361-390
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
963
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kavga ve Uçus
Hermione'nin planının ne oldugu konusunda Harry'-nin en ufak fikri yoktu, hatta bir planı olup
olmadıgı konusunda da. Umbridge'in odasının dısındaki koridorda ilerlerlerken, onun bir adım
arkasından yürüyordu, nereye gittiklerini bilmiyormus gibi görünmesinin çok süphe uyandırıcı
olacagının farkındaydı. Hermione'yle konusmaya cesaret edemiyordu; arkalarından gelen
Umbridge'le aralarında o kadar az mesafe vardı ki, onun düzensiz nefesini duyabiliyordu.
Hermione onları merdivenlerden asagı, Giris Salonu'na götürdü. Büyük Salon'un çift kanatlı
kapısından, konusma sesleri ve çatal bıçaklarla tabakların sıngırtısı yankılanıyordu - bes altı metre
ötede, yemeklerinin tadını çıkaran, sınavların bitisini kutlayan ve dünyada hiçbir tasası olmayan
insanların oldugu fikri Harry'ye inanılmaz geliyordu...
Hermione dogruca mese kapıdan dısarı adım attı ve tas basamaklardan inip yumusak aksam
havasına çıktı. Günes, Yasak Orman'daki agaçların üzerine dogru iniyor-
964
du artık. Hermione çimenlikte kararlı adımlarla yürürken -Umbridge de ona yetismek için hafiften
kosuyordu- üçünün uzayan gölgeleri, arkalarındaki çimin üzerinde pelerin gibi dalgalanıyordu.
"Hagrid'in kulübesinde saklı, degil mi?" dedi Umbridge hevesle, Harry'nin kulagına.
"Tabii ki hayır," dedi Hermione, zehir damlayan bir sesle. "Yoksa Hagrid yanlıslıkla çalıstırabilirdi."
"Evet," dedi Umbridge, heyecanı giderek katlanıyor-mus gibi görünüyordu. "Evet, çalıstırırdı tabii,
koca melez angut."
Güldü. Harry hızla dönüp onun gırtlagına yapısmak için dayanılmaz bir arzu duydu, ama kendine
hâkim oldu. Ilık aksam havasında yara izi zonkluyordu, ama henüz akkor gibi yanmıyordu,
Voldemort öldürmeye kalksa öyle olacagını biliyordu.
Hermione Orman'a dogru yürümeye devam ederken, Umbridge, "Ee... nerede o zaman?" diye
sordu, sesinde hafif bir süpheyle.
"Orada tabii," dedi Hermione, karanlık agaçları göstererek. "Ögrencilerin kazara bulamayacakları
bir yerde olmalıydı, degil mi?"
"Elbette," dedi Umbridge, ama simdi sesinde hafif bir kaygı vardı. "Elbette... iyi o zaman... ikiniz
önümden yürümeye devam edin."
"Önden biz gidiyorsak, asanızı alabilir miyiz?" diye sordu Harry.
"Hayır, hiç sanmıyorum, Mr Potter," dedi Umbridge tatlı tatlı, asasıyla Harry'nin sırtını dürterek.
"Korkarım ki
965
Bakanlık benim hayatıma sizinkinden daha fazla deger veriyor."
lk agaçların serin gölgesine ulastıklarında, Harry Hermione'yle göz göze gelmeye çalıstı; Orman'a
asasız girmek, bu aksam o ana kadar yaptıkları her seyden daha büyük bir pervasızlıkmıs gibi
görünüyordu gözüne. Ancak Hermione, Umbridge'e küçümseyici bir bakıs atmakla yetindi ve
dogruca agaçların arasına daldı. Öyle bir hızla ilerliyordu ki, Umbridge kısa bacaklarıyla ona
yetismekte zorlanıyordu.
"Çok içerilerde mi?" diye sordu Umbridge, cüppesi bir çalıya takılıp yırtıldıgında.
"A evet," dedi Hermione, "evet, çok iyi saklanmıs durumda."
Harry'nin kuskuları iyice derinlesti. Hermione, Grawp'u ziyaret ettiklerinde izledikleri yoldan degil,
üç yıl önce Harry'nin canavar Aragog'un inine ulasmak için izledigi yoldan gidiyordu. O olay
sırasında Hermione onunla gelmemisti; sonunda nereye varacaklarını bildigini hiç sanmıyordu.
"Ee - dogru yoldan gittigimize emin misin?" diye sordu ona imalı imalı.
"A evet," dedi Hermione kararlı bir sekilde. Harry onun, çalı çırpının üzerinden yürürken
gereginden fazla ses çıkardıgını düsündü. Arkalarında Umbridge, yerdeki bir fidana takılıp düstü.
kisi de kalkmasına yardım etmedi; Hermione hiçbir sey olmamıs gibi yürümeye devam etti ve
Page 361
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
omzunun üstünden yüksek sesle, "Biraz daha ileride!" diye seslendi.
966
"Hermione, sessiz ol biraz," diye fısıldadı Harry, aceleyle yanma giderek. "Burada sesimizi neyin
duyacagı belli olmaz -"
"Duyulmayı istiyorum zaten," diye cevap verdi Hermione alçak sesle, Umbridge gürültülü bir
sekilde arkalarından kosarken. "Görürsün..."
Harry'ye epey uzun görünen bir süre boyunca yürümeye devam ettiler. Yine Orman'm öyle
derinlerine girmislerdi ki, sık agaçların olusturdugu örtü bütün ısıgı kesiyordu. Harry, Orman'da
daha önce de hissettigi bir duyguya kapıldı, sanki görülmeyen gözler tarafından izleniyordu.
"Ne kadar kaldı?" diye sordu Umbridge öfkeyle, Harry'nin arkasından.
"Çok degil!" diye bagırdı Hermione, los ve nemli bir açıklıga vardıklarında. "Birazcık daha -"
Bir ok havayı yararak uçtu ve tam basının üstündeki agaca tehditkâr, tok bir sesle saplandı.
Ortalık birden toynak sesleriyle dolmustu; Harry, Orman zemininin sarsıldıgını hissedebiliyordu;
Umbridge bir çıglık koyverip onu kalkan gibi önüne itti -
Harry kendini ondan kurtarıp arkasına döndü. Elli kadar at-adam dört bir yandan beliriyordu. Hazır
tuttukları, ok takılmıs yaylarını Harry, Hermione ve Umbridge'e dogrultmuslardı. Üçü yavas yavas
açıklıgın ortasına dogru gerilediler, Umbridge'in agzından dehset dolu, tuhaf minik iniltiler
çıkıyordu. Harry göz ucuyla Hermione'ye baktı. Hermione'nin yüzünde muzaffer bir gülümseme
vardı.
967
"Kimsin?" dedi bir ses.
Harry soluna baktı. Magorian adlı, kestane rengi bedenli at-adam çemberin içinden onlara dogru
yürüyordu; ötekiler gibi o da yayım çekmisti. Harry'nin sagında, Umbridge hâlâ inildiyor, at-adama
dogrulttugu asası fena halde titriyordu.
"Sana kim oldugunu sordum, insan," dedi Magorian kaba bir sesle.
"Ben Dolores Umbridge'im!" dedi Umbridge, tiz, dehset dolu bir sesle. "Sihir Bakanlıgı Müstesarı,
Hogwarts Müdiresi ve Yüksek Müfettisi!"
"Sihir Bakanlıgı'ndan mısın?" dedi Magorian, onları çevreleyen çemberdeki at-adamların çogu
huzursuzca kıpırdandı.
"Dogru!" dedi Umbridge, daha da tiz bir sesle, "o yüzden çok dikkatli olun! Sihirli Yaratıkların
Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi'nin koydugu yasalar geregi, sizin gibi melezlerin bir insana
saldırması -"
"Bize ne dedin sen?" diye bagırdı vahsi görünümlü siyah bir at-adam. Harry onu hemen tanıdı:
Bane'di bu. Etraflarından epey kızgın mırıltılar yükseldi, yaylar gerildi.
"Onlara öyle deme!" dedi Hermione hiddetle, ama Umbridge onu duymusa benzemiyordu. Titreyen
asasını hâlâ Magorian'a dogru tutarak devam etti: "Yasanın On Besinci Maddesi'nin 'B' fıkrası
açıkça diyor ki, 'insana yakın zekâya sahip oldugu varsayılan ve bu yüzden de kendi eylemlerinden
sorumlu kabul edilen bir sihirli hayvan tarafından yapılan herhangi bir saldırı -"
"nsana yakın zekâ mı?" diye tekrarladı Magorian,
968
Bane ve digerleri öfkeyle kükreyip yeri eselerlerken. "Bu bize büyük bir hakaret, insan! Bizim
zekâmız, çok sükür, sizinkinden çok ileri."
Harry ve Hermione'nin Orman'a geçen gelislerinde gördükleri sert yüzlü kır at-adam,
"Orman'ımızda ne yapıyorsun?" diye bögürdü. "Niye buradasın?"
"Orman'ınız mı?" dedi Umbridge. Simdi sadece korkuyla degil, öfkeyle de titriyor gibiydi. "Size
hatırlatırım ki, burada yasayabilmenizin tek sebebi, Sihir Bakanlıgı'nın size bazı toprakları -"
Bir ok, basının o kadar yakınından vınladı ki, fare rengi saçının içinden geçti: Umbridge kulak
tırmalayıcı bir çıglık atıp ellerini basına götürdü. Bazı at-adamlar onaylayan seslerle bagırıp
çagırıyor, bazılarıysa kulak tırmalayıcı seslerle gülüyordu. Kisnemeyle karısık çılgın kahkahalarının
los açıklıkta yankılanısı ve yeri eseleyen toynaklarının görüntüsü, son derece ürkütücüydü.
"Simdi kimin Ormanı, insan?" diye bögürdü Bane.
"Pis melezler!" diye bagırdı Umbridge, elleriyle hâlâ basını sıkı sıkı tutarak. "Canavarlar!
Page 362
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Denetimsiz hayvanlar!"
"Sus!" diye bagırdı Hermione, ama çok geçti artık: Umbridge asasını Magorian'a dogrultup,
"Incarcerous!" diye bagırdı.
Havadan kalın yılanlara benzeyen ipler fırlayıp at-adamın gövdesine dolandı, kollarını kıstırdı:
Magorian öfkeyle haykırdı ve saha kalkıp, kurtulmak için debelendi. Öbür at-adamlar hızla ileri
atıldılar.
Harry, Hermione'yi yakaladıgı gibi yere indirdi; yerde
969
yüzüstü yatarken ve etrafında toynaklar gümbürderken bir an dehsete kapıldı, ama öfkeyle
bögüren, çıglık atan at-adamların kimi üstlerinden atlıyor, kimi etraflarından dolasıyordu.
"Yooooo!" diye tiz bir feryat kopardıgını duydu Umb-ridge'in. "Yoooooo... Ben Müstesar7im... beni
böyle - Bırakın beni, hayvanlar... yooooo!"
Harry kırmızı bir ısık parlaması gördü ve onun at-adamlardan birini Sersemletmeye çalıstıgını
anladı; sonra Umbridge ciyak ciyak bir çıglık attı. Basını birkaç santim kaldıran Harry, Umbridge'in
Bane tarafından arkadan yakalanıp havaya kaldırıldıgını gördü, dehset içinde debelenip
haykırıyordu. Asası elinden yere düstü, Harry'nin yüregi heyecanla hop etti. Bir alabilse -
Ama tam elini uzatırken, bir at-adam toynagı asanın üzerine indi ve onu ortadan ikiye ayırdı.
"Simdi!" diye kükredi bir ses Harry'nin kulagında. Ansızın kalın, kıllı bir kol onu yakalayıp ayaga
kaldırdı. Hermione de ayaga kaldırılmıstı. Harry hızla ilerleyen at-adamların çok-renkli sırtlarının
ve baslarının üzerinden, Umbridge'in Bane tarafından sık agaçlıgın içine dogru götürüldügünü
gördü. Durmaksızın çıglık atıyordu, ama sesi gittikçe uzaklastı ve sonunda, etraflarındaki
toynakların tepinmelerinden duyulamaz hale geldi.
"Ya bunlar?" dedi Hermione'yi tutan sert yüzlü, kır at-adam.
"Yavru onlar," dedi hüzünlü bir ses yavasça, Harr/nin arkasından. "Taylara saldırmayız biz."
"Onu buraya onlar getirdi, Ronan," diye karsılık verdi
970
Harry'yi sıkı sıkı tutan at-adam. "Ayrıca çok da yavru degiller... bu, erkeklige yaklasıyor."
Harry'yi cüppesinin ensesinden salladı.
"Lütfen," dedi Hermione nefes nefese, "lütfen bize saldırmayın, biz onun gibi düsünmüyoruz, Sihir
Bakanlıgı çalısanı degiliz biz! Buraya, onu bizden uzaklastırırsınız umuduyla geldik sadece."
Harry, Hermione'yi tutan kır at-adamın yüzündeki ifadeden, bunu söylemenin büyük bir hata
oldugunu hemen anladı. Kır at-adam arka ayaklarıyla hiddetle yeri eseledi, basını arkaya attı ve,
"Görüyor musun, Ronan?" diye bögürdü. "Simdiden türlerinin kibrine sahipler! Demek sizin pis
islerinizi yapacaktık, öyle mi, insan kız? Hizmetkârlıgınızı yapacak, itaatkâr köpekler gibi
düsmanlarınızı uzaklastıracaktık, öyle mi?"
"Hayır!" dedi Hermione, dehsetten tizlesmis bir sesle. "Lütfen - onu kastetmedim! Sadece bize -
yardım edersiniz diye umdum -"
Ama battıkça batıyor gibiydi.
"nsanlara yardım etmeyiz biz!" diye hırladı Harry'yi tutan at-adam. Onu biraz daha sıkı kavrayıp
hafifçe saha kalkmıs, Harry'nin ayakları bir an yerden kesilmisti. "Biz ayrı bir türüz ve bundan
gurur duyuyoruz. Buradan gidip de, istediginizi yaptıgımızı söyleyerek böbürlenmenize izin
vermeyiz!"
"Öyle bir sey söylemeyecegiz!" diye bagırdı Harry. "Yaptıklarınızı biz istedik diye yapmadıgınızı
biliyoruz -"
Ama kimse onu dinlemiyor gibiydi.
Kalabalıgın arkasındaki sakallı bir at-adam bagırdı:
971
"Buraya davetsiz geldiler, sonuçlarına katlansınlar!"
Bu sözlerin üzerine, öbür at-adamlar onaylarcasına gürledi. Boz bir at-adam, "Kadınla aynı kaderi
paylassınlar!" diye bagırdı.
"Masumları incitmediginizi söylemistiniz!" diye bagırdı Hermione, simdi gözünden sahici yaslar
akıyordu. "Size zarar verecek hiçbir sey yapmadık, asaya ya da tehdide basvurmadık, sadece
Page 363
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
okula dönmek istiyoruz, lütfen bırakın dönelim -"
"Biz hain Firenze gibi degiliz, insan kız!" diye bagırdı kır at-adam, kisnemeler ortalıgı inleterek
dediklerini onayladı. "Belki, konusan güzel atlar oldugumuzu sandın, ha? Biz kadim bir halkız,
büyücü isgallerine ve hakaretlerine göz yummayız! Yasalarınızı tanımıyoruz, üstünlügünüzü kabul
etmiyoruz, biz -"
Ama devamını duyamadılar, çünkü tam o anda açıklıgın kenarında öyle bir gümbürtü koptu ki,
hepsi, Harry, Hermione ve açıklıgı dolduran elli kadar at-adam, dönü]: etraflarına baktılar.
Harry'nin at-adamı onu bırakıp ellerini çabucak yayma ve okluguna götürürken, Harry yere düstü.
Hermione de yere bırakılmıstı. Tam Harry onur yanına kosarken, iki kalın agaç gövdesi tekinsiz bir
sekilde iki yana dogru açıldı ve aralarından dev Gravvp'uı muazzam bedeni göründü.
Deve yakın at-adamlar öbürlerinin yanına kadar geriledi; açıklıgın her karısı yaylarla ve atılmayı
bekleyen oklarla kaynıyordu simdi. Yayların hepsi, dallardan olusar tavanın birazcık altındaki
kocaman grimsi yüze dogrultul-mustu. Grawp yamuk agzını aptal aptal açmıstı; los ısıkte
972
onun tuglamsı sarı dislerinin parıldadıgını görebiliyorlardı; sönük, çamur rengi gözleri, ayaklarının
dibindeki yaratıklara bakarken kısıldı. ki ayak bilegine de, kopartılmıs ip parçalan baglıydı.
Agzını daha da açtı.
"Hagır."
Harry "hagır"m ne anlama geldigini ya da hangi dilde oldugunu bilmiyordu, pek umrunda da
degildi; gözlerini Grawp'un insan boyundaki ayaklarından ayırmıyordu. Hermione koluna sıkı sıkı
yapıstı; at-adamlar sessiz-lesmis, gözlerini deve dikmislerdi. Dev, sanki düsürdügü bir seyi
arıyormus gibi hepsine tek tek bakarken, kocaman yuvarlak bası bir o yana bir bu yana
sallanıyordu.
"Hagır!" dedi yine, daha ısrarcı bir sesle.
"Git buradan, dev!" diye seslendi Magorian. "Aramızda istenmiyorsun!"
Bu sözler Grawp'u herhangi bir sekilde etkilemise benzemiyordu. Öne dogru biraz egildi
(at-adamların yay tutan kolları gerginlesti) ve bögürdü: "HAGIR!"
At-adamların bazıları endiselenmise benziyordu simdi. Ama Hermione hızla nefesini tuttu.
"Harry!" diye fısıldadı. "Galiba 'Hagrid' demeye çalısıyor!"
Tam o anda Grawp onları, at-adam denizindeki iki insanı gördü. Basını bir yarım metre kadar daha
indirip onlara dikkatle baktı. Harry, Hermione'nin tir tir titredigini hissedebiliyordu. Grawp agzını
yine ardına kadar açıp, derinden gelen bir sesle, "Hermi," dedi.
"Aman Tanrım," dedi Hermione, Harry'nin kolunu
973
uyusmasına neden olacak kadar sıkarak, bayıldı bayılacak bir halde, "ha-hatırladı!"
"HERM!" diye kükredi Grawp. "HAGIR NERE?"
"Bilmiyorum!" diye ciyakladı Hermione, dehsetle. "Özür dilerim, Grawp, bilmiyorum!"
"GRAWP HAGIR STYO!"
Devin muazzam ellerinden biri asagı dogru uzandı. Hermione gerçekten çıglıgı bastı, geri geri
birkaç adım kostu ve takılıp düstü. Asası olmayan Harry yumruk atmaya, tekme savurmaya,
ısırmaya ve baska ne gerekirse yapmaya hazırlanırken, onlara dogru uzanan el, kar beyazı bir
at-adama çarpıp yere devirdi.
At-adamlarm bekledigi de buydu - Grawp'un uzanan parmaklan Harry'den yarım metre ötedeyken,
elli ok havayı yararak deve dogru uçtu, onun yüzüne igne igne saplandı. Acıyla ve öfkeyle uluyan
dev, dogrulup kocaman elleriyle yüzünü ovarak okların saplarını kırarken, uçlarının daha da derine
saplanmasına neden oldu.
Bögürerek muazzam ayaklarıyla yeri dövdü ve at-adamlar önünden telasla kaçıstılar; Grawp'tan
akan çakıl tası iriligindeki kan damlaları, Hermione'yi ayaga kaldırmakta olan Harry'nin üstüne
yagdı. kisi son hızla, agaçların sagladıgı korunaga dogru kostular. Oraya vardıklarında dönüp
arkalarına baktılar; Grawp, yüzünden asagı kan akarken at-adamları körlemesine kapmaya
çalısıyordu; at-adamlar ise kargasa içinde geri çekiliyor, açıklıgın öteki tarafındaki agaçların
Page 364
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
arasından dörtnala uzaklasıyorlardı. Harry ve Hermione, Grawp'un bir kez daha öfkeyle kükre-yip
yine agaçları ezerek arkalarından fırlayısını izledi.
974
"Ay, hayır," dedi Hermione, öyle kötü titriyordu ki dizlerinin bagı çözüldü. "Ay, korkunçtu. Hepsini
öldürebilir."
"Ben o kadar kaygılanmıyorum açıkçası," dedi Harry hasin bir sesle.
Dörtnala kosan at-adamlarm ve tökezleye tökezleye arkalarından giden devin sesleri giderek
uzaklastı. Harry sesleri dinlerken, yara izi yeniden fena halde zonkladı ve içinde bir dehset dalgası
kabardı.
O kadar çok vakit kaybetmislerdi ki - simdi Sirius'u kurtarmaktan, Harry imgeyi gördügünde
oldugundan daha da uzaklardı. Harry asasını kaybetmekle kalmamıs, bir de her tür ulasım
olanagından uzakta, Yasak Orman'da kısılı kalmıslardı.
"yi plan," diye çıkıstı Hermione'ye, öfkesinin birazını olsun çıkarabilmek için. "Cidden çok iyi plan.
Simdi ne yapıyoruz?"
"Satoya dönmemiz gerekiyor," dedi Hermione halsizce.
"Biz oraya gidene kadar Sirius ölür büyük ihtimalle!" dedi Harry, sinirle yakındaki bir agacı
tekmeleyerek. Yukarıdan, konusmaya benzer tiz bir ses geldi ve basını kaldırıp baktıgında, kızgın
bir Kabuluk'un küçük birer dala benzeyen uzun parmaklarını ona dogru çıtlattıgını gördü.
"Eh, asalarımız olmadan hiçbir sey yapamayız," dedi Hermione ümitsiz bir halde. Zar zor ayaga
kalktı. "Neyse, Harry, ta Londra'ya nasıl gitmeyi düsünüyordun ki zaten?"
"Evet, biz de onu merak ediyorduk," dedi tamdık bir ses, Hermione'nin arkasından.
975
Harry ve Hermione içgüdüsel olarak birlikte hareket edip agaçların arasına dogru baktılar.
Agaçların içinden Ron çıktı, arkasından da aceleyle Ginny, Neville ve Luna geldiler. Hepsi biraz
hırpalanmıs görünüyordu - Ginny'nin yanagında çok sayıda uzun çizik, Neville'in sag gözünün
üzerinde iri bir mor sislik vardı; Ron'un dudagı öncekinden de kötü kanıyordu -ama hepsi de
hallerinden gayet memnun görünüyorlardı.
"Ee," dedi Ron, alçak bir dalı önünden çekip Harry'nin asasını uzatarak, "fikri olan?"
"Nasıl kaçtınız?" diye sordu Harry hayretle. Ron'dan asasını aldı.
"ki Sersemletme, bir Silahsız Bırakma Büyüsü, Neville gerçekten güzel küçük bir Engelleme
Büyüsü çaktı," dedi Ron havalı havalı, Hermione'nin de asasını uzatarak. "Ama en iyimiz Ginny'ydi,
Malfoy'u hakladı - Yarasa Umacı Büyüsü - müthisti, bütün yüzü o kanat çırpan koca seylerle
kaplandı. Neyse, pencereden sizin Orman'a dogru gittiginizi gördük ve pesinizden geldik.
Umbridge'i ne yaptınız?"
"Kapıp götürdüler," dedi Harry. "Bir at-adam sürüsü."
"Sizi arkada mı bıraktılar yani?" diye sordu Ginny, afallamıs halde.
"Hayır, Grawp onları kovaladı," dedi Harry.
"Grawp kim?" diye sordu Luna ilgiyle.
"Hagrid'in küçük kardesi," dedi Ron hemen. "Neyse, bosver onu simdi. Harry, ateste ne gördün?
Kim-Oldugu-nu-Bilirsin-Sen Sirius'u yakalamıs mı, yoksa -?"
"Evet," dedi Harry, yara izi yine acı verici bir sekilde
976
battı, "ve Sirius'un hâlâ hayatta oldugundan eminim, ama nasıl oraya gidip de ona yardım
edecegiz, hiç bilemiyorum."
Hepsi sustu, bir hayli korkmus görünüyorlardı; önlerindeki sorun asılamaz gibiydi.
"Eh, biz de uçarız o zaman, degil mi?" dedi Luna, Harry'rün ondan duydugu en gerçekçi sesle.
"Pekâlâ," dedi Harry sinirle, ona dönerek. "Bir kere, 'biz' derken kendini de katıyorsan, o zaman
hiçbir sey yapmıyoruz. kincisi, süpürgesinin basında bir güvenlik ifritinin durmadıgı tek kisi Ron, o
yüzden -"
"Benim de süpürgem var!" dedi Ginny.
"Evet ama sen gemliyorsun!" dedi Ron kızgın kızgın.
Page 365
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Pardon ama, Sirius'a ne olacagına ben de senin kadar önem veriyorum!" dedi Ginny, çenesini
sıkarak; birden Fred ve George'la aralarındaki benzerlik çarpıcı bir hale gelmisti.
"Sen henüz çok -" diye lafa basladı Harry, ama Ginny hararetli hararetli, "Ben, Felsefe Tası için
Kim-Ol-dugunu-Bilirsin-Sen'le savastıgın zamankinden üç yas büyügüm, dahası Malfoy'un uçan
dev umacıların saldırısı altında Umbridge'in odasında kapalı kalması da benim sayemde -"
"Evet ama -"
"Hepimiz D.O/daydık," dedi Neville usulca. "Bütün amaç, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'le
savasmaktı, degil mi? Bu da gerçek bir seyler yapmamız için ilk sansımız -yoksa hepsi bir oyun
falan mıydı?"
"Hayır - tabii ki degildi -" dedi Harry sabırsızca.
977
"O zaman biz de gelmeliyiz," diye noktayı koydu Ne-ville. "Yardım etmek istiyoruz."
"Dogru," dedi Luna, mutlu mutlu gülümseyerek.
Harry, Ron'la göz göze geldi. Ron'un da onunla aynı seyi düsündügünü biliyordu: Sirius'u kurtarma
girisiminde kendisi, Ron ve Hermione'ye ek olarak D.O.'dan üye seçecek olsa, Ginny, Neville ya da
Luna'yı seçmezdi.
"Eh, fark etmez zaten," dedi Harry asabi asabi, "çünkü hâlâ oraya nasıl gidecegimizi bilmiyoruz -"
"O isi hallettik sanıyordum," dedi Luna çıldırtıcı bir sekilde. "Uçuyoruz!"
"Bak," dedi Ron, öfkesine zar zor hâkim olarak, "belki sen süpürgesiz de uçabiliyorsundur, ama
bizim kanadımız falan çıkmıyor öyle her -"
"Uçmanın süpürge dısında da yollan var," dedi Luna sükûnetle.
"Herhalde Hırıltılı Gürül müdür nedir, ona binip gidecegiz, ha?"
"Burusuk-Boynuzlu Hırgür uçamaz," dedi Luna vakur bir sesle, "ama onlar uçabilir, üstelik Hagrid
binicilerinin aradıgı yeri bulmada çok iyi olduklarını söylüyor."
Harry hızla döndü. ki agacın arasında, ürpertici bir sekilde ısıldayan beyaz gözleriyle iki Testral
durmus, her kelimesini anlıyormusçasına konusulanları dinliyordu.
"Evet!" diye fısıldadı Harry, onlara dogru giderek. Sü-rüngenimsi kafalarını salladılar, uzun kara
yeleleri uçustu. Harry hevesle elini uzatıp en yakınındakinin parlak boynunu oksadı; onların çirkin
oldugunu nasıl düsünebilmis-tiki?
978
"O manyak atımsı seyler mi?" dedi Ron tereddütle, Harry'nin oksadıgı Testral'in hafifçe solunda bir
yere dogru bakarak. "Hani su, birinin nalları diktigine tanık olmadıkça göremediklerin, ha?"
"Evet," dedi Harry.
"Kaç tane?"
"Sadece iki."
"Ama bize üç tane lazım," dedi Hermione. Hâlâ biraz sarsılmıs haldeydi, ama aynı zamanda da
kararlı görünüyordu.
"Dört, Hermione," dedi Ginny, kaslarını çatarak.
"Aslında, sanırım altı kisiyiz," dedi Luna sakin sakin, sayarak.
"Aptallasma, hepimiz gidemeyiz!" dedi Harry kızgın kızgın. "Bakın, siz üçünüz -" Neville, Ginny ve
Luna'yı isaret etti, "siz bu isin içinde degilsiniz, siz -"
Hep bir agızdan itiraz etmeye basladılar. Harry'nin yara izine yine bir acı saplandı, bu seferki daha
da siddetliydi. Kaybettikleri her an çok kıymetliydi; tartısacak vakti yoktu.
"Peki, tamam, sizin seçiminiz," dedi ters ters, "ama baska Testral bulamazsak hiçbiriniz -"
"Merak etme, baska Testral gelecek," dedi Ginny kendinden emin bir sekilde. O da Ron gibi, kısık
gözlerini yanlıs yöne dikmisti, belli ki atlara baktıgını sanıyordu.
"Nereden çıkarıyorsun bunu?"
"Çünkü, farkında degilsin belki, sen de Hermione de kan içindesiniz," dedi Ginny sakin sakin, "ve
biliyoruz ki
979
Hagrid, Testral'leri çig etle kendine çekiyor. Bu ikisi de o yüzden gelmis olmalı zaten."
O anda Harry cüppesinin hafifçe çekildigini hissetti ve dönüp baktıgında, en yakınındaki Testral'in,
Page 366
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Grawp'un kanıyla ıslanmıs olan kolunun yenini yaladıgını gördü.
"Peki o zaman," dedi, aklına parlak bir fikir gelmisti. "Ron ve ben bu ikisine binip önden gidecegiz,
Hermione sizinle kalıp baska Testral'leri de buraya çekebilir -"
"Arkada kalmıyorum!" dedi Hermione hiddetle.
"Gerek yok zaten," dedi Luna, gülümseyerek. "Bakın, baskaları da geliyor... ikiniz bayagı kokuyor
olmalısınız..."
Harry onun baktıgı tarafa döndü: En az altı yedi Test-ral, büyük derimsi kanatlarım hafifçe kapalı
tutarak, gözleri karanlıkta ısıldayarak agaçların arasından onlara dogru geliyordu. Artık Harry'nin
bir mazereti kalmamıstı.
"Tamam," dedi kızgın kızgın, "birer tane seçip binin o zaman."
980
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Esrar Dairesi
Harry elini en yakınındaki Testral'in yelesine sıkı sıkı doladı, oradaki bir kütüge ayagını koydu ve
atın ipek gibi sırtına acemice tırmandı. Testral itiraz etmedi, ama basını çevirdi ve, sivri disleri
görünerek, Harry'nin cüppesini istahla yalamaya devam etti.
Harry, kanat eklemlerinin arkasında dizlerini koyabilecegi, kendini daha güvende hissetmesini
saglayan bir yer oldugunu kesfetti. Dönüp digerlerine baktı. Neville yanındaki Testral'in üzerine
tırmanmıs, kısa bacagını atmaya çalısıyordu. Luna çoktan yerlesmisti bile, yanlamasına oturmus,
sanki bunu her gün yapıyormus gibi sakin sakin cüppesini düzeltiyordu. Ancak Ron, Hermione ve
Ginny, oldukları yerde duruyorlar, agızlan bir karıs açık, onlara bakıyorlardı.
"Ne?" dedi Harry.
"Nasıl binecegiz?" dedi Ron cılız bir sesle. "Onları göremiyoruz bile."
"Aa, kolay," dedi Luna, nazik bir sekilde Testral'inden inip Ron, Hermione ve Ginny'nin yanına
giderek. "Söyle gelin..."
981
Onları orada duran öbür Testral'lerin yanına götürdü ve tek tek hepsini bindirmeyi basardı. Her
birinin ellerini atın yelesine dolarken, üçü de son derece ürkek görünüyordu. Onlara sıkı sıkı
tutunmalarını söyleyip kendi atına döndü.
"Delilik bu," diye mırıldandı Ron, serbest elini atının boynunda yukarı asagı hareket ettirerek.
"Delilik... görebilseydim keske -"
"Dua et görünmez kalsın," dedi Harry, yüzünde karanlık bir ifadeyle. "Herkes hazır mı öyleyse?"
Hepsi basını evet anlamında salladı, Harry bes çift dizin cüppelerinin altında gerildigini gördü.
"Tamam..."
Testral'inin parlak siyah basının arkasına baktı ve yutkundu.
"Sihir Bakanlıgı, ziyaretçi girisi, Londra," dedi tereddütle. "Seyy... nereye gidecegini...
biliyorsan..."
Bir an Harry'nin Testral'i hiçbir sey yapmadı; sonra/ neredeyse Harry'nin düsmesine sebep olan
sert bir hareketle, iki yandaki kanatlar açıldı; at hafifçe egildi ve hemen ardından öyle hızla ve öyle
dikine yükseldi ki, Harry onun kemikli sagrısından asagı kaymamak için kollarıyla bacaklarını sıkı
sıkı dolamak zorunda kaldı. Agaçların en tepedeki dallarının arasından yukarı fırlayıp kan kırmızısı
bir günbatımına çıkarlarken, gözlerini yumdu ve yüzünü atın ipeksi yelesine gömdü.
Harry ömründe hiç bu kadar hızlı gittigini sanmıyordu: Testral kanatlarını neredeyse hiç
çırpmadan, satonun üzerinden ok gibi geçti; serinleyen hava Harry'nin yüzüne
982
çarpıyordu; gözlerini rüzgârdan korumak için kısarak etrafına baktı ve bes arkadasının arkasından
gelmekte oldugunu gördü. Onun hava akımından korunmak için hepsi Testral'inin boynuna elinden
geldigince yatmıstı.
Hogwarts arazisini geçmisler, Hogsmeade'i geride bırakmıslardı; Harry asagıda daglar ve
Page 367
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çukurluklar görebiliyordu. Gün ısıgı iyice azalırken, köylerde küçük ısık kümeleri görmeye basladı;
sonra da, tepelerin arasından aceleyle evine dogru giden tek bir arabanın oldugu virajlı bir yolun
üzerinden geçtiler...
Harry arkasından bir yerden Ron'un, "Bu çok acayip!" diye seslendigini duydu ve görünürde seni
tasıyan bir sey yokken bu yükseklikte hızla gitmenin nasıl bir his olacagını hayal etti.
Alacakaranlık çöktü: Gökyüzü, minicik gümüs yıldızlarla bezeli açık bir gece moruna bürünüyordu.
Çok geçmeden, yerden ne kadar yüksekte oldukları ya da ne hızla gittikleri hakkında onlara fikir
verebilecek, bir tek Muggle kasabalarının ısıkları kalmıstı. Harry kollarını atının boynuna sıkı sıkı
dolamıs, irade gücüyle daha hızlı gitmesini saglamaya çalısıyordu sanki. Acaba Sirius'u Esrar
Dairesi'nde yerde gördügünden beri ne kadar zaman geçmisti? Acaba Sirius, Voldemort'a daha ne
kadar karsı koyabilecekti? Harry'nin kesin bildigi tek sey varsa, o da vaftiz babasının ne
Voldemort'un istedigini yaptıgı, ne de öldügüydü. Bu ikisinden herhangi biri gerçeklesmis olsa,
Voldemort'un sevincinin ya da hiddetinin kendi bedeninde de akacagından ve yara izinin Mr
VVeasley'nin saldırıya ugradıgı geceki kadar acıyacagından emindi.
983
Giderek koyulasan karanlıgın içinde uçmaya devam ettiler; Harry'nin yüzü kaskatı ve buz gibiydi,
Testral'in iki yanma sıkı sıkı sarılmaktan bacakları uyusmustu, ama pozisyon degistirmeye cesaret
edemiyordu, yoksa düsebilirdi... kulaklarına dogru hücum eden havanın ugultusundan sagır
olmustu, agzı ise soguk gece rüzgârından buz kesmis ve kurumustu. Ne kadar yol almıs oldukları
konusunda en ufak bir fikri yoktu artık; kendini tamamen altındaki yaratıga emanet etmisti.
Testral kararlı bir sekilde geceyi yararak ilerliyor, hızla giderken kanatlarını neredeyse hiç
çırpmıyordu.
Çok gecikirlerse...
Hâlâ yasıyor, hâlâ direniyor, hissedebiliyorum bunu...
Voldemort, Sirius'un boyun egmeyecegine karar verirse...
Bilirdim o zaman...
Yüregi agzına geldi; Testral'in bası birden yere dogru dönmüs ve Harry onun boynundan öne dogru
birkaç santim kaymıstı. Nihayet alçalıyorlardı... arkasından tiz bir çıglık duydugunu sandı ve
tehlikeli bir sekilde döndü, ama düsen bir beden göremedi... herhalde ani yön degisikliginden
dolayı onun gibi hepsi sok geçirmisti.
Simdi her tarafta, giderek büyüyen parlak turuncu ısıklar vardı; binaların tepelerini, ısıldayan
böcek gözlerine benzeyen farları, soluk sarı kareler biçimindeki pencereleri görebiliyorlardı.
Harry'ye çok ani gelen bir sekilde, hızla kaldırıma dogru alçaldılar; Harry, Testral'ine olanca
kuvvetiyle tutunup kendini darbeye hazırladı, ama at yere tüy gibi indi. Harry onun sırtından
kayarak inip cadde-
984
ye göz gezdirdi. Dolup tasmıs çöp konteynırı hâlâ orada, tahrip edilmis telefon kulübesinin az
ötesinde duruyordu, sokak lambalarının mat turuncu ısıgında her ikisi de soluk renkli görünüyordu.
Ron biraz öteye inis yaptı ve anında Testral'inin tepesinden kaldırıma devrildi.
"Bir daha asla," dedi, zar zor ayaga kalkarak. Test-ral'den uzaklasmaya çalıstı, ama onu
göremediginden sagrısına tosladı, az kalsın tekrar yere düsüyordu. "Bir daha asla, asla... bu,
hayatımın en kötü -"
Hermione ve Ginny onun iki yanına inis yaptılar: Ron'a kıyasla atlarından biraz daha zarif bir
sekilde indiler, ama onların da yüzlerinde, ayaklarını yeniden yere bastıkları için rahatlamıs bir
ifade vardı; Neville, Testral'inin üzerinden yere atladı, tir tir titriyordu, Luna ise kolayca indi.
"Ee, simdi nereye gidiyoruz?" diye sordu Harry'ye, sanki ilginç bir gezideymis gibi, kibar ve ilgili bir
sesle.
"Suradan," dedi Harry. Testral'ini minnettar bir sekilde, söyle bir oksadı ve öne düsüp çabucak
harap telefon kulübesine giderek kapısını açtı. Digerleri tereddütte kalmıstı, "Hadi!" dedi çabuk
olsunlar diye.
Ron ile Ginny onun sözünü dinleyerek gelip kulübeye girdiler; arkalarından Hermione, Neville ve
Luna da içeri tıkıstı. Harry dönüp, çöp konteynırının içinde çürümüs yiyecek artıgı arayan
Page 368
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Testral'lere baktı, sonra da Luna'nın arkasından güç bela kulübeye sıkıstı.
"Kim ahizeye en yakınsa, 'altı iki dört dört iki'yi çevirsin!" dedi.
985
s Ron'a düstü, ahizeye uzanabilmek için kolunu garip bir sekilde bükerek numarayı çevirdi.
Kadran tıkır tıkır yerine dönerken, kulübenin içinde o sakin kadın sesi duyuldu.
"Sihir Bakanlıgı'na hosgeldiniz. Lütfen adınızı ve isinizi belirtin."
"Harry Potter, Ron Weasley, Hermione Granger," dedi Harry çabuk çabuk, "Ginny VVeasley, Neville
Longbottom, Luna Lovegood... birini kurtarmaya geldik, tabii Bakanlık'mız bunu bizden önce
yapabilecekse, o baska!"
"Tesekkürler," dedi sakin kadın sesi. "Ziyaretçiler, lütfen rozetlerinizi alın ve cüppelerinizin önüne
takın."
Genellikle iade edilen bozuklukların çıktıgı madeni olukta altı tane rozet göründü. Hermione onları
toplayıp hiç konusmadan Ginny'nin basının üzerinden Harry'ye uzattı. Harry üsttekine baktı: Harry
Potter, Kurtarma Görevi yazıyordu.
"Bakanlık ziyaretçileri, güvenlik masasında bir aramadan geçmek ve asalarınızı kayıt için sunmak
zorundasınız, güvenlik masası Atriyum'un öbür ucundadır."
"yi!" dedi Harry yüksek sesle, yara izi bir kez daha zonklamıstı. "Gidebilir miyiz artık?"
Telefon kulübesinin zemini sarsıldı ve camların dısındaki kaldırım yükseliyormus gibi göründü;
çöpü karıstıran Testral'ler yavas yavas gözden kayboluyordu; üstlerine karanlık çöktü ve yeknesak
bir gıcırtıyla Sihir Bakanlıgı'nın derinliklerine gömüldüler.
Altın bir ısık demeti ayaklarını aydınlattı, sonra da genisleyip vücutları boyunca yükseldi. Harry
dizlerini kıra-
986
rak ve asasını o sıkısıklıkta elinden geldigince hazır tutarak, onları kimsenin bekleyip
beklemedigini görmek için etrafına bakındı, ama göründügü kadarıyla Atriyum bombostu. Gündüze
kıyasla daha az ısık vardı içeride; duvarlara yerlestirilmis söminelerde ates yanmıyordu, ama
asansör yavasça dururken, lacivert tavandaki altın simgelerin hâlâ yılan gibi kıvrılıp büküldügünü
gördü.
"Sihir Bakanlıgı iyi aksamlar diler," dedi kadın sesi.
Telefon kulübesinin kapısı savrulup açıldı; Harry dü-sercesine öne fırladı, ardından da Neville ile
Luna çıktılar. Atriyum'daki yegâne ses, altın fıskiyeden akan suyun düzenli sıpırtısıydı; cadının ve
büyücünün asalarından, at-adamın okunun, cincücenin sapkasının ve ev cininin kulaklarının
ucundan fıskıran sular, etraflarındaki havuza bosalıyordu.
"Hadi," dedi Harry usulca ve öne düstü, salonda kosarak fıskiyenin yanından geçtiler; geçen sefer
Harry'nin asasını tartan nöbetçibüyücünün oturdugu ve simdi bos duran masaya dogru gittiler.
Harry orada bir güvenlik görevlisi bulunması gerektiginden, bulunmamasının tekinsiz bir isaret
oldugundan emindi, altın kapılardan geçip asansörlere dogru giderlerken içindeki kötü his daha da
güçlendi. En yakınındaki "asagı" dügmesine bastı ve neredeyse anında, takırdayan bir asansör
göründü. Altın parmaklıklar, ortalıkta yankılanan gürültülü bir tangırtıyla iki yana dogru açıldı,
çabucak içeri girdiler. Harry dokuz numaralı dügmeye hızla bastı; parmaklıklar gümbürtüyle
kapandı ve asansör tangır tungur inmeye basladı. Mr VVeasley'yle birlikte geldigi
987
gün Harry asansörlerin ne kadar gürültü çıkardıgını fark etmemisti; patırtının binadaki bütün
güvenlik görevlilerinin dikkatini çekeceginden emindi, ama asansör durunca sakin kadın sesi,
"Esrar Dairesi," dedi ve parmaklıklar açıldı. En yakındaki mesalelerin asansörden gelen hava
akımıyla titresen ısıkları dısında hiçbir kıpırtının olmadıgı koridora çıktılar.
Harry düz siyah kapıya dogru döndü. Aylar boyunca rüyasında gördükten sonra, sonunda gelmisti.
"Gidelim," diye fısıldadı ve öne düsüp koridordan ilerlemeye basladı. Luna hemen arkasında, agzı
hafifçe açık, etrafa göz gezdiriyordu.
"Pekâlâ, dinleyin," dedi Harry, kapıya iki metre kala durarak. "Belki... belki bir iki kisi burada
kalmalı - gözcü olarak; ve -"
"Gelen olursa size nasıl haber verecegiz peki?" diye sordu Ginny, kaslarını kaldırarak. "Çok uzakta
Page 369
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
olabilirsiniz.
"Seninle geliyoruz, Harry," dedi Neville.
"Hadi ise koyulalım," dedi Ron kararlı bir sesle.
Harry yine de hepsini yanında götürmek istemiyordu, ama anlasılan baska seçenegi yoktu. Kapıya
döndü ve yürüdü... tıpkı rüyasmdaki gibi, kapı kendiliginden açıldı. Harry önde, digerleri arkada,
esikten içeri adım attılar.
Büyük, daire seklinde bir odadaydılar. Zemin ve tavan da dahil, buradaki her sey siyahtı; birbirinin
aynısı, dümdüz, tokmaksız siyah kapıların esit aralıklarla yerlestirilmis oldugu siyah duvarlara
mavi alevli mum öbekleri serpistirilmisti; mumların soguk, titrek ısıklarının parlak
988
mermer zemine vuran yansıması, ayaklarının altında karanlık sular uzanıyormus gibi bir görüntü
yaratıyordu.
"Biri kapıyı kapasın," diye fısıldadı Harry.
Neville dedigini yapar yapmaz Harry bu emri verdigine pisman oldu. Arkalarındaki koridordan
gelen uzun ısık huzmesi gidince oda öyle karanlıklastı ki, bir süre duvardaki mavi alev
demetlerinden ve kendilerinin zemindeki hayaletimsi yansımalarından baska hiçbir sey görünmez
oldu.
Harry rüyasında bu odadan kararlı adımlarla yürüyüp geçiyor ve girisin hemen karsısındaki
kapıdan girip yoluna devam ediyordu. Ama burada etraflarında bir düzine kadar kapı vardı.
Karsısında duran kapılara bakıp hangisinin dogrusu olduguna karar vermeye çalısırken, büyük bir
gümbürtü duyuldu ve mumlar yana dogru hareket etmeye basladı. Daire biçimindeki oda
dönüyordu.
Hermione yerin de hareket etmesinden korkuyormus gibi Harry'nin koluna yapıstı, ama zemin
oldugu gibi kaldı. Duvar hızla kayarken, çevrelerindeki mavi alevler birkaç saniye için bulanıklasıp
neon çizgilere benzediler; sonra, tıpkı basladıgı kadar ani bir sekilde, gümbürtü durdu ve her sey
tekrar sabitlesti.
Harry'nin gözlerinin içine mavi izler kazınmıstı; baska bir sey göremiyordu.
"O da neydi öyle?" diye fısıldadı Ron korkuyla.
"Sanırım hangi kapıdan girdigimizi hatırlamayalım diyeydi," dedi Ginny çok alçak sesle.
Harry onun haklı oldugunu anında fark etti: Çıkıs kapısını bulması, zifir karası zeminde karınca
bulmak kadar
989
^
zordu; üstelik, yollarına devam etmek için girmeleri gereken kapı, etraflarındaki on iki kapıdan
herhangi biri olabilirdi.
"Nasıl çıkacagız peki?" dedi Neville tedirgin tedirgin.
"Eh, simdi bunun önemi yok," dedi Harry etkili bir sesle. Gördügü mavi çizgileri silmek için
gözlerini kırpıstırdı ve asasını daha sıkı kavradı. "Sirius'u bulana kadar çıkmamız gerekmeyecek -"
"Aman sakın ona sesleneyim deme!" dedi Hermione telasla; ancak bu defa Harry'nin onun
tavsiyesine hiç ihtiyacı yoktu, içgüdüleri ona mümkün oldugunca sessiz kalmasını söylüyordu
zaten.
"Nereye gidiyoruz o zaman, Harry?" diye sordu Ron.
"Bilmi-" diye basladı Harry. Sonra yutkundu. "Rüyalarımda, asansörlerin oldugu koridorun
sonundaki kapıdan geçip karanlık bir odaya giriyordum - burası orası. Sonra da bir baska kapıdan
geçip sanki... parıltılı bir odaya. Birkaç kapı denemeliyiz," dedi aceleyle, "dogru kapıyı görünce
tanırım. Hadi."
Dogruca tam karsısındaki kapıya yürüdü, digerleri de hemen arkasından geldiler. Sol elini serin,
parlak yüzeye koydu ve tam asasını kaldırmıs vurmak üzereyken, kapı kendiliginden açılıverdi.
Harry kapıyı itti.
Kapı kolayca savruldu.
Page 370
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
lk odanın karanlıgından sonra, tavandan sarkan altın zincirlerin üzerindeki alçak lambalar bu uzun
dikdörtgen odayı çok daha aydınlık gösteriyordu, ama Harry'nin rüyalarında gördügü gibi parlayan
ısıklar yoktu ortada. Burası hayli bos sayılırdı; sadece birkaç masa ve odanın tam
990
ortasında duran, hepsinin içine girip yüzebilecegi büyüklükte muazzam bir cam depo dolusu koyu
yesil bir sıvı vardı; sıvının içinde inci beyazı nesneler yüzüyordu.
"Onlar ne?" diye fısıldadı Ron.
"Bilmiyorum," dedi Harry.
"Balık mı?" dedi Ginny.
"Akvaviryus Kurtları!" dedi Luna heyecanla. "Babam demisti Bakanlık bunları yetistiriyor -"
"Hayır," dedi Hermione. Sesi tuhaf çıkıyordu. Öne çıkıp deponun içine baktı. "Beyin bunlar."
"Beyin mi?"
"Evet... acaba onlarla ne yapıyorlar?"
Harry de onun yanına, depoya gitti. Hermione haklıydı, bu kadar yakından bakıldıgında hiç süphe
yoktu. Ürpertici bir sekilde parıldayarak yesil sıvının derinliklerinde yüzerken, bazen görülebilecek
kadar yaklasıyor, bazen uzaklasıp görünmez oluyor, kaygan karnabaharları andırıyorlardı.
"Çıkalım burdan," dedi Harry. "Burası degil, baska bir kapıyı denememiz gerekiyor."
"Burda da kapılar var," dedi Ron, etraflarındaki duvarları isaret ederek. Harry'nin yüregi daraldı;
acaba ne kadar büyüktü burası?
"Rüyamda o karanlık odadan ikincisine geçiyordum," dedi. "Bence dönüp sansımızı orada
denemeliyiz."
Böylece karanlık, daire seklindeki odaya döndüler; simdi Harry'nin gözlerinin önünde mavi mum
alevleri yerine beyinlerin hayaletimsi sekilleri yüzüyordu.
"Dur!" dedi Hermione aniden, Luna beyin odasının
991
kapısını arkalarından kapamaya hamle ederken. "Alazla!" Asasıyla havada bir sekil çizdi ve kapının
üzerinde yanan bir "X" isareti belirdi. Kapı arkalarından kapanır kapanmaz büyük bir gümbürtü
duyuldu ve bir kez daha duvar büyük bir hızla dönmeye basladı, ama simdi donuk mavinin
arasında kırmızı ve altın renkte büyük bir leke vardı ve her sey yeniden durdugunda alevli çarpı
isareti hâlâ yanıyor, az önce denedikleri kapıyı gösteriyordu. "yi düsündün," dedi Harry. "Peki,
sunu deneyelim -" Yine dümdüz yürüyüp asasını yukarıda tutarak tam karsısındaki kapıyı açtı.
Digerleri de hemen arkasındaydı. Bu oda öncekinden daha büyüktü, lostu ve dikdörtgen
biçimindeydi. Ortası ise çöküktü, yaklasık altı metre derinliginde kocaman bir tas çukur
olusturuyordu. Odanın çevresini oldugu gibi dolasan tas sıralara benzer bir yapının en üst katında
duruyorlardı; Harry'nin Büyücesû-ra önünde durusmasının yapıldıgı mahkeme salonundaki ya da
bir amfiteatrdaki gibi, asagı dogru inen dik basamaklar vardı. Ancak zincirli bir koltuk yerine,
çukurun ortasında yükseltilmis bir tas platform duruyordu, üzerinde de tas bir kemer. Bu kemer
öyle eski, çatlak ve yıpranmıs görünüyordu ki, Harry onun hâlâ ayakta olmasına hayret etti.
Herhangi bir duvardan destek almayan kemerden asagı, ortamdaki soguk havanın durgunluguna
ragmen az önce dokunulmus gibi hafifçe çırpınan yırtık pırtık bir siyah perde ya da tül sarkıyordu.
"Kim var orada?" dedi Harry, bir alt sıraya atlayarak. Cevap gelmedi, ama tül çırpınıp
dalgalanmayı sürdürdü. "Dikkatli ol!" diye fısıldadı Hermione.
992
Harry basamaklardan birer birer inerek çukurun tas zeminine vardı. Platforma dogru agır agır
yürürken ayak sesleri gürültüyle yankılandı. Sivri tepeli kemer, simdi Harry'nin durdugu yerden,
yukarıdan baktıgı zamankine kıyasla çok daha yüksek görünüyordu. Tül, sanki az önce içinden biri
geçmis gibi hafif hafif dalgalanıyordu hâlâ.
"Sirius?" diye konustu yine Harry, simdi daha yakın oldugu için sesini çok daha alçak tutarak.
Kemerin öte yanında, tülün hemen arkasında birinin durdugu seklinde çok garip bir duyguya
kapıldı. Asasını sıkı sıkı kavrayarak platformun kenarından dolandı, ama orada kimse yoktu;
görebildigi tek sey, yırtık pırtık siyah tülün öbür tarafıydı.
Page 371
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Gidelim," diye seslendi Hermione, tas basamakların ortasından. "Bunda bir yanlıslık var, Harry,
hadi, gidelim."
Sesine bakılırsa korkmus gibiydi, beyinlerin oldugu odadakinden çok daha fazla hem de. Ama
Harry kemerin, ne kadar eski olsa da güzel sayılabilecegini düsünüyordu. Hafif hafif dalgalanan tül
merakını uyandırıyordu; platforma çıkıp tülün içinden geçmeye yönelik çok güçlü bir istek
duyuyordu.
"Harry, gidelim hadi, olur mu?" diye bastırdı Hermione.
"Tamam," dedi Harry, ama kımıldamadı. Az önce bir sey isitmisti. Tülün öteki tarafından sönük
fısıltılar, mırıltılar geliyordu.
"Ne diyorsunuz?" dedi çok yüksek sesle, sözleri tas basamaklarda yankılandı.
993
"Kimse konusmuyor, Harry!" dedi Hermione, simdi ona dogru yürüyerek.
"Sunun arkasında birileri fısıldıyor," dedi Harry. Onun kol mesafesinden çıkıp çatık kaslarla tüle
bakmaya devam etti. "Sen misin o, Ron?"
"Ben burdayım, abı," dedi Ron, kemerin kenarından çıkarak.
"Baska kimse duyamıyor mu?" diye sordu Harry, çünkü fısıltılar ve mırıltılar giderek yükseliyordu;
tam olarak buna niyetlenmeden, platforma adım atmıstı.
"Ben de duyuyorum onları," diye mırıldandı Luna, kemerin kenarından çıkıp onlara katılarak,
dalgalanan tüle bakmaya basladı, "içeride insanlar var!
"Nasıl yani, 'içeride'7." diye sordu Hermione, durumun gerektirdiginden çok daha kızgın bir ses
tonuyla. En alt basamaktan asagı atladı. "Orada 'içerisi' diye bir sey yok ki, bir kemer sadece,
kimsenin duracagı bir yer yok orada. Harry, yeter, uzaklas -"
Kolundan tutup çekti, ama Harry direndi.
"Harry, buraya Sirius için gelmistik!" dedi Hermione tiz, çaresiz bir sesle.
"Sirius," diye tekrarladı Harry, ipnotize olmus gibi, dalgalanıp duran tüle bakıyordu hâlâ. "Evet..."
Sonra birden beyninde bir sey yerine oturdu; Sirius ele geçirilmis, baglanmıs, iskence görüyordu,
o ise burada durmus, bir kemere bakıyordu...
Platformdan birkaç adım geriledi ve gözlerini tülden zar zor aldı.
"Gidelim," dedi.
994
"Ben de bunu demeye - e, gidelim o zaman!" dedi Hermione ve öne düsüp platformun etrafından
dolastı. Öteki tarafta Ginny ve Neville de tüle bakıyorlardı, kendilerinden geçmis gibiydiler. Hiçbir
sey demeden Hermione Ginny'nin, Ron ise Neville'in kolundan tuttu ve onları kararlı bir sekilde en
alt basamaga götürüp kapıya kadar çıkardılar.
Yeniden karanlık, daire seklindeki odaya döndüklerinde, Harry, "Sence o kemer neydi?" diye sordu
Hermi-one'ye.
"Bilmiyorum, ama her neyse, tehlikeliydi," dedi Hermione kendinden emin bir sesle, o kapıya da
yanan bir çarpı çekerken.
Bir kez daha, duvar döndü ve durdu. Harry gidip rastgele bir kapıyı itti. Kapı kıpırdamadı. "Ne
var?" dedi Hermione.
"Bu... kilitli..." dedi Harry, bütün agırlıgıyla yüklenerek. Ama kapı yerinden oynamadı.
"Bu kapı o zaman, degil mi?" dedi Ron heyecanla, kapıyı zorla açmaya çalısan Harry'ye yardım
ederek. "Bu kapı olmalı!"
"Çekilin yoldan!" dedi Hermione sert bir sesle. Asasını, normal bir kapıda kilidin olması gereken
yere dogrulttu ve, "Alohomora!" dedi. Hiçbir sey olmadı.
"Sirius'un çakısı!" dedi Harry. Onu cüppesinin cebinden çıkardı ve kapıyla duvar arasındaki açıklıga
soktu. Digerleri merakla izlerken çakıyı yukarıdan asagı kaydırdı ve çekip yeniden omzuyla
yüklendi. Kapı eskisi gibi sı-
995
ki sıkı kapalıydı. Dahası, Harry çakıya bakınca, bıçagının erimis oldugunu gördü.
"Tamam, bu kapıyı bırakıyoruz," dedi Hermione, tartısmaya meydan vermez bir sesle.
Page 372
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Ama ya orasıysa?" dedi Ron, yüzünde endise ve istek karısımı bir ifadeyle kapıya bakarak.
"Olamaz, Harry rüyasında bütün kapılardan geçebiliyordu," dedi Hermione, yanan bir çarpı atarak.
Harry, Si-rius'un ise yaramaz hale gelmis çakısını cebine koydu.
"Orada ne olabilir, biliyor musunuz?" dedi Luna hevesle, duvar yeniden dönmeye baslarken.
"Eminim vıdıvıdı bir seydir," dedi Hermione çaktırmadan. Neville gergin gergin güldü.
Duvarın dönüsü durdu ve Harry, giderek artan bir ümitsizlik içinde, bir sonraki kapıyı itip açtı.
"ste burası!"
Dans eden, elmas gibi parıldayan güzel ısıktan anlamıstı hemen. Harry'nin gözleri, göz kamastırıcı
ısıltıya alıstı. Her yüzeyde parıldayan, irili ufaklı, bazısı dolaplı, bazısı tasınır cinsten, bazısı
kitaplıkların arasındaki bosluklarda asılı, bazısı oda boyunca uzanan masaların üzerinde duran
saatlerle doluydu her taraf. Minyatür ayak sesleri gibi islek, bitmek bilmez bir tik tak sesi
doldurmustu ortalıgı. Dans eden, elmas parlaklıgında ısıgın kaynagı, odanın öbür ucunda duran
çok yüksek bir kristal fanustu.
"Buradan!"
Dogru yolda olduklarını bildiginden, Harry'nin kalbi çılgınca çarpıyordu simdi. Önden yürüyüp sıra
sıra masa-
996
ların arasından geçerek, tıpkı rüyasında yaptıgı gibi, ısıgın kaynagına ilerledi: bir masanın üzerinde
duran, kendi boyundaki, içinde dalga dalga yükselip ısıldayan bir rüzgâr varmıs gibi görünen
kristal fanusa.
Yaklasırlarken, "Aa, bakini" dedi Ginny, fanusun ortasını göstererek.
Isıltılı akımın içinde süzülen minicik, mücevher gibi parlak bir yumurta vardı. Fanusta havalanırken
çatlayıp açıldı ve içinden bir sinekkusu çıktı. Fanusun en tepesine süzüldü, ama hava akımına
kapıldıgında tüyleri tekrar ıslak, vıcık vıcık bir hal aldı; yeniden fanusun dibine tasındıgında ise
tekrar yumurtasının içine kapanmıstı.
"Yürüyün!" dedi Harry sert bir sesle, çünkü Ginny durup kusun yine yumurtadan çıkısını izlemek
isteme belirtileri gösteriyordu.
"Sen o eski kemerin orada epey oyalanmıstın ama!" dedi huysuz huysuz. Yine de, Harry fanusun
arkasındaki tek kapıya yürürken o da pesinden gitti.
"Burası," dedi Harry yine. Artık kalbi öyle hızla ve siddetle çarpıyordu ki, konusmasını engelliyor
olması gerektigini düsündü. "Suradan geçince -"
Dönüp onlara baktı; hepsi asasını çıkarmıstı, birden ciddi ve endiseli görünmeye baslamıslardı.
Sonra yine dönüp kapıya dogru baktı. tince kapı açıldı.
Gelmislerdi iste, orayı bulmuslardı: sadece küçük, tozlu, cam kürelerle kaplı olan kule gibi raflarla
dolu, kilise yüksekliginde bir yer. Küreler, raflar boyunca belli aralıklarla yerlestirilmis mum
mesnetlerinden gelen ısıkta donuk donuk ısıldıyordu. Arkalarında bıraktıkları daire
997
seklindeki odada oldugu gibi, mumların alevi maviydi. Oda çok soguktu.
Harry yavas yavas ilerleyerek iki raf sırasının arasından uzayıp giden los koridora baktı. Hiçbir sey
duymadı, gözüne en küçük bir kıpırtı çarpmadı.
"Doksan yedinci sıra demistin," diye fısıldadı Hermi-one.
"Evet," diye mırıldandı Harry, en yakın sıranın sonuna bakarak. Oradaki mavi mavi parlayan mum
öbeklerinin altında gümüs bir elli üç sayısı vardı.
"Saga gitmemiz gerekiyor galiba," diye fısıldadı Her-mione, gözlerini kısıp bir sonraki sıraya
bakarak. "Evet... surası elli dört..."
"Asalarınızı hazır tutun," dedi Harry usulca.
Ses çıkarmadan, sık sık dönüp arkalarına bakarak, rafların arasında uzanan ve basıyla sonu
karanlık içinde kalan uzun dar yollardan ilerlediler. Karlardaki her cam kürenin altına minicik,
sararmıs etiketler yapıstırılmıstı. Kürelerin bazıları tuhaf, akıskan bir ısıkla parlıyordu; digerlerinin
içi ise patlamıs ampuller kadar sönük ve karanlıktı.
Seksen dördüncü sırayı geçtiler... seksen bes... Harry en ufak bir kıpırtıyı duyabilmek için kulak
kesilmisti, ama simdi Sirius'un agzı tıkanmıs olabilirdi, baygın düsmüs de olabilirdi... ya da, dedi
Page 373
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
kafasının içinde davetsiz bir ses, çoktan ölmüs olabilir...
Hissederdim, dedi kendi kendine. Kalbi simdi âde-melmasmda davul çalıyordu. Bilirdim...
"Doksan yedi!" diye fısıldadı Hermione.
998
Sıranın sonunda toplanarak uzayıp giden aralıga baktılar. Kimse yoktu.
"En sonda," dedi Harry, agzı biraz kurumustu. "Bur-dan dogru dürüst görünmüyor."
Ve onları, bazıları önlerinden geçerken hafifçe ısıldayan cam toplarla kaplı yüksek raf sıralarının
arasından geçirdi...
"Yakında olmalı," diye fısıldadı Harry, artık her adımında Sirius'un hırpalanmıs bedeninin karanlık
zeminde belirmesini bekleyerek. "Geldik neredeyse... çok yaklastık..."
"Harry?" dedi Hermione tereddütlü bir sesle, ama Harry cevap vermek istemiyordu. Agzı
kupkuruydu.
"Burda... bir yerde..." dedi.
Sıranın sonuna gelmis, yine los mum ısıgına çıkmıslardı. Kimse yoktu. Sadece yankılanan, tozlu bir
sessizlik.
"Belki..." diye fısıldadı Harry çatlak bir sesle, bir sonraki aralıga bakarak. "Ya da belki..." Çabucak
gidip bir sonrakine baktı.
"Harry?" dedi Hermione yine.
"Ne?" diye hırladı Harry.
"Bence... Bence Sirius burada degil."
Kimse konusmadı. Harry hiçbirine bakmak istemiyordu. Midesi bulanıyordu. Sirius'un niye burada
olmadıgını anlamıyordu. Burada olmalıydı. Onun, Harry'nin, onu gördügü yer burasıydı...
Sıraların sonundaki açıklıkta kosarak hepsine tek tek baktı. Gözünün önünden koridor üzerine
koridor geçti, hepsi de bostu. Sonra gözlerini ona dikmis arkadaslarının yanından geçerek öbür
tarafa dogru kostu. Hiçbir yerde Sirius'tan da, bir mücadeleden de eser yoktu.
999
"Harry?" diye seslendi Ron.
"Ne?"
Ron'un ne diyecegini duymak istemiyordu; Ron'un ona aptallık ettigini söyleyisini ya da
Hogwarts'a dönmeyi önerisini duymak istemiyordu. Yüzünü sıcak basmaya baslamıstı; yukarıdaki
Atriyum'un aydınlıgı ve digerlerinin suçlayan bakıslarıyla karsılasmadan önce burada karardıkta
uzun bir süre gizlenmek geliyordu içinden...
"Sunu gördün mü?" dedi Ron.
"Ne?" dedi Harry, bu sefer hevesle - Sirius'un orada olduguna dair bir isaret, bir ipucu olmalıydı.
Dönüp demin hepsinin durdukları yere, doksan yedinci sıranın biraz asagısına gitti, ama orada
hiçbir sey görmedi. Ron durmus, rafta duran tozlu cam kürelerden birine bakıyordu sadece.
"Ne?" diye tekrarladı Harry somurtarak.
"Bunun - bunun üzerinde senin adın var," dedi Ron.
Harry biraz daha yaklastı. Ron, mat bir iç ısık saçan, ama çok tozlu, yıllardır dokunulmamıs gibi
görünen küçük bir cam küreyi gösteriyordu.
"Benim adım mı?" dedi Harry saskın saskın.
Daha da yaklastı. Ron kadar uzun olmadıgından, tozlu cam topun hemen altındaki rafa
yapıstırılmıs sarımsı etiketi okuyabilmek için boynunu uzatması gerekti. Zarif bir yazıyla on altı yıl
öncesinin tarihi yazılmıstı, altında da:
S.P.T., A.P.W.B.D.'ye
Karanlık Lora ve (?)Harry Potter
1000
Harry bakakaldı.
"Ne o?" diye sordu Ron, korkuyla. "Adın ne anyor orada?"
O raftaki diger etiketlere baktı.
"Ben yokum," dedi, sarsılmıs bir halde. "Baska hiçbirimiz yokuz."
Harry tam elini uzatırken, "Harry, bence ona dokun-mamalısm," dedi Hermione keskin bir sesle.
Page 374
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Niye?" dedi Harry. "Benimle ilgili bir sey, degil mi?"
"Yapma, Harry," dedi Neville birden. Harry dönüp ona baktı. Neville'in yuvarlak yüzü terden hafifçe
parlıyordu. Daha fazla gerilime dayanamayacakrrus gibi görünüyordu.
"Üzerinde adım var," dedi Harry.
Ve kendim biraz pervasız hissederek parmaklarını tozlu topun üzerine kapattı. Soguk olmasını
bekliyordu, ama degildi. Tersine, saatlerdir günes altında bekliyor-mus, içindeki ısıkla ısınıyormus
gibiydi. Harry çarpıcı bir seyin, yaptıkları uzun ve tehlikeli yolculuga degecek heyecan verici bir
seyin olmasını bekleyerek, hatta düpedüz umarak cam topu rafından alıp baktı.
Hiç ama hiçbir sey olmadı. Digerleri yaklasıp etrafında toplandılar ve Harry'nin birikmis tozunu
sildigi küreye baktılar.
Sonra, tam arkalarından, tembel bir ses konustu.
"Çok iyi, Potter. Simdi güzel güzel, yavasça arkana dön ve o elindekini bana ver."
1001
OTUZ BESNC BÖLÜM
Tülün Ötesi
Çevrelerinde kara sekiller yoktan var olurmusçasma ortaya çıkıyor, saga sola gidis yollarını
kesiyorlardı; kuku-letalardaki yarıkların arasından gözler parlıyordu, bir düzine ısıklanmıs asa ucu
dogrudan dogruya kalplerine çevriliydi; Ginny dehsetle solugunu tuttu.
"Bana, Potter," diye tekrarladı Lucius Malfoy'un tembel sesi; avcu yukarı dönük elini uzattı.
Harry'nin içine mide bulandırıcı bir sıkıntı çöktü. Kapana kısılmıslardı ve ikiye karsı bir kisiydiler.
"Bana," dedi Malfoy yeniden.
"Sirius nerde?" dedi Harry.
Ölüm Yiyen'lerin bazıları güldü. Harry'nin solundaki gölgeli siluetlerin ortasından hasin bir kadın
sesi, zafer edasıyla, "Karanlık Lord daima bilir!" dedi.
Malfoy yumusak bir sesle, "Daima," diye tekrarladı. "Simdi, kehaneti bana ver, Potter."
"Sirius'un nerede oldugunu bilmek istiyorum!"
"Sirius'un nerede oldugunu bilmek istiyorum!" diye taklit etti onu solundaki kadın.
1002
O ve diger Ölüm Yiyen'ler iyice yaklasmıslardı, artık Harry ve digerleriyle aralarında yalnızca bir
metre kadar kalmıstı; asalarının ısıgı Harry'nin gözlerini kamastırıyordu.
"O, elinizde," dedi Harry, içinde yükselen panige, doksan yedinci sıraya ilk girislerinden beri
mücadele ettigi dehset duygusuna aldırmadan. "Burada. Burada oldugunu biliyorum."
Kadın, korkunç bir bebek sesi taklidiyle, "Bebecik koy-kuyla uyanmıs, yüyasını geyçek sanmıs,"
dedi. Harry, yanında Ron'un kımıldandıgını hissetti.
"Hiçbir sey yapma," diye mırıldandı Harry. "Henüz degil -"
Onu taklit etmis olan kadın, çıglıkla karısık kulak tırmalayıcı bir kahkaha koyverdi.
"Onu duydunuz mu? Onu duydunuz mu? Öbür çocuklara talimat veriyor, sanki bizimle çarpısmayı
düsünüyormus gibi!"
"Aa, sen Potter'ı benim gibi tanımıyorsun, Bellatrix," dedi Malfoy yumusak bir sesle. "Onda
kahramanlıga karsı büyük bir zaaf var; Karanlık Lord onun bu yanını anlıyor. Simdi kehaneti bana
ver, Potter."
"Sirius'un burda oldugunu biliyorum," dedi Harry, panik duygusuyla gögsü daraldıgı ve nefes
almakta güçlük çekiyormus hissine kapıldıgı halde. "Elinizde oldugunu biliyorum!"
Diger Ölüm Yiyen'lerden bazıları da güldü, ama kadı-nırı kahkahası hepsini bastırdı.
"Hayatla rüyalar arasındaki farkı ögrenmenin vakti
1003
gelmis, Potter/' dedi Malfoy. "Simdi bana kehaneti ver, yoksa asalarımızı kullanmaya baslarız."
"Hadi baslayın öyleyse," dedi Harry, kendi asasını gögüs hizasına kaldırdı. O bunu yaparken, iki
yanında Ron, Hermione, Neville, Ginny ve Luna'nın asaları da yükseldi. Harry'nin karnındaki
Page 375
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
dügüm büsbütün sıkıstı. Eger Si-rius sahiden burada degilse, arkadaslarını yok yere ölümlerine
getirmis demekti...
Ama Ölüm Yiyen'ler saldırmadı.
Malfoy sakin sakin, "Kehaneti ver de kimsenin canı yanmasın," dedi.
Bu sefer gülme sırası Harry'deydi.
"Ya, tabii!" dedi. "Ben size bunu veriyorum - kehanet demistiniz, degil mi? Siz de bizim hoplaya
zıplaya eve dönmemize izin veriyorsunuz, öyle mi?"
Daha cümlesini tamamlamadan, disi Ölüm Yiyen haykırdı: "Accio keha-"
Oysa Harry buna hazırdı: Kadın daha büyüyü tamamlamadan, "Protego!" diye bagırmıstı. Cam
küre parmaklarının ucuna kadar kaysa da, onu sıkı sıkı tutmayı basardı.
"Oo, nasıl oynayacagını biliyor, küçük bıdık bebek Potter," dedi kadın, deli gözleri kukuletasmdaki
yarıktan onun üzerine dikilmisti. "Peki öyleyse -"
"SANA SÖYLEDM, HAYIR!" diye kükredi Lucius Malfoy kadına. "Eger onu kırarsan -!"
Harry'nin kafası deli gibi çalısıyordu. Ölüm Yiyen'ler bu tozlu cam elyafından küreyi istiyordu.
Kendisi ise onunla hiç ilgilenmiyordu. Sadece buradan sag çıkmak,
1004
arkadaslarından hiçbirinin onun aptallıgı yüzünden korkunç bir bedel ödememesini saglamak
istiyordu...
Kadın öne yürüdü, arkadaslarından uzaklastı, kukuletasını çıkardı. Azkaban yüzünü çökertmis,
zayıflatmıs ve kafatasına çevirmis olsa da, Bellatrix Lestrange hummalı, fanatik bir atesle
yanıyordu.
"llaki ikna edilmen mi gerekiyor?" dedi, gögsü hızla kalkıp inerken. "Peki öyleyse - en küçügünü
alın," diye emir verdi yanındaki Ölüm Yiyen'lere. "Biz küçük kıza iskence ederken o da seyretsin
bakalım. Ben yaparım."
Harry digerlerinin Ginny'nin çevresini sardıklarını hissetti; tam önünde duracak sekilde kendisi de
yana adım attı, kehaneti gögsüne bastırmıstı.
"Herhangi birimize saldırmak istiyorsan, bunu kırman gerekir," dedi Bellatrix'e. "Onsuz geri
dönersen patronun pek memnun olmaz sanırım, degil mi?"
Bellatrix yerinden kıpırdamadı; sadece gözünü dikip ona baktı, dilinin ucu ince agzını ıslatıyordu.
"Pekâlâ," dedi Harry, "ne tür bir kehanetten söz ediyoruz?"
Konusmaya devam etmekten baska ne yapabilecegini bilemiyordu. Nevüle'in kolu onunkine
yaslıydı, titredigini hissediyordu; ensesinde digerlerinden birinin nefesinin hızlandıgının da
farkındaydı. Hepsinin bu durumdan kurtulmak için beyinlerini zorlayıp bir yöntem aradıklarını
umuyordu, çünkü kendi kafası bombostu.
"Ne tür bir kehanet mi?" diye tekrarladı Bellatrix, yüzündeki sırıtma silindi. "Saka ediyorsun, Harry
Potter.'
1005
"Hayır, etmiyorum," dedi Harry, bakısları bir Ölüm Yiyen'den öbürüne dolasıyor, zayıf bir halka,
arasından kaçabilecekleri bir bosluk bulmaya çalısıyordu. "Volde-mort niye istiyor ki bunu?"
Ölüm Yiyen'lerin bazıları alçak sesle tısladı.
"Adını söylemeye cesaret ediyorsun, ha?" diye fısıldadı Bellatrix.
"Evet," dedi Harry, yine onu büyüyle elinden almaya kalkarlar diye cam topu sıkı sıkı tutmaya
devam ederek. "Evet, benim hiçbir itirazım yok Vol-"
"Kapa çeneni!" diye haykırdı Bellatrix. "Degersiz dudaklarınla onun adını söylemeye cüret
ediyorsun, melez dilinle onu lekelemeye cüret ediyorsun, sen -"
Harry pervasızca, "O da melez, biliyor muydunuz?" dedi. Hermione kulagının dibinde hafifçe inledi.
"Volde-mort yani. Evet, annesi cadıydı, ama babası Muggle'dı -yoksa size safkan oldugunu mu
söylüyor?"
"SERSEML-"
"HAYIR!"
Page 376
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Bellatrix Lestrange'ın asasının ucundan bir kırmızı ısın fıskırmıstı, ama Malfoy yönünü degistirdi;
büyüsü, Bellatrix'in büyüsünün, Harry'nin otuz santim kadar solundaki bir rafa çarpmasına yol
açtı, oradaki cam kürelerin kimileri parçalandı.
Hayaletler gibi inci beyazı, duman kadar akıskan olan iki sekil, dösemedeki kırık cam parçalarının
arasından yükseldi. kisi de konusmaya basladı; sesleri birbiriyle yansıyordu, öyle ki, Malfoy ile
Bellatrix'in bagrısmalarının yanında, söylediklerinden ancak tek tuk cümleler duyuluyordu.
1006
"... gündönümünde yenisi gelecek..." dedi yaslı, sakallı adam sekli.
"SALDIRMA SAKIN! KEHANETE HTYACIMIZ VAR!"
"Cüret etti - cüret ediyor -" diye haykırdı Bellatrix kesik kesik, "orada öyle durmus - pis melez -"
"KEHANET ALANA KADAR BEKLE!" diye bagırdı Malfoy.
"... ve ondan sonra da baska kimse gelmeyecek..." dedi genç kadın sekli.
Parçalanan kürelerden dısarı fırlayan iki sekil, havaya karısıp yok olmustu. Kendilerinden ya da
eski yuvalarından geriye yalnızca, dösemedeki cam parçalan kalmıstı. Ama Harry'ye bir fikir
vermislerdi. Mesele, bu fikri digerlerine de iletmekti.
"Sözde size vermem gereken bu kehanetin neyi özelmis, söylemediniz," dedi, zaman kazanmaya
çalısarak. Ayagım yavasça yana uzatarak baska birinin ayagını aradı.
"Bizimle oyun oynama, Potter," dedi Malfoy.
"Oyun oynamıyorum," dedi Harry, aklının yarısı konusmada, yarısı da yerde gezinen ayagındaydı.
Sonra birinin parmaklarını buldu ve üzerine bastı. Arkasında biri hızla solugunu çekince, bu
parmakların Hermione'ye ait oldugunu anladı.
"Ne?" diye fısıldadı Hermione.
"Dumbledore sana, bu yara izini tasımanın nedeninin Esrar Dairesi'nin içinde oldugunu hiç
söylemedi mi yani?" dedi Malfoy, alaycı alaycı gülerek.
1007
"Ben - ne?" dedi Harry. Ve bir an için planım unuttu. "Ne olmus yara izime?"
"Ne?" diye fısıldadı Hermione arkasından, bu sefer daha telasla.
"Böyle bir sey olabilir mi?" dedi Malfoy, haince keyiflenmis bir hali vardı; Ölüm Yiyen'lerin bir kısmı
yine gülmeye baslamıstı ve onların kahkahalarının arkasına sıgınan Harry, dudaklarını mümkün
oldugunca az oynatarak Hermione'ye fısıldadı: "Rafları kırın -"
"Dumbledore sana hiç söylemedi mi?" diye tekrarladı Malfoy. "Eh, iste bu, niye daha önce
gelmedigini açıklıyor, Potter, Karanlık Lord da merak ediyordu acaba niye -"
"- ben simdi deyince -"
"- saklandıgı yeri sana rüyanda gösterince kosa kosa gelmedin diye. Dogal merakının, kehanette
neler dendigini kelimesi kelimesine duymak istemene yol açacagını düsünüyordu..."
"Öyle mi?" dedi Harry. Arkasında Hermione'nin, mesajını ötekilere ilettigini, duymaktan çok,
hissetti. Ölüm Yiyen'lerin dikkatini çelmek için, konusmaya devam etmeye çalıstı. "Demek benim
gelip almamı istedi, öyle mi? Niye?"
"Niye mi?" Ses tonundan anlasıldıgına göre, Malfoy inanılmayacak kadar keyiflenmisti. "Çünkü,
Potter, Esrar Dairesi'nden bir kehaneti geri almasına izin verilenler, sadece hakkında o kehanetin
yapıldıgı kisilerdir. Karanlık Lord'un, onu çalsınlar diye baskalarını kullanmaya kalkısınca kesfettigi
gibi."
"Peki benim hakkımdaki bir kehaneti niye çalmak istesin ki?"
1008
"kinizin hakkındaki, Potter, ikinizin hakkındaki... Karanlık Lord'un seni bebekken niye öldürmeye
çalıstıgını hiç merak etmedin mi?"
Harry gözlerini, Malfoy'un kukuletasındaki deliklerden görünen kursuni gözlere dikti. Annesiyle
babasının ölme nedeni bu kehanet miydi, simsek seklindeki yara izini tasımasının nedeni o
muydu? Hepsinin cevabını elinde mi tutuyordu?
"Birisi Voldemort ve benim hakkımda bir kehanette mi bulundu?" dedi usulca, Lucius Malfoy'a
bakıp parmaklarını elindeki ılık cam küre üzerinde sıkarak. Bir Snitch'ten büyük sayılmazdı, hâlâ
Page 377
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
tozdan pütür pütürdü. "O da benim gelip bunu kendisi için almamı sagladı, ha? Niye kendi gelip
almıyormus?"
"Kendi mi alacak?" diye bagırdı Bellatrix tiz bir sesle, çılgınca kıkırdayarak. "Karanlık Lord, Sihir
Bakanlıgı'na girecek, hem de ne güzel o dönmemis gibi davranırlarken, ha? Seherbaz'lar tam da
sevgili kuzenimi aramakla vakitlerini ziyan ederlerken, Karanlık Lord kendini onlara gösterecek,
ha?"
"Demek ki pis islerini size yaptırıyor, öyle mi?" dedi Harry. "Sturgis'e çaldırmaya çalıstıgı gibi
örnegin - ve Bode'a?"
"Çok iyi, Potter, çok iyi..." dedi Malfoy agır agır. Ama zaten Karanlık Lord senin zekâdan yoksun
olmadı-"
"SMD!" diye haykırdı Harry.
Arkasında bes degisik ses, "REDUCTO!" diye bögürdü. Bes ayrı lanet bes ayrı yönde uçtu ve
karsılarındaki raflar patladı; yüz cam küre infilak ederken heybetli yapı sallandı. nci
1009
beyazı sekiller havaya dagıldı, kim bilir hangi yitip gitmis geçmisten gelen sesleri, simdi zemine
yagan parçalanmıs cam ve kıymıklanmıs tahta saganagı arasında yankılandı -
"KOSUN!" diye bagırdı Harry, raflar tehlikeli bir sekilde sallanıp baska cam küreler çıg gibi
düsmeye baslarken. Hermione'nin cüppesini eliyle kavrayıp onu da öne çekti; bir yandan da, raf ve
cam parçalan üstlerine dolu gibi yagarken tek kolunu basının üstüne tutuyordu. Toz bulutunun
içinden bir Ölüm Yiyen fırladı, Harry dirsegini onun maskeli yüzüne hızla indirdi; hepsi feryat
ediyordu, acı çıglıkları yükseliyordu, raflar birbirinin üstüne yıgılıyor, gök gürültüsü sesiyle
çöküyor, kürelerinden salıverilmis Görücü'lerin konusma parçaları ortalıkta tuhaf bir sekilde
yankılanıyordu -
Harry önünün açık oldugunu ve Ron, Ginny ile Lu-na'nın, kolları baslarının üstünde, yanından
kosarak geçtiklerini gördü; agır bir sey yüzünün yanına çarptı, ama Harry basını egmekle yetinip
ileri dogru kostu; bir el onu omzundan yakaladı; Hermione'nin, "Sersemlet!" diye bagırdıgını
duydu. El onu hemen bıraktı -
Doksan yedinci sıranın somundaydılar; Harry saga döndü ve bu sefer gerçekten var gücüyle
kosmaya basladı; hemen arkasında ayak sesleri duyuyordu, Hermione'nin sesi Nevüle'i daha hızlı
kosmaya tesvik ediyordu; tam karsılarında, içeri girdikleri kapı aralıktı; Harry fanusun pırıltısını
görebiliyordu; kehaneti hâlâ elinde sıkı sıkı tutmus, emniyete almıs halde kapıdan kosarak geçti ve
kapıyı arkalarından kapatmadan önce digerlerinin de esikten hızla geçmelerini bekledi -
1010
"Colloportus!" dedi Hermione soluk soluga, kapı garip bir ezilme sesiyle kendini mühürledi.
"Digerleri - digerleri nerde?" dedi Harry soluk soluga.
Ron, Luna ve Ginny'nin önlerinde oldugunu, bu odada onları beklediklerini görmeyi ummustu, ama
odada kimse yoktu.
"Yanlıs yöne gitmis olmalılar!" diye fısıldadı Hermione, yüzünde bir dehset ifadesi vardı.
"Dinleyin!" diye fısıldadı Neville.
Az önce mühürledikleri kapının arkasından ayak sesleri ve bagırtılar geldi; Harry kulagını kapıya
koyup dinledi ve Lucius Malfoy'un kükredigini duydu: "Bırakın Nott'u, bırakın onu, diyorum -
kehanetin kaybolmasına kıyasla onun yaraları Karanlık Lord'un umrunda bile olmaz. Jugson,
buraya dön, örgütlenmemiz gerek! kiser ikiser ayrılıp onları arayacagız; unutmayın, kehaneti
alana kadar Potter'a nazik davranın, gerekirse öbürlerini öldürebilirsiniz - Bellatrix, Rodolphus, siz
sola gidin; Crabbe, Rabastan, saga - Jugson, Dolohov, tam karsıdaki kapıya -Macnair ve Avery,
buradan - Rookvvood, sen oraya - Mul-ciber, benimle gel!"
"Ne yapacagız?" diye sordu Hermione Harry'ye, zangır zangır titriyordu.
"Eh, en azından, burada durup bizi bulmalarını beklemeyecegiz," dedi Harry. "Su kapıdan
uzaklasalım."
Mümkün oldugu kadar sessizce kostular, minik yumurtanın çatladıgı ve yeniden eski haline
döndügü ısıltılı fanusun yanından geçip çıkısa, diger uçtaki daire seklindeki hole dogru gittiler.
Neredeyse oraya varmıslardı ki,
Page 378
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
1011
Harry büyük ve agır bir seyin, Hermione'nin büyüyle kapattıgı kapıya çarptıgını duydu.
"Yana çekilin!" dedi hasin bir ses. "Alohomora!"
Kapı hızla açılırken Harry, Hermione ve Neville masaların altına daldılar. ki Ölüm Yiyen'in
ayaklarının hızla hareket ettigini ve cüppelerinin eteginin kendilerine yaklastıgını görüyorlardı.
"Dosdogru hole gitmis olabilirler," dedi hasin ses.
"Masaların altına bak," dedi digeri.
Harry, Ölüm Yiyen'lerin dizlerinin büküldügünü gördü; asasını masanın altından uzatıp,
"SERSEMLET.'" diye bagırdı.
Kırmızı bir ısın fıskırdı, en yakındaki Ölüm Yiyen'e çarptı; Ölüm Yiyen geriye dogru, sarkaçlı büyük
bir saatin üstüne düstü, onu da yere düsürdü. kinci Ölüm Yiyen, Harry'nin büyüsünden kurtulmak
için yana zıpladı ve asasını, daha iyi nisan alabilmek için sürünerek masanın altından çıkmakta
olan Hermione'ye dogrulttu.
"Avada -"
Harry yüzüstü ileri dogru atladı ve Ölüm Yiyen'i diz hizasından yakalayarak devrilmesine ve hedefi
sasırmasına sebep oldu. Neville, yardım etme telası içinde bir masayı yıktı; dövüsen ikiliye asasını
çılgınca dogrultarak bagırdı:
"EXPELLMRMITS/"
Hem Harry'nin, hem de Ölüm Yiyen'in asaları ellerinden fırladı, Kehanet Salonu'nun girisine dogru
süzüldü; her ikisi de toparlanıp asalarının arkasından atıldılar, Ölüm Yiyen önde, Harry hemen
arkasındaydı; yaptıgın-
1012
dan besbelli dehsete düsen Neville ise en arkadan geliyordu.
"Çekil önümden, Harry!" diye haykırdı Neville, belli ki zararı telafi etmeye kararlıydı.
O yeniden nisan alıp bagırırken, Harry kendini yana attı.
"SERSEMLET/"
Kırmızı ısın, Ölüm Yiyen'in omzunun hemen üstünden uçtu ve çesitli biçimlerde kum saatleriyle
dolu, vitrinli bir dolaba çarptı; dolap yere düstü, açıldı, her tarafa camlar saçıldı; sonra yeniden
yay gibi dogrulup duvara yaslandı, tamamen düzelmis haldeydi; derken yine düstü, parçalandı -
Ölüm Yiyen, pırıldıyan fanusun yanında yerde duran asasını kapmıstı. Adam dönerken Harry baska
bir masanın arkasına daldı. Adamın maskesi kaymıstı, göremiyor-du; bostaki eliyle onu çıkartıp
haykırdı: "SER-"
"SERSEMLET!" diye bagırdı, onlara henüz yetismis olan Hermione. Kırmızı ısın, Ölüm Yiyen'i
gögsünün ortasından vurdu; kolları hâlâ havada, donup kalan ve asası bir tıkırtıyla yere düsen
adam, arka üstü fanusa dogru yıgıldı. Harry bir gümbürtü duymayı bekliyordu, adamın cama
çarpmasını ve fanustan yere kaymasını bekliyordu; oysa Ölüm Yiyen'in bası, sanki bir sabun
köpügüne gö-mülürmüs gibi fanusun yüzeyine gömüldü; ve masanın üstüne sırtüstü serilmis
halde, bası pırıldayan rüzgârla dolu fanusun içinde, kalakaldı.
"Accio asal" diye bagırdı Hermione. Harry'nin asası karanlık bir köseden fırlayıp eline geldi,
Hermione de onu Harry'ye attı.
1013
"Sagol," dedi Harry. "Tamam, simdi dısarı -"
"Suna bakın!" dedi Neville, dehset içinde. Ölüm Yi-yen'in fanustaki basına gözlerini dikmis
bakıyordu.
Üçü birden yeniden asalarını çıkardılar, ama hiçbiri kullanmadı; hepsi agızları açık, afallamıs halde,
adamın basına neler olduguna bakıyordu.
Hızla küçülüyor, gittikçe kellesiyor, siyah saçları ve kirli sakalı kafatasının içine çekiliyordu;
yanakları düz-günlesiyor, kafatası yuvarlak hale geliyor ve seftali gibi ince tüylerle kaplanıyordu...
Yerinden kalkmaya çabalayan Ölüm Yiyen'in kalın, kaslı boynu üzerinde, çok acayip görünen bir
bebek bası duruyordu simdi; ama daha onlar agızlan açık bakarlarken, bas siserek eski orantısına
ulastı yine; tepesinden ve yanaklarından kalın siyah kıllar fıskırıyordu...
"Zaman," dedi Hermione husu içinde. "Zaman ..."
Page 379
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Ölüm Yiyen çirkin kafasını, toparlamak istercesine yeniden salladı, ama daha kendine gelemeden
kafası yeniden ufalmaya, bebeklesmeye basladı...
Yakındaki bir odadan bir feryat duyuldu, sonra bir gümbürtü koptu, biri çıglık attı.
"RON?" diye bagırdı Harry, gözlerinin önünde meydana gelen canavarca dönüsüme hemen sırtını
dönerek. "GINNY? LUNA?"
"Harry!" diye çıglık attı Hermione.
Ölüm Yiyen basını çekip fanustan çıkarmıstı. Görünüsü son derece garipti, minik bebek bası avaz
avaz haykırırken, kalın kolları her yönde tehlikeli bir sekilde savru-luyordu, Harry'yi kıl payı
ıskaladı, Harry hemen basını
1014
egdi. Asasını kaldırdı, ama hayretle Hermione'nin kolunu tuttugunu gördü.
"Bir bebege zarar veremezsin!"
Bunu tartısacak vakit yoktu; Harry, Kehanet Salo-nu'ndan, giderek yükselen, sayılan giderek artan
ayak sesleri geldigini duydu ve, biraz geç olsa da, bagırıp yerlerini belli etmemesi gerektigini
anladı.
"Hadi!" dedi. Sendeleyip duran çirkin bebek baslı Ölüm Yiyen'i arkalarında bırakarak odanın öbür
ucundaki, siyah hole giden açık kapıya dogru fırladılar.
Yolun yarısına gelmislerdi ki, Harry açık kapıdan, iki Ölüm Yiyen'in daha siyah odadan geçerek
onlara dogru kostugunu gördü. Sola çark etti ve orası yerine küçük, karanlık, tıkıs tıkıs bir büroya
girdi, kapıyı çarparak arkalarından kapattılar.
"Collo-" diye basladı Hermione, ama o daha büyüyü tamamlayamadan kapı hızla açıldı ve iki Ölüm
Yiyen yıldırım gibi içeri daldı.
Bir zafer narasıyla ikisi birden haykırdı:
"IMPEDJMENTA/"
Harry, Hermione ve Neville'in üçü de arkaya dogru devrildiler; Neville masanın üstüne dogru
savrulmustu, gözden kayboldu; Hermione bir kitaplıga çarptı ve anında, agır kitaplardan olusan bir
selin altında kaldı; Harry'nin basının arkası tas duvara vurdu, gözlerinin önünde küçük ısıklar çaktı
ve bir an gözleri karardı, tepki gösteremeyecek kadar afalladı.
"YAKALADIK ONU!" diye bagırdı Harry'nin en yakınındaki Ölüm Yiyen. "ARKADA BR BÜRODAYIZ -"
1015
"Silencio!" diye haykırdı Hermione ve adamın sesi kısıldı. Maskesindeki delikten görünen agzı hâlâ
oynuyordu, ama ses çıkmıyordu. Yanındaki Ölüm Yiyen onu bir kenara savurdu.
"Petrificus Totalus!" diye bagırdı Harry, ikinci Ölüm Yiyen asasını kaldırırken. Adamın kolları ve
ayakları birbirine yapıstı ve ileri, Harry'nin ayaklarının altındaki halıya yüzükoyun düstü; kazık
gibiydi, kıpırdayamıyordu.
"Aferin, Ha-"
Ama Hermione'nin az önce dilsiz bıraktıgı Ölüm Yiyen asasıyla kırbaçlar gibi ani bir hareket yaptı;
mor bir aleve benzeyen bir ısın Hermione'nin gögsünün içinden geçip gitti. Hermione sanki
sasırmıs gibi minik bir "Ah!" sesi çıkardı ve yere yıgılıp hareketsiz kaldı.
"HERMONE!"
Harry onun yanında diz çöktü, Neville ise asasını önünde tutmus, masanın altından hızlı hızlı
sürünerek Hermione'ye dogru geliyordu. Ölüm Yiyen, Neville'in bası ortaya çıkınca sert bir tekme
savurdu - ayagı Neville'in asasını ikiye böldü ve yüzüne çarptı. Acıyla bögüren Neville, agzını ve
burnunu tutarak oldugu yerde büzüldü. Harry, asası havada hızla dönünce, Ölüm Yiyen'in
maskesini parçalarcasına çıkarmıs ve asasını dosdogru kendisine yöneltmis oldugunu gördü.
Gelecek Posfasz'ndaki uzun, solgun ve çarpık yüzü tanıdı: Antonin Dolohov, Pre-wett'ları katletmis
olan büyücü.
Dolohov sırıttı. Bos kalan eliyle önce Harry'nin hâlâ sıkı sıkı tuttugu kehaneti, sonra kendini, sonra
da Hermi-one'yi gösterdi. Konusamasa da, demek istedigini ancak
1016
bu kadar açık anlatabilirdi. Kehaneti bana ver, yoksa sonun onunki gibi olur...
Page 380
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"Verdigim anda hepimizi öldürmeyeceksiniz sanki!" dedi Harry.
Kafasının içindeki bir panik ugultusu, dogru dürüst düsünmesini engelliyordu; bir eli Hermione'nin
henüz ılık olan omzundaydı, ama ona yakından bakmaya cesaret edemiyordu. N'olur ölmüs
olmasın, n'olur ölmüs olmasın, öl-düyse benim suçum...
"Harry, n'abarsan y ab aba," dedi Neville masanın altından siddetle, ellerini indirip, kırıldıgı her
halinden belli burnunu, agzına ve çenesine dogru akan kanı gösterdi, "bunu ona berbe sakın!"
O sırada kapının dısında bir gümbürtü koptu ve Do-lohov omzunun üstünden arkaya baktı - bebek
baslı Ölüm Yiyen, bası aglayarak, koca yumruklarını çevresindeki her seye kontrolsüz biçimde
savurarak kapı agzında belirmisti. Harry bu sanstan yararlandı:
"PETRIFICUS TOTALUS!"
Dolohov engel olamadan büyü ona çarptı. Arkadasının üstünden öne dogru devrildi, ikisi de tahta
gibi sertti ve santim kıpırdayamıyorlardı.
"Hermione," dedi Harry hemen, onu sarsarak. Bebek baslı Ölüm Yiyen kör kör ilerleyerek gözden
kayboldu. "Hermione, kendine gel..."
"Ne yapdı ona?" dedi Neville. Masanın altından sürünerek çıkıp Hermione'nin öteki yanında diz
çöktü, hızla sisen burnundan sakır sakır kan akıyordu.
"Bilmem..."
1017
Neville el yordamıyla Hermione'nin nabzını buldu.
"Nabzı adıyo, Harry, addıgma ebinib."
Harry'nin içine öyle bir rahatlık dalgası yayıldı ki, bir an bası döndü.
"Sag mı?"
"Eved, sanırıb."
Bir duraklama oldu, Harry baska ayak sesi gelecek mi diye can kulagıyla dinledi, ama sadece yan
odadaki bebek baslı Ölüm Yiyen'in inlemelerini ve körlemesine dolasırken çıkardıgı sesleri duydu.
"Neville, çıkıstan çok uzak degiliz," diye fısıldadı, "o daire seklinde odanın hemen bitisigindeyiz...
eger baska Ölüm Yiyen gelmeden seni oradan geçirebilir ve dogru kapıyı bulursak, eminim ki
Hermione'yi koridora çıkartıp asansöre bindirebilirsin... sonra da birini bulursun... alarm verirsin..."
"yi aba sen n'abacaksm?" dedi Neville, kanayan burnunu yenine silip Harry'ye kaslarını çatarak.
"Digerlerini bulmam gerek," dedi Harry.
"O zaban ben de seninle bulurub," dedi Neville, kararlı bir sekilde.
"Ama Hermione -"
"Onu da alalıb," dedi Neville, yine kararlılıkla. "Ben dasırıb - sen benden iyi döbüsüyorsun -"
Ayaga kalktı ve Harry'ye dik dik bakarak Hermione'nin kollarından birini tuttu; bir an tereddüt
ettikten sonra Harry de Hermione'nin diger kolunu tutup onun gevsek bedenini Neville'in
omuzlarına yerlestirmeye yardım etti.
1018
"Bekle," dedi Harry, Hermione'nin asasını yerden alıp Neville'in eline tutusturarak, "bunu alsan iyi
olur."
Yavas yavas kapıya dogru yürürlerken, Neville kendi asasının parçalarını bir tekmeyle savurdu.
"Nineb beni öldürecek," dedi boguk bir sesle, konusurken burnundan kan saçılıyordu, "o, bababın
eski asa-sıydı."
Harry kafasını kapıdan uzatıp dikkatle etrafa baktı. Bebek baslı Ölüm Yiyen bagırıyor, ona buna
çarpıyor, sarkaçlı büyük saatleri deviriyor, masaları yıkıyor, feryat ediyordu, kafası karısmıstı; bu
arada, Harry'nin, içinde Zaman Döndürücü'ler oldugundan süphelendigi cam vitrinli dolap
düsmeye, parçalanmaya ve arkasındaki duvara yaslanıp kendisini tamir etmeye devam ediyordu.
"Bizi hayatta fark etmez," diye fısıldadı Harry. "Gel... arkamdan ayrılma..."
Sessizce büroyu astılar ve geriye, simdi tamamen terk edilmis görünen siyah hole açılan kapıya
dogru gittiler. Birkaç adım atmıslardı ve Neville Hermione'nin agırlıgı altında hafifçe sendeliyordu
ki, Zaman Odası'nm kapısı arkalarından bam diye kapandı ve duvarlar bir kez daha dönmeye
basladı. Harry'nin kısa süre önce basına aldıgı darbe, dengesini bozuyor gibiydi; gözlerini kıstı,
Page 381
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
hafifçe sallanarak, duvarlar durana kadar öylece tuttu. Hermione'nin atesli çarpılarının kapılardan
silinmis oldugunu görünce yüregine indi.
"Ee, ne dersin, nere-"
Ama hangi yönü deneyeceklerine henüz karar vere-
1019
meden, sag taraflarındaki bir kapı pat diye açıldı ve üç kisi içeri devrildi.
"Ron!" dedi Harry çatlak bir sesle. Onlara dogru kostu. "Ginny - hepiniz -?"
"Harry," dedi Ron, halsiz halsiz kıkırdayarak öne atıldı, Harry'nin cüppesinin önünü yakaladı ve
odak noktası kaymıs gözlerle ona baktı, "burdasın iste... ha ha ha... komik görünüyorsun, Harry...
adamakıllı benzetmisler seni..."
Ron'un yüzü bembeyazdı, agzının kenarından koyu renk bir sey akıyordu. Bir an sonra dizlerinin
bagı kesildi, ama hâlâ Harry'nin cüppesinin önünü sıkı sıkı tuttugundan, Harry de bir tür selam
verir gibi egildi.
"Ginny?" dedi Harry korkuyla. "Ne oldu?"
Ama Ginny basını iki yana salladı ve yaslandıgı duvardan yere dogru kayarak oracıga oturdu, kesik
kesik nefes alıyor, ayak bilegini tutuyordu.
"Sanırım ayak bilegi kırıldı, bir seyin çat ettigini duydum," diye fısıldadı Luna, onun üzerine
egilerek. çlerinde bir tek o, hasar almamıs gibi görünüyordu. "Dört tanesi bizi gezegenlerle dolu
karanlık bir odaya kadar kovaladı; çok garip bir yerdi, öylece karanlıkta süzülüyorduk bazen-"
"Harry, Uranüs'ü yakından gördük!" dedi Ron, hâlâ halsiz halsiz kıkırdıyordu. "Anladın ya, Harry?
Uranüs'ü gördük - ha ha ha -"
Ron'un agzının kenarında bir kan kabarcıgı sisti ve patladı.
"- neyse, içlerinden biri Ginny'nin ayagını yakaladı,
1020
ben Eksiltme Laneti yapıp Plüton'u suratında patlattım, ama..."
Luna eliyle umutsuzca, çok zorlukla nefes alan, gözleri halen kapalı Ginn/yi isaret etti.
"Peki ya Ron?" dedi Harry korkuyla, Ron hâlâ onun cüppesinin önüne tutunarak kıkırdamaya
devam ediyordu.
"Ona ne yaptılar, bilmiyorum," dedi Luna üzgün üzgün, "ama biraz tuhaflastı, yanımızda
getirmekte bile çok zorluk çektim."
"Harry," dedi Ron, Harry'nin kulagını kendi agzına dogru çekerek ve hâlâ halsizce kıkırdayarak, "bu
kız kim, biliyor musun, Harry? Laklak o... Laklak Lovegood... ha ha ha..."
"Burdan çıkmak zorundayız," dedi Harry kararlı bir sekilde. "Luna, Ginny'ye yardım edebilir misin?"
"Evet," dedi Luna, emniyette olsun diye asasını kulagının arkasına yerlestirdi, sonra da kolunu
Ginny'nin beline dolayarak onu ayaga kaldırdı.
"Bilegim sadece, kendim yürüyebilirim!" dedi Ginny sabırsızlıkla, ama bir an sonra yana dogru
yıgılmıs ve destek için Luna'ya sarılmıstı. Harry, tıpkı birkaç ay önce Dudley'ye yaptıgı gibi, Ron'un
kolunu omzuna koydu. Dönüp baktı: lk seferinde dogru çıkısı bulma ihtimalleri on ikide birdi -
Ron'u kapıya dogru çekti; bir iki metre kalmıstı ki, holün öbür tarafından bir baska kapı açıldı ve
basını Bellat-rix Lestrange'ın çektigi üç Ölüm Yiyen hızla içeri girdi.
"Buradalar iste!" diye haykırdı Bellatrix.
1021
Odada Sersemletme Büyüleri uçustu: Harry önündeki kapıya vurup geçti, Ron'u fırlattı, sonra da
egilerek, Ne-ville'e Hermione'yi tasımada yardım etmek için geri döndü; esigi tam vaktinde geçip
kapıyı Bellatrix'in suratına çarptılar.
"Colloportus!" diye haykırdı Harry ve üç vücudun öbür yandan kapıya çarptıgını duydu.
"Fark etmez!" dedi bir erkek sesi. "Baska yolları da var - BULDUK ONLARI, BURADALAR!"
Harry arkasına döndü; Beyin Odası'na dönmüslerdi ve tabii ki bütün duvarlarda kapılar vardı.
Arkalarındaki holde ayak seslerinin artmasından, oradaki Ölüm Yiyen'lere baskalarının da
katıldıgını anladı.
"Luna - Neville - yardım edin bana!"
Page 382
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Üçü odada kosturarak kapıları mühürlediler; Harry bir sonraki kapıya yetisme telası içinde bir
masaya çarptı, üstünden yuvarlandı.
"Colloportus!"
Dısarıdan kosan ayak sesleri geliyordu, ara sıra agır bir vücut kapılardan birine çarpıyor, kapı
gıcırdayıp titriyordu. Luna ve Neville karsı duvardaki kapıları büyülü-yorlardı - sonra, tam Harry
odanın öbür ucuna vardıgında, Luna'nın bagırdıgını duydu:
"Collo- aaaaaahh..."
Döndügünde, onu havada uçarken gördü; bes Ölüm Yiyen onun vaktinde yetisemedigi kapıdan
içeri dalıyorlardı; Luna bir masaya çarptı, üzerinden kayıp öbür tarafından yere düstü ve Hermione
kadar hareketsiz halde yıgılıp kaldı.
"Potter'ı yakalayın!" diye haykırdı Bellatrix, ona dog-
1022
ru kosarak; Harry ona sasırtmaca verdi ve odanın öbür yanma dogru fırladı; kehanetin isabet
alacagından korktukları sürece emniyette sayılırdı -
"Hey!" dedi Ron, sendeleyerek ayaga kalkmıs, kıkırdayarak, sarhos gibi yalpalayarak Harry'ye
dogru geliyordu. "Hey, Harry, burada beyinler var, ha ha ha, tuhaf degil mi, Harry?"
"Ron, çekil yoldan, yere yat -"
Ama Ron asasını depoya dogrultmustu bile.
"Cidden, Harry, beyinler var - bak - Accio beyini"
Sahne bir an için dondu sanki. Harry, Ginny, Neville ve Ölüm Yiyen'lerin her biri, kendilerine engel
olamaya-rak deponun tepesini seyrettiler: Bir beyin, sıçrayan bir balık gibi yesil sıvıdan fırladı, bir
an havada asılı kaldıktan sonra Ron'a dogru süzüldü. Gelirken dönüp duruyor, içinden, hareket
eden görüntülerle kaplı seritlere benzer bir seyler çıkıyor, film makaraları gibi açılıyordu -
"Ha ha ha, Harry, baksana suna -" dedi Ron, beynin, cafcaflı bagırsaklarını kusmasını izleyerek.
"Harry, gel de dokun suna; eminim ki acayip -"
"RON, HAYIR!"
Harry, Ron'un, beynin arkasında uçusan düsünce dokunaçlarına degmesi halinde ne olacagım
bilmiyordu, ama iyi bir sey olamayacagından emindi. leri atıldı, oysa Ron uzanan elleriyle beyni
yakalamıstı bile.
Derisine temas ettikleri anda, dokunaçlar Ron'un kollarına ip gibi dolanmaya basladılar.
"Harry, bak n& olu- Hayır - hayır - hosuma gitmedi bu - hayır, dur - dur -"
1023
nce seritler simdi Ron'un gögsüne dolanıyordu; beyin ona bir ahtapotun gövdesi gibi sıkıca
sarılırken, Ron seritleri çekip koparmaya çalısıyordu.
"Diffindo!" diye haykırdı Harry, dokunaçlar gözlerinin önünde Ron'u sıkı sıkı sarmadan önce onları
koparmaya çalısarak, ama kopmadılar. Ron düstü, onu baglayan seritlere vuruyordu halâ.
"Harry, bogacak onu!" diye bagırdı Ginny, kırık bilegi yüzünden yerde hareketsiz kalmıstı - o
sırada Ölüm Yi-yen'lerden birinin asasından kırmızı bir ısın uçtu ve Ginny'nin yüzünün tam ortasına
isabet etti. Ginny yana devrildi ve orada baygın kaldı.
"SERSEBLED!" diye haykırdı Nevüle, hızla arkasını dönüp Hermione'nin asasını üstlerine gelen
Ölüm Yi-yen'lere dogru sallayarak, "SERSEBLED! SERSEBLED!"
Ama hiçbir sey olmadı.
Ölüm Yiyen'lerden biri kendi Sersemletme Büyüsü'nü Neville'e nisanladı, birkaç santim farkla
ıskaladı. Simdi bes Ölüm Yiyen'le sadece Harry ve Neville mücadele ediyordu, Ölüm Yiyen'lerden
iki tanesinin yolladıgı oka benzeyen gümüsi renkte ısınlar onlara isabet etmedi, ama arkalarındaki
duvarda kraterler açtı. Bellatrix Lestrange dosdogru üstüne kosunca Harry kaçtı; kehaneti
yukarıda, basının üstünde tutarak odanın öbür yanma bir kosu kopardı; tek düsünebildigi, Ölüm
Yiyen'leri ötekilerden uzaga çekmekti.
se yaramısa benziyordu; onun arkasından fırladılar, sandalyelerle masaları havaya savuruyor,
ama kehanete zarar verecekleri korkusuyla onu büyülemeye cesaret ede-
1024
Page 383
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
iniyorlardı. Harry de halen açık olan tek kapıdan, Ölüm Yiyen'lerin içeri girdikleri kapıdan dısarı
fırladı; içinden, Neville'in Ron'un yanında kalması ve onu kurtarmanın bir yolunu bulması için dua
ediyordu. Yeni odanın birkaç metre içine girmisti ki, dösemenin yok oldugunu hissetti -
Dik tas basamaklardan düsüp duruyordu, sonuncuya kadar her basamakta zıpladı ve solugunu
kesen bir darbeyle, bir platform üzerinde tastan kemerin durdugu çukura sırtüstü yapıstı. Bütün
oda Ölüm Yiyen'lerin kahkahalarıyla çınlıyordu: Basını kaldırıp bakınca, Beyin Odası'nda olan bes
tanesinin asagı, ona dogru geldiklerini gördü; bu arada bir o kadan da baska kapılardan girmis,
basamaktan basamaga atlayarak yaklasıyorlardı. Harry ayaga kalktı, ama bacakları öyle bir
titriyordu ki, onu güç bela tasıyorlardı. Kehanet hâlâ, mucizevi bir sekilde kırılmamıs halde, sol
elindeydi, sag elinde ise asasını sıkı sıkı tutuyordu. Etrafa bakarak geriledi, bütün Ölüm Yiyen'leri
görüs alanında tutmaya çalıstı. Bacaklarının arkası sert bir seye çarptı: Kemerin durdugu
platforma gelmisti. Geri geri oraya tırmandı.
Ölüm Yiyen'lerin hepsi durdu, ona baktılar. Bazıları onun kadar hızla soluyordu. Bir tanesi kan
revan içindeydi; Beden-Baglama Laneti'nin etkisinden kurtulmus olan Dolohov, asasını dogrudan
Harry'nin yüzüne dogrultmus halde, pis pis sırıtıyordu.
Lucius Malfoy, maskesini çıkararak, "Potter, yarıs sona erdi," dedi tembel tembel, "simdi uslu bir
çocuk ol da su kehaneti bana ver."
"Ötekiler - ötekileri bırakın gitsinler, o zaman veririm!" dedi Harry umutsuzca.
1025
Ölüm. Yiyenlerden bazıları güldü.
"Pazarlık edecek durumda degilsin, Potter," dedi Lu-cius Malfoy, solgun yüzü zevkten pembelesti.
"Görüyorsun, biz burada on kisiyiz, sense bir kisisin... yoksa Dumbledore sana saymasını
ögretmedi mi?"
"Dek basına degil o!" diye haykırdı tepelerinden bir ses. "Ben hâlâ yanmdayıb!"
Harry'nin içi cız etti: Neville tas sıraların üstünden onlara dogru sürünerek geliyor, titreyen elinde
Hermi-one'nin asasını sıkı sıkı tutuyordu.
"Neville - hayır - Ron'a dön -"
"SERSEBLED!" diye haykırdı Neville yeniden, asasını sırayla her Ölüm Yiyen'e dogrultarak.
"SERSEBLED! SER-SEB-"
Ölüm Yiyen'lerin en iriyarılarından biri Neville'i arkasından kavradı, kollarını iki yanına yapıstırdı.
Neville debelendi, tekme attı; Ölüm Yiyen'lerin birçogu güldü.
"Longbottom, degil mi?" diye pis pis güldü Lucius Malfoy. "Eh, büyükannen aile üyelerini bizim
davamıza kaptırmaya alıskındır... ölümün onun için büyük bir sok olmayacak."
"Longbottom mı?" diye tekrarladı Bellatrix, zayıf yüzünü gerçekten kötücül bir gülümseme
aydınlattı. "Bak sen, annen ve babanla tanısma zevkine erismistim, çocuk."
"BLYORUB!" diye kükredi Neville ve onu esir almıs Ölüm Yiyen kollarını dolayıp vücudunu
kıstırdıgı halde öyle canla basla mücadele etti ki, Ölüm Yiyen, "Sersemletin sunu!" diye bagırdı.
1026
"Yo, yo, yo," dedi Bellatrix. Önce Harry'ye, sonra Ne-ville'e bakarken kendinden geçmis, heyecanla
canlanmıs gibi görünüyordu. "Hayır, bakalım Longbottom annesiyle babası gibi çözülmeden önce
ne kadar dayanabilecek... tabii, Potter bize kehaneti vermek istemiyorsa."
"SAKIN ONLARA BERME!" diye kükredi Neville, kendini kaybetmis gibiydi, Bellatrix ona ve onu
tutan kisiye asası havada yaklasırken, tekme atıp kıvranıyordu. "SAKIN ONLARA BERME, HARRY!"
Bellatrix asasını kaldırdı. "Cruciol"
Neville çıglık attı, bacakları gögsüne dogru çekildi ve onu esir almıs Ölüm Yiyen'in kollarında bir an
havada asılı kaldı. Ölüm Yiyen onu bıraktı; Neville, her tarafı segirip acı içinde çıglıklar atarak yere
düstü.
"Bu sadece tadımlıktı!" dedi Bellatrix, asasını kaldırıp Neville'in çıglıklarını durdurdu. Neville simdi
aglayarak onun ayakları dibinde yatıyordu. Bellatrix dönüp Harry'ye baktı. "Evet, Potter, ya bize
kehaneti verirsin ya da küçük arkadasının acı içinde ölmesini seyredersin!"
Harry'nin düsünmesine gerek yoktu; seçenegi kalmamıstı. Onu tutan elinin ısısıyla sıcacık hale
Page 384
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
gelmis kehaneti ileri uzattı. Malfoy almak için ileri atıldı.
Derken, yukarıda bir yerde iki kapı hızla açıldı ve odaya bes kisi daha girdi: Sirius, Lupin, Moody,
Tonks ve Kingsley.
Malfoy döndü, asasını kaldırdı, ama Tonks ona bir Sersemletme Büyüsü yollamıstı bile. Harry,
büyü degdi mi degmedi mi diye bakmadı, yoldan çekilmek için platformdan asagı uçtu. Çökük
zemine dogru basamak basamak at-
1027
layarak inerken büyüler yagdıran Yoldaslık üyelerinin ortaya çıkmasıyla Ölüm Yiyen'lerin dikkati
tamamen dagılmıstı. Kosusan vücutların, ısık çakıslarının arasında Harry, Neville'in yerde
süründügünü gördü. Bir kırmızı ısından daha kaçındı ve Neville'e ulasmak için yüzükoyun yere
atladı.
"yi misin?" diye bagırdı, bir büyü daha baslarının birkaç santim yukarısından vınlarken.
"Eved," dedi Neville, ayaga kalkmaya çalıstı.
"Ya Ron?"
"Sanırıb iyi - ben çıkdıgıbda hâlâ beyinle bogusuyordu -"
Aralarındaki tas zemin, bir büyünün çarpmasıyla patladı, Neville'in elinin sadece birkaç saniye
önce oldugu yerde bir krater açtı; ikisi sürünerek oradan uzaklastılar; derken, nereden geldigi belli
olmayan kalın bir kol Harry'yi boynundan yakalayıp havaya kaldırdı, ayak parmakları nerdeyse
yere degmiyordu.
"Ver onu bana," diye homurdandı bir ses kulagında, "kehaneti bana ver -"
Adam Harry'nin nefes borusuna öyle bir bastırıyordu ki, Harry soluk alamıyordu. Sulanan
gözleriyle, Sirius'un üç metre ötede bir Ölüm Yiyen'le düello yaptıgını gördü; Kingsley iki tanesiyle
birden dövüsüyordu; hâlâ basamakların ortasında bir yerde olan Tonks, Bellatrix'e alev alev
büyüler yolluyordu - kimse Harry'nin ölmekte oldugunun fakında degil gibiydi. Asasını geriye,
adamın bögrüne dogru çevirdi, ama büyülü bir söz söyleyecek solugu kalmamıstı ve adamın bos
eli de Harry'yi yokluyor, kehaneti tutan eline yaklasıyordu -
1028
"AAAHH!"
Neville birden ortaya çıkmıs, üstlerine atlamıstı; büyülü sözleri söyleyecek durumda olmadıgından,
Hermi-one'nin asasını Ölüm Yiyen'in maskesindeki göz deligine sokmustu. Adam acıyla uluyarak
bir anda Harry'yi bıraktı. Harry dönüp ona baktı ve bir solukta büyülü sözleri söyledi:
"SERSEMLET/"
Ölüm Yiyen arka üstü düstü, maskesi kaydı: Sahga-ga'yı öldürmeye gelen Macnair'di bu,
gözlerinden biri sismis, kan içindeydi.
"Sagol!" dedi Harry Neville'e, onu çabucak yana çekerek. Sirius ile Ölüm Yiyen yanlarından hızla
geçmisti, öyle siddetle düello ediyorlardı ki, asaları bulanık görünüyordu. Derken Harry'nin ayagı
yuvarlak ve sert bir seye degip kaydı. Bir an kehaneti düsürdügünü sandı, ama sonra Moody'nin
sihirli gözünün zeminde dönerek uzaklastıgını gördü.
Sahibi yan yatıyordu, basından kanlar akıyordu ve ona saldıran kisi simdi Harry ve Neville'e
saldırıyordu: Dolohov'du bu, uzun solgun yüzü zevkle çarpılmıstı.
"Tamntallegra!" diye haykırdı, asasını Neville'e dogru tutarak; bacakları anında bir tür hummalı
step dansı yapmaya baslayan Neville, dengesi bozularak yeniden yere düstü. "Simdi, Potter -"
Asasıyla Hermione üzerinde kullandıgı kırbaçlama hareketinin aynısını yaparken, Harry, "Protego!"
diye bagırdı.
Yüzünden küt kenarlı bıçak gibi bir seyin geçtigini
1029
hissetti; siddetinden yanlamasına yere devrildi ve Neville'in sarsılan bacakları üzerine düstü, ama
Kalkan Büyüsü, Dolo-hov'un büyüsünü büyük ölçüde engellemisti.
Dolohov yeniden asasını kaldırdı. "Accio keha-"
Sirius bir anda orada belirdi, omzuyla Dolohov'a vurdu ve onu savurarak yoldan çekti. Kehanet
yeniden Harry'nin parmaklarının ucuna kadar gitmisti, ama onu tutmayı basardı. Simdi Sirius ve
Dolohov düello yapıyorlardı, asalan kılıç gibi parıldıyor, uçlarından kıvılcımlar fıskırıyordu -
Page 385
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
Dolohov, Harry ve Hermione üzerinde kullandıgı kırbaçlama hareketinin aynısını yapmak için
asasını geri çekti. Harry ayaga fırlayarak haykırdı: "Petrificus Totaîus!" Bir kez daha, kollarıyla
bacakları birbirine yapısan Dolohov geriye dogru devrilip küt diye sırtüstü düstü.
"Temiz is!" diye bagırdı Sirius, bir çift Sersemletme Büyüsü onlara dogru uçarken Harry'nin
kafasını asagı iterek. "Simdi buradan çıkmanı istiyorum -"
kisi birden yeniden egildiler; yesil bir ısın Sirius'u sıyırıp geçti. Harry odanın karsısında Tonks'un
tas merdivenin ortalarında bir yerden düstügünü, gevsek bedeninin basamaktan basamaga
yuvarlandıgını ve Bellatrix'in muzaffer bir sekilde yeniden arbedeye katılmak için geriye kostugunu
gördü.
"Harry, kehaneti al, Neville'i yakala ve kaç!" diye haykırdı Sirius, Bellatrbc'in yanına gitmek için
kosarak. Harry daha sonra ne oldugunu görmedi; Kingsley, çopur ve artık maskesiz Rookwood'la
çarpısarak görüs alanından geçti; Harry kendini Neville'e dogru atarken basının üstünden yesil bir
ısın daha uçtu -
1030
"Ayaga kalkabilir misin?" diye bagırdı, bacakları kontrol dısı hareketlerle sarsılan ve segiren
Neville'in kulagına. "Kolunu boynuma dola -"
Neville öyle yaptı - Harry onu zorlukla kaldırdı - Neville'in bacakları hâlâ her yönde uçusuyordu,
onu tasımıyorlardı. O sırada bir adam sanki havadan düsmüs gibi üstlerine atladı: kisi de geriye
devrildi, Neville'in bacakları sırtüstü dönmüs bir böceginkiler gibi çılgınca çırpınıyordu. Harry sol
kolunu havaya kaldırarak, küçük cam topu parçalanmaktan korumaya çalıstı.
Kulagında Lucius Malfoy'un sesi, "Kehanet, kehaneti ver bana, Potter!" diye hırladı ve Harry,
Malfoy'un asasının ucunun kaburgalarının arasını siddetle dürttügünü hissetti.
"Hayır - kalk - üstümden... Neville - tut sunu!"
Harry kehaneti karsıya attı, Neville sırtının üstünde kendini döndürdü ve küreyi gögsüyle aldı.
Malfoy bu sefer asasını Neville'e dogrulttu, ama Harry kendi asasını omzunun üstünden uzatıp
onun vücuduna bastırarak bagırdı: "Impedimenta!"
Malfoy sırtından uçup gitti. Harry yeniden ayaga kalkmaya hamle ederken etrafına baktı ve
Malfoy'un, simdi Sirius ve Bellatrix'in düello ettikleri platforma çarptıgını gördü. Malfoy asasını
yeniden Harry ve Neville'e dogrulttu, ama o daha nefesini toparlayıp darbesini indi-remeden, Lupin
aralarına atladı.
"Harry, digerlerini topla ve GT!"
Harry, Neville'i cüppesinin omzundan yakalayıp oldugu gibi tas basamakların ilk sırasına kaldırdı;
Neville'in bacakla-
1031
n segiriyor, titriyor, agırlıgını tasımıyordu; Harry onu yeniden var gücüyle kaldırdı, bir basamak
daha tırmandılar -
Bir büyü, Harry'nin topugunun yanında tas sıraya vurdu; sıra toz haline geldi. Harry bir alt
basamaga düstü. Neville yere çökmüstü, bacakları hâlâ titriyor, çırpınıyordu. Kehaneti cebine attı.
"Hadi gel!" dedi Harry umutsuzca, Neville'in cüppesini çekerek. "Bacaklarınla itmeye çalıs, hadi -"
Olaganüstü bir çabayla onu bir daha kaldırdı, Neville'in cüppesi sol dikislerinden boylu boyunca
yırtıldı - cam elyafından küçük küre cebinden düstü ve ikisi de yakalayama-dan, Neville'in
debelenen ayaklarından biri onu tekmeledi; küre üç metre kadar sag taraflarına yuvarlandı ve
altlarındaki basamaga çarpıp parçalandı. Her ikisi de, bu olaydan iyice afallamıs halde kürenin
kırıldıgı yere bakarken, muazzam ölçüde büyümüs gözleri olan inci beyazı bir sekil havaya
yükseldi, ama onu baska fark eden olmadı. Harry onun agzının kıpırdadıgını görüyordu, ne var ki,
çevrelerindeki gümbürtü, feryatlar ve çıglıklar arasında, kehanetin tek kelimesini bile duyamadı.
Sekil konusmayı bıraktı ve yokluk içinde eridi.
"Harry, çok özür dilerib!" diye bagırdı Neville, bacakları debelenmeyi sürdürürken yüzü keder
içindeydi. "Çok özür dilerib, Harry, öyle olsun isdebedib -"
"Önemi yok!" diye bagırdı Harry. "Sen ayaga kalkmaya çalıs yeter, gidelim bura-"
"Dubbledore!" dedi Neville, Harry'nin omzunun üstünden bakarak; terli yüzü aniden kendinden
geçmis gibi ısıldadı.
Page 386
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
1032
"Ne?"
"DUBBLEDORE!"
Harry dönüp Neville'in gözlerini diktigi yere baktı. Tam tepelerinde, Beyin Odası'na açılan kapının
çerçevesi içinde, asasını kaldırmıs, yüzü beyaz ve korkunç öfkeli, Albus Dumbledore duruyordu.
Harry vücudunun her zerresinden bir tür elektrik akımının geçtigini hissetti -kurtulmuslardı.
Dumbledore hızla basamaklardan indi, Neville'in ve artık oradan gitmeyi düsünmeyen Harry'nin
yanından geçti. En yakındaki Ölüm Yiyen'ler onun orada oldugunu fark edip de digerlerine
seslendiklerinde, Dumbledore basamakların altına inmisti bile. Ölüm Yiyen'lerden biri kaçmaya
çalıstı, karsılarındaki tas basamaklardan yukarı maymun gibi tırmandı. Dumbledore'un büyüsü,
sanki görünmez bir misinayla yakalamıs gibi rahatlıkla ve çabasız-ca geri çekti onu.
Artık sadece bir çift düello ediyordu, belli ki yeni gelenin farkında degildiler. Harry Sirius'un,
Bellatrix'in kırmızı ısınından kaçındıgını gördü: Rakibine gülüyordu.
"Hadi ama, daha iyisini yapabilirsin!" diye bagırdı, sesi magaramsı odada yankılandı.
ikinci ısın tam gögsüne isabet etti.
Yüzündeki gülüs henüz silinmemisti, ama gözleri hayretle açıldı.
Harry Neville'i bıraktı, oysa bıraktıgının farkında degildi. Dumbledore da platforma dogru
döndügünde, Harry yeniden basamaklardan asagı sıçrıyordu, asasını da çıkarmıstı.
1033
Sirius'un düsmesi çok uzun sürdü sanki: Kemerden sarkan eski püskü tülün içinden arkaya dogru
düserken, bedeni zarif bir kavis çizdi.
Harry, vaftiz babası kadim kapıdan içeri düsüp tülün arkasında yok olurken, onun yıpranmıs,
vaktiyle yakısıklı olan yüzünde korku ve hayret karısımı bir ifade gördü; tül, siddetli bir rüzgâra
kapılmıs gibi bir an dalgalandı, sonra yine eski haline döndü.
Harry, Bellatrix Lestrange'ın muzaffer çıglıgını duydu, ama hiçbir anlamı olmadıgını biliyordu -
Sirius sadece kemerden içeri düsmüstü - simdi öbür tarafta yeniden belirecekti...
Ama Sirius yeniden belirmedi.
"SIRIUS!" diye haykırdı Harry. "SRUS!"
Zemine yaklasırken, kesik kesik, içini yakan soluklar alıyordu. Sirius perdenin hemen arkasında
olmalıydı. O, Harry, onu gerisingeri çekecekti...
Ama zemine erisip de platforma dogru kostugunda, Lupin onu gögsünden yakalayıp geri çekti.
"Yapabilecegin hiçbir sey yok, Harry -"
"Tut onu, kurtar onu, sadece öbür tarafa geçti!"
"- artık çok geç, Harry."
"Hâlâ ona erisebiliriz -" Harry bütün gücüyle ve siddetle mücadele ediyordu, ama Lupin onu
bırakmadı...
"Yapabilecegin hiçbir sey yok, Harry... hiçbir sey... gitti..."
1034
OTUZ ALTINCI BÖLÜM
Korktugu Tek Kisi
"Gitmedi!" diye feryat etti Harry.
nanmıyordu; inanmayacaktı; bütün gücüyle Lu-pin'den kurtulmaya çalısıyordu. Lupin
anlamıyordu; o perdenin arkasında insanlar saklıydı; Harry odaya ilk girdiginde onların
fısıldastıklarını duymustu. Sırius saklanıyordu, gözden uzaktaydı sadece -
"SIRUS!" diye haykırdı. "SIRUS!" "Geri dönemez, Harry," dedi Lupin, Harry'yi zapt etmeye
Page 387
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
çabalarken sesi çatlayarak. "Geri dönemez, çünkü
öl-"
" ÖL - ME - D!" diye kükredi Harry. "SIRUS!" Etraflarında halâ hareket vardı, bosuna kosusturma,
çakan büyüler. Harry için kuru gürültüden ibaretti, sekip yanlarından geçen lanetlerin önemi
yoktu, hiçbir seyin önemi yoktu; yeter ki Lupin, yalnızca birkaç metre ötede, o eski perdenin
arkasında duran Sirius birazdan ortaya çıkıp yeniden kavgaya katümaya hevesli bir halde kara
saçlarını arkasına atmayacakmıs gibi yapmaktan vazgeçsin. Lupin, Harry'yi sürükleyerek
platformdan uzaklastı]
1035
di. Hâlâ kemere bakmakta olan Harry, onu böyle beklettigi için Sirius'a kızmaya baslamıstı artık -
Ama Lupin'den kurtulmak için debelenirken bile, aklının bir kösesi, Sirius'un onu daha önce hiç
bekletmediginin farkındaydı... Sirius, Harry'yi görmek için, ona yardım etmek için her seyi
tehlikeye atmıstı hep... Harry hayatı buna baglıymıs gibi feryat ederken Sirius o kemerin içinden
çıkmıyorsa, bunun tek açıklaması, gerçekten geri dönemedigiydi... gerçekten -
Dumbledore geriye kalan Ölüm Yiyen'lerin çogunu odanın ortasına toplamıstı, görünmez iplerle
baglanıp etkisiz hale getirilmis gibiydiler; Deli-Göz Moody odanın bir ucundan sürünerek Tonks'un
yerde yattıgı noktaya gelmis, onu kendine getirmeye çalısıyordu; platformun arkasında hâlâ ısıklar
çakıyor, homurtular ve haykırıslar yükseliyordu - Kingsley fırlamıs, Sirius'un Bellatrix'le düellosunu
sürdürüyordu.
"Harry?"
Neville, basamaklardan tek tek kayarak Harry'nin durdugu yere gelmisti. Harry artık Lupin'den
kurtulmaya çalısmıyordu, ama o yine de, önlem niyetine, Harry'nin kolunu bırakmamıstı.
"Harry... gerçekden çok üzgünüb..." dedi Neville. Bacakları hâlâ kontrolsüz sekilde dans ediyordu.
"O adab -Sirius Black, arkadasın bıydı?"
Harry basını evet anlamında salladı.
"Dur bakalım," dedi Lupin usulca, asasını Neville'in bacaklarına dogrulttu ve, "Finite," dedi. Büyü
kalktı: Neville'in bacakları yere indi ve hareketsiz kaldı. Lupin'in
1036
yüzü solgundu. "Haydi - haydi ötekileri bulalım, nerede, Neville?"
Lupin konusurken kemere arkasını döndü. Sanki her sözcük ona acı veriyordu.
"Hepsi arka darafdalar," dedi Neville. "Ron'a bir beyin saldırdı, aba sanırıb bir seyi yok - Herbione
baygın, aba kondrol eddik, nabzı adıyordu -"
Güm diye bir ses geldi ve platformun arkasında bir feryat koptu. Harry, Kingsley'nin acıyla
haykırarak yere düstügünü gördü: Dumbledore hızla o tarafa dönerken Bellat-rix Lestrange sıvıstı.
Dumbledore'un ona yolladıgı büyüyü savusturdu; simdi basamakların yarısına gelmisti -
"Harry - hayır!" diye bagırdı Lupin, ama Harry kolunu onun gevsemis elinden kurtarmıstı bile.
"SIRIUS'U ÖLDÜRDÜ!" diye bögürdü Harry. "ONU ÖLDÜRDÜ - BEN DE ONU ÖLDÜRECEGM!"
Ve fırlayıp tas basamakları tırmanmaya basladı; insanlar arkasından bagırıyordu, ama umrunda
degildi. Bellat-rix'in cüppesinin etegi ileride gözden kayboldu ve tekrar beyinlerin yüzdügü odaya
girdiler...
Bellatrix omzunun üzerinden nisan alarak bir büyü yolladı. Depo havaya kalktı ve yana yattı.
çindeki pis kokulu sıvı, Harry'nin üstüne sel gibi bosaldı; beyinler üzerinde kayıyor, hareket
ediyordu, uzun ve renkli dokunaçlarım çevirmeye baslamıslardı, ama Harry, "Wingardium
Leviosa!" diye bagırınca, üzerinden havaya uçtular. Kaya kaya kapıya dogru kostu; yerde inleyen
Luna'nın üzerinden atladı, ona, "Harry - ne -?" diyen Ginny'nin yanından geçti, hâlâ halsizce
kıkırdayan Ron'un ve baygın du-
1037
rumdaki Hermione'nin yanından geçti. Daire seklindeki siyah odaya açılan kapıyı tuttugu gibi çekip
açtı ve Bellat-rix'in odanın karsı tarafındaki bir kapıdan geçerek kayboldugunu gördü; ötesinde,
asansörlere giden koridor gözüküyordu.
Fırladı/ ama Bellatrix kapıyı arkasından kapamıs, duvarlar dönmeye baslamıstı bile. Harry bir kez
Page 388
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
daha, samdanlardan gelen yol yol mavi ısıkla çevriliydi.
Duvar gümbürdeyerek yeniden dururken, "Çıkıs nerede?" diye bagırdı çaresizlik içinde. "Çıkıs
kapısı nerede?"
Sanki oda da onun sormasını bekliyordu. Tam arkasındaki kapı savrulup açıldı, önünde asansörlere
giden, mesalelerle aydınlatılmıs ve bombos koridor uzanıyordu. Kostu...
leride bir asansörün tıkırdadıgmı duyabiliyordu; koridordan son süratle geçti, köseyi hızla döndü
ve ikinci bir asansör çagırmak için dügmeyi yumrukladı. Asansör tangır tungur alçaldı, alçaldı;
parmaklıklar iki yana dogru kayıp açıldı ve Harry içeri dalıp bu sefer de "Atriyum" yazan dügmeye
vurdu. Kapı kapandı ve Harry yükselmeye basladı...
Parmaklıklar tam olarak açılmadan, iterek zorla dısarı çıktı ve etrafına bakındı. Bellatrix neredeyse
koridorun öbür ucundaki telefon asansöründeydi, ama Harry oraya dogru kosarken arkasına baktı
ve ona bir büyü daha yolladı. Harry, Sihirli Kardesler Fıskıyesi'nin arkasına girdi: Büyü, yanından
vınlayarak geçip Atriyum'un öbür ucundaki dövme altından parmaklıklara vurdu, onları çan gibi
1038
çınlattı. Baska ayak sesi gelmiyordu. Bellatrix kosmayı bırakmıstı. Harry heykellerin arkasında
egilip kulak kesildi.
"Harry, pabucu yarım, çık dısarıya oynayalım!" diye seslendi Bellatrix, bebek taklidi yaparak. Sesi
cilalı ahsap zeminde yankılandı. "E niye pesimden geldin o zaman? Buraya sevgili kuzenimin
intikamını almaya geldin sanıyordum!"
"Onun için geldim!" diye bagırdı Harry. Odanın her tarafında yirmi kadar hayalet Harry, geldim!
geldim! geldim! diye tekrar etti.
"Aaaa... onu seviyor muydun, minik bebek Potter?"
Hanenin içinde daha önce hiç duymadıgı kadar büyük bir nefret kabardı; fıskiyenin arkasından
fırladı ve haykırdı: "Crucio!"
Bellatrix çıglık attı: Büyü ayaklarını yerden kesmisti, ama Neville gibi acıdan kıvranıp feryat
etmiyordu - tekrar ayaga kalkmıstı bile, nefes nefeseydi, artık gülmüyordu. Harry yine altın
fıskiyenin arkasına girdi. Bellatrix'in karsı-büyüsü yakısıklı büyücünün kafasına isabet etti, kafa
kopup altı metre öteye düserek ahsap zemini uzun çizikler içinde bıraktı.
"Daha önce hiç Affedilmez Lanet yapmadın, degil mi, çocuk?" diye bagırdı Bellatrix. Bebek sesiyle
konusmayı bırakmıstı simdi. "Gerçekten kastetmen gerek, Potter! Gerçekten acı vermeyi istemen
gerek - zevk alman gerek - haklı öfke pek uzun süre canımı yakmaz - nasıl yapıldıgını göstereyim
mi sana, ne dersin? Sana bir ders vereyim -"
Harry fıskiyenin öbür tarafından dolanmak üzereydi ki, Bellatrix, "Crucio!" diye haykırınca yeniden
egilmek
1039
zorunda kaldı. At-adamın yay tutan kolu fırladı gitti ve büyük bir gürültüyle altın büyücünün
kafasına yakın bir yere düstü.
"Potter, beni yenemezsin!" diye bagırdı Bellatrix.
Harry onun kendisim görerek dogru dürüst bir atıs yapabilmek için saga dogru gittigini
duyabiliyordu. Heykelin etrafından dolanıp ondan uzaklastı, at-adamın bacaklarının arkasına
saklandı, boyu ev cinininkiyle aynı hizadaydı.
"Ben, Karanlık Lord'un en sadık hizmetkârıydım, hâlâ da öyleyim. Karanlık Sanatları ondan
ögrendim ve öyle güçlü büyüler biliyorum ki, zavallı küçük çocuk, boy ölçüsmeyi hayal bile
edemezsin -"
"Sersemlet!" diye haykırdı Harry. Simdi bassız olan büyücüye gülümseyerek bakan cincücenin
etrafından dolanarak, gözleriyle fıskiyeyi tarayan Bellatrix'in sırtına nisan almıstı. Ama o öyle hızlı
davrandı ki, Harry egilecek vakti zar zor buldu.
"Protego!"
Kendi Sersemletme Büyüsü'nün kırmızı ısını kendisine dogru sekti. Harry yine fıskiyenin arkasına
sıgınırken, cincücenin kulaklarından biri kopup odanın karsı tarafına dogru uçtu.
"Potter, sana bir sans verecegim!" diye bagırdı Bellat-rix. "Bana kehaneti ver - hemen simdi bana
dogru yuvarla - belki o zaman hayatını bagıslayabilirim!"
Page 389
Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaslıgı
"E öyleyse beni öldürmen gerekecek, çünkü kehanet gitti!" diye kükredi Harry ve tam bagırırken,
alnını bir acı dagladı; yara izi yine cayır cayır yanıyordu ve içinde, ken-
1040
di öfkesiyle hiçbir baglantısı olmayan bir hiddet hissetti. "Ve o bunu biliyor!" dedi Harry,
Bellatrix'inkine rakip çılgın bir kahkahayla. "Can dostun Voldemort da onun gittigim biliyor!
Senden pek memnun kalmayacak, degil mi?"
"Ne? Ne demek istiyorsun?" diye bagırdı Bellatrix ve ilk kez, sesinde korku vardı.
"Neville'i basamaklardan çıkarmaya çalısırken kehanet paramparça oldu! Voldemort buna ne
diyecek sence, ha?"
Yara izi yandı, daglandı... acısından, gözünden yas geliyordu...
"YALANCI!" diye çıglık attı Bellatrix, ama Harry simdi onun kızgınlıgının arkasındaki dehseti
duyabiliyordu. "O, YANINDA, POTTER VE BANA VERECEKSN! Accio kehanet! ACCO KEHANET!"
Harry bunun onu kızdıracagını bildiginden tekrar güldü, basındaki acı öyle siddetli bir hal almıstı
ki, kafatası patlayacakmıs gibiydi. Tek kulaklı cincücenin arkasından bos elini çıkardı ve Bellatrix
ona bir tane daha yesil ısın gönderince, hemen geri çekti.
"Hiçbir sey yok!" diye bagırdı. "Çagıracak hiçbir sey yok ortada! Parçalandı, ne dedigini de kimse
duymadı, git patronuna bunu söyle!"
"Hayır!" diye haykırdı Bellatrix. "Dogru degil, yalan söylüyorsun! EFENDMZ, DENEDM, ELMDEN
GELEN YAPTIM - BEN CEZALANDIRMAYIN -"
"Hiç nefesini tüketme!" diye bagırdı Harry, yara izindeki acının daha da beter hale gelmesinden
dolayı gözlerini sıkı sıkı yumarak. "Buradan seni duyamaz!"
1041
"Duyamam, öyle mi, Potter?" dedi tiz, soguk bir ses.
Harry gözlerini açtı.
Uzun, ince, siyah kukuletalı; korkunç, solgun, yıla-nımsı yüzlü; gözbebekleri dikey çizgilerden
olusan, dik dik bakan kırmızı gözlü... Lord Voldemort salonun ortasında belirmisti. Donakalmıs,
kıpırdayamayan Harry'ye asasını dogrultmustu.
"Demek kehanetimi kırdın," dedi Voldemort yumusak bir sesle, o merhametsiz kırmızı gözleriyle
Harry'ye bakarak. "Hayır, Bella, yalan söylemiyor... onun o degersiz zihninin içinden hakikatin
bana baktıgını görüyorum... ayların hazırlıgı, ayların çabası... ve Ölüm Yiyen'lerim Harry Potter'in
benim isimi bozmasına izin verdi yine..."
"Efendimiz, özür dilerim, bilmiyordum, Animagus Black'le dövüsüyordum!" diye agladı Bellatrix,
agır agır ona dogru yürüyen Voldemort'un ayaklarına attı kendini. "Efendimiz, bilmelisiniz ki -"
"Sus, Bella," dedi Voldemort tehlikeli bir sesle. "Seninle birazdan ilgilenecegim. Sihir Bakanlıgı'na
senin salya sümük özürlerini mi dinlemeye geldim sanıyorsun?"
"Ama Efendimiz - o burada - asagıda -"
Voldemort ona kulak asmadı.
"Sana söyleyecegim baska bir sey yok, Potter," dedi alçak sesle. "Bana çok sık, çok uzun süre
sıkıntı verdin. AVADA KEDAVRA!"
Harry karsı koymak için agzını bile açmamıstı; zihni bombostu, asası elinde yere dönük, faydasız
bir sekilde duruyordu.
Ama birden fıskiyedeki bassız büyücü heykeli canlan-
1042
di ve kaidesinden sıçrayıp büyük bir tangırtıyla Harry ile Voldemort'un arasına indi. Büyü, Harry'yi
korumak için kollarını açan heykelin gögsünden zararsızca sekti.
"Ne -?" diye haykırdı Voldemort, etrafına bakınarak. Sonra fısıltıyla, "Dumbledore!" dedi.
Harry, yüregi agzında, arkasına döndü. Dumbledore altın kapının esiginde duruyordu.
Voldemort asasını kaldırdı ve yeni bir yesil ısın Dumbledore'a dogru fırladı. Dumbledore, pelerini
uçusarak simsek gibi dönüp kayboldu. Bir an sonra Voldemort'un arkasında yeniden belirdi ve
asasını fıskiyenin kalıntılarına dogru salladı. Öbür heykeller de canlandılar. Cadı heykeli Bellatrix'e
Page 390
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 34 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol