150-200
Harry Potter Ates Kadehi
içeri girecegim."
"Ne?" dedi Hagrid afallamıs halde. "Hayır, gitme! Ben - ben daha önce baska birine hiç
rastlamamıstım!"
Madam Maxime buz gibi bir ses tonuyla, "Basska ne, tam ola'ak?" dedi.
Harry, Hagrid'e en iyisinin cevap vermemek oldugunu söyleyebilirdi. Orada, gölgede durup
dislerini sıktı ve hiç umut olmadıgı halde onun cevap vermemesini diledi - faydası olmadı tabii.
"Baska bir yarı-dev, tabii!" dedi Hagrid.
Madam Maxime, "Ne cü'et!" diye haykırdı. Sesi sakin gecede bir sis borusu gibi patladı. Harry
arkalarından, Fleur ve Roger'ın gizlendikleri gül fidanının oradan bir düsme sesi duydu.
"Hayatımda kimse bana böyle haka'et etmedi! Ya'ı-dev, ha! Moi? Benim - benim kemikle'im iri!"
Öfkeyle uzaklasıp gitti. O, çalıları kızgınlıkla iki yana itip geçerken, ardından rengârenk, koca peri
kümeleri havalandı. Hagrid hâlâ bankta oturuyor, onun arkasından bakıyordu. Hava, yüzünün
ifadesini çıkarama-
505
yacakları kadar karanlıktı. Sonra, bir dakika kadar geçince, ayaga kalktı, yürüyüp gitti. Ama
satoya dönmedi, kendi kulübesi yönünde karanlık araziye daldı.
"Hadi," dedi Harry, çok usulca Ron'a. "Gidelim..."
Ama Ron yerinden kıpırdamadı.
Harry ona bakarak, "Ne var?" diye sordu.
Ron, Harry'ye baktı, yüzünde gerçekten çok ciddi bir ifade vardı.
"Sen biliyor muydun?" diye fısıldadı. "Hagrid'in yarı-dev oldugunu?"
"Hayır," dedi Harry, omuz silkerek. "N'olmus?"
Ron'un ona bakısından, bir kez daha büyücüler dünyası konusundaki cehaletini gösterdigini anladı
hemen. Dursley'ler tarafından yetistirildigi için, büyücülerin oldugu gibi kabul ettikleri birçok sey
Harry'ye sasırtıcı bir açıklama gibi gelebiliyordu. Gerçi bu sürprizler okuldaki her yılla birlikte daha
da azalmıstı, ama simdi çogu büyücünün, arkadaslarının annesinin dev oldugunu ögrenince
"N'olmus?" demeyeceklerini anlıyordu.
"çeride açıklarım," dedi Ron alçak sesle. "Hadi..."
Reur ve Roger Davies yok olmuslardı, belki de daha özel bir çalı kümesine girmislerdi. Harry ve
Ron, Büyük Salon'a döndüler. Parvati ve Padma simdi uzaktaki bir masada Beauxbatons'dan bir
sürü oglanla birlikte oturuyorlardı. Hermione de yine Krum'la dans ediyordu. Harry ve Ron dans
pistinden çok uzakta bir masaya oturdular.
Harry, "Ee?" diye sordu Ron'a, "Devlerin nesi varmıs?"
t
506
"Eh, iste, onlar... onlar..." Ron kelime bulmak için çırpındı, "hos degiller iste," dedi sonunda
acemice.
"Kime ne?" dedi Harry. "Hagrid'in bir seyi yok!"
"Olmadıgını biliyorum ama... Vay canına, onun için saklıyormus," dedi Ron, basını sallayarak. "Ben
de hep çocukken falan kötü bir Devlestirme Büyüsü'nün önüne çıktı sanıyordum. Sözünü etmek
istemedi..."
"Ee, annesi devse ne olacak?" diye sordu Harry.
"Eh... onu tanıyanlar aldırmaz, çünkü tehlikeli olmadıgını bilirler," dedi Ron yavasça. "Ama...
Harry, kötüdür onlar, devler yani. Hagrid'in dedigi gibi, dogalarında var, ifritlerden farksızdırlar...
öldürmeyi severler iste, herkes bilir bunu. Gerçi ingiltere'de onlardan hiç kalmadı ya."
"N'oldu onlara?"
"Eh, zaten ölüp gidiyorlardı, sonra da Seherbaz'lar bir sürüsünü öldürdü. Ama ngiltere dısında
devler varmıs diyorlar... Daha çok daglarda saklanırlar..."
Harry, yüzünde çok karanlık bir ifadeyle jüri masasında tek basına oturan Madam Maxime'e
.bakarak, "Maxime kimi kandırdıgını sanıyor, bilmem," dedi. "Eger Hagrid yarı-devse, o da
kesinlikle öyle. n ke-mikmis... Kemikleri ondan iri olan tek sey dinozordur."
Harry ve Ron balonun geri kalanını kendi köselerinde oturup devler hakkında konusarak geçirdiler.
Page 176
Harry Potter Ates Kadehi
kisinin de canı dans etmek istemiyordu. Harry, Cho'yla Cedric'e fazla bakmamaya çalıstı; yoksa
içinden bir seyleri tekmelemek yolunda kuvvetli bir arzu yükseliyordu.
507
Gece yarısı Acayip Kızkardesler çalmayı bırakınca, herkes onlan son bir kez gürültüyle alkısladı ve
yavas yavas Giris Salonu'na dogru gitmeye koyuldu. Birçok kisi keske balo daha uzun sürseydl
diyordu, ama Harry yatmaya gidecegi için son derece memnundu. Ona göre, aksam pek eglenceli
geçmemisti.
Harry ve Ron dısarıda, Giris Salonu'nda, Krum, Durmstrang gemisine dönmeden önce
Hermione'nin ona iyi geceler diledigini gördüler. Hermione, Ron'a buz gibi bir bakıs attı ve
konusmadan onun yanından geçip mermer merdivenden yukarı çıktı. Harry ve Ron onu izlediler
ama, Harry merdivenin yarısına gelmisken, birinin ona seslendigini duydu.
"Hey-Harry!"
Seslenen Cedric Diggöry'ydi. Harry asagıdaki Giris Salonu'nda Cho'nun onu bekledigini gördü.
"Evet?" dedi Harry soguk soguk, Cedric merdivenden yukarı, ona dogru kosarken.
Cedric, sanki söyleyecegi her neyse, onu Ron'un önünde^ söylemek istemez gibiydi. Aksi bir tavır
takınan Ron omuzlarını silkti ve merdivenden yukarı çıkmaya devam etti.
"Dinle..." Ron gözden kaybolurken Cedric sesini al-çalttı. "Bana ejderhaları söyledigin için sana
borcum var. Altın yumurta var ya? Seninki de açınca bagınyor mu?'?
"Evet," dedi Harry.
"Sey... banyo yap, tamam mı?"
"Ne?"
508
"Banyo yap ve - ee - yumurtayı da yanına al ve -ee - sıcak suya sok biraz. Sanırım faydası
olacak... güven bana."
Harry ona bakakaldı.
"Bak ne diyecegim," dedi Cedric. "Sınıf Baskanları'nın banyosunu kullan. Besinci kattaki Bozum
Olmus Boris heykelinin soluna dogru dördüncü kapı. Parolası Çam ferahlıgı. Gitmem gerek... iyi
geceler demek istiyorum-"
Harry'ye sınttı ve telasla merdivenden asagı, Cho'nun yanına indi.
Harry tek basına Gryffindor Kulesi'ne yürüdü. Çok tuhaf bir tavsiyeydi bu. Çıglık atan bir
yumurtanın ne dedigini anlamasına bir banyonun ne yararı olacaktı ki? Cedric onunla kafa mı
buluyordu? Harry'nin kendini aptal yerine koymasını mı istiyordu? Cho ikisini mukayese edip
Cedric'i daha çok begensin diye?
Sisman Hamm'la arkadası Vi portre deliginin üstündeki tabloda kestiriyorlardı. Harry onlar
uyanana kadar "Peri ısıklan!" diye feryat etmek zorunda kaldı, uyanınca da çok kızdılar. Harry
ortak salona tırmandıgında, Ron ve Hermione'nin fena halde kapıstıgını gördü. Birbirlerinden üç
metre uzakta durmuslar, ikisinin de yüzü kıpkırmızı, bögürerek kavga ediyorlardı.
"Eh, madem hosuna gitmiyor, çözümün ne oldugunu biliyorsun, degil mi?" diye haykırdı Hermione.
Saçının sık topuzu dagılmaya baslamıstı, yüzü öfkeyle kasılmıstı.
"Ya, öyle mi?" diye feryat etti Ron. "Neymis peki?"
509
"Bir daha balo oldugunda, beni baskası çagırmadan sen çagır. Son çare gözüyle bakma!"
Hermione hızla dönüp kızların yatakhanesine çıkan merdiveni fırtına gibi tırmanırken, Ron sudan
çıkmıs bir süs balıgı gibi agzını sessizce açıp kapadı. Sonra da dönüp Harry'ye baktı.
Basına yıldırım düsmüs gibi, "Eh," dedi tükürürce-sine, "eh - bu da gösteriyor ki - meselenin özünü
atlıyor-"
Harry hiçbir sey söylemedi. Ron'la barıstıgı için öyle memnundu ki, düsündüklerini dile getirmek
istemiyordu - ama nedense Hermione'nin meselenin özünü Ron'dan çok daha iyi anladıgı
fikrindeydi.
l

510
Page 177
Harry Potter Ates Kadehi
YRM DÖRDÜNCÜ BOLUM
Rüa Skeeter'ın Atlatma Haberi
Noel'in ertesi günü herkes geç kalktı. Gryffindor ortak salonu son zamanlarda oldugundan çok
daha sessizdi; odadaki tembel sohbetler sık sık esnemelerle bölünüyordu. Hermione'nin saçı yine
gürlesip kıvırcıklas-mıstı; Harry'ye balo için bol miktarda Sıpsık Saç ksiri kullandıgını itiraf etti.
"Ama çok zahmetli, her gün ugrasılmaz," dedi kayıtsız bir sesle, mırıl mırıl mırlayan
Crookshanks'in kulaklarının arkasını kasıyarak.
Ron ve Hermione tartısmaları hakkında konusmamak üzerine gizli bir anlasmaya varmıs gibiydiler.
Birbirlerine çok iyi davranıyorlardı, ama tuhaf bir sekilde de resmiydiler. Ron ve Harry, Madam
Maxime'le Hag-rid arasında geçen, kulak misafiri oldukları konusmayı hiç vakit kaybetmeden
Hermiöne'ye anlattılar. Ancak Hermione, Ron'un aksine, Hagrid'in bir yarı-dev oldugu haberini hiç
sasırtıcı bulmadı,
"Eh, öyle olmalı diye düsünmüstüm zaten," dedi omuz silkerek. "Safkan dev olamayacagım
biliyordum, onlar yedi metre falan oluyorlar çünkü. Ama cidden,
511
nedir bu devler hakkındaki isteri? Hepsi de korkunç olamaz ya... nsanların kurtadamlara karsı
besledikleri önyargıyla hemen hemen aynı bu... Bagnazlık, degil mi?"
Ron buna sert bir cevap vermekten çok hoslanacak-mıs gibi görünüyordu, ama belki de yine
çıngar çıkmasını istemiyordu. Hermione'nin bakmadıgı bir anda basını inanamıyormus gibi iki yana
sallamakla yetindi.
Tatilin ilk haftası boyunca ihmal ettikleri ödevlerini düsünme vakti gelmisti. Noel geride kaldıgı için
herkesin oldukça cansız bir hali vardı - yani Harry hariç herkesin. O (bir kez daha) tedirginlesmeye
baslamıstı.
Mesele, Noel'in bu tarafından bakınca 24 Subat'm çok daha yakın görünmesiydi. Altın yumurtadaki
ipucunu çözme konusunda hâlâ hiçbir sey yapmamıstı. Bu yüzden, yatakhaneye her gidisinde
yumurtayı sandıktan çıkarıp açmaya ve belki bu defa bir sey ifade eder diye dikkatle dinlemeye
baslamıstı. Sesin ona otuz tane müzikli testere dısında neyi hatırlattıgını bulmak için yanıp
tutusuyordu, ama daha önce hiç böyle bir sey duymamıstı. Yumurtayı kapadı, deli gibi salladı ve
yeniden açıp sesin degisip degismedigine baktı, ama degismemisti. Yumurtaya sorular sormayı
deneyip, çıglıgın içinde sesi duyulsun diye haykırdı durdu, ama hiçbir sey olmadı. Hatta yumurtayı
odanın karsı duvarına fırlattı - ama bunun pek ise yaramasını beklemiyordu zaten.
Harry, Cedric'in verdigi ipucunu unutmamıstı, ama simdi Cedric'e karsı pek de sıcak duygular
beslemedigi
512
için, mümkünse onun yardımını almamaya niyetliydi. Ayrıca, Cedric gerçekten de yardım etmek
istese çok daha anlasılır bir tavsiyede bulunurdu, diye düsünüyordu. O, yani Harry, Cedric'e birinci
görevde onları tam olarak neyin bekledigini söylemisti - Cedric'in borcunu hakkıyla ödemekten
anladıgı ise, Harry'ye gidip banyo yapmasını söylemek olmustu. Aman, öyle yarım yamalak türden
bir yardıma ihtiyacı yoktu - hele koridorlarda sürekli Cho'yla el ele dolasan birinin yardımına, hiç.
Böylece yeni sömestrin ilk günü geldi ve Harry derslere basladı. Ama artık kitaplarının,
parsömeninin ve tüy kalemlerinin yanı sıra, midesinde bir yere oturmus olan yumurta kaygısını da
nereye gitse beraberinde götürüyordu.
Arazi hâlâ kalın bir kar tabakasıyla kaplıydı, sera pencereleri öyle bugulanmıstı ki, Bitkibilim'de
dısarısını göremiyorlardı. Kimse bu havada Sihirli Yaratıkların Bakımı'nı dört gözle beklemiyordu.
Gerçi, Ron'un da dedigi gibi, Keleker'ler büyük ihtimalle onları sıcak tutardı - ya onları
kovalayarak, ya da büyük bir güçle patlayıp Hagrid'in kulübesini tutusturarak.
Ancak Hagrid'in kulübesine vardıklarında, kapının önünde kısa kesilmis gri saçlı ve çok çıkık çeneli,
yaslı bir cadı buldular.
"Haydi, acele edin, zil çalalı bes dakika oldu," diye bagırdı cadı, karın içinde ona dogru ilerlemeye
çabalayan ögrencilere.
"Sen kimsin?" dedi Ron, ona bakarak. "Hagrid nerede?"
513
Page 178
Harry Potter Ates Kadehi
"Adım Profesör Grubbly-Plank," dedi cadı, canlı bir sesle. "Geçici olarak Sihirli Yaratıkların Bakımı
dersinin ögretmeniyim."
"Hagrid nerede?" diye yüksek sesle tekrar etti Harry.
"Rahatsız," dedi Profesör Grubbly-Plank kısaca.
Harr/nin kulaklarına yumusak ve nahos bir kahkaha geldi. Arkasına döndü; Draco Malfoy ve diger
Slytherin'ler gelmisti. Hepsi neseli görünüyordu ve hiçbiri de Profesör Grubbly-Plank'i orada
buldugu için sasırmısa benzemiyordu.
Profesör Grubbly-Plank, "Bu taraftan, lütfen," dedi ve devasa Beauxbatons atlarının tir tir titredigi
padokun yanından yürümeye koyuldu. Harry, Ron ve Hermione onun pesinden gittiler, sık sık
omuzlanrun üzerinden Hagrid'in kulübesine bakıyorlardı. Bütün perdeler çeki- ;, liydi. Hagrid
orada, yalnız ve hasta mıydı acaba?
"Hagrid'in nesi var?" dedi Harry, Profesör Grubbly-Plank'e yetismek için hızlanarak.
"Merak etme sen," dedi Profesör, Harry'nin burnunu soktugunu düsünüyormus gibi bir tavırla.
"Ama ediyorum," dedi Harry hararetle. "Ne oldu ona?"
Profesör Grubbly-Plank onu duymamıs numarası yaptı. Beauxbatons atlarının soguga karsı
birbirlerine sokulmus halde durdukları padoku geçip, Orman'ın kıyısına dogru ilerlediler. Orada bir
agaca baglanmıs halde, büyük ve güzel bir tek boynuzlu at duruyordu.
Tek boynuzlu atı görünce kızların çogundan "pooo-sesleri yükseldi.
1
OO!
514
"Ay, ne kadar güzel!" diye fısıldadı Lavender Brown. "Nereden buldu onu acaba? Çok zor
yakalanıyorlar diye duymustum!"
Tek boynuzlu at öyle parlak beyazdı ki, çevresindeki karın gri gibi görünmesine neden oluyordu.
Altın toynaklarıyla yeri eseliyor, boynuzlu kafasını geri atıp duruyordu.
"Erkekler, geri durun!" diye bagırdı Profesör Grubbly-Plank, kolunu Harry'nin önüne uzatıp onu
sertçe durdurarak. "Kadın dokunusunu tercih eder tek boynuzlu atlar. Kızlar öne. Dikkatlice
yaklasın, haydi, yavas yavas..."
O ve kızlar tek boynuzlu ata dogru agır a*gır ilerlediler, erkeklerse padok çitinin yanında durup
izlediler.
Profesör Grubbly-Plank isitme menzilinden çıkar çıkmaz, Harry, Ron'a döndü. "Sence ne oldu
Hagrid'e? Sakın bir Keleker falan -?"
"Hayır, Potter, merak ettigin buysa, saldırıya ugramadı," dedi Malfoy yumusak bir sesle. "Hayır,
sadece o koca, çirkin suratını göstermeye utanıyor."
"Ne demek istiyorsun?" dedi Harry ters ters.
Malfoy elini cüppesinin cebine sokup, katlanmıs bir gazete kupürü çıkardı.
O pis pis sırıtadursun, Harry gazete kâgıdını kaptı, açtı ve okudu. Ron, Seamus, Dean ve Neville de
omzunun üstünden okuyorlardı. Bu, tepesinde Hagrid'in son derece kusku verici görünümlü bir
fotografı bulunan bir yazıydı.
515
DUMBLEDORE'UN DEV HATASI
Hogıvarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nun egzant-rik Müdürü Albus Dumbledore tartısmalı
ögretmenlere is vermekten hiçbir zaman çekinmemistir, diye yazıyor Özel Muhabirimiz Rita
Skeeter. Geçtigimiz eylül ayında, asa çekmeye düskünlügüyle ünlü eski Seherbaz Alastor
"Deli-Göz" Moody'yi, Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmeni olarak ise almıstı. Moody'nin
civarda ani bir harekette bulunan herkese saldırma huyu çok iyi bilindiginden, bu karar Sihir
Bakanlıgı'nda birçok kasın kalkmasına neden olmustu. Ancak Deli-Göz Mpody, Dumbledore'un
Sihirli Yaratıkların Bakımı dersi için görevlendirdigi kısmi-insanla karsılastırıldıgında, sorumluluk
sahibi ve nazik kalıyor.
Üçüncü yılında Hogıvarts'tan atıldıgını itiraf eden Rubeus Hagrid, o zamandan beri, Dumbledore'un
kendisine verdigi okul bekçiligi görevinin keyfini sürüyordu. Ancak geçen yıl Hagrid, Müdür
üzerindeki esrarengiz etkisini kullanarak, bu is için çok daha uygun adayların önünde, Sihirli
Page 179
Harry Potter Ates Kadehi
Yaratıkların Bakımı dersinin ögretmenligine yerlesti.
Kaygı verecek derecede iri ve vahsi görünümlü bir adam olan Hagrid, bu yeni yetkisini,
soru,mlulugundaki ögrencileri bir dizi dehset verici yaratıkla korkutmada kullanıyor. Dumbledore
olanları görmezden gelirken, Hagrid çogunun "çok korkutucu" buldugu derslerde birçok ögrenciyi
sakatladı.
"Ben bir Hipogrifin saldırısına ugradım, arkadasım Vincent Crabbe'yi ise bir Pıtırkurt ısırdı," diyor
dördün-
516
cü sınıf ögrencisi Draco Malfoy. "Hepimiz Hagrid'den nefret ediyoruz, ama korktugumuz için bir sey
diyemiyoruz."
öte yandan, Hagrid göz korkutma kampanyasına son vermeye niyetli görünmüyor. Geçen ay bir
Gelecek Postası muhabirinin onunla yaptıgı söyleside, "Patlar-Uçlu Keleker'ler" olarak adlandırdıgı
yeni bir tür ürettigini itiraf etti. Bu tür, ates yengeçleriyle insan baslı, aslan gövdeli ve akrep
kuyruklu mantikorların tehlikeli bir kırması. Yeni sihirli yaratık türlerinin yaratılması, Sihirli
Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi tarafından sıkı gözetim altında tutulan bir faaliyet,
elbette. Ancak Hagrid kendini böyle önemsiz (!) kısıtlamaların üstünde görüyor.
"Sadece biraz egleniyordum," diyor, alelacele konuyu degistirmeden önce.
Bu yetmezmis gibi, Gelecek Postası simdi de Hag-rid'in -her zaman öyleymis numarası yapmasına
karsın-safkan bir büyücü olmadıgına iliskin deliller ortaya çıkarmıs bulunuyor. Hatta Hagrid saf
insan bile degil. Herkesten önce duyuruyoruz: Hagrid'in annesi, su anda nerede oldugu
bilinmeyen, Fridıvulfa adındaki devden baskası degil.
Gözünü kan bürümüs, zalim varlıklar olan devler geçen yüzyılda kendi aralarında savasarak
nesillerini tükenme noktasına getirdiler. Arta kalan birkaç dev Adı Anılmaması Gereken Kisiye
katıldı ve onun korku dolu saltanatının gelmis geçmis en berbat kitlesel Muggle katliamlarından
bazılarını gerçeklestirdi.
517
Adı Anılmaması Gereken Kisi'ye hizmet eden devlerin büyük bir bölümü Karanlık yana karsı
savasan Se-herbaz'lar tarafından öldürülse de, Fridıvulfa bunlardan biri degildi. Kaçıp, hâlâ
yabancı daglık alanlarda yasayan dev toplumlarından birine katılmıs olması mümkün. Ancak Sihirli
Yaratıkların Bakımı dersindeki tuhaf davranıslarına bakılırsa, Fridwulfa'nın oglu da annesinin zalim
dogasını miras almıs gibi görünüyor.
Kaderin tuhaf bir cilvesi sonucu, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in düsüsüne yol açan -ve böylece
bütün Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen destekçileri gibi Hagrid'in annesinin, de kaçıp saklanmasına
neden olan- çocuk ile Hagrid arasında yakın bir arkadaslık oldugu söyleniyor. Belki Harry Potter iri
arkadası hakkındaki bu tatsız gerçekten haberdar degildir, ama Albus Dumbledore'un hem Harry
Potter'ı, hem de diger ögrencileri, kısmi-devlerle iliskide bulunmanın tehlikeleri konusunda
uyarmakla görevli oldugu kesin.
Harry okumayı bitirdi ve basını kaldırıp Ron'a baktı. Ron'un agzı bir kans açıktı.
"Nereden ögrenmis ki?" diye fısıldadı.
Ama Harry'yi rahatsız eden sey bu degildi.
"Ne demek 'Hepimiz Hagrid'den nefret ediyoruz'?" diye çıkısa Malfo/a. "Peki onun" -parmagıyla
Crabbe'yi isaret etti- "hakkındaki bu saçmalık da ne, yok Pıtırkurt ısırmıs falan? Pıurkurt'ların
disleri bile yok!"
Crabbe kıs kıs gülüyordu, belli ki halinden çok memnundu.

518
"Eh, sanırım bu durum o angutun ögretmenlik kariyerine noktayı koyar," dedi Malfoy, gözleri
parıldaya-rak. "Yarı-dev demek... ben de sanıyordum ki küçükken bir sise ske-Büy falan yuttu...
Annelerle babaların hiç hosuna gitmeyecek bu... Çocuklarım yer diye endiselenecekler, ha, ha..."
"Seni-"
"Oradakiler, buraya dikkat ediyor musunuz?"
Seslenen Profesör Grubbly-Plank'ti; kızlar simdi tek boynuzlu atın çevresinde toplanmıs, onu
Page 180
Harry Potter Ates Kadehi
oksuyorlardı. Harry öyle sinirliydi ki, tek boynuzlu ata bakmak üzere döndügünde Gelecek Postası
yazısı elinde titriyordu. Profesör Grubbly-Plank tek boynuzlu atın çok sayıdaki sihirli özelligini,
oglanlar da duyabilsinler diye yüksek sesle bir bir anlatıyordu.
"Umarım o kadın burada kalır!" dedi Parvati Patil. Ders bitmis, ögle yemegi için satoya
dönüyorlardı. "Ben en basta Sihirli Yaratıkların Bakımı'nın böyle bir sey olmasını bekliyordum
zaten... tek boynuzlu at gibi düzgün yaratıklar, canavarlar degil..."
"Peki ya Hagrid?" dedi Harry kızgın kızgın, merdiveni çıkarlarken.
"Ne olmus Hagrid'e?" dedi Parvati sert bir sesle. "Hâlâ bekçi olabilir, degil mi?"
Parvati balodan beri Harr/ye çok soguk davranıyordu. Harry, belki onunla biraz daha fazla
ilgilensem iyi olurdu, diye düsünüyordu, ama göründügü kadarıyla Parvati yine de iyi vakit
geçirmisti. Dinleyen herkese, bir dahaki hafta sonu gezisinde Beauxbatons'lu
519
çocukla Hogsmeade'de bulusma ayarladıgını anlatıyordu.
"Çok iyi bir dersti," dedi Hermione, Büyük Salon'a girerlerken. "Profesör Grubbly-Plank'in tek
boynuzlu atlar hakkında anlattıklarının yansını bile bilmi-"
"Suna bak!" diye hırladı Harry, Gelecek Postasz'nda çıkan yazıyı onun burnunun dibine sokarak.
Hermione yazıyı okurken agzı açık kaldı. Tepkisi Ron'unkinin tıpatıp aynıydı. "Skeeter denen o
korkunç kadın nereden ögrenmis bunu? Hagrid ona söylemis olamaz, degil mi?"
"Hayır," dedi Harry, Gryffindor masasına gidip kendini öfkeyle bir sandalyeye fırlatarak. "Bize bile
söylemedi hiç, öyle degil mi? Herhalde Hagrid benim hakkımda korkunç seyler söylemiyor diye
Skeeter ona öyle kızdı ki, intikam için arayıp taramaya basladı."
"Belki baloda Madam Maxime'e söylerken duymustur onu," dedi Hermione sessizce.
"Bahçede olsa görürdük!" dedi Ron. "Neyse, Skeeter zaten artık okula giremiyormus, Hagrid,
Dumble-dore'un yasak koydugunu söyledi..."
"Belki bir Görünmezlik Pelerini vardır," dedi Harry, tabagına tavuk güveç koyarken sinirden her
tarafa sıçratarak. "Tam onun yapacagı sey, degil mi, çalıların arasına saklanıp insanları dinlemek."
"Yani Ron'la senin yaptıgınız gibi," dedi Hermione.
"Onu dinlemeye çalısmıyorduk ki!" dedi Ron kızarak. "Baska sansımız yoktu! Koca aptal, herkesin
duyabilecegi bir yerde kalkıp dev annesinden söz ediyor!"
520
"Gidip onu görmeliyiz," dedi Harry. "Bu aksam, Kehanet'ten sonra. Ona onu geri istedigimizi
söylemeliyiz... Onu geri istiyorsun, degil mi?" diye çıkıstı Hermione'ye.
"Ben - seyy, itiraf etmeliyim ki, dogru dürüst bir Sihirli Yaratıkların Bakımı dersine girmek hos bir
degisiklik oldu - ama Hagrid'i geri istiyorum tabii!" diye çabucak ekledi Hermione, Harry'nin hiddet
dolu bakıslarının altında sinerek.
Böylece o aksam yemekten sonra, üçü bir kez daha satodan çıkıp donmus araziden geçerek
Hagrid'in kulübesine gittiler. Kapıyı çaldıklarında, Fang'in ortalıgı inleten havlaması duyuldu.
"Hagrid, biziz!" diye bagırdı Harry, kapıya güm güm vurarak. "Aç!"
Hagrid yanıt vermedi. Fang'in kapıyı tırmaladıgını, inildedigini duyabiliyorlardı, ama kapı açılmadı.
On dakika daha kapıya vurmaya devam ettiler; hatta Ron gidip pencerelerden birine bile vurdu,
ama yanıt yoktu.
"Bizi niye görmek istemiyor ki?" dedi Hermione, sonunda vazgeçip okulun yolunu tuttuklarında.
"Yan-dev olmasına bizim önem verecegimizi sanmıyordur herhalde!"
Ama anlasılan Hagrid önem veriyordu. Bunun hafta ondan ses seda çıkmadı. Yemeklerde
ögretmenler masasında yoktu, onu arazide bekçilik görevlerini yerine getirirken görmüyorlardı,
Profesör Grubbly-Plank de Sihirli Yaratıkların Bakımı derslerine girmeye devam ediyordu. Malfoy
her fırsatta oh çekiyordu.
Ne zaman çevrede bir ögretmen olsa, Harr/nin öç alamayacagını bildiginden, "Kırma arkadasınızı
mı öz-
521
iviyorsunuz?" diye fısıldıyordu. "Fil adamı mı özlüyor-sunuz?"
Page 181
Harry Potter Ates Kadehi
Ocak ayının ortalarında bir Hogsmeade gezisi vardı. Hermione, Harry'nin gidecegini duydugunda
çok sasırdı.
"Ortak salonun sakin olmasından faydalanırsın diye düsünmüstüm/' dedi. "O yumurta üzerinde
rahat rahat çalısırsın."
"Haa - sanırım ne oldugunu asagı yukarı çözmüs durumdayım," diye yalan söyledi Harry.
"Gerçekten mi?" dedi Hermione. Etkilenmise benziyordu. "Aferin!"
Harry'nin içi suçluluk duygusuyla burkuldu, ama aldırmadı. Yumurtadaki ipucu üzerinde çalısmak
için hâlâ bes haftası vardı nasılsa, bu da çok uzun bir süreydi... Öte yandan, Hogsmeade'e giderse
Hagrid'e rastlayabilir, onu geri dönmek için ikna edebilirdi.
O, Ron ve Hermione cumartesi günü satodan birlikte ayrılıp soguk, ıslak araziden kapılara dogru
ilerlediler. Göle demir atmıs Durmstrang gemisinin yanından geçerlerken, Viktor Krum'un,
üzerinde sadece bir mayoyla, güvertede belirdigini gördüler. Gerçekten de çok zayıftı, ama belli ki
göründügünden çok daha dayanıklıydı: Geminin yan tarafına tırmandı, kollarını açtı ve gölün içine
balıklama atladı.
"Delirmis bu!" dedi Harry, Krum'un gölün içinde bir görünüp bir kaybolan basına bakarak. "Su
dondurucu olmalı, ocak ayındayız!"
"Onun geldigi yer çok daha soguk," dedi Hermione. "Sanırım ona burası sıcak geliyor."
522
"Evet de, orada dev mürekkep balıgı da var," dedi Ron. Kaygılanmıs gibi degildi - olsa olsa umutlu
denebilirdi. Hermione onun ses tonunun farkına varıp kaslarını çattı.
"Çok iyi biri, biliyor musun?" dedi. "Durmst-rang'dan olmasına karsın, hiç de sandıgınız gibi biri
degil. Burayı daha çok sevmis, bana öyle söyledi."
Ron hiçbir sey söylemedi. Balodan beri Viktor Krum'dan bahsetmemisti, ama - Noel'in ertesi günü
Harry onun yatagının altında, Bulgar Quidditch cüppesi giymis bir modelden koparılmısa çok
benzeyen, minyatür bir kol bulmustu.
Harry, Hagrid'in izine rastlar mıyım diye çamurlu High Street boyunca gözünü açık tuttu.
Dükkânlardan hiçbirinde Hagrid'i göremeyince de, Üç Süpürge'ye gitmeyi önerdi.
Meyhane her zamanki gibi kalabalıktı, ama Harry masalara söyle çabucak bir göz gezdirdiginde,
Hagrid'in orada olmadıgını gördü. Umutsuzluga düsen Harry, Ron ve Hermione'yle birlikte bara
gitti, Madam Rosmerta'dan üç Kaymakbirası istedi ve kederli kederli, pekâlâ satoda kalıp
yumurtanın çıglıgını dinleyebi-lirmisim, diye ^üsündü.
"Büroya hiç mi gitmiyor?" diye fısıldadı Hermione birden. "Bakın!"
Barın arkasındaki aynayı isaret ediyordu. Harry orada Ludo Bagman'ın yansımasını gördü, bir grup
cincüceyle karanlık bir kösede oturmustu. Bagman cin-cücelerle çok alçak sesle, hızlı hızlı
konusuyordu, cincü-
523
çeler ise kollarım önlerinde kavusturmuslardı. Oldukça tehdit edici bir halleri vardı.
Çok tuhaf, diye düsündü Harry. Üçbüyücü etkinliginin olmadıgı, dolayısıyla da jürilik yapılmasının
gerekmedigi bir hafta sonu Bagman'in burada, Üç Süpürge'de ne isi vardı? Aynada Bagman'ı izledi.
Yine çok gergin görünüyordu, o gece agaçlıkta, Karanlık saret'in ortaya çıkmasından önce oldugu
gibi. Ama tam o sırada Bagman bara bir göz attı, Harry'yi gördü ve ayaga kalktı.
Harry onun cincücelere ters ters, "Birazdan, birazdan!" dedigini duydu. Bagman meyhanedeki
kalabalıgın arasından geçerek hızla Harr/ye dogru ilerledi, çocuksu gülümsemesi yine yüzündeydi.
"Harry!" dedi. "Nasılsın? Ben de sana rastlamayı umuyordum! Her sey yolunda mı?"
"yiyim, tesekkürler," dedi Harry.
"Senle biraz bas basa konusabilir miyiz, Harry?" dedi Bagman hevesle. "Siz ikiniz bize biraz izin
verir misiniz?"
"Seyy - peki," dedi Ron. Hermione'yle ikisi kendilerine bir masa bulmaya gittiler.
Bagman, Harry'yi, barın Madam Rosmerta'dan en uzak kösesine götürdü.
"Seni o Boynuzkuyruk'a karsı fevkalade performansından dolayı bir kez daha kutlayayım dedim,
Harry," dedi Bagman. "Gerçekten müthisti."
"Tesekkürler," dedi Harry, ama Bagman'in asıl söylemek istediginin bu olmadıgını biliyordu, çünkü
Page 182
Harry Potter Ates Kadehi
onu
524
Ron'la Hermione'nin önünde de kutlayabilirdi. Ama Bagman agzındaki baklayı çıkarmada çok da
acelesi varmıs gibi görünmüyordu. Harry onun barın arkasındaki aynadan cincücelere göz attıgını
gördü. Cincücele-rin hepsi sessizlik içinde, karanlık ve çekik gözleriyle Bagman'ı ve Harry'yi
izliyorlardı.
Bagman, Harry'nin de cincüceleri izledigini görünce, "Tam bir kâbus," dedi alçak sesle.
"ngilizceleri pek iyi degil... Quidditch Dünya Kupası'nda Bulgarlarla birlikte olmak gibi bir sey bu...
ama hiç olmazsa onlar diger insanların anlayabilecegi bir isaret dili kullanıyorlardı. Bunlarsa
Ecisbücüsçe bir seyler geveleyip duruyorlar... ve ben sadece bir kelime Ecisbücüsçe biliyorum.
Bladvak. 'Kazma' anlamına geliyor. Ama onu da kullanmak istemiyorum, neme lazım, tehdit
sanırlar falan." Kısa ve gürültülü bir kahkaha attı.
"Ne istiyorlar?" dedi Harry, cincücelerin Bagman'ı hâlâ büyük bir dikkatle izlediklerini fark ederek.
"Eee - seyy..." dedi Bagman, birden tedirginleserek. "Onlar... eee... Barty Crouch'u arıyorlar."
"Onu niye burada arıyorlar ki?" dedi Harry. "Londra'da Bakanlık'ta o, degil mi?"
"Eee... aslına bakarsan, nerede oldugu konusunda en ufak bir fikrim yok," dedi Bagman. "Yani...
iki haftadır falan ise gelmiyor. Genç Percy, yardımcısı, hasta oldugunu söylüyor. Baykusla talimat
gönderiyormus sadece. Ama bundan kimseye bahsetmemem rica edecegim, Harry. Çünkü Rita
Skeeter hâlâ her yere burnunu sokuyor, eminim ki Barty'nin hastalıgını sisirip kötü bir
525
sey çıkarır. Büyük ihtimalle onun da Bertha Jorkins gibi kayıp oldugunu söyler."
"Bertha Jorkins'ten haber var mı?" diye sordu Harry.
"Yok," dedi Bagman, yine gerilmisti. "Birilerine onu aratıyorum tabii..." (Nihayet, diye düsündü
Harry) "çok tuhaf bir durum. Arnavutluk'a varmıs, orası kesin, çünkü orada kardesinin torunuyla
bulusmus. Sonra onun evinden ayrılıp, bir teyzesini görmek için güneye dogru yola koyulmus... ve
görünüse bakılırsa, arkasında hiç iz bırakmadan, yolda kaybolmus. Nereye kayboldu, anlıyorsam
ne olayım... Evlenmek için evden kaçacak bir tip degil örnegin... ama yine de... Amaan, biz de
kalkmıs cincücelerden ve Bertha Jorkins'ten bahsediyoruz. Sana asıl sormak istedigim sey," sesini
alçalttı, "altın yumurta isi nasıl gidiyor?"
"Seyy... fena degil," dedi Harry, yalan söyleyerek.
Bagman onun dogruyu söylemedigini anlamıs gibiydi.
"Dinle, Harry," dedi (hâlâ çok alçak sesle), "bu konuda kendimi çok kötü hissediyorum... Gönüllü
olmadıgın bu Turnuva'mn içinde buldun kendini birden... ve e.ger" (simdi sesini öyle alçaltmıstı ki,
Harry duyabilmek için öne egilmek zorunda kaldı) "... eger herhangi bir yardımım
dokunabilecekse... dogru yöne ufak bir itekleme... senden hoslandım... o ejderhanın yanından
geçisin neydi öyle!.. Yani, sen söyle yeter."
Harry basını kaldırıp Bagman'ın yuvarlak, al yüzüne ve iri, bebek mavisi gözlerine baktı.
526
"puçlarını kendi basımıza çözmemiz gerekmiyor mu?" dedi. Rahat bir ses tonuyla konusmaya ve
Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Baskanı'm kuralları çignemekle suçluyormus gibi görünmemeye
dikkat ediyordu. •
"Seyy... seyy, evet," dedi Bagman sabırsızca, "ama -yapma, Harry - hepimiz bir Hogvvarts zaferi
istiyoruz, degil mi?"
"Cedric'e yardım teklif ettiniz mi?" dedi Harry.
Bagman'm pürüzsüz alnı, olabilecek en hafif sekilde kırıstı.
"Hayır, etmedim," dedi. "Ben - seyy, diyorum ya, senden hoslandım. Düsündüm de, yardım..."
"Tesekkürler," dedi Harry, "ama sanırım yumurtayı çözmek üzereyim... bir iki gün sonra halletmis
olurum herhalde."
Bagman'in yardım teklifini niye reddettiginden tam olarak emin degildi. Sadece, Bagman onun için
bir yabancıydı ve ondan yardım almak, Ron, Hermione ya da Sirius'a danısmakla aynı sey degildi.
Nedense, hile yapmaya çok daha fazla benziyordu.
Bagman ona neredeyse hakarete ugramıs gibi baktı, ama tam o anda Fred'le George çıkageldigi
Page 183
Harry Potter Ates Kadehi
için bir sey söyleyemedi.
"Merhaba, Mr Bagman," dedi Fred neseyle. "Size bir içki ısmarlayabilir miyiz?"
"Sey... hayır," dedi Bagman, Harry'ye hayal kırıklı-gıyla dolu son bir bakıs atarak, "hayır,
tesekkürler, çocuklar..."
527
l
Fred'le George da en az Bagman kadar hayal kırıklıgına ugramıs görünüyorlardı. Bagman ise
Harry'yi, beni çok fena yüzüstü bıraktın dercesine süzüyordu.
"Eh, benim gitmem gerekiyor/' dedi. "Hepinizi gördügüme sevindim. yi sanslar, Harry."
Aceleyle meyhaneden dısarı çıktı. Cincüceler de sandalyelerinden asagı kayıp onun pesinden
çıktılar. Harry gidip yeniden Ron'la Hermione'ye katıldı.
"Ne istiyormus?" dedi Ron, Harry oturur oturmaz.
"Bana altın yumurta konusunda yardım etmeyi önerdi," dedi Harry.
"Ama bunu yapmaması gerekiyor!" dedi Hermi-one, sarsılmıs bir halde. "O, jüri üyelerinden biri!
Neyse, sen zaten çözdün bile - degil mi?"
"Seyy... hemen hemen," dedi Harry.
"Eh yani, Dumbledore, Bagman'm seni hileye ikna etmeye çalıstıgını duysa, pek memnun olmazdı
sanırım!" dedi Hermione. Yüzünde onaylamaz bir ifade vardı hâlâ. "Umarım Cedric'e de aynı
sekilde yardım etmeye çalısıyordur!"
"Çalısmıyor, sordum," dedi Harry.
"Cedric'in yardım alıp almadıgı kimin umrunda?" dedi Ron. Harry içten içe ona hak verdi.
"O cincüceler pek iyi niyetli görünmüyorlardı," dedi Hermione, Kaymakbirası'nı yudumlayarak.
"Burada ne isleri varmıs?"
"Bagman'a sorarsan, Crouch'u arıyorlarmıs," dedi Harry. "Hâlâ hastaymıs. se gitmiyormus."
"Belki Percy onu zehirliyordur," dedi Ron. "Büyük
528
ihtimalle, Crouch nalları dikerse Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi'nin Baskam olacagını
düsünüyor."
Hermione, Ron'a, bu-tür-seylerin-sakası-olmaz gibisinden bir bakıs attı ve, "Cincücelerin Mr
Crouch'u aramaları çok tuhaf," dedi. "Normalde islerini Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve
Denetimi Dairesi'yle görürler onlar."
"Ama Crouch bir sürü dil konusabiliyor," dedi Harry. "Belki bir tercümana ihtiyaçları vardır."
"Simdi de zavallı cincücecikler için endiseleniyorsun, öyle mi?" dedi Ron, Hermione'ye. "Nedir,
simdi de . C. K. T. falan mı kuracaksın? grenç Cincüceleri Koruma Toplulugu."
"Ha, ha, ha," dedi Hermione alay ederek. "Cincücelerin korunmaya ihtiyaçları yok. Profesör
Binns'in cin-cüce ayaklanmaları hakkında anlattıklarını dinlemedin mi?"
"Hayır," dedi Ron ve Harry aynı anda.
"Büyücülerle kendileri bas edebiliyorlar," dedi Hermione, Kaymakbirası'ndan bir yudum daha
alarak. "Çok akıllılar. Hiçbir zaman haklarını aramayan ev cinleri gibi degiller."
"Aha," dedi Ron, kapıya bakarak.
çeri Rita Skeeter girmisti. Bugün muz sarısı bir cüppe giymisti; uzun tırnakları pasparlak pembeye
boyalıydı, yanındaysa sisman fotografçısı vardı. çki aldı ve Harry, Ron ve Hermione kızgın
bakıslarla onu izlerlerken, fotografçıyla birlikte kalabalıgın içinden yakındaki bir masaya dogru
ilerledi. Hızlı hızlı konu-
529
suyordu ve bir seyden dolayı pek tatmin olmus görünüyordu.
"... bizle konusmaya pek de hevesli bir hali yoktu, degil mi, Bozo? Neden dersin? Ayrıca,
beraberinde bir cincüce sürüsüyle ne yapıyordu acaba? Kasabayı gezdi-riyormus... ne saçmalık...
her zaman körü bir yalancı olmustur zaten. Bir seyler mi dönüyor dersin? Biraz ese-lemeli miyiz
sence? Sihirli Sporlar'ın itibardan Düsmüs Eski Baskanı, Ludo Bagman... çok fiyakalı bir cümle
baslangıcı, Bozo - simdi geriye bir tek, bunu kullanacagımız bir öykü bulmak kalıyor -"
"Simdi de baska birinin hayatını mı berbat etmeye çalısıyorsun?" dedi Harry yüksek sesle.
Page 184
Harry Potter Ates Kadehi
Birkaç kisi dönüp baktı. Konusanın kim oldugunu görünce, Rita Skeeter'ın gözleri mücevherlerle
bezeli gözlügünün arkasında iri iri açıldı.
"Harry!" dedi gülümseyerek. "Ne harika! Niye gelip bize katıl-"
"Üç metrelik bir süpürgeyle bile yaklasmam sana," dedi^iarry hiddetle. "Hagrid'e bunu niye
yaptın, ha?"
Rita Skeeter epey kalem çekilmis kaslannı kaldırdı.
"Okurlarımızın gerçegi ögrenmeye hakkı var, Harry. Ben sadece isimi -"
"Yan-devse kimin umrunda?" diye bagırdı Harry "Kötü biri degil o!"
Bütün meyhane sessizlesti. Madam Rosmerta barın arkasından onlara bakıyordu, belli ki
doldurdugu masrapanın tastıgının farkında degildi.
Rita Skeeter'ın gülümsemesi hafifçe titredi, ama he-
530
men kendini toparladı; timsah derisi çantasını açtı, Tez-Tekrar Tüyü'nü çıkardı ve, "Peki, bana
senin tanıdıgın Hagrid hakkında bir söylesi vermeye ne dersin, Harry?" dedi. "Kas yıgınının
arkasındaki adam hakkında? Alısılmadık dostlugunuz ve bunun arkasındaki nedenler. Onu babanın
yerine koydugunu söyleyebilir misin?"
Hermione birden ayaga fırladı. Elindeki Kaymakbi-rası'nı bir el bombasıymıs gibi tutuyordu.
"Seni korkunç kadın," dedi dislerini sıkarak. "Umrunda degil, degil mi? Öykü olsun da, ne olursa,
kim olursa olsun, degil mi? Ludo Bagman bile olsa -"
"Otur yerine, seni aptal küçük kız, bilmedigin konularda da konusma," dedi Rita Skeeter soguk bir
ses tonuyla. Hermione'ye bakan gözleri kısılmıstı. "Ludo Bagman hakkında bildiklerimi anlatsam
saçların diken diken olurdu... gerçi pek ihtiyacı yok ya -" diye ekledi, Hermione'nin çalı gibi
saçlarına bakarak.
"Gidelim," dedi Hermione. "Hadi, Harry - Ron..."
Kalkıp gittiler; çıkarlarken bir sürü insan onlara bakıyordu. Kapıya vardıklarında, Harry arkasına
dönüp baktı. Rita Skeeter'ın Tez-Tekrar Tüyü is basındaydı; masadaki parsömenin üzerinde bir
ileri bir geri kayıyordu.
"Simdi de seninle ugrasmaya baslayacak, Hermione," dedi Ron usul usul, endiseli bir sesle.
Çabucak caddeye çıkıp yürümeye basladılar.
"Bir denesin bakalım!" dedi Hermione, boyun egmez bir tavırla; öfkeden titriyordu. "Ben ona
gösteri-
531
r im! Aptal küçük kız, ha? Ah, bunun acısını çıkaracagım ondan. Önce Harry, sonra Hagrid..."
"Rita Skeçteki kızdırmak istemezsin," dedi Ron tedirgin bir sesle. "Ciddiyim, Hermione, eseleyip
senin hakkında da bir sey çıkarır -"
"Benim annemle babam Gelecek Postası okumuyor. Beni korkutup kaçıramaz!" dedi Hermione.
Simdi öyle hızlı yürüyordu ki, Harry ve Ron ona yetismekte güçlük çekiyorlardı. Harry onu en son
böyle sinirli gördügünde, Hermione, Draco Malfoy'un suratına bir tane patlatmıstı. "Hagrid de daha
fazla saklanmayacak artık! O insan müsveddesinin onu üzmesine hiç izin vermemeliydi! Yürüyün!"
Kosmaya baslayarak bütün yolu önden gitti, kanatlı yaban domuzlarının arasındaki kapılardan
geçtiler ve araziyi asıp Hagrid'in kulübesinin yolunu tuttular.
Perdeler hâlâ çekiliydi ve yaklasırlarken Fang'in havlamasını duyabiliyorlardı.
"Hagrid!" diye bagırdı Hermione, ön kapıya hızla vurarak. "Hagrid, yeter artık! Orada oldugunu
biliyoruz! Annenin bir dev olması kimsenin umrunda degil, Hagrid! Rita Skeeter denen o asagılık
kadının sana bunu yapmasına izin veremezsin! Hagrid, çık artık, bu yaptıgın -"
Kapı açıldı. Hermione "E nihaye-!" dedi ve birden sustu, çünkü karsısında Hagrid'i degil, Albus
Dumble-dore'u bulmustu.
"yi günler," dedi Dumbledore kibarca, onlara ba-1 kıp gülümseyerek.
532
"Biz - eee - biz Hagrid'i görmek istemistik de," dedi Hermione çok cılız bir sesle.
"Evet, o kadarını tahmin ettim/' dedi Dumbledore, gözleri ısıldayarak. "Niye içeri girmiyorsunuz?"
"Aa... ehem... peki," dedi Hermione.
Page 185
Harry Potter Ates Kadehi
O, Ron ve Harry kulübeye girdiler; Harry içeri girer girmez, Fang onun üzerine atladı, deli gibi
havlıyor, onun kulaklarını yalamaya çalısıyordu. Harry, Fang'i savusturup çevresine bakındı.
Hagrid masasında oturuyordu. Masanın üstünde iki büyük çay fincanı vardı. Hagrid perisan
görünüyordu. Yüzü parça parça kızarmıstı, gözleri sismisti. Saçına gelince, bu sefer de öbür uca
sürüklenmisti; düz durmak söyle dursun, dikenli tele benziyordu.
"Merhaba, Hagrid," dedi Harry.
Hagrid basını kaldırıp baktı.
"Selam," dedi, çok boguk bir sesle.
"Biraz daha çay iyi olur sanırım," dedi Dumbledore. Harry, Ron ve Hermione'nin arkasından kapıyı
kapattı, asasını çekti ve parmaklarının arasında çevirdi; havada, dönen bir çay tepsisi ve bir tabak
kek belirdi. Dumbledore sihir yoluyla tepsiyi masaya indirdi ve herkes oturdu. Kısa bir sessizligin
ardından, Dumbledore konustu: "Bir ihtimal, Miss Granger'ın ne diye bagırdıgını duymus olabilir
misin, Hagrid?"
Hermione hafiften kızardı, ama Dumbledore ona gülümseyip devam etti: "Kapıyı nasıl kırmaya
çalıstıklarına bakılırsa, Hermione, Harry ve Ron hâlâ seni görmek istiyorlar."
533
'Tabii ki hâlâ seni görmek istiyoruz!" dedi Harry, gözlerini Hagrid'e dikerek. "Herhalde o Skeeter
ineginin - affedersiniz, Profesör," diye ekledi hemen, Dumb-ledore'a bakarak.
"Geçici olarak sagırlastım, ne dedigin konusunda en ufak bir fikrim yok, Harry," dedi Dumbledore,
basparmaklarını birbirlerinin etrafında çevirip tavana bakarak.
"Seyy - peki," dedi Harry utangaç bir halde. "De--mek istedigim - Hagrid, o - kadının - senin
hakkında; yazdıklarını umursayacagmuzı nasıl düsünürsün?"
Hagrid'in böcek karası gözlerinden iki koca yas damlası süzülüp yavasça çalı gibi sakalına aktı.
"ste benim söylediklerimin canlı kanıtı, Hagrid," dedi Dumbledore, hâlâ dikkatle tavana bakarak.
"Seni buradaki günlerinden hatırlayan anne babalardan gelmis sayısız mektup gösterdim sana.
Seni kovarsam, bu konuda bana söyleyecek bir çift lafları olacagını açık bir sekilde belirtiyorlar -"
"Hepsi degil," dedi Hagrid boguk bir sesle. "Hepsi kalmamı istemiyor."
"Hagrid, kuzum, evrensel popülerlik için ayak diriyorsan, daha uzun süre bu kulübede kalacaksın
demektir," dedi Dumbledore, yanm ay biçimindeki gözlügünün üzerinden sert sert bakarak. "Bu
okula Müdür oldugumdan beri, okulu yönetme biçimimle ilgili sikâyet ileten en azından bir baykus
almadıgım tek bir hafta bile olmadı. Ben ne yapayım? Kendimi çalısma odama kapatıp herkesle
konusmayı ret mi edeyim?"
534
r
"Siz - siz yarı-dev degilsiniz ama!" dedi Hagrid çatlak bir sesle.
"Hagrid, bir de benim akrabalarıma baksana!" dedi Harry öfkeyle. "Dursley'lere baksana!"
"Çok iyi bir noktaya degindi," dedi Profesör Dumbledore. "Öz kardesim Aberforth'a, bir keçiye
uygunsuz büyüler yaptıgı gerekçesiyle dava açıldı. Bütün gazeteler yazdı, ama Aberforth saklandı
mı? Hayır, saklanmadı! Bası dik, her zamanki islerine devam etti! Tabii, onun okuma bildiginden
pek emin degilim, o yüzden onunki cesaret olmayabilir..."
"Ögretmenlige geri dön, Hagrid," dedi Hermione usulca. "Lütfen geri dön, seni çok özlüyoruz."
Hagrid yutkundu. Yanagından asagı yine gözyasları süzülüp çalı gibi sakalına karıstı. Dumbledore
ayaga kalktı.
"stifanı kabul etmiyorum, Hagrid ve pazartesi günü isinin basında olmanı bekliyorum," dedi. "Saat
sekiz buçukta Büyük Salon'da birlikte kahvaltı edecegiz. Mazeret istemem. Hepinize iyi günler."
Dumbledore durup Fang'in kulaklarını kasıdıktan sonra, kulübeden çıktı. Kapı arkasından kapanır
kapanmaz, Hagrid yüzünü çöp bidonu kapagı büyüklügündeki ellerinin içine alarak aglamaya
basladı. Hermione uzun uzun kolunu oksadı ve sonunda Hagrid basını kaldırdı. Gözleri kan
çanagına dönmüstü. "Büyük adam, Dumbledore..." dedi, "büyük adam..."
"Evet, öyle," dedi Ron. "Su keklerlerden birini alabilir miyim, Hagrid?"
535
"Keyfine bak," dedi Hagrid, elinin tersiyle gözlerini silerek. "Off, haklı tabii - hepiniz haklısınız...
Page 186
Harry Potter Ates Kadehi
aptallık ettim... Babam hayatta olsa, davranısımdan utanırdı..." Gözlerinden yine yaslar bosandı,
ama onları daha da kuvvetle sildi. "Size babamın resmini göstermedim hiç, degil mi?" dedi. "Bi'
dakka..."
Hagrid kalkıp sifoniyerine gitti, bir çekmeceyi açtı ve bir resim çıkarıp onlara gösterdi. Hagrid'in
kırısmıs, siyah gözlerine sahip, kısa boylu bir büyücü onun omzunda oturmus, gülümsüyordu.
Yanındaki elma agacından, Hagrid'in o zamanlar asagı yukarı iki buçuk metre boyunda oldugu
anlasılıyordu. Ama yüzü sakalsız, genç, yuvarlak ve pürüzsüzdü - on bir yasından büyük
göstermiyordu.
"Bu resim ben Hogvvarts'a girdikten hemen sonra çekildi," dedi Hagrid çatlak bir sesle. "Babam
sevinçten kendinden geçti... benim büyücü olmayabilecegimi düsünüyordu, çünkü annem... sey,
neyse. Tabii, sihir isinde hiçbir zaman öyle ahım sahım degildim, gerçekten... ama en azından
atıldıgımı görmedi. kinci yılımda öldü çünkü...
"Babam öldükten sonra beni hep Dumbledore korudu. Bana bekçilik isini verdi... insanlara güvenir
o. kinci bir sans verir... onu diger Müdürlerden ayıran da bu ya. Yetenegi oldugu sürece herkesi
alır Hog-warts'a. nsanın ailesi iyi olmasa da kendisinin iyi olabilecegini bilir... evet... saygı
duyulacak seyler bunlar. Ama bazıları bunu anlamaz. Bazıları her zaman bunu sana karsı
kullanır... hatta bazıları iri kemikliyim
der de çıkıp gerçegi söylemez - ben neysem oyum ve bundan utanmıyorum demez. 'Hiçbir
zaman utanma/ derdi babam bana, 'bazıları bunu sana karsı kullanacaktır, ama onları kafana
takmana degmez' Haklıydı da. Budalalık ettim. Size söz veriyorum, artık o kadını kafama
takmayacagım. ri kemikmis... ben gösteririm ona iri kemigi."
Harry, Ron ve Hermione tedirgin bir halde birbirlerine baktılar. Harry, Hagrid'e, Madam Maxime'le
konusmasına kulak misafiri oldugunu söylemektense, elli tane Patlar-Uçlu-Keleker'i gezintiye
çıkarmayı yeglerdi Ama Hagrid hâlâ konusuyordu, belli ki tuhaf bir sey söylediginin farkında
degildi.
"Biliyor musun, Harry?" dedi, parlak gözlerini babasının fotografından kaldırarak. "Seninle ilk
karsılastıgımda, bana biraz beni hatırlattın. Annen baban yoktu, Hogvvarts'a uyum
saglayamayacagını hissediyordun, hatırlıyor musun? Becerebileceginden emin degildin... simdi
kendine bir bak, Harry! Okul sampiyonu!"
Bir süre Harry'ye baktı ve sonra, çok ciddi bir sesle, "Neyi çok isterdim biliyor musun, Harry?"
dedi. "Senin kazanmanı çok isterdim, gerçekten. Hepsine gösterirdi bu... basarmak için ille de
safkan olman gerekmiyor. Neysen osun, utanman gerekmiyor. Dogrusunun Dumbledore'unki
oldugunu, sihir yapabildigi sürece herkesi okula almak oldugunu gösterirdi onlara. Yumurta isi
nasıl gidiyor, Harry?"
"Çok iyi," dedi Harry. "Gerçekten çok iyi."
Hagrid'in perisan yüzüne kocaman, ıslak bir gü-
537
lümseme yayıldı. "Afferim be sana... Göster onlara, Harry, göster onlara. Hepsini yen."
Hagrid'e yalan söylemek baska birine yalan söylemeye benzemiyordu hiç. Harry ögleden sonra
Ron ve Hermione'yle birlikte satoya döndügünde, onun Tur-nuva'yı kazandıgım hayal ederken
Hagrid'in sakallı yüzünde beliren mutluluk ifadesini aklından çıkaramadı. Anlasılmaz yumurtanın
agırlıgı o aksam Hanenin vicdanında daha da büyük bir yük haline geldi ve yatagına yattıgında,
kararını vermisti - gururu bir kenara bırakıp, Cedric'in ipucunun ise yarayıp yaramayacagını
görmenin vakti gelmisti artık.
538
YRM BESNC BÖLÜM
Yumurta ve Göz
Altın yumurtanın sırrını çözmek için ne kadar süre banyo yapması gerektigini bilmeyen Harry bu isi
gece halletmeye karar verdi. Çünkü geceleyin istedigince oyalanabilirdi. Cedric'in öteki önerisini de
dinleyip kendini ona daha fazla borçlu hissetmek istemedigi halde, Sınıf Baskanları'nın banyosunu
kullanmaya da karar verdi. Buraya çok daha az sayıda kisinin girmesine izin vardı, yani rahatsız
edilme ihtimali de çok daha azdı.
Page 187
Harry Potter Ates Kadehi
Harry oraya nasıl gidecegini dikkatle planladı, çünkü daha önce bir kez hademe Filch tarafından
gece yarısı yatagının dısında, olmaması gereken bir yerde yakalanmıstı; aynı deneyimi yeniden
yasamaya hiç niyeti yoktu. Görünmezlik Pelerini sarttı elbette. Harry, ek bir önlem olarak, Pelerin
dısındaki en yararlı kural çigneme aracı olan Çapulcu Haritası'm da alayım dedi. Harita, birçok
kestirme yolu ve gizli geçidi de dahil, Hog-vvarts'ın tamamını gösteriyordu. En önemlisi, satodaki
insanları da, altlarında adlan yazan minnacık noktalar
539
biçiminde koridorlarda dolasırken gösteriyordu. Böylece, banyoya biri yaklasırsa Harry önceden
uyarılmıs olacaktı.
Persembe gecesi Harry kimseye görünmeden yukarı çıktı, Pelerin'i giydi, merdivenden asagı
süzüldü. Tıpkı Hagrid'in ona ejderhaları gösterdigi gece yaptıgı gibi, yine portre deliginin açılmasını
bekledi. Bu sefer dısanda bekleyip Sisman Hanım'a parolayı ("Muzlu börek") veren, Ron'du. Harry
yanından sessizce geçerken ortak salona tırmanan Ron, "yi sanslar," diye mırıldandı.
Harry bu gece Pelerin'in altında acemice hareket ediyordu, çünkü bir kolunun altında agır
yumurtayı tasıyordu, digeriyle de haritayı burnunun ucunda tutuyordu. Neyse ki, mehtabın
aydınlattıgı koridorlar bos ve sessizdi. Stratejik aralıklarla haritaya bakarak, kaçınmak istedigi
kimseye rastlamamayı garanti altına alacak durumdaydı. Eldivenlerini yanlıs ellerine takmıs,
saskın ifadeli bir büyücü olan Bozum Olmus Boris'in heykeline vardıgı zaman, dogru kapıyı buldu
ve yanına gidip parolayı mırıldandı: "Çam ferahlıgı". Tıpkı Ced-ric'in ona söyledigi gibi.
Kapı gıcırdayarak açıldı. Harry içeri süzüldü, kapıyı arkasından sürgüledi ve Görünmezlik Pelerini'ni
çıkartarak çevreye baktı.
lk tepkisi, sırf bu banyoyu kullanmak için Sınıf Baskanı olmaya degecegini düsünmek oldu.
Muhtesem bir mumlu avizeden yumusak bir ısık yayılıyordu, her sey beyaz mermerden yapılmıstı.
Hatta zeminin orta
540
yerine gömülü ve dikdörtgen biçiminde, bos bir yüzme havuzunu andıran sey bile. Havuzun
çevresinde yüz kadar altın musluk vardı, her birinin sapına farklı renkte bir mücevher konmustu.
Bir de atlama tahtası vardı. Pencerelerde uzun, beyaz keten perdeler asılıydı. Bir kösede yumusak,
beyaz havlulardan olusan büyük bir yıgın duruyordu, duvarda da altın çerçeveli tek bir tablo vardı.
Tablo, bir kayada uyuyakalmıs, uzun saçı yüzünü kaplamıs bir denizkızmı gösteriyordu. Burnundan
her soluk verisinde, saçları uçusuyordu.
Harry, Pelerin'ini, yumurtayı ve haritayı bıraktı ve çevresine bakınarak ilerledi, ayak sesleri
duvarlarda yankılanıyordu. Banyo harika oldugu halde -ve o musluklardan bazılarını denemeye çok
hevesli oldugu halde- simdi buraya gelince Cedric'in onu islettigi duygusunu bashramıyordu.
Burası yumurtanın esrarını çözmeye nasıl yardım edecekti ki? Yine de, yumusak havlulardan birini,
Pelerin'i, haritayı ve yumurtayı yüzme havuzu büyüklügündeki küvetin kenarına koydu. Sonra da
egilip musluklardan bazılarını açtı.
Hepsinden suyla karısık, farklı türlerde banyo köpükleri geldigini hemen fark etti, ama bunlar
Harry'nin bildigi banyo köpüklerine hiç benzemiyordu. Bir musluktan futbol topu büyüklügünde
pembe-mavi kabarcıklar akıyordu; bir baskasından ise öyle yogun bir buz-beyazı köpük geliyordu
ki, Harry, eger üstüne çıkmayı denesem belki agırlıgımı çeker, diye düsündü. Üçüncüsünden agır
parfümlü, mor bulutlar akıyor, suyun üzerinde asılı kalıyorlardı. Harry bir süre muslukları açıp
541
kapatarak oyalandı. Özelikle bir tanesinden çok hoslandı: Bu muslugun fıskırttıgı su, yüzeye çarpıp
geri sıçrayarak havada büyük su kemerleri olusturuyordu. Derin havuz (büyüklügüne göre çok kısa
sayılacak sürede) sıcak su, köpük ve kabarcıkla dolunca, Harry bütün muslukları kapattı;
pijamasını, terliklerini ve sabahlıgını çıkarıp suya girdi.
Su öyle derindi ki, ayakları dibe ancak degebiliyor-du. Yeniden kenara yüzüp suda ayaklannı
çırparak yumurtaya bakmadan önce, birkaç kulaç atmayı ihmal etmedi. Sıcak ve köpüklü suda,
çevresini kaplayan farklı renklerdeki buharlann içinde yüzmek çok keyifli bir seydi gerçi... ama
hâlâ aklına hiçbir parlak fikir gelmiyor, kafasında ampul falan yanmıyordu.
Harry kollarını uzattı, ıslak ellerindeki yumurtayı yukarı kaldırdı ve açtı. Aglayan, inleyen ses
Page 188
Harry Potter Ates Kadehi
banyoyu doldurdu, mermer duvarlardan yankılandı, ama yine aynı derecede anlasılmazdı. Hatta
bütün o yankıyla daha da anlasılmaz bir hal almıstı. Harry bu sesin Filch'm dikkatini çekeceginden
endiselenerek yumurtayı yeniden kapatıverdi ve Cedric'in planı bu muydu acaba diye merak etti. O
sırada, biri konustu. Harry yerinden öyle bir zıpladı ki, yumurtayı düsürdü. Yumurta zeminde
tıngırdayarak banyonun öbür ucuna gitti.
"Senin yerinde olsam, onu suyun içine koymayı denerdim."
Harry geçirdigi sok yüzünden hatın sayılır miktarda kabarcık yutmustu. Agzından sular
püskürterek
542
ayaga kalktı. Çok kasvetli görünen bir kızın hayaleti,, bacak bacak üstüne atmıs, musluklardan
birinin tepesinde oturuyordu. Mızmız Myrtle'dı bu, genellikle üç kat asagıdaki tuvaletin S
borusundan hıçkırıkları duyulan hayalet.
Harry büyük bir öfkeyle, "Myrtle!" dedi. "Üstümde - üstümde hiçbir sey yok!"
Köpük öyle yogundu ki, aslında bunun önemi yoktu, ama Harry, geldigi andan beri Myrtle'in onu
muslukların birinden gözledigi yolunda tatsız bir duyguya kapılmıstı.
Myrtle kalın gözlük camlarının arkasından gözlerini kırpıstırarak, "Sen suya girerken gözlerimi
yumdum," dedi. "Ne zamandır beni görmeye geliniyorsun."
"Evet... sey..." dedi Harry, Myrtle gerçekten de basından baska yerini göremesin diye dizlerini
hafifçe bükerek. "Senin tuvaletine gelmemem gerek, degil mi7 Orası bir kızlar tuvaleti."
"Eskiden aldırmazdın," dedi Myrtle, üzüntülü üzüntülü. "Hep gelirdin oraya."
Bu dogruydu, ama Harry, Ron ve Hermione, Myrtle'm bozuk tuvaletine, oranın gizlice Çok Özlü
ksir kaynatmaya uygun bir yer oldugunu düsündükleri için gitmislerdi sadece. Bu yasak iksir
Harry ve Ron'u bir saatligine Crabbe ve Goyle'un canlı birer kopyası haline getirmis, böylece
Slytherin ortak salonuna girmelerini saglamıstı.
"Oraya gittigim için azar isittim," dedi Harry, ki bu az çok dogruydu; Percy bir keresinde onu
Myrtle'm tu-
543
vaktinden çıkarken yakalamıstı. "Ondan sonra gelme-sem daha iyi olur diye düsündüm."
"Ya... anlıyorum..." dedi Myrtle, mutsuz bir sekilde çenesindeki bir sivilceyle oynayarak. "Eh...
neyse... Ben olsam o yumurtayı suda denerdim. Cedric Diggory öyle yaptı."
Çok içerleyen Harry, "Onu da mı casus gibi gözle-din?" dedi. "Ne yapıyorsun sen, aksamları buraya
süzülüp Sınıf Baskanları'nın banyo yapmasını mı seyrediyorsun?"
"Bazen," dedi Myrtle, sinsi bir sekilde. "Ama daha önce ortaya çıkıp kimseyle konusmadım."
"Seref duydum," dedi Harry sıkıntıyla. "Sen gözlerini yumulu tut, anlasıldı mı?"
Banyodan çıkmadan önce Myrtle'in eliyle gözlügünü iyice kapattıgından emin oldu, havluyu sıkıca
beline sardı ve yumurtayı almaya gitti.
Tekrar suya girdiginde, Myrtle parmaklarının arasından bakarak, "Hadi bakalım... onu suyun içinde
aç," dedi. *
Harry yumurtayı köpüklü suyun içine soktu ve açtı... bu sefer yumurtadan çıglıklar yükselmedi.
Onun yerine gurultulu bir sarkı yükseliyordu, sudan geçerek gelen bu sarkının sözlerini
anlayamadı.
Ona patronluk taslamaktan pek hoslanıyormusa benzeyen Myrtle, "Senin de basını suyun içine
sokman gerekiyor," dedi. "Hadisene!"
Harry derin bir soluk aldı ve suyun altına kaydı -simdi, kabarcıklarla dolu küvetin mermer
zemininde
544
otururken, elindeki açık yumurtadan yükselen tekinsiz sesler korosunun söyledigi sarkıyı
duyabiliyordu:
"Gel, bul bizi seslendigimiz yerde, Sarkı söyleyemeyiz yerin üstünde. Ve ararken sakın unutma
sunu: En özleyecegin neyse aldık onu. Bir saatin var onu aramak için Ve bizdekini geri almak için.
Bir saat sonra - is isten geçecek, Çok geç, gitti, geri dönmeyecek."
Harry yeniden yükseldi, kabarcıklı yüzeyi yarıp çıktı, gözlerinin önündeki saçlarım silkeledi.
Page 189
Harry Potter Ates Kadehi
"Duydun mu?" dedi Myrtle.
"Evet... 'Gel, bul bizi seslendigimiz yerde...' Beni buna ikna etmek için de... Dur, bekle, yeniden
dinlemem gerek..." Yeniden suyun dibine daldı.
Yumurta sarkısını suyun altında üç kez daha söyledikten sonra, Harry sarkıyı ezberlemisti. Sonra
bir süre derin derin düsünerek suda ayaklarını çırptı, Myrtle da oturup onu gözledi.
"Gidip, seslerini yerin üstünde kullanamayan insanları bulmam gerekiyor..." dedi agır agır. "Sey...
kim olabilir dersin?"
"Kafan agır çalısıyor biraz galiba, ha?"
Harry, Mızmız Myrtle'ı hiç bu kadar neseli görmemisti; bir doz Çok Özlü ksir yüzünden
Hermione'nin yüzünü kıllar basıp arkasında da bir kedi kuyrugu çıktıgı gün hariç.
545
Harry gözlerini banyoda gezdirdi, düsünüyordu... Eger sesler sadece suyun altında duyuluyorsa,
mantıga göre sualtı yaratıklarına ait olmaları gerekirdi. Bu teoriyi Myrtle'a iletti, o da Harry 'ye
bakıp yılısık yılısık sırıttı.
"Diggory de böyle düsünmüstü," dedi. "Orada yatıp saatlerce kendi kendine konustu. Saatlerce...
banyoda neredeyse hiç kabarak kalmayıncaya kadar..."
"Suyun alanda..." dedi Harry yavasça. "Myrtle... gölde dev mürekkep balıgı dısında ne yasıyor?"
"Ah, her tür sey," dedi Myrtle. "Bazen oraya giderim... bazen baska seçenegim olmaz,
beklemedigim anda birisi tuvaletimin sifonunu çekerse..."
Harry, Mızmız Myrtle' in tuvaletin içindekilerle birlikte bir borudan ok gibi göle sürüklenisini
düsünme-meye çalıstı. "Ee, orada insan sesi çıkaran var mı? Dur 'bakayım-"
Harry'nin gözleri, duvardaki uyuklayan denizkızı resmine takılmıstı. "Myrtle, orada denizhalkı yok,
degil
Myrtle, gözlügünün kalın camlan parlayarak, "Aaa, çok iyi," dedi. "Diggory bunu çok daha uzun
sürede bulmustu! Üstelik o da uyanık oldugu halde" -asık yüzünde büyük bir hosnutsuzluk
ifadesiyle denizkızını ısa:?t etti- "kikirdiyordu, gösteris yapıyordu ve yüzgeçlerini ısıldatıyordu..."
"Öyle, degil mi?" dedi Ha -ry heyecanla. "kinci görev, gidip gölün altında denizhalkım bulmak
ve... ve..."
Ama birden dediklerinin ne anlama geldigini kav-
546
radı, birisi karnında bir tıpayı çekmis gibi, içindeki bütün heyecanın bosalıp gittigini hissetti. yi bir
yüzücü degildi, yüzmeye fırsat bulamamıstı pek. Dudley küçükken ders almıstı, ama Petunia Teyze
ile Vernon Eniste, kuskusuz Harry'nin bir gün bogulacagını ümit ettikleri için, ona yüzme dersi
aldırma zahmetine katlanmamıslardı. Bu banyoda birkaç kulaç atmak iyiydi, ama göl çok büyüktü,
hem de çok derin... üstelik denizhalkı mutlaka dipte yasıyordu...
Harry agır agır, "Myrtle," dedi, "nasıl soluk alacagım?"
Bunu duyunca Myrtle'm birden yine gözleri doldu.
"Ne kadar densizsin!" diye mırıldandı, cüppesinin içinde el yordamıyla bir mendil ararken.
Harry saskın saskın, "Niye densiz oluyormusum?" diye sordu.
"Kalkıp benim önümde soluk almaktan söz ediyorsun!", dedi Myrtle tiz bir sesle. Sesi banyoda
gümbür gümbür yankılandı, "Ben yapamazken... yapmamısken... yıllardır..." Yüzünü mendiline
gömüp yüksek sesle burnunu çekti.
Harry, Myrtle'in ölü olma konusunda nasıl hep hassasiyet gösterdigini hatırladı. Oysa tanıdıgı
baska hiçbir hayalet bu konuda böyle yaygara koparmazdı. "Kusura bakma," dedi Harry sabırsızca.
"Onu kastetmedim -unutmustum..."
Sismis gözleriyle ona bakıp yutkunan Myrtle, "Ya, tabii, Myrtle'in ölü oldugunu unutmak kolay,"
dedi. "Beni yasarken bile kimse özlememisti. Cesedimi bulmaları sa-
547
atler aldı - biliyorum, çünkü orada oturmus onları bekliyordum. Olive Hornby tuvalete geldi - Tine
orada oturmus somurtuyor musun, Myrtle?' dedi. 'Çünkü Profesör Dippet seni aramamı istedi -' Ve
o anda cesedimi gördü... ooooh, öldügü güne kadar da unutmadı, bunu ben garantiye aldım...
pesinden dolastım, hiç unutturmadım, evet. Hatırlıyorum da, erkek kardesinin dügününde -"
Page 190
Harry Potter Ates Kadehi
Ama Harry onu dinlemiyordu. Yeniden denizhalkı-nın sarkısını düsünüyordu. "En özleyecegin neyse
aldık onu." Anlasılan ona ait bir seyi çalacaklardı, onun da geri alması gerekecekti. Ne alacaklardı
acaba?
"- ve tabii sonra Sihir Bakanlıgı' na gitti, pesinden dolasmama bir son vermek için. Ben de buraya
dönüp tuvaletimde yasamak zorunda kaldım."
"yi," dedi Harry dalgın dalgın. "Eh, bayagı bir ilerleme kaydettim... Gözlerini yine yum, olur mu?
Çıkıyorum."
Yumurtayı küvetin zemininden aldı, dısan çıktı, kurulandı, pijamasıyla sabahlıgını giydi.
Jiarry, Görünmezlik Pelerini'ni alırken, Mızmız Myrtle mahzun mahzun, "Bir gün gelip beni
tuvaletimde yine ziyaret eder misin?" diye sordu.
"Seyy... denerim," dedi Harry. Ama içten içe, Myrtle' in tuvaletini ancak satodaki bütün diger
tuvalet- S ler tıkanırsa ziyaret edecegini düsünüyordu. "Görüsü- , rüz, Myrtle... Yardımın için
tesekkürler."
Myrtle kasvetle, "Hosça kal," dedi. Harry, Görün-1 mezlik Pelerini'ni giyerken, onun ok gibi
musluga dal-dıgını gördü.
548
Dısarıda, karanlık koridorda, Harry yolun hâlâ açık olup olmadıgını kontrol etmek için Çapulcu
Haritası'm inceledi. Evet, Filch ile kedisi Mrs Norris'e ait noktalar sag salim odalarındaydı...
Peeves'den baska hiçbir sey hareket etmez gibiydi, o ise bir üst kattaki ödül odasında hoplayıp
zıplıyordu... Harry, Gryffindor Kulesi'ne dönmek için ilk adımını atmıstı ki, haritadaki baska bir sey
gözüne çarptı... kesinlikle tuhaf bir sey.
Hareket eden tek sey Peeves degildi. Tek bir nokta haritanın sol alt kösesindeki bir odada hızla
hareket ediyordu - Snape'in odasında. Ama noktanın altında "Severus Snape" yazmıyordu...
Bartemius Crouch yazıyordu.
Harry noktaya bakakaldı. Mr Crouch ise gidemeyecek ya da Noel Balosu'na gelemeyecek kadar
hastaydı sözde - öyleyse ne demeye gece saat birde sinsi sinsi Hogvvarts'a giriyordu? Harry
noktanın odada dolasmasını, orada burada duraklamasını dikkatle izledi...
Durup düsündü... Sonra merakına yenildi. Dönüp ters yöne, en yakındaki merdivene dogru
yürüdü. Cro-uch'un ne dolap çevirdigini ögrenecekti.
Harry mümkün oldugunca sessiz bir sekilde merdivenden indi. Ama portrelerdeki yüzlerden
bazıları döseme tahtalarının gıcırdaması ve pijamasının hısırdaması üzerine yine de merakla dönüp
baktılar Asagıdaki koridorda çıt çıkarmadan ilerledi, koridorun orta yerindeki duvar halısını itip
geçti ve daha dar bir merdivenden inmeye koyuldu. Burası, onu iki kat asagı indirecek kestirme bir
yoldu. Boyuna haritaya bakıyor, me-
549
rak ediyordu... Dürüst, yasalara uyan Mr Crouch'un gecenin bu geç saatinde baska birinin odasına
sinsice girmesi hiç de onun karakterine uygun bir sey degildi...
Sonra, merdivenin tam orta yerinde, ne yaptıgını düsünmeksizin, Mr Crouch'un tuhaf
davranısından baska hiçbir sey üzerinde dikkatini toplamaksızm giderken, Harry'nin bacagı birden,
Neville'in hep üzerinden atlamayı unuttugu tuzaklı basamaga gömüldü. Sakar sakar yalpaladı,
hâlâ ıslak olan altın yumurta kolunun altından kaydı - Harry onu yakalamak için ileri fırladı ama,
çok geç; yumurta her basamakta davul sesi kadar yüksek birer gümbürtü çıkararak uzun
merdivenden asagı düstü - Görünmezlik Pelerini kaydı -Harry onu kaptı, ama bu defa da Çapulcu
Haritası elinden fırladı. Altı basamak asagı, dizine kadar basamaga gömülü olan Harry'nin
ulasamadıgı bir yere gitti.
Altın yumurta merdivenin bittigi yerde asılı duran duvar halısının içinden geçip yere düstü ve çat
diye açıldı. Asagıdaki koridorda feryat figan bagırmaya basladı. Harry asasını çekti ve Çapulcu
Haritası'na dokunup onu silmeye çalıstı, ancak harita çok uzaktaydı -
Harry, Pelerin'i tekrar üstüne çekerek dogruldu, gözleri korkuyla kısılmıs halde dikkatle dinledi...
vt_ neredeyse o anda -
"PEEVES!"
Bu, hademe Füch'in hiçbir yanılmaya meydan vermeyecek av narasıydı. Harry onun hızlı hızlı,
Page 191
Harry Potter Ates Kadehi
ayagını sürüye sürüye yaklastıgını ve hırıltılı sesinin öfkeyle yükseldigini duyabiliyordu.
550
"Bu yaygara da ne oluyor? Bütün satoyu uyandıracaksın, öyle mi? Seni elime geçirecegim, Peeves,
mutlaka elime geçirecegim ve sen... bu da ne?"
Filch'in ayak sesleri durdu; metalin metale çarpması duyuldu ve tiz çıglık kesildi - Filch yumurtayı
almıs ve kapatmıstı. Bir ayagı hâlâ sihirli basamakta sıkısık olan Harry hiç hareketsiz durup
dinledi. Filch simdi her an, Peeves'i görmeyi bekleyerek, duvar halısını çekebilirdi... ve orada
Peeves olmayacaktı... ama merdivenden çıkarsa, Çapulcu Haritası'nı görecekti... ve Gö-rünmezlik
Pelerini olsa da olmasa da, harita "Harry Potter"ı tam da durdugu yerde gösterecekti.
"Yumurta?" dedi Filch usulca, merdivenin en alt basamagında. "Tatlım!" -Mrs Norris de yanındaydı
besbelli- "Bu bir Üçbüyücü ipucu! Bu bir okul sampiyonuna ait!"
Harry kendini kötü hissetti; kalbi güm güm atıyordu-
Filch, "PEEVES!" diye kükredi neseyle. "Hırsızlık etmissin!"
Asagıdaki duvar halısını yırtarcasına çekti ve Harry onun, gözlerinin altı torba torba olmus korkunç
yüzünü gördü. Filch patlak, solgun gözleriyle karanlık ve ona göre ıssız merdivene bakıyordu.
"Saklanıyorsun, ha?" dedi tatlı bir sesle. "Seni almaya geliyorum, Peeves... Gidip bir Üçbüyücü
ipucu çalmıssın, Peeves... Dumbledore bu yüzden seni buradan atacak, seni pis, soyguncu
hortlak..."
Filch merdiveni tırmanmaya basladı; sıska, toz ren-
551
l
gi kedisi de hemen topuklarının dibindeydi. Mrs Nor-ris'in sahibininkilere çok benzeyen ampul
misali gözleri dosdogru Harry'nin üstüne dikilmisti. Harry'nin daha önce de Görünmezlik
Pelerini'nin kedileri etkileyip etkilemedigini merak ettigi olmustu... Korkudan midesi bulanarak,
Filch'in eski, pazen sabahlıgıyla gitgide yaklasmasını izledi - tuzaga gömülmüs bacagını umutsuzca
kurtarmaya çalıstı, ama bu gayret bacagının birkaç santim daha batmasından baska ise yaramadı
- Filch'in haritayı görmesi ya da ona çarpması an meselesiydi.
"Filch? Neler oluyor?"
Filch, Harry'den birkaç basamak asagıda durup arkasına döndü. Merdivenin dibinde, Harry'nin
durumunu daha da berbat hale getirebilecek olan tek kisi duruyordu - Snape. Uzun, gri bir gecelik
giymisti ve öfkeden mosmor görünüyordu.
Filch melun bir edayla, "Peeves, Profesör," diye fısıldadı. "Bu yumurtayı merdivenden asagı attı."
Snape basamakları hızla tırmandı ve Filch'in yanında durdu.. Harry dislerini sıktı, deli gibi çarpan
kalbinin onu her an ele vermesinden korkuyordu.
Snape, Filch'in elindeki yumurtaya bakarak, yumusak bir sesle, "Peeves mi?" dedi. "Ama Peeves
benim odama giremez ki..."
"Bu yumurta odanızda mıydı, Profesör?"
"Elbette hayır," diye tersledi onu Snape. "Gümbürtüler ve feryatlar duydum -"
"Evet, Profesör, onlar yumurtadan çıktı -"
"- Ne var diye bakmaya geliyordum -"
552
"- Peeves attı, Profesör -"
"- ve odamdan geçerken, mesalelerin yandıgım, bir dolap kapısının da aralık oldugunu gördüm!
Biri odamı karıstırmıs!"
"Ama Peeves bunu yapamaz ki -"
Snape, "Yapamayacagını biliyorum, Filch!" diye yine tersledi hademeyi. "Ben odamı yalnızca bir
büyücünün açabilecegi sihirli bir mühürle kapalı tutarım!" Snape merdivenden yukarı baktı,
bakısları dosdogru Harry'nin içinden geçti, sonra da asagıdaki koridoru taradı. "Benimle gelmeni ve
odama giren davetsiz misafiri bulmama yardım etmeni istiyorum, Filch."
"Ben - evet, Profesör - ama -"
Filch özlemle merdivenden yukarı baktı, onun bakısları da dosdogru Harry'nin içinden geçti. Harry
onun Peeves'i köseye sıkıstırma fırsatını kaçırmak istemedigini anladı. Git, diye sessizce yalvardı
Page 192
Harry Potter Ates Kadehi
Harry ona, Snape'le git... git hadi... Mrs Norris, Filch'in bacagının arkasından uzanmıs bakıyordu...
Harry kedinin kesinlikle onun kokusunu alabildigi izlenimini edindi... Niye küveti o kadar çok
parfümlü köpükle doldurmustu ki?
Filch merhamet dilenircesine, "Diyorum ki, Profesör," dedi, "Müdür bu kez beni dinlemek zorunda
kalacak. Peeves bir ögrenciden bir sey çalmıs. Bu benim onu satodan temelli attırma sansım
olabilir -"
"Filch, o sefil hortlak umrumda bile degil, burada benim odam -"
Takır. Takır. Takır.
Snape birden sustu. O da, Filch de merdivenden asa-
553
gı baktılar. Harry, onların baslarının arasındaki dar aralıktan, Deli-Göz Mood/nin topallayarak
ortaya çıktıgını gördü. Moody geceliginin üstüne eski seyahat pelerinini giymisti, her zamanki gibi
bastonuna dayanıyordu.
"Pijama partisi, öyle mi?" diye homurdandı yukarı dogru.
Filch hemen, "Profesör Snape ve ben birtakım sesler duyduk da, Profesör," dedi. "Hortlak Peeves
her zamanki gibi çevreye bir seyler fırlatmıs - sonra da Profesör Snape fark etmis ki, birisi izinsiz
onun -"
Snape, Filch'e, "Kes sesini!" dedi tıslarcasına.
Moody merdivenin ilk basamagına bir adım daha yaklastı. Harry onun sihirli gözünün Snape'in
üzerinde dolastıgını, sonra da, hiçbir yanılgıya meydan vermeyecek sekilde, kendi üzerinde
durdugunu gördü.
Harry'nin yüregi agzına geldi. Moody, Görünmezlik Pelerinlerinin içini görebiliyordu... Sahnenin
tuhaflıgını tam anlamıyla görebilecek tek kisi oydu: Geceligiyle Snape, yumurtaya sıkı sıkı sarılmıs
olan Filch, onların tam arkalarında, merdivende kapana kısılmıs Harry. Moody'nin bir kesige
benzeyen yamuk agzı hayretle açıldı. Birkaç saniye Harry'yle ikisi birbirlerinin gözlerinin içine
baktılar. Sonra Moody agzını kapadı ve mavi gözünü yine Snape'e çevirdi.
"Dogru mu duydum, Snape?" diye sordu agır agır. "Birisi izinsiz odana mı girdi?"
Snape soguk soguk, "Önemli degil," dedi.
"Tam tersine," diye homurdandı Moody, "çok önemli. Odana kim izinsiz girmek ister ki?"
554
Snape, "Bir ögrenci herhalde," dedi. Harry onun yaglı sakagında bir damarın fena halde atmaya
basladıgını görebiliyordu. "Daha önce de olmustu. Özel depo dolabımdan iksir malzemesi
kayboldu... yasadısı karısımlar yapmaya çalısan ögrenciler, kuskusuz..."
"Onların iksir malzemesi pesinde oldugunu düsünüyorsun, öyle mi?" dedi Moody. "Odanda baska
bir sey saklamıyorsun, degil mi?"
Harry, Snape'in solgun yüzünün pis bir tugla kırmızısına döndügünü gördü. Sakagındaki damar
daha da hızla atmaya baslamıstı. •
Yumusak ve tehlikeli bir sesle, "Hiçbir sey saklamadıgımı biliyorsun, Moody," dedi. "Çünkü odamı
sen de titizlikle aradın."
Moody'nin yüzü bir gülümsemeyle çarpıldı. "Se-herbaz ayrıcalıgı, Snape. Dumbledore benden göz
kulak olmamı istemisti -"
Snape sıkılı dislerinin arasından, "Dumbledore bana itimat eder," dedi. "Sana benim odamı
araman için emir verdigine inanmayı reddediyorum!"
"Dumbledore elbette sana itimat eder," diye homurdandı Moody. "O itimat sahibi bir adam, degil
mi? kinci sanslara da inanıyor. Ama ben - ben diyorum ki, çıkmayan lekeler vardır, Snape. Hiç
çıkmayan lekeler, anlıyor musun?"
Snape birden çok tuhaf bir sey yaptı. Aniden sag eliyle sol kolunu tuttu, sanki kolu aniden acımıs
gibi.
Moody güldü. "Yatagına geri dön, Snape."
"Beni hiçbir yere göndermeye yetkin yok!" diye tıs-
555
ladı Snape. Kendine kızmıs gibi kolunu bıraktı. "Benim de karanlık bastıktan sonra bu okulu
Page 193
Harry Potter Ates Kadehi
kolaçan etmeye senin kadar hakkım var!"
"Kolaçan et, öyleyse," dedi Moody, ama sesi tehdit doluydu. "Bir ara karanlık bir koridorda seninle
karsılasmayı dört gözle bekliyorum... Bu arada, bir sey düsürmüssün..."
Harry, içini bıçak gibi yaran bir dehset hissiyle, Moody'nin hâlâ merdivende, kendisinin altı
basamak altında duran Çapulcu Haritası'nı isaret ettigini gördü. Hem Snape, hem de Filch bakmak
için dönerlerken, Harry ihtiyatı elden bıraktı; Pelerin'in altında kollarını kaldırdı, Moody'nin
dikkatini çekmek için siddetle ona dogru salladı. Agzıyla da sessizce, "Harita benim!" kelimelerini
olusturdu. "Benim!"
Snape, yüzünde korkunç bir kavrayıs ifadesiyle, haritaya dogru uzanmıstı -
"Accio parsömen!"
Harita havaya uçtu, Snape'in öne uzanmıs parmaklarının .arasından kayıp geçti ve merdivenden
asagı süzülerek Moody'nin eline kondu.
"Benim hatam," dedi Moody sakin sakin. "Benim-mis - daha önce düsürmüs olmalıyım -"
Ama Snape'in kara gözleri Filch'in kollarındaki yumurta ile Moody'nin elindeki harita arasında hızla
gidip geliyordu ve Harry onun, ancak Snape'in yapacagı gibi, ikiyle ikiyi topladıgım görebiliyordu...
Snape usulca, "Potter," dedi.
"O da ne?" diye sordu Moody sükûnetle. Bir yan-
556
dan da haritayı katlayıp cebine koyuyordu.
Snape, "Potter!"diye hırladı, dahası basını çevirerek tam Harry'nin oldugu yere baktı, sanki birden
onu görebilmeye baslamıs gibi. "O yumurta Potter'ın yumurtası. O parsömen de ona ait. Daha
önce görmüstüm. Onu tanıdım! Potter burada! Görünmezlik Pelerini'ni giymis!"
Snape kör bir adam gibi ellerini uzattı ve merdivenden yukarı çıkmaya koyuldu. Harry onun
haddinden fazla büyük burun deliklerinin, kendisinin kokusunu almak için açılıp kapandıgına yemin
edebilirdi - kendini kapana kısılmıs hissederek, Snape'in parmak uçlarından kaçınmak için geriye
dogru yaslandı. Ama artık her an-
"Orda bir sey yok, Snape!" dedi Moody havlarcası-na. "Ama aklına nasıl da hemen Harry Potter'ın
geldigini Müdüre anlatmaktan mutluluk duyacagım!"
"Ne demek istiyorsun?" diye hırlayan Snape, dönüp Moody'ye baktı. Hâlâ ileri uzanmıs halde olan
elleri Harry'nin gögsünden birkaç santim uzaktaydı.
"Demek istiyorum ki, Dumbledore o çocuga kimin kafayı taktıgını ögrenmeyi çok istiyor!" dedi
Moody, to-pallaya topallaya merdivenin dibine daha da yaklasarak. "Ben de, Snape... çok
istiyorum..." Mesale ısıklan yamru yumru yüzüne vurdu, yara izleri ve burnunun eksik kısmı her
zamankinden de derin ve karanlık görünüyordu.
Snape asagı, Moody'ye bakıyordu ve Harry onun yüzündeki ifadeyi göremiyordu. Bir an kimse ne
kıpır-
557
dadı, ne konustu. Sonra Snape agır agır ellerini indirdi.
Zorla sakinlestirdigi sesiyle, "Ben sadece," dedi, "Potter yine geç saatlerde çevrede mi dolasıyor
diye düsündüm... yersiz bir alıskanlık... bunu yapmasına son verilmeli. Kendi - kendi güvenligi
için."
Moody tatlı tatlı,."Ah, anlıyorum," dedi. "Sadece Potter'ın çıkarlarını koruyordun, ha?"
Bir sessizlik oldu. Snape ve Moody hâlâ birbirlerine bakıyorlardı. Mrs Norris yüksek sesle
miyavladı. Filch'in bacaklarının arkasından kafasını uzatmıs, Harr/nin banyo köpügü kokusunun
kaynagını arıyordu hâlâ.
Snape ters ters, "Ben yatagıma döneyim," dedi.
"ste bu, bütün gece boyunca aklına gelen en parlak fikir," dedi Moody. "Simdi, Filch, o yumurtayı
bana verirsen -"
"Hayır!" dedi Filch. Yumurtaya sanki ilk erkek ev-ladıymıs gibi sıkı sıkı sarılmıstı, "Profesör Moody,
bu yumurta Peeves'in ihanetinin kanıtı!"
Moody, "Çaldıgı sampiyonun malı o," dedi, "Ver sunu bana, hemen."
Snape merdivenden rüzgâr gibi inerek, tek kelime etmeden Moody'nin yanından geçti. Filch
Page 194
Harry Potter Ates Kadehi
cıvıldar gibi bir ses çıkararak Mrs Norris'i çagırdı. Kedi dönüp sahibini izlemeden önce birkaç saniye
daha bos bos Harr/nin yüzüne baktı. Hâlâ hızlı hızlı soluyan Harry, Snape'in koridordan asagı
dogru yürüdügünü duydu. Filch yumurtayı Moody'y e uzattı, sonra o da ortadan kayboldu. Bir
yandan da Mrs Norris'e mırıldanıyordu:
558
"Aldırma, tatlım... sabah Dumbledore'a çıkacagız... ona Peeves'in ne dolaplar çevirdigini
söyleyecegiz..."
Bir kapı güm diye kapatıldı. Moody asasını en alttaki basamaga koyup, her basamakta hafifçe
tıkırdaya-rak, zahmetle Harry'ye dogru çıkmaya basladı.
"Ucu ucuna yırttın, Potter," diye mırıldandı.
"Evet... ben - sey... tesekkürler," dedi Harry halsizce.
Moody cebinden Çapulcu Haritası'nı çıkarıp katlarını açarak, "Bu nedir?" diye sordu.
Harry, Moody'nin onu vakit geçirmeden basamagın içinden çıkaracagını umut ederek, "Hogvvarts
haritası", dedi. Bacagı bayagı acımaya baslamıstı.
Moody, "Merlin'in sakalı," diye fısıldadı. Haritaya bakan sihirli gözü yine zıvanadan çıkmıstı. "Bu...
bu bayagı esaslı bir harita, Potter!"
"Evet... hayli yararlı," dedi Harry. Gözleri acıdan yasarmaya baslamıstı. "Sey - Profesör Moody,
bana yardım edebilir miydiniz acaba -?"
"Ne? Ah! Evet... evet, elbette..."
Moddy, Harry'yi kollarından yakalayıp çekti. Harr/nin bacagı tuzaklı basamaktan kurtuldu, Harry
de bir üsttekine tırmandı.
Moody hâlâ haritaya bakıyordu. "Potter..." dedi yavas yavas, "Snape'in odasına kimin gizlice
girdigini görmüs olma ihtimalin yok, degil mi? Yani, bu haritada demek istiyorum."
"Sey... evet, gördüm..." diye itiraf etti Harry. "Mr Crouch'tu."
559
Moody'nin sihirli gözü bütün haritanın üstünde hızla gezindi. Birden çok telaslanmıstı.
"Crouch, ha?" dedi. "Bundan - bundan emin misin, Potter?"
"Kesinlikle," dedi Harry.
Moody, gözü hâlâ haritada vızır vızır dolasarak, "Eh, artık burada degil," dedi. "Crouch demek... bu
çok - çok ilginç..."
Moody bir dakika boyunca hiçbir sey demedi, hâlâ haritaya bakıyordu. Harry bu haberin Moody için
bir anlam tasıdıgım anlamıstı, bu anlamın ne oldugunu ögrenmeyi de çok istiyordu. Sorma cesareti
göster-sem mi, diye düsündü. Moody onu biraz korkutuyordu... ama onu bir sürü beladan kurtaran
da Moody olmustu...
"Sey... Profesör Moody... Mr Crouch, Snape'in odasında ne arıyordu dersiniz?"
Moody'nin sihirli gözü haritadan ayrıldı ve titrey> rek Harry üzerinde sabitlesti. Derinlere inen bir
bakıstı, HarryJVloody'nin onu ölçüp biçtigi, ona cevap verse mi vermese mi, ya da ne kadarını
anlatsa diye tarttıgı izlenimine kapıldı.
Sonunda, "Söyle diyelim, Potter," diye mırıldandı Moody. "htiyar Deli-Göz'ün, kafasını Karanlık
büyücüleri yakalamakla bozdugunu söylerler... ama ben Barty Crouch'un yanında bir hiçim - bir
hiç."
Haritaya bakmayı sürdürdü. Harry'nin daha fazlasını ögrenmek için içi gidiyordu.
"Profesör Moody?" dedi yine. "Sizce..', bunun seyle
560
bir ilgisi olabilir mi... belki Mr Crouch bir seyler döndügünü düsünüyordur..."
"Ne gibi?" dedi Moody sertçe.
Harry, ne kadarını söylemeye cüret edecegini düsündü. Moody'nin* Hogvvarts dısında bir bilgi
kaynagı oldugunu tahmin etmesini istemiyordu. Böyle bir tahmin Sirius hakkında cevabı zor
sorulara yol açabilirdi.
"Bilmiyorum," diye mırıldandı Harry. "Son zamanlarda tuhaf seyler oluyor, degil mi? Gelecek
Postası da yazdı... Dünya Kupası'ndaki Karanlık saret, Ölüm Yi-yen'ler falan..."
Moody' nin birbirinden farklı gözlerinin ikisi birden faltası gibi açıldı.
Page 195
Harry Potter Ates Kadehi
"Sen uyanık bir çocuksun, Potter," dedi. Sihirli gözü yeniden Çapulcu Haritası'na çevrildi. "Crouch
da benzer seyler düsünmüs olabilir," dedi agır agır. "Çok mümkün... Son zamanlarda etrafta tuhaf
rivayetler dolasıyor - Rita Skeeter da bunları körüklüyor, tabii. Bir sürü insanı tedirgin ediyor,
farkındayım." Yamuk agzı amansız bir gülümsemeyle çarpıldı. Sihirli gözü haritanın sol alt
kösesinde sabitlesmis halde ve sanki Harry'den çok kendi kendine konusuyormus gibi, "Nefret
ettigim bir sey varsa," dedi, "serbest kalmıs bir Ölüm Yiyen'dir..."
Harry ona bakakaldı. Acaba Moody gerçekten de Harry'nin anladıgı seyi söylemis olabilir miydi?
Moody sadede gelelim dercesine, "Simdi de ben sana bir soru soracagım, Potter," dedi.
Harry'nin kalbi sıkıstı. Bunu bekliyordu zaten. Mo-
561
ody çok kusku verici bir sihirli nesne olan bu haritayı nereden aldıgını soracaktı ona - bu haritanın
Harry'nin eline nasıl geçtiginin hikâyesi, yalnızca Harry'y i degil, babasını, Fred ile George
VVeasley'yi ve son Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenleri Profesör Lupin'i de suçlu
duruma düsürecekti. Moody haritayı Harry'nin gözü önünde salladı, Harry kendini olabileceklerin
en kötüsüne hazırladı -
"Bunu ödünç alabilir miyim?"
"Oh!" dedi Harry. Bu haritadan çok memnundu, ama öte yandan, Moody onu nereden aldıgını
sormadıgı için çok rahatlamıstı. Aynca, ona bir gönül borcu da vardı süphesiz. "Evet, tabii."
"Aferin sana," diye homurdandı Moody. "Bu çok isime yarayacak... bu tam da benim istedigim
sey... Tamam, yataga, Potter, hadi bakalım, yürü.:."
Birlikte merdivenin tepesine çıktılar. Moody haritayı, sanki daha önce esini hiç görmedigi bir
hazineymis gibi hâlâ inceliyordu. Sessizce Moody'nin odasının kapısına yürüdüler. Moody orada
durup Harry'ye baktı. "Hiç kendine meslek olarak Seherbaz'hgı seçmeyi düsündün mü, Potter?"
"Hayır," dedi Harry, afallamıstı.
"Bir düsünsen iyi olur," dedi Moody, basını sallayıp düsünceli düsünceli Harry'ye bakarak. "Evet,
gerçekten... ve aklıma gelmisken... bu gece o yumurtayı sadece gezmeye çıkarmamıstın, degil
mi?"
Harry sırıtarak, "Sey - hayır," dedi. "pucu üzerinde çalısıyordum."
562
Moody ona göz kırptı. Sihirli gözü yeniden sapıt-mistı. "Gece gezmeleri gibisi yoktur, Potter...
insanın yeni fikirler bulması için birebirdir... Sabaha görüsürüz..." Yeniden Çapulcu Haritası'na
bakarak odasına döndü ve kapıyı arkasından kapattı.
Harry, Snape, Crouch ve bütün bunların ne anlama geldigi hakkında düsüncelere dalmıs halde,
agır agır Gryffindor Kulesi'ne yürüdü... Crouch, eger istedigi zaman Hogwarts'a gelebiliyorsa,
neden kendine hasta süsü veriyordu? Snape'in odasında ne sakladıgını sanıyordu?
Ve Moody onun, Harry'nin, bir Seherbaz olması gerektigini düsünüyordu, ha! lginç bir fikir... ama,
diye düsündü Harry, on dakika sonra yumurtayla Pelerin'i emin bir sekilde sandıgına yerlestirip
dört direkli yatagına sessizce girerken, bu isi meslek olarak seçmeden önce, diger Seherbaz'larda
ne kadar hasar var diye bir kontrol etsem iyi olacak.
563
i
YRM ALTINCI BOLUM
ikinci Görev
Hermione içerlemis gibi, "Yumurtadaki ipucunu daha önce çözdügünü söylemistin!" dedi.
Harry kızgın kızgın, "Alçak sesle konus!" dedi. "Sadece sey kaldı - bir tür ince ayar, tamam mı?"
O, Ron ve Hermione, Muska sınıfının en gerisinde kendilerine ait bir masada oturuyorlardı. Bugün
Çagırma Büyüsü'nün tersini uygulamaları gerekiyordu -Uzaklastırma Büyüsü. Nesneler odanın bir
ucundan bir ucuna uçarken ortaya tehlikeli kazalar çıkmasın diye, Profesör Flitwick alıstırma
yapmaları için her ögrenciye bir yıgın yastık vermisti. Hedefi sasırırlarsa, bunların kimsenin canını
acıtmayacagı yolunda bir teorisi vardı. yi bir teoriydi, ama pek iyi islemiyordu. Neville öyle kötü
nisan alıyordu ki, daha agır seyleri kazayla odanın öbür yanına gönderip duruyordu - örnegin,
Profesör Flitwick'i.
Page 196
Harry Potter Ates Kadehi
"Bırak su yumurtayı bir dakika, olur mu?" diye fısıldadı Harry, Profesör Flitwick kadere rıza
göstermis bir halde yanlanndan vınn diye geçip büyük bir dola-
564
bin tepesine düserken. "Sana Snape'le Moody'yi anlatmaya çalısıyorum..."
Bu ders özel seyleri rahat rahat konusmak için idealdi. Herkes o kadar egleniyordu ki, onlara
dikkat bile etmiyordu. Harry son yarım saattir bir önceki gecenin maceralarını fısıltılı bölümler
halinde anlatmakla mesguldü.
Ron, "Snape odasını Moody'nin de aradıgını söyledi, ha?" diye fısıldadı. Bir yastıgı asasının bir
savrulu-suyla Uzaklastırırken (yastık havada yükseldi ve Parva-ti'nin sapkasını uçurdu), gözleri
ilgiden pırıl pırıl parlıyordu. "Ne... yani Moody, Snape'e oldugu gibi Karka-roff a da göz kulak
olmak için mi burada dersin?"
"Dumbledore böyle bir sey istedi mi bilmem., ama onun bunu yaptıgı kesin," dedi Harry. Pek
dikkat etmeden asasını dalgalandırınca, yastıgı bir tür göbek atma hareketi yaparak sırasından
düstü. "Moody dedi ki, Dumbledore, Snape'in burada kalmasına, sadece ona ikinci bir sans tanıdıgı
için izin veriyormus, onun gibi bir sey..."
"Ne?" dedi Ron, gözleri faltası gibi açıldı. Bir sonraki yastıgı dönerek havaya yükseldi, avizeden
sekti ve güm diye Flitvvick'in masasına düstü. "Harry... belki de Moody senin adını Ates Kadehi'ne
Snape'in koydugunu düsünüyordur!"
Hermione kuskuyla basını sallayarak, "Ama Ron," dedi, "biz daha önce de Snape'in Harry'y i
öldürmeye çalıstıgını düsünmüstük, sonradan Harry'nin canını kurtardıgı anlasıldı, hatırladın mı?"
565
O da bir yastıgı Uzaklastırdı, yastık odanın öbür yanına uçup, hepsinin nisan alıyor olması gereken
kutuya indi. Harry, Hermione'ye bakıp düsündü... Sna-pe'in bir seferinde onun hayatını kurtardıgı
dogruydu, ama isin tuhaf yanı, Snape'in kesinlikle ondan nefret etmesiydi. Tıpkı birlikte okulda
okurlarken Harry'nin babasından nefret ettigi gibi. Snape, Harry'den puan düsürmeye bayılırdı ve
onun cezalandırılması için hiçbir fırsatı kaçırmadıgı gibi, okuldan uzaklastırılmasını bile önermisti.
Hermione, "Moody'nin ne dedigi umrumda degil," dedi. "Dumbledore aptal degildir. Hagrid'e ve
Profesör Lupin'e güvenmekte haklıydı, oysa bir sürü insan onlara is vermezdi. Öyleyse niye Snape
konusunda da haklı olmasın ki, Snape biraz -'"'"
"... kötü olsa da," dedi Ron hemen. "Hadi, Hermione, öyleyse niye bütün bu Kara büyücü avcıları
onun odasını arıyorlar?"
Hermione ona aldırıs bile etmeden, "Niye Mr Cro-uch kendine hasta süsü veriyor?" dedi. "Biraz
tuhaf degil mi, yani Noel Balosu'na katılamayıp da canı isteyince gecenin yansında kalkıp buraya
gelebilmesi?"
"Sen o Winky denen cin yüzünden Crouch'u sevmiyorsun," dedi Ron, bir yastıgı pencereye dogru
uçurarak.
"Sen de Snape'in ille bir isler çeviriyor olmasını istiyorsun," dedi Hermione ve yastıgını dosdogru
kutuya kondurdu.
Harry kararlı bir sekilde, "Bense, kendisine ikinci
566
bir sans verildigine göre, Snape'in ilk sansıyla ne yaptıgım bilmek istiyorum," dedi. Yastıgı onu çok
sasırtarak 'dosdogru odanın karsı tarafına uçtu ve tam Hermione'ninkinin
üstüne düstü.
*
Sirius'un Hogwarts'taki her sıradısı olayı bilme istegine boyun egen Harry, o gece ona kahverengi
bir baykusla mektup göndererek, Mr Crouch'un Snape'in odasına gizlice girisini ve Moody ile
Snape'in konus-rnasmı anlattı. Sonra da bütün dikkatini karsısındaki en acil soruna çevirdi:
Subatın yirmi dördünde bir saat süreyle nasıl suyun altında kalmalı?
Ron yeniden Çagırma Büyüsü kullanma fikrinden yanaydı - Harry ona dalgıçlık aygıtlarından söz
etmisti, Ron da neden en yakın Muggle kentinden bir tane Çagırmasın diye düsünüyordu.
Hermione bu planı bozdu: Harry'nin, görev süresi olan bir saat içinde bu aygıtı çalıstırmayı
ögrenebilse bile, Uluslararası Büyücülük Sırları Yönetmeligi'ne karsı geldigi için kesinlikle
Page 197
Harry Potter Ates Kadehi
diskalifiye edilecegini söyledi - kırların üstünden uçarak son hızla Hogwarts'a giden bir dalgıçlık
aygıtını hiçbir Muggle'in görmeyecegini ummak da biraz fazlaydı dogrusu.
Hermione, "Tabii, ideal çözüm, senin Biçim Degistirerek bir denizaltıya falan dönüsmen olurdu,"
dedi. "Keske insan Biçim Degistirmelerini islemis olsaydık! Ama bunlara altıncı yıldan önce
baslamıyoruz ve eger ne yaptıgını bilmiyorsan, sonuçları gerçekten kötü olabilir..."
567
"Evet, basımdan çıkan bir periskopla ortada dolasmak istemem," dedi Harry. "Tabii, en olmadı,
Mo-ody'nin önünde birine saldırabilirim herhalde; benim yerime Biçim Degistirme isini o
halledebilir..."
Hermione ciddi ciddi, "Neye dönüsecegini seçmene izin vermez bence," dedi. "Hayır, bence senin
isine en çok yarayacak sey, bir tür büyü."
Böylece, kütüphanede ona neredeyse ömür boyu yetecek kadar vakit geçirdigini düsünen Harry,
bir kez daha tozlu ciltler arasına gömüldü, insanın oksijensiz hayatta kalmasını saglayacak bir
büyü aradı. Ama o, Ron ve Hermione ögle yemegi saatlerinde, aksamlan ve hafta sonlan hiç
durmadan arastırdıkları halde, Harry'nin bir saati sualtında geçirip sonra da yasadıklarını
anlatabilmesini mümkün kılacak hiçbir sey bulamadılar - üstelik de Hany, Profesör
McGonagall'dan, Kısıtlı Bölüm'ü kullanmak için yazılı izin aldıgı, hatta o çabucak sinirlenen, akbaba
kılıklı kütüphaneci Madam Fince'ten yardım istedigi halde.
Artık o bildik panik hissi Harry'yi rahatsız etmeye baslamıstı, sınıfta konsantre olmakta yine
zorlanıyordu. O güne kadar sadece arazideki yerlerden biri gözüyle baktıgı göl, simdi ne zaman bir
sınıf penceresi önüne gelse, gözlerini mıknatıs gibi çekiyordu: Karanlık ve buzlu derinlikleri ona ay
kadar uzak görünmeye baslayan büyük, demir grisi bir soguk su kütlesi.
Tjpkı Boynuzkuyruk'un karsısına çıkmadan önce oldugu gibi, zaman hızla akıp gidiyordu; sanki
birisi çok daha büyük bir hızla çalıssınlar diye saatleri büyü-
568
lemisti. 24 Subat'a bir hafta kalmıstı (hâlâ vakit vardı)... bes gün kalmıstı (çok geçmeden bir sey
bulacaktı elbet)... üç gün kalmıstı (n'olur bir seyler bulayım... n'olur...).
ki gün kalınca, Harry'nin bogazından yine yemek geçmemeye basladı. Pazartesi günkü kahvaltının
tek iyi yanı, Sirius'a gönderdigi kahverengi baykusun geri dönmesiydi. Parsömeni çekip aldı ve
açtı. Bu, Sirius'un ona yazdıgı en kısa mektuptu.
Bundan sonraki ilk Hogsmeade hafta sonu izninin tarihini bana aynı baykusla bildir.
Hany parsömeni çevirip, baska bir seyler bulma umuduyla arkasına baktı, ama bostu.
Notu Harry'nin omzundan okumus olan Hermione, "Bundan bir sonraki hafta sonu," diye fısıldadı.
"ste -tüy kalemimi al ve bu baykusu hemen geri gönder."
Harry tarihi Sirius'un mektubunun arkasına yazdı, kahverengi baykusun bacagına bagladı ve onun
yeniden havalanarak gitmesini izledi. Ne bekliyordu ki? Sualtında sag kalmaya iliskin bir tavsiye
mi? Sirius'a Sna-pe ve Moody'yi anlatmayı kafasına öyle takmıstı ki, yumurtadaki ipucundan söz
etmeyi tamamen unutmustu.
"Bir sonraki Hogsmeade hafta sonu iznini niye ögrenmek istiyor ki?" diye sordu Ron.
Harry keyifsiz bir sesle, "Bilmiyorum," dedi. Baykusu görünce içinde parlayan anlık mutluluk ölüp
gitmisti. "Gel hadi... Sihirli Yaratıkların Bakımı."
569
Artık Patlar-Uçlu Kelekerleri telafi etmeye çalıstıgı için mi, zaten kala kala iki Keleker kaldıgı için
mi, yoksa Profesör Grubbly-Plank'in yaptıgı her seyi kendisinin de yapabilecegini kanıtlama
amacıyla mı, bilinmez, Hagrid isine döndügünden beri 4.ek boynuzlu at derslerini sürdürüyordu.
Onun tek boynuzlu atlar hakkında da neredeyse canavarlar hakkında oldugu kadar bilgi sahibi
oldugu anlasıldı, ama zehirli disleri olmamasına hayal kırıklıgı yaratan bir sey gözüyle baktıgı her
halinden belliydi.
Bugün, nasıl yaptıysa, iki tane tek boynuzlu tay yakalamayı basarmıstı. Yetiskin tek boynuzlu
atların aksine, bastan asagı altındılar. Parvati ve Lavender onları görünce sevinçten kendilerinden
geçtiler. Hatta Pansy Parkinson bile onlardan ne kadar hoslandıgını gizlemekte zorluk çekti.
Hagrid sınıfa, "Onları fark etmek, yetiskinleri fark etmekten kolay," dedi. "ki yasında falanken
Page 198
Harry Potter Ates Kadehi
gümüse dönüsüyorlar, dört yas civarında da boynuzlan çıkıyor. Tamamen büyüyünceye kadar
bembeyaz olmuyorlar, yani yedi yasına kadar falan. Bebekken daha fazla güven duyarlar... erkek
çocuklara pek aldırmazlar... Hadi, gelin biraz, istiyorsanız oksayın... onlara su kesme sekerlerden
verin biraz...
"Sen iyi misin, Harry?" dedi Hagrid, ötekilerin çogu bebek tek boynuzlu atların çevresine
üsüsmüsken, bir kenara çekilerek.
"Evet," dedi Harry.
"Heyecan var galiba?" dedi Hagrid.
j:
570
"Biraz," dedi Harry.
"Harry," dedi Hagrid. Omzuna muazzam elini koyunca, Harry'nin dizleri tasıdıgı agırlıgın altında
büküldü. "Senin Boynuzkuyruk'un hakkından gelisini görmeden önce kaygılıydım, ama simdi
kafana koydugun her seyi yapabilecegini biliyorum. Hiç mi hiç kaygım yok. Becereceksin. pucunu
çözdün, degil mi?"
Harry evet anlamına basını salladı, ama daha sallarken bile, bir saat gölün dibinde nasıl sag
kalacagı konusunda hiçbir fikri olmadıgını itiraf etme yolunda çılgınca bir arzuya kapıldı. Basını
kaldırıp Hagrid'e baktı -belki de orada yasayan canavarlarla ilgilenmek için göle girmesi
gerekiyordu bazen. Okul arazisindeki her seye o bakıyordu nasılsa -
"Kazanacaksın," diye homurdandı Hagrid, Harr/nin omzuna yine bir saplak atarak. Harry yumusak
topraga resmen birkaç santim gömüldügünü hissetti. "Biliyorum. Hissedebiliyorum. Kazanacaksın,
Harry."
Hagrid'in yüzündeki o mutlu, güvenli gülümsemeyi silmeye Harry'nin içi elvermedi. Genç tek
boynuzlu atlarla ilgileniyormus gibi yaparak zorla gülümsedi ve digerleriyle birlikte atlan oksamak
için öne dogru yürüdü.
*
kinci görevden önceki aksam Harry kendini bir kâbusta kısılı kalmıs gibi hissediyordu. Bir mucize
sonucu uygun bir büyü bulsa bile, bir gecede bu büyüde ustalasmasının çok çetin bir is olacagının
tamamen farkındaydı. Bunun böyle olmasına nasıl izin vermisti? Nasıl
571
l
olmustu da yumurtadaki ipucu üzerinde daha önceden çalısmaya baslamamıstı? Derslerde neden
dalga geçmisti - ya ögretmenlerden biri sualtında nasıl soluk alınacagından söz ettiyse?
Dısanda günes batarken, Hermione ve Ron ile kütüphanede oturmus deliler gibi, sayfa sayfa büyü
kitaplarını karıstırıyorlardı. Önlerindeki masalarda duran muazzam kitap yıgınlarından birbirlerini
göremi-yorlardı. Sayfada "su" kelimesini her gördügünde Harry'nin kalbi fena halde çarpıyordu,
ama bu kelimenin orada bulunus nedeni çogu kez söyle bir seydi: "Bir litre su alın, 250 gram
kıyılmıs adamotu yapragı, bir de keler..."
Ron'un sesi masanın öbür yarandan cansız cansız, "Bence yapılacak is degil," dedi. "Bu konuda
hiçbir sey yok. Hiçbir sey. En yakın olanı, su birikintileriyle gölcükleri kurutmaya yarayan o
Kuraklık Büyüsü'ydü, ama o da bir gölün sularını bosaltacak kadar güçlü degil, hem de hiç."
Hermione oradaki bir mumu kendine dogru çekerek, "Bir sey olmalı," diye mırıldandı. Gözleri öyle
yorgundu ki, Kadim ve Unutulmus Sihirler ve Tılsımlar kitabının minicik harfli baskısını, burnu
sayfadan iki üç santim mesafede okuyordu. "Asla yerine getirilemeyecek bir görev koymazlar."
"Koymuslar iste," dedi Ron. "Harry yann göle git, tamam mı, basını içine sok, denizhalkına her ne
asırdı-larsa geri vermelerini bagır, sonra da bak bakalım dısarı fırlatacaklar mı. Elinden ancak bu
gelir, oglum."
572
Hermione ters ters, "Bunu yapmanın bir yolu var!" dedi. "Mutlaka olmalı, o kadar!"
Kütüphanede bu konuda faydalı bir bilgi olmayısını sahsına hakaret olarak kabul ediyordu sanki;
daha önce kütüphane onu hiç yaya bırakmamıstı.
Harry, yüzünü Numaracılar için Fiyakalı Numaralar'o. yaslamıs halde, "Aslında ne yapmam
Page 199
Harry Potter Ates Kadehi
gerekirdi, biliyorum," dedi. "Sirius gibi bir Animagus olmayı ögrenmeliydim."
"Öyle ya," dedi Ron, "istedigin anda süs balıgına dönüsebilirdin!"
"Ya da bir kurbagaya," diye esnedi Harry. Bitkin düsmüstü.
Hermione, "Animagus olmak yıllar alır, sonra da kendini kaydettirmen falan gerekir," diye belli
belirsiz mırıldandı. Simdi de Acayip Büyücülük Çıkmazları ve Çö-züm/en'nin çindekiler bölümüne
sası sası göz gezdiriyordu. "Hatırlasanıza, Profesör McGonagall anlatmıstı... gidip Sihrin Uygunsuz
Kullanımı Dairesi'ne kaydolman gerekiyor... hangi hayvan olacagını, bedenindeki isaretleri
yazdıracaksın, yetenegini kötüye kullanamayasın diye..."
"Hermione, saka ediyordum," dedi Harry yorgun yorgun. "Yarın sabaha kadar kurbagaya dönüsme
sansım olmadıgını biliyorum..."
"Öff, bunun hiç faydası yok," dedi Hermione, Acayip Büyücülük Çıkmazları'm pat diye kapatarak.
"Burun kıllarının bukle bukle olmasını kim ister ki?"
Fred VVeasley'nin sesi, "Bana göre hava hos," dedi. "Konusacak bir sey olurdu, degil mi?"
573
Harry, Ron ve Hermione baslarını kaldırıp baktılar. Fred ve George kitap raflarının ardından
belirivermis-lerdi.
"Siz ikiniz burada ne arıyorsunuz?" diye sordu Ron.
"Sizi arıyorduk," dedi George. "McGonagall seni istiyor, Ron. Seni de, Hermione."
"Niye?" dedi Hermione, saskın görünüyordu.
"Bilmem... ama hayli keyifsiz görünüyordu," dedi Fred.
"Sizi onun odasına götürmemiz gerek," dedi George-
Ron ve Hermione, Harry'y e baktılar, Harry içinin
çekildigini hissetti. Profesör McGonagall, Ron ve Her-mione'yi azarlayacak mıydı? Belki de
Harry'nin görevi tek basına çözmesi gerektigi halde ona ne kadar yardım ettiklerini fark etmisti.
Hermione gitmek için Ron'la birlikte kalkarken, Harry'ye, "Ortak salonda bulusuruz," dedi - ikisi de
çok endiseli görünüyorlardı. "Getirebildigin kadar kitap getir, tamam mı?"
Harry tedirgin tedirgin, "Tamam," dedi.
Saat sekizde Madam Fince bütün lambaları söndürmüstü, bir an önce kütüphaneden kıskıslamak
için Harry'nin yanına geldi. Tasıyabildigi kadar kitabın agırlıgı altında sendeleye sendeleye yürüyen
Harry, Gryffindor ortak salonuna gitti, köseye bir masa çekti ve arastırmasını sürdürdü. Saskın
Büyücüler için Delismen Sihirler''de bir sey yoktu... Ortaçag Büyücülügü Reh-
574
beri'nde de... On Sekizinci Yüzyıl Tılsımları Antolojisi, Derinliklerin Dehset Verici Sakinleri, Sahip
Oldugunuzu Asla Bilmediginiz Güçler ve Artık Ögrendiginize Göre Onlarla Yapabileceginiz Seyler'de
de sualtı maceralarından hiç söz edilmiyordu.
Crookshanks, Harry'nin kucagına tırmandı ve kıvrılarak usul usul mırıldandı. Harry orada otururken
ortak salon yavas yavas bosaldı. nsanlar ona tıpkı Hag-rid'inki gibi neseli, güven dolu seslerle
ertesi sabah için sans dileyip duruyordu. Belli ki hepsi, ilk görevdeki gibi sasırtıcı bir performans
daha sunacagından emindi. Harry onlara cevap veremedi, basını sallamakla yetindi, bogazına golf
topu kaçmıs gibi hissediyordu. Gece yarısına on kala, salonda Crookshanks'le yalnızdı. Geri kalan
tüm kitapları arastırmıstı, Ron ve Hermione de geri gelmemislerdi.
Bitti, dedi kendi kendine. Yapamayacaksın. Sabah göle gidip jüriye söylersin, olur biter...
Kendini, görevi yerine getiremeyecegini açıklarken hayal etti. Bagman'ın gözlerinin faltası gibi
açılmasını, Karkaroff un halinden memnun, sarı disli gülümsemesini gözünün önüne getirdi. Fleur
Delacour'u duyar gibiydi: "Biliyo'dum... çok küççük o, sadece küççük bir çog-cuk." Malfoy'un
kalabalıgın en önünde DANDÎK POT-TER rozetini gösterisini gördü, Hagrid'in hayal kırıklı-gıyla,
inanmazlıkla dolu yüzünü gördü...
Harry, Crookshanks'in kucagında oldugunu unutarak birden ayaga kalktı. Crookshanks yere
düsünce öfkeyle tısladı, Harry'ye tiksintiyle baktı ve tüylü kuyru-
575
gunu havaya dikerek ondan uzaklastı. Ama Harry yatakhanesine çıkmak için döner merdivene
Page 200
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 15 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol