ediyorlar, ah zavallı hanımım, bir bilse, bir bilse
evine alınan alçakları, kim bilir ne derdi ihtiyar Kreacher'a, ah, ne kadar utanç verici, Bulanık'lar
ve kurtadamlar ve hainler ve hırsızlar, zavallı ihtiyar Kreacher'ın elinden ne gelir..."
"Merhaba, Kreacher," dedi Fred yüksek sesle, kapıyı çarparak.
Ev cini oldugu yerde dondu kaldı, söylenmeyi bıraktı ve çok abartılı, hiç inandırıcı olmayan bir
sekilde irkildi.
"Kreacher genç efendiyi görmedi," dedi, dönüp egilerek Fred'e selam verdi. Yüzü hâlâ halıya dönük
halde, gayet isitilebilir bir sesle ekledi: "Daha dogrusu, pis küçük kanı bozugu."
"Pardon?" dedi George. "O son söyledigini duyamadım."
"Kreacher bir sey demedi," dedi cin, George'u da egilip selamlayarak. Hemen ardından, kolaylıkla
duyulabilecek bir fısıltıyla ekledi: "ste bu da ikizi, ne acayip küçük canavarlar bunlar."
Harry gülsün mü gülmesin mi bilemiyordu. Cin dogruldu, hepsine hain hain baktı ve belli ki onu
duyamayacaklarına karar vererek mırıldanmaya devam etti.
147
"... iste Bulanık da orada, arsız arsız dikilmis duruyor, ah hanımım bir bilse, nasıl aglardı kim bilir,
bir de yeni bir çocuk var, Kreacher adını bilmiyor. Burada ne yapıyor? Kreacher bilmiyor..."
"Bu, Harry, Kreacher," dedi Hermione tereddütle. "Harry Potter."
Donuk gözleri faltası gibi açılan Kreacher, öncekinden de çabuk çabuk ve hiddetle söylenmeye
basladı.
"Bulanık, Kreacher'la sanki arkadasıymıs gibi konusuyor, Kreacher'ın hanımı onu böyle biriyle
birlikte görse, ne derdi kim bilir -"
"Ona Bulanık deme!" dedi Ron'la Ginny aynı anda, çok kızmıslardı.
"Önemli degil," diye fısıldadı Hermione, "aklı basında degil, ne dedigini bilmi-"
"Kendini kandırma, Hermione, ne dedigini gayet iyi biliyor," dedi Fred, Kreacher'a büyük bir
nefretle bakarak.
Kreacher hâlâ mırıldanıp duruyordu, gözleri Harry'-deydi.
"Dogru mu? Harry Potter mı o? Kreacher yara izini görebiliyor, dogru olmalı o zaman, Karanlık
Lord'u durduran çocuk, bunu nasıl yaptı Kreacher merak ediyor -"
"Hepimiz merak etmiyor muyuz, Kreacher?" dedi Fred.
"Neyse, ne istiyorsun?" diye sordu George.
Kreacher'ın kocaman gözleri hızla George'a döndü.
"Kreacher temizlik yapıyor," dedi basından savarcasına.
"Ne demezsin," dedi Harry'nin arkasından bir ses.
148
Sirius dönmüstü; kapı esiginden ates saçan gözlerle cine bakıyordu. Holdeki gürültü dinmisti; belki
de Mrs VVeasley ve Mundungus tartısmaya mutfakta devam ediyorlardı. Kreacher, Sirius'u görür
görmez abartılı bir sekilde egilip selam verdi, domuz burnuna benzeyen burnu neredeyse yere
degecekti.
"Dogrul," dedi Sirius sabırsızca. "Simdi, neler çeviriyorsun?"
"Kreacher temizlik yapıyor," diye tekrarladı cin. "Kreacher, Asil Black Ailesi'ne hizmet etmek için
yasıyor -"
"Belli, her yer kir pas içinde, igrenç," dedi Sirius.
Kreacher, yeniden egilip selam vererek, "Efendi her zaman böyle küçük sakaları severdi zaten,"
dedi, hemen ardından da mırıldanarak devam etti: "Efendi nankör bir domuzdu, annesinin kalbini
kırdı -"
Page 54
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Annemin kalbi yoktu, Kreacher," diye çıkıstı Sirius. "Sadece kiniyle yasıyordu."
Kreacher bir kez daha egilerek konustu.
"Efendi nasıl diyorsa öyledir," diye mırıldandı öfkeyle. "Efendi annesinin çizmesinin kirini silmeye
layık degil, ah, zavallı hanımım, Kreacher'in ona hizmet ettigini görse kim bilir ne derdi, ondan
nasıl da nefret ediyordu, nasıl da hayal kırıklıgına ugramıstı -"
"Sana ne isler çeviriyorsun diye sordum," dedi Sirius soguk bir sesle. "Ne zaman temizlik
yapıyorum numarasıyla ortada görünsen, biz atmayalım diye bir seyler yürütüp odana
götürüyorsun."
"Kreacher, Efendi'nin evindeki hiçbir seyi yerinden °ynatmaz," dedi cin, hemen ardından da hızla
mırıldana-
149
rak, "goblen atılsa hanımım Kreacher'ı asla affetmezdi, yedi yüzyıldır bu ailede o, Kreacher onu
kurtarmalı, Efen-di'nin, kanı bozukların ve veletlerin onu yok etmesine Kreacher izin vermeyecek
-"
"Ben de öyle düsünmüstüm zaten," dedi Sirrus, küçümseyen gözlerle karsı duvara bakarak. "Onun
arkasına da bir tane Kalıcı Yapıstırma Büyüsü koymustur kesin, ama atabi-lirsem mutlaka
atacagım. Simdi git burdan, Kreacher."
Anlasılan Kreacher açık bir emre karsı gelme cüretini gösteremiyordu; yine de, ayaklarını sürüye
sürüye yanından geçerken Sirius'a fırlattıgı bakıs, derin bir nefretle doluydu. Odadan çıkana kadar
da söylenmeye devam etti.
"- Azkaban'dan geri gelip Kreacher'a emirler yagdırıyor, ah, zavallı hanımım, simdi evi görse kim
bilir ne derdi, içinde alçaklar yasıyor, hazineleri dısarı atılıyor, benim öyle bir oglum yok diye
yemin etti, ama o geri geldi, üstelik katil oldugunu söylüyorlar -"
"Söylenmeye devam edersen katil olacagım gerçekten!" dedi Sirius sinirli sinirli, cinin arkasından
kapıyı vururken.
"Sirius, aklı basında degil onun," dedi Hermione yalvarırcasına, "onu duyabildigimizin farkında
oldugunu sanmıyorum."
"Çok uzun süre yalnız kaldı," dedi Sirius, "annemin portresinden çılgın emirler alıp kendi kendine
konustu, ama her zaman küçük pis bir -"
"Onu serbest bıraksan," dedi Hermione umutla, "belki-"
"Onu serbest bırakamayız, Yoldaslık hakkında çok
150
sey biliyor," dedi Sirius ters ters. "Hem ayrıca, soktan ölürdü. Git ona bu evden ayrılmasını öner
de, bak bakalım nasıl bir tepki gösteriyor."
Sirius odanın öbür ucuna, Kreacher'ın korumaya çalıstıgı goblenin asılı oldugu yere yürüdü. Harry
ve digerleri de pesinden gittiler.
Goblen son derece eski görünüyordu; solmustu ve yer yer Doksi'ler tarafından kemirilmis gibi
görünüyordu. Yine de, üzerine islenmis sırma tel hâlâ ısıldıyor, Harry'nin çıkarabildigi kadarıyla
Ortaçag'a kadar uzanan adamakıllı dallanmıs bir soyagacını gösteriyordu. Goblenin tepesine koca
koca harflerle bir sey yazılmıstı:
Asil ve Pek Köklü Black Ailesi "Toujours pür"*
"Burada sen yoksun!" dedi Harry, gözleriyle agacın dibini taradıktan sonra.
"Eskiden suradaydım," dedi Sirius, sigara yanıgını andıran, küçük, yuvarlak ve kömürlesmis bir
deligi isaret ederek. "Canım ihtiyar annem ben evden kaçtıktan sonra beni uçurmus - Kreacher
alçak sesle bu öyküyü mırıldanmayı pek sever."
"Evden mi kaçtın?"
"On altı yasında falandım," dedi Sirius. "Canıma yetmisti."
"Nereye gittin peki?" diye sordu Harry, gözlerini ondan ayırmayarak.
Fransızca "Daima saf". (Ed. n.)
151
"Senin babanın evine," dedi Sirius. "Büyükbabanla büyükannen bunu hiç mesele etmediler; bana
Page 55
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
ikinci bir ogul gibi davrandılar. Evet, okul tatillerinde babanın evinde kamp kurdum, on yedi
yasıma gelince de kendi basıma bir yere çıktım. Alphar Amcam bana epeyce bir altın bırakmıstı - o
da buradan silinmis, herhalde sebebi budur - neyse, ondan sonra kendi basımın çaresine baktım.
Ama pazar kahvaltısı için Mr ve Mrs Potter'ın evi bana her zaman açıktı tabii."
"Ama... niye...?"
"Niye mi ayrıldım?" dedi Sirius, acı acı gülümseyip elini uzun, dagınık saçlarına götürerek. "Çünkü
alayından nefret ediyordum: annemle babamdan, onların safkan saplantısından, bir Black olmanın
insanı neredeyse kraliyet ailesi üyesi yapıyor oldugu inançlarından... onlara inanacak kadar kafasız
olan budala erkek kardesimden... iste su o."
Sirius agacın en altını, "Regulus Black" yazısını dürttü. Dogum tarihinin hemen yanında, bir ölüm
tarihi vardı (on bes yıl öncesinin tarihi).
"Benden küçüktü," dedi Sirius, "ve sürekli kafama kakıldıgı gibi, çok daha iyi bir oguldu."
"Ama öldü," dedi Harry
"Evet," dedi Sirius. "Gerzek budala... Ölüm Yiyen'lere katıldı."
"Dalga geçiyorsun!"
"Yapma, Harry, ailemin ne tür büyücülerden olustugunu anlayacak kadar gezmedin mi bu evi?"
diye sordu
Sirius sinirli sinirli.
152
"Yani - annenle baban da mı Ölüm Yiyen'lerdi?"
"Yo, yo, ama inan bana, Voldemort'un fikirlerini dogru buluyorlardı, büyücü ırkının arıtılması,
Muggle dogumlulardan kurtulup basa safkanların getirilmesi taraftarıydılar. Ayrıca bu konuda
yalnız da degildiler, Volde-mort gerçek rengini göstermeden önce onun fikirlerinin dogru oldugunu
düsünen epeyce insan vardı... ama onun güç sahibi olabilmek için neler yapmaya hazır oldugunu
gördüklerinde, korktular. Yine de bahse varım ki annemle babam, ilk katılanlardan oldugu için
Regulus'u küçük bir kahraman sanmıslardır."
"Bir Seherbaz tarafından mı öldürüldü?" diye sordu Harry duraksayarak.
"Yo, hayır," dedi Sirius. "Voldemort öldürdü. Ya da daha büyük ihtimalle, ondan gelen emirle
öldürüldü; Re-gulus'un bizzat Voldemort tarafından öldürülecek kadar önemli oldugunu
sanmıyorum. O öldükten sonra ögrendigim kadarıyla, bogazına kadar batmıs, ama sonra ondan
istenenleri görünce panige kapılmıs ve çıkmak istemis. Ama Voldemort'a istifanı veremezsin tabii.
Ya ömür boyu hizmet ya ölüm."
"Yemek," dedi Mrs Weasley'nin sesi.
Asasını önüne dogru kaldırmıs, ucunda üzeri sandviç ve kekle dolu koca bir tepsiyi dengede
tutuyordu. Suratı kıpkırmızıydı ve belli ki hâlâ kızgındı. Ötekiler bir seyler yemek için büyük bir
hevesle yanına gittiler, Harry ise goblene daha da yakından bakmakta olan Sirius'un yanında kaldı.
"Buna yıllardır bakmamıstım. ste Phineas Nigellus...
153
büyük-büyük-büyükbabam... Hogwarts'ın gördügü en sevilmeyen Müdür'dü... ve iste Araminta
Meliflua... annemin kuzini... Muggle avlamanın yasallasması için Bakan-lık'tan bir Yasa Tasarısı
geçirmeye çalıstı... ve sevgili Ella-dora Teyze... çay tepsilerini tasıyamayacak kadar yaslanmıs ev
cinlerinin basının kesilmesi seklindeki aile gelenegini o baslattı... tabii ne zaman aileden birazcık
dogru dürüst biri çıksa, reddedilirdi. Bakıyorum da Tonks burada yok. Belki de Kreacher bunun için
ondan emir kabul etmiyor - oysa aileden biri ne isterse yapmak zorunda -"
"Tonks'la akraba mısınız?" diye sordu Harry, sasırarak.
"Evet, annesi Andromeda en sevdigim kuzinimdi," dedi Sirius, gobleni dikkatle inceleyerek. "Hayır,
Andromeda da burada yok, bak -"
ki ismin, Bellatrix ve Narcissa'nın arasındaki bir baska küçük yuvarlak yanık izini gösterdi.
"Andromeda'nın kardesleriyse hâlâ burada, çünkü çok güzel, saygıdeger safkan evlilikler yaptılar,
Andromeda ise Muggle dogumlu biriyle, Ted Tonks'la evlendi, o yüzden de -"
Sirius gobleni bir asayla havaya uçurur gibi yaptı ve acı acı güldü. Ancak Harry gülmedi;
Page 56
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Andromeda'nın yanık izinin sag tarafındaki isimlere bakmakla mesguldü. Çift çizgili bir altın isleme
Narcissa Black'i Lucius Mal-foy'a baglıyor, dik bir altın çizgiyse onlardan Draco ismine iniyordu.
"Malfoy'larla akrabasın!"
"Safkan ailelerin hepsi birbiriyle akrabadır," dedi Siri-
154
us. "Ogullarınla kızlarının sadece safkanlarla evlenmesine izin verince seçeneklerin epey azalıyor;
sayımız çok azaldı çünkü. Molly ve ben evlilik yoluyla hısımız, Arthur'un da kardes torununun
çocugu gibi bir sey oluyorum. Ama burada onların adını aramaya hiç gerek yok - kanı bozuk diye
bir sey varsa, VVeasley'ler kesin onlardandır."
Ama Harry simdi de Andromeda'nın yanık izinin solundaki isme bakıyordu: Bellatrix Black, çift
çizgiyle Ro-dolphus Lestrange'a baglanıyordu.
"Lestrange..." dedi Harry yüksek sesle. Bu ad hafızasında bir seyleri harekete geçirmisti; bir
yerden biliyordu, ama midesinde tuhaf, ürpertici bir his uyanmasına ragmen bir süre nereden
oldugunu çıkaramadı.
"Azkaban'dalar," dedi Sirius sadece.
Harry meraklı gözlerle ona baktı.
"Bellatrix ve kocası Rodolphus, genç Barty Crouch'la birlikte geldi," dedi Sirius, aynı hasin sesle.
"Rodolph-us'un erkek kardesi Rabastan da onlarlaydı."
Ve Harry hatırladı. Bellatrix Lestrange'ı Dumbledo-re'un odasında duran, düsüncelerin ve anıların
depolanabildigi Düsünseli denen tuhaf aygıtın içinde görmüstü: Uzun boylu, koyu tenli, sis
gözkapaklı bir kadındı. Mahkemesinde kalkıp Lord Voldemort'a sadakatinin sürdügünü,
düsüsünden sonra onu bulmaya çalısmaktan gurur duydugunu ve bir gün sadakatinden ötürü
ödüllendirilecegine olan inancını ilan etmisti.
"Hiç söylemedin onun senin -"
"Kuzinim olması bir seyi degistirir mi?" diye çıkıstı Bana kalırsa, onlar benim ailem degil. Hele o,
ke-
155
sinlikle degil. Azkaban'da bir an gözüme çarpmasını saymazsan, onu en son senin yasındayken
görmüstüm. Sence onun gibi bir akrabam oldugu için gurur mu duyuyorum?"
"Özür dilerim/' dedi Harry hemen, "Öyle demek istemedim - sasırdım sadece -"
"Önemli degil, özür dilemene gerek yok," diye mırıldandı Sirius. Ellerini cebine iyice sokarak
goblene arkasını döndü. "Yeniden burada olmaktan hoslanmıyorum," dedi, misafir odasına göz
gezdirerek. "Yine bu eve tıkılacagım hiç aklıma gelmemisti."
Harry onu çok iyi anlıyordu. Büyüyüp Privet Drive dört numaradan sonsuza dek kurtuldugunu
sanıyorken, geri dönüp yine orada yasaması gerekse kendini nasıl hissedecegini biliyordu.
"deal bir Karargâh tabii," dedi Sirius. "Babam burada yasarken eve büyücü kısmının bildigi her tür
güvenlik önlemini kurdu. saretlenemez, böylece Muggle'lar asla gelip kapıyı çalmaz - sanki böyle
bir seyi isterlermis gibi. Simdi Dumbledore da kendi korumasını ekledigine göre, baska herhangi
bir yerde bu kadar güvenli bir ev bulmak çok zor. Anlarsın ya, Dumbledore Yoldaslık'm Sır
Tutucusu -o bizzat nerede oldugunu söylemedikçe kimse burayı bulamaz-, Moody'nin dün gece
sana gösterdigi not var ya, o Dumbledore'dandı..." Sirius kısa, havlarmıs gibi bir kahkaha attı.
"Annemle babam simdi evlerinin ne için kullanıldıgını görseler... eh, annemin portresi bu konuda
sana bir fikir verebilir..."
Bir an kaslarını çattıktan sonra içini çekti.
156
"Arada bir çıkıp ise yarayacak bir sey yapabilsem hiç fena olmazdı. Dumbledore'a durusmana
giderken sana eslik edip edemeyecegimi sordum - Fırtık olarak tabii. Biraz moral destek
verebilmek için. Ne dersin?"
Harry kendini, midesi tozlu halıya düsmüs gibi hissetti. Önceki aksam yemeginden beri durusma
bir kez bile aklına gelmemisti; en sevdigi insanların yanına gelmenin ve tüm olan biteni duymanın
verdigi heyecanla, zihninden uçmus gitmisti. Ancak Sirius'un sözleriyle, o ezici korku hissi geri
geldi. Sandviçlerine yumulmus Hermione ve VVeasley'lere baktı ve onsuz Hogwarts'a giderlerse
Page 57
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kendini nasıl hissedecegini düsündü.
"Merak etme," dedi Sirius. Harry basını kaldırınca Sirius'un onu izlemekte oldugunu gördü.
"Eminim seni aklarlar, Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi'nde canını kurtarmak için büyü
kullanımına izin verildigine dair bir sey vardır mutlaka."
"Ama beni atarlarsa eger," dedi Harry alçak sesle, "buraya gelip senle yasayabilir miyim?"
Sirius hüzünle gülümsedi.
"Bakarız."
"Dursley'lere dönmek zorunda olmadıgımı bilsem, durusma konusunda kendimi çok daha iyi
hissederdim," diye sıkıstırdı onu Harry.
"Burayı tercih ediyorsan bayagı kötü olmalılar," dedi Sirius kederli kederli.
"Siz ikiniz, acele edin, yoksa yiyecek yemek kalmayacak," diye seslendi Mrs VVeasley.
Sirius yeniden derin derin iç geçirdi, goblene karan-
157
lık bir bakıs attı ve Harry ile ikisi gidip digerlerine katıldılar.
O ögleden sonra vitrinli dolapları bosaltırlarken, Harry durusmayı düsünmemek için elinden geleni
yaptı. Neyse ki hayli dikkat gerektiren bir isti, nesnelerin çogu tozlu raflarından ayrılmaya çok
isteksiz görünüyordu. Gümüs bir enfiye kutusu Sirius'u çok fena ısırdı; birkaç saniye içinde, ısınlan
elinin üzerinde, sert ve kahverengi bir eldivene benzeyen bir kabuk çıktı.
"Önemli bir sey degil," dedi, elini ilgiyle inceleyerek. Asasıyla üstüne hafifçe dokunup deriyi
normale döndürdü, "içindeki, Sigilkabugu tozu olmalı."
Kutuyu dolaplardan çıkardıkları döküntülerin kondugu çuvalın içine attı; Harry biraz sonra
George'un, elini bir kumas parçasıyla dikkatlice sarıp, kutuyu gizlice zaten Doksi'lerle dolu olan
cebine attıgını gördü.
Çirkin görünümlü gümüs bir alet buldular, çokbacaklı bir cımbıza benzeyen bir sey. Harry onu eline
alınca bir örümcek gibi koluna tırmandı ve derisini delmeye çalıstı. Sirius onu hemen yakalayıp
Doganın Asaleti: Bir Büyücülük Seceresi adlı agır bir kitapla ezdi. Kuruldugunda hafiften tekinsiz,
çın çın bir melodi çalan ve Ginny akıllıca bir hareketle kapagını kapatana dek hepsinin üzerine bir
halsizlik ve uyku çökmesine neden olan bir müzik kutusu; hiçbirinin açmayı basaramadıgı agır bir
madalyon; bir dizi çok eski mühür; ve, tozlu bir kutunun içinde, Sirius'un büyükbabasına
"Bakanlık7 a hizmetlerinden dolayı" verilmis bir Birinci Sınıf Merlin Nisanı buldular.
"Onlara yıgınla altın verdigi anlamına geliyor," dedi
158
Sirius, hor gören bir sesle. Madalyayı çöp çuvalının içine
attı.
Kreacher defalarca odaya çaktırmadan girip pestamalının altında bir seyler kaçırmaya çalıstı ve her
yakalandıgında mırıldanarak feci küfürler etti. Sirius üzerinde Black armasını tasıyan büyük altın
bir yüzügü elinden aldıgında, Kreacher hiddetten resmen agladı ve Sirius'a alçak sesle Harry'nin
ömründe duymadıgı hakaretler ederek hıçkıra hıçkıra odadan çıktı.
"Babamındı," dedi Sirius, yüzügü çuvala atarak. "Kreacher ona anneme oldugu kadar baglı degildi
pek, ama yine de geçen hafta onu babamın eski bir pantolonunu oksayıp öperken yakaladım."
*
Mrs VVeasley sonraki birkaç gün boyunca onları çok çalıstırdı. Misafir odasını temizlemek üç gün
aldı. En sonunda odadaki tüm tatsız seylerden geriye sadece, duvardan çıkarılmasına yönelik tüm
çabalara direnen Black soyagacı gobleni ve takırdayan yazı masası kaldı. Moody henüz Karargâh'a
ugramadıgından, içindeki seyden emin olamıyorlardı.
Misafir odasından zemin kattaki yemek odasına geçtiler ve orada, büfede gizlenmis tabak boyunda
örümcekler buldular (Ron çay yapacagım diye aceleyle odadan çıktı ve bir buçuk saat boyunca
dönmedi). Sirius, Black armasını ve siarını tasıyan porselenlerin hepsini paldır küldür bir çuvala
attı. Kararmıs gümüs çerçeveli eski fotograflar da porselenlerle aynı kaderi paylastı, üstlerindeki
cam kırılırken sakinleri çıglık çıglıga bagırdı.
159
Snape buna "temizlik" diyor olabilirdi ama, Harry'ye göre yaptıkları is, eve savas açmaktı. Ev de
Page 58
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gayet iyi direniyor, bu arada Kreacher da ona yardım ve yardakçılık ediyordu. Ev cini toplandıkları
her yerde bitiveriyor, çöp çuvallarının içinden kurtarabilecegi her seyi kurtarırken, mırıldanması
giderek daha da çirkinlesiyordu. Sirius onu giyecekle tehdit edecek kadar ileri gitti, ama Kreacher
ona aglamaklı gözlerle bakıp, "Efendi nasıl arzu ediyorsa öyle yapar," dedi. Hemen sonra da
arkasını dönüp yüksek sesle söylenmeye basladı: "Ama Efendi Kreacher'ı kovmaz, yoo, hayır,
çünkü Kreacher onların ne isler çevirdigini biliyor, ya, evet, Karanlık Lord'a kumpas kuruyorlar,
evet, bu Bulanık'larla ve hainlerle ve alçaklarla..."
Bunun üzerine Sirius, Hermione'nin itirazlarına aldırmayarak, Kreacher'ı pestamalının arkasından
tuttugu gibi odadan dısarı fırlattı.
Günde birkaç kez kapı zili çalıyor, Sirius'un annesi de isaret verilmis gibi çıglık çıglıga bagırmaya
baslıyor, Harry ve digerleriyse ziyaretçinin söylediklerini duymak için kulak kabartıyorlardı. Ama
Mrs VVeasley onları tekrar islerinin basına çagırmadan önce duydukları tek tuk laftan çok az sey
çıkarabiliyorlardı. Snape birkaç kez daha eve ugrayıp gitti. Harry onunla yüz yüze gelmedigine çok
memnun oldu. Harry bir ara Biçim Degistirme ögretmeni Profesör McGonagall'ı da gördü. Bir
Muggle elbisesi ve mantosu içinde çok garip görünüyordu ve oyalanamaya-cak kadar mesgul
gibiydi. Ancak bazen, ziyaretçiler yardım etmek için kalıyorlardı. Tonks'un onlara katıldıgı
unutulmaz bir aksamüstü, üst katlardaki bir tuvalette cani
160
bir ihtiyar gulyabani buldular. Sirius'la birlikte evde kalan, ama Yoldaslık için esrarlı görevler
gerçeklestirmek amacıyla gidip uzun süre gelmeyen Lupin, etraftakilere koca koca cıvatalar atmak
gibi kötü bir âdet edinmis büyük bir sarkaçlı saati onarmalarına yardım etti. Ron'un gardıroptan
çıkardıgı çok eski mor bir cüppe tam onu bogmaya çalısırken, Mundungus Ron'u kurtardı ve Mrs
VVeasley'ye kendini biraz olsun affettirdi.
Hâlâ iyi uyuyamamasına, koridorlarla ve kilitli kapılarla ilgili, yara izinin batmasına yol açan
rüyalar görüyor olmasına ragmen, Harry yaz basından beri ilk kez eglenebiliyordu. Mesgul oldugu
sürece mutluydu; ancak is bittiginde, gardım indirdiginde, ya da yatakta bitkin bir halde yatıp
tavanda dolasan bulanık gölgeleri seyrettiginde, ufukta beliren Bakanlık durusmasının düsüncesi
yeniden aklına geliyordu. Atılırsa halinin ne olacagını merak ederken, korkudan içinde bir yerlere
igneler batıyordu. Bu düsünce öyle korkunçtu ki yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyordu,
hatta Ron'la Hermione'ye bile. ikisini sık sık birbirleriyle fısıldasır ve ona dogru endiseyle bakarken
görüyordu ama, bu konudan bahsetmemek konusundaki tavrını örnek almıslardı. Bazen hayal
gücünün ona, asasını kıran ve Dursley'lere dönmesini emreden bir Bakanlık memurunu
göstermesine engel olamıyordu. Ama Dursley'lere dönmeyecekti. Bunda kararlıydı. Buraya,
Grim-mauld Meydanı'na gelip Sirius'la yasayacaktı.
Mrs Weasley'nin çarsamba aksamı yemekte ona dönüp usulca söyledikleriyle birlikte, sanki
midesine bir tugla düstü: "Yarın sabah için en iyi giysilerini ütüledim,
161
Harry, ayrıca bu gece saçını da yıkamanı istiyorum. yi bir ilk izlenim mucizeler yaratabilir."
Ron, Hermione, Fred ve Ginny, birden konusmayı bıraktılar ve dönüp ona baktılar. Harry peki
anlamında basını salladı ve pirzolasını yemeye devam etmeye çalıstı, ama agzı o kadar kurumustu
ki çigneyemiyordu bile.
"Oraya nasıl gidecegim?" dedi Mrs VVeasley'ye, elinden geldigince tasasız bir sesle.
"Arthur ise giderken seni de götürecek," dedi Mrs Weasley tatlılıkla.
Mr VVeasley masanın öbür ucundan Harry'ye cesaret verir bir edayla gülümsedi.
"Durusma vaktine kadar büromda bekleyebilirsin," dedi.
Harry dönüp Sirius'a baktı, ama daha aklındaki soruyu soramadan, Mrs Weasley cevabı vermisti
bile.
"Profesör Dumbledore, Sirius'un seninle gelmesinin iyi bir fikir olmadıgını düsünüyor, dogrusunu
istersen bence de -"
"- ç ok haklı," dedi Sirius, dislerini sıkarak.
Page 59
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Mrs VVeasley dudak büzdü.
"Dumbledore bunu sana ne zaman söyledi?" dedi Harry, Sirius'a bakarak.
"Dün gece geldi, sen uyurken," dedi Mr VVeasley.
Sirius dalgın dalgın çatalını bir patatese sokuyordu. Harry bakıslarını tabagına indirdi.
Dumbledore'un durusmadan bir önceki gece eve gelip de onunla görüsmek istememesi, Harr/nin
kendini daha da kötü hissetmesine neden olmustu - böyle bir sey mümkünse eger.
162
YEDNC BÖLÜM
«
Sihir Bakanlıgı
Harry ertesi sabah saat bes buçukta kalktı; sanki birisi kulagının içine dogru haykırmıs gibi,
aniden, tamamen uyanmıstı. Disiplin durusmasının düsüncesi beynini en minik zerrelerine kadar
doldururken bir an hareketsiz kaldı, sonra, daha fazla dayanamayarak bir hamlede yataktan kalktı
ve gözlügünü taktı. Mrs VVeasley, yeni yıkanıp ütülenmis kot pantolonuyla tisörtünü yatagının
ayakucu-na koymustu. Harry onları sırtına geçirdi. Duvardaki bos tablo sinsi sinsi güldü.
Ron yayılıp yatmıstı, agzı bir karıs açık, mısıl mısıl uyuyordu. Harry odayı geçip sahanlıga çıkarken
ve kapıyı yavasça arkasından kapatırken, o kıpırdamadı bile. Ron'u bir daha ne zaman görecegini
düsünmemeye ve belki de artık Hogwarts'ta sınıf arkadası olmayacaklarını aklına getirmemeye
çalısan Harry, Kreacher'ın atalarının baslarının yanından sessizce geçerek merdivenlerden indi ve
mutfaga gitti.
Mutfak bostur diye düsünüyordu, ama kapıya vardıgında, içeriden hafif bir ugultu çarptı kulagına.
Kapıyı itip
163
açtı. Mr ve Mrs VVeasley, Sirius, Lupin ve Tonks, sanki onu bekliyormus gibi orada oturuyorlardı.
Hepsi dısarı çıkacak gibi giyinmislerdi, sırtına mor bir kapitone sabahlık geçirmis Mrs VVeasley
hariç. O da Harry girer girmez ayaga fırladı.
Asasını çekip telasla ocaga dogru giderken, "Kahvaltı," dedi.
"Gün - ay - aaaydın, Harry," diye esnedi Tonks. Saçı bu sabah sarı ve kıvırcıktı. "yi uyudun mu?"
"Evet," dedi Harry.
Tonks, yeni bir esnemeyle sarsılarak, "Ben büüü - tün ge - geeece ayaktaydım," dedi. "Gel de
otur..."
Bir iskemle çekti, bu arada yanındakini de devirdi.
"Ne istersin, Harry?" diye seslendi Mrs Weasley. "Yulaf lapası? Kek? Füme balık? Pastırmalı
yumurta? Kızarmıs ekmek?"
"Sadece - sadece kızarmıs ekmek, tesekkürler," dedi Harry.
Lupin, Harry'ye baktı, sonra Tonks'a, "Scrimgeour hakkında ne diyordun?" diye sordu.
"Ah... evet... yani, biraz daha dikkatli olmamız gerek, Kingsley'yle bana tuhaf tuhaf sorular
soruyor..."
Harry konusmaya katılması beklenmedigi için adeta minnet duydu. çi buruluyordu. Mrs Weasley
önüne iki parça marmeladı kızarmıs ekmek koydu. Harry yemeye çalıstı ama, bunun hah
çignemekten farkı yoktu. Mrs YVeasley öbür yanına oturup onun tisörtüyle ugrasmaya koyuldu,
etiketini içeri soktu, omuzlarındaki kırısıkları düzeltti. Keske yapmasa, diye düsündü Harry.
164
"... ve Dumbledore'a yarın gece nöbet tutamayacagımı söylemem gerek, çok ama çok yo - ooo -
orgunum," dedi Tonks, yine çeneleri kopacakmıs gibi esneyerek.
"Ben senin yerini alırım," dedi Mr VVeasley. "Ben iyiyim, zaten bitirilecek bir raporum da var..."
Mr VVeasley'nin sırtında büyücü cüppesi degil, ince çizgili bir pantolon ve eski bir havacı montu
vardı. Tonks'tan Harry'ye döndü.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
Harry omuzlarını silkti.
Page 60
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Yakında bitecek," dedi Mr VVeasley, yüreklendirmek istercesine. "Birkaç saat içinde aklanırsın."
Harry hiçbir sey söylemedi.
"Durusma benim katımda, Amelia Bones'un bürosunda. Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi'nin
basındadır, seni o sorgulayacak."
Tonks içtenlikle, "Amelia Bones iyidir," dedi. "Adildir, seni dinler."
Harry basını evet anlamında salladı, hâlâ söyleyecek bir sey gelmiyordu aklına.
Sirius birden, "Sinirlerine hâkim ol," dedi. "Kibar davran, gerçeklerden sasma."
Harry yeniden basını salladı.
Lupin yavasça, "Yasalar senin yanında," dedi. "Yasça küçük büyücülerin bile, hayatlarını tehdit
eden durumlarda büyü kullanmasına izin vardır."
Çok soguk bir sey Harry'nin ensesinden asagı dogru kaydı; önce birisi ona bir Hayalbozan Büyüsü
yapıyor sandı, sonra Mrs VVeasley'nin ıslak bir tarakla saçı üzerin-
165
de ise giristigini fark etti. Mrs Weasley basının tepesine sıkı sıkı bastırdı.
Umutsuzca, "Hiç düz durmaz mı?" diye sordu.
Harry basını iki yana salladı.
Mr Weasley önce saatine, sonra Harry'ye baktı.
"Sanırım artık gitmemiz gerek," dedi. "Biraz erken gerçi, ama burada oyalanmaktansa Bakanlık'ta
olsan daha iyi diyorum."
"Tamam," dedi Harry düsünmeden. Kızarmıs ekmegini elinden bırakıp ayaga kalktı.
"Merak etme, Harry, bir sey olmayacak," dedi Tonks, koluna vurarak.
"yi sanslar," dedi Lupin. "Mesele çıkmayacak, eminim."
"Eger çıkarsa da," dedi Sirius sert bir sesle, "senin adına Amelia Bones'la bizzat ilgilenirim..."
Harry zar zor gülümsedi. Mrs Weasley ona sıkıca sarıldı.
"Hepimiz arkandayız," dedi.
"Tamam," dedi Harry. "Eh... sonra görüsürüz öyleyse."
Mr VVeasley'nin pesine takılıp merdivenlerden çıktı, holü geçti. Sirius'un annesinin perdelerin
ardında uykusunda homurdandıgım duyuyordu. Mr VVeasley kapının sürgüsünü açtı ve soguk, gri
safaga adım attılar.
Hızlı hızlı meydandan geçerlerken, Harry, "Normalde ise yürüyerek gitmiyorsunuz, degil mi?" diye
sordu.
"Hayır, genellikle Cisimleniyorum," dedi Mr VVeasley, "ama sen elbette bunu yapamazsın ve bence
oraya kesin-
166
likle sihirli olmayan bir sekilde gitmemiz en iyisi... daha olumlu bir izlenim yaratır, durusmanın
nedenini düsünecek olursak..."
Yürürlerken Mr Weasley elini ceketinin cebinden çıkarmıyordu. Harry onun eliyle asasını sımsıkı
kavradıgını biliyordu. Bakımsız sokaklar neredeyse bombostu, ama berbat durumdaki küçük metro
istasyonuna geldiklerinde, erken saatte ise gidenlerle dolu oldugunu gördüler. Mr VVeasley,
kendini gündelik islerini yapan Muggle'ların yakınında buldugunda hep oldugu gibi, coskusunu
saklamakta güçlük çekiyordu.
Otomatik bilet makinelerini isaret ederek, "Cidden inanılmaz," diye fısıldadı. "Harikulade yaratıcı."
"Bozuklar," dedi Harry, bir tabelayı isaret ederek.
"Evet ama, yine de..." dedi Mr VVeasley, onlara sefkatle gülümseyerek.
Biletlerini, makine yerine, mahmur görünen bir bekçiden aldılar (bu isi Harry halletti, çünkü Mr
Weasley Muggle parası islerinde pek basarılı degildi) ve bes dakika sonra onları tıngır tıngır
Londra'nın merkezine götürecek bir metro trenine biniyorlardı. Mr VVeasley pencerenin üstündeki
Metro Haritası'nı endiseyle tekrar tekrar kontrol ediyordu.
"Dört durak daha var, Harry... Simdi üç durak kaldı... iki durak sonra tamam, Harry..."
Londra'nın tam göbegindeki bir istasyonda indiler, elleri evrak çantalı, takım elbiseli erkekler ve
tayyörlü kadınlardan olusan bir dalgaya kapılıp trenden uzaklastılar. Yürüyen merdivenlerden
çıktılar, bilet turnikesinden geç-
Page 61
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
167
tiler (Mr Weasley, turnikenin biletini yutusuna bayıldı) ve iki yanında heybetli binalar uzanan,
trafigin simdiden yogun oldugu bir caddeye çıktılar.
"Neredeyiz?" diye sordu Mr VVeasley bos bos. Harry bir an, Mr VVeasley'nin sürekli haritaya
bakmasına ragmen yanlıs istasyonda indiklerini sandı ve kalbi durur gibi oldu; ama Mr VVeasley
bir dakika sonra, "Ah evet... buradan, Harry," dedi ve onun önüne düsüp bir yan yola saptı.
"Kusura bakma," dedi, "ama hiç trenle gelmedim ve Muggle bakıs açısından her sey farklı
görünüyor. Aslında ben daha önce ziyaretçi girisini de hiç kullanmadım."
Onlar yürümeye devam ettikçe binalar küçüldü, daha az heybetli hale geldi. Sonunda, birkaç tane
eski püskü görünüslü büronun, bir meyhanenin ve dolup tasmıs bir çöp konteynırınm bulundugu
bir sokaga vardılar. Harry, Sihir Bakanlıgı'nın daha çarpıcı bir yerde olacagını beklerdi.
"ste geldik," dedi Mr VVeasley neseyle. Üzeri yazılarla bezeli bir duvarın önünde duran, birkaç
camı eksik, eski ve kırmızı bir telefon kulübesini isaret etti. "Önden buyur, Harry."
Telefon kulübesinin kapısını açtı.
Harry neler oldugunu merak ederek içeri girdi. Mr VVeasley onun yanına sıkıstı ve kapıyı kapadı.
Anca sıgdılar. Harry'nin vücudu, sanki serserinin teki yerinden koparmaya çalısmıs gibi duvardan
egri bügrü sarkan telefon cihazına yapısmıstı. Mr YVeasley, Harry'nin üzerinden ahizeye uzandı.
168
"Mr VVeasley, sanırım bu da bozuk/' dedi Harry.
"Hayır, hayır, eminim iyi durumda," dedi Mr VVeasley, ahizeyi basının üstünde tutup kadrana
bakarak. "Hadi bakalım... altı..." numarayı çevirdi, "iki... dört... bir dört daha... ve bir iki daha..."
Kadran tıkır tıkır yerine dönerken, telefon kulübesinin içinde sakin bir kadın sesi duyuldu. Ses Mr
VVeasley'nin elindeki ahizeden gelmiyordu, hemen yanlarında görünmez bir kadın duruyormus gibi
yüksek ve netti.
"Sihir Bakanlıgı'na hosgeldiniz. Lütfen adınızı ve isinizi belirtin."
"Sey..." dedi Mr VVeasley, belli ki ahizeye dogru konusup konusmaması gerektigini
kestiremiyordu. Sonunda agızlıgı kulagına tutarak isin ortasını buldu. "Arthur VVeasley, Muggle
Esyalarının Kötüye Kullanımı Dairesi'nden; bir disiplin durusmasına katılmak üzere çagrılan Harry
Pot-ter'a eslik ediyorum..."
Sakin kadın sesi, "Tesekkürler," dedi. "Ziyaretçi, lütfen rozeti alın ve cüppenizin önüne takın."
Bir çıtırtı ve bir tıkırtı duyuldu, Harry genellikle iade edilen bozuklukların göründügü madeni
oluktan bir seyin kaydıgını gördü. Uzanıp aldı: Üzerinde Harry Potter, Disiplin Durusması yazan
kare seklinde gümüs bir rozetti bu. Harry rozeti tisörtünün önüne takarken, kadın sesi yine
konustu.
"Bakanlık ziyaretçisi, güvenlik masasında bir aramadan geçmek ve asanızı kayıt için sunmak
zorundasınız; güvenlik masası Atriyum'un öbür ucundadır."
Telefon kulübesinin zemini sarsıldı. Yavas yavas top-
169
raga gömülüyorlardı. Kulübenin camlarından kaldırım yükseliyormus gibi görünürken, Harry
kaygıyla etrafına baktı; sonunda üstlerine karanlık çöktü. Hiçbir sey göre-miyordu; telefon
kulübesi topragın içinde ilerlerken sadece yeknesak bir gıcırtı duyuluyordu. Harry'ye aslında çok
daha uzunmus gibi gelen bir dakika kadar bir sürenin ardından, altın bir ısık demeti ayaklarını
aydınlattı, sonra da genisleyip vücudu boyunca yükseldi, yüzüne vurdu. Harry sulanmasınlar diye
gözlerini kırpmak zorunda kaldı.
Kadının sesi, "Sihir Bakanlıgı iyi günler diler," dedi.
Telefon kulübesinin kapısı hızla açıldı. Mr VVeasley dısarı çıktı, agzı bes karıs açılmıs Harry de onu
izledi.
Koyu renk ahsap dösemesi gıcır gıcır cilalanmıs, çok uzun ve görkemli bir salonun bir ucunda
duruyorlardı. Parlak mavi tavana parıl parıl altın simgeler kakılmıstı, muazzam bir semavi ilan
tahtası gibi hareket edip degisiyorlardı. ki tarafta uzanan, parlak koyu renk ahsapla kaplı
duvarların içlerine çok sayıda yaldızlı sömine yerlestirilmisti. Her birkaç saniyede bir, soldaki
söminelerden hafif bir ıslık sesiyle bir cadı ya da büyücü çıkıyordu. Sag tarafta ise, gitmek
Page 62
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
isteyenler söminelerin önünde kısa kuyruklar olusturmustu.
Salonun ortasında bir fıskiye vardı. Daire seklindeki havuzun ortasında, gerçek boyutlarından
büyük bir grup altın heykel duruyordu. En yüksek olanı, asasını dosdogru havaya uzatmıs, soylu
görünüslü bir büyücüydü. Güzel bir cadı, bir at-adam, bir cincüce ve bir ev cini onun çevresine
toplanmıslardı. Son üçü, hayran hayran cadıyla büyü-
170
cüye bakıyordu. kisinin asalarının, at-adamın okunun, cincücenin sapkasının ve ev cininin iki
kulagının ucundan pırıldayan sular fıskırıyordu. Böylece, Cisimlenenlerin pop ve sak seslerine,
dökülen suyun sıpırtısı da karısıyor, çogu sabahın erken saatlerine has asık suratlarla salonun öbür
ucundaki altın kapılara dogru yürüyen yüzlerce cadı ile büyücünün ayak sesleri de bunlara
ekleniyordu.
"Buradan," dedi Mr Weasley.
Kimi düstü düsecek parsömen yıgınları, kimi eski püskü evrak çantaları tasıyan, bazıları yürürken
Gelecek Postası'm okuyan Bakanlık çalısanları arasından kendilerine yol bularak kalabalıga
karıstılar. Fıskiyenin yanından geçerlerken Harry'nin gözüne, havuzun dibinde parıldayan gümüs
Sickle'larla bronz Knut'lar çarptı. Havuzun yanındaki küçük, kararmıs tabelada söyle diyordu:
SHRL KARDESLER FISKYESNN TÜM GELR, ST MUNGO SHRSEL HASTALIKLAR VE
SAKATLIKLAR HASTANES'NE BAGISLANACAKTIR.
Harry kendini çaresizce, Eger Hogıvarts'tan atılmazsam ben de on Galleon koyacagım, diye
düsünürken buldu.
"Buradan, Harry," dedi Mr Weasley. Altın kapılara giden Bakanlık çalısanları selinden ayrıldılar.
Soldaki bir masada, Güvenlik yazılı bir tabelanın altında oturan, kötü tıraslı, parlak mavi cüppeli
büyücü onlar yaklasırken basını kaldırıp baktı ve Gelecek Postası'm elinden bıraktı.
Mr VVeasley, eliyle Harry'yi isaret ederek, "Bir ziyaretçiye eslik ediyorum," dedi.
171
"Buraya gelin," dedi büyücü, bezgin bir sesle.
Harry ona yaklastı, büyücü bir araba anteni kadar ince ve esnek olan uzun, altın bir çubugu
Harry'nin önünde ve arkasında gezdirdi.
Sonra, "Asa," diye homurdandı, altın aleti bırakıp elini uzatarak.
Harry asasını çıkardı. Büyücü onu, tek kefeli bir terazi benzeri garip pirinç bir cihaza bıraktı. Cihaz
titresmeye basladı. Kaidesindeki bir yarıktan, dar bir parsömen seridi hızla çıktı. Büyücü bunu
kopardı ve üzerinde yazılanları okudu.
"On bir inç, anka telekli, dört yıldır kullanılıyor. Dogru mu?"
"Evet," dedi Harry tedirgin tedirgin.
"Bu bende kalsın," dedi büyücü, parsömen seridini ucu sivri küçük pirinç bir çubuga takarak. "Sen
de bunu geri alıyorsun," diye ekledi, asasını Harry'ye dogru itti.
"Tesekkür ederim."
"Bir dakika..." dedi büyücü agır agır.
Gözleri Harry'nin gögsündeki gümüs ziyaretçi rozetinden hızla alnına kaymıstı.
Mr VVeasley kararlı bir edayla, "Tesekkürler, Eric," dedi ve Harry'yi omzundan tuttugu gibi
masadan uzaklastırdı, altın kapılardan geçen cadılarla büyücüler seline yeniden daldılar.
Kalabalık tarafından biraz itilip kakılan Harry, kapılardan, içerideki daha küçük salona geçen Mr
Weasley'yi izledi; burada dövme altından parmaklıkların arkasında en azından yirmi asansör vardı.
Harry ile Mr VVeasley
172
bunlardan birinin önündeki kalabalıga katıldılar. Yakınlarında, elindeki büyük mukavva kutudan
hısırtılı sesler çıkan koca sakallı bir büyücü duruyordu.
Büyücü, Mr VVeasley'ye basını sallayarak, "yi misin, Arthur?" dedi.
Mr VVeasley kutuya bakarak, "Orada ne var öyle, Bob?" diye sordu.
Büyücü ciddi bir sesle, "Emin degiliz," dedi. "Agzından alevler çıkana kadar, bataklık standardında
bir tavuk sanıyorduk. Bana, Deneysel Üretme Yasagı'nın ciddi bir ihlali gibi geliyor."
Asansör büyük bir gürültü ve patırtıyla önlerine indi; altın parmaklık arkaya kaydı, Harry ile Mr
Page 63
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
VVeasley kalabalıgın geri kalanıyla birlikte bindiler. Harry arka duvara sıkısıp kımıldayamaz hale
gelmisti. Bazı cadılarla büyücüler ona tuhaf tuhaf bakıyordu; kimseyle göz göze gelmemek için
bakıslarını ayaklarına dikti, bir yandan da perçemini düzeltiyordu. Parmaklıklar kayarak tangırtıyla
kapandı ve asansör, zincirleri takırdayarak yükselmeye basladı; o sırada, Harry'nin telefon
kulübesinde duydugu sakin kadın sesi bir kez daha asansörde çınladı.
"Yedinci Kat, Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi; Britanya ve rlanda Quidditch Ligi Karargâhı,
Resmi Tükü-renbilye Kulübü ve Saçmasapan Patentler Bürosu buradadır." "
Asansör kapıları açıldı. Çesitli Quidditch takımları posterlerinin duvarlara egri bügrü asılmıs oldugu
tertipsiz görünüslü bir koridor Harry'nin gözüne çarptı. Asansördeki büyücülerden bir kucak dolusu
süpürge tasıyanı,
173
zorlukla kendini kurtarıp çıktı ve koridorun ucunda gözden kayboldu. Kapılar kapandı, asansör bir
kez daha sarsılarak yükselmeye basladı ve kadının sesi yine anonsa basladı:
"Altıncı Kat, Sihirli Ulasım Dairesi; Uçuç Sebekesi Mercii, Süpürge Denetim daresi, Anahtar Bürosu
ve Cisimlenme Sınav Merkezi buradadır."
Asansör kapıları bir daha açıldı, dört bes cadıyla büyücü dısarı çıktı; aynı anda, birkaç kâgıt uçak
içeri süzüldü. Onlar basının üstünde tembel tembel kanat çırparken, Harry basını kaldırıp baktı;
eflatun renkteydiler, kanatlarının kenarında Sihir Bakanlıgı damgasını görebiliyordu.
Mr VVeasley, "Bölümlerarası notlar sadece," diye mırıldandı. "Daha önce baykus kullanıyorduk,
ama inanılmaz bir karmasa yaratıyorlardı... masaların üstü baykus pisligi dolmustu..."
Asansör takırdayarak yukarı dogru çıkarken, notlar da tavanda sallanan lambanın çevresinde
kanat çırpıyordu.
"Besinci Kat, Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi; Uluslararası Sihirsel Ticaret Standartları Kurulu,
Uluslararası Sihirsel Hukuk Bürosu ve Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu Britanya Kürsüsü
buradadır."
Kapılar açılınca, birkaç cadı ve büyücüyle birlikte notlardan iki tanesi ok gibi dısarı fırladı, ama
birkaç not da aynı hızla içeri daldı; lambanın ısıgı, onlar çevresinde uçusurken yanıp sönmeye
basladı.
"Dördüncü Kat, Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi; Canavar, Varlık ve Ruh
Bölümleri, Cin-
174
cüce rtibat Bürosu ve Zararlılar Danısma Bürosu buradadır."
Ates püskürten tavugu tasıyan büyücü, "Pardon," dedi ve pesinde küçük bir not sürüsüyle
asansörü terk etti. Kapılar yemden tangırdayarak kapandı.
"Üçüncü Kat, Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi; Büyü Kazalarını Düzeltme Ekibi, Unutturucu
Karargâhı ve Muggle'ları kna Edici Mazeretler Komitesi buradadır."
Bu katta, ucu yerlerde sürünen son derece uzun bir parsömeni okuyan bir cadı, Mr Weasley ve
Harry hariç herkes indi. Asansör yeniden sarsılarak yükselirken, geri kalan notlar lambanın
etrafında süzülmeyi sürdürdü, sonra kapılar açıldı ve ses duyuruda bulundu.
"kinci Kat, Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi; Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu, Seherbaz Karargâhı
ve Büyüce-sûra dari Hizmetleri buradadır."
"ste bizim kat, Harry," dedi Mr VVeasley. Asansörden çıkıp cadının arkasından, iki tarafında
kapılar uzanan koridorda ilerlediler. "Benim bürom katın öbür tarafında."
"Mr VVeasley," dedi Harry, günes ısıgının içeri girdigi bir pencerenin yanından geçerlerken, "hâlâ
yeraltında degil miyiz?"
"Öyle," dedi Mr VVeasley. "Bunlar büyülü pencereler. Sihirsel Bakım her gün havanın nasıl
olacagını tayin eder. Geçen sefer zam pesindelerken iki ay kasırgada kalmıstık. .. Hemen surayı
dönünce, Harry."
Bir köseyi döndüler, çift kanatlı agır bir mese kapıdan geçtiler ve bölmelere ayrılmıs, konusmalar
ve kahkahaların yankılandıgı kalabalık bir açık alana geldiler. Notlar
175
Page 64
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
bölmelere minyatür roketler gibi hızla girip çıkıyordu. En yakındaki egri tabelada Seherbaz
Karargâhı yazılıydı.
Buranın önünden geçerlerken Harry çaktırmadan kapılardan içeri baktı. Seherbaz'larm
bölmelerinin duvarları, aranan büyücülerin resimlerinden tutun da, ailelerinin fotograflarına, en
sevdikleri Quidditch takımlarının posterlerine ve Gelecek Postasz'ndan kesilmis yazılara varana
kadar, her seyle kaplanmıstı. Kırmızı cüppeli, atkuyrugu Bill'inkinden de uzun bir adam,
çizmelerini masasına koyup oturmus, tüy kalemine bir rapor dikte ediyordu. Biraz ileride, bir
gözünün üzerinde göz bagı olan bir cadı, bölme duvarının üstünden Kingsley Shacklebolt'la
konusuyordu.
Onlar yaklasınca, Kingsley kayıtsızca, "Günaydın, VVeasley," dedi. "Sana bir sey söylemek
istiyorum, bir saniyen var mı?"
"Gerçekten bir saniyeyse olur," dedi Mr VVeasley. "Biraz acelem var da."
Sanki birbirlerini pek az tanıyorlarmıs gibi konusuyorlardı ve Harry, Kingsley'ye merhaba demek
için agzım açınca Mr VVeasley ayagına bastı. Kingsley'nin pesinden sıra boyunca yürüyüp en
sondaki bölmeye gittiler.
Harry ufak bir sok geçirdi, Sirius'un yüzü her taraftan ona göz kırpıyordu. Gazete kupürleri ve eski
fotograflar -hatta Sirius'un, Potter'ların dügününde sagdıç olarak bir fotografı- duvarları
süslüyordu. Sirius'suz tek yer, üzerindeki küçük kırmızı topluignelerin mücevher gibi parıldadıgı bir
dünya haritasıydı.
Kingsley, Mr VVeasley'nin eline bir parsömen tomarı
176
tutusturarak, "Al bakalım," dedi ters ters. "Son on iki ayda görülmüs uçan Muggle tasıtları
hakkında mümkün oldugunca çok bilgiye ihtiyacım var. Black'in hâlâ eski motosikletini kullanıyor
olacagı yolunda bilgiler edindik."
Kingsley, Harry'ye abartıyla göz kırparak fısıltıyla ekledi: "Ona dergiyi ver, ilginç bulabilir." Sonra
da normal bir ses tonuyla, "Fazla da gecikme, VVeasley," dedi, "hararetli silahlar raporundaki
gecikme, sorusturmamızı bir ay engellemisti."
Mr VVeasley sakin sakin, "Eger raporumu okumus olsaydın, terimin atesli silahlar oldugunu
bilirdin," dedi. "Ve korkarım motosikletler konusunda bilgi için de beklemen gerekecek; su anda
son derece mesgulüz." Sesini alçaltarak, "Saat yediden önce kaçabilirsen, Molly köfte yapıyor,"
dedi.
Harry'ye eliyle "gel" isareti yaparak onu Kingsley'nin bölmesinden çıkardı; ikinci bir mese kapı
dizisinden baska bir geçide girdiler, sola döndüler, baska bir koridor boyunca yürüdüler, saga
dönerek los ısıklı ve kesinlikle bakımsız bir koridora girdiler. Sonunda bir çıkmaza geldiler; solda
aralık duran bir kapının arkasında bir süpürge dolabı görünüyordu, sagdaki bir kapının üstündeki
donuk pirinç plakada ise Muggle Esyalarının Kötüye Kullanımı yazılıydı.
Mr VVeasley'nin kir pas içindeki bürosu, süpürge dolabından birazcık daha küçük görünüyordu.
çeri iki masa sıkıstırılmıstı, duvarlara dizili ve tepelerinde düstü düsecek dosya yıgınları olan
agzına kadar dolu dosya dolapla-n yüzünden, odada neredeyse adım atacak yer yoktu. Ge-
177
riye kalan azıcık duvar, Mr VVeasley'nin takıntılarının kanıtıydı: aralarında demonte edilmis bir
motorunki de bulunan birkaç araba posteri; Muggle çocuk kitaplarından kesilmise benzeyen iki
posta kutusu çizimi; ve bir prizin nasıl takılacagını gösteren bir sema.
Mr VVeasley'nin agzına kadar dolu gelen-evrak tepsisinin tepesinde, avutulmaz biçimde hıçkıran
eski bir tost makinesi duruyor, iki tane bos deri eldiven parmaklarını çeviriyordu. VVeasley
ailesinin bir fotografı, gelen-evrak tepsisinin yanında duruyordu. Harry, Percy'nin fotograftan çıkıp
gitmis gibi göründügünü fark etti.
Mr VVeasley özür dilercesine, "Penceremiz yok," dedi, bir yandan da havacı montunu çıkarmıs,
koltugunun arkasına asıyordu. "stedik ama, bizim bir pencereye ihtiyacımız olmadıgını
düsünüyorlar besbelli. Otur, Harry, Per-kins gelmemis anlasılan."
Mr VVeasley, Kingsley Shacklebolt'un ona verdigi parsömen tomarını karıstırırken, Harry de
Perkins'in masasının arkasındaki koltuga sıkıstı.
Page 65
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Mr VVeasley sırıtarak, "Ah," dedi, evrakın ortasından Dırdırcı adlı bir dergi çıkararak, "evet..."
Sayfalarını karıstırdı. "Evet, haklı. Sirius'un bunu çok komik bulacagından eminim - aman aman,
bu da ne simdi?"
O sırada açık kapıdan içeri hızla bir not süzülmüstü, hıçkıran tost makinesinin üstüne konmak için
çırpınıyordu. Mr VVeasley onu açıp yüksek sesle okudu.
" 'Bethnal Green'de üçüncü bir kusan umumi tuvalet istihbaratı alındı, lütfen derhal arastırın.' Bu is
gittikçe gülünç bir hal almaya basladı..."
178
l
"Kusan tuvalet mi?"
"Muggle-karsıtı esek sakacıları," dedi Mr Weasley, kaslarını çatarak. "ki tane de geçen hafta vardı,
biri VVimbledon'da, biri Elephant and Castle'da. Muggle'lar sifonu çekiyor ve her sey ortadan
kaybolacagına - eh, gerisini tahmin edebilirsin. Zavallıcıklar seyleri çagırıp duruyor - susmukçu
diyorlar sanırım - bilirsin iste, su boruları falan tamir edenler."
"Muslukçu mu?"
"Hah, onlar iste; ama bu elbette sadece bir sasırtmacadan ibaret. Elimden gelen tek sey, yapanı
buluruz diye ümit etmek."
"Onları Seherbaz'lar mı yakalayacak?"
"Yo hayır, Seherbaz'lar için çok küçük bir is bu, sıradan Sihirli Yasal Yaptırım Devriyesi - ah, Harry,
bu Perkins."
Kambur duruslu, tiftik tiftik beyaz saçlı ve çekingen görünüslü ihtiyar bir büyücü az önce soluk
soluga odaya girmisti.
"Ah, Arthur!" dedi umutsuzca, Harry'ye bakmadan. "Çok sükür, ne yapacagımı bilemedim, seni
beklesem mi, beklemesem mi... Evine bir baykus gönderdim ama, belli ki sana yetisememis - on
dakika önce acil bir mesaj geldi -"
"Kusan tuvaleti biliyorum," dedi Mr VVeasley.
"Hayır, hayır, tuvalet degil, Potter denen çocugun durusması - zamanım ve yerini degistirdiler -
simdi, sekizde baslıyor ve asagıda, eski On Numaralı Mahkeme Salo-nu'nda -"
"Asagıda, eski - ama bana demislerdi ki - Merlin'in
sakalı!'
179
Mr VVeasley saatine baktı, bir feryat kopardı ve yerinden fırladı.
"Çabuk, Harry, bes dakika önce orada olmalıydık!"
Mr VVeasley, pesinde Harry'yle kosa kosa bürodan çıkarken, Perkins onlara yol vermek için dosya
dolaplarına yapıstı.
"Niye zamanını degistirmisler?" dedi Harry soluk soluga, Seherbaz bölmelerinin önünden hızla
geçerlerken, insanlar baslarını çıkarmıs, onlara bakıyordu. Harry sanki içinde ne var ne yoksa
hepsini geride, Perkins'in masasında unutmus gibi bir hisse kapıldı.
"En ufak bir fikrim yok, çok sükür ki erken geldik, eger kaçırsaydm felaket olurdu!"
Mr VVeasley asansörlerin yanında kayarak durdu ve sabırsızca "asagı" dügmesine bastı.
"Hadi AMA!"
Asansör takırdayarak göründü, hemen içeri daldılar. Asansörün her durusunda Mr VVeasley öfkeyle
lanet okuyarak dokuz numara dügmesine basıp duruyordu.
"Bu mahkeme salonları yıllardır kullanılmıyor," dedi öfkeyle. "Niye orada yapıyorlar bilmem -
ancak - yok, olmaz -"
Üstünden dumanlar tüten bir kadehi tasıyan tombul bir cadı o anda asansöre girince, Mr VVeasley
ne demek istedigini açıklamaktan vazgeçti.
"Atriyum," dedi sakin kadın sesi. Altın parmaklık kayarak açıldı, fıskiyedeki altın heykeller uzaktan
Harry'nin gözüne çarptı. Tombul cadı dısarı çıktı, yüzü pek yaslı, soluk tenli bir büyücü içeri girdi.
180
Asansör inmeye baslarken, mezardan gelir gibi bir sesle, "Günaydın, Arthur," dedi. "Seni buralarda
pek görmüyoruz."
Page 66
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Acil bir is, Bode," dedi Mr VVeasley, topukları üzerinde sallanıyor ve endiseli endiseli Harry'ye
bakıyordu.
"Ah, evet," dedi Bode, gözlerini kırpmaksızın Harry'-yi inceledi. "Elbette."
Harry pek bir sey hissedecek durumda olmasa da, Bo-de'un üstünden ayrılmayan bakısı onu
rahatsız etmisti.
"Esrar Dairesi," dedi sakin kadın sesi, baska da bir sey söylemedi.
Asansör kapıları tangırdayarak açılırken, Mr VVeasley, "Çabuk ol, Harry," dedi. Yukarıdakilerden
hayli farklı bir koridorda hızla ilerlediler. Duvarlar çıplaktı; pencere yoktu, koridorun en ucundaki
sade siyah kapı dısında kapı da yoktu. Harry buraya gireceklerini sandı, ama Mr VVeasley onu
kolundan yakaladıgı gibi soldaki bir açıklıga, oradan da birkaç basamaklı merdivene sürükledi.
"Buradan asagı, asagı," diye soludu Mr VVeasley, basamakları ikiser ikiser inerek. "Asansör bile
buraya kadar inmiyor... neden burada yapıyorlar, hiç..."
Merdivenin altına vardılar, Snape'in Hogwarts'taki zindanına giden koridora çok benzeyen, kaba
tas duvarlı, mesnetler içinde mesaleleri olan bir baska koridordan kostular. Bu defa, demir
sürgüleri ve anahtar delikleri olan agır tahta kapıların önünden geçtiler.
"On Numaralı... Mahkeme Salonu... sanırım... neredeyse... evet."
Mr VVeasley, muazzam bir demir kilidi olan kirli ve
181
koyu renk bir kapının önünde sendeleyerek durdu ve duvara yaslanarak gögsünü tuttu.
"Hadi git," dedi soluk soluga, basparmagıyla kapıyı isaret etti. "Gir suraya."
"Siz - siz benimle gelmiyor -?" "Hayır, hayır, girmeme izin yok. yi sanslar!" Harry'nin kalbi,
âdemelmasında trampet çalıyordu. Güçlükle yutkundu, agır demir kapı kolunu çevirdi ve mahkeme
salonuna girdi.
182
SEKZNC BÖLÜM
Durusma
Harry nefesini hızla içine çekti; kendine engel olamamıstı. Girdigi büyük zindan ona fena halde
tanıdık geliyordu. Burayı daha önce görmekle kalmamıs, buraya gelmisti de. Burası Düsünseli'nde
ziyaret ettigi, Lestrange'la-rın Azkaban'da ömür boyu hapse mahkûm edilmelerini izledigi yerdi.
Karanlık tas duvarlara mesalelerin donuk ısıgı vuruyordu. Harry'nin iki yanında yükselen sıralar
bostu, ama tam karsısındaki en yüksek sıralarda çok sayıda karanlık siluet vardı. Harry içeri
girdiginde alçak sesle konusuyorlardı, ama kapı arkasından kapandıgında ortalıga mesum bir
sessizlik çöktü.
Mahkeme salonunda soguk bir erkek sesi yankılandı.
"Geç kaldın."
"Özür dilerim," dedi Harry ürkekçe. "Durusma - durusma saatinin degistigini bilmiyordum."
"Bu, Büyücesûra'nın suçu degil," dedi ses. "Bu sabah sana bir baykus gönderildi. Otur."
Harry bakıslarını odanın tam ortasında duran, kolları
183
zincirlerle kaplı koltuga çevirdi. Daha önce o zincirlerin canlanıp, ortalarına oturanı bagladıklarını
görmüstü. Tas zeminde yürürken ayak sesleri gürültüyle yankılandı. Koltugun ucuna oturdugunda
zincirler tehditkâr bir sekilde sıngırdadı, ama onu baglamadı. Midesinde bir bulantıyla basını
kaldırıp, yukarıdaki sıralarda oturanlara baktı.
Yaklasık elli kisi vardı ve görebildigi kadarıyla hepsi, gögsünün sol tarafında incelikle islenmis
gümüs bir "B" harfi bulunan mor cüppeler giymislerdi. Hepsi gözlerini dikmis, küçümseyerek ona
bakıyordu; bazıları yüzlerinde çok sert bir ifadeyle, bazılarıysa apaçık bir merakla.
Page 67
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
En ön sıranın tam ortasında Sihir Bakanı Cornelius Fudge'ı gördü. Tombalak bir adam olan Fudge,
genellikle limon yesili bir melon sapka giyerdi, ama bugün onu bırakmıstı; bir zamanlar Harry ile
konustugunda yüzüne yerlesen hosgörülü gülümsemeyi de bırakmıstı. Fudge'm solunda heybetli,
çok kısa kır saçlı, köseli çeneli bir cadı oturuyordu; tek gözlük takmıstı ve ürkütücü görünüyordu.
Fudge'm sagında bir baska cadı vardı, ama sıranın o kadar arkasına dogru oturmustu ki yüzü
karanlıkta kalıyordu.
"Pekâlâ," dedi Fudge. "Sanık -nihayet- geldigine göre, baslayabiliriz. Hazır mısın?" diye seslendi
sıranın asagısına dogru.
"Evet, efendim," dedi Harry'nin tanıdıgı hevesli bir ses. Ron'un agabeyi Percy ön sıranın en ucunda
oturuyordu. Harry, Percy'nin yüzünde bir tanıma belirtisi aradı, ama göremedi. Percy'nin baga
çerçeveli gözlügünün arkasındaki gözleri parsömenindeydi, elinde bir tüy kalemle hazır bekliyordu.
184
"On iki agustos tarihli disiplin durusması," dedi Fudge çınlayan bir sesle. Percy anında not almaya
basladı. "Küçük Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması Kararnamesi ve Uluslararası Gizlilik
Nizamnamesi'nde tanımlanmıs ve Pri-vet Drive dört numara, Little VVhinging, Surrey adresinde
ikamet eden Harry James Potter tarafından islenmis suçlardan ötürü.
"Sorgu yargıçları: Cornelius Oswald Fudge, Sihir Bakanı; Amelia Susan Bones, Sihirli Yasal
Yaptırım Dairesi Baskanı; Dolores Jane Umbridge, Bakanlık Müstesarı. Mahkeme Kâtibi, Percy
Ignatius YVeasley -"
"Savunma tanıgı, Albus Percival VVulfric Brian Durnble-dore," dedi Harry'nin arkasından bir ses
usulca. Harry basını öyle hızlı çevirdi ki boynu tutuldu.
Dumbledore, üzerinde gece mavisi uzun bir cüppe, yüzünde son derece sakin bir ifade, sükûnetle
ona dogru yürüyordu. Harry'nin hizasına gelip, hayli kemerli burnunun ortasında duran yarım ay
biçimi gözlügünün arkasından Fudge'a baktı, uzun gümüsi renkte sakalı ve saçı mesale ısıgında
parıldıyordu.
Büyücesûra üyeleri fısıldasmaya baslamıstı. Simdi hepsinin gözü Dumbledore'daydı. Bazıları kızgın
görünüyordu, bazıları hafiften korkmus gibiydi; arka sıradaki iki yaslıca cadıysa ellerini kaldırıp
sallayarak selam verdiler.
Dumbledore'u görünce Harry'nin gögsünde güçlü bir duygu uyanmıstı, ankanın sarkısının
yarattıgına benzeyen, kuvvetlendirici, umut dolu bir duygu. Dumbledore'un dikkatini çekmeye
çalıstı, ama Dumbledore ona dogru bakmıyordu; gözleri hâlâ, açıkça bozum olmus Fudge'daydı.
185
"Ah," dedi Fudge, rahatı tamamen kaçmıs görünüyordu. "Dumbledore. Evet. Durusma - ee -
saatinin - ve -ee - yerinin degistirildigini belirten mesajımızı aldın demek."
"Gözümden kaçtı herhalde," dedi Dumbledore neseyle. "Ancak, talihli bir hata sonucunda
Bakanhk'a üç saat erken gelmistim, zararı yok o yüzden."
"Evet - seyy - sanırım bir koltuga daha ihtiyacımız olacak - ben - Weasley, acaba -?"
"Zahmet etmeyin, zahmet etmeyin," dedi Dumbledore tatlı tatlı; asasını çıkarıp küçük bir bilek
hareketi yaptı ve Harry'rdn yanında yumusak bir kreton koltuk belirdi. Dumbledore oturdu, uzun
parmaklarının uçlarını bitistirdi ve onların üzerinden Fudge'a kibar bir ilgiyle baktı. Büyüce-sûra
hâlâ huzursuzca fısıldasıp kıpırdanıyordu; anca Fudge konusunca duruldular.
"Evet," dedi Fudge bir kez daha, notlarını karıstırarak. "Tamam o zaman. Peki. Suçlamalar. Evet."
Önündeki yıgının içinden bir parsömen parçası çıkardı, derin bir soluk aldı ve okumaya basladı:
"Sanık aleyhindeki suçlamalar sunlardır:
"Daha önce benzer bir suçlamadan dolayı Sihir Ba-kanlıgı'ndan yazılı bir ihtar almasına ragmen,
bilerek, kasıtlı sekilde ve yaptıklarının kanuna aykırılıgının bilincinde olarak, iki Agustos günü saat
dokuzu yirmi üç geçe, Muggle'larm yasadıgı bir bölgede ve bir Muggle'ın yanında Patronus Büyüsü
yaparak, 1875 tarihli Küçük Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması Kararnamesi C Fıkrası ve
Uluslararası Sihirbazlar Konfederasyonu Gizlilik Nizam-
186
namesi 13. Bölümü uyarınca suç teskil eden bir fiilde bulunmak.
Page 68
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Privet Drive dört numara, Little VVhinging, Sur-rey'de ikamet eden Harry James Potter sen
misin?" dedi Fudge, parsömeninin üzerinden Harry'ye dik dik bakarak.
"Evet," dedi Harry.
"Üç yıl önce yasadısı büyü yaptıgın için Bakanlık'tan resmi bir ihtar almamıs miydin?"
"Evet, ama -"
"Yine de iki Agustos gecesi bir Patronus yaratmadın mı?"
"Evet, ama -"
"On yedi yasına gelmeden okul dısında sihir kullanmana izin verilmedigini bilmene ragmen?"
"Evet, ama -"
"Muggle'larla dolu bir bölgede oldugunu bilmene ragmen?"
"Evet, ama -"
"O sırada bir Muggle'ın çok yakınında oldugunu bilmene ragmen?"
"Evet," dedi Harry öfkeyle, "ama bunun tek nedeni -"
Tek gözlüklü cadı gürleyen bir sesle sözünü kesti.
"Eriskin bir Patronus mu yarattın?"
"Evet/' dedi Harry, "çünkü -"
"Cismani bir Patronus mu?"
"Ne Patronus?" dedi Harry.
"Patronus'unun belirgin bir biçimi var mıydı? Demek istedigim, buhar ya da dumandan öte bir sey
miydi?"
187
"Evet," dedi Harry, sabırsızlık ve biraz da çaresizlikle, "çatalboynuzlu bir geyikti, hep öyledir."
"Hep mi?" diye gürledi Madam Bones. "Bundan önce de mi Patronus yarattın?"
"Evet," dedi Harry, "bir yıldan fazla süredir yapıyorum bunu."
"Ve on bes yasındasın, öyle mi?"
"Evet, ve -"
"Bunu okulda mı ögrendin?"
"Evet, üçüncü sınıfta Profesör Lupin ögretti, çünkü -"
"Etkileyici," dedi Madam Bones, gözlerini ona dikip bakarak, "bu yasta hakiki bir Patronus...
gerçekten çok etkileyici."
Madam Bones'un etrafındaki büyücü ve cadılardan bazıları yine fısıldasmaya baslamıstı; birkaçı
onaylarcası-na basını salladı, digerleriyse kaslarını çatmıs, baslarını iki yana sallıyorlardı.
"Burada mesele, büyüsünün ne kadar etkileyici oldugu degil," dedi Fudge ters ters, "hatta,
çocugun bir Mugg-le'ın gözünün önünde oldugu düsünülürse, ne kadar etki-leyiciyse o kadar kötü
degil mi?"
Daha önce kaslarını çatanlar simdi bu sözleri destek-lercesine mırıldanıyordu, ama Harry'yi
konusmaya iten, Percy'nin de basıyla bagnazca onaylaması oldu.
"Ruh Emici'ler yüzünden yaptım!" dedi yüksek sesle, bu defa kimsenin sözünü kesmesine fırsat
vermeden.
Fısıltıların artmasını bekliyordu, ama onun yerine, ortalıga öncekinden de yogun bir sessizlik çöktü.
"Ruh Emici'ler mi?" dedi Madam Bones bir süre sonra.
188
Kalın kaslarını öyle bir kaldırmıstı ki, tek gözlügü düstü düsecek gibi görünüyordu. "Ne dernek
istiyorsun, çocuk?"
"Demek istiyorum ki, o sokakta iki tane Ruh Emici vardı, bana ve kuzenime saldırdılar!"
"Ah," dedi Fudge tekrar. Yüzünde tatsız bir sırıtısla, bu sakayı onunla paylasmaya davet
edercesine, basını çevirip Büyücesûra'ya baktı. "Evet. Evet, böyle bir sey duyacagımızı tahmin
etmistim."
"Little VVhinging'de Ruh Emici'ler mi?" dedi Madam Bones, saskınlık dolu bir sesle. "Anlamıyorum
-"
"Anlamıyor musun, Amelia?" dedi Fudge, hâlâ sırıtarak. "Açıklayayım. Düsündü düsündü ve Ruh
Emici'lerin çok parlak bir mazeret olacagına karar verdi, hem de çok çok parlak. Ne de olsa
Page 69
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Muggle'lar Ruh Emici'leri göremiyor, degil mi, çocuk? Pek münasip, pek münasip... yani tanık yok,
senin sözüne güvenecegiz..."
"Yalan söylemiyorum!" dedi Harry yüksek sesle, mahkeme salonunda yeniden baslayan
fısıldasmalarm arasında sesini duyurabilmek için. "ki taneydiler, yolun iki ucundan geliyorlardı,
etraf karardı ve sögüdü, kuzenim onları hissedip kaçmaya çalıstı -"
"Yeter, yeter!" dedi Fudge, yüzünde hiç inanmayan bir ifadeyle. "Kusura bakmayın, çok iyi prova
edilmis bir öyküyü yarıda kesiyorum -"
Dumbledore gırtlagını temizledi. Büyücesûra yine sustu.
"Aslında, o sokakta Ruh Emici'lerin varlıgına dair bir tanıgımız var," dedi, "Dudley Dursley'nin
dısında demek istiyorum."
189
Fudge'm tombul yüzü gevser gibi oldu, biri içindeki havayı bosaltmıstı sanki. Bir an Dumbledore'a
bakakaldı, sonra kendini toparlamak isteyen bir adamın edasıyla tekrar konustu: "Korkarım ki bu
martavalı daha fazla dinleyecek vaktimiz yok, Dumbledore. Bu isin çabucak halledilmesini
istiyorum -"
"Yanılıyor olabilirim," dedi Dumbledore tatlı tatlı, "ama eminim Büyücesûra Haklar Yönetmeligi'nde
sanıga savunması için tanık sunma hakkı veriliyordu, öyle degil mi? Sihirli Yasal Yaptırım
Dairesi'nin politikası bu degil mi, Madam Bones?" diye devam etti, tek gözlüklü cadıya hitap
ederek.
"Dogru," dedi Madam Bones. "Çok dogru."
"Aman, tamam, tamam," dedi Fudge sinirli sinirli. "Nerede bu kisi?"
"Yanımda getirdim," dedi Dumbledore. "Hemen dısarıda bekliyor. Gidip -"
"Hayır - VVeasley, sen git," dedi Fudge havlar gibi bir sesle. Percy hemen kalkıp yargıçların
balkonunun tas basamaklarından kosarak indi ve Dumbledore'la Harry'nin yüzlerine bir kez bile
bakmadan yanlarından hızla geçti.
Biraz sonra Percy, arkasında Mrs Figg'le birlikte geri döndü. Mrs Figg korkmustu, her zamankinden
de kaçık görünüyordu. Keske terlik yerine baska bir sey giymeyi akıl etseydi, diye düsündü Harry.
Dumbledore ayaga kalkıp koltugunu Mrs Figg'e verdi ve kendine yeni bir tane yarattı.
Mrs Figg ürkek ürkek koltugunun en ucuna oturdugunda, "Adınız ve soyadınız?" dedi Fudge yüksek
sesle.
190
"Arabella Doreen Figg," dedi Mrs Figg titrek sesiyle.
"Peki kimin nesisiniz?" dedi Fudge, sıkkın ve azametli bir sesle.
"Bir Little Whinging sakiniyim, Harry Potte/m yasadıgı yerin çok yakınında oturuyorum/' dedi Mrs
Figg.
"Kayıtlarda, Harry Potter dısında Little Whinging'de oturan herhangi bir cadı ya da büyücü
görünmüyor," dedi Madam Bones hemen. "Bu durum her zaman çok yakından takip edilmistir,
geçmisteki... geçmisteki olaylar sebebiyle."
"Ben bir Kofti'yim," dedi Mrs Figg. "Yani zaten benim kaydım tutulmazdı, degil mi?"
"Bir Kofti, ha?" dedi Fudge, ona kuskuyla bakarak. "Bunu kontrol edecegiz bakalım. Asistanım
Weasley'ye ebeveyninizle ilgili bilgileri bırakın. Aklıma gelmisken, Kofti'ler Ruh Emici'leri
görebiliyorlar mı?" diye ekledi, sıranın sagma soluna bakarak.
"Evet, görebiliyoruz!" dedi Mrs Figg kızgın bir sesle.
Fudge kaslarını kaldırarak, basını çevirip tekrar ona baktı. "Pekâlâ," dedi soguk soguk. "Neymis
hikâyeniz?"
"ki Agustos aksamı saat dokuz sularında, kedi maması almak için Wisteria VValk'un kösesindeki
dükkâna gidiyordum," dedi Mrs Figg hızlı hızlı, sanki söyleyeceklerini ezberlemis gibi, "ki o sırada
Magnolia Crescent ile VVisteria Walk arasındaki yolda bir patırtı duydum. Yolun basına
yaklastıgımda, kosan Ruh Emici'ler gördüm -"
"Kosan mı?" dedi Madam Bones sert bir sesle. "Ruh Emici'ler kosmaz, kayarcasına giderler."
"Ben de öyle demek istemistim zaten," dedi Mrs Figg
Page 70
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
191
hemen. Solgun yanakları kızarmıstı. "Kayarcasına giden Ruh Emici'ler gördüm, çıkarabildigim
kadarıyla iki çocuga dogru gidiyorlardı."
"Neye benziyorlardı?" dedi Madam Bones. Gözlerini öyle kısmıstı ki, tek gözlügünün çerçevesi
etinin içinde kaybolmustu.
"Sey, bir tanesi iriyarı, öbürüyse hayli sıskaydı -"
"Hayır, hayır," dedi Madam Bones sabırsızca. "Ruh Emici'ler... tarif et onları."
"Haa," dedi Mrs Figg, simdi kırmızılık boynuna kadar ilerlemisti. "Kocamandılar. Kocaman ve
pelerinli."
Harry karın boslugunda korkunç bir düsme hissi duydu. Mrs Figg ne derse desin, Harry'ye öyle
geliyordu ki, gördügü en fazla bir Ruh Emici resmiydi ve bir resim bu varlıkların aslında nasıl
seyler olduklarını ifade edemezdi: tüyler ürpertici bir sekilde, yerden birkaç santim yüksekte
süzülmelerini; çürümüs gibi kokmalarını; etraflarındaki havayı emerken çıkardıkları o korkunç
hırıltıyı...
ikinci sıradaki siyah posbıyıklı bodur büyücü, yanında oturan kıvır kıvır saçlı cadının kulagına
egilerek bir seyler fısıldadı. Cadı sırıttı ve basını evet anlamında salladı.
"Kocaman ve pelerinli," diye tekrar etti Madam Bones kayıtsızca, Fudge alay edercesine burnundan
hıh diye soluk verirken. "Anlıyorum. Baska bir sey var mı?"
"Evet," dedi Mrs Figg. "Onları hissettim. Etraf sogu-du, üstelik dikkatinizi çekerim, çok sıcak bir
yaz gecesiydi. Ve kendimi... sanki dünyadan bütün mutluluk gitmis gibi hissettim... ve... dehset
verici seyler hatırladım..."
192
Sesi titredi, sustu.
Madam Bones'un gözleri hafifçe açıldı. Harry onun kasının altında, tek gözlügün dayandıgı yerde
kırmızı bir iz gördü.
"Ruh Emici'ler ne yaptı?" diye sordu. Harry' nin içinde bir umut kabardı.
"Çocuklara saldırdılar," dedi Mrs Figg, simdi daha güçlü ve kendinden emin bir sesle. Kızarıklık da
yüzünden çekilmeye baslamıstı. "Biri yere düsmüstü. Digeriyse geri geri gidiyor, Ruh Emici'yi
püskürtmeye çalısıyordu. Harry' ydi o. ki kez denedi, ama sadece gümüsi bir buhar çıkarabildi.
Üçüncü denemesinde basardı ve yarattıgı Pat-ronus ilk Ruh Emici'yi kovaladı, sonra onun
tesvikiyle ikincisini de kuzeninden uzaklastırdı. ste... olanlar bunlar," diye sözlerini bitirdi Mrs
Figg, biraz titrek bir sesle.
Madam Bones hiç konusmadan Mrs Figg'e baktı. Fud-ge ise ona bakmıyor, kâgıtlarıyla oynuyordu.
Sonunda basını kaldırdı ve oldukça saldırgan bir tavırla, "Gördüklerin bunlar yani?" dedi.
"Olanlar bunlar," diye tekrar etti Mrs Figg.
"Pekâlâ," dedi Fudge. "Gidebilirsin."
Mrs Figg gözlerini korkuyla Fudge'dan Dumble-dore'a çevirdi, sonra da kalkıp ayaklarını sürüye
sürüye kapıya dogru yürüdü. Harry kapının onun arkasından kapanısını duydu.
"Pek ikna edici bir tanık degil," dedi Fudge azametle.
"Bilemiyorum," dedi Madam Bones, gür sesiyle. "Bir Emici saldırısının etkilerini gayet dogru tarif
etti. Ay-lca °rada olmasalar niye oradaydılar desin, bilmiyorum."
193
"Ama Ruh Emici'ler öylesine bir Muggle banliyösüne gidip tesadüfen bir büyücüyle mi
karsılasıyorlar yani?" dedi Fudge alayla. "Böyle bir seyin gerçeklesme ihtimali çok çok küçük
olmalı. Bagman bile böyle bir seye para -"
"Hiçbirimiz Ruh Emici'lerin tesadüfen orada oldugunu düsünmüyor sanırım," dedi Dumbledore tatlı
bir sesle.
Fudge'in sagında yüzü karanlıkta oturan cadı hafifçe kıpırdadı, digerleri donup kalmıstı.
"Bu da ne demek oluyor?" dedi Fudge buz gibi bir sesle.
"Bence birinin emriyle oraya gittiler, demek oluyor," dedi Dumbledore.
"Biri bir çift Ruh Emici'ye Little Whinging'de gezinme emri verse, elimizdeki kayıtlarda görünürdü
herhalde!" dedi Fudge, havlar gibi bir sesle.
Page 71
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Bugünlerde Ruh Emici'ler Sihir Bakanlıgı dısında birinden emir alıyorsa, görünmezdi," dedi
Dumbledore sakin sakin. "Sana bu konudaki görüslerimi anlatmıstım zaten, Cornelius."
"Evet, anlatmıstın," dedi Fudge sert bir sesle, "ve senin görüslerinin saçmalıktan baska bir sey
olduguna inanmam için hiçbir sebep yok, Dumbledore. Ruh Emici'ler yerlerinde, Azkaban'da
duruyor ve onlardan istedigimiz her seyi yapıyorlar."
"O halde," dedi Dumbledore usulca ama net bir sesle, "Bakanlık'tan birinin iki Agustos'ta bir çift
Ruh Emici'yi o j sokaga niye gönderdigini sormalıyız kendimize."
Bu sözleri izleyen mutlak sessizlikte, Fudge'in sagın-
194
daki cadı öne dogru egildi ve böylece Harry ilk kez görebildi.
Harry onu iri, solgun bir kurbagaya benzetti, di, genis, sarkık bir yüzü ve çok genis, gevsek bir
agzı di. Vernon Eniste gibi boyunsuzdu. ri ve yuvarlak gözlç. ri, yuvalarından fırlayacakmıs gibi
görünüyordu bir^2 Kısa ve kıvırcık saçının üstündeki küçük siyah kadife f^, yonk bile uzun,
yapıskan diliyle yakalayacagı iri bir sine&j getirdi Harry'nin aklına.
"Kürsü, Bakanlık Müstesarı Dolores Jane Umbridge'e söz hakkı tanıyor," dedi Fudge.
Cadı, küçük kız sesi gibi titrek ve tiz bir sesle kon^. sunca Harry sasırdı kaldı; vıraklamasını
bekliyordu.
"Sanırım sizi yanlıs anladım, Profesör Dumbledorç// dedi, kocaman yuvarlak gözlerine islemeyen
yapmacı^ bir gülümsemeyle. "Ne kadar aptalım. Ama sanki bir a^ için, Sihir Bakanlıgı'run bu
çocuga bir saldırı emri verdigj. ni ima ettiniz gibi geldi bana!"
Harry'nin tüylerini diken diken eden çın çın bir kal_ kaha attı. Birkaç Büyücesûra üyesi de onunla
birlikte güldü. çlerinden birinin bile neseli olmadıgı bundan asikâj-olamazdı.
"Eger Ruh Emici'lerin sadece Sihir Bakanlıgı'nda^ emir aldıgı dogruysa, bir hafta önce iki Ruh
Emici'nj^ Harry'ye ve kuzenine saldırdıgı da dogruysa, bunı^ mantıki sonucu, saldırı emrini
Bakanlık'tan birinin vermis olabilecegidir," dedi Dumbledore nazikçe. "Elbette sö?
konusu iki Ruh Emici Bakanlık'ın kontrolü dısında da ola, bilir-"
195
"Bakanlık'in kontrolü dısında Ruh Emici yok!" diye çıkıstı Fudge. Kıpkırmızı kesilmisti.
Dumbledore basını hafifçe egdi.
"O halde, hiç süphe yok ki Bakanlık Ruh Emici'lerin niye Azkaban'dan bu kadar uzaklastıgı ve niye
izinsiz saldırıda bulundugu hakkında kapsamlı bir sorusturma yapacaktır."
"Sihir Bakanlıgı'nın ne yapıp ne yapmayacagına karar vermek sana düsmez, Dumbledore!" diye
çıkıstı Fudge. Simdi suratı, Vernon Eniste'nin bile gurur duyacagı morumsu bir kırmızıya
dönmüstü.
"Tabii ki düsmez," dedi Dumbledore kibarca. "Bu meselenin sorusturmasız geçistirilmeyecegine
olan güvenimi ifade ediyordum, o kadar."
Madam Bones'a bir bakıs attı. Cadı da tek gözlügünü düzeltip hafif çatık kaslarla ona baktı.
"Herkese hatırlatırım ki, bu Ruh Emici'lerin davranısı -çocugun hayal gücünün ürünü degilseler
bile- bu durusmanın konusu degildir!" dedi Fudge. "Küçük Yasta Büyücülügün Makul Kısıtlanması
Kararnamesi'nin Harry Potter tarafından ihlalini incelemek için burada toplandık biz!"
"Elbette onun için toplandık," dedi Dumbledore, "ama Ruh Emici'lerin o sokakta olması, konuyla
yakından ilgili. Kararname'nin Yedinci Bent'i, olagandısı kosullarda Muggle'larm önünde sihre
basvurulabilecegini belirtiyor ve söz konusu olagandısı kosulların içinde, bir büyücünün ya da
cadının kendi hayatını ya da baska bir büyücünün, cadının ya da Muggle'ın hayatını tehdit eden
durumlar da -"
196
"Hiç nefesini tüketme, Yedinci Bent'e asinayız!" diye hırladı Fudge.
"Tabii ki asinasınız," dedi Dumbledore nezaketle. "O halde Harry'nin bu kosullarda Patronus
Büyüsü'nü kullanmasının bentte belirtilen olagandısı durumlar kategorisine girdigi konusunda
hemfikiriz, degil mi?"
"Ruh Emiciler gerçekten orada idiyseler, ki bundan süpheliyim."
"Bir görgü tanıgının agzından duydunuz," diye sözünü kesti Dumbledore. "Dogru söylediginden
Page 72
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
süphe ediyorsanız yeniden çagırın, bir kez daha sorgulayın. Eminim itiraz etmeyecektir."
"Ben - o - hiç -" diye bagırdı Fudge, önündeki kâgıtları karıstırarak. "O - bu meseleyi bugün
halletmek istiyorum, Dumbledore!"
"Ama tabii ki aksi takdirde ortaya ciddi bir adli hata çıkacaksa, bir tanıgı kaç kere dinleyecegine
aldırmazsın," dedi Dumbledore.
"Ciddi bir adli hataymıs, sen onu külahıma anlat!" dedi Fudge bögüre bögüre. "Zahmet edip de bu
çocugun okul dısında sihir kullanımını mazur göstermek için sıktıgı palavraların çetelesini tuttun
mu hiç, Dumbledore? Uç yıl önce yaptıgı Yükseltme Büyüsü'nü unuttun herhalde -"
"Onu ben yapmadım, ev cini yaptı!" dedi Harry.
"GÖRÜYOR MUSUN?" diye kükredi Fudge, abartılı hareketlerle Harry'nin bulundugu yönü isaret
ederek. "Ev ciniymis! Hem de bir Muggle evinde! Daha neler!"
Söz konusu ev cini su anda Hogwarts Okulu'nun
197
hizmetinde," dedi Dumbledore. "Arzu ederseniz kendisini hemen buraya çagırabilirim."
"Ben - yok - benim ev cinlerini dinleyecek vaktim yok! Ayrıca hepsi bu degil - halasını sisirmisti,
Tanrı askına!" diye bagırdı Fudge, yumrugunu yargıç sırasına indirip bir mürekkep sisesini
devirerek.
Fudge notlarının üzerinden mürekkebi silmeye ugrasırken, Dumbledore, "En iyi büyücülerin bile
bazen duygularına hâkim olamadıgını kabul ettiginden olsa gerek, sen de söz konusu olayda Harry
için suç duyurusunda bulunmadın," dedi kibar kibar.
"Daha okulda ne haltlar karıstırdıgından bahsetmedim bile!"
"Ama, Bakanlık Hogwarts ögrencilerini okuldaki kabahatlerinden dolayı cezalandırma yetkisine
sahip olmadıgından, Harry'nin oradaki davranısları bu durusmayla ilgili degil," dedi Dumbledore
her zamanki kibarlıgıyla, ama bu defa sözlerinde bir nebze sogukluk vardı.
"Bak bak!" dedi Fudge. "Demek okulda ne yaptıgı bize düsmez, ha? Öyle mi sanıyorsun?"
"Bakanlık Hogwarts ögrencilerini atma yetkisine sahip degil, Cornelius, bunu sana iki Agustos
gecesi de hatırlatmıstım," dedi Dumbledore. "Suçlamalar kanıtlanana dek asalara el koyma hakkı
da yok; iki Agustos gecesi sana bunu da hatırlatmıstım. Görünüse bakılırsa, yasaların
uygulanmasına yönelik takdire deger telasında, eminim ki istemeyerek, sen de birkaç yasayı
gözden kaçırmıssın."
"Yasalar degistirilebilir," dedi Fudge gaddar bir edayla.
198
"Tabii ki degistirilebilir/' dedi Dumbledore, basını hafifçe egerek. "Senin birçok degisiklik yaptıgın
da apaçık görülüyor, Cornelius. Baksana, Büyücesûra'dan ayrılmamın istenisinden sonraki birkaç
hafta içinde, küçük yasta büyücülük gibi basit bir vakaya bakmak için tam bir suç davası
durusması yapmak âdetten olmus bile!"
Yukarıdaki büyücülerden birkaçı oturdukları yerde huzursuz huzursuz kıpırdandılar. Fudge'ın yüzü
artık kahverengiye çalan mor bir renk almıstı. Ancak sag tarafındaki kurbagaya benzeyen cadı,
Dumbledore'a hayli ifadesiz gözlerle bakıyordu sadece.
"Bildigim kadarıyla," diye devam etti Dumbledore, "bu mahkemenin görevinin Harry'yi simdiye
kadar yaptıgı her küçük büyü için cezalandırmak oldugunu söyleyen bir yasa yok henüz. Belli bir
ihlalle suçlandı ve savunmasını sundu. Simdi onun da, benim de elimizden gelen tek sey, sizin
kararınızı beklemek."
Dumbledore yeniden parmak uçlarını bitistirdi, baska bir sey söylemedi. Fudge ona ates saçan
gözlerle baktı, çok öfkelendigi belliydi. Harry, içini rahatlatır umuduyla göz ucuyla Dumbledore'a
baktı; Dumbledore'un Büyüce-sûra'ya, artık karar verme vaktinin geldigini ima etmekle dogru bir
is yapıp yapmadıgından hiç de emin degildi. Ancak Dumbledore bir kez daha, Harry'nin onun
dikkatini çekme çabalarından habersiz görünüyordu. Yukarıdaki sıralara bakmaya devam etti.
Büyücesûra üyeleri telasla nsır fısır konusmaya baslamıslardı.
Page 73
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Harry gözlerini ayaklarına indirdi. Sisip inanılmaz bir büyüklüge erismis gibi görünen kalbi,
kaburgalarının al-
199
tında güm güm atıyordu. Durusmanın bundan uzun sürecegini sanmıstı. yi bir izlenim
bıraktıgından da hiç emin degildi. Pek bir sey söylememisti. Ruh Emici'leri daha ayrıntılı açıklaması
gerekirdi. Nasıl düstügünü, hem onun, hem de Dudley'nin nasıl öpülmenin esiginden
döndüklerini...
ki defa basını kaldırıp Fudge'a baktı ve konusmak üzere agzını açtı. Ama sismis kalbi artık hava
kanallarını sıkıstırıyordu ve iki defasında da tek yaptıgı sey, derin bir nefes alıp bakıslarını yeniden
ayakkabılarına çevirmek oldu.
Derken fısıldasma sona erdi. Harry basını kaldırıp yargıçlara bakmak istiyordu, ama bagcıklarım
incelemeye devam etmenin çok daha kolay olduguna karar verdi.
"Sanıgın bütün suçlamalardan beraatı lehinde oy kullananlar?" dedi Madam Bones'un gür sesi.
Harry sertçe basını kaldırdı. Havada birtakım eller vardı, birçok el... yarıdan fazla! Nefes nefese
saymaya basladı, ama saymayı bitiremeden, Madam Bones konustu: "Mahkûmiyet lehinde oy
kullananlar?"
Fudge elini kaldırdı; ve onunla birlikte, sagındaki cadı ve ikinci sıradaki posbıyıklı büyücüyle
yanındaki kıvır kıvır saçlı cadı da dahil olmak üzere, altı kisi daha el kaldırdı.
Fudge, bogazına bir sey takılmıs gibi bir yüz ifadesiyle, dönüp hepsine baktı, sonra da elini indirdi.
Derin derin iki nefes aldı ve bastırılmıs öfkeden çatal çatal çıkan bir sesle konustu: "Pekâlâ,
pekâlâ... bütün suçlamalardan beraat etmistir."
200
"Harika," dedi Dumbledore canlılıkla. Ayaga fırladı ve asasını çekip iki kreton koltugu yok etti. "Eh,
gitmem lazım artık. Hepinize iyi günler dilerim."
Ve Harry'ye bir kez bile bakmaksızın, hızla zindandan çıktı.
! «J
«O
201
DOKUZUNCU BÖLÜM
Mrs YJeasley'nin Hıçkırıkları
Dumbledore'un aniden ayrılması Harry'yi çok sasırttı. Zincirli koltukta öylece oturup, geçirdigi sok
ve içinde kabaran rahatlama duygusuyla bogustu. Büyücesûra üyeleri kalkmaya baslamıslardı;
konusuyor, kâgıtlarını topluyor-lardı. Harry de ayaga kalktı. Kimse ona en ufak bir ilgi göstermiyor
gibiydi - Fudge'ın sagında oturan ve simdi gözlerini Dumbledore yerine ona dikmis olan,
kurbagaya benzer cadı hariç. Harry onu görmezden geldi, gidip gidemeyecegini sormak için
Fudge'la ya da Madam Bones'la göz göze gelmeye çalısıyordu, oysa Fudge Harry'yi fark
etmemekte kararlı gibiydi, Madam Bones da çantasıyla mesguldü. Bu durumda Harry çıkısa dogru
birkaç tereddütlü adım attı ve kimse onu çagırmayınca da hızlı hızlı yürümeye koyuldu.
Son birkaç adımlık mesafeyi kosarak geçti, kapıyı hızla çekip açtı. Solgun yüzünde kaygılı bir
ifadeyle oracıkta bekleyen Mr Weasley'ye çarpıyordu az daha.
"Dumbledore bir sey söylemedi -"
"Aklandım," dedi Harry, kapıyı ardından çekerek, "bütün suçlamalardan!"
202
Agzı kulaklarına varan Mr Weasley, Harry'yi omuzlarından yakaladı.
"Harry, bu harika bir sey! Eh, tabii seni suçlu bulamazlardı, bu kanıtlarla mümkün degildi, yine de
itiraf edeyim ki -"
Ama Mr VVeasley lafını bitiremedi, çünkü mahkeme salonunun kapısı bir kez daha açılmıstı.
Büyücesûra üyeleri sırayla dısarı çıkıyorlardı.
Page 74
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Merlin'in sakalı!" diye bagırdı Mr VVeasley saskınlıkla, geçebilsinler diye Harry'yi kenara çekerek.
"Seni bütün mahkeme heyeti mi yargıladı?"
"Sanırım," dedi Harry usulca.
Büyücülerden bir iki tanesi geçerken Harry'ye basıyla selam verdi, aralarında Madam Bones'un da
bulundugu az sayıda kisi Mr VVeasley'ye, "Günaydın, Arthur," dedi ama, çogu gözlerini kaçırdı.
Cornelius Fudge ile kurbagaya benzeyen cadı, mahzenden son çıkanlar arasındaydı. Fudge, Mr
VVeasley ile Harry duvarın bir parçasıymıslar gibi davrandı, ama cadı geçerken Harry'ye bir kez
daha, sanki tartıyormus gibi baktı. Yanlarından en son geçen kisi Percy'ydi. Fudge gibi o da
babasıyla Harry'yi tamamen görmezden geldi; elinde koca bir parsömen tomarı ve avuç dolusu
yedek tüy kalemle, sırtı dimdik ve burnu havada, yanlarından geçti gitti. Mr VVeasley'nin agzı
kasılır gibi oldu, ama bunun dısında üçüncü oglunu gördügüne dair hiçbir isaret vermedi.
Percy'nin topukları Dokuzuncu Kafa giden merdivenlerde kaybolurken, Mr VVeasley Harry'ye
yanına gelmesini isaret etti ve, "Seni dosdogru geri götürecegim ki
203
digerlerine iyi haberi veresin," dedi. "Bethnal Green'deki o tuvalete giderken seni bırakırım. Gel
haydi..."
"Peki, tuvalet konusunda ne yapmanız gerekiyor?" diye sordu Harry, sırıtarak. Birden her sey
eskisinden bes kat daha komik bir hal almıstı. Nihayet olanları algılamaya baslamıstı: Aklanmıstı,
Hogıvarts'a dönüyordu.
Merdivenleri çıkarlarken, Mr Weasley, "Haa, camı ugursuzluk büyüsüne karsı basit bir bozma
büyüsü gere kiyor sadece," dedi. "Ama önemli olan hasarı onarmal degil, yakıp yıkmanın ardındaki
tavır, Harry. Muggle'lar taciz etmek kimi büyücüye komik gelebilir, ama aslında çok daha
derindeki, çok daha çirkin bir seyin ifadesi. Ben kendi payıma -"
Mr VVeasley cümlesini yarıda kesti. Tam da dokuzuncu katın koridoruna gelmislerdi, Cornelius
Fudge biraz ötede duruyordu; düz sarı saçlı, sivri ve solgun yüzlü, uzun boylu bir adamla alçak
sesle konusuyordu.
ikinci adam onların ayak sesine döndü. O da lafını yarıda kesmisti. Soguk gri gözlerini kısıp
Harry'nin yüzüne dikti.
"Bak sen..." dedi Lucius Malfoy sakin sakin. "Patro-nus Potter."
Harry, sert bir seye çarpmıs gibi solugunun kesildigini hissetti. O soguk gri gözleri en son bir Ölüm
Yiyen'in ku-kuletasındaki deliklerin ardında görmüstü; adamın sesini de Lord Voldemort karanlık
bir mezarlıkta kendisine iskence ettigi sırada duymustu, adam onunla alay etmisti. Harry, Lucius
Malfoy'un onun yüzüne bakma cüreti gösterdigine inanamıyordu; onun burada, Sihir Bakanlıgı'nda
204
olduguna, ya da Harry daha birkaç hafta önce Cornelius Fudge'a Malfoy'un bir Ölüm Yiyen
oldugunu söylemisken, Fudge'm onunla konustuguna inanamıyordu.
Mr Malfoy, heceleri uzata uzata, "Bakan bana nasıl paçayı kurtardıgından söz ediyordu, Potter,"
dedi. "Sıkısık durumlardan sürekli sıyrılman hayli sasırtıcı... hatta, yılandan farksız."
Mr VVeasley uyarmak için Harry'nin omzunu kavradı.
"Evet," dedi Harry, "evet, kaçma isinde ustayım."
Lucius Malfoy bakıslarını Mr VVeasley'nin yüzüne dikti.
"Ve Arthur VVeasley! Burada ne yapıyorsun, Arthur?"
Mr VVeasley, "Burada çalısıyorum," diye lafı kısa kesti.
"Burada degil ama, ha?" dedi Mr Malfoy, kaslarını kaldırıp Mr VVeasley'nin omzunun üstünden
kapıya bakarak. "Ben seni ikinci katta çalısıyor sanıyordum... Muggle esyalarını gizlice eve götürüp
büyülemekle ilgili bir seyler yapmıyor muydun sen?"
Mr VVeasley, "Hayır," diye cevabı yapıstırdı. Parmakları Harry'nin omzunu delecekti neredeyse.
Harry, "Siz burada ne yapıyorsunuz, peki?" diye sordu Lucius Malfoy'a.
Malfoy, "Benimle Bakan arasındaki özel konuların seni ilgilendirecegini sanmıyorum, Potter," dedi,
cüppesinin önünü düzelterek. Harry, bir cep dolusu altınınkine benzer bir sıkırtı duydu. "Hadi ama,
sırf Dumbledore'un göz-bebegisin diye bizlerin de seni aynı sekilde sımartmamızı bekleyemezsin...
büronuza gidelim mi artık, Bakanım?"
Page 75
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|