1-25
Harry Potter Ates Kadehi
0BRNC BOLUM
Riddle Evi
Riddle ailesi o evde oturmayalı yıllar oldugu halde, Küçük Hangleton köyü sakinleri ona hâlâ
"Riddle Evi" diyordu. Ev köye hâkim bir tepedeydi, bazı pencereleri tahtalarla kapatılmıstı,
çatısındaki kiremitler eksikti ve sarmasıklar dizginlenemez sekilde cephesini kaplamıstı. Bir
vakitler güzel bir malikâneymis, simdi de kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli
bina oldugu rahatlıkla söylenebilirdi. Ne var ki, Riddle Evi artık rutubetliydi, terk edilmisti ve içinde
kimse oturmuyordu.
Küçük Hangleton'lılarm hepsi eski evin "ürpertici" oldugu konusunda fikir birligi içindeydi. Yarım
yüzyıl önce orada tuhaf ve korkunç bir sey olmustu, dedikodu konulan azalınca köyün yaslı
sakinlerinin bugün de üzerinde konusmayı sevdikleri bir sey. Hikâyenin üzerinde öyle çok
konusulmus ve o kadar çok yeri süslenip püslenmisti ki, artık kimse gerçegin ne oldugunu pek
kestiremiyordu. Ancak, hikâyenin bütün çesitlemeleri aynı noktadan baslıyordu: Elli yıl önce,
Riddle Evi'nin
hâlâ bakımlı ve etkileyici oldugu günlerde, güzel bir yaz sabahı safak sökerken bir hizmetçi oturma
odasına girmis ve üç Riddle'ın cesetleriyle karsılasmıstı.
Hizmetçi çıglıklar atarak tepe asagı köye kosmus ve herkesi uyandırmıstı.
"Gözleri açık orda öyle yatıyorlar! Buz gibi soguk! Üstlerinde hâlâ aksam yemegi kılıkları var!"
Polis çagrıldı. Küçük Hangleton, sokla karısık bir merak ve pek saklanamayan bir heyecanla fıkır
fıkır kaynıyordu. Kimse kendine Riddle'ların arkasından ag-larmıs süsü vererek nefesini ziyan
etmedi, çünkü hiç sevilmezlerdi. Yaslı Mr ve Mrs Riddle zengin, züppe ve kabaydılar, yetiskin
ogulları Tom ise onlardan da beterdi. Köylülerin kafasını kurcalayan tek sey, katilin kim
olduguydu. Saglıklı görünen üç insan aynı gecede dogal nedenlerle pat diye düsüp ölmezdi ya
canım.
Köyün meyhanesi Asılmıs Adam, o gece müthis is yaptı; cinayetler hakkında konusmak için bütün
köy oraya toplanmıstı. Riddle'lann asçısı dramatik bir tavırla ortalarında belirip, birden sessizlesen
meyhane halkına az önce Frank Bryce diye bir adamın tutuklandıgını ilan edince, söminelerinin
basını terk edip oraya gelmenin mükâfatını gördüler.
"Frank!" diye çıglık atta birkaç kisi. "Olamaz!"
Frank Bryce, Riddle'ların bahçıvanıydı. Riddle Evi'nin arazisindeki yıkık dökük kulübede yasardı.
Frank savastan döndügünde bacagını bükemiyordu, kalabalıga ve gürültüye de tahammül
edemiyordu. O gün bugün Riddle'lann yanında çalısıyordu.
10
Asçıya içki ısmarlamak ve biraz daha bilgi almak için bir telastır patlak verdi.
Asçı, hevesle dinleyen köylülere, dördüncü serisinden sonra, "Hep onun tuhaf biri oldugunu
düsünmüstüm zaten," dedi. "Ne bileyim, öyle dost canlısı falan degildi. Yani, ona degil bir, belki
yüz kere kahve ikram ettim. Baskalarıyla takılmak istemezdi hiç."
"yi ama," dedi bardaki bir kadın, "çetin bir savastan çıktı Frank. Sakin bir hayatı seviyor. Hem bir
neden..."
Asçı, "Peki, baska kimde arka kapı anahtarı var, ha?" diye sordu, kaba bir sesle. "Ben kendimi
bildim bileli bahçıvanın kulübesinde yedek bir anahtar asılıdır! Dün gece kimse kapıyı zorlamamıs!
Pencereler kırılmamıs! Tek yapması gereken, hepimiz uyurken büyük eve sinsice girmekti..."
Köylüler birbirlerine karanlık bakıslar attılar.
Bardaki bir adam, "Ben hep onun pisligin biri oldugunu düsünmüstüm aslında," diye homurdandı.
"Bana sorarsanız, savas onu bir tuhaf yaptı," dedi patron.
Kösedeki heyecanlı bir kadın, "Ben zaten demistim, hayatta Frank'in tersine çatmak istemem diye,
degil mi, Do t?" diye sordu.
Dot, hararetle basını salladı. "Hemencecik kızıyor. Hatırlıyorum da, o çocukken..."
Ertesi sabah, Küçük Hangleton'da, Riddle'lan Frank Bryce'ın öldürdügü konusunda kimsenin en
ufak süphesi kalmamıstı.
11
Ama komsu Büyük Hangleton kasabasındaki karanlık, pis ve kasvetli karakolda, Frank tekrar
Page 1
Harry Potter Ates Kadehi
tekrar, inatla masum oldugunu söylüyordu. Bir iddiası da, Riddle'larm öldügü gün evin civarında
gördügü tek kisinin bir yabancı, siyah saçlı ve solgun, yeniyetme bir oglan oldugu yolundaydı.
Köyde baska kimse böyle bir çocuk görmemisti, polis de Frank'in palavra attıgından hemen hemen
emindi.
Sonra, tam da isler Frank açısından çok ciddi bir hal almısken, Riddle'larm cesetlerine iliskin rapor
geldi. Bu rapor her seyi degistirdi.
Polis bundan daha tuhaf bir rapor görmemisti. Bir doktor ekibi cesetleri incelemis ve Riddle'lardan
hiçbirinin zehirlenmedigi, bıçaklanmadıgı, vurulmadıgı, bogazlanmadıgı, bogulmadıgı ya da
(görebildikleri kadarıyla) zarar görmedigi sonucuna varmıstı. Aslında (diye devam ediyordu rapor,
süphe götürmez bir hayret havasıyla), Riddle'lann hepsinin saglıgı pek yerinde görünüyordu - yani,
ölmüs olmaları dısında. Doktorlar (sanki ille de cesetlerde bir bozukluk bulmak istermis gibi) her
Riddle'in yüzünde bir dehset ifadesi oldugundan söz etmisti - ama umdugunu bulamamıs olan
polisin dedigi gibi, üç kisinin korkutularak öldürüldügü nerede duyulmus ki?
Riddle'lann öldürüldügü konusunda hiçbir kanıt olmadıgı için polis Frank'i bırakmak zorunda kaldı.
Riddle'lar, Küçük Hangleton kilisesinin bahçesine gömüldü, mezarları da bir süre ilgi merkezi
olmayı sürdürdü. Frank Bryce ise herkesi sasırtarak, üzerinde bir
12
süphe bulutuyla, Riddle Evi arazisindeki kulübesine döndü.
Dot, Asılmıs Adam'da, "Bana göre onları o öldürdü," dedi, "polisin ne dedigi de umrumda bile
degil. Ve eger biraz utanması varsa buradan gider, çünkü onun yaptıgını bildigimizi biliyor."
Ama Frank gitmedi. Riddle Evi'nde daha sonra oturan ailenin de, ondan sonraki ailenin de
bahçeleriyle ilgilendi - ne var ki, iki aile de uzun süre kalmadı. Yeni ev sahiplerinin bu yerin nahos
bir havası oldugunu söylemeleri belki kısmen de Frank yüzündendi. çinde
oturan kimse kalmayınca, ev de bakımsız bir hal aldı.
*
Riddle Evi'nin su sıralar sahibi olan zengin adam ne orada oturuyor, ne de evden faydalanıyordu.
Köyde onun evi "vergi nedeniyle" elinde tuttugunu söylüyorlardı, ama kimsenin bu nedenler
hakkında net bir fikri yoktu. Ne var ki, zengin ev sahibi bahçeyle ilgilenmesi için Frank'e para
vermeyi sürdürdü. Yetmis yedinci dogum günü yakın olan Frank sagırdı, bir bacagı tutuktu ve
bükülmüyordu, ama iyi havada onu tarhlar içinde Çiçek dikerken görebilirdiniz. Yabani otlan
bastırma yolundaki bütün çabalarına ragmen onlar her tarafı sarmaya baslamıs olsalar bile.
Üstelik Frank'in mücadele etmesi gereken tek sey yabani otlar degildi. Köyün erkek çocukları,
Riddle Evi'nin pencerelerinden ona tas atmayı huy edinmislerdi. Frank'in düzgün tutmak için onca
çaba harcadıgı çimenlerin üzerinden bisikletleriyle geçerlerdi. Bir iki ke-
13
re, sırf macera olsun diye eski eve de dalmıslardı. Yaslı Frank'in eve ve araziye baglılıgının
neredeyse saplantı derecesine vardıgından haberdardılar ve onun sopasını sallayıp çatlak sesiyle
bagırarak topal topal bahçede kosturması onlan eglendiriyordu. Frank'e gelince, çocukların onu,
tıpkı anne babalarıyla büyükanne ve büyükbabaları gibi, katil sandıklarına ve bunun için ona
iskence ettiklerine inanıyordu. Bu yüzden de bir agustos gecesi uyanıp eski evde çok tuhaf bir sey
görünce, sadece çocukların onu cezalandırmak için yeni bir yol bulduklarını sândı, o kadar.
Frank'i sakat bacagı uyandırmıstı; ileri yasında ona eskisinden çok daha fazla acı vermeye
baslamıstı. Kalktı, dizindeki sertlesmeyi gevsetmek için sıcak su torbasını yeniden doldurmayı
düsünerek, topal topal merdivenden alt kata, mutfaga indi. Lavabonun basında durmus çaydanlıgı
doldururken yukarı, Riddle Evi'ne baktı. Üst kat pencerelerinde ısıkların parıldadıgım gördü. Frank
neler olup bittigini hemen anladı. Çocuklar yine eve dalmıslardı, ısıkların yanıp sönmesine bakılırsa
da, yangm^çıkarmıslardı.
Frank'in telefonu yoktu, zaten olsa da Riddle'lann ölümü hakkında onu sorguya çekmek üzere içeri
aldıklarından beri polise hiç mi hiç güven duymuyordu. Hemen çaydanlıgı bıraktı, sakat bacagının
izin verdigince hızla yukarı çıktı. Az sonra tam tekmil giyinmis olarak mutfaga dönmüs, kapının
yanındaki kancada asılı duran paslı, eski bir anahtarı alıyordu. Duvara dayalı bastonunu kaptı ve
kendini gecenin içine attı.
Page 2
Harry Potter Ates Kadehi
14
Riddle Evi'nin ön kapısında hiç zorlanmıs gibi bir hal yoktu, pencerelerinde de. Frank topallaya
topallaya evin arka tarafına gitti, sarmasıkların neredeyse tamamen gözden sakladıgı bir kapıya
vardı, eski anahtarı çıkardı, kilide soktu, kapıyı sessizce açtı.
Magaradan farksız mutfaga girdi. Frank yıllardır buraya adım atmamıstı. Ama, çok karanlık oldugu
halde, hole giden kapının nerede oldugunu biliyordu. El yordamıyla oraya yöneldi, burun delikleri
çürümenin kokusuyla dolmustu, yukarıdan ayak sesi ya da insan sesi duyabilmek için kulaklarını
dört açmıstı. Hole ulastı, ön kapının iki yanındaki büyük, tirizli pencereler sayesinde burası biraz
daha aydınlıktı. Taslar üzerinde birikmis tozların ayaklarıyla bastonunun sesini bastırmasına
sükrederek merdiveni çıkmaya koyuldu.
Frank sahanlıkta saga döndü ve davetsiz misafirlerin nerede oldugunu hemen gördü. Koridorun
sonunda bir kapı aralık duruyordu, aralıktan gelen titrek ısık kara dösemede altın rengi uzun bir
serit olusturuyordu. Frank bastonunu sımsıkı yakalayarak daha yakına sokuldu. Girisin bir iki
metre ötesindeydi ve odanın dar bir dilimini görebiliyordu.
O anda, söminedeki atesin yakılmıs oldugunu fark etti. Bu onu sasırttı. Hareket etmeyi kesti ve
kulak kabarttı, çünkü odada bir erkek sesi konusuyordu. Ürkek ve korkmus bir hali vardı.
"Sisede biraz daha var, Lordum, eger hâlâ açsanız."
"Daha sonra," dedi ikinci bir ses. Bu da bir erkek sesiydi - ama hem sasılacak kadar tizdi, hem de
anı bir
15
buzlu rüzgâr esintisi kadar soguktu. O sesteki bir sey, Frank'in ensesindeki tüylerin diken diken
olmasına yol açtı. "Beni atese biraz daha yaklastır, Kılkuyruk."
Frank, daha iyi duymak için, sag kulagını kapıya verdi. Sert bir yüzeye konan bir sisenin tıngırtısı
duyuldu, sonra da dösemede sürüklenen agır bir koltugun tok sürtünme sesi. Frank'in gözüne,
koltugu yerine çeken, sırtı kapıya dönük ufak tefek bir adam çarptı. Uzun, siyah bir pelerin
giymisti, basının arkası kısmen keldi. Sonra yemden gözden kayboldu.
Soguk ses, "Nagini nerede?" dedi.
lk ses, tedirgin bir edayla, "Ben... ben bilmiyorum, Lordum," dedi. "Evi kesfe çıktı, sanırım..."
kinci ses, "Yatmadan önce onu sagman gerek, Kılkuyruk," dedi. "Gece beslenmeye ihtiyacım
olacak. Yolculuk beni çok yordu."
Frank, kasları çatık, duyan kulagını kapıya biraz daha yaklastırıp büyük bir dikkatle dinledi. Önce
bir duraklama oldu, sonra Kılkuyruk denen adam yine konustu.
"Lordum, burada ne kadar kalacagımızı sorabilir miyim?"
"Bir hafta," dedi soguk ses. "Belki daha fazla. Burası nispeten rahat sayılır, planı da henüz
uygulamaya koyamayız. Quidditch Dünya Kupası sona ermeden harekete geçmek budalalık olur."
Frank yamru yumru parmagını kulagına sokarak içinde döndürdü. Kir birikmisti herhalde.
"Quidditch" diye bir laf duymustu ki, böyle bir laf yoktu tabii.
16
"Cjuidditch - Dünya Kupası mı, Lordum?" dedi Kılkuyruk. (Frank parmagını daha bir gayretle
kulagına soktu.) "Özür dilerim ama - anlamıyorum - niye Dünya Kupası bitene kadar beklememiz
gerekiyor?"
"Çünkü, budala, su anda büyücüler dünyanın dört bir yanından akın akın ülkeye geliyor, üstelik
Sihir Ba-kanlıgı'mn bütün isgüzar görevlileri orada isbasında olacak. Sıradısı etkinlik isaretleri
gözleyecek, kimlikleri kontrol edecek, sonra bir daha kontrol edecekler. Muggle'lar bir sey fark
etmesin diye, kafalarını güvenlige takmıs olacaklar. Bu yüzden bekliyoruz."
Frank kulagını temizlemeye çalısmaktan vazgeçti. "Sihir Bakanlıgı", "büyücüler" ve "Muggle'lar"
kelimelerini açık seçik duymustu. Belli ki, bu ifadelerin her birinin gizli bir anlamı vardı ve Frank
sifreli konusan sadece iki tür insan biliyordu: Casuslarla suçlular. Bastonuna daha da sıkı sıkı
sanldı ve daha da dikkatle dinledi.
Kılkuyruk alçak sesle, "Lord Hazretleri hâlâ kararlılar demek?" diye sordu.
"Elbette kararlıyım, Kılkuyruk." Simdi soguk seste bir tehdit havası vardı.
Kısa bir duraklamanın ardından Kılkuyruk yine konustu. Kelimeler agzından aceleleri varmısçasına
Page 3
Harry Potter Ates Kadehi
yuvarlanarak çıkıyordu, sanki cesaretini kaybetmeden önce bunları söylemeye kendini zorluyor
gibiydi.
"Harry Potter olmadan da yapılabilir, Lordum."
Bir duraklama daha, bu seferki daha uzun ve sonra -
kinci ses yavasça, "Harry Potter olmadan mı?" diye soludu. "Anlıyorum..."
17
Kılkuyruk, sesi ciklercesine tizleserek, "Lordum, bunu oglanı düsündügüm için söylemiyorum!"
dedi. "Çocugun benim için hiç degeri yok, hem de hiç! Sadece, baska bir cadı ya da büyücü
kullanacak olsak -herhangi bir büyücü- isimiz o kadar kolaylasır ki! Sizi kısa bir süre yalnız
bırakmama izin verseniz -kılık degistirmede çok becerikliyimdir, bilirsiniz- iki güncük yeter, uygun
biriyle geri dönebilirim -"
Soguk ses yavasça, "Baska bir büyücü kullanabilirim," dedi, "bu dogru..."
Kılkuyruk, "Lordum, mantıklı bir sey bu," dedi, tamamen rahatlamıs gibiydi. "Harry Potter'ı
yakalamak öyle zor olacak ki, öyle iyi korunuyor ki -"
"Ve sen de gidip onun yerine baska birini bulmak için gönüllü oluyorsun demek? Merak ediyorum,
bak... Belki de bana bakma isi senin için çok yorucu bir hal aldı, ha, Kılkuyruk? Bu planı bırakma
önerisi, acaba sadece beni terk etme yolunda bir çaba olabilir mi?"
"Lordum! Ben... ben sizi bırakmak istemiyorum, hem de hiç -"
kinci ses, "Bana yalan söyleme!" diye tısladı. "Ben her seyi anlarım, Kılkuyruk! Bana döndügüne
pismansın. Seni tiksindiriyorum. Bana bakınca irkildi-gini görüyorum, bana dokununca titredigini
hissediyorum..."
"Hayır! Lord Hazretleri'ne baglılıgım..." "Senin baglılıgın ödleklikten baska bir sey degil. Gidecek
baska yerin olsa simdi burada olmazdın. Ben
18
sensiz nasıl hayatta kalırım, birkaç saatte bir beslenmem gerekirken? Nagini'yi kim sagacak?"
"Ama çok daha güçlü görünüyorsunuz, Lordum -" "Yalancı," diye soludu ikinci ses. "Daha güçlü
degilim ve birkaç gün bile yalnız kalsam, senin beceriksiz bakımınla yeniden edindigim bir nebze
saglıgı da yitirebilirim. Sus!"
Anlasılmaz laflar eden Kılkuyruk derhal sustu. Frank birkaç dakika atesin çıtırdamasından baska
bir sey duymadı. Sonra ikinci adam tıslamayı andıran bir fısıltıyla yeniden konustu.
"Çocugu kullanmak için nedenlerim var - ki zaten sana açıklamıstım. Baska hiç kimseyi de
kullanacak degilim. On üç yıl bekledim. Birkaç ay daha fark etmez. Çocugu kusatan korumaya
gelince, planımın etkili olacagına inanıyorum. Gerekli olan tek sey, senin biraz daha cesaret
göstermen, Kılkuyruk - kendinde bulacagın bir cesaret, tabii Lord Voldemort'un gazabını bütün
gücüyle hissetmek istemiyorsan -"
Kılkuyruk, "Lordum, söylemem gereken bir sey var!" dedi, artık sesinde panik hissediliyordu.
"Yolculugumuz boyunca planı kafamdan geçirdim - Lordum, Bertha Jor-kins'in ortadan
kaybolmasının dikkatleri çekmesi yakındır ve eger devam edersek, eger lanetlersem -"
"Eger mi?" diye fısıldadı ikinci ses. "Eger, ha? Planı uygularsan, Kılkuyruk, Bakanlık birinin daha
ortadan kayboldugunu asla ögrenemez. Sessizce ve sızlanmadan yapacaksın. Keske ben
yapabilseydim, ama bu durumda... Gel, Kılkuyruk, bir engelin daha ortadan kalk-
19
ması bize Harry Potter'a giden yolu açacak. Sana tek basına yap demiyorum. O vakte kadar sadık
hizmetkârım yine bize katılmıs olacak -"
"Ben de sadık bir hizmetkârım," dedi Kılkuyruk, sesinde belli belirsiz bir küskünlükle.
"Kılkuyruk, kafası çalısan birine ihtiyacım var, sadakati hiç sarsılmamıs birine. Ve ne yazık ki, sen
bu sartlann ikisine de uymuyorsun."
"Sizi buldum," dedi Kılkuyruk, bu sefer sesi gerçekten küskündü. "Sizi bulan benim. Size Bertha
Jor-kins'i getirdim."
kinci adam, sesinde eglendigini belli eden bir tonla, "Bu dogru," dedi. "Senden beklemedigim bir
zekâ pırıltısı, Kılkuyruk - yine de, dogruyu söylemek gerekirse, onu yakaladıgında ne kadar ise
yarayacagının farkında degildin, degil mi?"
Page 4
Harry Potter Ates Kadehi
"Ben... ben yararlı olabilir diye düsünmüstüm, Lordum-"
kinci ses yine, "Yalancı," dedi, sesindeki zalim eglenme ifadesi simdi çok daha belirgindi. "Ancak,
verdigi bilgiler paha biçilmez cinstendi, bunu inkâr etmiyorum. Bunlar olmasa planımızı
kuramazdım. Bunun için ödülünü alacaksın, Kılkuyruk. Benim adıma önemli bir görevi yerine
getirmene izin verecegim, müritlerimden çogunun yapmak için sag ellerini verecegi bir görev..."
"Sa-sahi mi, Lordum? Ne -?" Kılkuyruk yeniden dehsete kapılmıs gibiydi.
"Ah, Kılkuyruk, sürprizin tadını kaçırmamı istemezsin, degil mi? Senin rolün en sonlara dogru...
Ama
20
sana söz veriyorum, sen de en az Bertha Jorkins kadar yararlı olma serefine eriseceksin."
"Siz... siz..." Kılkuyruk'un sesi birden kulaga boguk gelmeye baslamıstı, sanki agzı fena halde
kurumus gibi. "Siz... beni de... öldürecek misiniz?"
Soguk ses ipeksi bir tınıyla, "Kılkuyruk, Kılkuyruk," dedi, "seni neden öldüreyim ki? Bertha'yı
öldürdüm, çünkü öldürmek zorundaydım. Ben onu sorguya çektikten sonra ise yarar hali
kalmamıstı, açıkçası bes para etmezdi. Zaten tatilde sana rastladıgı haberiyle Bakanlık'a dönseydi
tuhaf sorular sorulacaktı. Ölmüs olması gereken büyücüler, yol kenarındaki hanlarda Sihir
Bakanlıgı cadılarına rastlan tasalar isabet ederler..."
Kılkuyruk öyle alçak sesle bir seyler mırıldandı ki, Frank duyamadı, ama onun söyledikleri ikinci
adamı güldürdü - konusması kadar soguk, tamamen keyifsiz bir kahkahaydı bu.
"Hafızasını mı degistirebilirdik? Ama Hafıza Büyüleri, benim onu sorgularken de kanıtladıgım gibi,
güçlü bir büyücü tarafından bozulabilir. Ondan kopardıgım bilgilerden yararlanmamak hafızasına
hakaret olurdu, Kılkuyruk."
Dısarıda, koridorda Frank birden, bastonuna sımsıkı sarılan elinin terden kayganlastıgını fark etti.
Soguk sesli adam bir kadını öldürmüstü. Bundan, hiç pismanlık duymadan - eglenerek söz
ediyordu. Tehlikeliydi -bir deli. Ve baska cinayetler de planlıyordu - su çocuk, Harry Potter, her
kimse - tehlikedeydi -
Frank ne yapması grrektigiru biliyordu. Polise gidi-
2i
lecekse eger, vakit bu vakitti. Usulca evden dısan çıkacak, köydeki telefon kulübesine gidecekti...
Ama soguk ses yeniden konusmaya baslamıstı ve Frank, oracıkta donmus gibi, kulak kesilerek,
kalakaldı.
"Bir lanet daha... Hogvvarts'taki sadık hizmetkârım... Harry Potter benim sayılır, Kılkuyruk. Karar
verildi. Artık tartısmak yok. Ama sus... Nagini'yi duyuyorum sanırım..."
Ve ikinci adamın sesi degisti. Frank'in daha önce hiç duymadıgı türden sesler çıkarmaya basladı.
Tıslıyor ve soluk almadan tükürüyordu. Frank onun bir tür kriz geçirdigini ya da nöbete
tutuldugunu sandı.
Ve sonra arkasında, karanlık koridorda bir hareket duydu. Bakmak için dönünce de kendini
korkudan felç olmus buldu.
Karardık koridorun dösemesinde bir sey ona dogru kayarcasına geliyordu, bu sey atesten
kaynaklanan ısık seridine yaklasınca, Frank korkuyla titreyerek, bunun en az dört metrelik devasa
bir yılan oldugunu fark etti. Dehset içindeki, donakalmıs Frank, yılanın kıvrılan bedeni yerdeki
kalın toz tabakasında genis, kavisli bir yol çizerek gittikçe daha yakına gelirken, ona bakakaldı - ne
yapacaktı simdi? Tek kaçıs yolu, iki adamın oturmus cinayet kumpasları kurdugu odadan
geçiyordu. Öte yandan, oldugu yerde kalırsa yılan mutlaka onu öldürürdü.
Ne var ki, o daha bir karara varamadan yılan yanına gelmisti bile, az sonra da inanılmaz bir
sekilde, mucizevi bir sekilde yanından geçip gitti. Kapının ardındaki soguk sesin tükürme,
fısıldama seslerine dogru gidi-
22
yordu ve birkaç saniye içinde elmas desenli kuyrugunun ucu aralıktan geçip gözden kaybolmustu.
Frank'in alnı ter içinde kalmıstı, bastonun sapını tutan eli titriyordu. Odanın içinde soguk ses
tıslamayı sürdürüyordu. Frank'in aklına tuhaf, imkânsız bir fikir geldi... Bu adam yılanlarla
konusabiliyordu.
Page 5
Harry Potter Ates Kadehi
Frank neler olup bittigini anlamamıstı. Sıcak su tor-basıyla birlikte yeniden yatagında olmayı
hayatta her seyden çok istiyordu. Sorun su ki, bacaklan kımıldamaya yanasmıyordu. Orada
titreyerek ve kendine hâkim olmaya çalısarak dururken, soguk ses birden normal konusmaya
döndü yine.
"Nagini'nin ilginç haberleri var, Kılkuyruk."
"Ge-gerçekten mi, Lordum?"
"Gerçekten, evet," dedi ses./ "Nagini diyor ki, bu odanın hemen dısında durmus, konustuklarımızı
kelimesi kelimesine dinleyen yaslı bir Muggle var."
Frank saklanma fırsatı bulamadı. Ayak sesleri duyuldu, sonra da odanın kapısı ardına kadar açıldı.
Kısa boylu, saçları kırlasmıs ve hafifçe dökülmüs, sivri burunlu ve küçük, sulanmıs gözleri olan bir
adam Frank'in önünde durdu. Yüzünde saskınlıkla korku arası bir ifade vardı.
"Onu içeri davet et, Kılkuyruk. Nezaket kurallarını mı unuttun?"
Soguk ses atesin önündeki çok eskiden kalma koltuktan geliyordu, ama Frank konusan kisiyi
görmüyordu Yılana gelince... evcil bir köpegin korkunç bir taklidi gibi, küflü sömine halısına
kıvrılmıstı.
23
Kılkuyruk eliyle Frank'e içeri girmesini isaret etti. Frank, çok sarsılmıs olmakla birlikte, bastonuna
daha da sıkı sarıldı ve esigi aksayarak geçti.
Odadaki tek ısık kaynagı atesti. Duvarlara uzun, örümcek misali gölgeler gönderiyordu. Frank
koltugun arka tarafına baktı. çindeki adam hizmetkârından da ufak tefek olsa gerekti, çünkü
basının arkası görünmüyordu.
Soguk ses, "Her seyi duydun mu, Muggle?" dedi.
Frank meydan okuyarak, "Bana ne diyorsun öyle?" diye sordu. Artık odanın içine girdigi ve
harekete geçme vakti geldigi için, kendini daha cesur hissediyordu. Savasta da hep böyle olmustu.
Ses sakin sakin, "Sana Muggle diyorum," dedi. "Büyücü degilsin demek."
Frank, sesinin titremesi daha da azalarak, "Büyücüyle neyi kastettigini bilmiyorum," dedi. "Bütün
bildigim su: Bu gece polisi ilgilendirmeye yetecek kadar sey duydum, evet, öyle. Cinayet
islemissiniz ve baska cinayetler planlıyorsunuz! Ve su kadarını da söyleyeyim," diye ekledi, ani bir
ilhamla, "karım burada oldugumu biliyor ve eger geri dönmezsem -"
Soguk ses yavasça, "Karın yok," dedi. "Burada oldugunu kimse bilmiyor Buraya geldigini kimseye
söylemedin. Lord Voldemort'a yalan söyleme, Muggle, çünkü o bilir... her seyi bilir..."
Frank, "Öyle mı?" dedi kaba bir sesle. "Lord, demek? Eh, sizi pek do nazik bulmuyorum, Lordum.
Dönüp adam gibi yüzüme baksanıza, niye bakmıyorsunuz?"
24
Soguk ses, "Ama ben adam degilim, Muggle," dedi, sesi simdi alevin çıtırtısından zar zor
duyuluyordu. "Ben adamdan çok, çok öteyim. Yine de... neden olmasın? Yüzümü sana
dönecegim... Kılkuyruk, koltugumu çevir."
Hizmetkârdan bir inilti yükseldi.
"Beni duydun, Kılkuyruk."
Ufak tefek adam yavas yavas, efendisine ve yılanın uzandıgı sömine halısına yaklasmaktansa
baska her seyi yapmayı tercih edermis gibi, öne yürüyüp koltugu çevirmeye koyuldu. Yılan çirkin,
üçgen basını kaldırdı, koltugun bacakları halısına çarpınca da hafifçe tısladı.
Artık koltuk Frank'e bakıyordu. Frank koltukta neyin oturdugunu gördü. Bastonu bir takırtıyla yere
düstü. Agzını açtı, bir çıglık koyverdi. Öyle yüksek sesle bagırıyordu ki, koltuktaki seyin asasını
kaldırırken neler dedigini asla duyamadı. Yesil bir ısık parladı, bir hısırtı duyuldu ve Frank Bryce
yere yıgıldı. Daha dösemeyi boylamadan ölmüstü.
Üç yüz kilometre uzakta, Harry Potter adlı çocuk sıçrayarak uyandı.
25
KNC BOLUM
Yara izi
Harry yatagında sırtüstü yatmıs hızlı hızlı soluyordu, sanki kosup da soluk soluga kalmıstı. Çok
canlı bir rüya görmüs, ellerini yüzüne bastırmıs halde uyanmıstı. Alnındaki simsek biçiminde yara
Page 6
Harry Potter Ates Kadehi
izi, birisi az önce tenine kızgın bir tel bastırmıs gibi alev alev yanıyordu.
Dogruldu, bir eli hâlâ alnındayken, digeriyle karanlıkta, komodinin üzerinde duran gözlügüne
uzandı. Gözlügü takınca, pencerenin dısındaki sokak lambasının perdelerden süzülen solgun, puslu
turuncu ısıgıyla aydınlanan yatak odası netlesti.
Harry "parmaklarını yeniden yara izine götürdü. Hâlâ acıyordu. Yanındaki lambayı yaktı, yataktan
mahmur mahmur kalktı, odayı geçti, gardırobunu açıp kapısının içindeki aynaya bir göz attı. On
dört yasında zayıf bir oglan da ona baktı. Kansık, siyah saçlarının altındaki parlak yesil gözlerinde
saskın bir ifade vardı. Yansımasındaki simsek biçimli yara izini daha yakından inceledi. z normal
görünüyordu, ama yine de acıyordu.
26
Harry uyanmadan önce gördügü rüyayı hatırlamaya çalıstı. Öyle gerçek gelmisti ki... Tanıdıgı iki
kisiyle tanımadıgı bir kisi vardı... Tüm dikkatini topladı, kaslarını çatarak hatırlamaya çalıstı...
Gözlerinin önüne karanlık bir odanın los görüntüsü geldi... Söminenin önündeki halının üstünde bir
yılan vardı.... Peter adlı, lakabı Kılkuyruk olan ufak tefek bir adam... soguk, tiz bir ses... Lord
Voldemort'un sesi. Düsüncesi bile Harry'nin kendini midesinde bir buz kalıbı varmıs gibi
hissetmesine yetiyordu.
Gözlerini sımsıkı yumarak Voldemort'un neye benzedigini hatırlamaya çalıstı, ama nafile...
Harry'nin bütün bildigi, Voldemort'un koltugunun bir ara döndügü ve onun, yani Harry'nin, orada
ne oturdugunu gördügüydü. Korkudan kasılıp kalmıs, bu kasılma da onu uyandırmıstı... Yoksa onu
uyandıran, yara izinin acısı mıydı?
Hem o yaslı adam kimdi? Çünkü yaslı bir adam vardı, orası kesin. Harry onun yere düsüsünü
görmüstü. Her sey birbirine karısıyordu. Ellerini yüzüne kapadı, yatak
odasının görüntüsünü siliklestirerek o los ısıklı odanın resmini zihninde tutmaya gayret etti. Ama
bunun, avcunun içinde su tutmaya çalısmaktan farkı yoktu. Harry ayrıntıları zihninde tutmaya
çalıstıkça, onlar da çabucak akıp gidiyorlardı... Voldemort ve Kılkuyruk öldürdükleri birinden söz
ediyorlardı, ama Harry adını hatırlayamıyordu... ve baska birisini öldürmeyi planlıyorlardı...
kendisini!..
Harry ellerini yüzünden çekti, gözlerini açtı ve san-
27
ki orada sıradısı bir sey görmeyi bekliyormus gibi yatak odasına baktı. Aslında bu odadaki sıradısı
seylerin sayısı sasılacak kadar çoktu. Yatagın ayak ucunda, içinde kazan, süpürge, kara cüppe ve
çesitli büyü kitapları olan büyük bir tahta sandık, kapagı açık duruyordu. Masasının üstünde, kar
rengi baykusu Hedvvig'in genellikle içine tünedigi büyük, bos kafesten arta kalan yere parsömen
ruloları yayılmıstı. Yerde, yatagının yanında açık bir kitap vardı. Harry önceki gece uykuya
dalmadan önce onu okuyordu. Kitaptaki bütün resimler hareket ediyordu. Parlak turuncu cüppeli
adamlar, süpürgelerin üzerinde uçup kırmızı bir topu birbirlerine atarak, simsek gibi bir görünüp
bir kayboluyorlardı.
Harry gidip kitabı yerden aldı ve büyücülerden birinin topu 15 metreden yüksek bir çemberin
içinden geçirerek müthis bir gol atmasını izledi. Sonra kitabı çarparak kapattı. Dünyanın en iyi
sporu saydıgı Quidditch bile su anda aklını çelemezdi. Cannon'larla Uçmak'1 komodinin üstüne
koydu, pencereye gitti ve asagıdaki sokagı gözden geçirmek için perdeyi açtı.
Bir cumartesi sabahının erken saatlerinde saygın bir banliyö sokagının nasıl görünmesi beklenirse,
Privet Drive da aynen öyleydi. Bütün perdeler örtülüydü. Harry'nin karanlıkta görebildigi kadarıyla
çevrede tek bir canlı varlık yoktu, bir kedi bile.
Buna ragmen... buna ragmen... Harry huzursuzca yataga dönüp oturdu, parmagını yeniden yara
izine götürdü. Onu rahatsız eden sey, acı degildi. Harry acıya ve yaralara yabancı sayılmazdı. Bir
seferinde sag kolunun bütün kemiklerini kaybetmis ve bir gecede yeniden çıkmalarına ıstırapla
katlanmıstı. Aynı kol çok geçmeden zehirli ve 35 santim uzunlugunda bir yılan disi tarafından
delinmisti. Daha geçen yıl da, havada uçan bir süpürgedeyken, on bes metre yükseklikten
düsmüstü. Tuhaf kazalara ve yaralanmalara alısıktı. Eger Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na
devam ediyorsanız ve belaları üstünüze çekme konusunda hünerliyseniz, bu kaçınılmaz bir
durumdu zaten.
Page 7
Harry Potter Ates Kadehi
Hayır, Harry'yi rahatsız eden sey, yarası bundan önce son kez acıdıgında, buna Voldemort'un
yakında olusunun yol açmasıydı... Ama Voldemort simdi burada olamazdı ya... Onun Privet
Drive'da pusuya yattıgı fikri saçmaydı, böyle bir sey imkânsızdı.
Harry çevresini saran sessizligi daha dikkatle dinledi. Yoksa bir merdiven gıcırtısı ya da bir pelerin
hısırtısı duymayı mı bekliyordu biraz da? Kuzeni Dudley'nin yan odadan muazzam bir horultu
koyverdigini duyunca, yerinden hafifçe sıçradı.
Söyle bir silkelenip kafasını topladı. Aptallık ediyordu. Evde Vernon Enistesi, Petunia Teyzesi ve
Dudley'den baska kimse yoktu. Ve besbelli hepsi, sıkıntısız ve acısız rüyalar görerek, hâlâ
uyuyordu.
Harry, Dursley'leri en çok uyudukları zaman seviyordu. Uyanık olduklarında hiçbir hayırlarını
görmemisti de ondan. Vernon Eniste, Petunia Teyze ve Dudley, Harry'nin hayattaki tek
akrabalarıydı. Büyünün her türünden nefret eden ve büyüyü küçük gören Muggle'lardı (büyü dısı
insanlardı) onlar, yani Harry onların
29
evinde pislik muamelesi görüyordu. Son üç yıldır Hogwarts'a giden Harry'nin uzun süre evden uzak
kalısını, herkese onun St Brutus flah Olmaz Suçlu Çocuklar Çü-venlik Merkezi'ne gittigini
söyleyerek açıklamıslardı. Yası küçük bir büyücü olarak, Harry'nin Hogwarts dısında büyü
kullanmaya izni olmadıgının pekâlâ farkındaydılar. Yine de evde yolunda gitmeyen her sey için onu
suçlama egilimi gösteriyorlardı. Harry onlara asla sırlarını açamamıs, büyücülük dünyasındaki
hayatına iliskin herhangi bir sey anlatamamıstı. Uyandıklarında onlara gidip yara izinin acıdıgından
ya da Voldemort'a iliskin kaygılarından söz etmeyi düsünmesi bile gülünçtü.
Oysa Harry'nin Dursley'lerin evinde yasamaya baslamasının nedeni de Voldemort'du. O olmasaydı,
Harry'nin alnında simsek biçiminde bir yara izi olmayacaktı. Voldemort olmasaydı, Harry'nin
annesiyle babası hâlâ hayatta olacaktı...
Yüzyılın en güçlü Karanlık büyücüsü, on bir yıldır sürekli güç kazanmıs bir büyücü olan
Voldemort'un evlerine gelip annesiyle babasını öldürdügü o gece, Harry bir yasındaydı. Voldemort
sonra asasını Harry'ye çevirmisti. ktidara emin adımlarla yükselisi sırasında birçok yetiskin cadının
ve büyücünün isini bitirmis olan laneti uygulamıstı. Ve, inanılmaz bir sey ama, lanet islememisti.
Küçük çocugu öldürecegine, Voldemort'a geri dönmüstü. Harry sadece alnında simsek biçiminde
bir kesikle hayatta kalmıstı, Voldemort ise canını zar zor kurtarabilmisti. Güçleri uçup giden, hayatı
neredeyse
30
sönen Voldemort kaçmıstı. Cadılarla büyücülerin gizli toplulugunun onca süredir yasadıgı dehset
ortadan kalkmıs, Voldemort'un müritleri dagılmıs ve Harry Pot-ter ünlü olmustu.
On birinci dogum gününde bir büyücü oldugunu ögrenmesi Harry için yeterince sasırtıcı olmustu
zaten. Gizli büyücülük dünyasındaki herkesin onun adını bilmesi ise, daha da can sıkıcıydı. Harry,
Hogwarts'a gittigi zaman, her yerde basların ona döndügünü ve fısıltıların onu izledigini görmüstü.
Ama alısmıstı artık. Bu yazın sonunda Hogvvarts'taki dördüncü yılına baslayacaktı ve simdiden,
satoya geri dönmeyi iple çekiyordu.
Ama okula gitmesine daha on bes gün vardı. Umutsuzca yeniden odaya bakındı ve gözü temmuz
sonunda en iyi iki arkadasının ona göndermis oldukları dogum günü tebriklerine takıldı. Harry
onlara yazıp yara izinin acıdıgından söz etse ne derlerdi acaba?
Birden Hermione Granger'ın tiz ve panik içindeki sesi kafasını doldurdu sanki.
"Yara izin mi acıdı? Harry, bu gerçekten ciddi bir sey... Profesör Dumbledore'a yaz! Ben de gidip
Sık Rastlanan Sihirli Hastalıklar ve Rahatsızlıklar 'a bakayım... Belki orada lanetten kalma yara
izleri hakkında bir seyler vardır..."
Evet, Hermione'nin tavsiyesi bu olurdu: Dosdogru Hogvvarts Müdürü'ne git ve bu arada da bir
kitaba danıs. Harry pencereden mürekkebi andıran mavi-siyah gökyüzüne baktı. Su anda ona bir
kitabın yardımı dokunabileceginden süpheliydi. Bildigi kadarıyla, Volde-mort'unki gibi bir lanetten
sag kurtulan tek kisi kendi-
31
siydi. Bu yüzden de, Sık Rastlanan Sihirli Hastalıklar ve Rahatsızlıklarda belirtilerinin bir listesini
Page 8
Harry Potter Ates Kadehi
bulma ihtimali çok zayıftı. Müdür'e haber vermeye gelince, Dumbledo-re'un yaz tatilinde nereye
gittigi konusunda Harry'nin en ufak fikri yoktu. Bir an, uzun, gümüsi renkte sakalı, yerlere kadar
uzanan büyücü cüppesi ve ucu sivri sapkasıyla Dumbledore'u bir yerlerdeki bir kumsala uzanmıs,
uzun, egri burnuna günes losyonu sürerken gözünün önüne getirerek hayli keyiflendi. Ancak,
Dumble-dore her neredeyse, Hedwig'in onu bulabileceginden emindi. Harry'nin baykusu simdiye
-kadar, adresi olmasa bile, bir mektubu yerine ulastırmada basarısızlıga ugramamıstı. Ne
yazacaktı peki?
Sevgili Profesör Dumbledore, sizi rahatsız ettigim için özür dilerim, ama bu sabah yara izim acıdı.
Saygılarımla, Harry Potter.
Bu kelimeler, daha kâgıda bile geçirmeden, ona aptalca geliyordu.
O da öteki en iyi arkadası Ron' VVeasley'nin tepkisini hayal etmeye çalıstı. Bir an sonra Ron'un
kızıl saçları, uzun burunlu, çilli yüzü saskın bir ifadeyle Harry'nin önünde duruyor gibiydi.
"Yara izin mi acıdı? Ama... ama Kim-Oldugunu-Bilir-sin-Sen su anda senin yakınında olamaz, degil
mi? Yani... olsa bilirdin, degil mi? Seni yeniden öldürmeye çalısırdı, degil mi? Bilmiyorum, Harry,
belki de lanetten kalma yara izleri hep biraz sancıyordur... Babama sorayım..."
Mr VVeasley, Sihir Bakanlıgı'nda Muggle Esyalarının Kötüye Kullanımı Dairesi'nde çalısan, tam
anlamıy-
32
la yetkin bir büyücüydü, ama Harry'nin bildigi kadarıyla lanetler konusunda özel bir uzmanlıgı
yoktu. Hem Harry bütün VVeasley ailesinin, sırf kendisi birkaç dakika acı çekti diye diken üstünde
oturması fikrinden hoslanmıyordu. Mrs VVeasley, Hermione'den de beter yaygara koparırdı. Ron'un
on altı yasındaki ikiz agabeyleri Fred ve George ise, Harry'nin dayanma gücünü yitirmekte
oldugunu düsünebilirlerdi. VVeasley'ler, Harry'nin dünyada en sevdigi aileydi. Su sıralarda onu
evlerinde kalmaya davet edeceklerini umuyordu (Ron, Quidditch Dünya Kupası hakkında bir seyler
söylemisti) ve yara izi hakkında endiseli sorularla ziyaretinin tadının kaçmasını istemiyordu.
Harry yumruklarıyla-alnına masaj yaptı. Aslında istedigi (ve kendi kendine itiraf etmeye neredeyse
utandıgı) sey - anne ya da baba gibi bir seydi. Kendini bir aptal gibi hissetmeden akıl
danısabilecegi yetiskin bir büyücü, onunla ilgilenen biri, Kara Büyü deneyimi olan biri...
Ve sonra çözümü buluverdi. Öyle basit, öyle açıktı ki, bulmasının bunca uzun sürdügüne
inanamıyordu -Sirius.
Harry yatakta zıplayıp dogruldu, bir telas odanın öbür tarafına gitti ve yazı masasına oturdu. Bir
parsömen aldı, kartal tüyü kalemini mürekkebe batırdı, Sevgili Sirius yazdı, sonra da duraksadı.
Hem meseleyi en iyi sekilde nasıl ifade edecegini düsünüyor, hem de Sirius'un nasıl olup da hemen
aklına gelmedigine sasıyordu. Öte yandan, aklına gelmemesi belki de o kadar
33
sasırtıcı sayılmazdı - çünkü Sirius'un vaftiz babası oldugunu ancak iki ay önce ögrenmisti.
Sirius'un o vakte kadar Harry’nin hayatının tamamen dısında olusunun basit bir nedeni vardı -
Sirius, Azkaban'daydı: Kaçtıgında onu aramak için Hogwarts'a gelen Ruh Emici adlı yaratıkların,
gözleri görmeyen, ruh emen zebanilerin muhafızlık ettigi dehset verici büyücü hapishanesinde.
Oysa Sirius masumdu -onun mahkûm oldugu cinayetler, simdi herkesin ölmüs olduguna inandıgı
Voldemort destekçisi Kılkuyruk tarafından islenmisti. Ne var ki, Harry, Ron ve Hermione onun
ölmedigini biliyorlardı; geçen yıl Kılkuyrukla karsı karsıya gelmislerdi, ama anlattıklarına bir tek
Profesör Dumbledore inanmıstı.
Sirius, adı temizlenir temizlenmez Harry’e kendi evinde kalmasını önerdigi için, Harry, harikulade
bir saat boyunca, nihayet Dursley'lerden ayrılacagına inanmıstı. Ama bu fırsat elinden çekilip
alınmıstı - Kılkuyruk daha onu Sihir Bakanlıgı'na götürmeleri nasip olmadan sıvısmıs, bu durumda
Sirius da canını kurtarmak için kaçmak zorunda kalmıstı. Harry onun Sahgaga adlı bir Hipogrif e
binip kaçmasına yardım etmisti. Sirius o gün bu gün kaçaktı. Harry, Kılkuyruk kaçmamıs olsa
sahip olabilecegi yuvayı yaz boyunca aklından çıkaramamıstı. Onlardan ebediyen kurtulmasına
ramak kaldıgını bile bile Dursley'lere dönmek de iki misli zor olmustu.
Bununla beraber, Sirius, Harry'nin yanında olamasa bile, yine de ona biraz yardımı dokunmustu.
Harry,
Page 9
Harry Potter Ates Kadehi
34
bütün okul esyalarının simdi yatak odasında, yanında olmasını Sirius'a borçluydu. Dursley'ler daha
önce buna asla izin vermemisti. Hem Harry'yi mümkün oldugunca perisan etme isteklerinden, hem
de onun güçlerine karsı duydukları korkudan dolayı, bundan önceki her yaz okul sandıgım
merdivenin altındaki dolaba kilitlemislerdi. Ama Harry'nin vaftiz babasının tehlikeli bir cani
oldugunu ögrendikleri zaman tavırları degisti -Harry onlara Sirius'un masum oldugunu söylemeyi
unutuvermis (!), bu da pek isine yaramıstı.
Harry, Privet Drive'a döndükten sonra Sirius'tan iki mektup almıstı. kisini de (büyücüler arasında
alısıla-geldiginin aksine) baykuslar degil, büyük, rengârenk tropik kuslar getirmisti. Hedwig bu
cakalı, davetsiz misafirlerden hoslanmamıstı, yeniden uçup gitmelerinden önce kendi su kabından
su içmelerine izin verirken bile pek gönülsüzdü. Harry ise onları sevmisti. Aklına palmiye agaçlarını
ve beyaz kumları getiriyorlardı ve Sirius her neredeyse (mektuplar ele geçerse diye Sirius bunu hiç
söylememisti) hosça vakit geçirdigini umuyordu. Harry nedense Ruh Emici'lerin parlak günes
ısıgına pek fazla dayanacaklarından süpheliydi. Belki de Sirius bunun için güneye gitmisti. Simdi
Harry'nin odasındaki o son derece yararlı gevsek döseme tahtası altında saklı duran mektuplarının
neseli bir havası vardı. Her ikisinde de, eger ihtiyacı olursa onu araması için Harry'yi uyarmıstı. Eh,
simdi ihtiyacı vardı iste...
Günesin dogmasından önceki o soguk kursuni ısık yavas yavas odaya süzülürken, Harry'nin
lambası daha
35
az ısık verir oldu sanki. Sonunda, günes dogup da yatak odasının duvarları altın rengine
bürününce ve Vernon Eniste ile Petunia Teyze'nin odasından sesler gelmeye baslayınca, Harry
çalısma masasındaki burusuk parsömenleri temizledi ve bitmis mektubunu bir kez daha okudu.
Sevgili Sirius,
Son mektubun için tesekkürler. O kus feci büyüktü, penceremden içeri zor sıgdı.
Burada her sey her zamanki gibi. Dudley'nin rejimi pek iyi gitmiyor. Dün teyzem onu gizlice
odasına sekerli çörek sokmaya çalısırken yakaladı. Bunu yapmaya devam ederse harçlıgını
keseceklerini söylediler, o da gerçekten kızdı ve PlayStation'ını camdan asagı attı. Oyun
oynanabilen bir tür bilgisayar bu. Aslında biraz aptalca bir davranıs, çünkü simdi onu oyalayıp
aklını baska seylerden uzak tutacak bir Mega-Mutilation 3'ü bile yok.
Ben iyiyim, neden dersen, Dursley'lerin sen geri dönersin de ben istersem hepsini yarasaya
çevirirsin diye ödleri patlıyor.
Ama bu sabah tuhaf bir sey oldu. Yara izim yeniden acıdı. Geçen sefer Voldemort Hogwarts'ta
oldugu için acımıstı. Ama yakınlarımda bir yerde olabilecegini sanmıyorum. Olamaz, degil mi?
Lanetten kalma yara izlerinin bazen yıllar sonra da acıyıp acımadıgını biliyor musun?
Hedwig geri dönsün, bunu onunla yollayacagım. Su anda dısarıda avlanıyor. Sahgaga'ya benden
selam söyle.
Harry
36
Evet, diye düsündü Harry, bu hiç fena görünmüyor. Rüyayı yazmanın âlemi yoktu. Çok kaygılıymıs
izlenimi uyandırmak istemiyordu. Parsömeni katladı, Hedwig döndügünde hazır olsun diye yazı
masasında bir kenara koydu. Sonra ayaga kalktı, gerindi ve bir kez daha gardırobunu açtı.
Aynadaki yansımasına bakmadan, kahvaltıya inmek için giyinmeye koyuldu.
37
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Davet
Harry mutfaga geldiginde, üç Dursley masaya oturmuslardı bile. O içeri girerken de, otururken de
hiçbiri basını kaldırıp bakmadı. Vernon Eniste'nin kocaman, kırmızı yüzü o sabahki Daily Mail'in
arkasına gizlenmisti, Petunia Teyze, dudakları at gibi disler nin üzerinde büzülmüs, elindeki
greypfrutu dörde bölüyordu.
Dudley çok kızgın ve somurtkandı. Ve her nasılsa, her zamankinden fazla yer isgal eder gibiydi...
ki bu da az sey sayılmazdı, çünkü daima kare masanın bütün bir yanını kendi basına doldururdu.
Page 10
Harry Potter Ates Kadehi
Petunia Teyze sekersiz greypfrurun dörtte birini, sesi titreye titreye, "Al bakalım, Diddy'çigim,"
diyerek onun tabagına koyunca, Dudley annesine dik dik baktı. Karn Tini alıp yaz tatili için eve
geldiginden beri hayat onun için pek tatsız bir hal almıstı.
Vernon Eniste ile Petunia Teyze her zamanki gibi onun kötü notlarına bahane bulmayı
basarmıslardı: Petunia Teyze hep Dudley'nin ögretmenleri tarafından
38
anlasılmayan çok yetenekli bir çocuk oldugunda ısrar ederdi zaten. Vernon Eniste de, "Ogul olarak,
inekleyen küçük bir hammevladı istemedigini," iddia ederdi. Karnedeki zorbalık suçlamalarım da
es geçerlerdi - "Samatacı küçük bir oglan, ama sinegi bile incitmez!" demisti Petunia Teyze, gözleri
yaslı.
Ancak karnenin alt tarafında okul hemsiresinin yazdıgı birkaç veciz söz vardı ki, Vernon Eniste ile
Petunia Teyze bile herhangi bir açıklamayla hakkından gelememislerdi. Petunia Teyze, "Dudley iri
kemikli bir çocuk, kiloları da aslında bebek tombisliginden, hem büyüme çagında bir erkek çocuk
olarak çok yiyecege ihtiyacı var," diye ne kadar feryat ederse etsin, bu feryatlar okul formalarını
hazırlayanların artık Dudley'nin üstüne olacak büyüklükte pantolon yapmadıgı gerçegini ortadan
kaldırmıyordu. Hemsire, Petunia Teyze'nin gözlerinin -kendi pırıl pırıl duvarlarında parmak izi
saptama ya da komsuların gelis gidislerini gözleme konusunda öylesine keskin olan o gözleringörmeyi
resmen reddettigi seyi görmüstü: Fazladan beslenmeye ihtiyacı olmak söyle dursun,
Dudley asagı yukarı genç bir katil balinanın büyüklügüne ve kilosuna erismisti.
Böylece -birçok huysuzluk nöbetinden, Harry'nin yatak odasının bulundugu katı sarsan
tartısmalardan ve Petunia Teyze'nin sel olup akan gözyaslarından sonra- yeni rejim baslamıstı.
Buzdolabından Dudley'nin en sevdigi seylerin hepsi -köpüklü içeceklerle pastalar, çikolata ve
burger'ler- çıkarılmıs, onların yerine meyvelerle sebzeler ve Vernon Eniste'nin "tavsan yemi" dedi-
, 39
gi türden seyler konmustu. Kapısına da Smeltings Okulu hemsiresinin gönderdigi rejim listesi
yapıstırılmıstı. Dudley kendini daha iyi hissetsin diye, Perunia Teyze bütün ailenin rejime
uymasında ısrar etmisti. ste simdi de Harry'ye çeyrek greypfrut veriyordu. Harry, bunun
Dudley'ninkinden çok daha küçük oldugunu fark etti. Petunia Teyze, Dudley'nin moralini ayakta
tutmanın en iyi yolunun, hiç degilse Harry'den fazla yemesini garantiye almak oldugunu
düsünüyordu besbelli.
Ama Petunia Teyze, yukarıdaki gevsek döseme tahtasının altında neler saklı oldugunu bilmiyordu.
Aslında Harry'nin rejime uymadıgından haberi bile yoktu. Harry, yaz boyu çubuk havuçlarla
beslenecegi gerçegini fark eder etmez, bir imdat çagrısıyla Hedwig'i arkadaslarına yollamıstı. Onlar
da durumun geregini muhtesem bir sekilde yerine getirmislerdi. Hedvvig, Hermi-one'nin evinden
agzına kadar sekersiz abur cuburla dolu (Hermione'nin annesiyle babası dis hekimiydi) koca bir
kuruyla dönmüstü. Hogvvarts'm bekçisi Hagrid, çagrıya kendi eliyle yaptıgı tas pastalarla karsılık
vermisti (Harry bunlara elini sürmedi, Hagrid'in yemekleri konusunda daha önce hayli deneyimi
olmustu). Mrs VVeasley ise ailenin baykusu Errol'la muazzam bir meyveli pasta ve çesit çesit börek
yollamıstı. htiyar ve halsiz olan zavallı Errol, bu yolculugun ardından ancak bes günde kendine
gelebilmisti. Sonra Harry'nin dogum gününde (Dursley'ler bu günü tümüyle yok saydılar) Ron,
Hermione, Hagrid ve Sirius'tan dört tane muhtesem dogum günü pastası geldi. ki tanesi hâlâ
40
duruyordu, Harry odasına gidince dogru dürüst bir kahvaltı edecegi için greypfrutunu hiç sikâyet
etmeden yedi.
Vernon Eniste hosnutsuzlukla derin derin havayı koklayarak gazetesini kenara koydu ve kendi
çeyrek greypfrutuna baktı.
"Hepsi bu mu?" dedi Petunia Teyze'ye, aksi aksi.
Petunia Teyze ona anlamlı ve sert bir bakıs fırlattı. Basıyla, kendi greypfrut çeyregim çoktan
bitirmis ve küçük, domuz gözlerinde çok eksi bir bakısla Harry'ninkini süzen Dudley'yi isaret etti.
Vernon Eniste büyük, fırça gibi bıyıgını kabartarak of çekti. Kasıgını eline aldı.
Az sonra kapı zili çaldı. Vernon Eniste sandalyesinden bir gayret kalkarak holden kapıya dogru
yürüdü. Dudley, annesi çaydanlıkla mesgulken, babasının greypfrutundan kalanı simsek hızıyla
Page 11
Harry Potter Ates Kadehi
yürüttü.
Harry kapıda konusmalar duydu. Biri güldü, Vernon Eniste kısa bir cevap verdi. Sonra ön kapı
kapandı ve holden yırtılan kâgıt sesi geldi.
Petunia Teyze çaydanlıgı masaya koyup, Vernon Eniste'nin ne yapmaya gittigini anlamak için
merakla baktı. Fazla meraklanması da gerekmedi, çünkü Vernon Eniste bir dakika sonra geri
dönmüstü bile. Üstelik sinirden mosmordu.
"Sen," dedi Harry'ye, havlarcasına. "Oturma odasına. Hemen."
Bu sefer ne kabahat isledigini bilemeyen Harry, saskın saskın ayaga kalkıp Vernon Eniste'nin
ardından
41
mutfaktan çıktı, sonra bitisik odaya gitti. Adam kapıyı ikisinin ardından hızla kapattı.
"Demek öyle," dedi, sömineye asker adımlarıyla giderek. Sanki Harry'ye tutuklandıgım
bildirecekmis gibi, dönüp onun yüzüne baktı. "Demek öyle."
Harry, "Nasıl yani?" demeyi çok isterdi, ama Ver-non Enistesi'nin öfkeli mizacını sabahın bu erken
saatinde uyandırmanın dogru olmadıgım hissediyordu. Hele bu mizaç yiyeceksizlikten dolayı agır
bir gerilim altındayken. Onun için de kibar bir sekilde saskın görünmeyi seçti.
Vernon Eniste, "Bu az önce geldi," dedi. Mor bir dosya kâgıdını Harry'nin yüzüne dogru salladı. "Bir
mektup. Seninle ilgili."
Harry'nin saskınlıgı arttı. Vernon Eniste'ye onunla ilgili kim yazardı ki? Mektuplarını postacıyla
gönderen kimi tanıyordu?
Vernon Eniste, önce Harry'yi yiyecekmis gibi süzdü, sonra da basını egip mektuba baktı ve yüksek
sesle okumaya koyuldu:
Sayın Mr ve Mrs Dursley,
Hiç tanıstırılmadık, ama eminim ki Harry'den oglum Ron hakkında bir sürü sey duymussunuzdur.
Harry'nin de size sözünü etmis olabilecegi Quid-ditch Dünya Kupası finali önümüzdeki pazartesi
gecesi yapılıyor ve kocam Arthur, Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi'ndeki baglantıları sayesinde en
iyi yerden bilet almayı basardı.
42
Umarım Harry'yi de maça götürmemize izin verirsiniz, çünkü bu, hayatta insanın eline bir kez
geçecek bir fırsat, ingiltere Kupaya otuz yıldır ev sahipligi etmedi, bilet bulmak da çok zor. Tabii
Harry'nin yaz tatilinin geri kalanını burada geçirmesinden ve onu okula dönerken sag salim trene
bindirmekten de memnuniyet duyarız.
Harry'nin bize cevabınızı normal yoldan mümkün oldugu kadar çabuk göndermesi iyi olur, çünkü
Muggle postacı bizim evimize simdiye kadar hiçbir sey getirmedi ve evin nerede oldugunu
bildiginden de emin degilim.
Harry'yi yakında görmeyi umut ediyoruz.
Saygılarımla,
Molly Weasley
Not: Umarım yeterince pul yapıstırmısımdır.
Vernon Eniste okumayı bitirdi, elini yeniden gögüs cebine soktu ve baska bir sey çıkardı,
"Suna bak," diye hırladı.
çinden Mrs VVeasley'nin mektubunun çıktıgı zarfı gösterdi, Harry gülmemek için kendini zor tuttu.
Zarfın her santimi pulla kaplıydı, Mrs VVeasley'nin Dursley'le-rin adresini karınca duası gibi bir
yazıyla sıkıstırdıgı, ön taraftaki 1,5 santimetrekare hariç.
Harry, sesine, Mrs VVeasley'ninki herkesin yapabilecegi bir hataymıs edası vermeye çalısarak,
"Öyleyse, yeterince pul koymus," dedi. Enistesinin gözleri alevlendi.
Dislerini gıcırdatarak, "Postacı fark etti," dedi. "Bu mektubun nereden geldigiyle çok ilgilendi, evet.
Kapı
43
zilini onun için çalmıs. Komik oldugunu düsünüyordu."
Harry hiçbir sey söylemedi. Baskaları belki Vernon Eniste'nin çok pul konmus diye neden böyle
yaygara kopardıgını anlamazdı ama, Harry, Dursley'lerle yeterince birlikte yasamıstı. Onların
Page 12
Harry Potter Ates Kadehi
sıradanlıgın biraz da olsa dısına çıkan her sey konusunda ne kadar hassas olduklarını biliyordu. En
büyük korkuları da, birisinin Mrs VVeasley gibi insanlarla (ne kadar uzaktan da olsa) bir baglan
oldugunu anlamasıydı.
Vernon Eniste, yüzündeki tarafsız ifadeyi korumaya çalısan Harry'ye hâlâ yiyecekmis gibi
bakıyordu. Harry eger aptalca bir sey yapmaz ya da söylemezse, hayahnm en büyük armaganına
kavusabilirdi. Vernon Eniste'nin bir sey söylemesini bekledi, ama o sadece dik dik bakmaya devam
etti. Harry sessizligi bozmaya karar verdi.
"Yani - gidebilir miyim?" diye sordu.
Vernon Eniste'nin kocaman, mor yüzü hafif bir kasılma geçirmis gibi titredi. Bıyıgı diken diken
oldu. Harry o Jnyıgın ardında olan biteni bildigini düsünüyordu: Vernon Eniste'nin en temel
içgüdülerinden ikisinin birbiriyle çelismesinden dogan vahsi bir savas. Harry'nin gitmesine izin
vermek Harry'yi mutlu edecekti - ki Vernon Eniste on üç yıldır böyle bir seyi engellemek için var
gücüyle mücadele etmisti. Öte yandan, Harry'nin yazın geri kalanında ayak altından çekilip
Weasley'lere gitmesi, ondan, umduklarından iki hafta önce kurtulmaları anlamına geliyordu ve
Vernon Eniste, Harry'nin evde olmasından nefret ediyordu.
44
Kendine düsünme payı tanımak için yeniden basını egip Mrs VVeasley'nin mektubuna baktı.
mzayı hosnutsuzlukla süzerek, "Kim bu kadın?" diye sordu.
"Onu gördünüz," dedi Harry. "Arkadasım Ron'un annesi, onu geçen sömestr sonunda Hog - okul
treniyle geldiginde karsılamıstı."
Az kalsın "Hogwarts Ekspresi" diyecekti, ki bu da enistesinin öfkeyle köpürmesi için birebirdi.
Kimse Dursley'lerin evinde Harry'nin okulunun adını yüksek sesle söylemezdi.
Vernon Eniste muazzam büyüklükteki yüzünü pek nahos bir seyi hatırlamaya çalısırmısçasına
büzdü.
Sonunda, "Tıknaz bir kadın mı?" diye hırladı. "Kızıl saçlı bir sürü çocugu olan?"
Harry kaslarını çattı. Kendi oglu Dudley üç yasından beri yatkın göründügü seyi nihayet basarıp
boyundan çok enine gitmisken, Vernon Eniste'nin herhangi birine "tıknaz" demesi biraz tuhaf
kaçıyordu dogrusu.
Vernon Eniste yine mektubu inceliyordu.
Of çeker gibi, "Quidditch," diye mırıldandı. "Qnid-ditch - bu saçmalık da neyin nesi?"
Harry'nin kanı bir kez daha beynine sıçradı.
Lafı uzatmadan, "Bir spor," dedi. "Süpürge üzerinde oynanır -"
Vernon Eniste yüksek sesle, "Tamam, tamam!" dedi. Harry enistesinin birazcık panige kapılmıs
gibi göründügünü fark edip memnun oldu. Anlasılan Vernon Eniste'nin sinirleri kendi oturma
odasında "süpürge"
45
sözünü duymaya dayanamıyordu. Yeniden mektubu incelemeye sıgındı. Harry onun dudaklarıyla
"cevabınızı normal yoldan göndermesi" kelimelerini olusturdugunu gördü, Enistesi kaslarını çattı.
"Normal yoldanmıs," dedi tükürür gibi. "Ne demek istiyor?"
"Bizim için normal olan yoldan," dedi Harry ve enistesinin lafını kesmesine fırsat bırakmadan
ekledi: "Biliyorsunuz, baykus postası. Büyücüler için normal olanı budur."
Vernon Eniste, sanki Harry az önce igrenç bir küfür etmis gibi kızmıs görünüyordu. Öfkeyle
titreyerek pencereden dısarı tedirgin bir bakıs attı, komsulardan bazılarını kulakları cama yapısmıs
halde görmeyi bekliyordu sanki.
"Sana benim çatım altında bu anormalliklerden söz etme diye kaç kez tembih etmem lazım?" diye
tısladı. Yüzü canlı bir mor erik rengine bürünmüstü. "Orada, nankör sırtına Petunia ve benim
geçirdigimiz giysilerle durmus -"
Harry soguk soguk, "Ancak Dudley'nin onlarla isi bittikten sonra," dedi. Gerçekten de, sırtında ona
öyle büyük gelen bir sweatshirt vardı ki, ellerini kullanabilmek için kol agızlarını bes kez kıvırmak
zorunda kalmıstı, sweatshirt'ün etegi de haddinden bol blucininin dizlerinden asagı kadar iniyordu.
Vernon Eniste hiddetle titr îyerek, "Benimle bö} le konusamazsın!" dedi.
Ama Harry buna boyun egmeyecekti. Dursley'lerin
Page 13
Harry Potter Ates Kadehi
46
bütün o aptalca kurallarına uymak zorunda oldugu günler artık geride kalmıstı. Dudley'nin rejimini
uygulamayacaktı, Vernon Eniste'nin onun Quidditch Dünya Kupası'na gitmesini engellemesine izin
vermeyecekti... yani elinden gelirse.
Harry derin bir soluk alıp sakinlesmeye çalıstıktan sonra, "Peki," dedi. "Dünya Kupası'ru
göremeyecegim. Öyleyse, simdi gidebilir miyim? Sirius'a yazdıgım bir mektubu bitirmek istiyorum
da. Biliyorsunuz - vaftiz babam."
Yapmıstı iste. Sihirli kelimeleri söylemisti. Durup Vernon Eniste'nin yüzündeki mor rengin leke leke
geri çekilisini izledi. Simdi o yüz, kötü karıstırılmıs kara frenküzümü dondurmasına benziyordu.
"Ona - ona yazıyorsun, öyle mi?" dedi Vernon Eniste, sözde sakin bir sesle - ama Harry onun minik
gözbebeklerinin ani bir korkuyla kısıldıgını gördü.
Kayıtsızca, "Sey - evet," dedi Harry. "Benden haber alalı epey oldu ve, biliyor musunuz, haber
almayınca bir seyler yolunda gitmiyor galiba diye düsünüyor."
Bu sözlerin yarattıgı etkinin, keyfini çıkarmak için sustu. Vernon Eniste'nin kalın, siyah, özenle
ortadan ayrılmıs saçlarının altında disli çarkların çalısmasını görüyor gibiydi. Eger Harry'nin Sirius'a
yazmasına engel olursa, Sirius, Harry'ye kötü muamele edildigini düsünecekti. Eger Harry'ye
Quidditch Dünya Kupası'na gidemeyecegini söylerse, Harry de yazıp durumu Sirius'a anlatacaktı
ve böylece Sirius, Harry'ye kötü muamele edildigini bilecekti. Vernon Eniste'nin yapabilecegi tek
47
bir sey vardı. Harry, o büyük, bıyıklı yüz seffafmısçası-na, sonucun enistesinin zihninde olusumunu
görebiliyordu. Gülümsememeye, yüzünü mümkün oldugunca ifadesiz tutmaya gayret etti. Ve
sonra -
"Eh, madem öyle, peki. Bu kahrolası... bu aptal... bu Dünya Kupası denen seye gidebilirsin. Sakın
su - su Weasley'lere yazıp seni almalarını söylemeyi unutma, ha. Seni ülkenin dört bir yanına
bırakacak vaktim yok benim. Ve yazın geri kalanını da orada geçirebilirsin. Ve seyine - vaftiz
babana söyleyebilirsin... söyle ona... gidecegini söyle."
Harry neseyle, "Tamam öyleyse," dedi.
Havaya zıplayıp çıglık atma arzusunu bastırmaya çalısarak, dönüp oturma odası kapısına dogru
yürüdü. Gidiyordu, hey! Weasley'lere gidiyordu, Quidditch Dünya Kupası'm izleyecekti!
Dısarıda holde az daha, besbelli Harry'ye haddinin bildirilecegini duyma umuduyla kapının
arkasına sinmis olan Dudley'ye çarpıyordu. Oglan, Harry'nin yüzündeki koca gülümsemeyi görünce
sok geçirdi.
"Mükemmel bir kahvaltıydı, degil mi?" dedi Harry. "Ben tıkabasa doydum, ya sen?"
Dudleynin yüzündeki saskın bakısa gülerek merdiveni üçer üçer çıktı ve kendini yeniden yatak
odasına attı.
lk gördügü sey, Hedwig'in geri dönmüs olduguydu. Kafesinde oturmus, koskoca, kehribar rengi
gözleriyle Harry'ye bakıyor ve bir seye kızdıgını gösterecek sekilde gagasını tıkırdatıp duruyordu.
Onu neyin kızdırdıgı hemen belli oldu.
48
"AHH!" dedi Harry.
Küçük, gri, tüylü bir tenis topuna benzeyen bir sey basının yanına çarpmıstı. Hemen basını
siddetle ovmaya basladı, basını kaldırıp kendisine neyin çarptıgına baktı. Minyatür bir baykustu,
avcuna sıgacak kadar küçüktü. Odada serseri mayın gibi dolanarak heyecanla vızıldıyordu. Derken
Harry baykusun ayagının dibine bir mektup bırakmıs oldugunu gördü. Egildi, Ron'un elyazısını
tanıdı, zarfı yırtarak açtı. çinde aceleyle çi-ziktirilmis bir not vardı.
Harry - BABAM BlLETLERÎ ALDI - Irlanda-Bul-garistan maçı, pazartesi gecesi. Annem senin burada
kalman için Muggle'lara yazıyor. Belki de mektup ellerine geçmistir bile, Muggle'ların ne süratle
postaladıklarını bilmiyorum, Ne olursa olsun, bunu Pig'le göndereyim dedim.
Harry bir "Pig" (domuz) kelimesine baktı, bir de artık tavandaki avizenin çevresinde vınlayan minik
baykusa. Hayatında domuza bu kadar benzemeyen bir sey görmemisti. Belki de Ron'un elyazısını
okuyamamıstı. Yeniden mektuba döndü:
Muggle'ların hosuna gitse de gitmese de seni almaya geliyoruz, Dünya Kupası'nı kaçıramazsın,
Page 14
Harry Potter Ates Kadehi
ama annemle babam önce onların iznini alıyormus gibi yapmamızın daha iyi olacagını
düsünüyorlar. Evet derlerse, mesajını Pig'le hemen yolla, pazar saat beste gelip sem alırız. Ha-
49
yır derlerse, Pig'i hemen geri yolla ki, seni yine de pazar saat beste alalım.
Hermione bugün ögleden sonra geliyor. Percy ise basladı - Uluslararası Sihirsel isbirligi Dairesinde.
Buradayken yurtdısı hakkında tek laf etme, tabii sıkıntıdan patlamak istemiyorsan.
Yakında görüsürüz - Ron
Basının üstünde alçaktan uçan küçük baykusa, "Sakin ol!" dedi. Baykusçuk çılgınca sakıyordu,
Harry bunun olsa olsa mektubu dogru insana getirmenin gururu oldugunu düsündü. "Gel buraya.
Cevabımı geri götürmen gerek!"
Baykus kanatlarını çırparak Hedwig'in kafesinin tepesine kondu. Hedvvig, cesaretin varsa daha
yakma gel dercesine soguk soguk baktı ona.
Harry kartal tüyünden kalemini bir kez daha kapıp önüne bos bir parsömen çekti ve yazmaya
koyuldu:
s
Ron, is tamam, Muggle'lar gidebilirsin diyor. Yarın beste görüsürüz. Sabırsızlanıyorum. Harry
Bu notu küçücük küçücük katladı, durdugu yerde heyecandan zıplayan minik baykusun bacagına
büyük bir güçlükle bagladı. Not sıkı sıkı baglandıgı anda baykus havalandı. Pencereden dısarı
vınlayıp gözden kayboldu.
Harry, Hedvvig'e döndü.
"Kendini uzun bir seyahate çıkabilecek gibi hissediyor musun?" diye sordu.
50
Hedvvig vakur bir sekilde öttü.
Mektubunu alarak, "Bunu benim için Sirius'a götürebilir misin?" diye sordu Harry. "Dur biraz...
Bitireyim de öyle."
Parsömeni açıp telasla bir not ekledi.
Eger benimle temasa geçmek istersen, yazın geri kalanında arkadasım Ron Weasley'nin evinde
olacagım. Babası Quiddıtch Dünya Kupası için bize bilet bulmus!
Mektup bitince onu Hedvvig'in ayagına bagladı. Hedvvig her zamankinden hareketsiz duruyordu,
gerçek bir posta baykusunun nasıl davranması gerektigini göstermeye kararlı gibiydi.
Harry, "Geri döndügünde Ron'larda olacagım, tamam mı?" dedi.
Hedwig onun parmagını muhabbetle gagaladı ve sonra muazzam kanatlarını hafif bir ıslık sesiyle
açıp pencereden dısarı süzüldü.
Harry o gözden kaybolana kadar ardından baktı, sonra sürünerek yatagının altına girip gevsek
döseme tahtasını kaldırdı. Koca bir parça dogum günü pastası çıkardı. Yerde oturup onu yerken,
içinde sel gibi akan mutlulugun tadını çıkardı. Onun pastası vardı, Dud-ley'nin ise greypfruttan
baska bir seyi yoktu. Güzel bir yaz günüydü, yarın Privet Drive'den ayrılıyordu, yara izi yine
tamamen normale dönmüstü ve Quidditch Dünya Kupası'm izleyecekti. Su sırada herhangi bir sey
için kaygılanması çok zordu - Lord Voldemort dahil.
51
DÖRDÜNCÜ BOLUM
Kavuk'a Dönüs
Ertesi gün saat on iki oldugunda Harry sandıgını okul malzemeleriyle ve en kıymetli esyalarıyla
doldurmustu bile: Babasından miras kalan Görünmezlik Pelerini, Sirius'tan aldıgı süpürge, önceki
yıl Fred ve Geor-ge VVeasley'nin verdigi sihirli Hogvvarts haritası. Dösemedeki gevsek tahtanın
altına sakladıgı bütün yiyecekleri almıs, unuttugu büyü kitabı ya da tüy kalem kalmasın diye
odasının her kösesine bakmıstı. Eylülün birine, yani Hogwarts'a dönmesine ne kadar kaldıgını
saymak için her geçen günü isaretledigi çizelgeyi de duvardan indirmisti.
Privet Drive dört numarada hava çok gergindi. Eve bir grup büyücünün gelecek olması, Dursley'leri
telaslandırıp sinirlendirmisti. Harry, VVeasley'lerin ertesi gün saat beste gelecegini söylediginde,
Vernon Eniste'nin yüzüne düpedüz korku dolu bir ifade yerlesmisti.
"Umarım o insanlara dogru dürüst giyinmelerini söylemissindir," diye homurdandı. "Sizin tayfanın
Page 15
Harry Potter Ates Kadehi
ne
52
biçim seyler giydigini görmüstüm. Üstlerine normal kıyafetler geçirme nezaketini gösterseler iyi
olur diyorum."
Harry'nin içinde kötü bir his uyandı. Mr ve Mrs VVeasley'nin, Dursley'lerin "normal" olarak
tanımlayacagı bir sey giydiklerini hiç görmemisti. Çocukları tatillerde Muggle kıyafetleri giyiyor
olabilirdi, ama Mr ve Mrs VVeasley ya hafiften ya da bütün bütüne pejmürde cüppeler giyerlerdi.
Harry'nin canını sıkan, komsuların ne düsünecegi degildi. VVeasley'ler Dursley'lerin kafalarındaki
en kötü büyücü tipine uyan bir görünümde gelirlerse, kötü muamele göreceklerinden
endiseleniyordu.
Vernon Eniste en iyi takım elbisesini giymisti. Bu, kimilerine nazik bir karsılama ifadesi gibi
görünebilirdi, ama Harry asıl nedenin Vernon Eniste'nin etkileyici ve karsısındakini sindirecek bir
izlenim uyandırma isteginde yattıgını biliyordu. Öte yandan, Dudley sanki küçülmüs gibiydi.
Yaptıgı rejim nihayet etkisini gösteriyor oldugundan degil, korkudan. Dudley yetiskin bir bü.
yücüyle son karsılasmasından pantolonunun arka tarafında bir domuz kuyruguyla çıkmıs, Petunia
Teyze'yle Vernon Eniste Londra'daki özel bir hastanede kuyrugu aldırmak için para vermek
zorunda kalmıslardı. Bu yüzden Dudley'nin ikide bir elini kaygıyla arkasına götürmesi ve düsmana
bir kez daha aynı hedefi açmamak için odadan odaya yan yan yürüyerek dolasması hiç sasırtıcı
degildi.
Ögle yemeklerini neredeyse tamamen sessizlik için-
, 53
de yediler. Hatta Dudley yemege itiraz bile etmedi (süzme peynir ve rendelenmis kereviz vardı).
Petunia Teyze hiçbir sey yememisti. Kollarını gögsünde kavusturmus, dudaklarını büzmüstü.
Görünüse bakılırsa dilini çigniyordu. Sanki Harry'ye yöneltmek için yanıp tutustugu öfkeli
elestirilerini dilini ısırarak kontrol altında tutuyordu.
Vernon Eniste masanın öbür ucundan, "Arabayla geliyorlardır herhalde?" dedi havlarcasına.
"Seyy," dedi Harry.
Bunu hiç düsünmemisti. Sahi, Weasley'ler onu neyle alacaklardı? Artık bir arabalan yoktu; eski
Ford Ang-lia'ları su anda ipini koparmıs halde, Hogwarts'taki Yasak Orman'da vahsi bir hayat
sürüyordu. Ama Mr We-asley geçen sene Sihir Bakanlıgı'ndan bir araba ödünç almıstı, bugün de
aynı seyi yapamaz mıydı?
"Sanırım," dedi Harry.
Vernon Eniste bıyıgını titreterek burnundan soludu. Normal sartlarda Vernon Eniste Mr
VVeasley'nin arabasının modelini sorardı; insanlan arabalarının büyüklügüne ve pahalılıgına göre
degerlendirme egilimi vardı. Ama Mr VVeasley bir Ferrari'yle gelse bile, Harry, Vernon Eniste'nin
onu begeneceginden süpheliydi.
Harry ögleden sonranın büyük bir bölümünü oda- | smda geçirdi; Petunia Teyze'nin, sanki
hayvanat bahçesinden bir gergedanın kaçtıgı duyurulmus gibi birkaç saniyede bir perdeyi aralayıp
dısan bakmasına katlana-< mıyordu. Sonunda, saat bese çeyrek kala, Harry oturma; odasına indi.
54
Petunia Teyze karsı konulmaz bir istege kapılmıs-çasma yastıkları düzeltiyordu. Vernon Eniste ise
gazete okuyormus gibi yapıyordu, ama küçücük gözleri hiç hareket etmiyordu ve Harry onun
yaklasan bir araba sesi duyabilmek için kulak kesildiginden emindi. Dud-ley bir koltuga
büzülmüstü. Tombul elleriyle poposunu sıkı sıkı tutuyordu. Harry gerginlige dayanamadı. Odadan
çıkıp holdeki merdivene oturdu. Gözleri sa-atindeydi, kalbiyse heyecandan ve sinirden güm güm
atıyordu.
Ama saat bese geldi, geçti. Takım elbisesinin içinde hafif hafif terleyen Vernon Eniste ön kapıyı
açtı, sokagın iki tarafına göz attı ve basını hemen yine içeri soktu.
"Geciktiler!" diye hırladı Harry'ye.
"Biliyorum," dedi Harry. "Belki... belki trafik sıkısık falandır."
Besi on geçti... çeyrek geçti... Harry kendi de endiselenmeye baslamıstı simdi. Bes buçukta,
Vernon Enis-te'yle Petunia Teyze'nin oturma odasında kesik kesik fısıltılarla konustuklarını duydu.
Page 16
Harry Potter Ates Kadehi
"Saygı diye bir sey yok."
"Ya isimiz olsaydı?"
"Belki geç gelirlerse onjarı yemege davet ederiz sa-nıyorlardır."
"Kesinlikle öyle bir sey olmayacak," dedi Vernon Eniste. Harry onun ayaga kalkıp oturma odasında
volta atmaya basladıgını duydu. "Çocugu alıp gidecekler, oyalanmak yok. Tabii, gelirlerse.
Muhtemelen günü sasırmıslardır. Sunu söyleyebilirim ki, onların cinsi dakiklige pek
55
kıymet vermiyor. Sebep ya budur ya da kullandıkları teneke araba bozulup - AAAAHHHHHHHHH!"
Harry yerinden sıçradı. Oturma odası kapısının arkasından, odada panik içinde kosusturan
Dursley'lerin sesleri geliyordu. Az sonra Dudley hole fırladı. Dehsete kapılmıs görünüyordu.
"Ne oldu?" dedi Harry. "Ne var?"
Ama görünüse bakılırsa Dudley konusabilecek durumda degildi. Elleri hâlâ poposunda, mutfaga
elinden geldigince hızlı sekilde badi badi yürüdü. Harry hemen oturma odasına girdi.
Dursley'lerin tahtayla kapatılmıs, önüne elektrikli, sahte bir kömür atesi yerlestirilmis
söminelerinin içinden gümlemeler ve gıcırtılar geliyordu.
"Neler oluyor?" dedi Petunia Teyze, nefesi sıkısarak. Duvara dogru gerilemisti ve dehset içinde
atese dogru bakıyordu. "Neler oluyor, Vernon?"
Ama cevap için fazla beklemesi gerekmedi. Önü kapatılmıs söminenin içinden insan sesleri
geliyordu.
"Ah! Fred, hayır - geri dön, geri dön, bir yanlıslık oldu - George'a söyle sakın - AH! George, hayır,
yer yok, hemen geri dön ve Ron'a söyle -"
"Belki Harry bizi duyabilir, baba - belki bizi dısarı çıkarabilir -"
Elektrikli atesin arka tarafından tahtalara vuran yumruk sesleri yükseldi.
"Harry? Harry, bizi duyabiliyor musun?"
Dursley'ler kızgın bir çift sansar gibi Harry'nin üstüne yürüdüler.
56
"Bu da ne böyle?" diye hırladı Vernon Eniste. "Neler oluyor?"
"Sey - buraya Uçuç tozuyla gelmeye çalısmıslar," dedi Harry, içinden yükselen çılgınca gülme
arzusuna zar zor hâkim olarak. "Atesle seyahat edebiliyorlar. Ama sömineyi kapattıgınızdan - bir
dakika -"
Sömineye yaklasıp tahtaların arasından seslendi.
"Mr Weasley? Beni duyabiliyor musunuz?"
Yumruklama sesleri durdu. Bacanın içinde biri, "Sst!" dedi.
"Mr Weasley, benim, Harry... Sömine kapanmıs durumda. Oradan gelemezsiniz."
"Hay aksi!" dedi Mr VVeasley'nin sesi. "nsan niye sömineyi kapatır ki?"
"Elektrikli atesleri var," diye açıkladı Harry.
"Gerçekten mi?" dedi Mr VVeasley'nin sesi heyecanla. "Eklektik, ha? Fisi de var mı yani? Vay vay,
mutlaka görmem lazım... Bir düsünelim... ah, Ron!"
Ron'un sesi de digerlerininkine katılmıstı.
"Burada ne yapıyoruz? Bir terslik mi var?"
"Yo, hayır, Ron/' dedi Fred'in sesi, hayli alaycı bir tonla. "Hayır, tam da buraya gelmek istemistik
zaten."
"Evet, burada harika vakit geçiriyoruz," dedi Geor-ge, sanki biri onu duvara sıkıstırmıs gibi boguk
bir sesle.
"Çocuklar, çocuklar..." dedi Mr VVeasley belli belirsiz. "Bir seyler düsünmeye çalısıyorum... Evet...
tek yol bu.... Geri çekil, Harry."
Harry kanepeye kadar geriledi. Vernon Eniste ise sömineye yaklastı.
57
"Durun bir dakika!" diye bögürdü atese. "Tam olarak ne yapmak -"
GÜM.
Önü kapatılmıs sömine dısan dogru patlayıp elektrikli atesi odanın karsı duvarına fırlattı. Mr
VVeasley, Fred, George ve Ron, molozdan ve un ufak olmus taslardan olusan bir bulutun içinde
Page 17
Harry Potter Ates Kadehi
belirdiler. Petunia Teyze feryat ederek arkasındaki kahve sehpasının üstüne dogru devrildi. Vernon
Eniste onu yere düsmeden yakaladı ve ne diyecegini bilemez halde, hepsi parlak kızıl saçlara sahip
olan Weasley'lere ve her bir çiline varıncaya kadar birbirlerinin tıpatıp aynı olan Fred ve Ge-orge'a
bakakaldı.
Mr Weasley uzun, yesil cüppesinin üstündeki tozu silkip gözlügünü düzelterek, "Böyle daha iyi,"
dedi soluk soluga. "Hah - siz Harry'nin teyzesi ve enistesi olmalısınız!"
Uzun boylu, zayıf ve kellesmeye baslamıs olan Mr VVeasley, Vernon Eniste'ye dogru yürüyüp elini
uzattı, ama Vernon Eniste, Petunia Teyze'yi de sürükleyerek birkaç adım geri gitti. Söyleyecek tek
bir söz bile bulamıyordu. En iyi takım elbisesi beyaz tozlarla kaplanmıstı. Tozlar aynı zamanda
saçına ve bıyıgına da yerlesmisti, aniden otuz yıl yaslanmıs gibi görünüyordu.
"Sey - evet - kusura bakmayın," dedi Mr VVeasley, elini indirip omzunun üstünden yıkık sömineye
göz atarak. "Hepsi benim suçum. Öbür taraftan dısarı çıkamayacagımız hiç aklıma gelmedi.
Söminenizi Uçuç Se-bekesi'ne baglatmıstım da - yani sadece bir aksamlıgıl
58
na, Harry'yi alabilelim diye. Dogrusunu söylemek gerekirse, Muggle söminelerinin baglı olmaması
gerekiyor, ama Uçuç Düzenleme Paneli'nde tanıdıgım biri var, o ayarladı. Hemen eski haline
döndürebilirim, hiç merak etmeyin. Çocukları geri göndermek için bir ates yakayım, sonra
söminenizi onarıp Buharlasırım."
Harry, Dursley'lerin bunun tek kelimesini bile anlamadıgından emindi. Hâlâ yıldırım çarpmıs gibi,
agızları bir karıs açık, Mr VVeasley'ye bakıyorlardı. Petunia Teyze yine ayaklarının üstünde
dogruldu ve Vernon Eniste'nin arkasına saklandı.
"Merhaba, Harry!" dedi Mr Weasley neseyle. "Sandıgın hazır mı?"
"Yukarıda," dedi Harry sırıtarak.
"Biz alırız," dedi Fred hemen. George'la ikisi Harry'ye göz kırparak odadan çıktılar. Bir keresinde
gece karanlıgında Harry'yi kurtardıkları için, odasının nerede oldugunu biliyorlardı. Harry'ye göre
Fred ve Ge-orge, Dudley'yi görebilmeyi umuyorlardı; Harry'den Dudley hakkında çok sey
duymuslardı.
"Sey," dedi Mr VVeasley, kollarını hafifçe sallayarak. Tatsız sessizlige son vermeye çalısıyordu.
"Çok - sey -çok güzel bir yeriniz var."
Normalde tek bir leke bile bulunmayan oturma odaları simdi tozla ve tugla parçalarıyla kaplı
oldugundan, bu laf Dursley'lerin pek hosuna gitmedi. Vernon Eniste'nin yüzü yine morardı, Petunia
Teyze de yine dilini çignemeye basladı. Ancak bir sey söyleyemeyecek kadar korkmus
görünüyorlardı.
59
Mr VVeasley çevresine bakmıyordu. Muggle'larla ilgili her seye bayılıyordu. Harry onun gidip
televizyonu ve video cihazını incelemek için yanıp tutustugunu görebiliyordu.
"Ekeltrikle çalısıyorlar, degil mi?" dedi bilgiç bir edayla. "A, tabii, fisleri görebiliyorum. Fis
topluyorum da," diye ekledi Vernon Eniste'ye dönerek. "Bir de pil. Çok zengin bir pil koleksiyonum
var. Esim deli oldugumu düsünüyor, ama iste, ne > aparsınız."
Besbelli Vernon Eniste de Mr VVeasley'nin deli oldugunu düsünüyordu. Azıcık saga giderek Petunia
Teyze'nin önünü kapattı, sanki Mr VVeasley'nin her an üstlerine dogru kosup onlara
saldırabilecegini düsünüyordu.
Dudley birden yine odada belirdi. Harry sandıgının merdivende çıkardıgı sesleri duyabiliyor ve
Dudley'nin de bu seslerden korkup mutfaktan çıktıgını biliyordu. Dudley, Mr VVeasley'ye korku
dolu gözlerle bakarak duvar boyunca yan yan yürüdü ve annesiyle babasını siper almaya çalıstı.
Ne yazık ki, Vernon Eniste'nin gövdesi Petunia Teyze'nin önünü kaplamaya yetse de, Dudley'yi
örtecek kadar genis degildi.
"Hah, bu senin kuzenin, degil mi, Harry?" dedi Mr VVeasley, sohbet açma konusunda cesur bir
adım daha atarak.
"Hı hı," dedi Harry, "Dudley."
Ron'la ikisi birbirlerine baktılar ve hemen baslarını . çevirdiler; kahkaha atmamak için kendilerini
Page 18
Harry Potter Ates Kadehi
zor tutuyorlardı. Dudley'nin elleri hâlâ poposundaydı, düsme-
60
sinden korkar gibi bir hali vardı. Ancak Mr VVeasley, Dudley'nin bu tuhaf davranısından gerçekten
kaygılanmıs görünüyordu. Hatta az sonra konustugunda, Harry, ses tonundan onun Dudley'yi
kesinlikle deli sandıgını anladı, tıpkı Dursley'lerin onu deli sanmaları gibi. Ama Mr YVeasley'nin
sesinde korku degil, ilgi vardı.
"Tatilin iyi geçiyor mu, Dudley?" dedi nazikçe.
Dudley inledi. Harry onun ellerinin kocaman poposunu daha da sıkı kavradıgını gördü.
Fred ve George ellerinde Harry'nin okul sandıgıyla odaya döndüler. çeri girerken gözleriyle çevreyi
taradılar ve Dudley'yi gördüler. Yüzlerine birbirinin kopyası, melun sırıtıslar yerlesti.
"Hah, tamam," dedi Mr VVeasley. "Gitme vakti geldi o zaman."
Cüppesinin kollarını sıvayıp asasını çıkardı. Harry, Dursley'lerin yekvücut halde duvara dogru
gerilediklerini gördü.
Mr VVeasley, asasını arkasındaki duvarda bulunan delige dogrultarak, "Incendio!" dedi.
Sömineden alevler yükselip sanki saatlerdir yanı-yormusçasına keyifli keyifli çatırdamaya basladı.
Mr VVeasley cebinden agzı iple büzülmüs küçük bir kese çıkardı, ipi çözdü, kesenin içinden bir
tutam toz aldı ve alevlerin üstüne attı. Alevler zümrüt yesiline donup adamakıllı parladı.
"Önce sen, Fred," dedi Mr VVeasley.
"Geliyorum," dedi Fred. "A, hayır - bir dakika -"
Fred'in cebinden bir poset dolusu seker dokulmüs-
61
tu ve içindekiler her yana saçılmaktaydı - parlak renkli ambalajların içinde büyük, tombul
sekerlemeler.
Fred emekleyerek onlan cebine tıktı, sonra Durs-ley'lere neseyle el salladı ve atesin içine yürüyüp,
"Kovuk!" dedi. Petunia Teyze titreyerek solugunu bıraktı. Fred ıslık gibi bir sesle yok oldu.
"Sıra sende, George," dedi Mr VVeasley. "Sandıgı da al."
Harry, George'un sandıgı alevlerin içine tasımasına ve daha iyi tutabilmek için dikine çevirmesine
yardım etti. Sonra George da, "Kovuk!" diye haykınp, ikinci bir ıslık sesiyle kayboldu.
"Ron, sıra sende," dedi Mr VVeasley.
Ron, "Görüsürüz," dedi Dursley'lere neseyle. Harry'ye bakıp agzı kulaklarına varıncaya dek sırıttı,
atese adım attı ve, "Kovuk!" diye bagınp yok oldu.
Simdi sadece Harry ve Mr VVeasley kalmıstı.
"Sey... hosça kalın," dedi Harry, Dursley'lere.
Hiçbir sey söylemediler. Harry atese dogru yürüdü, ama tam atesin göbegine gelmisti ki, Mr
VVeasley eliyle onu durdurdu. Dursley'lere saskınlıkla bakıyordu.
"Harry size hosça kalın dedi," dedi. "Onu duymadınız mı?"
Harry, "Fark etmez," diye mırıldandı Mr VVeas-ley'ye. "Cidden, umrumda degil."
Mr VVeasley elini Harry'nin omzundan çekmedi.
"Yegeninizi bir dahaki yaza kadar göremeyeceksiniz," dedi Vernon Eniste'ye, apaçık bir kızgınlıkla.
"Herhalde hosça kal diyeceksiniz, degil mi?"
62
Vernon Eniste'nin yüzü öfkeyle titremeye baslamıstı. Az önce oturma odasının yarısını havaya
uçurmus olan bir adamdan nezaket dersi alma fikri ona derin bir azap veriyormus gibiydi.
Ama Mr VVeasley'nin asası hâlâ elindeydi ve Vernon Eniste, küçük gözleriyle ona kaçamak bir
bakıs attıktan sonra, içerlemis bir sesle, "Hosça kal," dedi.
Harry, "Görüsürüz," dedi ve hos, ılık bir nefes gibi gelen yesil alevlerin içine adım attı. Ancak tam
o anda, arkasından korkunç bir ögürtü çıktı ve Petunia Teyze feryat figan bagırmaya basladı.
Harry hızla döndü. Dudley artık annesiyle babasının arkasında degildi. Kahve sehpasının yanına
çömel-mis, agzından sarkan yarım metreye yakın, mor, yapıs yapıs bir seyden dolayı
boguluyormus gibi ogürüp tükürük saçıyordu. Harry kısa süreli bir saskınlıgın ardından o yarım
metrelik seyin Dudley'nin dili oldugunu anladı. Dudley'nin önünde, yerde parlak bir sekerleme
ambalajı duruyordu.
Page 19
Harry Potter Ates Kadehi
Petunia Teyze kendini Dudley'nin yanına, yere fırlattı, sismis dilinin bir ucunu tuttu ve onu
agzından çıkarmaya çalıstı. Pek sasırtıcı olmayan bir sekilde, Dudley daha da fena feryat etmeye
ve tükürük saçmaya baslayarak onu uzaklastırmaya çalıstı. Vernon Eniste bögürüyor, kollarını
sallıyordu. Mr VVeasley ancak bagırarak sesini duyurabildi.
"Endiselenmeyin, ben onu düzeltebilirim!" diye seslendi ve asasını dogrultarak Dudley'ye dogru
ilerledi, ama Petunia Teyze daha da fena çıglık atarak kendi-
63
ni Dudley'nin üzerine fırlahp onu Mr VVeasley'ye karsı bir kalkan gibi sardı.
"Yo, gerçekten!" dedi Mr VVeasley çaresizce. "Basit bir islem bu - su sekerlemeden - oglum Fred -
çok muziptir - ama bu sadece bir Devlestirme Büyüsü - en azından ben öyle sanıyorum - lütfen,
düzeltebilirim -"
Ama rahatlamak söyle dursun, Dursley'ler iyice panige kapıldılar. Petunia Teyze isteri krizi
geçiriyormus gibi aglıyor, Dudley'nin dilini tutmus, kopartmaya ka-rarlıymısçasma çekiyordu;
Dudley annesinin ve dilinin baskısından boguluyormus gibiydi; tamamen kontrolünü kaybetmis
olan Vernon Eniste ise büfenin üstünden bir porselen biblo alarak hızla Mr VVeasley'ye dogru
fırlattı. Mr VVeasley egildi ve biblo, havaya uçmus söminenin içinde parçalara ayrıldı.
"Yapmayın ama!" dedi Mr VVeasley kızgın bir sekilde, asasını savurarak. "Yardım etmeye
çalısıyorum!"
Vernon Eniste yaralı bir suaygırı gibi bögürerek bir biblo daha kaptı.
"Hârry, git! Git hadi!" diye bagırdı Mr VVeasley, asasını Vernon Eniste'ye dogrultarak. "Bunu ben
hallederim!"
Harry eglenceyi kaçırmak istemiyordu, ama Vernon Eniste'nin ikinci biblosu sol kulagını kıl payı
ıskalamıstı. Söyle bir düsününce, durumu Mr VVeasley'ye bırakmanın en iyisi olduguna karar
verdi. Atese adım atıp omzunun üstünden bakarak, "Kovuk!" dedi. Oturma odasında son gördügü
tablo, Mr VVeasley'nin asasıyla Vernon Eniste'nin elindeki üçüncü bir bibloyu havaya
64
uçurdugu, Petunia Teyze'nin Dudley'nin üzerine yatmıs çıglık çıglıga bagırdıgı ve Dudley'nin dilinin
büyük, yapıs yapıs bir piton gibi sarktıgıydı. Ama hemen sonra Harry büyük bir hızla dönmeye
basladı ve Durs-ley'lerin oturma odası zümrüt yesili alevlerin içinde kayboldu.
65
BESNC BÖLÜM
VJeasley Büyücü Sakaları
Harry dirseklerini sıkı sıkı iki yanına yapıstırmıs, gittikçe daha hızlı dönüyordu. Bulanıklasmıs
sömineler yanından hızla geçip gidiyordu, sonunda midesi bulanmaya baslayınca gözlerini kapadı.
Nihayet yavaslamaya basladıgını hissettiginde, ellerini hızla açıp tam zamanında durdu ve böylece
VVeasley'lerin mutfagındaki ocaktan dısarı düsüp yüzüstü kapaklanmaktan kurtuldu.
"Yedi mi?" diye sordu Fred heyecanla, Harry'yi ayaga kaldırmak için elini uzatarak.
"Evet," dedi Harry. Ayaga kalktı. "Neydi o?"
"Dolma-Dil Sekerlemesi," dedi Fred coskuyla. "Ge-orge ve ben icat ettik, bütün yaz üstünde
deneyebilecegimiz birini arıyorduk..."
Küçük mutfak kahkahaya boguldu. Harry çevresine bakh. Ron ve George zımparalanmıs tahta
masada kızıl saçlı iki kisiyle birlikte oturuyordu. Harry ikisini de daha önce hiç görmemisti, ama
kim olduklarını hemen anladı: Bili ve Charlie, VVeasley kardeslerin en büyükleri.
66
Daha yakın oturanı, "Nasıl gidiyor, Harry?" diye sorup sırıttı ve iri elini uzattı. Harry onun elini
sıkınca, parmaklarının altında nasırlar ve kabartılar oldugunu hissetti. Romanya'da ejderhalarla
çalısan Charlie olmalıydı bu. Charlie'nin beden yapısı ikizlerinki gibiydi, ince ve uzun olan Percy'yle
Ron'a kıyasla kısa ve tıknazdı. Genis yüzü hava kosullarından yıpranmıs olmasına karsın, dost
canlısı görünüyordu. O kadar çilliydi ki, günesten yanmıs sanılabilirdi. Kollan kaslıydı ve birinin
üzerinde büyük, parlak bir yanık vardı.
Bili de gülümseyerek ayaga kalkıp Harry'nin elini sıkh. Bili onu biraz sasırtmısh. Harry onun
büyücülük bankası Gringotts'ta çalıstıgını ve daha önce Hog-warts'ta Ögrenci Bası oldugunu
Page 20
Harry Potter Ates Kadehi
biliyordu. Onu her zaman Percy'nin biraz büyük olanı gibi hayal etmisti: Kuralları çigneme
konusunda mızmız ve herkese patronluk taslamayı seven biri. Ama Bill'in görünümü için
söylenebilecek tek sey vardı: sıkı bir tipti. Uzun boyluydu, uzun saçlarını baglayıp atkuyrugu
yapmıstı. Küpesi vardı, ucundan dise benzer bir sey sallanıyordu. Bill'in giysileri bir rock
konserinde tuhaf kaçmayacak giysilerdi, ama Harry ayakkabılarının normal deriden degil, ejderha
derisinden yapılma oldugunu gördü.
Daha içlerinden biri bir sey söyleyemeden, hafif bir pat sesi duyuldu ve Mr VVeasley, George'un
omzunun arkasında belirdi. Harry'nin simdiye dek görmedigi kadar sinirli bir hali vardı.
"Bu hiç komik degildi, Fred!" diye bagırdı."O Mugg-le çocuga ne verdin öyle?"
.67
"Ben ona bir sey vermedim," dedi Fred, yine melun bir gülümsemeyle. "Düsürdüm sadece... Gidip
yediyse onun sucu, ben ona öyle bir sey demedim."
"Bilerek düsürdün!" diye kükredi Mr Weasley. "Yiyecegini biliyordun, rejim yaptıgını biliyordun -"
"Dili ne kadar büyüdü?" diye sordu George hevesli hevesli.
"Annesiyle babası küçültmeme izin vermeden önce bir metreyi geçmisti!"
Harry ve VVeasley'ler yine kahkahaya boguldular.
"Komik degil!" diye bagırdı Mr VVeasley. "Bu tür davranıslar büyücü-Muggle iliskilerini ciddi sekilde
zedeliyor! Ben ömrümün yansını Muggle'lann kötü muamele görmesine karsı mücadele ederek
geçireyirr. kendi ogullarım kalksın -"
"Muggle oldugu için vermedik onu!" dedi Fred öfkeyle.
"Hayır. Kocaman, pis bir zorba oldugu için verdik," dedi George. "Degil mi, Harry?"
'JEvet, öyle, Mr VVeasley," dedi Harry ciddi ciddi.
"Mesele bu degil!" diye köpürdü Mr VVeasley. "Görürsünüz, annenize bir söyleyeyim -"
"Neyi söyleyecekmissin?" dedi arkalarından bir ses.
Mutfaga Mrs VVeasley girmisti. Kısa boylu, tombul bir kadındı. Nazik bir yüzü vardı, ama gözleri
süpheyle kısılmıstı.
"Merhaba, Harr/cigim," dedi, onu görüp gülümseyerek. Sonra gözlerini yine kocasına dikti. "Bana
neyi söyleyecektin, Arthur?"
68
Mr VVeasley duraksadı. Anlasılan, Fred ve George'a ne kadar kızgın olursa olsun, aslında Mrs
YVeasley'ye neler oldugunu söylemeyi düsünmemisti. Bir sessizlik oldu, Mr VVeasley karısına
tedirgin gözlerle bakıyordu. Derken Mrs VVeasley'nin arkasındaki mutfak kapısında iki kız belirdi.
Çok gür, kahverengi saçlan ve oldukça büyük ön disleri olanı, Harry ve Ron'un arkadası Her-mione
Granger'dı. Ufak tefek ve kızıl saçlı olanıysa, Ron'un küçük kız kardesi Ginny. kisi de Harry'ye
gülümsediler, Harry de onlara sırıttı. Ginny kıpkırmızı kesildi - Harry Kovuk'a ilk geldiginden beri
ona zaafı vardı.
"Neyi söyleyecektin, Arthur?" diye yineledi Mrs VVeasley, ürkütücü bir sesle.
"Yok bir sey, Molly," diye mırıldandı Mr VVeasley. "Fred ve George - ama onlarla konustum -"
"Yine ne yaptılar?" dedi Mrs VVeasley. "Eger VVeasley Büyücü Sakaları'yla ilgili bir seyse -"
"Niye Harry'ye yatacagı yeri göstermiyorsun, Ron?" dedi Hermione kapının agzından.
"Nerede yatacagını biliyor," dedi Ron. "Odamda yatacak, geçen sefer de orada -"
"Hem bize de göstermis olursun," dedi Hermione, imalı bir sekilde,
"Ha," dedi Ron, duruma uyanarak. "Evet."
"Evet, biz de geliyoruz," dedi George.
"Siz yerinizden kıpırdamıyorsunuz!" diye hırladı Mrs VVeasley.
Harry ve Ron yan yan ilerleyerek mutfaktan dısarı
69
çıktılar. Hermione ve Ginny'yle birlikte dar holden geçtiler ve evin her tarafında zikzaklar çizerek
üst katlara giden sallantılı merdiveni çıktılar.
"Vteasley Büyücü Sakaları da ne?" diye sordu Harfy, üst kata çıkarlarken.
Ron ve Ginny güldüler, ama Hermione gülmedi.
"Annem Fred ve George'un odasını temizlerken bir dolu siparis formu buldu," dedi Ron alçak sesle.
Page 21
Harry Potter Ates Kadehi
"cat ettikleri seyler için kocaman, uzun fiyat listeleri. Hani, saka malzemeleri. Sahte asalar, bubi
tuzaklı tatlılar, daha bir sürü sey. Harikaydı, o kadar sey icat ettiklerini hiç bilmiyordum..."
"Uzun süredir odalarından patlama sesleri geliyordu, ama bir seyler icat ettiklerini hiç
düsünmemistik," dedi Ginny. "Sadece gürültü çıkarmayı seviyorlar sanmıstık."
"Ama yaptıkları seylerin çogu -sey, aslında, hepsi- biraz tehlikeliydi," dedi Ron. "Ve bunları
Hog-vvarts'ta satıp biraz para kazanmayı düsünüyorlardı. Annem deliye döndü. Bunları yapmaya
devam etmelerini yasakladı ve siparis formlarını yaktı... Zaten onlara kafası kızgın. Umdugu kadar
S. B. D. alamadılar."
S. B. D., ya da Sıradan Büyücülük Düzeyi, Hog-warts ögrencilerinin on bes yasında girdigi
sınavlardı.
"Sonra büyük bir tartısma çıktı," dedi Ginny. "Annem, 'Babanız gibi Sihir Bakanlıgı'na girmenizi
istiyorum,' dedi, ama onlar, 'Tek istedigimiz bir saka dükkânı açmak,' dediler."
70
Tam o anda ikinci katta bir kapı açıldı ve baga çerçeveli gözlük takmıs bir bas uzandı dısarı.
Yüzünde çok kızgın bir ifade vardı.
"Merhaba, Percy," dedi Harry.
"A, merhaba, Harry," dedi Percy. "Ben de kim bu kadar gürültü yapıyor diyordum. Burada is
yapmaya çalısıyorum - büro için bitirmem gereken bir raporum var da - insanlar merdivende
gümbür gümbür yukarı asagı dolasırken konsantre olmak zor oluyor."
"Gümbür gümbür dolasmıyoruz," dedi Ron sinirle. "Yürüyoruz. Sihir Bakanlıgı'nın çok gizli üst
düzey çalısmalarını böldüysek özür dileriz."
"Ne üzerinde çalısıyorsun?" dedi Harry.
"Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi için bir rapor," dedi Percy böbürlenerek. "Kazan kalınlıkları
için bir standart getirmeye çalısıyoruz. Bu ithal malların bazıları biraz fazla ince - sızıntılar senede
neredeyse yüzde üç oranında artıyor -"
"O rapor var ya, dünyayı degistirecek," dedi Ron. "Gelecek Postası'nın birinci sayfasında yer alır
herhalde, kazan sızıntıları."
Percy hafiften kızardı.
"Sen istedigin kadar dalga geç, Ron," dedi atesli bir sekilde, "uluslararası bir yasa getirilmezse,
pazarın çürük, sıg dipli ürünlerle dolması ciddi bir tehlike -"
Ron, "Evet, evet, tabii," dedi ve merdiveni çıkmaya basladı. Percy odasının kapısını çarparak
kapattı. Harry, Hermione ve Ginny, Ron'un arkasında üç kat daha çıkarlarken, asagıda mutfaktaki
bagrısların yankı-
71
lan onlara kadar geliyordu. Seslere bakılırsa, Mr Weas-ley, Mrs VVeasley'ye sekerlemelerden
bahsetmisti.
Ron'un evin en üst katındaki yatak odası, Harry gecen sefer kalmaya geldiginden beri pek
degismemisti: Ron'un en sevdigi ÇJuidditch takımı Chudley Cannons'ın posterleri yine duvarlarda
ve egimli tavanda dönüp duruyor, dalgalanıyordu. Pencere kenarında duran ve daha önce içinde
kurbaga yavruları bulunan akvaryumuysa simdi sadece bir tane, son derece iri kurbaga mesken
tutmustu. Ron'un eski faresi Scabbers arak yoktu, ama onun yerine Ron'un mektubunu Privet
Drive'a, Harry'ye ulastıran minicik, gri baykus vardı. Küçük bir kafeste hoplayıp zıplıyor ve deli gibi
kanat çırpıyordu.
"Kes sunu, Pig," dedi Ron, yatak odasının içinde sıkıs tıkıs duran dört yataktan ikisinin arasından
geçerek. "Fred ve George da burada bizimle kalıyor, çünkü onların odasında Bili ve Charlie var,"
dedi Harry'ye. "Percy kendi odasında tek basına kalıyor, çalısması gerekiyormus."
"Sey - o baykusa niye Pig diyorsun?"
"Aptal da ondan," dedi Ginny. "Asıl adı Pigwidge-on."
"Ya, sanki o hiç aptal bir isim degil de," dedi Ron alaylı bir sekilde. "Adını Ginny koydu," diye
açıkladı Harry'ye. "Sirin bir isim oldugunu düsünüyor. Degistirmeye çalıstım, ama artık çok geçti,
baska hiçbir seye cevap vermiyordu. O yüzden simdi adı Pig. Onu burada tutmam gerekiyor,
çünkü Erroll ve Hermes'i gıcık ediyor. Aslına bakarsan beni de gıcık ediyor."
Page 22
Harry Potter Ates Kadehi
72
Pigwidgeon kafesinde mutlu mutlu uçup duruyor, tiz bir sesle ötüyordu. Harry, Ron'u çok iyi
tanıdıgından ciddiye almadı. Eski faresi Scabbers'dan da sürekli yakınıyordu, ama Hermione'nin
kedisi Crookshanks'in onu yedigini sandıgında çok üzülmüstü.
Harry, "Crookshanks nerede?" diye sordu Hermi-one'ye.
"Bahçededir herhalde. Yercücelerinin pesinden kosturmak hosuna gidiyor. Daha önce hiç
görmemis."
"Percy isinden memnun mu bari?" dedi Harry, yataklardan birinin üstüne oturup Chudley
Cannons'ın tavandaki posterlere girip çıkmalarım seyrederek.
"Memnun olmak mı?" dedi Ron kasvetle. "Babam onu zorla getirmese eve gelmezdi herhalde.
Kafayı isle bozdu. Sakın patronundan laf açayım deme. Mr Cro-uch'a göre... Mr Crouch'a da
dedigim gibi... Mr Crouch'un fikri su ki... Mr Crouch bana diyordu ki... Herhalde bugün yarın,
nisanlandık diye açıklama yaparlar."
"yi bir yaz geçirdin mi, Harry?" dedi Hermione. "Gönderdigimiz yemek paketlerini falan aldın mı?"
"Evet, çok tesekkürler," dedi Harry. "Hayatımı kurtardı o kekler."
Ron, "Peki hiç haber aldın mı -?" diye lafa basladı, ama Hermione ona bir bakıs atınca sustu.
Harry, Ron'un Sirius'u soracagını anlamıstı. Ron ve Hermione'nin, Sirius'un Sihir Bakanlıgı'ndan
kaçmasında o kadar paylan olmustu ki, vaftiz babasını onlar da Harry kadar merak ediyorlardı.
Ancak Ginny'nin yanında ondan bahsetmek iyi bir fikir degildi. Üçü ve
73
Profesör Dumbledore dısında kimse Sirius'un nasıl kaçtıgını bilmiyor, masumiyetine de
inanmıyordu.
Ginny merakla bir Ron'a bir Harry'ye bakıyordu, Hermione rahatsızlık verici sessizligi sona
erdirmek için, "Sanırım tartısmaları bitti," dedi. "Asagı inip yemek için annene yardım edelim mi?"
'Tamam," dedi Ron. Dördü Ron'un odasından çıkıp asagı indiler. Mrs Weasley mutfakta yalnızdı.
Son derece sinirli görünüyordu.
"Bahçede yiyoruz," dedi onlar içeri girince. "Burada on bir kisiye yer yok çünkü. Tabakları götürür
müsünüz, kızlar? Bili ve Charlie masaları kuruyorlar. Siz ikiniz, çatallarla bıçaklar lütfen," dedi Ron
ve Harry'ye. Asasını lavabodaki patateslere dogrultup istediginden biraz daha siddetle sallayınca,
patatesler kabuklarından öyle hızlı sıyrılıp çıktılar ki, duvarlardan ve tavandan sekerek çevreye
dagıldılar.
"Aman yani," dedi sinirli sinirli. Asasını bu sefer de bir farasa dogrulttu ve faras dolaptan fırlayıp
yerde sürüklenmeye, patatesleri toplamaya basladı. Dolaptan kap kaçak çıkarırken, "O ikisi!" diye
lafa basladı öfkeyle. Harry onun Fred ve George'dan bahsettigini anlamıstı. "Halleri ne olacak
bilmiyorum, gerçekten bilemiyorum. Hiç azim yok, tabii ki ellerinden geldigince dert çıkarmayı
azimden saymazsanız..."
Mrs Weasley mutfak masasına büyükçe saplı, bakır bir tencere koyup asasını içine-dogru
sallamaya basladı. Asasının ucundan kremamsı bir sos kabın içine bosalmaya koyuldu.
74
"Akılsız falan olduklarından degil," diye devam etti kızgın bir ses tonuyla. Bu arada saplı tencereyi
ocagın üstüne yerlestirip asasının bir hareketiyle altını yaktı. "Ama harcanıp gidiyorlar. Artık
kendilerine çeki düzen vermezlerse baslan belaya girecek. Hogwarts'tan onlar için bir sürü baykus
geliyor, digerlerininkinin hepsini toplasan o kadar etmez. Böyle devam ederlerse, Sihrin Uygunsuz
Kullanımı Dairesi'nin önünde bulacaklar kendilerini."
Mrs VVeasley asasıyla çatal bıçak çekmecesini dürttü, çekmece hızla açıldı. çinden birçok bıçak
fırlayınca Harry ve Ron telasla kenara kaçtılar. Bıçaklar mutfagın öbür ucuna dogru uçtu ve farasın
yeniden lavaboya doldurdugu patatesleri dogramaya basladı.
"Onları yetistirirken ne yanlıs yaptık bilmiyorum," dedi Mrs VVeasley, asasını kenara koyup
dolaptan birkaç tencere daha çıkararak. "Yıllardır böyle bu, marifetlerinin ardı arkası kesilmiyor,
üstelik hiç dinlemiyo -YO, YÎNE Ml"
Masadan aldıgı asa, kulak tırmalayan bir ses çıkarıp kocaman, lastik bir fareye dönüsmüstü.
"Yine onların sahte asalarından biri!" diye bagırdı. "Kaç kere söyledim, ortada bırakmayın diye."
Page 23
Harry Potter Ates Kadehi
Kendi gerçek asasını eline aldı ve dönüp ocakta tüten sosla ilgilenmeye koyuldu.
Ron açık çekmeceden çatal bıçakları alıp, "Hadi," dedi aceleyle Harry'ye. "Gidip Bili ve Charlie'ye
yardım edelim."
Mrs VVeasley'nin yanından ayrılıp arka kapıdan bahçeye yöneldiler.
75
Daha birkaç adım gitmislerdi ki, Hermione'nin çarpık bacaklı, sarman kedisi Crookshanks
bahçeden fırlayarak önlerine çıktı. Tüylü kuyrugunu havaya dikmis, çamura bulanmıs bacaklı bir
patatese benzeyen bir seyin pesinden gidiyordu. Har y bunun bir yercüce ;i oldugunu hemen
anladı. Anca yirmi bes santim boyundaki yercücesi, nasırlı küçük ayaklarıyla çabuk çabuk adımlar
atarak bahçenin öbür ucuna kostu ve yerde duran lastik çizmelerden birinin içine atladı.
Crookshanks bir patisini çizmenin içine sokup yercücesine ulasmaya çalıstıgında, Harry
yercücesinin çılgınca kıkırdadıgını duydu. Bu arada evin diger tarafından gürültülü çarpısma sesleri
geliyordu. Bahçeye girdiklerinde sese neyin neden oldugunu gördüler Bili ve Charlie asalarım
çıkarmıs, eski püskü iki masayı çimlerin üstünde havada uçuruyor, onları tokusturarak birbirlerinin
masasını yere düsürmeye çalısıyorlardı. Fred ve George tezahürat yapıyor, Ginny gülüyor,
Hermione ise besbelli eglenmekle kaygı duymak arasında kalmıs halde, çitin kenarında dolanıp
duruyordu.
Bül'in masası Charlie'ninkine büyük bir gürültüyle çarpıp bacaklarından birini kopardı. Yukarıdan
bir tangırtı duyuldu. Baslarını kaldırıp baktıklarında, Perc/nin basını ikinci kattaki bir pencereden
dısarı uzatmıs oldugunu gördüler.
"Biraz sessiz olur musunuz?!" diye bagırdı Percy.
"Kusura bakma, Perce," dedi Bili sırıtarak. "Kazan dipleri nasıl gidiyor?"
Percy huysuz huysuz, "Çok kötü," dedi ve pencere-
76
yi çarparak kapattı. Bili ve Charlie kıs kıs gülerek masaları çimenin üstüne uç uca yerlestirdiler.
Bili, asasının küçük bir hareketiyle, kopmus olan bacagı yeniden masaya yapıstırdı ve masa
örtüleri yarath.
Saat yedi oldugunda iki masa da Mrs VVeasley'nin nefis yemekleriyle dolu tabaklann agırlıgının
altında gacırdıyor, dokuz Weasley, Harry ve Hermione berrak, lacivert bir gökyüzünün altında
sofraya oturuyorlardı. Bütün yaz boyunca yemek niyetine giderek daha da ba-yaüasan keklerle
idare etmis biri için, cennette olmak gibiydi bu. Harry ilk basta konusmalara katılmak yerine
sadece dinleyerek tavuklu-jambonlu böregin, haslanmıs patatesin ve salatanın tadını çıkardı.
Masanın öbür ucunda Percy babasına kazan dipleri konusundaki raporundan bahsediyordu.
"Mr Crouch'a raporu salı gününe hazır edecegimi söyledim," dedi Percy böbürlenerek. "Bu da onun
beklediginden biraz daha erken bitecek demek, ama ben duruma hâkim olmayı seviyorum. Raporu
kısa sürede bitirdigim için mütesekkir olacaktır sanıyorum, çünkü su aralar Dünya Kupası
hazırlıklarından falan bizim bölümde isler çok yogun. Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi'nden
istedigimiz destegi alamıyoruz. Ludo Bagman-"
"Ludo'yu severim," dedi Mr VVeasley tatlılıkla. "Bize Kupa maçı için biletleri o buldu. Ona küçük bir
iyilikte bulundum: Kardesi Otto basını derde sokmustu -dogaüstü güçleri olan bir çim biçme
makinesi yüzünden-, durumu ben düzelttim."
77
"Tabii ki Bagman oldukça sempatik biri/' diye lafı geçistirdi Percy. "Ama nasıl Daire Müdürü olmus
sasıyorum... Onu Mr Crouch'la karsılastırıyorum da! Bizim bölümde biri ortadan kaybolacak da Mr
Crouch onu aramayacak. Bertha Jorkins'in bir ayı askın süredir kayıp oldugunun farkında mısın?
Arnavutluk'a tatile gidip geri dönmemis."
"Evet, ben de Ludo'ya sordum bunu," dedi Mr We-asley, kaslarını çatarak. "Diyor ki, Bertha daha
önce de birçok kez kaybolmus. Ama dogrusu bu benim bölümümden birinin basına gelse,
endiselenirdim..."
"Dogru, Bertha umutsuz bir vaka," dedi Percy. "Seneler boyu bir bölümden digerine aktarılmıs
durmus diye duydum, faydasından çok zararı dokunuyormus... Ama yine de Bagman'm onu
Page 24
Harry Potter Ates Kadehi
bulmaya çalısması gerekir. Durum Mr Crouch'un kisisel olarak ilgisini çekiyor. Biliyorsun, bir süre
bizim bölümde çalısmıs ve Mr Crouch onu hayli seviyormus - ama Bagman sadece gülüyor ve
büyük ihtimalle haritayı yanlıs okuyup kendini Arnavutrak yerine Avustralya'da bulmustur diyor.
Ancak," Percy etkileyici bir edayla iç çekti ve mürverçiçegi sarabından büyük bir yudum aldı,
"Uluslararası Sihir-sel sbirligi Dairesi olarak isimiz zaten basımızdan askın, bir de baska
bölümlerin kayıp elemanlarını araya-mayız. Bildigin gibi Dünya Kupası'nm hemen ardından yine
büyük bir etkinligimiz var."
Percy dikkati kendine çekecek sekilde gırtlagını temizleyip masanın öbür ucuna, Harry, Ron ve
Hermi-one'nin oturdugu yere dogru baktı. "Neden söz ettigi-
78
mi sen biliyorsun, baba." Sesini hafifçe yükseltti. "Hani su çok gizli olan."
Ron gözlerini yuvarlayıp Harry ve Hermione'ye fısıldadı: "se basladıgından beri bize o etkinligin ne
oldugunu sordurmaya çalısıyor. Herhalde kalın dipli kazan sergisi falandır."
Masanın ortasında Mrs VVeasley, Bili'le küpesi hakkında tartısıyordu. Belli ki küpe yeniydi.
"... bir de üstünde kocaman, korkunç bir dis var. Hakikaten, Bili, bankada ne diyorlar?"
"Anne, bir sürü hazine getirdigim sürece, nasıl giyindigim bankada kimsenin umrunda bile degil,"
dedi Bili sabırla.
"Saçın da gülünç bir hal almaya baslamıs, hayatım," dedi Mrs VVeasley, parmaklarını asasının
üzerinde sevgiyle gezdirerek. "Bıraksan da biraz düzeltsem..."
"Ben bu halini seviyorum," dedi Bill'in yanında oturan Ginny. "Çok eski kafalısın, anne. Hem zaten
Profesör Dumbledore'unkinin yanında hiç de uzun sayılmaz..." •
Mrs VVeasley'nin yanında, Fred, George ve Charlie hararetle Dünya Kupası hakkında
konusuyorlardı.
"Kesin rlanda alır," dedi Charlie, agzı patatesle dolu bir halde. "Yan finallerde Peru'yu ezip
geçtiler."
"Ama Bulgaristan'da Viktor Krum var," dedi Fred.
"Krum iyi bir oyuncu, rlanda'daysa yedi tane iyi oyuncu var," diye noktayı koydu Charlie. "Keske
ngiltere finale çıkabilseydi. Ne kadar utanç verici bir seydi o."
79
"Ne oldu?" dedi Harry hevesle. Privet Drive'a tıkıl-dıgı zamanlarda büyücülük dünyasından uzak
kaldıgına her zamankinden de çok üzülüyordu simdi. Harry, Ouidditch'e çok meraklıydı.
Hogwarts'taki ilk senesinden beri Gryffindor binasının Quidditch takımında Arayıcı pozisyonunda
oynuyordu ve dünyanın en iyi yans süpürgelerinden birine, bir Atesoku'na sahipti.
"Transilvanya'ya üç yüz doksana on yenildiler," dedi Charlie kederli kederli. 'Tam bir fiyaskoydu.
Galler Uganda'ya yenildi, skoçya'ysa Lüksemburg karsısında perisan oldu."
Ev yapımı çilekli dondurmalarını yemeden önce, Mrs Weasley arak karanlık olmaya baslayan
bahçeyi aydınlatmak için birkaç mum yarattı. Yemeklerini bitirdiklerinde, pervaneler masanın
üzerinde alçak uçusa geçmis, ılık havayı çimen ve hanımeli kokusu sarmıstı. Harry, peslerine
Crookshanks'i takmıs, deli gibi gülerek güller arasında kosturan yercücelerini izliyor, kendini çok
iyi beslenmis ve dünyayla barısık hissediyordu.
Ron masaya dikkatle göz gezdirip digerlerinin konusmakla mesgul oldugunu gördükten sonra,
Harry'ye çok sessiz bir sekilde sordu: "Ee - Sirius'tan haber aldın mı son zamanlarda?"
Hermione de basını çevirip kulak kesildi.
"Evet," dedi Harry usulca. "ki kez. yi görünüyor. Ona dün degil, önceki gün yazdım. Ben
buradayken cevabı gelebilir."
Birden aklına Sirius'a yazma nedeni geldi. Ron ile Hermione'ye yarasının yine acıdıgını ve onu
uyandıran
80
rüyayı anlatmasına ramak kaldı... ama simdi o kendini bu kadar mutlu ve huzurlu hissederken,
onları kaygılandırmayı gerçekten istemiyordu.
"Saate bakın, kaç olmus," dedi Mrs VVeasley birden, saatine göz atarak. "Yatmanız gerekiyor!
Kupa maçına gitmek için sabahın köründe kalkacaksınız. Harry, okul listeni bırakırsan, yarın
Page 25
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 18 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol