|
|
 |
Harry Potter Ates Kadehi
adamı asıl korkutucu kılan, gözleriydi.
218
Bir tanesi küçük, karanlık ve boncuk gibiydi. Dige-riyse iri, madeni para kadar yuvarlaktı ve canlı
bir elektrik mavisiydi. Mavi göz durmadan, hiç kırpılmadan hareket ediyor, normal gözden
tamamen bagımsız bir sekilde yukarı, asagı ve yanlara dogru yuvarlanıyordu - sonra birden tam
arkaya dogru yuvarlandı, öyle ki gözün akını görebiliyorlardı.
Yabancı, Dumbledore'un yanına geldi. Yüzü kadar feci sekilde yaralı olan elini uzattı, Dumbledore
da Harry'nin duyamadıgı bir seyler mırıldanarak onun elini sıktı. Sanki yabancıya bazı sorular
soruyor, o da gülümsemeden basını sallıyor ve alçak sesle cevap veriyordu. Dumbledore basını
yukarı asagı salladı ve eliyle adama sag yanındaki sandalyeye oturmasını isaret etti.
Yabancı oturdu, yele misali koyu gri saçını yüzünden çekti, bir tabak sosis alıp burnundan arta
kalan parçaya kaldırdı ve kokladı. Sonra cebinden küçük bir bıçak çıkardı, ucuna bir sosis geçirdi
ve yemeye basladı. Normal gözü sosislerin üzerindeydi, ama mavi gözü yuvasında fıldır fıldır
dönüp duruyor, Salon'u ve ögrencileri kontrol ediyordu.
"Yeni Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenimizi takdim edeyim," dedi Dumbledore neseyle,
sessizlige dogru. "Profesör Moody."
Yeni personelin takdim edilince alkıslanması âdettendi, ama aynı anda ellerini çırpan Dumbledore
ve Hagrid dısında Moody'yi kimse alkıslamadı. kisinin alkısı sessizligin içinde sönük sönük
yankılanıp çabucak kesildi. Digerlerinin hepsi Moody'nin acayip gö-
219
rüntüsüne o kadar takılmıstı ki, ona bakmaktan baska bir sey yapamıyorlardı.
"Moody mi?" diye fısüdadı Harry, Ron'a. "Deli-Göz Moody mi? Hani babanın bu sabah yardım
etmeye gittigi adam?"
"Öyle olmalı," diye fısıldadı Ron, korku ve hayranlık dolu bir sesle.
"Ona ne olmus?" diye fısıldadı Hermione. "Yüzüne ne olmus?"
"Bilmiyorum," diye fısıltıyla cevap verdi Ron, Moody'den gözlerini alamayarak.
Moody pek de sıcak olmayan bu karsılamaya karsı tamamen kayıtsız görünüyordu. Önündeki
balkabagı suyu sürahisine yüz vermeyip elini yine seyahat pelerinine soktu, içinden bir cep sisesi
çıkardı ve büyük bir yudum aldı. çmek için kolunu kaldırdıgında pelerininin etegi yerden birkaç
santim havalandı ve Harry ı na-sanın alanda, tahtadan oyulmus bir bacakla, onun ucunda pençeli
bir ayak gördü.
Dumbledore bogazını temizledi.
"Az önce söyledigim gibi," dedi, hepsi hâlâ Deli-Göz Moody'ye bakmakta olan ögrenci kalabalıgına
gülümseyerek, "önümüzdeki aylarda hayli heyecanlı bir etkinlige ev sahipligi yapma onuruna
erisecegiz. Bu, yüz yılı askın süredir düzenlenmemis bir etkinlik. Üç-büyücü Turnuvası'nın bu yıl
Hogvvarts'ta gerçeklesecegini açıklamaktan kıvanç duyuyorum."
"SAKA ediyorsunuz!" dedi Fred Weasley yüksek sesle.
220
Moody'nin gelisinden beri Salon'u kaplayan gerginlik bir anda çözüldü.
Hemen hemen herkes kahkahalarla güldü, Dumb-ledore da keyifli keyifli kıkırdadı.
"Saka etmiyorum, Mr Weasley," dedi. "Ama simdi siz söylediniz de aklıma geldi, yazın çok güzel
bir fıkra duymustum. Bir ifrit, bir cadaloz ve bir ayakkabıcı cin bara gidiyorlar..."
Profesör McGonagall yüksek sesle bogazını temizledi.
"Sey - belki de simdi sırası degil.., hayır..." dedi Dumbledore. "Nerede kalmıstım? Ha, evet,
Üçbüyücü Turnuvası... Kimileriniz bu Turnuva'nın nasıl bir sey oldugunu bilmiyordur, bu yüzden
umarım bilenler kısa bir açıklama yapmamı mazur görürler. Bu arada da baska seylerle
ilgilenebilirler.
"Üçbüyücü Turnuvası ilk olarak yedi yüz yıl kadar önce, Avrupa'nın en büyük üç büyücülük okulu
arasında dostça bir yarısma olarak basladı. Bu üç okul, Hog-vvarts, Beauxbatons ve
Durmstrang'dı. Her okulu temsil etmek üzere birer sampiyon seçilir ve bu üç sampiyon üç sihirli
görevi yerine getirmek için yarısırdı. Okullar bes senede bir düzenlenen Turnuva'ya sırayla ev
sahipligi yaparlardı. Genellikle bu Turnuva'ya, farklı milliyetlerden genç cadılarla büyücülerin
Page 75
Harry Potter Ates Kadehi
birbirleriyle bag kurmasının mükemmel bir yöntemi gözüyle bakılırdı - yani, tabii ki, ölüm sayısı
artıp Turnuva kaldırılana kadar."
"Ölüm sayısı mı?" diye fısıldadı Hermione, korkmus
221
görünüyordu. Ama görünüse bakılırsa Salon'daki ögrencilerin çogu onun endisesini paylasmıyordu;
heyecan içinde birbirleriyle fısıldasıyorlardı. Yüzlerce yıl önce meydana gelen ölümlere kafayı
takmaktansa, Turnuva hakkında bir seyler Ögrenmek Harry'nin de daha çok ilgisini çekiyordu.
"Asırlar boyunca, Turnuva'yı yeniden düzenlemek için çesitli girisimlerde bulunuldu," diye devam
etti Dumbledore. "Ama bu girisimlerin hiçbiri basarılı olmadı. Ancak, Uluslararası Sinirsel sbirligi
ile Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairelerimiz yeni bir girisim için uygun vaktin geldiginde karar
kıldılar. Bu defa hiçbir sampiyonun hayatının tehlikeye girmemesi için yaz boyunca çok çalıstık.
"Ekim ayında Beauxbatons ve Durmstrang'ın Müdürleri aday yarısmacılarıyla birlikte gelecekler, üç
sampiyonun seçimiyse Cadılar Bayramında yapılacak. Hangi ögrencilerin, okullarına Üçbüyücü
Kupası'm kazandırmak ve bin Galleon'luk bireysel ödülü almak için yarısmaya deger olduguna
tarafsız bir hakem karar verecek."
"Ben sansımı deneyecegim!" diye fısıldadı Fred We-asley masaya dogru. Yüzü böyle bir zafer ve
servet ihtimaliyle ısıl ısıl olmustu. Kendini Hogwarts sampiyonu olarak hayal eden bir tek o degildi.
Harry her bina masasında insanların ya kendinden geçmis halde Dumbledore'a baktıgını, ya da
yanındakilerle hararetli bir sekilde fısıldastıgını görebiliyordu. Sonra Dumbledore yine konusmaya
basladı ve Salon'da ses yine kesildi.
222
"Hepinizin Üçbüyücü Kupası'nı Hogvvarts'a getirmeye hevesli olacagınızı biliyorum ama," dedi,
"katılan okulların Müdürleri ve Sihir Bakanlıgı bu yılki yarısmacılara yas sınırı getirme konusunda
ortak bir karara vardılar. Yalnızca yası tutan yarısmacılar -yani on yedi yasında ve daha büyük
olanlar- yarısmaya aday olabilecek. Bu" -Dumbledore sesini hafifçe yükseltti, çünkü birçok kisi bu
sözlere öfke dolu nidalarla tepki vermisti, VVeasley ikizleriyse çok kızgın görünüyordu- "gerekli
olduguna inandıgımız bir önlem, çünkü ne tür tedbirler alırsak alalım, Turnuva görevleri yine de
zorlu ve tehlikeli olacak. Altıncı ve yedinci sınıftan küçük ögrencilerin bu görevlerin üstesinden
gelmeleri çok zor. Yası tutmayan herhangi bir ögrencinin kendisini Hogwarts sampiyonu yapsın
diye tarafsız hakemimizi ikna etmemesini bizzat ben saglayacagım." Açık mavi gözleri Fred ve
George'un suskun yüzlerinin üstünde dolasırken panldadı. "Bu yüzden, on yedi yasından
küçükse-niz, aday olmaya çalısarak vaktinizi bosa harcamamanızı rica ediyorum.
"Beauxbatons ve Durmstrang heyetleri ekim ayında gelecek ve senenin büyük bir bölümü bizimle
kalacaklar. Konuklarımıza bizimle birlikte oldukları süre boyunca her tür misafirperverligi
göstereceginizi ve seçilecek Hogwarts sampiyonuna tüm kalbinizle destek olacagınızı biliyorum.
Artık geç oldu, yarın sabah derslerinize girerken hepinizin dikkatli ve dinlenmis olmasının ne kadar
önemli oldugunu biliyorum. Uyku vakti! Haydi yataga!"
223
l
Dumbledore yerine oturdu ve dönüp Deli-Göz Mo-ody ile konusmaya basladı. Ögrenciler epey
gıcırtı ve gümbürtü çıkararak masalarından kalktılar ve Giris Salonu'na giden çifte kapıya
yöneldiler.
"Bunu yapamazlar!" dedi George VVeasley. Kapıya dogru ilerleyen kalabalıga katılmamıstı. Oldugu
yerde durmus, Dumbledore'a bakıyordu. "Nisanda on yedi yasında olacagız, niye bizim de
sansımızı denememize izin verilmiyor?"
"Benim girmemi engelleyemezler," dedi Fred inatla, o da masaya dogru dik dik bakıyordu.
"Sampiyonlar normalde izin verilmeyen bir sürü seyi yapabiliyor. Bir de bin Galleon'luk ödül var!"
"Evet," dedi Ron, yüzünde dalgın bir ifade vardı. "Evet, bin Galleon..."
"Haydi," dedi Hermione, "yürümezseniz burada bir tek biz kalacagız."
Harry, Ron, Hermione, Fred ve George, Giris Salo-nu'na dogru yürümeye basladılar. Fred ve
George, Dumbtedore'un, on yedi yasından küçüklerin turnuvaya girmesini ne tür yöntemlerle
engelleyebilecegini tartısıyorlardı.
Page 76
Harry Potter Ates Kadehi
"Sampiyonların kim olduguna karar verecek su tarafsız hakem kim?" dedi Harry.
"Bilmiyorum," dedi Fred, "ama kandırmamız gereken kisi o. Sanırım bir iki damla Yaslandırıcı ksir
bu isin üstesinden gelir, George..."
"Ama Dumbledore o yasta olmadıgınızı biliyor," dedi Ron.
224
"Evet, ama sonuçta sampiyonun kim olduguna karar veren o degil, degil mi?" dedi Fred kurnazca.
"Bana öyle geliyor ki, hakem kimlerin girmek istedigini ögrendikten sonra, her okuldan en iyi olanı
seçecek ve yaslarının kaç olduguna da aldırmayacak. Dumbledore isimlerimizi vermemizi
engellemeye çalısıyor."
"Ama insanlar ölmüs!" dedi Hermione kaygılı bir sesle. Bir duvar halısının arkasına gizlenmis
kapıdan geçip dar bir merdivenden yukarı çıkmaya koyuldular.
"Evet," dedi Fred ciddiye almayarak, "ama bu yıllar önce olmus, degil mi? Neyse, zaten birazcık
risk olmazsa isin tadı kalmaz. Hey, Ron, de ki Dumbledore'u atlatmanın bir yolunu bulduk... sen
de katılmak ister misin?"
"Ne dersin?" dedi Ron, Harry'ye. "Katılmak süper olurdu, degil mi? Ama sanırım daha büyük birini
isterler... Yeterince sey ögrendik mi bilmiyorum..."
"Benim ögrenmedigim kesin," dedi Neville Long-bottom'm kasvetli sesi, Fred ve George'un
arkasından. "Ama herhalde ninem denememi isterdi. Boyuna aile serefini ayakta tutmam gerektigi
konusunda konusup duruyor. Ben sadece - ayy..."
Neville'in ayagı merdivenin ortasındaki bir basamaga gömülmüstü. Hogwarts'ta bu tuzaklı
merdivenlerden çok vardı; yası büyük çogu ögrenci için bu basamagı atlamak alıskanlık haline
gelmisti, ama Neville'in hafızasının çok zayıf oldugunu herkes bilirdi. Harry ve Ron onu koltuk
altlarından tutup çekerek kurtardılar. Bu sırada merdivenin tepesindeki bir sövalye zırhı gıcırdayıp
tangırdıyor, hırıltıyla kahkaha atıyordu.
225
"Kes sesini," dedi Ron, onun yanından geçerken siperligini kapatarak.
Gryffindor Kulesi'nin girisine geldiler. Giris, pembe, ipek bir elbise giymis sisman bir hanımın
büyük portresinin arkasında gizliydi.
"Parola?" diye sordu, yaklasırlarken.
"Zırva," dedi George. "Alt katta bir Sınıf Baskanı söyledi."
Portre öne dogru savruldu ve arkasında bir delik belirdi, bu delikten yukarı çıktılar. Pofidik
koltuklarla ve masalarla dolu, daire biçimindeki ortak salonu çıtır çıtır yanan bir ates ısıtıyordu.
Hermione neseyle dans eden alevlere karanlık bir bakıs attı, Harry onun "köle emegi" diye
mırıldandıgını açık seçik duydu. Sonra Hermione onlara iyi geceler diledi ve kızların yatakhanesine
açılan kapıdan geçip gözden kayboldu.
Harry, Ron ve Neville döne döne yükselen son merdiveni de çıkıp Kule'nin en üst katındaki
yatakhanelerine geldiler. Koyu kırmızı perdelerle ayrılmıs, dört direkli bes yatak duvarların dibinde
duruyordu, her birinin ayakucunda sahibinin sandıgı vardı. Dean ve Se-amus yatmak üzereydiler;
Seamus, rlanda rozetini karyola baslıgına ignelemis, Dean ise basucundaki komodine Viktor
Krum'un bir posterini koymustu. West Ham futbol takımının eski posteriyse onun hemen yanına
ignelenmisti.
"Kafadan kontak," diye içini çekti Ron, tamamen hareketsiz futbolculara bakarak.
Harry, Ron ve Neville pijamalarını giyip yattılar. Bi-
226
ri -süphesiz bir ev cini- çarsafların arasına sıcacık yatak mangalları yerlestirmisti. Yatakta yatıp
dısarıda fırtınanın kükreyisini dinlemek çok rahatlatıcı bir seydi.
"Ben de katılabilirim aslında/' dedi Ron karanlıgın içinden, uykulu bir sesle. "Yani Fred'le George
bir yol bulurlarsa... Turnuva'ya girmek için... olur mu olur, bilemeyiz, degil mi?"
"Bilemeyiz herhalde..." Harry yatagında dönüp durdu. Zihninde bir sürü göz kamastırıcı tablo
canlanıyordu... Tarafsız hakemi on yedi yasında olduguna inandırmıstı... Hogwarts sampiyonu
olmustu... dısarıda, bütün okulun önünde kollarını muzaffer bir sekilde havaya kaldırmıstı, herkes
alkıslıyor, çıglık atıyordu... Üçbüyücü Turnuvası'nı kazanmıstı... Bulamklasan kalabalıgın içinde
Page 77
Harry Potter Ates Kadehi
Cho'nun çehresi öne çıkıyor, hayranlıkla ısıldıyordu...
Harry'nin yastıga yasladıgı agzı kulaklarına vardı. Ron'un kendi gördüklerini göremiyor olmasından
son derece memnundu.
227
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Deli-Göz Moody
Ertesi sabah fırtına dinmisti, ama Büyük Salon' un tavam hâlâ kasvetliydi. Harry, Ron ve Hermione
kahvaltıda yeni ders programlariM incelerlerken, kurs-ın grisi renkte koca bulutlar tepede dönüp
duruyordu. Birkaç sandalye ötede Fred, George ve Lee Jordan kendilerini yaslandırıp bir blöfle
Üçbüyücü Turnuvası'na girmelerini saglayacak sihir yöntemlerini tartısıyorlardı.
Parmagıyla ders programının pazartesi sütununu izleyen Ron, "Bugün kötü degil," dedi, "bütün
sabah d isardayız. Hufflepuff la Bitkibilim dersi ve Sihirli Yara-Hklann Bakımı... aman be, yine
Slytherin'le beraberiz..."
Harry de programın altlarına dogru bakarak, "Bugün ögleden sonra arka arkaya iki ders Kehanet
var," cbye inledi. Kehanet, ksir'den sonra onun en sevmedigi der&ii. Profesör Trelavvney boyuna
Harr/nin ölecegi kehanetinde bulunuyor, bu da Harry'nin canım fena iraîde •sıkıyordu.
beımione kızarmıs ekmege yag sürerek, heyecanla,
228
"Sen de benim gibi o dersi bırakmalıydın, degil mi?" dedi. "O zaman Aritmansi gibi mantıklı bir
ders alıyor olabilirdin."
Ron, Hermione'nin tereyaglı ekmegine bol miktarda reçel sürüsünü izleyerek, "Bakıyorum, yemeye
baslamıssın yeniden," dedi.
Hermione ona tepeden bakarak, "Cin haklan konusunda tavır almanın daha iyi yöntemleri
olduguna karar verdim," dedi.
Ron sırıttı. "Öyle... bir de acıkmıstın tabii."
Tepelerinde birden bir hısırtı duyuldu ve yüz baykus sabah postasını tasıyarak açık pencerelerden
içeri uçtu. Harry içgüdüsel olarak yukarı baktı, ama kahverengi ve gri yıgın arasında beyaza
benzer bir sey yoktu. Baykuslar, masaların tepesinde dönerek, mektuplarla paketlerin gönderildigi
kisileri aradılar. Büyük, kahverengi bir baykus Neville Longbottom'a dogru süzüldü ve kucagına bir
paket bıraktı - Neville hemen hemen her seferinde evde bir sey unuturdu. Salon'un öbür yanında
Draco Malfoy'un puhukusu omzuna konmustu. Anlasılan, her zamanki tatlı ve pasta stogunu
getirmisti yine. Harry, midesinin kasılmasına neden olan hayal kırıklıgı duygusunu yok saymaya
çalısarak, yulaf lapasına döndü. Hedwig'in basına bir sey gelmis ve Sirius'un onun mektubunu bile
almamıs olması mümkün müydü acaba?
Sırılsıklam sebze tarhı boyunca, üç numaralı seraya gelene kadar bunları düsünüp durdu. Neyse ki
Profesör Sprout sınıfa, Harry'nin görüp görecegi en çirkin
- 229
bitkileri göstererek onun dikkatini dagıttı. Aslında bitkiden çok, topraktan dikey olarak fırlamıs
kalın, siyah, dev salyangozlara benziyorlardı. Her biri hafifçe kıvrılıp bükülüyordu ve üzerlerinde
sıvıyla dolu gibi görünen büyük, parlak sislikler vardı.
Profesör Sprout cardı bir sesle, "Bezeliyumru'lar," dedi. "Onları sıkmak gerek. rini toplarsınız -"
grendigi sesinden belli olan Seamus Finnigan, "Neyi neyi?" dedi.
"rini, Finnigan, irini," dedi Profesör Sprout, "hem de son derece degerlidir, ziyan etmeyin. ste
irini bu siselerde toplayacaksınız. Ejderi a derisi eldivenlerinizi giyin, Bezeliyumru irini
sulandırılmamıs oldugu zaman cilde tuhaf seyler yapabilir."
Bezeliyumru'lan sıkmak igrençti, ama tuhaf bir tatmin duygusu da veriyordu. Her sisi sıkınca, bol
miktarda koyu, sarımsı yesil sıvı fıskırıyor ve fena halde benzin kokuyordu. Profesör Sprout'un
söyledigi gibi sıvıyı siselere doldurdular, dersin sonunda birkaç litre toplamıslardı.
Profesör Sprout son siseye mantar tıpa takarak, "Madam Pomfrey memnun olacak," dedi. "natçı
akne türleri için mükemmel bir tedavidir Bezeliyumru irini. Ögrencilerin sivilceden kurtulmak için
gözükara önlemlere basvurmalarına bir son vermeli."
"Zavallı Eloise Midgen gibi," dedi bir Hufflepuff ögrencisi olan Hannah Abbott, alçak sesle. "O
Page 78
Harry Potter Ates Kadehi
kendi-ninkileri lanetle yok etmeye kalkmıstı."
Profesör Sprout basını salladı. "Aptal kız. Neyse ki
230
Madam Pomfrey sonunda burnunu yerine takabildi yine."
Islak toprakların ötesindeki satodan, dersin sona erdigini duyuran tiz bir zil sesi duyuldu ve sınıf
ayrıldı. Hufflepuff lar Biçim Degistirme dersi için tas merdiveni çıktılar, Gryffindorlar ise diger yöne
gittiler. Egimli çimenlerden, Hagrid'in Yasak Orman'in kıyısında duran küçük, ahsap kulübesine.
Hagrid kulübesinin yanında duruyordu, bir eli muazzam, siyah zagarı Fang'in tasmasındaydı.
Yerde, ayaklarının dibinde, açılmıs birkaç tahta sandık vardı, Fang aglar gibi sesler çıkararak
tasmasını, zorluyordu. Belli ki sandıkların içindekileri inceleme hevesine kapılmıstı. Daha yakına
geldikleri zaman, kulaklarına tuhaf bir takırdama çalındı. Bu ses, arada bir, minik patlamalara
benzeyen seslerle noktalanıyordu.
Hagrid, Harry, Ron ve Hermione'ye sırıtarak, "Günaydın!" dedi. "Slytherin'leri beklesek iyi olur,
bunu kaçırmak istemezler - Patlar-Uçlu Keleker'ler var!"
"Efendim efendim?" dedi Ron.
Hagrid parmagıyla sandıkların içindekileri gösterdi.
Lavender Brovvn geriye sıçrayarak, "yykkk!" dedi.
Harry'ye göre, "yykkk", Patlar-Uçlu Keleker'leri asagı yukarı özetliyordu. Deforme olmus,
kabuksuz ıstakozlara benziyorlardı, korkunç derecede soluk ve kaygan görünüyorlardı. Olur olmaz
yerlerden bacakları çıkmıstı ve görünürde kafaları yoktu. Her sandıkta yaklasık yüz tane vardı, her
biri on bes santim kadardı. Bir-
231
birlerinin tepesine tırmanıyor, kutuların kenarlarına kör gibi tosluyorlardı. Çevreye agır bir
çürümüs balık kokusu yayıyorlardı. Arada bir, bir Keleker'in ucundan kıvılcımlar uçusuyor, küçük
bir pıt sesi geliyor ve hayvan birkaç santim ileri fırlıyordu.
Hagrid iftiharla, "Daha yeni çıktılar yumurtadan," dedi, "yani onlan kendiniz yetistirebileceksiniz!
Proje olur dedim!"
"Peki, neden onlan yetistirmek isteyecekmisiz!" dedi soguk bir ses.
Slytherin'ler gelmisti. Konusan, Draco Malfoy'du. Crabbe ve Goyle, onun sözlerini pek begenmis,
kıkırdayıp duruyorlardı.
Hagrid'in de afallamıs bir hali vardı.
"Yani, ne yaparlar?" diye sordu Malfoy. "Bu isin anlamı ne?"
Hagrid agzını açtı, belli ki var gücüyle düsünüyordu. Birkaç saniyelik bir duraklama oldu, sonra
sert sert, "O, .bir sonraki derse, Malfoy," dedi. "Bugün bir tek besliyorsunuz. Simdi, birkaç farklı
sey denemeniz gerekecek - ben de daha önce hiç onlardan beslemedim, ne severler bilmiyorum -
elimde kannca yumurtasıyla kurbaga karacigeri, biraz da çayır yılanı var.- hepsin- -den biraz verip
deneyin."
"Önce irin, simdi de bu," diye mırıldandı Seamus.
Harry, Ron ve Hermione'nin, ellerine avuç dolusu* vıcık vıcık kurbaga karacigeri almalarına ve
Patlar-UçlU: Keleker'leri istahlandırmak için egilerek onlan sandık- < lara uzatmalarına yol açan
tek sey, Hagrid'e duyduklanj
232
derin sevgiydi. Harry ister istemez, bütün çabalarının tamamen anlamsız oldugunu düsünüyordu,
çünkü Ke-leker'lerin agzı yok gibiydi.
On dakika sonra Dean Thomas, "Ayyy!" diye feryat etti. "Beni çarptı!"
Hagrid aceleyle onun yanma gitti, endiseli görünüyordu.
Dean öfkeyle, "Ucu patladı!" dedi, Hagrid'e elindeki yanıgı göstererek.
Hagrid basını salladı. "Ah, evet, infilak edince böyle olabiliyor."
"yykkk!" dedi Lavender Brovvn yine. "yykk, Hagrid, üstündeki o sivri uç da ne?"
Hagrid coskuyla, "Haa, bazılarının igneleri var," dedi (Lavender hemen elini kutudan çekti).
"Sanırım onlar erkek... Disilerin karınlarında emici bir sey var... sanırım kan emmek için."
Malfoy alayla, "Onları neden canlı tutmaya çalıstıgımızı çok iyi anlıyorum," dedi. "Aynı anda hem
Page 79
Harry Potter Ates Kadehi
yakan, hem de igne batırıp ısıran ev hayvanlarını kim istemez?"
Hermione, "Güzel olmamaları, yararsız oldukları anlamına gelmez," diye cevabı yapıstırdı. "Ejderha
kanı sasılacak derecede sihirlidir, ama kendine ev hayvanı olarak bir ejderha istemezdin, degil
mi?"
Harry ve Ron, çalı gibi sakalının arasından onlara gizli bir gülümseme yollayan Hagrid'e sırıttılar.
Hagrid, dünyada her seyden çok bir ejderha beslemek isterdi, bunu çok iyi biliyorlardı - onlar
birinci sınıftayken,
233
kısa süre bir ejderhası olmustu, Norbert adlı çok tehlikeli bir Norveç Pütürlüsü. Hagrid canavar
cinsinden yaratıkları seviyordu, hepsi bu. Ne kadar ölümcül olursa, o kadar iyi.
Bir saat sonra ögle yemegi için satoya çıkarlarken, Ron, "Eh, hiç degilse Kelekerler küçük," dedi.
Hermione kızgın bir sesle, "Simdilik küçük," dedi, "ama Hagrid onların ne yedigini kesfedince,
boylan yarım metreye vanr herhalde."
Ron ona bakıp sinsi sinsi gülerek, "Ama deniz tutmasını ya da, ne bileyim, baska bir seyi tedavi
ettikleri anlasılırsa önemi yok, degil mi?" dedi.
"Onu Malfoy'u susturmak için söyledigimi pekâlâ biliyorsun," dedi Hermione. "Aslında bence haklı.
En iyisi, hepimize saldırmaya baslamadan önce hepsinin üstüne basıp ezmek olurdu."
Gryffindor masasına oturdular ve tabaklanna kuzu pirzolasıyla patates doldurdular. Hermione öyle
bir hızla yemeye basladı ki, Harry ile Ron ona bakakaldı-lar. *
Ron, "Sey - bu, cin haklan konusundaki yeni tavır mı?" dedi. "Aç kalmaktansa kusmaya mı karar
verdin?"
Hermione, agzı Brüksel lahanası doluyken ne kadar olabilirse o kadar vakarla, "Hayır," dedi,
"sadece kütüphaneye gitmek istiyorum."
"Ne?" dedi Ron, kulaklarına inanamayarak. "Hermione - bugün okulun ilk günü! Daha ev ödevimiz
bile yok!"
234
Hermione omuzlarım silkip, sanki günlerdir yemek yememisçesine yiyecekleri agzına kürekle tıkar
gibi tıkmayı sürdürdü. Sonunda fırlayıp ayaga kalktı, "Aksam yemeginde görüsürüz!" dedi ve kosar
adım uzaklastı.
Ögleden sonra derslerinin basladıgını ilan eden zil çalınca, Harry ve Ron Kuzey Kulesi'ne dogru
yola çıktılar. Burada, dik helezonlar çizen bir merdivenin tepesinde, gümüsi renkte bir ayaklı
merdiven tavandaki daire seklinde kapaga uzanıp, Profesör Trelavvney'nin yasadıgı odaya
açılıyordu.
Atesten yayılan o asina tatlı parfüm, ayaklı merdiveni çıkıp içeri girer girmez burunlarına çarptı.
Perdeler her zamanki gibi sımsıkı kapalıydı; yuvarlak oda, hepsinin üstüne esarplar ve sallar
örtülmüs birçok lambanın verdigi los, kırmızımsı bir ısıkla yıkanıyordu. Harry ve Ron, odayı
dolduran ve üzerinde insanların oturdugu kumas döseli sandalye ve puf yıgınının arasından
geçerek, yuvarlak, küçük masaya oturdular.
Profesör Trelavvney'nin bugulu sesi Harry'nin hemen arkasından, "yi günler," dedi. Harry yerinden
sıçradı.
Gözlerini fazla büyük gösteren koskocaman gözlüklü sıskacık bir kadın olan Profesör Trelavvney,
ne zaman Harry'ye baksa yüzüne yerlesen trajik ifadeyle, onu süzüyordu. Her zamanki gibi bol
miktarda boncuk, zincir ve bilezik takmıstı, takıları atesin ısıgında parıldıyordu.
Yaslı bir tavırla, "Kafanı bir seye takmıssın, yavrum," dedi Harry'ye. "ç Gözüm, cesur yüzünün
ardın-
235
daki dertli ruha erisiyor. Ve üzülerek söylüyorum, kaygıların temelsiz degil. Senin için ileride zor
günler görüyorum, heyhat... çok zor... Çok çekindigin sey sahiden gerçeklesecek, korkarım... ve
belki de sandıgından daha çabuk..."
Sesi alçalarak fısıltı halini aldı. Ron gözlerini Harry'ye çevirdi, Harry de ona ifadesiz ifadesiz baktı.
Profesör Trelawney yanlarından sıynlırcasına geçti ve atesin önüne, yüzü sınıfa dönük büyük bir
koltuga oturdu. Ona derinden hayran olan Lavender Brown ile Parvati Patil, çok yakınındaki
Page 80
Harry Potter Ates Kadehi
puflarda oturuyorlardı.
"Yavrularım, yıldızlan ele almamızın vakti geldi," dedi Profesör. "Gezegenlerin hareketlerini ve
sadece semavi dansın adımlarını anlayabilenlere açıkladıkları esrarlı mesajları ele alacagız. nsan
kaderi gezegensel ısınlarla çözülebilir, ki bunlar birbirleriyle karısıp..."
Ama Harr/nin aklı baska yerdeydi. Parfümlü ates hep uykusunu getirir, onu aptallastırırdı, Profesör
Tre-lawney'nin fal konusundaki abuk sabuk laflan da onu hiç büyülememisti dogrusu - yine de
kadının ona az önce söylediklerini düsünmekten kendini alamıyordu. "Çok çekindigin sey sahiden
gerçeklesecek, korkarım..."
Ama Hermione haklı, diye düsündü Harry sinirlenerek. Profesör Trelawney gerçekten de yaslı bir
sahtekârdı. Kendisi o anda hiçbir seyden çekinmiyordu... yani, Sirius'un yakalanmıs olacagına
iliskin korkulannı saymazsanız... Hem Profesör Trelawney ne biliyordu ki? Zaten o çok önceden,
Profesör'ün fal bakma seklinin
236
talihli tahminlerden ve korkutucu bir tavırdan ibaret oldugu kanısına varmıstı.
Tabii, geçen sömestrin sonunda, Voldemort'un yeniden yükseldigine iliskin kehaneti hariç...
Dumbledore bile, Harry olanları anlatınca, o transın hakiki oldugunu sandıgını söylemisti...
"Harry!" diye mırıldandı Ron.
"Ne var?"
Harry çevresine baktı; bütün sınıf ona bakıyordu. Oturdugu yerde dogruldu, sıcagın ve
düsüncelerinin içinde kaybolarak neredeyse uyuyakalmıstı.
"Diyordum ki, yavrum, sen besbelli Satürn'ün mesum etkisi altında dogmussun," dedi Profesör
Trelavv-ney. O konusurken Harry heyecanla agzının içine bakmadıgı için, sesinde hafif bir
gücenmislik hissi vardı.
"Pardon - neyin altında dogmusum?" dedi Harry.
"Satürn, yavrum, Satürn gezegeni!" dedi Profesör Trelavvney. Harry bu haber karsısında heyecan
duymadıgı için kesinlikle kızmısa benziyordu. "Diyordum ki, besbelli Satürn senin dogum anında
semalarda güçlü bir pozisyondaymıs... Siyah saçların... zayıf yapılı olusun... öylesine genç yasta
trajik kayıplar... Sanırım kıs ortasında dogmussun dersem yanılmıs olmam, degil mi, yavrum?"
"Hayır," dedi Harry, "temmuzda dogdum."
Ron hâkim olamadıgı kahkahasını hemen kuru bir öksürüge çevirdi.
Yarım saat sonra her ikisine de daire seklinde, karmasık bir harita verilmisti, ikisi de dogum
anlarında ge-
237
zegenlerin pozisyonunu belirlemeye çalısıyorlardı. Sıkıcı bir isti, ikide bir zaman çizelgelerine ve açı
hesaplarına bakmaları gerekiyordu.
Harry bir süre sonra, kendi parsömenine bakıp kaslarını çatarak, "Burada iki Neptün var," dedi.
"Dogru olamaz, degil mi?"
"Aaaaah," dedi Ron, Profesör Trelawney'nin mistik fısıltısını taklit ederek, "gökte iki Neptün
belirmesi, Harry, gözlüklü bir cücenin dogacagına isarettir, burası kesin..."
Yakınlarında çalısan Seamus ve Dean yüksek sesle, alaylı alaylı güldüler, ama sesleri Lavender
Brown'ın heyecanla ayaklamasını bastıramadı - "Ah, Profesör, bakın! Sanırım bakısımsız bir
gezegenim var! Aaah, bu hangisi, Profesör?"
Profesör Trelawney haritaya göz atarak, "Uranüs, canım," dedi.
Ron, "Uranüs'e ben de bakabilir miyim, Lavender?" dedi.
Ne, talihsizliktir ki Profesör Trelawney onu duydu, belki de dersin sonunda onlara bunca çok ev
ödevini de bu yüzden verdi.
Canı sıkılmıs gibi, "Önümüzdeki ayın gezegen hareketlerinin, kisisel haritanıza iliskin olarak sizi
nasıl etkileyeceginin ayrıntılı bir analizi," dedi çabuk çabuk. O anda her zamanki havalı, perimsi
halinden çok, Profesör McGonagall'ı andınyordu. "Pazartesiye hazır olmasını istiyorum, mazeret de
kabul etmem!"
Büyük Salon'a yemege gitmek için merdiveni inen
238
Page 81
Harry Potter Ates Kadehi
kalabalıga karısırlarken, Ron acı acı, "Sefil, ihtiyar yarasa," dedi. "Bu, bütün hafta sonunu alır,
kesin..."
Onlara yetisen Hermione neseyle, "Çok mu ev ödeviniz var?" diye sordu. "Profesör Vector bize hiç
ödev vermedi!"
Ron üzgün üzgün, "Eh, helal olsun Profesör Vector'a," dedi.
Aksam yemegi için sıraya girmis insanlarla dolu Giris Salonu'na varmıslardı. Tam kuyrugun sonuna
girmislerdi ki, arkalarından yüksek bir ses geldi.
"VVeasley! Hey, VVeasley!"
Harry, Ron ve Hermione arkaya döndüler. Malfoy, Crabbe ve Goyle orada duruyorlardı, hepsi de
nedense pek memnun görünüyordu.
"Ne?" dedi Ron, kısa kesmek için.
"Baban gazeteye çıkmıs, VVeasley!" dedi Malfoy, tı-kabasa dolu olan Giris Salonu'ndaki herkes
duysun diye fazlasıyla yüksek sesle konusarak. Bir Gelecek Postası çıkardı. "Dinle sunu!"
SlHlR BAKANLIGI'NDA YENi HATALAR Sihir Bakanhgı'nın dertleri sona ermemis gibi görünüyor,
diye yazıyor Özel Muhabirimiz Rita Skeeter. Geçenlerde Quidditch Dünya Kupası'nda
kalabalıgı ' kontrol etmede yetersiz kaldıgı için yaylım atesine tutulan ve cadılarından birinin yok
olmasını hâlâ açıklaya-mayan Bakanlık, dün Muggle Esyalarının Kötüye Kullanımı Dairesi'nden
Arnold Weasley'nin tuhaf davranısları yüzünden bir kez daha mahcup oldu.
239
Malfoy basını kaldırdı.
"Düsünsene, Weasley, adını bile dogru yazmamıslar," dedi, sesi sevinçten incelerek. "Sanki tam
anlamıyla bir biçmis gibi, degil mi?"
Artık Giris Salonu'ndaki herkes dinliyordu. Malfoy gazeteyi fiyakalı bir sekilde düzeltti ve okumaya
devam etti:
îki yıl önce uçan bir arabaya sahip olmakla suçlanan Arnold Weasley, dün son derece saldırgan
birtakım çöp kutuları yüzünden bazı Muggle yasa koruyuculanyla ("polis") kapıstı. Mr VJeasley'nin,
artık tokalasmayla cinayet tesebbüsü arasında ayrım yapamaz hale gelince Bakanlık'tan emekliye
ayrılan yaslı eski-Seherbaz "Deli-Göz" Moody'nin yardımına kostugu anlasılıyor. Mr We-asley, Mr
Moody'nin son derece iyi korunan evine geldiginde, hiç de sasırtıcı olmayan bir sekilde, onun bir
kez daha bos yere etrafı telasa verdigini gördü. Mr Wea$ley polislerden kaçmadan önce birkaç
hafızayı degistirmek zorunda kaldı ama, Gelecek Postası'mn, böylesine yakısıksız ve potansiyel
olarak utandırıcı bir sahneye Bakan-lık'ı niye karıstırdıgı konusundaki sorularına cevap vermeyi
reddetti.
"Bir de resim var, Weasley!' dedi Malfoy, gazett yi bir hamlede çevirip havaya kaldırarak. "Annenle
babanın evinizin önündeki bir resmi - tabii, buna ev diyebi-lirsen! Annen biraz kilo verse fena
olmaz, degil mi?"
Ron hiddetle sarsılıyordu. Herkes ona bakıyordu.
240
"Bas git, Malfby," dedi Harry. "Hadi, Ron..."
"Ah evet, sen de bu yaz onlarla kalıyordun, degil mi, Potter?" diye pis pis sırıttı Malfoy. "Söylesene
bana, annesi gerçekten bu kadar sisko mu, yoksa resimde mi öyle görünüyor?"
"Senin annen var ya, Malfoy," dedi Harry -o ve Hermione, kendini Malfoy'un üstüne atmasın diye
Ron'un cüppesinin arkasını sıkı sıkı kavramıslardı-"Hani o ifadesi var ya, burnunun altında tezek
varmıs gibi? Eskiden beri mi öyle, yoksa sen yanında oldugun için mi öyle görünüyordu?"
Malfoy'un solgun yüzü biraz pembelesti. "Ne cüretle anneme hakaret edersin, Potter?"
Harry arkasını dönerek, "Sen de o koca agzını açma o zaman," dedi.
GÜM!
Birçok kisi çıglık attı - Harry ates gibi bir seyin yüzünün yanını yalayıp geçtigini hissetti - asasını
çıkarmak için elini cüppesinin içine attı, ama daha ona do-kunamadan ikinci bir GÜM sesi duydu,
bir de Giris Salonu'ndan yankılanan bir kükreme.
"STE ONU YAPAMAZSIN, EVLAT!"
Harry ok gibi döndü. Profesör Moody mermer merdivenden topallaya topallaya iniyordu. Asasını
Page 82
Harry Potter Ates Kadehi
çıkarmıstı, bu asa tasla kaplı dösemede, tam Malfoy'un durdugu yerde titreyen bembeyaz bir dag
gelincigine yönelmisti.
Giris Salonu'nda dehset dolu bir sessizlik vardı. Moody'den baska kimse yerinden
kıpırüavamıyordu.
241
Moody dönüp Harry'ye baktı - en azından, normal gözü Hanr/ye bakıyordu; digeri basının arka
tarafına dönüktü.
Moody, "sabet ettirdi mi?" diye homurdandı. Pes ve kulak tırmalayıcı bir sesi vardı.
"Hayır," dedi Harry, "ıska geçti."
"BIRAK ONU!" diye haykırdı Moody.
"Neyi bırakayım?" dedi Harry saskınlıkla.
"Sen degil - o!" diye homurdandı Moody, onun omzunun üstünden bas parmagını, beyaz dag
gelincigini yerden almak üzereyken donup kalan Crabbe'ye uzatmıstı.
Moody topallayarak Crabbe, Goyle ve korku dolu bir ciklemeyle fırlayıp simsek gibi zindanların
oraya kaçmaya çalısan gelincige dogru yürüdü.
"Hiç sanmıyorum!" diye kükredi Moody, asasını yine hayvana yönelterek - gelincik neredeyse bir
metre havaya uçtu, bir sakırtıyla yere çaptı, sonra yeniden havaya fırladı.
Gelincik acıyla cikleyerek gitgide daha yukarı dogru fırlarken, Moody, "Rakiplerinin sırtı dönükken
saldıran insanlardan hoslanmam," diye homurdandı. "Berbat, ödlekçe, pis bir sey..."
Dag gelincigi, bacaklarıyla kuyrugunu çaresizce sallayarak havada uçuyordu.
Moody gelincigin her tasa vurusunda ve yeniden yukarı fırlayısında tek tek konusarak, "Sakın -
bunu -bir - daha - yapma -" dedi.
Sok halinde bir ses, "Profesör Moody!" dedi.
242
Profesör McGonagall, eli kolu kitaplarla do] u, mermer merdivenden iniyordu.
Moody gelincigi daha da yukarı fırlatarak, sakin sakin, "Merhaba, Profesör McGonagall," dedi.
"Ne - ne yapıyorsunuz?" dedi Profesör McGonagall, zıplayan gelincigi gözleriyle bir yukarı bir asagı
izleyerek.
"Ders veriyorum," dedi Moody.
"Ders - Moody, o bir ögrenci mi?" diye çıglıgı bastı Profesör McGonagall. Kitaplar kucagından yere
saçıldı.
"Evvet," dedi Moody.
Profesör McGonagall, "Hayır!" diye haykırdı, merdivenden kosarak inerken asasını çekip çıkardı; bir
dakika sonra Draco Malfoy bir sakırtıyla yeniden belirmisti. Yerde kıvrılmıs yatıyordu, düzgün san
saçlan simdi kıpkırmızı olmus yüzüne dagılmıstı. Yüzünü burusturarak ayaga kalktı.
Profesör McGonagall dermansız bir sesle, "Moody, biz Biçim Degistirme'yi asla ceza olarak
kullanmayız!" dedi. "Profesör Dumbledore bunu sana mutlaka söylemistir, degil mi?"
Moody aldırmaz bir tavırla çenesini kasıyarak, "Evet, sözünü etmisti galiba," dedi, "ama ben söyle
saglam bir sokun -"
"Biz burada cezaya bırakırız, Moody! Ya da kabahatli kimse onun Bina Sorumlusu'yla konusuruz!"
Moody, Malfoy'a büyük bir hosnutsuzlukla bakarak, "Ben de öyle yaparım öyleyse," dedi.
Soluk renkli gözleri hâlâ acı ve küçük düsmüslükle
243
i
sulanan Malfoy, basını kaldınp hain hain Moody'ye baktı ve içinde "babam" sözünün belli belirsiz
geçtigi bir seyler mırıldandı.
"Ya, öyle mi?" dedi Moody yavasça, topal topal birkaç adım atarken tahta bacagının hafif takırtısı
salonda yankılanarak. "Eh, babanı eski günlerden tanırım, evlat... Ona Moody'nin gözünün
oglunun üstünde oldugunu söyle... Bunu benim adıma ilet ona... Simdi, Bina Sorumlun Snape
olmak, degil mi?"
Malfoy gücenmis bir edayla, "Evet," dedi.
Moody, "Bir eski dost daha," diye homurdandı. "htiyar Snape'le bir sohbet etsem diyordum ben
Page 83
Harry Potter Ates Kadehi
de... Sen, gel buraya..." Malfo/u kolunun üstünden yakaladı ve onunla birlikte zindanlara dogru
rap rap yürüdü.
Profesör McGonagall birkaç saniye onların arkasından endiseyle baktı, sonra asasını düsmüs
kitaplarına dogru salladı. Kitaplar yeniden havaya, kollarına yükseldiler.
Birkaç dakika sonra Gryffindor masasına oturduklarında, Ron yavasça, "Bana tek kelime
söylemeyin," dedi Harry ve Hermione'ye. Çevrelerindeki herkes heyecanla olup bitenler hakkında
konusuyordu.
Hermione saskınlıkla, "Neden?" diye sordu.
Ron, gözleri kapalı ve yüzünde katıksız bir mutluluk ifadesiyle, "Çünkü bu anı ebediyen hafızama
kazımak istiyorum," dedi. "Draco Malfoy, hayret verici, zıplayan dag gelincigi..."
Harry de, Hermione de güldü ve Hermione ikisinin de tabagına tas kebabı koymaya basladı.
244
"Ama Malfoy'un gerçekten de canını yakabilirdi," dedi. "Aslında Profesör McGonagalTın durdunnası
iyi oldu-"
"Hermione!" dedi Ron öfkeyle, gözleri bir anda açılarak. "Hayatımın en güzel anını berbat
ediyorsun!"
Hermione sabırsızlıgını belli eden bir ses çıkarttı ve yine son hızla yemeye koyuldu.
Harry onu izleyerek, "Bana bu aksam kütüphaneye dönecegini söylemeyeceksin, degil mi?" diye
sordu.
"Dönmek zorundayım," dedi Hermione boguk boguk. "Yapacak dünya kadar is var."
"Ama demistin ki, Profesör Vector -"
"Okul isi degil." Hermione bes dakika içinde tabagını temizlemis ve gitmisti.
O gider gitmez de yerine Fred Weasley oturdu. "Moody!" dedi. "Nasıl kıyak bir tip!"
Fred'in karsısına oturan George, "Kıyaktan da kıyak!" dedi.
kizlerin en iyi arkadası Lee Jordan, George'un yanındaki sandalyeye kayarak, "Acayip kıyak!"
dedi. Harry ve Ron'a da, "Bu ögleden sonra bizimle dersi vardı," diye bilgi verdi.
Harry merakla, "Nasıldı?" diye sordu.
Fred, George ve Lee pek anlamlı bir sekilde bakıstılar.
"Hiç böyle bir derse girmemistim," dedi Fred. "isi biliyor, arkadas," dedi Lee. Ron öne egildi. "Neyi
biliyor?"
'245
George hayranlıkla, "Dısarıda bunu yapmanın nasıl bir sey oldugunu biliyor," dedi. "Neyi
yapmanın?" dedi Harry. "Karanlık Sanatlarla savasmanın," dedi Fred. "Görülebilecek her seyi
görmüs," dedi George. "Hayret bir sey," dedi Lee.
Ron çantasına elini daldınp ders programını çıkardı. Hayal kırıklıgı dolu bir sesle, "Bizim
persembeye kadar onunla dersimiz yok!" dedi.
246
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Affedilmez Lanetler
Sonraki iki gün olaysız geçti, tabii Neville'in ksir dersinde altıncı kazanını eritmesini saymazsanız.
Yazın kindarlık konusunda iyice ilerleme kaydetmis görünen Profesör Snape, Neville'i cezaya
bıraktı. Nevüle cezadan döndügünde sinirleri harap haldeydi, bir fıçı dolusu boynuzlu
karakurbagası ayıklamıstı.
Hermione'nin, tırnak aralarında kalan kurbaga parçalarım çıkarabilsin diye Neville'e bir Fırçalama
Büyüsü ögretmesini izlerlerken, Ron, Harry'ye, "Snape'in kafası niye böyle bozuk biliyorsun, degil
mi?" diye sordu.
"Evet," dedi Harry. "Moody."
Snape'in aslında Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersini vermek istedigi bilinen bir seydi, ama
üst üste dört yıldır bu istegini gerçeklestiremiyordu iste. Snape daha önceki Karanlık Sanatlara
Karsı Savunma ögretmenlerinden hiç hoslanmaz ve bunu belli ederdi - ama Deli-Göz Moody'ye
apaçık düsmanlık göstermekten tuhaf bir sekilde sakınıyor gibiydi. Hatta Harry ne zaman
247
Page 84
Harry Potter Ates Kadehi
ikisini bir arada görse -yemek sırasında ya da koridorda birbirlerinin yanından geçerlerken-
Snape'in Deli-Göz Mocd/yle göz göze gelmekten (sihirli gözüyle de, sinirsiz gözüyle de) kaçındıgı
yönünde bir izlenim edinmisti.
"Snape ondan biraz korkuyor galiba," dedi Harry dalgın dalgın.
"Moody'nin Snape'i boynuzlu karakurbagasına çevirdigini düsünsene bir," dedi Ron hülyalı
gözlerle. "Sonra da onu zindanında zıplatıp durdugunu..."
Gryffindor'un dördüncü sınıf ögrencileri Moody'nin ilk dersini öylesine sabırsızlıkla bekliyorlardı ki,
persembe günü ögle yemeginden sonra erkenden gelip daha zil çalmadan sınıfın önünde kuyruk
oldular.
Ortalıkta görünmeyen tek kisi Hermione'ydi. Derse son anda geldi.
"Ben-"
"- kütüphanedeydin," diye tamamladı Harry onun cümlesini. "Hadi, çabuk ol, yoksa dogru dürüst
bir yer bulamayacagız."
Aceleyle sınıfa girip ögretmen masasının hemen önündeki üç sandalyeye oturdular ve Karanlık
Güçler: Kendini Koruma Rehberi kitaplarını çıkanp alısılmadık bir biçimde sessizce beklemeye
basladılar. Az sonra koridordan o tanıdık, takırdayan ayak sesleri duyuldu ve Moody sınıftan içeri
girdi. Her zamanki kadar tuhaf ve korkutucu görünüyordu. Cüppesinin hemen altından pençeli,
tahta ayagını görebiliyorlardı.
"Kaldırabilirsin)/, onları," diye homurdandı, gürül-
248
i
tüyle masasına gidip oturarak. "Kitapları diyorum. Onlara ihtiyacınız olmayacak."
Kitapları çantalarına koydular. Ron çok heyecanlı görünüyordu.
Moody bir yoklama defteri çıkardı, uzun, kır düsmüs gri saçını çarpık ve yaralı yüzünün önünden
çekti ve isimleri okumaya basladı. Normal gözü listede düzenli bir sekilde asagı dogru iniyor, sihirli
gözüyse dönüp duruyor, cevap veren ögrencilere odaklanıyordu.
Son ögrenci de orada oldugunu belirttikten sonra, "Pekâlâ," dedi Moody, "bu sınıf hakkında
Profesör Lu-pin'den bir mektup aldım. Karanlık yaratıklarla bas etme konusunda bayagı etraflı bir
temel egitim almıssınız - Böcürt'leri, Kırmızı Kafa'ları, Hinzıpır'lan, Garke-nez'leri, Kappa'lan ve
kurtadamları islemissiniz, öyle degil mi?"
Sınıftan onaylama niteliginde bir ugultu yükseldi.
"Ama lanetler konusunda geridesiniz, hem de çok geride," dedi Moody. "Bana da, büyücülerin
birbirlerine neler yapabilecekleri konusunda sizi adam etmek düsüyor. Size sadece bir yılda
Karanlık -"
"Ne, kalmıyor musunuz?" dedi Ron, kendine hâkim olamayarak.
Moody'nin sihirli gözü dönüp Ron'a dikildi; Ron hayli endiseli görünüyordu, ama az sonra Moody
gülümsedi - Harry onun güldügünü ilk kez görüyordu. Zaten ciddi sekilde yaralı olan yüzü, gülünce
daha da çarpılıp kasıldı, ama yine de gülümsemek gibi sıcak bir sey yapabildigini görmek güzeldi.
Ron da rahatlamıs gibiydi.
249
"Sen Arthur Weasley'nin oglusun, ha?" dedi Mo-ody. "Baban birkaç gün önce beni çok zor bir
durumdan kurtardı... Evet, sadece bir yd kalıyorum. Dumble-dore'a özel bir iyilik bu... Sadece bir
yıl, ondan sonra sakin emekliligime dönüyorum."
Kaba bir kahkaha attı ve bogum bogum ellerini birbirine çarptı.
"Pekâlâ - hemen baslayalım. Lanetler. Farklı farklı güçlerde, farklı farklı sekillerdedir. Simdi, Sihir
Bakanlıgı'na bakılırsa, size karsı-lanetleri ögretip isi orada bırakmam gerekiyor. Altıncı sınıfa kadar
size yasadısı Karanlık lanetlerin neye benzediklerini göstermemeliymi-sim. Sözde, o zamana kadar
bunlarla basa çıkabilecek kadar büyümüs olmazrrussınız. Ama Profesör Dumble-dore sizin
cesaretinize güveniyor, Karanlık lanetlerin üstesinden gelebileceginizi düsünüyor. Ben de diyorum
ki, neyle karsı karsıya oldugunuzu ne kadar erken ögrenirseniz o kadar iyi. Daha önce hiç
görmediginiz bir seye karsı kendinizi nasıl savunacaksınız ki? Size yasadısı bir lanet yapmak üzere
olan bir büyücü, durup da ne yaptıgım söylemez. Yüzünüze bakıp tatlı tatlı, kibar kibar yapmaz.
Page 85
Harry Potter Ates Kadehi
Hazırlıklı olmanız lazım. Tetikte ve dikkatli olmanız lazım. Miss Brown, ben konusurken onu
ortadan kaldırmanız lazım."
Lavender sıçradı ve kıpkırmızı kesildi. Sıranın altından Parvati'ye tamamlanmıs yıldız tablosunu
gösteriyordu. Belli ki Moody'nin sihirli gözü hem basının arkasından, hem de tahtanın içinden
görebiliyordu.
"Pekâlâ... büyücülük kanunlarına göre hangi lanet-
250
lerin en agır sekilde cezalandırıldıgını bileniniz var mı?"
Birkaç tane tereddütlü el kalktı, bunlara Ron'un ve Hermione'nin elleri de dahildi. Moody, Ron'u
isaret etti, ama sihirli gözü hâlâ Lavender'ın üzerindeydi.
"Ee," dedi Ron tereddüt ederek, "babam bana bir tanesinden bahsetmisti... Adı Imperius laneti
olabilir mi?"
"Ah, evet," dedi Moody takdirle. "Baban o laneti bilir tabii. Zamanında Bakanhk'ın basına epey
bela olmustu Imperius laneti."
Moody birbirleriyle uyumsuz ayaklarının üzerinde agır agır dogruldu, masasının çekmecesini açtı
ve cam bir kavanoz çıkardı. çinde üç tane büyük ve siyah örümcek kosusturuyordu. Harry yanında
oturan Ron'un arkaya kaykıldıgım hissetti - örümceklerden nefret ederdi o.
Moody elini kavanoza soktu, örümceklerden birini yakaladı ve hepsinin görebilecegi sekilde
avcunun içinde tuttu.
Sonra asasını ona dogrulttu ve mırıldandı: "Imperio!"
Örümcek Moody'nin elinden atlayıp ince, ipeksi bir ipligin ucunda öne arkaya, sanki trapezdeymis
gibi sallanmaya basladı. Bacaklannı kasarak açtı, bir ters parende attı ve ipligini koparıp masanın
üstüne indi, sonra da orada daireler çizerek yan yan takla atmaya basladı. Moody asasını söyle bir
silkti, örümcek arka bacaklarından ikisinin üzerine kalktı ve basbayagı step dansı yapmaya
basladı.
251
i
Herkes kahkahalarla gülüyordu - yani Moody hariç herkes.
"Komik buluyorsunuz, degil mi?" diye kükredi. "Bunu size yapsam hosunuza gider mi?"
Kahkahalar hemen o anda kesildi.
"Tam kontrol," dedi Moody alçak sesle. Örümcek kendini top haline getirip yuvarlanmaya
baslamıstı. "Onun pencereden dısan atlamasını, kendini bogmasını, içinizden birinin gırtlagına
atılmasını saglayabilirim..."
Ron elinde olmadan ürperdi.
"Yular önce, Imperius lanetiyle kontrol edilen birçok cadı ve büyücü vardı," dedi Moody. Harry
onun Voldemort'un gücünün dorugunda oldugu dönemden bahsettigini anlamıstı. "Bakanlık kime
bir seylerin zorla yaptırıldıgını, kimin kendi istegiyle hareket ettigini ayırt etmekte epey güçlük
çekti.
"Imperius lanetine direnilebilir, ben de size bunun nasıl yapılacagını ögretecegim. Ama gerçek bir
irade gücü gerekiyor ve bu herkeste olmayan bir sey. Mümkünse bu lanete hedef olmaktan
kaçının, daha iyi. SÜREKL TETKTE OLUN!" diye gürledi. Herkes yerinden sıçradı.
Moody salto atmakla mesgul olan örümcegi yakaladı ve kavanozuna geri koydu. "Baska lanet bilen
var mı? Yine yasadısı bir lanet?"
Hermione'nin eli yine kalktı. Sasırtıcı bir sekilde, Neville'inki de. Oysa onun konusmaya gönüllü
oldugu tek ders, açık arayla en iyi dersi olan Bitkibilim'di. Ne-vülc de kendi cüretine sasırmıs
görünüyordu.
252
"Evet?" dedi Moody. Sihirli gözü yuvasında dönüp Neville'e sabidendi.
"Bir de sey var - Cruciatus laneti," dedi Neville, kısık ama anlasılır bir sesle.
Moody, Neville'e büyük bir dikkatle bakıyor, dahası simdi bu is için iki gözünü de kullanıyordu.
"Adın Longbottom mı?" dedi, sihirli gözü asagı devrilip Üsteyi kontrol ederken.
Neville basıyla tedirgin tedirgin onayladı, ama Moody baska soru sormadı. Sınıfa arkasını dönüp
Page 86
Harry Potter Ates Kadehi
kavanoza elini soktu ve yeni bir örümcek alıp masanın üstüne koydu. Örümcek masanın üstünde
kaskatı duruyordu, belli ki hareket edemeyecek kadar korkmustu.
"Cruciatus laneti," dedi Moody. "Biraz daha büyük olmalı ki anlayabilesiniz." Asasını örümcege
dogrulttu ve, "Engorgio!" dedi.
Örümcek sisti. Simdi bir tarantuladan daha iriydi. Artık kendine hâkim olma gayretinden tamamen
vazgeçen Ron, sandalyesini geri çekip Moody'nin masasından olabildigince uzaklastırdı.
Moody yine asasını kaldırdı, örümcege dogrulttu ve mırıldandı: "Crucio!"
Örümcegin bacaklan birden bedeninin üstüne dogru kıvrıldı. Hayvan dönüp korkunç bir sekilde
kasılmaya, saga sola yuvarlanmaya baslamıstı. Örümcekten hiç ses çıkmıyordu, ama Harry onun
ses çıkarabilse çıglık atıyor olacagından emindi. Moody asasını çekmedi, örümcek daha da siddetle
titreyip kasılmaya basladı -
"Yeter!" dedi Hermione tiz bir sesle.
253
Harry dönüp ona baktı. Hermione örümcege bakmıyordu, Neville'e bakıyordu. Onun bakıslarını
takip eden Harry, Nevüle'in ellerinin sıraya sımsıkı yapıstıgını, parmaklarından kanın çekildigini,
gözlerininse dehsetle iri iri açılmıs oldugunu gördü.
Moody asasını kaldırdı. Örümcegin bacakları gevsedi, ama hâlâ segiriyordu.
Moody, "Reducio," diye mırıldandı ve örümcek normal boyuna döndü. Moody onu alıp kavanoza
koydu.
"Acı," dedi Moody hafifçe. "Cruciatus lanetini biliyorsanız, birine iskence etmek için kerpetene ve
bıçaga ihtiyacınız olmaz... Bir ara bu lanet de çok popülerdi.
"Pekâlâ... baska bir lanet bilen?"
Harry çevresine baktı. Herkesin yüzünden, son örümcegin basına neler gelecegini merak ettikleri
anlasılıyordu. Hermione'nin eli biraz titreyerek de olsa üçüncü kez havaya kalktı.
"Evet?" dedi Moody, ona bakarak.
"Avada Kedavra," diye fısıldadı Hermione.
Birkaç kisi dönüp ona tedirgin bakıslar attı, bunlara Ron da dahildi.
"Ah," dedi Moody. Yamuk agzı yine bir gülümsemeyle çarpıldı. "Evet, sonuncusu, en kötüsü. Avada
Ke-davra... öldüren lanet."
Elini cam kavanozun içine soktu. Üçüncü örümcek basına neler gelecegini biliyormusçasma
kavanozun dibinde deli gibi kosusturmaya basladı, Moody'nin parmaklarından kaçmaya
çalısıyordu. Ama Moody onu sıkıstırdı ve masanın üstüne yerlestirdi. Örümcek
254
bu defa da tahta yüzeyin üstünde delice kosusturmaya basladı.
Moody asasını kaldırdı ve birden Harry'nin içini kötü bir his sardı.
"Avcıda Kedavra!" diye kükredi Moody.
Göz kamastırıcı bir yesil ısık çaktı ve bir hısırdama duyuldu, sanki devasa ve görünmez bir sey
havayı yararak geliyordu. Örümcek aniden sırtüstü devrildi. Üstünde herhangi bir iz yoktu, ama
öldügü kesindi. Kızların çogu çıglık atmamak için kendilerine güçlükle hâkim oldular. Örümcek ona
dogru kayarken Ron geriye sıçradı, az daha sandalyesiyle birlikte arkaya devrilecekti.
Moody ölü örümcegi masanın üstünden süpürüp yere attı.
"Güzel degil," dedi sakin bir ses tonuyla. "Hos degil. Ve bir karsı-laneti yok. Önlemenin yolu da
yok. Simdiye kadar sadece bir kisi bundan sag çıkabüdi, o da tam karsımda oturuyor."
Harry yüzünün kızardıgını hissetti, Moody'nin gözleri (ikisi birden) ona çevriliydi. Ayrıca bütün
sınıfın bakıslarını da üzerinde hissedebiliyordu. Harry ise, bos karatahtaya sanki büyülenmis gibi
bakıyordu, oysa tahtayı görmüyordu bile...
Demek annesi ve babası böyle ölmüstü... tıpkı o örümcek gibi. Onlar da tek bir leke, tek bir iz
almadan mı ölmüslerdi acaba? Yasam bedenlerinden alınmadan önce, yesil ısıgın çaktıgını görmüs
ve hızla gelen ölümün sesini mi duymuslardı?
255
l
Harry üç yıldır annesinin ve babasının ölümünü tekrar tekrar gözünde canlandırıyordu.
Page 87
Harry Potter Ates Kadehi
Öldürüldüklerini ögrendiginden beri, o gece ne oldugunu ögrendiginden beri gözünde
canlandırıyordu bunu: Kılkuyruk ihanet edip annesinin ve babasının yerini Voldemort'a söylemis, o
da kulübelerine gelip onlan bulmustu. Voldemorf un önce Harry'nin babasını öldürmesi... James
Potter'ın onu engellemeye çalısması ve karısına seslenerek Harry'yi alıp kaçmasını söylemesi...
Voldemorfun Lily Potter'ın üstüne gitmesi ve Harry'yi öldürebilmek için ona kenara çekilmesini
söylemesi... Annesinin Harry'nin yerine kendisini öldürmesi için yalvarması, oglunun önünden
çekilmeyi reddetmesi... Bunun üzerine Voldemorfun onu da öldürmesi, sonra da asasını Harr/ye
dogrultması...
Harry geçen yıl Ruh Emici'lerle mücadele ederken annesiyle babasının seslerini duydugu için bu
ayrıntıları biliyordu - çünkü Ruh Emici'lerin korkunç gücü buydu: Kurbanlarına en kötü anılarını
yeniden yasatmak ve onları kendi umutsuzlukları içinde bogup güçsüz bırakmak...
Moody yine konusmaya baslamıstı, ama Harry'ye çok uzaktan sesleniyormus gibi geliyordu. Harry
büyük bir gayret göstererek kendini toparlayıp simdiki zamana döndü ve Moody'nin söylediklerini
dinlemeye basladı.
"Avada Kedavra lanetinin arkasında çok güçlü bir büyü olması gerekiyor. Simdi hepiniz asalarınızı
çıkarıp bana dogrultabilir ve gerekli sözcükleri söyleyebilirsiniz, ama bunun sonucunda burnum
bile kanasa sasa-
256
rım. Ama bu önemli degil. Görevim size bu lanetin nasıl yapılacagını göstermek degil.
"Peki, madem bir karsı-laneti yok, size niye gösteriyorum bunu? Çünkü bilmek zorundasınız.
Beterin beterinin gücünü görmek zorundasınız ki, karsı karsıya kalmaktan kaçının. SÜREKL
TETKTE OLUN!" diye kük-redi ve bütün sınıf yine sıçradı.
"Simdi... bu üç lanet, yani Avada Kedavra, Imperi-us ve Cruciatus, Affedilmez Lanetler olarak
bilinirler. Bunlardan herhangi birinin bir insan üzerinde kullanılması, Azkaban'da ömür boyu
yatmak için yeterlidir. ste karsınızda böyle bir sey var. Size savasmayı ögretmem gereken sey,
böyle bir sey iste. Hazırlanmanız gerekiyor. Silahlanmanız gerekiyor. Ama en önemlisi, sürekli,
aralıksız, tetikte olmanız gerekiyor. Tüy kalemlerinizi çıkarın... yazın..."
Dersin geri kalanını Affedilmez Lanetlerin her biri üzerine notlar alarak geçirdiler. Zil çalana dek
kimse konusmadı - ama Moody dersi bitirip de herkes sınıftan çıkınca, bir konusma seli patlak
verdi. Çogu hayranlık içinde lanetleri tartısıyordu: "Nasıl segiriyordu, gördün mü?" "- onu nasıl da
öldürdü, anında!"
Dersten müthis bir gösteriymisçesine bahsediyorlardı, ama Harry dersi pek de eglenceli
bulmamıstı. Görünüse bakılırsa, Hermione de aynı duyguları paylasıyordu.
"Acele edin," dedi gergin bir sesle Harry ve Ron'a.
"Yine o kahrolası kütüphaneye gitmiyoruz ya?" dedi Ron.
257
"Hayır," dedi Hermione ters ters. Yandaki bir koridoru isaret etti. "Neville."
Neville koridorun ortasında bir basına durmustu. Moody Cruciatus lanetini uygularken takındıgı
dehsete düsmüs ifadeyle ve f altası gibi açılmıs gözlerle karsısındaki tas duvara bakıyordu.
"Neville?" dedi Hermione tatlılıkla.
Neville çevresine bakındı.
"Aa, merhaba." Sesi her zamankinden çok daha tiz-| di. "lginç dersti, degil mi? Acaba yemekte ne
var, ben -] ben çok açım, ya siz?"
"Neville, iyi misin?" dedi Hermione.
"Ha, evet, iyiyim," dedi Neville, yine o dogallıktan uzak, tiz sesle. "Çok ilginç yemekti - yani dersti
- acaba yemekte ne var?"
Ron, Harr/ye saskın gözlerle baktı.
"Neville, ne-?"
Tam o anda arkalarından tuhaf bir takırtı geldi. Döndüklerinde, Profesör Moody'nin topallayarak
onlara dogru yürüdügünü gördüler. Dördü de susup endiseyle onu izlemeye basladılar, ama Moody
her zamankinin ak-. sine usul usul, yumusak bir homurtuyla konustu.
"Tamam, evlat," dedi Neville'e. "Odama gelmeye ne dersin? Haydi... bir fincan çay içeriz..."
Page 88
Harry Potter Ates Kadehi
Moody ile çay içme fikri Neville'in daha da korkmasına neden olmus görünüyordu. Ne kımıldıyor,
n< de konusuyordu.
Moody sihirli gözünü Harr/ye çevirdi. "Sen iyisiı ya, Potter?"
258
"Evet," dedi Harry, neredeyse meydan okuyan bir edayla.
Moody'nin Harry'ye dikilen mavi gözü yuvasında hafifçe titredi.
"Bilmek zorundasınız," dedi Moody. "Belki zalimce görünüyor, ama bilmek zorundasınız. Numara
yapmanın anlamı yok... Neyse... gel bakalım, Longbottom, bende ilgini çekebilecek bazı kitaplar
var."
Neville yalvarır gözlerle Harry, Ron ve Hermi-one'ye baktı, ama onlar bir sey demeyince,
Moody'nin bogum bogum eli omzunda, kendini ona bırakıp gitmekten baska çaresi kalmadı.
"Bu da neydi böyle?" dedi Ron, Neville'le Moody köseyi döndükten sonra.
"Bilmiyorum," dedi Hermione. Düsünceli görünüyordu.
"Ne dersti ama, ha?" dedi Ron, Harry'ye, hep beraber Büyük Salon'a giderlerken. "Fred ve George
haklıymıs, degil mi? Moody isini gerçekten biliyor, degil mi? Avada Kedavra lanetini yaptıgında
örümcek nasıl da oracıkta öldü, nasıl da anında nalları dikti -"
Ama Ron, Harry'nin yüzündeki ifadeyi görünce hemen sustu ve Büyük Salon'a varana dek bir daha
konusmadı. Salona girince de, Profesör Trelavvney'nin ödev verdigi tahminlere bu gece
baslamaları gerektigini, çünkü bu isin saatler alacagını söyledi.
Hermione aksam yemeginde Harry ve Ron'un sohbetine katılmadı. Yemegini çılgınca bir hızla yedi
ve yine kütüphanenin yolunu tuttu. Harry ve Ron, Gryffin-
259
dor Kulesi'ne döndüler. Affedilmez Lanetler konusunu açan bu kez Harry oldu, yemek boyunca
baska hiçbir sey düsünememisti.
"Bakanlık lanetleri gördügümüzü anlarsa, Moody ve Dumbledore'un bası onlarla derde girmez mi?"
diye sordu, Sisman Hanım'a yaklasırlarken.
"Evet, herhalde," dedi Ron. "Ama Dumbledore her zaman kendi bildigini okumustur, öyle degil mi?
Moody'ye gelince, anlasılan o da yıllardır basını belaya sokup duruyor. Önce saldırıyor, sonra soru
soruyor - çöp bidonlarına baksana. Zırva."
Sisman Hanım öne dogru savrulup giris deligini açtı ve Gryffindor ortak salonuna tırmandılar.
Salon kalabalık ve gürültülüydü.
"Kehanet malzemelerimizi alalım mı o zaman?" dedi Harry.
"Alalım bari," diye inledi Ron.
Kitaplarını ve haritalarını almak için yatakhaneye gittiklerinde, Neville'i orada tek basına buldular,
yatagının üstüne oturmus, kitap okuyordu. Moody'nin dersinin çıkısındakine kıyasla hayli sakin
görünüyordu, yine de tamamen normale dönmüs sayılmazdı. Gözleri oldukça kırmızıydı.
'yi misin, Neville?" diye rordu Harry.
"Ha, evet," dedi Neville. "yiyim, sagol. Profesör Moody'nin verdigi kitabı okuyordum..."
Kitabı onlara gösterdi: Akdeniz'in Sihirli Su Bitkileri ve özellikleri.
"Anlasılan Profesör Sprout, Profesör Moody'ye, Bit-
260
kibilim'de çok iyi oldugumu söylemis," dedi Neville. Sesinde daha önce Harry'nin nadiren duydugu
hafif bir gurur vardı. "O da bunu begenecegimi düsünmüs."
Profesör Sprout'un söylediklerini Nevüle'e aktarmak, onu neselendirmek için ne incelikli bir
yöntem, diye düsündü Harry. Çünkü Neville'e herhangi bir konuda iyi oldugu nadiren söylenirdi.
Bu tam Profesör Lupin'in yapacagı türden bir seydi.
Harry ve Ron Gelecegin Sis Perdesini Aralamak adlı kitaplarını alıp ortak salona indiler, kendilerine
bir masa buldular ve gelecek ayın tahminleri üzerinde çalısmaya basladılar. Bir saat geçti, çok az
ilerleme kaydetmislerdi. Masalan, üstlerinde toplamalar ve simgeler bulunan parsömen
parçalarıyla kaplıydı ve Harry'nin beyni Profesör Trelawney'nin atesinin dumanlarıyla
doluymusçasma sisliydi.
"Bunların ne anlama geldigi hakkında en ufak bir fikrim yok," dedi, önündeki hesaplarla dolu uzun
Page 89
Harry Potter Ates Kadehi
listeye bakarak.
"Bak ne diyecegim," dedi Ron. Ümitsizlik içinde parmaklarını saçlarının içine sokup çıkarmaktan
saçları havaya dikilmisti. "Galiba yine o eski Kehanet numarasına kaldık."
"Nasıl yani - uyduralım mı diyorsun?"
"Evet " dedi Ron. Çiziktirilmis notlardan olusan yıgını masadan asagı süpürdü, kalemini mürekkebe
batırdı ve yazmaya basladı.
"Önümüzdeki pazartesi/' dedi bir taraftan yazarken, "Mars ve Jüpiter'in sanssız kesismesi
nedeniyle
261
büyük ihtimalle öksürüge yakalanacagım." Basını kaldırıp Harry'ye baktı. "Bilirsin onu - sen
tahminlerinin arasına bir sürü sefalet koy, havada kapar."
"Dogru," dedi Harry, ilk denemesini burusturup, sohbet eden bir grup birinci sınıf ögrencisinin
basları üzerinden atese atarak. "Pekâlâ... pazartesi günü beni bir tehlike bekliyor - eee - yanma
tehlikesi."
"Gerçekten de bekliyor," dedi Ron sıkıntıyla, "pazartesi günü Kelekerler var yine. Peki, sah günü
ben... eee..."
"Kıymetli bir esyanı kaybedeceksin," dedi Harry. Bir yandan da fikir bulmak için Gelecegin Sis
Perdesini Aralamakı karıstırıyordu.
"yi buldun," dedi Ron, aynen yazarak. "Seyden... eee... Merkür'ün etkisinden dolayı. Sen niye
dost sandıgın biri tarafından arkandan bıçaklanmıyorsun?"
"Evet... süper..." dedi Harry, yazarak. "Çünkü... Venüs on ikinci burçta."
"Çarsamba günü de bir kavgada yenilecegim."
"Ah, tam da ben kavga edecektim. Neyse, ben de iddia kaybedeyim."
"Evet, benim kavgayı kazanacagıma iddiaya girmis ol..."
Bir saat boyunca tahminler uydurmaya devam ettiler (tahminler giderek daha da trajik bir hal
alıyordu). Bu arada insanlar yatmaya çıkıyor, ortak salon yavas yavas bosalıyordu. Crookshanks
yanlarına geldi, bos bir sandalyeye atladı ve Harry'ye esrarlı esrarlı bakmaya koyuldu. Hermione
de ödevlerini dogru dürüst yapmadıklarını bilse onlara asagı yukarı böyle bakardı.
262
Salona göz gezdirip henüz yazmadıgı bir talihsizlik düsünmeye çalısan Harry, karsı duvarın dibinde
Fred'le George'un oturdugunu gördü. Ellerinde tüy kalemleri, kafa kafaya vermis, tek bir parça
parsömene bir seyler yazıp duruyorlardı. Fred'le George'un bir köseye çekilip sessiz sessiz
çalısmaları görülmüs sey degildi; genellikle olayların tam göbeginde bulunmayı ve samata yapıp
ilgiyi üstlerine çekmeyi severlerdi. Parsömenin üzerinde çaksırlarken, gizli kapaklı isler
çeviriyormus gibi bir halleri vardı, Harry'nin aklına Kovuk'ta ikisinin yan yana oturup bir seyler
yazmaları geldi. O zaman Vfeasley Büyücü Sakaları için yeni bir siparis formu doldurduklarını
sanmıstı, ama bu seferki öyleye benzemiyordu: Yoksa mutlaka Lee Jordan'ı da aralanna alırlardı.
Harry, yaptıkları isin Üçbüyücü Turnuvası'na girmekle ilgili olup olmadıgını merak etti.
Harry onları seyrederken, George, Fred'e hayır anlamında basını salladı, tüy kalemiyle bir seyin
üstünü çizdi ve alçak sesle ama yine de ıssız salonun öbür tarafından duyulabilen bir sekilde
konustu: "Hayır - onu suçluyor gibi oluyoruz o zaman. Dikkatli olmalıyız..."
Derken George basını çevirip Harry'nin onu izledigini gördü. Harry sırıtıp hemen tahminlerine
döndü -George'un, onların konusmalarına kulak kabarttıgını düsünmesini istemiyordu. Kısa süre
sonra ikizler parsömeni rulo yaptılar, iyi geceler dilediler ve yatmaya Çıktılar.
Fred ve George gideli on dakika kadar olmustu ki, portre deligi açıldı ve Hermione, bir elinde bir
tomar
263
parsömen, digerinde de o yürürken tıkırdayan bir kutuyla, ortak salona girdi. Crookshanks
mırlayarak gerindi.
"Merhaba," dedi Hermione. "simi bitirdim!"
"Ben de!" dedi Rori muzaffer bir sesle, tüy kalemini masaya fırlatarak.
Hermione oturdu, tasıdıgı seyleri bos bir koltuga koydu ve Ron'un tahminlerini önüne çekti.
Page 90
Harry Potter Ates Kadehi
Crookshanks kucagına kıvrılırken, "Senin için pek iyi bir ay olmayacak galiba?" dedi alaylı alaylı.
"Eh, en azından uyarılmadım demem," dedi Ron, esneyerek.
"Görünüse bakılırsa iki kez boguluyorsun," dedi Hermione.
"Öyle mi?" dedi Ron, tahminlerine göz atarak. "Birini azgın bir Hipogrif in altında kalmaya
çevirsem iyi olacak." '
"Sizce bunları uydurdugunuz biraz bariz degil mi?" dedi Hermione.
"Bu ne cüret!" dedi Ron, yalancıktan bir öfkeyle. "Burada oturmus, ev cinleri gibi çalısıyoruz!"
Hermione kaslarını kaldırdı.
"Lafın gelisi canım," dedi Ron hemen.
Kafası kesilerek öldügüne dair tahminini yeni bitiren Harry de tüy kalemini bıraktı.
"Kutunun içinde ne var?" diye sordu, parmagıyla göstererek.
"Sordugun iyi oldu," dedi Hermione, Ron'a pis pis bakarak. Kapagı açıp onlara içindekileri gösterdi.
264
Kutunun içinde elli tane rozet vardı. Hepsi farklı renkteydi, ama hepsinin üstünde aynı harfler
vardı: E. R. . T.
" 'Erit' mi?" dedi Harry, eline bir rozet alıp bakarak. "Nedir bu?"
"Erit degil," dedi Hermione sabırsızca. "E - R - - T. Ev Cini Refahını lerletme Toplulugu'nün
kısaltılmısı."
"Hiç duymadım," dedi Ron.
"Elbette duymazsın," dedi Hermione hemen, "daha yeni kurdum."
"Öyle mi?" dedi Ron hafifçe sasırarak. "Kaç üyen var?"
"Sey - ikiniz katılırsanız - üç," dedi Hermione.
"Peki, biz üstünde 'erit' yazan rozetlerle ortalıkta dolasmak ister miyiz sanıyorsun?" dedi Ron.
"E - R - - T!" dedi Hermione hararetle. "Aslında adım Dostumuz Sihirli Yaratıkların Utanç Verici
stismarına Son Verin ve Yasal Durumlarında Degisiklik çin Sesinizi Yükseltin koyacaktım, ama
sıgmadı. Onun için bildirimizin baslıgı bu oldu."
Parsömen tomarını onlara dogru salladı. "Kütüphanede etraflı bir arastırma yaptım. Cin köleligi
yüzyıllar öncesine uzanıyor. Simdiye kadar kimsenin bu konuda bir sey yapmamıs olmasına
inanamıyorum."
"Hermione - kulaklarını iyice aç," dedi Ron yüksek sesle. "Onlar - bundan - hoslanıyor. Köle olmayı
seviyorlar]"
"Kısa vadeli hedeflerimiz," dedi Hermione, sesini Ron'dan da fazla yükseltip hiçbir sey duymamıs
gibi
265
yaparak, "ev cinlerinin adil ücretlere ve çalısma kosullarına kavusmasını saglamak. Uzun vadeli
hedeflerimiz arasındaysa, asa kullanmama yasasını degistirmek ve Sihirli Yaratıkların
Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi'ne bir cin sokmak var, çünkü hayret verecek derecede kıt temsil
ediliyorlar."
"Peki bütün bunları nasıl yapacagız?" diye sordu Harry.
"se, üye almakla baslayacagız," dedi Hermione mutlu bir edayla. "Katılmak için iki Sickle diye
düsündüm - bununla bir rozet almıs olacaklar. Gelir'.er brosür kampanyamız için kullanılabilir. Sen
mali sorumlusun, Ron - yukarıda senin için bir kumbaram var. Harry, sen de sekretersin. Bu
yüzden su anda söylediklerimi yazmak isteyebilirsin, ilk toplantımızın kayıtlan olarak."
Hermione'nin ikisine gülümseyerek baktıgı bir sessizlik oldu. Harry, Hermione'ye karsı duydugu
kızgınlık ve Ron'un yüzündeki ifadeden duydugu keyif arasında kalmıstı. Az sonra sessizlik
bozuldu. Ama bunun nedeni, geçici bir sok yasıyormus gibi görünen Ron degil, camdan gelen
yumusak bir tık tık sesiydi. Harry artık tamamen bos olan ortak salonun karsı tarafına baktı ve ay
ısıgının aydınlattıgı karbeyaz bir baykusun pencere pervazına tünemis oldugunu gördü.
"Hedwig!" diye bagırdı ve sandalyesinden fırlayıp salonun öbür ucuna giderek pencereyi açtı.
Hedvvig uçarak içeri girdi, salonu bastan basa geçti ve masaya, Harry'nin tahminlerinin tam
üstüne kondu.
266
Page 91
Harry Potter Ates Kadehi
"Vakti gelmisti artık!" dedi Harry, aceleyle onun pesinden giderek.
"Cevap getirmis!" dedi Ron heyecanl*, Hed-vvig'in bacagına baglı pis parsömen parçasını isaret
ederek.
Harry çabucak parsömeni açtı ve okumak için masaya oturdu. Bu arada Hedvvig de onun dizine
konup usul usul ötmeye koyuldu.
"Ne diyor?" diye sordu Hermione soluk soluga.
Mektup çok kısaydı ve büyük bir aceleyle çiziktiril-mis gibiydi. Harry yüksek sesle okudu:
Harry -
Hemen kuzeye uçuyorum. Yara izinle ilgili bu haber, bana buraya ulasan bir dizi tuhaf söylentinin
en sonuncusu. Bir daha acırsa, dogruca Dumbledore'a git - onun Deli-Göz'ü emeklilikten aldıgını
söylüyorlar, bu da, baska kimse isaretlen okuyamasa da, onun okudugunu gösteriyor.
Yakında seninle irtibata geçecegim. Ron ve Hermi-one'ye en iyi dileklerimi ilet. Gözünü açık tut,
Harry.
Sirius
Harry basını kaldırıp Ron ve Hermione'ye baktı. Onlar da gözlerini ona dikmislerdi.
"Kuzeye mi uçuyormus?" diye fısıldadı Hermione. "Geri mi dönüyor yani?"
"Dumbledore hangi isaretleri okuyormus?" dedi Ron, kafası karısmıs bir halde. "Harry - ne oldu?"
267
Harry alnını yumruklamıs, Hedwig'in sıçrayıp kucagından inmesine neden olmustu.
"Ona söylememeliydim!" dedi Harry öfkeyle.
"Neden bahsediyorsun sen?" dedi Ron saskın saskın.
"Geri dönmek zorunda oldugunu düsündü bu yüzden!" dedi Harry. Bu defa da yumrugunu masaya
öyle bir vurdu ki, Hedvvig, Ron'un sandalyesinin arkasına konup kızgın kızgın ötrr eye basladı.
"Geri dönüyor, çünkü basımın belada oldugunu düsünüyor! Oysa benim hiçbir seyim yok! Ayrıca
sana verecek bir sey de yok yanımda," diyerek, gagasını bir sey bekli-yormus gibisinden açıp
kapayan Hedwig'e çıkıstı. "Yiyecek istiyorsan Baykushane'ye çıkman gerekecek."
Hedwig ona son derece incinmis bir bakıs attı ve açık pencereden dısarı uçtu. Uçarken kanadıyla
Harry'nin kafasına bir tane çakmayı da ihmal etmedi.
"Harry," diye yatıstırıcı bir sesle lafa basladı Hermi-one.~
"Ben yatmaya gidiyorum," diye kestirip attı Harry. "Sabahleyin görüsürüz."
Yatakhaneye çıkınca pijamasını giydi ve dört direkli yatagına yattı, ama kendini hiç yorgun
hissetmiyordu.
Sirius geri döner ve yakalanırsa, bu onun, yani Haray'nin suçu olacaktı. Niye dilini tutmamıstı ki
sanki? Birkaç saniyelik acı duymus, hemen ötmeye baslamıstı... Keske bunu kendine saklama
duyarlılıgını göstermis olsaydı...
268
Harry az sonra Ron'un da yatakhaneye geldigini duydu, ama onunla konusmadı. Uzun bir süre
öylece yatıp, yatagının tentesine baktı. Yatakhanede çıt çıkmıyordu. Eger kafası bu kadar mesgul
olmasa, Neville'in her zamanki horlamasının duyulmadıgını fark edip, yatakhanede uyanık duran
tek kisinin kendisi olmadıgını anlayabilirdi.
269
ON BESNC BÖLÜM
Beauxbatons ve Durmstrang
Harry ertesi sabah erkenden uyandıgında, aklında eksiksiz bir plan vardı. Sanki uyuyan beyni
bütün gece bu plan üstünde çalısmıstı. Kalktı, safagın solgun ısıgında giyindi; Ron'u uyandırmadan
yatakhaneden çıkıp bos ortak salona gitti. Kehanet ödevinin hâlâ ürerinde durdugu masadan bir
parsömen aldı ve su mektubu yazdı:
Sevgili Sirius,
Sanırım yara izimin acıdıgını sadece hayal ettim. Sana son yazdıgımda uyku mahmuruydum. Geri
gelmenin anlamı yok, burada her sey iyi. Benim için kaygılanma, basım tamamen normale
benziyor.
Harry
Page 92
Harry Potter Ates Kadehi
Sonra portre deliginden tırmandı, sessiz satonun içinden geçti (sadece dördüncü kat koridorunun
orta yerinde, üzerine büyük bir vazo yuvarlamaya çalısan Peeves tarafından kısa bir süre yolu
kesildi), sonunda da Bati Kulesi'nin tepesindeki Baykushane'ye geldi.
270
Baykushane yuvarlak, tas bir odaydı, pencerelerden hiçbirinde cam olmadıgı için hayli soguk ve
esintiliydi. Döseme tamamen samanla, baykus pisligiyle ve tükürülmüs fare ve tarla sıçanı
iskeletleriyle kaplıydı. Akla gelebilecek her türden yüzlerce baykus burada, kulenin ta tepesine
kadar uzanan tüneklere yerlesmislerdi. Çogu uyuyordu, ama arada bir yuvarlak, kehribar rengi bir
göz Harry'ye ates saçarak bakıyordu. Hedwig'in bir hüthüt kusuyla bir kahverengi baykus arasına
kurulmus oldugunu gördü, pislikle kaplı dösemede birazcık kayarak telasla onun yanına gitti.
Hedvvig'i uyandırması ve kendine bakmasını saglamaya ikna etmesi zor oldu, tüneginde kıpırdanıp
duruyor, ona kuyrugunu gösteriyordu. Belli ki Harry bir önceki gece ona sükranlarını sunmadıgı
için hâlâ kızgındı. Ama Harry ona, belki sen çok yorgunsun, belki Ron'dan Pigwidgeon'ı ödünç
istesem daha iyi olur deyince, Hedwig bacagını uzattı. Harry de mektubu onun" bacagına bagladı.
Onu koluna alıp duvardaki deliklerden birine tasırken, sırtını oksayıp, "Sirius'u bul, olur mu?" dedi.
"Ruh Emici'ler bulmadan önce."
Hedwig, Harry'nin parmagını her zamankinden daha sertçe gagalasa da, ona güvence verircesine
kulagına dogru usul usul ötmeyi ihmal etmedi. Sonra kanatlarını açıp günese dogru havalandı.
Harry, karnındaki o tanıdık rahatsızlık duygusuyla, Hedwig'in uçarak gözden kaybolmasını izledi.
Oysa Sirius'un daha
271
!ı
önceki cevabını beklerken, bunun kaygılarını artırmaktan çok azaltacagına öyle güvenmisti ki.
*
Harry kahvaltıda, Hermione ve Ron'a ne yaptıgını söylediginde, "Ama bu yalan, Harry," dedi
Hermione. "Yara izinin acıdıgını hayal etmedin, bunu da gayet iyi biliyorsun."
"N'olmus?" dedi Harry. "Benim yüzümden Azka-ban'a dönmeyecek."
Hermione tartısmayı sürdürmek için agzını açınca, Ron ona sertçe, "Kapat bu konuyu," dedi.
Hermione bu seferlik onu dinleyip sustu.
Harry ondan sonraki iki hafta boyunca Sirius'u düsünüp kaygılanmamak için elinden geleni yaptı.
Evet, her sabah posta baykusları geldiginde endiseyle çevreye bakınmadan duramıyordu, geceleri
uyumadan önce karanlık bir Londra sokagında Ruh Emici'ler tarafından kıstırılmıs Sirius'a iliskin
korkunç manzaralar görmeyi de en-gelleyemiyordu gerçi. Ama hiç olmazsa sabahla gece
arasındaki saatlerde kafasını vaftiz babasına takmamaya çalısıyordu. Keske Quidditch olsaydı,
aklımı bunlardan uzaklastırırdı; karısık bir kafaya en iyi gelen sey, zorlu bir antrenmandır, diye
düsünüyordu. Öte yandan, dersleri de eskisinden çok daha çetin ve zahmetli bir hal almıstı.
Özellikle, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersi.
Profesör Moody, Imperius lanetinin gücünü göstermek ve etkilerine karsı koyup koyamayacaklannı
görmek için hepsine sırayla bu laneti uygulayacagını söyleyerek onları sasırtmıstı.
272
Moody asasının bir hareketiyle sıraları ortadan kaldırıp odanın ortasında kocaman bir bosluk
bırakırken, Hermione kararsızca, "Ama - ama yasal olmadıgını söylemistiniz, Profesör," dedi.
"Demistiniz ki - bunu bir baska insana karsı kullanmak -"
Moody, sihirli gözü Hermione'ye dönüp tekinsiz, sabit bir bakısla dikilerek, "Dumbledore bunun
nasıl bir duygu oldugunun size ögretilmesini istiyor," dedi. "Belki ögrenmek için zor yolu seçersin -
yani baska biri seni tamamen kontrolü altına almak için bu laneti yapınca ögrenirsin - bana göre
hava hos. Dersten affedildin. Git bakalım."
Bogum bogum parmagıyla kapıyı gösterdi. Hermione kıpkırmızı oldu, gitmek istedigini
kastetmedigi anlamında bir seyler mırıldandı. Harry ve Ron birbirlerine bakıp sırıttılar.
Hermione'nin böyle önemli bir dersi kaçırmaktansa Bezeliyumru irini yemeyi tercih edecegini
biliyorlardı.
Moody ögrencileri sırayla öne çagırıp onlara Impe-rius laneti yapmaya basladı. Harry sınıf
Page 93
Harry Potter Ates Kadehi
arkadaslarının bu lanetin etkisi altında birer birer en olmadık seyleri yapmalarını izledi. Dean
Thomas milli marsı söyleyerek ve zıplayarak üç kez odanın çevresinde dolastı. La-vender Brown
sincap taklidi yaptı. Neville normal halinde kesinlikle beceremeyecegi bir dizi hayli sasırtıcı
JHttnastik numarası sundu. çlerinden hiçbiri lanete kar-Si mücadele edecek güçte degil gibiydi ve
hepsi ancak "oody laneti kaldırınca kendine geldi.
"Potter," diye homurdandı Moody, "sıra sende."
,273
Harry öne, sınıfın ortasına Moody'nin sıraları kaldırıp açtıgı bosluga yürüdü. Moody asasını kaldırdı,
Harry'ye dogrulttu ve, "Imperio!" dedi.
Harikulade bir duyguydu. Harry, kafasındaki bütün düsüncelerle kaygılar tatlı tatlı temizlenip
yerlerinde sadece varlıgı ve kaynagı belirsiz bir mutluluk kalırken, uçarcasına bir duyguya kapıldı.
Kendini son derece rahatlamıs hissediyordu, herkesin onu izlediginin de hayal meyal farkındaydı.
Derken Deli-Göz Moody'nin sesini duydu, bos beyninin uzaklardaki bir odasında yankılanıyordu:
Sıranın üstüne atla... Sıranın üstüne atla...
Harry söz dinler bir sekilde zıplamaya hazırlanarak dizlerini büktü.
Sıranın üstüne atla...
Niye ama?
Beyninin gerisinde bir baska ses uyanmıstı. Aslında, bu aptalca bir sey, dedi ses. _ Sıranın
üstüne atla...
Hayır, sanmıyorum, tesekkürler, dedi diger ses, biraz daha kesin sekilde... Hayır, pek istemiyorum
bunu...
Atla.' HEMEN.'
Harry bundan sonra hatırı saydır bir acı hissetti. Hem zıplamıs, hem de kendi zıplamasını
engellemeye çalısmıstı - sonuçta da kafa üstü sıraya çakılmıs, onu yere devirmis ve, bacaklarının
sızlamasına bakılırsa, her iki dizini de kırmıstı.
Moody'nin sesi, "ste, bu daha iyi!" dedi. Ve Harry birden kafasındaki boslugun, yankılanma duy-
4
m- l
274
gusunun yok oldugunu hissetti. Neler oldugunu tam olarak hatırladı, dizlerindeki agrı da iki katına
çıkmıs gibiydi.
"Suna bakın, siz... Potter mücadele etti! Onunla mücadele etti ve az daha yeniyordu! Yeniden
deneyecegiz, Potter. Siz, geri kalanlar da dikkat edin - gözlerini kollayın, orada göreceksiniz. Çok
iyi, Potter, gerçekten çok iyi! Seni kontrol etmekte güçlük çekecekler!"
Bir saat sonra Harry, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersinden seke seke çıkarken (Harry
lanete tamamen direnebilene kadar Moody tam dört sefer aynı seyi tekrarlatmıstı), "Öyle bir
konusuyor ki," diye mırıldandı, "sanki hepimiz her an saldırıya ugrayacakmı-sız sanırsın."
Her iki adımda bir sıçrayan Ron, "Evet, biliyorum," dedi. Lanetle basa çıkmakta Hany'den daha çok
zorlanmıstı ama, Moody etkilerin ögle yemegi vaktine kadar geçecegi konusunda güvence
vermisti. "s paranoyak olmaya gelince..." Ron omzunun üstünden tedirgin tedirgin geriye baktı,
Moody'nin onu isitecek kadar yakında olup olmadıgını kontrol etmek istiyordu. "Bakanlık'ta ondan
kurtulmak istemelerine sasmamalı. Nisan Bir günü arkasından "böö" diye bagıran cadıya ne
yaptıgım Seamus'a söylerken duydun mu? Hem yapacak bunca isimiz varken, Imperius lanetini
enine boyuna incelemeye vakit bulabilecek miyiz bakalım?"
Bütün dördüncü sınıflar bu sömestr yapmaları gereken ödevlerin belirgin biçimde arttıgının
farkındaydı. Profesör McGonagall, onlara verdigi Biçim Degistirme
. 275
ödevinin miktarı karsısında sınıftan büyük bir inilti yükselince, bunun nedenini açıklamıstı.
Gözleri, kare seklindeki gözlügünün arkasında tehlikeli bir sekilde parüdayarak, "Simdi sihir
egitiminin çok önemli bir evresine giriyorsunuz!" demisti onlara. "Sıradan Büyücülük Düzeyleriniz
yaklasıyor -"
Dean Thomas kızgın kızgın, "Besinci sınıfa kadar S. B. D. almıyoruz!" dedi.
Page 94
Harry Potter Ates Kadehi
"Belki almıyorsunuz, Thomas, ama inan bana her türlü hazırlıga ihtiyacınız olacak! Bu sınıfta bir
kirpiyi tatmin edici sekilde ignedenlige çevirmeyi beceren tek kisi hâlâ Miss Granger. Sana
hatırlatayım, Thomas, senin ignedenligin, yanına igneyle yaklasan birini görünce hâlâ korkuyla
büzülüyor!"
Bir kez daha kıpkırmızı olan Hermione, halinden memnunmus gibi görünmemeye çalıstı.
Harry ve Ron, Profesör Trelawney bir sonraki Kehanet dersinde onlara ödevleriyle en iyi notlan
aldıklarını söyleyince çok eglendiler. Profesör onlann tahminlerinin büyük bölümünü yüksek sesle
okumus, onları bekleyen dehset verici seyleri kulan kıpırdamadan kabul ettikleri için ikisini de
övmüstü - ama aynı seyi bir sonraki ay için de yapmalarını söyleyince pek o kadar eglenmediler;
ikisi de artık felaket bulmakta zorlanıyordu.
Bu arada, Sihir Tarihi'ni okutan hayalet, Profesör Binns, onlara on sekizinci yüzyılın Cincüce
syanları hakkında haftada bir deneme yazdırıyordu. Profesör Snape ise panzehir bulmaya
zorluyordu. Bu ödevi ciddiye almıslardı, çünkü panzehirlerinin ise yarayıp yara-
276
madigini görmek için Noel'den önce içlerinden birini zehirleyebilecegini ima etmisti. Profesör
Flitwick ise onlardan, yaklasan Çagırma Büyüleri derslerine hazırlık olarak üç ek kitap okumalarını
istemisti.
Hagrid bile ödev yükünü agırlastınyordu. Patlar-Uçlu Kelekerler, hiç kimsenin onların ne yedigini
kesfedememis olmasını da hesaba katacak olursanız, dikkat çekici bir hızla büyüyordu. Hagrid
durumdan pek hosnuttu. "Proje" lerinin bir parçası olarak, Kelekerleri gözlemek ve olaganüstü
davranısları hakkında notlar almak amacıyla iki aksamda bir kulübesine gelmelerini söylemisti.
Hagrid torbasından koskocaman bir oyuncak çıkaran Noel Baba tavrıyla bunu önerdiginde, Draco
Mal-foy düpedüz, "Yapmıyorum," dedi. "Dersler sırasında bu pis seyler zaten canıma yetti,
tesekkürler, almayayım."
Hagrid'in yüzündeki gülümseme silindi.
"Sana ne denirse onu yapacaksın," diye homurdandı, "ya da Profesör Moody'den ilham alırım... yi
bir dag gelincigi oldugun söyleniyor, Malfoy."
Gryffindor'lar kahkahadan kırıldı. Malfoy öfkeyle kızardı, ama belli ki Moody'nin cezasının hatırası
Hag-rid'e cevap vermesini önleyecek kadar acılıydı. Harry, Ron ve Hermione dersin sonunda
satoya neseyle döndüler. Hagrid'in Malfoy'a haddini bildirmesini görmek pek keyifliydi dogrusu.
Özellikle de Malfoy'un bir yıl önce Hagrid'in atılması için elinden geleni yaptıgını düsünecek
olursanız.
277
Giris Salonu'na vardıklarında, orada toplanmıs ögrenci kalabalıgı yüzünden daha fazla
ilerleyemediler. Ögrencilerin hepsi mermer merdivenin alt tarafına asılmıs koca bir duyurunun
çevresinde toplanmıstı. Üçünün en uzun boylusu olan Ron, önündekilerin baslarının üstünden
görebilmek için parmaklarının ucuna yükseldi ve duyuru metnini diger ikisine yüksek sesle okudu:
ÜÇBÜYÜCÜ TURNUVASI Beauxbatons ve Durmstrang heyetleri 30 Ekim Cuma günü saat 6'da
gelecektir. Dersler bundan yarım saat önce sona erecektir -
"Harika!" dedi Harry. "Cuma son ders ksir! Sna-pe'in bizi zehirlemeye valcti kalmayacak!"
ögrenciler çantalanyla kitaplarını yatakhanelerine götürecek ve Hos Geldin Söleni'nden önce ko~ -
nuklanmızı karsılamak için satonun önünde toplanacaktır.
•j
Hufflepuff tan Ernie Macmillan kalabalıgın arasından belirerek, "Sadece bir hafta kaldı!" dedi.
Gözleri parlıyordu. "Acaba Cedric biliyor mu? Gidip ona söylesem iyi olacak..."
Ernie telasla uzaklasırken, Ron bos bakıslarla, "Cedric mi?" dedi.
"Diggory," dedi Harry. "Turnuva'ya katılıyor olmalı."
278
"O salak Hogwarts sampiyonu olacak, ha?" dedi Ron, gevezelik eden kalabalık arasından
kendilerine yol açıp merdivene dogru giderlerken.
"Salak degil," dedi Hermione. "Sen ondan sadece takımı Quidditch'te Gryffindor'u yendigi için
hoslanmıyorsun. Çok iyi bir ögrenci oldugunu duydum - ayrıca Sınıf Baskanı."
Page 95
Harry Potter Ates Kadehi
Konuya son noktayı koymus gibi bir hali vardı.
Ron igneli igneli, "Sen ondan sadece yakısıklı oldugu için hoslanıyorsun," dedi.
Hermione incinmis bir edayla, "Kusura bakma ama, ben insanlardan sadece yakısıklı oldukları için
hoslanmam!" dedi.
Ron yüksek sesle, sahte sahte öksürdü; sanki "Lock-hart" der gibiydi.
Giris Salonu'na asılan duyurunun sato sakinleri üzerinde belirgin bir etkisi oldu. Ondan sonraki
hafta boyunca, Harry nereye giderse gitsin, tek sohbet konusu vardı: Üçbüyücü Turnuvası.
Söylentiler bulasıcı mikrop gibi ögrenciden ögrenciye uçuyordu: Kim Hog-vvarts sampiyonu
olmaya çalısacakmıs, Turnuva'da neler olacakmıs, Beauxbatons ve Durmstrang ögrencileri
onlardan ne sekilde farklıymıs, falan.
Harry satonun da titiz mi titiz bir temizlik isleminden geçtigini fark etti. Birtakım kirlenmis
portreler ovulup temizlenmisti, ne var ki portre sakinleri bundan hiç hoslanmamıstı, çerçeveleri
içinde karanlık mırıldanmalarla toplanmıs oturuyor ve temizlikten acıyan pembe yüzlerini ellerken
yüzlerini burusturuyorlardı. Zırhlar
279
birden parlamaya baslamıstı, artık hareket edince gıcırdamıyorlardı. Hademe Argus Filch ise
ayakkabılarını silmeyi unutan ögrencilere öyle korkunç davranıyordu ki, birinci sınıftan iki kızı
korkutup isteri krizi geçirmelerine neden oldu.
Ögretmenler de aynı derecede gergin görünüyorlardı.
Profesör McGonagall, Neville'in kendi kulaklarını yanlıslıkla kaktüse dönüstürdügü çok zor bir
dersin sonunda, "Longbottom!" diye bagırdı ona, havlarcasına. "Lütfen basit bir Degisim Büyüsü'nü
bile beceremedigini Durmstrang'dan hiç kimsenin önünde belli etme"
30 Ekim sabahı kahvaltıya indiklerinde, geceleyin Büyük Salon'un süslenmis oldugunu gördüler.
Duvarlarından, her biri bir Hogwarts binasını temsil eden muazzam, ipek flamalar sarkıyordu:
Gryffindor için üzerinde altın bir aslan olan kırmızı bir flama, Ravenc-law için bronz kartallı mavi
bir tane, Hufflepuff için siyah porsuklu sarı bir flama ve Slytherin'e de gümüs yı-lank yesil bir tane.
Ögretmenler masasının arkasında asılı en büyük flamada ise Hogvvarts arması vardı: Kocaman bir
"H" harfinin çevresinde birlesmis aslan, kartal, porsuk ve yılan.
Harry, Ron ve Hermione, Gryffindor masasında Fred ve George'u gördüler. kisi bir kez daha,
görülmemis sekilde herkesten uzakta oturmus, kendi aralarında alçak sesle konusuyorlardı. Ron
öne düsüp onların yanına gitti.
George umutsuzca, "Tamam, bir bas belası," diyor-
280
du Fred'e. "Ama bizimle sahsen konusmazsa, biz de ona mektubu yollarız. Ya da eline sıkıstırırız.
Sonsuza kadar bizden kaçacak hali yok ya."
Yanlarına oturan Ron, "Sizden kaçan kim?" dedi.
Konusmalarının kesilmesine kızan Fred, "Keske sen olsaydın," diye cevap verdi.
Ron, "Bas belası olan da ne?" diye sordu George'a.
"nsanın senin gibi burnunu her seye sokan bir kardesi olması," dedi George.
Harry, "Üçbüyücü Turnuvası hakkında ne düsünüyorsunuz?" dedi. "Katılmak için bir yöntem
buldunuz mu?"
George acı acı, "McGonagall'a sampiyonların nasıl seçildigini sordum, ama söylemedi," dedi. "Bana
çenemi tutup, rakunumun Biçimini Degistirmekle ugrasmamı söyledi."
Ron düsünceli düsünceli, "Acaba görevler ne?" dedi. "Biliyor musun, bence onların üstesinden
geliriz, Harry. Daha önce de tehlikeli isler yaptık..."
Fred, "Ama bir hakem heyeti önünde degil," dedi. "McGonagall sampiyonların, görevleri ne kadar
iyi yerine getirdiklerine göre puan alacaklarını söylüyor."
"Hakemler kim?" diye sordu Harry.
Hermione, "Eh, katılan okulların Müdürleri hep heyette olur," dedi. Herkes saskınlıkla dönüp ona
baktı. "Çünkü 1792 Turnuvası'nda, sampiyonların yakalaması gereken kanatlı yılan gemi azıya
alınca, üçü yaralanmıstı."
Hepsinin ona baktıgını görünce, kendi okudugu ki-
Page 96
Harry Potter Ates Kadehi
281
tapları baskasının okumadıgım görmenin her zamanki sabırsızlıgıyla, "Hepsi Hogıuarts: Bir Tarih'te
yazılı," dedi. "Ama tabii tam anlamıyla güvenilir bir kitap degil. 'Gözden Geçirilmis Hogwarts Tarihi'
deseler daha dogru bir ad olurmus. Ya da 'Okulun Kötü Yanlannı Cilalayan, Son Derece Taraflı ve
Seçici Hogwarts Tarihi'."
"Ne demek istiyorsun?" dedi Ron, oysa Harry isin nereye varacagını tahmin etmis gibiydi.
Hermione yüksek sesle ve Harry'yi haklı çıkararak, "Ev cinleri!" dedi. "Hogıvarts: Bir Tarih'in bini
askın sayfasında, yüz kölenin baskı altında tutulması hakkında hepimizin fikir birligi halinde
oldugundan bir kez bile söz edilmiyor!"
Harry basını salladı ve yeniden yagda pismis yu-murtasıyla ilgilenmeye koyuldu. Ondaki ve
Ron'daki cosku yoksunlugu, Hermione'nin ev cinlerine adalet arama azmini hiç mi hiç
törpülememisti. Evet, gerçi ikisi de birer E. R. . T. rozeti için iki Sickle vermislerdi ama, bunu
sadece çenesini tutsun diye yapmıslardı. Ancak-Sickle'lan ziyan olup gitmisti. Olsa olsa,
Hermione'nin eskisinden de yüksek sesle konusmaya baslamasını sagladıkları söylenebilirdi. O gün
bugündür de Harry ve Ron'u rahatsız edip duruyordu. Önce rozetleri taksınlar diye ikisine baskı
yapmıs, sonra baskalarını da rozet takmak için iknaya çalısmıstı. Hatta her aksam Gryffindor ortak
salonunda insanlan köseye sıkıstırıp, burunlarının dibinde para toplama tenekesini sallayıp
tangırdatarak dolastırmaya baslamıstı.
Siddetle, "Ücret verilmeyen, köle edilmis bir grup
282
sihirli yaratık tarafından çarsaflarınızın degistirildiginin, söminelerinizin yakıldıgının, sınıflarınızın
temizlendiginin ve yemeginizin pisirildiginin farkındasınız, degil mi?" deyip duruyordu.
Neville gibi bazıları, sırf Hermione onlara gözlerinden atesler saçarak bakmayı kessin diye para
vermeye razı olmustu. Birkaç tanesi söylediklerine ılımlı bir ilgi göstermis, ama kampanyada aktif
bir rol alma konusunda gönülsüz davranmıstı. Çogu ise bu ise saka gözüyle bakıyordu.
Ron su anda, hepsini güz günesiyle yıkayan tavana gözlerini çevirmisti, Fred ise pastırmasıyla
birden fena halde ilgilenmeye baslamıstı (ikizlerin ikisi de E. R. . T. rozeti almayı reddetmisti).
Ama George, Hermione'ye egildi.
"Dinle, Hermione, sen hiç asagı, mutfaga indin mi??'
"Elbetjte hayır," diye kısa kesti Hermione. "Sanmıyorum ki ögrenciler -"
George, Fred'i göstererek, "Eh, biz indik," dedi, "defalarca, yiyecek yürütmek için. Ve onları
gördüm, onlar mutlu. Dünyanın en iyi isine sahip olduklarını düsünüyorlar -"
"Egitimsiz oldukları ve beyinleri yıkandıgı için!" diye basladı Hermione hararetle, ama sonraki
sözcükleri yukarıdan gelen ani hısırtılar içinde bogulup gitti. Bu ses posta baykuslarının geldigini
haber veriyordu. Harry hemen yukarı baktı ve Hedwig'in ona dogru sü-züldügünü gördü. Hermione
de o anda konusmayı bı-
283
r aktı. Harry'nin omzuna kanat çırparak inen, indikten sonra da kanatlarını kapatıp bacagını
yorgun argın uzatan Hedvvig'i endiseyle izlediler.
Harry, Sirius'un cevabını çekip çıkardı, Hedwig'e kendi pastırma halkalarını ikram etti, o da bunları
sükranla yedi. Fred ve George'un Üçbüyücü Turnuvası'na iliskin baska tartısmalara daldıklarından
emin olduktan sonra da, Harry, Sirius'un mektubunu Ron ve Hermi-one'ye fısıldayarak okudu.
iyi denemeydi, Harry.
Ülkeye döndüm ve iyi saklandım. Bana Hogıvarts'ta olup biten her seyi bildirmeye devam etmeni
istiyorum. Hedıvig'i kullanma, sürekli baykus degistir ve benim için kaygılanma, sen kendine göz
kulak ol, yeter. Yara izin hakkında ne dedigimi unutma.
Sirius
Ron yavasça, "Neden baykus degistirmen gerekiyor?" diye sordu.
Hermione hemen, "Hedwig çok dikkat çeker," dedi. "Farklı bir kus. Sirius nerede saklanıyorsa
oraya dönüp duran karbeyaz bir baykus... Yani, pek yerel bir kusa benzemiyor, degil mi?"
Harry mektubu rulo yaptı ve cüppesinin içine yerlestirdi. Bir yandan da, eskisinuen daha mı az,
daha mı çok kaygılı oldugunu anlamaya çalısıyordu. Sirius'un yakalanmadan geri dönmeyi
Page 97
Harry Potter Ates Kadehi
becermesi iyi bir seydi herhalde. Onun çok daha yakında olmasının güven ve-
284
rici oldugunu da inkâr edemezdi; artık hiç degilse her yazısında cevap almak için bu kadar
beklemesi gerekmeyecekti.
"Sag ol, Hedwig," dedi, onu oksayarak. Kus uykulu uykulu öttü, gagasını Harry'nin portakal suyu
kadehine sokup çıkardı, sonra yeniden uçup gitti. Besbelli Baykushane'de sıkı ve uzun bir uyku
çekmeye can atıyordu.
O gün havada hos bir bekleyis duygusu vardı. Kimse derslere pek kafasını veremedi, herkesin aklı
fikri Be-auxbatons ve Durmstrang'lıların aksam gelecek olma-sındaydı. ksir dersi bile, her
zamankinden yarım saat kısa oldugu için, çok daha kolay tahammül edilir nitelikteydi. Zil erken
çalınca, Harry, Ron ve Hermione kosa kosa Gryffindor Kulesi'ne gittiler, onlara söylendigi gibi
çantalarıyla kitaplarını bıraktılar, pelerinlerini giydiler ve telasla yeniden asagı, Giris Salonu'na
indiler.
Bina Sorumluları ögrencilerini sıraya sokuyorlardı.
Profesör McGonagall, "VVeasley, sapkanı düzelt," diye payladı Ron'u. "Miss Patil, o gülünç seyi
saçınızdan çıkarın."
Parvati surat astı ve örgüsünün ucundaki büyük, kelebek süsü çıkardı.
"Lütfen beni izleyin," dedi Profesör McGonagall. "Birinci sınıflar önden... itisip kakısmayın..."
Sıra halinde merdivenden indiler ve satonun önüne dizildiler. Soguk, duru bir aksamdı. Aksam
alacası çö-küyordu ve solgun, seffaf görünüslü bir ay simdiden Yasak Orman'ın üzerinde
parlıyordu. Önden dördüncü
285
sırada Ron ile Hermione'nin arasında duran Harry, Dennis Creevey'nin diger birinci sınıflar
arasında heyecandan resmen titredigini gördü.
Ron saatine göz atarak, "Neredeyse altı oldu," dedi ve ön kapıya gelen yola dogru baktı. "Sizce
nasıl gelecekler? Trenle mi?"
"Sanmam," dedi Hermione.
"Öyleyse nasıl? Süpürgeyle mi?" dedi Harry, yıldızlı gökyüzüne bakarak.
"Sanmam... onca uzaktan süpürgeyle gelemezler..."
"Anahtar olmasın?" diye önerdi Ron. "Ya da Cisimlenebilirler - belki onların geldigi yerde on yedi
yasın altındakilerin de Cisimlenmesine izin veriliyordun"
Hermione sabırsızlıkla, "Hogwarts arazisinde Ci-simlenemezsiniz," dedi. "Bunu size kaç kez
söyleyece-gim?"
Karanlıgın indigi araziyi heyecanla taradılar, ama hiç hareket yoktu. Her sey her zamanki gibi
kıpırtısız, sessiz ve sakindi. Harry üsümeye baslamıstı. Acele etseler bari, diye düsündü... Belki de
yabancı ögrenciler dramatik bir giris yapmaya hazırlanıyorlardı... Mr We-asley'nin Cjuidditch
Dünya Kupası'ndan önce kamp atesi basında söylediklerini hatırladı: "Hep aynı - bir araya geldik
mi gösteris yapmadan duramıyoruz..."
Derken Dumbledore diger ögretmenlerle birlikte ayakta durdugu arka sıradan seslendi - "Ahha!
Eger fena halde yanılmıyorsam, Beauxbatons heyeti yaklasıyor!"
286
Birçok ögrenci hevesle, "Ne; ede?" diye sordu, hepsi farklı yönlere bakıyordu.
"îste!" diye haykırdı bir altıncı sınıf ögrencisi, Or-man'm üzerinde bir noktayı göstererek.
Büyük bir sey, süpürgeden çok daha büyük bir sey -hatta yüz süpürgeden bile- lacivert
gökyüzünden satoya dogru hızla geliyor, her an daha da büyüyordu.
Birinci sınıflardan biri, tamamen kendinden geçerek, "Ejderha bu!" diye haykırdı.
"Aptallık etme... uçan bir ev!" dedi Dennis Cre-evey.
Dennis'in tahmini gerçege daha yakındı... Devasa, kara sekil Yasak Orman'daki agaçların tepelerini
sıyırarak geçerken, sato pencerelerinden parıldayan ısıklar üzerine vurdu. Dev gibi, toz mavisi bir
atlı araba gör- * düler. Kocaman bir ev boyundaydı, onlara dogru süzülüyordu, her biri beyaz
yeleli ve fil boyunda olan bir düzine kanatlı at tarafından çekiliyordu.
Araba daha da asagı savrulup muazzam bir hızla inise geçerken, ilk üç sıradaki ögrenciler geriye
Page 98
Harry Potter Ates Kadehi
dogru çekildi. Sonra, atların yemek tabagından büyük nalları muazzam bir darbeyle yere vurdu.
Neville geriye zıplayıp besinci sınıftan bir Slytherin'in ayagına bastı. Bir saniye sonra araba da
inmisti. Koskoca tekerleklerinin üzerinde yalpalarken, altın rengi atlar kocaman kafalarını sallıyor
ve büyük, alev kırmızısı gözlerini deviriyorlardı.
Harry, arabanın kapısı açılmadan önce, kapının üstünde bir arma (her birinden üç yıldız çıkan
çapraz, altın iki asa) oldugunu görebildi ancak.
287
Cüppesi soluk mavi renkte bir oglan arabadan atladı, ileri dogru egildi, arabanın dösemesini bir
müddet kurcaladı ve bir dizi altın basamagı açtı. Saygıyla geriye dogru sıçradı. Derken Harry
parlak, yüksek topuklu, siyah bir ayakkabının (çocuk kızagı büyüklügünde bir ayakkabı) arabanın
içinden çıktıgını gördü. Hemen arkasından da ayakkabıyı, Harry'nin hayatında gördügü en
kocaman kadın izledi. Arabanın ve atlann muazzam boyutlarının nedeni o anda belli olmustu.
Birkaç kisi solugunu tuttu.
Harry hayatında bu kadın kadar kocaman tek bir kisi görmüstü: Hagrid. Aralarında iki üç santimlik
bir boy farkı oldugundan bile süpheliydi. Ama nasılsa -belki de Hagrid'e alıstıgı için- (simdi
basamakların dibinde durmus, fincan gibi gözlerle beklesen kalabalıga bakan) bu kadın daha da
anormal ölçüde kocaman geldi ona. Kadın Giris Salonu'ndan vuran ısıga dogru yürüdügü zaman,
güzel, yesil zeytin rengi bir yüzü oldugu ortaya çıktı; büyük, kara, berrak gözleri ve epeyce
hürmetli bir burnu vardı. Saçı arkaya çekilip pırıl pırıl bir topuz halinde ensesinde toplanmıstı.
Tepeden tırnaga siyah satene bürünmüstü, boynunda ve kalın parmaklarında birçok harika opal
ısıldıyordu.
Dumbledore alkıslamaya basladı; onu örnek alan ögrenciler de ellerini çırpmaya ,koyuldular. Çogu
bu kadına daha iyi bakabilmek için ayak parmaklarının ucunda yükselmisti.
Kadının yüzü gevsedi, zarif bir gülümsemeye büründü ve parıldayan elini uzatarak öne,
Dumbledore'a
288
dogru yürüdü. Kendisi de uzun boylu olan Dumbledo-re'un bu eli öpmek için egilmesine pek gerek
kalmadı.
"Aziz Madam Maxime/' dedi. "Hogvvarts'a hos geldiniz."
Madam Maxime kalın bir sesle, "Dambli-dor," dedi, "iyisindi' umarım?"
"Fevkalade formdayım, tesekkürler," dedi Dumble-dore.
Madam Maxime, muazzam ellerinden birini kayıtsızca arkaya dogru sallayarak, "Ögrencile'im,"
dedi.
Dikkati tamamen Madam Maxime'in üzerinde toplanmıs olan Harry simdi de, hepsi yeniyetmeligi
geride bırakmak üzereymis gibi görünen bir düzine kadar kızla oglanı fark etti. Arabadan inmisler,
Madam Maxi-me'in arkasında duruyorlardı. Titriyorlardı da, ama bunda sasılacak bir sey yoktu,
çünkü cüppeleri ince ipekten yapılmısa benziyordu, hiçbirinde de pelerin yoktu. Bazıları baslarına
esarp ve sal sarmıstı. Harry'nin görebildigi kadarıyla (Madam Maxime'in muazzam
gölgesindeydiler) yüzlerinde endiseli bakıslarla baslarını kaldırmıs Hogvvarts'a bakıyorlardı.
"Karka'off geldi mi?" diye sordu Madam Maxime.
"Her an gelebilir," dedi Dumbledore. "Burada bekleyip onunla selamlasmak mı istersiniz, yoksa
içeri ge-Çip biraz ısınmayı mı tercih edersiniz?"
"Isınmayı, sanı'ım" dedi Madam Maxime. "Ama atlar -"
"Sihirli Yaratıkların Bakımı ögretmenimiz onlara "akmaktan memnun olur," dedi Dumbledore.
"Baska -
289
ee - görevlerine iliskin olarak ortaya çıkan önemsiz bir sorunu halledip döner dönmez."
Ron sırıtarak Harry'ye, "Keleker'ler," diye mırıldandı.
Hogwarts'taki herhangi bir Sihirli Yaratıkların Bakımı ögretmeninin bu ise uygun oldugu konusunda
süphesi varmıs gibi görünen Madam Maxime, "Atla'ımı idare etmek için - ee - çok kuvvet ge'ek,"
dedi. "Çok kuvvetliler..."
Dumbledore, "Sizi temin ederim ki Hagrid tam bu isin adamı," diye gülümsedi.
Page 99
Harry Potter Ates Kadehi
Madam Maxime hafifçe egilerek, "Çok iyi," dedi. "Lütfen bu 'Agrid'e, atla'ın sadece malt viski
içtigini söyle'siniz mi?"
Dumbledore da egildi. "steginiz yerine getirilecek."
Madam Maxime ögrencilerine, "Gelin," diye emretti. Ögrencileriyle tas basamaklara yönelirken,
Hog-warts'lılar ikiye ayrılıp yol açtılar.
Seamus Finnigan, Lavender ile Parvati'nin üstün-d*en egilerek Harry ile Ron'a, "Sizce
Durmstrang'm atlan ne büyüklükte olacak?" diye sordu.
"Eh, eger bunlardan büyüklerse, onlarla Hagrid bile basa çıkamaz," dedi Harry. "Yani,
Keleker'lerinin saldırısına ugramadıysa demek istiyorum. N'oldu acaba onlara?"
Ron umutla, "Belki de kaçmıslardır," dedi.
Hermione irkildi. "Aman, agzından çıkanı kulagın duysun. Bu arazide basıbos dolastıklarını
düsünebiliyor musun?"
290
Artık biraz da titreyerek durup Durmstrang grubunun gelmesini beklediler. Çogu kisi umutla
gökyüzüne bakıyordu. Birkaç dakika boyunca sessizligi sadece Madam Maxime'in kocaman
atlarının burunlarından soluk alıp yeri tepmeleri bozdu. Ama sonra -
Ron birden, "Bir seyler duyuyor musun?" diye sordu.
Harry dinledi; karanlıktan onlara dogru yüksek Ve tuhaf biçimde tekinsiz bir gürültü geliyordu.
Boguk bir gümbürtü ve emme sesi vardı, sanki nehir yatagı boyunca dev bir elektrik süpürgesi
ilerliyörmüs gibi...
"Göl!" diye haykırdı Lee Jordan, eliyle isaret ederek. "Göle bakın!"
Çimenlerin üstünde araziye tepeden bakarken, suyun düzgün, kara yüzeyini açık seçik
görüyorlardı - ne var ki, birden yüzeyin düzgünlügü gidiverdi. Merkezde, derinlerde bir hareket
olmus gibiydi; yüzeyde büyük kabarcıklar olusuyordu, dalgalar çamurlu kıyılara çarpıyordu - ve
sonra gölün tam ortasında bir anafor belirdi, sanki gölün zeminindeki dev bir tıpa az önce çekilmis
gibi...
Uzun, kara bir sırıga benzeyen bir sey anaforun kalbinden yavas yavas yükseldi... ve Harry
yelkenleri tutan kalın halatlar gördü...
"Bir gemi diregi!" dedi Ron ve Hermione'ye.
Gemi yavas yavas, görkemli bir biçimde sudan çıktı. Mehtapta pırıl pırıl parlıyordu. skelet gibi,
tuhaf bir görünüsü vardı, deniz altından çıkarılmıs bir enkazdı sanki. Lombozlarda kırpısan solgun,
puslu ısıklar da
291
hayalet gözlerini andırıyordu. Sonunda gemi büyük bir sapırtıyla tamamen ortaya çıktı, çalkantılı
sularda sallandı ve kıyıya dogru kayarcasına ilerledi. Birkaç dakika sonra, sıg sulara atılan demirin
sıpırtısını ve karaya indirilen kalasın tok sesini duydular.
nsanlar iniyordu; gemi lombozlarından gelen ısıgın önünden geçen siluetlerini görebiliyorlardı.
Harry hepsinin Crabbe ve Goyle gibi iri yapılı olduklarını fark etti. Ama daha yakına gelip de Giris
Salonu'ndan süzülen ısıkta çimenlere vardıklarında, cüsselerini aslında giydikleri salkımsaçak,
keçelesmis kürkten pelerinlere borçlu olduklarını gördü. Ne var ki, önlerine düsmüs onlan satoya
dogru getiren adam farklı türde kürk giymisti: Bakımlı ve gümüsi bir kürktü bu, tıpkı saçı gibi.
Yamaçtan yukarı çıkarken gür bir sesle, "Dumble-dore!" diye seslendi. "Nasılsın, azizim, nasılsın?"
Dumbledore, "Harika, tesekkürler, Profesör Karka-roff," diye cevap verdi.
_Karkaroffun hos ama riyakâr bir sesi vardı; satonun ön kapılarından bosalan ısıkta onun da
Dumbledore gibi uzun boylu ve zayıf oldugunu gördüler. Ancak beyaz saçı kısaydı ve sivri sakalı
(küçük bir bukleyle sona eriyordu) zayıf hatlı çenesini tamamen gizlemiyordu. Dumbledore'un
yanına gelince, her iki eliyle onun elini sıktı.
"Sevgili Hogvvarts'ımız," dedi, basını kaldırarak satoya bakıp gülümserken. Disleri sarımtıraktı ve
Harry onun gülümsemesinin soguk ve kurnaz bakıslı gözleri-
292
ne yansımadıgını fark etti. "Burada olmak ne kadar iyi, ne kadar... Viktor, gel, sıcaga gel... Bir
sakıncası yok ya, Dumbledore? Viktor biraz basını üsütmüs de..."
Page 100
Harry Potter Ates Kadehi
Karkaroff ögrencilerinden birine öne ilerlemesi için isaret etti. Çocuk yanlarından geçerken,
Harry'nin gözüne büyük, kemerli bir burunla kalın, siyah kaslar çarptı. Bu profili tanımak için
Ron'un onun koluna vurmasına da, kulagına fısıldamasına da ihtiyacı yoktu.
"Harry - bu Krum!"
293
ON ALTINCI BÖLÜM
Ates Kadehi
Hogvvarts ögrencileri merdivende Durmstrang'lıla-rın arkasında sıra olurlarken, Ron nutku
tutulmus bir edayla, "nanmıyorum!" dedi. "Krum, Harry! Viktor Krum!"
'Tanrı askına, Ron, sadece bir Quidditch oyuncusu," dedi Hermione.
Ron ona kulaklarına inanarruyormus gibi bakarak, "Sadece bir Quidditch oyuncusu ha?" dedi.
"Hermione - o dünyanın en iyi Arayıcılarından biri! Hâlâ ögrenci oldugundan haberim yoktu!"
Büyük Salon'a giden diger Hogwarts ögrencileriyle beraber tekrar Giris Salonu'ndan geçtiler. Lee
Jordan zıplayıp duruyor, Krum'un basının arkasını daha iyi görmeye çalısıyordu. Altına sınıftan bazı
kızlar, yürürken bir yandan da hummalı bir sekilde ceplerinde bir seyler aranıyorlardı - "Ay,
inanamıyorum, üzerimde tek bir tüy kalem yok -" "Sapkama rujla imza atar mı dersin?"
Hermione, ruj hakkında dırdır eden kızların yamn-
294
dan geçerlerken, burnu büyük bir edayla, "Aman yani," dedi.
"Ben imzasını alıyorum," dedi Ron. "Yani, alabilirsem. Yanında tüy kalem yok, degil mi, Harry?"
"Hayır, kalemler yukarıda, çantamda," dedi Harry.
Gryffindor masasına gidip oturdular. Ron kapıya bakan tarafta oturmaya özen gösterdi, çünkü
Krum'la diger Durmstrang'lı ögrenciler hâlâ kapının oradaydılar. Nereye oturacaklarını
bilemiyormus gibiydiler. Be-auxbatons ögrencileri ise Ravenclaw masasını tercih etmislerdi.
Yüzlerinde somurtkan ifadelerle Büyük Sa-lon'u süzüyorlardı. Üç tanesi baslarındaki esarplarla
sallara hâlâ sıkı sıkıya sarılmıs haldeydi.
Hermione sinirli bir tavırla, "O kadar da soguk degil ki," dedi. "Pelerinlerini niye getirmemisler
sanki?"
"Buraya! Gelin, buraya oturun!" diye tısladı Ron. "Buraya! Hermione, toparlan, yer aç -"
"Ne?"
"Çok geç," dedi Ron acı acı. ,
Viktor Krum ile Durmstrang'dan arkadasları Slytherin masasına yerlesmislerdi. Harry, Malfoy,
Crab-be ve Goyle'un onlar geldi diye pek memnun havalara girdiklerini görebiliyordu. O bakarken,
Malfoy, Krum'la konusmak için öne egildi.
Ron igneleyici bir sesle, "Evet, iste böyle, yagcılık et, Malfoy" dedi. "Ama bahse girerim Krum onun
ruhunu okuyordur... Bahse girerim insanların ona yaltaklanmasına alıskındır... Nerede uyuyacaklar
dersiniz? Onlara yatakhanemizde bir yer teklif edebiliriz,
295
Harry... Yatagımı ona veririm, bana göre hava hos. Portatif bir yataga kıvrılırım, olur biter."
Hermione onu küçümseyen bir "hıh" sesi çıkardı.
Harry, "Beauxbatons'kılardan çok daha keyifli bir halleri var," dedi.
Durmstrang ögrencileri kalın kürklerini çıkarıyor ve yıldızlı, siyah tavana ilgiyle bakıyorlardı. Bir
kısmı ise altın tabaklarla kadehleri ellerine almıs inceliyordu, besbelli etkilenmislerdi.
Bu arada hademe Filch ögretmenlerin masasına sandalye ekliyordu. Bu aksamın serefine kürklü,
eski frakını giymisti. Harry onun Dumbledore'un iki yanına dört sandalye daha koydugunu görünce
sasırdı.
"Ama fazladan sadece iki kisi var," dedi. "Filch neden dört sandalye koyuyor ki, baska kim
gelecek?"
"Efendim?" dedi Ron. Aklı baska yerdeydi. Hâlâ gözlerini dikmis, hayranlıkla Krum'a bakıyordu.
Bütün ögrenciler Salon'a girip kendi binalarının masasında yerlerini aldıktan sonra, ögretmenler
içeri girdi. En uçtaki masaya dogru sıra halinde yürüyüp yerlerini aldılar. Sıranın en sonunda
Profesör Dumble-dore, Profesör Karkaroff ve Madam Maxime vardı. Mü-dire'leri görününce
Page 101
Harry Potter Ates Kadehi
Beauxbatons ögrencileri fırlayıp ayaga kalktılar. Hogwarts ögrencilerinden bazıları güldü.
Beauxbatons'lular utanmısa benzemiyordu. Madam Maxime, Dumbledore'un sol tarafına yerlesene
kadar da yerlerine oturmadılar. Dumbledore oturmadı, Büyük Salon'a bir sessizlik çöktü.
"yi aksamlar, hanımlar beyler, hayaletler ve -hep-
296
sinden önce- konuklar," dedi Dumbledore, yabancı ögrencilere gülümseyerek. "Hepinize
Hogvvarts'a hos geldiniz demekten büyük memnuniyet duyuyorum. Umarım burada
konugumuzken hem rahat, hem de hos vakit geçirirsiniz."
Basındaki atkıyı hâlâ sıkı sıkı tutan Beauxbatons'lu bir kız ögrenci hiçbir kuskuya yer vermeyecek
sekilde alaylı alaylı güldü.
Saçları dikilen Hermione, "Kimse seni burada zorla tutmuyor!" diye fısıldadı.
Dumbledore, "Turnuva sölenin sonunda resmi olarak baslayacak," dedi. "Simdi hepinizi yemeye
içmeye davet ediyorum, evinizdeymis gibi davranın!"
Yerine oturdu. Harry, Karkaroff un hemen öne egilerek onunla konusmaya basladıgını gördü.
Önlerindeki tabaklar her zaman oldugu gibi yemekle doldu. Mutfaktaki ev cinleri sınır tanımamıstı
anlasılan; Harry'nin önünde o güne kadar gördügü en zengin menü diziliydi. Üstelik aralarında
yabancı mutfaklara ait oldugu belli olan yemekler de vardı. ^
Ron büyük bir etli pudingin yanında duran büyük bir tabagı parmagıyla göstererek, "O da ne?"
diye sordu. Tabagın içinde bir tür kabuklu deniz hayvanı yahnisi vardı.
"Bouillabaisse," dedi Hermione.
"Ne bezi, ne bezi?" dedi Ron.
"Fransız yemegi," dedi Hermione. "Bir önceki yaz tatilinde yedim. Çok güzeldir."
Ron bu kara pudingden tabagına bol bol koyarken, "Senin sözün bana yeter," dedi.
297
Büyük Salon her zamankinden çok daha kalabalık-mıs gibi görünüyordu, oysa fazladan sadece
yirmi ögrenci vardı. Belki de farklı renklerdeki üniformalan siyah Hogvvarts cüppelerinin arasında
çok dikkati çektigi için daha kalabalık görünüyorlardı. Kürklerini çıkaran Durmstrang ögrencilerinin
içlerinde koyu kan kırmızısı cüppeler oldugu anlasılmıstı.
Hagrid sölen basladıktan yirmi dakika sonra ögretmenler masasının arkasındaki bir kapıdan usulca
Sa-lon'a girdi. Masanın ucundaki yerine süzülürcesine oturup, adamakıllı sargılanmıs elini Harry,
Ron ve Her-mione'ye salladı.
"Keleker'lerin keyfi yerinde mi, Hagrid?" diye seslendi Harry.
Hagrid neseyle, "Bomba gibiler," diye cevap verdi.
Ron yavasça, "Ona ne süphe," dedi. "Sonunda hoslarına giden bir yiyecek bulmusa benziyorlar,
degil mi? Hagrid'in parmaklan."
Tam o sırada bir ses, "Pardon," dedi, "acaba bouil-labaisse'i isti'ör muydunuz?"
Sesin sahibi, Dumbledore'un konusması sırasında gülmüs olan Beauxbatons'lu kızdı. Sonunda
atkıyı çıkarmıstı. Uzun, gümüsi san saçları dalga dalga, neredeyse beline kadar uzanıyordu.
Büyük, lacivert gözleri ve çok beyaz, düzgün disleri vardı.
Ron morardı. Basını kaldırıp ona baktı, cevap vermek için agzını açtı, ama agzından çıka çıka hafif
bir guruldama sesi çıktı.
298
"Evet, alabilirsiniz," dedi Harry, tabagı kıza dogru iterek.
"s'niz bitti mi onla?"
Ron soluk soluga, "Evet," dedi, "evet, harikaydı."
Kız tabagı aldı ve itinayla Ravenclaw masasına tasıdı. Ron, sanki daha önce hiç kız
görmemisçesine, faltası gibi açılmıs gözlerle hâlâ onun arkasından bakıyordu. Harry gülmeye
basladı. Anlasılan bu ses Ron'u kendine getirmisti.
Ron boguk bir sesle Harry'ye, "O bir Veelal" dedi.
"Elbette degil," diye cevap verdi Hermione ters ters. "Agzı açık ayran budalası gibi ona bakan
baska hiç kimse görmüyorum!"
Oysa bu konuda hiç de haklı sayılmazdı. Kız Sa-lon'u geçerken, birçok oglanın bası ona dogru
Page 102
Harry Potter Ates Kadehi
çevrildi. Bazılarının, tıpkı Ron gibi, geçici süreyle nutku tutulmusa benziyordu.
Ron onu rahatça görebilmek için yana egilerek, "Size söylüyorum, bu normal bir kız degil!" dedi.
"Hog-warts'tan böyle kızlar çıkmıyor!" /
Harry düsünmeden, "Hogvvarts'tan çıkanlar da hiç fena sayılmaz," dedi. Cho Chang gümüsi saçlı
kızdan birkaç sandalye ötede oturuyordu.
Hermione onlan harekete geçirmek istermis gibi, "Gözleriniz yuvalarına oturduysa," dedi, "kim
geldi diye bakarsınız belki."
Anlamlı anlamlı ögretmenler masasını isaret etti. Geri kalan iki bos sandalye az önce dolmustu.
Ludo Bagman simdi Profesör Karkaroff un öbür yanında oturuyordu.
299
Perc/nin patronu Mr Crouch ise Madam Maxime'in yanına oturmustu.
Harry saskınlıkla, "Onların burada ne isi var?" dedi.
"Üçbüyücü Turnuvası'nı onlar düzenliyor sonuçta, degil mi?" dedi Hermione. "Herhalde baslarken
burada olmak istediler."
kinci yemekler geldiginde, hiç bilmedikleri birkaç tatlı da oldugunu gördüler. Ron, Fransız usulü,
tuhaf ve soluk bir sütlü pelteyi yakından inceledi, sonra onu dikkatle birkaç santim sagına çekti ki,
Ravenclavv masasından kolayca görülebilsin. Ancak Veela'ya benzeyen kız yeterince yemis gibiydi,
gelip tatlıyı almadı.
Altın tabaklar temizlendikten sonra, Dumbledore tekrar ayaga kalktı. Simdi Salon'u hos bir
gerginlik havası sarmıs gibiydi. Ne olacagını merak eden Harry de hafif bir heyecan hissediyordu.
Onlardan birkaç sandalye ötede Fred ve George öne egilmis, gözlerini büyük bir dikkatle
Dumbledore'a dikmislerdi.
Dumbledore kendisine dönük yüzler denizine gülümseyerek, "Beklenen an geldi," dedi. "Üçbüyücü
Turnuvası baslamak üzere. Sandıgı getirmeden önce birkaç kelimelik bir açıklama yapmak
istiyorum -"
"Neyi getirmeden?" diye mırıldandı Harry.
Ron omuzlarını silkti.
"- bu yıl izleyecegimiz prosedürü açıklıga kavusturmak için. Ama önce, onları tanımayanlara,
Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi Baskanı Mr Bartemius Crouch ile" -kibar bir alkıs duyuldu-
"Sihirli Oyunlar ve
300
Sporlar Dairesi Baskanı Mr Ludo Bagman'ı takdim edeyim."-
Belki Vurucu olarak sahip oldugu ünden, belki de sadece daha cana yakın görünüsünden dolayı,
Bagman, Crouch'tan çok daha fazla alkıs aldı. Babacan bir el hareketiyle alkısa karsılık verdi.
Bartemius Crouch ise adı söylenince ne gülümsedi, ne de el salladı. Onu Quid-ditch Dünya
Kupası'ndaki sık takım elbisesiyle hatırlayan Harry, büyücü cüppesiyle tuhaf göründügünü
düsündü. Dis fırçası biçimindeki bıyıgı ve kesin bir çizgiyle ikiye ayrılmıs saçları, Dumbledore'un
uzun, beyaz saçı ve sakalı yanında çok acayip duruyordu.
Dumbledore, "Mr Bagman ve Mr Crouch, Üçbüyü-cü Turnuvası'nm düzenlenmesi için son birkaç ay
boyunca yorulmak bilmeden çalıstılar," diye devam etti. "Ve sampiyonlara puan verecek olan
jüride, ben, Profesör Karkaroff ve Madam Maxime'le birlikte yer alacaklar."
"Sampiyonlar" kelimesinin telaffuz edilmesi üzerine, dinleyen ögrenciler de büsbütün dikkat
kesildiler.
Belki de • Dumbledore onların ani suskunlugunu fark etmisti, çünkü gülümseyerek, "O halde,
zahmet olmazsa sandıgı alalım, Mr Filch," dedi.
Salon'un uzak bir kösesinde kimsenin gözüne çarpmadan sinmis bekleyen Filch, mücevherle kaplı
büyük, tahta bir sandıkla Dumbledore'a yaklastı. Sandık son derece eski görünüyordu. zleyen
ögrencilerden heyecanlı, meraklı bir mırıltı yükseldi. Dennis Creevey sandıgı dogru dürüst
görebilmek için sandalyesinin üstüne
301
l,
çıkmıstı, ama öyle minikti ki bası yine de hemen hemen herkesinkinden asagıda kalıyordu.
Page 103
Harry Potter Ates Kadehi
Filch sandıgı itinayla masaya, Dumbledore'un önüne koyarken, "Sampiyonların bu yıl
karsılasacakları görevlere iliskin talimatlar Mr Crouch ve Mr Bagman tarafından incelendi," dedi
Ehunbledore. "Her asama için gereken düzenlemeleri yaptılar. Okul yılı boyunca üç görev yerine
getirilecek ve bunlar sampiyonların farklı farklı niteliklerini sınayacak... sihirli güçlerini -
cesaretlerini - sonuca varma yetilerini - ve, elbette, tehlikeyle basa çıkma yeteneklerini."
"Tehlike" kelimesi üzerine Salon'a mutlak bir sessizlik çöktü, öyle ki kimse soluk almaya dahi
cesaret edemiyordu.
Dumbledore sakin sakin, "Bildiginiz gibi Turnuva'da üç sampiyon karsı karsıya geliyor," diye
devam etti, "katılan okulların her birinden birer sampiyon. Onlara Turnuva görevlerinin her birini
ne kadar iyi yerine getirdiklerine göre puan verilecek ve üçüncü görevden sonra e"n yüksek toplam
puana sahip sampiyon Üçbü-yücü Kupası'nı kazanacak. Sampiyonlar tarafsız bir seçici tarafından
seçilecek: Ates Kadehi."
Dumbledore asasını çıkardı ve sandıgın tepesine üç kere vurdu. Kapak gıcırdayarak yavasça açıldı.
Dumbledore uzanıp sandıgın içinden büyük, kabaca yontulmus tahta bir kadeh çıkardı. Dans eden
mavi-beyaz alevlerle agzına kadar dolu olmasa, hiç de göze çarpmayan bir kadeh olurdu bu.
Dumbledore sandıgı kapadı ve Kadeh'i itinayla
302
onun üstüne yerlestirdi. Kadeh, bulundugu yerde Salon'daki herkes tarafından rahatlıkla
görülebiliyordu.
"Sampiyon olarak basvurmak isteyen herkesin, adını ve okulunu bir parsömen parçasına açıkça
yazıp Ka-deh'e atması gerekiyor," dedi Dumbledore. "Müstakbel sampiyonların basvuru için yirmi
dört saatleri var. Yarın gece, yani Cadılar Bayramı'nda, Kadeh, okullarını temsil etmeye en uygun
buldugu üç kisinin adını verecek. Kadeh bu gece Giris Salonu'na konacak, böylece yarısmak
isteyen herkes ona kolayca erisebilecek."
Dumbledore, "Yası küçük ögrencilerin istahı kabarmasın diye," dedi, "Ates Kadehi Giris Salonu'na
konunca çevresine bir Yas Çizgisi çizecegim. Yası on yedinin altında olan kimse bu çizgiyi
geçemeyecek.
"Son olarak, içinizden katılmak isteyen herkese, bu Turnuva'run öyle elini kolunu sallaya sallaya
girilecek bir sey olmadıgını vurgulamak isterim. Ates Kadehi bir kez bir sampiyonu seçince, o
sampiyon Turnuva'yi sonuna kadar götürmek zorunda. Adınızı Kadeh'e atmak baglayıcı, sihirli bir
anlasma olusturur. Bir kez sampiyon secilince arük fikrinizi degistiremezsiniz. Onun için, adınızı
Kadeh'e atmadan önce, lütfen yarısmaya katılmaya hazır oldugunuzdan bütün kalbinizle emin
olun. Simdi, sanırım yatma vakti geldi. Hepinize iyi geceler."
Büyük Salon'dan geçip Giris Salonu'na açılan kapılara giderlerken, Fred Weasley, gözleri
parlayarak, "Bir Yas Çizgisi!" dedi. "Eh, bu çizgiyi bir Yaslanma ksiri ile kandırabiliriz, degil mi? Ve
adımız bir kez Kadeh'e gir-
303
di mi, son gülen biz olacagız demektir - çünkü Kadeh on yedi yasında olup olmadıgımızı
anlayamaz!"
"Ama on yedi yasın altındakilerin pek sansı olacagını sanmıyorum," dedi Hermione. "Yeterince sey
ögrenmedik ve..."
George, "Kendi adına konus," diyerek lafı kısa kesti. "Sen katılmayı deneyeceksin, degil mi,
Harry?"
Harry bir an Dumbledore'un, on yedi yasın altındaki kimsenin adını koymaması yolundaki ısrannı
düsündü, derken Üçbüyücü Turnuvası kupasını alırkenki o harika tablo zihnini yeniden doldurdu...
Sonra on yedi yasın altında biri gerçekten de Yas Çizgisi'ni geçerse Dumbledore'un ne kadar
kızacagını merak etti...
"Nerede?" dedi Ron. Konusmanın tek kelimesini bile dinlemeden, Krum'a ne oldugunu görmek için
kalabalıga bakıyordu. "Dumbledore, Durmstrang' idarin nerede uyudugunu söylemedi, degil mi?"
Ama merakı anında giderildi. Simdi Slytherin masasının hizasındaydılar ve Karkaroff ögrencilerini
apar topar ayaga kaldırmıstı.
"Haydi öyleyse, gemiye dönelim," diyordu. "Vik-tor, kendini nasıl hissediyorsun? Yeterince yedin
Page 104
Harry Potter Ates Kadehi
mi? Mutfaktan biraz tatlı sarap isteteyim mi?"
Harry, Krum'un, kürkünü tekrar giyerken basını iki yana salladıgım gördü.
Durmstrang'h diger çocuklardan biri umutla, "Pro-fesür, ben sarab isterim," dedi.
Karkaroff, sıcak, babacan havası saniyede yok olarak, "Sana teklif etmiyordum, Poliakoff," dedi.
"Bakıyo-
304
rum da yine cüppenin önüne boydan boya yemek dökmüssün, igrenç çocuk seni -"
Karkaroff döndü ve ögrencilerinin önüne düsüp kapılara dogru yürüdü. Oraya Harry, Ron ve
Hermione ile aynı anda vardı. Harry önce o geçsin diye durdu.
Karkaroff ona bakarak kayıtsızca, "Tesekkürler," dedi.
Ve sonra da donup kaldı. Basını yeniden Harry'ye çevirdi, gözlerine inanamıyormus gibi ona baktı.
Müdürlerinin arkasında Durmstrang ögrencileri de durmustu. Karkaroff un gözleri yavasça
Harry'nin yüzüne odaklandı ve yara izine dikildi. Durmstrang ögrencileri de merakla Harry'ye
bakıyorlardı. Harry gözünün ucuyla bazılarının yüzündeki ifadeyi görüp, meseleyi anladıklarını fark
etti. Önüne boydan boya yemek döken çocuk yanındaki kızı dürttü ve parmagıyla açıkça Harry'nin
alnını gösterdi.
"Evet, o, Harry Potter," dedi arkalarından biri homurtuyla.
Profesör Karkaroff oldugu yerde döndü. Deli-Göz Moody orada duruyordu, bastonuna iyice
dayanmıstı, sihirli gözü hiç kırpılmaksızın Durmstrang Müdürü'ne dikilmisti.
Harry bakarken Karkaroff un yüzünden rengin çekildigini gördü. Yüzüne hiddet ve korku karısımı,
dehset dolu bir ifade yerlesti.
"Sen!" dedi, Moody'ye gözlerini dikerek. Onu gerçekten gördügünden emin degilmis gibi bir hali
vardı.
"Evet, ben," dedi Moody karanlık bir edayla. "Pot-305
ter7 a söyleyecek bir seyin yoksa, Karkaroff, yoluna de vam etmek istersin belki. Kapıyı
tıkıyorsun."
Dogruydu, Salon'daki ögrencilerin yarısı simdi ör ların arkasında bekliyor, yolun niye kesildigini
anlamai için birbirlerinin omuzlarının üstünden ileri dogru ba kıyorlardı.
Profesör Karkaroff tek kelime daha etmeden, ögreı çilerini de kendisiyle birlikte sürükleyip
götürdü. ody, gözden kaybolana kadar onu bakıslarıyla izledi, sihirli gözü arkası üzerinde
sabitlesmisti, sekli bozulmus
yüzünde yogun bir hosnutsuzluk ifadesi vardı. :
*
Ertesi gün cumartesiydi ve normalde ögrencilerin çogu cumartesi günleri kahvaltıya geç saatte
inerdi. Ancak Harry, Ron ve Hermione diger hafta sonlarına kıyasla erken uyandılar, dahası bu
konuda yalnız degildiler. Giris Salonu'na gittiklerinde, yaklasık yirmi kisinin salon çevresinde
kümeler halinde toplanmıs oldugunu gördüler. Kimi kızarmıs ekmek yiyor, hepsi Ates Kade-hi'-m
inceliyordu. Kadeh, Salon'un ortasına, üzerine genellikle Seçmen Sapka'nın kondugu taburenin
üstüne yerlestirilmisti. Yere, taburenin çevresine ise ince, altın bir çizgiyle yirmi bes santim
yarıçapında bir çember çizilmisti.
Ron üçüncü sınıftan bir kıza heyecanla, "Adını koyan oldu mu?" diye sordu.
Kız, "Durmstrang grubunun hepsi," diye cevap verdi. "Ama daha Hogwarts'tan kimseyi görmedim."
Harry, "Bahse girerim bazıları adlarını dün gece,
306
biz yatmaya gittikten sonra koymustur," dedi. "Ben olsam öyle yapardım... herkes baksın
istemezdim. Ya Kadeh seni hemencecik gerisingeri püskürtürse?"
Harry'nin arkasında biri güldü. Harry dönünce Fred, George ve Lee Jordan'ı gördü. Büyük bir
heyecanla, telas içinde merdivenden iniyorlardı.
Fred muzaffer bir fısıltıyla Harry, Ron ve Hermi-one'ye, "Yaptım," dedi. "çtim."
"Neyi?" dedi Ron.
"Yaslanma ksiri'ni, kus beyinliler," dedi Fred.
George neseyle ellerini ovusturarak, "Hepimize birer damla," dedi. "Birkaç ay büyük olsak yetiyor."
Page 105
Harry Potter Ates Kadehi
Lee agzı kulaklarında sırıtarak, "Birimiz kazanırsa, bin Galleon'u üçümüz paylasacagız," dedi.
Hermione, "Biliyor musunuz, bunun ise yaracagından emin degilim," diye uyardı onları. "Eminim
Dumbledore bunu düsünmüstür."
Fred, George ve Lee ona kulak asmadılar.
Fred heyecanla titreyerek diger ikisine, "Hazır mıyız?" dedi. "Hadi öyleyse - ilk ben gidiyorum -"
Fred cebinden üzerinde "Fred VVeasley - Hog-vvarts" yazan bir parsömen parçasını çekerken,
Harry onu büyülenmisçesine seyretti. Fred çizginin kenarına kadar yürüdü ve orada durup, on bes
metreden asagı atlamaya hazırlanan bir tramplenci gibi ayak parmaklarının üzerinde sallanmaya
basladı. Sonra da, Giris Salo-nu'ndaki herkesin gözü üstündeyken, derin bir soluk alıp çizgiyi geçti.
Harry bir an onun basardıgını sandı - George ise
307
kesinlikle öyle düsünmüstü, çünkü bir zafer narası atarak Fred'in ardından zıpladı - ama bir an
sonra büyük bir cızırtı duyuldu ve ikizlerin ikisi de, sanki görünmeyen bir gülleci tarafından atılmıs
gibi, altın çemberin dısına fırlatıldı. Soguk tas dösemede bir metre öteye küt diye indiler. Üstelik,
canlarının acıdıgı yetmiyormus gibi bir de rezil olmuslardı: Yüksek bir pat sesinin ardından ikisinin
de bir anda birbirinin esi uzun, beyaz sakalları oldu.
Giris Salonu kahkahalarla çınladı. Fred ve George bile, ayaga kalkıp birbirlerinin sakallarına söyle
iyice bir bakınca, kahkahayı patlattılar.
Kalın bir ses, çok egleniyormus gibi bir edayla, "Sizi uyarmıstım," dedi. Herkes arkasına döndü.
Profesör Dumbledore'du bu, Büyük Salon'dan çıkıyordu. Gözleri pırıldayarak Fred ve George'u
izledi. "Yukarı, Madam Pomfrey'ye gitmenizi tavsiye ederim. Su anda Ra-venclaw'dan Miss Fawcett
ve Hufflepuff tan Mr Sum-mers'la ilgileniyor, onlar da sizin gibi kendilerini biraz yaslandırmaya
karar vermisler. Ama sunu söyleyebilirim: kisinin sakalları da sizinki kadar güzel degil."
Fred ve George, yanı baslarında gülmekten kınlan Lee ile birlikte hastane kanadına dogru yola
koyulurken, Harry, Ron ve Hermione de kıkırdayarak kahvaltıya indiler.
Büyük Salon'daki süslemeler bu sabah degismisti. Cadılar Bayramı oldugu için, bir canlı yarasalar
bulutu sihirli tavanın çevresinde kanatlarını çırparken, yüzlerce oyulmus balkabagı her köseden pis
pis sırıtıyordu.
308
Harry ötekilerin önüne düserek, Hogwarts'tan on yedi yasında ya da üstünde hangi ögrencilerin
katılabilecegini tartısan Dean ve Seamus'ın yanına gitti.
Dean, "Bir rivayete göre, VVarrington sabah erkenden kalkıp adını Kadeh'e atmıs," dedi Harry'ye.
"Hani su tembel hayvana benzeyen Slytherin'li azman."
Warrington'm karsısında Quidditch oynamıs olan Harry tiksintiyle basını salladı. "Slytherin'li bir
sampiyonumuz olamaz!"
Seamus küçümsemeyle, "Bütün Hufflepuff lılar da Diggory'yi dillerine dolamıs durumda," dedi.
"Oysa onun yakısıklılıgını tehlikeye atmak isteyecegini sanmazdım."
HerîTiûne birden, "Dinleyin!" dedi.
Giris Salonu'nda insanlar tezahürat yapıyordu. Hepsi sandalyelerinde arkaya döndüler ve Angelina
Johnson'ın mahcup mahcup gülümseyerek Salon'a girmekte oldugunu gördüler. Gryffindor
Quidditch takımında Kovalayıcı olarak oynayan uzun boylu, kara derili bir kız olan Angelina onların
yanına geldi, oturdu ve, "Eh, yaptım iste!" dedi. "Az önce adımı koydum!"
Etkilenmis görünen Ron, "Saka ediyorsun!" dedi.
"On yedi yasında mısın yani?" diye sordu Harry.
Ron, "Elbette öyle, yüzünde sakal görüyor musun?" dedi.
"Geçen hafta dogum günümdü," dedi Angelina.
Hermione, "Eh, Gryffindor'dan birinin katıldıgına sevindim," dedi. "Umarım seçilirsin, Angelina!"
Angelina ona gülümsedi. "Sag ol, Hermione."
, 309
Seamus, "Evet, Güzel-Çocuk Diggory olacagına sen ol, daha iyi," dedi. Masalarının önünden geçen
birkaç Hufflepuff ona kaslarını fena halde çatarak baktı.
Kahvaltıyı bitirip Büyük Salon'dan çıktıkları zaman, Ron, Harry ile Hermione'ye, "Bugün ne
Page 106
Harry Potter Ates Kadehi
yapacagız, peki?" diye sordu.
Harry, "Daha Hagrid'i ziyarete gitmedik," dedi.
"Tamam," dedi Ron, "Keleker'lere birkaç parmak bagıslamamızı istemedigi sürece, mesele yok."
Birden Hermione'nin yüzü büyük bir heyecanla ısıldadı.
"Bak simdi fark ettim - Hagrid'den E. R. . T.'e katılmasını istemedim ben!" dedi neseyle. "Beni
bekleyin, t^îTlSîî1 rru. çabucak yukarı çıkıp rozetleri alacagım."
Hermione mermer merdivenden yukarı kosarken, Ron sabrı tükenmis halde, "Nesi var bunun ya?"
diye sordu.
"Hey, Ron," dedi Harry birden. "Arkadasın..."
Beauxbatons ögrencileri araziye açılan ön kapılardan giriyorlardı, Veela kız da aralarmdaydı. Ates
Kade-hi'nin çevresinde toplanmıs olanlar, onlara geçmeleri için yol verip merakla gözlemeye
koyuldular.
Madam Maxime, Salon'a ögrencilerinin ardından girdi ve onlan sıraya soktu. Beauxbatons
ögrencileri birer birer Yas Çizgisi'ni geçip parsömen parçalarını ma-vi-beyaz alevlere bıraktılar. Her
isim atese girerken, ates bir an kıpkızıl yanıyor ve kıvılcım çıkarıyordu.
Veela kız kendi parsömenini Ates Kadehi'ne bırakırken, Ron, "Seçilmeyenlere ne olur dersin?" diye
fısıl-
310
dadı Harry'ye. "Okullarına mı dönecekler, yoksa Tur-rtuva'yı izlemek için burada mı kalacaklar?"
"Ne bileyim," dedi Harry. "Herhalde burada takılırlar... Madam Maxime hakemlik etmek için kalıyor
ya."
Beauxbatons ögrencilerinin hepsi isimlerini atınca, Madam M,axime onları yeniden Salon'dan
geçirip bahçeye çıkardı.
Ron ön kapılara dogru hareketlenip onların ardından bakarak, "Peki ya onlar nerede uyuyor?" dedi.
Arkalarından gelen büyük bir tangırtı, onlara Her-mione'nin E. R. . T. rozet kutusuyla birlikte
döndügünü duyurdu.
Ron, "Hah, iyi, çabuk olun," dedi ve gözlerini simdi Madam Maxime'le birlikte çimenlerin yarısına
gelmis olan Veela kızın sırtından ayırmadan, mermer merdiveni atlaya atlaya indi.
Onlar Hagrid'in Yasak Orman'ın kenarındaki kulübesine yaklasırlarken, Beauxbatons ögrencilerinin
nerede uyudugu esrarı da çözüldü. Geldikleri devasa, toz mavisi atlı araba Hagrid'in ön kapısından
iki yüz metre kadar uzaga park edilmisti, ögrenciler de yeniden arabaya giriyordu. Arabayı çeken
fil cüsseli uçan atlar ise hemen yandaki geçici padokta otluyordu.
Harry, Hagrid'in kapısına vurunca, Fang'in top sesi gibi havlamaları ona hemen karsılık verdi.
Hagrid kapıyı hızla ardına kadar açıp onları görünce, "Vakti gelmisti!" dedi. "Nerede oturdugumu
unuttunuz sandım!"
"Gerçekten çok mesguldük, Hag-" diye basladı
311
Hermione, ama sonra Hagrid'e bakıp kalakaldı, nutku tutulmus gibiydi.
Hagrid en iyi (ve pek korkunç) tüylü kahverengi takım elbisesini giymis, ekoseli bir sarı-turuncu
kravat takmıstı. Ama en fenası bu degildi; belli ki, makine yagma benzeyen bir seyden bolca
sürerek saçını ehlilestirmeye çalısmıstı. Saçı simdi yaglı iki hevenk gibiydi -belki de Bill'inki gibi bir
atkuyrugu yapmaya çalısmıs, ama haddinden fazla saçı oldugunu kesfetmisti. Bu görünüs ona hiç
mi hiç uymuyordu. Hermione bir an gözleri faltası gibi açılmıs halde ona bakakaldı, sonra da
besbelli yorumda bulunmamaya karar vererek, "Hımmm -" dedi, "Kelekerler nerede?"
Hagrid mutlu mutlu, "Balkabagı tarhının orda," dedi. "Koskocaman oldular, yirmi bes santim falan.
Sorun su ki, birbirlerini öldürmeye basladılar."
Hermione, Hagrid'in tuhaf saç modeline gözünü dikmis bakan Ron tam bu konuda bir sey
söylemek için agzını açmısken, ona susturan bir bakıs atarak, "Ah, hayır, sahi mi?" dedi.
Hagrid hüzünle, "Evet," dedi. "Yine de tamam yani, simdi onlan ayrı ayrı kutulara koydum. Hâlâ
yirmi tane kadar var."
"Ne sans," dedi Ron. Hagrid onun sesindeki alaycı tonu fark etmedi.
Hagrid'in kulübesi, bir kösesinde yamalı bir yorgan örtülmüs devasa bir yatagın durdugu tek bir
Page 107
Harry Potter Ates Kadehi
odadan olusuyordu. Tavandan sarkan bolca füme jambon ve ölü kusun altındaki söminenin
önündeyse, yine muaz-
312
zam büyüklükte bir tahta masa ve sandalyeler duruyordu. Hagrid çay yapmaya koyulurken, onlar
masaya oturdular ve yeniden Üçbüyücü Turnuvası tartısmasına daldılar. Hagrid de bu konuda
onlar kadar heyecanlı görünüyordu.
Sırıtarak, "Bekleyin," dedi. "Bekleyin bakalım. Daha önce hiç görmediginiz seyler göreceksiniz. lk
görev... ama, söylememem gerekiyor."
"Devam et, Hagrid!" Harry, Ron ve Hermione onu yüreklendirdiler, ama Hagrid basını sallayıp
sırıtmakla yetindi.
"Tadım kaçırmak istemem. Ama bak söyleyeyim, muhtesem olacak. O sampiyonların basını
kasıyacak vakti olmayacak. Üçbüyücü Turnuvası'nın yeniden yapıldıgını görecegimi hiç sanmazdım
dogrusu!"
Sonunda Hagrid'le ögle yemegine oturdular. Gerçi pek bir sey yemediler - Hagrid güveçte biftek
oldugunu iddia ettigi bir sey yapmıstı, ama Hermione kendi-ninkinde büyük bir tırnak bulduktan
sonra üçünün de istahı kaçtı denebilir. Yine de, Hagrid'e Turnuva'daki görevlerin neler olacagını
söyletmeye ugrasarak, katılanlardan hangilerinin sampiyon seçilecegini tahmin etmeye çalısarak
ve Fred'le George'un sakallarından kurtulup kurtulmadıgını merak ederek hosça vakit geçirdiler.
Ögleden sonra yagmur çiselemeye baslamıstı. Atesin yanında oturup damlaların penceredeki
yumusak pıtırtısını dinleyerek, Hagrid'in çoraplarını yamamasını ve Hermione ile ev cinleri
konusunda tartısmasını zle-
313
mek insanda bir rahatlık duygusu uyandırıyordu -Hermione ona rozetleri gösterince, Hagrid E. R. I.
T.'e katılmayı kesinlikle reddetmisti.
Kocaman bir kemik igneye kalın, sarı bir iplik geçirerek, ciddi ciddi, "Bu zalimlik olur, Hermione,"
dedi. "nsanlara bakmak onların dogasında var, hoslarına gidiyor, anlıyor musun? slerini
ellerinden alırsan onları mutsuz edersin, ücret ödemeye çalısmak da hakaret gibi bir sey."
Hermione, "Ama Harry onu serbest bırakınca Dobby havalara uçtu!" dedi. "Ve duydugumuza göre
simdi ücret talep ediyormus!"
"Eh, her türün kaçıkları olur. Bazen bir cin çıkıp özgürlük istemez demiyorum, ama çogunu buna
asla ikna edemezsin - hayır, ben bu iste yokum, Hermione."
Çok kızmıs görünen Hermione, rozet kutusunu pelerininin cebine tıktı.
Bes buçuk sıralarında hava kararmaya baslamıstı. Ron, Harry ve Hermione, Cadılar Bayramı söleni
için -daha da önemlisi, okul sampiyonlarının ilan edilmesi için- satoya dönme vakti geldigine karar
verdiler.
Hagrid yamadıgı çorapları kaldırarak, "Ben de sizinle geliyorum," dedi. "Bir dakika müsaade edin."
Hagrid kalktı, yatagının yanındaki sifoniyere gidip bir sey aramaya koyuldu. Burunlarına gerçekten
berbat bir koku gelene kadar ona pek aldırmadılar.
Ron öksürerek, "Hagrid," dedi, "bu da neyin nesi?"
"Ne?" dedi Hagrid, elinde büyük bir siseyle dönerek. "Hosuna gitmedi mi?"
314
Hermione boguk bir sesle, "Tıras losyonu mu bu?" diye sordu.
Hagrid, "Sey - kolonya," diye mırıldandı. Yüzü kızarmaya baslamıstı. Boguk bir sesle, "Belki de
fazla kaçırdım," dedi. "Gidip çıkarıyorum, durun biraz..."
Hantal adımlarla kulübeden dısarı çıktı. Pencerenin dısındaki su fıçısında yüzüne bol bol su
çarptıgını gördüler.
Hermione saskınlıkla, "Kolonya mı?" dedi. "Hagrid mi?"
Harry alçak sesle, "Peki ya saçla takım elbiseye ne demeli?" diye sordu.
Ron birden, "Bakın!" dedi. Pencereden dısarıyı isaret ediyordu.
Hagrid az önce dogrulmus ve arkasına dönmüstü. Az önce de yüzü kızarmıstı ama, simdikinin
yanında hiç kalırdı. Hagrid onları görmesin diye dikkatle dogrulan Harry, Ron ve Hermione
pencereden dısarı göz attılar ve Madam Maxime ile Beauxbatons ögrencilerinin o anda
Page 108
Harry Potter Ates Kadehi
arabalarından çıktıgını gördüler. Belli ki onlar da sölene gidiyordu. Hagrid'in ne dedigini
duymuyorlardı, ama Madam Maxime'le konusurken yüzünde ve bugulanan gözlerinde, Harry'nin
daha önce bir tek kez gördügü, kendinden geçmis gibi bir ifade vardı -bebek ejderha Norbert'e
bakarken takındıgı ifadeydi bu.
Hermione gücenmis bir edayla, "Onunla satoya çıkıyor," dedi. "Bizi bekliyor sanmıstım!"
Hagrid kulübesine bir bakıs bile atmadan okul ara-
315
zisinde Madam Maxime'le birlikte agır agır yürümeye koyuldu. Beauxbatons ögrencileri de onların
koca adımlarına ayak uydurmaya çalısıp kosturarak arkalarından gidiyorlardı.
Ron inanamayarak, "Ondan hoslanıyor!" dedi. "Eh, eger sonunda çocukları olursa, dünya rekoru
kıracaklar demektir - bahse girerim ki onların bebegi bir ton çeker."
Kulübeden çıkıp kapıyı arkalarından kapattılar. Dısarısı sasılacak kadar karanlıktı. Pelerinlerine
daha da sıkı sannıp çimenli yamacı tırmanmaya basladılar.
Hermione, "Aa, bakın, onlar!" diye fısıldadı.
Durmstrang grubu gölden satoya dogru yürüyordu. Viktor Krum, Karkaroffun yanındaydı. Öteki
Durmstrang ögrencileri onlara ayak uydurmaya çalısıyorlardı. Ron heyecanla Krum'u gözledi, ama
Krum üçünün biraz önünde ön kapılara varıp içeri girerken onlara bakmadı.
Mumlarla aydınlatılmıs Büyük Salon onlar girdiginde neredeyse tıkabasa doluydu. Ates Kadehi'nin
yeri degistirilmisti, simdi Dumbledore'un ögretmenler masasındaki bos sandalyesinin önünde
duruyordu. Fred ve George -yeniden sakalsız halde- hayal kırıklıklarını geride bırakmıs
görünüyorlardı.
Harry, Ron ve Hermione yerlerine otururlarken, Fred, "Umarım Angelina seçilir," dedi.
"Ben de," dedi Hermione soluk soluga. "Eh, birazdan ögreniriz!"
Cadılar Bayramı söleni sanki her zamankinden
316
uzun sürdü. Belki de iki günde ikinci sölenleri oldugu için, Harry çesit çesit yemege her zamanki
kadar itibar etmedi. leri uzanan boyunlara, yüzlerdeki sabırsız ifadelere, kıpırdanmalara ve
Dumbledore'un yemegi bitti mi diye bakmak için ikide bir ayaga kalkmalara bakılırsa, Harry gibi
Salon'daki herkes de sadece tabakların temize havale edilmesini ve kimlerin sampiyon seçildigini
duymayı istiyordu.
En sonunda altın tabaklar yemegin basındaki lekesiz hallerine döndüler; Salon'daki gürültü düzeyi
bir anda yükseldi, ama Dumbledore ayaga kalkar kalkmaz kesildi. ki yanındaki Profesör Karkaroff
ve Madam Maxime de herkes kadar gergin ve beklenti içindeydi. Ludo Bagman gülümsüyor ve bazı
ögrencilere göz kırpıyordu. Sadece Mr Crouch hayli ilgisiz, hatta sıkkındı.
Dumbledore, "Evet, Kadeh kararını vermeye hazır sayılır," dedi. "Sanırım bir dakika daha
gerekiyor. Simdi, sampiyonların isimleri ilan edilince, onlardan Sa-lon'un bas tarafına gelmelerini,
ögretmenler masası boyunca yürümelerini ve bitisik odaya geçmelerini rica ediyorum"
-ögretmenler masasının gerisindeki kapıyı gösterdi- "orada ilk talimatlarını alacaklar."
Asasını çıkardı, onunla havada büyük bir dalga çizdi; o anda, oyulmus balkabaklarmın içindekiler
hariç bütün mumlar söndü, Salon losluga gömüldü. Ates Kadehi artık Salon'daki her seyden daha
fazla parlıyordu, alevlerin ısıltılı, parlak mavi-beyazlıgı adeta gözleri acıtıyordu. Herkes gözlüyor,
bekliyordu... Birkaç kisi boyuna saatine bakıp duruyordu...
317
Harry'nin iki sandalye ötesindeki Lee Jordan, "Dananın kuyrugu kopuyor," diye fısıldadı.
Kadeh'in içindeki alevler birden tekrar kırmızıya döndü. çinden kıvılcımlar saçılmaya basladı. Bir
an sonra havaya alevden bir dil fırladı, Kadeh'in içinden kavruk bir parsömen parçası çırpınarak
çıktı - bütün Salon solugunu tuttu.
Dumbledore parsömen parçasını yakalayarak, yeniden mavi-beyaza dönüsmüs alevlerin ısıgında
okuyabilmek için bir kol boyu uzaklıkta tuttu.
Güçlü, berrak bir sesle, "Durmstrang sampiyonu," diye okudu, "Viktor Krum."
Salon'u bir alkıs ve tezahürat fırtınası sararken, Ron, "Bunda sasılacak bir sey yok!" diye haykırdı.
Harry, Viktor Krum'un Slytherin masasından kalktıgını ve Dumbledore'a dogru kamburunu çıkara
Page 109
Harry Potter Ates Kadehi
çıkara yürüdügünü gördü. Krum saga döndü, ögretmenler masası boyunca yürüdü ve kapıdan
bitisik odaya geçerek gözden kayboldu.
Karkaroff, "Bravo, Viktor!" diye öyle yüksek sesle bagırdı ki, alkıslara ragmen herkes onu
duyabildi. "Buna senin layık oldugunu biliyordum!"
Alkıslar ve konusmalar duruldu. Simdi herkesin dikkati, birkaç saniye sonra bir kez daha kırmızıya
dönüsen Kadeh üzerinde odaklanmıstı yeniden. Alevlerin ittigi ikinci bir parsömen parçası fırladı.
"Beauxbatons sampiyonu," dedi Dumbledore, "Fle-ur Delacour!"
"Bu o, Ron!" diye haykırdı Harry. Veela'ya çok ben-
318
zeyen kız zarafetle ayaga kalkmıs, dalga dalga inen gümüsi san saçlarını savurarak Ravenclaw ve
Hufflepuff masaları arasından geçiyordu.
Hermione gürültüyü bastırarak, "Ay, bakın, nasıl hayal kırıklıgına ugradılar," dedi. Basıyla
Beauxbatons grubundaki geri kalan ögrencileri isaret etti. Aslında "hayal kırıklıgı" hafif kalır, diye
düsündü Harry. Seçilmeyen kızlardan iki tanesi resmen gözyaslarına bogulmustu. Baslarını
kollarına dayamıs, hıçkırıyorlardı.
Fleur Delacour da yan odaya girip gözden kaybolunca, Salon'a yeniden sessizlik çöktü, ama bu
seferki sessizlik öyle heyecan dolu, öylesine somuttu ki, elinizi uzatsanız dokunabilirdiniz
neredeyse. Sırada Hogwarts sampiyonu vardı...
Ates Kadehi bir kez daha kızardı, içinden kıvılcımlar fıskırdı, alevden dil havalara yükseldi ve
Dumble-dore üçüncü parsömen parçasını çekip aldı.
"Hogvvarts sampiyonu," diye seslendi, "Cedric Diggory!"
Ron yüksek sesle, "Hayır!" dedi, ama onu Harry'den baska duyan olmadı; yan masadan yükselen
tezahürat çok gürültülüydü. Hufflepuffların her biri ayaga fırlamıstı. Cedric, agzı kulaklarında
onların yanından geçip ögretmenler masasının arkasındaki odaya yönelirken, haykırıyor ve
ayaklarını yere vuruyorlardı. Hatta Cedric'e tutulan alkıs öyle uzadı ki, Dumbledo-re'un sesini
duyurabilmesi epeyce vakit aldı.
En son patırtı da dinerken, Dumbledore hayatından memnun bir sekilde, "Mükemmel!" dedi.
"Simdi, üç
319
sampiyonumuz da belli oldu. Beauxbatons ve Durmst-rang'ın geri kalan ögrencileri de dahil olmak
üzere hepinize, sampiyonunuza elinizden gelen destegi vereceginiz konusunda
güvenebilecegimden eminim. Sampiyonunuzu destekleyerek gerçek bir katkı -"
Ama Dumbledore birden sustu. Herkes onun dikkatini neyin dagıttıgını anlamıstı.
Kadeh'teki ates yeniden kırmızıya dönmüstü. çinden kıvılcımlar fıskırıyordu. Birden havaya uzun
bir alev fırladı, ucunda bir parsömen parçası daha vardı.
Dumbledore neredeyse otomatikman elini uzatıp parsömeni yakaladı. leride tutup üzerinde yazılı
ada baktı. Dumbledore elindeki kâgıt parçasına bakarken, uzun bir duraklama oldu. Salon'daki
herkes gözünü ona dikmisti. Derken Dumbledore bogazını temizleyip adı okudu -
"Harry Potter."
320
ON YEDNC BÖLÜM
Dört Sampiyon
Harry öylece kalakaldı. Büyük Salon'daki bütün gözlerin ona çevrilmis oldugunun farkındaydı.
Afalla-mıstı. Her tarafı uyusmus gibiydi. Rüya görüyor olmalıydı. Dogru duymus olamazdı.
Kimse alkıslamadı. Salon'u kızgın anların sesini andıran bir vızıldama kaplamaya baslamıstı; bazı
ögrenciler, yerinde donakalmıs olan Harry'yi iyice görebilmek için ayaga kalkıyordu.
Bastaki masada Profesör McGonagall da ayaga kalkmıs ve Ludo Bagman'la Profesör Karkaroff un
yanından hızla geçerek derhal Profesör Dumbledore'un kulagına bir seyler fısıldamaya baslamıstı.
Kulagını ona yaklastırmıs dinleyen Dumbledore'un kasları hafifçe çatıktı.
Harry, Ron ve Hermione'ye döndü; ikisinin arkasında, bütün Gryffindor masasının agzı bir karıs
açık onu izledigini gördü.
"Adımı koymadım," dedi Harry, bos gözlerle onlara bakarak. "Koymadıgımı biliyorsunuz."
Page 110
Harry Potter Ates Kadehi
321
Ron da, Hermione de ona aynı derecede bos gözlerle baktılar.
Bastaki masada Profesör Dumbledore dogrulmus, basını sallayarak Profesör McGonagall'ı
onaylıyordu.
"Harry Potter!" diye seslendi bir kez daha. "Harry! Buraya, lütfen!"
"Git hadi," diye fısıldadı Hermione, Harry'yi hafifçe iterek.
Harry ayaga kalktı, cüppesinin etegine bastı ve fifçe tökezledi. Gryffindor ve Hufflepuff masalarını
arasındaki bosluktan yürümeye basladı. Yürüyüs bit-1 mek bilmiyordu; bastaki masa bir gıdım bile
yakınlasıyor gibi degildi ve Harry ona bakan yüzlerce gözü, her biri birer projektörmüs gibi,
üzerinde hissedebiliyordu. Ugultu gittikçe arttı. Ona bir saat gibi gelen bir sürenin sonunda
Dumbledore'un yanına vardı. Bütün ögretmenlerin kendisine baktıgını hissedebiliyordu.
"Evet... içeri geç, Harry," dedi Dumbledore. Gülüm-semiyordu.
JHarry ögretmenler masasının kıyısından kıyısından yürümeye basladı. Hagrid masanın en
sonunda oturuyordu. Harry'ye her zamanki gibi göz kırpmadı/ el sallamadı, selam vermedi.
Tamamen afallamıs görünüyordu, Harry yanından geçerken herkes gibi o da bakmakla yetindi.
Harry, Büyük Salon'dan çıkınca, cadıların ve büyücülerin resimleriyle bezeli daha küçük bir odada
buldu kendini. Odanın öbür ucundaki söminede alev alev yanan bir ates vardı.
çeri girdiginde portrelerdeki yüzler dönüp ona
322
baktılar. Burusuk yüzlü bir cadının, resminin çerçevesinden dısan fırlayıp, bitisigindeki ayı balıgı
bıyıklı büyücünün resmine girdigini gördü. Yaslı cadı büyücünün kulagına bir seyler fısıldamaya
koyuldu.
Viktor Krum, Cedric Diggory ve Fleur Delacour atesin çevresinde toplanmıslardı. Alevlerin önündeki
siluetleri tuhaf bir sekilde etkileyici görünüyordu. Kambur ve düsünceli duran Krum sömineye
yaslanmıstı, diger ikisinden biraz ötedeydi. Cedric ellerini arkasında kavusturmus, atese
bakıyordu. Harry içeri girince Fleur Dleacour dönüp baktı ve uzun, gümüs rengi saçlannı arkaya
attı.
"Ne var?" dedi. "Zalona dönmemiz mi istiyo'lar?"
Harry'nin bir haber getirmeye geldigini sanmıstı. Harry ise az önce olanları nasıl açıklayacagını
bilemiyordu. Orada öylece durup üç sampiyona baktı. Birden hepsinin ne kadar uzun boylu
oldugunun farkına vardı.
Arkasından telaslı ayak sesleri geldi ve Ludo Bag-man içeri girdi. Harry'yi kolundan tutup öne
çekti.
"Olaganüstü!" diye mırıldandı, Harry'nin kolunu sıkarak. "Kesinlikle olaganüstü! Baylar... bayan,'
diye ekledi, sömineye yaklasıp diger üçüne hitap ederek. "nanılmaz gibi görünebilir ama -
dördüncü Üçbüyücü sampiyonunu takdim ederim!" )
Viktor Krum dogruldu. Somurtkan yüzü, Harry'yi süzerken iyice karardı. Cedric hayrete düsmüs
görünüyordu. Bagman'ın söylediklerini yanlıs anladıgından eminmisçesine bir Bagman'a, bir
Harry'ye bakıyordu.
323
Fleur Delacour ise saçını arkaya atıp gülümseyerek, "Aman ne komik saka, Miister Bapnan," dedi.
"Saka mı?" diye tekrarladı Bdgman saskın saskın. "Yo, yo, saka degil! Az önce Ates Kadehi'nden
Harry'nin adı çıktı!"
Krum'un kahn kaslan birbirine yaklastı. Cedric'in yüzüne hâlâ kibar bir hayret hâkimdi.
Fleur kaslarını çattı. "Ama belli ki yanlıjhk olmus," dedi Bagman'a, küçümser bir edayla.
"Ya'ısmaya katılamaz o. Çok küüçük."
"Seyy... evet, hayret verici," dedi Bagman, tıraslı çenesini sıvazlayıp Harr/ye gülümseyerek. "Ama
biliyorsunuz, yas sının ilk kez bu yü kondu, ekstra bir güvenlik önlemi olarak. Adı da Kadeh'ten
çıktıgına göre... artık su noktada bunun kaçısı yok sanıyorum... kurallar öyle, mecbur... Harry'nin
elinden geleni yapması gereke-"
Arkalarındaki kapı yine açıldı ve kalabalık bir grup içeri girdi: Önde Profesör Dumbledore, hemen
Page 111
Harry Potter Ates Kadehi
arkasında da Mr Crouch, Profesör Karkaroff, Madam Maxime, Profesör McGonagall ve Profesör
Snape. Profesör McGonagall kapıyı kapatmadan önce, Harry'nin kulagına duvarın öte yanından
yüzlerce ögrencinin ugultumu geldi.
"Madam Maxime!" dedi Fleur hemen, Müdür'ünün yanına giderek. "Bu küüçük çocuk da ya'ısmaya
katü-cakdiyo'lar!"
Hany her yanını uyusturan inanamamazlık duygusunun altmdd bir yerlerde bir kızgınlık dalgası
hissetti. Kf'cük yccuk, ha!
324
Madam Maxime dimdik duruyordu, boyu bütün hasmetiyle gözler önündeydi. Heybetli basının
tepesi, mumlarla donanmıs avizeye sürtünüyordu. Siyah satenle kaplı kocaman gögsü sisti.
"Bu ne anlama geliyor, Dambli-dor"? diye sordu buyurgan bir edayla.
"Bunu ben de ögrenmek istiyorum, Dumbledore," dedi Profesör Karkaroff. Yüzünde zoraki bir
gülümseme vardı, mavi gözleriyse buz parçalan gibiydi, "iki tane Hogwarts sampiyonu, ha? Ev
sahibi okulun iki sampiyon sokmasına izin verildigini hiç duymamıstım -kuralları yeterince dikkatli
okumadım mı acaba?"
Kısa ve pis bir kahkaha attı.
"Cesi impossible," dedi Madam Maxime. Çok sayıda muhtesem opal tasıyla süsledigi kocaman elini
Fleur'ün omzuna koymustu. " 'Ogwarts'ın iki jampiyonu olamaz. Fena hakzızhk bu."
"Senin su Yas Çizgisi'nin küçük adayların katılmasını önleyecegini sanıyorduk, Dumbledore," dedi
Karkaroff. Zoraki gülümsemesi hâlâ silinmemisti, ama bakısları her zamankinden de soguktu.
"Yoksa tabii ki biz de kendi okullarımızdan daha genis bir aday kadrosu seçip getirirdik."
"Bu, Potter'ın suçu, baska kimsenin degil, Karkaroff," dedi Snape yumusak bir sesle. Siyah gözleri
kinle alev alevdi. "Potter'ın kuralları yıkma konusundaki kararlılıgı yüzünden Dumbledore'u
suçlama. Buraya adım attıgı günden beri çizgiyi asıp duruyor -"
"Tesekkür ederim, Severus," dedi Dumbledore kah
325
bir sesle. Snape sustu, ama siyah ve yaglı saçlarının arasından gözleri hâlâ hain hain parlıyordu.
Profesör Dumbledore simdi Harry'ye bakıyordu. Harry de gözlerini ona çevirmis, yanm ay
biçimindeki gözlügün arkasından bakan o gözlerdeki ifadeyi anlamaya çalısıyordu.
"Adını Ates Kadehi'ne koydun mu, Harry?" diye sordu Dumbledore sükûnetle.
"Hayır," dedi Harry. Herkesin onu dikkatle izlediginin fena halde farkındaydı. Gölgelerin içindeki
Snape'ten ona inanmadıgını gösteren sabırsız bir öfültü yükseldi.
"Yası büyük bir ögrenciden senin adını Ates Kadehi'ne koymasını istedin mi?" dedi Profesör
Dumbledore, Snape'e aldırmayarak.
"Hayır," dedi Harry atesli bir sekilde.
"Ay, tabiyki yalan söylüyo'!" diye bagırdı Madam Maxime. Snape simdi dudagını bükmüs, basını iki
yana sallıyordu.
"Yas Çizgisi'ni geçmis olamaz," dedi Profesör McGo-nagall sertçe. "Sanırım hepimiz bunda
hemfikiriz -"
"Dambli-dor çisgide yanlıs yaptı demek," dedi Madam Maxime, omuz silkerek.
'Tabii ki bu mümkün," dedi Dumbledore kibarca.
"Dumbledore, yanlıs yapmadıgını sen de bal gibi biliyorsun!" dedi Profesör McGonagall sinirli bir
halde. "Aman, ne saçmalık! Harry çizgiyi kendi geçmis olamaz, Profesör Dumbledore da onun bu is
için büyük bir ögrenciyi ayarlamadıgına inandıgına göre, sanırım herkes bu durumu kabul etmeli!"
326
Profesör McGonagall, Profesör Snape'e çok kızgın bir bakıs attı.
"Mr Crouch... Mr Bagman," dedi Karkaroff. Sesi yine riyakâr bir tona bürünmüstü. "Siz bizim - ee -
tarafsız hakemlerimizsiniz. Bunun kurallara hiç de uygun olmadıgını onaylayacaksınız herhalde."
Bagman yuvarlak, çocuksu yüzünü mendiliyle silip, sömine atesinin aydınlattıgı çemberin dısında,
yüzü yarı gölgede duran Mr Crouch'a baktı. Mr Crouch'un biraz ürpertici bir hali vardı. Bu yan
karanlık ona çok daha yaslı, neredeyse kurukafa benzeri bir görünüm veriyordu. Ama
konustugunda, sesi her zamanki sert sesiydi. "Kurallara uymalıyız ve kurallar açık bir sekilde
Page 112
Harry Potter Ates Kadehi
isimleri Ates Kadehi'nden çıkan kisilerin Turnu-va'da yansmakla yükümlü oldugunu söylüyor."
"Eh, Barty kural kitabını harfi harfine bilir," dedi Bagman. Sanki mesele sonuçlanmıs gibi
gülümseyerek arkasındaki Karkaroff la Madam Maxime'e döndü.
"Ben diger ögrencilerimin isimlerinin bir kez daha konulması konusunda ısrar ediyorum," dedi
Karkaroff. Riyakâr ses tonunu ve gülümsemesini bir kenara bırakmıstı artık. "Ates Kadehi'ni
yeniden yerine koyacaksınız ve her okuldan iki sampiyon seçilene dek yeni adlar/ eklemeye devam
edecegiz. Bu, adil bir çözüm olur, Dumbledore."
"Ama Karkaroff, bu is böyle yürümüyor," dedi Bagman. "Ates Kadehi söndü - bir dahaki
Turnuva'ya kadar da tekrar yanmaz -"
"- ki Durmstrang kesinlikle o Turnuva'ya katılma-
327
yacak!" diye patladı Karkaroff. "Bütün toplantılarımızdan, görüsmelerimizden ve tavizlerimizden
sonra böyle bir seyin olmasını pek beklemiyordum! Simdi gitsek mi diye düsünüyorum ister
istemez!"
"Bos tehdit, Karkaroff," diye hırladı bir ses yakındaki kapıdan. "Artık sampiyonunu bırakamazsın. O
yarısmak zorunda. Hepsi yarısmak zorunda. Baglayıcı sihirli anlasma, tıpkı Dumbledore'un dedigi
gibi. Nasıl, çok uygun, ha?"
Moody odaya girmisti. Atese dogru topallayarak yürüdü, her sag adımında bir takırtı duyuluyordu.
"Uygun mu?" dedi Karkaroff. "Korkarım ki seni anlamıyorum, Moody."
Harry, Karkaroff un, hor gören bir tavır takınarak, Moody'nin söyledikleri önemsenmeye
degmezmis numarası yapmaya çalıstıgını anlamıstı. Ama Karkaroff un elleri onu ele veriyordu;
onlan sıkı sıkı kapamıs, yumruk yapmıstı.
"Anlamıyor musun?" dedi Moody sakin sakin. "Çok basit, Karkaroff. Birisi Harry'nin adını Kadeh'e
koydu, çünkü adı Kadeh'ten bir kez çıktı mı yansmak zorunda kalacagını biliyordu."
"Belli ki 'Ogwarts'a elmadan iki ısı'ık vermeyi isteyen bi'isi!" dedi Madam Maxime.
'Tamamen aynı fikirdeyim, Madam Maxime," dedi Karkaroff, egilip onu selamlayarak. "Hem Sihir
Bakan-lıgı'na, hem de Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu'na sikâyette bulunacagım -"
"Eger birinin sikâyet etmeye hakkı varsa, o da Pot-
328
ter'dır," diye homurdandı Moody. "Ama... enteresan... onun tek kelime ettigini bile
duymuyorum..."
"Niyçin sikâyet etzin ki?" diye patladı Fleur Dela-cour, ayagını yere vurarak. "Ya'ısma sansı elde
etti, di-yil mi? Biz haftala'dır seçilelim ümit ediyo'uz! Okullarımız onurlandı'mak için! Bin
Galleon'luk ödüyl - çogu kisinin ugrunda öleceyi bir fi'sat!"
"Belki birisi Potter'ın hakikaten de bu ugurda ölecegini umuyordur," dedi Moody, çok hafif bir
hırıltıyla.
Bu sözlerin ardından son derece gergin bir sessizlik oldu.
Çok kaygılı görünen Ludo Bagman sinirli bir sekilde ayaklarının üstünde sallanıp durarak, "Moody,
ihtiyar... o nasıl söz!" dedi.
"Hepimiz Profesör Moody'nin ögle yemeginden önce kendini öldürmeye yönelik altı tane kadar
komplo kesfetmedikçe sabahını ziyan olmus saydıgını biliyoruz," dedi Karkaroff yüksek sesle.
"Besbelli simdi ögrencilerine de suikasttan korkmayı ögretiyor. Bir Karanlık Sanatlara Karsı
Savunma ögretmeni için tuhaf bir özellik bu, Dumbledore, ama eminim senin de kendine göre
birtakım nedenlerin vardı."
"Demek bunları hayal ediyorum, ha?" diye homurdandı Moody. "Olmayan seyler görüyorum, öyle
mi? Çocugun adını o Kadeh'e koyan kisi usta bir cadı ya da büyücüydü..."
"Buna dayir ne delil var kiy?" dedi Madam Maxi-me, kocaman ellerini itiraz edercesine havaya
kaldırarak.
329
"Çünkü çok güçlü bir sihirli nesneyi kandırdılar!" dedi Moody. "O Kadeh'i kandırıp Turnuva'da
yalnızca üç okulun yarısacagını unutturmak için ender rastlanır güçte bir Sasırtma Büyüsü gerek...
Tahminimce Pot-ter'ın kategorisinde tek olmasını saglamak için, adını dördüncü bir okulun
Page 113
Harry Potter Ates Kadehi
altından soktular..."
"Bu konuda epey kafa yormusa benziyorsun, Moody," dedi Karkaroff soguk bir ses tonuyla. "Bu,
çok usta isi bir teori - ama duydugum kadarıyla geçenlerde de dogum günü hediyelerinden birinin
içinde kurnazca gizlenmis bir basilisk yumurtası olduguna kafanı takmıssın. Ama kutuyu parçalara
ayırdıktan sonra aslında içinde bir portatif saat oldugunu anlamıssın. Bu yüzden seni pek ciddiye
almazsak anlayısla karsılarsın herhalde..."
Moody gözdagı veren bir sesle, "Masum olayları kendi lehine kullananlar vardır," diye yanıtladı.
"Karanlık büyücülerin düsündügü sekilde düsünmek benim isim, Karkaroff - bunu sen de
hatırlarsın elbet..."
"Alastor!" dedi Dumbledore, uyararak. Harry bir an için Dumbledore'un kime hitap ettigini merak
etti, ama sonra "Deli-Göz"ün Moody'nin asıl adı olamayacagını fark etti. Moody sustu, yine de
Karkaroff u tatmin olmus gözlerle süzüyordu hâlâ - Karkaroff un yü-züyse alev alevdi.
"Bu durum nasıl ortaya çıktı, bilmiyoruz," dedi Dumbledore, odada bulunan herkese. "Ancak bana
öyle geliyor ki, bunu kabul etmekten baska seçenegimiz yok. Hem Cedric, hem de Harry
Turnuva'da yarısmak üzere seçildiler. Öyleyse, yarısacaklar..."
330
"Ama Dambli-dor -"
"Sevgili Madam Maxime, eger baska bir fikriniz varsa, duymaktan memnun olurum."
Dumbledore bekledi, ama Madam Maxime konusmadı, ters ters bakmakla yetindi. Üstelik bunu
yapan bir tek o degildi. Snape çok kızgın görünüyordu; Kar-karoff sinirden mosmordu. Bagman ise
çok heyecanlı görünüyordu.
"Ee, devam edelim mi öyleyse?" dedi, ellerini ovusturup odadakilere gülümseyerek.
"Sampiyonlarımıza talimatları vermemiz gerekiyor, degil mi? Barty, ev sahipligi yapmak ister
misin?"
Mr Crouch derin bir transtan çıkmıs gibi oldu.
"Evet," dedi, "talimatlar. Evet... ilk görev..."
Atesin ısıgına adım attı. Harry yakından bakınca onun hasta bir hali oldugunu düsündü. Gözlerinin
altında karanlık gölgeler vardı, burusmus derisiyse ince, kâgıt gibiydi. Oysa Quidditch Dünya
Kupası'nda böyle görünmüyordu.
"lk görev cesaretinizi sınamak üzere tasarlandı," dedi Harry, Cedric, Fleur ve Krum'a. "Bu yüzden
ne oldugunu size söylemeyecegiz. Bilinmeyenle yüz yüze gelindiginde gösterilen cesaret bir
büyücü için önemli bir özelliktir... çok önemli bir özellik...
"lk görev yirmi dört Kasım'da, diger ögrencilerin ve jürinin önünde gerçeklestirilecek.
"Sampiyonların Turnuva'daki görevlerini tamamlamak için ögretmenlerinden yardım istemeleri ya
da onların yardım teklifini kabul etmeleri yasak. Sampiyon-
331
lar bu ilk asamaya ellerinde sadece asalanyla girecekler. kinci görev hakkında bilgi, ilk görev
bittiginde verilecek. Turnuva' nın emek ve zaman isteyen dogası nedeniyle, sampiyonlar yıl sonu
sınavlarından muaf tutulacak."
Mr Crouch dönüp Dumbledore'a baktı. "Sanırım bu kadar, degil mi, Albus?"
"Sanırım," dedi Dumbledore. Mr Crouch'a hafif bir endiseyle bakıyordu. "Bu gece Hogwarts'ta
kalmak istemedigine emin misin, Barty?"
"Eminim, Dumbledore, Bakanlık'a dönmem gerekiyor," dedi Mr Crouch. "Bu ara isler çok yogun,
çok güç bir dönem geçiriyoruz... sin basında genç VVeatherby'yi bıraktım... Çok hırslı... biraz fazla
hırslı, aslını sorarsan..."
"En azından, gitmeden önce gelip bir içki içmez misin?" dedi Dumbledore.
"Haydi, Barty, ben de kalıyorum!" dedi Bagman neseyle. "Simdi her seyin merkezi Hogwarts,
biliyorsun. Burası bürodan çok daha heyecan verici!"
"Sanmıyorum, Ludo," dedi Crouch, eski sabırsızlıgını andırır bir sesle.
"Profesör Karkaroff - Madam Maxime - yatmadan önce bir içkiye ne dersiniz?" dedi Dumbledore.
Ama Madam Maxime çoktan kolunu Fleur'ün omzuna dolamıs, onunla birlikte odadan çıkıyordu.
Harry ikisinin Büyük Salon'a girerken Fransızca hızlı hızlı konustuklarını duyabiliyordu. Karkaroff,
Page 114
Harry Potter Ates Kadehi
Krum'u eliyle çagırdı ve onlar da çıktılar, ama konusmadan.
332
"Harry, Cedric, yatmaya gitseniz iyi olur," dedi Dumbledore, ikisine de gülümseyerek. "Eminim
Gryffindor ve Hufflepuff sizinle birlikte bu olayı kutlamak için sabırsızlanıyordun Onları, ortalıgın
altını üstüne getirmek ve patırtı çıkarmak için böyle mükemmel bir bahaneden mahrum
bırakırsanız yazık
olur."
Harry, Cedric'e baktı. Cedric basıyla onayladı ve odadan çıktılar.
Büyük Salon simdi bombostu. Mumların alevi ufal-mıstı, balkabaklannın çentikli gülümsemeleri de
bu ısıkta ürpertici ve titrek bir hal almıstı.
"Ee," dedi Cedric, hafifçe gülümseyerek. "Yine birbirimize karsı oynuyoruz!"
"Sanırım," dedi Harry. Aklına gerçekten de söyleyecek baska bir sey gelmemisti. Kafasının içine
tam bir karmasa hâkimdi, sanki beyni yagmalanmıs gibiydi.
"Ee... söyle bakalım..." dedi Cedric, Giris Salonu'na ulastıklarında. Salon simdi Ates Kadehi'njn
yoklugunda sadece mesalelerle aydınlatılıyordu. "Nasıl koydun adını?"
"Koymadım," dedi Harry, ona dik dik bakarak. "Adımı koymadım. Dogruyu söylüyordum."
"Haa... peki," dedi Cedric. Harry, Cedric'in ona inanmadıgını anlamıstı. "Eh... görüsmek üzere,
öyleyse."
Cedric mermer merdivenden yukarı çıkmak yerine sag taraftaki bir kapıya yöneldi. Harry onun
kapının arkasındaki tas basamaklan inmesini dinledi, sonra da agır agır mermer basamaklan
çıkmaya basladı.
333
l!
Ron'la Hermione dısında kimse ona inanacak mıydı, yoksa Turnuva'ya kendisinin katıldıgım mı
düsüneceklerdi? Ama ondan üç yıl daha uzun süre büyü egitimi almıs rakiplerle karsı karsıyayken -
dahası, yalnızca tehlikeli görünmekle kalmayıp, bir de yüzlerce insanın önünde gerçeklestirilecek
görevlerle karsı karsıyayken - nasıl böyle düsünürlerdi ki? Evet, daha önce bunu düsünmüstü...
hayalini kurmustu... ama aslında bir sakaydı o sırada, bos bir hayal gibiydi... gerçekten, cidden
katılmayı düsünmemisti hiç...
Ama bir baskası düsünmüstü... bir baskası onun Turnuva'ya girmesini istemis ve bunu garantiye
almıstı. Neden? Ona bir kıyak yapmak için mi? Nedense, öyle oldugunu sanmıyordu hiç...
Onun kendini aptal durumuna düsürmesini saglamak için mi? Eh, o zaman dilekleri gerçeklesecek
gibi görünüyordu...
Ama onu öldürtmek? Yoksa Moody her zamanki gibi paranoyakça mı davranıyordu? Biri Kadeh'e
Harry'nin adını oyun olsun, saka olsun diye koymus olamaz mıydı? Gerçekten de biri onun ölmesini
istiyor muydu?
Hany kafasında bunun cevabını hemen verdi. Evet, biri onun ölmesini istiyordu, bir yasından beri
biri onun ölmesini istemisti hep... Lord Voldemort. Ama Lord Voldemort nasıl olup da Harry'nin
adını Ates Kadehi'ne koydurtmayı basarmıstı? Voldemorfun uzaklarda, ırak bir ülkede, tek basına
saklanıyor olması gerekiyordu... cılız, güçsüz...
Ancak yara izinin acısına uyanmadan hemen önce
334
gördügü rüyada Voldemort yalnız degildi... Kılkuy-ruk'la konusuyordu... Harry'nin ölümünü
planlıyor-
Harry kendini birden Sisman Hanım'm karsısında bulunca çok sasırdı. Ayaklarının onu nereye
götürdügünü pek fark etmemisti. Baska bir sürpriz de Sisman Hanım'in çerçevenin içinde yalnız
olmamasıydı. Harry alt katta sampiyonlara katıldıgında komsusunun tablosuna atlayan yaslı cadı,
simdi Sisman Hanım'in yanında sisine sisine oturuyordu. Buraya Harry'den önce ulasmak için yedi
kat merdivenin kenarındaki bütün resimlerden son sürat geçmis olmalıydı. Hem o, hem de Sisman
Hanım, Harry'ye çok büyük bir ilgiyle bakıyorlardı.
"Aman, aman, aman," dedi Sisman Hanım. "Viplet az önce bana her seyi anlattı. Kim seçilmis okul
sampiyonu, efendim?"
Page 115
Harry Potter Ates Kadehi
"Zırva," dedi Harry donuk bir sesle.
"Hiç de degil!" dedi soluk yüzlü cadı, kızarak. -
"Yo, yo, Vi, parola bu," dedi Sisman Hanım, yatıstı-1 ncı bir sesle. Menteselerinden öne dogru
savrulup Hany'yi ortak salona aldı.
Portre açıldıgında Harry'nin kulaklarında öyle bir gürültü patladı ki, az daha sırtüstü devriliyordu.
Daha neler olup bittigini anlamadan bir düzine el onu ortak salona çekmisti bile. Gryffindor
binasındaki herkes karsısındaydı simdi, hepsi çıglıklar atıyor, alkıslıyor, ıslık çalıyordu.
"Turnuva'ya girdigini söylemeliydin bize!" diye
335
bögürdü Fred; yan kızmıs, yan etkilenmis görünüyordu.
"Sakallanmadan nasıl becerdin bunu? Müthis!" diye kükredi George.
"Becermedim," dedi Harry. "Nasıl oldu bilmi-" Ama simdi Angelina üstüne çullanmıstı. "Neyse,
madem ben olamıyorum, en azından bir Gryffindor -"
Yine Gryffindor Kovalayıcı'larmdan olan Katie Bell, "Diggory'den geçen seferki Quidditch maçının
öcünü alabileceksin, Harry!" dedi çıglık çıglıga. "Yemek var, Harry, gel ye biraz -" "Aç degilim,
sölende yeterince yedim -" Ama kimse aç olmadıgını duymak istemiyordu; kimse adını Kadeh'e
koymadıgını duymak istemiyordu; tek bir kisi bile Harr/nin pek de kutlama havasında olmadıgının
farkına varmamıstı... Lee Jordan bir yerden bir Gryffindor flaması bulup çıkarmıs, ısrarla onu
Harr/nin üstüne bir pelerin gibi sarmıstı. Harry kaçamıyordu; ne zaman yatakhaneye gitmek için
merdivene dogru hamle etse, çevresindeki kalabalık saflarını sıklasnnyor, ona zorla bir tane daha
Kaymakbirası içiriyor, avuçlarına gevrek ve fıstık hkısnnyordu... Herkes bunu nasıl basardıgını,
Dumbledore'un Yas Çizgisi'ni nasıl atlatıp Kadeh'e adını nasıl koydugunu ögrenmek istiyordu...
"Yapmadım," dedi defalarca, "nasıl oldu, bilmiyorum."
Ama insanlar onun bu sözlerini hiç dikkate almadıgına göre, cevap vermese de bir sey
degismeyecekti herhalde.
336
"Yoruldum!" diye bagırdı en sonunda. Neredeyse yarım saat geçmisti. "Hayır, cidden, George -
yatmaya gidiyorum -"
Ron'la Hermione'yi bulmayı, biraz sagduyuya kavusmayı her seyden çok istiyordu, ama görünüse
bakılırsa ikisi de ortak salonda degildi. Harry uyuması gerektigi konusunda ısrar edip, merdivenin
basında önünü kesmeye çalısan küçük Creevey kardesleri neredeyse ezdikten sonra, silkinip
herkesten kurtulmayı basararak elinden geldigince hızlı bir sekilde yatakhaneye çıkh.
Bos yatakhanede Ron'u buldugunda çok rahatladı. Ron hâlâ giyinik halde yatagına uzanmıstı.
Harry arkasından kapıyı çarparak kapatınca, basını çevirip baktı.
"Neredeydin?" dedi Harry.
"Ha, merhaba," dedi Ron.
Sırıtıyordu, ama bu çok tuhaf, zoraki bir sırıtmaydı. Harry birden hâlâ Lee'nin üstüne sardıgı
kırmızı Gryffindor flamasıyla dolasmakta oldugunu fark etti. Hemen üstünden çıkarmak istedi onu,
ama çok sıkı dügümlenmisti. Ron hiç kıpırdamadan yatagında yatıp Harr/nin flamayla bogusmasını
izledi.
"Ee," dedi, nihayet Harry flamayı çıkarıp bir köseye fırlattıktan sonra. 'Tebrikler."
"Nasıl yani, tebrikler?" dedi Harry, Ron'a dikkatle bakarak. Ron'un gülümsemesinde kesinlikle bir
tuhaflık vardı: Daha çok, birinin acıyla dislerini sıkmasına benziyordu.
"Eh... baska kimse Yas Çizgisi'ni geçemedi," dedi
- 337
Ron. "Fred'le George bile. Ne kullandın - Görünmezlik Pelerini'ni mi?"
"Görünmezlik Pelerini o çizgiden geçmemi saglamazdı ki," dedi Harry yavasça.
"Haa, dogru," dedi Ron. "Pelerin olsa bana söylerdin diye düsündüm... çünkü ikimizi de örterdi,
degil mi? Ama sen baska bir yol buldun, degil mi?"
"Dinle," dedi Harry, "ben o Kadeh'e adımı koymadım. Bunu bir baskası yapmıs olmalı."
Ron kaslarını kaldırdı. "Bunu niçin yapsınlar ki?"
"Bilmem," dedi Harry. "Beni öldürmek için" demenin fazlaca melodramatik kaçacagını düsündü.
Page 116
Harry Potter Ates Kadehi
Ron'un kasları öylesine yukarı kalkmıstı ki, saçlarının içinde kaybolma tehlikesiyle karsı
karsıyaydılar.
"Merak etme, biliyorsun ki bana söyleyebilirsin," dedi. "Digerlerinin bilmesini istemiyorsan tamam,
ama niye zahmet edip yalan söyledin, basın belaya girmedi ki sonuçta. Sisman Hanım'ın arkadası,
su Violet, . Dumbledore'un senin katılmana izin verdigini bize çoktan söylemisti. Bin Galleon'luk
ödül, ha? Üstelik yıl sonu sınavlarına da girmen gerekmiyor..."
"O Kadeh'e ismimi koymadım!" dedi Harry, kızmaya baslayarak.
"Peki, tamam," dedi Ron, aynı Cedric'inki gibi süpheci bir ses tonuyla. "Bu sabah demistin de, dün
gece yapardım, kimse de görmezdi diye... Aptal degilim ben."
"Bayagı iyi taklit yapıyorsun o zaman," diye patladı Harry.
338
"Öyle mi?" dedi Ron. Artık yüzünde zoraki bir sırıtma izi bile yoktu. "Sen en iyisi yat, Harry.
Herhalde yarın saban erkenden fotograf çekimine falan gitmen gerekiyordur."
Dört direkli yatagının çevresindeki perdeleri örttü. Harry ise, gözleri koyu kırmızı kadife
perdelerde, kapıda öylece kalakaldı. Kendisine inanacagından emin oldugu insanlardan biri az önce
o perdelerin arkasında kaybolmustu.
339
ON SEKZNC BÖLÜM
Asalar Tartılıyor
Harry pazar sabahı uyandıgında, kendini niye bu kadar berbat, niye bu kadar endiseli hissettigini
hatırlaması biraz vakit aldı. Sonra aniden, önceki gecenin anılan adeta üzerine üsüstü. Harry
dogrulup dört direkli yatagının perdelerini araladı. Niyeti Ron'la konusmak, Ron'u ona inanmaya
zorlamaktı - ama Ron'un yatagı bostu; belli ki kahvaltıya inmisti.
Harry giyindi ve dönen merdivenden ortak salona indi"Jçeri girer girmez, kahvaltıyı çoktan bitirmis
olan ögrencilerden yine bir alkıs yükseldi. Büyük Salon'a inip de, ona kahraman muamelesi edecek
olan diger Gryffindor'larla karsılasma fikri Harr/nin pek hosuna gitmiyordu. Ama ya onu tercih
edecek, ya da burada kalıp, kendilerine katılması için çılgınca el kol hareketleri yapan Creevey
kardeslere yakalanacaktı. Kararlı adımlarla portreye dogru yürüdü, itip açtı ve dısarı çıktı.
Karsısında Hermione duruyordu.
"Merhaba," dedi Hermione, elinde peçeteye sanlı
340
birkaç tostla. "Bunu sana getirdim... Biraz yürümek ister misin?"
"yi fikir," dedi Harry, minnetle.
Asagı indiler ve Büyük Salon'a hiç göz atmadan çabucak Giris Salonu'ndan geçtiler. Az sonra
çimlerin üstünden göle dogru yürüyorlardı. Durmstrang gemisi göle demir atmıs, suyun yüzeyinde
kara yansımalar olusturuyordu. Soguk bir sabahtı, tostlarını yiyerek yürümeye devam ederlerken,
Harry önceki gece Gryffin-dor masasından ayrıldıktan sonra olanları en küçük ayrıntısına kadar
Hermione'ye anlattı. Hermione hikâyesini sorgusuz sualsiz kabul edince çok rahatladı.
"Eh, kendin katılmadıgını biliyordum tabii," dedi kız, Harry odadaki sahneyi anlatmayı bitirdiginde.
"Dumbledore adını okudugunda yüzündeki ifadeyi bir görebilseydin! Asıl mesele, senin adını kim
koydu? Çünkü Moody haklı, Harry... Bunu bir ögrencinin yapmıs olabilecegini sanmıyorum...
Kadeh'i hayatta kandıramazlardı, ayrıca Dumbledore'un koydugu engeli de -"
"Ron'u gördün mü?" diye lafını kesti Harry.
Hermione tereddüt etti.
"Seyy... evet... kahvaltıdaydı."
"Hâlâ kendim katıldıgımı mı düsünüyor?"
"Seyy... hayır, sanmıyorum... aslında hayır," dedi Hermione, ne söyleyecegini bilemeyerek.
"Aslında hayır da ne demek?"
"Aman, Harry, çok belli degil mi?" dedi Hermione sabırsızca. "Kıskanıyor!"
341
"Kıskanıyor mu?" dedi Harry inanamayarak. "Neyi kıskaruyormus? Kendini bütün okulun önünde
maskara etmek mi istiyormus?"
Page 117
Harry Potter Ates Kadehi
"Bak," dedi Hermione sabırla, "ilgiyi toplayan hep sensin, bunu biliyorsun." Harry'nin hiddetle
agzını açtıgını görünce, "Biliyorum, bu senin suçun degil," diye ekledi. "Biliyorum, sen istiyorsun
diye olmuyor bunlar... ama - seyy - biliyorsun, Ron'un evde de bir sürü kardesiyle rekabet etmesi
gerekiyor. Sen onun en iyi arkadasısın ve çok ünlüsün - insanlar seni gördügünde o hep bir kenara
itiliyor, o da buna katlanıyor ve hiç lafını etmiyor, ama sanırım artık bu bardagı tasıran son damla
oldu..."
"Harika," dedi Harry sert sert. "Gerçekten harika. Ona söyle, istedigi zaman yer degistirebiliriz.
Söyle, ben buna çok memnun olurum... Nereye gitsem, insanlar agızlan bir kans açık ahuma
bakıyorlar..."
"Ben Ron'a hiçbir sey söylemiyorum," diye kestirip attı Hermione. "Kendin söyle. Bu sorunu
çözmenin tek yolu bu."
"O büyüsün diye pesinden kosacak degilim!" dedi Harry. O kadar yüksek sesle konusmustu ki,
yakındaki bir agaçta duran baykuslar ürküp havalandı. "Belki boynum kırılınca halimden hiç de
memnun olmadıgıma inanır, ya da belki bir tarafım -"
"Komik degil," dedi Hermione usulca. "Hiç komik degil." Son derece kaygılı görünüyordu. "Harry,
düsünüyordum da - ne yapmamız lazım, biliyor musun? Derhal, satoya döner dönmez?"
342
"Evet, Ron'a bir tekme -"
"Sirius'a yazmamız lazım. Olanları ona anlatman gerekiyor. Onu Hogwarts'ta olan biten her seyden
haberdar etmeni istemisti... Böyle bir seyin olmasını bekliyordu sanki. Yanımda parsömenle tüy
kalem getirdim -"
"Yapma," dedi Harry. Biri kulak misafiri olmus mudur diye çevresine bakındı, ama okul arazisi
bombostu. "Sırf yara izim acıyor diye ülkeye geri döndü. Birinin beni Üçbüyücü Turnuvası'na
soktugunu söylersem herhalde tozu dumana katarak gelir satoya -"
"Ona söylemeni isterdi," diye ısrar etti Hermione. "Nasılsa bir sekilde ögrenecektir -"
"Nasıl?"
"Harry, bu konu hasıraltı edilmeyecek," dedi Hermione, çok ciddi bir edayla. 'Turnuva ünlü, sen de
ünlüsün. Gelecek Postası''nda senin Turnuva'y a katılacagınla ilgili bir sey çıkmazsa çok sasırırım...
Biliyorsun, zaten simdiden Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'le ilgili kitapların yarısında adın geçiyor...
Üstelik Sirius bu haberi senden duymayı tercih ederdi, eminim buna."
'Tamam, tamam, ona yazacagım," dedi Harry, tostundan arta kalan parçayı göle atarak. Orada
öylece durup ekmek parçasının suyun üzerinde yüzmesini seyrederlerken, sudan büyük bir
dokunaç uzandı ve onu yüzeyin altına çekti. Sonra ikisi geri dönüp satoya gittiler.
"Kimin baykusunu kullanacagım?" dedi Harry, merdiveni çıkarlarken. "Bir daha Hedwig'i kullanma
demisti."
"Ron'a sorsana bakalım, onunkini ödünç -"
343
"Ron'dan hiçbir sey istemem," diye noktayı koydu Harry.
"Eh, okul baykuslarından birini al o zaman, onları herkes kullanabiliyor," dedi Hermione.
Baykushane'ye çıktılar. Hermione, Harr/ye bir parsömen parçası, bir tüy kalem ve bir sise
mürekkep verdi. Sonra da sıra sıra tüneklerin arasında dolasıp çesit çesit baykuslara baktı, bu
arada Harry de bir duvarın dibine oturup mektubunu yazdı.
Sevgili Sirius,
Hogıvarts'ta olan biten her seyden seni haberdar etmemi söylemistin, iste ben de ediyorum -
duydun mu bilmiyorum, ama bu yıl Üçbüyücü Turnuvası düzenleniyor ve cumartesi gecesi ben
dördüncü sampiyon olarak seçildim. Adımı Ates Kadehi'ne kim koydu bilmiyorum, çünkü ben
koymadım, öteki Hogıvarts sampiyonu, Huff-lepuff'tan Cedric Diggory.
O anda durup düsündü. Önceki geceden beri bögrüne yerlesen o devasa kaygı konusunda bir
seyler söylemek istiyordu, ama bu hissi sözcüklere nasıl dökecegini bilmiyordu. Bu yüzden tüy
kalemini mürekkep sisesine bir kez daha banrıp söyle yazdı:
Umanm iyisindir, Sahgaga da - Harry.
"Bitti," dedi Hermione'ye. Ayaga kalkıp cüppesinin üstündeki samanları temizledi. Bunun üzerine
Page 118
Harry Potter Ates Kadehi
344
Hedwig uçarak gelip omzuna kondu ve bacagını uzattı.
"Seni kullanamam," dedi Harry. Okul baykuslarına göz gezdirdi. "Bunlardan birini kullanmak
zorundayım..."
Hedvvig kulak tırmalayıcı bir sesle öttü. Sonra öyle ani yükseldi ki, pençeleri Harry'nin omzunu
kesti. Harry mektubunu iri bir hüthüt kusunun bacagına baglarken, Hedwig sırtı ona dönük oturdu.
Hüthüt kusu uçup gittikten sonra, Harry uzanıp Hedwig'i oksamak istedi, ama o hiddetle gagasını
saklattı ve çatı kirislerine dogru yükselip gitti.
"Önce Ron, sonra da sen," dedi Harry kızgın kızgın. "Bu benim suçum degil."
*
Harry insanlar onun sampiyon oldugu fikrine alısınca isler biraz düzelir sanmıstı belki, ama ertesi
gün ne kadar yanıldıgı ortaya çıktı. Artık derslere döndügü için, okulun geri kalanını görmezden
gelemiyordu - ve belli ki okulun geri kalanı da, tıpkı Gryffindor'lar gibi, Harry'nin Kadeh'e adını
kendisinin koyduguna inanıyordu. Ancak Gryffindor'lann aksine, onlar bunu pek hos karsılamısa
benzemiyorlardı.
Genellikle Gryffindor'larla araları çok iyi olan Huff-lepufflar, simdi hepsine karsı çok soguk
davranıyorlardı. Bu durumun açıkça ortaya çıkması için bir Bitki-bilim dersi yetti. Belli ki Hufflepuff
lar, Harry'nin, sampiyonlarının zaferine gölge düsürdügünü düsünüyorlardı. Hufflepuff binasının
tarihinde zaten çok az zafer
345
vardı. Bu az sayıdaki zaferlerden birini onlara yine Cedric'in, Gryffindor'u Quidditch'te yenerek
kazandırmıs olması, kırgınlıklarını daha da artırıyordu. Normalde Harry'nin çok iyi geçindigi Ernie
Macmillan ve Jus-tin Finch-Fletchley, Sıçrayan Sogan'lann saksılannı degistirirken aynı tepsiyi
kullanmalarına ragmen, onunla konusmadılar - ama Sıçrayan Soganlardan biri Harry'nin elinden
fırlayıp yüzüne çarpınca sevimsiz sevimsiz gülmeyi ihmal etmediler. Ron da Harry'yle
konusmuyordu. Hermione ikisinin ortasında oturuyor, kendini zorlayarak bir sohbet ortamı
yaratmaya çalısıyordu. Her ne kadar ikisi de normal cevaplar verseler de, göz göze gelmekten
kaçınıyorlardı. Harry, Profesör Sprout'un bile ona mesafeli davrandıgını düsünüyordu - ama o da
zaten Hufflepuff Bina Sorumlusu'ydu.
Normal kosullar altında Harry, Hagrid'le görüsmeyi iple çekerdi. Ne var ki, Sihirli Yaratıkların
Bakımı dersi demek, Slytherin'lerle bir arada olmak demekti -sampiyon seçildiginden beri onlarla
ilk kez yüz yüze gelecekti.
Tahmin edilebilecegi üzere, Malfoy, Hagrid'in kulübesine vardıgında yine pis pis sırıtıyordu.
Harry'nin isitme menziline girer girmez, "Aa, çocuklar, bakın, sampiyon," dedi Crabbe ve Goyle'a.
"imza albümleriniz yanınızda mı? imzasını hemen alsanız iyi olur, çünkü pek uzun süre bizimle
kalacagını sanmıyorum... tarihteki Üçbüyücü sampiyonlarının yarısı ölmüstür... sence sen ne kadar
dayanacaksın, Potter? ddiaya vanm, ilk görevin onuncu dakikasını çıkaramazsın."
346
Crabbe ve Goyle dalkavukça güldüler. Ama Malfoy daha ileri gidemedi, çünkü Hagrid kucagında
sandıklardan olusan bir kuleyle kulübesinin kösesini dönmüstü. Sandıkların her birinin içinde çok
iri bir Patlar-Uçlu Keleker vardı. Hagrid dehsete düsmüs olan sınıfa, Ke-leker'lerin birbirlerini
öldürme nedeninin fazladan enerji birikmesi oldugunu, çözümün de her ögrencinin bir Keleker'e
tasma takıp kısa bir yürüyüse çıkarmasında yattıgını açıkladı. Bu planın tek iyi yanı, Malfoy'un
dikkatini tamamen baska yöne çekmesiydi.
Kutulardan birinin içine bakarak, "Bu seyi yürüyüse çıkarmak ha?" dedi tiksinti dolu bir sesle. "Peki
ya tasmayı nereye geçirecegiz? gneye mi, patlar ucuna mı, yoksa vantuzuna mı?"
"Ortaya bir yere," dedi Hagrid, nasıl yapılacagını göstererek. "Seyy - evet, belki ejderha derisi
eldivenlerinizi taksanız iyi olur, hani iyicene güvenli olsun diye. Harry - gel de su iri olanı
baglamada bana yardım et..."
Ancak Hagrid'in asıl niyeti, Harry'yle sınıftaki diger ögrencilerden uzak bir yerde konusmaktı.
Herkes kendi Keleker'iyle uzaklasana dek bekledi, sonra da Harry'ye dönüp çok ciddi bir sesle, "Ee
- katılıyorsun, Harry," dedi. "Turnuva'ya yani. Okul sampiyonu."
Page 119
Harry Potter Ates Kadehi
"Sampiyonlarından biri," diye düzeltti Harry.
Hagrid'in çalı gibi kaslarının altındaki böcek karası gözleri çok kaygılı görünüyordu. "Adını Kadeh'e
kim koydu, hiçbir fikrin yok mu, Harry?"
"Benim koymadıgıma inanıyor musun yani?" dedi
347
?T
Harry. Hagrid'in sözlerinin içinde yarattıgı minnettarlık hissinin yüzüne vurmasını zar zor engelledi.
'Tabii inanıyorum," diye homurdandı Hagrid. "Yapmadım diyorsun, ben de sana inanıyorum
-Dumbledore falan da inanıyor."
"Keske kimin yaptıgını bilseydim," dedi Harry aa aa.
kisi öylece durup çimenlige baktılar; ögrenciler simdi iyice dagılmıstı, hepsi de çok zor
durumdaydı. Boylan bir metreye erismis olan Keleker'ler çok güçlüydü. Artık kabuksuz ve renksiz
degillerdi, üstlerinde kalın, grimsi, parlak bir zırh çıkmıstı. Dev akreplerle, çekip uzatılmıs
yengeçlerin karısımına benziyorlardı -ama görünürde hâlâ kafaları ya da gözleri yoktu. Çok
kuvvetlenmislerdi, onlan kontrol alfanda tutmak çok zordu.
"Görünüse bakılırsa bayagı egleniyorlar, ne dersin?" dedi Hagrid mutlu mutlu. Harry onun
Kele-ker'lerden bahsettigine karar verdi, çünkü sınıf arkadaslarının, eglenmedigi kesindi; arada bir
endise verici bir bam sesi çıkıyor, Keleker'lerden birinin ucu patlıyor ve Keleker birkaç metre öteye
fırlıyordu. Onun arkasından birkaç kisi karnının üstünde sürükleniyor, çaresizce yeniden ayaga
kalkmaya çabalıyordu.
"Off, bilemiyorum, Harry," diye iç geçirdi Hagrid birden. Harry'ye bakan yüzünde kaygılı bir ifade
vardı. "Okul sampiyonu... her sey de senin basına geliyor gibi, degü mi?"
Harry yanıt vermedi. Evet, her sey onun basına geliyor gibiydi... Gölün çevresinde yürürlerken
Hermione
348
de asagı yukarı bunu söylemisti. Ve yine Hermione'ye göre, Ron'un Harry'ye küsmesinin nedeni de
buydu.
*
Sonraki birkaç gün Haır/nin Hogwarts'ta geçirdigi en kötü günler arasındaydı. Sadece ikinci sınıfta
geçirdigi o kötü aylar simdikiyle kıyaslanabilirdi; o sıralar okulun büyük bir bölümü onun diger
ögrencilere saldırdıgından süphelenmisti. Ancak o zaman Ron onun tarafındaydı. Ron yine arkadası
olsa bütün okulun davranıslarına katlanabilirdi, ama Ron istemiyorsa Harry de gidip onu kendisiyle
barıssın diye ikna etmeye çalısacak degildi. Öte yandan, her taraftan üzerine antipati akarken
insan kendini çok yalnız hissediyordu.
Hufflepuffların tavrını begenmese de arılayabiliyordu; onların destekleyecek kendi sampiyonlan
vardı. Slytherin'lerden gelen acımasız hakaretleri de bekliyordu zaten - o binanın ögrencileri
arasında hiçbir zaman sevilmezdi, çünkü Gryffindor'un onları hem Quid-ditch'te, hem de
Binalar-Arası Sampiyona'da defalarca yenmesinde önemli payı olmustu. Ama Ravenclavv'la-nn
kalplerini dinleyip onu da Cedric kadar destekleyeceklerini ummustu. Ne var ki, yanılmıstı.
Ravenclaw'la-nn çogu Harr/nin biraz daha söhrete kavusabilmek için Kadeh'i kandırıp adını kabul
ettirdigini düsünüyordu.
Bir de Cedric'in sampiyona ondan çok daha fazla benzedigi gerçegi vardı. Düzgün burnu, koyu
renk saçları ve kursuni gözleriyle son derece yakısıklı olan Cedric'in de artık Viktor Krum kadar
hayranı vardı. Hatta
349
Harry daha önce Krum'un imzasını almak için ellerinden geleni yapan altıncı sınıf ögrencisi kızların,
bir ögle yemegi sırasında Cedric'e çantalarını imzalatmak için yalvardıklarını gördü.
Bu arada Sirius'tan cevap gelmemisti, Hedwig yanına gelmeyi reddediyordu, Profesör Trelavmey
onun ölecegine dair kehanetine her zamankinden de çok güveniyordu ve Profesör Flitwick'in
dersinde Çagırma Büyüsü'nde öyle körüydü ki fazladan ev ödevi aldı -Neville dısında bir tek
kendisi fazladan ev ödevi almıstı.
Flitvvick'in dersinden çıkarlarken, Hermione ona cesaret vermek istercesine, "O kadar da zor degil,
Page 120
Harry Potter Ates Kadehi
Harry," dedi. Hermione bütün ders boyunca sınıfın her tarafındaki nesneleri kendisine dogru
uçurup durmustu; tahta silgilerini, çöp sepetlerini ve Ayskop'lan çeken bir mıknatıs gibiydi. "Dogru
dürüst konsantre olamı-yordun, o kadar -"
"Neden acaba," dedi Harry sıkıntıyla. Cedric Dig-gory yânlarından geçiyordu, pismis kelle gibi
sırıtan kızlarla çevriliydi. Kızların hepsi de Harry'ye sanki çok iri bir Patlar-Uçlu Keleker'mis gibi
baktı. "Amaan -bosvereyim, degil mi? Nasılsa bu ögleden sonra her zaman iple çektigim bir sey
var: üst üste iki ders ksir..."
Gerçi üst üste iki ders ksir'e girmek her zaman korkunç bir deneyimdi, ama su sıralar iyiden iyiye
iskence halini almıstı. Snape'le ve Slytherin'lerle birlikte bir buçuk saat boyunca bir zindanda
kapalı kalmak, Harry'nin aklına gelip gelebilecek en nahos seydi.
350
Slytherin'lerin hepsi de Harry'yi, okul sampiyonu olmaya cüret ettigi için ellerinden geldigince
cezalandırmaya kararlı görünüyordu. Zaten koca bir cuma günü boyunca Hermione yanında oturup
sürekli "Aldırma onlara, aldırma onlara, aldırma onlara" diye fısıldayıp durmustu. Bugünün daha iyi
geçmesi için de bir neden göremiyordu.
Ögle yemeginden sonra Hermione'yle birlikte Sna-pe'in zindanına vardıklarında, Slytherin'lerin
dısarıda beklestigini gördüler. Hepsi de cüppesinin gögsüne büyük bir rozet tutturmustu. Harry bir
an çılgın bir düsünceye kapılarak onlann E. R. . T. rozetleri oldugunu sandı - ama sonra hepsinin
üstünde, yeraltı geçidinin loslugunda parlayan ısıl ısıl kırmızı harflerle aynı yazının bulundugunu
gördü:
CEDRIC DIGGORY'yi Destekle - j GERÇEK Hogıvarts Sampiyonunu!
"Hosuna gitti mi, Potter?" dedi Malfoy yüksek sesle, Harry yaklasırken. "Tek yapabildikleri de bu
degil -bak!"
Rozeti gögsüne bastırınca üstündeki yazı kayboldu ve yerine yesil yesil parlayan yeni bir yazı
belirdi:
DANDtK POTTER
Slytherin'ler uluya uluya gülmeye basladılar. Hepsi aynım yapıp rozetini gögsüne bastırdı ve
Harry'nin
351
çevresi parıldayan DANDÎK POTTER yazılarıyla doldu. Harry yüzünün ve ensesinin kızarmaya
basladıgını hissediyordu.
Hermione herkesten daha çok gülen Pansy Parkin-son ve Slytherin kız grubuna, "Aman, ne
komik," dedi alaya bir ses tonuyla. "Gerçekten çok esprili."
Ron, Dean ve Seamus'la birlikte duvarın yanında duruyordu. Gülmüyordu, ama Harry'ye arka
çıkıyor da degildi.
"Sen de bir tane ister misin, Granger?" dedi Malfoy, Hermione'ye bir rozet uzatarak. "Bende bir
sürü var. Ama su anda elime dokunma en iyisi. Daha yeni yıkadım; bir Bulanık'in kirletmesini
istemem."
Harry'nin günlerdir duydugu kızgınlık gögsündeki bir barajı yıkıp dısan püskürmüstü sanki. Daha
kendi de ne yaptıgının farkına varamadan, eli asasına gitmisti. Çevrelerindeki insanlar önlerinden
kaçıp koridorda gerilemeye basladılar.
"Hany!" dedi Hermione, uyaran bir sesle.
"Haydi, Potter," dedi Malfoy sakin sakin. O da kendi asasını çıkardı. "Burada sana göz kulak olacak
Mo-ody yok - davran, gözün yiyorsa -"
Bir an için birbirlerinin gözlerinin içine baktılar, sonra aynı anda ikisi de harekete geçti.
"Furnunculus!" diye bagırdı Harry.
"Densaugeo!" diye haykırdı Malfoy.
ki asadan da ısık huzmeleri fırladı, havada birbirlerine çarpıp yön degistirdiler - Harr/ninki
Goyle'un yüzüne, Malfoy'unki de Hermione'ye isabet etti. Goyle
352
bögürüp ellerini burnuna götürdü, burnunda kocaman, igrenç çıbanlar çıkmaya baslamıstı. Panik
Page 121
Harry Potter Ates Kadehi
içinde inildeyen Hermione ise agzını eliyle kapatmıstı.
"Hermione!" Ron onun nesi olduguna bakmak için hızla fırlamıstı.
Harry döndü ve Ron'un Hermione'nin elini agzından çektigini gördü. Hiç hos bir manzara degildi.
Hermione'nin zaten normalden daha iri olan ön disleri simdi endise verici bir hızla uzuyordu, kız
gitgide bir kunduza benzemeye baslamıstı. Disleri uzadı, uzadı, alt dudagını geçti, çenesine vardı -
panik içindeki Hermione onlara dokununca dehset dolu bir çıglık koyuverdi.
"Bu tantananın sebebi nedir?" dedi yumusak, ölümcül bir ses. Snape gelmisti.
Slytherin'ler yaygara koparıp açıklama yarısma giristiler. Snape uzun, sarı parmagını Malfoy'a
dogrultarak, "Açıkla," dedi.
"Potter bana saldırdı, efendim -"
"Birbirimize aynı anda saldırdık!" diye bagırdı Harry.
"- ve Goyle'u vurdu - bakın -"
Snape, Goyle'u inceledi. Goyle'ur yüzünün su halinin resmi zehirli mantarlarla ilgili bu kitaba
konsa kimse yadırgamazdı.
"Hastane kanadına, Goyle," dedi Snape sakin sakin.
"Malfoy da Hermione'yi yurdu!" dedi Ron. "Bakini"
Snape'e dislerini göstermesi için Hermione'yi zorla-
353
di - Hermione elleriyle onlan saklamak için çırpınıyordu, ama yaka hizasını geçmis oldukları için bu
hayli güç bir isti. Pansy Parkinson ve diger Slytherin kızları Snape'in arkasında sessiz
kahkahalardan iki büklüm olmus, parmaklarıyla Hermione'yi gösteriyorlardı.
Snape, Hermione'y e soguk soguk baktı ve, "Ben bir fark göremiyorum," dedi.
Hermione'den bir inilti çıktı; gözleri yasla doldu ve arkasını dönüp kosmaya basladı. Kosa kosa
koridordan çıkıp gözden kayboldu.
Belki de Harry ile Ron'un Snape'e bagırmaya aynı anda baslamaları bir sanstı; tas koridorda
seslerinin o kadar yankılanması da. Bu sayede Snape o samatanın içinde ona tam olarak ne
sıfatlar yakıstırdıklarını duyamadı. Yine de özünü anlamıstı besbelli.
"Bir bakalım," dedi en ipeksi sesiyle. "Gryffin-dor'dan elli puan, aynca Potter'a ve VVeasley'ye birer
ceza. Simdi çabuk içeri girin, yoksa bir haftalık ceza alırsınız."
Harry'nin kulakları çınlıyordu. Durumun adaletsizligini düsününce, Snape'e bir lanet yollayıp onu
bin yıvısık parçaya ayırmak istiyordu. Snape'in yanından geçti, Ron'la birlikte zindanın arka
tarafına dogru yürüdü ve çantasını masanın üstüne vurdu. Ron da sinirden tir tir titriyordu - bir an
için sanki ikisinin arasında her sey normale dönmüs gibiydi, ama sonra Ron gidip Dean ve
Seamus'la birlikte oturdu ve Harry'yi masasında yalnız bıraktı. Zindanın öbür ucunda, Malfoy,
Snape'e arkasını döndü ve pis pis sırıtarak rozetini gögsüne
354
bastırdı. Odanın içinde bir kez daha DANDK POTTER yazısı parladı.
Ders baslarken Harry orada öylece oturup Snape'e bakarak, onun basına korkunç seyler geldigini
canlandırdı kafasında... ah, Cruciatus lanetini yapmayı bir bilseydi... Snape'i tıpkı o örümcek gibi
yerde sırtüstü süründürür, titretir, kasardı...
"Panzehirler!" dedi Snape, nahos nahos parıldayan soguk, kara gözleriyle onlara bakarak.
"Simdiye kadar hepinizin tariflerinizi hazırlamıs olmanız gerekiyordu. Hepinizin panzehirini
dikkatlice karıstırmasını istiyorum, bir tanesini test etmek içini aranızdan birini seçecegiz..."
Snape, Harry'yle göz göze geldi ve Harry o anda basına gelecekleri anladı. Snape onu
zehirleyecekti. Harry kazanını alıp kosarak sınıfın ön tarafına gittigini ve kazanın içindekileri
Snape'in yagh kafasından ssagi boca ettigini hayal etti -
Tam o anda birisi zindan kapısını çaldı ve Harry'nin düsünceleri dagıldı.
Gelen Colin Creevey'ydi; Harry'ye gülen gözlerle bakarak usulca içeri girdi ve Snape'in masasına
dogru yürüdü.
"Evet?" dedi Snape.
"zninizle, efendim, Harry Potter'ı yukarı götürmem gerekiyor."
Snape kanca burnunun üzerinden Colin'e dik dik baktı. Colin'in hevesli yüzündeki gülümseme
Page 122
Harry Potter Ates Kadehi
kayboldu.
355
"Potter'ın ksir dersinin bitmesine daha bir saat var," dedi Snape soguk soguk. "Ders bitince yukarı
gelir."
Colin hafifçe kızardı.
"Efendim - efendim, onu Mr Bagman istiyor," dedi tedirgin bir sesle. "Bütün sampiyonların gitmesi
gerekiyor, sanırım fotograf çekmek istiyorlar..."
Harry, Colin'in o son birkaç kelimeyi söylememesi için sahip oldugu her seyi verebilirdi. Cesaret
edip göz ucuyla Ron'a baka, ama Ron gözlerini kararlı bir sekilde tavana dikmisti.
"Peki, peki," ded^ Snape sinirle. "Potter, esyalannı burada bırak, daha sonra panzehirini denemek
için buraya dönmeni istiyorum."
"Efendim, lütfen - esyalarını da alması gerekiyor," dedi Colin cikcik bir sesle. "Bütün sampiyonlar
-"
"Peki, temam!" dedi Snape. "Potter - çantanı al da kaybol gözümün önünden!"
Harry çantasını sırtına attı, kalkıp kapıya gitti. Slytherin'lerin sıralarının arasından yürürken, her
tarafta VANDÎK POTTER yazdan parlıyordu.
Harry zindan kapısını arkasından kapatır kapatmaz konusmaya baslayan Colin, "nanılmaz bir sey,
degil mı, Harry?" dedi. "Degil mi ama? Yani sampiyon seçilmen?"
"Evet, gerçekten inanılmaz," dedi Harry agır agır, Giris Salonu'nun basamaklarına dogru
yürürlerken. "Niçin fotograf istiyorlar, Colin?"
"Sarunm Gelecek Postası için!"
356
"Harika," dedi Harry donuk bir sesle. "Bir bu eksikti. Daha çok reklam."
Gidecekleri odaya vardıklarında, Colin, "yi sanslar!" dedi. Harry kapıyı çalıp içeri girdi.
Oldukça küçük bir sınıfa gelmisti; sıraların çogu odanın arka tarafına itilmis, ortada genis bir
açıklık olusturulmusu. Sadece üç sıra, karatahtanın önünde yan yana dizilmis ve üstlerine uzun bir
kadife örtü örtülmüstü. Kadife kaplı sıraların arkasına bes sandalye yerlestirilmisti. Bunlardan
birinde Ludo Bagman oturmus, Harr/nin daha önce hiç görmedigi, bordo cüppeli bir cadıyla
konusuyordu.
Viktor Krum her zamanki gibi düsünceli bir halde bir kösede duruyor ve kimseyle konusmuyordu.
Cedric ve Fleur sohbet ediyorlardı. Fleur, Harr/nin o zamana kadar gördügünden çok daha mutlu
görünüyordu; basını arkaya atıp duruyor, böylece uzun, gümüsi saçlan ısıkta panldıyordu. Elinde
hafif hafif tüten büyük, siyah bir fotograf makinesi tutan sis göbekli bir adam, gözünün ucuyla
Fleur'ü izliyordu.
Bagman birden Harry'yi fark etti ve çabucak ayaga kalkıp ona dogru ilerledi. "Hah, iste geldi!
Dördüncü sampiyon! Gel bakalım, Harry, gel bakalım... Endiselenecek bir durum yok, sadece Asa
Tartma töreni yapılacak. Diger jüri üyeleri de birazdan burada olurlar -"
"Asa Tartma mı?" dedi Harry gergin bir halde.
"Asalarınızın tamamen isler durumda olup olmadıgını kontrol etmemiz gerekiyor. Bir sorun falan
çıkmasın diye, çünkü biliyorsun, önünüzdeki görevlerde kul-
- 357
lanacagmız en önemli araç onlar," dedi Bagman. "Uzman su anda yukarıda, Dumbledore'la birlikte.
Sonra da küçük bir fotograf çekimi olacak. Bu, Rita Skeeter," diye ekledi, bordo cüppeli cadıyı
isaret ederek. "Gelecek Postası için Turnuva'yla ilgili küçük bir yazı hazırlıyor..."
"Belki o kadar da küçük olmaz, Ludo," dedi Rita Skeeter, Harry'den gözlerini ayırmadan.
Saçının satafatlı ve tuhaf bir sekilde sert bukleleri, iri çeneli yüzüyle tuhaf bir tezat olusturuyordu.
Gözündeki gözlük mücevherlerle bezeliydi. Timsah derisi el çantasını tutan kalın parmaklarının
ucunda bes santimlik, kırmızıya boyanmıs tırnaklar vardı.
"Baslamadan önce Harry'yle biraz konusabilir miyim?" chedi Bagman'a. Gözlerini ısrarla Harry'den
ayır-mıyord^. "Biliyorsun, o en küçük sampiyon... Biraz renk katar, ne dersin?"
"Elbette!" diye haykırdı Bagman. "Yani tabii eger -Harry için bir mahzuru yoksa."
"Seyy -" dedi Harry.
Page 123
Harry Potter Ates Kadehi
"Harika," dedi Rita Skeeter. Bir anda kırmızı tırnaklı parmakları Harry'nin kolunu sasırtıcı bir
kuvvetle kavramıstı. Onu odadan dısarı sürükledi ve yakındaki bir kapıyı açtı.
"O gürültünün ortasında olmayı istemeyiz herhal- 1 de," dedi. "Bakayım... evet, burası güzel,
samimi bir l yer." •
Orası bir süpürge dolabıydı. Harry gözlerini ona _" çevirdi.
358
"Gel, canım - iste böyle - harika," dedi Rita Skeeter. Ters dönmüs bir kovanın üstüne tasasızca
tünedi, Harry'yi mukavva bir kutunun üstüne oturttu ve kapıyı kapattı. çerisi karanlıga büründü.
"Simdi, dur bakayım..."
Timsah derisi çantasını açtı ve içinden bir avuç dolusu mum çıkardı. Asasını söyle bir sallayıp
mumları yaktı, sonra da çevrelerini görebilsinler diye onları sihirli bir sekilde kaldırıp havada asılı
durmalarını sagladı.
"Harry, Tez-Tekrar Tüyü kullanmama bir itirazın yoktur herhalde. Bu sayede elim bos kalır ve
seninle normal bir sekilde konusabiliriz..."
"Ne tüyü, ne tüyü?" dedi Harry.
Rita Skeeter'm gülümsemesi bütün yüzünü kapladı. Harry üç tane altın dis saydı. Rita Skeeter elini
bir kez daha çantasına sokup asit yesili, uzun bir tüy kalem ve bir rulo parsömen çıkardı.
Parsömeni Mrs Skovver'ın Her Amaca Uygun Sihirli Pislik-Gidericisi'yle dolu bir sandıgın üzerine
koyup açtı. Yesil tüy kalemin ucunu agzına sokup gözle görülür bir hazla bir süre emdikten sonra,
parsömenin üzerine dimdik koydu. Tüy kalem hafifçe titreyerek ucunun üstünde dengede durdu.
"Deneme... benim adım Rita Skeeter, Gelecek Postası muhabiri."
Harry hemen tüy kaleme baktı. Rita Skeeter konusur konusmaz, yesil tüy kalem parsömenin
üzerinde gezinerek bir seyler yazmaya baslamıstı.
359
Amansız tüy kalemi nice söhret balonunu patlatan, kırk üç yasındaki çekici sarısın Rita Skeeter -
Rita Skeeter yine, "Harika," dedi. Parsömenin üst kısmını yırtıp burusturdu ve çantasına tıktı.
Sonra da Harry'ye dogru egilip, "Ee, Harry..." dedi, "Üçbüyücü Turnuvası'na girme kararını nasıl
verdin?"
"Seyy -" dedi Harry yine, ama tüy kalem dikkatini dagıtıyordu. Henüz o konusmaya baslamadıgı
halde, parsömenin üzerinde son sürat geziniyordu. Hanenin gözü tüy kalemin yazmakta oldugu
cümleye gitti:
Trajik bir geçmisin yadigârı olan çirkin bir yara izini saymazsanız, Harry Potter'ın çekici bir yüzü
var, gözleriyse -
"Tüy kaleme aldırma, Harry," dedi Rita Skeeter sert bir sesle. Harry isteksizce basını kaldırıp
gözlerini ona dikti. "Pekâlâ - niye Turnuva'ya girmeye karar verdin, ? Harry?"
"Vermedim," dedi Harry. "Nasıl oldu da adım Ates Kadehi'ne girdi, bilmiyorum. Ben koymadım."
Rita Skeeter epey kalem çekilmis olan kaslarından birini kaldırdı. "Yapma, Harry, basım belaya
girecek diye korkmana gerek yok. Turnuva'ya hiç girmemis olman gerektigini hepimiz biliyoruz.
Ama bu konuda endiselenme. Okurlarımız asilere bayılır."
"Ama ben adımı koymadım," diye tekrarladı Harry. "Kim yaptı bilmi-"
360
"Seni bekleyen görevler konusunda kendini nasıl hissediyorsun?" dedi Rita Skeeter. "Heyecanlı
mısın? Gergin misin?"
"Pek düsünmedim... Evet, gerginim sanırım," dedi Harry. Konusurken içi rahatsız edici bir sekilde
burkuluyordu.
"Geçmiste, ölen sampiyonlar olmus, degil mi?" dedi Rita Skeeter canlı bir sesle. "Bu konuyu hiç
düsündün mü?"
"Sey... bu y ü çok daha güvenli olacak diyorlar," dedi Harry.
Tüy kalem ikisinin arasındaki parsömenin üstünde paten yaparcasına kayıp duruyordu.
"Tabii ki daha önce de ölümün gözlerinin içine bakmıstın, öyle degil mi?" dedi Rita Skeeter, onu
dikkatle izleyerek. "Sence bu seni nasıl etkiledi?"
"Seyy," dedi Harry yine.
Page 124
Harry Potter Ates Kadehi
"Sence geçmisindeki bu travma sende kendini kanıtlama arzusu yaratmıs olabilir mi? Söhretine
layık olma arzusu? Sence Üçbüyücü Turnuvası'na girmek istemenin nedenlerinden biri de -"
"Ben kendim girmedim," dedi Harry. Sinirlenmeye baslamısa.
"Annenle babanı hatırlayabiliyor musun hiç?" dedi Rita Skeeter, Harry'nin tepesinden.
"Hayır," dedi Harry.
"Sence Üçbüyücü Turnuvası'na katıldıgını bilseler ne hissederlerdi? Gurur mu? Endise mi? Kızgınlık
mı?"
Harry'nin simdi iyice canı sıkılmıstı. Annesiyle ba-
361
basının hayatta olsalar neler hissedeceklerini o nereden bilecekti ki? Rita Skeeter'm onu büyük bir
dikkatle izledigini hissedebiliyordu. Kaslarını çattı, onunla göz göze gelmekten kaçınarak
bakıslarını tüy kalemin yeni yazdıgı kelimelere dikti.
Konu çok az hatırlayabildigi annesiyle babasına geldiginde, o müthis yesil gözler yaslarla doluyor.
"Gözümde yas YOK!" dedi Harry yüksek sesle.
Rita Skeeter bir sey diyemeden, süpürge dolabının kapısı açıldı. Parlak ısıktan kamasan gözlerini
kırpıstıran Harry çevresine baktı. Albus Dumbledore'du bu. Orada durmus, dolabın içinde sıkıs hkıs
oturan Rita ile Harry'ye bakıyordu.
"Dumbledore!" diye haykırdı Rita Skeeter. Sesinde belirgin bir sevinç vardı, ama Harry tüy kalemle
parsömenin Sihirli Pislik-Giderici sandıgının üzerinden kayboldugunu ve Rita'nın pençe gibi
ellerinin timsah derisi çantasının agzını alelacele kapattıgını gördü. "Nasılsın?" dedi Rita, ayaga
kalkıp Dumbledore'a iri, erkeksi elini uzatarak. "Umarım yazın Uluslararası Büyücüler
Konfederasyonu Kongresi hakkındaki yazımı görmüs-sündür."
"Enfes bir nahoslugu vardı," dedi Dumbledore, gözleri ısıldayarak. "Özellikle beni antika bir kenar
süsü olarak betimlemene bayıldım."
Rita Skeeter'm yüzünde en ufak bir mahcubiyet belirtisi yoktu. "Sadece bazı fikirlerinin biraz eski
moda
362
oldugunu vurgulamak istemistim, Dumbledore, sokaktaki büyücü -"
"Kabalıgın arkasındaki mantıgı duymak çok hosuma gider, Rita," dedi Dumbledore. Nezaketle
egilip selam verdi ve gülümsedi. "Ama korkarım ki bu meseleyi daha sonraya bırakmamız
gerekecek. Asa Tartma töreni baslamak üzere ve sampiyonlarımızdan biri bir süpürge
dolabındayken baslaması imkânsız."
Rita Skeeter'dan uzaklasmaktan çok memnun olan Harry çabucak odaya döndü. Diger sampiyonlar
kapının yakınındaki sandalyelere oturmuslardı. O da hemen Cedric'in yanına oturdu ve gözlerini
kadife kaplı masaya çevirdi. Bes jüri üyesinin dördü masadaydı simdi - Profesör Karkaroff, Madam
Maxime, Mr Cro-uch ve Ludo Bagman. Rita Skeeter gelip kösede bir yere oturdu; Harry onun
parsömeni yeniden çantasından çıkarıp dizine yaydıgını, Tez-Tekrar Tüyü'nün ucunu emdigini ve
onu bir kez daha parsömenin üzerine yerlestirdigini gördü.
Dumbledore jüri masasındaki yerini alarak, sampiyonlara dönüp, "Size Mr Ollivander'ı takdim
edeyim," dedi. "Asalarınızı kontrol edip Turnuva'dan önce iyi durumda olduklarından emin
olmamızı saglayacak."
Harry çevresine bakındı ve pencerenin yanında sessiz sessiz duran, iri ve solgun gözlü yaslı
büyücüyü görünce bir hayli sasırdı. Daha önce Mr Ollivander'la karsılasmıstı - yıllar önce Diagon
Yolu'nda asasını aldıgı asa yapımcısıydı.
"Matmazel Delacour, önce sizi alabilir miyiz lüt-
363
fen?" dedi Mr Ollivânder, odanın ortasındaki açıklıga gelerek.
Fleur Delacovır, Mr Ollivander'ın yanına dogru azametle yürüdü ve asasını verdi.
"Hmmm..." dedi Mr Ollivânder.
Baston çevirirmis gibi uzun parmaklarının arasında çevirdigi asadan birtakım pembe ve alan rengi
kıvılcımlar çıktı. Sonra Mr Ollivânder onu gözlerine yaklastırıp dikkatle incelemeye basladı.
"Evet," dedi usulca, "yirmi dört santim... esnemez... gül agacından yapılma ... ve içinde de... vay
Page 125
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|