250-300
Harry Potter Ates Kadehi
Üçüncü görev sabahı Gryffindor masasında kahvaltı çok gürültülü geçti. Posta baykusları Harry'ye
Siri-us'tan bir iyi sanslar kartı getirdiler. Kart, ön yüzünde Çamurlu bir pati izi olan, katlanmıs bir
parsömen parçasından ibaretti sadece, ama Harry yine de çok memnun oldu. Bir cüce baykus
Hermione'ye her zamanki gibi o günkü Gelecek Postası'm getirdi. Hermione gazeteyi açtı, birinci
sayfaya bir göz attı ve üzerine agız dolusu balkabagı suyu püskürttü.
"Ne?" dediler Harry ve Ron bir agızdan, ona bakarak.
Hermione hemen, "Hiç," diyerek gazeteyi ortadan kaldırmaya çalıstı, ama Ron elinden kaptı.
Mansete baktı ve, "Olamaz," dedi. "Bugün olmaz. Vay yaslı inek."
"Ne?" dedi Harry. "Yine Rita Skeeter mı?"
"Hayır," dedi Ron ve tıpkı Hermione gibi gazeteyi ortadan kaldırmaya çalıstı.
"Benim hakkımda, degil mi?" dedi Harry.
Ron hiç de ikna edici olmayan bir ses tonuyla, 'Hayır," dedi.
Ama daha Harry'nin gazeteyi ondan istemesine fırsat kalmadan, Draco Malfoy Büyük Salon'un
öteki ucundan, Slytherin masasından bagırdı.
"Hey, Potter! Potter! Basın nasıl? Kendini iyi hissediyor musun? Çıldınp bize zarar
vermeyeceginden eminsin, degil mi?"
716
Malfoy'un elinde de bir Gelecek Postası vardı Masanın çevresindeki Slytherin'ler kıs kıs gülüyor,
sandalyelerinde kıpırdanarak Harry'nin tepkisini görmeye çalısıyorlardı.
"Sunu göreyim," dedi Harry, Ron'a. "Ver sunu bana."
Ron istemeye istemeye gazeteyi verdi. Harry ön sayfayı çevirdi ve kendini, kendi resmine bakar
halde buldu. Resim mansetin hemen altındaydı.
HARRY POTTER "DENGESZ VE TEHLiKELi"
Adı Anılmaması Gereken Kisi'yi yenilgiye ugratan çocuk istikrarsız ve belki de tehlikeli, diye
yazıyor Özel Muhabirimiz Rita Skeeter. Harry Potter'ın, Üçbüyücü Turnuvası gibi çetin bir
yarısmaya katılmaya, hatta Hog-ıvarts'ta okumaya uygun oldugu konusunda kuskular uyandıran
tuhaf davranıslarına iliskin olarak son zamanlarda korkutucu kanıtlar açıga çıktı.
Gelecek Postası, özel kaynaklarından, Potter'ın okulda sık sık baygınlık geçirdigini ve çogu kez de
alnındaki bir yara izinin (Adı Anılmaması Gereken Kisi'nin onu öldürmeye çalıstıgı lanetin yadigârı)
acıdıgından sikâyet ettigini haber aldı. Gelecek Postası muhabiri geçen pazartesi bir Kehanet
dersinin ortasında, Potter'ın, yara izinin derse devam edemeyecegi kadar acıdıgını iddia ederek
sınıftan dısarı fırladıgına tanık oldu.
St Mungo Sinirsel Hastalıklar ve Sakatlıklar Hastanesindeki en büyük uzmanlara göre, Potter'ın
beyninin
717
Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in saldırısı sırasında etkilenmis olması mümkün. Yara izinin hâlâ acıyor
oldugu yolundaki ısrarının ise, ondaki derin bir zihinsel kargasayı ifade edebilecegi söyleniyor.
Bir uzman, "Açıyormus gibi yapıyor bile olabilir," dedi. "Böylece dikkati üstüne çekmeye çalısıyor
olabilir."
Ancak, Gelecek Postası, Harry Potter hakkında, Hogıvarts Müdürü Albus Dumbledore'un büyücü
toplumundan özenle gizledigi bazı endise verici gerçeklen açıga çıkarmıs bulunuyor.
Hogwarts dördüncü sınıf ögrencilerinden Draco Malfoy, "Potter, Çataldili konusabiliyor," diye
açıklıyor, "iki yıl önce ögrencilere birçok saldırı düzenlenmisti ve çogu kisi Potter'ın bir Düello
Kulübünde öfkesine hâkim alamayıp baska bir çocugun üzerine bir yılanı saldıgını gördükten sonra,
bu saldırıların arkasında onun oldugunu düsünmüstü. Ne var ki, bütün bunlar hasıraltı edildi. Ama
Potter kurtadamlar ve devlerle de dostluk kurdu. Biraz güç sahibi olmak için her seyi yapacagını
düsünüyoruz. "
Yılanlarla konusma yetisi olan Çatalagızlık nicedir bir Karanlık Sanat sayılıyor. Aslında çagımızın en
ünlü Çatalagzı da Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in ta kendisiydi. Adının gizli kalmasını isteyen bir
Karanlık Güç Savunma Birligi üyesi, Çataldili konusabilen her büyücüye "sorusturmaya deger"
gözüyle bakacagını söyledi. "Sahsen ben, yılanlarla konusabilen herkesten çok süphelenirim,
çünkü yılanlar sık sık Karanlık Sihir'in en kötü türlerinde kullanılırlar, tarihsel olarak da kötülük
Page 251
Harry Potter Ates Kadehi
yapanlar-
718
la iliskilendirilirler." Aynı sekilde, "kurtadamlar ya da devler gibi kötücül yaratıklarla arkadas olan
kisi, siddeti seven biri sayılabilir."
Albus Dumbledore böyle bir çocugun Üçbüyücü Turnuvası'nda yarısmasına izin verme konusunda
gerçekten de uzun uzun düsünmeli. Kimileri Potter'ın, bu aksam üçüncü görevi yerine getirilecek
olan Turnuva'yı kazanma hırsıyla Karanlık Sanatlar'a basvuracagından korkuyor.
Harry gazeteyi katlarken, okuduklarını ciddiye almaz bir edayla, "Bana karsı pek sevgisi kalmamıs
gibi görünüyor, degil mi?" dedi.
Slytherin masasında Malfoy, Crabbe ve Goyle ona bakıp gülüyor, parmaklarıyla baslarını dürtüyor,
yüzlerini acayip sekillere sokuyor ve dillerini yılan gibi sallıyorlardı.
Ron, "Yara izinin Kehanet dersinde acıdıgını nereden biliyor?" diye sordu. "Orada olması mümkün
degil, duyabilmesi de mümkün degil -"
"Pencere açıktı," dedi Harry. "Soluk alabilmek için ben açtım."
"Kuzey Kulesi'nin tepesindeydin!" dedi Hermione. "Sesin asagıya, ta araziye kadar gitmis olamaz!"
Harry, "Eh, gizlice haber almanın sihirli yöntemlerini arastıran sensin sözde!" dedi. "Onun bunu
nasıl yaptıgını sen söyle!"
"Elimden geleni yapıyorum!" dedi Hermione. "Ama ben... ama..."
719
Birden Hermione'nin yüzüne tuhaf, hülyalı bir ifade yayıldı. Bir elini agır agır kaldırarak
parmaklarını saçından geçirdi.
"yi misin?" dedi Ron, ona kaslarım çatıp bakarak.
Hermione solugunu tutarak, "Evet," dedi. Parmaklarını yeniden saçından geçirdi, sonra görünmez
bir telsizle konusuyormus gibi elini agzına götürdü. Harry ve Ron bakıstılar.
Hermione bosluga bakarak, "Aklıma bir sey geldi," dedi. "Biliyorum sanırım... çünkü o zaman
kimse onu göremezdi... Moody bile... ve pencere pervazına da çıkabilirdi... ama yapmasına izin
yok... kesinlikle izin yok... sanırım simdi elimize düstü! Bana kütüphanede iki saniye müsaade
edin - sadece emin olayım diye!"
Bunları söyler söylemez okul çantasını aldı ve kosarak Büyük Salon'dan çıktı.
"Hey!" diye seslendi Ron arkasından. "On daKka sonra Sihir Tarihi sınavımız var!" Harry'ye
dönerek, "Vay canına," dedi, "o Skeeter denen kadından gerçekten nefret ediyor olmalı, baksana,
bir sınavın basını kaçırmayı göze alıyor. Binns'in dersinde ne yapacaksın -yine okuyacak mısın?"
Bir Üçbüyücü sampiyonu olarak yıl sonu sınavlarından muaf tutulan Harry, simdiye kadar bütün
sınavlarda sınıfın arkasında oturmus, üçüncü görev için yeni ugursuzluk büyüleri aramıstı.
Harry, "Sanırım," dedi Ron'a. Ama tam o sırada Profesör McGonagall, Gryffindor masasının
çevresinden dolasarak onun yanına geldi.
720
"Potter, sampiyonlar kahvaltıdan sonra Salon'un oradaki odada toplanıyorlar," dedi.
"Ama görev bu geceden önce degil ki!" dedi Harry Zamanı yanlıs mı biliyorum korkusuyla,
çırpılmıs yumurtayı kazara önüne döktü.
"Bunun farkındayım, Potter. Sampiyonların aileleri son görevi izlemek üzere davet ediliyor,
biliyorsun. Bu, senin onlara hos geldin demen için bir sans sadece," dedi Profesör.
Sonra da gitti. Harry onun arkasından agzı açık ba-kakaldı.
"Dursley'lerin gelmesini beklemiyor, degil mi?" diye sordu Ron'a bos bos.
"Bilmem," dedi Ron. "Harry, acele etsem iyi olacak, Binns'in sınavına geç kalacagım. Sonra
görüsürüz."
Harry bosalmakta olan Büyük Salon'da kahvaltısını bitirdi. Fleur Delacour'un Ravenclavv
masasından kalktıgını ve yan odaya dogru ilerleyip içeri giren Cedric'e katıldıgını gördü. Kısa süre
sonra Krum da onlara katılmak için kamburunu çıkartarak gitti. Harry oldugu yerde kaldı. O odaya
gitmeyi gerçekten istemiyordu. Ailesi yoktu - vani, onun hayatını tehlikeye atmasını görmek ıqin
gelecek bir ailesi yoktu. Ama tam da, kütüphaneye gidip biraz daha ugursuzluk büyüsü arastırsam
iyi olur, diye düsünerek masadan kalkarken, yan odanın kapısı açıldı, Cedrıc basını dısarı uzattı.
Page 252
Harry Potter Ates Kadehi
"Harry, gel hadi, seni bekliyorlar!"
Tam anlamıyla afallayan Harry ayaga kalktı. Durs-
721
ley'ler burada olamazlardı herhalde, degil mi? Salon'u geçti ve odanın kapısını açtı.
Cedric ve annesiyle babası hemen kapının içinde duruyorlardı. Viktor Krum bir kösede siyah saçlı
annesi ve babasıyla hızlı hızlı Bulgarca konusuyordu. Babasının kanca burnunu miras almıstı.
Odanın diger yanında Fleur annesiyle çabuk çabuk Fransızca konusuyordu. Fleur'ün küçük kardesi
Gabrielle annesinin elini tutuyordu. Harry'ye el salladı, Harry de gülümseyerek ona el salladı.
Derken, söminenin önünde durmus, cna gülümseyen Mrs Weasley ile Büi'i gördü.
Harry agzı kulaklarında gülümseyip onlara dogru yürürken, "Sürpriz!" dedi Mrs VVeasley
heyecanla. "Gelip seni izleyelim dedik, Harry!" Egilip onu yanagından öptü.
Bili, Harry'ye sırıtıp onun elini sıkarak, "yisin ya?" dedi. "Charlie de gelmek istiyordu, ama izin
alamadı. Dedi ki, Boynuzkuyruk'a karsı inanılmazmıssın."
Harry, Fleur Delacour'un, annesinin omzu üstünden büyük bir ilgiyle Bill'i süzdügünü fark etti.
Anlasılan uzun saça da, ucunda dis olan küpelere de hiçbir itirazı yoktu.
Harry, Mrs VVeasley'ye, "Ne kadar iyisiniz," diye mırıldandı. "Bir an sandım ki - Dursley'ler -"
"Hımm," dedi Mrs VVeasley, dudaklarını büzerek. Harry'nin önünde Dursley'leri elestirmekten hep
kaçınmıstı, ama adları her geçtiginde gözlerinde simsekler çakardı.
Bili odaya bakarak, "Yeniden burada olmak harika," dedi (Sisman Hanım'm arkadası Violet ona
çerçe-
722
vesinden göz kırptı). "Burasını bes yıldır görmedim. O deli sövalyenin resmi hâlâ duruyor mu? Sir
Cado-gan'ın?"
Bir yıl önce Sir Cadogan'la karsılasmıs olan Harry, "Ha, evet/' dedi.
"Peki, ya Sisman Hanım?" dedi Bili.
Mrs VVeasley, "Ben okuldayken de buradaydı," dedi. "Bir gece yatakhaneye sabah dörtte geldim
diye bana amma fırça atmıstı -"
Bili annesini saskınlıkla süzerek, "Sabahın dördünde yatakhanenin dısında ne isin vardı?" diye
sordu.
Mrs VVeasley sırıttı, gözleri pırıl pırıl parlıyordu.
"Babanla ben gece yürüyüsüne çıkmıstık," dedi. "Baban Apollyon Pringle tarafından yakalandı - o
sıralar hademe oydu - baban bugün bile izlerini tasır."
Bili, "Ne dersin, Harry," dedi, "bize bir tur attırır mısın?"
"Evet, tabii," dedi Harry. Büyük Salon'a açılan kapıya dogru yürüdüler.
Amos Diggory, yanından geçerlerken döndü. "Buradasın, ha?" dedi, Harry"yi tepeden tırnaga
süzerek. "Cedric sana yetistigine göre, bahse girerim ki fiyakan bozulmustur, degil mi?"
"Efendim?" dedi Harry.
"Aldırma ona," dedi Cedric alçak sesle Harry'ye. Babasına kaslarını çattı. "Rita Skeeter'ın Üçbüyücü
Turnuvası hakkındaki yazısından beri kızgın - biliyorsun, hani sen tek Hogwarts
sampiyonuymussun gibi bir seyler yazdıydı ya."
723
Amos Diggory, Mrs Weasley ve Bili'le birlikte kapıdan çıkmak üzere olan Harry'ye duyuracak kadar
yüksek sesle, "Ama onun hatasmı düzeltme zahmetine de katlanmadı, degil mi?" dedi. "Yine de...
göster ona, Ced. Onu daha önce de bir kez yenmistin, ha?"
Mrs VVeasley kızgın kızgın, "Rita Skeeter mesele çıkarmak için elinden geleni ardına koymuyor,
Amos!" dedi. "Bunu bilirsin sanıyordum, Bakanlık'ta çalıstıgına göre!"
Mr Diggory öfkeyle bir sey söyleyecek gibi oldu, ama kansı elini onun koluna koyunca, omuz silkip
geri dönmekle yetindi.
Harry günesli arazide Bili ve Mrs VVeasley ile dolasıp, onlara Beauxbatons arabasını ve
Durmstrang gemisini göstererek çok keyifli bir sabah geçirdi. Mrs VVeasley, kendisi okuldan
ayrıldıktan sonra dikilen Samara Sögüt'u merak etmisti. Hagrid'den önceki bekçi olan Ogg adlı
adama iliskin hatıralarını da uzun uzun yâd etti.
Page 253
Harry Potter Ates Kadehi
Seraları dolasırlarken, Harry, "Percy nasıl?" dedi.
"yi degil," dedi Bili.
Mrs VVeasley sesini alçaltıp çevreye bakmarak, "Çok üzgün," dedi. "Bakanlık, Mr Crouch'un
kaybolusunu hasıraltı etmek istiyor, ama Percy, Mr Crouch'un ona gönderdigi talimatlar konusunda
sorguya çekilmek üzere çagrıldı. Bu talimatların aslında onun tarafından yazılmamıs olabilecegi
ihtimalini göz önüne alıyor gibiler. Percy çok zorlandı. Bu gece onun Mr Crouch'un yerine besinci
jüri üyesi olmasına izin vermediler. Bu isi Cornelius Fudge yapacak."
724
Ögle yemegi için satoya döndüler.
"Anne - Bili!" dedi Gryffindor masasına gelen Ron, aptallasmıs halde. "Burada ne isiniz var?"
Mrs VVeasley neseyle, "Son görevinde Harry'yi izlemeye geldik!" dedi. "Yemek yapmak
mecburiyetinde kalmamak da çok hos bir degisiklik oluyor yani. Sınavın nasıl geçti?"
"Ha... fena sayılmaz," dedi Ron. "Bütün asi cincü-çelerin adlarını hatırlayamadım, ben de birkaç
tane uydurdum." Mrs VYeasley ona sert sert bakarken, Corn bölgesine mahsus bir hamur isini
tabagına koyarak, "Mesele yok," dedi. "Zaten hepsinin adlan Bodur Bod-rod ve Uyuz Urg gibi bir
seyler oluyor; zor degildi yani."
Fred, George ve Ginr.y CG gelip oniann yanına oturdular. Harry öyle iyi vakit geçiriyordu ki,
kendini Ko-vuk'a dönmüs gibi hissediyordu. Aksamki görev için kaygılanmak aklına bile
gelmiyordu. Ancak yemegin ortasında Hermione çıkagelince, Harry onun kahvaltıda Rita Skeeter
konusunda parlak bir sey buldugunu hatırladı.
"Bize söyleyecek misin -"
Hermione onu uyarır gibi basını iki yana salladı ve Mrs Weasley'ye göz attı.
Mrs VVeasley her zamankinden çok daha katı bir tavırla, "Merhaba, Hermione," dedi.
"Merhaba," dedi Hermione. Mrs VVeasley'nin yüzündeki soguk ifadeyi görünce gülümsemesi
silinmisti.
Harry bir ona, bir öbürüne baktıktan sonra, "Mrs
725
VVeasley," dedi, "Rita Skeeter'ın Cadı Gündemi'nde yazdıgı o saçmalıklara inanmadınız, degil mi?
Çünkü He. mione benim kız arkadasım degil."
"Ya!" dedi Mrs Weasley. "Hayır - elbette inanmadım!"
Ama o andan sonra Hermione'ye karsı çok daha sıcak davrandı.
Harry, Bili ve Mrs Weasley ögleden sonrayı satonun çevresinde uzun bir yürüyüsle geçirdiler, sonra
da aksam söleni için Büyük Salon'a döndüler. Ludo Bagman ile Cornelius Fudge da ögretmenler
masasına katılmıslardı. Bagman hayli neseliydi, ama Madam Maxime'in yanında oturan Cornelius
Fudge'in çok katı bir hali vardı ve konusmuyordu. Madam Maxime bütün dikkatini tabagına
vermisti, Karry onun gözlerinin kızarmıs oldugunu düsündü. Hagrid masanın öbür yanından ona
bakıp duruyordu.
Yemek çesitleri her zamankinden daha da zengindi, ama kendini gerçekten tedirgin hissetmeye
baslayan Harry pek fazla yiyemedi. Tepedeki sihirli tavan maviden aksam alacası moruna
dönerken, Dumbledore ögretmenler masasında ayaga kalktı. Salona sessizlik hâkim oldu.
"Hanımlar beyler, bes dakika içinde sizden Üçbü-yücü Turnuvası'nın üçüncü ve son görevi için
Quid-ditch sahasına inmenizi isteyecegim. Sampiyonlar lütfen simdi Mr Bagman'in ardından
stadyuma gitsin."
Harry ayaga kalktı. Masadaki bütün Gryffindor'lar j onu alkıslıyordu. VVeasley'ler ile Hermione ona
iyi sans-
726
lar diledikten sonra, Harry, Büyük Salon'dan Cedric, Fleur ve Viktor'la birlikte çıktı.
Tas merdivenden araziye inerlerken, Bagman, "Kendini iyi hissediyor musun, Harry?" diye sordu.
"Kendinden emin misin?"
"yiyim," dedi Harry. Bir anlamda, dogruydu da. Tedirgindi ama, yürürken bir taraftan da üzerinde
çalıstıkları bütün büyüleri aklından geçiriyordu. Hepsini hatırladıgını bilmek kendini daha iyi
hissetmesine yol açtı.
Page 254
Harry Potter Ates Kadehi
Su anda tanınmaz halde olan Quidditch sahasına çıktılar. Altı buçuk metrelik bir çalı çit sahayı
çepeçevre dolanıyordu. Tam önlerinde bir açıklık vardı: Muazzam labirentin girisi. Gerisindeki geçit
karanhk ve tekinsiz görünüyordu.
Bes dakika sonra tribünler dolmaya basladı; yüzlerce ögrenci yerlerini alırken, hava heyecanlı
seslerle ve ayakların gümbürtüsüyle doldu. Gökyüzü simdi koyu, berrak bir maviydi, ilk yıldızlar
çıkmaya baslamıstı. Hagrid, Profesör Moody, Profesör McGonagall ve Profesör Flitwick stadyuma
geldiler, Bagman'la sampiyonlara yaklastılar. Hepsinin sapkalarında büyük, kırmızı, ısıklı yıldızlar
vardı; sadece Hagrid yıldızını köstebek derisi yeleginin sırtına takmıstı.
Profesör McGonagall sampiyonlara, "Biz çalı çitin dısında devriye geziyor olacagız," dedi. "Eger
basınız sıkısır da kurtarılmak isterseniz, havaya kırmızı kıvılcımlar gönderin. Birimiz gelir sizi alırız,
anlasıldı mı?"
Sampiyonlar evet anlamına baslarını salladılar.
727
Bagman dört devriyeye neseyle, "Öyleyse, hadi bakalım, is basına!" dedi.
Hagrid, "yi sanslar, Harry," diye fısıldadı ve dördü ayn yönlerde, labirentin çevresinde mevzilerini
almak üzere yürüyüp gittiler. Bagman asasını bogazına dogrulttu, "Sonorus," diye mırıldandı ve
sihir yoluyla gür-lesen sesi tribünlerde yankılandı.
"Hanımlar beyler, Üçbüyücü Turnuvası'nın üçüncü ve son görevi baslamak üzere! Size su anki
puan durumunu hatırlatayım! Birinci sırada, her ikisi de 85'er puanla - Mr Cedric Diggory ve Mr
Harry Potter, ikisi de Hogvvarts Okulu'ndan!" Yükselen alkıslar ve tezahürat Yasak Orman'in
kuslarının kararmakta olan gökyüzüne dogru kanat çırparak kaçmalarına neden oldu. "kinci
sırada, 80 puanla - Mr Viktor Krum, Durmstrang Enstitüsü'nden!" Yine alkıslar. "Ve üçüncü sırada -
Miss Fle-ur Delacour, Beauxbatons Akademisi'nden!"
Harry tribünlerin orta yerinde Fleur'ü kibar kibar alkıslayan Mrs Weasley, Bili, Ron ve Hermione'yi
hayal meyal seçebiliyordu. Onlara el salladı, onlar da gülümseyip el sallayarak karsılık verdiler.
"Pekâlâ... ben düdük çalınca, Harry ve Cedric!" dedi Bagman. "Üç - iki - bir -"
Kısa bir düdük çaldı, Harry ve Cedric telasla labirente daldılar.
Yüksek çalı çit, patikaya kara gölgeler düsürüyordu. Belki çalılar o kadar yüksek ve kalın oldukları
için, belki de büyülendiklerinden, onları çevreleyen kalabalıgın sesi labirente girdikleri anda kesildi.
Harry kendi-
728
ni yeniden sualtmdaymıs gibi hissetti adeta. Asasını çıkardı, "Lumos," diye mırıldandı ve hemen
arkasında Cedric'in de aynı seyi söyledigini duydu.
Elli metre kadar sonra yol çatallandı. Birbirlerine baktılar.
"Görüsürüz," dedi Harry ve sola saptı, Cedric de saga.
Harry, Bagman'm ikinci kez düdügünü çaldıgını duydu. Krum labirente girmisti. Harry hızlandı.
Seçtigi yol tamamen ıssız görünüyordu. Saga saparak hızını iyice artırdı. Asasını yüksekte, basının
üstünde tutuyor, görebildigince ileriyi görmeye çalısıyordu. Yine de görünürde bir sey yoktu.
Uzaklardan Bagman'm düdügü üçüncü kez çaldı. Simdi bütün sampiyonlar labirentteydi.
Harry arkasına bakıp duruyordu. Gözlendigi yolundaki o bildik duyguya kapılmıstı yine. Tepedeki
gögün rengi koyulup laciverde dönüsürken, labirent de her geçen dakika daha çok kararıyordu.
Harry ikinci bir yol aynmıyla karsılastı.
Asasını avcuna yatırarak, "Yol göster," diye fısıldadı ona.
Asa oldugu yerde döndü ve sagını, yekpare çak çiti gösterdi. Burası kuzeydi ve Harry labirentin
merkezine ulasabilmek için kuzeybatıya gitmesi gerektigini biliyordu. Yapabilecegi en iyi sey, sola
sapmak ve sonra da ilk fırsatta saga dönmekti.
Önündeki patika da bostu, Harry bir sag sapaga rastlayıp oraya girince, yolunun üstünde yine
hiçbir sey
729
olmadıgım gördü. Niye oldugunu bilmiyordu, ama önünde engel olmayısı sinirlerini bozuyordu.
Simdiye kadar bir seylerle karsılasmıs olması gerekmiyor muydu? Sanki labirent onu kandırıp bir
tür sahte güven duygusu veriyor gibiydi. Sonra hemen arkasında bir kıpırtı duydu. Saldırmaya
Page 255
Harry Potter Ates Kadehi
hazır halde asasını uzattı, ama ses sagdaki bir patikadan kosarak çıkan Cedric'ten gelmisti. Cedric
fena halde sarsılmıs görünüyordu. Cüppesinin kol agzından dumanlar çıkıyordu.
"Hagrid'in Patlar-Uçlu Keleker'leri!" diye tısladı. "Muazzam boydalar - ucu ucuna sıyırdım!"
Basını salladı ve baska bir patikaya saparak gözden kayboldu. Kendisiyle Keleker'ler arasında
mümkün oldugu kadar mesafe bırakmak isteyen Harry de aceleyle yeniden yola koyuldu. Sonra bir
köseyi döndü ve -
Ona dogru kayarcasına gelen bir Ruh Emici gördü. Dört metre boyundaydı, kukuletası yüzünü
gözlerden saklıyordu, çürüme halindeki lekeli elleri öne uzanmıstı. Yönünü körlemesine sezerek
Harry'ye dogru ilerledi. Harry ,onun hırıltılı solugunu duyuyordu; yapıs yapıs sogugua çevresini
sardıgını hissediyordu, neyse ki ne yapması gerektigini biliyordu...
Aklına gelen en mutluluk verici düsünceyi çagırdı. Labirentten çıkıp Ron ve Hermione'yle bunu
kutlama düsüncesine konsantre oldu, asasını kaldırdı ve bagırdı: "Expecto Patronum!"
Harry'nin asasının ucundan gümüs bir çatalboy-nuzlu geyik fırladı ve Ruh Emici'ye dogru dört nala
gitti, Ruh Emici geri çekildi, cüppesinin etegine takıldı...
730
Harry daha önce bir Ruh Emici'nin sendeledigini hiç görmemisti.
"Dur orda!" diye haykırdı, gümüs Patronus'unun ardından giderek. "Sen bir Böcürt'sün!
Riddikulus!"
Gürültülü bir patlama duyuldu. Hemen sonra, biçim degistirici yaratık patlayarak bir duman
demetine dönüstü. Gümüsi çatalboynuzlu geyik gözden kayboldu. Keske kalabilseydi, diye
düsündü Harry, bir arkadas isine yarardı... ama hızla ve olabildigince sessizce ilerledi; kulak
kesilmisti, asası bir kez daha havadaydı.
Sol... sag... yeniden sol... iki keresinde çıkmaza çattı. Yeniden Dört-Nokta Büyüsü'nü yaptı, fazla
doguya gittigini fark etti. Geri döndü, saga saptı ve önünde havada yüzen tuhaf, altın bir sis
gördü.
Harry ona dikkatle yaklastı, asasının ısınını üstüne tuttu. Bir tür tılsıma benziyordu bu. Acaba bir
Eksiltme lanetiyle onu patlatıp yolumdan çekebilir miyim, diye merak etti.
"Reducto!" dedi.
Lanet dosdogru sisin içinden geçti, onu etkilemedi. Bilmem gerekirdi zaten, diye düsündü;
Eksiltme, katı nesnelere etki eden bk lanetti. Peki, yürüyüp sisin içinden geçse ne olurdu acaba?
Denemeye deger miydi, yoksa geri mi dönmeliydi?
Sessizligi bir çıglık deldiginde, hâlâ tereddütteydi.
"Fleur?" diye haykırdı Harry.
Sessizlik sürdü. Harry her yanına baktı. Fleur'e ne olmustu? Çıglıgı ileride bir yerden geliyor
gibiydi. Harry derin bir soluk aldı ve kosarak büyülü sisin içine girdi.
731
Dünya tersine döndü, Harry, saçları dikilmis halde, yerden asagı sarkıyordu. Gözlügü burnunun
ucundan sallanıyordu, dipsiz gökyüzüne düstü düsecek gibiydi. Gözlügünü burnunun ucunda sıkı
sıkı tuttu ve dehset içinde orada asılı kaldı. Sanki ayaklan, artık tavan halini almıs olan çimlere
yapısmıs gibiydi. Asagıda karanlık, yıldızlarla bezeli semalar sonsuza kadar uzanıyordu. Bir ayagını
oynatmaya çalıssa, yerküreden tamamen kopup gidecekmis gibi hissetti kendini.
Düsün, dedi kendi kendine, bütün kanı basına hücum ederken, düsün...
Ama ögrendigi büyülerden hiçbiri yer ve gögün aniden yer degistirmesiyle mücadele etmek üzere
tasar-lanmamısh. Ayagım oynatmaya cesaret edebilir miydi? Kulaklarında kanın nabız gibi attıgını
duyabiliyordu. ki seçenegi vardı - hareket etmeye çalısmak ya da kırmızı kıvılcımlar gönderip
kurtarılmak ve görevden diskalifiye olmak.
Altındaki sonsuz boslugu görmemek için gözlerini yumdu-ve sag ayagını çimlerden olusan
gökyüzünden becerebildigince kuvvetle çekti.
Daha o an, dünya normal haline döndü. Harry harikulade bir sekilde kah olan topraga, dizlerinin
üstüne düstü. Sok yüzünden bedeni geçici bir süre gevsedi. Derin, sakinlestirici bir soluk aldıktan
sonra yeniden ayaga kalktı ve aceleyle ileri atıldı. Mehtapta masum masum ona göz kırpan altın
sisten kosarak uzaklasırken, omzunun üzerinden geri bakıyordu.
Page 256
Harry Potter Ates Kadehi
ki yolun birlestigi bir sapakta durup Fleur'den bir
732
iz görmeye çalıstı. Çıglık atanın o oldugundan emindi. Neyle karsılasmıstı acaba? yi miydi? Ortada
kırmızı kıvılcımlar görünmüyordu - bu, onun kendi basının çaresine baktıgı anlamına mı geliyordu,
yoksa asasına bile erisemeyecek kadar bası dertte miydi? Harry gittikçe artan bir huzursuzluk
duygusuyla saga saptı... ama aynı anda kendi kendine düsünmeden de edemedi: Bir sampiyon
Turnuvadan çekilmisti...
Kupa yakınlarda bir yerdeydi ve anlasıldıgı kadarıyla Fleur artık yarısmıyordu. Harry buraya kadar
gelmisti, degil mi? Ya gerçekten kazanabilirse? Bir an için, elinde olmadan sampiyon seçildiginden
beri ilk kez, kendisini okulun geri kalanı önünde Uçbüyücü Kupa-sı'm havaya kaldırırken gördü
yine...
On dakika süreyle karsısına hiçbir sey çıkmadı, boyuna çıkmazlara sapıp duruyordu. ki kere aynı
yanlıs sapaga girdi. Sonunda yeni bir yol buldu ve kosmaya 3asladı, asanın ısıgı sallanıyor,
Harry'nin çalı çit duvarlarındaki gölgesinin titremesine ve çarpılmasına yol açıyordu. Sonra Harry
bir köseyi daha döndü ve kendini bir Patlar-Uçlu Kelekerle karsı karsıya buldu.
Cedric haklıydı - gerçekten de muazzam boydaydılar. Üç metreden uzun olan Keleker her seyden
çok dev bir akrebe benziyordu. Uzun ignesi sırtında kıvrılmıstı. Kalın zırhı Harry'nin ona
dogrulttugu asanın ısıgında parıldıyordu.
"Sersemlet!"
Büyü Keleker'in zırhına vurup sekti; Harry tam vaktinde basını egdi, ama burnuna yanmıs saç
kokusu
733
geldi; büyü basının tepesini alazlamıstı. Keleker ucundan bir ates topu fırlattı ve ona dogru kostu.
"Impedimenta!" diye haykırdı Harry, Engelleme Bü-yüsü'ne basvurarak. Büyü yine Keleker'in
zırhına çarpıp sekti. Harry geriye dogru sendeleyerek birkaç adım attı ve düstü. "IMPEDMENTA/"
Keleker donup kaldıgında ondan sadece birkaç santim uzaktaydı - Harry onu alttan, etli, kabuksuz
karnından vurmayı basarmıstı. Soluk soluga kalan Harry iterek ondan uzaklastı ve aksi yönde son
hızla kostu -Engelleme Büyüsü kalıcı degildi, Keleker her an yeniden bacaklarını kullanacak hale
gelebilirdi.
Harry sola saptı ve çıkmaza tosladı, saga ve baska bir çıkmaza; kendini durmaya zorlayarak, kalbi
deli gibi atarken, yeniden Dört-Nokta Büyüsü'nü uyguladı. Geri döndü ve onu kuzeybahya
götürecek bir patika seçti.
Yeni yolunda birkaç dakikadır hızla ilerliyordu ki, kendisininkine paralel olan patikada bir ses
duydu, oldugu yerde kalakaldı.
Cedric'in sesi, "Ne yapıyorsun?" diye bagırdı. "Sen ne halt ettigini sanıyorsun?"
Ve sonra Harry, Krum'un sesini duydu.
"Crucio!"
Hava birden Cedric'in feryatlanyla doldu. Dehsete kapılan Harry kendi patikasında kosarak
Cedric'inkine geçecek bir yol bulmaya çalıstı. Bulamayınca da, yeniden Eksiltme lanetini denedi.
Çok etkili olmadı ama, çalı çiti yakarak küçük bir delik açtı. Harry kalın diken
734
ve dallara tekme atıp kırarak kendine bir geçit açtı; cüppesini yırtarak güçbela içinden geçti.
Sagma bakınca, yerde kıvranıp bükülen Cedric'i gördü. Krum basında ayakta duruyordu.
Krum tam basım kaldırırken, Harry ayaga kalktı ve asasını ona dogrulttu. Krum dönüp kaçmaya
koyuldu.
"Sersemlet!" diye haykırdı Harry.
Büyü Krum'un sırtına vurdu; Krum oldugu yerde kalakaldı, öne düstü ve çimenlere yüzükoyun,
hareketsiz uzandı. Harry artık kıvranmayı bırakan, elleri yüzünün üstünde, soluk soluga yatan
Cedric'in yanına kostu.
Onun kolunu tutarak, telasla, "yi misin?" diye sordu.
"Evet," diye soludu Cedric. "Evet... buna inanamıyorum... arkamdan sinsice sokuldu... onu
duydum, geri döndüm, asasını bana dogrultmustu..."
Page 257
Harry Potter Ates Kadehi
Cedric ayaga kalktı. Hâlâ titriyordu. O ve Harry yerde yatan Krum'a baktılar.
"Buna inanamıyorum... onu dogru dürüst biri sanıyordum," dedi Harry, Krum'a bakarak.
"Ben de öyle," dedi Cedric.
"Az önce Fleur'ün çıglık attıgını duydun mu?" dedi Harry.
"Evet," dedi Cedric. "Yoksa Krum ona da mı büyü yaptı dersin?"
Harry düsünceli düsünceli, "Bilmiyorum," dedi.
Cedric, "Onu burada bıraksak mı?" diye mırıldandı.
735
"Hayır," dedi Harry. "Sanırım kırmızı kıvılcımlar göndermemiz gerek. Biri gelip onu alsın... yoksa
bir Ke-leker'e yem olabilir."
Cedric, "Layıgı da bu," diye mırıldandı. Ama yine de asasını kaldırdı ve havaya bir kırmızı kıvılcım
saganagı bosalttı. Kıvılcımlar Krum'un tepesinde havada asılı kalarak, yattıgı yeri isaretlediler.
Harry ve Cedric orada, karanlıkta bir an durarak çevrelerine baktılar. Sonra Cedric, "Eh... sanırım
devam etmemiz gerek..." dedi.
"Ne?" dedi Harry. "Ha... evet... tamam..."
Tuhaf bir andı. O ve Cedric kısa bir süre Krum'a karsı birlesmislerdi - simdiyse, rakip oldukları
gerçegini hatırlamıslardı. kisi karanlık patikada konusmadan yürüdüler, sonra Harry sola döndü,
Cedric de saga. Kısa süre sonra Cedric'in ayak sesleri duyulmaz oldu.
Harry dogru yönde gittiginden emin olmak için Dört-Nokta Büyüsü'nü kullanmayı sürdürerek
yoluna devam etti. Yarısma artık onunla Cedric arasındaydı. Simdi Kupa'ya ilk önce ulasma istegi
her zamankinden kuvvetliydi, ama Krum'un az önce yaptıgı seye inanmakta hâlâ güçlük çekiyordu.
Bir baska insana Affedilmez Lanet uygulamak Azkaban'da ömür boyu hapis demekti, Moody onlara
öyle demisti. Krum, Üçbüyücü Kupası'nı bu kadar siddetle istemis olamazdı... Harry hızlandı.
Arada sırada baska çıkmazlara da çatıyordu, ama gittikçe artan karanlık onun labirentin kalbine
daha da yaklastıgından emin olmasını saglıyordu. Sonra, uzun,
736
düz bir patikada giderken, yine bir hareket gördü ve asasından çıkan ısık huzmesi olagandısı bir
yaratıgı aydınlattı. Sadece Canavar Kitap: Canavarlar'da. resmini gördügü bir yaratıgı.
Bir sfenks. Haddinden büyük bir aslanın gövdesine sahipti: Büyük tırnaklı pençeleri ve kahverengi
bir püskülle sona eren uzun, sarımsı bir kuyrugu vardı. Ama bası kadın basıydı. Uzun, badem
biçimi gözlerini kendisine yaklasan Harry'ye çevirdi. Harry asasını kaldırdı, duraksadı. Sfenks
atlamak üzereymis gibi çömelme-misti, buna karsılık patikada enine yürüyor, Harry'nin yolunu
kapatıyordu.
Sonra derin, kısık bir sesle konustu: "Hedefine çok yaklastın. En kestirme yolun, beni geçmek."
Harry, "Öyleyse... öyleyse çekilir misiniz, lütfen?" dedi. Ama alacagı cevabı biliyordu.
Sfenks yürümeyi sürdürerek, "Hayır," dedi. "Bilmeceme cevap veremezsen olmaz. lk seferinde
cevapla - geçmene izin vereyim. Yanlıs cevap ver - saldırayım. Sessiz kal - incinmeden benden
uzaklasmana izin vereyim."
Harry'nin midesi birkaç santim asagı düstü sanki. Bu tür seylerde iyi olan Hermione'ydi, o degil.
Seçeneklerini gözden geçirdi. Bilmece çok zorsa, sessiz kalabilir, zarar görmeden sfenksten
uzaklasıp labirentin merkezine giden baska bir yol bulmaya çalısabilirdi.
"Peki," dedi. "Bilmeceyi söyler misiniz?"
Sfenks arka ayaklan üzerine, patikanın tam ortasına oturdu ve konustu:
737
"Ne dersem yaparsın, kıs gecesinde Isınayım diye, iki kemikle. Sonra bası, yarına güvenmenin. Ya
da sonu, çözmek istediginin. Ûçüncüyse bir ek, kullanılacak, Dün degil, bugün de; yann olacak.
Simdi de güzelce birlestir söyle, öpmeyecegin sey ne, bana söyle."
Harry agzı açık ona bakakaldı.
Düsünerek, "Lütfen bir daha söyler misiniz... daha agır agır?" dedi.
Sfenks gözlerini kırptı, gülümsedi ve siiri tekrarladı.
Harry, "Bütün ipuçları bir araya gelip öpmek istemedigim bir yaratık mı olacak?" diye sordu.
Sfenks esrarlı bir sekilde gülümsemekle yetindi. Harry bunun "evet" anlamına geldigini düsündü.
Page 258
Harry Potter Ates Kadehi
Kafasını zorladı. Öpmek istemeyecegi bir sürü yaratık vardı. Aklına hemen Patlar-Uçlu Keleker'ler
gelmisti, ama içinden bir ses ona cevabın bu olmadıgını söylüyordu. puçlarından bir sey bulmaya
çalısması gerekti...
Harry ona bakarak, "Kıs gecesinde ısınmak için," diye mırıldandı. "ki kemikle... rornmrn... bu bir -
çorba. Hayır, tahminim bu degil! Bilemiyorum, buna yine dönecegim... bir sonraki ipucunu yine
verir misiniz, lütfen?"
Sfenks siirin geri kalan mısralarını tekrarladı.
Harry de tekrarladı: "Sonra bası, yarına güvenmenin," dedi. "Hımmm... ümidin mi? Ya da sonu,
çözmek
738
istediginin... dügüm? Son kısmım bir daha söyler misiniz?"
Sfenks son dört mısrayı yeniden okudu.
"Üçüncüyse bir ek, kullanılacak," dedi Harry. "Hımm... bu sey olmalı... olacak... yarın olacak...
çak... bir ek... çek... durun - bu iste, 'çak' ya da 'çek'!"
Sfenks ona gülümsedi.
"Ümidin bası, dügümün sonu. Um! Hırnmm... üm-cak... üm-cek... hımmm..." dedi Harry, patikada
volta atarak. "Öpmek istemeyecegim bir yaratık... örümcek!"
Sfenksin gülümsemesi yüzüne büsbütün yayıldı. Ayaga kalktı, ön bacaklarını gerdi ve kenara
çekilip yol verdi.
"Tesekkürler!" dedi Harry ve kendi zekâsına sasırarak ileri atıldı.
Artık yaklasmıs olması gerekiyordu, mutlaka... Asası ona rotasının tastamam oldugunu
söylüyordu. Korkunç bir seyle karsılasmadıgı sürece, bir sansı olabilirdi...
Önünde birkaç patika vardı. Asasına yeniden, "Yol göster!" diye fısıldadı, asa döndü ve ona sag
patikayı gösterdi. Harry buraya atılınca ileride ısık gördü.
Üçbüyücü Kupası yüz metre kadar ötedeki bir kaidenin üstünde parıldıyordu. Harry tam kosmaya
baslamıstı ki, aniden önüne bir gölge fırladı.
Cedric ondan önce varacaktı. Cedric, Kupa'ya dogru son hızla kosuyordu ve Harry onu asla
yakalayamayacagını biliyordu. Cedric ondan çok uzundu, bacakları da öyle -
739
Derken Harry solundaki çalı çitin üzerinden muazzam bir sey gördü, kendisininkiyle çakısan bir
patikada hızla kosuyordu; öyle hızla gidiyordu ki, Cedric ona çarpmak üzereydi. Ve gözleri Kupa'ya
dikili olan Cedric henüz onu görmemisti -
"Cedric!" diye feryat etti Harry. "Soluna bak!"
Cedric tam vaktinde dönüp baktı ve o seyin önünden kendini savurarak çarpısmayı önledi. Ama o
telasla tökezledi. Harry, devasa bir örümcek patikaya çıkarken, Cedric'in asasının elinden
uçtugunu gördü. Örümcek Cedric'e dogru ilerledi.
"Sersemlet!" diye haykırdı Harry; büyü örümcegin devasa, kıllı, kara gövdesine çarptı, ama hiçbir
faydası olmadı, Harry tas atsa daha iyiydi; örümcek sıçradı, dönüp segirtti ve Cedric yerine
Harry'ye dogru kostu.
"Sersemlet! Impedimenta! Sersemlet!"
Ama faydası olmadı - örümcek ya çok büyüktü, ya da öyle sihirliydi ki, büyüler onu kızdırmaktan
baska ise yaramıyordu - Harry, dehset içinde, sekiz tane parıldayan, kara göz ye ustura gibi keskin
kıskaçlar gördü, sonra örümcek ona ulastı.
Onu ön bacaklarıyla havaya kaldırdı; Harry delice çırpınarak örümcegi tekmelemeye çalıstı; bacagı
kıskaçlara denk geldi ve korkunç bir aa hissetti. Cedric'in de "Sersemlet!" diye haykırdıgını
duyuyordu, ama onun büyüsünün de Harr/ninkinden fazla etkisi olmadı -örümcek kıskaçlarını bir
kez daha açarken, Harry asasını kaldırdı ve "Expelliarmus!" diye bagırdı.
se yaradı - Silahsız Bırakma büyüsü örümcegin
740
onu düsürmesini sagladı, ama bu, Harry'nin dört metre yükseklikten yaralı bacagının üstüne
düsmesi anlamına geliyordu ve bacagı bedeninin altında kalıp bütün bütün ezildi. Harry durup
düsünmeden, tıpkı Keleker'e yaptıgı gibi, örümcegin karnının altını nisanladı ve Cedric'le aynı
Page 259
Harry Potter Ates Kadehi
anda, "Sersemlet!" diye haykırdı.
Birlesen iki büyü tek büyünün yapamadıgını yaptı -örümcek yana dogru devrildi, yakındaki bir çalı
çiti yas-sılttı ve kıllı bacakları dügüm halinde patikaya yayıldı.
Cedric'in, "Harry!" diye bagırdıgını duydu Harry. "yi misin? Üstüne mi düstü?"
"Hayır," diye cevap verdi Harry, soluk soluga. Bacagına baktı. Sakır sakır kanıyordu. Yırtık
cüppesinde örümcegin kıskaçlarından çıkmıs koyu, yapıskan bir salgı görebiliyordu. Ayaga
kalkmaya çalıstı, ama bacagı çok fena titriyordu ve onun agırlıgını tasımak istemez-mis gibiydi.
Harry zorla soluk almaya çalısarak çalı çite yaslandı ve çevresine bakındı.
Cedric arkasında parlayan Üçbüyücü Kupası'ndan bir iki metre ötedeydi.
Harry soluk soluga ona, "Al, öyleyse," dedi. "Haydi, al. Önce sen vardın oraya."
Ama Cedric kıpırdamadı. Orada durup Harry'ye bakmakla yetindi. Sonra dönüp Kupa'ya baktı.
Harry, Kupa'mn altın ısıgında onun yüzündeki özlem ifadesini gördü. Cedric dönüp, simdi ayakta
durabilmek için çalı çitten destek alan Harry'ye baktı yeniden.
Cedric derin bir soluk aldı. "Sen al. Sen kazanmalısın. Burada iki kez canımı kurtardın."
741
Harry, "Bu is böyle olmuyor," dedi. çinde bir öfke hissediyordu, bacagı çok acıyordu, örümcegi
üstünden atmaya çalıstıgı için her yanı agrıyordu. Ve bunca çabadan sonra Cedric onu yenmisti,
tıpkı Harry'den önce davranıp Cho'yu baloya davet etmesi gibi. "Kupa'ya önce varan puanı alır. O
da sensin. Bak, diyorum sana, ben bu bacakla yarıs falan kazanamam."
Cedric, Sersemlemis örümcege dogru birkaç adım attı, Kupa'dan uzaklastı, basını salladı.
"Hayır," dedi.
Harry sinirli sinirli, "Soylu davranmayı bırak," dedi. "Al sunu da, buradan gidelim."
Cedric onun çalı çite sıkı sıkı tutunarak dengesini bulmaya çalısmasını izledi.
"Ejderhaları bana sen söyledin," dedi Cedric. "Eger karsıma ne çıkacagını bilmeseydim, daha ilk
görevde yenilirdim."
Harry, "Onda bana da yardım ettiler," dedi hemen, bir yandan da cüppesiyle kanlı bacagını silmeye
çalısıyordu. "Sen de bana yumurtada yardım ettin - ödestik."
"Yumurtada bana da yardım etmislerdi zaten," dedi Cedric.
Harry yavasça bacagının üstüne basmayı deneyerek, "Yine de ödesmis sayılırız," dedi. Üzerine
agırlık verince bacagı fena halde titriyordu; örümcek onu düsürdügünde bilegini burkmus
olmalıydı.
Cedric katır inadıyla, "kinci görevde daha çok puan almalıydın," dedi. "Bütün rehineleri kurtarmak
için orada kaldın. Bunu ben yapmalıydım."
742
Harry acı acı, "O sarkıyı ciddiye alacak kadar kalın kafalı olan bir tek bendim de ondan!" dedi. "Al
su Ku-pa'yı!"
"Hayır," dedi Cedric.
Ona bakakalan Harry'nin yanma gelmek için, örümcegin dügüm olmus bacaklarının üstünden
geçti. Cedric ciddiydi. Hufflepuff binasının yüzyıllardır görmedigi bir zaferden uzaklasıyordu.
"Haydi," dedi Cedric. Bunu söylemek sahip oldugu azmin her zerresine mal oluyormus gibi bir hali
vardı, ama yüzü kaskatıydı, kollarını kavusturmustu, kararlı görünüyordu.
Harry bir Cedric'e, bir Kupa'ya baktı. Bir an için kendini elinde Kupa'yla labirentten çıkarken gördü.
Kendini Üçbüyücü Kupası'nı havaya kaldırmıs olarak gözünün önüne getirdi, kalabalıgın
kükremesini isitti, Cho'nun yüzünün hayranlıkla aydınlandıgın^ gördü; hem de simdiye
kadarkilerden çok daha net bir sekilde... Ve bu görüntü silinince, kendini Cedric'in gölgeli, inatçı
yüzüne bakarken buldu.
"kimiz birden," dedi Harry.
"Ne?"
"kimiz birden alacagız. Yine de bir Hogvvarts zaferi olur. Berabere kalırız."
Cedric, Harry'ye bakakaldı. Kavusturmus oldugu kollarını açtı. "Sen - emin misin?"
"Evet," dedi Harry. "Evet... Simdiye kadar birbirimize yardım ettik, degil mi? kimiz de buraya
vardık. Hadi, birlikte alalım."
Page 260
Harry Potter Ates Kadehi
743
Cedric bir an kulaklarına inanamıyormus gibi göründü, sonra yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı.
"Anlastık," dedi. "Gel buraya."
Harry'yi omzunun hemen altından tuttu ve onun, Kupa'nm üstünde durdugu kaideye dogru seke
seke yürümesine yardımcı oldu. Kupa'ya vardıklarında, ikisi de birer elini onun pırıl pınl saplanna
uzattı.
"Üç deyince, tamam mı?" dedi Harry. "Bir - iki - üç -"
O da, Cedric de birer sapı kavradı.
Harry o anda göbeginin gerisinde bir yerlerde bir sarsılma hissetti. Ayaklan yerden havalandı.
Uçbüyücü Kupası'ru tutan elini saptan çekemiyordu; Kupa onu, uluyan bir rüzgârın ve bir renk
cümbüsünün içinde, ileri dogru çekiyordu. Cedric de yanı basındaydı.
744
OTUZ KNC BOLUM
Et, Kan ve Kemik
Harry ayaklarının topraga hızla çarptıgını hissetti; yrralı bacagı bükülünce öne dogru düstü. Eli
sonunda Üçbüyücü Kupası'nı bırakmıstı. Basını kaldırdı.
"Neredeyiz?" dedi.
Cedric bilmiyorum anlamına basını salladı. Ayaga kalktı, Harry'yi de kaldırdı. Çevrelerine baktılar.
Hogwarts arazisinin tamamen dısına çıkmıslardı. Besbelli kilometrelerce -belki de yüzlerce
kilometre-yol almıslardı, çünkü satoyu çevreleyen daglar bile gitmisti. Onun yerine, yabani otların
bürüdügü, karanlık bir mezarlıkta duruyorlardı; sag taraflarındaki büyük bir porsuk agacının
gerisinde küçük bir kilisenin siyah dıs hatları seçiliyordu. Sol taraflarında bir tepe yükseliyordu.
Harry tepenin yamacında güzel, eski bir evin dıs hatlarını hayal meyal seçebiliyordu.
Cedric önce yerdeki Üçbüyücü Kupası'na, sonra da Harry'ye baktı.
"Kimse sana Kupa'nın bir Anahtar oldugunu söyledi mi?" diye sordu.
745
"Hayır," dedi Harry. Mezarlıgı gözden geçiriyordu. Tamamen sessiz, biraz da tekinsizdi. "Bu da
görevin bir parçası mı, yani?"
"Bilmiyorum," dedi Cedric. Sesi biraz tedirgin çıkıyordu. "Asaları çıkaralım mı dersin?"
"Evet," dedi Harry. O teklif etmeden Cedric'in bunu teklif etmesine sevinmisti.
Asalarını çıkardılar. Harry çevresine bakıp duruyordu. Bir kez daha, gözlendikleri yolunda tuhaf bir
duyguya kapılmıstı.
Birden, "Birisi geliyor," dedi.
Gözlerini kısarak karanlıgın içine bakıp, bir siluetin mezarların arasından yaklasmasını izlediler.
Harry yaklasanın yüzünü seçemiyordu, ama yürüyüsünden ve kollarının durus seklinden bir sey
tasıdıgını anladı. Her kimse, kısa boyluydu ve üstündeki pelerinin kukuletası yüzünü gizliyordu. Ve
-birkaç metre daha yakına geldi, aralarındaki mesafe giderek kapanıyordu- Harry gelenin
kollarındaki seyin bir bebege benzedigini gördü... yoksa sarıp sarmalanmıs bir cüppe miydi
sadece?
Harry asasını biraz indirdi, gözleri yanındaki Ced-ric'e kaydı. Cedric de ona soran gözlerle baktı.
kisi de yaklasan kisiyi izlemeye devam ettiler.
Gelen kisi onlardan sadece iki metre ötedeki yüksek bir mermer mezar tasının basında durdu.
Harry, Cedric ve kısa boylu kisi bir iki saniye öylece birbirlerine baktılar.
Sonra birden, Harry'nin yara izine kivrandırıcı bir acı saplandı. Hayatında yasamadıgı türden bir
acıydı
746
bu; ellerini yüzüne götürürken asası parmaklarının arasından kayıp düstü; dizleri bosaldı; yerdeydi
ve hiçbir sey göremiyordu, bası her an ortadan ikiye ayrılacakmıs gibiydi.
Uzaktan, basının üstünde bir yerden tiz, soguk bir ses duydu: "Fazlalıgı öldür."
Bir hısırtı ve hemen ardından gecenin karanlıgına haykıran ikinci bir ses duydu: "Avada Kedavra!"
Yesil bir ısık patlaması Harry'nin gözkapaklannın içine isleyip gözlerini kamastırdı. Hemen sonra
yanı basına, yere agır bir seyin düstügünü duydu. Yara izinin acısı öyle bir düzeye varmıstı ki,
Page 261
Harry Potter Ates Kadehi
ögürdü. Sonra acı azaldı. Harry, göreceklerinden korkarak, sızlayan gözlerini açtı.
Cedric yanı basında, kollan ve bacakları iki yana açılmıs, yatıyordu. Ölmüstü.
Sonsuzlugu içeren bir saniye boyunca, Harry, Cedric'in yüzüne, terk edilmis bir evin pencereleri
gibi bos bir ifadeyle açık kalmıs kursuni gözlerine, biraz sasırmıs gibi yarı açık duran agzına baktı.
Sonra, henüz zihninin gördüklerini kabul etmesine fırsat kalmadan, henüz onu uyusturan
inanmazlıktan baska bir sey hisse-demeden, tutulup ayaga kaldırıldıgını hissetti.
Pelerinli, kısa boylu adam yükünü bırakmıs, asasını ısıklandırmıs, Harry'yi mermer mezar tasına
dogru sü-rüklüyordu. Harry, itilip mezar tasına çarpmadan önce, üstünde yazan ismi titrek asa
ısıgında gördü.
TOM RIDDLE 747
Pelerinli adam simdi Harry'ye sıkı sıkı dolanan ipler yaratıyor, onu boynundan ayak bileklerine
kadar mezar tasına baglıyordu. Harry kukuletanın içinden kesik kesik soluk sesleri duyuyordu.
Mücadele edince, adam ona vurdu - ona vuran elinin bir parmagı eksikti. Ve Harry kukuletanın
altındaki adamın kim oldugunu anladı: Kılkuyruk.
"Sen!" dedi soluksuzca.
Ama ipler yaratmayı bitirmis olan Kılkuyruk cevap vermedi; ipler yeterince sıkı mı diye yoklamakla
mesguldü, parmaklan kontrol edilemez bir sekilde titriyor, dügümlerin üzerinde beceriksizce
geziniyordu. Harry'nin, mezar tasına, bir santim bile kıpırdayamaya-cak kadar sıkı baglandıgından
emin olduktan sonra, Kılkuyruk cüppesinin içinden siyah bir kumas parçası çıkanp hoyratça onun
agzına tıkadı; sonra, tek kelime bile etmeden, Harry'ye arkasını dönüp aceleyle uzaklastı. Harry
ses çıkaramıyordu, Kılkuyruk'un nereye gittigini de göremiyordu; basını çevirip mezar tasının
çevresinde ne olduguna bakamıyordu; sadece tam önünü görebiliyordu.
Cedric'in bedeni altı yedi metre ileride yatıyordu. Ondan biraz daha ileride, yıldızların ısıgında
panlda-yan Üçbüyücü Kupası duruyordu. Harry'nin asası Cedric'in ayaklarının dibinde, yerdeydi.
Harry'nin bebek sandıgı cüppe yıgını yakında, mezann ayakucundaydı. Huysuz huysuz
kıpırdanıyormus gibi görünüyordu. Harry onu izledi ve yara izi yeniden acıyla yanmaya basladı...
birden o sarmalanmıs cüppenin içinde ne ol-
748
dügünü bilmek istemedigine karar verdi... açılmasını istemiyordu...
Ayaklarının dibinden bir ses geldigini duyuyordu. Asagı baktı ve devasa bir yılanın çimlerin içinde
süründügünü, kendisinin baglı oldugu mezar tasının çevresinde döndügünü gördü. Kılkuyruk'un
hızlı hızlı, hırıltılı solugu yine duyulmaya baslamıstı. Sanki agır bir seyi yerde iteklemeye
çalısıyormus gibiydi. Sonra yine Harry'rün görüs mesafesine girdi ve Harry onun tastan bir kazanı
mezarın ayakucuna dogru ittigini gördü. Kazan, içinden gelen sıpırtdara bakılırsa, suya benzeyen
bir seyle doluydu ve Harry'nin kullanmıs oldugu bütün kazanlardan büyüktü. çine yetiskin bir
adamın sıgabilecegi kadar genis bir bombesi vardı.
Bohça haline getirilmis cüppenin içindeki sey serbest kalmak istercesine daha da inatla
kıpırdanıyordu. Simdi Kılkuyruk kazanın dibine çökmüs, elindeki asayla bir sey yapıyordu. Birden
kazanın altında, çıtırdayan alevler belirdi. Büyük yılan sürünerek uzaklasıp karanlıga karıstı.
Kazanın içindeki sıvı çok çabuk ısınıyora benziyordu. Yüzeyi kaynamakla kalmadı, yanıyormus gibi
alevli kıvılcımlar çıkarmaya basladı. Buhar giderek artıyor, atesle ilgilenen Kılkuyruk'un hatlarını
bulanıklastın-yordu. Cüppenin altındaki kıpırtılar daha da siddetlendi. Ve Harry yine o tiz, soguk
sesi duydu.
"Acele et!"
Simdi suyun yüzeyinin tamamı kıvılcımlarla aydınlanmıstı. Elmasla bezeli gibi görünüyordu.
749
"Hazır, Efendimiz."
"Simdi..." dedi soguk ses.
Kılkuyruk yerdeki cüppeyi açtı ve içindeki seyi gözler önüne serdi. Harry bir çıglık koyverdi, ama
agzına tıkanmıs maddeden dolayı sesi çıkmadı.
Kılkuyruk bir tası çevirmisti de altından çirkin, yapıs yapıs ve, kör bir sey çıkmıstı sanki - ama bu
ondan daha kötüydü, yüz kat daha kötüydü. Kılkuyruk'un buraya kollarında tasıdıgı seyin biçimi,
Page 262
Harry Potter Ates Kadehi
çömelmis bir insan çocugunun biçimiydi, ama Harry hayatında çocuga bu kadar benzemeyen bir
sey görmemisti. Saçsızdı, pullu gibiydi, koyu, çig, kırmızımsı bir siyah renkteydi. Kolları ve
bacakları ince ve güçsüz görünüyordu. Yüzü ise -yasayan hiçbir çocugun böyle bir yüzü
olmamıstır-yamyassı ve yüansıydı, parıldayan kırmızı gözleri vardı.
Neredeyse yardıma muhtaç görünüyordu; incecik kollannı kaldırıp Kılkuyruk'un boynuna doladı,
Kılkuyruk da onu kaldırdı. Bunu yaparken kukuletası düstü ve Harry atesin ısıgında, yaratıgı
kazanın kenarına tasıyan Kılkuyruk'un halsiz, solgun yüzündeki tiksinti dolu ifadeyi gördü. Harry
bir an için melun, yamyassı yüzün iksirin yüzeyinde oynasan kıvılcımların ısıgında aydınlanısını
gördü. Sonra Kılkuyruk yaratıgı kazanın içine bıraktı; bir cızırtı çıktı ve yaratık yüzeyin altına batıp
kayboldu. Harry onun çelimsiz bedeninin hafif ve tok bir sesle dibe vurdugunu duydu.
N'olur bogulsun, diye düsündü Harry. Yara izinin acısı artık tahammül esigini çok çok geçmisti.
Lütfen... bogulsun...
750
Kılkuyruk konusmaya baslamıstı. Sesi titriyordu; korkudan aklını kaçırmak üzereymis gibiydi.
Asasını kaldırdı, gözlerini kapadı ve gecenin karanlıgına konustu: "Babanın bilmeden verilen
kemigi, oglunu yenileyeceksin!"
Harry'nin ayaklarının dibindeki mezarın yüzeyi ça-tırdadı. Harry, dehsete düsmüs halde,
Kılkuyruk'un emriyle ince bir toz seridinin havaya yükselisini ve kazanın içine yumusak bir sekilde
düsüsünü izledi. Suyun elmas gibi yüzeyi yarıldı ve cızırdadı; her tarafa kıvılcımlar saçtı ve parlak,
zehir gibi bir maviye döndü.
Kılkuyruk simdi inliyordu. Pelerininin içinden uzun, ince,, parlak bir gümüs hançer çıkardı. Korku
dolu hıçkırıklarla aglayarak konusmaya basladı: "Hizmetkârın - gö-gönüllü olarak verilen - eti -
Efendini - dirilteceksin."
Sag elini öne dogru uzattı - eksik parmaklı elini. Sol eliyle hançeri sıkı sıkı tuttu ve yukarı dogru
savurdu.
Harry, Kılkuyruk'un ne yapmak üzere oldugunu, yapmadan hemen bir saniye önce anladı -
gözlerini sımsıkı kapadı, ama geceyi yaran çıglıgın, Harry'yi sanki kendisi de hançerlenmis gibi
desen çıglıgın kulaklarına ulasmasını engelleyemedi. Bir seyin yere düstügünü, Kılkuyruk'un acıyla
hızlı hızlı soluk aldıgını duydu. Sonra igrenç bir sıpırtı duyuldu, kazana bir sey atılmıstı sanki.
Harry bakmaya dayanamıyordu... ama iksir alev gibi bir kırmızı renk almıstı; Harry'nin kapalı
gözkapaklarının içine isliyordu...
Kılkuyruk acıyla hızlı hızlı soluyor, inliyordu. Solut
751
gunu yüzünde hissedene kadar, Harry, Kılkuyruk'un onun önüne gelmis oldugunu anlamadı.
"Düsmanın... zorla alınmıs... ka-kanı... hasmını hayata döndüreceksin."
Harry engel olmak için hiçbir sey yapamazdı, çok "sıkı baglanmıstı... Gözlerini kısıp yere bakarak,
onu saran iplerle çaresizce mücadele ederken, Kılkuyruk'un geriye kalan elindeki parlak gümüs
hançeri gördü. Hançerin ucunun sag kolunun dirsek çukuruna girdigini, kanının yırtılmıs cüppesinin
kolundan asagı aktıgını hissetti. Hâlâ acıyla hızlı hızlı soluyan Kılkuyruk cebinden küçük bir cam
sise çıkardı ve onu Harry'nin kesigine dayayarak içine bir damla kan doldurdu.
Harry'nin kanıyla, sendeleye sendeleye kazanın basına gitti. Kanı kazanın içine döktü. Sıvı anında
göz kamastırıcı bir beyaza döndü. sini bitirmis olan Kılkuyruk kazanın yanına, dizlerinin üstüne
yıgıldı, sonra yana devrildi. Yerde yatmıs, kolunun kanayan kesik yerini özenle koruyor, aglıyor,
sızlıyordu.
Kazan hafifçe kaynıyor, elmas rengi kıvılcımlarını her tarafa saçıyordu. Öylesine göz kamastırıcı bir
parlaklıgı vardı ki, baska her sey simsiyah görünüyordu. Hiçbir sey olmadı...
N'olur bogulmus olsun, diye düsündü Harry, n'olur ters gitmis olsun...
Sonra birden, kıvılcımlar dindi. Onun yerine kazandan kalın, beyaz bir buhar dalgası yükselip
Harry'nin önündeki her seyi sildi. Ne Kılkuyruk'u, ne Cedric'i görebiliyordu, havadaki buhardan
baska hiçbir seyi göre-
752
Page 263
Harry Potter Ates Kadehi
miyordu... Ters gitti, diye düsündü... boguldu... lütfen... lütfen ölmüs olsun...
Ama sonra, buz gibi bir dehsetle, önündeki sisin arasından, uzun boylu ve iskelet gibi sıska bir
adamın karanlık siluetinin kazanın içinden yavasça yükseldigini gördü.
"Cüppemi giydir," dedi tiz, soguk ses buharın arkasından. Kılkuyruk, sızlanıp inleyerek, eli
koparılmıs kolunu hâlâ koruyarak, kostu ve yerdeki siyah cüppeyi aldı. Ayaga kalktı, yukarı uzandı
ve cüppeyi tek eliyle Efendisinin basından asagı geçirdi.
Sıska adam kazanın içinden çıktı, gözlerini Harry'ye dikmisti... Harry de üç yıldır kâbuslarına giren
yüze baktı. Bir kurukafadan da beyaz bir ten; iri iri açılmıs, öfkeli, kırmızı gözler; delik niyetine iki
ince yangı bulunan, bir yılanınki gibi yassı bir burun...
Lord Voldemort hayata dönmüstü.
753
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
l
Ölüm Yiyen'ler
Voldemort, Harry'ye bakmayı bırakıp kendi bedenini incelemeye koyuldu. Elleri büyük, soluk renkli
örümcekleri andırıyordu. Uzun, beyaz parmakları kendi gögsünü, kollarını, yüzünü oksadı.
Gözbebekleri tıpkı bir kedininki gibi incecik ve dikey olan kırmızı gözleri, karanlıkta daha da fazla
parlıyordu. Ellerini kaldırıp parmaklarını büktü, yüzünde bir cosku, bir bayram sevinci ifadesi vardı.
Yerde yatmıs kıvranan, kanları akan Kılkuyruk'a da, yeniden sürünerek ortaya çıkıp tıslaya tıslaya
Harry'nin çevresinde daireler çizen yılana da aldırmadı bile. Anormal derecede uzun parmaklı
ellerinden birini cebine sokup bir asa çıkardı. Onu da sefkatle oksadı. Sonra kaldırdı ve Kılkuyruk'a
çevirdi. Kılkuyruk havalanarak Harry'nin baglı oldugu mezar tasına çarptı. Tasın dibine çöktü,
yerde büzülerek agladı. Voldemort kıpkırmızı gözlerini Harry'ye çevirdi; tiz, soguk, nesesiz bir
kahkaha attı.
Kılkuyruk'un cüppesi artık kanla parıldıyordu; kolunun kesik yerini cüppesine sarmıstı. "Lordum..."
de-
754
di, tıkanarak, "Lordum... söz verdiniz... söz vermistiniz..."
Voldemort tembel tembel, "Kolunu uzat," dedi.
"Ah, Efendimiz... tesekkür ederim, Efendimiz..."
Kanayan güdük kolunu uzattı, ama Voldemort yine güldü. "Öteki kolun, Kılkuyruk."
"Efendimiz, lütfen... lütfen..."
Voldemort yere egilerek Kılkuyruk'un sol kolunu zorla altından çekti; onun cüppesinin kol agzını
dirseginin yukarısına kadar açtı ve Harry o kolun derisinde, canlı bir kırmızı dövmeyi andıran bir
sey gördü - agzından bir yılan çıkan bir kafatası - Quidditch Dünya Kupası'nda gökte beliren
görüntü: Karanlık saret. Voldemort onu dikkatle inceledi, Kılkuyruk'un artık kontrolden çıkmıs
aglamasını da umursamadı.
Yumusak bir sesle, "Geri gelmis," dedi. "Hepsi fark etmis olmalı... ve artık, görecegiz... artık
ögrenecegiz..."
Uzun, beyaz isaretparmagını Kılkuyruk'un kolundaki damgaya bastırdı.
Harry'nin alnındaki yara izi yenidan keskin bir acıyla daglandı ve Kılkuyruk ulurcasma bagırdı;
Voldemort parmaklarını Kılkuyruk'un saret'inden çekti; Harry, saret'in kapkara kesilmis oldugunu
gördü.
Voldemort yüzünde zalim bir memnuniyet ifadesiyle dogruldu, basını geriye attı ve karanlık
mezarlıga göz gezdirdi.
"Kaç tanesi bunu hissedince geri dönme cesaretini gösterecek?" diye fısıldadı. Isıldayan kırmızı
gözleri
755
yıldızlara dikilmisti. "Ve kaç tanesi budalalık edip gelmeyecek?"
Gözleri sürekli mezarlıgı tarayarak, Harry ile Kıl-kuyruk'un önünde bir asagı bir yukarı volta
atmaya basladı. Bir iki dakika sonra, yılan yüzünü andıran yüzünü çarpıtan zalim bir
gülümsemeyle, yeniden Harry'ye baktı.
Page 264
Harry Potter Ates Kadehi
"Sen, Harry Potter, ölmüs babamın kalıntıları üzerinde duruyorsun," diye tısladı yavasça. "Bir
Muggle ve bir budala... tıpkı sevgili annen gibi. Ama ikisinin de faydası dokundu, degil mi? Annen
sen çocukken seni savunmak için öldü... ve ben de babamı öldürdüm. Bak simdi, ölüyken nasıl da
faydası dokundu bana..."
Voldemort yeniden güldü. Yürürken dört bir yana bakınarak yeniden volta attı, yılan da çimenlikte
daireler çizmeyi sürdürdü.
"Tepenin yamacındaki o evi görüyor musun, Potter? Orada babam otururdu. Bu köyde yasayan bir
cadı olan annem ona âsık olmustu. Ama ne oldugunu söyleyince, babam onu terk etti... Sihirden
hoslanmazdı benim babam...
"Onu terk etti ve daha ben dogmadan Muggle annesiyle babasının yanına döndü, Potter. Annem
beni dogururken öldü; bir Muggle yetimhanesinde büyüdüm... ama babamı bulmaya yemin
etmistim... ondan intikamımı aldım, bana adını veren o budaladan...Tom Riddle..."
Yine dolasmayı sürdürdü, kırmızı gözleriyle mezarları tarıyordu.
756
Sakin bir sesle, "Bana da bakın bir," dedi, "aile tarihini yâd ediyorum... Eh, duygusallastım
herhalde... Ama bak, Harry! Gerçek ailem dönüyor..."
Hava birden pelerinlerin çıkardıgı ıslık sesleriyle dolmustu. Mezarlar arasında, porsuk agacının
arkasında, her gölgeli boslukta, büyücüler Cisimleniyordu. Hepsi kukuletalı ve maskeliydi. Ve birer
birer ilerliyorlardı... yavasça, ihtiyatla, sanki gözlerine inanmakta güçlük çekiyormus gibi.
Voldemort sessizce durup onları bekledi. Derken, Ölüm Yiyen'lerden biri dizlerinin üstüne çöktü,
Voldemort'a dogru süründü, kara cüppesinin etegini öptü.
"Efendimiz... Efendimiz..." diye mırıldandı.
Arkasındaki Ölüm Yiyen'ler de aynı seyi yaptılar; teker teker hepsi dizleri üzerinde Voldemort'a
yaklastı ve cüppesini öptü, sonra da gerileyerek ayaga kalktılar. Tom Riddle'ın mezarını, Harry'yi,
Voldemort'u ve hıç-kırıp kıvranan o yıgını, yani Kılkuyruk'u çevreleyen sessiz bir çember çizdiler.
Ancak çemberin içinde bosluklar bırakmıslardı, sanki baskalarını da bekliyorlarmıs gibi. Voldemort
ise baska kimseyi beklemiyor gibiydi. Kukuletalı yüzlere baktı ve rüzgâr esmedigi halde sanki
hepsi titremis gibi çemberi bastan basa bir hısırtı dolastı.
Voldemort usulca, "Hos geldiniz, Ölüm Yiyen'ler," dedi. "On üç yıl... son bulusmamızdan bu yana
on üç yıl geçti. Ama siz yine de benim çagrıma sanki dün bulusmusuz gibi karsılık verdiniz...
demek ki hâlâ Karanlık saref in altında birlesmis haldeyiz! Acaba öyle miyiz?"
757
Tekrar korkunç yüzünü takındı ve birer yanktan olusan burun delikleri genisleyerek çevreyi
kokladılar.
"Suç kokusu alıyorum," dedi. "Havada pis bir suç kokusu var."
Çemberde yeniden bir titreyis dolastı. Çemberi olusturanların hepsi Voldemort'tan uzaklasmak
istiyor da cesaret edemiyor gibiydi.
"Hepinizi görüyorum, eksiksiz ve saglıklı, güçlerinize el degmemis -ne de çabuk geldiniz!- ve kendi
kendime soruyorum... neden bu büyücüler çetesi ebedi sadakat yemini ettikleri Efendilerinin
yardımına asla kosmadı?"
Kimse konusmadı. Kimse kıpırdamadı; yerde, kanayan koluna kapanmıs, hâlâ hıçkıran Kılkuyruk
dısında.
"Ve kendi kendime cevap veriyorum," diye fısıldadı Voldemort, "benim güçsüz düstügümü
sandılar, gittim sandılar. Düsmanlarımın arasına karıstılar ve masum olduklarını, hiçbir seyden
haberleri olmadıgını, büyülendiklerini iddia ettiler...
"Ve sonra kendi kendime soruyorum, ama nasıl olur da benim dirilmeyecegime inanırlar? Onlar ki,
benim çok, çok önce kendimi fanilerin ölümüne karsı korumak için aldıgım önlemleri biliyorlardı.
Onlar ki, ben gelmis geçmis her büyücüden daha güçlüyken, benim gücümün sınırsızlıgının
kanıtlarını görmüslerdi.
"Ve kendi kendime cevap veriyorum: Belki daha da büyük bir gücün var olabilecegine inandılar,
Lord Vol-demort'u bile maglup edebilecek bir gücün... belki de
758
Page 265
Harry Potter Ates Kadehi
baglılıklarım baska birine sundular... belki de sıradan insanların, Bulanıkların ve Muggle'larm
koruyucusuna, Albus Dumbledore'a."
Dumbledore'un adı geçince, çemberi olusturanlar kımıldandılar, kimileri mırıldanıp baslarını hayır
anlamında salladı.
Voldemort onlara aldırmadı. "Benim için bir hayal kırıklıgı bu... hayal kırıklıgına ugradıgımı itiraf
ediyorum..."
Adamlardan biri birden ileri atıldı, çemberden ayrıldı. Tepeden tırnaga titreyerek Voldemort'un
ayakları dibine yıgıldı.
"Efendimiz!" diye feryat etti. "Efendimiz, beni affedin! Hepimizi affedin!"
Voldemort gülmeye basladı. Asasını kaldırdı. "Cru-cio!"
Yerdeki Ölüm Yiyen kıvrandı ve haykırdı; Harry bu sesin civardaki evlere ulasacagından emindi...
N'olur polis gelsin, diye düsündü umutsuzca... kim olursa... ne olursa...
Voldemort asasını kaldırdı. skence görmüs Olum Yiyen yere yapısmıs yatıyor, kesik kesik soluk
alıyordu.
Voldemort yumusak bir sesle, "Ayaga kalk, Avery," dedi. "Ayaga kalk. Affedilmek mi istiyorsun?
Ben affetmem. Ben unutmam. On üç uzun yıl... Sizi affetmeden önce on üç yılın bedelini
istiyorum. Kılkuyruk borçlarının bir kısmını ödedi bile, degil mi, Kılkuyruk?"
Yere, hıçkırmaya devam eden Kılkuyruk'a baktı.
"Sen sadakatin yüzünden degil, eski dostlarından
759
korktugun için bana geri döndün. Bu acıyı hak ediyorsun, Kılkuyruk. Bunu biliyorsun, degil mi?"
"Evet, Efendimiz," diye inledi Kılkuyruk, "lütfen, Efendimiz... lütfen..."
Voldemort onun yerde hıçkırmasını sogukkanlılıkla izleyerek, "Yine de, bedenime dönmeme
yardıma oldun," dedi. "Degersiz ve hain oldugun halde, bana yardım ettin... ve Lord Voldemort
kendisine yardım edenleri ödüllendirir..."
Voldemort asasını yeniden kaldırdı ve havada döndürdü. Asasını indirince, erimis gümüse
benzeyen parlak bir serit havada asılı kaldı. Bir an sekilsiz durduktan sonra kıvrılıp büküldü ve
sonra da bir insan elinin ısıldayan, ay kadar parlak bir kopyası halini aldı. Asagı süzüldü, kendini
Kılkuyruk'un kanayan bilegine yapıstırdı.
Kılkuyruk'un hıçkırıkları hemen kesildi. Sert sert, kesik kesik soluyarak basını kaldırdı ve
inanamayan gözlerle gümüs ele baktı. El simdi, sanki göz kamastıran bir eldivenmis gibi koluna
baglanmıstı, ek yeri belli olmuyordu bile. Kılkuyruk parlayan parmaklarını oynattı, titreyerek
yerden küçük bir dal aldı, ezip toz haline getirdi.
"Lordum," diye fısıldadı. "Efendimiz... çok güzel... tesekkür ederim... tesekkür ederim..."
Dizleri üzerinde hızla öne dogru sürünerek Voldemort'un cüppesinin etegini öptü.
"Dilerim sadakatin bir daha hiç sarsılmasın, Kılkuyruk," dedi Voldemort.
760
"Hayır, Lordum... asla, Lordum..."
Kılkuyruk ayaga kalktı ve çemberdeki yerini aldı; gözleri hâlâ yaslarla panldayarak güçlü yeni eline
bakıyordu. Voldemort, Kılkuyruk'un sagındaki adama yaklastı.
Onun önünde durarak, "Lucius, benim kaypak arkadasım," diye fısıldadı. "Dünyaya saygın bir
çehre sundugun halde, eski usullerden vazgeçmedigini söylediler bana. Sarunm Muggle'lara biraz
iskence edilecek olsa yine önderlik etmeye hazırsın, degil mi? Ama beni bulmaya hiç çalısmadın,
Lucius... Quidditch Dünya Kupası'ndaki maceralarının eglenceli oldugunu söyleyebilirim... ama
enerjini Efendini bulmaya ve ona yardımcı olmaya yöneltsen daha hayırlı olmaz mıydı?"
Lucius Malfo/un sesi kukuletasının altından hemen yükseldi: "Lordum, ben hep tetikteydim. Sizden
en ufak bir isaret gelse, biri bana nerede oldugunuzu fı-sıldasa, derhal yanınıza gelirdim, hiçbir sey
bana engel olamazdı -"
"Buna ragmen, geçen yaz sadık bir Ölüm Yiyen benim saret'imi gökyüzüne gönderdiginde, ondan
kaçtın," dedi Voldemort tembel tembel. Mr Malfoy hemen konusmayı kesti. "Evet, bunu da
biliyorum, Lucius... Beni hayal kırıklıgına ugrattın... gelecekte daha sadık hizmet etmeni
bekliyorum."
Page 266
Harry Potter Ates Kadehi
"Elbette, Lordum, elbette... Affetme büyüklügü gösteriyorsunuz, tesekkür ederim..."
Voldemort ilerledi ve sonra durdu. Malfoy'la bir sonraki adam arasındaki -iki kisinin sıgacagı kadar
büyük- bosluga bakıyordu.
761
Yavasça, "Lestrange'lar burada olmalıydı," dedi. "Ama onlar Azkaban'da mezara tıkılmıs gibiler.
Sadıktılar. Beni inkâr etmektense, Azkaban'a gittiler... Azka-ban'ın kapıları kırılıp açılınca,
Lestrange'lar hayallerinin de ötesinde onurlandırılacak. Ruh Emici'ler bize katılacak... onlar dogal
müttefiklerimiz... sürgün edilen devleri de çagıracagız... Bütün vefakâr hizmetkârlarım bana geri
dönecek, herkesin korktugu bir yaratıklar ordusu da yanımda olacak..."
Yürümeye devam etti. Bazı Ölüm Yiyen'lerin yanından sessizce geçti, ama bazılarının önünde
durup onlarla konustu.
"Macnair... Kılkuyruk bana diyor ki, simdi Sihir Bakanlıgı için tehlikeli hayvanları ortadan
kaldınyormus-sun, öyle mi? Çok geçmeden daha iyi kurbanların olacak, Macnair. Onlan sana Lord
Voldemort saglayacak..."
"Tesekkür ederim, Efendimiz... tesekkür ederim,"
diye mırıldandı Macnair.
Voldemort kukuletalı adamlann en iriyan olanlan-na yaklastı. "Ve iste - Crabbe burada... Bu sefer
daha iyi hizmet sunacaksın, degil mi, Crabbe? Ya sen, Goyle?"
kisi de beceriksizce egilip selam verdiler, ahmak ahmak mırıldandılar. "Evet, Efendimiz..."
"Sunacagız, Efendimiz..."
"Aynı sey senin için de geçerli, Nott," dedi Voldemort usulca, Mr Goyle'un gölgesindeki kambur
birinin yanından geçerken.
762
"Lordum, önünüzde yerlere kapanıyorum, ben sizin en sadık -"
"Yeter, yeter," dedi Voldemort.
Simdi en büyük bosluga gelmisti. fadesiz, kırmızı gözleriyle durup bu boslugu inceledi, sanki
orada duran insanlar görüyormus gibiydi.
"Ve burada altı Ölüm Yiyen eksik... üçü hizmetimde öldü. Biri, dönemeyecek kadar ödlek çıktı...
bunu ödeyecek. Bir tanesi, sanırım beni ebediyen terk etti... öldürülecek, elbette... ve biri, hâlâ
benim en sadık hizmetkârım, yeniden hizmetime girdi bile."
Ölüm Yiyen'ler kıpırdandılar, Harry maskelerinin altından birbirlerine çabucak yan yan baktıklarını
gördü.
"O sadık hizmetkârım Hogwarts'ta ve genç arkada suruz da bu aksam buraya onun çabasıyla
geldi..."
Çemberdekilerin gözleri hızla Harry'nin yönüne dönerken, "Evet," dedi Voldemort, dudaksız agzını
büken bir sırıtısla. "Harry Potter lütfedip yeniden dogus partim için aramıza katıldı. Hatta biraz
daha ileri gidip ona seref misafirim bile diyebiliriz."
Bir sessizlik oldu. Sonra Kılkuyruk'un sagındaki Ölüm Yiyen öne çıktı ve maskenin altından Lucius
Mal-foy'un sesi duyuldu.
"Efendimiz, bilmeyi çok arzu ediyoruz... bize anlatmanız için yalvanyoruz... bunu nasıl sagladınız...
bu mucizeyi... bize dönmeyi nasıl basardınız?.."
"Ah, bir busen, ne hikâye, Lucius," dedi Voldemort. "Ve buradaki genç arkadasımla baslıyor -
onunla da bitiyor."
763
Tembel tembel yürüyerek Harr/nin yanına geldi, çemberdekilerin hepsinin gözü simdi ikisinin
üstündeydi. Yılan daireler çizmeyi sürdürüyordu.
Voldemort usulca, "Bu çocuga benim mahvolus nedenim dediklerini biliyorsunuz, elbette," dedi.
Kırmızı gözleri, yara izi ona neredeyse bir ıstırap çıglıgı attıracak kadar siddetle yanmaya baslayan
Harr/nin üstündeydi. "Hepiniz güçlerimi ve bedenimi yitirdigim gece onu öldürmeye çalıstıgımı
biliyorsunuz. Annesi onu kurtarma çabası sırasında öldü - ve bilmeden ona bir koruma sagladı,
itiraf edeyim ki, bunu önceden düsünmedim... Çocuga dokunamıyordum."
Voldemort uzun, beyaz parmaklarından birini kaldırıp Harry'nin yanagının çok yakınına getirdi.
Page 267
Harry Potter Ates Kadehi
"Annesi onun üzerinde fedakârhgının izlerini bırakh... Bu, eski sihir, bunu hatırlamalıydım, göz ardı
etmekle budalalık ettim... ama olsun. Simdi ona dokunabiliyorum."
Harry uzun, beyaz parmagın soguk ucunun kendi-'sine dokundugunu hissetti, acıdan basının
patlayacagını sandı.
Voldemort alçak sesle kulagının içine dogru güldü, sonra da parmagını çekti ve Ölüm Yiyen'lere
hitap etmeye devam etti: "Yanlıs hesapladım, dostlarım, bunu kabul ediyorum. Lanetim kadının
budalaca fedakârlıgı yüzünden geri tepti ve bana döndü. Aaah... acının da ötesinde bir acı,
dostlarım; hiçbir sey beni buna hazırlayamazdı. Bedenimden koparıldım, ruh bile degildim, en
degersiz hayaletten de beterdim... ama yine de, hayattaydım. Neydim, ben bile bilmiyorum... Ben,
Ölüm-
764
süzlüge ulasan yolda herkesten daha ileri gitmis olan ben. Amacımı biliyorsunuz - ölümü
fethetmek. Ve simdi, sınandım ve anlasıldı ki, deneylerimden bir ikisi ise yaramıs... çünkü
öldürülmedim, oysa lanet bunu yapmalıydı. Ne var ki, en zayıf canlı kadar güçsüzdüm ve kendime
yardım etme olanagım yoktu... çünkü bedenim yoktu ve bana yardımcı olabilecek her büyü bir asa
kullanılmasını gerektiriyordu...
"Kendimi, uykusuz, duraksız, saniye saniye, var olmaya zorladıgımı hatırlıyorum sadece... Uzak bir
yere, bir ormana yerlestim ve bekledim... Sadık Ölüm Yi-yen'lerimden biri mutlaka beni bulmaya
çalısacaktı... bir tanesi gelecek ve benim yeniden bir bedene kavusmak için yapamadıgım sihri
gerçeklestirecekti... ama bosuna bekledim..."
Voldemort'u dinleyen Ölüm Yıyen'ler çemberinde yine bir titreme dolastı. Voldemort devam
etmeden önce, sessizligin dehset verici bir noktaya tırmanmasına izin verdi. "Bir tek gücüm
kalmıstı. Baskalarının bedenlerini ele geçirebiliyordum. Ama insanlann sayıca çok oldugu yerlere
gitmeye cesaret edemiyordum, çünkü Seherbaz'lann hâlâ her ülkede beni aradıklarını biliyordum.
Bazen hayvan bedenlerine giriyordum -tercihim yılanlardı elbette- ama onların içinde de saf bir
ruhken oldugumdan daha iyi durumda sayılmazdım, çünkü bedenleri sihir yapmaya uygun
degildi... ve benim onları ele geçirmem ömürlerini kısaltıyordu; hiçbiri fazla dayanamadı...
"Derken... dört yıl önce... dönüsüm garantiye alın-
765
mıs gibi göründü. Bir büyücü -genç, budala ve aldatılmaya yatkın- kendime yuva edindigim
ormanda gezerken yoluma çıktı. Ah, o benim hayal ettigim fırsata benziyordu... çünkü
Dumbledore'un okulunda ögretmendi... onu irademin emrine almam kolay oldu... beni bu ülkeye
geri getirdi ve bir süre sonra onun bedenini ele geçirdim ki, emirlerimi yerine getirmesini yakından
denetleyeyim. Ancak planım basarısızlıga ugradı. Felsefe Tası'nı çalamadım. Ebedi hayat
garantisine kavusamadım. Engellenmistim... bir kere daha engellenmistim, Harry Potter
tarafından..."
Yeniden sessizlik; hiçbir sey kıpırdamıyordu, hatta porsuk agacının yapraklan bile. Ölüm Yiyen'ler
neredeyse hareketsizdi, maskelerindeki ısıldayan gözler Voldemort'un ve Harry'nin üzerine
dikilmisti.
"Ben bedenini terk ettigimde hizmetkâr öldü ve ben yine eskisi gibi zayıf kaldım," diye devam etti
Vol-demort. "Uzaklardaki saklanma yerime geri döndüm; o sırada güçlerimi asla yeniden
edinemeyecegimden korktugumu sizden saklayacak degilim... Evet, bu belki de benim en karanlık
dönemimdi... Bedenini ele geçirecegim bir baska büyücünün gönderilecegini umut edemezdim...
ve Ölüm Yiyen'lerimden herhangi birinin benim basıma neler geldigine aldırdıgını ummaktan da
vazgeçmistim..."
Çemberdeki bir iki maskeli büyücü rahatsız rahatsız kıpırdandılar, ama Voldemort aldırmadı.
"Ve sonra, bir yıldan az bir zaman önce, neredeyse bütün umutlarımı kaybetmiskf n, sonunda
oldu... t ir
766
hizmetkâr bana geri döndü. Adaletten kaçmak için kendini öldü gibi göstermis olan bu Kılkuyruk,
bir vakitler dost saydıgı kisiler tarafından saklandıgı yerden çıkartılmıstı ve Efendisine dönmeye
karar vermisti. Uzun zamandır saklandıgımın rivayet olundugu ülkede aradı beniv. tabii, yolda
Page 268
Harry Potter Ates Kadehi
rastladıgı fareler de ona yardım ettiler. Kılkuyruk'un farelerle tuhaf bir iliskisi vardır, degil mi,
Kılkuyruk? Pis, küçük dostları ona bir Arnavutluk ormanının derinliklerinde, gitmekten kaçındıkları
bir yer oldugunu söylediler. Burada onlar gibi küçük hayvanlar, onlan hükmü altına alan karardık
bir gölgenin elinde ölüyorlardı...
"Ama onun bana dönüs yolculugu pek de pürüzsüz sayılmazdı, degil mi, Kılkuyruk? Çünkü karnının
aç oldugu bir gece, beni bulmayı umut ettigi ormanın kıyısında, budalalık edip yiyecek almak için
bir hana ugradı... ve orada rastlaya rastlaya, Sihir Bakanlıgı'ndan bir cadı olan Bertha Jorkins'e
rastladı.
"Görüyorsunuz, kader Lord Voldemort'un yüzüne nasıl da gülüyor. Bu hem Kılkuyruk'un, hem de
benim yeniden dogma umudumun sonu olabilirdi. Ama Kılkuyruk -ondan hiç ummayacagım bir
sogukkanlılık örnegi sergileyerek- Bertha Jorkins'i bir gece gezintisinde kendisine eslik etmeye
ikna etti. Onu zararsız hale getirdi... onu bana getirdi. Ve her seyi mahvedebilecek olan Bertha
Jorkins'in en çılgın hayallerimin bile ötesinde bir armagan oldugu ortaya çıktı... çünkü -biraz ikna
edince- gerçek bir bilgi madeni haline geldi.
"Bu yıl Üçbüyücü Turnuvası'nın Hogwarts'ta yapı-
767
lacagını söyledi. Eger temas kurabilirsem bana yardım etmeye can atacak sadık bir Ölüm Yiyen
tanıdıgını söyledi. Bana birçok sey söyledi... ama ondaki Hafıza Bü-yüsü'nü kırmak için kullandıgım
yöntemler çok güçlüydü. Ve ondan her türlü yararlı bilgiyi çektigimde, hem zihni hem bedeni
onanlamayacak kadar hasar görmüstü. Görevini yerine getirmisti artık. Ona hükmede-mezdim.
sini bitirdim."
Voldemort korkunç bir sekilde gülümsedi, kırmızı gözleri ifadesiz ve acımasızdı.
"Kılkuyruk'un bedeni ele geçirilmeye hiç uygun degildi elbette; herkes onu ölü sanıyordu ve
görülürse çok dikkat çekerdi. Ancak, o benim ihtiyacım olan hizmetkârdı, elim ayagım oldu.
Büyücü olarak bes para etmese de, ona verdigim talimatları yerine getirebildi. Bu da beni, gerçek
bir yeniden dogusu meydana getirecek temel maddeleri beklerken, kendime ait güdük, zayıf bir
bedene yerlesmeye döndürdü... Kendi icadım olan bir iki büyü... sevgili Nagini'mden biraz yardım"
-Voldemorf un kırmızı gözleri hiç durmadan daireler çizen yılana çevrildi- "tek boynuzlu at
kanından hazırlanmıs bir iksir ve Nagini'nin sagladıgı yılan zehi-ri... Çok geçmeden, neredeyse
insani denebilecek bir biçime kavustum ve seyahat edebilecek kadar kuvvetlendim.
"Artık Felsefe Tası'm çalma umudu kalmamıstı, çünkü Dumbledore'un onun yok edilmesini
sagladıgından emindim. Ama ölümsüzlügü kovalamaya baslamadan önce, fani hayatı yeniden
kucaklamaya istekliydim.
768
Kendime daha mütevazı hedefler seçtim... Eski bedenime ve eski kuvvetime sahip olmakla
yetinecektim.
"Biliyordum ki, bunu basarmak için -bu gece bana yeniden can veren iksir eski bir Kara Büyü'dürüç
güçlü malzemeye ihtiyacım olacaktı. Eh, bunlardan biri zaten elimin altındaydı, degil mi,
Kılkuyruk? Bir hizmetkârın sundugu et...
"Babamın kemigi ise, dogal olarak buraya, onun gömülü oldugu yere gelmemizi gerektirdi. Ama
bir düsmanın kanı... Kılkuyruk'a kalsa herhangi bir büyücüyü kullanacaktım, degil mi, Kılkuyruk?
Benden nefret etmis olan herhangi bir büyücüyü... ve pek çogu da hâlâ ediyor. Ama ben, eger
düstügüm sıradakinden daha büyük bir güçle yükseleceksem, kimden yararlanmam gerektigini
biliyordum. Harry Potter"ın kanını istiyordum. On üç yıl önce benden gücümü almıs olanın kanını
istiyordum... çünkü o zaman annesinin ona sagladıgı, etkisi geçmeyen koruma bu sayede benim
de damarlarımda akacaktı...
"Ama Harry Potter'ı nasıl ele geçirmeliydi? Çünkü kendisinin bile bildigini sanmadıgım kadar iyi
korunuyordu. Çok uzun yıllar önce çocugun gelecegini düzenlemek ona düstügünde
Dumbledore'un buldugu yöntemlerle korunuyordu. Dumbledore çocugun, akrabalarının bakımı
altında oldugu sürece korunmasını garantiye almak için çok eski bir sihir kullandı. Orada ona ben
bile dokunamam... Sonra, tabii, Quiddıtch Dünya Kupası vardı... Orada, akrabaları ve
Dumbledore'dan uzakta, korunmasının zayıflayabilecegim dusundum,
Page 269
Harry Potter Ates Kadehi
769
ama bir Bakardık büyücüleri sürüsünün ortasından insan kaçırmaya girisecek kadar kuvvetli
degildim henüz. Ve sonra, çocuk Hogwarts'a dönecekti, ki orada sabahtan aksama kadar o
Muggle-âsıgı budalanın kanca burnunun altındaydı. Peki, nasıl alacaktım onu?
"Eh... Bertha Jorkins'in verdigi bilgilerden yararlanarak elbette. Hogwarts'a yerlestirilmis olan
sadık Ölüm Yiyen'imden yararlanıp çocugun adının Ates Kadehi'ne atılmasını saglayarak. Çocugun
Turnuva'yı kazanmasını -Üçbüyücü Kupası'na ilk önce onun elinin degmesini- garantiye almak için
Ölüm Yiyen'imden yararlanarak. Ölüm Yiyen'im Kupa'yı, çocugu buraya, Dumbledore'un yardımı
ve korumasından uzaga, benim bekleyen kollarıma getirecek bir Anahtar* a dönüstürdü. Ve iste
burada... hepinizin benim mahvolus nedenim olduguna inandıgınız çocuk..."
Voldemort agır agır ilerledi ve Harry'yle yüz yüze gelmek için dondu Asasını kaldırdı. "Crucio!"
Harry'nin o güne kadar çektigi bütün acıların ötesindeydi bu; kemikleri tutusmus gibiydi; basının
yara izi boyunca yarıklıgına emindi; gözleri basında deli gibi dönüyordu; sona ermesini istiyordu...
her seyin kart rmasını... ölmeyi...
Ve sonra bitti. Onu Voldemort'un babasının mezar tasına baglayan iplerden güçsüzce sarkıyordu,
bir tür sis arasından o parlak kırmızı gözlere bakıyordu. Ge< Ölüm Yiyen'lerin kahkahalarının
sesiyle çınlıyordu.
"Bu çocugun benden daha kuvvetli olabilecegini sanmanın ne kadar budalaca bir sev oldugunu
anlıycn -
771
sunuz sanırım," dedi Voldemort. "Ama kimsenin aklında yanlıs bir sey kalsın istemiyorum. Harry
Potter benden sans eseri kaçtı. Ve simdi onu burada, hepinizin önünde, ona yardım edecek bir
Dumbledore yokken ve onun içiri ölecek bir anne yokken öldürerek, gücümü kanıtlayacagım. Ona
bir sans tanıyacagım. Dövüsmesine izin verilecek ve sizin de kimin daha kuvvetli oldugu hakkında
en ufak bir süpheniz kalmayacak. Biraz daha bekle, Nagini," diye fısıldadı. Yılan otların arasından
kayarak Ölüm Yiyen'lerin Harry ile Voldemort'u gözledikleri yere gitti.
"Simdi, onun iplerini çöz, Kılkuyruk ve asasını ona geri ver."
771
OTUZ DÖRDÜNCÜ BOLUM
Priori Incantatem
Kılkuyruk, ayaklarını yeniden hissetmek, ipler çözülmeden önce kendi agırlıgını tasıyabilmek için
debelenen Harryye yaklastı. Yeni, gümüs elini kaldırdı, Harry'nin agzını tıkayan kumas tıkacı aldı
ve onu mezar tasma baglayan ipleri bir vurusta kesti.
Harry'nin kaçmayı düsünmüs olabilecegi kısacık bir an söz konusuydu belki; ama yabani otların
bürü-dügü mezarda dururken, Ölüm Yiyen'ler orada olmayanların bosluklarını doldurup safları
sıklastırarak onun ye Voldemort'un çevresinde daha da sıkı bir çember olustururken, yaralı bacagı
titriyordu. Kılkuyruk çemberden ayrılarak Cedric'in cesedinin oldugu yere gitti ve Harry'nin asasıyla
döndü. Onun yüzüne bile bakmadan asayı hoyratça eline tutusturdu. Sonra da, seyreden Ölüm
Yiyen'ler çemberindeki yerini aldı.
Voldemort usulca, "Sana nasıl düello edilecegini ögrettiler mi, Harry Potter?" diye sordu, kırmızı
gözleri karanlıkta parıldıyordu.
Bu sözcüklerle birlikte Harry, sanki daha önce yasa-
772
dıgı bir hayata aitmis gibi, iki yıl önce Hogvvarts'ta kısa süreyle katıldıgı Düello Kulübü'nü
hatırladı... Orada tek ögrendigi sey, Silahsız Bırakma büyüsü "Expelhar-mws"tu... Ve, eger
yapabilse bile, çevresini otuzdan fazla Ölüm Yiyen çevirmisken, Voldemort'u asasından yoksun
bırakmak ne ise yarardı ki? Onu bu durum için donatacak bir sey hiç ögrenmemisti. Moody'nin her
zaman uyardıgı seyle karsı karsıya oldugunu biliyordu... Önüne geçilmez Avada Kedavra laneti -
ve Voldemort haklıydı - bu sefer annesi onun ugruna ölmek için orada degildi... Tamamen
korunmasızdı...
Voldemort, "Karsılıklı egiliyoruz, Harry," dedi, biraz egildi, ama yılan yüzü gibi yüzünü Harry'ye
dönük tuttu. "Haydi, bütün inceliklere uymalıyız... Dumble-dore senin kibar davranmanı isterdi...
Page 270
Harry Potter Ates Kadehi
Ölüm karsısında egil, Harry..."
Ölüm Yiyen'ler yine gülüyorlardı. Voldemort'un dudaksız agzı gülümsüyordu. Harry egilmedi.
Voldemort'un onu öldürmeden önce onunla oyun oynamasına izin vermeyecekti... ona bu zevki
tattırmayacaktı.
"Egil, dedim." Voldemort asasını kaldırdı - ve Harry sanki muazzam büyüklükte, görünmez bir el
onu amansızca ileri dogru itiyormus gibi omurgasının büküldügünü hissetti; Ölüm Yiyen'ler daha
da gürültülü kahkahalar attılar.
Voldemort usulca, "Çok iyi," dedi, o asasını kaldırırken Harry'nin üstündeki baskı da azaldı. "Ve
simdi bir erkek gibi benim karsıma çıkacaksın... sırtın dik ve gururlu, babanın öldügü gibi...
773
"Ve simdi de - düelloya baslıyoruz."
Voldemort asasını kaldırdı ve Harry daha kendini koruyacak bir sey yapamadan, hareket bile
edemeden, Cruciatus laneti onu tekrar çarptı. Acı öyle yogun, öyle yakıcıydı ki, nerede oldugunun
bile farkında degildi artık... Akkor kesilmis bıçaklar teninin her santimini deli-yordu, bası kesinlikle
acıdan patlayacaktı; hayatında haykırmadıgı kadar yüksek sesle haykırıyordu -
Ve sonra durdu. Harry yana yuvarlandı ve güçlükle ayaga kalka. Tıpkı eli kesildigi zaman
Kılkuyruk'un titredigi gibi, kontrolsüzce titriyordu; sendeleyerek yan yan gidip, seyreden Ölüm
Yiyen'lerin olusturdugu duvara çarpa; onlar da onu geriye, Voldemorf a dogru ittiler.
"Küçük bir mola," dedi Voldemort, yanktan farksız burun delikleri heyecandan titriyordu, "küçük
bir mola... Acıdı, degil mi, Harry? Sana bunu tekrar yapmamı istemezsin, degil mi?"
Harry cevap vermedi. Cedric gibi ölecekti, o acımasız kırmızı gözler ona öyle diyordu... ölecekti ve
bu konuda yapabilecegi hiçbir sey yoktu... ama onun oyununa uymayacaktı. Voldemort'a boyun
egmeyecekti... yalvarmayacaktı...
Voldemort usulca, "Sana bunu tekrar yapmamı ister misin diye sordum," dedi. "Bana cevap ver!
Imperio!"
Ve Harry, hayatında üçüncü kez, aklından bütün düsüncelerin silindigi hissini duydu... Ah, ne
mutluluktu düsünmemek, yüzüyor gibiydi, rüya görüyordu... bana "hayır" de yeter... "hayır" de...
bana "hayır" de yeter...
774
Basının gerisindeki daha baskın bir ses, demeyecegim, dedi, cevap vermeyecegim...
"Hayır" de yeter...
Yapmayacagım, demeyecegim...
"Hayır" de yeter...
"YAPMAYACAGIM!"
Ve Harr/nin agzından bu söz çıktı; mezarlıkta yankılandı. Rüya hali, sanki üstüne soguk su
dökülmüs gibi bir anda ortadan kalktı - Cruciatus lanetinin bedeninin her yanında bıraktıgı acılar
bir anda geri döndü -nerede oldugunu ve neyle karsı karsıya oldugunu da bir anda fark etti...
"Yapmayacak mısın?" dedi Voldemort yavasça, Ölüm Yiyen'ler artık gülmüyorlardı. " 'Hayır7
demeyecek misin? Harry, itaat, sana ölmenden önce ögretmem gereken bir erdem... belki bir doz
daha acı gerek, ha?"
Voldemort asasını kaldırdı, ama bu sefer Harry hazırdı; Quidditch egitiminden gelen reflekslerle
kendini yanlamasına yere attı; Voldemort'un babasının mermer mezar tasının arkasına yuvarlandı
ve lanet kendisini es geçerken, tasın çatladıgını duydu.
Ölüm Yiyen'ler gülerken, Voldemort'un gittikçe yaklasan yumusak, soguk sesi, "Saklambaç
oynamıyoruz, Harry," dedi. "Benden saklanamazsın. Yoksa bu, düellomuzdan bezdigin anlamına
mı geliyor? Benim artık isi bitirmemi tercih ettigin anlamına mı geliyor? Çık ordan, Harry... çık
ordan da oyna, öyleyse... çabuk olacak... hatta acısız bile olabilir... ben bilemem... ben hiç
ölmedim..."
775
Harry mezar tasının arkasına çömeldi, sonunun geldigini anladı. Hiç umut yoktu... hiç yardım da
yoktu. Voldemort'un daha da yakına geldigini duyarken, sadece bir tek sey biliyordu, korku ya da
mantıgın ötesinde olan bir sey: Burada, saklambaç oynayan bir çocuk gibi çömelmis halde
Page 271
Harry Potter Ates Kadehi
ölmeyecekti; Voldemort'un ayakları dibine diz çökmüs halde ölmeyecekti... babası gibi dimdik
ölecekti ve kendini savunmaya çalısarak ölecekti, savunmak mümkün olmasa bile...
Voldemort yılan yüzü gibi yüzünü mezar tasının yanından uzatamadan, Harry ayaga kalktı...
asasını elinde sımsıkı kavradı, önünde tuttu ve kendini mezar tasının yanından öne dogru atıp
Voldemort'la yüz yüze geldi.
Voldemort hazırdı. Harry, "Expelliarmus!" diye bagırırken, Voldemort da, "Avada Kedavra!" diye
feryat etti.
Tam Harry'nin asasından kırmızı bir ısık seli fırlarken, Voldemort'un asasından da yesil bir ısık seli
fıskır-dı - havada bulustular - ve birden Harry'nin asası, sanki içinden bir elektrik akımı
geçiyormusçasına titresmeye koyuldu; eli onu sıkı sıkı sarmıstı; istese de bırakamazdı zaten - ve
dar bir ısık huzmesi iki asayı birbirine bagladı; bu ısın kırmızı da, yesil de degildi, parlak ve koyu
bir altın sansıydı - saskın bakıslarla ısını izleyen Harry, Voldemort'un uzun, beyaz parmaklarıyla
kavradıgı asanın da sallanıp titrestigini gördü.
Ve sonra -hiçbir sey Harry'yi buna hazırlayamazdı-ayaklarının yerden kesildigini hissetti. O da,
Voldemort
776
da havaya yükselmislerdi, asaları hâlâ o parlak altın sarısı ısık ipligiyle birbirine baglıydı.
Voldemort'un babasının mezar tasından kayarak uzaklastılar ve açık, mezarların olmadıgı bir
toprak parçasında durdular... Ölüm Yiyen'ler haykırıyordu; Voldemort'dan talimat istiyorlardı;
yaklasıyorlar, Harry ile Voldemort'un çevresindeki çemberi yeniden olusturuyorlardı, yılan kıvnla
kıvnla hemen arkalarından geliyordu, bazı Ölüm Yiyen'ler asalarını çekmislerdi -
Harry ile Voldemort'u birbirine baglayan altın ısık ipligi küçük parçalara ayrıldı; ama asalar
birbirlerine baglı kaldılar, Harry ile Voldemort'un tepesinde, çevrelerinde birbirlerini
çaprazlamasına kesen bin ısın daha kavisler çizdi; ta ki, ikisi altın rengi, kubbe biçimi bir ag ile
sarılana kadar. Isıktan kafesin ötesinde Ölüm Yiyen'ler çakal gibi dolasıp daireler çiziyorlardı,
çıglıkları simdi tuhaf bir sekilde bastırılmıstı...
Voldemort, "Hiçbir sey yapmayın!" diye haykırdı Ölüm Yiyen'lere. Harry onun kırmızı gözlerinin
olup bitenler karsısında hayretle açılmıs oldugunu gördü, asasını hâlâ Harry'ninkine baglı tutan ısık
ipligini koparmak için mücadele ettigini gördü. Harry kendi asasına iki eliyle daha da sıkı sarıldı ve
altın iplik kopmadı. Voldemort, Ölüm Yiyen'lere, "Ben size emir vermeden hiçbir sey yapmayın!"
diye bagırdı.
Ve sonra, bu dünyaya ait olmayan güzel bir ses havayı doldurdu... Bu ses Harry ile Voldemort'un
çevresinde titresen ısıkla örülmüs agın her ipliginden yükseliyordu. Daha önce hayatında bir tek
kez duydugu hal-
777
de Harry'nin tanıdıgı bir sesti bu: Anka kusunun sarkısı...
Bu, Harry için umudun sesiydi... hayatında duydugu en güzel, en rahatlatıcı seydi... Sarkı sanki
sadece çevresinde degil de, içindeymis hissine kapılmıstı... Bu, Dumbledore'la özdeslestirdigi bir
sarkıydı ve sanki kulagına bir dost konusuyor gibiydi...
Baglantıyı koparma.
Biliyorum, dedi Harry müzige. Koparmamam gerektigini biliyorum... Ne var ki, daha bunu
düsündügü anda, yapması daha da zor bir hal aldı. Asası çok daha kuvvetle titresmeye basladı...
Simdi onunla Voldemort arasındaki ısının biçimi de degismisti... Sanki büyük ısık küreleri, asalan
baglayan ısık ipliginde yukan asagı kayıyordu - Harry, ısık küreleri yavasça ve düzenli olarak onun
tarafına dogru kaymaya baslarken, asasının elinde titredigini hissetti... Simdi ısının hareket yönü
Volde-morf dan kendisine dogruydu, asası öfkeyle titredi...
En yakındaki ısık küresi Harry'nin asasının ucuna dogru yaklasırken, ellerinin altındaki tahta öyle
ısındı ki, alev alacak diye korktu. O küre ne kadar yaklasırsa, Harry'nin asası da o kadar titriyordu;
asasının o kürenin temasına dayanamayacagından emindi; sanki parmaklarının arasında tuzla buz
olacak gibiydi -
Zihninin her zerresini, küreyi geriye, Voldemorfa dogru gitmeye zorlamak üzerinde yogunlastırdı;
kulak-lan Anka kusunun sarkısıyla doluydu, gözleri öfkeli, bakısları sabitti... ve yavasça, çok
Page 272
Harry Potter Ates Kadehi
yavasça, küreler titreyerek durdular ve aynı yavaslıkla diger yönde gitmeye
778
basladılar... simdi fena halde titresen, Voldemort'un asasıydı... saskın ve neredeyse korkmus
görünen Voldemort'un...
Isık kürelerinden biri Voldemort'un asasının ucundan birkaç santim ötede titriyordu. Harry bunu
niye yaptıgını anlamıyordu, eline ne geçecegini bilmiyordu... ama simdi o ısık küresini
Voldemort'un asasının içine zorla sokabilmek için, hayatında olmadıgı kadar konsantre oldu... ve
yavasça... çok yavasça... küre altın iplik boyunca ilerledi... bir an titredi... ve sonra da temas
etti...
Birden, Voldemort'un asasından, yankılanan ıstırap çıglıkları yükselmeye basladı... sonra
-Voldemort'un kırmızı gözleri sokla açılırken- yogun, dumansı bir el onun asasının ucundan dısarı
uçup kayboldu... Kılkuy-ruk'a yaptıgı elin hayaleti... yine ıstırap çıglıkları... ve sonra çok daha
büyük bir sey Voldemort'un asasının ucundan çıkmaya koyuldu; büyük, grimsi bir sey, en katı, en
yogun dumandan yapılmısa benzeyen bir sey... bir bastı bu... simdi bir gögüs ve kollar... Cedric
Dig-gory'nin gövdesi.
Harry asasını elinden korkuyla düsürecek olsa, bu noktada yapardı bunu, ama içgüdüsel biçimde
ona sıkı sıkı sarıldı ki, altın iplik kopmadan kalsın. Cedric Dig-gory'nin gri hayaleti (gerçekten
hayalet miydi? Öyle somut görünüyordu ki) çok dar bir tünele sıkısmıs gibi Voldemort'un
asasından bütünüyle çıktıgında bile, Harry asasını bırakmadı... Gölge Cedric ayaga kalktı, altın
rengi ısık ipliginin iki tarafına bakıp konustu.
779
"Sıkı tut, Harry."
Ses uzaktan geliyor, yankılanıyordu. Harry, Volde-mort'a baktı... kocaman açılmıs kırmızı
gözlerinde hâlâ bir sok ifadesi vardı... Harry gibi o da bunu beklemiyordu... ve Harry, hafiften
hafife, altın kubbenin kıyısında sinsi sinsi dolasan Ölüm Yiyen'lerin korkmus feryatlarını
duyuyordu.
Asadan baska ıstırap çıglıklan da geldi... ve sonra ucundan bir sey çıktı... ikinci bir basın, hemen
ardından da onu izleyen kollarla gövdenin yogun gölgesi... Harr/nin bir kere rüyasında gördügü
yaslı bir adam, tıpkı Cedric gibi kendini asanın ucundan dısan itiyordu simdi... hayaleti, ya da
gölgesi, ya da her neyse, Ced-ric'inkinin yanına düstü. Bastonuna dayanarak, Harry ve
Voldemort'u, altın kubbeyi, birbirine baglanmıs asaları hafif bir hayretle gözden geçirdi...
Yaslı adam, gözleri Voldemort'un üstünde, "Gerçekten büyücüymüs demek," dedi. "Öldürdü beni,
surdaki... Onunla bogus, evlat..."
Ama asadan yeni bir bas çıkmaya baslamıstı bile... ve dumanlı bir heykel gibi gri olan bu bas bir
kadına aitti... Harry, asasını durdurmaya çalısırken her iki kolu da sarsılarak, onun yere atladıgını
ve digerleri gibi dogrulup baktıgını gördü...
Bertha Jorkins'in gölgesi, önündeki savası iri iri açılmıs gözlerle izledi.
"Bırakma sakın!" diye bagırdı, onun sesi de Ced-ric'inki gibi çok uzaklardan geliyordu sanki. "Seni
haklamasına izin verme, Harry - sakın bırakma!"
780
O ve diger iki gölge, altın agın iç duvarları çevresinde volta atmaya koyuldular, Ölüm Yiyen'ler ise
kubbenin dısında hızlı hızlı dolanıyorlardı... Voldemort'un ölü kurbanları düelloculann çevresinde
daireler çizerken fısıldıyor, Harry'ye fısıltılanyla cesaret veriyor, Vol-demort'a ise tıslayarak
Harry'nin duymadıgı seyler söylüyorlardı.
Ve simdi de Voldemort'un asasının ucundan bir bas daha çıkıyordu... Harry onu görür görmez kim
olacagını anladı... sanki Cedric asanın ucunda belirdigi andan itibaren bunu beklermis gibi,
biliyordu... biliyordu, çünkü simdi belirmekte olan kadın bu aksam herkesten fazla düsündügü
kisiydi...
Uzun saçlı, genç bir kadının dumanlı gölgesi Bertha gibi yere düstü, dogruldu ve ona baktı... ve
kollan simdi çılgınca sarsılan Harry de annesinin hayalet yüzüne baktı.
"Baban geliyor," dedi annesi usulca. "Seni görmek istiyor... her sey yoluna girecek... sıkı tut..."
Geldi de... önce bası, sonra bedeni... uzun boylu ve Harry gibi dagınık saçlı bir adamın, James
Page 273
Harry Potter Ates Kadehi
Potter'ın dumanlı, gölgeli bedeni Voldemort'un asasının ucundan tomurcuklandı, yere düstü ve
karısı gibi dogruldu. Harry'ye yaklastı, egilip ona baktı, digerlerininki gibi uzaktan gelen,
yankılanan bir sesle konustu. Ama usulca konustu ki, kurbanlan çevresinde dolanırken yüzü
korkudan moraran Voldemort duymasın...
"Baglantı kopunca sadece birkaç saniye daha kalacagız... ama sana zaman saglayacagız...
Anahtara gitmelisin, seni Hogwarts'a götürür... anlıyor musun, Harry?"
781
"Evet," diye soludu Harry, parmaklarından kayıp gitmekte olan asasını tutmak için var gücüyle
mücadele ediyordu.
"Harry..." diye fısıldadı Cedric'in hayali, "bedenimi de geri götür, olur mu? Bedenimi annemle
babama geri götür..."
"Götürürüm," dedi Harry, yüzü asayı tutmanın çabasıyla kasıldı.
Babasının sesi, "Haydi simdi," diye fısıldadı, "kosmaya hazır ol... haydi simdi..."
"SMD!" diye haykırdı Harry; zaten asasını bir saniye daha tutabilecegini sanmıyordu - asasını
büyük bir siddetle yukarı çekti ve altın iplik koptu; ısık kafesi yok oldu, Anka kusunun sarkısı sustu
- ama Voldemorf un kurbanlarının gölgeleri yok olmadı - Voldemorf un çevresini sarmıs, Harry'vi
onun bakısından koruyorlardı.
Ve Harry hayatında kosmadıgı hızla kostu, sersemlemis iki Ölüm Yiyen'i yanlarından geçerken
savurdu; mezar taslanrun ardında zikzaklar çizdi, onların lanetlerinin kendisini izledigini hissetti,
lanetlerin mezar taslarına çarpısını duydu - lanetlerden kaçmaya, mezarlara çarpmamaya
çalısıyordu, Cedric'in bedenine dogru kosuyordu, artık bacagındaki acının farkında degildi, yapması
gereken sey üzerinde bütün benligiyle yogunlasmıstı -
Voldemort'un, "Sersemletin onul" diye haykırdıgını duydu.
Cedric'in üç metre kadar uzagında, Harry kırmızı ısık selinden kaçınmak için mermerden bir
melegin arkasına daldı ve büyüler çarpınca melegin kanadının
782
ucunun parçalandıgını gördü. Asasına daha da sıkı sarılarak melegin arkasından fırladı -
"Impedimenta!" diye bögürdü, omzunun üstünden asasını ona dogru gelmekte olan Ölüm
Yiyenlere dogrultarak.
Boguk bir çıglık hiç degilse birini durdurdugunu düsünmesine yol açtı ama, durup bakacak vakit
yoktu; Kupa'nın üstünden atladı ve arkasında baska asa patlamaları duyunca ileriye dogru daldı; o
düserken ısık seli basının üstünden uçtu. Harry, Cedric'in kolunu yakalamak için elini uzattı -
"Yana çekilin! Onu ben öldürecegim! O benim!" diye haykırdı Voldemort.
Harr/nin eli Cedric'in bilegini kavramıstı; Volde-mort'la arasında bir mezar tası vardı, ama Cedric
tasıyamayacagı kadar agır, Kupa da uzanamayacagı kadar uzaktı -
Voldemort'un kırmızı gözleri karanlıkta alev gibi parladı. Harry onun agzının bir gülümsemeyle
büküldügünü gördü, asasını kaldırdıgını gördü.
"Acciol" diye bagırdı Harry, asasını Üçbüyücü Ku-pası'na dogrultarak.
Kupa havalanıp ona dogru süzüldü - Harry onu sapından yakaladı -
Voldemort'un öfke çıglıgını duydugu anda, göbeginin gerisindeki, Anahtar'ın çalıstıgını gösteren
sarsılmayı da hissetmisti - Anahtar onu bir rüzgâr ve renk anaforu içinde hızla götürüyordu, Cedric
de yanındaydı... geri dönüyorlardı...
783
OTUZ BESNC BÖLÜM
Verüaserum
Harry hızla yere çarptıgını hissetti; yüzü çimenlere gömülüydü; çimenlerin kokusu burun deliklerini
dol-duruyordu. Anahtar onu tasırken gözlerini yummustu, simdi de yumulu tuttu. Kıpırdamadı.
Solugu tamamen kesilmisti; bası öyle kötü dönüyordu ki, ayaklarının altındaki topragın bir gemi
güvertesi gibi sallandıgını hissediyordu. Sabit durabilmek için, hâlâ tutmakta oldugu iki seye daha
da sıkı yapıstı: Üçbüyücü Kupası'nın parlak, soguk sapı ve Cedric'in cesedi. Eger birinden birini
bırakırsa, beyninin kıyılarında toplanan karanlıga kayacakmıs duygusuna kapılmıstı. Sok ve
bitkinlik onu yerde tuttu, çimenlerin kokusunu soludu, bekledi... birinin bir seyler yapmasını
Page 274
Harry Potter Ates Kadehi
bekledi... bir seylerin olmasını... bu arada alnındaki yara izi, az önceki kadar olmasa da, yanıp
duruyordu...
Bir ses seli onu sagır edip kafasını karıstırdı; her yerde sesler vardı, ayak sesleri, çıglıklar... oldugu
yerde kaldı... yüzünü burusturmustu, sanki gürültü, gelip geçecek bir kâbusmus gibi...
784
Sonra bir çift el onu sertçe yakalayıp sırtüstü çevirdi.
"Harry! Harry!"
Gözlerini açtı.
Yıldızlı göge bakıyordu ve Albus Dumbledore üzerine çömelmisti. Çevrelerinde karanlık gölgeler
toplanıyordu, kalabalık gittikçe daha da sokuluyordu. Harry basının altındaki topragın onlann ayak
sesleriyle titredigini duydu.
Labirentin ucuna geri gelmisti. Tepesinde yükselen tribünleri görebiliyordu, orada hareket eden
insanların siluetlerini ve gökteki yıldızları da.
Harry, Kupa'yı bıraktı, ama Cedric'e daha da sıkı sarıldı. Bostaki elini uzatıp Dumbledore'un
bilegini yakaladı. Dumbledore'un yüzü bir netlesiyor, bir bulanık-lasıyordu.
"Geri döndü," diye fısıldadı Harry. "Geri döndü. Voldemort."
"Ne var? Neler oluyor?"
Cornelius Fudge'ın yüzü Harry'nin yukarısında tepe üstü göründü. Bembeyaz ve korku dolu bir
yüz.
"Tanrım - Diggory!" diye fısıldadı. "Dumbledore -ölmüs!"
Kelimeler tekrarlandı, onlara sokulan gölgeler bunu soluk soluga çevrelerindekilere söylediler...
sonra baskaları bunu haykırdı - gecenin içine çıglık attı - "O ölmüs!" "O ölmüs!" "Cedric Diggory!
Ölmüs!"
Harry, Fudge'ın sesinin, "Harry, bırak onu," dedigini duydu ve parmakların onu Cedric'in cansız
bedenin-
785
den koparmaya çalıstıklarını hissetti, ama onu bırakmadı.
Derken Dumbledore'un yüzü, hâlâ bulanık ve sisli bir halde, daha yakına geldi. "Harry, artık ona
yardım edemezsin. Bitti. Bırak."
Harry, "Onu geri getirmemi istedi," diye mırıldandı - bunu açıklamak ona önemli görünmüstü.
"Onu annesiyle babasına geri getirmemi istedi..."
"Tamam, Harry... bırak onu artık..."
Dumbledore egildi, böylesine yaslı ve zayıf bir adam için olaganüstü sayılacak bir kuvvetle Harry'yi
yerden kaldırıp ayaga dikti. Harry sallandı. Bası güm güm atıyordu. Yaralı bacagı artık agırlıgını
çekemiyor-du. Çevresindeki kalabahk itisip kakısıyor, daha yakına gelmeye çalısıyor, karanlık
gölgeler halinde onun üstüne geliyordu - "Ne oldu?" "Nesi var?" "Diggory ölmüs!"
Fudge yüksek sesle, "Hastane kanadına gitmesi gerek!" diyordu. "Hasta, yaralı - Dumbledore,
Dig-gory'nin annesiyle babası buradalar, tribündeler..."
"Ben Harry'yi alayım, Dumbledore, onu ben alırım -"
"Hayır, bence-"
"Dumbledore, Amos Diggory buraya dogru kosuyor... geliyor... Ona söylemen gerekmez mi sence
- o görmeden -?"
"Harry, burada kal -"
Kızlar çıglık atıyor, isterik bir sekilde hıçkınyorlar-dı... Sahne Harry'nin gözleri önünde tuhaf bir
sekilde titresti...
786
"Tamam, evlat, aldım seni... gel haydi... hastane kanadına..."
Harry boguk bir sesle, "Dumbledore kal dedi," dedi. Yara izinin güm güm atması onda kusacakmıs
duygusu uyandırıyordu; her seyi eskiden oldugundan çok daha bulanık görmeye baslamıstı.
"Uzanman gerek... gel haydi..."
Ondan daha büyük ve kuvvetli biri Harry'yi yarı sürükleyerek, yan tasıyarak ürkmüs kalabalıgın
arasından geçiriyordu. Harry, ona destek olan adam insanların arasından bir yol açıp onu satoya
Page 275
Harry Potter Ates Kadehi
geri götürürken, onların korkuyla soluklarını tuttuklarını, çıglık atıp haykırdıklarını duydu.
Çimenligi asarken, gölün ve Durmstrang gemisinin yanından geçerken ise, yürümesine yardımcı
olan adamın hızlı hızlı solumasından baska bir sey isitmedi.
Adam en sonunda, Harry'yi kaldırıp tas basamaklardan çıkarırken, "Ne oldu, Harry?" diye sordu.
Takır. Takır. Takır. Deli-Göz Moody'ydi.
"Kupa bir Anahtar'mıs," dedi Harry, Giris Salo-nu'ndan geçerlerken. "Beni ve Cedric'i bir mezarlıga
görürdü... ve Voldemort oradaydı... Lord Voldemort..."
Takır. Takır. Takır. Mermer merdivenden çıkıyorlardı...
"Karanlık Lord mu oradaydı? Sonra ne oldu?"
"Cedric'i öldürdü... Cedric'i öldürdüler..."
"Ya sonra?"
Takır. Takır. Takır. Koridordan geçiyorlardı...
"Bir iksir yaptı... bedenine kavustu..."
787
"Karanlık Lord bedenine kavustu mu? Döndü mü?"
"Ve Ölüm Yiyenler geldi... ve sonra düello ettik..."
"Karanlık Lord'la düello mu ettin?"
"Kaçtım... asam... tuhaf bir sey yapti... annemle babamı gördüm... onun asasından çıktılar..."
"Gir içeri, Harry... gir içeri ve otur... simdi iyilesirsin... iç sunu..."
Harry kilitte bir anahtarın döndügünü duydu, eline bir kadehin sıkıstırıldıgını hissetti.
"ç sunu... kendini daha iyi hissedeceksin... hadi bakalım, Harry, neler oldugunu tam olarak
bilmem gerek..."
Moody kadehi Harr/nin agzına dayayıp içmesine yardımcı oldu; Harry öksürdü, biberimsi bir tat
bogazını yakıyordu. Moody'nin odası netlesti, Moody'nin kendisi de... O da Fudge gibi bembeyaz
kesilmisti ve her iki gözünü de kırpmadan Harry'nin yüzüne dikmisti.
"Yoldemort geri mi döndü, Harry? Geri döndügünden emin misin? Nasıl yaptı bunu?"
"Babasının mezanndan bir seyler aldı ve Kılkuyruk'tan ve benden," dedi Harry. Zihni
berraklasmıstı; yara izi artık o kadar acımıyordu; oda karanlık oldugu halde simdi Moody'nin
yüzünü net olarak görüyordu. Uzaklardaki Quidditch sahasından hâlâ çıglıklar ve feryatlar
duyuyordu.
"Karardık Lord senden ne aldı?" dedi Moody.
"Kanımı," dedi Harry, kolunu kaldırarak. Cüppesi-788
nin kolu, Kılkuyruk'un hançerinin kuması kestigi yerde yırtılmıstı.
Moody uzun, hafif bir tıslamayla solugunu bıraktı. "Peki ya Ölüm Yiyen'ler? Onlar da döndü mü?"
"Evet," dedi Harry. "Bir sürüsü..."
"Onlara nasıl davrandı?" diye sordu Moody usulca. "Onları bagısladı mı?"
Ama Harry birden hatırlamıstı. Dumbledore'a söylemeliydi, hemen söylemis olması gerekiyordu -
"Hog-warts'ta bir Ölüm Yiyen var! Burada bir Ölüm Yiyen var - adımı Ates Kadehi'ne koydular,
sonuna kadar gitmemi sagladılar -"
Harry ayaga kalkmaya çalıstı, ama Moody onu geriye itti.
Alçak sesle, "Ölüm Yiyen'in kim oldugunu biliyorum," dedi.
"Karkaroff mu?" dedi Harry çılgınca. "Nerede o? Yakaladınız mı? Kilit altında mı?"
"Karkaroff mu?" dedi Moody, tuhaf bir gülüsle. "Karkaroff bu gece kaçtı, kolundaki Karanlık
saret'in yandıgını hissedince. Karanlık Lord'un o kadar çok sadık destekçisine ihanet etmisti ki,
onlarla karsılasmak istemiyordu... ama pek uzaga gidecegini sanmam. Karanlık Lord'un
düsmanlarının izini sürmek için kendi usulleri vardır."
"Karkaroff gitti mil Kaçtı mı? Peki öyleyse - benim adımı Kadeh'e o koymadı mı yani?"
"Hayır," dedi Moody yavasça. "Hayır, o koymadı. Ben koydum."
789
Harry duyduklarına inanamıyordu.
"Hayır, koymadınız," dedi. "Bunu yapmadınız... yapmıs olamazsınız..."
"Emin ol ki yaptım," dedi Moody ve sihirli gözü hızla dönüp kapı üzerinde sabittendi. Harry onun
Page 276
Harry Potter Ates Kadehi
dısarıda kimse var mı diye kontrol ettigini anladı. Tam o anda, Moody asasını çekti ve Harr/ye
dogrulttu.
"Onları bagısladı öyleyse," dedi. "Serbest kalan Ölüm Yiyen'leri bagısladı, ha? Azkaban'dan
kaçanları?"
"Ne?" dedi Harry.
Moody'nin ona dogrulttugu asaya bakıyordu. Bu kötü bir sakaydı, öyle olmalıydı.
Moody yavasça, "Sana bir soru sordum," dedi. "Onu aramaya bile gitmeyen pislikleri bagısladı mı?
dedim. Onun için Azkaban'a girme cesaretini bile göstermeyen o ödlek hainleri. Quıdditch Dünya
Kupası'nda maskelerle samata yapacak kadar cesur olan, ama ben Karanlık saret'i göge atesler
ateslemez kaçan inançsız, degersiz pislik parçalarını."
"Siz mi ateslediniz... ne diyorsunuz siz...?"
"Sana söyledim, Harry... Söyledim sana. Dünyada baska her seyden fazla nefret ettigim bir sey
varsa, o da serbest kalmıs bir Ölüm Yiyen'dir. Onlara en çok ihtiyacı oldugu zaman Efendime
sırtlarını çevirdiler. Onları cezalandırmasını bekliyordum. Onlara iskence etmesini bekliyordum.
Bana onların canını yaktıgım söyle, Harry..." Moody'nin yüzü birden çılgın bir gülümsemeyle
aydınlanmıstı. "Bana kendisine benim, yalnızca
790
benim sadık kaldıgımı onlara söyledigim söyle... her se-ı riske atmaya hazır oldugumu...
hepsinden fazla istedigi tek seyi ona götürmek için... sem."
"Yapmadın... o - o sen olamazsın..."
"Senin adını, baska bir okulun adı altında, Ates Ka-dehi'ne kim koydu? Ben koydum. Sana zararı
dokunacak ya da Turnuva'yı kazanmanı engelleyecek herkesi lam korkutup kaçırdı? Ben kaçırdım.
Sana ejderhaları göstermesi için Hagrid'i kim dürtükledi? Ben durtukle-dım. Ejderhayı
yenebilecegin tek yöntemi bulmana kim vardımcı oldu? Ben oldum."
Moody'nin sihirli gözü artık kapıda degildi. Simdi Harry'nin üzerinde sabitlenmisti. Yamuk agzını
her zamankinden de genis açmıs, pis pis sırıtıyordu. "Kolay olmadı, Harry, süphe uyandırmadan
sana bu görevlerde rehberlik etmek hiç kolay olmadı. Kurnazlıgımın her zerresinden yararlanmak
zorunda kaldım ki, senin basarında benim payım sezilmesin. Eger her seyin üstesinden kolayca
gelseydin, Dumbledore çok süphelenirdi. O labirente girdigin sürece, hele de biraz önde girersen -
o zaman, diger sampiyonları aradan çıkarıp senin yolunu açma sansım oldugunu biliyordum. Ama
bir de ^enin aptallıgınla ugrasmak zorunda kaldım, ikinci görev... iste en çok o zaman
basaramayacagız diye korktum. Gözüm üstündeydi, Potter. Yumurtadaki ipucunu çözemedigini
biliyordum, onun için sana bir ipucu daha verdim -"
"Sen vermedin," dedi Harry boguk bir sesle. "Bana ipucunu Cedric verdi -"
791
"Peki Cedric'e onu suyun altında açmasını kim söyledi? Ben söyledim. Bu bilgiyi sana iletecegine
güveniyordum. Namuslu insanları parmagında oynatmak çok kolaydır, Potter. Cedric'in, ona
ejderhaları söyledigin için sana borcunu ödemek isteyeceginden emindim, | ödedi de. Ama ona
ragmen, Potter, ona ragmen bile basaramayacak gibiydin. Hep gözlüyordum seni... kutup- s
hanede geçen onca saat. Sana gereken kitabın basından beri yatakhanende oldugunu fark etmedin
mi? Onu çok önceden oraya yerlestirmistim, Longbottom denen ço- l cuga vermistim, hatırlamıyor
musun? Akdeniz'in Sihirli Su Bitkileri ve özellikleri. O kitap sana Galsamotu hak- . kında bilmen
gereken her seyi söylerdi. Sana yardımı dokunabileceklerin hepsine, herkese sormanı bekliyordum.
Longbottom sana bir saniyede söylerdi. Ama sormadın... sormadın... Sende öyle bir gurur ve
bagımsızlık damarı var ki, her seyi mahvetmesine ramak kaldı.
"Ne yapabilirdim, peki? Baska bir masum kaynaktan bilgi beslemesi yaptım. Baloda bana Dobby
adlı bir ev cininin sana Noel armaganı verdigini söyledin. Birtakım cüppeleri temizlemeye vermek
bahanesiyle cini ögretmenler odasına çagırdım. Alınan rehineler hakkında Profesör McGonagall'la
bir konusma sahneledim, Potter Galsamotu kullanır m ı diye yüksek sesle sordum. Ve küçük cin
arkadasın dogruca Snape'in odasına kostu, sonra da telasla seni bulmaya geldi..."
Moody'nin asası hâlâ Harry'nin kalbine çevriliydi. Harry onun omzu üzerinden, duvardaki
Düsman-Ca-mı'nda sisli sekillerin hareket ettigim gördü. "Gölde o
Page 277
Harry Potter Ates Kadehi
792
kadar uzun süre kaldın ki, Potter, boguldun sandım. Neyse ki Dumbledore senin salaklıgını asalet
plarak yorumladı ve sana yüksek puan verdi. Rahat bir soluk aldım.
"Bu gece o labirentte de isin normalde olacagından çok daha kolaylastı, tabii," dedi Moody. "Çünkü
ben çevresinde devriye tutuyordum, dıs çalı çitlerden içeriyi görebiliyordum, birçok engeli
lanetleyerek yolundan çektim. Fleur Delacour geçerken onu Sersemlettim. Krum'a Imperius laneti
yaptım ki, Diggory'nin isini bitirsin, senin Kupa'ya giden yolun açılsın."
Harry, Moody'ye baktı. Bunun nasıl olabilecegini hâlâ aklı almıyordu... Dumbledore'un dostu, ünlü
Se-herbaz... onca Ölüm Yiyen yakalamıs olan kisi... anlamı yoktu... hem de hiç...
Düsman-Camı'ndaki sisli sekiller keskinlesiyor, daha belirgin bir hal alıyorlardı. Harry, Moody'nin
omzu üzerinden üç kisinin hatlarını seçebiliyordu, gittikçe ya-kınlasıyorlardı. Ama Moody onlara
bakmıyordu. Sihirli gözü Harry'nin üzerindeydi.
"Karanlık Lord seni öldürmeyi basaramadı, Potter, oysa öyle çok istiyordu ki," diye fısıldadı Moody.
"Bunu onun için benim yaptıgımı ögrenince beni nasıl ödüllendirecek, düsün. Ben ona seni verdim
-yeniden dogmak için her seyden fazla ihtiyacı olan seyi- ve sonra da onun için seni öldürdüm.
Bütün Ölüm Yiyen'lerden daha fazla onurlandırılacagım. Onun en sevgili, en yakın destekçisi
olacagım... bir oguldan daha yakın..."
Moody'nin normal gözü faltası gibi açılmıstı, sihirli
793
gözü ise Harry'nin üzerine dikilmisti. Kapı sürgülüydü ve Harry asasına asla vaktinde
yetisemeyecegini biliyordu...
"Karanlık Lord ve ben..." dedi Moody. Artık tamamen delirmis görünüyordu, Harry'nin tepesine
dikilmis, pis pis gülerek ona bakıyordu. "Onunla ben pek çok ortak noktaya sahibiz. Örnegin,
ikimizin de babası birer hayal kırıklıgıydı... hem de nasıl. kimiz de, Harry, bu babaların adını
tasıma utancının acısını çektik. Ve ikimiz de Karanlık Düzen'in yükselisini saglamak için...
babalarımızı öldürme zevkini tattık... o büyük zevki!"
"Sen delisin," dedi Harry -kendini tutamamıstı-"delisin!"
"Deliyim, öyle mi?" dedi Moody, sesi kontrolsüz bir sekilde yükselmisti. "Görürüz bakalım! Kim
deliymis görürüz. Degil mi ki Karanlık Lord geri döndü ve ben de onun yanındayım! Geri döndü,
Harry Potter, onu alt edemedin - ve simdi - ben seni alt edecegim!"
Moody asasını kaldırdı, agzını açtı; Harry elini cüppesinin içine daldırdı -
"Sersemlet!" Kör edici bir kırmızı ısık çaktı ve Moody'nin odasının kapısı büyük bir gümbürtüyle
parçalandı -
Moody arkaya savrulup yere düstü. Hâlâ az önce onun durdugu yere bakan Harry,
Düsman-Camı'ndan ona bakan Albus Dumbledore, Profesör Snape ve Profesör McGonagall'ı gördü.
Hemen dönüp arkasına baktı, üçü de kapı agzında duruyorlardı. Dumbledore öndeydi, asasını ileri
uzatmıstı.
794
O anda Harry, insanların neden Voldemort'un korktugu tek büyücünün Dumbledore oldugunu
söylediklerini ilk kez tam olarak anladı. Baygın Deli-Göz Mo-ody'ye bakan Dumbledore'un yüzü
Harry'nin hayal edebileceginden çok daha korkunçtu. Dumbledore'un yüzünde her zamanki müsfik
gülümseme yoktu, gözlügünün ardındaki gözleri her zamanki gibi parlamıyor-du. Yaslı yüzünün
her çizgisinde soguk bir öfke vardı; Dumbledore'dan öyle bir güç hissi yayılıyordu ki, sanki
çevresine cayır cayır ates saçıyordu.
Odaya girdi, Moody'nin baygın bedeninin altına ayagını koydu, yüzü görünsün diye onu
tekmeleyerek sırt üstü çevirdi. Snape, dısarıdan odaya bakan kendi hiddetli yüzünün hâlâ
göründügü Düsman-Camı'na bakarak, Dumbledore'un ardından odaya girdi.
Profesör McGonagall dosdogru Harry'nin yanına geldi.
"Gel haydi, Potter," diye fısıldadı. nce agzı, sanki aglamak üzereymis gibi titriyordu. "Gel haydi...
hastane kanadına..."
"Hayır," dedi Dumbledore sert bir sesle.
"Dumbledore, gitmeli ama - haline bak - bu aksam çok sey yasadı -"
Page 278
Harry Potter Ates Kadehi
"Kalacak, Minerva, çünkü anlaması gerek," diye üsteledi Dumbledore. "Anlamak kabul etmenin ilk
adımıdır ve iyilesme ancak kabulle gelir. Bu gece çektigi çileyi ona kimin yasattıgını, niye
yasattıgını bilmesi gerek."
"Moody," dedi Harry. Hâlâ tam bir inanmazlık içindeydi. "Nasıl Moody olabilir?"
795
Dumbledore usulca, "Bu, Alastor Moody degil," dedi. "Sen Alastor Moody'yi hiç tanımadın. Gerçek
Moody bu gece olanlardan sonra seni benim gözümün önünden ayırmazdı. Seni götürdügü anda
anladım - ve ,sizi takip ettim."
Dumbledore, Moody'nin hareketsiz bedeninin üstüne egildi ve elini cüppesinin içine soktu.
Moody'nin cep sisesiyle bir halkaya takılı bir dizi anahtar çıkardı. Sonra da Profesör McGonagall ile
Snape'e döndü.
"Severus, lütfen bana elindeki en güçlü Hakikat k-siri'ni getir, sonra da mutfaga gidip VVinky adlı
ev cinini al. Minerva, lütfen Hagrid'in evine git. Orada, balkabagı tarhında oturan kocaman, kara
bir köpek göreceksin. Köpegi odama götür, ona kısa sürede gelecegimi söyle, sonra buraya dön."
Snape ya da McGonagall bu talimatları tuhaf buldularsa bile, saskınlıklarını gizlediler. kisi de
hemen dönüp odadan çıktılar. Dumbledore yedi kilitli sandıga yürüdü, ilk anahtarı kilide soktu ve
açb. Sandıkta bir yıgın büyü kitabı vardı. Dumbledore sandıgı kapadı, ikinci illide ikinci bir anahtar
soktu ve sandıgı yeniden açti. Büyü kitapları yok olmustu; bu sefer içinde çesit çesit kırık
Sinsi-oskoplar, parsömen, tüy kalemler ve gümüsi bir Görün-mezlik Pelerini'ni andıran bir sey
duruyordu. Dumbledore sırayla üçüncü, dördüncü, besinci, altına anahtarı gereken kilide sokup her
seferinde sandıgı yeniden açarken, Harry hayretler içinde seyretti. Her seferinde farklı seyler
ortaya çıkıyordu. Sonra Dumbledore yedinci anahtarı kilide soktu, kapagı açtı ve Harry saskınlıkla
bagırdı.
796
Bir tür çukura, bir yeraltı odasına bakıyordu ve üı metreden asagıdaki zeminde, besbelli uyuyan,
zayıf v" açlıktan ölmek üzere gibi görünen, gerçek Deli-Gö; Moody yatıyordu. Tahta bacagı
gitmisti, içinde sihirl gözün olması gereken göz yuvası, kapagının altınde bos görünüyordu.
Agarmıs saçından birkaç tutam ek sikti. Harry, afallamıs halde, bir sandıkta uyuyan Mo ody'ye, bir
de odanın zemininde baygın yatan Mo ody'ye baktı.
Dumbledore sandıga girdi, asagı sarktı ve kendin; bıraktı. Uyuyan Moody'nin yanma hafifçe indi.
Onur üzerine egildi.
"Sersemletilmis - Imperius lanetiyle kontrol ediliyor - çok halsiz," dedi. 'Tabii, onu canlı tutmaları
gerekiyordu. Harry, sahtekârın pelerinini at buraya, Alastoı donuyor. Madam Pomfrey'nin onu
görmesi gerek ama, su anda acil bir durumu yok."
Harry ona söyleneni yaptı; Dumbledore, Moody'nin üstüne pelerini iyice örttü, kenarlarını da altına
soktu ve sandıktan dısarı tırmandı. Sonra masada duran cep sisesini aldı, kapagını açtı ve ters
çevirdi. Odanın zeminine kıvamlı, yapıskan bir sıvı saçıldı.
"Çok Özlü ksir, Harry," dedi Dumbledore. 'isin basitligini görüyorsun ya, çok da zekice. Moody
sadece cep sisesinden içer, bu iyi bilinir. Tabii, sahtekârın gerçek Moody'yi yakınında tutması
gerekiyordu ki, ksir'i yapmayı sürdürebilsin. Saçını görüyorsun..." Dumbledore egilip sandıktaki
Moody'ye baktı. "Sahtekâr yıl boyunca onun saçını kesip durmus, her yerinin esit
797
boyda olmadıgını fark ettin, degil mi? Ama sanırım, bu gecenin heyecanıyla, sahte Moody'miz
ksiri gerektigince sık almayı unutmus olabilir... saat bası... saatte bir... Görelim bakalım."
Dumbledore masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu, gözleri yerde yatan baygın Moody'ye
dikiliydi. Harry de ona bakh. Dakikalar sessizlik içinde geçti...
Sonra, Harry'nin gözleri önünde, yerdeki adamın yüzü degismeye basladı. Yara izleri yok oluyordu,
cildi düzgün bir hal alıyordu; parçalanmıs burun bütünlendi ve küçülmeye basladı. Yele misali
uzun, kır saçı kafa derisine dogru çekildi ve saman rengine döndü. Birden, gürültü bir takır sesiyle,
tahta bacak düstü, onun yerine normal bir bacak büyüdü; bir an sonra, sihirli göz adamın
yüzünden fırladı ve yerini gerçek bir göz aldı; sihirli göz zeminde yuvarlanarak uzaklastı ve fıldır
fıldır dönmeye devam etti.
Page 279
Harry Potter Ates Kadehi
Harry önünde solgun tenli, hafif çilli, püskül gibi san saçlı bir adamın yattıgını gördü. Onun kim
oldugunu biliyordu. Onu Dumbledore'un Düsünseli'nde görmüstü, Mr Crouch'u masum oldugu
konusunda ikna etmeye çalısırken Ruh Emici'ler tarafından mahkemeden dısan sürüklenisini
izlemisti... ama simdi gözlerinin çevresinde kırısıklar vardı ve çok daha yaslı görünüyordu...
Koridorda telaslı ayak sesleri duyuldu. Snape, pesinde VVinky ile dönmüstü. Profesör McGonagall
da hemen arkalanndaydı.
"Crouch!" dedi Snape, kapının esiginde oldugu yerde kalakalmıstı. "Barty Crouch!"
798
"Nasıl olur!" dedi Profesör McGonagall. Oldugu yerde kalakalmıs, gözlerini dikmis, yerdeki adama
bakıyordu.
Pis, saçı bası birbirine karısmıs Winky, Snape'in bacaklarının yanından baktı. Agzı sonuna kadar
açıldı ve kulak tırmalayan bir çıglık attı. "Küçükbey Barty, Kü-çükbey Barty, burada ne yapıyor
siz?"
Kendini genç adamın gögsüne attı. "Siz onu öldürdü! Siz onu öldürdü! Siz efendinin oglunu
öldürdü!"
"Sadece Sersemletildi, Winky," dedi Dumbledore. "Kenara çekil, lütfen. Severus, ksir yanında
mı?"
Snape, Dumbledore'a küçük bir cam sisede tamamen berrak bir sıvı uzattı: Sınıfta Harry'yi, senin
üzerinde kullanırım, diye tehdit ettigi Veritaserum. Dumbledore ayaga kalktı, yerdeki adamın
üzerine egildi, onu Düsman-Camı'nın altındaki duvara dayayıp oturur duruma getirdi. Dumbledore,
Snape ve McGonagall'ın yansımaları hâlâ aynadan hiddetle bakıyordu. VVinky dizleri üstünde
kaldı, titriyordu, ellerini yüzüne kapamıstı. Dumbledore adamın agzını zorla açtı ve içine üç damla
bosalttı. Sonra asasını adamın gögsüne dogrulttu ve, "Çözül" dedi.
Crouch'un oglu gözlerini açtı. Yüzü gevsek, bakısları bostu. Dumbledore onun önünde çömeldi,
yüzleri aynı hizaya geldi.
Dumbledore usulca, "Beni duyabiliyor musun?" dedi.
Adamın gözkapaklan titresti.
"Evet," diye mırıldandı.
799
Dumbledore yumusak bir sesle, "Bize buraya nasıl geldigini anlatmam istiyorum," dedi.
"Azkaban'dan nasıl kaçtın?"
Crouch titreyerek derin bir soluk aldı ve sonra da ruhsuz, ifadesiz bir sesle konusmaya basladı:
"Beni annem kurtardı. Ölmek üzere oldugunu biliyordu. Bana son bir iyilik yap, diyerek, beni
kurtarmaya gelmesi için babamı ikna etti. Babam onu severdi, beni asla sevmedigi kadar. Kabul
etti. Beni ziyarete geldiler. Bana içinde annemin saçından bir tel olan bir Çok Özlü ksir verdiler. O
da içinde benim saçımın bir teli olan bir Çok Özlü iksir içti. Birbirimizin görünümüne burunduk."
Winky basını sallıyor, titriyordu. "Susun artık, Kü-çükbey Barty, susun arak, babanızın basını
derde sokuyor siz!"
Ama Crouch derin bir soluk daha aldı ve aynı rulı-suz sesle devam etti. "Ruh Emici'ler kördür. Biri
saglıklı, biri ölmekte olan iki kisinin Azkaban'a girdigini hissettiler. Biri saglıklı, biri ölmekte olan iki
kisinin terk ettigini hissettiler. Babam beni annemin kılıgında kaçırdı, mahkûmlardan herhangi biri
kapıdan gözlüyorsa diye.
"Annem kısa süre sonra Azkaban'da öldü. Sonuna kadar Çok Özlü ksir içmeye özen gösterdi.
Benim adımla ve benim görünümümle gömüldü. Herkes onun ben olduguna inandı."
Adamın gözkapaklan titresti.
Dumbledore usulca, "Peki baban seni eve götürünce seninle ne yaptı?" diye sordu.
"Annemin ölümünü sahneledi. Sessiz, özel bir ce-
800
naze. O mezar bostur. Ev cini bana bakıp saglıgıma döndürdü. Sonra saklanmam gerekti. Kontrol
altında tutulmam gerekti. Babam beni zaptetmek için bir dizi büyüden yararlanmak zorunda kaldı.
Gücüme kavustugumda, tek düsüncem Efendimi bulmaktı... yeniden onun hizmetine girmekti."
"Baban seni nasıl zaptetti?" diye sordu Dumbledo-re.
Page 280
Harry Potter Ates Kadehi
"Imperius laneti," dedi Crouch. "Babamın kontrolü altındaydım. Gece gündüz bir Görünmezlik
Pelerini giymek zorundaydım. Hep ev çiniyle beraberdim. Benim bekçim ve bakıcımdı. Bana
acıyordu. Zaman zaman beni ödüllendirsin diye babamı ikna etti. yi davrandıgım için."
"Küçükbey Barty, Küçükbey Barty," diye hıçkırdı Mnky ellerinin arasından. "Siz onlara
söylememeli, derde giriyoruz biz.,."
Dumbledore yumusak bir sesle, "Kimse senin hâlâ sag oldugunu kesfetti mi?" diye sordu. "Baban
ve ev cini dısında kimse biliyor muydu?"
"Evet," dedi Crouch, gözkapaklan yeniden titresti. "Babamın bürosundaki bir cadı. Bertha Jorkins.
Babama birtakım kâgıtlar imzalatmak için eve geldi. Babam evde degildi. Winky onu içeri aldı ve
mutfaga, benim yanıma döndü. Ama Bertha Jorkins, VVinky'nin benimle konustugunu duymustu.
Arastırmaya geldi. Görünmezlik Pelerini'nin altında kimin oldugunu tahmin edecek kadar kulak
misafiri olmustu. Babam eve geldi. Bertha onun karsısına dikildi. Babam ögrendiklerini
801
unutsun diye ona çok güçlü bir Hafıza Büyüsü yaptı. Fazla güçlü. Onun hafızasına kalıcı hasar
verdigini söyledi.^
: ' 'l !" ' ' ' ',,'.' : ' x-u"ijn" ,ı i'<rrLt<KjfA..irr.jd. ıı<ı >Jt-C{ <l> -îoıjy n.
* " Neden eîendırrun özel islerine burun sokuyor?"
diye hıckırdı VVinky. "Neden bırakmıyor bizi kendi ha-
,/ ";, /['-. 'tura <"dJjnyii; rrt jjs.neu:,' >*'jj ^o lırruze? "
rr|~|fr,
"Bana Quidditch Dünya Kupasından söz et," dedi Dumbledore.
Crouch yine aynı monoton sesle, "Babamı VVinky razı etti," dedi. "Onu ikna etmelc için aylarca
ugrastı. YıÛardir evden çıkmamıstım. Ouldditch'i^çok severdim. zin verin gitsin, dedi.
Göfünrriezlik Pelerini içinde olacak. MaÇı izleyebilir. Bırakırı, bir seferlik temiz havayı koklasın.
Annesi bunu isterdi, dedi. Annemin bana özgürlügümü vermek için öldügünü söyledi babama. Beni
rufsak olayım diye kurtarmamıstı. Sonunda bab,am
P >''
"Dikkatle planlandı. Babam beni ve VVinky'yi ^günün erken saatlerinde Üst Loca'ya götürdü.
VVinky babama yer ayırdıgını söyleyecekti. Ben, görünmez halde, orada oturacaktım. Herkes
locadan ayrılınca, çıkacaktık. VVinky tek basınaymıs gibi görünecekti. Kimse bilmeyecekti, asla.
"" """* s" *'u'
"Ama VVinky benim güçlendigimi bilmiyordu. Babamın Imperius lanetiyle mücadele etmeye
baslamıstım. Bazen neredeyse eski halime dönüyordum. Onun , kontrolü dısına çıkar gibi oldugum
kısa süreler vardı. Orada, Üst Loca'da da oldu bu. Derin bir uykudan uyanmak gibiydi. Kendimi
insanların arasında, maçın
802
ör tasımda, buldurpu. Önümde, bir çgUtfun cebinden bir asanın d^san ç,ıkrms oldugunu gördüm^
Azkaban öncesinden beri asa, kullanmama izin verilmiyordu. Çaldım onu. VVinky bilmiyordu/
Vyjıvky.vüJîsektejiv korkar.. %üy zünl}ıejleriytep*tmüstü/:'. ,ı- ,:j,,v ",i,. v> r ı>" s'f '•* •- T < r
^f'^çujkb.ej Ba^ty,.sizi,kötü çocuk!" diye fısıldadı VVinky, parm^klaonm araguıdan yaslar
süzülüyordu, .
îf j'Çfmek asayx!sen alckp^" dedi Dumbledore. "Peki," ne yaptınpnunla?,','.,, ,- v , <,'< ,.nr,:.
," . "<
"Çadıra dön4ük>" dedi.Grouch. "Soıwaonlan duyduk. Ölür$ Yiy^nfleri duyduk. Azkaban'a hiç
gitmemis olarıla-çı^gjEervdirAflçin Jıiç ıstırap çekmemis olanları. Ona sjrtlaorırrç, çevirmislerdi.
Benim gibi kolelestirüme^ mislerdi. Onu aramakta özgürdüler, ama aramamıslar* di. Sadece
Muggle'larla kafa buluyorlardı. Sesleri beni uyandırdı. Zihtürn yıllarca oldugundan çok daha
berraktı. Öfkeliydim. Asam vardı. Efendime sadık kalmadıkları için onlara saldırmak istiyordum.
Babam çadırdan ayrılmıstı; Muggle'lan serbest bırakmaya gitmisti. VVinky beni öyle kızgın görünce
korktu. Beni kendisine baglamak için kendi özel sihrini kullandı. Beni çadırdan çekip çıkardı,
agaçlıga, Ölüm Yiyen'lerden uzaga çekti. Ona karsı koymaya çalıstım. Kampa dönmek istiyordum.
O Ölüm Yiyen'lere Karanlık Lord'a sadakatin ne anlama geldigini göstermek istiyordum, sadık
Page 281
Harry Potter Ates Kadehi
olmadıkları için onları cezalandırmak istiyordum. Gökte Karanlık saret'i yapmak için çalıntı asayı
kullandım.
"Bakanlık büyücüleri geldiler. Her yere Sersemletme Büyülen attılar. Büyü'lerden biri agaçların
arasında
803
VVinky ile benim durdugumuz yere geldi. kimizi baglayan bag kopmustu. kimiz de
Sersemletilmistik.
"VVinky bulundugu zaman, babam yakınlarda oldugumu anlamıs olmalı. VVink/yi buldukları
çalıları aradı ve benim orada yattıgımı hissetti. Diger Bakanlık üyeleri agaçlıgı terk edene kadar
bekledi. Bana yeniden Imperius laneti yaptı ve eve götürdü. VVinky'yi kovdu. Babamı yüzüstü
bırakmıstı. Bir asa edinmeme meydan vermisti. Az daha kaçmama c -ı meydan verecekti."
VVinky umutsuzca aglamaya basladı.
"Simdi evde sadece ikimiz vardık, babamla ben. Ve sonra... ve sonra..." Crouch basını söyle bir
sallayıp çevirdi, yüzüne delice bir sırıtıs yayıldı. "Efendim benim için geldi.
"Bir gece geç vakit, hizmetkân Kılkuyruk'un kollarında evimize geldi. Efendim benim hayatta
oldugumu ögrenmisti. Bertha Jorkins'i Arnavutluk'ta esir almıstı. Ona iskence etmisti. Bertha ona
çok sey anlatmıstı. Üç-büyücü Turnuvası'nı söylemisti. Yaslı Seherbaz Mo-od/nin Hogvvarts'ta ders
verecegini söylemisti. Efendim, babamın yapmıs oldugu Hafıza Büyüsü'nü kırana kadar Bertha'ya
iskence etti. Bertha ona benim Azka-ban'dan kaçtıgımı söyledi. Babamın, Efendimi aramama engel
olmak için beni tutsak ettigini söyledi. Ve böylece Efendim benim hâlâ onun sadık hizmetkân
oldugumu anladı - belki de en sadıgı. Efendim, Bertha'nın ona verdigi bilgileri temel alarak bir plan
yaptı. Bana ihtiyacı vardı. Gece yarısına dogru evimize geldi. Kapıyı babam açtı."
804
Crouch'un yüzündeki gülümseme daha da fazla yayıldı, sanki hayatının en tatlı hatırası aklına
gelmis gibi. VVinky'nin taslasmıs, kahverengi gözleri parmaklarının arasından görülüyordu.
Konusamayacak kadar dehsete düsmüs görünüyordu.
"Her sey göz açıp kapayıncaya kadar oldu. Babam, Efendimin yaptıgı Imperius lanetinin etkisi
altına girdi. Simdi tutsak olan, kontrol altında olan babamdı. Efendim onu her zamanki gibi isine
gitmeye, her sey yolun-daymıs gibi davranmaya zorladı. Ve ben serbest kaldım. Uyandım. Yeniden
kendim oldum, yıllardır olmadıgım kadar canlıydım."
"Peki, Lord Voldemort senden ne yapmam istedi?" diye sordu Dumbledore.
"Bana onun için her seyi tehlikeye atmaya hazır olup olmadıgımı sordu. Hazırdım. Ona hizmet
etmek, kendimi ona kanıtlamak benim hayalimdi, en büyük arzumdu. Hogvvarts'a sadık bir
hizmetkâr yerlestirmeye ihtiyacı oldugunu söyledi bana. Çaktırmadan Harry Potter'a Üçbüyücü
Turnuvası boyunca rehberlik edecek bir hizmetkâr. Gözünü Harry Potter'dan ayırmayacak bir
hizmetkâr. Onun Üçbüyücü Kupası'na ulasmasını saglayacak biri. Kupayı bir Anahtar" a çevirerek,
ona ilk dokunacak kisiyi Efendime götürmesini saglayacak biri. Ama önce -"
"Alastor Moody'ye ihtiyacınız vardı," dedi Dumbledore. Sesi sakin kalsa da, mavi gözleri alev alev
yanıyordu.
"Kılkuyruk'la ben yaptık bunu. Önceden Çok Özlü
805
ksiı'i hazırlamıstık. Evine gittik. Moddy -mücadele etti. Bir kargasa oldu. Onu tam vaktinde kontrol
altına almayı basardık. Onu zorla kendi sihirli sandıgının bir bölümüne soktuk. Saçından bir tutam
alıp ksir7 e ekledik. Ben içtim, Moody'nin kopyası oldum. Bacagıyla gözünü aldım. Arthur
VVeasley gürültüyü duymus olan Muggle'larla ilgilenmek için geldiginde, onunla karsılasmaya
hazırdım. Çöp bidonlar.ni arka bahçede hareket ettirmeye basladım. Arthur Weasley'ye, bahçede
çöp bidonlarını tetikleyen davetsiz misafirler duydugumu söyledim. Sonra Moody'nin giysilerini ve
Karanlık detektörlerini topladım, Moody'yle birlikte sandıga koydum ve Hogwarts'a dogru yola
çıktım. Onu Imperi-us laneti altında canlı tuttum. Sorguya çekebilmek istiyordum. Geçmisini,
alıskanlıklarını ögrenmek istiyordum ki, Dumbledore'u bile kandırabileyim. Çok Özlü ksir yapmak
için de saçına ihtiyacım vardı. Öteki malzemeler kolaydı. Zindandan kanguru derisi çalıyordum.
ksir ögretmeni beni odasında buldugu zaman, odayı aramak için emir aldıgımı söyledim.*" J?° "
Page 282
Harry Potter Ates Kadehi
{"'"'
"Sen Mood/ye saldırdıktan sonra Kılkuyrukla ne oldu?" dedi Dumbledore.
"Kılkuyruk babamın evinde Efendime bakmak ve babama bekçilik etmek için geri döndü." ! -"' ı ''
^ -
"Ama baban kaçtı," dedi Dumbledore. >>" w m
"Evet. Bir süre sonra o da benim gibi Imperius lane-tiyle mücadele etmeye basladı. Neler olup
bittiginin farkında oldugu dönemler vardı. Efendim artık babamın evden çıkmasının güvenli
olmayacagına karar ver-
806
,.'!' / )UM.":, i>T ' ''-'J.-. j L ö î p b 9Vi() ' aivis/.^' di. Bunun yerine, qnu Bakanlık a niektup
göndermeye
zorladı. Ona mektup yazdırıp hasta oldugunu söyletti.
A 'T^ ,, ' t -'.. ../,£, !1J, ljir>. ^ '
Ama Kılkuyruk görevim ihmal etti. Onu yeterince iyi gözetleyemedi. Babam kaçtı. Efendim onun
Hogwarts/a dogru gittigini tahmin etti. Babam,Dumbledore'a hgr seyi söyleyecekti, itirafta
bulunacaktı.ofBenj[ ,A?_ka-bajı'dan kaçırdıgını itiraf edecekti. -,,,.,
"Efendim bana babamın kaçtıgını haber verdi. Bana
, , />ı r <,j C.ın',.. / ° , , ftf-ne pahasına olursa olsun onu durdurmamı
söyledi. Beji
de bekledim ve gözledim. Harry Potter'dan aldıgını j^-ritayı kullandım. Neredeyse her seyi
mahvejden, haritayı." ' ' "
î ' ' ~J' . , ',ı* ^ ^ ^<, ..'j' 'r~l - ('* o •"(
"Harita mı? dedi Dumbledore hemen. "Ne haritara,^
ı^j^îU rru^ü ^lib'jdj) rnm&caa VJ',?HDI§ "553
sıymif^bu. ^j^,^. , (-^ , ,^,nh^ .ı. -, in!£|hPr >iımy>r "rötter m Hogwarts haritası. Potter o
hsri^a4^ b-Qi}i gördü. Potter beni bir gece Snape'in odasından.Çok,^)z-lü ksir için biraz daha
malzeme çalarken gördü. Benim, babam oldugumu sandı. Soyadımız gibi, adımız da aynı. O gece
Potter'dan haritayı aldım. Ona babamın Karanlık büyücülerden nefret ettigini söyledim. Potter
babamın Snape'in pesinde olduguna inand^, in^?&qı.^ "Bir hafta boyunca babamın Hogwarts'a
gelmesini bekledim. Sonunda, bir aksam, harita babamın araziye girdigini gösterdi. Görünmezlik
Pelerini'mi üzerime geçirip onu bulmaya indim. Orman'm kıyısında yürüyordu. Sonra Potter geldi,
KrunVa birlikte. Bekledim.. Pot-
, -r^C J i t ' * i llj
ter'a zarar veremezdim; Efendimin ona ihtiyacı vardı.
li J J1 , rJ- f >•
Potter kosarak Dumbledore'u almaya gitti. Krum'u Sersemlettim. Babamı öldürdüm."
807
"Haaayıır!" diye agladı VVinky. "Küçükbey Barty, Küçükbey Barty, siz neler söylüyor?"
"Babanı öldürdün," dedi Dumbledore, aynı yumusak sesle. "Cesedini ne yaptın?"
"Orman'a tasıdım. Görünmezlik Pelerini'yle örttüm. Harita yanımdaydı. Potter'm satoya kosmasını
i?-ledim. Snape'le karsılastı. Dumbledore onlara katıldı. Potter'ın Dumbledore'u satodan çıkarısını
izledim. Orman'in dısına çıktım, arkalanndan dolastım, onların yanına gittim. Dumbledore'a, Snape
bana nereye gelecegimi söyledi, dedim.
"Dumbledore benden gidip babamı aramamı istedi. Babamın cesedine geri döndüm. Haritaya
baktım. Herkes gidince, babamın cesedine Biçim Degistirttim. Bir kemik halini aldı... Sırtımda
Görünmezlik Pelerini'yle, Hagrid'in kulübesinin önündeki yeni kazılmıs topraga gömdüm onu."
Simdi, VVinky'nin dinmek bilmez hıçkırıkları dısında, tam bir sessizlik vardı.
Sonra Dumbledore, "Ve bu gece..." dedi.
Barty Crouch, "Aksam yemeginden önce Üçbüyücü Kupası'ru labirente tasıma teklifinde
bulundum," diye fısıldadı. "Onu Anahtar" a dönüstürdüm. Efendimin planı isledi. Artık yeniden
güçlü ve beni diger büyücülerin hayallerinin ötesinde onurlandıracak."
Çılgın gülümsemesi yüz hatlarını bir kez daha aydınlattı ve bası omzuna düstü, VVinky yanı
Page 283
Harry Potter Ates Kadehi
basında aglayıp hıçkırıyordu.
808
OTUZ ALTINCI BOLUM
Yol Ayrımı
Dumbledore ayaga kalktı. Bir an Barty Crouch'a yüzünde tiksintiyle baktı. Sonra asasını bir kez
daha kaldırdı, asadan fıskıran ipler Barty Crouch'a sanlarak onu sıkı sıkı bagladı.
Dumbledore, Profesör McGonagall'a döndü. "Mi-nerva, senden, ben Harry'yi yukarı kata
götürürken burada nöbet tutmanı isteyebilir miyim?"
"Elbette," dedi Profesör McGonagall. Biraz midesi kalkmıs gibi görünüyordu, sanki az önce birinin
kus-" masını seyretmisti. Ancak asasını çıkarıp Barty Crouch'a dogrulttugunda, eli titremiyordu.
"Severus," Dumbledore Snape'e dönmüstü, "lütfen Madam Pomfrey'ye buraya gelmesini söyler
misin? Alastor Moody'yi hastane kanadına götürmemiz gerek. Sonra araziye çık, Cornelius Fudge'ı
bul ve onu bu odaya getir. Kuskusuz Crouch u kendisi sorgtr/a çekmek isteyecektir. Ona de ki,
eger bana ihtiyacı olursa, yarım saat içinde hastane kanadında olaca-gım."
809
f , Hf'ljr j ^ f f j * j~f ( )
Snape bir sey söylemeden evet anlamında basım salladı ve hızla odadan çıktı.
"Harry?" dedi Dumbledore sefkatle.
Harry ayaga kalktı ve yeniden sallandı. Bacagındaki agrı tüm siddetiyle geri dördü, oysa Crouch'u
dinlerken bu agnyı hiç hissetmemisti. Titredigini de fark etti. Ehimbledore onun kolunu kavradı ve
karanlık koridora çıkmasına yardım etti.
Geçidin basına dogru giderlerken, usulca, "Önce benimle odama gelmeni istiyorum, Harry," dedi.
"Siri-
"*..." V 1 . • , t !• " -J 1*3>1 ( ',H f't JJ< '' * 'i ıı
U*.-
us orada bızı bekliyor. J,
>< TT • .ı , •TJ'-. rl-fs<ı sivyrrvBr4t) .4t vv:i'_ Harry evet anlamında basını salladı.
Üzerine bir tür
uyusukluk ve tam bir gerçekdısılık duygusu çökmüstü ama, aldırmıyordu. Hatta bundan
memnundu bile. Üç-büyücü Kupası'na elini ilk sürdügü andan beri olan hiçbir seyi düsünmek
istemiyordu. Yeni çekilmis ve net fotograflar gibi zihninden hızla akan anıları gözden geçirmek
istemiyordu. Sandıgın içindeki Deli-Göz Mo-ody. Yere yıgılmıs, elsiz kolunu Özenle koruyan
Kılkuyruk. Üzerinden buharlar tüten kazandan yükselen Vol-demort. Cedric... ölü... Annesiyle
babasına geri"götürülmeyi isteyenCedridhr11"- """'Jlj-^ r • • -
"Profesör/' 'diye" rriıAfâandi ^ar^'^Sr %'^fe t^-gory neredeler?" '" ***'
"Profesör Sprout'tın yanındalar," dedi Dumbledore. Barty Crouch'un sorgulanması sırasında son
derece sakin olan sesi, ilk kez hafifçe titremisti. "Kendisi Ced-ric'in binasından sorumluydu, onu
herkesten iyi tanırdı."
810
'<t<j'I£stan'oh*klagzmâ>'gelmislerdi. Dumbledofe parolayı söyledi, oluk agzı yana sıçradı,
Dumbledore ve Harry döne döne-çıkan hareketli merdivenle*mese kapıya vardılar. Dumbledore
kapıyı itip açtı. -ı '-- r '^* * *
Sirrus-orada duruyordu. Yüzü, tıpkı'Azkâban'dan kaçtıgı sırada oldugu gibi bembeyaz ve zayıftı.
Bir hamlede jodayi geçti. "Harry, iyi misin? Biliyordum -böyle bir seyin -neler oldu?"^'-"-1 f>i Jı:- .
^ -'JHarry'yi
masanın önündeki't keîi elleri titriyordu. > -r" ' *- _-K' ' "Neler oldu?" diye
sordu ısrarla.'
Dumbledore, Barty Cfouch'un bütün söylediklerini Sirius'a anlatmaya koyuldu. Harry yan'dinliyor,
yan 'dirtlemiyordu. Öyle yorgundu ki, bedenindeki bütün kemikler agnyordu. Burada rahatsız
edilmeden saatlerce oturmak istiyordu, uyuya kalana ve artık düsünmesi ya da hissetmesi
gerekmeyene kadarf>3^>a'>îi *krnt<£ -a!
Yumusak bir kanat çırpıs/ı duyuldu.* Arika kusu Fawke$ tüneginden havalanmıs, odanın öbür
Page 284
Harry Potter Ates Kadehi
ucuna uç-rttus ve Harr/nin dizine konmustu.
"Merhaba, Favvkes," dedi Harry usulca. Anka kusunun güzel kırmızı-altın sansı tüylerini oksamaya
basladı. Fawkes ona huzurla gözlerini kırpıstırdı. Onun sıcak agırlıgında rahatlık verici bir sey
vardı.1 ^-'S3 ü s'i'^>-
Dumbledore sustu. Harry'nin karsısınâ7'niîâ§âsirlirt basına oturdu. Harry'ye bakıyordu, Harry ise
ondan gözlerini kaçınyordu. Dumbledore ona sorular soracaktı. Harry'ye her seyi yeniden
yasatacaktıkD>Î9X fiijnirir
"Labirentte Anahtar'3 dokunduktan sorira' neler
811
oldugunu bilmem gerekiyor, Harry/' dedi Dumbledo-re.
"Herhalde bunu sabaha bırakabiliriz, degil mi, Dumbledore?" dedi Sirius sert bir sesle. Elini
Harry'nin omzuna koymustu. "Bırak uyusun. Dinlensin."
Harry'nin içinde Sirius'a karsı bir minnet duygusu uyandı. Ama Dumbledore, Sirius'un sözlerine
kulak asmadı. Öne, Harry'ye dogru egildi. Harry son derece isteksizce basını kaldırdı ve o mavi
gözlere baktı.
"Seni büyülü bir sekilde uyutmamın," dedi Dumbledore sefkatle, "ve bu gece olanları düsünmek
zorunda kalacagın o anı geciktirmenin sana faydası olacagına inansam, bunu yapardım. Ama
faydası olmayacagını biliyorum. Acıyı bir süreligine uyusturmak, sonunda onu hissettiginde daha
da büyük acı çekmene yol açar. Senden bekleyebilecegimin çok ötesinde cesaret gösterdin. Simdi
senden cesaretini bir kez daha sergilemeni istiyorum. Neler oldugunu bize anlatmanı istiyorum."
Anka kusundan yumusak, titreyen, tek bir nota yükseldi. Havada çınladı ve Harry'ye sanki
bogazından midesine bir damla sıcak sıvı dökülüp içini ısıtmıs, onu güçlendirmis gibi geldi.
Derin bir soluk aldı ve anlatmaya basladı. Konusurken, o gece olan her seyin görüntüsü gözlerinin
önünde canlanıyordu; Voldemort'u dirilten ksir'in kıvılcımlı yüzeyini gördü; çevrelerindeki
mezarların arasında Cisimlenen Ölüm Yiyen'leri gördü; Cedric'in Kupa'nın yanında, yerde yatan
bedenini gördü.
Eli hâlâ Harry'nin omzunu sıkı sıkı tutan Sirius, bir
812
ya da iki defa, bir sey soyleyecekmis gibi oldu, ama Dumbledore elini kaldırıp onu engelledi. Harry
buna memnun oldu, çünkü artık bir kere basladıktan sonra, devam etmek durmaktan daha
kolaydı. Hatta rahatlatıcıydı; sanki içinden zehirli bir sey çıkartılıyormus gibi hissediyordu kendini.
Konusmaya devam etmek, kararlılıgının her zerresini gerektiriyordu, ama bitirdikten sonra kendini
çok daha iyi hissedecegini seziyordu.
Ancak Harry, Kılkuyruk'un hançeri koluna batırısı-nı anlatınca, Sirius'tan öfkeli bir nida yükseldi,
Dumbledore ise öyle çabuk ayaga kalktı ki, Harry irkildi. Dumbledore masasının çevresinden
dolastı ve Harry'ye kolunu uzatmasını söyledi. Harry onlara hem cüppesinin yırtıldıgı yeri, hem de
altındaki kesigi gösterdi.
"Baskasının degil de benim kanımı kullanmanın onu daha güçlü hale getirecegini söyledi," dedi
Harry, Dumbledore'a. "Dedi ki, annem - annemin bende bıraktıgı koruma - ona da sahip
olacakmıs. Haklı da çıktı - kendine zarar vermeden bana dokunabiliyordu, yüzüme dokundu."
Bir an için Harry, Dumbledore'un gözlerinde zafer parıltısı gibi bir sey gördügünü sandı. Ama
hemen sonra, bunu kendisinin hayal ettigine karar verdi, çünkü Dumbledore masasının basına
döndügünde, Harry'nin alısık oldugu gibi yaslı ve yorgun görünüyordu.
"Pekâlâ," dedi Dumbledore, yeniden oturarak. "Voldemort o engeli asmıs. Harry, devam et lütfen."
Harry devam etti; Voldemort'un kazandan yükselisini ve onun Ölüm Yiyen'lere yaptıgı konusmadan
ak-
813
Unda kalan her seyi anlattı. Sonrs Voldemort'un onu çözüsünü, ona asasını, geri ve^sini ve
d,üeUoya hazırlanısını anlattı. ''htlr>£rf TJS-J -fıd -4'tifc i!A-iv? ,nblo nımrnor
Ama kendisinin ve Afpldemorf un asalarının alUn rengi bir ısıkla birbirine baglandıgı bölüme
geli,nce, bogazının dügümlendigini fark etti. Konusmaya devam etmeye çalıstı, ama Voldemort'un
asasından çıkanlann anıları zihnine üsüsüyordu, Gedric'in belirdigini görüyordu, yash adanu,
Page 285
Harry Potter Ates Kadehi
Bertha Jorkins'i görebiliyordu-/annesini,,..!baba,sııu.f.fj s^f 1Kj ıi^to HM <.-L/TC .tofii , Sûrius'un
sessizligi bozmasına memnun oldu"
"Asalar mı baglandı?" dedi Süius, Hany'den Dumbledore'a çevürerek. "Neden?^Vusf
Harry basını kaldırdı. Dumbledore ona büyük bir dikkatle bakıyordu^n u-un^d ,tfj hp^ nım,fj^.,
"Priori Incantatem," diye jmırıldand^ Dumtjledo-re.
Gözleri Harry'nin gözlerine kilitlendi ve sanki aralarından görünmez bir anlayıs ısını geçti.
"Tersine büyü etkisi mi?" dedi Sirius sert bir sesle.
"Kesinlikle," dedi Dumbledore. "Harry'nin asası ve Voldemort'un asası aynı çekirdegi paylasıyorlar.
kisi de aynı Anka kusunun kuyrugundan bir telek içeriyor. Aslında, bu anka kusunun," diye ekledi
ve Harr/nin dizme huzur içinde tünemis olan kırrruzı-altın sansı tüylü kusu isaret etti.
"Asamın telegi Fawkes'tan mı alınmıs?" dedi Harry hayretle.
"Evet," dedi Dumbledore. "Sen bundan dört yıl on-
814
ce dükkanından çıkar çıkmaz, Mr Ollivander bana yazıp ikinci asayı senin aldıgını söyledi."
"Peki bir asa kardesiyle karsılasınca ne oluyor?" des.
IA t t"ıvo i.,* ATI , iKi- 7nt,H iornıe-'dumc di Sirius. r j-' ,
- r " ,f r j * î1 * '""> *
"Birbirlerine kajsı dogru dürüst islemezler," dedi Dumbledore. ''Ancak, asaların sahipleri asaları
çatısma^ ya zorlarlarsa... ender görülen bir etki ortaya çıkar. ^ t
"Asalardan biri öbürünü, yaptıgı büyüleri kusmaya., zorlar - tersten. Önce en son büyü... sonra.bir
önceki..."
* v *
Hany'ye sorusturarı gözlerle baku.,Harrv de basını
, uv. ı "j j o, .,1.,. j.- ^.an.ıj -v < '-• evet anlamında salladı. , , , , T m
:.jrf".ncn nrr' vTt^rî .ıntpornruıo^
"Bu demektir ki," dedi Dumbledore agır agır, göçlerini Harry'nin yüzünden ayırmadan,,
"Çedrj^bir.bj.-^
çimde yemden belirmis olmalı." ,, . ,,.. c ' 3 *
"urı >nt.i>" ^n t)a
Harry yine basıyla onayladı. , ,,cA "•- t
"Diggory hayata mı döndü yani?" dedi Sirius sertçe.
"Hiçbir büyü ölüyü yeniden uyandıramaz," dedi Dumbledore kederle. "Sadece bir tür tersine yankı
meydana gelir. Asadan, yasayan Cedric'in bir gölgesi beljtr-mis olmalı... dogru mu, Harry?"
"Benimle konustu," dedi Harry. Birden, yine titremeye baslamıstı. "Hayalet... hayalet Cedric, ya da
her neyse, konustu."
"Bir yankı," dedi Dumbledore, "Cedric'in görünümüne ve karakterine sahip bir yankı. Sanıyorum
böyle baska kisiler de belirdi... Voldemort'un asasının daha önceki kurbanları..."
"Yaslı bir adam," dedi Harry, bogazı hâlâ sıkısmıs haldeydi. "Bertha Jorkins. Ve..."
815
"Annenle baban mı?" dedi Dumbledore usulca.
"Evet," dedi Harry.
Sirius simdi Harry'nin omzunu öyle sıkı tutuyordu ki, Harry'nin canı acıyordu.
"Asanın kullanıldıgı son cinayetler," dedi Dumbledore, basıyla onaylayarak. "Ters sırada. Baglantıyı
sür-dürseydiniz baskalan da belirirdi elbette. Pekâlâ, Harry, bu yankılar, bu gölgeler... ne
yaptılar?"
Harry asadan çıkan kisilerin altın agın kenarlarında dolasmalarını, Voldemort'un onlardan korkuyor
gibi görünmesini, Harry'nin babasının gölgesinin ona ne yapması gerektigini anlatmasını, Cedric'in
son ricasında bulunmasını anlattı.
Bu noktada, Harry artık devam edemeyecegini anladı. Sirius'a baktıgında, onun, yüzünü ellerinin
içine almıs oldugunu gördü.
Harry birden Favvkes'un dizinden ayrılmıs oldugunu fark etti. Anka kusu yere inmisti. Güzel basını
Harry'nin yaralı bacagına yaslamıstı, gözlerinden süzülen iri, inci gibi yaslar örümcegin açtıgı
Page 286
Harry Potter Ates Kadehi
yaraya akıyordu. Aa dindi. Deri eski haline döndü. Harry'nin bacagı onarılmıstı.
Anka kusu havalanıp yeniden kapının yanındaki tünegin üstüne yerlesirken, Dumbledore, "Bir kez
daha söylüyorum," dedi. "Bu gece, senden bekleyebilecegimin çok ötesinde cesaret gösterdin,
Harry. Volde-mort'la, o gücünün dorugundayken savasanlarınkine denk bir cesaret gösterdin.
Yetiskin bir büyücünün yükünü omuzladın ve bu yükü tasıyabildin - simdi de bi-
816
ze umabilecegimiz her seyi verdin. Benimle hastane kanadına geleceksin. Seni bu gece
yatakhaneye götürmü-yorum. Bir Uyku ksiri ve biraz huzur... Sirrus, onunla kalmak ister misin?"
Sirius evet anlamında basını salladı ve ayaga kalktı. Yeniden kocaman, kara köpege dönüstü. Üçü
birlikte odadan çıkıp, hastane kanadına giden merdiveni indiler.
Harry, Dumbledore kapıyı itip açtıgında, Mrs Weas-ley, Bili, Ron ve Hermione'nin, canından bezmis
olan Madam Pomfrey'nin etrafını çevirmis olduklarını gördü. Anlasılan, Harry'nin nerede oldugunu,
basına neler geldigini ögrenmek istiyorlardı.
Harry, Dumbledore ve kara köpek içeri girince, hepsi hızla arkalarına döndü. Mrs VVeasley'den
boguk bir çıglık yükseldi. "Harry! Ah, Harry!"
Telasla ona dogru hamle etti, ama Dumbledore aralarına girdi.
"Molly," dedi elini kaldırarak, "lütfen beni biraz dinle. Harry bu gece çok çetin bir tecrübe yasadı.
Az önce de bunu benim için bir kez daha yasaması gerekti. Su anda uykuya, huzura ve sessizlige
ihtiyacı var. Hepinizin onunla kalmasını isterse," diye ekledi, Ron, Hermione ve Bill'e de bakarak,
"kalabilirsiniz. Ama o hazır olmadan ona soru sormanızı istemiyorum, hele bu aksam, hiç olmaz."
Mrs VVeasley tamam anlamında basını salladı. Bembeyazdı.
Gürültü ediyorlarmıs gibi Ron, Hermione ve Bill'e
817
dönüp, "Duydunuz mu? Sessizlige ihtiyacı var!" diye kızgın kızgın fısıldadı.
"Müdür Bey," dedi Madam Pomfrey, aslında Sirius olan kocaman, kara köpege bakarak, "acaba -"
"Bu köpek bir süre Harry'yle birlikte kalacak," diye noktayı koydu Dumbledore. "Seni temin
ederim, çok iyi egitilmis bir köpektir. Harry - sen yatagına girene kadar bekleyecegim."
Harry, digerlerinden soru sormamasını rica ettigi için Dumbledore'a karsı ifade edilemez bir minnet
duyuyordu. Onları orada istemediginden degildi bu; ama her seyi yeni bastan anlatma düsüncesi,
her seyi yeniden yasama fikri dayanılacak gibi degildi.
"Fudge'la görüsür görüsmez yine sana bakmaya gelecegim, Harry," dedi Dumbledore. "Yarın ben
ögrencilerle konusana kadar burada kalmanı istiyorum." Ve çıktı.
Harry, Madam Pomfrey tarafından yakındaki bir yataga götürülürken, odanın öbür ucundaki bir
yatakta hareketsiz yatan gerçek Moody'yi gördü. Tahta bacagı ve sihirli gözü yatagının yanındaki
komodinin üstünde duruyordu.
"O iyi mi?" diye sordu Harry.
"yi olacak," dedi Madam Pomfrey, Harry'ye pijama verip çevresindeki paravanayı çekerek. Harry
cüppesini çıkardı, pijamayı giydi ve yataga yattı. Ron, Hermione, Bili, Mrs VVeasley ve kara köpek
paravananın çevresinden dolasıp onun her iki yanandaki sandalyelere oturdular. Ron ve Hermione
ona çok temkin-
818
li bir sekilde bakıyorlardı, sanki ondan korkuyorlar-mıs gibi.
"yiyim," dedi Harry onlara. "Sadece yorgunum."
Gözleri yaslarla dolan Mrs Weasley gereksiz yere Harry'nin yatak örtülerini düzeltti.
Kosrura kosrura odasına gitmis olan Madam Pomf-rey, elinde küçük bir sise dolusu mor iksir ve bir
kadehle döndü.
"Bunun hepsini içmen gerekecek, Harry," dedi. "Rüyasız uyku için bir iksir bu."
Harry kadehi alıp birkaç büyük yudum içti. Anında uyku bastırdı. Çevresindeki her sey bulanıklastı;
hastane kanadının lambaları yatagının çevresindeki paravananın ötesinden ona dostça göz kırpıyor
gibiydiler; bedeni sıcacık kustüyü siltenin içine gömüldükçe gömülüyordu sanki. Daha ksir'i
bitiremeden, daha bir kelime bile edemeden, bitkinligi onu uykuya sürükledi.
*
Page 287
Harry Potter Ates Kadehi
Harry uyandıgında kendini öyle sıcacık, öyle uykulu hissediyordu ki, yeniden uykuya dalabilmek
için gözlerini kapalı tuttu. Oda hâlâ lostu; Harry hâlâ gece oldugundan emindi ve çok uzun süredir
uyuyor olamayacagı yolunda bir his vardı içinde.
Sonra çevresinde fısıldasmalar duydu.
"Susmazlarsa onu uyandıracaklar!"
"Niye bagırıyorlar ki? Bir sey daha olmus olamaz, degil mi?"
Harry gözlerini mahmur mahmur açtı. Birisi gözlügünü gözünden çıkarmıstı. Mrs VVeasley ile Bill'in
ya-
819
kında duran bulanık hatlarını seçebiliyordu. Mrs Weas-ley ayaktaydı.
"Bu, Fudge'ın sesi/' diye fısıldadı Mrs Weasley. "Su da Minerva McGonagall, degil mi? Ama niye
tartısıyorlar ki?"
Simdi Harry onları da duyabiliyordu: nsanlar bagrısarak, paldır küldür hastane kanadına
yaklasıyorlardı.
"Üzüntü verici, ama yine de, Minerva -" diyordu Cornelius Fudge yüksek sesle.
"Onu satoya hiç getirmemeliydin!" diye bagırdı Profesör McGonagall. "Dumbledore bunu bir
ögrensin -"
Harry hastane kapılarının hızla açıldıgını duydu. Dogrulup oturdu ve gözlügünü taktı. Yatagının
çevresindeki kimse bunu fark etmemisti, hepsi dönmüs kapıya bakıyordu ve Bili paravanayı
çekmisti.
Fudge hızla kogusa girdi. Profesör McGonagall ve Snape hemen pesindeydiler.
Fudge, "Dumbledore nerede?" diye sordu Mrs We-asley'ye.
"Burada degil," dedi Mrs YVeasley kızgın kızgın. "Burası bir hastane kanadı, Bakan Bey, sizce bu
sekilde -"
Ama tam o sırada kapı açıldı ve içeri Dumbledore girdi.
Dumbledore bir Fudge'a, bir Profesör McGonagall'a bakarak, sert bir sesle, "Ne oldu?" dedi. "Niye
bu insanları rahatsız ediyorsunuz? Minerva, beni sasırttın - senden Barty Crouch'un basında nöbet
tutmanı istemistim -"
820
"Artık onun basında nöbet tutmaya gerek yok, Dumbledore!" diye Hz bir sesle bagırdı Profesör
McGo-nagall ' Bakan Bey sag olsun!"
Harry, Profesör McGonagall'm hiç böyle kontrolünü kaybettigini görmemisti. Profesör'ün
kızgınlıktan yanakları kızarmıstı, ellerini de yumruk yapmıstı; hiddetten titriyordu.
"Mr Fudge'a bu geceki olaylardan sorumlu Olu T Yiyen'i yakaladıgımızı söyledigimizde/' dedi Snape
alçak sesle, "kendi güvenliginin tehlikede oldugunu nıs-setti anlasılan. Satoya gelirken kendisine
bir Ruh Emici'nin eslik etmesinde diretti. Onu Barty Crouch'un oldugu odaya -"
"Ona bunu onaylamayacagını söyledim, Dumbledore!" dedi Profesör McGonagall, burnundan
soluyarak. "Ona Ruh Emici'lerin satoya ayak basmalarına hayatta izin vermeyecegini söyledim,
ama -"
"Daha neler!" diye kukredi Fudge. Harry onu da hiç bu kadar öfkeli görmemisti. "Sihir Bakanı
olarak, yanımda koruma getirip getirmeyecegime ben karar veririm, özellikle de böyle tehlikeli -"
Ama Profesör McGonagall'm sesi Fudge'ınkini bastırdı.
"O - o sey odaya girer girmez," dedi çıglık çıglıga, sinirden titreyerek Fudge'ı isaret edip, "hemen
Crouch'un üstüne egildi ve - ve -"
Profesör McGonagall olanları tarif edecek kelimeler bulmaya çalısırken, Harry'nin içini buz gibi bir
ürperti kapladı. Cümlenin sonunu duymasına gerek v- k tu
821
Ruh Emici'nin ne yaptıgını anlamıstı. Ruh Emici, Barty Crouch'a ölüm öpücügünü uygulamıstı.
Ruhunu agzından emip almıstı. Simdi Barty Crouch ölüden de beterdi.
"Anlatılanlara bakılırsa, bu bir kayıp sayılmaz!" diye bas bas bagırdı Fudge. "Anlasılan Barty
Crouch birçok ölümden sorumluydu!"
"Ama simdi ifade veremez, Cornelius," dedi Dumbledore. Fudge'a dikkatle bakıyordu, sanki onu ilk
Page 288
Harry Potter Ates Kadehi
kez apaçık görüyormus gibi. "O kısardan niye öldürdügü hakkında delil sunamaz."
"Niye öldürdügü mü? Eh, bu hiç de büyük bir esrar degil, ha?" diye bagırdı Fudge. "Zır deliydi o!
Minerva ve Severus'un anlattıklarına bakılırsa, hepsini Kim-Ol-dugunu-Büirsin-Sen'in talimatlarıyla
yaptıgını saruyor-mus!"
"Lord Voldemort ona gerçekten talimatlar veriyordu, Cornelius," dedi Dumbledore. "O insanların
ölümleri Voldemorfu eski gücüne kavusturma planının yan ürünlerinden baska bir sey degildi. Plan
basanya ulastı. Voldemort yeniden bedenine kavustu."
Fudge sanki bin yüzüne çok agır bir seyle vurmusa dcr.dü. Afallamıs halde, gözlerini kırpıstırarak,
az önce duyduklarına inanamıyormus gibi Dumbledore'a baktı.
Kekelemeye basladı, f altası gibi açılmıs gözleri hâlâ Dumbledore'un üstündeydi.
"Kim-Oldugunu-Büirsin-Sen... döndü mü? Saçmalık. Hadi, yapma, Dumbledore..."
"Süphesiz, Minerva ve Severus da sana söylemis-
822
lerdir," dedi Dumbledore, "Barty Crouch'un itirafını dinledik. Veritaserum'un etkisi altında, bize
Azka-ban'dan nasıl kaçırıldıgını ve Voldemort'un -onun hâlâ hayatta oldugunu Bertha Jorkins'ten
ögrenerek- onu babasından kurtarmaya nasıl gittigini, onu Harry'yi ele geçirmekte nasıl
kullandıgını anlattı. Plan isledi, sana söylüyorum. Crouch, Voldemort'un geri dönmesine yardımcı
oldu."
"Bak ama, Dumbledore..." dedi Fudge. Harry onun yüzünde hafif bir gülümsemenin belirdigini
hayretle gördü. "Buna - buna cidden inanıyor olamazsın. Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen dönmüs, ha?
Haydi, yapma... elbette Crouch, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in emirleriyle hareket ettigine inanıyor
olabilir - ama öyle bir delinin sözüne inanmak, Dumbledore..."
"Harry bu gece Üçbüyücü Kupası'na dokundugunda, dogruca Voldemort'a aktarıldı," dedi
Dumbledore kararlı bir sesle. "Lord Voldemort'un yeniden dogusuna tanık oldu. Benimle odama
gelirsen, sana hepsini açıklayacagım."
Dumbledore dönüp Harry'ye baktı ve onun uyanık oldugunu gördü, ama yine de basını sallayıp,
"Korkarım bu gece Harry'yi sorgulamana izin veremem," dedi.
Fudge'in tuhaf gülümsemesi hâlâ yüzündeydi.
O da dönüp Harry'ye baktı, sonra gözlerini yeniden Dumbledore'a çevirdi. "Sen - eee - bu konuda
Harry'nin sözüne inanmaya hazır mısın, Dumbledore?"
Bu sözleri takip eden bir anlık sessizlik Sirius'un
823
hırlamasıyla bozuldu. Ense tüyleri dimdik olmustu ve Fudge'a dislerini gösteriyordu.
"Elbette Harry'ye inanıyorum," dedi Dumbledore. Simdi gözleri alev alevdi. "Crouch'un itirafını
dinledim. Harry'den, Üçbüyücü Kupası'na dokunmasından sonra olanları dinledim. ki öykü
birbirine uyuyor, geçen yaz Bert-ha Jorkins'in kaybolusundan beri olan her seyi açıklıyor."
Fudge'ın yüzünde hâlâ o tuhaf gülümseme vardı. Bir kez daha, cevap vermeden önce dönüp
Harry'ye baktı. "Demek Lord Voldemort'un döndügüne inanman için deli bir katilin ve suradaki...
seyy..."
Fudge, Harry'ye yine kaçamak bir bakıs attı ve Harry birden anladı.
"Rita Skeeter'ı okumussunuz, Mr Fudge," dedi usulca.
Ron, Hermione, Mrs VVeasley ve Bili yerlerinden sıçradılar. Hiçbiri Harry'nin uyandıgının farkına
varmamıstı.
Fudge hafiften kızardı, ama yüzüne boyun egmez ve dedigim dedik bir ifade yerlesti.
"Ne olmus okuduysam?" dedi, Dumbledore'a bakarak. "Çocuk hakkındaki birtakım gerçekleri
hasıraltı ettigini ögrendiysem? Demek bir Çatalagız, ha? Ve tuhaf bir sekilde her tarafta nöbet
geçirip duruyor -"
"Sanırım Harry'nin yara izinde duydugu acıdan bahsediyorsun, öyle mi?" dedi Dumbledore sakince.
"Onun bu tür acılar çektigini itiraf ediyorsun o halde, ha?" dedi Fudge hemen. "Bas agrıları?
Kâbuslar? Hatta belki - halüsinasyonlar?"
824
"Beni dinle, Cornelius," dedi Dumbledore, ona dogru bir adım atarak. Yine çevresine o tarif
Page 289
Harry Potter Ates Kadehi
edilmez güç dalgasını yayıyordu, Harry aynı seye Dumbledore genç Crouch'u Sersemlettikten
sonra da tanık olmustu. "Harry'nin aklı seninki ya da benimki kadar yerinde. Alnındaki yara izi
beynini bulandırmıs degil. Kanımca Lord Voldemort onun yakınında oldugunda ya da cinayet
arzusu kabardıgında acıyor."
Fudge, Dumbledore'un karsısında bir adım gerilemisti, ama hâlâ aynı derecede inatçı görünüyordu.
"Kusura bakma, Dumbledore, ama daha önce hiç alarm zili görevi gören bir yara izi duymadım..."
"Bakın, Voldemort'un geri dönüsünü gördüm!" diye bagırdı Harry. Yataktan çıkmaya çalısa, ama
Mrs VVeasley onu yatagında kalması için zorladı. "Ölüm Yiyenleri gördüm! Size onların adlarını
verebilirim! Lucius Malfoy -"
Snape aniden kıpırdandı, ama Harry ona bakınca, Snape'in gözleri çabucak Fudge'a döndü.
"Malfoy aklandı!" dedi Fudge, besbelli üstüne alınmıstı. "Çok köklü bir aile - çok önemli hizmetler
için bagıslarda bulundular -"
"Macnair!" diye devam etti Harry.
"O da aklandı! Simdi Bakanlık için çalısıyor!"
"Avery - Nott - Crabbe - Goyle -"
"Tek yaptıgın, on üç yıl önce Ölüm Yiyen olmakla suçlanan kisilerin adlarını tekrar etmek!" dedi
Fudge öfkeyle. "O adları eski durusma raporlarında bulmus olabilirsin! Yapma gözünü seveyim,
Dumbledore - çocuk geçen senenin sonunda da böyle deli saçması bir
825
öykü uydurmustu - okudugu mavallar büsbütün inanılmaz bir hal alıyor, ama sen hâlâ bunları
yutuyorsun - çocuk yılanlarla konusabiliyor, Dumbledore, sence buna ragmen güvenilir biri mi?"
"Seni budala!" diye bagırdı Profesör McGonagall. "Cedric Diggory! Mr Crouch! Bu ölümler bir
delinin gelisigüzel hareketlerinin sonucu olamaz!"
"Aksini gösteren bir delil göremiyorum!" diye bagırdı Fudge, Profesör McGonagall'ınkine denk bir
kızgınlıkla yüzü morarak. "Bana öyle görünüyor ki, son on üç yılda elde ettigimiz her seyi sarsacak
bir panik baslatmaya kararlısınız!"
Harry kulaklarına inanamıyordu. Fudge'ı her zaman sefkatli biri olarak görmüstü. Belki biraz
palavracı, belki biraz kendini begenmis, ama temelde iyi huylu biri. Ancak simdi karsısında duran
kısa boylu, kızgın büyücü rahat ve düzenli dünyasının alt üst olması ihtimalini siddetle
reddediyordu - Voldemorf un hayata dönmüs olabilecegine inanmıyordu.
"Voldemort geri döndü," diye tekrarladı Dumbledore. "Bu gerçegi hemen kabul edersen ve gerekli
önlemleri alırsan, Fudge, durumu hâlâ kurtarabiliriz. Birinci ve en önemli adım, Azkaban'ı Ruh
Emici'lerin kontrolünden almak -"
"Saçmalık!" diye bagırdı Fudge yine. "Ruh Emi-ci'leri çıkarmak mı? Böyle bir seyi önersem
kovulurum! Toplumumuzun yarısının geceleri yatakta kendini güvende hissetmesinin nedeni,
Azkaban'da Ruh Emici'lerin nöbet tutması!"
826
"Ama geri kalanımız yatakta o kadar rahat uyuya-mıyor, Cornelius. Çünkü Lord Voldemorf un en
tehlikeli destekçilerinin, o çagırdıgı anda ona katılacak yaratıkların gözetiminde oldugunu
biliyoruz!" dedi Dumbledore. "Sana sadık kalmayacaklar, Fudge! Voldemort onlara, güçlerini
kullanıp zevklerini tatmin etmeleri için senden çok daha genis olanaklar sunabilir! Ruh Emici'ler
arkasmdayken ve eski destekçileri de yanına dönmüsken, onun on üç yıl önce sahip oldugu güce
yeniden erismesini durdurmakta çok büyük güçlük çekeceksin!
Fudge, sanki öfkesini ifade edecek sözcük bulamıyormus gibi, agzını ses çıkarmadan açıp
kapıyordu.
"Alman gereken -derhal alman gereken- ikinci ön-lemse," diye yılmadan devam etti Dumbledore,
"devlere elçiler göndermek."
"Devlere elçiler göndermek mi?" diye tiz bir çıglık attı Fudge. Belli ki dili çözülmüstü. "Nası l bir
çılgınlıktır bu?"
"Onlara hemen dostluk elini uzat, yoksa çok geç olur," dedi Dumbledore. "Yoksa Voldemort, tıpkı
daha önce yaptıgı gibi, devleri, onlara haklarını ve özgürlüklerini verecek tek büyücünün kendisi
olduguna ikna eder!"
Page 290
Harry Potter Ates Kadehi
"Ciddi - ciddi olamazsın!" dedi Fudge, solugu kesilerek. Basını iki yana sallayarak Dumbledore'dan
uzaklastı. "Devlerle temasa geçtigim sihir toplumunun kulagına bir giderse - insanlar onlardan
nefret ediyor, Dumbledore - kariyerimin sonu olur -"
827
"Sen kör olmussun," dedi Dumbledore, simdi sesini yükselterek. Çevresindeki güç halesi adeta
somutlasmıstı, yine gözlerinden atesler saçıyordu. "Makamına duydugun tutku seni kör etmis,
Cornelius! Her zaman yaptıgın gibi, kanın saflıgı denen seye çok fazla önem veriyorsun! Bir insanın
ne olarak dogdugunun degil, nasıl gelistiginin önemli oldugunu göremiyorsun! Az önce Ruh
Emici'n, bilinen en köklü safkan ailelerden birinin son üyesini yok etti - ve o adamın ne yapmayı
seçtigini görüyorsun! Sana sunu söylüyorum - benim önerdigim adımlan atarsan, makamında
olsan da olmasan da, görüp görecegimiz en cesur ve en büyük Sihir Bakanlarımızdan biri olarak
hatırlanırsın. Ama harekete geçmezsen - tarih seni, kenara çekilip bizim yeniden kurmak için çaba
sarfettigimiz dünyayı yok etsin diye Volde-mort'a ikinci bir fırsat veren adam olarak hatırlar!"
"Delilik," diye fısıldadı Fudge, gerilemeye devam ederek. "Çılgınlık..."
Sonra bir sessizlik çöktü. Madam Pomfrey, Harry'nift yatagının ayakucunda, ellerini agzına
götürmüs halde donakalmıstı. Mrs VVeasley hâlâ Harry'nin basında duruyordu, kalkmasın diye eli
unun omzun-daydı. Bili, Ron ve Hermione gözlerini Fudge'a dikmis bakıyorlardı.
"Eger gözlerini kapama konusundaki kararlılıgın seni bu noktaya kadar getiriyorsa, Cornelius,"
dedi Dumbledore, "bir yol ayrımına vardık demektir. Sen nasıl uygun görüyorsan öyle hareket
edersin. Ve ben -
828
ben nasıl uygun görüyorsam öyle hareket edecegim."
Dumbledore'un sesinde en ufak bir tehdit izi yoktu, sadece var olan durumu ortaya koyar gibiydi.
Ama Fudge, sanki Dumbledore elinde bir asayla onun üzerine geliyormus gibi öfkelendi.
"Beni dinle, Dumbledore/' dedi, parmagını tehdit edercesine sallayarak. "Seni hep serbest
bıraktım. Hep. Sana çok saygı gösterdim. Belki bazı kararlarına katılmadım, ama sesimi
çıkarmadım. Bakanlık a basvurmaksızın kurtadamlara is vermene ya da Hagrid'i tutmana ya da
ögrencilerine istedigin seyleri ögretmene izin verecek pek fazla kisi bulamazsın. Ama simdi bana
karsı çalısmaya baslayacaksan -"
"Benim tek bir kisiye karsı çalısmaya niyetim var," dedi Dumbledore. "O da Lord Voldemort. Eger
ona karsıysan, Cornelius, o zaman aynı taraftayız demektir."
Fudge buna verecek bir cevap bulamamıs gibiydi. Bir süre küçük ayaklarının üstünde bir öne bir
arkaya sallandı ve melon sapkasını elinde çevirdi.
Sonunda, yalvarır gibi bir sesle konustu: "Geri dönmüs olamaz, Dumbledore, olamaz..."
Snape ileri atıldı ve cüppesinin sol kolunu sıvayarak Dumbledore'un yanından geçti. Kolunu öne
uzatıp gösterince, Fudge irkildi.
"ste," dedi Snape hasin bir sesle. "ste. Karanlık saret. Bir saat önceki kadar belirgin degil, o
sırada kapkara olmustu. Ama hâlâ görebilirsin. Her Ölüm Yi-
829
yen'de bu isaret vardı, bizzat Karanlık Lord tarafından daglanmıstı. Bu hem birbirimizi tanımamız,
hem de onun istedigi zaman bizi huzuruna getirmesi için bir araçtı. Hangi Ölüm Yiyen'in saret'ine
dokunsa, o Ölüm Yiyen bulundugu yerden anında Buharlasır ve onun yanında Cisimlenirdi. Bu
saret yıl boyunca giderek be-lirginlesti. Karkaroff unki de. Karkaroff bu gece niye kaçtı
sanıyorsun? kimizin saret'i de yanmaya basladı, ikimiz de onun döndügünü anladık. Karkaroff,
Karanlık Lord'un intikam alacagından korkuyor. O kadar çok Ölüm Yiyen'e ihanet etti ki, sürüye
geri alınmayacagını biliyor."
Fudge, Snape'in önünde de bir adım geriledi. Basını iki yana sallıyordu. Snape'in söylediklerinin bir
kelimesini bile anlamıs gibi görünmüyordu. Snape'in kolundaki çirkin isarete, apaçık bir nefretle,
uzun uzun baktı. Sonra basını Dumbledore'a çevirdi ve fısıldadı: "Sen ve ekibin ne yapmaya
çalısıyorsunuz bilmiyorum, Dumb-ledore, ama daha fazla dinlemeyecegim. Baska bir sey
söyleyecek de degilim. Seninle yann temasa geçecegim, Dumbledore, bu okulun yönetilis biçimiyle
ilgili konusmak için. Simdi Bakanlık'a dönmem gerekiyor."
Page 291
Harry Potter Ates Kadehi
Tam kapıya varmıstı ki, durdu. Geri döndü, yatakların bulundugu bölüme yürüdü ve Harry'nin
yatagının yanında durdu.
"Ödülün," demekle yetindi. Cebinden içi altın dolu, büyük bir kese çıkarıp Harry'nin basucundaki
komodinin üstüne bıraktı. "Bin Galleon. Bir ödül seremonisi
830
yapılması gerekirdi, ama bu sartlar altında..."
Melon sapkasını basına geçirdi ve odadan çıkıp kapıyı arkasından çarptı. O gözden kaybolur
kaybolmaz, Dumbledore basını Harry'nin yatagının çevresindeki gruba çevirdi.
"Yapılması gereken seyler var," dedi. "Molly... sana ve Arthur'a güvenebilecegimi düsünmekte
haklı mıyım?"
"Elbette," dedi Mrs YYeasley. Dudaklarına varıncaya kadar bembeyaz kesilmisti, ama kararlı bir
hali vardı. "Arthur, Fudge'ın ne oldugunu biliyor. Arthur'un bunca yıldır Bakanlık'ta arka planda
kalmasının nedeni, Muggle'lara olan düskünlügü. Fudge onda dogru dürüst büyücülük gururu
olmadıgını düsünüyor."
"O halde Arthur'a bir mesaj göndermem gerekiyor," dedi Dumbledore. "Gerçege ikna
edebilecegimiz herkese derhal haber verilmesi gerekiyor. Ve Arthur, Cornelius kadar basiretsiz
olmayan Bakanlık çalısanlarıyla temasa geçmeye çok uygun bir konumda."
"Babama ben giderim," dedi Bili, ayaga kalkarak. "Hemen gidiyorum."
"Çok güzel," dedi Dumbledore. "Neler oldugunu ona anlat. Söyle, kısa sürede onunla dogrudan
temasa geçecegim. Ancak, tedbirli olması gerekiyor. Eger Fudge benim Bakanlık'a müdahalede
bulundugumu düsünürse -"
"Bana bırakın," dedi Bili.
Harry'nin omzuna bir saplak indirdi, annesini ya-
831
nagmdan öptü, pelerinini üstüne geçirdi ve hızla odadan çıktı.
"Minerva," dedi Dumbledore, Profesör McGona-gall'a dönerek. "Hagrid'i olabildigince çabuk
odamda görmek istiyorum. Ayrıca -gelmeyi kabul ederse- Madam Maxime'i de."
Profesör McGonagall basıyla onayladı ve tek kelime etmeden çıktı.
"Poppy," dedi Dumbledore, Madam Pomfrey'ye. "Senden rica etsem, Profesör Moody'nin odasına
inebilir misin? Orada YVinky adında, hayli üzüntülü bir ev cini bulacaksın. Onun için elinden geleni
yap, sonra da onu mutfaga götür. Sanırım Dobby bizim için ona bakacaktır."
"Pe-peki," dedi Madam Pomfrey, sasırmıs halde. O da çıktı.
Dumbledore yine konusmaya baslamadan önce, kapının kapanmasını ve Madam Pomfrey'nin ayak
seslerinin uzaklasıp duyulmaz hale gelmesini bekledi.
"Simdi de," dedi, "aramızdan iki kisinin birbirlerini oldukları gibi görmelerinin vakti geldi. Sirius...
her zamanki biçimini alırsan..."
Kocaman, kara köpek basını kaldırıp Dumbledore'a baktı ve sonra, bir anda, insana dönüstü.
Mrs VVeasley feryadı basıp yataktan geri sıçradı.
"Sirius Black!" dedi çıglık çıglıga, onu isaret ederek.
"Anne, sus!" diye bagırdı Ron. "Endiselenecek bir sey yok!"
832
Snape ne bagırmıs, ne de geri sıçramıstı, ama y. zünde korkuyla hiddet karısımı bir ifade vardı.
"O!" diye hırladı, Sirius'a bakarak. Sirius'un yüzünden de aynı nefret okunuyordu. "Onun burada
ne isi var?"
"Buraya benim davetim üzerine geldi," dedi Dumbledore, bir birine, bir ötekine bakarak. "Tıpkı
senin gibi, Severus. ikinize de güveniyorum. Aranızdaki eski farklılıkları bir kenara bırakıp
birbirinize güvenmenizin vakti geldi."
Harry, Dumbledore'un mucize gibi bir sey istedigini düsündü. Sirius ve Snape birbirlerine büyük
bir nefretle bakıyorlardı.
"Hiç olmazsa apaçık düsmanlıktan vazgeçin," dedi Dumbledore, sesinde hafif bir sabırsızlıkla, "kısa
vadede ona da razıyım. El sıkısacaksınız. Artık aynı taraftasınız. Vakit daralıyor ve biz gerçegi
bilenler bir arada durmazsak, hiçbirimiz için umut kalmadı demektir."
Page 292
Harry Potter Ates Kadehi
Sirius ve Snape agır agır -ama hâlâ ikisi de karsısındakinin basına kötü bir sey gelmesini
diliyormus gibi bakarak- birbirlerine yaklasıp el sıkıstılar. Ve ellerini çabucak bıraktılar.
"Baslangıç için bu da yeterli," dedi Dumbledore, tekrar aralarına girerek. "Simdi, ikinize de birer
görev verecegim. Fudge'rn tutumu, her ne kadar beklenmedik olmasa da, her seyi degistiriyor.
Sirius, senden hemen yola çıkmanı istiyorum. Remus Lupin'i, Arabella Figg'i, Mundungus Fletcheı'ı
alarma geçireceksin - yani eski tayfayı. Bir süre Lupin'de kal ve dikkati çekme; seninle oradan
temasa geçecegim."
833
"Ama -" dedi Harry.
Sirius'un kalmasını istiyordu. Ondan yine bu kadar çabuk ayrılmak istemiyordu.
"Çok yakında görüsecegiz, Harry," dedi Sirius, ona dönerek. "Sana söz veriyorum. Ama elimden
geleni yapmam gerekiyor, anlıyorsun, degil mi?"
"Evet," dedi Harry. "Evet... tabii ki anlıyorum."
Sirius onun elini kavrayıp bıraktı, Dumbledore'a basıyla selam verdi ve tekrar kara köpege
dönüstü. Odanın öbür ucuna kostu, kapının kolunu patisiyle çevirdi. Ve o da gitti.
"Severus," dedi Dumbledore, Snape'e dönerek. "Senden ne istemek zorunda oldugumu biliyorsun.
Eger Kazırsan... hazırhkhysan..."
"Hazırım," dedi Snape.
Her zamankinden daha solgun görünüyordu ve soguk, siyah gözleri tuhaf bir sekilde parıldıyordu.
Dumbledore, "O halde, iyi sanslar," dedi ve Sna-pe'in tek kelime etmeden Sirius'un ardından çıkıp
gidisini, yüzünde hafif bir endise ifadesiyle izledi.
Dumbledore birkaç dakika boyunca konusmadı.
"Asagı inmeliyim," dedi sonunda. "Diggory'lerle görüsmeliyim. Harry - iksirinin kalanını da iç.
Hepinizle sonra görüsürüz."
Dumbledore çıkarken Harry kendini yine yastıgının üstüne bıraktı. Hermione, Ron ve Mrs VVeasley
ona bakıyorlardı. Uzunca bir süre hiçbiri konusmadı.
"ksirinin geri kalanını içmelisin, Harry," dedi Mrs
834
Veasley sonunda. Komodinin üstündeki altın kesesini eliyle hafifçe kenara çekerek siseye ve
kadehe uzandı. "Uzun ve güzel bir uyku çek. Bir süre baska bir sey düsünmeye çalıs... Ödülünle
neler alacagını düsün!"
"O altınları istemiyorum/' dedi Harry ifadesiz bir sesle. "Siz alın. Kim alırsa alsın. Benim
kazanmamam gerekirdi. Onları Cedric'in almıs olması gerekirdi."
Labirentten çıktıgından beri mücadele ettigi sey simdi ona üstün gelmek üzereydi. Gözlerinin iç
köselerinde bir yanma, bir batma hissediyordu. Gözlerini kırpıstırdı ve tavana baktı.
"Senin suçun degildi, Harry," diye fısıldadı Mrs VVeasley.
"Ona Kupa'yı benimle birlikte almasını söyledim," dedi Harry.
Simdi yanma hissi bogazına da inmisti. Keske Ron baska tarafa baksa, diye düsündü.
Mrs VVeasley iksiri komodinin üstüne koydu, egildi ve kollarını Harry'ye doladı. Harry daha önce
hiç böyle, bir anne tarafından kucaklanır gibi kucaklandıgını hatırlamıyordu. Mrs VVeasley ona
sarılırken, o gece gördüklerinin bütün agırlıgı üzerine çöktü. Annesinin yüzü, babasının sesi,
Cedric'in yerde yatan cansız bedeninin görüntüsü... hepsi kafasının içinde dönüp durmaya basladı.
Sonunda dayanamaz hale geldi, içinden kurtulma mücadelesi veren ıstırap haykırısını bastırmak
için yüzünü burusturdu.
Derken gürültülü bir çarpma sesi duyuldu ve Mrs
835
VVeasley ile Harry aynldılar. Hermione pencere kenarında duruyordu. Elinde bir seyi sıkı sıkı
tutuyordu.
"Özür dilerim," diye fısıldadı.
"ksirin, Harry," dedi Mrs VVeasley çabucak, elinin tersiyle gözlerini silerek.
Harry hepsini bir dikiste içti. ksir etkisini anında gösterdi. Rüyasız uykunun agır, karsı konulmaz
dalgalan üstüne çöktü ve Harry kendini yastıga bıraktı. Artık düsünmüyordu.
Page 293
Harry Potter Ates Kadehi
836
OTUZ YEDNC BOLUM
Baslangıç
Harry bir ay sonra bile dönüp geriye baktıgında, bu olayları izleyen birkaç güne ait anılarının çok
az oldugunu görebiliyordu. Sanki o gece o kadar çok sey yasamıstı ki, hafızası ondan sonrasını
almamıstı. Var olan anılanysa son derece acılıydı. Bunların içinde belki de en berbatı, ertesi sabah
Diggory'lerle bulusmasıydı.
Olup bitenler için onu suçlamadılar; tam tersine, ikisi de Cedric'in cesedini onlara geri getirdigi için
tesekkür ettiler. Mr Diggory konusmanın büyük bölümünde hıçkıra hıçkıra agladı. Mrs Diggory'nin
kederiy-se gözyası dökemeyecek kadar derinmis gibi görünüyordu.
Harry onlara Cedric'in nasıl öldügünü anlatınca, "Öyleyse çok az acı çekti," dedi Mrs Diggory.
"Hem, Amos... tam Turnuva'yı kazandıgı sırada öldü, degil mi? Eminim ki mutlu olmustur."
Gitmek için kalktıklarında, basını egip Harry'ye baktı ve, "Kendine göz kulak ol," dedi.
837
Harry komodinin üstündeki altın kesesini aldı. "Bunu siz alın," diye mırıldandı. "Cedric'in hakkı,
oraya önce o ulastı, alın -"
Ama Mrs Diggory geriye çekildi. "Yo hayır, o senin
canım, alamayız... sende kalsın."
*
Harry ertesi sabah Gryffindor Kulesi'ne döndü. Her-mione ile Ron'un dedigine göre, Dumbledore o
sabah kahvaltıda okula hitaben bir konusma yapmıstı. Onlardan sadece Harr/yi kendi haline
bırakmalarını istemisti. Kimse ona soru sormayacak ya da labirentte neler oldugunu anlatsın diye
basının etini yemeyecekti. Harry çogu kisinin koridorlarda onun uzagından geçtigini, göz göze
gelmekten kaçındıgını fark etti. Bazüan o geçerken ellerini agızlarına koyup bir seyler
fısıldasıyorlardı. Harry çogunun, Rita Skeetel'ın onun ne kadar dengesiz ve belki de tehlikeli oldugu
hakkındaki yazısına inandıgını sanıyordu. Belki de Cedric'in nasıl öldügü konusunda kendi
teorilerini olusturmuslardı. Aslında pek de aldırmıyordu. En çok hosuna giden, Ron ve
Hermione'yle oturup baska seylerden konusmakta, ya da onların kendisini istedigi gibi düsünmeye
bırakıp satranç oynamalarıydı. Üçünün, sözcüklere dökmek zorunda olmadıkları bir anlasmaya
varmıs olduklarını hissediyordu. Üçü de Hogwarts dısında neler olup bittigi konusunda bir isaret,
bir haber bekliyordu - ve kesin bir seyler bilmeden, neler olup bitecegine iliskin tahminlerde
bulunmak yararsızdı. Bu konuya ancak Ron, Harry'ye, Mrs VVeasley'nin eve
838
dönmeden önce Dumbledore'la yaptıgı konusmayı anlattıgı zaman degindiler.
"Annem ona bu yaz senin okuldan ayrılır ayrılmaz bize gelip gelemeyecegini sormaya gitmisti,"
dedi. "Ama Dumbledore senin Dursley'lere gitmem istiyor, hiç degilse ilk basta."
"Neden?" diye sordu Harry.
Ron sıkıntıyla basını salladı. "Dumbledore'un kendine göre nedenleri oldugunu söyledi. Herhalde
ona güvenmemiz gerek, degil mi?"
Ron ve Hermione'nin dısında Harry'nin konusabildigi tek kisi Hagrid'di. Artık Karanlık Sanatlara
Karsı Savunma ögretmenleri olmadıgı için, dersleri bos geçiyordu. Bir persembe günü ögleden
sonraki bos dersten yararlanıp Hagrid'i ziyaret etmeye kulübesine gittiler. Pırıl pırıl, günesli bir
gündü. Onlar yaklasırlarken, Fang açık kapıdan dısarı fırladı, havlıyor ve kuyrugunu deli gibi
sallıyordu.
Hagrid, "Kim o?" diyerek kapıya geldi. "Harry!"
Uzun adımlarla yanlarına gitti, tek koluyla Harry'yi kucakladı, saçlarını karıstırdı ve, "Seni görmek
ne güzel, ahbap," dedi. "Seni görmek ne güzel."
Hagrid'in kulübesine girdikleri zaman, söminenin önündeki tahta masada kova büyüklügünde
fincanlarla tabaklar oldugunu gördüler.
Hagrid, "Olympe'yle bir fincan çay içtik," dedi. "Az önce gitti."
"Kim?" dedi Ron merakla.
839
Page 294
Harry Potter Ates Kadehi
"Madam Maxime tabii ki!" dedi Hagrid
Ron, "kiniz barıstınız yani, öyle mi?" diye sordu.
Hagrid havalı havalı, "Neden bahsettigini anlamıyorum," dedi. Dolaptan birkaç fincan daha aldı.
Onlara çay yapıp bir tabak da gözleme ikram ettikten sonra, sandalyesinde arkaya yaslandı. Böcek
karası gözleriyle Harry'yi iyice bir inceledi.
Boguk bir sesle, "yisin ya?" diye sordu.
"Evet," dedi Harry.
"Hayır, degilsin," dedi Hagrid. "Elbette degilsin. Ama olacaksın."
Harry hiçbir sey söylemedi.
Hagrid, "Onun geri dönecegini biliyordum," dedi. Harry, Ron ve Hermione büyük bir saskınlık
içinde ona baktılar. "Yıllardır biliyordum, Harry. Orada bir yerlerde, vaktinin gelmesini bekledigini
biliyordum. Er geç olacaktı bu. Simdi oldu iste, biz de bize düseni yapmalıyız. Mücadele edecegiz.
Adamakıllı güçlenmeden onu durdurabiliriz belki. En azından, Dumbledore'un planı bu. Büyük
adam, Dumbledore. O yanımızda oldukça, fazla kaygılanmıyorum."
Hagrid onların yüzündeki inanmaz ifadeleri görünce, çalı gibi kaslarını kaldırdı.
"Oturup da kaygılanmanın faydası yok," dedi. "Basa gelecek olan gelir, o zaman biz de karsısına
çıkarız. Dumbledore bana senin neler yaptıgını anlattı, Harry."
Harry'ye bakarken Hagrid'in gögsü kabardı. "Evet,
840
baban da ancak bu kadarım yapardı ve benim kitabımda bundan büyük övgü yok."
Harry ona gülümsedi. Günlerdir ilk kez gülümsü-yordu.
"Dumbledore senden ne yapmanı istedi, Hagrid?" diye sordu. "Profesör McGonagall'ı yollayıp
seninle ve Madam Maxime'le görüsmek istedi... o gece."
"Yaz için bana küçük bir is verdi," dedi Hagrid. "Ama gizli. Bundan söz etmemem gerek, size bile.
Olympe de -siz Madam Maxime diyorsunuz- benimle gelebilir. Sanırım gelecek. Sanırım onu ikna
ettim."
"Voldemort'la mı ilgili?"
Hagrid bu adı duyunca irkildi.
"Olabilir," diye lafı geçistirdi. "Simdi... kim benimle gelip de geriye kalan tek Keleker'i ziyaret
etmek ister?" Yüzlerindeki ifadeyi görünce de, telasla ekledi: "Saka -
saka!"
*
Privet Drive'a dönmeden önceki son gece, Harry yatakhanede sandıgını toplarken içinde bir sıkıntı
vardı. Yıl Sonu Söleni'nden ödü kopuyordu. Oysa bu sölen çogu kez bir kutlama olurdu,
Binalar-Arası Sampiyo-na'yı kimin kazandıgı bu sölende ilan edilirdi. Harry hastane kanadından
ayrıldıgından beri kalabalık saatlerde Büyük Salon'a gitmekten kaçınmıstı, diger ögrencilerin
bakıslarıyla karsılasmamak için Salon'un neredeyse bos oldugu sırada yemek yemeyi tercih
etmisti.
O, Ron ve Hermione Salon'a girdiklerinde, her za-
841
manki süslemelerin olmadıgını fark ettiler. Normalde Büyük Salon, Yıl Sonu Söleni'nde sampiyon
binanın renkleriyle donatılırdı. Oysa bu gece, ögretmenler masasının arkasındaki duvarda siyah
perdeler vardı. Harry onların Cedric'e karsı bir saygı ifadesi olarak orada bulunduklarını hemen
anladı.
Gerçek Deli-Göz Moody ögretmenler masasınday-dı. Tahta bacagıyla sihirli gözü yerine dönmüstü.
Moody son derece iskilliydi, biri ona bir sey söyledi mi yerinde zıplıyordu. Harry ona kabahat
bulmadı; Mo-od/nin saldın korkusu, kendi sandıgında on ay hapis kalınca daha da artmıs
olmalıydı. Profesör Karkaroff un sandalyesi bostu. Harry, diger Gryffindor'larla birlikte yerine
otururken, Karkaroff un simdi nerede oldugunu, Voldemorf un onu yakalayıp yakalamadıgını
merak etti.
Madam Maxime hâlâ oradaydı. Hagrid'in yanında oturuyordu. Usul usul konusuyorlardı. Daha
ötede, Snape, Profesör McGonagall'ın yanına oturmustu. Harry ona bakarken Snape'in gözleri bir
Page 295
Harry Potter Ates Kadehi
an Harry'nin üstünde duraladı. Yüzündeki ifadeye anlam vermek güçtü. Her zamanki kadar eksi
suratlı ve sevimsiz görünüyordu. Harry, Snape gözlerini kendisinin üstünden çektikten sonra da
ona bakmayı sürdürdü.
Voldemorf un döndügü gece, Snape, Dumbledo-re'un emriyle ne yapmıstı? Ve niçin... niçin...
Dumble-dore, Snape'in gerçekten onların yanında oldugundan o kadar emindi? Snape onlar adına
casusluk etmisti,
842
Dumbledore Düsünseli'nde söylemisti bunu. Snape'in "kendi hayatını büyük bir tehlikeye atarak"
Voldemort aleyhine casusluk yapmaya basladıgını söylemisti. Yine bu isi mi yapmaya baslamıstı?
Ölüm Yiyen'lerle temasa mı geçmisti yoksa? Dumbledore'un tarafına hiç geçmemis de, tıpkı
Voldemort gibi vakti gelsin diye beklemis numarası mı yapıyordu Ölüm Yiyen'lere?
Profesör Dumbledore ögretmenler masasında ayaga kalkınca, Harry derin düsüncelerinden sıyrıldı.
Zaten Yıl Sonu Söleni'nde genelde oldugundan çok daha gürültüsüz olan Büyük Salon, sus pus
kesildi.
"Bir ders yılı daha," dedi Dumbledore, sırayla hepsine bakarak, "sona erdi."
Durakladı, gözleri Hufflepuff masasına dikildi. Dumbledore ayaga kalkmadan önceki en sessiz
masa onlann masasıydı. Yüzleri de Salon'daki herkesinkin-den daha hüzünlü ve soluktu.
"Bu gece size söylemek istedigim çok sey var," dedi Dumbledore. "Ama önce çok degerli bir insanı
kaybettigimizi belirtmek isterim. O da burada oturmus" -eliyle Hufflepuff masasını gösterdi-
"bizimle birlikte Sölen'in tadını çıkarıyor olmalıydı. Hepinizden ayaga kalkmanızı ve kadehlerinizi
Cedric Diggory'nin serefine kaldırmanızı rica ediyorum."
Öyle yaptılar, hepsi. Salon'daki herkes ayaga kalkarken masalar gacırdadı; kadehlerini kaldırdılar
ve yüksek, tok, gürüldeyen tek bir sesle "Cedric Diggory" adı yankılandı.
843
Kalabalık arasında Harry'nin gözüne Cho çarptı. Yaslar yüzünden asagı sessiz sessiz akıyordu.
Tekrar yerlerine otururlarken, Harry gözlerini masaya dikti.
Dumbledore, "Cedric, Hufflepuff binasını tanımlayan birçok niteligin timsaliydi," diye devam etti.
"yi ve sadık bir dosttu, çok çalıskandı, adil davranmaya deger verirdi. Ölümü, onu yakından
tanısanız da tanımasanız da, hepinizi etkiledi. Bu yüzden bu ölümün nasıl meydana geldigini tam
olarak bilmeye hakkınız var."
Harry basını kaldırıp Dumbledore'a baktı.
"Cedric Diggory, Lord Voldemort tarafından katledildi."
Büyük Salon'u panik halinde bir fısıltı dolastı. nsanlar inanamayarak, dehset içinde, gözlerini
Dumble-dore'a dikmis bakıyorlardı. Dumbledore ise, onların mırıldanmalarının sona ermesini
beklerken çok sakin görünüyordu.
Dumbledore, "Sihir Bakanlıgı," diye devam etti, "bunu size söylememi istemiyor. Belki de anne
babalarınızdan bir kısmı bunu söyledigimi duyunca dehsete kapılacak - ya Lord Voldemort'un
döndügüne inanmadıkları için, ya da bunu size söylememem gerektigini düsündüklerinden, çünkü
çok gençsiniz. Ama ben gerçegin genellikle yalana tercih edilmesi gerektigine inanırım. Cedric bir
kaza sonucu ya da kendi hatası yüzünden ölmüs gibi davranmak ise, onun anısına hakarettir."
844
Simdi Salon'daki her yüz, afallamıs ve korku dolu bir halde, Dumbledore'a çevrilmisti... ya da
hemen hemen her yüz. Harry, Slytherin masasında Draco Mal-foy'un Crabbe ve Goyle'a bir seyler
fısıldadıgını gördü. Midesinde ani, yakıcı, neredeyse hastalıklı bir öfke hissetti. Kendini zorlayarak
yeniden Dumbledore'a baktı.
Dumbledore, "Cedric'in ölümüne iliskin olarak sözü edilmesi gereken biri daha var," diye devam
etti. "Harry Potter'ı kastediyorum elbette."
Bazı baslar Harry'ye dönerken, Büyük Salon'da bir tür dalgalanma oldu. Sonra gözler hemen yine
Dumbledore'a çevrildi.
"Harry Potter, Lord Voldemort'dan kaçmayı basardı," dedi Dumbledore. "Kendi hayatını tehlikeye
atarak Cedric'in cesedini Hogwarts'a getirdi. Her yönüyle, Lord Voldemort'la karsı karsıya gelmis
pek az büyücünün gösterdigi türden bir cesaret sergiledi. Ve bunun için onun serefine içiyorum."
Page 296
Harry Potter Ates Kadehi
Dumbledore agırbaslı bir edayla Harry'ye döndü ve bir kez daha kadehini kaldırdı. Büyük
Salon'daki hemen hemen herkes de onun yaptıgını yaptı. Cedric'in adım mırıldandıkları gibi onun
adını da mırıldandılar ve serefine içtiler. Ama Harry, ayaktakilerin arasındaki bir açıklıktan, Malfoy,
Crabbe ve Goyle ile öteki Slytherin'lerden çogunun karsı koyarcasına, kadehlerine ellerini
sürmeden yerlerinde oturduklarını gördü. Dumbledore ise onları görmedi. Sihirli bir gözü yoktu
sonuçta.
845
Herkes bir kez daha yerine oturunca, Dumbledore konusmasını sürdürdü: "Üçbüyücü Turnuvası'nın
amacı, sihir dünyasında kaynasmayı ilerletmek, tesvik etmekti. Olup bitenlerin ısıgı altında -yani
Lord Voldemort döndügüne göre- böylesi baglar eskisinden de önemli görünüyor."
Dumbledore bakıslarını Madam Maxime ve Hag-rid, Fleur Delacour'la diger Beauxbatons ögrencileri
ve Slytherin masasındaki Krum'la Durmstrang'lar üzerinde dolastırdı. Harry, Krum'un tedirgin,
hatta neredeyse korkmus göründügünü fark etti. Sanki Dumbledore'un sert bir seyler söylemesini
bekler gibiydi.
Dumbledore, "Bu Salon'daki her konuk," dedi ve gözleri Durmstrang ögrencileri üzerinde durdu,
"buraya gelmek isterse eger, her zaman memnuniyetle karsılanacaktır. Hepinize bir kez daha sunu
söylüyorum: Lord Voldemort döndügüne göre, ne kadar birlesirsek o kadar güçlü, ne kadar
bölünürsek o kadar zayıf oluruz.
"Lord, Voldemort'un anlasmazlık ve düsmanlık tohumlan ekme yetenegi çok büyüktür. Bununla
ancak, aynı derecede güçlü bir dostluk ve güven bagı kurarak mücadele edebiliriz. Eger
hedeflerimiz aynıysa, kalplerimiz de açıksa, alıskanlık ve dil farklılıkları hiçbir sey ifade etmez.
"Ben önümüzde karanlık ve zor bir dönem olduguna inanıyorum - hayatımda yanılmıs olmayı hiç
bu kadar kuvvetle umut etmemistim. Bu Salon'da
846
bulunanlardan bir kısmı Lord Voldemort'un elinde bizzat ıstırap çekti. Çogunuzun ailesi
paramparça oldu. Bir hafta önce, bir ögrenci aramızdan alındı.
"Cedric'i hatırlayın. Gün gelir de dogru olanla kolay olan arasında seçim yapmanız gerekirse eger,
iyi kalpli, yardımsever ve cesur bir çocuga, sırf Lord Vol-demorf un yoluna çıktıgı için neler
oldugunu hatırlayın. Cedric Diggory'yi hatırlayın."
*
Harry'nin sandıgı toplanmıstı; Hedwig sandıgın tepesindeki kafesine yerlesmisti. Harry, Ron ve
Her-mione kalabalık Giris Salonu'nda diger dördüncü sınıf ögrencileriyle birlikte, onları Hogsmeade
istasyonuna götürecek olan arabaları bekliyorlardı. Yine güzel bir yaz günüydü. Harry o aksam
Privet Drive'a vardıgı zaman, • orasının sıcak ve yapraklara bürünmüs olacagını, çiçek tarhlarını bir
renk cümbüsüne dönüsmüs halde bulacagını tahmin ediyordu. Ama bu düsünce onu hiç de
keyiflendirmedi.
" 'Arry!"
Dönüp baktı. Reur Delacour satoya giden tas basamaklardan hızla çıkıyordu. Harry onun
arkasındaki arazide, hayli geride, Hagrid'in dev atlardan iki tanesini arabaya kosmak için Madam
Maxime'e yardım ettigini gördü. Beauxbatons arabası yola çıkmak üzereydi.
Fleur onun yanına gelip elini uzatırken, "Uma'ım yinne görüsürüs/' dedi. "Bu'ada bir is bulurum
uma'ım, ngilizcemiy ilerletmek için."
847
Ron bogazlanıyormus gibi bir sesle, "Zaten çok iyi," dedi. Fleur ona gülümsedi; Hermione kaslarını
çattı.
Fleur dönüp giderken, "Hosça kal, 'Arry," dedi. "Seninle tanıstı'ma sevindim!"
Gümüsi saçlan günes ısıgında dalga dalga, çimenleri telasla geçip Madam Maxime'in yanına giden
Fleur'ü izleyen Harry'nin morali ister istemez biraz düzelmisti.
Ron, "Bakalım Durmstrang ögrencileri nasıl geri gidecekler?" dedi. "Sence Karkaroff olmadan o
gemiyi idare edebilirler mi?"
Huysuz bir ses, "Gemiyi Karkaroff iddare etmiyorr-du," dedi. "O kamarrasında oturuyordu, buttun
iji biz yapıyorduk." Krum, Hermione ile vedalasmaya gelmisti. "Bir konujalım mı?" diye sordu ona.
Page 297
Harry Potter Ates Kadehi
"Ah... evet... tabii," dedi Hermione, biraz bocalayarak. Krum'un pesinden kalabalıgın arasında
gözden kayboldu.
Ron onun arkasından yüksek sesle, "Acele etsen iyi olur!" diye bagırdı. "Arabaların gelmesine az
kaldı!"
Ne var ki, arabalan gözleme isini Harry'ye bıraktı ve sonraki birkaç dakikayı, Krum ile
Hermione'nin neler çevirdigini görmek için boynunu uzatıp kalabalıgın üstünden bakarak geçirdi.
Onlar da çok geçmeden döndüler zaten. Ron, Hermione'ye baktı, ama onun yüzü hayli sakindi.
Krum birden Harry'ye, "Diggory'yi sevmisttim," dedi. "Bana karjı hep kibbardı. Hep.
Durmstrang'dan
848
oldu'um halde - Karkarroffla birrlikte," diye ekledi, kaslarını çatarak.
"Yeni bir Müdürünüz var mı?" diye sordu Harry.
Krum omuzlarım silkti. Tıpkı Fleur gibi elini uzatıp Harry'nin elini sıktı, sonra da Ron'unkini.
Ron acılı bir iç mücadele geçiriyormus gibiydi. Ancak Krum dönüp gitmek üzereyken, Ron birden
patladı: "mzanı rica edebilir miyim?"
Sasırmıs ama memnun görünen Krum, Ron için bir parsömen parçasını imzalarken, Hermione
gülünv seyerek simdi yoldan onlara dogru tangır tungur gelen
atsız arabalara döndü.
*
King's Cross'a dogru yolculuktan sırasında hava, önceki eylülde Hogwarts'a geldikleri günkünden
alabildigine farklıydı. Gökte tek bir bulut yoktu. Harry, Ron ve Hermione kendi baslarına
oturacakları bir kompartıman bulmayı becerdiler. Hiç durmadan ötmesini durdurmak için
Pigvvidgeon'ı yine Ron'un resmi cüppesinin altına saklamıslardı; Hbdvvig, bası kanadının altında,
uyukluyordu; Crookshanks ise bos bir koltuga kocaman, tüylü bir turuncu yastık gibi kıvrılmıstı.
Harry, Ron ve Hermione, tren onlan hızla güneye dogru götürürken, bütün hafta konustuklarından
daha fazla ve daha serbestçe konustular. Dumbledore'un Yıl Sonu Söleni'ndeki konusması,
Harry'ye sanki içindeki tıkanıklıgı açmıs gibi geliyordu. Olan biteni tartısmak o kadar acı
vermiyordu artık. Dumbledore'un Vol-
849
demort'u durdurmak için daha simdiden nasıl bir eyleme geçmis olabilecegi konusundaki
konusmalarını, ancak yemek arabası gelince kestiler.
Hermione arabadan dönüp de parasını okul çantasına koyduktan sonra, çantadan bir Gelecek
Postası çıkardı.
Harry söyle bir baktı, ne yazdıgını bilmeyi istediginden hiç emin degildi. Ama onun gazeteye
baktıgını gören Hermione, sakin sakin, "Hiçbir sey yok," dedi. "stersen kendin de bak, ama bir sey
yok. Her gün kontrol ediyorum. Sadece üçüncü görevden sonraki gün, senin Turnuva'yı
kazandıgını bildiren kısa bir yazı vardı. Cedric'in sözünü bile etmemislerdi. Bana sorar-san,, Fudge
suskun kalmaları için baskı yapıyor."
"Rita'yı asla susturamaz," dedi Harry. "Böyle bir hikâyede, asla."
"Ah, Rita üçüncü görevden beri hiçbir sey yazmadı," dedi Hermione, tuhaf bir sekilde yapmacık bir
sesle. "Aslını sorarsanız," diye ekledi, simdi sesi biraz titriyordu, "Rita Skeeter uzun süre hiçbir sey
yazmayacak. Onun foyasını meydana çıkarmamı istemiyorsa yani."
"Sen ne diyorsun?" dedi Ron.
Hermione bir solukta, "Okul arazisine girmemesi gerekirken özel konusmaları nasıl dinledigini
ögrendim," dedi.
Hermione günlerdir bunu onlara söylemek için ölüp bitiyormus da, olanlar yüzvnden kendini
tutmak zorunda kalmıs gibi geldi Harr/ye.
850
"Nasıl yapıyordu bunu?" diye sordu Harry hemen.
"Nasıl anladın?" diye sordu Ron, Hermione'ye bakarak.
Hermione, "Eh," dedi, "aslında bu fikri bana sen verdin, Harry."
Sasıran Harry, "Ben mi?" dedi. "Nasıl?"
Page 298
Harry Potter Ates Kadehi
Hermione sevinçle, "Anten meselesi" dedi.
"Ama sen çalısmaz demistin -"
"Haa, elektronik antenler degil," dedi Hermione. "Böcek antenleri... Hani sen anten deyince Ron
böcek anteni sanmıstı ya, haklıymıs meger... Rita Skeeter" -Hermione'nin sesi sakin bir zaferle
titriyordu- "kayıtsız bir Animagus. stedigi anda -"
Hermione çantasından küçük, mühürlü bir cam kavanoz çıkardı.
"- böcege dönüsebiliyor."
"Saka ediyorsun," dedi Ron. "Yapmadın... o degil..."
"Ah, evet, o," dedi Hermione mutlu mutlu, kavanozu onların önünde sallayarak.
Kavanozun içinde birkaç küçük dalla yaprak ve koca, sisko bir böcek vardı.
"Olamaz - saka ediyorsun -" diye fısıldadı Ron, kavanozu kaldırıp gözlerine yaklastırarak.
"Hayır, etmiyorum," dedi Hermione gülümseyerek. "Onu hastane kanadında, pencere pervazında
yakaladım. Yakından bakarsan, antenleri çevresindeki isaretlerin, taktıgı o çirkin gözlügün
çerçevesine tıpatıp benzedigini görürsün."
851
Harry bakınca onun haklı oldugunu gördü. Ve bir sey hatırladı. "Hagrid'in Madam Maxime'e
annesini anlattıgım duydugumuz gece heykelde bir böcek vardı!"
"Aynen öyle," dedi Hermione. "Ve Viktor, biz göl kıyısında konustuktan sonra, saçımdan bir böcek
çıkardı. Ve eger fena halde yanılmıyorsam, Rita, senin yara izinin acıdıgı gün Kehanet sınıfının
pencere pervazına tünemisti. Yıl boyunca yazacak hikâye bulmak için vızır vızır dolasıp durdu."
"Malfoy'u agacın altında gördügümüzde..." dedi Ron agır agır.
Hermione, "Onunla konusuyordu, elindeydi," dedi. "Malfoy biliyordu tabii. Rita, Slytherin'lerle o
küçük, tatlı söylesileri bu sayede yaptı. Onun yasadısı bir sey yaptıgı umurlarında bile degildi,
yeter ki bizim hakkımızda ve Hagrid hakkında korkunç seyler yazsın."
Hermione cam kavanozu Ron'dan alarak, öfkeyle cama yapısmıs vızıldayan böcege gülümsedi.
"Londra'ya gittigimizde kendisini serbest bırakacagımı söyledim ona," dedi. "Anlıyorsunuz ya,
kavanoza bir Kınlmazlık Büyüsü yaptım, Rita biçim degistiremiyor. Ve tüy kalemini bir yıl boyunca
kendisine saklamasını söyledim. Bakalım, insanlar hakkında korkunç yalanlar yazma
alıskanlıgından kurtulabilecek mi "
Huzur içinde gülümseyen Hermione böcegi yeniden okul çantasına yerlestirdi.
852
Kompartımanın kapısı kayarak açıldı.
"Çok akıllıca, Granger," dedi Draco Malfoy.
Crabbe ve Goyle arkasında duruyorlardı. Üçünün de, Harry'nin simdiye kadar onları gördügünden
çok daha kendinden memnun, kibirli ve tehdit edici bir halleri vardı.
Malfoy, kompartımana adım atıp, dudaklarında titresen yılısık bir sırıtısla teker teker hepsine
bakarak, "Demek böyle," dedi. "Gariban bir muhabir yakaladınız, Potter da yine Dumbledore'un
gözde çocugu oldu. Aman ne güzel."
Sırıtısı bütün yüzüne yayıldı. Crabbe ve Goyle pis pis güldüler.
"Düsünmemeye çalısıyoruz, öyle mi?" dedi Malfoy tatlı tatlı, her üçüne de baktı. "Böyle bir sey
olmamıs gibi davranmaya çalısıyoruz, ha?"
"Çık dısarı," dedi Harry.
Dumbledore'un Cedric hakkındaki konusması sırasında Crabbe ile Goyle'a bir seyler fısıldayısını
gözlediginden beri Malfoy'la hiç yan yana gelmemisti. Kulaklarında bir tür çınlama duyuyordu. Eli
cüppesinin altındaki asasını kavradı.
"Kaybeden tarafı seçtin, Potter! Seni uyarmıstım! Sana arkadaslarını daha dikkatli seçmeni
söylemistim, hatırladın mı? Trende ilk karsılastıgımızda, hani Hog-warts'taki ilk gün? Sana böyle
ayaktakımıyla takılma-manı söylemistim!" Basıyla Ron ve Hermione'yi isaret etti. "Artık çok geç,
Potter! lk onlar gidecek, madem
artık Karanlık Lord geri döndü! lk olarak Bularuk'larla Muggle-sevenler! Eh - daha dogrusu ikinci
olarak -çünkü Diggory birin-"
Sanki birisi kompartımanda bir kutu havai fisek patlatmıstı. Her yönden kopup gelen büyülerin göz
Page 299
Harry Potter Ates Kadehi
kamastıran panltısıyla körlesen, bir dizi gümleme sesiyle sagırlasan Harry gözlerini kırpıstırıp yere
baktı.
Malfoy, Crabbe ve Goyle kapı agzında baygın yatıyorlardı. Harry, Ron ve Hermione ayaktaydı, üçü
de farklı bir ugursuzluk büyüsü kullanmıstı. Dahası, bunu yapanlar sadece onlar degildi.
Fred, Goyle'a basıp kompartmana girerken, sakin bir sesle, "Bu üçünün neler çevirecegini
anlayalım diye düsündük," dedi. Asası elindeydi, onun hemen ardından, Malfoy'un üstüne basmaya
özen göstererek içeri giren George'unki de öyle.
George, Crabbe'ye bakarak, "lginç bir etki," dedi. "Furnunculus lanetini kim yaptı?"
"Ben," dedi Harry.
'Tuhaf," dedi George neseyle. "Ben de Pelte-Bacak kullandım. Demek bu ikisinin karıstırılmaması
gerekiyormus. Yüzünde bir sürü küçük küçük dokunaç çıkn, baksana. Eh, onlan burada bu
akmayalım, dekora pek katkıları yok."
Baygın olan Malfoy, Crabbe ve Goyle, kendilerini hedef alan karma ugursuzkık büyüsünün etkisiyle
gerçekten de berbat mı berbat görünüyorlardı. Ron, Harry ve George onlan tekmeleyerek,
yuvarlayarak, iterek ko-
854
ridora çıkardılar. Sonra da kompartımana girip kapıyı kapattılar.
Fred bir deste iskambil çıkararak, "Patlamalı Pisti oynayan?" diye sordu.
Besinci elin ortasına gelmislerdi ki, Harry aklındaki soruyu sormaya karar verdi.
"Artık bize söyleyeceksiniz, ha?" dedi George'a. "Kime santaj yapıyordunuz?"
"Ha," dedi George, karanlık bir edayla. "O is."
Fred basını sabırsızca sallayarak, "Önemi yok," dedi. "Önemli bir sey degildi. Yani, artık degil."
George omuz silkerek, "Vazgeçtik," dedi.
Ama Harry, Ron ve Hermione bıkmadan sorup durdular ve sonunda Fred, "Tamam, tamam," dedi.
"Gerçekten bilmek istiyorsanız... Ludo Bagman'dı."
"Bagman mı?" dedi Harry sertçe. "O da karıstı mı diyorsun -"
"Yok canım," dedi George bezgin bezgin. "Öyle bir sey degil. Salak rezil. Kafası o kadar çalısmaz
ki."
"Ee, neydi öyleyse?" dedi Ron.
Fred önce durakladı, sonra, "Quidditch Dünya Kupası'nda onunla girdigimiz bahsi hatırlıyor
musunuz?" dedi. "Hani rlanda kazanacak, ama Snitch'i Krum yakalayacak demistik?"
Harry ve Ron biraz düsünüp, "Evet," dediler.
"Eh, o rezil bize rlanda maskotlarından yakaladıgı ayakkabıcı cin altınıyla ödeme yapmıs."
"Ee?"
855
"Ee'si," dedi Fred sabırsızlıkla, "yok oldu gitti, degil mi? Ertesi sabah yok olup gitmisti!"
"Ama - bir yanlıslık olmustur herhalde," dedi Her-mione.
George aa acı güldü. "Evet, biz de öyle sandık, ilk basta. Sandık ki, ona yazıp bir yanlıslık
oldugunu söylersek, paralan sökülür. Nerdeee. Mektubumuzu görmezden geldi. Hogwarts'ta
onunla bu konuyu konusmaya çalıstık, ama her seferinde bir bahane bulup bizden kaçtı."
"Sonunda iyice çirkeflesti," dedi Fred. "Kumar oynayamayacak kadar genç oldugumuzu, bize zırnık
vermeyecegini söyledi."
George gözlerinden atesler saçarak, "Biz de paramızı geri istedik," dedi.
"Reddetmedi ya!" dedi Hermione, solugu kesilmis halde.
"Tam üstüne bastın," dedi Fred.
"Ama o sizin biriktirdiginiz bütün paraydı!" dedi Ron.
"Bana mı söylüyorsun?" dedi George. "Tabii sonunda meseleyi ögrendik. Lee Jordan'ın babası da
Bag-man'dan parasını almakta biraz sıkıntı çekmis. Anlasılan Bagman'ın cincücelerle bası
beladaymıs. Onlardan çok miktarda borç altın almıs. Bir cinaice çetesi Dünya Kupası'ndan sonra
onu agaçlıkta kıstırmıs ve elinden bütün altınını almıs, ama bu altınlar bile borçlarını kapatmaya
yetmemis. Gözaltında tutmak için onu Hog-warts'a kadar izlemisler. Kumarda her seyini kaybet-
856
Page 300
Harry Potter Ates Kadehi
mis. Birbirine sürtecek iki Galleon'u kalmamıs. Peki o budala, cincücelere nasıl ödeme yapmayı
teklif etmis, biliyor musunuz?"
"Nasıl?" dedi Harry.
Fred, "Senin üzerine bahse girmis, oglum," dedi. "Senin Turnuva'yı kazanacagın üzerine büyük bir
bahse girmis. Cincücelere karsı."
"Demek onun için boyuna kazanmama yardım etmeye çalısıyordu!" dedi Harry. "Eh - kazandım
ama, degil mi? Yani size altınınızı ödeyebilir."
George, "Hayır," diye basını salladı. "Cincüceler ondan da çirkef. Senin Diggory'yle berabere
bitirdigini, oysa Bagman'm senin tek basına sampiyon olmana bahse girdigini söylemisler. Bagman
da kaçmak zorunda kalmıs. Üçüncü görevden hemen sonra kaçtı."
George derin derin içini çekerek iskambilleri yeniden dagıttı.
Yolculugun geri kalanı hayli hos geçti. Hatta Harry, keske bu yolculuk bütün yaz sürse de King's
Cross'a hiç varmasak, diye düsündü... Ama o yıl acı bir sekilde ögrendigi gibi, ileride tatsız bir sey
varsa, zaman yavaslamıyordu. Kısa süre sonra da Hogvvarts Ekspresi, Peron Dokuz Üç Çeyrek'e
yanasmıstı. Ögrenciler inerken her zamanki kargasa ve gürültü koridorları doldurdu. Ron ve
Hermione sandıklarını tasıyarak Malfoy, Crabbe ve Goyle'un yanından geçmeye çabaladılar.
Ancak, Harry kompartımanda kaldı. "Fred - George - durun bir dakika."
857
kizler dönüp baktılar. Harry sandıgını açarak Üç-büyücü ödülünü çıkardı.
"Alın," dedi ve keseyi George'un eline attı.
"Ne?" dedi Fred, tam anlamıyla afallamıs görünüyordu.
Harry ısrarla, "Alın," diye tekrarladı. "Ben istemiyorum."
George keseyi gerisingeri Harry'ye vermeye çalısarak, "Çatlaksın sen/' dedi.
"Hayır, degilim," dedi Harry. "Alın ve icatlarınızı sürdürün. Saka dükkânı için."
Fred neredeyse husu içinde bir sesle, "Gerçekten çatlak/' dedi.
Harry azimle, "Dinleyin," dedi. "Eger almazsanız, lagımdan asagı atarım. Bu parayı istemiyorum,
ihtiyacım da yok. Ama birkaç kahkahaya ihtiyacım var. Hepimizin birkaç kahkahaya ihtiyacı var.
Ve sanırım ki, çok geçmeden daha da fazla ihtiyacımız olacak."
George halsizce, "Harry," dedi. Bir yandan da para kesesini elinde tartıyordu. "Burada bin Galleon
olmalı."
Harry sırıtarak, "Öyle," dedi. "Düsünsenize, kaç Kanarya Kreması çıkar."
ikizler ona bakakaldılar.
"Annenize nereden aldıgınızı söylemeyin, yeter... Ama düsünecek olursanız, belki artık Bakanlık'a
girmenize o kadar da hevesli degildir..."
Fred, "Harry," diye basladı, ama Harry asasını çekti.
"Bakın," dedi kararlı bir sesle, "alın, yoksa size
858
ugursuzluk büyüsü yapanm. Artık saglam birkaç tane ögrendim. Yalnız, bana bir iyilik yapın,
tamam mı? Ron'a yeni resmi cüppeler alın ve biz aldık deyin."
Onlar baska tek kelime edemeden Harry kompartımandan çıktı, hâlâ ugursuzluk büyüsü izleri
içinde yerde yatan Malfoy, Crabbe ve Goyle'un üstüne basıp geçti.
Vernon Eniste bölmenin yanında bekliyordu. Mrs VVeasley de hemen onun yakınındaydı. Mrs
VVeasley, Harry'yi görünce ona sıkı sıkı sarıldı ve kulagına fısıldadı: "Sanırım Dumbledore yazın
sonlarına dogru biz,e gelmene izin verecek. Teması kesme, Harry."
Ron onun sırtına bir saplak atarak, "Görüsürüz, Harry," dedi.
Hermione, "Hosça kal, Harry," dedi. Sonra, daha önce hiç yapmadıgı bir seyi yaptı, Harry'yi
yanagından öptü.
George, "Harry - sag ol," diye mırıldandı. Fred yanında durmus, heyecanla basını sallıyordu.
Harry onlara göz kırptı, Vernon Eniste'ye döndü ve onu istasyondan dısarı sessizce izledi.
Dursley'lerin arabasının arkasına binerken, henüz üzülmenin sırası degil, dedi kendi kendine.
Hagrid'in dedigi gibi, basa gelecek olan gelirdi... ve ne zaman gelirse, o da o zaman karsısına
çıkacaktı.
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 17 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol