126-175
Harry Potter Ates Kadehi
vay..."
"Veela kafasından alınmıs bi' saç teliy," dedi Fleur. "Büüyükanemin saçından."
Demek Fleur'de gerçekten de biraz Veela'lık var, diye düsündü Harry, bunu Ron'a söylemek için
aklının bir kösesine yazarak... Sonra Ron'un ona küs oldugunu hatırladı.
"Evet," dedi Mr Ollivânder, "evet, tabii ki ben kendim hiç Veela saçı kullanmadım. Kanımca
asaların hayli asabi olmasına yol açıyorlar... Yine de, herkesin tercihi kendine... madem size
uyuyor..."
Mr Ollivânder parmaklarını asanın üzerinde gezdirdi, belli ki çizik ya da çıkıntı var mı diye
bakıyordu. Sonra, "Orchideous!" diye mırıldandı ve asanın ucundan bir demet çiçek fıskırdı.
"Güzel, güzel, iyi durumda," dedi Mr Ollivânder, çiçekleri toplayıp asayla birlikte Fleur'e vererek.
"Mr Diggory, sıra sizde."
364
Fleur süzülürcesine gidip yerine otururken, yanından geçen Cedric'e gülümsedi.
Cedric asasını uzatırken, "Ah, iste bu benimkilerden biri, öyle degil mi?" dedi Mr Ollivander,
Fleur'ün asasına gösterdiginden çok daha büyük bir sevkle. "Evet, çok iyi hatırlıyorum. Üstünde
tek boynuzlu bir erkek atın kuyrugundan alınmıs tek bir kıl var... Çok güzel bir yaratıkta... En az
1.70 yükseklikte olmalı; kuyrugundan kılı çektikten sonra neredeyse boynuzuyla beni desiyordu.
Otuz buçuk santim... disbudak agacından... hos bir esneklige sahip. yi durumda... ona düzenli
bakım yapıyor musun?"
"Dün gece cilaladım," dedi Cedric sırıtarak.
Harry kendi asasına baktı. Her tarafında parmak izleri görebiliyordu. Cüppesini diz hizasından
çekistirip asasını çaktırmadan silmeye çalıstı. Ucundan altın renginde kıvılcımlar püskürdü. Fleur
Delacour dönüp ona hor gören bir bakıs atınca, Harry vazgeçti.
Mr Ollivander, Cedric'in asasının ucundan bir dizi gümüsi duman halkası çıkarıp odanın öbür ucuna
yolladı, tatmin oldugunu söyledi ve, "Mr Krum, buyrun lütfen," dedi.
Viktor Krum kalkıp düsük omuzlar ve paytak adımlarla Mr Ollivander'a dogru ilerledi. Asasını uzattı
ve elleri cüppesinin ceplerinde, somurtarak bekledi.
"Hmm..." dedi Mr Ollivander, "yanılmıyorsam bu bir Gregoroviç eseri, öyle degil mi? yi bir asa
yapımcısı, her ne kadar üslubu benim hiç... ancak..."
Asayı kaldırdı ve gözlerinin önünde defalarca çevirerek, büyük bir dikkatle inceledi.
365
"Evet... gürgen ve ejderha yürek lifi, degil mi?" dedi Krum'a bakarak, Krum da basıyla onayladı.
"Genellikle gördüklerimizden oldukça kalın... epey katı... yirmi bes buçuk santim... Avis!"
Gürgen asadan tabanca sesi gibi bir patlama duyuldu. Ucundan bir dizi küçük, cik cik öten kus
çıkıp açık pencereden dısan, puslu gün ısıgına uçtu.
"Güzel," dedi Mr Ollivander, Krum'a asasını geri vererek. "Geriye bir kisi kaldı... Mr Potter."
Harry kalktı ve Krum'un yanından geçerek Mr Ollivander'a dogru yürüdü. Asasını verdi.
" Aaah, evet," dedi Mr Ollivander. Solgun gözleri birden panldamıstı. "Evet, evet, evet. Çok iyi
hatırlıyorum."
Harry de hatırlıyordu. Sanki dün olmus gibi hatırlıyordu...
Dört yaz önce, on birinci dogum gününde, kendine bir asa almak için Hagrid'le birlikte Mr
Ollivander'ın dükkânına girmisti. Mr Ollivander ölçü almıs ve denemesi için eline çesitli asalar
tutusturmustu. Haır/ye sanki dükkândaki bütün asaları tek tek alıp sallamıs gibi gelmisti, ama
sonunda ona uyan bir tane bulmustu -dikenli defneden yapılma, yirmi sekiz santim uzunlugunda,
üstünde bir anka kusu telegi bulunan, iste bu asa. Mr Ollivander, Harry'nin asasına bu kadar uyum
göstermesine çok sasırmıstı. "Enteresan," demisti, "... çok enteresan." En sonunda Harry ona
neyin enteresan oldugunu sorunca, Mr Ollivander, Harry'nin asasında-ki anka kusu teleginin Lord
Voldemort'un asasındakiy-le aynı kustan geldigini açıklamıstı.
366
Harry bu bilgiyi kimseyle paylasmamısh. Asasını çok seviyordu ve Lord Voldemort'la bagının
asanın kabahati olmadıgını düsünüyordu - nasıl ki Petunia Teyze'yle kan bagı olması Harry'nin
kabahati degilse. Yine de Mr Olli-vander'ın bunu odadakilere söylemeyecegini umuyordu. Söylerse,
Page 126
Harry Potter Ates Kadehi
Rita Skeeter'm Tez-Tekrar Tüyü'nün heyecandan patlayacagına dair bir his vardı içinde.
Mr Ollivander, Harry'nin asasını digerlerinden çok daha uzun süre inceledi. Yine de, en sonunda
ucundan bir sarap pınarı fıskırttı ve onu Harry'ye geri verip, odadakilere asanın hâlâ mükemmel
durumda oldugunu duyurdu.
"Hepinize tesekkürler," dedi Dumbledore, jüri masasında ayaga kalkarak. "Simdi derslerinize
dönebilirsiniz - ya da belki dogruca aksam yemegine inseniz <iaha iyi, çünkü dersler bitmek üzere
-"
Bugün en azından bir seyin iyi gittigini düsünen Harry çıkmak için ayaga kalktı, ama siyah fotograf
makineli adam ortaya fırlayıp bogazını temizledi.
"Fotograflar, Dumbledore, fotograflar!" diye heyecanla bagırdı Bagman. "Jüri üyeleri ve
sampiyonlar birlikte, ne dersin, Rita?"
"Eee - evet, önce onları çekelim," dedi Rita Skeeter. Gözleri yine Harry'nin üstündeydi. "Belki
sonra da tek tek çekeriz."
Fotograf çekimi çok uzun sürdü. Madam Maxime nerede dursa yanmdakilerin üstüne gölgesi
düsüyordu ve fotografçı onu çerçevenin içine alacak kadar geri gidemiyordu. Sonunda,
çevresindeki herkes ayakta
367
dururken Madam Maxime oturmak zorunda kaldı. Karkaroff keçi sakalını parmagıyla burup iyice
kıvrık-lastırmaya çalısıyordu; Harry'nin bu tür seylere alısık olacagını sandıgı Krum ise grubun
arkasında, yarı gizlenmis halde duruyordu. Fotografçı Fleur'ü en öne çıkarmaya çok hevesli
görünüyordu, ama Rita Skeeter ikide bir gelip Harry'yi önlere sürüklüyordu. Sonra da bütün
sampiyonların ayrı ayrı fotograflarının çekilmesinde ısrar etti. Nihayet, is bitti ve serbest kaldılar.
Harry yemege indi. Hermione orada degildi -Harry onun dislerini düzelttirmek için hâlâ hastane
kanadında oldugunu tahmin etti. Masanın bir ucunda tek basına yemegini yedi, sonra da yapması
gereken Çagırma Büyüsü ödevini düsünerek Gryffindor Kulesi'ne döndü. Yatakhanede Ron'la
karsılastı.
Harry içeri girer girmez, Ron, "Sana bir baykus geldi," dedi ters ters. Parmagıyla Harry'nin
yastıgını isaret ediyordu. Okula ait hüthüt kusu onu orada bekliyordu.
"Ha - tamam," dedi Harry.
"Bir de yarın aksam cezaya kalıyoruz, Snape'in zindanında," dedi Ron.
Sonra da Harry'ye bakmadan odadan çıktı gitti. Bir an için Harry onun pesinden gitmeyi düsündü
-onunla konusmayı mı, yoksa ona bir tane patlatmayı mı istediginden pek emin degildi, iki
seçenek de oldukça cazip görünüyordu- ama Sirius'un yanıtını çok merak ediyordu. Hızla hüthüt
kusunun yanına gitti, mektubu onun bacagından çıkardı ve açtı.
368
Harry-
Söylemek istediklerimin hepsini bir mektupta söyleyemem, baykusun yakalanması halinde çok
riskli olur bu - yüz yüze konusmamız gerekiyor. 22 Kasım sabahı saat birde Gryffindor Kulesi'ndeki
söminenin orada tek basına olabilir misin?
Kendi basının çaresine bakabilecegini ben herkesten iyi biliyorum, hele Dumbledore ile Moody de
oradayken kimsenin sana zarar verebilecegini sanmıyorum. Yine de, anlasılan birisi bu konuda
elinden geleni ardına koymuyor. Seni o Turnuva'ya sokmak çok riskli bir is olmus olmalı, özellikle
de bunun Dumbledore'un burnunun dibinde yapıldıgını düsünürsen.
Tetikte ol, Harry. Alısılmadık seyler olursa duymak istiyorum hâlâ. 22 Kasım konusunda da beni
mümkün oldugunca çabuk haberdar et.
Sirius
369
ON DOKUZUNCU BOLUM
Macar Boynuzkuyruk
Ondan sonraki on bes gün boyunca Sirius'la yüz yüze konusma beklentisi, gittikçe daha da
karanlık görünen bir ufuktaki tek parlak nokta haline gelerek Harry'yi ayakta tuttu. Kendini okul
sampiyonu olmus bulmanın yol açtıgı sok simdi birazcık hafiflemisti. Ama neyle karsı karsıya
Page 127
Harry Potter Ates Kadehi
oldugunu düsündükçe yavas yavas içinde bir korku kabarmaya baslamıstı. lk görev gitgide
yaklasıyordu; Harry bu görevin sanki dehset verici bir canavarmıs gibi ileride çömelmis, yolunu
kestigi hissine kapılmıstı. Hiçbir zaman böylesine kaygı-lanmamıstı, Quidditch maçlarında bile.
Hatta Quid-ditch Kupası'nı kimin kazanacagını belirleyen Slytherin maçından önce bile böyle büyük
bir endiseye kapılmamıstı. Harry gelecegi düsünmekte gitgide daha fazla zorluk çekiyordu. Sanki
bütün hayatı ilk göreve dogru ilerliyormus ve onunla birlikte sona erecekmis gibi geliyordu...
Dogrusu Sirius'un elinden ne gelecegini de bilemiyordu. Yüzlerce kisinin önünde zor ve tehlikeli bir
bu-
370
yü yaparken kendini iyi hissetmesini nasıl saglayacaktı id? Ama o anda dost bir yüz görmek bile iyi
gelebilirdi. Harry, Sirius'a cevap yazarak, söyledigi saatte ortak salon söminesinin yanında
olacagını bildirdi. Hermione ile birlikte, o saatte salonda bulunabilecek kisileri zorla nasıl dısarı
çıkaracaklarım planlayarak hayli vakit geçirdiler. En kötü ihtimalle bir torba Tezekbombası
atacaklardı, ama bu çareye basvurmak mecburiyetinde kalmayacaklarını umuyorlardı - Filch canlı
canlı derilerini yüzerdi yoksa.
Bu arada, sato sınırlan dahilinde sürdürdügü hayat da eskisinden beter bir hal almıstı. Çünkü Rıta
Skeeter, Üçbüyücü Turnuvası yazısını yayımlamıstı, Yazının Turnuva üzerine bir haberden çok,
Harry'nin fevkalade renkli hayat hikâyesi oldugu anlasılmıstı. Binnci sayfanın büyük kısmı
Harry'nin bir resmine ayrılmıstı; ikinci, altıncı ve yedinci sayfalarda devam eden yazı da tümüyle
Harry üzerineydi. Beauxbatons ve Durmstrang sampiyonlarının isimleri (yanlıs yazılmıs olarak) son
satıra sıkıstırılmıstı. Cedric'in adından ise eser bile yoktu.
Yazı on gün önce yayımlanmıstı, ama Ham- onu her düsündügünde hâlâ midesi bulanıyor, her yanı
utançla yanıyordu. Rita Skçeter bir sürü korkunç sey yazmıstı. Harry bunları, degil o süpürge
dolabında, hayatı boyunca söyledigini hatırlamıyordu.
"Sanırım gücümü annemle babamdan alıyorum. Simdi beni görseler çok iftihar edeceklerini
biliyorum Evet, bazen geceleri hâlâ onları düsünüp aglıyorum,
371
bunu hiç utanıp sıkılmadan itiraf edebilirim... Turnuva sırasında hiçbir seyin bana zarar
veremeyecegini biliyorum, çünkü onlar beni kolluyor..."
Ama Rita Skeeter onun "seyy..."lerini uzun, mide bulandırıcı cümlelere çevirmenin daha bile
ötesine gitmis, baskalarıyla onun hakkında söylesi yapmıstı.
Harry sonunda Hogmarts'ta askı yakaladı. Yakın arkadası Colin Creevey, onun Hermione
Granger'sız dolasmadıgını söylüyor. Muggle anne babadan dogma, çarpıcı güzellikte bir kız olan
Hermione de tıpkı Harry gibi okulun en iyi ögrencilerinden biri.
Yazı yayımlandıgı andan itibaren Harry insanların -daha çok Siytherin'lerin- onun yanından
geçerlerken yazıdan bölümler söylemelerine ve alaya yorumlarda bulunmalarına katlanmak
zorunda kalmıstı.
"Mendil ister misin, Potter, hani Biçim Degistirme'de aglamaya baslarsan diye soruyorum."
"Sen ne zamandan beri okulun en iyi ögrencilerinden biri oldun, Potter? Yoksa bu Longbottom'la
ikinizin birlikte kurdugu bir okul mu?"
"Hey-Harry!"
Harry birden kendini koridorda hızla geriye dönmüs, "Evet, dogru!" diye haykırırken buldu. Artık
canına yetmisti. "Ölmüs annem için hâlâ gözyası döküyorum, zaten simdi de gidip biraz daha
gözyası dökeyim diyordum..."
372
"Hayır - sadece - tüy kalemini düsürdün diyecektim."
Cho'ydu bu. Harry yüzünün kıpkırmızı kesildigini hissetti.
"Ah - evet - pardon," diye mırıldanıp tüy kalemi aldı.
"Sey... salı günü için iyi sanslar," dedi Cho. "Sana gerçekten basarılar diliyorum."
Harry kendini sırılsıklam salakmıs gibi hissetti.
Hermione de bu tatsızlıklardan nasibini almıstı, ama o henüz yoluna çıkan masumlara bagırmaya
baslama raddesine gelmemisti. Aslında Harry, durumu nasıl iyi idare ettigine bakınca, ona
Page 128
Harry Potter Ates Kadehi
hayranlık duyuyordu.
"Çarpıcı güzellikte, ha? O mu?" diye feryat etmisti Pansy Parkinson, Rita'nın yazısından sonra
Hermione'yle ilk karsılastıgında. "Neyle mukayese etmis acaba - bir kunduzla herhalde."
"Aldırma," dedi Hermione vakur bir sesle. Alaylı alaylı gülen Slytherin kızlarının yanından, sanki
onları duymuyormus gibi, basını dik tutarak geçti. "Onlara aldırma, Harry."
Ama Harry aldırmamazlık edemiyordu. Ron, Snape'in cezasından söz ettiginden beri onunla
konusmamıstı. Harry, Snape'in zindanında fare beyinlerini ayıklayarak geçirmek zorunda kaldıkları
iki saat boyunca belki barısırlar diye birazcık umuda kapılmıstı. Aksilik bu ya, Rita'nın yazısı da
tam o gün çıktı ve anlasılan Ron, Harry'nin bütün bu ilgiden aslında hoslandıgına daha da çok
inanmaya basladı.
373
Hermione ikisine de fena halde kızıyordu. Bir birine bir ötekine gidiyor, ikisini birbiriyle konusmaya
zorlamak için çırpmıyordu, ama Harry zerre kadar taviz vermiyordu. Ron'la ancak, o, Ates
Kadehi'ne Harry'nin kendi adını koymadıgını kabul ederse ve ona yalancı dedigi için özür dilerse
barısacaktı.
Harry inatla, "Bunu ben baslatmadım," dedi. "Onun sorunu."
"Onu özlüyörsün!" dedi Hermione sabırsızlıkla. "Onun da seni özledigini biliyorum -"
"özlemek mi?" dedi Harry. "Ben onu özlemiyorum..."
Ama bu düpedüz yalandı. Harry, Hermione'yi çok sevse de, Ron baskaydı. Hermione en iyi
arkadasın oldu mu daha az gülerdin, kütüphaneye de daha çok takılırdın. Harry hâlâ Çagırma
Büyüsü'nün üstesinden gelememisti, eli ayagı baglanmıstı sanki, Hermione de kuramları
ögrenmenin faydası olacagında ısrar etmisti. Bu yüzden de ögle yemegi vaktinde uzun uzun kitap
karıstırıyorlardı.
Viktor Krum da kütüphanede saatlerce kalıyordu, Harry onun ne isler çevirdigini merak ediyordu.
Çalısıyor muydu, yoksa ilk görevde ona yardımcı olabilecek bir seyler mi arıyordu? Hermione sık
sık Krum'un orada olusundan sikâyet ediyordu - onları rahatsız ettigi için degil; hiç etmiyordu.
Ama Krum'u gözlemek için gelen kız grupları kitap raflarının ardında mevzilenip kıkırdıyorlardı.
Hermione de onların çıkardıgı gürültünün dikkatini dagıttıgını söylüyordu.
Krum'un sert profiline ates saçan gözlerle bakarak,
374
"Yakısıklı bile degil!" diye mırıldandı öfkeyle. "Sadece ünlü oldugu için hoslanıyorlar ondan! O
Vrıransekti Aldatmacası'nı yapmasa, dönüp bir daha yüzüne bakmazlardı bile -"
"VVronski Aldatmacası," dedi Harry, dislerini sıkarak. Evet, Quidditch deyimlerinin dogru
söylenmesinden hoslanırdı, ama hepsi bu degildi ki. Hermione, Vuransekti Atlamacalarından söz
edince Ron'un yüzünün nasıl bir ifadeye bürünecegini hayal etmek de içini acıtıyordu.
*
Tuhaftır, eger bir seyden korkuyorsanız ve zamanı yavaslatmak için her seyi vermeye hazırsanız,
zaman hızlanmak gibi tatsız bir alıskanlık edinir. Birinci görevden önceki günler, sanki birisi
saatleri iki misli hızla çalısmaya ayarlamıs gibi akıp gitti. Harry nereye gitse, güçlükle kontrol ettigi
panik duygusundan kurtulamayordu, tıpkı Gelecek Postası'ndaki yazıya iliskin kötü niyetli
yorumlardan kurtulamadıgı gibi.
lk görevden önceki cumartesi günü üçüncü ve daha üst sınıflardaki bütün ögrencilerin Hogsmeade
köyünü ziyaret etmesine izin verilmisti. Hermione Harry'ye, satodan biraz uzaklasmanın ona iyi
gelecegini söyledi. Dogrusu Harry de aklının çelinmesine hevesliydi.
"Peki ama, ya Ron?" dedi. "Onunla gitmek istemiyor musun?"
"Ah... sey..." Hermione hafifçe kızardı. "Onunla Üç Süpürge'de karsılasabiliriz diye düsünmüstüm
.."
375
"Hayır," dedi Harry pesinen.
"Öf, Harry, bu öyle aptalca ki -"
"Gelirim, ama Ron'la bulusacak degilim ve Görün-mezlik Pelerini'mi giyecegim."
"Eh, peki öyleyse," dedi Hermione, "Ama o Pele-rin'i giydiginde seninle konusmaktan nefret
Page 129
Harry Potter Ates Kadehi
ediyorum, sana bakıp bakmadıgımı asla bilemiyorum çünkü."
Böylece Harry yatakhanede Görünmezlik Pelerini' rü sırtına geçirdi, asagı kata indi ve Hermione'yle
ikisi Hogsmeade'e dogru yola koyuldular.
Harry sırtında Pelerin varken kendini müthis özgür hissediyordu. Köye girerlerken yanlarından,
çogu CED-RIC DIGGORY'yi Destekle! rozetleri takmıs ögrencilerin geçisini izledi. Dogrusu,
kimsenin ona berbat laflar etmemesi hos bir degisildik oldu. Üstelik o aptal gazete yazısından alıntı
yapan da yoktu.
Daha sonra koca kremalı çikolatalarını yiyerek Bal-yumruk'tan çıkarlarken, Hermione, "Simdi de
bana bakıp duruyorlar," diye somurttu. "Kendi kendime konusuyorum sanıyorlar".
"Öyleyse sen de dudaklarını o kadar çok oynatma."
"Hadi, n'olur, Pelerin'ini birazcık olsun çıkar. Burada seni kimse rahatsız etmez."
"Öyle mi diyorsun?" dedi Harry. "Arkana bak."
Rita Skeeterla fotografçı arkadası Üç Süpürge'den henüz çıkmıslardı. Alçak sesle konusarak
Hermione'nin yanından geçtiler, onun yüzüne bile bakmadılar. Harn Rita Skeeter timsah derisi
çantasıyla ona çarpmasın d ye Balyumruk'un duvarına yapısa.
376
Onlar gidince de, "Köyde kalıyor," dedi. "Bahse girerim ki ilk görevi izlemeye gelecektir."
Bunu söylerken midesi sıcak bir panik dalgasıyla bir kez daha sarsıldı sanki. Söylemedi ama;
Hermi-one'yle ikisi ilk görevde neler olacagı hakkında pek ko-nusmamıslardı. Harry onun bu
konuda düsünmek istemedigini seziyordu.
Hermione, gözleri Harry'ye çevrili oldugu halde onu görmeden High Street'in sonuna dogru
bakarak, "Gitti," dedi. "Baksana, niye Üç Süpürge'de Kaymak-birası içmiyoruz? Hava biraz soguk,
degil mi?" Sonra onun suskunlugunun ne anlama geldigini anlayıp telasla, "Ron'la konusmak
zorunda degilsin!" diye ekledi.
Üç Süpürge agzına kadar doluydu, içeridekilerin çogu bu serbest aksamüstünün tadını çıkaran
Hog-warts ögrencileriydi, ama Harr/nin baska yerlerde nadiren gördügü çesit çesit sihirli kisiler de
vardı. Harry, ngiltere'de halkı büyücülerden ibaret tek köy olan Hogsmeade'in, kendilerini
gizlemekte büyücüler kadar usta olmayan cadalozlar gibi yaratıklar için bir tür sıgınak oldugunu
düsündü.
Görünmezlik Pelerini'yle kalabalık içinde hareket etmek çok zordu, kazayla birisinin ayagına
basmak tuhaf sorulara yol açabiliyordu. Hermione içecekleri almaya giderken, Harry de yavas
yavas, kıyıdan kıyıdan ilerleyerek kösedeki bos bir masaya sokuldu. Meyhanenin içinden geçerken
Ron'u gördü. Fred, George ve Lee Jordan'la birlikte oturuyordu. Ron'un basının arkasına
377
saglam bir yumruk indirme istegine karsı koyarak, sonunda masaya ulastı ve oturdu.
Biraz sonra Hermione de ona katıldı ve Pelerin'in altından Harry'ye bir Kaymakbirası uzatıverdi.
"Burada böyle tek basıma otururken tam bir budalaya benziyorum," diye mırıldandı Hermione.
"Neyse ki yapacak bir sey getirdim."
E. R. . T. üyelerinin kaydını tuttugu defteri çıkardı. Harry çok kısa listenin en tepesinde Ron'la
kendisinin adlarını gördü. kisinin oturup birlikte kehanetlerde bulunmalarının ve Hermione'nin
gelip onları sekreterle mali sorumlu ilan etmesinin üstünden çok uzun zaman geçmis gibiydi.
Hermione, bakıslarını meyhanede dolastırarak, düsünceli düsünceli, "Baksana, belki de köylülerden
bir kısmını E. R. . T.'e kaydetsem iyi olur," dedi.
"Ha, tabii," dedi Harry. Pelerin'inin altında bir yudum Kaymakbirası içti. "Hermione, bu E. R. . T.
isinden ne zaman vazgeçeceksin?"
Hermione hemen, "Ev cinleri dogru dürüst ücretlere ve çalısma kosullarına kavustukları zaman!"
diye tısladı. "Biliyor musun, düsünüyorum da, daha dolaysız bir eyleme geçmenin vakti geldi artık.
Acaba okul mutfagına nasıl giriliyor?"
"En ufak bir fikrim yok," dedi Harry. "Fred'le Geor-ge'a sor."
Hermione daldı gitti, bu arada Harry de Kaymakbirası'm içerek meyhanedeki insanları gözledi.
Hepsi neseli ve rahat görünüyordu. Ernie Macmillan ve Hannah
378
Page 130
Harry Potter Ates Kadehi
Abbott yakındaki bir masada Çikolatalı Kurbaga degis tokus ediyorlardı. Her ikisi de pelerinlerine
CEDRIC DlGGOKY'yi Destekle! rozetleri takmıstı. Hemen kapının yanında, Ravenclaw'daki
arkadaslarından olusan kalabalık bir grubun içinde Cho'yu gördü. Neyse ki hiç degilse o CEDRIC
rozeti takmamıstı... Bu, Harrv'yi birazcık keyiflendirdi...
Bu insanlardan biri olmak, ödevlerden baska hiçbir seyi kafasına takmadan orada oturup gülmek,
konusmak için neler vermezdi? Adı Ates Kadehi'nden çıkmamıs olsa, burada bulunmanın nasıl
olacagını hayal etmeye çahsh. Görünmezlik Pelerini'ni giymeyecekti bir kere. Ron yanında oturuyor
olacaktı. Büyük bir ihtimalle üçü keyifli keyifli, okul sampiyonlarının salı günü ne kadar tehlikeli
hatta ölümcül bir görevle karsılasacaklarını hayal edeceklerdi. Bu birinci görev her neyse, Harry
onu basarmaya çalısmalarını izlemeyi gerçekten de hevesle bekliyor olacaktı... Herkes gibi o da,
tribünlerin arkasındaki bir sırada Cedric'e tezahürat yapıyor olacaktı...
Öteki sampiyonların neler hissettiklerini merak etti. Son zamanlarda Cedric'i her gördügünde
hayranlarıyla sarılıydı, tedirgin ama heyecanlı görünüyordu. Fleur Delacour da zaman zaman
koridorlarda gözüne çarpıyordu. Her zamankinden farksızdı, kibirli ve telassız. Krum ise sadece
kütüphanede oturup kitap karıstırıyordu.
Harry, Sirius'u düsündü, bögründeki sımsıkı dügüm biraz gevser gibi oldu. On iki saatten biraz
daha
379
sonra onunla konusuyor olacaktı. Bu gece ortak salon söminesinde bulusacakları geceydi - tabii
son zamanlardaki her sey gibi bu da ters gitmezse...
"Bak, Hagrid," dedi Hermione.
Hagrid'in salkımsaçak saçlarıyla muazzam büyüklükteki basının arkası -neyse ki saçlarını iki
hevenk halinde toplamaktan vazgeçmisti- kalabalıgın bir bas üstünde yükseliyordu. Harry neden
onu daha önce fark etmedigini merak etti, Hagrid öyle kocamandı ki. Ama Harry ihtiyatla ayaga
kalkınca, onun egilmis, Profesör Mood/yle konustugunu gördü. Hagrid'in önünde her zamanki gibi
kendisi kadar muazzam büyüklükte masrapası vardı, Moody ise cep sisesinden içiyordu.
Meyhanenin güzel sahibesi Madam Rosmerta ise bundan pek hosnut kalmamıs görünüyordu.
Çevrelerindeki masalardan bardakları toplarken, Mcod/ye yan yan bakıyordu. Belki de bunun kendi
tatlı, mayah içkisine hakaret anlamına geldigi fikrindeydi. Oysa Harry isin aslını biliyordu. Moody,
son Karanlık Sanatlara Karsı Savunma derslerinde, daima kendi yiyecegiyle içecegini hazırlamayı
tercih ettigini söylemisti. Karanlık büyücülerin bir an bos bırakılan bir kaba zehir koymaları öyle
kolaydı ki.
Harry gözlerken, Hagrid ve Moody'nin gitmek üzere ayaga kalktıklarını gördü. Elini salladı, sonra
Hagrid'in onu göremeyecegini hatırladı. Ancak Moody durakladı, sihirli gözü Harry'nin ayakta
durdugu kösedeydi. Arkadan Hagrid'in beline dokundu (omzuna ye-tisemiyordu), bir seyler
mırıldandı ve ikisi geri dönüp
380
meyhaneyi boydan boya asarak Harry ile Hermione'nin masasına geldiler.
"yisin ya, Hermione?" diye sordu Hagrid yüksek sesle.
Hermione ona gülümsedi. "Merhaba."
Moody topallayarak masanın çevresini dolastı ve egildi. Harry onun E. R. . T. defterini okudugunu
sandı. Derken Moody mırıldandı: "Güzel Pelerin, Potter."
Harry hayretle ona bakakaldı. Mood/nin burnundan büyük bir parçanın eksik oldugu özellikle
birkaç santim mesafeden çok belli oluyordu. Moody sırıttı.
"Gözünüz - yani, demek istiyorum ki, siz -?"
Moody alçak sesle, "Evet, Görünmezlik Pelerinle-ri'nin içini görebilir," dedi. "Su kadarını
söyleyeyim, zaman zaman çok faydalı oluyor."
Hagrid de, agzı kulaklarında, Hany'ye bakıyordu. Harry onun kendisini göremedigini biliyordu, ama
belli ki Moody ona Harry'nin orada oldugunu söylemisti.
Hagrid de E. R. . T. defterini okuma bahanesiyle egildi ve ancak Harry'nin duyabilecegi bir
fısıltıyla, "Harry," dedi, "bu gece yarısı kulübeme gel. O Pelerin'i
giy-"
Page 131
Harry Potter Ates Kadehi
Sonra dogruldu, yüksek sesle, "Seni gördügümüze sevindik, Hermione," dedi. Göz kırptı ve gitti.
Moody de onu izledi.
Harry, adamakıllı sasırmıs, "Niye onunla gece yarısı bulusmamı istiyor ki?" diye sordu.
"Gece yarısı bulusmanı mı istiyor?" dedi Hermione hayretle. "Ne isler karıstırıyor acaba? Gitmen
dogru
381
mu, bilemiyorum, Harry..." Tedirgin tedirgin çevresine bakındı, sonra fısıldadı: "Sirius'a geç
kalabilirsin."
Gerçekten de gece yarısı Hagrid'e gitmek Sirius'la randevusunu tehlikeye atabilirdi. Hermione,
Hedwig'i yollayarak Hagrid'e ona gelemeyecegini haber vermesini önerdi -tabii, Hedwig lütfedip de
mesajı götürmeyi kabul ederse- ama Harry'ye göre en iyisi, Hagrid onu ne için istemisse o isi kısa
kesmekti. Ne istedigini çok merak ediyordu. Hagrid simdiye kadar Harry'yi gecenin bunca geç bir
saatinde evine çagırmamıstı hiç.
*
O aksam erkenden uyumak istiyormus numarası yapıp yatan Harry saat on bir buçukta kalktı.
Sırtına Görünmezlik Pelerini'ni geçirdi ve merdivenden asagı süzülüp ortak salondan geçti. çeride
hâlâ epey insan vardı. Creevey kardesler bir kucak dolusu CED-RIC DIGGOKY'yi Destekle! rozeti
bulmayı basarmıslardı. Onları büyü yoluyla HARRY POTTER'ı Destek-le/'ye çevirmeye çalısıyorlardı.
Ama simdiye kadar tek yapabildikleri, rozetleri DANDÎK POTTER'da kilitlemek olmustu. Harry
onların yanından usulca geçip portre deligine geldi ve, gözü saatinde, bir iki dakika bekledi. Sonra
Hermione, planladıkları gibi Sisman Hanım'ı dısarıdan onun için açtı. Harry, "Sag ol!" diye
fısıldayarak Hermione'nin yanından geçip satodan çıktı.
Arazi çok karanlıktı. Harry çimenlerden Hagrid'in kulübesinin ısıklarına dogru yürüdü. Muazzam
Beaux-batons arabasında da ısık yanıyordu. Harry, Hagrid'in
382
ön kapısını çalarken, arabada Madam Maxime'in konustugunu duydu.
Hagrid kapıyı açıp çevreye bir göz atarak, "Orada mısın, Harry?" diye fısıldadı.
"Evet," dedi Harry, sessizce içeri girdi ve Pelerin'i çıkardı. "Ne oldu?"
"Sana bir sey göstermem gerekiyor," dedi Hagrid.
Çok heyecanlı görünüyordu. Dügme deligine, a?-man bir enginarı andıran bir çiçek takmıstı.
Makine yagı kullanmaktan vazgeçmisti anlasılan ama, belli ki saçını taramaya çalısmıstı - Harry
onun saçma takılmıs kırık tarak dislerini görebiliyordu.
htiyatla, "Bana ne göstereceksin?" diye sordu. Bir yandan da, acaba Keleker'ler mi yumurtladı, ya
da Hagrid meyhanedeki bir yabancıdan yine üç baslı dev bir köpek mi aldı, diye merak ediyordu.
Hagrid, "Benimle gel, sesini çıkarma, o Pelerin'i de giy," dedi. "Fang'i yanımıza almayacagız, hiç
hosuna gitmez..."
"Dinle, Hagrid, fazla kalamam... Saat birde yukarıda, satoda olmam gerek -"
Ama Hagrid onu dinlemiyordu bile, kulübenin kapısını açıp dısarı, geceye çıkmıstı. Harry ona
yetismek için arkasından kostu ve saskınlık içinde, Hagrid'in öne düsmüs, onu Beauxbatons
arabasına dogru götürdügünü fark etti.
"Hagrid, ne -?"
"Sisst!" dedi Hagrid. Üzerinde çapraz, altın asaların bulundugu kapıya üç kez vurdu.
383
Madam Maxime kapıyı açtı. Kocaman omuzlarına ipek bir sal atmıstı. Hagrid'i görünce gülümsedi.
"Aa, 'Agrid... gitme vakti geldi?"
Hagrid ona bakıp agzı kulaklarında gülerek, "Bo-nusu-var," dedi. Sonra da alhn merdivenden asagı
inmesine yardım etmek için elini uzattı.
Madam Maxime kapıyı arkasından kapattı. Hagrid bu sefer ona kolunu takdim etti, Madam
Maxime'in devasa, kanatlı atlarının bulundugu padokun kenarından yürüyerek yola koyuldular.
Harry ise, iyice sasırmıs halde, onlara yetismek için kosuyordu. Acaba Hagrid ona Madam Maxime'i
mi göstermek istemisti? Oysa Harry onu ne zaman istese görebilirdi... pek gözden kaçacak bir
kadın degildi çünkü...
Page 132
Harry Potter Ates Kadehi
Ama anlasılan Madam Maxime de Harry'yle aynı durumdaydı, çünkü bir süre sonra cilveli cilveli,
"Beni ne'eye götürüyo'sun, 'Agrid?" diye sordu.
Hagrid boguk bir sesle, "Hosuna gidecek," dedi. "Görmeye deger, inan bana. Yalnız - sakın
kimseye sana gösterdigimi söyleme, tamam mı? Senin bilmemen gerekiyor."
"Tabii ki bilmiyo'um," dedi Madam Maxime, uzun, kara kirpiklerini kırpıstırarak.
Yürümeye devam ettiler. Harry arkalanndan kosarken gittikçe daha çok sinirleniyor, ikide bir
saatine bakıyordu. Anlasılan Hagrid'in ! kus beyinli bir planı vardı, bu yüzden de Sirius'u
kaçırabilirdi. Eger oraya bir an önce varmazlarsa, geri dönecek, dogruca satoya gidecek ve Hagrid,
Madam Maxime'le mehtap se-
384
fasının keyfini çıkarsın diye ikisini bas basa bırakacaktı...
Orman'm çevresinde, satoyla gölü gözden kaybedecek kadar uzun bir mesafeyi katettiklerinde,
Harry bir sey duydu. leride adamlar bagrısıyordu... sonra sagır edici, kulak zarını patlatacak
cinsten bir kükreme yükseldi...
Hagrid öne düsüp Madam Maxime'i bir agaç öbeginin çevresinden döndürdü, sonra durdu. Harry
kosarak yanlarına gelmisti. Bir an için senlik atesleri gördügünü, insanların bu ateslerin çevresinde
.kosturduklarını sandı - sonra da agzı açık kaldı.
Ejderhalar.
Dört tane yetiskin, muazzam büyüklükte, kötücül görünüslü ejderha, çevresi kalın kerestelerle
çevrilmis bir bölme içinde arka ayaklarının üzerinde dikilmis, kükrüyor ve burunlarından
soluyorlardı. Yerden on bes metre yükseklige kadar uzanan boyunlarının ucundaki ardına kadar
açık, sivri disli agızlarından karanlık gökyüzüne ates selleri fıskırıyordu. Bir tanesi gümüsi maviydi,
uzun, sivri boynuzları vardı. Koca agzıyla yerdeki büyücüleri kapmaya çalısıyor, hırlıyordu. Bir
tanesi pürüzsüz pullu, yesil bir ejderhaydı, bütün gücüyle kıvranıp ayaklarıyla yere vuruyordu.
Yüzünde ince, altın dikenlerden tuhaf bir saçak olan kırmızı bir ejderha havaya mantar biçimi ates
bulutları salıyordu. En yakınlarındaki ise, kertenkeleye digerlerinden çok daha fazla benzeyen,
devasa bir kara ejderhaydı.
385
Ejderha basına yedi sekiz tane olmak üzere, en az otuz büyücü onları zaptetmeye çalısıyor,
boyunlarıyla bacaklanndaki agır, deri kayıslara baglı zincirleri çekiyorlardı. Harry ipnotize edilmis
gibi basını kaldırıp baktı ve tepesinde bir yerlerde kara ejderhanın gözlerini gördü. Bir kedininki
gibi dikey gözbebekleri vardı, korku ya da öfkeyle -Harry hangisi oldugunu kestire-medikoskocaman
olmuslardı... Korkunç bir ses çıkarıyordu, uluma gibi, acı bir çıglık...
Parmaklıgın yakınındaki bir büyücü, "Geride dur, Hagrid!" diye bagırdı. Elindeki zinciri var gücüyle
çekiyordu. "Neredeyse yedi metreye ates püskürtebiliyorlar, biliyorsun! Bu Boynuzkuyruk'un on üç
metrenin ötesine püskürttügünü gördüm!"
Hagrid yavasça, "Ne güzel, degil mi?" dedi.
Baska bir büyücü, "Yaran yok!" diye bagırdı. "Üç deyince Sersemletme Büyüsü, hadi!"
Harry ejderha bakıcılarının hepsinin asalannı çıkardıklarını gördü.
"Sersemles!" diye bagırdılar hep bir agızdan. Sersemletme Büyüleri ates saçan füzeler gibi
karanlıgın içine fırlatıldı, ejdeıhaların pullu derilerinde yıldız saganaklarına dönüstü -
Harry en yakınlarındaki ejderhanın arka ayaklan ü*/*rnde tehlikeli bir sekilde sendeleyisini
gözledi; agzı sessiz bir ulumayla kocaman açılmıstı; burun delikle-rindeki alevler birden yok
olmustu, ama hâlâ duman çıkıyordu - sonra, agır agır düstü - tonlarca agırlıktaki kaslı, pullu, kara
ejderha topraga öyle bir gümbürtüyle
386
çarptı ki, Harry arkasındaki agaçların sallandıgına yemin edebilirdi.
Ejderha bakıcıları asalarını indirdiler ve yere düsmüs hayvanlara dogru yürüdüler. Ejderhaların her
biri küçük birer tepe boyundaydı. Büyücüler hemen zincirleri sıkıp demir kazıklara sıkıca
bagladılar, kazıkları da asa marifetiyle topraga iyice gömdüler.
Hagrid, Madam Maxime'e heyecanla, "Yakından bakmak ister misin?" dedi. kisi parmaklıga dogru
yürüdü, Harry de arkalanndan gitti. Hagrid'i daha yakına gelmemesi için uyaran büyücü geriye
Page 133
Harry Potter Ates Kadehi
döndü. Harry de onun kim oldugunu gördü - Charlie VVeasley.
Konusmak için yanlarına gelerek, soluk soluga, "Tamam mı, Hagrid?" dedi. "Artık sorun
çıkarmazlar h?rh?_lde - volda onlara Uyku lacı vermistik. Karanlıkta, sessizlikte uyanırlarsa daha
iyi olur diye dusunduk - ama gördün ya, hiç memnun olmadılar, hem de hiç -"
Hagrid en yakındaki ejderhaya -kara olana- saygıya yakın bir ifadeyle bakarak, "Burada hangi
türler var, Charlie?" diye sordu. Ejderhanın gözleri hâlâ açıktı. Harry kırısık, kara gözkapaklarının
ardında parıldayan bir san serit görebiliyordu.
"Bu bir Macar Boynuzkuyruk," dedi Charlie. "Oradaki, daha küçük olan, Sıradan Gal Yesili - o gri
mavi, bir sveç Kısaburnu - kırmızı olan da Çin Atestopu."
Charlie çevreye baktı; Madam Maxime bölmenin çevresinde yürüyüp Sersemletilmis ejderhalara
bakıyordu.
Charlie kasla nnı çatarak, "Onu getirecegini bilmı-
" 387
yordum, Hagrid," dedi. "Sampiyonların karsılarına ne çıkacagını bilmemeleri gerek - ögrencisine
söylemez mi yani? Mutlaka söyler."
Hagrid, "Ben sadece onları görmek ister dedim," diye omuz silkti, hâlâ kendinden geçmis halde
ejderhalara bakıyordu.
Charlie basını salladı. "Gerçekten de romantik bir randevu, ha, Hagrid?"
"Dört..." dedi Hagrid, "yani her sampiyona bir tane, öyle mi? Ne yapacaklar - onlarla savasacaklar
mı?"
"Sanırım sadece yanlarından geçecekler," dedi Charlie. "sler kötüye giderse diye biz de orada
olacagız, söndürme büyülerimiz hazır olacak. Kuluçkaya yatmıs anneler istediler, niye bilmem...
Ama sana su kadarını söyleyeyim, Boynuzkuyruk'u alanın yerinde olmak istemezdim. Melun bir
yaratık. Hem arkası da önüj kadar tehlikeli, bak."
_ Charlie, Boynuzkuyruk'un kuyrugunu isaret etti.| Harry kuyrugun birkaç santim aralıklarla fıskır
uzun, bronz renkte dikenlerle dolu oldugunu gördü.
O sırada Charlie'nin bakıcı arkadaslarından bes ta-| nesi, uçlarından tuttukları bir battaniyeye
konmus granit grisi, muazzam büyüklükte yumurtalar tasıyara sendeleye sendeleye
Boynuzkuyruk'un yanına geldile Yumurtaları dikkatle Boynuzkuyruk'un yanına yerle tirdiler.
Hagrid'den özlem dolu bir inilti yükseldi.
Charlie sert sert, "Onları saydım, Hagrid, ona göjj re," dedi. Sonra, "Harry nasıl?" diye sordu.
388
"yi," dedi Hagrid. Gözlerim yumurtalardan alamıyordu.
Charlie ejderhaların bölmesine bakarak, ters ters, "Umarım bunlarla karsılastıktan sonra da iyi
olur," dedi. "Anneme ilk görevin ne oldugunu söylemeye cesaret edemedim, zaten onun için
endiselenip duruyor..." Charlie annesinin endiseli sesini taklit etti. " 'Nasıl olur da onun Turnuva'ya
katılmasına izin verirler, daha çok genç! Hepsinin güvende olacagını sanıyordum, bir yas sının
olacak sanıyordum!' Onun hakkında Gelecek Postasz'nda çıkan yazıyı okuduktan sonra
gözyaslarına boguldu. 'Demek hâlâ annesiyle babası için aglıyor! Ah, zavallı yavrucak, hiç
bilmiyordum!'"
Bu kadarı Harry'ye yetmisti. Hagrid'in onun yoklugunu fark etmeyeceginden emindi. Dört ejderha
ile Madam Maxime onun kafasını yeterince mesgul ederdi. Sessizce döndü ve geriye, satoya dogru
yürümeye koyuldu.
Karsısına ne çıkacagını görmekten memnun olup olmadıgını bilmiyordu. Belki de böylesi daha
iyiydi. Artık ilk soku atlatmıstı. Belki de ejderhaları ilk kez salı günü görseydi, bütün okulun
önünde bayılıp kalırdı... Ama belki yine de bayılıp kalırdı... Tek silahı, asası olacaktı - o da simdi
gözüne sadece ufak bir tahta degnek gibi görünüyordu - hele boyu on bes metreden uzun, pullu,
dikenli, ates üfleyen bir ejderhaya karsı. Bir de yanından geçecekti ha? Üstelik herkes bakarken,
iyi de, nasıl?
Harry hızlanarak Orman'ın kıyısından dolastı. Sö-
389
mineye varıp Sinüs'la konusmak için on bes dakikası kalmıstı. Hayatında birisiyle konusmayı su
Page 134
Harry Potter Ates Kadehi
andaki kadar çok istedigini hatırlamıyordu, hem de hiç. Derken, neye ugradıgını anlamadan, çok
sert bir seye çarptı.
Harry-sırtüstü düstü, gözlügü yerinden ugradı, Pe-lerin'e sımsıkı sarıldı. Yakınlarda bir ses, "Ah!"
dedi. "Kim var orada?"
Harry, Pelerin'in onu iyice örtüp örtıaedigini kontrol etti telasla, yukan dogru bakıp çarptıgı
büyücünün karanlık siluetini süzdü. Keçi sakalını tanıdı... Karka-rofftubu.
"Kim var orada?" dedi Karkaroff yeniden. Büyük bir süphe içinde karanlıkta çevresine bakmıyordu.
Harry hiç kıpırdamadan ve sesini çıkarmadan oldugu yerde yattı. Bir dakika kadar sonra Karkaroff
kendisine çarpanın bir tur hayvan olduguna karar verdi. Sanki bir köpek görmeyi bekliyormus gibi
bel hizasına bakıyordu zaten. Sonra da agaçların arasında kayboldu, yavas yavas ejderhaların
bulundugu yere sokulmaya basladı. |
Harry çok yavasça ve ihtiyatla ayaga kalkıp yeni- | den yola koyuldu. Fazla gürültü etmeden
gidebüdigin-ce hızlı gidiyor, karanlıgın içinde bir an önce Hog-vvarts'a varmaya çalısıyordu.
Karkaroff un ne tür bir dolap çevirdigi belliydi: lk görevin ne oldugunu ögrenmeye çalısmak için
gizlice  gemisinden çıkmıstı. Hatta Hagrid'le Madam Maxi-me'in beraberce Orman'a dogru
gittiklerini bile görmüs olabilirdi - uzaktan bile olsa, seçilmeyecek gibi degildi-
390
ler çünkü... Ve simdi de Karkaroffun, kulagına gelen sesleri izlemesi yetecekti. O da Madam
Maxime gibi sampiyonları neyin bekledigini anlayacaktı. Görüldügü kadarıyla, salı günü meçhul bir
seyle karsılasacak tek sampiyon Cedric olacaktı.
Harry satoya vardı, ön kapılardan içeri sessizce girdi ve mermer merdiveni tırmanmaya koyuldu.
Soluk soluga kalmıstı, ama yavaslamadı... Sömineye varmak için üç dakikadan az vakti kalmıstı...
Portre deliginin önüne gelince, çerçevesinin içinde sekerleme yapan Sisman Hanım'a bir solukta,
"Zırya!" dedi.
Sisman Hanım gözlerini açmadan, mahmur, mahmur, "Öyle diyorsan öyledir," diye mırıldandı.
Tablo, o içeri girebilsin diye, öne dogru savruldu. Harry delikten tırmandı. Ortak salon bostu.
Ortalıkta da anormal bir koku olmadıgına göre, Hermione, Sirius'la tek baslarına kalabilsinler diye
Tezekbombası atmak zorunda kalmamıstı anlasılan.
Harry, Görünmezlik Pelerini'ni çıkarıp kendini sö-* minenin önündeki koltuga attı. Salon adamakıllı
lostu, tek ısık kaynagı söminedeki alevlerdi. Yakındaki bir masanın üstünde, Creevey'lerin
düzeltmeye çalıstıgı CEDRC DIGGOKY'yi Destekle! rozetleri atesin ısıgında parıldıyordu. Simdi
üzerlerinde HEPTEN DANDK POTTER yazıyordu. Harry yeniden alevlere baktı ve yerinden sıçradı.
Sirius'un bası atesin içinde duruyordu. Eger Harry,
391
Mr Diggory'nin basının Weasley'lerin mutfagında tıpatıp aynı seyi yaptıgını görmemis olsaydı,
korkudan aklını kaçırırdı herhalde. Simdiyse tam tersine, yüzüne günlerdir ilk kez bir gülümseme
yayıldı. Koltugundan kalkıp söminenin yanına çömeldi ve, "Sirius," dedi, "nasılsın?"
Sirius, Harry'nin onu hatırladıgından çok farklı görünüyordu. Vedalastıklarında yüzü çok zayıftı,
çöküktü; uzun, kara, keçelesmis saçlarla sarılıydı - oysa simdi saçları kısa ve tertemizdi. Sirius'un
yüzü de dolgunlas-mıstı, üstelik daha genç görünüyordu. Harry'nin elindeki tek fotografına,
Potter'lann dügününde çekilmis fotografa çok daha fazla benziyordu.
Sirius ciddi ciddi, "Beni bosver, sen nasılsın?" dedi.
"Ben -" Harry bir an için "iyiyim" demeyi düsündü. Ama yapamadı. Kendini tutmasına fırsat
kalmadan, günlerdir içinde birikenleri dökmeye basladı - Turnu-va'ya kendi özgür iradesiyle
katılmadıgına nasıl kimsenin inanmadıgından, Rita Skeeter'ın Gelecek Postası'nda onun için ne
yalanlar uydurdugundan, insanların alaycı gülmelerine hedef olmadan koridorda nasıl tek adım bile
atamadıgından söz etti - bir de Ron'dan. Ron'un nasıl ona inanmadıgından, kıskançlıgından...
"... ve az önce de Hagrid bana birinci görevin ne oldugunu gösterdi. Ejderhalar, Sirius, isim bitti,"
diye noktaladı umutsuzca.
Sirius ona baktı, gözleri endise doluydu. Bunlar, Azkaban'da yerlesen o bakısı henüz kaybetmemis
olan
392
Page 135
Harry Potter Ates Kadehi
gözlerdi - o ölgün, ıstırap dolu bakıs. Harry'nin konusmasını, o susana kadar sözünü hiç kesmeden
dinledi. Sonunda, "Ejderhalarla basa çıkabiliriz, Harry," dedi, "ama o daha sonraki is - çok fazla
vaktim yok... Sömineyi kullanmak için bir büyücü evine girdim, ancak her an geri dönebilirler. Bazı
konularda seni uyarmam gerek."
"Ne?" dedi Harry, morali biraz daha bozulmustu... Önünde ejderhalardan daha beter bir sey
olamazdı, degil mi?
"Karkaroff," dedi Sirius. "Harry, o bir Ölüm Yi-yen'di. Ölüm Yiyen'lerin ne oldugunu biliyorsun,
degil mi?"
"Evet - o - ne?"
"Yakalandı, benimle birlikte Azkaban'daydı, ama serbest bırakıldı. Nesine istersen iddiaya girerim
ki, Dumbledore bu yıl Hogwarts'ta bir Seherbaz bulunmasını bunun için istedi - onu gözaltında
tutmak için. Kar-karoffu Moody yakaladı. Onu Azkaban'a koyan kisi oydu."
Harry agır agır, "Karkaroff serbest mi bırakıldı?" dedi - beyni bir sarsıcı bilgiyi daha hazmetmek
için mücadele ediyordu sanki. "Niye serbest bıraktılar onu?"
Sirius acı acı, "Sihir Bakanlıgı'yla anlastı," dedi. "Yaptıklarının hatalı oldugunu anladıgını söyledi,
sonra da isimler verdi... Azkaban'a kendi yerine birçok insan yolladı... Sana sunu söyleyeyim,
orada hiç popüler
393
l
degil. Ve anladıgım kadarıyla dısarı çıktıgından beri okulundan geçen her ögrenciye Karanlık
Sanatlar'1 ögretiyor. Yani Durmstrang sampiyonunu da kollasan fena olmaz."
"Tamam," dedi Harry yavasça. "Yani... sen simdi benim adımı Ates Kadehi'ne Karkaroff un
koydugunu mu söylüyorsun? Çünkü, o koyduysa eger, gerçekten iyi bir aktör demektir. Çok kızmıs
gibiydi. Benim yarısmamın engellenmesini istiyordu."
"yi bir aktör oldugunu biliyoruz zaten," dedi Siri-us. "Sonuçta, onu serbest bırakmalan için Sihir
Bakanlı-gı'nı ikna etti, degil mi? Simdi, gözüm Gelecek Postası'nın üstünde, Harry -"
Harry acı acı, "Senin ve bütün dünyanın gözü," dedi.
"- ve o Skeeter denen kadının geçen ayki yazısının satır aralannda neler olduguna dikkat ettim de,
Moody, Hogwarts'ta ise baslamadan önceki gece saldırıya ugradı. Evet, biliyorum, Skeeter bunun
yine yalancı çobanlık oldugunu söylüyor ama," diye ekledi Sirius çabuk çabuk, Harry'nin
konusmaya hazırlandıgını görünce, "ben öyle sanmıyorum. Bana öyle geliyor ki, nasıl olduysa birisi
onun Hogvvarts'a gelisini engellemeye çalıstı. Sanırım birisi onun ayak altında olmasını istemedi.
Kimse de bu meseleyi kurcalamaz, Deli-Göz sık sık evine birilerinin girmeye çalıstıgını ileri
sürüyor. Ama bu, gerçek olanı ayırt edemeyecegi anlamına gelmez. Moody, Bakanlık'in simdiye
kadarki ı n iyi Seherbaz'ıdır."
394
"Yani... ne diyorsun?" dedi Harry yavasça. "Kar-karoff beni öldürmeye mi çalısıyor? Peki ama -
niye?"
Sirius durakladı.
"Çok tuhaf seyler duyuyorum," dedi agır agır. "Ölüm Yiyen'ler son zamanlarda her zamankinden
biraz daha faal görünüyorlar. Quidditch Dünya Kupa-sı'nda ortaya çıktılar, degil mi? Birisi Karanlık
Isaret'i gönderdi... hem sonra - kaybolan Sihir Bakanlıgı cadısı olayını duydun mu?"
"Bertha Jorkins mi?" dedi Harry.
"Ta kendisi... Arnavutluk'ta ortadan kayboldu, Vol-demort'un en son orada oldugunu söylüyorlardı,
burası kesin... Bertha, Üçbüyücü Kupası'nın yapılacagını da biliyordu herhalde, degil mi?"
"Evet, ama... Voldemort'a çatmıs olması çok akla yakın degil, ne dersin?" dedi Harry.
"Dinle," dedi Sirius büyük bir ciddiyetle. "Bertha Jorkins'i tanırım. Ben Hogwarts'ta okurken o da
buradaydı. Babanla benden birkaç sınıf büyüktü. Ve budalanın tekiydi. Her seye burnunu sokardı,
ama kafası çalısmazdı, hem de hiç. Bu iyi bir bilesim degildir, Harry. Bence onu bir tuzaga çekmek
çok kolay olmustur."
"Yani... yani Voldemort Turnuva'yı mı ögrendi?" dedi Harry. "Bunu mu söylemek istiyorsun?
Karkaroff buraya onun emriyle mi gelmistir diyorsun?"
Page 136
Harry Potter Ates Kadehi
"Bilmiyorum," dedi Sirius usulca. "Gerçekten bilmi-
395
yorum... Bana kalırsa Karkaroff, Voldemorf un onu koruyacak kadar güçlü oldugunu bilmedigi
sürece ona dönecek bir tip degil. Ama senin adını Kadeh'e koyan her kimse, bunun için esaslı bir
nedeni vardı. Ben de Turnuva'nın sana saldırmak ve buna kaza süsü vermek için iyi bir yöntem
oldugunu düsünmeden edemiyorum."
Harry kasvete kapılarak, "Buradan bakınca gerçekten iyi bir plana benziyor," dedi. "Onların tek
yapması gereken, geri çekilip ejderhaların isi bitirmesini beklemek."
Sirius, "Evet - ejderhalar," dedi. Artık hızlı hızlı konusuyordu. "Bir yöntemi var, Harry.
Sersemletme Büyüsü kullanmaya kalkısma - ejderhalar hem kuvvetlidir, hem de tek bir
Sersemletici tarafından yıkılmayacak kadar sihirlidirler. Bir ejderhayı alt etmek için aynı anda altı
büyücü gerek -"
"Evet, biliyorum, az önce gördüm," dedi Harry.
"Ama tek basına da yapabilirsin," dedi Sirius. "Bir yöntemi var. Gereken tek sey, basit bir büyü.
Sen sadece -"
Ama Harry onu susturmak için elini kaldırdı, kalbi birden sanki patlayacakmıs gibi çarpmaya
baslamıstı. Arkasındaki döne döne yükselen merdivenden ayak sesleri geliyordu.
"Git!" diye fısıldadı Sirius'a. "Git! Birisi geliyor!"
Harry yerinden fırlayarak atesin önüne siper oldu -birisi Hogwarts duvarlan içinde Sirius'un yüzünü
görecek olursa, kıyamet kopardı - Bakanlık isin içine girerdi - Harr/yi, Sirius nerede diye sorguya
çekebilirlerdi -
396
Harry arkasındaki atesten minik bir pop sesi duydu, Sirius'un gittigini anladı - merdivenin altım
kolladı -sabahın birinde kim gezinmeye çıkmıstı da, Sirius'un ona bir ejderhanın yanından nasıl
geçecegini söylemesini engellemisti acaba?
Ron'du. Çizgili, açık kahverengi pijamasını giymisti. Ron odanın öbür tarafında Harry'yi görünce
oldugu yerde kalakaldı, çevresine baktı.
"Kiminle konusuyordun?" dedi.
"Sana ne?" diye hırladı Harry. "Gecenin bu vakti burada ne arıyorsun?"
"Ben sadece senin nerede -" Ron durdu, omuz silk-ti. "Hiçbir sey. Yeniden yatmaya gidiyorum."
"Gelip her seye maydanoz olmak istedin, degil mi?" diye haykırdı Harry. Ron'un neye çattıgının
farkında olmadıgını biliyordu, bunu kasten yapmadıgını da biliyordu, ama umrunda degildi - su
anda onun her seyinden nefret ediyordu; pijamasının altından görünen çıplak ayak bilekleri de
dahil olmak üzere.
Ron'un yüzü öfkeden kızardı. "Kusura bakma. Rahatsız edilmek istemeyecegini bilmeliydim. Seni
bırakayım da bir sonraki söylesinin provasını huzur içinde yap."
Harry masadan, üzerinde HEPTEN DANDÎK POT-TER yazan rozetlerden birini aldı ve var gücüyle
odanın öbür yanma fırlattı. Rozet Ron'un alnına vurup geri döndü.
"Al bakalım," dedi Harry. "Salı günü bunu takar-
397
sın. Hatta simdi bir yara izin bile olabilir, sansın varsa... stedigin de buydu zaten, degil mi?"
Hızla salonu geçip merdivene dogru yürüdü. Ron'un onu durdurmasını bekler gibiydi, hatta ona bir
yumruk atmasından memnun bile olabilirdi. Ama Ron, üzerine küçük gelen pijamasıyla orada
öylece durdu. Fırtına gibi yukarı çıkan Harry ise daha sonra yatagına uzanıp uzun süre burnundan
soluyarak uyanık yattı. Ron'un yatakhaneye çıktıgını da duymadı.
l
398
YRMNC BOLUM
Birinci Görev
Pazar sabahı kalkıp giyinmeye basladıgında Harry öylesine dalgındı ki, ayagına çorap niyetine
sapkasını geçirmeye çalıstıgını fark edebilmesi için epey vakit geçmesi gerekti. Sonunda bütün
giysilerini bedeninin dogru yerlerine geçirmeyi basardıktan sonra, hemen gidip Hermione'yi buldu.
Page 137
Harry Potter Ates Kadehi
Hermione, Büyük Salon'daki Gryffindor masasında oturmus, Ginny'yle kahvaltı ediyordu. Bir sey
yiyemeyecek kadar midesi bulanan Harry, Hermione yulaf ezmesinden son lokmayı da yutana
kadar bekledi, sonra da onu tutup bir kez daha arazide yürüyüse çıkardı. Dısarıda, gölün
çevresinde yine uzun uzun dolasırlarken, Hermione'ye ejderhaları ve Sirius'un bütün dediklerini
anlattı.
Sirius'un Karkaroff konusundaki uyarılarından dolayı endiselenen Hermione, yine de ejderhaların
daha öncelikli bir sorun olusturdugunu düsünüyordu.
"Seni salı aksamına kadar hayatta tutmaya çalısalım da," dedi çaresizce, "Karkaroff u sonra
düsünürüz."
Bir ejderhayı zaptedecek basit bir büyü bulmaya ça-
399
hsarak, gölün çevresini üç kere dolastılar. Akıllarına hiçbir sey gelmeyince de, elleri mahkûm,
kütüphaneye gittiler. Harry ejderhalar hakkında bulabildigi bütün kitapları çıkardı ve ikisi oturup
hepsine tek tek bakmaya basladılar.
"Büyü yoluyla tırnak-kesimi... pul çürümesine tedavi... bunlar ise yaramaz, Hagrid gibi onları
saglıklı tutmak isteyen çatlaklar için bunlar..."
"Kalın derilerinin içine islemis çok eski sihir nedeniyle, ejderhaların öldürülmesi son derece zordur
ve bu sihrin ötesine en güçlü büyüler dısında hiçbir sey geçemez... Ama Siri-us basit bir büyünün
isi görecegini söylemisti..."
"Biraz da basit büyü kitaplarına bakalım o zaman," dedi Harry, Ejderhaları Fazlaca Seven
Adamlar'1 bir kenara fırlatarak.
Bir süre sonra kucak dolusu büyü kitabıyla döndü, onlan masaya yıgdı ve tek tek hepsine bakmaya
basladı. Hermione ise dirseginin dibinde durmaksızın fısıldıyordu. "Degistirme Büyüleri var
örnegin... ama Degistirmenin ne anlamı var ki? Tabii dislerinin yerine sarap sakızı falan koyarsan o
baska, böylece daha tehlikesiz hale gelirdi... Sorun su ki, o kitapta da dedigi gibi, bir ejderhanın
derisinin arkasına pek az büyü geçebiliyor... Biçim Degistir derdim ama, o kadar kocaman bir
seyde sansın çok az, Profesör McGonagall'ın bile yapabileceginden süpheliyim... Peki ya onun
yerine büyüyü kendine yapsan? Ekstra güçler falan versen kendine? Ama iste onu yapan büyüler
de basit büyüler degil, yani sınıfta falan görmedik, benim onları bilme-
400
min tek nedeni, bir süredir S. B. D. hazırlık çalısmaları yapıyor olmam..."
"Hermione," dedi Harry dislerini sıkarak, "biraz sesini keser misin lütfen? Konsantre olmaya
çalısıyorum."
Ama Hermione sustuktan sonra da konsantre olamadı, bu sefer de beynini sabit bir ugultu
kaplamıstı. Mesgul ve Kızgın Olanlar için Temel Ugursuzluk Büyüle-ri'nin dizinine çaresizce göz
gezdiriyordu: anında kafa derisi yüzme... ama ejderhaların saçı yoktu ki... biber nefes... bu, büyük
ihtimalle ejderhanın ates gücünü daha da artırırdı... boynuz dil... iste bir bu eksikti, kalkıp
ejderhaya bir silah daha vermis olurdu...
"Yo, hayır, yine geldi, niye o aptal gemisinde oturup okumuyor sanki?" dedi Hermione sinirli sinirli.
çeri Viktor Krum girmisti. Somurtarak ikisine baktı, sonra da elinde bir yıgın kitapla kambur
kambur gidip uzakta bir köseye oturdu. "Hadi, Harry, ortak salona dönüyoruz... Hayran kulübü
birazdan burada olur, cik cik ötmeye baslarlar..."
Gerçekten de onlar kütüphaneden çıkarken, bir grup kız parmak uçlarında yürüyerek yanlarından
geçip kütüphaneye girdi. Birinin beline bir Bulgaristan
kaskolü sarılıydı.
*
Harry o gece çok az uyuyabildi. Pazartesi sabahı uyandıgında, hayatında ilk defa Hogvvarts'tan
kaçmayı ciddi olarak düsündü. Ama kahvaltı sırasında Büyük Salon'da çevresine bakıp da satodan
ayrılmanın ne an-
401
lama gelecegini fark ettiginde, yapamayacagını anladı. Hayatında mutlulugu yasadıgı tek yerdi
burası... Gerçi büyük ihtimalle annesiyle ve babasıylayken de mutluydu, ama onu
Page 138
Harry Potter Ates Kadehi
hatırlayamıyordu.
Privet Drive'da Dudley'yle birlikte olmaktansa, burada olup bir ejderhanın karsısına dikilmeyi
yegledigini bilmek bir bakıma iyi bir seydi; az da olsa sakinlesmesini sagladı. Pastırmasını güçlükle
bitirdi (yutkunmakta güçlük çekiyordu) ve, tam Hermione'yle birlikte kalkarken, Cedric Diggory'nin
de Hufflepuff masasından kalktıgını gördü.
Cedric hâlâ ejderhaları bilmiyordu... ve eger Harry, Maxime ve Karkaroff un Fleur ve Krum'a
anlattıklarını düsünmekte haklıysa, bilmeyen tek sampiyon da oydu...
Harry, Cedric'in Salon'dan çıkmasını izlerken kararını verdi ve, "Hermione, seninle seralarda
görüsürüz," dedi. "Sen git, ben sana yetisirim."
"Harry, geç kalırsın, zil çalmak üzere -"
"Yetisirim dedim ya."
Harry mermer merdivenin basına vardıgında, Cedric merdiveni çıkmıstı bile. Çevresinde altıncı
sınıftan bir sürü arkadası vardı. Harry, Cedric'le onlann önünde konusmak istemiyordu; ne zaman
civarlanndan geçse, Rita Skeeter'ın yazısından alıntı yapan ögrencilerdi onlar. Cedric'i uzaktan
izledi ve onun Muska koridoruna yöneldigini gördü. Harry'nin aklına bir fikir geldi. Onlardan uzakta
durup asasını çıkardı ve dikkatlice nisan aldı.
402
"Diffindo!"
Cedric'in çantası yırtıldı. çindeki parsömen, tüy kalemler ve kitaplar ortalıga saçıldı. Birkaç tane
mürekkep sisesi yere düsüp patladı.
Arkadasları egilip yardım etmeye çalısırlarken, Cedric, "Zahmet etmeyin," dedi sıkkın bir sesle.
"Flit-vvick'e söyleyin, geliyorum. Haydi..."
Harry'nin umdugu da buydu zaten. Asasını cüppesinin içine soktu, Cedric'in arkadaslarının sınıfa
girmelerini bekledi ve hızla ona dogru yürüdü. Koridorda ikisinden baskası kalmamıstı.
"Merhaba," dedi Cedric, yerden mürekkebe bulanmıs bir ileri Düzey Biçim Degistirme Rehberi
kitabını alarak. "Çantam yırtıldı da... yeniydi falan ama..."
"Cedric," dedi Harry. "lk görev, ejderhalar."
"Ne?" dedi Cedric, basını kaldırıp ona bakarak.
"Ejderhalar," dedi Harry. Profesör Flitvvick'in Cedric nerede kaldı diye bakmak için sınıftan
çıkabilecegi korkusuyla çabuk çabuk konusuyordu. "Dört tane var, hepimiz için birer tane.
Yanlarından geçmemiz gerekiyor."
Cedric ona bakakaldı. Harry onun gri gözlerinde, kendisinin cumartesi gecesinden beri hissettigi
panik duygusunu gördü.
"Emin misin?" dedi Cedric alçak sesle.
"Yüzde yüz eminim," dedi Harry. "Onları gördüm."
"Ama nasıl ögrendin? Bilmememiz gerekiyor..."
"Bosver," dedi Harry hemen - söylerse Hagrid'in
403
basının derde girecegini biliyordu. "Ama tek bilen ben degilim. Simdiye kadar Fleur'le Krum da
ögrenmis olmalı - Maxime de, Karkaroff da gördü ejderhaları."
Cedric ayaga kalktı. Kucagı mürekkebe bulanmıs tüy kalemler, parsömen ve kitaplarla doluydu,
yırtık çantası da bir omzunda sallanıyordu. Harr/ye uzun uzun baktı, yüzünde saskın, neredeyse
süpheci bir ifade vardı.
"Niye söyledin bana?" diye sordu. Harry ona inanamayan gözlerle baktı. Sunu biliyordu ki, Cedric
ejderhaları bir görse hayatta böyle bir soru sormazdı. Harry en kötü düsmanının bile o
canavarların karsısına hazırlıksız çıkmasına izin vermezdi - eh, belki Malfoy ya da Snape...
"Yani böylesi... adil, öyle degil mi?" dedi Cedric'e. "Simdi hepimiz biliyoruz... simdi sanslar esit,
öyle degil mi?" 1
.s
Cedric ona hâlâ hafiften süphe dolu gözlerle bakıyordu. O anda Harry arkasında tanıdık bir takırtı
duy-s du. Arkasına dönünce, Deli-Göz Moody'nin yakındak bir sınıftan çıktıgını gördü.
"Benimle gel, Potter," diye homurdandı Moody.
Page 139
Harry Potter Ates Kadehi
"Diggory, sen sınıfına." i Harry, Moody'ye endiseyle baktı. Acaba konustuklarını duymus
muydu? "Eee - Profesör, benim Bitkibi-lim'de olmam gerekiyor -"
"Sen onu kafana takma, Potter. Odama gel, lüfc
fen..." ^ Harry, simdi basına ne gelecegini kara kara düsüm
404
rek, onun pesi sıra yürüdü. Ya Moody ejderhaları nereden ögrendigini anlatmasını isterse? Moody
gidip Hag-rid'i Dumbledore'a ihbar eder miydi, yoksa Harr/yi bir gelincige döndürmekle mi
yetinirdi? Eh, gelincik olsam ejderhanın yanından geçmem daha kolay olabilir, diye düsündü Harry
sıkıntıyla. O zaman daha küçük olurdu ve on yedi metre yükseklikten görülmesi zorlasırdı...
Moody'nin arkasından onun odasına girdi. Moody kapıyı kapadı ve dönüp Harry'ye baktı, hem
normal gözü hem de sihirli gözü onun üzerindeydi.
"Az önce yaptıgın çok düsünceli bir hareketti, Pot-ter," dedi Moody usulca.
Harry ne diyecegini bilemiyordu; bekledigi tepki bu degildi.
"Otur," dedi Moody. Harry oturup çevresine bakmaya basladı.
Bu odaya daha önceki iki sahibinin döneminde de gelmisti. Profesör Lockhart'ın zamanında,
duvarlar Lockhart'm kendisinin gülümseyen ve göz kırpan re-simleriyle doluydu. Lupin burada
yasarken ise, derste kullanmak için edindigi yeni ve sasırtıcı bir Karanlık yaratık türünün örnegiyle
karsılasmanız daha yüksek bir ihtimaldi. Ancak su anda, oda çok sayıda son derece tuhaf nesneyle
doluydu. Harry bunların Moody'nin Se-herbaz'lık zamanından kalma olabilecegini düsündü.
Masasının üstünde büyük, çatlak, camdan bir topaca benzeyen bir sey duruyordu. Harry bunun bir
Sinsi-oskop oldugunu hemen anladı, çünkü kendisinde de
405
bundan bir tane vardı, ama o Moody'ninkinden çok daha küçüktü. Kösede, küçük bir masanın
üstünde egri bügrü, altın televizyon antenine benzeyen bir nesne vardı. Hafif hafif vınlıyordu.
Harry'nin tam karsısındaki duvarda aynaya benzer bir sey asılıydı, ama odayı yansıtmıyordu.
çinde karanlık sekiller hareket ediyordu, hiçbiri net görünmüyordu.
"Karanlık dedektörlerim hosuna gitti, ha?" dedi Moody. Harry'yi dikkatle izliyordu.
"O ne?" diye sordu Harry, egri bügrü, altın anteni isaret ederek.
"Sır Sezici. Gizli kapaklı bir durum ve yalan saptayınca titrer... Burada ise yaramıyor, tabii, çok
parazit var - her taraf ödevlerini niye yapmadıkları konusunda yalan söyleyen ögrencilerle dolu.
Buraya geldigimden beri vınlayıp duruyor. Sinsioskop'umu kapatmak zorunda kaldım, çünkü
ötmeyi bırakmıyordu. Ekstra hassas, bir kilometre uzaktan büe alabiliyor. Tabii, aslında
çocuklarınki dısında da bir seyler alıyor olabilir," diye ekledi homurtuyla.
"Peki ya o ayna ne ise yarıyor?"
"Haa, o benim Düsman-Camı'm. Görüyor musun onları, orada sinsi sinsi saklananları? Aslında
simdi basım belada degil, ta ki gözlerinin akını görene kadar. ste o zaman sandıgımı açıyorum."
Kısa, sert bir kahkaha patlattı ve pencerenin altındaki iri sandıgı gösterdi. Sandıgın üzerinde yan
yana yedi anahtar deligi vardı. Harry içinde ne oldugunu merak J ediyordu ki, Moody'nin sorusuyla
dünyaya döndü.
406
"Ee... demek ejderhaları ögrendin, ha?"
Harry duraksadı. Korktugu basına gelmisti - ama Hagrid'in kuralları çignedigini Cedric'e
söylememisti, Moody'ye de kesinlikle söylemeyecekti.
"Merak etme," dedi Moody, oturup tahta bacagını iniltiyle uzatarak. "Hile, Üçbüyücü Turnuvası'nm
geleneksel bir parçasıdır, her zaman öyle olmustur."
"Hile yapmadım," dedi Harry sert bir sesle. "Ben -rastlantı sonucu ögrendim."
Moody sırıttı. "Seni suçlamıyordum, evlat. Dumble-dore'a basından beri söylüyorum, o istedigi
kadar soyluca davranabilir, ama iddiaya varım ki ihtiyar Karka-roff ve Maxime öyle
davranmayacaklar. Sampiyonlarına söyleyebilecekleri her seyi söylemis olacaklar. Onlar kazanmak
istiyor. Dumbledore'u yenmek istiyorlar. Sonuçta onun da bir insan oldugunu kanıtlamak
istiyorlar."
Moody yine sert bir kahkaha attı, sihirli gözü öyle bir fır döndü ki, ona bakan Harry'nin midesi
Page 140
Harry Potter Ates Kadehi
bulandı.
"Ee... ejderhanın yanından nasıl geçecegin konusunda bir fikrin var mı?" dedi Moody.
"Hayır," dedi Harry.
"Eh, ben de kalkıp sana söyleyecek degilim," dedi Moody boguk bir sesle. "Taraf tutmam ben.
Sana sadece birkaç iyi, genel tavsiyede bulunacagım, ilki su -güçlü yanına oyna."
"Yok ki," dedi Harry, kendine hâkim olamadan laf agzından çıkmıstı.
"Kusura bakma," diye homurdandı Moody, "ben
407
güçlü yanın var diyorsam vardır. Simdi düsün. En iyi oldugun sey ne?"
Harry kafasını toplamaya çalıstı. En iyi oldugu sey neydi sahi? Eh, bunun cevabı kolaydı aslında -
"Quidditch," dedi duygusuz bir sesle, "bunun da pek faydası -"
"Dogru," dedi Moody. Ona büyük bir dikkatle bakıyordu, sihirli gözü neredeyse hiç kıpırdamıyordu.
"Duydugum kadanyla bayagı sıkı uçuyormussun."
"Evet de..." Harry gözlerini ona dikti. "Süpürge götürmeme izin verilmiyor, yanımda bir tek asam
-"
"kinci tavsiyem," diye araya girdi Moody, yüksek sesle konusarak, "ihtiyacın olanı almanı
saglayacak güzel, basit bir büyü kullanman."
Harry ona bos bos baktı. Neye ihtiyacı vardı?
"Hadi, oglum..." diye fısıldadı Moody. ''Parçalan birlestir... o kadar zor degil..."
Birden jeton düstü. Harr/nin en iyi oldugu konu uçmaktı. Ejderhayı havadan geçmesi gerekiyordu.
Bunun için de Atesoku'na ihtiyacı vardı. Atesoku için de -
"Hermione," diye fısıldadı Harry. On dakika sonra kosarak üç numaralı seraya girmis, yanından
geçerken Profesör Sprout'tan aceleyle özür dilemisti. "Hermione - yardımına ihtiyacım var."
"Peki benim ne yapmaya çalıstıgımı sanıyorsun, I laı ı ?" diye fısıldadı Hermione de ona. Budadıgı
Pır-pn Çalı'run üzerinden görünen gözleri kaygıyla iri iri açılmıstı.
"Hermione, yarın ögleden sonraya kadar dogru
408
dürüst Çagırma Büyüsü yapmayı ögrenmem gerekiyor."
*
Böylece beraber alıstırma yapmaya basladılar. Ögle yemegine gitmeyip bos bir sınıf buldular ve
Harry oradaki çesitli nesneleri odanın öbür ucundan kendisine uçurmaya çalıstı. Hâlâ zorluk
çekiyordu. Kitaplar ve tüy kalemler yarı yolda cesaretlerini yitiriyor, tas gibi düsüyorlardı.
"Konsantre ol, Harry, konsantre ol..."
"Ben ne yapmaya çalısıyorum sanıyorsun?" dedi Harry kızarak. "Nedense zihnimde koca bir
edjerha beliriyor ikide bir... Peki, tekrar deneyelim..."
Kehanet'e girmeyip alıstırma yapmaya devam etmek istiyordu, ama Hermione Aritmansi'yi asma
fikrini pesinen reddetti. Onsuz devam etmenin de bir anlamı olmadıgından, Harry bir saat boyunca
Profesör Trelaw-ney'ye katlanmak zorunda kaldı. Profesör dersin yansını sınıftakilere, Mars'ın
Satürn'e göre o anki konumu nedeniyle, temmuz ayında dogan kisiler için ani, vahsi 'ölüm
tehlikesi bulundugunu anlatarak geçirdi.
"E iyi bari," dedi sinirlerine hâkim olamayan Harry yüksek sesle. "Uzamasın da. Acı çekmek
istemiyorum."
Ron gülecekmis gibi oldu; günlerdir ilk kez Harry'yle göz göze gelmisti, ama Harry Ron'a öyle
içer-lemisti ki umrunda degildi. Dersin geri kalanını sıranın altında asasıyla küçük nesneleri
kendine çekmeye çalısarak geçirdi. Bir sinegi dümdüz elinin içine dogru sürüklemeyi basardı, ama
bunun nedeninin Çagırma Bu-
409
yüsü'ndeki becerisi olduguna emin degildi - belki de sadece sinek salaktı, o kadar.
Kehanet'ten sonra kendini zorlayarak biraz aksam yemegi yedi, sonra da Hermione'yle birlikte,
ögretmenleri atlatmak için üzerlerine Görünmezlik Pelerini'ni geçirerek, yine aynı bos sınıfa gittiler.
Vakit gece yarısını geçene kadar çalıstılar. Daha da kalırlardı, ama Peeves çı-kageldi ve "Harry
üstüne bir seyler fırlatılmasını istiyor" diye düsünmüs numarası yaparak, odanın her tarafındaki
Page 141
Harry Potter Ates Kadehi
sandalyeleri ona dogru atmaya basladı. Harry ve Her-mione çıkan gürültünün Filch'i oraya
getirmesine fırsat bırakmadan, sınıftan çabucak çıkıp Gryffindor ortak salonuna döndüler. Neyse ki
ortak salon simdi bostu.
Saat sabahın ikisinde, Harry söminenin yanında, çevresinde sürüyle nesne yıgılmıs halde
duruyordu -kitaplar, tüy kalemler, tersyüz edilmis birkaç tane sandalye, eski bir Tükürenbilye
takımı ve Neville'in kurbagası Trevor. Harry ancak son bir saatte Çagırma Büyüsü'nün kolayını
almaya baslamıstı.
"Daha iyi, Harry, çok daha iyi," dedi Hermione. Bitkin âmâ çok memnun görünüyordu.
"Eh, bir daha bir büyüyü beceremedigimde ne yapacagımızı biliyoruz artık," dedi Harry. Elindeki
Eski Tılsımlar Sözlügü'nü gerisingeri Hermione'ye fırlatıp, yeniden denemeye hazırlandı. "Beni bir
ejderhayla tehdit edecegiz. Pekâlâ..." Bir kez daha asasını kaldırdı. "Accio Sözlük!"
Agır kitap Hermione'nin elinden fırlayıp odanın öbür tarafına uçtu. Harry sözlügü yakaladı.
410
"Harry, sanırım gerçekten kıvırdın bu isi!" dedi Hermione sevinçle.
"Yarın ise yarasın da," dedi Harry. "Atesoku buradaki esyalardan çok daha uzakta olacak. O,
satonun içinde olacak, bense dısarıda, arazide..."
"Bunun önemi yok," dedi Hermione azimle. "Sen çok, çok iyi konsantre ol yeter, o gelir. Harry,
biraz uyusak
iyi olur... ihtiyacın olacak."
*
Harry o aksam kendini Çagırma Büyüsü'nü ögrenmeye öyle bir vermisti ki, paniginin bir kısmı
geçmisti. Ama ertesi sabah kalktıgında, panik duygusu tüm agırlıgıyla geri döndü. Okula büyük bir
gerginlik ve heyecan havası hâkimdi. Derslere gün ortasında son verilecek, böylece ögrencilerin
ejderhaların oldugu bölmeye gitmek için bol bol vakitleri olacaktı - ama tabii ki orada onları neyin
bekledigini daha bilmiyorlardı.
Harry kendim çevresindeki herkesten tuhaf bir sekilde uzak hissediyordu, ister ona sans dilesinler,
ister yanından geçerken "Biz bir kutu kâgıt mendili hazır edecegiz, Potter" diye tıslasınlar. Bu
öylesine ileri bir tedirginlik haliydi ki, ejderhanın önüne çıkardıklarında aklımı yitirir de önüme
geleni lanetlemeye kalkısır mıyım, diye merak etmeye baslamıstı.
Zaman iyiden iyiye tuhaf davranmaya baslamıstı, kostura kostura geçiyordu, öyle ki Harry hop ilk
dersi Sihir Tarihi için sırasına oturuyor, hop kendini ögle yemegine giderken buluyordu... Sonra
hop (sabah nereye gitmisti? Ejderhadan uzak o son saatler nereye gitmis-
411
ti?) Profesör McGonagall Büyük Salon'da aceleyle ona dogru yürüyordu. Bir suru insan onlara
bakıyordu.
"Potter, sampiyonların artık dısan gelmesi gerekiyor... lk göreviniz için hazırlanmanız lazım."
"Tamam," dedi Harry, ayaga kalkarak. Çatalı tangırtıyla tabagının üstüne düstü.
"yi sanslar, Harry," diye fısıldadı Hermione. "Merak etme, basaracaksın!"
"Evet," dedi Harry. Sesi sanki baskasının sesi gibi çıkmıstı.
, Profesör McGonagall'la birlikte Büyük Salon'dan çıktı. Profesör de kendinde degilmis gibiydi;
hatta neredeyse Hermione kadar kaygılı görünüyordu. Harry'yle birlikte tas merdivenden inip
dısarıdaki soguk kasım havasına çıkarken, elini onun omzuna koydu.
"Dinle, panige kapılma," dedi, "sogukkanlı ol... Durum kontrolden çıkarsa müdahale etmek üzere
orada bekleyen büyücülerimiz var... Asıl mesele elinden geleni yapmak, o zaman kimsenin
gözünde degerin düsmez. ~ yi misin?"
Harry kendisinin, "Evet," dedigini duydu. "Evet, iyiyim."
Profesör McGonagall onu ejderhaların oldugu yere, Orman'ın arka tarafına götürüyordu. lerideki
agaç kümesinin arkasında bölmenin net bir sekilde görülmesi gerekiyordu. Ama kümeye
yaklasırlarken, Harry oraya ejderhaları gözden saklayan dev bir çadır dikilmis oldugunu gördü.
Çadırın girisi onlara bakıyordu.
Profesör McGonagall oldukça titrek bir sesle, "Di-
412
Page 142
Harry Potter Ates Kadehi
ger sampiyonlarla birlikte buraya girip sıranı bekleyeceksin, Potter," dedi. "Mr Bagman orada...
Sana - prosedürü anlatacak... yi sanslar."
"Tesekkürler," dedi Harry, donuk ve dalgın bir sesle. Profesör çadırın girisinde ondan ayrıldı. Harry
içeri girdi.
Fleur Delacour bir kösede alçak bir tahta taburede oturuyordu. Her zamankinin aksine, kendine
hâkim degil, hayli solgun ve içine kapanık görünüyordu. Viktor Krum ise her zamankinden de
somurtkandı. Harry onun tedirginligini bu sekilde ifade ettigini düsündü. Cedric volta atıp
duruyordu. Harry içeri girdiginde Cedric ona hafifçe gülümsedi, Harry de ona gülümseyerek yanıt
verdi. Yüzündeki kasların oldukça zorlandıgını hissetti, sanki bu isin nasıl yapıldıgını unutmus
gibiydiler.
"Harry! Cancagızım!" dedi Bagman neseyle, çevresine bakarak. "Gel, gel, evindeymissin gibi
davran!"
Solgun yüzlü sampiyonların ortasında, Bagman hafiften sisirilmis bir çizgi karakter gibi duruyordu.
Yine eski Wasp cüppesini giymisti.
"Eveet, madem hepimiz buradayız - size gerekli bilgileri verme vakti geldi!" dedi Bagman
coskuyla. "Seyirciler yerlerini aldıkları zaman, hepinize birer birer bu torbayı verecegim," - mor
ipekten küçük bir torbayı kaldırıp salladı - "hepiniz bunun içinden, karsınıza çıkacak seyin küçük
bir modelini seçeceksiniz! Anlarsınız ya, seyy - farklı farklı çesitler var. Bir de bir sey aaha
söylemem gerekiyor... ya, evet... göreviniz altın yumurtayı almak"
413
Harry çevresine göz attı. Cedric, Bagman'ın söylediklerini anladıgını belirtmek için basını bir kez
sallamıstı, sonra yine bir asagı bir yukarı yürümeye basladı; hafiften yesermis gibi bir hali vardı.
Fleur Delacour ve Krum hiçbir tepki vermemislerdi. Belki agızlarını açarlarsa midelerinin
bulanacagını sanıyorlardı; çünkü Harry kendini tam da böyle hissediyordu. Ama en azından onlar
gönüllü olarak katılmıslardı...
Çok az vakit geçmisti ki, yüzlerce çift ayagın çadırın yanından geçisini duydular, ayakların sahipleri
heyecanla konusuyor, gülüyor, sakalasıyorlardı... Harry kendini kalabalıktan öyle uzak
hissediyordu ki, sanki bambaska bir türdü onlar. Sonra birden -Harry'ye henüz bir saniye geçmis
gibi gelmisti- Bagman mor ipekten torbanın agzım açmaya koyuldu.
"Önce bayanlar," dedi, torbayı Fleur Delacour'a uzatarak.
Fleur titreyen elini çantanın içine soktu ve minnacık, kusursuz bir ejderha modeli çıkardı - bir Gal
Yesili. Boynunda "iki" sayısı vardı. Fleur'ün sasırma belirtisi degil de kararlı bir teslimiyet ifadesi
takınmasından, Harry haklı oldugunu anladı: Madam Maxime ona sampiyonları neyin bekledigini
söylemisti.
Aynısı Krum için de geçerliydi. Kırmızı Çin Atesto-pu'nu çekmisti. Boynunda "üç" sayısı vardı. Krum
gözünü bile kırpmadı, tekrar oturup yere bakmaya basladı.
Cedric elini torbaya soktu ve mavimsi-gri sveç Kı-saburnu'nu çekti, boynunda "bir" sayısı vardı.
Geriye
414
neyin kaldıgını bilen Harry, ipek torbaya elini sokup Macar Boynuzkuyruk'u, "dört" numarayı çekti.
Harry ona bakarken model kanatlarını açtı ve dislerini gösterdi.
"Evet, iste oldu!" dedi Bagman. "Hepiniz karsılasacagınız ejderhanın bir modelini çektiniz,
sayüarsa onların karsısına hangi sırada çıkacagınızı gösteriyor, anladınız mı? Birazdan sizden
ayrılmak zorundayım, çünkü spikerlik yapıyorum. Mr Diggory, önce siz çıkıyorsunuz, bir düdük sesi
duyar duymaz bölmeye geçin, oldu mu? Simdi... Harry... seninle dısanda biraz konusabilir miyim?"
"Seyy... evet," dedi Harry donuk bir sesle. Kalkıp Bagman'la birlikte çadırdan çıktı. Birkaç adım
yürüyüp agaçların arasında girdiklerinde, Bagman yüzünde babacan bir ifadeyle ona döndü.
"Kendini iyi hissediyor musun, Harry? Bir sey ister misin?"
"Ne?" dedi Harry. "Ben - hayır, istemem."
"Bir planın var mı?" dedi Bagman, sesini bir sır veriyormus gibi alçaltarak. "Çünkü birkaç ipucu
vermeye itirazım yok, tabii eger sen istersen. Yani," diye devam etti Bagman, sesini daha da
alçaltarak, "burada sansı az olan sensin, Harry... Yardım etmek için yapabilecegim bir sey varsa..."
Page 143
Harry Potter Ates Kadehi
"Hayır," dedi Harry. Bunu öyle çabuk söylemisti ki, biraz kabalık gibi olmustu, farkındaydı. "Hayır -
ben -ben ne yapacagımı biliyorum, tesekkür ederim."
"Kimse bilemez, Harry," dedi Bagman, ona göz kırparak.
415
"Yo, iyiyim ben," dedi Harry. Niye herkese bunu söyledigini bilmiyordu, hayatında hiç bundan daha
az iyi olmus muydu, merak ediyordu. "Bir plan yaptım, ben-"
Bir yerde bir düdük çaldı.
"Aman Tanrım, gitmek zorundayım!" dedi Bagman telasla. Hızla uzaklastı.
Harry çadıra dönerken Cedric'in dısarı çıktıgını gördü, iyice yesermisti. Harry yanından geçerken
ona sans dilemeye çalıstı, ama agzından boguk bir inilti çıktı.
Harry içeri, Fleur'le Krum'un yanma döndü. Birkaç saniye sonra seyircinin gürlemesini duydular,
bu, Cedric'in bölmeye girdigi ve seçtigi modelin canlısıyla su anda karsı karsıya oldugu anlamına
geliyordu...
Orada oturup dinlemek, Harry'nin tahmin ettiginden de kötüydü. Cedric, sveç Kısaburnu'nu
geçmek için artık ne yapıyorsa yaparken, seyirciler çıglık atıyorlardı... bagırıyorlardı... çok kafalı
tek bir varlıkmısçası-na ayna anda soluklarını tutuyorlardı. Krum hâlâ yere bakıyordu. Fleur ise
Cedric'in görevini devralmısçasına çadırda bir asagı bir yukarı yürüyordu. Bagman'ın anlatımı ise
her seyi çok daha kötvLestiriyordu... Onu dinlerken Harry'nin zihninde korkunç resimler
canlanıyordu: "Ufff, kupayı kurtuldu, kupayı"... "Epey risk alıyor bu yarısmacı!"... "Zekice bir
hareketti - yazık ki ise yaramadı!"
Derken, on bes dakika kadar sonra, Harry sagır edici bir tezahürat duydu. Bunun tek bir anlamı
olabilirdi:
416
Cedric ejderhasının yanından geçip altın yumurtayı almıstı.
"Çok güzel!" diye bagırıyordu Bagman. "Simdi jüriden puanları alıyoruz!"
Ama puanları yüksek sesle okumadı; Harry jüri üyelerinin puanları yukarı kaldırıp seyircilere
gösterdiklerini varsaydı.
"Biri bitti, üçü kaldı!" diye bagırdı Bagman, düdük yine öterken. "Miss Delacour, buyrun lütfen!"
Fleur tir tir titriyordu; elinde asası, bası dik, çadırdan çıkarken, Harry ona karsı o zamana kadar
duydugundan çok daha büyük bir sıcaklık hissetti. Çadırda Krum'la yalnız kalmıslardı. Tam
birbirlerinin karsısında oturuyor, göz göze gelmemeye çalısıyorlardı.
Aynı süreç yeniden basladı... Bagman'ın neseyle, "Off, bu ne kadar akıllıcaydı bilmiyorum!" diye
bagırdıgını duydular. "Uff... az daha! Dikkat... aman Tanrım, bir an hapı yuttu sandım!"
On dakika sonra, Harry yine büyük bir alkıs koptugunu duydu... Fleur de basarmıs olmalıydı.
Fleur'un puanlan gösterilirken bir sessizlik oldu... Yine alkıs... sonra da, üçüncü kez, düdük.
"Simdi de Mr Krum geliyor!" diye haykırdı Bagman ve Krum kambur kambur dısarı çıkarak Harrv'
ı içeride yalnız bıraktı.
Harry bedenini her zamankinden çok daha fazla hissediyordu; kalbinin hızla çarptıgının,
parmaklarının korkuyla karıncalandıgının fazlasıyla farkındaydı. Ama aynı zamanda da, sanki
bedeninin dısrna çıkmıs
417
gibiydi. Sanki çadırın duvarlannı uzaktan bir yerden görüyor, kalabalıgın sesini uzaktan bir yerden
duyuyordu...
"Çok cesurca!" diye bagırıyordu Bagman. Harry, Çin At es topu'nün korkunç, ortalıgı inleten bir
çıglık attıgım ve seyircinin solugunu tuttugunu duydu. "Bayagı saglam sinirleri varmıs - ve - evet,
yumurtayı aldı!"
Alkıs sesi kıs havasım kırılan cam gibi parçaladı; Krum isini bitirmisti - artık sıranın Harry'ye
gelmesi an meselesiydi.
Ayaga kalktı. Bacaklarının krema gibi yumusadıgını hayal meyal hissetti. Bekledi. Ve düdügün
öttügünü duydu. Çadırın girisinden dısarı yürüdü, içindeki panik doruk noktasına yükseliyordu.
Simdi agaçlann yanından, bölmeyi çeviren çitin arasındaki bir açıklıktan geçiyordu.
Çevresindeki her seyi, sanki bunlar çok renkli bir rüyanın parçasıymıs gibi görüyordu. Geçen gece
Page 144
Harry Potter Ates Kadehi
buraya gelisinden sonra sihir yoluyla dikilmis olan tribünlerden yüzlerce surat ona bakıyordu.
Bölmenin öbür ucundaysa Boynuzkuyruk duruyordu. Yumurtalarının üzerim-, egilmis, kanatlan
yan açılmıs, melun san gözleriyle o • ı bakıyordu. Devasa, pullu, siyah kertenkele dikenli k
lyru-gunu yere vurdukça, sert zeminde birer metrelik yarıklar açıyordu. Kalabalıktan inanılmaz bir
gürültü yükseliyordu, ama Harry bu seslerin dostça mı düsmanca mı oldugunu ne biliyor, ne de
umursuyordu. Yapması gereken seyi yapma vakti gelmisti... Bütün zihnini, ona tek sansını verecek
seyin üzerine odaklamalıydı...
418.
Asasını kaldırdı.
"Acciû Atesoku!" diye bagırdı.
Bekledi, her bir zerresiyle umuyor, dua e Ya ise yaramadıysa... Ya gelmezse... Çevresindeki r.er
seye, parıldayan ve saydam bir tur perdenin, sanki M-caktan olusmus bir sisin arkasından
bakıyormus gibiydi. Bu da bölmenin ve çevresindeki yüzlerce suratın yüzüyormus gibi
görünmelerine neden oluyordu...
Sonra bir ses duydu, arkasından hızla yaklasan bir seyin sesi; arkasını döndü ve Atesoku'nün
Orman'ın kıyısından kıvrılıp hızla ona dogıaı geldigini gördü Süpürge uçarak bölmeye girdi ve o
binsin diye tam yanında, havada durdu. Kalabalıktan daha da büyük bir tezahürat yükselmeye
basladı... Bagman bagırarak bir seyler söylüyordu... ama Harry'nin kulakları artık duymuyordu...
dinlemek önemli degildi...
Bacagını süpürgesinin üzerinden attı ve havalandı Ve bir saniye sonra, mucizevi bir sey oldu...
Yükseliyordu, rüzgâr saçlarını uçusturuyordu, asagıdaki seyircilerin yüzleri et renginde birer
noktaya dönüsmüs, Boynuzkuyruk ise bir köpek boyutuna inmisti Harry birden sadece zemini
degil, korkusunu da ardında bıraktıgını fark etti... Yine ait oldugu yerdeydi
Bu sadece bir Quidditch maçıydı, o kadar... sadece bir Quidditch maçıydı ve Boynuzkuyruk da
sadece çirkin bir rakip takımdı..
Asagı, yumurta öbegine baktı ve altın renkli olanı gördü. Çimento renkli arkadaslarının ortasında
parlıyordu, ejderhanın on ayaklarının arasında güvene ahn-
41°
mıstı "Tamam," dedi Harry kendi kendine, "sasırtma taktikleri... hadi bakalım..."
Dalısa geçti. Boynuzkuyruk'un kafası onu takip etti; Harry onun ne yapacagını bildigi için tam
zamanında dalıstan çıktı; dönmese> ejderhanın püskürttügü aleve hedef olacaktı... ama Harry'nin
umrunda degildi... bunun bir Bludger'dan kaçmaktan farkı yoktu...
"Vay canına, bayagı iyi uçuyor!" diye haykırdı Bag-man, seyirciler çıglık atıp soluklarını
tutarlarken. "zliyor musunuz, Mr Krum?"
Harry çember çizerek daha da yükseldi; Boynuz-kuyruk hâlâ onu takip ediyordu; bası uzun
boynunun üzerinde dönüyordu - Harry devam etse onun basını döndürebilirdi - ama en iyisi daha
fazla zorlamamaktı, yoksa yine ates püskürürdü -
Boynuzkuyrûk tam agzını açarken Harry dalısa geçti, ama bu kez o kadar sanslı degildi - alevler
onu ıskaladı, ama onun yerine kuyruk yukarı dogru savru'du ve Harry tam sola saparken uzun
dikenlerden biri omzunu sıyırıp cüppesini yırttı -
Omzunun acıdıgını hissedebiliyordu, seyircilerden çıglıkların ve iniltilerin yükseldigini
duyabiliyordu, ama kesik pek derine benzemiyordu . Simdi hızla Boynuzkuyruk'un arkasına
dolanmıstı Bir olasılık belirmisti...
Boynuzkuyrûk havalanmak istemiyordu, aklı fikri yumurtalarını korumaktaydı. Her ne kadar kivi
ilip V-ı-külse de, kanatlarım kapatıp açsa da, o dehset erıcı - >. rı gözlerini Harry'den ayırmasa
da yumurtabrını r
rakmaktan korkuyordu... ama Harry'nır-ayrılmaya ikna etmesi gerekiyordu, yoksa as,^
v.rr;;/-talann yakınına gidemeyecekti.. Butun mertle DU -.y. dikkatlice, adım adım yapmaktı...
Bir o yana bir bu yana uçmaya basladı Ejderhalar ates püskürtmesini ya da ona vurmasını
mümkün kılacak kadar yakında degildi, ama yine de yeterli bir tehdit olusturup Boynuzkuyruk'un
gözlerini ona diknusini saglayacak kadar yakındaydı. Ejderha kar "mı bir r yana bir bu yana
sallıyor, dislerini çıkarmıs o dikey gozbebekleriyle onu izliyordu...
Page 145
Harry Potter Ates Kadehi
Harry daha da yükseldi. Boynuzkuyruk un kafası da onunla yükseldi, boynu simdi uzanabilecegi
kadar uzanmıstı ve hâlâ oynatıcısının önündeki bir yılan gibi bir saga bir sola salınıyordu...
Harry birkaç metre daha yükselince, ejderhadan öfke dolu bir kükreme çıktı. Harry onun için bir
sinek gibiydi, ezmek için yanıp tutustugu bir sinek; kuyrugu yine savruldu, ama Harry simdi
erisemeyecegi kadar yüksekteydi... Havaya ates püskürttü, Harry kaçtı Boynuzkuyruk agzını
kocaman açtı...
"Hadi," diye tısladı Harry, tepesinde donup onu g.-cık ederek. "Hadi, gel de beni yakala, kalk
ayaga .."
Ve Boynuzkuyruk küçük bir'uçagınkiler kadar genis olan siyah, kösele gibi kanatlarını açarak arka
a aklan üzerinde yükseldi - ve Harry dalısa geçti. Ejderha daha onun ne yaptıgının ya da nereyt
kayboldugunun farkına varamadan, Harry son surat vere dogru artık ejderhanın pençeli on
ayaklarının korumasın ia olma
421
yan yumurtalara dogru gidiyordu - ellerini Ateso-ku'ndan çekmisti - altın yumurtayı almıstı -
Ve muazzam bir hız patlamasıyla ileri atılarak yeniden havalanmıstı. Yaralanmamıs kolunun
altında tuttugu agır yumurtayla tribünlerin üstünde geziniyordu. Sanki birisi tekrar sesi açmıstı -
ilk defa kalabalıgın sesinin dogru dürüst farkına vardı, Dünya Kupası'ndakı rlanda taraftarları
kadar yüksek sesle bagırıyor, alkıslıyorlardı -
"Suna bakın!" diye bagırıyordu Bagman. "Suna bakar mısınız! En küçük sampiyonumuz yumurtayı
en çabuk alan oldu! Eh, bu durum Mr Potter üzerine bahislerin oranını düsürecek!"
Harry ejderha bakıcılarının Boynuzkuyruk'u zaptetmek için yerlerinden fırladıklarını gördü.
Bölmenin girisindeyse, Profesör McGonagall, Profesör Moody ve Hagrid onu karsılamak için kosar
adım asagı iniyorlardı. Hepsi el sallıyordu, yüzlerindeki gülümseme uzak- j tan bile seçiliyordu.
Harry, kulaklarında kalabalıgın i ugultusu, tribünlerin üstünden uçarak geri döndü ve yumusak bir
inis yaptı. Kendini haftalardır oldugundan, çok daha hafif hissediyordu... Birinci görevi
atlatmıstı,-hayatta kalmıstı...
"Mükemmeldi, Potter!" diye haykırdı Profesör! McGonagall, Harry Atesoku'ndan inerken - ^u,
Profesör McGonagall'dan duyulmamıs bir övgüydü. Parma- j gım Harry'nin omzuna
dogrulttugunda, Harry onunl elinin titredigini fark etti. "Jüri üyeleri puanlarını açık-| lamadan önce
Madam Pomfrey'yi görmen gerekiyor...
422
Orada, senden önce de Diggory'yi halletmek zorunda kaldı..."
"Basardın, Harry!" dedi Hagrid boguk bir sesle. "Basardın! Boynuzkuyruk Moynuzkuyruk
dinlemedin, biliyorsun Charlie onun en kötüsü -"
"Tesekkürler, Hagrid," dedi Harry yüksek sesle. Sözünü kesmese Hagrid'in çam devirip Harry'ye
daha önce ejderhaları gösterdigini açık etmesinden çekiniyordu.
Profesör Moody de çok memnun görünüyordu; sihirli gözü yuvasında adeta dans ediyordu.
"ste böyle hafif hafif, Potter," dedi hırıltılı sesiyle.
"Pekâlâ, Potter, ilkyardım çadırına lütfen..." dedi Profesör McGonagall.
Harry bölmeden çıktı. Hâlâ soluk solugaydı. Madam Pomfrey'nin ikinci bir çadırın girisinde endiseli
endiseli bekledigini gördü.
"Ejderhaymıs!" dedi tiksinti dolu bir sesle. Harry'yi içeri soktu. Çadır bölmelere ayrılmıstı; çadır
bezinin ardındaki Cedric'in gölgesini görebiliyordu. Cedric çok kötü yaralanmısa benzemiyordu; en
azından yatagında dogrulmus oturuyordu. Madam Pomfrey, bir taraftan çok kızgın bir ses tonuyla
kendi kendine konusarak, Harry'nin omzunu inceledi. "Geçen yıl Ruh Emici'ler, bu yıl ejderhalar,
bakalım bir dahaki sefere ne getirecekler bu okula? Çok sanslısın... derin degil... yine de
iyilestirmeden önce temizlemek gerekecek..."
Kesigi bir miktar mor sıvıyla temizledi. Sıvı hem tütüyor hem de can yakıyordu, ama az sonra
Madam
423
l
Pomfrey omzunu asasıyla dürtünce, Harry kesigin hemen iyilestigini hissetti.
Page 146
Harry Potter Ates Kadehi
"Simdi, bir dakika burada sessizce bekle - otur! Sonra gidip puanlarına bakabilirsin."
Hızla çadırdan çıktı. Harry onun yan kapıdan girdigini ve, "Simdi nasılsın, Diggory?" dedigini
duydu.
Harry oturmak istemiyordu: Fazlasıyla adrenalin doluydu. Dısarıda neler oldugunu görmek
istiyordu. Ayaga kalktı, ama daha çadınn agzına ulasamadan, iki kisi kosarak içeri girmisti -
Hermione, hemen arkasında da Ron.
"Harry, müthistin!" dedi Hermione ciyak ciyak bagırarak. Yüzünde tırnak izleri ^ardı, belli ki
korkudan parmaklarını sıkı sıkı yüzüne bastırmıstı. "nanılmazdın! Gerçekten!"
Ama Harry'nin gözleri Ron'daydı. Ron bembeyaz kesilmisti ve Harry'ye hayalet görmüs gibi
bakıyordu.
"Harry," dedi, çok ciddi bir sesle, "o Kadeh'e adını kim koyduysa - bence - bence senin isini
bitirmeye çalısıyor!"
Sanki son birkaç hafta hiç yasanmamıstı - sanki Harry sampiyon seçildikten sonra Ron'la ilk kez
karsılasıyordu,
"Demek kafan bastı sonunda, ha?" dedi Harry soguk bir ifadeyle. "Bayagı uzun sürdü."
Hermione ikisinin arasında endiseli bir halde duruyor, bir birine bir ötekine bakıyordu. Ron agzını
açtı, ama ne diyecegini bilemedi. Harry, Ron'un özür dilemek üzere oldugunu hissetti ve birden
bunu duymaya ihtiyacı olmadıgını anladı.
424
"Önemi yok," dedi, daha Ron bir sey söyleyeme-den. "Bosver."
"Hayır," dedi Ron, "yapmamalıydım -"
"Bosver," dedi Harry.
Ron ona tedirgin tedirgin sırıttı, Harry de ona sırıttı.
Hermione gözyaslarına boguldu.
"Aglayacak bir sey yok!" dedi Harry ona, hayretle.
Hermione, "Siz ikiniz öyle aptalsınız ki!" diye bagırdı, ayagını yere vurarak. Yüzünden asagı yaslar
akıyordu. Sonra, ikisinden biri onu engelleyemeden, onlan kucakladı ve fırlayıp gitti. Simdi resmen
uluyordu.
"Zır deli," dedi Ron, basını iki yana sallayarak. "Harry, hadi, puanlannı açıklayacaklar..."
Harry altın yumurtayı ve Atesoku'nu alıp, bir saat önce hiç ihtimal vermeyecegi kadar mutlu bir
halde, egilerek çadırdan dısarı çıktı. Ron yanında hızlı hızlı konusuyordu.
"En iyisi sendin, biliyor musun, ona hiç süphe yok. Cedric tuhaf bir sey yaptı, kalkıp yerdeki bir
kayaya Biçim Degistirtti... onu bir köpege çevirdi... Ejderhanın onun yerine köpegin pesinden
gitmesini saglamaya çalısıyordu. Sıkı bir Biçim Degistirme'y di, üstelik ise de yaradı, çünkü
yumurtayı almayı basardı, ama bu arada kendi de yandı - ejderha yarı yolda fikir degistirip
lab-rador yerine ona saldırmayı tercih etti; Cedric kıl payı kurtuldu. O Fleur denen kızsa bir büyü
denedi, sanırım ejderhayı transa sokmaya çalısıyordu - eh, o da ise yaradı, ejderha birden
uyuklamaya basladı. Ama sonra
425
horlamaya baslayınca öyle bir alev fıskırdı ki, Fleur'ün etegi tutustu - o da asasından biraz su
akıtıp söndürdü. Krum ise - inanmayacaksın ama, uçmayı hiç düsünmedi bile! Yine de galiba
senden sonra en iyisi oydu. Bir büyüyle ejderhayı tam gözünden vurdu. Yalnız, ejderha bu sefer de
acı içinde saga sola hamle edip sahici yumurtaların yansını kırdı - bunun için ondan puan düstüler,
yumurtalara zarar vermemesi gerekiyordu."
Harry ile birlikte bölmenin ucuna geldiklerinde, Ron soluklandı. Boynuzkuyruk götürülmüstü ve
Harry simdi bes jüri üyesinin nerede oturdugunu görebiliyordu - tam karsı tarafta, altınla
süslenmis ve yükseltilmis koltuklarda oturuyorlardı.
"Hepsi on üzerinden puan veriyor," dedi Ron. Gözlerini kısarak ileri bakan Harry ilk jüri üyesinin
-Madam Maxime'in- asasını havaya kaldırdıgını gördü. Asadan uzun, gümüs bir seride benzeyen
bir sey fırladı ve kıvrılıp sekiz rakamının seklini aldı.
"Fena degil!" dedi Ron, kalabalık alkıslarken. "Sanırım î>mzun yüzünden puan kırdı..."
Sırada Mr Crouch vardı. Havaya büyük bir dokuz fırlattı.
Page 147
Harry Potter Ates Kadehi
"yi gidiyor!" diye bagırdı Ron, Harry'nin sırtına bir saplak indirerek.
Sonra, Dumbledore. O da bir dokuz kaldırdı. Seyirciler her zamankinden de çılgınca haykırıyordu.
Ludo Bagman - on.
"On mu?" dedi Harry inanamayarak. "Ama... yaralandım... Ne yapmaya çalısıyor?"
426
"Harry, hiç sikâyet etme!" diye bagırdı Ron heyecanla.
Simdi de Karkaroff asasını kaldırmıstı. Bir an du-raksadı, sonra onun da asasından bir rakam fırladı
-dört.
"Ne?" diye bögürdü Ron hiddetle. "Dört mü? Seni pis, taraf tutan alçak, Krum'a on vermistin!"
Ama Harry'nin umrunda degildi, Karkaroff sıfır verse de umrunda olmazdı; Ron'un onun adına
sinirlenmis olması Harry için yüz puan degerindeydi. Bunu Ron'a söylemedi tabii, ama dönüp
bölmeden çıkarken kendini tüy gibi hafif hissediyordu. Dahası, bunun nedeni sırf Ron degildi...
Alkıslayan seyirciler sadece Gryffindor'lardan ibaret degildi. Dananın kuyrugu kopup da onun neyle
karsı karsıya oldugunu gördükleri zaman, okulun büyük bir bölümü sadece Cedric'i degil, onu da
desteklemisti... Slytherin'ler umrunda degildi, ona ne yapsalar katlanabilirdi artık.
Okula dönerlerken, Charlie VVeasley aceleyle yanlarına gfcüp, "Krum'la birinciligi paylasıyorsunuz,
Harry!" dedi. "Dinle, gitmem gerekiyor. Gidip anneme bir baykus gönderecegim, neler oldugunu
anlatacagıma yemin ettim - ama inanılmaz bir seydi bu! Haa, bir de, birkaç dakika daha buralarda
takılman gerekiyor... Bag-man bir seyler söyleyecekmis, sampiyonlar çadırında."
Ron bekleyecegini söyledi, Harry de çadıra döndü. Simdi çadır çok daha farklı görünüyordu:
Dostane ve sıcak. Boynuzkuyruk'u atlatmaya çalısırken kendini nasıl hissettigini dusundu ve bunu
ejderhanın karsısına
427
çıkmadan önceki haliyle karsılastırdı... Kıyas kabul etmezdi; bekleyis çok daha kötüydü.
Fleur, Cedric ve Krum birlikte içeri girdiler.
Cedric'in yüzünün bir tarafı portakal rengi, kaim bir macunla kaplıydı, büyük ihtimalle yanıgını
iyiles-tirsin diye. Harry'yi görünce sırıttı. "Çok iyiydin, Harry."
"Sen de," dedi Harry, o da süitti.
"Hepinize aferin!" dedi Ludo Bagman, çadıra adeta hoplaya zıplaya girerek. Yüzünde, sanki az
önce ejderhanın yanından geçen kendisiymis gibi bir memnuniyet vardı. "Simdi, birkaç sey
söyleyecegim. Önünüzde uzun, güzel bir ara var, ikinci görev subatın yirmi dördünde, sabah saat
dokuz buçukta gerçeklestirilecek. Ama size, o zamana kadar kafanızı mesgul edecek bir sey
veriyoruz! Eger elinizdeki o altın yumurtalara bakarsanız, açılabildiklerini göreceksiniz... oradaki
menteseleri görüyor musunuz? Yumurtanın içindeki ipucunu çözmeniz gerekiyor - çünkü o ipucu
size ikinci görevin ne oldugunu söyleyip, görev için hazırlanmanızı mümkün kılacak! Hepsi anlasıldı
mı? Emin misiniz? Tamam, yürüyün bakalım öyleyse!"
Harry çadırdan çıktı, Ron'la ikisi Orman'ın çevresinden yürüyüp soluk almaksızın konusmaya
basladılar; Harry öteki sampiyonların ne yaptıgını daha ayrıntılı olarak duymak istiyordu. Sonra,
tam Harry'nin ejderhaların kükredigini ilk kez duydugu agaç kümesim döndüklerinde, önlerine bir
cadı atladı.
428
Rıta Skeeter'dı bu. Bugün üzerinde asit yesili bir cüppe vardı; rengi elindeki Tez-Tekrar Tüyü'yle
mükemmel kaynasıyordu.
"Tebrikler, Harry!" dedi, ona gülümseyerek. "Acaba iki kelime bir sey söyleyebilir misin? O
ejderhanın karsısına çıktıgında kendini nasıl hissettin? Puanlamanın adil olup olmadıgı konusunda
simdi ne düsünüyorsun?"
"Evet, iki kelime söyleyebilirim," dedi Harry hiddetle. "Hosça kal."
Ve Ron'la birlikte satonun yolunu tuttu.
YRM BRNC BOLUM
Ev Cini Kurtulus Cephesi
Harry, Ron ve Hermione o aksam Pigwidgeon'ı bulmak için Bay kushane'ye gittiler. Harry onunla
Sirius'a bir mektup gönderip, ejderhasının yanından sag salim geçmeyi basardıgını haber vermek
Page 148
Harry Potter Ates Kadehi
istiyordu. Harry yolda Ron'a, Sirius'un ona Karkaroff hakkında bütün söylediklerini anlattı. Ron,
Karkaroff un bir Ölüm Yiyen oldugunu ilk duydugunda sok geçirdigi halde, Baykus-hane'ye
girdiklerinde ta en basından beri bundan süp-helenmeliydik demeye baslamıstı bile.
"Cttk oturuyor, degil mi?" dedi. "Malfoy'un trende ne dedigini hatırlıyor musun, hani babam
Karkaroff la arkadas demisti? Simdi birbirlerini nereden tanıdıklarını biliyoruz. Herhalde Dünya
Kupası'nda yüzlerinde maskelerle yan yana dolasıyorlardı... Baksana, bir sey diyecegim, Harry.
Eger adını Kadeh'e atan gerçekten Karkaroff sa, simdi kendini nasıl salak gibi hissediyordur, degil
mi? Tutmadı, degil mi? Sadece bir sıyrıgın var! Gel buraya - ben yaparım -"
Pigwidgeon teslimat yapma fikriyle öyle heyecan-
430
lanmıstı ki, Harry'nin basının çevresinde uçarak dönüp duruyor, hiç durmaksızın ötüyordu. Ron,
Pigwidgeon'ı havada yakaladı ve Harry mektubu bacagına ilistirirken onu sımsıkı tuttu.
Baykusu pencereye götürürken de konusmaya devam etti: "Diger görevler bu kadar tehlikeli
olamaz artık, degil mi? Hem, biliyor musun, bence sen bu Turnu-va'yı kazanabilirsin, Harry, ciddi
söylüyorum."
Harry onun son birkaç haftaki davranısını telafi etmek için böyle konustugunu biliyordu ama, yine
de hosuna gitti. Hermione ise Bay kushane'nin duvarına yaslanıp kollarını kavusturmus, Ron'a
kaslan çatık bakıyordu.
Ciddi ciddi, "Harry'nin bu Turnuva'yı tamamlamasına daha çok var," dedi. "Eger birinci görev
buysa, sonrakileri düsünmek bile istemiyorum."
"Sen de bir günes ısını gibi iyimserlik saçıyorsun yani!" dedi Ron. "Profesör Trelavvney ile bir ara
kafa kafaya vermelisiniz."
Pigwidgeon'ı pencereden dısarı salıverdi. Pigvvid-geon önce dört metre kadar düstü, sonra kendini
toparlayıp yeniden yükseldi. Bacagına ilisik mektup her zamankinden uzun ve agırdı - Harry
kendini tutamamıs ve Sirius'a, Macar Boynuzkuyruk'un çevresinde nasıl fır döndügünü, nasıl da
çevresinde daireler çizip ona sasırtmaca verdigini hamle hamle anlatmıstı.
Pigvvidgeon'ın karanlıga karısıp yok olmasını izlediler. Sonra Ron, "Sürpriz partin için asagı insek
iyi olur, Harry," dedi. "Fred ve George simdiye kadar mutfaktan yeterince yiyecek asırmıs olmalı."
431
Gerçekten de, Gryffindor ortak salonuna girdiklerinde ortalık tezahüratla ve feryatlarla inledi. Her
yerde dag gibi pastalar, sürahi sürahi balkabagı suyu ve Kaymakbi-rası vardı. Lee Jordan birkaç
tane Filibuster Maytabı yakmıstı. Hava yıldızlar ve kıvılcımlarla doluydu. Ve çok iyi resim yapan
Dean Thomas, etkileyici yeni pankartlar hazırlamıstı. Bunların çogu, Atesoku'na binmis,
Boynuzkuy-ruk'un basının çevresinde ok gibi dönen Harry'yi gösteriyordu. Bir iki tanesinde de bası
alev almıs Cedric vardı.
Harry afiyetle yedi; dogru dürüst acıkmanın nasıl bir sey oldugunu bir süredir unutmustu; sonra
da Ron ve Hermione'nin yanına oturdu. Bu kadar mutlu olduguna inanamıyordu; Ron yine onun
yanındaydı, ilk görevi atlatmıstı, ikincisi ise ta üç ay sonraydı.
Lee Jordan, "Vay canına, amma agır," dedi. Harry'rün bir masaya bıraktıgı altın yumurtayı almıs,
elinde tartıyordu. "Aç onu, Harry, hadi! Bakalım içinde ne var!"
Hermione hemen, "O ipucunu kendi basına çözmesi gerek," dedi. 'Turnuva'nın kuralları..."
Harry sadece Hermione'nin duyabilecegi bir sesle "Ejderhanın yanından nasıl geçecegimi de kendi
basıma çözmem gerekiyordu," dedi. Hermione suçlu suçlu gülümsedi.
Birçok kisi hep bir agızdan, "Evet, Harry, hadi, aç sunu," dedi.
Lee yumurtayı Harry'ye verdi, Harry de yumurtayı çepeçevre dolanan oluga tırnaklarını soktu ve
kanırtıp açtı.
432
çi oyuktu ve tamamen bostu - ama daha Harry açtıgı anda, odayı en korkunç cinsinden bir ses,
gürültülü ve tiz bir çıglık doldurdu. Harry'nin duydugu sesler arasında buna en yakın olanı,
Neredeyse Kafasız Nick'in Olum Günü Partisi'ndeki, hepsi müzikli testere çalan hayalet
orkestrasının çıkardıgı sesti.
Fred kulaklarını elleriyle örtüp, "Kapat sunu!" diye haykırdı.
Page 149
Harry Potter Ates Kadehi
Seamus Finnigan, Harry'nin bir hamlede kapattıgı yumurtaya bakarak, "O da neydi öyle?" diye
sordu. "Ölüm perisine benziyordu... Belki de bir dahaki sefere onlardan birinin yanından geçmen
gerekiyordur, Harry!"
"skence gören birinin sesiydi!" dedi Neville. Bembeyaz olmustu, sosis rulolarını yerlere dökmüstü.
"Cru-ciatus lanetiyle mücadele etmek zorunda kalacaksın!"
"Aptal aptal konusma, Neville, o yasadısı bir lanet," dedi George. "Sampiyonlar için Cruciarus
lanetini kullanamazlar. Bana biraz Percy'nin sarkı söylemesi gibi geldi... Belki de dustayken ona
saldırman gerekecek, Harry."
"Marmeladı turta ister misin, Hermione?" diye sordu Fred.
Hermione onun uzattıgı tabaga kuskuyla baktı. Fred sırıttı.
"Bir sey yok," dedi. "Onlara bir sey yapmadım. Sen asıl hardallı kremalı keklere dikkat et -"
Tam o sırada hardallı kremalı kekten bir ısırık almıs olan Neville, tıkanır gibi öksürüp keki tukürdu.
433
Fred güldü. "Küçük bir saka yaptım, Neville..."
Hermione marmeladı bir turta aldı.
Sonra da, "Bunların hepsini mutfaktan mı getirdiniz, Fred?" diye sordu.
Fred ona sırıtarak, "Evet," dedi. Sonra da tiz bir cik-lemeyle bir ev cinini taklit etti: " 'Elimizden ne
gelirse, efendim, ne isterseniz!' Acayip yardımcı oluyorlar... Midem kazınıyor desem, kızarmıs öküz
getirirler."
Hermione masum ve kayıtsız bir sesle, "Oraya nasıl giriyorsunuz?" diye sordu.
"Kolay," dedi Fred, "bir meyve kâsesi tablosunun arkasında gizli bir kapı var. Armudu gıdıklayınca
kıkırdamaya baslıyor, sonra da -" Susup kuskuyla ona baktı. "Niye sordun?"
Hermione hemen, "Hiç," dedi.
George, "Yoksa simdi de gidip grev yapsınlar diye ev cinlerine önderlik etmeye mi kalkacaksın?"
dedi. "O brosür islerini bırakıp onları isyana mı tesvik edeceksin?"
Epeyce kıkırdayan oldu. Hermione cevap vermedi.
Fred, "Sakın gidip de onların rahatım bozmaya, giysi ve ücret istemeleri gerektigini söylemeye
kalkma," dedi uyarırcasına. "Yemek yapmalanna engel olursun!"
Tam o sırada Neville koca bir kanaryaya dönüserek dikkatleri dagıttı.
Fred kahkahaları bastıran bir feryatla, "Ah - kusura bakma, Neville!" dedi. "Unuttum - biz
gerçekten de hardallı kremalı keklere biraz büyü yapmıstık -"
434
Ancak Neville bir dakikada tüy dökmüs ve son derece normal görünmeye baslamıstı. Hatta
kahkahalara o bile katıldı.
"Kanarya Kreması!" diye bagırdı Fred, heyecanlanmıs topluluga. "George'la ben icat ettik - tanesi
yedi Sickle, kelepir!"
Harry sonunda Ron, Neville, Searnus ve Dean'le birlikte yatakhaneye çıktıgında, saat gecenin biri
olmustu. Dört direkli karyolasının perdelerini çekmeden önce, küçük Macar Boynuzkuyruk modelini
yatagının yanındaki komodinin üstüne koydu. Minik ejderha esnedi, kıvrıldı ve gözlerini yumdu
Gerçekten de, diye düsündü Harry, dört direkli karyolasının perdelerini çekerken, Hagrid
haklıymıs... hiç de fena degiller gerçekten, bu ejderhalar...
*
Aralık ayıyla birlikte Hogwarts'a rüzgâr ve sulu sepken kar geldi. Sato kısın hep rüzgârlı olurdu
ama, Harry göldeki Durmstrang gemisinin yanından her geçisinde, satonun sömineleriyle kalın
duvarlarına sükrediyordu. Gemi siddetli rüzgârda bas kıç vuruyor, kara yelkenleri karanlık
gökyüzünün altında sisip duruyordu. Beauxba-tons arabasının da hayli soguk olacagını
düsünüyordu Harry. Hagrid'm Madam Maxime'in malt viskiyi tercih eden atlarına iyi baktıgının
farkındaydı, Padoklanndaki yalaktan yükselen buharlar bütün Sihirli Yaratıkların Bakımı sırıl-.^.n
basını döndürmeye yeterliydi. Bunun da pek faydası olmuyordu, çünkü hâlâ korkunç Kelekerlere
bakıyorlardı ve akıllarının baslannda olması gerekiyordu.
435
Hagrid bir sonraki derste rüzgârlı balkabagı tarhında titreyen sınıfa, "Kıs uykusuna yatıp
Page 150
Harry Potter Ates Kadehi
yatmadıklarını bilmiyorum," dedi. "Diyorum ki bir deneyelim bakalım, canlan söyle bir kestirmek
istiyor mu... Onları su kutulara koyuverelim..."
Artık kala kala on Keleker kalmıstı, belli ki birbirle-rini öldürme arzuları henüz dinmemısti. Her
birinin boyu iki metreye yaklasıyordu. Kalın, gri zırhlarıyla; güçlü, hızlı kosan bacaklarıyla; ates
püsküren uçlarıyla; igneleri ve vantuzlarıyla Keleker'ler, Harry'nin gördügü en igrenç seylerdi. Sınıf
Hagrid'in getirdigi kocaman kutulara nesesi kaçmıs halde baktı; bütün kurularda yastıklar ve
yumusacık tüylü battaniyeler vardı.
Hagrid, "Onları bunlara sokalım," dedi, "ve kapakları kapatalım. Bakalım ne olacak?"
Ama anlasıldı ki, Keleker'ler kıs uykusuna yatmadıkları gibi, yastıklı kutulara zorla sokulup
kapaklarının çivilenmesinden de hiç hoslanmıyorlardı. Çok geçmeden, kutuların duman tüten
enkazıyla dolu balkabagı tarlasında oraya buraya saldırırlarken, Hagrid, "Panige kapılmayın,
panige kapılmayın millet!" diye feryat meye baslamıstı. Sınıfın çogu -Malfoy, Crabbe ve Goylej
basta olmak üzere- arka kapıdan Hagrid'in kulübesine' kaçmıstı. Harry, Ron ve Hermione ise,
dısanda kalıp Hagrid'e yardım etmeye çalısanlar arasındaydı. El birligiyle Keleker'lerin dokuz
tanesini zaptetmeyi ve bagla-, mayı basardılar Bu da onlara sayısız yanıga ve kesige J mal oldu.
Sonunda dısarıda sadece tek bir Keleker kal-ijj mıstı.
436
Ron ve Harry, Keleker'e atesli kıvılcımlar :ısk.r:.v,.ı-için asalarını kullanırlarken, Hagrid, 'Onu
korkutma yın, ha!" diye bagırdı. Bu arada, ignesi sırırda kerr-r gibi bükülmüs Keleker hem titriyor,
hem de tahdit e J;." bir tavırla onlara yanasıyordu. Hagrid, "Ipı ianesin der geçirin yeter," dedi, "ki
ötekilerin canını yakr~ î.-^ın
Ron, "Böyle bir sey ister miyiz hiç1'' dıve bagırdı et keyle. Harry ile ikisi geri geri Hagnd'ın
kulübe^.n,P duvarına dogru gidiyorlardı, hâlâ kıvılcımları la Kele-ker'i kendilerinden uzakta
tutuyorlardı.
"Bak sen... Bu çok eglenceli bir seye benziyor
Rita Skeeter, Hagrıd'in bahçe çitine yaslanmıs kar sısındaki kargasayı izliyordu. Bugün yakası mor
kn.-k lü, kalın, bordo renkli bir pelerin giymisti. Timsah d^-rı si çantasını da koluna takmıstı.
Hagrid kendini, Harry ve Ron'u köseye kı=nnn -olan Keleker'in üstüne ath. Keleker'in ucundan bir
aie çıktı, yakındaki balkabaklarım soldurdu
"Sen de kimsin?" diye sordu Hagrid, bir yandan dj Keleker'in ignesine bir ip ilmigi atıp sıkıstırırken.
"Rita Skeeter, Gelecek Poslası muhabiri," deaı R.ra ona gulümseyince altın disleri ısıldadı.
Hagrid, "Dumbledore senin okula girmene artık izin yok dedi sanıyordum." dedi, kaslarını hafitçe
çatarak. Birazcık ezilmis Keleker'in üstünden kalktı ve ura arkadaslarının yanına dogru
çekistirmeye koyuldu.
Rita, Hagrid'in dedigini duymamıs gibi davrandı
Bu sefer agzı kulaklarına varan bir gülümsemeyle Bu büyüleyici yaratıkların adı ne7" diye sordu
"Patlar-Uçlu Keleker," diye homurdandı Hagrid.
"Öyle mi?" diye sordu Rita, bastan asagı ilgi kesilmis gibi bir hali vardı. "Daha önce hiç adlarını
duymamıstım. .. Nereden buldun?"
Harry, Hagrid'in dagınık, kara sakalının üstüne bir kızarıklık yükseldigim fark etti ve kalbi sıkıstı.
Gerçekten de Hagrid nereden almıstı Keleker'leri?
Onunla aynı seyi düsünüyor gibi görünen Hermi-one hemen, "Çok ilginçler, degil mi?" dedi. "Degil
mi, Harry?"
"Ne? Ya, evet... ayy... ilginç," dedi Harry, Hermione ayagına basınca.
Çevresine bakman Rita Skeeter, "Ah, sen de buradasın, Harry!" dedi. "Demek sen de Sihirli
Yaratıkların Bakımı dersinden hoslanıyorsun, öyle mi? En sevdigin derslerden biri mi?"
"Evet," dedi Harry kararlı bir sekilde. Hagrid ona bakıp sırıttı.
"Harika," dedi Rita. "Cidden harika. Uzun süredir mi ders veriyorsun?" diye sordu Hagrid'e.
Harry onun bakıslarının Dean (bir yanagında berbat bir kesik vardı), Lavender (cüppesi fena halde
alaz-lanmıstı) ve Seamus (yanmıs birkaç parmagının acısını dindirmeye çalısıyordu) üzerinde
dolastıgım, sonra da kulübenin pencerelerine çevrildigini gördü. Sınıfın çogu pencereye burnunu
yapıstırmıs, tehlikenin geçmesini bekliyordu.
Page 151
Harry Potter Ates Kadehi
"Daha ikinci yılım," dedi Hagrid.
"Harika... Bilmiyorum, söylesi yapmak ister miv-
438
din? Sihirli yaratıklarla yasadıgın seylerin bir kısmını paylasmak için. Her çarsamba Gelecegin bir
zooloji sûrunu var, eminim biliyorsundur. Bu - sey - Patpat-Uçlu Kelek'ler hakkında bir yazı
yazabiliriz."
Hagrid hevesle, "Patlar-Uçlu Kelekerler," dedi. "Sey - evet, neden olmasın?"
Bu is Harry'nin hiç hosuna gitmemisti. Ama Rita Skeeter görmeden Hagrid'i uyarması da
imkânsızdı. Hagrid ile Rita Skeeter o hafta içinde Üç Süpurge'de bulusup söyle upuzun bir söylesi
yapmayı kararlastırırlarken, orada durup sessizce gözledi. Sonra satoda zil çaldı ve ders sona erdi.
Rita Skeeter, Ron ve Hermione ile ayrılan Harry'ye neseyle, "Güle güle, Harry!" diye seslendi.
"Öyleyse, cuma gecesi görüsürüz, Hagrid."
Harry, "Hagrid'in söyledigi her seyi çarpıtacak," diye fısıldadı.
Hermione de çaresizce, "O Keleker'leri yasadısı biçimde ithal falan etmemis olsun da," dedi.
Birbirlerine baktılar, bu tam da Hagrid'den beklenecek bir seydi.
Ron onları teskin etti. "Hagrid'in daha önce de bası çok derde girdi ve Dumbledore onu kovmadı.
En kötü ihtimalle Keleker'lerden kurtulmak zorunda kalır. Pardon... en kötü mü dedim? En iyi
ihtimal demek istemistim."
Harry ve Hermione gülüstüler, kendilerini biraz daha iyi hissederek ögle yemegine gittiler.
Harry o ögleden sonraki iki saatlik Kehanet dersinin iyice tadını çıkardı. Gerçi yine yıldız haritaları
çıka-
439
rıp tahminlerde bulunuyorlardı ama, Ron'la yeniden arkadas oldukları için her sey ona yine komik
görünmeye baslamıstı. Kendi korkunç ölümlerine iliskin tahminlerde bulundukları sırada ikisinden
de pek hosnut kalmıs olan Profesör Trelavvney, az sonra Plüton'un gündelik hayatı bozma
biçimlerini açıklarken bıyık altından gülüp durdular diye onlara kızdı.
Apaçık kızgınlıgını gizlemekten uzak kalan gizemli bir fısıltıyla, "Sanırım ki," dedi, "bazılarımız"
-pek anlamlı bir sekilde Harry'ye baktı- "dün gece kristalime bakarken benim görmüs olduklarımı
görseler, bu kadar ciddiyetsiz davranmazlardı. Burada oturup kendimi elimdeki nakısa vermistim
ki, karsı konulmaz bir sekilde küreme danısma arzusuna kapıldım. Kalktım, önüne oturdum ve
billur derinliklerine baktım... Bana oradan ne bakıyordu dersiniz?"
Ron alçak sesle, "Kocaman gözlüklü, çirkin ve yaslı bir yarasa mı?" diye sordu.
Harry gülmemek için kendini zor tuttu.
"ölüm, canlarım."
Parvaü de, Lavender da ellerini agızlarına götürdüler. Dehsete kapılmıs görünüyorlardı.
"Evet," dedi Profesör Trelavvney, çok önemli bir sey söylüyormus edasıyla basını sallayarak.
"Gittikçe yaklasıyor, tepede akbaba gibi daireler çiziyor, gittikçe alçalıyor. .. satonun üstünde daha
da alçalıyor..."
Anlamlı anlamlı Harry'ye baktı. O da hiç saklamadan agzını ardına kadar açıp esnedi.
Profesör Trelavvney nin odasının altındaki merdi-
440
vende yeniden temiz havaya kavustuklarında, "Daha önce seksen kez falan aynı seyi yapmamıs
olsa, daha etkili olabilirdi," dedi Harry. "Ama bana ölecegimi her söylediginde ölmüs olsaydım
eger, simdi tıbbi bir mucize haline gelmistim."
Kıkır kıkır gülen Ron, fincan gibi gözleri tekinsiz bir edayla bakarak karsıdan gelen Kanlı Baron'un
yanından geçerlerken, "Fazlaca yogunlasmıs bir hayalet olurdun," dedi. "Neyse bari, hiç degilse
ödev vermedi. Umarım Profesör Vector, Hermione'ye bir sürü ödev vermistir. O ders yaparken bos
oturmaya bayılıyorum..."
Ama Hermione aksam yemegine gelmedi, daha sonra onu aramaya gidince kütüphanede de
bulamadılar. Oradaki tek kisi Viktor Krum'du. Ron bir süre rafların arkasında dikilerek Krum'u
gözledi. Harry'ye fısıldayarak acaba imzasını alsam mı diye sordu - derken bir sonraki raf sırasının
oraya sinmis altı yedi kızın da aynı seyi tartıstıklarını fark etti ve coskusunu yitirdi
Page 152
Harry Potter Ates Kadehi
Harry'yle ikisi Gryffindor Kulesi'ne dönerlerken, "Hermione nereye gitti acaba?" dedi Ron.
"Bilmiyorum... Zırva."
Ama Sisman Hanım henüz ileri savrulup açılmaya baslamıstı ki, arkalarından kosar adım ayak
sesleri duydular. Gelen Hermione'ydi.
Yanlarında pat diye durup, soluk soluga, "Harry!" dedi (Sisman Hanım, kaslar havada, tepeden
ona baktı). "Harry, gelmen gerek - mutlaka gelmelisin. Çok hayret verici bir sey oldu - lütfen -"
441
l
Harry'nin kolunu yakalayıp onu koridorda geriye dogru çekmeye çalıstı.
"Neler oluyor?" dedi Harry.
"Oraya gidince gösteririm sana - gel ama hadi, çabuk-"
Harry dönüp Ron'a baktı. Ron da ona. Neler oldugunu anlamamıstı.
"Peki," dedi Harry. Hermione ile koridorda geri dönüp yürümeye koyuldu. Ron yetismek için telasla
peslerinden gitti.
Sisman Hanım öfkeyle arkalanndan seslendi: "Aa, tabii canım, bana aldırmayın hiç! Beni rahatsız
ettiginiz için özür dilemeyin! Ben burada böyle siz gelene dek ardıma kadar açık durup
bekleyeyim, öyle mi?"
"Evet, sag ol!" diye bagırdı Ron omzunun üstünden.
Hermione onlan altı kat asagı indirip, sonra da Giris Salonu'na giden mermer merdivenden inmeye
baslayınca, Harry, "Hermione, nereye gidiyoruz?" diye sordu.
Hermione heyecanla, "Görürsün," dedi, "simdi görürsün!"
Merdiveni indikten sonra sola döndü. Ates Kadehi'nin Cedric Diggory ile Harry'nin adlarını
püskürttügünün ertesi gecesi Cedric'in geçtigi kapıya yöneldi aceleyle. Harry daha önce bu kapıdan
hiç geçmemisti. Ron'la ikisi Hermione'nin ardı sıra birkaç basamak tas merdiven indiler. Ama
kendilerini Snape'in zindanına giden karanlık yeraltı geçidi gibi bir yerde bulacaklarına, genis bir
tas koridora çıktılar. Mesalelerle pırıl pırıl
442
aydınlatılmıstı, daha çok yiyecekleri konu alan neseli tablolarla süslenmisti.
Harry koridorun ortasında yavaslayarak, "Agır ol," dedi. "Dur bir dakika, Hermione..."
"Ne var?" Hermione dönüp ona baktı, yüzünden beklenti akıyordu.
"Niyetini biliyorum," dedi Harry.
Ron'u dürtüp Hermione'nin tam arkasındaki tabloyu gösterdi. Tabloda devasa bir gümüs meyve
tabagı vardı.
"Hermione!" dedi neler olup bittigim kavrayan Ron. "Sen bizi yine o erit isine bulastıracaksın!"
Hermione hemen, "Hayır, yok öyle bir sey!" dedi. "Ayrıca, onun adı erit degil, Ron -"
Ron ona bakıp kaslarını çatarak, "Adını degistirdin, öyle mi?" dedi. "Simdi ne oldu peki? Ev Cini
Kurtulus Cephesi mi? Ben o mutfaga dalıp onları islerini bırakmaya falan zorlayacak degilim.
Yapmayacagım diyorum sana -"
Hermione sabırsızlıkla, "Senden böyle bir sey isteyen yok!" dedi. "Ben az önce buraya geldim,
onlarla konusmak için. Bir de baktım ki - haydi gel ama, Harry. Sana göstermek istiyorum!"
Yeniden kolunu yakaladı, onu devasa meyve tabagı tablosunun önüne çekti, isaret parmagını
uzatıp koskoca yesil armudu gıdıkladı Armut kıvranıp kıkırdamaya basladı ve birden büyük, yesil
bir kapı koluna dönüstü Hermione kolu tuttu, kapıyı açtı ve Harry yi sırtından ittirip onu zorla içeri
soktu
44'-*
l
Harry yukarıdaki Büyük Salon'dan asagı kalmayan, muazzam büyüklükteki, yüksek tavanlı odaya
söyle bir göz attı. Tas duvarların önüne ısıl ısıl pirinç tencerelerle tavalar yıgılmıstı, öteki uçta
tugladan yapılmıs koca bir sömine vardı. Derken küçük bir sey odanın orta yerinden ona dogru ok
gibi fırladı, bir yandan da, "Harry Potter, efendim! Harry Potter!" diye cik cik bagırıyordu.
Bir saniye sonra, ciyaklayan bir cin karnına hızla vurunca Harry'nin solugu kesildi. Cin ona öyle sıkı
sıkı sarıldı ki, Harry kaburgalarının kırılacagını sandı.
Page 153
Harry Potter Ates Kadehi
Harry, "Do-Dobby?" dedi, solugu kesilmis halde.
Ses onun göbegi hizasında bir yerlerden, "Evet, Dobby, efendim, Dobby!" diye cikledi. "Dobby,
Harry Potter'ı görmeyi ümit edip duruyordu, efendim. Su ise bakın, Harry Potter onu görmeye
geldi, efendim!"
Dobby onu bırakıp birkaç adım geri çekildi, basını kaldırıp agzı kulaklarında Harry'ye baktı. Tenis
topu gibi, patlak yesil gözleri mutluluk gözyaslarıyla dolmustu Jlıpatıp Harry'nin onu hatırladıgı
gibiydi. Dügme gibi burun, yarasa gibi kulaklar, uzun parmaklarla ayaklar - giysileri hariç, onlar
çok farklıydı çünkü.
Dobby, Malfoy'ların yanında çalısırken, hep aynı eski, pis yastık kılıfını giyerdi. Simdi ise, sırtında
Harry'nin o güne kadar gördügü en tuhaf giysi çesitlemesi vardı. Hani, Dünya Kupası'ndaki
büyücülerden bile beter giyinmisti. Sapka niyetine basına bir çay peçetesi takmıstı, onun üzerine
de birkaç parlak rozet tutturmustu. Çıplak gögsündeki kravatı at nalı desenleriy-
444
le süslüydü, çocukların futbol sortlarına benzer bir sor: giymisti, çorapları birbirinden farklıydı.
Harry bunlardan birinin, kendi ayagından çıkarıp, Mr Malfoy'a numara çekerek Dobby'ye vermesini
sagladıgı siyah çorap oldugunu gördü. Dobby'yi böyle serbest bırakmıstı. Öteki çorap
pembe-turuncu çizgiliydi.
Harry hayretle, "Dobby, sen burada ne arıyorsun?" dedi.
Dobby heyecan içinde, "Dobby, Hogwarts'ta çalısmaya geldi, efendim!" diye cikledi. "Profesör
Dumble-dore, Dobby ile VVinky'ye is verdi, efendim!"
"VVinky mi?" dedi Harry. "O da mı burada?"
"Evet, efendim, evet!" dedi Dobby. Harry'yi elinden tutup, oradaki dört uzun tahta masanın
arasından mutfagın içine çekti. Harry yanlarından geçerken, bu masaların yukarıda, Büyük
Salon'daki dört bina masasının tam altına yerlestirilmis olduklarını gördü. O anda üzerlerinde
yiyecek yoktu, çünkü aksam yemegi bitmisti. Ama bir saat önce hepsinin tabaklarla dolu
oldugundan emindi. Sonra da bu tabaklar tavandan geçerek yukarıda, tam üstlerinde duran
masalara gönderiliyordu.
Mutfakta en azından yüz küçük cin duruyordu. Dobby, Harry'yi onların yanından geçirirken
gülümsediler, egilip selam verdiler, reverans yaptılar. Hepsi aynı üniformayı giymisti: Üzerinde
Hogvvarts arması olan ve daha önce VVinky'nin sarındıgını gördükleri birer çay peçetesi.
Dobby tugladan yapılmıs söminenin önünde durdu ve parmagıyla isaret etti.
445
"Winky, efendim!"
Winky atesin yanındaki bir taburede oturuyordu. Dobby'nin aksine, belli ki o giysi pesinde
dolanmamıs-tı. Derli toplu, küçük bir etekle bluz giymis, bir de onlara uygun mavi sapka takmıstı.
Sapkasında koca kulakları için delikler vardı. Buna karsılık, Dobby'nin tuhaf giysi çesitlemesi son
derece temiz ve bakımlı oldugu için yepyeni görünürken, VVinky giysilerine hiç bakmıyor gibiydi.
Bluzunda boydan boya çorba lekeleri, eteginde de bir yanık vardı.
"Merhaba, VVinky," dedi Harry.
VVinky'nin dudakları titredi. Sonra da gözyaslarına boguldu. Yaslar kocaman, kahverengi
gözlerinden süzülüyor ve önünden asagı akıyordu, tıpkı Quidditch Dünya Kupası'nda oldugu gibi.
"Ah, canım," dedi Hermione. O ve Ron mutfagın ucuna kadar Harry ile Dobby'yi izlemislerdi.
"VVinky, aglama, lütfen aglama..."
Ama VVinky daha da beter aglamaya koyuldu. Dobby ise Harry'ye bakarak sırıttı.
VVinky'nin hıçkırıklarını bastırmak için yüksek sesle, "Harry Potter bir fincan çay ister miydi?" diye
ciyak-ladı.
"Sey - evet, olur," dedi Harry.
O anda altı tane ev cini kosturarak arkasından geldi. Ellerindeki kocaman, gümüs tepside bir
çaydanlık, Harry, Ron ve Hermione için fincanlar, bir süt sürahisi ve büyük bir bisküvi tabagı vardı.
"Saglam servis!" dedi Ron, etkilendigi sesinden an-
446
lasıhyordu. Hermione ona kaslarını çatarak baktı, ama cinlerin hepsi çok sevinçli görünüyordu.
Page 154
Harry Potter Ates Kadehi
Yerlere kadar egilip selam vererek çekildiler.
Dobby çaylarını verirken, Harry ona, "Ne zamandır buradasın, Dobby?" diye sordu.
Dobby halinden memnun bir sekilde, "Sadece bir hafta, Harry Potter, efendim!" dedi. "Dobby,
Profesör Dumbledore'u görmeye geldi, efendim. Görüyorsunuz ya, efendim, sahibinin yol verdigi
bir ev cininin yeni bir is bulması zor, efendim, cidden çok zor -"
YVinky bunu duyunca daha da beter uludu, ezilmis domates gibi burnu da sırıl sırıl önüne
akıyordu. Önüne akıyordu ama, VVinky bunu durdurmak için en ufak bir çaba göstermiyordu.
"Dobby tam iki yıl boyunca is bulmaya çalısarak bütün ülkeyi dolastı, efendim!" diye cikledi Dobby.
"Ama Dobby is bulamadı, efendim, niye, çünkü Dobby simdi ücret istiyor!"
Mutfakta onları ilgiyle dinleyen ve gözleyen bütün ev cinleri, bu kelimeleri duyunca, sanki Dobby
kaba ve utandırıcı bir sey söylemis gibi, baslarını çevirdiler.
Hermione ise, "Aferin sana, Dobby!" dedi.
"Tesekkür ederim, küçükhanım!" dedi Dobby, dislerini açıga çıkaran bir gülümsemeyle. "Ama çogu
büyücü ücret isteyen bir ev cini istemiyor, küçükhanım. 'Ev cini bu demek degil,' dediler, kapıyı
Dobby'nin yüzüne kapattılar! Dobby çalısmayı seviyor, ama giysiler istiyor, ona para versinler
istiyor, Harry Potter... Dobby özgür olmayı seviyor!"
447
Hogvvarts ev cinleri, sanki Dobby'de bulasıcı bir hastalık varmıs gibi ondan uzaklasmaya
baslamıslardı simdi. VVinky'ye gelince, o oldugu yerde kaldı, ama daha da siddetle aglamaya
koyuldu.
"Ve sonra, Harry Potter, Dobby, Winky'yi ziyarete gitti ve onun da özgür kaldıgını ögrendi,
efendim!" dedi Dobby keyifle.
VVinky bunu duyunca kendini taburesinden asagı attı ve tas dösemede yüzü koyun yatıp minik
yumruk-lanyla yeri döverek üzüntüden resmen çıglık atmaya basladı. Hermione hemen onun
yanına diz çöktü ve teselli etmeye çalıstı. Ama söylediklerinin en ufak bir yaran olmadı.
Dobby, Winky'nin tiz feryatlarını bastırmak için ciyak ciyak haykırarak hikâyesini sürdürdü: "Ve
sonra Dobb/nin aklına bir sey geldi, Harry Potter, efendim!" 'Dobby ile VVinky niye birlikte is
bulmuyorlar?' dedi Dobby. 'ki ev cinine de yetecek is nerede var?' dedi VVinky. Ve Dobby
düsündü ve aklına geldi, efendim! Hogıvarts! Böylece Dobby ile VVinky, Profesör Dumble-dore'u
görmeye geldiler, efendim, Profesör Dumbledo-re da bizi ise aldı!"
Dobby agzı kulaklarında sırıttı ve gözlerine yeniden sevinç yaslan doldu.
"Ve Profesör Dumbledore, Dobby'ye ücret verecegini söyledi, efendim, eger Dobby ücret istiyorsa!
Ve Dobby özgür bir cin, efendim. Haftada bir Galleon alıyor, ayda bir gün de izin!"
"Bu yeterli degil!" diye isyanla haykırdı Hermione,
448
Winky'nin sürüp giden çıglıklarını ve yumruguyla yeri dövme sesini bastırarak.
Dobby, "Profesör Dumbledore, Dobby'ye haftada on Galleon, hafta sonlarında da izin önerdi," dedi.
Sanki böylesine bos vakit ve servet fikri onu korkuruyor-mus gibi, hafiften titredi. "Ama Dobby
pazarlık edip fiyatı indirdi, küçükhamm... Dobby özgürlük seviyor, küçükhanım, ama fazlasını
istemiyor, küçükhamm. Dobby çalısmayı daha çok seviyor."
Hermione sefkatle, "Peki, Profesör Dumbledore sana ne kadar ücret veriyor, VVinky?" diye sordu.
Bunun Winky'yi neselendirecegini düsündüyse eger, fena halde yanılmıstı. VVinky aglamayı
bıraktı, ama dogrulup oturdugunda muazzam, kahverengi gözlerinden atesler saçarak Hermione'ye
baktı. Bütün yüzü sırılsıklam olmustu ve birden öfkeli bir ifade ta-^ kınmıstı.
"VVinky onurunu yitirmis bir cin, ama VVinky daha ücret almıyor!" diye cıyakladı. "VVinky daha o
kadar düsmedi! VVinky özgür kalmaktan utanacak kadar edepli!"
"Utanmak mı?" dedi neye ugradıgını sasıran Hermione. "Ama - haydi, VVinky! Utanması gereken
sen degilsin, Mr Crouch! Sen yanlıs bir sey yapmadın, o sana korkunç davrandı -"
Ama o böyle deyince, VVinky sanki tek kelime daha duymak istemiyormus gibi ellerini
sapkasındaki deliklere kapatıp kulaklarını yassılttı. "Efendime hakaret edemez, küçükhamm! Siz
Mr Crouch'a hakaret ede-
449
Page 155
Harry Potter Ates Kadehi
mez! Mr Crouch iyi büyücü, küçükhanım! Mr Crouch kötü Winky'yi kovmakta haklı!"
Dobby bir sır verir gibi, "Winky yeni durumuna uyum göstermekte zorluk çekiyor, Harry Potter,"
diye ci-yakladı. "VVinky artık Mr Crouch'a baglı olmadıgını unutuyor. Arak ne istese söyleyebilir,
ama bunu yapmıyor."
"Yani ev cinleri efendileri hakkında düsündüklerini söyleyemezler mi?" diye sordu Harry.
"Ah, hayır, efendim, hayır," dedi Dobby. Birden ciddilesmis görünüyordu. "Bu, ev cinlerinin
köleliginin bir parçasıdır, efendim. Biz efendilerin sırlarım tutarız, suskun kalırız, efendim. Ailenin
serefini her seyden üstün tutarız, onlar hakkında kötü konusmayız efendim -ama Profesör
Dumbledore bu sart degil dedi. Profesör Dumbledore dedi ki, özgürmüsüz - seyde -"
Dobby birden tedirginlesti, eliyle Harry'y e yaklasmasını isaret etti. Harry öne egildi.
Dobby fısıldadı: "Dedi ki, istersek ona - kaçık bir ihtiyar demekte özgürmüsüz, efendim!"
Dobby ürkmüs gibi kikirdedi.
"Ama Dobby istemiyor,, Harry Potter," dedi. Yeniden normal konusmaya baslamıstı, basını öyle bir
hızla salladı ki, kulakları lap lap etti. "Dobby, Profesör Dumbledore'u çok seviyor, efendim ve onun
sırlarını tutmaktan gurur duyuyor."
Harry sırıtarak, "Arna artık Malfoy'lar hakkında is-; tedigini söyleyebilirsin, degil mi?" dedi.
Dobby'nin koskocaman gözlerine biraz korkmus bir bakıs geldi.
450
Kuskulu bir sekilde, "Dobby - Dobby istese söyleyebilir," dedi. Sonra küçük omuzlarını diklestirdi.
"Dobby, Harry Potter'a diyebilir ki, eski efendileri -efendileri - kötü Kara büyücülerdü"
Dobby bir an durdu, tir tir titriyordu, kendi cüretinden dehsete düsmüstü - sonra en yakın masaya
kostu ve basını hızla masaya vurup ciyaklamaya koyuldu: "Kötü Dobby! Kötü Dobby!"
Harry onu kravatının arkasından yakalayıp masadan uzaklastırdı.
Dobby basını ovusturarak, soluk soluga, "Tesekkürler, Harry Potter, tesekkürler," dedi.
Harry, "Biraz alıstırma yapman gerek, hepsi bu," dedi.
"Alıstırma, ha!" diye cikledi VVinky öfke içinde. "Kendinden utanmalısın, Dobby, efendilerin
hakkında böyle konusmak!"
Dobby meydan okurcasına, "Onlar artık benim efendilerim degil, Winky!" dedi. "Dobby artık
onların ne düsündügüne aldırmıyor!"
VVinky, yaslar yüzünden bir kez daha akmaya baslarken, "Ah, sen kötü bir cin, Dobby!" diye
inledi. "Zavallı Mr Crouch'um, VVinky'siz ne yapıyor? Bana ihtiyacı var onun, yardımıma ihtiyacı
var! Ben ömür boyu Crouch'lar baktım, benden önce annem baktı, ondan önce ninem... Ah, VVinky
özgür kaldı bilseler ne derler? Ah, ne ayıp, ne ayıp!" Yüzünü yeniden etegine gömdü ve bögürdü.
Hermione kararlı bir sekilde, "VVinky," dedi, "emi-
451
nim Mr Crouch sem.z de pek güzel idare ediyordur. Anlıyorsun ya, onu gördük -"
Winky soluk ^oluga, "Efendimi görüyor siz?" dedi. Yaslarla kaplı yüzünü bir kez daha eteginden
kaldırmıstı, gözleri faltası gibi açılmıs, Hermione'ye bakıyordu. "Onu burada, Hogwarts'ta
görüyor?"
"Evet," dedi Hermione. "Mr Bagman'la ikisi Üçbü-yücü Turnuvası'nın jürisindeler."
"Mr Bagman da mı geliyor?" diye cikledi Winky. Ve Harry'yi çok sasırtarak (yüzlerindeki ifadelere
bakılırsa, Ron'la Hermione'yi de) yeniden öfkelendi. "Mr Bagman kötü büyücü! Çok kötü büyücü!
Efendim onu sevmiyor, ah hayır, hiç!"
"Bagman - kötü mü?" dedi Harry.
"Ah evet," dedi VVinky, siddetle basını sallayarak. "Efendim VVinky'ye bir seyler söylüyor. Ama
VVinky kimseye söylemiyor... VVinky - VVinky efendisinin sırrını saklıyor..."
Yeniden gözyaslarına boguldu. Basını etegine gömüp konusmaya devam etti: "Zavallı efendi,
zavallı efendi, ona yardım edecek VVinky'si de yok artık!"
VVinky'den akla yakın tek kelime daha alamadılar. Onu aglar halde bırakıp çaylannı bitirdiler. Bu
arada Dobby de pek keyifli bir sekilde, özgür bir cin olarak sürdügü hayatı ve parasıyla neler
yapacagını anlatıyordu.
"Dobby bundan sonra bir de kazak alacak, Harry Potter!" dedi neseyle, çıplak gögsünü göstererek.
Page 156
Harry Potter Ates Kadehi
Cinden çok hoslanmısa benzeyen Ron, "Bak ne di-
452
yecegim, Dobby" dedi. "Sana bu Noel'de annemin benim için ördügü kazagı vereyim. Her Noel bir
tane yollar. Açık kahverengiye itirazın yok ya?"
Dobby çok sevindi.
Ron, "Senin için biraz çektirmemiz gerekebilir," dedi. "Ama çay peçetene pek uyar."
Ayrılmaya hazırlanırlarken, çevredeki cinlerin çogu gelip onlara, yukarı götürmeleri için yiyecek bir
seyler ikram etti. Cinler boyuna egilip selam verdikleri ve reverans yaptıkları için acılı bir ifade
takınan Hermione reddetti ama, Harry ile Ron ceplerini kremalı kekler ve pastalarla doldurdular.
Harry iyi geceler demek için kapı agzına yıgılan cinlere, "Çok tesekkürler!" dedi. "Görüsürüz,
Dobby!"
Dobby duraksayarak, "Harry Potter..." dedi, "Dobby bazen gelip sizi görebilir mi, efendim?"
Harry, "Tabii," deyince, Dobby sırıttı.
Ron, Hermione ve Harry mutfagı geride bırakıp merdivenden yine Giris Salonu'na dogru
çıkarlarken, Ron, "Biliyor musunuz?" dedi. "Bunca yıldır Fred ve George'un mutfaktan yiyecek
asırmasından çok etkilenmistim - eh, pek de zor degilmis, ha? Vermek için amma hevesliler!"
Hermione öne düsmüs, mermer merdivenden çıkarken, "Bence bu cinlerin basına gelebilecek en
hayırlı sey bu," dedi. "Dobby'nin buraya çalısmaya gelmesi yani. Öteki cinler onun özgür oldugu
için ne kadar nuıtlu oldugunu görecek ve yavas yavas kendilerinin de bunu istedigini
anlayacaklar!"
- 453
"Dua et de VVinky'ye pek yakından bakmasınlar," dedi Harry.
Hermione, "Eh, o da yakında kendine gelir," dedi ama, sesinde biraz kuskucu bir ton vardı. "Sok
etkisi geçince ve Hogwarts'a alısınca, o Crouch denen adamdan uzakta kalmanın onun için çok
daha iyi oldugunu anlayacaktır."
Ron boguk bir sesle (bir kremalı kek yemeye baslamıstı), "Onu çok seviyora benziyor," dedi.
Harry, "Ama Bagman için pek iyi seyler düsünmüyor, degil mi?" dedi. "Crouch evde Bagman için
neler diyor acaba?"
Hermione, "Herhalde iyi bir Daire Baskam olmadıgım söylüyordur," dedi. "Dogrusu... haksız
sayılmaz, degil mi?"
"htiyar Crouch'un yanında çalısacagıma onun yanında çalısırım, daha iyi," dedi Ron. "Hiç degilse
Bagman'in espri anlayısı var."
"Aman Percy bunu dedigini duymasın," dedi Her-miöne, hafifçe gülümseyerek.
Ron simdi de bir çikolatalı ekler atıstırmaya baslayarak, "Eh, ama zaten Percy espri anlayısı olan
biriyle çalısmak istemez, degil mi?" dedi. "Percy sakadan ne'4 anlar? Espriyi Dobby'nin çay
peçetesine sarıp gözünün önünde dans ettirsen, tanımaz."
454
YRM KNC BOLUM
Beklenmedik Görev
"Potter! VVeasley! Dikkatinizi buraya verir misiniz?!"
Persembe günü Biçim Degistirme dersinde Profesör McGonagall'ın kızgın sesi bir kırbaç gibi
saklamıs, Harry ve Ron'u yerlerinden zıplatmıstı. Baslarını kaldırıp Profesör'e baktılar.
Dersin sonuydu; islerini bitirmislerdi; Hint domuzuna çevirmekle mesgul oldukları Afrika tavukları
Profesör McGonagall'ın masasındaki büyük bir kafese kapatılmıstı (Neville'inki hâlâ kus tüyleriyle
kaplıydı); karatahtada yazılı olan ödevlerini not etmislerdi ("Türler-Arası Degistirme yaparken
kullanılan Dönüstürme Büyüleri'nin nasıl uyarlanması gerektigini örneklerle açıklayın"). Zil ha çaldı
ha çalacaktı. Harry ve Ron sınıfın arka tarafında Fred'le George'un sahte asalarıyla kılıç
tokusturmaya dalmıslardı. Baslarını kaldırıp baktıklarında, Ron'un elinde bir papagan,
Harry'ninkinde ise lastik bir mezgit balıgı vardı.
"Nihayet Potter ve VVeasley yaslarına yakısır bir sekilde davranacak nezaketi gösterdiklerine
göre," dedi
455
Page 157
Harry Potter Ates Kadehi
Profesör McGonagall, ikisine öfkeyle bakarak -bu arada Harry'nin mezgit balıgının bası sessizce
yere düstü, Ron'un papaganının gagası az önce koparmıstı onu-, "size bir duyuruda bulunacagım.
"Noel Balosu yaklasıyor. Bu balo Üçbüyücü Turnuvası'mn geleneksel bir parçasıdır, yabancı
konuklarımızla kaynasmamız için de bize bir fırsat verir. Balo sadece dördüncü sınıflara ve daha
büyüklere açık olacak - ama isterseniz, daha küçük bir ögrenciyi davet edebilirsiniz -"
Lavender Brown'dan bir kikirti çıktı. Parvati Patil dirsegiyle Lavender'ı bögründen sertçe dürttü,
ama o da kikirdememek için zor tutuyordu kendini. kisi de dönüp Harry'ye baktılar. Profesör
McGonagall onları görmezden geldi. Harry bunun büyük bir haksızlık oldugunu düsündü, çünkü
Profesör daha biraz önce onu ve Ron'u azarlamıstı.
"Resmi cüppe giyilecek," diye devam etti Profesör McGonagall, "balo Noel Günü saat sekizde
Büyük Salon'da baslayacak. Gece yarısı sona erecek. Simdi -"
Profesör McGonagall sınıfa uzun uzun göz gezdirdi.
"Noel Balosu elbette hepimiz için iyi bir - eee - dagıtma fırsatı olusturuyor," dedi, onaylamayan bir
sesle.
Lavender daha da beter kikirdedi, sesi bastırmak için elini agzına götürdü. Harry bu defa neyin
komik oldugunu anlayabiliyordu. Saçı sıkı sıkı topuz yapılmıs olan Profesör McGonagall hayatında
hiçbir yerini hiçbir sekilde dagıtmamıs gibi görünüyordu - ister kelime anlamında, ister mecazi
anlamda.
456
"Ama bu demek DEGL ki," diye devam etti Profesör McGonagall, "Hogwarts ögrencilerinden
bekledigimiz davranıs standartlarından taviz verecegiz. Bir Gryffindor Ögrencisi okulu herhangi bir
sekilde utandı-rırsa sahsen hiç hosuma gitmez."
Zil çaldı ve her zamanki kosusturma basladı, ögrenciler çantalarını toplayıp omuzlarına atıyorlardı.
Profesör McGonagall gürültünün içinde sesini duyurabilmek için bagırdı: "Potter - seninle biraz
konusmak istiyorum, bir mahzuru yoksa."
Bunun bassız mezgit balıgıyla ilgili bir sey oldugunu sanan Harry sıkkın sıkkın ögretmen masasına
dogru yürüdü.
Profesör McGonagall sınıf bosalana kadar bekledi ve sonra, "Potter," dedi, "sampiyonlar ve
partnerleri -"
"Ne partneri?" dedi Harry.
Profesör McGonagall ona süpheyle baktı, Harry'nin komik olmaya çalıstıgını düsünüyor gibiydi.
"Noel Balosu için partnerleriniz, Potter," dedi soguk bir ses tonuyla. "Dans partnerleriniz."
Harry'nin bögrü kıvrılıp büzüsmüstü sanki. "Dans partnerleri mi?"
Kızardıgını hissediyordu. "Ben dans etmem ki," dedi çabucak.
"Ah, öyle bir edersin ki," dedi Profesör McGonagall ournundan soluyarak. "Ben de sana bunu
söylüyordum. Geleneksel olarak, baloyu sampiyonlar ve partnerleri açar."
Harry'nin zihninde birden bir tablo belirdi: Bir si-
457
î
lindir sapka ve frak giymisti, Vernon Eniste'nin is partilerine giderken Petunia Teyze'nin giydigi
türden fırfırlı elbiseli bir kızla birlikteydi.
"Ben dans etmiyorum," dedi.
"Gelenek böyle," dedi Profesör McGonagall kararlı bir sesle. "Sen bir Hogwarts sampiyonusun ve
okulun temsilcisi olarak senden ne bekleniyorsa onu yapacaksın. Bu yüzden mutlaka kendine bir
partner bul, Pot-ter."
"Ama-ben-"
"Beni duydun, Potter," dedi Profesör McGonagall,
noktayı koyarcasına.
*
Bir hafta önce sorsalar, Harry, Macar Boynuzkuy-ruk'la kapısmanın yanında dansa partner
bulmanın çantada keklik oldugunu söylerdi. Ama simdi ilkini yapmıs ve bir kızı baloya davet etme
zorunluluguyla karsı karsıya kalmıs biri olarak, Boynuzkuyruk'la bir kez daha bogusmayı
Page 158
Harry Potter Ates Kadehi
yegliyordu.
Harry daha önce hiç bu kadar insanın Noel'de Hog-warts'ta kalmak için adını yazdırdıgını
görmemisti. Elbette kendi hep yapıyordu bunu, çünkü alternatif genellikle Privet Drive'a dönmek
anlamına geliyordu. Ama Harry simdiye kadar ciddi sekilde azınlıkta kalmıstı. Ancak bu yıl,
görünüse bakılırsa, dördüncü sınıfta ya da daha büyük olan herkes kalıyordu ve hepsi de yaklasan
baloya kafayı takmıs gibi geliyordu Harry'ye - ya da en azından kızlar takmıstı. Hogwarts
birdenbire hayret verici sayıda kıza sahip gibi görünmeye basla-
458
mıstı; Harry bunu daha önce hiç fark etmemisti. Koridorlarda kikirdeyen ve hsıldasan kızlar,
oglanlar yanlarından geçerken tiz kahkahalar atan kızlar, Noel gecesi ne giyecekleri konusundaki
notlarını birbirlerine gösteren kızlar...
Kikirdeyip Harry'ye bakan on kadar kız yanlarından geçerken, "Sürü halinde mi dolasmak
zorundalar?" diye sordu Harry, Ron'a. "Bu sekilde nasıl yalnız yakalayıp da soracaksın ki?"
"Kement atmaya ne dersin?" dedi Ron. "Kime soracagın hakkında bir fikrin var mı?"
Harry cevap vermedi. Kime sormak istedigini çok iyi biliyordu da, cesaretini toplamak ayrı bir
konuydu... Cho ondan bir yas büyüktü; çok güzeldi; çok iyi bir Qu-idditch oyuncusuydu, ayrıca çok
da popülerdi.
Ron, Harry'nin aklından geçenleri okumus gibiydi.
"Dinle, sana sorun olmaz. Sen bir sampiyonsun. Daha yeni bir Macar Boynuzkuyruk'u yendin.
Eminim seninle gitmek için sıraya girerler."
Aralarının yeni düzelmis olmasının hatırına, Ron sesindeki buruklugu en azda tutmustu. Dahası,
Harry her ne kadar sasırsa da, Ron haklı çıktı.
Daha ertesi gün, Hufflepuff tan, Harry ile hayatında konusmuslugu olmayan kıvırcık saçlı bir
üçüncü sınıf ögrencisi gelip baloya onunla gitmesini teklif etti. Harry öylesine gafil avlanmıstı ki,
daha meseleyi hiç tartmadan "hayır" dedi. Kız epey incinmis bir halde uzaklastı ve Harry bütün
Sihir Tarihi boyunca Dean, Seamus ve Ron'un satasmalarına katlanmak zorunda
459
kaldı. Sonraki gün iki kız daha gelip ona teklifte bulundu. Biri ikinci sınıftandı. Öbürüyse Harry'yi
dehsete düsürdü: Besinci sınıftandı ve Harry reddederse onu bir yumrukta devirecekmis gibi bir
hali vardı.
"Bayagı güzeldi," dedi Ron dürüstçe, tabii kahkaha krizi sona erdikten sonra.
"Benden otuz santim falan uzundu," dedi Harry, cesareti kırılmıs halde. "Düsünsene bir, onunla
dans etmeye çalıstıgımda nasıl görünürdüm."
Hermione'nin Krum'la ilgili söyledikleri ikide bir aklına geliyordu: "Sadece ünlü oldugu için
hoslanıyorlar ondan!" Harry, okul sampiyonu olmasa, ona eslik etmeyi teklif eden kızlardan
herhangi birinin onunla baloya gitmeyi isteyeceginden süpheliydi. Sonra, Cho gelip teklif etse bu
açıdan rahatsız olur muydum, diye düsündü.
Yine de Harry genel tabloya baktıgında, yaklasan balonun sıkıntısına ragmen, ilk görevi
bitirdiginden beri hayatın kesinlikle iyiye dogru gittigini kabul etmek zorundaydı. Koridorlarda
eskisine kıyasla çok daha az tatsızlıkla karsılasıyordu ve bunda Cedric'in büyük payı oldugunu
düsünüyordu. Tahminine göre, ona ejderhalardan bahsetmis olmasına minnet duyan Cedric,
Hufflepufflara Harry'yi rahat bırakmalarını söylemisti. Ortalıktaki CEDRC DIGGORY'yi Destekle!
rozetlerinin sayısı da azalmıstı. Tabii'ki Draco Malfoy her fırsatta ona Rita Skeeter'ın yazısından
alıntılar yapıyordu, ama bunlara gülenlerin sayısı da giderek azalmıstı - ve sanki Harry'nin
mutlulugu daha da pe-
460
kissin diye, Gelecek Postası'nda Hagrid'le ilgili bir yazı çıkmamıstı.
Harry, Ron ve Hermione sömestrin son Sihirli Yaratıkların Bakımı dersi sırasında Hagrid'e Rita
Skeeter'la söylesisinin nasıl gittigini sorduklarında, Hagrid, "Aslına bakarsanız, sihirli yaratıklarla
pek ilgileniyormusa benzemiyordu," dedi. Çok sükür Hagrid artık Kele-ker'lerle dogrudan teması
bırakmıstı. Bugün onun kulübesinin arkasına sıgınmıs, tahta bir masada oturmus, Keleker'leri
ayartacak yeni bir yemek çesitlemesi hazırlıyorlardı.
Page 159
Harry Potter Ates Kadehi
"Sadece senden bahsetmemi istedi, Harry," diye devam etti Hagrid alçak sesle. "Ben de ona seni
getirmek için Dursley'lere gittigimden beridir arkadas oldugumuzu söyledim. 'Yıllardır hiç
azarlaman gerekmedi mi?' dedi. 'Derslerde hiç basını agrıtmadı mı?' dedi. Hayır dedim, hiç hosuna
gitmis gibi görünmedi. Sanırdın ki senin için korkunçtur dememi istiyor, Harry."
"Tabii ki onu istiyor," dedi Harry, koca koca ejderha cigerlerini büyük bir metal kaba atıp, biraz
daha ciger kesmek için bıçagını eline alarak. "Sürekli benim nasıl trajik, küçük bir kahraman
oldugumu yazamaz. Sıkıcı bir hal alır."
"Yeni bir açı istiyor, Hagrid," dedi Ron bilgiç bir edayla, semender yumurtalarının kabugunu
soyarken. "Harry'nin çılgın bir asi genç oldugunu söylemen gerekiyordu!"
"Ama degil ki!" dedi Hagrid. Gerçekten sok geçirmis gibi görünüyordu.
461
"Snape'le söylesi yapmalıymıs," dedi Harry acı acı. "Zevkle ipligimi pazara çıkarırdı. Potter okula
adım attıgı günden beri çizgiyi asıp duruyor..."
"Öyle dedi, ha?" dedi Hagrid, Ron'la Hermione gülerken. "Eh, birkaç kuralı zorlamıs olabilirsin,
Harry, ama iyisin, degil mi?"
"Sag ol, Hagrid," dedi Harry sırıtarak.
"Noel Günü su balo zımbırtısına geliyor musun, Hagrid?" dedi Ron.
"Evet, bir bakarım diyordum," dedi Hagrid boguk bir sesle. "yi bir sey olacak sanırım. Dansı sen
açacaksın, degil mi, Harry? Kimi götürüyorsun?"
"Simdilik kimseyi," dedi Harry. Yine kızardıgını hissediyordu. Hagrid üstelemedi.
Sömestrin son haftası giderek daha da samatalı bir hal aldı. Her tarafta Noel Balosu'yla ilgili
dedikodular uçusuyordu, ama Harry bunların yansına bile inanmıyordu - örnegin, Dumbledore'un
Madam Rosmer-ta'dan sekiz yüz fıçı tatlı içki aldıgına. Öte yandan, anlasılan Acayip Kızkardesler'i
ayarladıgı dogruydu. Harry, Acayip Kızkardesler'in tam olarak kim ya da ne olduklarını bilmiyordu,
ama BTA'yı (yani Büyücü Telsiz Agı'nı) dinleyerek büyümüs olanların delice heyecanından, çok
ünlü bir müzik grubu olduklarını çıkardı.
Ögretmenlerden bazısı, akıllan bu kadar açık bir sekilde baska bir yerdeyken onlara bir sey
ögretmeye çalısmaktan vazgeçti; örnegin, ufak tefek Profesör Flit-wick çarsamba günkü dersinde
oyun oynamalarına izin verdi ve dersin büyük bir bölümünü Harry ile Üçbüyü-
462
cü Turnuvası'nın birinci görevinde kullandıgı kusursuz Çagırma Büyüsü hakkında konusarak
geçirdi. Öteki ögretmenlerse aynı derecede cömert degildiler. Örnegin, hiçbir sey Profesör Binns'i
elinde cincüce ayaklanmaları üzerine notlarıyla derse devam etmekten alıkoyamazdı - Binns'in
kendi ölümü bile ders vermeyi sürdürmesine engel olmadıgına göre, Noel gibi ufak bir sey onu
yolundan saptıramaz diye düsündüler. Kanlı ve vahsi cincüce ayaklanmalarını bile Percy'nin
kazandibi raporu kadar sıkıcı hale getirebilmesi inanılmazdı. Profesör McGonagall ve Profesör
Moody de onları derslerinin son saniyesine kadar çalıstırdılar. Snape'in oyun oynamalarına izin
verdigini düsünmek ise, Harry'yi evlat edinmesini düsünmekten farksızdı. Hepsine pis pis bakarak,
sömestrin son dersinde onlara panzehirlerden sınav yapacagını söyledi.
"Kötücül o, orası kesin," dedi Ron o gece nefretle, Gryffindor ortak salonunda otururlarken. "Son
gün basımıza sınav çıkarıyor. Bize ders çalıstırarak sömestrin sonunu berbat ediyor."
"Hmrnm... ama kendini pek de hırpalıyörmüs gibi bir halin yok, degil mi?" dedi Hermione, ksir
notlarının üzerinden ona bakarak. Ron, Patlamak Pisti destesiyle kâgıttan sato yapmakla mesguldü
- bu, bütün yapının her an patlayabilecek olmasından dolayı, aynı isi Muggle kartlarıyla yapmaktan
çok daha ilginç bir ugrastı.
"Noel geldi, Hermione," dedi Harry tembel tembel; atese yakın bir koltuga kurulmus, Cannon'larla
Uçmak'ı onuncu kez okuyordu.
463
Hermione ona da ters ters baktı. "Panzehirlerim ögrenmek istemiyorsan bile, daha yapıcı bir seyle
mesgul olacagını sanırdım, Harry!"
"Ne gibi?" dedi Harry, Cannon'lardan Joey Jen-kins'in bir Bludger'ı Ballycastle Yarasalan
Kovalayıcı-sı'na dogru göndermesini izleyerek.
Page 160
Harry Potter Ates Kadehi
"Yumurta!" diye tısladı Hermione.
"Yapma, Hermione, 24 Subaf a kadar vaktim var," dedi Harry.
Altın yumurtayı yukarıdaki sandıgına koymus ve birinci görevden sonraki kutlamadan beri bir kez
bile açmamıstı. O gıcırtıya benzeyen çıglıgın ne anlama geldigini bulmak için önünde daha iki
buçuk ay vardı ne de olsa.
"Ama çözmesi haftalar alabilir!" dedi Hermione. "Ötekiler bir sonraki görevin ne oldugunu bilir de
sen bilmezsen, tam bir budala durumuna düsersin!"
"Onu rahat bırak, Hermione, biraz eglenmeyi hak etti," dedi Ron. Son iki kartı da satonun üzerine
yerlestirince, bütün deste patlayıp kaslarım alazladı.
"Yakıstı, Ron... resmi cüppenle çok iyi gidecek."
Fred'le George gelmislerdi. Ron ne kadar zarar gördügünü anlamaya çalısırken, Fred'le George
onlann masasına oturdu.
"Ron, Pigwidgeon'ı ödünç alabilir miyiz?" diye sordu George.
"Olmaz, su anda bir mektup götürüyor," dedi Ron. "Niye?"
"Çünkü George onu baloya davet etmek istiyor," dedi Fred alaya bir sesle.
464
"Çünkü biz de bir mektup göndermek istiyoruz, ?e-ni koca sersem," dedi George.
"Siz ikiniz kime yazıp duruyorsunuz öyle, ha7" dedi Ron.
"Burnunu sokma Ron, yoksa onu da ben yakarım " dedi Fred, asasını tehditkâr bir sekilde
sallayarak. "Ee balo için es buldunuz mu?"
"I-ıh," dedi Ron.
"Eh, acele etseniz iyi olur, oglum, yoksa iyi olanların hepsi kapılmıs olacak," dedi Fred.
"Sen kimle gidiyorsun peki?" dedi Ron.
"Angelina," dedi Fred hemen. Sesinde en ufak bir çekinme belirtisi yoktu.
"Ne?" dedi Ron sasırarak. "Ona sordun mu yani?"
"yi dedin," dedi Fred. Basını çevirip ortak salonun öbür tarafına seslendi: "Hey! Angelina!"
Atesin yanı basında Alicia Spinnet'la çene çalmakta olan Angelina ona baktı.
"Ne?" diye seslendi o da.
"Benle baloya gelmek ister misin?"
Angelina, Fred'e ölçüp biçen gözlerle baktı.
"Olur," dedi ve Alicia'ya dönüp, yüzünde hafif bir sırıtmayla, çene çalmaya devam etti.
"ste bak," dedi Fred, Harry ile Ron'a, "çocuk oyun-cagı."
Esneyerek ayaga kalktı ve, "O halde bir okul baykusu kullanacagız, George, hadi..." dedi.
Çıktılar. Ron kaslanna dokunmayı bırakıp, hâlâ tut-mekte olan kâgıttan satosunun üzerinden
Harry'ye baktı
465
"Harekete geçsek iyi olacak artık... yani gidip birine sorsak. Fred haklı. Bir çift ifritle gitmek
istemeyiz herhalde."
Hermione sinirden kekelemeye basladı. "Anlayamadım, bir çift... ne?"
"Seyy - bilirsin," dedi Ron, omuz silkerek. "Yalnız giderim de, Eloise Midgen'la gitmem örnegin."
"Son zamanlarda sivilceleri çok daha iyi durumda -üstelik çok hos birisi!"
"Burnu yüzünün ortasında degil onun," dedi Ron.
"Haa, anladım," dedi Hermione, sinirli bir halde. "Yani temelde, seni kabul edecek en güzel kızla
birlikte gideceksin, isterse tahammül edilmez biri olsun, öyle mi?"
"Seyy - evet, asagı yukan öyle," dedi Ron.
"Ben yatmaya gidiyorum," dedi Hermione ters ters. Tek kelime daha etmeden kalkıp, kızlann
yatakhanesine giden merdivene dogru hızla uzaklastı.
*
Beauxbatons ve Durmstrang'dan gelen ziyaretçile- > ri etkilemek için bitmek tükenmek bilmez bir
ar gösteren Hogvvarts çalısanları, Noel'de satoyu mum-! kün oldugunca güzel göstermekte
kararlıydılar. O yıl-" ki süslemeler Harry'nin okulda gördügü en müthis süslemelerdi. Mermer
merdivenin tırabzanlarına erimeyen buz saçakları yapıstırılmıstı; Büyük Salon'un alısıldık on iki
Page 161
Harry Potter Ates Kadehi
Noel agacı, ısıldayan çobanpüskülü* meyvelerinden gerçek, öten, altın baykuslara kadar! akla
hayale gelebilecek her seyle donatılmıstı. Zırhlar/
466
yanlarından biri geçtiginde Noel sarkıları söylemek üzere büyülenmislerdi. "Bütün nananlar,
Toplanın"ı sözlerin sadece yarısını bilen bos bir migferden dinlemek tuhaf bir seydi. Hademe Filch
birkaç kez Peeves'i zırhın içinden çıkarmak zorunda kalmıstı. Peeves durmadan oraya saklanıp,
sarkı sözlerindeki boslukları kendi uydurdugu ve hepsi de çok kaba olan sözlerle dolduruyordu.
Ve Harry hâlâ Cho'yu baloya davet etmemisti. Hem Harry hem de Ron artık giderek
tedirginlesmeye baslamıslardı, ama Harry'nin de dedigi gibi, Ron partnersiz giderse onun kadar
aptal durumuna düsmezdi; Harry'nin diger sampiyonlarla birlikte dansı baslatması gerekiyordu.
"Hiç olmazsa Mızmız Myrtle var," dedi Harry kasvetle, ikinci kattaki kızlar tuvaletine dadanmıs olan
hayaleti kastederek.
"Harry, disimizi sıkıp yapmalıyız," dedi Ron cuma sabahı. Sesinde sanki fethedilmez bir kaleye
saldırmaktan bahsediyormus gibi bir ton vardı. "Bu gece ortak salona döndügümüzde, ikimiz de
partner bulmus olacagız - anlastık mı?"
"Seyy... tamam," dedi Harry.
Ama o gün Cho'yu ne zaman görse -önce teneffüste, sonra ögle yemegi sırasında, bir kez de Sihir
Tari-hi'ne giderken- kızın çevresi arkadaslarıyla çevriliydi. Bir yere yalnız gittigi olmaz mıydı hiç?
Harry onu tuvalete giderken pusuya düsürebilir miydi acaba? Ama hayır - oraya bile dort-bes kız
esliginde gidi)"r gibiydi.
467
Ama Harry ona gecikmeden sormazsa, mutlaka baska biri sorardı.
Snape'in Panzehir sınavında konsantre olmakta zorlandı ve bunun sonucunda kilit bileseni -mide
tasını- eklemeyi unutup çok düsük not aldı. Ama umrun-da degildi; yapmaya niyetlendigi sey için
cesaretini toplamakla mesguldü. Zil çaldıgında çantasını kaptı ve zindan kapısına dogru fırladı.
Ron ve Hermione'ye, "Sizinle aksam yemeginde görüsürüz," deyip merdivenden kosa kosa çıktı.
Cho'ya gidip bir dakika Özel konusmalarını isteyecekti, o kadar... Kalabalık koridorlarda telasla
dolasıp onu aramaya basladı. Onu buldugunda (beklediginden çok daha çabuk buldu), Cho,
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersinden çıkıyordu.
"Seyy - Cho? Seninle biraz konusabilir miyim?"
Kikirdemek kanunen yasaklanmalı, diye düsündü Harry hiddetle, çünkü Cho'nün çevresindeki
kızların hepsi kikirdemeye baslamıstı. Cho hariç. O, "Tamam," dedi ve Harry'yle birlikte sınıf
arkadaslarının duyamayacagı bir köseye yürüdü.
Harry dönüp ona baktıgında, midesinde sanki merdiven inerken bir adımını bosluga atmıs gibi bir
düsme hissi duydu.
"Seyy," dedi.
Soramıyordu. Yapamıyordu. Ama sormak zorundaydı. Cho sasırmıs bir halde orada durmus, ona
bakıyordu.
Harry daha dilini buna tam olarak hazırlamadan, sözcükler agzından fırlamıstı bile.
468
"Balyabenlegermisin?"
"Pardon?" dedi Cho.
"Balo - baloya benle gitmek ister misin?" dedi Harry. Neden kızarmak zorundaydı ki simdi? Neden?
"Ah!" dedi Cho ve o da kızardı. "Ah, Harry, çok üzgünüm." Gerçekten de öyle görünüyordu.
"Baskasına söz verdim bile."
"Ah," dedi Harry.
Tuhaf bir seydi; az önce iç organları yılan gibi kıvrım kıvrım kıvranıyordu, simdiyse birden kendini
hiç iç organı yokmus gibi hissediyordu.
"Ha, tamam," dedi, "sorun degil."
"Gerçekten çok üzgünüm," dedi Cho yine.
"Zararı yok," dedi Harry.
Bir süre orada öylece durup birbirlerine bakakaldı-lar, sonra Cho, "Seyy -" dedi.
Page 162
Harry Potter Ates Kadehi
"Evet," dedi Harry.
"Seyy, hosça kal," dedi Cho, hâlâ kıpkırmızı haldp Sonra dönüp uzaklastı.
Harry kendine hâkim olamadan, onun arkasından seslenmisti bile.
"Kiminle gidiyorsun?"
"Ha - Cedric," dedi Cho. "Cedric Diggory."
"Ha, tamam," dedi Harry.
ç organları geri geldi. Yok oldukları sırada kursunla doldurulmus gibiydiler.
Aksam yemegini tamamen unutup, agır agır yürüyerek Gryffindor Kulesi'ne döndü. Attıgı her
adımda Cho'nun sesi kulaklarında yankılanıyordu: "Cedric -
469
Cedric Diggory." Cedric'i epey sevmeye baslamıstı - onu Quidditch'te yendigini, yakısıklı oldugunu,
popüler oldugunu ve neredeyse herkesin en sevdigi sampiyon oldugunu unutmaya hazırdı. Ama
simdi birden Cedric'in aslında bir yumurta kabını dolduracak kadar beyni olmayan, ise yaramaz bir
güzel çocuk oldugunun farkına varmıstı.
"Peri ısıkları," dedi Sisman Hanım'a, donuk bir sesle - parola önceki gün degistirilmisti.
"Gerçekten de öyle, canım!" dedi Sisman Hanım titreyen bir sesle. Bir taraftan da yeni, madeni saç
bandım düzeltiyordu. Öne savrulup onu içeri aldı.
Ortak salona giren Harry çevresine bakınca, Ron'un bir kösede kül rengi bir yüzle oturdugunu
görüp çok sasırdı. Ginny yanında oturuyor ve göründügü kadarıyla onunla usul usul, yatıstırıcı bir
sesle konusuyordu.
"Ne oldu, Ron?" dedi Harry, onlara katılarak.
Ron basını kaldırıp Harry'ye baktı. Yüzünde adeta | bir dehset ifadesi vardı.
"Niye yaptım ki?" dedi hiddetle. "Beni ne dürttü de böyle bir sey yaptım, bilmiyorum!"
"Neyi?" dedi Harry.
"O - seyy - Fleur Delacour'u baloya davet etti," dedi Ginny. Gülmemek için kendini zor tutuyor
gibiydi, ama bir yandan da Ron'un kolunu sefkatle oksuyordu.
"N'aptın, n'aptın?" dedi Harry.
"Beni ne dürttü de böyle bir sey yaptım, bilmiyorum!" dedi Ron yine bir solukta. "Ne yapmaya
çalısı- J| yordum ki? nsanlar vardı - her tarafta - çıldırmıstım -
470
herkes izliyordu! Giris Salonu'nda onun önünden geçiyordum sadece - orada durmus, Diggory'yle
konusuyordu - birden içimi öyle bir istek kapladı - ben de gidip ona teklif ettim!"
Ron inleyip yüzünü ellerinin arasına aldı. Hâlâ konusuyordu, ama sözcükler zar zor anlasılıyordu.
"Bana bir sülükmüsüm falan gibi baktı. Cevap bile vermedi. Sonra - bilmiyorum - birden kendime
geldim ve kosa kosa uzaklastım."
"Onda Veela'hk var," dedi Harry. "Haklıydın - büyükannesi Veela'ymıs. Senin suçun degil. Eminim
tam sen oradan geçerken, Fleur, Diggory için o eski cazibe sihrine basvuruyordu, sen de sihre
yakalandın - ama zaten Fleur de vaktini bosa harcıyormus. Cedric, Cho Chang ile gidiyor."
Ron basını kaldırıp baktı.
"Demin Cho'dan benimle gelmesini istedim," dedi Harry duygusuz bir sesle, "o da bana söyledi."
Ginny'nin gülümsemesi birden silinmisti.
"Bu çılgınlık," dedi Ron. "Birini bulmayan bir tek biz kaldık - yani, Neville hariç. Hey - bil bakalım o
kime sordu? Hermione!"
"Ne?" dedi Harry. Bu sasırtıcı haber dikkatini tamamen dagıtmıstı.
"Evet, evet!" dedi Ron. Gülmeye basladı, yüzünün rengi geri gelmisti biraz. "ksirden çıktıktan
sonra söyledi Neville bana! Hermione'nın ona hep iyi davrandıgını, islerinde yardım ettigini falan -
ama Hennione ona baskasına söz verdigini söylemis. Hah! Sanki dog-
471
ruymus gibi! Sadece Neville'le gitmek istemedi, o kadar... Yani, kim ister ki?"
"Gülme!" dedi Ginny, sinirli sinirli. "Gülme -"
Tam o sırada Hermione portre deliginden içeri tırmandı.
"Siz ikiniz niye yemekte yoktunuz?" dedi, gelip onlara katılarak.
Page 163
Harry Potter Ates Kadehi
"Çünkü - kessenize gülmeyi - ikisi de baloya davet ettikleri kızlar tarafından reddedildiler!" dedi
Ginny.
Harr/nin de, Ron'un da sesi kesildi.
"Çok sag ol, Ginny," dedi Ron eksi bir sesle.
"Güzel olanların hepsi kapıldı demek, ha Ron?" dedi Hermione magrur bir edayla. "Eloise Midgen
simdi gözüne bayagı güzel görünmeye basladı, degil mi? Eh, eminim bir yerlerde seni isteyen
birilerini bulursun."
Ama Ron simdi Hermione'ye, sanki onu yepyeni bir açıdan görüyormusçasına bakıyordu.
"Hermione, Neville haklı - sen gerçekten de bir kızsın..."
"Aa, fark ettin demek," dedi Hermione igneleyici bir sekilde.
"Ee - ikimizden biriyle gelebilirsin!"
"Hayır, gelemem," diye çıkıstı Hermione.
"Hadi, yapma," dedi Ron sabırsızca, "partnere ihtiyacımız var, yalnız gidersek gerçekten aptal
durumuna düsecegiz, baska herkesin partneri var..."
"Sizinle gelemem," dedi Hermione Simdi kızarmıstı. "Çünkü zaten baskasıyla gidiyorum."
"Hayır, gitmiyorsun!" dedi Ron. "Onu sadece Ne-1. ville'den kurtulmak için söyledin!"
472
"Aa, öyle mi?" dedi Hermione. Gözleri tehlikeli tehlikeli parlıyordu. "Sırf sen benim bir kız
oldugumu üç sene sonra fark ettin diye, Ron, sanma ki baskası fark etmedi!"
Ron ona bakakalmıstı. Sonra yine sırıttı.
"Tamam, tamam, senin bir kız oldugunu biliyoruz," dedi. "Oldu mu? Gelecek misin simdi?"
"Söyledim ya!" dedi Hermione büyük bir kızgınlıkla. "Baska biriyle gidiyorum!"
Ve hızla kızların yatakhanesine dogru uzaklastı.
"Yalan söylüyor," dedi Ron kendinden emin bir sesle, onun uzaklasmasını izleyerek.
"Söylemiyor," dedi Ginny usulca.
"Kimle gidiyor o zaman?" dedi Ron sertçe.
"Ben söylemem, onun kendi bilecegi is," dedi Ginny.
"Tamam," dedi Ron. Simdi adamakıllı canı sıkılmıs gibi görünüyordu. "Bu is giderek saçmalasıyor.
Ginny, sen Harry ile gidersin, ben de -"
"Gidemem," dedi Ginny. O da kıpkırmızı kesilmisti. "Ben - Neville'le gidiyorum. Hermione hayır
deyince bana teklif etti, ben de düsündüm ki... seyy... nasılsa baska türlü gidemeyecegim,
dördüncü sınıfta degilim." Fena halde üzgün görünüyordu. "Sanırım gidip aksam yemegi yesem iyi
olacak," dedi, kalkıp boynu bükük bir halde portre deligine gitti.
Ron fincan gibi gözlerle Harry'ye baktı.
"Onlara ne oldu böyle?" diye sordu.
Ama Harry tam o anda Parvati'yle Lavender'm portre deliginden içeri girdiklerini görmüstü
Harekete
geçme vakti gelmisti. |
"
473
"Burada bekle/' dedi Ron'a. Kalkıp dogruca Parva-ti'nin yanma gitti ve, "Parvati?" dedi. "Benimle
baloya gelir misin?"
Parvati bir kikirdeme nöbetine tutuldu. Harry, elleri cüppesinin ceplerinde, onun kikirdemesinin
dinmesini bekledi.
"Evet, olur," dedi kız sonunda ve feci sekilde kızardı.
"Tesekkürler," dedi Harry, rahatlayarak. "Lavender - sen de Ron'la gider misin?"
"O Seamus'la gidiyor," dedi Parvati. kisi daha da beter kikirdemeye basladılar.
Harry of çekti.
"Ron'la gidecek biri geliyor mu aklına?" dedi, Ron'un duymaması için sesini alçaltarak.
"Peki ya Hermione Granger?" dedi Parvati.
"O baskasıyla gidiyor."
Parvati afalladı kaldı.
Page 164
Harry Potter Ates Kadehi
"Aaaaa - kimle?" dedi merakla.
Harry omuz silkti. "En ufak fikrim yok," dedi. "Ee, Ron ne olacak?"
"Seyy<.." dedi Parvati agır agır, "sanırım kardesimi onunla gidebilir... biliyorsun, Padma...
Ravenclavv'danj stersen ona sorarım."
"Evet, çok iyi olur," dedi Harry. "Bana haber ve misin?"
Ve bu balonun fazlaca zahmetli oldugunu düsünüpj Padma Patil'in burnunun yüzünün tam
ortasında olma- i smı ümit ederek, Ron'un yanına döndü.
474
YRM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Noel Balosu
Dördüncü sınıflara tatil için verilen ödevler çok agırdı, ama sömestr sonunda Harry'nin canı hiç mi
hiç çalısmak istemiyordu. Noel'den bir önceki haftayı digerleriyle birlikte eglenebildigince
eglenerek geçirdi. Gryffindor Kulesi neredeyse sömestrde oldugu kadar kalabalıktı. Sakinleri her
zamankinden daha gürültücü oldukları için de sanki biraz küçülmüs gibi görünüyordu. Fred ve
George, Kanarya Kremaları'yla büyük basarı kazanmıslardı, tatilin ilk iki gününde dört bir yanda
insanlar tüy çıkarıp durdular. Ancak çok geçmeden bütün Gryffindor'lar baska birinin onlara ikram
ettigi yiyecege, ya ortasında gizlenmis bir Kanarya Kreması varsa diye büyük bir süpheyle
yaklasmayı ögrendiler. George da Harry'ye bir sır vererek, Fred'le ikisinin simdi baska bir sey
üzerinde çalıstıklarım söyledi. Harry ileride Fred ile George'dan tek bir cips bile almamayı aklının
bir kösesine yazdı. Dudley'yi ve Dolma-Dil Sekerlemesi'ni henüz unutmamıstı.
Artık satoya ve onu çevreleyen araziye lapa lapa
475
kar yagıyordu. Açık mavi Beauxbatons arabası Hag-rid'in zencefilli çörege benzeyen kulübesinin
yanında kocaman, soguk, donmus bir balkabagma benziyordu. Durmstrang gemisinin lomboz
delikleri buzla kaplanmıstı, direk halattan dondan beyazlanmısh. Mutfaktaki ev cinleri besleyici, iç
ısıtan yahniler ve lezzetli pudinglerle, kendilerini asmıslardı. Sikâyet edecek bir sey bulabilen tek
kisi Fleur Delacour'du.
Bir aksam onun arkasından Büyük Salon'dan çıkarlarken (Ron, Fleur onu görmesin diye Harry'nin
ardına sinmisti), onun aksi aksi, "Çok aggır, bütün bu 'Og-warts yemekle'i," dedigini duydular.
"Resmi cüppemin içine sıggmayacagım!"
Fleur Giris Salonu'na geçince, Hermione patladı: "Ayy, ne trajedi! Kendini bir sey sanıyor
gerçekten, degil mi?"
Ron, "Hermione - baloya kiminle gidiyorsun?" dedi.
Ona bu soruyu ikide bir soruyor, gafil avlayıp cevap alırım diye umuyordu. Oysa Hermione sadece
kaslarını çatmakla yetindi ve, "Söylemiyorum," dedi, "benimle alay edersiniz."
"Saka ediyorsun, VVeasley," dedi Malfoy arkalarından. "Bana birisinin bunu baloya ılavet ettigini
söylemiyorsun ya? Kazma disli Bulanık'ı?"
Harry ve Ron anında geri döndüler. Hermione ise Malfoy'un omzu üzerinden birine el sallayarak,
yüksek sesle, "Merhaba, Profesör Moody!" dedi.
Malfoy bembeyaz oldu, geriye dogru zıpladı, çılgın
476
gibi etrafta Moody'yi aramaya koyuldu. Oysa Moody hâlâ ögretmenler masasındaydı. Yahnisini
bitiriyordu.
Hermione igneli igneli, "Seni iskilli, küçük dag gelincigi," dedi Malfoy'a. O, Harry ve Ron neseyle
gülerek mermer merdiveni çıktılar.
Yan yan ona bakan Ron, birden kaslarını çatarak, "Hermione," dedi, "dislerin..."
"N'olmus dislerime?"
"Yani, farklılar... Simdi baktım da..."
"Elbette farklılar - ömür boyu Malfoy'un bana verdigi o köpek disleriyle mi dolasacagım sandın?"
"Hayır, yani demek istiyorum ki, o sana büyü yapmadan önce de böyle degillerdi... Hepsi sey...
düzgün ve - ve normal boyda."
Hermione birden muzip muzip güldü. Harry de durumu fark etti: Bu, hatırladıgından çok daha
Page 165
Harry Potter Ates Kadehi
farklı bir gülümsemeydi.
"Eh... Onları küçültmek için Madam Pomfrey'ye gittigimde, bir ayna tuttu ve normal boylarına
geldikleri zaman ona haber vermemi istedi. Ben de... bıraktım, biraz devam etsin." Gülümsemesi
bütün yüzüne yayıldı. "Annemle babamın hiç hosuna gitmeyecek Ne zamandır onları küçültmeme
izin versinler diye razı etmeye çalısıyorum, onlar da tellerini takmaya devam et diyorlar. kisi de
disçi, biliyorsunuz, dislerle sihrin - bakın! Pigwidgeon dönmüs!"
Ron'un minik baykusu, bacagına baglı bir parsömen rulosuyla, buz tutmus tırabzanların tepesinde
deli gibi cıvıldıyordu. Yanından geçenler onu isaret ediyor ve gü-
477
Ilıyorlardı. Üçüncü sınıftan bir grup kız da durup, "Ah, su küçümen baykusa bakın! Ne seker, degil
mi?" dediler.
Ron, "Aptal, küçük, tüylü rezil!" diye tısladı. Merdivenden yukarı kosup Pigvvidgeon'ı yakaladı.
"Mektup adresteki kisiye getirilir! Yolda durup gösteris yapılmaz!"
Pigvvidgeon keyifli keyifli öttü, bası Ron'un yumrugunun içinden çıkmıstı. Üçüncü sınıftan kızlar
sok geçirmis görünüyorlardı.
"Çekilin buradan!" diye tersledi Ron onları. Bir yandan da Pigwidgeon'ı tutan elini havada
sallıyordu, Pigwidgeon ise havada süzülürken daha da keyifle ötüyordu. Üçüncü sınıftaki kızlar
duyguları incinmis halde kaçısırlarken, "ste - al sunu, Harry," dedi Ron alçak sesle. Sirius'un
cevabını Pigwidgeon'ın bacagından çekip aldı. Harry mektubu cebine koydu ve üçü onu okumak
için telasla Gryffindor Kulesi'ne döndüler.
Ortak salondaki herkes tatil enerjisini atmakla mesguldü, kimsenin baskasını gözleyecek hali
yoktu. Harry,,Ron ve Hermione herkesten uzaga, yavas yavas karla dolan karanlık bir pencerenin
yanına oturdular. Harry yüksek sesle okudu:
Sevgili Harry,
Boynuzkuyruk'un yanından geçisin için tebrikler. O Kadeh'e adını her kim koyduysa, herhalde su
anda kendini pek mutlu hissetmiyördür! Ben sana bir Conjunctivi-tis laneti önerecektim, çünkü bir
ejderhanın gözlen onun en zayıf noktasıdır -
478
"Krum bunu yaptı iste!" diye fısıldadı Hermione.
- ama senin yöntemin daha iyiydi, çok etkilendim.
Ama sakın rehavete kapılma, Harry. Sadece birinci görevi yerine getirdin. Seni Turnuva'ya
sokanlar eger sana zarar vermek istiyorlarsa, daha ellerine çok fırsat geçecek. Gözlerini açık tut
-özellikle sözünü ettigimiz kisi civardayken- ve bütün dikkatini beladan uzak durmak üzerinde
yogunlastır.
Teması kesme, sıradısı olan her seyi hâlâ ögrenmek istiyorum.
Sirius
Harry mektubu tekrar cüppesinin içine sokarken, "Moody'den farkı yok," dedi yavasça. " 'Sürekli
tetikte ol!' Sanki gözlerim kapalı, duvarlara çarpa çarpa dolasıyorum sanırsın..."
"Ama haklı, Harry," dedi Hermione. "Önünde hâlâ iki görev var. O yumurtaya gerçekten
bakmalısın, yani, ne anlama geldigini anlamak için ugrasmalısın..."
Ron, "Yapma, Hermione, dünya kadar vakti var!" diye cevabı yapıstırdı. "Satranç oynamak ister
misin, Harry?"
"Evet, tamam," dedi Harry. Sonra Hermione'nin yüzündeki ifadeyi görünce, ekledi: "Hadi ama,
çevrede bunca gürültü varken nasıl konsantre olabilirim? Bunların samatasından yumurtayı
duymam bile."
Hermione, "Eh, duymazsın herhalde," diye içini çekti. O da oyunlarını izlemeye oturdu. Oyun,
Ron'un,
479
iki pervasızca cesur piyonu ve çok vahsi bir fili içeren heyecanlı bir sah-mahyla sona erdi.
Harry, Noel sabahı birden uyandı. Nasıl olup da bilinç dünyasına bu kadar çabuk döndügünü merak
ederek gözlerini açtı ve karanlıkta ona bakan çok büyük, yuvarlak, yesil gözlü bir sey gördü.
Gözler öyle yakı-nındaydı ki, sanki burun buruna gibiydiler.
Page 166
Harry Potter Ates Kadehi
Harry, "Dobby!" diye haykırdı. Cinden kaçmak için öyle hızla geriye atıldı ki, az daha yataktan
düsüyordu. "Yapma söyle!"
"Dobby çok üzgün, efendim!" diye cikledi Dobby endiseyle. Uzun parmaklan agzında, geriye dogru
zıpladı. "Dobby sadece Harry Potter'a 'Mutlu Noeller' demek istedi, ona armagan getirmek istedi,
efendim! Harry Potter, Dobby'ye, bazen gelip onu görebilecegim söylemisti, efendim!"
"Tamam," dedi Harry, hâlâ normalden hızlı soluk alıyordu, ama kalp atısları normale dönmüstü.
"Sen -sen bir dahaki sefere beni dürtükle falan, yeter, öyle üzerime egilme..."
Harry dört direkli yatagının perdelerini çekti, komodinden gözlügünü aldı ve taktı. Çıglıgı Ron,
Se-amus, Dean ve Neville'i de uyandırmıstı. Hepsi, gözler mahmur, saçlar karmakarısık, kendi
perdelerindeki aralıktan dısarıyı gözetliyorlardı.
Seamus uykulu uykulu, "Biri sana saldırıyor mu, Harry?" diye sordu.
Harry, "Hayır, sadece Dobby," diye mırıldandı.
480
"Uyumana bak sen."
"Ahha, armaganlar!" dedi Seamus. Yatagının ayakucundaki koca yıgını görmüstü. Ron, Dean ve
Neville de, nasıl olsa uyandıklarına göre, bir an önce armagan paketlerini açabileceklerini
düsündüler. Harry yeniden Dobby'ye döndü. Dobby simdi Harry'nin yatagının yanında tedirgin
tedirgin duruyor, onu huzursuz ettigi için hâlâ üzgün görünüyordu. Çay peçetesinin üstüne bir Noel
süsü baglanmıstı.
Çekinerek, "Dobby, Harry Potter'a armaganını verebilir mi?" diye sordu.
"Elbette verebilirsin," dedi Harry. "Sey... benim de senin için bir armaganım var."
Yalandı bu; Dobby'ye hiçbir sey almamıstı, ama çabucak sandıgını açıp pek yamru yumru,
katlanmıs bir çift çorap çıkardı. Bunlar en eski ve en berbat çoraplarıydı, hardal rengiydiler, bir
vakitler Vernon Eniste'ye aittiler. Pek yamru yumru olmalarının nedeniyse, Harry'nin onlan bir
yıldan uzun süredir Sinsios-kop'unu korumak için kılıf olarak kullanmasıydı. Sinsi-oskop'u çıkardı
ve çorapları Dobby'ye verdi. "Kusura bakma, paket yapmayı unutmusum..."
Ama Dobby son derece sevinmisti.
"Çoraplar Dobby'nin en çok, en çok sevdigi giysi, efendim!" dedi, birbirinden farklı çoraplarını
çıkarıp Vernon Eniste'ninkileri giyerken. "Simdi yedi çorabım var, efendim... Ama efendim..." dedi,
gözleri faltası gibi açılarak. yice çektigi çoraplar simdi sortunun dibine kadar uzanıyordu.
"Dükkânda bir yanlıslık yap-
481
mıslar, Harry Potter, size aynı çoraptan iki tane ver-* misler!"
Ron simdi ambalaj kagıdıyla kaplı olan kendi yatagından uzanıp sıntarak, "Ay, ama Harry, nasıl
fark etmezsin!" dedi. "Bak ne diyecegim, Dobby - iste - su ikisini de al, istedigin gibi karıstırırsın.
ste, kazagın da burada."
Dobby'ye az önce açtıgı paketten çıkan menekse rengi bir çift çorabı ve Mrs VVeasley'nin
gönderdigi el örgüsü kazagı attı.
Dobby hayli etkilenmis görünüyordu. "Efendi çok iyi kalpli!" diye ciyakladı, gözlerine yeniden
yaslar dolmustu. Ron'a yerlere kadar egilerek selam verdi. "Dobby biliyor, efendi büyük bir büyücü
olmalı, çünkü Harry Potter'in en iyi arkadası, ama Dobby bilmiyordu ki bu kadar cömert ruhlu, asil,
bencillikten uzak -"
Ron, "Sadece çorap, canım," dedi. Kulakları hafiften kızarmıstı, ama yine de pek memnun
görünüyordu. "Vay canına, Harry -" o anda Harry'nin hediyesini açmıstı: Bir Chudley Cannon
sapkası. "Süper!" Hemen basına geçirdi, sapka saçının rengiyle korkunç bir tezat olusturdu.
Dobby de simdi Harry'ye ufak bir paket uzatıyordu. çinden ne çıksa begenirsiniz? Çorap.
Cin sevinçle, "Dobby onları kendi yapıyor, efendim!" dedi. "Yünü kendi ücretiyle alıyor, efendim!"
Sol çorap parldk bir kırmızıydı, üzerinde süpürge desenleri vardı. Sag çorap ise Snitch desenli ve
yesildi.
Harry, "Bunlar... bunlar gerçekten de... tesekkürler,
482
Dobby," dedi ve çorapları giyerek Dobby'nin gözlerinin yine yasarmasına yol açtı.
Page 167
Harry Potter Ates Kadehi
"Dobby artık gitmeli, efendim," dedi Dobby, "mutfakta Noel yemegi yapmaya basladık bile!" Sonra
da yatakhaneden telasla çıkıp gitti, yanlarından geçerken Ron'a ve digerlerine el salladı.
Harry'nin diger armaganları Dobby'nin birbirinden farklı çoraplarından çok daha tatmin ediciydi -
elbette, tek bir kâgıt mendille kendi kötü armagan rekorlarını bile kıran Dursley'lerinki hariç -
Harry onların Dolma-Dil Sekerlemesi olayını hâlâ unutmadıklarını tahmin etti. Hermione, Harry'ye
ingiltere ve irlanda'nın Quidditch Takımları adlı bir kitap, Ron ise tombul bir paket Tezekbombası
vermisti; Sirius'tan, her kilidi açacak ve her dügümü çözecek parçalan olan çok kullanıslı bir çakı
gelmisti; Hagrid'den ise Harry'nin en çok sevdiklerini içeren muazzam bir tatlı kutusu: Bertie
Botts'un Bin Bir Çesit Fasulye Sekerlemesi, Çikolatalı Kurbagalar, Droobles En yi Balonlu Sakız ve
Fısırdayan Vızvızlar. Tabii Mrs VVeasley'nin her zamanki paketi de vardı: Yeni bir kazak (yesildi,
•izerinde bir ejderha resmi vardı - Harry, Charlie'nin ona Boynuzkuyruk'u anlattıgını düsündü) ve
bol miktarda ev yapımı kıymalı börek.
Harry ve Ron ortak salonda Hermione ile bulustular ve kahvaltıya birlikte indiler. Sabahın çogunu,
herkesin armaganlarının keyfini çıkardıgı Gryffindor Kule-si'nde geçirdiler. Sonra da nefis bir ögle
yemegi için Büyük Salon'a döndüler. Yemekte en az yüz tane hindi ile
483
Noel pudingi ve yıgın yıgın Cribbages Büyücü Kraker-leri vardı.
Ögleden sonra dısarı çıktılar; yerde, Durmstrang ve Beauxbatons ögrencilerinin satoya çıkarken
açtıkları derin izler dısında el degmemis bir kar örtüsü vardı. Hermione, Harry ile Weasley'lerin
kartopu savasma katılacagına, onları izlemeyi tercih etti. Saat beste de, baloya hazırlanmak için
yukan çıkacagım söyledi.
"Ne, üç saate mi ihtiyacın var?" dedi Ron, inanamayan gözlerle ona bakarak. Dikkatinin
dagılmasının bedelini, George'un attıgı kocaman bir kartopunun basının yanına, hızla vurmasıyla
ödedi. "Kiminle gidiyorsun?" diye haykırdı Hermione'nin ardından, ama o el sallamakla yetindi,
satoya çıkan merdiveni tırmanarak gözden kayboldu.
Baloya bir de sölen dahil oldugu' için, bugün Noel çayı yoktu. Bu yüzden saat yedide, dogru dürüst
nisan almak zorlasınca, digerleri de kartopu savaslarını bırakıp grup halinde ortak salona gittiler.
Sisman Hanım alt kattan arkadası Violet ile birlikte çerçevesinde oturuyordu. kisinin de kafası
iyiydi, tablonun alt tarafını bos çikolata likörü siseleri doldurmustu.
Ona parolayı söyledikleri zaman, "Seri kasıkları, iste böyle!" diye kıkırdadı ve içeri girsinler diye
öne savruldu.
Harry, Ron, Seamus, Dean ve Neville yatakhanede resmi cüppelerini giydiler. Hepsi de hayli
rahatsız görünüyordu, hele Ron. Yüzünde yılgın bir bakısla kösedeki uzun aynada kendini gözden
geçirdi. Onun cüp-
484
pesinin daha çok kız giysisine benzedigi gerçegini inkâr etmek imkânsızdı. Onu daha erkekçe
gösterme yolunda umutsuz bir çabayla, yakasıyla kol agızlarına bir Koparma Büyüsü uyguladı. se
de yaradı, hiç degilse simdi dantelleri kalmamıstı. Ama pek de temiz is yapmıs sayılmazdı. Hepsi
birlikte asagı inerlerken, yakayla kol agızlarının yerleri moral bozacak sekilde iplik iplik
görünüyordu hâlâ.
Dean, "Sizin ikinizin yılın en güzel kızlarını nasıl kaptıgınızı anlamıs degilim," diye mırıldandı Dean.
Ron kasvetle, "Hayvansı çekicilik," dedi, bir yandan da kol agızlarından çıkmıs iplikleri
çekistiriyordu.
Ortak salon tuhaf görünüyordu, her zamanki simsiyah cüppe denizinin yerini simdi farklı renklerde
giyinmis insanlar almıstı. Parvati merdivenin altında Harry'yi bekliyordu. Gerçekten de pek güzeldi,
çarpıcı pembe bir resmi cüppesi vardı. Uzun, siyah saçları altınla örülmüstü, bileklerinde altın
bilezikler parıldıyor-du. Onun kikirdemedigini görünce Harry'nin içi rahatladı.
Sıkıntılı sıkıntılı, "Sen - sey - güzel görünüyorsun," dedi.
"Tesekkürler," dedi Parvati. Ron'a dönerek, "Pad-ma seninle Giris Salonu'nda bulusacak," diye
ekledi.
"Tamam," dedi Ron, çevresine bakarak. "Hermione nerede?"
Parvati omuzlarını silkti. "Öyleyse asagı inelim mi, Harry?"
Page 168
Harry Potter Ates Kadehi
"Peki," dedi Harry, bir yandan da keske ortak sa-
- 485
londa kalabüsem diye düsünüyordu. Fred portre deliginden çıkarken yanından geçti, Harry'ye göz
kırptı.
Giris Salonu, çevrede dolanıp saat sekizde Büyü v Salon'un kapılarının açılmasını bekleyen
ögrencilerle agzına kadar doluydu. Baska binalardan partnerlerle bulusacak olanlar kalabalıgın
içinden yol açarak birbirlerini bulmaya çalısıyorlardı. Parvati kızkardesi Pad-ma'yı buldu ve Harry
ile Ron'un yanına getirdi.
Parlak turkuazdan giysisi içinde Parvati kadar güzel görünen Padma, "Selam," dedi. Ama Ron'un
partneri olmasından pek memnun kalmısa benzemiyordu. Onu bastan asagı süzerken, kara gözleri
Ron'un resmi cüppesinin yıpranmıs yakasıyla kol agızlarına takıldı.
"Selam," dedi Ron, ona bakmayıp çevresindeki kalabalıgı süzerek. "Yo, hayır..."
Harry'nin arkasına saklanmak için dizlerini biraz büktü, çünkü gümüs grisi satenden resmi
cüppesiyle çok çarpıcı görünen ve Ravenclaw Quidditch kaptanı Roger Davies'in eslik ettigi Fleur
Delacour geçiyordu. Onlar gözden kaybolunca, Ron yeniden dogruldu ve kalabalıgın basları
üzerinden çevreye baktı.
"yi ama nerede bu Hermione?" dedi tekrar.
Bir grup Slytherin zindandaki ortak salonlarının merdiveninden çıkıp geldi. Malfoy öndeydi; yüksek
yakalı, siyah kadifeden bir resmi cüppe giymisti. Harry'nin fikrine göre, papaza benzemisti. Pansy
Par-kinson, açık pembe, bol fırfırlı resmi cüppesiyle, Mal-foy'un kolunu sıkı sıkı tutuyordu. Crabbe
de, Goyle da yesil giymisti; yosun baglamıs kayalara benziyorlardı
1
486
ve Harry ikisinin de baloya davet edecek birini bulamadıgını memnuniyetle gördü.
Mese ön kapılar açıldı, Durmstrang ögrencileri Profesör Karkaroff la birlikte içeri girerken herkes
donup onlara baktı. Grubun en önünde, yanında Harrv'nin tanımadıgı mavi cüppeli, güzel bir kızla,
Krum vardı. Harry onların baslarının üstünden, satonun hemen önündeki bir bölüm çimenin peri
ısıklarıyla dolu bir tür dogal magaraya dönüstürülmüs oldugunu gördü - yani yüzlerce canlı perinin
bir kısmı oraya sihirle konmus gül fidanlarına oturmustu, bir kısmı da Noel Baba ile rengeyiklerine
ait oldugu anlasılan heykeller üzerinde kanat çırpıyordu.
Derken Profesör McGonagall'm sesi, "Sampiyonlar buraya, lütfen!" dedi.
Parvati gülümseyerek bileziklerini düzeltti. O ve Harry, Ron ile Padma'ya "Biraz sonra görüsürüz"
diyerek öne dogru yürüdüler. Sohbete dalmıs kalabalık ayrılıp^ onlara yol açtı. Kırmızı ekoseden
bir resmi cüppe giymis, sapkasının kenarına da hayli çirkin bir devedikeni çelenk düzenlemesi
yapmıs olan Profesör McGo-nagall, onlara, herkes içeri girerken kapıların bir yanında beklemelerini
söyledi. Diger ögrenciler yerlerine oturduktan sonra, sıra halinde Büyük Salon'a gireceklerdi. Fleur
Delacour ve Roger Davies kapılara en yakın veri tutmuslardı. Davies baloya Fleur'le gelecek kadar
talihli olmasına öyle sasırmıs görünüyordu ki, gözlerini ondan alamıyordu. Cedric ve Cho da
Harrv'nin çok ya-kımndaydılar. Harry onlarla konusmak zorunda kalma-
487
mak için bakıslarını kaçırdı. Gözleri Krum'un yanındaki kıza takıldı. Agzı açık kaldı.
Bu kız, Hermione'ydi.
Ama Hermione'ye hiç benzemiyordu. Saçına bir seyler yapmıstı; artık gür degil, düz ve parlaktı.
Üstelik de onu basının arkasında büküp sık bir sekilde toplamıstı. Sırtında uçusan, Cezayir
meneksesi renginde bir resmi cüppe vardı. Durusu da degismisti sanki - ama belki de çogu kez
sırtında tasıdıgı yirmi kadar kitap olmadıgı için. Gülümsüyordu da -evet, hayli tedirgin bir sekildeama
ön dislerinin boyunun küçüldügü simdi her zamankinden daha belliydi. Harry daha önce bunu
nasıl olup da fark etmedigini anlayamadı.
"Merhaba, Harry!" dedi Hermione. "Merhaba, Par-vati!"
Parvati hiç de iltifatkâr olmayan bir inanmazlık ifadesiyle Hermione'ye bakakalmıstı. Üstelik bir tek
o da degil; Büyük Salon'un kapıları açılınca, Krum'un kütüphanedeki hayran tayfası yanlarından
azametle yürüyüp geçerken, Hermione'ye en derin nefretleriyle dolu bakıslar yolladılar. Pansy
Page 169
Harry Potter Ates Kadehi
Parkinson, Malfoy'la birlikte onun yanından geçerken agzı açık bakakaldı. Hatta Malfoy bile ona
edecek hakaret bulamadı. Buna karsılık Ron, yüzüne bile bakmadan Hermione'nin yanından geçip
gitti.
Salon'da herkes yerine oturunca, Profesör McGona-gall sampiyonlara ve partnerlerine çift sıra
olmalarını ve kendisini izlemelerini söyledi. Öyle yaptılar. Onlar içeri girip de Salon'un basındaki,
jürinin oturdugu bü-
488
yük, yuvarlak masaya dogru yürürlerken, Büyük Sa-lon'daki herkes alkısladı.
Salon'un duvarları pırıl pırıl parıldayan gümüs buz saçaklarıyla tamamen örtülüydü, yıldızlı siyah
tavan yüzlerce ökseotu ve sarmasık çelengiyle boydan boya kaplıydı. Bina masaları ortadan
kalkmıstı, onlann yerini yüz tane kadar daha küçük, fenerle aydınlanmıs masa almıstı, hepsi on
ikiser kisi alıyordu.
Harry tökezlememek için tüm dikkatini topladı. Parvati hayatından memnun görünüyordu; herkese
gülücükler dagıtıyordu. Harry'yi öyle hızla sürüklüyordu ki, Harry kendisini, ritmini Parvati'nin
ayarladıgı bir gösteri köpegi gibi hissetti. Salon'un basındaki masaya yaklasırken, Ron ve Padma
gözüne çarptı. Ron kısık gözlerle Hermione'nin geçisini izliyordu. Padma somurtuyordu.
Sampiyonlar bastaki masaya yaklasırlarken, Dumb-ledore mutlu mutlu gülümsedi. Oysa Krum ve
Hermione'nin yaklasmasını izleyen Karkaroffun yüzünde Ron'unkini çok andıran bir ifade vardı. Bu
aksam büyük san yıldızlı, parlak mor bir cüppe giymis olan Lu-do Bagman bir ögrenci coskusuyla
alkıslıyordu; her zamanki siyah saten üniformasını çıkarıp, dokumlu bir eflatun ipek tuvalet giymis
olan Madam Maxime ise kibarca ellerini çırpıyordu. Harry birden Mr Crouch'un orada olmadıgını
fark etti. Masadaki besinci sandalyede Percy VVeasley oturuyordu.
Sampiyonlar ve partnerleri masaya varınca, Percy yanındaki bos sandalyeyi çekip anlamlı anlamlı
489
Harry'ye baktı. Harry onun ne demek istedigini anlayıp, yepyeni, denizci mavisi bir resmi cüppe
giymis olan Percy'nin yanına oturdu. Percy'nin yüzünde son derece kendini begenmis bir ifade
vardı.
Daha Harry'nin bir sey sormasına fırsat kalmadan, Percy, "Terfi ettim," dedi. Sesinin tonuna
bakarsanız, sanki Evrenin Tek Hâkimi seçilmis sanırdınız. "Artık Mr Crouch'un kisisel yardımcısıyım
ve burada onu temsil ediyorum."
"O niye gelmedi?" diye sordu Harry. Aksam yemegi boyunca kazan dipleri hakkında bir konferans
dinlemeye hiç de hevesli degildi.
"Korkarım Mr Croüch iyi degil, hiç iyi degil. Dünya Kupası'ndan sonra bir türlü kendine gelemedi.
Bunda sasacak bir sey yok - asırı çalısma. Eskisi kadar genç degil - ama tabii hâlâ oldukça zeki,
beyni eskisi kadar iyi çalısıyor. Ama Dünya Kupası bütün Bakanlık için bir fiyaskoydu. Mr Croüch
da o ev cini yüzünden, adı Blinky^ miydi neydi, muazzam bir kisisel sok geçirdi. Tabii hemen
ardından ona yol verdi ama - iste, dedigim gibi, yası ilerliyor, bakıma ihtiyacı var ve sanırım cin
gittikten sonra evde yasadıgı konforda da belirgin bir düsüs oldu. Sonra Turnuva'yı düzenlememiz
gerekti, Kupa'dan sonraki dönemle ugrasmak zorunda kaldık -Skeeter denen o igrenç kadın da
çevrede vızır vızır dolanıp duruyordu - hayır, zavallı adam fazlasıyla hak ettigi, sakin bir Noel
geçiriyor. Ben sadece, görevini üstlenecek güvenilir birini buldugu için memnunum, o kadar."
490
Mr Crouch, Percy'ye artık "VVeatherby" demekten vazgeçti mi diye sormak için Harry'nin içi
gidiyordu ama, içindeki bu istege karsı koydu.
Pırıl pırıl altın tabaklarda henüz yiyecek yoktu, ama hepsinin önünde küçük menüler duruyordu.
Harry kendininkini kararsızlık içinde eline alıp çevresine bakındı - meydanda garson
görünmüyordu. Ancak Dumbledore dikkatle kendi menusunu inceledi ve sonra tabagına bakıp tane
tane konusarak, "Domuz pirzolası!" dedi.
Ve domuz pirzolaları göründü. Masadakiler durumu anlayıp kendi tabaklarına siparis verdiler.
Harry bu yeni ve daha karmasık yemek yeme yöntemi hakkında neler hissettigini görmek için
Hermione'ye baktı -ne de olsa bu durum ev cinlerinin fazla mesai yapmaları anlamına geliyorduama
Hermione bu seferlik E. R. . T.'i düsünmüyor gibiydi. Viktor Krum'la koyu bir sohbete
Page 170
Harry Potter Ates Kadehi
dalmıstı, ne yediginin de farkında bile degildi.
Harry daha önce Krum'u hiç konusurken duymadıgını ancak simdi fark etti. Ama simdi pekâlâ
konusuyordu, hatta konusmaya hevesli görünüyordu.
"jte bizim de birr satomuz var, bu kaddarr büyük de'il, konforlu da de'il sanırım," diyordu
Hermione'ye. "Sadece dörrt katı varr ve atej yalnız sihir için yakılır. Ha, arrazimiz buradan büyük -
ama kıj geldi mi çok az ıjık alır, onun için keyif almayız. Yazın ise herr gün uçarız, göller ve da'lar
üzerinde -"
"Aman ha, Viktor!" dedi Karkaroff, soguk gözlerine ulasmayan bir kahkahayla. "Sakın sırlarımızı
ele ver-
491
me, yoksa cazip arkadasın bizi tam olarak nerede bulacagım anlar!"
Dumbledore gülümsedi, gözleri panldadı. "Igor, bütün bu gizlilik... hani insan neredeyse ziyaretçi
istemiyorsunuz sanacak."
"Eh, Dumbledore," dedi Karkaroff, sararmakta olan dislerini sonuna kadar göstererek, "hepimiz
kendi özel mülklerimizi koruruz, degil mi? Bize emanet edilen irfan yuvalarımızı kıskançlıkla
muhafaza etmez miyiz? Ve okulumuzun sırlarını sadece biz biliyoruz, biz koruyoruz diye gurur
duymaya hakkımız yok mu?"
Dumbledore dostça bir edayla, "Yo, ben asla Hog-warts'ın bütün sırlarını bildigim hayaline
kapılmam, Igor," dedi. "Örnegin, daha bu sabah banyoya giderken yanlıs bir dönüs yaptım ve
kendimi daha önce hiç görmedigim, nefis orantıları olan bir odada buldum. çinde gerçekten hayli
görkemli bir lazımlık koleksiyonu vardı. Sonra daha yakından incelemek için tekrar gittigimde,
odanın yerinde yeller estigini kesfettim. Ama gözümü hep açık'tutacagım. Belki oraya sadece
sabahlan bes buçukta giriliyordur. Ya da hilâlde ortaya çıkıyordur - ya da arayanın idrar kesesi
tamamen dolu oldugunda."
Harry güldügünü göstermemek için gulas tabagının üzerine kapandı. Percy kaslarını çattı, ama
Harry, Dumbledore'un kendisine belli belirsiz göz kırptıgına yemin edebilirdi.
Bu arada Fleur Delacour da Roger Davies'e Hog-warts dekorasyonu konusundaki elestirilerini
aktarıyordu.
492
Büyük Salon'un pırıldayan duvarlarına bakarak, önemsemez bir edayla, "Bu bi' sey degil," dedi.
"Bizim Beauxbatons sa'ayında Noel'de yemek salonunda hep busdan heykelle' olur. E'imezler,
tabiy... Koca, elmas heykelle' gibidi'ler, pı'ıl pı'ıl pa'larlar. Ve yemek de müütesemdir. Ve orman
pe'isi korolar va'dır, yemek ye'ken bise serenat yapa'lar. Duva'larda bu çi'kin zırhlar hiç yoktur ve
Beauxbatons'a bir ho'tlak gi'se eger, bööyle dısa'ı atılır." Elini sabırsızlıkla masaya vurdu.
Roger Davies onun konusmasını, gözlerinde sersemlemis bir bakısla izliyordu, çatalı da bir türlü
agzını bulamıyordu. Gözlerini dikmis, Fleur'e bakıyordu. Harry onun Fleur'ün söyledigi tek kelimeyi
bile anlamadıgı izlenimine kapıldı.
Davies hemen, "Tamamen haklısın," dedi. Elini tıpkı Fleur gibi masaya vurdu. "Böyle. Evet."
Harry, Salon'a baktı. Hagrid diger ögretmen masalarından birinde oturuyordu. Yine o korkunç, kıllı,
kahverengi takımını giymisti ve bastaki masaya bakıyordu. Harry onun usulca elini salladıgını
gördü, basını çevirince de, Madam Maxime'in, opalleri mum ısıgında pa-rıldayarak bu selama
karsılık verdigini fark etti.
Hermione simdi Krum'a adını dogru dürüst söylemeyi ögretiyordu. Krum ona ısrarla, "Hörmi-ovn"
diyordu.
Hermione agır agır ve tane tane, "Hor - may - o -nii," dedi.
"Hörm - ovn - nini."
493
"Yaklastın." Harry'nin baktıgını gören Hermione, ona sırıttı.
Yemekler yenip bitince, Dumbledore ayaga kalktı ve ögrencilerden de aynı seyi yapmalarını istedi.
Asasının bir hareketiyle bütün masalar bir anda duvar diplerine çekildi, zemin bosaldı. Sonra da
sag duvar boyunca yükseltilmis bir platform yarattı. Üzerinde bir davul seti, birkaç gitar, bir lavta,
bir çello ve birkaç gayda duruyordu.
Page 171
Harry Potter Ates Kadehi
Acayip Kızkardesler fevkalade coskulu alkıslarla sahneye çıktı. Hepsi fazlasıyla saçlıydı, sanatsal
biçimde yırtılıp parçalanmıs siyah cüppeler giymislerdi. Çalgılarını aldılar, onlan büyük bir ilgiyle
izledigi için basına gelecekleri unutan Harry, birden bütün diger masalardaki fenerlerin söndügünü
ve öteki sampiyonlarla partnerlerinin ayaga kalktıklarını fark etti.
"Celsene!" diye tısladı Parvati. "Dans etmemiz gerekiyor!"
Harry ayaga kalkarken resmi cüppesine takıldı. Acayip Kızkardesler agır, yaslı bir hava
tutturmustu. Harry apaydınlık dans pistine yürürken, kimseyle göz göze gelmemeye özen gösterdi
(Seamus ve Dean'in ona el sallayıp kıs kıs güldüklerini görebiliyordu); bir an sonra da Parvati
ellerini yakalamıs, birini beline koymustu, ötekini de kendi elinde sıkı sıkı tutuyordu.
Harry oldugu yerde yavas yavas dönerek (Parvati onu idare ediyordu), daha da beter olabilirdi,
diye düsündü. Bakıslarını onları izleyen insanların basları üstünde sabit tutuyordu. Zaten az^sonra
da çogu dans
494
pistine geldi, sampiyonlar ilgi odagı olmaktan çıktı. Ne-vüle ve Ginny yakınlarında dans ediyorlardı
- Harry, Neville sık sık ayagına bastıkça Ginny'nin yüzünü burusturdugunu görebiliyordu.
Dumbledore ise Madam Maxime'le vals yapıyordu. Onun yanında öyle cüce gibi kalmıstı ki, sivri
uçlu sapkasının tepesi ancak kadının çenesini gıdıklıyordu. Ama Madam Maxime bu cüssede bir
kadına göre çok zarif hareket ediyordu. De-li-Göz Moody, Profesör Sinistra ile pek hantal bir dans
tutturmustu. Profesör Sinistra tedirgin bir halde onun tahta bacagına çarpmamaya çalısıyordu.
Moody yanlarından geçerken, sihirli gözünü Harry'nin resmi cüppesinin içine dikip, "Güzel çoraplar,
Potter," dedi.
"Ya - evet, onları benim için ev cini Dobby ördü," dedi Harry sırıtarak.
Moody takırdayarak uzaklasırken, Parvati, "Öyle ürpertici ki!" diye fısıldadı. "Bence o göze izin
verilmemeli]"
Harry gaydanın son titresen notasını duyunca rahat bir soluk aldı. Acayip Kızkardesler çalmayı
bıraktı, Salon bir kez daha alkısla çınladı. Harry hemen Parva-ti'den ayrıldı. "Oturalım mı?"
"Ah - ama - bu gerçekten çok iyi!" dedi Parvati, Acayip Kızkardesler çok daha hızlı tempolu, yeni
bir sarkıya baslarken.
Harry, "Hayır, benim hiç hosuma gitmiyor," diye yalan söyledi ve onu dans pistinden uzaklastırdı.
Fred ve Angelina'nın yanından geçtiler. O ikisi öyle deli dolu
495
dans ediyorlardı ki, çevrelerindeki insanlar sakatlık korkusuyla geriye çekiliyordu. Harry ve Parvati,
Ron ve Padma'nm oturdugu masaya vardılar.
Harry yerine oturup bir sise Kaymakbirası açarken, "Nasıl gidiyor?" diye sordu Ron'a.
Ron cevap vermedi. Yakınlarda dans eden Hermi-one ve Krum'a gözlerinden ates saçarak
bakıyordu. Padma kollarını kavusturmus, bacak bacak üstüne atmıstı. Bir ayagıyla müzige tempo
tutuyordu. Arada bir, onu tamamen ihmal eden Ron'a küskün bir bakıs atıyordu. Parvati, Harry'nin
öbür yanına oturdu, o da kollarını kavusturup bacak bacak üstüne attı. Birkaç dakika sonra
Beauxbatons'dan bir çocuk onu dansa kaldırdı.
"Bir sakıncası yok, degil mi, Harry?" diye sordu Parvati.
O anda Cho ve Cedric'i izlemekte olan Harry, "Ne?" dedi.
Parvati, "Yok bir sey," dedi ters ters, sonra da Be-auxbatpns'lu çocukla gitti. Sarkı bitince de geri
dönmedi.
Hermione gelip Parvati'nin bos sandalyesine oturdu. Dans etmekten yüzü biraz pembelesmisti.
"Selam," dedi Harry. Ron hiçbir sey söylemedi.
Hermione eliyle kendini yelpazeleyerek, "Sıcak, degil mi?" diye sordu. "Viktor içki almaya gitti."
Ron ona utandırmak ister gibi baktı.
"Viktor mu?" dedi. "Senden ona Vicky demeni istemedi mi daha?"
496
Hermione hayretle ona baktı.
"Senin nen var?" dedi.
"Eger arılamıyorsan," dedi Ron igneli igneli, "sana ben söyleyecek degilim."
Page 172
Harry Potter Ates Kadehi
Hermione önce ona, sonra Harry'ye baktı. Harry omuz silkti. "Ron, ne -?" diye söze basladı
Hermione.
"O, Durmstrang'dan!" dedi Ron öfkeyle. "Harry'nin rakibi! Hogwarts'ın rakibi! Sen - sen -" Ron
besbelli Hermione'nin suçunu tanımlamak için yeterince kuvvetli kelimeler anyordu, "düsmanla
dostça iliskiler içindesin, yaptıgın bu!"
Hermione'nin agzı açık kaldı.
"Salaklık etme!" dedi bir an sonra. "Düsman, ha! Askolsun - onun geldigini görünce heyecandan
eli ayagına dolanan kimdi? mzasını isteyen kimdi? Kimin yatakhanesinde onun küçük bir modeli
var?"
Ron bunu duymazdan gelmeyi tercih etti. "Herhalde ikiniz de kütüphanedeyken seni baloya
çagırmıstır, ha?"
"Evet, öyle yaptı," dedi Hermione. Yanaklarındaki pembe lekeler daha da pembelesmisti. "N'olmus
yani?"
"Ne oldu - onu da en?e sokmaya mı çalıstın?"
"Hayır, çalısmadım! Eger gerçekten bilmek istiyorsan, dedi ki - dedi ki, kütüphaneye her gün
benimle konusmak için geliyormus, ama bir türlü cesaretini top-layamıyormus!"
Hermione bunu çabucak söyledi ve öyle kızardı ki, yüzü Parvati'nin cüppesiyle aynı renk oldu.
Ron kızgınlıkla, "E tabii öyle diyecek," dedi.
497
"Ne demekmis bu?"
"Çok belli degil mi? O, Karkaroffun ögrencisi, degil mi? Senin kimlerle takıldıgını biliyor... Sadece
Harry'ye yaklasmaya çalısıyor - onun hakkında içerden bilgi almak istiyor - ya da ugursuz büyüler
yapacak kadar yakınına gelmek -"
Hermione sanki Ron onu tokatlamıs gibi baktı. Konustugunda sesi titriyordu. "Belki bilmek istersin,
bana Harry hakkında tek bir sey sormadı, tek bir -"
Ron jet hızıyla kulvar degistirdi. "Belki de yumurtasının ne demek oldugunu anlamasına yardım
edersin diye umut ediyor! Herhalde o samimi, küçük kütüphane seanslarında kafa kafaya
veriyordunuz -"
Hermione, öfkeden kanı beynine sıçramıs halde, "Ben ona yumurtayı çözmesi için asla yardım
etmezdim!" dedi. "Asla. Bunu nasıl söylersin - ben Turnuva'yi Harry'nin kazanmasını istiyorum.
Harry bunu bi- ; liyor, degil mi, Harry?"
"Bunu tuhaf bir sekilde gösteriyorsun," diye pis pis' güldü Ron.
Hermione hararetle, "Bütün bu Turnuva'nın amacı, < yabancı büyücüleri tanıyıp onlarla dost
olmak!" dedi.
"Hayır, degil!" diye haykırdı Ron. "Amacı, kazanmak!"
nsanlar gözlerini dikip onlara bakmaya baslamıslardı.
"Ron," dedi Harry usulca, "Hermione'nin Krum'la gelmesinin bence hiçbir sakıncası -"
Ama Ron ona da aldırmadı.
498
"Niye gidip Vicky'yi bulmuyorsun, nerede oldugunu merak edecek," dedi.
"Ona Vicky deme!" Hermione fırlayıp ayaga kalktı, dans pistini fırtına gibi geçti, kalabalıgın
arasında gözden kayboldu.
Ron yüzünde kızgınlık ve memnuniyet karısımı bir ifadeyle onun gidisini izledi.
Padma ona, "Beni dansa kaldıracak mısın sen?*' diye sordu.
Hâlâ gözlerinden atesler saçarak Hermione'nin ardından bakan Ron, "Hayır," dedi.
"yi," diye tersledi onu Padma, sonra da gidip Par-vati ile Beauxbatons'lu çocuga katıldı. Çocuk
arkadaslarından birinin yanlarına gelmesini öyle çabuk sagladı ki, Harry onun bir Çagırma Büyüsü
kullandıgına yemin edebilirdi.
Bir ses, "Hörm-ovn-nini nerdde?" diye sordu.
ki Kaymakbirası kapmıs olan Krum o sırada masalarına gelmisti.
Basını kaldırıp ona bakan Ron, "Hiçbir fikrim yok," dedi inatçı inatçı. "Onu kaybettin, ha?"
Page 173
Harry Potter Ates Kadehi
Krum yeniden somurtmustu.
"E, onu görrürsen, de ki içkiller bende," dedi ve kamburunu çıkararak uzaklastı.
"Viktor Krum'la ahbap oldun, öyle mi, Ron?"
Percy bir anda yanlarında bitmisti, ellerini ovusturuyor ve pek azametli görünüyordu. "Mükemmel!
Bütün mesele bu iste, anlarsın ya - uluslararası sihirsel isbirligi!"
499
l
Harry, Padma'nın bos sandalyesine Percy'nin oturmasından hiç hosnut kalmadı. Bastaki masa
simdi bosalmıstı; Profesör Dumbledore, Profesör Sprout'la dans ediyordu, Ludo Bagman da
Profesör McGonagaU'la; Madam Maxime ile Hagrid ise dans pistinde vals yaparlarken ögrencilerin
arasından kendilerine genis bir yol açıyorlardı. Karkaroff ortalarda yoktu. Bir sonraki sarkı da
bitince, herkes yine alkısladı. Harry, Ludo Bagman'in Profesör McGonagall'ın elini öptügünü ve
kalabalıga karıstıgını gördü. Tam o anda Fred'le George onun yanına yanastılar.
"Üst kademe Bakanlık üyelerini sinirlendirerek ne yapaklarını sanıyorlar?" diye tısladı Percy. Fred
ve Ge-orge'u süpheyle süzüyordu. "Saygı diye bir sey yok..."
Ancak Ludo Bagman, Fred ve George'u çabucak basından attı ve Harry'yi görünce el sallayarak
masalarına geldi.
"Umarım kardeslerim sizi rahatsız etmiyorlardı, Mr Bagman?" dedi Percy hemen.
"Ne? Yok canım, ilgisi yok!" dedi Bagman. "Hayır, bana o sahte asalan hakkında bir seyler daha
anlattılar. Pazarlama konusunda tavsiye verir miyim diye merak ediyorlarmıs. Onları Zonko'nun
Saka Dükkânı'ndaki bazı tanıdıklarımla temasa geçirmeye söz verdim..."
Percy bundan hiç memnun kalmadı. Harry onun | eve gider gitmez Mrs VVeasley'ye kosup olanları
anlatacagı konusunda bahse girebilirdi. catlarını halka sat- mak istediklerine göre, Fred ve
George'un planlan da-" ha da ciddi bir hal almıstı besbelli.
500
Bagman, Harry'ye bir sey sormak için agzını açtı, ama Percy onun dikkatini çeldi. "Turnuva nasıl
gidiyor sizce, Mr Bagman? Bizim dairemiz durumdan hayli memnun - Ates Kadehi pürüzü"
-Harry'ye bir baktı-"biraz talihsizlikti tabii, ama o andan beri her sey yolunda gidiyor, degil mi?"
"Ya, evet," dedi Bagman neseyle. "Çok eglenceli. htiyar Barty ne yapıyor? Gelememesi ne yazık."
Percy kendini begenmis bir tavırla, "Ah, eminim ki Mr Crouch kısa sürede ayaga kalkar," dedi,
"ama bu arada ben isleri üstlenmeye hazırım, hem de tam anlamıyla. Sadece balolara gitmek degil
tabii -" havai bir edayla güldü - "yo, hayır, onun yoklugunda birikmis her seyle ilgilenmek zorunda
kaldım. Ali Besir'in bir parti uçan halıyı ülkeye kaçak olarak sokmaya çalısırken yakalandıgını
duymussunuzdur herhalde. Bir de, Uluslararası Düello Yasagı'ru imzalasınlar diye Transilvanyahlan
ikna etmeye çalısıyoruz. Yeni yılda onların Sihirsel sbirligi Daire Baskanları'yla bir toplantım var -"
Ron, Harry'ye, "Hadi çıkıp yürüyelim," diye mırıldandı, "Percy'den uzaklasahm..."
Harry ve Ron içki almak istedikleri bahanesiyle masayı terk edip, dans pistinin yanından geçerek
Giris Sa-lonu'na süzüldüler. Ön kapılar açıktı, onlar ön merdivenden inerken, gül bahçesindeki
titresen peri ısıkları göz kırpıp ısıldıyordu. Asagıda kendilerini çalılar, dolambaçlı, dekoratif
patikalar ve büyük, tas heykellerle çevrilmis buldular. Harry bir su sıpırtısı duydu, fıskiyeye
benziyordu. nsanlar orada burada oyma banklara
501
oturmuslardı. O ve Ron gül fidanlarının içinden geçen dolambaçlı patikalardan birinde yürümeye
koyuldular, ama henüz biraz girmislerdi ki, tanıdık ve nahos bir ses duydular.
"... telaslanacak ne var anlamıyorum, Igor."
"Severus, bunlar olmuyormus gibi davranamazsın!" Karkaroffun sesi endiseli ve kısıktı, sanki
duyulmak istemiyormus gibi. "Birkaç aydır gitgide daha açık bir hale geliyor. Ben ciddi olarak
kaygılanıyorum, bunu inkâr edemem -"
"Kaç öyleyse," dedi Snape'in sesi, ters ters. "Kaç -ben senin yerine mazeret beyan ederim. Ama
ben Hog-vvarts'ta kalıyorum."
Snape ve Karkarotf köseden çıktılar. Snape asasını çıkarmıs, onunla gül fidanlarını parçalıyordu,
yüzünde çok huysuz bir ifade vardı. Fidanların çogundan ayaklamalar geliyordu ve aralarından
Page 174
Harry Potter Ates Kadehi
karanlık siluetler fırlıyordu.
"Hufflepufftan on puan, Fawcett!" diye hırladı Snapje, bir kız kosarak yanından geçerken. Kızın
arkasından kosan oglana da, "Ye Ravenclaw'dan da on puan, Stebbins!" dedi. "Ya siz ikiniz ne
yapıyorsunuz?"; dedi, ileride yürüyen Harry ve Ron'u görünce. Harry, Karkaroffun onları orada
görünce biraz bozuldugunu fark etti. Karkaroffun eli sinirli b:r sekilde keçi sakalına gitti, sakalı
parmagına dolay ip bükmeye koyuldu.
Ron kısaca, "Yürüyoruz,' ded; Snape'e. "Yasaya aykırı degil herhalde."
vurümeve di'vam edin!" dive hıı
Snape, "Öyleys
502
ladı. Sonra da kara pelerini arkasında dalgalanarak, sürtünürcesine yanlarından geçti. Karkaroff
onun pesi sıra kosturdu. Harry ve Ron patikada yürümeye devam ettiler.
Ron, "Karkaroff niye kaygılanmıs öyle?" diye mırıldandı.
Harry agır agır, "Ve Snape'le ikisi ne vakittir birbirlerine adlarıyla hitap ediyorlar?" dedi.
Simdi büyük, tastan bir rengeyigine varmıslardı, onun üstünden yüksek bir fıskiyenin ısıldayan
sularını görebiliyorlardı. Tas bankta, mehtapta suyu izleyen iki muazzam kisinin siluetleri göze
çarpıyordu. Ve sonra Harry, Hagrid'in sesini duydu.
"Seni gördügüm anda anladım," diyordu, tuhaf bir sekilde kısık bir sesle.
Harry ve Ron donakaldılar. Durum paldır küldür yanlarına gitmeye hiç de uygun gibi
görünmüyordu... Harry çevreye, gerideki patikaya baktı ve Fleur Delaco-ur ile Roger Davies'in
yakındaki bir gül fidanıyla yarı gizlenmis halde ayakta durduklarını gördü. Ron'un omzuna
dokunup basıyla onları isaret etti. Onlar farkına varmadan kolayca oradan sıvısabileceklerini ima
ediyordu (Fleur ve Davies, Harry'ye çok mesgul görünmüslerdi), ama Fleur'ü görünce gözleri
dehsetle açılan Ron siddetle basını salladı, sonra da Harry'yi rengeyigi-nin arkasına, gölgelerin
iyice içine dogru çekti.
Madam Maxime, alçak sesinde bir mırlama tmısıy-la, "Neyi anladın, 'Agrid?" diye sordu.
Harry kesinlikle bunları dinlemek istemiyordu.
503
Hagrid'in böyle bir durumda söylediklerinin duyulmasından nefret edecegini biliyordu (kendisi olsa,
kesinlikle ederdi) - mümkün olsa parmaklarını kulaklarına tıkar ve yüksek sesle bir sarkı
mırıldanırdı, ama buna imkân yoktu. Bunun yerine, tastan rengeyiginin sırtında sürünen bir
böcekle ilgilenmeye çalıstı, ama ne yazık ki böcek Hagrid'in o anda söylediklerini duymamasını
saglayacak kadar ilginç degildi.
."Anladım iste... benim gibi oldugunu anladım... Annen miydi, baban mı?"
"Ben - ben ne demek istedigini anlamıyo'um, 'Ag-rid..."
Hagrid usulca, "Benim annemdi," dedi. "ngiltere'de en sona kalanlardan biriydi. Tabii, çok
hatırlamıyorum onu... Gitti, anlıyorsun ya? Ben üç yasında falanken. Pek anaç biri degildi. Eh...
dogalarında yok, ha? Ona ne oldu, bilmiyorum... Ölmüs de olabilir..."
Madam Maxime bir sey demedi. Ve Harry onca gayretine ragmen gözlerini böcekten ayırdı,
rengeyiginin boynuzlarının üstünden bakarak dinlemeye koyuldu... Daha önce Hagrid'in
çocuklugundan söz ettigini hiç duymamıstı.
"O gidince babamın kalbi kırıldı. Küçücük bir adamdı, babam. Daha ben alta yasındayken, ne
zaman tepemi attırsa onu yakaladıgım gibi konsolun üstüne koyuverirdim. Onu güldürürdüm..."
Hagrid'in sesi çatlak çatlak oldu. Madam Maxime kıpırdamadan dinliyor, görünürde gümüsi
fıskiyeye bakıyordu. "Beni babam büyüttü... ama ben okula baslayınca öldü, tabii.
504
Ondan sonra kendi basımın çaresine baktım iste. Bak, Dumbledore'un da çok yardımı oldu. Bana
çok iyi davrandı, o..."
Hagrid koca bir benekli, ipek mendil çıkarıp gürültüyle burnunu sildi. "ste... neyse... benden
konustugumuz yeter. Ya sen? Seninki hangi taraftandı?"
Ama Madam Maxime birden ayaga kalktı.
"Hava sögüdü," dedi - ama hava ne kadar sogusa da, onun sesi kadar soguk olamazdı. "Sanırım
Page 175
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 13 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol