|
|
 |
Harry Potter Ates Kadehi
dogru telasla gidiyordu bile... Görünmezlik Pelerini'ni alacak, yeniden kütüphaneye gidecekti,
gerekiyorsa bütün gece orada kalacaktı.
On bes dakika sonra kütüphane kapısını açarken, "Lumos," diye fısıldadı Harry.
Asasının ucu ısıklı halde, kitap raflarının arasında dolastı, bir sürü kitap aldı - ugursuz büyülerle
tılsımlar hakkında kitaplar, denizhalkı ve su canavarlan hakkında kitaplar, ünlü cadılarla
büyücüleri, sihirli icatları anlatan kitaplar, sualtında sag kalmaya yakından uzaktan deginebilecek
her sey. Onları masaya tasıdı. Sonra da asasından süzülen dar ısık huzmesinde, zaman zaman
saatine bakarak, çalısmaya koyuldu...
Sabahın biri... sabahın ikisi... devam edebilmesini, kendi kendine defalarca, Diger kitapta... bir
sonrakinde...
iste su kitapta... demesine borçluydu.
*
Sınıf Baskanlan banyosunda asılı tablodaki denizkızı gülüyordu. Harry onun kayasının yakınındaki
kabarcıklı suda sise mantarı gibi batıp çıkarken, denizkızı Atesoku'nu Harry'nin basının üstünde
tutuyordu.
Hain hain, "Gel de al!" diye kıkırdadı. "Gel hadi, atla!"
Harry soluk soluga, "Yapamam," dedi, Atesoku'nu kapmaya çalısü, batmamak için çırpındı. "Ver
onu bana!"
Ama o Harry'yi süpürgenin ucuyla bögründen dürtüp canını aartı, bir yandan da gülüyordu.
576
"Acıyor - çekil - ayy -"
"Harry Potter uyanmalı, efendim!"
"Bırak beni dürtmeyi -"
"Dobby, Harry Potter'ı dürtmeli, efendim, uyanması gerek!"
Harry gözlerini açtı. Hâlâ kütüphanedeydi. Uyurken Görünmezlik Pelerini basından kaymıstı, yüzü
Asa Varsa Çare de Vardır'm sayfalarına yapısmıstı. Dogruldu, gözlügünü düzeltti, parlak gün
ısıgında gözlerini kırpıstırdı.
"Harry Potter acele etmeli!" diye ciyakladı Dobby. "kinci görev on dakika içinde baslıyor ve Harry
Potter -"
"On dakika mı?" dedi Harry çatlak bir sesle. "On -on dakika mı?"
Saatine baktı. Dobby haklıydı. Saat dokuzu yirmi geçiyordu. Harry'nin midesine tas gibi bir agırlık
çökmüstü sanki.
Dobby, Harry'nin kol agzını tutup çekistirerek, "Çabuk olun, Harry Potter!" diye cıyakladı. "Diger
sampiyonlarla birlikte gölde olmanız gerekiyor, efendim!"
Harry umutsuzca, "Çok geç, Dobby," dedi. "Görevi yerine getirmiyorum, nasıl yapılacagını
bilmiyorum -"
"Harry Potter görevi yapacak!" diye cikledi cin. "Dobby, Harry Potter'ın dogru kitabı bulamadıgını
biliyordu, onun için de Dobby onun yerine buldu!"
"Ne?" dedi Harry. "Ama sen ikinci görevin ne oldugunu bilmiyorsun ki - "
"Dobby biliyor, efendim! Harry Potter göle inip VVheezy'sini bulacak -"
577
"Neyimi, neyimi?"
"- ve Wheezy'sini denizhalkından geri alacak!"
"VVheezy de ne?"
"Sizin Wheezy'niz, efendim, sizin Wheezy'niz -Dobby'ye kazagını veren VVheezy!"
Dobby sortunun üstüne giydigi, çekip küçülmüs, açık kahverengi kazagı tutup gösterdi.
"Ne?" diye solugunu tuttu Harry. "Ellerinde ha... Ron ellerinde mi?"
"Harry Potter'ın en özleyecegi sey, efendim!" diye ciyakladı Dobby. "Ama bir saat sonra -"
"- 'is isten geçecek'," diye ezberden okudu Harry, cine dehset dolu gözlerle bakarak. " 'Çok geç,
gitti, geri dönmeyecek...'Dobby - ne yapacagım?"
"Bunu yemeniz gerek, efendim!" diye cikledi cin. Elini sortunun cebine sokarak top gibi bir sey
çıkardı. Yapıskan, grimsi yesil sıçan kuyrukları gibi bir seydi bu. "Göle girmeden önce, efendim -
Page 201
Harry Potter Ates Kadehi
Galsamotu!"
"Ne ise yarar?" dedi Harry, gözlerini dikip Galsamotu'na bakarak.
"Harry Potter'a sualtında soluk aldırır, efendim!"
"Dobby," dedi Harry, çılgıncasına bir endiseyle, "dinle - emin misin bundan?" m
Dobby'nin son kez ona "yardım" etmeye çalısması- " m pek unutamamıstı, sonunda sag kolu
kemiksiz kalmıstı çünkü.
Cin samimiyetle, "Dobby çok emin, efendim!" dedi. l "Dobby'nin kulagı delik, efendim, o bir ev
cini, sömineleri yakıp yerleri silerken satonun her yanını dolasır.
578
Dobby, Profesör McGonagall ile Profesör Moody'yi ögretmenler odasında duydu, bir sonraki görevi
konusuyorlardı... Dobby, Harry Potter'ın VVheezy'sini kaybetmesine izin veremez!"
Harry'nin bütün kuskulan silinip gitti. Fırlayıp ayaga kalkarak Görünmezlik Pelerini'ni sırtından
çıkardı, çantasına tıktı, Galsamotu'nu kaptıgı gibi cebine soktu, sonra da pesinde Dobby'yle
kütüphaneden ok gibi çıktı.
Kendilerini koridora atarlarken, Dobby, "Dobby'nin mutfakta olması gerek, efendim!" diye
ciyakladı. "Dobby'nin yoklugunu anlarlar - iyi sanslar, Harry Potter, efendim, iyi sanslar!"
Koridorda deli gibi kosup basamakları üçer üçer inerken, "Görüsürüz, Dobby!" diye haykırdı Harry.
Giris Salonu'nda son dakikaya kalmıs birkaç kisi vardı. Hepsi kahvaltısını bitirmis, Büyük Salon'u
terk ediyor ve çifte mese kapıdan çıkıp ikinci görevi izlemeye gidiyordu. Herkes ona bakıyordu.
Harry yanlarından son sürat geçti, tas merdivenden indigi sırada Co-lin ile Dennis Creevey'ye
çarparak onları uçurdu ve ısıklı, soguk araziye çıktı.
Çimenlerde paldır küldür kosarken, kasımda ejderhaların bölmesini çevrelemis olan oturma
yerlerinin simdi karsı kıyıya dizilmis oldugunu gördü. Agzına kadar dolu tribünlerin görüntüsü
asagıdaki göle yansıyordu. Kalabalıgın heyecanlı ugultusu tuhaf bir sekilde sudan yansırken,
Harry, kosmaktan bitkin düsmüs halde, gölün öbür yanındaki jüriye dogru ilerledi. Jüri üye-
579
leri suyun kenarındaki altın rengi örtülü bir masada oturuyorlardı. Cedric, Fleur ve Krum jüri
masasının yanında durmus, Harr/nin onlara dogru kosturmasını izliyorlardı.
Harry çamurda kayarak durup, kazayla Fleur'ün cüppesine de çamur sıçrattı. "Ben... buradayım..."
dedi soluk soluga.
"Nerede kaldın?" dedi patron edalı, onaylamayan bir ses. "Görev baslamak üzere!"
Hany dönüp baktı. Jüri masasında Percy VVeasley oturuyordu - Mr Crouch yine gelmemisti.
Hany'yi gördügü için çok rahatlamısa benzeyen Ludo Bagman, "Hadi ama, Percy!" dedi. "Bırak da
bir soluk alsın!"
Dumbledore, Harry'ye gülümsedi, ama Karkaroff ile Madam Maxime onu gördüklerine hiç de
sevinmise benzemiyorlardı... Bakıslarından, Harry'nin gelmeyecegini sanmıs oldukları belliydi.
Harry egildi, elleri dizlerinde soluk almaya çalıstı; bögründe, sanki kaburgalarına bir bıçak
sokulmus hissr veren bir batma vardı, ama bundan kurtulacak vakti yoktu. Ludo Bagman
sampiyonların arasında dolasıyor, onları üç metrelik aralıklarla gölün kıyısına diziyordu. Harry
sıranın en sonunda, Krum'un hemen yanındaydı. Krum mayo giymisti, asasını hazır tutuyordu.
Bagman, Hany'yi Krum'un biraz daha uzagına çekerken, 'Tamam mı, Harry?" diye fısıldadı. "Ne
yapacagını biliyor musun?"
580
"Evet," diye soludu Harry, kaburgalarına masaj yaparak.
Bagman, Harry' nin omzunu çabucak sıktıktan sonra jüri masasına döndü. Dünya Kupası'nda
yaptıgı gibi asasını kendi gırtlagına çevirdi, "Sonorus!" dedi ve sesi karanlık suyun öbür yanındaki
tribünlerde gürledi.
"Evet, sampiyonlarımız ikinci göreve hazır, görev ben düdük çalınca baslayacak. Onlardan alınanı
geri almak için tam bir saatleri var. Öyleyse, üç deyince baslayın. Bir... iki... uf!"
Düdük soguk ve durgun havada tiz bir yankı yaptı. Tribünler alkıs ve tezahüratla canlandı. Harry,
diger sampiyonlann ne yaptıgına bakmadan, ayakkabılanyla çoraplarını çıkardı, cebinden bir avuç
Galsamotu aldı, agzına tıktı ve göle girdi.
Page 202
Harry Potter Ates Kadehi
Göl öyle soguktu ki, bacaklarının derisinin, sanki bu buzlu su degil de atesmis gibi daglandıgını
hissetti. Daha derine dogru yürüdükçe, ıslanan cüppesi onu asagı çekmeye basladı; su simdi
dizlerine kadar gelmisti, hızla uyusan ayakları balçıkta ve yassı, kaygan taslarda kayıyordu.
Galsamotu'nu çigneyebildigi hızla, hatır hutur çigniyordu. Otun pis bir kayganlıgı vardı, lastik
gibiydi, ahtapot dokunacına benziyordu. Dondurucu su beline geldiginde Harry durdu, yutkundu ve
bir seylerin olmasını bekledi.
Kalabalıktan kahkahalar duyuyordu ve herhangi bir sihirli güç belirtisi göstermeden göle yürürken
aptala benzedigini biliyordu. Bedeninin hâlâ kuru olan kısmı soguktan diken diken olmustu. Buz
gibi suya yarı
, 581
yarıya gömülmüstü, acımasız bir rüzgâr saçını uçusturuyordu. Harry siddetle titremeye basladı.
Tribünlere bakmaktan kaçınıyordu; kahkahalar gittikçe daha gürültülü bir hal alıyordu,
Slytherin'lerin tarafından ıslıklar ve yuhalar da gelmeye baslamıstı...
Sonra, adeta bir anda, Harry agzıyla burnuna görünmez bir yasak bastınhyormus duygusuna
kapıldı. Soluk almaya çalıstı, ama bası döndü. Cigerleri bosalmıstı, birden boynunun iki yanında
yakıcı bir agrı hissetti -
Harry ellerini bogazına götürdü, kulaklarının hemen altında, soguk havada çırpınan iki büyük yarık
hissetti... solungaçları vardı. Durup düsünmeden, ona mantıklı gelen tek seyi yaptı - kendini suya
attı.
Buz gibi göl suyunun ilk yudumu ona hayat solugu gibi geldi. Basının dönmesi durmustu. Büyük
bir yudum daha aldı ve suyun solungaçlarından rahatlıkla geçip beynine oksijen gönderdigini
hissetti. Ellerini önüne uzatıp onlara bakh. Suyun altında yesil görünüyorlardı, hayalet elleri
gibiydiler ve perdeli olmuslardı. Arkasına dönüp çıplak ayaklarına baktı - onlar da uzamısa, ayak
parmaklarının arasında da perdeler vardı. Bir balık gibi yüzgeçleri çıkmıstı anlasılan.
Su artık ona buz gibi gelmiyordu... aksine, hos bir serinligi vardı ve çok hafifti... Harry bir kez
daha ileri atıldı, yüzgeç gibi ayaklarının onu suda ne hızla ne kadar uzaga götürdügüne hayret etti.
Artık net görebildigini ve gözlerini kırpma ihtiyacı hissetmedigini fark etti. Gölde o kadar açılmıstı
ki, artık dibi göremiyordu. Döndü ve dibe daldı.
582
m
Tuhaf, karanlık, sisli bir panoramanın üzerinde yüzerken, kulaklarını mutlak bir sessizlik sardı.
Sadece üç metre mesafeyi görebiliyordu, onun için de suda hızla giderken gözüne ilisen her sey,
sanki üzerine gelen karanlıgın içinden birden fırlar gibiydi: Hafif hafif dalgalanan, arapsaçı gibi
siyah otlar, hem mat hem parlak taslarla dolu genis çamur düzlükleri. Gitgide daha derinlere
yüzdü, gölün ortasına dogru açıldı. Gözlerini açmıs, tekinsiz bir gri ısıkla aydınlanmıs suyun
ötelerine, suyun saydamlıgını yitirdigi yerdeki gölgelere bakıyordu.
Küçük balıklar yanından pırpır ederek gümüs birer ok gibi geçiyordu. Bir iki kez ileride daha büyük
bir seyin hareket ettigini sandı, ama yakına gidince bunun büyük, kararmıs bir kütük ya da sık bir
ot öbeginden baska bir sey olmadıgını anladı. Diger sampiyonlardan, denizhalkından, Ron'dan eser
yoktu - neyse ki, dev mürekkep balıgından da.
Çevresinde, göz alabildigine, açık yesil otlar uzanıyordu. Bir metreden az derinlikteydiler, çimleri
fazlaca büyümüs bir çayın andırıyorlardı. Harry gözlerini kırpmadan önüne bakarak bu losluktaki
sekilleri ayırt etmeye çalısıyordu... ve sonra, ansızın, bir sey ayak bilegini yakaladı.
Harry gövdesini geri çevirdi ve otların içinden bakan bir Garkenez gördü; küçük, boynuzlu bir su
cini. Uzun parmakları Harry'nin bacagını sıkı sıkı yakalamıstı, açık agzından sivri disleri
görünüyordu - Harry perdeli elini hemen cüppesinin içine soktu ve el yorda-
.583
l
mıyla asasını aradı. O asasını kavrayana kadar iki Gar-kenez daha otlardan çıkmıstı, Harry'nin
cüppesine yapısmıs, onu asagı çekmeye çalısıyorlardı.
Page 203
Harry Potter Ates Kadehi
"Relashio!" diye bagırdı Harry, ama hiç ses çıkmadı... Agzından büyük bir kabarcık fırladı ve asası
Gar-kenez'lere kıvılcımlar gönderecegine, bir sey püskürttü. Herhalde kaynar suydu bu, çünkü
Garkenez'lerin neresine degse, yesil derilerinde kıpkırmızı lekeler meydana getirdi. Harry ayak
bilegim Garkenez'den kurtardı ve zaman zaman omzunun üstünden biraz daha sıcak su
püskürterek, elinden geldigince hızlı yüzdü. Arada bir Garkenez'lerden birinin yine ayagını
yakaladıgını hissediyordu, ama sıkı bir tekme atarak kurtuluyordu. Sonunda ayagı boynuzlu bir
kafa-tasına isabet etti. Geri dönünce, aptallasmıs Garke-nez'in, gözler sası halde, uzaga
sürüklendigini gördü. Arkadasları ise Harry'ye yumruklarını salladıktan sonra yeniden otların içine
gömüldüler.
Harry biraz yavasladı, asasını yeniden cüppesine soktu ve çevreye bakınıp dinledi. Suda tam bir
daire çizerek geri döndü, sessizlik kulak zarlarını her zamankinden de sıkı sarmıstı. Artık gölün
daha da derinliklerinde olması gerektigini biliyordu, ama dalgalanan otlardan baska hareket eden
bir sey yoktu.
"Nasıl gidiyor bakalım?"
Harry kalp krizi geçirdigini sandı. Hızla dönünce, Mızmız Myrtle'ın puslar içinde önünde yüzdügünü
ve kalın, incili gözlügünün ardından ona baktıgını gördü.
"Myrtle!" diye bagırmaya çalıstı Harry - ama yine
584
agzından sadece çok büyük bir kabarcık çıktı. Mızmız Myrtle resmen kikirdedi.
Eliyle göstererek, "Bir de orayı dene istersen!" dedi. "Ben seninle gelmiyorum... onları pek
sevmem, çok yakına gidince beni hep kovalıyorlar..."
Harry basparmagını havaya kaldırarak ona tesekkürlerim bildirdi ve bir kez daha yola çıktı. Otların
içinde sinmis bekleyen Garkenez'lerden kaçınmak için simdi biraz daha yüksekten yüzüyordu.
Ona yirmi dakika gibi gelen bir süre boyunca yüzmeye devam etti. O suları yardıkça karanlık
anaforlar-ların olustugu muazzam, kara çamur alanlarından geçiyordu artık. Nihayet, akıllara
durgunluk veren deniz-sarkısından bölümler duydu.
"Bir saatin var onu aramak için Ve bizdekinigeri almak için..."
Harry daha da hızla yüzmeye basladı ve çok geçmeden ileride çamurlu suların içinden yükselen
kocaman bir kaya gördü. Üzerinde denizhalkının resimleri vardı; ellerinde mızraklarla dev
mürekkep balıgına benzeyen bir seyi kovalıyorlardı. Harry, denizsarkısını izleyerek, kayanın
yanından yüzüp geçti.
"... Süren yarıya indi, oyalanma artık Yoksa aradıgın burada kalır, çürür, yazık..."
Birden, her yanı saran koyu karanlıgın içinden, su
585
yosunlarıyla lekelenmis kaba tastan bir barınak yıgını ortaya çıktı. Harry orada burada, karanlık
pencerelerde yüzler gördü... Sınıf Baskanları banyosundaki denizkızı tablosuna hiç mi hiç
benzemeyen yüzler...
Denizhalkının grimsi renkte ciltleri ve uzun, dagınık, koyu yesil saçları vardı. Gözleri de tıpkı kırık
disleri gibi sanydı ve boyunlarına iplere dizili çakıl tasları takmıslardı. Yanlarından geçerken
Harry'ye bakıp alaycı alaycı güldüler; bir iki tanesi onu daha iyi görmek için magaralarından çıktı.
Balıklarmkine benzeyen güçlü, gümüs rengi kuyrukları suyu dövüyordu, mızraklarını ellerinde
sımsıkı tutmuslardı.
Harry çevresine bakarak daha da hızlandı, çok geçmeden barınakların sayısı daha da arttı.
Bazılarının çevresinde yabani otlardan bahçeler vardı, hatta Harry bir kapının dısındaki kazıga
baglanmıs ehli bir Garkenez bile gördü. Denizhalkı artık her yandan ortaya çıkıyordu. Merakla ona
bakıyor, parmaklarıyla onun perdeli ellerini ve solungaçlarını gösteriyor, elleriyle agızlarını örtüp
birbirlerine gizlice bir seyler söylüyorlardı. Harry bir köseyi döndü ve çok tuhaf bir manzarayla
karsılastı.
Büyük bir denizhalkı kalabalıgı, suyun altındaki bir köy meydanını çevreleyen evlerin önünde
yüzüyordu. Ortada bir denizhalkı korosu durmus, sarkı söyleyerek sampiyonlan kendilerine dogru
çagırıyordu. Arkalarında ise kabaca yapılmıs bir tür heykel vardı. Bir kayadan yontulmus, dev gibi
bir suinsanı. Dört kisi tastan suin-sanının kuyruguna sıkı sıkıya baglanmıstı.
Page 204
Harry Potter Ates Kadehi
Ron, Hermione ile Cho Chang'ın ortasına baglan-
586
mıstı. Sekiz yasından büyük görünmeyen bir kız da vardı, Harry onun bulut gibi gümüsi saçlarını
görür görmez Fleur Delacour'un kardesi oldugunu anladı. Dördü de derin derin uyuyormus gibi
görünüyorlardı. Basları omuzlarına düsmüstü ve agızlarından birbiri ardınca kabarcıklar çıkıyordu.
Harry hızla rehinelere dogru yüzdü. Denizhalkı mızraklarını indirip ona hücum eder mi diye bir
endisesi de vardı, ama hiçbir sey yapmadılar. Rehineleri heykele baglayan ottan ipler kalın,
kaygan ve çok saglamdı. Bir an için aklından Sirius'un ona Noel'de aldıgı çakı geçti - dört yüz
metre uzakta, satodaki sandıgında kilitliydi, ona hiç faydası yoktu.
Söyle bir bakındı. Çevresindeki denizhalkının çogunun ellerinde mızraklar vardı. ki metre
boyundaki, uzun, yesil sakallı, köpekbalıgı dislerinden kolyesi olan bir denizerkeginin yanına yüzdü
hızla, mızragını almak istedigini isaret etti. Denizerkegi güldü ve basını hayır anlamında iki yana
salladı.
Sert bir sesle, vıraklar gibi, "Yardım etmeyiz," dedi.
Harry öfkeyle, "HAD AMA!" dedi (oysa agzından sadece kabarcıklar çıktı). Mızragı denizerkeginden
almaya çalıstıysa da, hâlâ basım sallayan ve gülen deni-zerkegi mızragı çabucak geri çekti.
Harry hızla dönerek çevresine bakındı. Sivri bir sey.., ne olursa...
Gölün dibinde büyük taslar vardı. Harry daldı ve en çentikli görünenini kapıp yeniden heykele
döndü. Ron'u baglayan ipleri kesmeye çalıstı. Birkaç dakikalık zahmetli
587
bir çalısmanın ardından, ipler koptu. Ron, bilinçsiz halde, gölün dibinin birkaç santim üstüne
yükseldi, suyun gel-gitiyle birlikte ordan oraya sürükleniyordu.
Harry yeniden çevresine bakındı. Öbür sampiyonlardan eser yoktu. Nerede oyalanıyorlardı? Niye
acele etmiyorlardı? Hermione'ye döndü, çentikli tası kaldırıp onun iplerini de kesmeye koyuldu -
Birden birçok kuvvetli, gri el onu yakaladı. Bes altı denizerkegi onu Hermione'den uzaklastırdı,
yesil saçlı baslarını sallıyor ve gülüyorlardı.
Bir tanesi, "Kendi rehineni alacaksın," dedi. "Digerlerini bırak..."
Harry kızgın kızgın, "Asla!" dedi - ama agzından sadece koca bir kabarcık çıktı.
"Görevin kendi arkadasını geri almak... ötekileri bırak..."
"Ama o da benim arkadasım!" diye haykırdı Harry, Hermione'yi isaret ederek. Agzından sessiz,
muazzam bir gümüs kabarcık çıktı. "Ben onların da ölmesini istemiyorum!"
Cho'nun bası Hermione'nin omzundaydı; küçük, gümüs saçlı kız bir hayalet gibi yesil ve solgundu.
Harry denizerkeklerini basından atmaya çalıstı, ama daha da fazla gülerek onu geri çektiler. Harry
çılgın gibi çevreye bakındı. Diger sampiyonlar neredeydi? Ron'u yüzeye çıkarıp Hermione ile
digerleri için geri dönmeye vakti olacak mıydı? Onları yeniden bulabilecek miydi? Ne kadar vakti
kaldıgını görmek için saatine baktı -durmustu.
588
Derken çevresindeki denizhalkı heyecanla basının üstünde bir seyi isaret etti. Harry basını kaldırıp
bakınca, Cedric'in onlara dogru yüzdügünü gördü. Basının çevresinde muazzam bir kabarcık vardı,
yüz hatlarını haddinden fazla genis ve yayık gösteriyordu.
Panige kapılmıs bir halde agzını oynatarak, "Kayboldum!" dedi. "Fleur ve Krum da geliyorlar!"
Kendim çok rahatlamıs hisseden Harry, Cedric'in, cebinden bir bıçak çıkarıp Cho'nun iplerini
kesmesini izledi. Cedric kızı yukarı tasıyıp gözden kayboldu.
Harry bakınıp bekledi. Fleur ile Krum neredeydi? Süre kısalıyordu ve sarkıya göre, rehineler bir
saat sonra kaybolacaktı...
Denizhalkı heyecana kapılarak bagrısmaya basladı. Harry'yi tutanlar ellerini gevsettiler, dönüp
arkalarına baktılar. Harry de döndü ve suda onlara dogru canava-rımsı bir seyin geldigini gördü:
Köpekbalıgı baslı, mayolu bir insan... Krum'du bu. Biçim Degistirmise benziyordu - ama basarısız
bir sekilde.
Köpekbalıgı-adam dosdogru Hermione'ye yüzdü ve iplerini ısırıp koparmaya çalıstı. Mesele suydu
ki, Krum'un yeni dislerinin aralıkları yunustan küçük bir seyi ısırmaya elverisli degildi. Harry,
Krum'un, dikkat etmezse Hermione'yi ikiye bölecegini fark etti. leri atılarak onun omzunu dürttü
Page 205
Harry Potter Ates Kadehi
ve çentikli tası uzattı. Krum tası kaptı ve Hermione'nin iplerini kesmeye koyuldu. Birkaç saniyede
isini bitirmisti. Hermione'yi belinden yakaladı ve geriye bakmadan onunla birlikte ^ süratle yüzeye
dogru yükseldi.
589
Simdi ne olacak? diye düsündü Harry çaresizlik içinde. Fleur'ün geldiginden emin olsaydı... ama
hâlâ ondan bir iz yoktu. Yapılacak tek sey vardı öyleyse...
Krum'un düsürdügü tası kaptı, ama denizerkekleri Ron ve küçük kızın çevresinde toplanarak
Harry'ye baslarını salladılar.
Harry asasını çıkardı. "Çekilin yolumdan!"
Agzından sadece kabarcıklar çıktı, ama denizerkekle-rirün onu anladıgını hissetti, çünkü birden
gülmeyi kesmislerdi. Sarımsı gözleri Harry'nin asasına dikiliydi ve korkmus görünüyorlardı. Sayıca
Harry'ye göre çok üstündüler, ama Harry onların yüzlerindeki bakıstan, dev mürekkep balıgı gibi
onların da sihir bilmediklerini anladı.
Harry, "Üçe kadar sayıyorum!" diye bagırdı; agzından büyük bir kabarcık seli bosandı. Ne dedigini
anlasınlar diye üç parmagını gösterdi. "Bir..." (bir parmagını indirdi) - "iki..." (ikinciyi de indirdi) -
Kaçıstılar. Harry ileri atıldı ve küçük kızı heykele baglayan ipleri kesmeye koyuldu. Küçük kız
sonunda serbest kaldı. Harry onu belinden yakaladı, Ron'un cüppesinin boyun kısmını tuttu ve
ayaklarını dibe vurup yükselmeye basladı.
Çok yavas ilerliyorlardı. Harry artık kendini ileri atmak için perdeli ellerini kullanamıyordu;
yüzgeçlerini büyük bir süratle çırpıyordu, ama Ron ile Fleur'ün kız-kardesi onu asagı çeken patates
çuvallarından farksızdılar... Gözlerini göge dogru kaldırdı, oysa henüz çok derinlerde olması
gerektigini biliyordu, üstündeki su öyle karanlıktı ki...
590
Denizhalkı da onunla birlikte yükseliyordu. Çevresinde rahat rahat döndüklerini, onun sudaki
çırpınmasını izlediklerini görüyordu... Süre dolunca onu derinliklere mi çekeceklerdi? nsanları
yiyorlar mıydı yoksa? Yüzmeye devam etme çabasından Harry'nin bacaklan kasılmıstı. Ron'u ve
kızı sürükleme çabasından omuzları fena halde agrıyordu...
Büyük bir zorlukla soluk alıyordu. Boynunun iki yanının yeniden acımaya basladıgını
hissediyordu... agzındaki suyun ne kadar ıslak oldugunu fark etmeye baslamıstı... ama karanlık da
kesinlikle seyrelmeye baslamıstı... tepede gün ısıgını görebiliyordu...
Yüzgeçleriyle suyu kuvvetlice dövdü ve onların arak yüzgeç degil, ayak olduklarım fark etti...
agzından cigerlerine su doluyordu... bası dönmeye baslamıstı, ama ısık ve havanın sadece üç
metre yukarıda oldugunu biliyordu... oraya varmalıydı... varmalıydı...
Harry ayaklarını öyle kuvvetle ve süratle çırptı ki, kasları protesto çıglıkları attı sanki. Beyni bile
suyla dolmustu adeta, soluk alamıyordu; oksijene ihtiyacı vardı, devam etmesi gerekiyordu,
duramazdı -
Ve sonra basının gölün yüzeyinden çıktıgını hissetti; harika, soguk, temiz hava ıslak yüzünü
yakıyordu; havayı yutarcasına, sanki daha önce hiç solumamıs gibi soludu ve Ron'la küçük kızı da
yukarı çekti. Soluk soluga kalmıstı. Her tarafındaki dagınık, yesil saçlı baslar da onunla birlikte
sudan çıkıyordu, ama ona gülümsü-yorlardı.
Tribünlerdeki kalabalık büyük gürültü çıkarıyordu;
591
bagınp haykınyorlardı, hepsi ayakta gibiydi; Harry onların Ron'la küçük kızın ölmüs olabilecegi
izlenimine kapıldıklarını düsündü. Ama yanılıyorlardı... ikisi de gözlerini açmıstı; küçük kızın
korkmus ve kafası karısmıs bir hali vardı, Ron ise büyük bir su sütunu fıskırtmakla yetindi, parlak
ısıkta gözlerini kırpıstırdı, Harry'ye döndü ve, "Islak, degil mi?" dedi. Sonra Fle-ur'ün kızkardesini
gördü. "Onu niye getirdin ki?"
"Fleur görünmedi, onu arkada bırakamazdım," diye soludu Harry.
"Harry, seni salak," dedi Ron, "o sarkıyı ciddiye almadın, degil mi? Dumbledore hiçbirimizin
bogulmasına izin vermezdi!"
"Ama sarkıda diyordu ki - "
Page 206
Harry Potter Ates Kadehi
"O sadece görevi vaktinde tamamlamanı saglamak içindi!" dedi Ron. "Umanm asagıda
kahramanlık yaparak vakit kaybetmemissindir!"
Harry kendini aptal gibi hissetti, canı da sıkıldı. Ron'a göre hava hostu, tabii; o uykuya dalmıstı.
Her an cinayet isleyebilecekmis gibi görünen, eli mızraklı de-nizhalkîyla çevrili haldeyken göl
dibinin ne kadar tekinsiz göründügünün farkına varmamıstı.
Harry, "Gel," dedi kısaca, "yardım et de onu götürelim, iyi yüzdügünü sanmıyorum."
Fleur'ün kardesini suda sürükleyerek, jürinin onları gözledigi kıyıya dogru götürdüler. Yirmi
denizinsanı, bir seref kıtası gibi, korkunç gıcırtılı sarkılarını söyleyerek onlara eslik ediyordu.
Harry, Madam Pomfrey'yi gördü; Hermione, Krum,
592
Cedric ve Cho'nun üzerine titriyor gibiydi. Hepsi kalın battaniyelere sarılmıslardı. Dumbledore ve
Ludo Bag-man kıyıda durmus, yüzerek onlara yaklasan Harry ve Ron'a gülümsüyorlardı. Bembeyaz
kesilmis ve bir sekilde her zamankinden genç görünen Percy ise, dayanamayıp onları karsılamak
için suya daldı. Bu arada Madam Maxime, isteri krizi geçiriyor gibi görünen, suya dönmek için var
gücüyle mücadele eden Fleur Delaco-ur'u tutmaya çalısıyordu.
"Gabrielle! Gabridle! Yasıyog mu? Ya'ah mı?"
Harry, "O iyi!" demek istedi, ama öyle yorgundu ki, bagırmak bir yana, konusmakta bile güçlük
çekiyordu.
Percy, Ron'u yakalamıs, kıyıya çekiyordu ("Bırrak beni, Percy, bir seyim yok!"); Dumbledore ve
Bagman, Harry'yi ayaga kaldırmaya çalısıyorlardı; Reur, Madam Maxime'in ellerinden kurtulmus,
kardesine sarılmıstı.
"Ga'kenes'ler... bana saldı'dılar... ah, Gabrielle, sandım ki... sandın; ki..."
"Sen, gel bakayım buraya," dedi Madam Pomfrey. Harry'yi yakaladıgı gibi Hermione ile digerlerinin
yanına çekti, elindeki battaniyeyle onu öyle sıkı sardı ki, Harry kendini deli gömlegi giymis gibi
hissetti. Madam Pomfrey onun bogazından asagı çok sıcak bir iksir bosalttı. Harry'nin
kulaklarından dumanlar çıktı.
Hermione, "Harry, aferin sana!" diye bagırdı. "Basardın, nasıl basaracagını kendi basına buldun!"
"Dogrusu -" diye basladı Harry. Ona Dobby'yi anlatırdı, ama tam o sırada Karkaroff un kendisini
gözle-
593
digini fark etti. Masadan ayrılmayan tek jüri üyesi oydu. Harry ve Ron'la Fleur'ün kızkardesi sag
salim geri döndüler diye memnun olmus ve içi rahatlamıs görünmeyen tek jüri üyesi de oydu.
Harry, "Evet, öyle," dedi. Sırf Karkaroff onu duysun diye sesini biraz yükseltmisti.
Krum, "Saçında bir su böccegi varr, Hörm-ovn-nin-ni," dedi.
Harry onun Hermione'nin dikkatini yeniden kendi üzerine çekmeye çalıstıgını düsündü; belki de
onu gölden kurtaranın kendisi oldugunu hatırlatmaya çalısıyordu. Ama Hermione böcegi elinin
sabırsız bir hareketiyle uzaklastırdıktan sonra, "Ama zaman sınırım çok astın, Harry..." dedi. "Bizi
bulman çok mu uzun sürdü?"
"Yo, hayır., sizi bulmakta zorluk çekmedim..."
Harry her an kendini daha da aptal hissediyordu. Sudan çıktıktan sonra sunu kesinlikle anlamıstı:
Dumb-ledore'un aldıgı güvenlik önlemleri, sırf sampiyon gelip kurtarmadı diye bir rehinenin ölüme
terk edilmesine meydan vermezdi. Niye Ron'u yakalayıp da gitmemisti sanki? Geriye ilk o dönmüs
olurdu... Cedric ve Krum baskası için kaygılanarak vakit kaybetmemislerdi; de-nizsarkısım ciddiye
almamıslardı...
Dumbledore suyun kenarında çömelmis, denizhal-kının reisiymis gibi duran biriyle, çok vahsi ve
yırtıcı görünen bir kadınla derin bir sohbete dalmıstı. Deniz-halkının su üstünde oldukları zaman
çıkardıkları gıcırtılı seslerin aynısını çıkarıyordu. Besbelli Dumbledore
594
Denizdili konusabiliyordu. Sonunda dogruldu, diger jüri üyelerine döndü ve, "Puan vermeden önce
bir top-lansak iyi olacak, sanırım," dedi.
Jüri üyeleri bas basa verdiler. Madam Pomfrey, Ron'u Perc/nin pençelerinden kurtarmaya gitmisti.
Onu Harry'nin yanma getirdi, battaniye ve Biberli ksir7! verdi, sonra da Fleuı'le kardesini almaya
Page 207
Harry Potter Ates Kadehi
gitti. Fleur'ün yüzünde ve kollarında birçok kesik vardı, cüppesi de yırtılmıstı, ama belli ki hiç
aldırmıyordu. Madam Pomfrey'nin kesikleri temizlemesine de izin vermedi.
"Gabrielle'e bakın," dedi ona. Sonra Harry'ye döndü. Solugu kesilmis gibi, "Onu kurta'dın," dedi.
"Hem de senin rehinen deyildi bile."
O anda, keske üç kızı da heykele baglı halde bırak-saydım, diye düsünen Harry, "Evet," dedi.
Fleur egildi, Harry'yi iki yanagından da ikiser kere öptü (Harry yüzünün alev alev yandıgım
hissetti, kulaklarından yine duman çıkıyor olsa sasmazdı), sonra da Ron'a, "Sen de - ya'dım ettin
-" dedi.
"Evet," dedi Ron, son derece umutlu görünüyordu, "evet, biraz -"
Fleur üzerine atılıp onu da öptü. Hermione çok kızmıs görünüyordu, ama tam o sırada Ludo
Bagman'ın sihirle güçlendirilmis sesi gümledi, hepsini yerinden sıçrattı. Tribünlerdeki kalabalıgın
da susmasına yol açtı.
"Hanımlar beyler, kararımızı verdik. Denizhalkı Re-isesi Murcus bize gölün dibinde tam olarak neler
oldugunu anlattı, biz de sampiyonların her birine 50 puan üzerinden asagıdaki puanlan verdik...
595
"Miss Fleur Delacour, Kabarcık-Kafa Büyüsü'nü kusursuz biçimde kullandıgı halde, hedefine
yaklasırken Garkenez'lerin saldırısına ugradı ve rehinesini kurtarmayı basaramadı. Ona yirmi bes
puan veriyoruz."
Tribünlerden alkıslar duyuldu.
Fleur görkemli basını iki yana sallayarak, "Sıfıg hak ettim," dedi boguk bir sesle.
"Mr Cedric Diggory de Kabarcık-Kafa Büyüsü kullandı ve rehinesiyle geriye dönen ilk kisi oldu.
Ama bir saatlik kısıtlı süreyi bir dakika astı." Kalabalıktaki Huff-lepuff lardan muazzam bir
tezahürat yükseldi. Harry, Cho'nun Cedric'e takdir dolu bir bakıs attıgını gördü. "Bu nedenle ona
kırk yedi puan veriyoruz."
Harry'nin yüregine indi. Eger Cedric süreyi astıysa, kendisi de kesinlikle asmıs demekti.
"Mr Viktor Krum her ne kadar eksik bir Biçim Degistirme gerçeklestirse de, bu yöntemi etkin
biçimde kullandı, rehinesiyle ikinci olarak geriye döndü. Ona kırk guan veriyoruz."
Pek tepeden bakan Karkaroff büyük bir coskuyla alkısladı.
"Mr Harry Potter ise Galsamotu'nu etkin biçimde kullandı," diye devam etti Bagman. "Sonuncu
olarak döndü, bir saatlik kısıtlı süreyi çok astı. Ancak Deniz-halkı Reisesi bize Mr Potter'ın
rehinelere ilk ulasan kisi oldugunu ve dönüsündeki gecikmenin yalnızca kendi-sininkini degil,
bütün rehineleri güvenlige kavusturmadaki azminden kaynaklandıgım söylüyor."
596
Ron ve Hermione, Hany'ye yan kızan, yarı acıyan bakıslar attılar.
"Jüri üyelerinin çogu," -Bagman burada Karka-roff a çok pis bir bakıs attı- "bunun ahlaklı bir
karaktere isaret ettigini ve tam puan hak ettigini düsünüyor. Ancak... Mr Potter kırk bes puan
aldı."
Harry'nin kalbi hopladı - Cedric'le esit puanla birinci sıradaydı. Bir an sasıran Ron ve Hermione,
Harry'ye bakakaldüar, sonra da güldüler ve kalabalıkla birlikte alkıslamaya basladılar.
Ron gürültünün üstünde duyulsun diye sesini yükselterek, "Buyur bakalım, Harry!" dedi. "Ahmak
degil-missin - ahlaklı karakterin varmıs!"
Fleur de heyecanla alkıslıyordu, ama Krum hiç de sevinmis görünmüyordu. Yeniden Hermione'vlp
hcriu-sarak onun dikkatini çekrn.eyc Çalıstı, oysa Hermione Harry için sevinç naraları atmakla öyle
mesguldü ki, onu dinlemedi bile.
Bagman, "Üçüncü ve son görev 24 Haziran aksamı günes batınca yerine getirilecek," dedi.
"Sampiyonlara onları neyin bekledigi tam bir ay önce bildirilecek. Sampiyonları desteklediginiz için
hepinize tesekkür ederiz."
Madam Pomfrey sampiyonlarla rehineleri, hepsine kuru giysiler giydirmek için önüne katıp satoya
götürmeye koyulurken, Harry sersemlemis halde, bitti, diye düsündü... bitmisti, görevi
basarmıstı... artık 24 Haziran'a kadar hiçbir sey hakkında kaygılanması gerekmiyordu...
Harry tas merdivenden satoya çıkarken, bir daha Hogsmeade'e gittiginde Dobb/ye yılın her günü
için bir çift çorap almaya karar verdi.
Page 208
Harry Potter Ates Kadehi
597
YRM YEDNC BOLUM
Patiayak'ın Dönüsü
kinci görevin sonrasındaki en iyi seylerden biri, herkesin gölde olup bitenlerin ayrıntılarını
dinlemeye pek hevesli olmasıydı: Böylelikle Ron bir kerelik de olsa Harry ile sahne ısıklarını
paylasma fırsatı buldu. Harry, ^n'un olaylan yorumlama seklinin her anlatısta birazcık degistigini
tark Ctt. Önceleri, gerçegi çok andıran seyler anlatıyordu; en azından, anlattıkları Hermi-one'nin
hikâyesine uyuyordu - Dumbledore bütün rehineleri Profesör McGonagall'm odasında büyülü bir
uykuya yatırmıstı ve onları uyutmadan önce, hayli emniyette olacakları ve suyun yüzüne çıktıkları
anda uyanacakları konusunda güvence vermisti. Oysa bir hafta sonra Ron heyecan verici bir
kaçırılma hikâyesi anlatmaya baslamısta. Sözde agır silahlı, elli denizinsamna karsı tek basına
bogusmus da, onu baglamadan önce boyun egsin diye dayak atmıslar.
Padma Patil'e, "Ama asam cüppemin kolu içinde gizliydi," diye güvence verdi. Ron büyük bir ilgi
gördügü için Padma da artık onunla çok daha fazla ilgileni-
598
yordu ve koridorda yanından her geçisinde Ron'la konusmayı ihmal etmiyordu. "stedigim an o
deniz-buda-lalarıyla kapısabilirdim."
Hermione, "Ne yapacaktın onlara, horlayacak miydin?" dedi huysuz huysuz. Viktor Krum'un en çok
özleyecegi sey oldugu için insanlar ona öyle satasıyorlardı ki, pek hırçınlasmıstı.
Ron'un kulakları kıpkırmızı oldu ve ondan sonra da olayların büyülü uyku versiyonuna sadık kaldı.
Mart ayı gelince hava biraz daha kurudu, ama dısarı her çıktıklarında amansız rüzgâr ellerini ve
yüzlerini yakıyordu. Postada gecikmeler vardı, çünkü rüzgâr baykusları rota dısına savuruyordu.
Harry'nin Sirrus'a Hogsmeade hafta sonu izni tarihini bildirmek için gönderdigi kahverengi baykus,
tüylerinin yansı ters dönmüs halde, cuma sabahı kahvaltıda göründü. Harry bacagından Sirius'un
cevabını alır almaz da derhal uçup gitti. Besbelli, yeniden dısan gönderileceginden korkmustu.
Sirius'un bu mektubu da neredeyse bir önceki kadar kısaydı.
Cumartesi ögleden sonra saat ikide, Hogsmeade'ın dısına çıkan yolun sonundaki çitte (Dervish ve
Ban-ges'den sonra) ol. Getirebildigin kadar yiyecek getir.
Ron kulaklarına inanamaz gibi, "Hogsmeade'e dönmüs olamaz herhalde," dedi.
Hermione de, "Dönmüs gibi görünüyor, degil mi?" dedi.
599
Harry gergin bir sekilde, "Ona inanamıyorum," dedi, "bir yakalansa..."
"Ama buraya kadar gelmis sonuçta," dedi Ron. "Hem artık burası da pek Ruh Emici kaynıyor
sayılmaz."
Harry dalgın dalgın mektubu katladı. Kendine karsı dürüst davranması gerekirse, Sirius'u tekrar
görmeyi gerçekten istiyordu. Bu yüzden de ögleden sonranın son dersine -iki saat üst üste ksirgirerken,
zindanlara giden basamakları inerken genelde oldugundan çok daha neseliydi.
Malfoy, Crabbe ve Goyle, Pansy Parkinson'ın Slytherin kızları çetesiyle birlikte, sınıf kapısının
önünde toplanmıslardı. Hepsi Harr/nin göremedigi bir seye bakıp kıkır kıkır gülüyordu. Harry, Ron
ve Hermione yaklasırlarken, Pansy'nin buldoku andıran yüzü Goy-le'un genis sırtının arkasından
heyecanla onlara bakıyordu.
"Geldiler, geldiler!" diye kıkırdadı ve Slytherin'le-rin dügümü çözüldü. Harry, Pansy'nin elinde bir
dergi oldugunu gördü - Cadı Gündemi. Kapaktaki hareket eden resim, disleri meydanda
gülümseyen ve asasıyla büyük bir pandispanyayı isaret eden kıvırcık saçlı bir cadıyı gösteriyordu.
Pansy yüksek sesle, "Burada seni ilgilendirecek bir sey bulabilirsin, Granger!" dedi, sonra da
dergiyi Her-mione'ye attı. Sasıran Hermione dergiyi yakaladı. Tam o anda zindan kapısı açıldı ve
Snape hepsine içeri gelmelerini isaret etti.
600
Hermione, Harry ve Ron her zaman oldugu gibi zindanın arkasındaki bir masaya gittiler. Snape
bugünün iksirinin malzemelerini tahtaya yazmak için onlara arkasını dönünce de, Hermione sıranın
altında telasla derginin sayfalarını karıstırdı. Sonunda, orta sayfalarda, aradıkları seyi buldu. Harry
ve Ron Hraz daha yakından görmek için egildiler. Harry'nü. r2r.*ai bir resmi kısa bir haberin
Page 209
Harry Potter Ates Kadehi
tepesinde duruyordu.
HARRY POTTER'IN GiZLi ASKI Belki de baska kimselere benzemeyen bir çocuk - ama ergenligin
bütün sıradan acılarım çeken bir çocuk, diye yazıyor Rita Skeeter. Annesiyle babasının trajik
ölümünden sonra, on dört yasındaki Harry Potter teselliyi Hogıvarts'taki uzun süreli kız arkadası
olan, Muggle anne babadan dogma Hermione Granger'da buldugunu düsünmüstü. Kısa süre sonra,
zaten kisisel kayıplarla dolu olan hayatında yeni bir duygusal darbe yiyecegini bilemezdi, tabii.
Gösterissiz ama hırslı bir kız olan Miss Granger'ın ünlü büyücülere karsı, Harry'nin tek basına
tatmin edemeyecegi bir düskünlügü var gibi görünüyor. Bulgaristan Arayıcısı ve son Dünya
Quidditch Kupasının kahramanı Viktor Krum'un Hogzvarts'a gelisinden beri, Miss Granger her iki
çocugun da sevgileriyle oynuyor. Entrikacı Miss Granger'a açıkça abayı yakmıs olan Krıım, onu yaz
tatilinde Bulgaristan'a gelip kendisini ziyaret etmeye davet etti bile. Krum ısrarla "daha önce bir
kız hakkında hiç böyle seyler hissetmedigini" söylüyor.
601
Ancak, bu iki bahtsız çocugun ilgisini çeken yalnızca Miss Granger'ın süpheli dogal cazibesi
olmayabilir.
Güzel ve hayat dolu bir dördüncü sınıf ögrencisi olan Pansy Parkinson, "O kız gerçekten çirkin,"
diyor. "Ama bir Ask iksiri yapıyor olabilir, kafası epeyce çalısır. Bence isi böyle götürüyor."
Ask iksirleri elbette Hogwarts'ta yasak, Albus Dumbledore'un bu iddiaları sorusturacagına da hiç
süphe yok. Bu arada, Harry Potter'ın iyiligini dileyenlere, bir dahaki sefere kalbini buna daha fazla
layık olan birine vermesini ümit etmek düsüyor.
Hermione yazıya bakarken, Ron, "Demistim sana!" diye tısladı. "Sana Rita Skeeter'ı kızdırma
demistiml Seni bir tür - kötü kadına çevirmis iste!"
Hermione saskınlıgını atıp kahkahayı koyuverdi.
"Kötü kadın mı?" diye tekrarladı, dönüp Ron'a bakarken kıkırdamama çabasıyla sarsılarak.
Ron, kulakları kızararak, "Annem onlara öyle der," dedi.
Hermione hâlâ kıkırdayarak, "Eger Rita'nın elinden bundan fazlası gelmiyorsa," dedi, "ustalıgını
kaybediyor demektir." Elinde tuttugu Cadı Gündemi'ni yanındaki bos sandalyeye attı. "Bir yıgın
eski moda saçmalık."
Basını kaldırıp, yazıdan rahatsız olup olmadıklarını anlamak için onu ve Harry'yi gözleyen
Slytherin'lere baktı. Hermione alaycı bir gülüsle onlara el salladı. O, Harry ve Ron, Zekâ-Bileyici
ksir için gerekecek malzemeleri çıkarmaya basladılar.
602
Hermione on dakika sonra, elindeki tokmagı havada, bir kâse dolusu bokböcegi ü/erinde tutarken,
"Ama bunda bir tuhaflık var," dedi. "Rita Skeeter nasıl bilebilir ki...?"
Ron hemen, "Neyi nasıl bilir?" dedi. "Ask ksirleri karıstırmıyordun, degil mi?"
Hermione, "Aptallasma," diye cevabı yapıstırdı, yeniden böceklerini dövmeye basladı. "Hayır,
sadece... Viktor'un beni yazın davet ettigini nereden bildi?"
Hermione bunu söylerken kıpkırmızı kesildi ve gözlerini kararlı bir sekilde Ron'dan kaçırdı.
"Ne?" dedi Ron, tokmagını büyük bir gümbürtüyle düsürerek.
"Beni gölden çıkarır çıkarmaz söyledi," diye mırıldandı Hermione. "Köpekbalıgı kafasını çıkardıktan
sonra. Madam Pomfrey bize battaniye vermisti, Viktor beni, duymasınlar diye jüriden biraz uzaga
çekti ve yazın bir sey yapmıyorsam ona gitmek ister miyim diye sordu -"
"Peki sen ne dedin?" dedi Ron. Tokmagını almıstı ve gözleri Hermione'nin üstünde oldugu için, onu
kâsesinden yirmi bes santim kadar uzaga vuruyor, sırayı dövüyordu.
Hermione, "Ve baska kimse için böyle seyler hissetmedigini gerçekten söyledi," diye devam etti.
Artık öyle kızarmıstı ki, çevreye sıcaklık yayıyormus gibi geldi Harry'ye. "Ama Rita Skeeter onu
nasıl duymus olabilir? Orada degildi... orada mıydı yoksa? Belki gerçekten de bir Görünmezlik
Pelerini var; belki de ikinci görevi izlemek için gizlice okul arazisine girdi..."
603
"Peki sen ne dedin?" diye tekrarladı Ron. Tokmagı öyle siddetle vuruyordu ki, sırayı göçertmisti.
"Sey, aklım fikrim seninle Harry'nin kurtulup kurtulmadıgınızda oldugu için -"
Arkalarından gelen buz gibi bir ses, "Sosyal hayatınız mutlaka büyüleyicidir, Miss Granger," dedi,
Page 210
Harry Potter Ates Kadehi
"yine de sizden bunu sınıfımda tartısmamanızı istemek zorundayım. Gryffindor'dan on puan."
Onlar konusurken Snape sessizce yanlarına gelmisti. Simdi bütün sınıf dönmüs onlara bakıyordu.
Malfoy bu fırsattan faydalanarak zindanın öbür ucundan DAN-DÎK POTTER rozetini Harry'ye
gösterdi.
"Ah... demek masa altında dergi de okuyorsunuz?" dedi Snape, Cadı Gündemi'ni kaparak.
"Gryffindor'dan on puan daha... ah, ama elbette..." Snape'in kara gözleri Rita Skeeter'ın yazısını
görünce parladı. "Potter'm gazete kupürlerini saklaması gerek..."
Zindan Slytherin'lerin kahkahasıyla çınladı, Snape'in ince agzı da sevimsiz bir gülümsemeyle
büküldü. Harry'yi öfkeden kudurtarak, yazıyı yüksek sesle okumaya koyuldu.
"Harry Potter'm Gizli Askı... aman aman, Potter, simdi derdin ne böyle? Belki de baska kimselere
benzemeyen bir çocuk..."
Harry yüzünün yandıgını hissedebiliyordu. Snape,
Slytherin'ler söyle gür bir kahkaha atabilsinler diye, her
cümlenin sonunda duruyordu. Yazı, o okudugu zaman,
gerçekte oldugundan on kat beter geliyordu kulaga.
"... Bu arada, Harry Potter'm iyiligini dileyenlere, bir
604
dahaki sefere kalbini buna daha fazla layık olan birine vermesini ümit etmek düsüyor. Ne kadar
dokunaklı," diye alaycı alaycı güldü Snape. Slytherin'lerin sınıfı çınlatan kahkahaları sürerken,
dergiyi katladı. "Eh, sanırım en iyisi üçünüzü ayırmak. Belki de böylece kafanızı karmasık ask
hayatlarınıza degil, iksirlerinize yorabilirsiniz. We-asley, sen burada kal. Miss Granger, oraya, Miss
Parkin-son'ın yanına. Potter - benim masamın önündeki masaya. Hadi. Hemen."
Öfkeden deliye dönen Harry, malzemeleriyle çantasını kazanının içine attı ve kazanı zindanın bas
tarafındaki bos masaya sürükledi. Snape arkasından geldi, masasına oturup Harry'nin kazanını
bosaltmasını izledi. Snape'e bakmamaya kararlı olan Harry, bokböceklerini ezmeyi sürdürdü. Her
birisinin Snape'in yüzü oldugunu hayal ediyordu.
Sınıfın geri kalanı yeniden çalısmaya baslayınca, Snape alçak sesle, "Basının sana olan bu ilgisi,
zaten büyümüs olan burnunu daha da büyütmüse benziyor, Potter," dedi.
Harry cevap vermedi. Snape'in onu kıskırtmaya çalıstıgım biliyordu; bunu daha önce de yapmıstı.
Hiç kuskusuz, ders sona ermeden Gryffindor'dan yuvarlak hesap elli puan indirmek için bahane
anyordu.
Snape, "Bütün büyücülük dünyasının senden etkilendigi seklinde bir yanılgıya düsmüs olabilirsin,"
diye devam etti. Öyle alçak sesle konusuyordu ki, baska hiç kimse onu duyamıyordu (Harry
bokböceklerini ezmeyi sürdürdü, oysa onları çoktan incecik toz haline getir-
605
t
misti bile). "Ama ben resminin gazetelerde kaç kez çıktıgına aldırmıyorum. Bana göre, Potter, sen
kendini kuralların üstünde gören pis bir küçük çocuktan baska bir sey degilsin."
Harry toz haline gelmis böcekleri kazanına koyup, zencefil köklerini kesmeye basladı. Elleri
sinirden hafifçe titriyordu, ama sanki Snape'in ona söylediklerini du-yamıyormus gibi, basını
kaldırmadı.
Snape daha da yumusak ve tehlikeli bir sesle, "Bunun için seni adil bir sekilde uyanyorum, Potter,"
dedi, "minik çaplı bir söhret olsan da olmasan da - bir kez daha gizlice odama girerken seni
yakalarsam -"
Harry sagırlık tasladıgını unutarak, öfkeyle, "Ben odanızın yakınına bile gitmedim!" dedi.
"Bana yalan söyleme," diye tısladı Snape. Dipleri görünmeyen kara gözleri Harry'ninkileri burgu
gibi de-liyordu sanki. "Kanguru derisi. Galsamotu. Her ikisi de benim özel stogumdan ve onları
kimin çaldıgını biliyorum."
Harry dik dik Snape'e baktı, gözlerini kırpmamaya ya da suçlu görünmemeye kararlıydı. Aslında,
bunların ikisini de Snape'ten o çalmamıstı. Onlar ikinci sınıftayken, kanguru derisini Hermione
almıstı -Çok Özlü ksir için gerekiyordu- ve Snape o sıralar Harry'den süphelendigi halde, bunu
Page 211
Harry Potter Ates Kadehi
asla kamtlayamamıstı. Galsamotu'nü ise Dobby almıstı, tabii.
Harry sogukkanlılıkla, "Neden söz ettiginizi bilmiyorum," diye yalan söyledi.
"Odama girildigi gece sen yatagında degildin!" di-
606
ye tısladı Snape. "Biliyorum, Potter! Deli-Göz Moody de senin hayranlar kulübüne katılmıs olabilir
ama, ben davranısını hos görmeyecegim! Bir kere daha gece gezintisine çıkıp odama girersen,
Potter, bedelini ödersin!"
"Tamam," dedi Harry sakin bir sekilde, zencefil köklerine dönerek. "Eger içimden oraya gitmek
gelirse, bunu aklımdan çıkarmayacagım."
Snape'in gözleri atesler saçtı. Bir elini kara cüppesinin içine daldırdı. Harry bir an Snape'in asasını
çekip ona bir lanet yapmak üzere oldugunu sandı - sonra Snape'in, içinde tamamen berrak bir iksir
olan küçük bir kristal sise çıkardıgını gördü ve bakakaldı.
"Bunun ne oldugunu biliyor musun, Potter?" dedi Snape, gözleri yeniden tehlikeli bir sekilde
parıldamaya baslamıstı.
"Hayır," dedi Harry, bu kez dogru söylüyordu.
"Veritaserum - öylesine güçlü bir Hakikat ksiri ki, üç damlası bile en gizli sırlarını bütün sınıfın
önünde ortaya dökmene yeter," dedi Snape, kötücül bir edayla. "Simdi, bu iksirin kullanımı çok
sert Bakanlık talimatlarıyla kontrol edilir. Ama eger sen ayagını denk almazsan, bir bakarsın elim
kayıvermıs -" kristal siseyi hafifçe salladı "- hem de tam aksamları içtigin balkabagı suyunun
üstünde. ste o zaman, Potter... iste p zaman benim odama girip girmedigini anlarız."
Harry hiçbir sey söylemedi. Yeniden zencefil köklerine döndü, bıçagını aldı ve onları bölmeye
koyuldu. Bu Hakikat ksiri isinden hiç hoslanmamıstı, dogrusu
607
Snape'ten de elinin kayıp ona iksir vermesini beklerdi hani. Snape böyle bir sey yaparsa agzından
neler dökü-lebilecegini düsününce, titremesini zorlukla önledi... Bir sürü insanın basına dert açmak
bir yana -basta Her-mione ve Dobby olmak üzere- sakladıgı bütün o diger seyler de vardı...
Sirius'la baglantısı oldugu gerçegi gibi... ve -düsününce içi burkuldu- Cho'ya karsı duygulan gibi...
Zencefil köklerini de kazana attı ve acaba Moody'nin izinden gidip sadece özel bir cep sisesinden
mi içmeye baslasa diye düsündü.
Zindan kapısı çalındı.
Snape her zamanki sesiyle, "Girin," dedi.
Kapı açılırken sınıf dönüp baktı. Profesör Karkaroff içeri girdi. Snape'ın masasına yürürken herkes
onu izledi. Parmagını yine keçi sakalına dolamıs, kıvırıp duruyordu ve endiseli görünüyordu.
Snape'in masasına varır varmaz, "Konusmamız gerek," dedi. Söylediklerini kimsenin duymamasına
öyle dikkat ediyordu ki, dudaklarını belli belirsiz oynatıyordu; basarısız bir vantrilok gibiydi. Harry
gözlerini zencefil köklerinden ayırmadan kulak kabarttı.
Snape, "Seninle dersimden sonra konusurum, Karkaroff -" diye mırıldandı. Ama Karkaroff onun
sözünü kesti.
"Beni atlatma, Severus, ben simdi konusmak istiyorum. Benden kaçıyoısun."
"Dersten sonra," diye tersledi onu Snape.
Harry, yeterince armadülo safrası döküp dökmedigini anlamak için ölçme kabına bir göz atma
bahanesiy-
608
le, ikisine yan yan baktı. Karkaroff çok endiseli, Snape de kızgın görünüyordu.
Karkaroff iki saatlik ders sona erene kadar Snape'in masasının basında dikilip durdu. Ders sonunda
Sna-pe'in ondan kaçmasını önlemeye azmetmis görünüyordu. Karkaroff un ne diyecegini merak
eden Harry, zilden iki dakika önce armadillo safrası sisesini bile bile döktü. Böylece de sınıfın geri
kalanı gürültüyle kapıya dogru giderken, kazanının arkasına saklanıp yeri silmek için bir bahanesi
oldu.
Snape'in Karkaroff a, tıslarmıs gibi, "Neymis bu kadar acele olan?" dedigini duydu.
"Bu," dedi Karkaroff. Kazanının yanından gözetleyen Harry, Karkaroff un, cüppesinin sol kolunun
Page 212
Harry Potter Ates Kadehi
yenini yukarı çekip Snape'e dirseginin altında, kolun iç tarafında bir seyi gösterdigini gördü.
"Ee?" dedi Karkaroff, hâlâ dudaklarını oynatmamak için elinden geleni yapıyordu. "Görüyor
musun? Asla bu kadar net olmamıstı, ta o zamandan -"
Kara gözleriyle sınıfı tarayan Snape, "Kapat sunu!" diye hırladı.
"Ama sen de fark etmis olmalısın -" diye basladı Karkaroff, endiseli bir sesle.
"Daha sonra konusabiliriz, Karkaroff!" diye tersledi Snape. "Potter! Ne yapıyorsun sen orada?"
Harry masum masum, "Armadillo saframı temizliyorum, Profesör," dedi. Dogrulup Snape'e elindeki
sırılsıklam bezi gösterdi.
Karkaroff bir anda geri dönüp zindandan çıktı.
609
Hem kaygılı, hem öfkeli görünüyordu. Fevkalade kızgın bir Snape'le yalnız kalmak istemeyen Harry
de kitaplarıyla malzemelerini çantasına attı ve az önce tanık oldugu seyi Ron ile Hermione'ye
anlatmak için son hızla sınıfı terk etti.
*
Ertesi gün ögleyin satodan ayrıldıklarında, dısanda gümüs renkli zayıf bir günesin parladıgım
gördüler. Hava bütün yıl oldugundan daha ılımlıydı ve Hogsme-ade'e geldiklerinde üçü de
pelerinlerini çıkartıp omuzlarına atmıslardı. Sirrus'un getirmelerini söyledigi yiyecekler Harry'nin
çantasındaydı. Ögle yemeginde masadan bir düzine tavuk budu, bir somun ekmek ve bir sürahi
balkabagı suyu yürütmüslerdi.
Dobby'ye hediye almak için Bayramlık Büyücügi-yim dükkânına girdiler. Orada bulabilecekleri en
renkli çoraplan seçerek hosça vakit geçirdiler. Aralarında, parıldayan altın ve gümüs yıldızlı deseni
olan bir çift çorapla, çok koktugu zaman yüksek sesle bagıran bir çift çorap da vardı. Sonra, saat
bir buçukta High Street'ten yukarı dogru yola koyuldular, Dervish ve Banges'i geçtiler ve köyün
ucuna dogru yürüdüler.
Harry daha önce hiç bu yönde gitmemisti. Dolambaçlı yol onlan, Hogsmeade'i çevreleyen yabanıl
kırlara götürüyordu. Burada az sayıda kulübe vardı, bahçeleri de daha büyüktü; Hogsmeade'in
gölgesinde yattıgı dagın etegine dogru yürüyorlardı. Bir köseyi dönünce, yolun sonunda bir çit
gördüler. Çok büyük, salkımsaçak tüylü, kara bir köpek, ön ayaklan en üst tahtada, onlan
610
bekliyordu. Agzında gazeteler vardı ve pek tanıdık görünüyordu...
Yanma vardıkları zaman Harry, "Merhaba, Sirius/' dedi.
Kara köpek hevesle Harry'nin çantasını kokladı, kuyrugunu bir kez salladı, sonra döndü ve
yükselerek dagın kayalık etegine giden çalılıgı geçip yoluna devam etti. Harry, Ron ve Hermione
çiti asıp onun pesinden gittiler.
Sirius önlerine düsüp onları, yerin taslarla ve kayalarla kaplı oldugu dagın etegine götürdü. Ona
göre hava hostu tabii, dört ayagı vardı. Ama Harry, Ron ve Hermione'nin çok geçmeden solugu
kesildi. Daha yükseklere, dagın tepesine dogru giden Sirius'u takip ettiler. Yarım saat kadar dik,
dolambaçlı ve taslı bir patikadan tırmandılar, günes altında terleyerek Sirius'un sallanan
kuyrugunu izlediler. Harry'nin çantasının kayısları omzunu kesiyordu.
Nihayet, Sirius birden gözden kayboldu, yok oldugu yere vardıklarında kayada dar bir yarık
gördüler. Güçlükle içeri girdiklerinde, kendilerini serin ve los bir magarada buldular. Magaranın bir
ucunda, ipinin ucu büyük bir kayaya baglı, Hipogrif Sahgaga duruyordu. Yan gri at, yan dev kartal
olan Sahgaga'nın yırtıa bakıslı, turuncu gözü onlan görünce parladı. Hepsi egilip ona selam
verdiler. Sahgaga üçünü bir an hükmeden bakıslarla süzdükten sonra, pullu ön dizlerini egdi ve
Hermione'nin kosup tüylü boynunu oksamasına izin verdi. Harry ise kara köpege bakıyordu. Köpek
vaftiz babasına dönüsmüstü.
611
Sirius yırtık pırtık, gri bir cüppe giymisti, Azkaban'dan çıktıgında üzerinde olan cüppe. Siyah
saçları, söminenin içinde belirdigi zamankinden daha uzundu, hem karmakarısıktı, hem de
keçelesmisti. Çok zayıf görünüyordu.
Agzındaki eski Gelecek Postası gazetelerini magaranın zeminine fırlattıktan sonra, boguk bir sesle,
"Tavuk!" dedi.
Page 213
Harry Potter Ates Kadehi
Harry çantasını açtı ve tavuk butlarıyla ekmek çıkınını ona verdi.
Sirius çıkını açıp bir but kaparak, "Sag ol," dedi. Yere oturdu, disiyle koca bir parça kopardı. "Daha
çok fare yiyorum. Hogsmeade'den fazla yiyecek çalamam; dikkati üstüme çekerim."
Harry'ye sırıttı, ama Harry onun sırıtısına gönülsüz bir sekilde karsılık verdi.
"Burada ne isin var, Sirius?" dedi.
Sirius köpegi andıran bir sekilde tavuk kemigini geveleyerek, "Vaftiz baban olarak görevimi yerine
getiriyorum," dedi. "Endiselenme, kendime sevimli bir sokak köpegi süsü veriyorum."
Hâlâ sırıtıyordu, ama Harry'nin yüzündeki kaygıyı görünce daha ciddi bir sekilde, "Olay yerinde
olmak istedim," dedi. "Son mektubun... eh, diyelim ki isler daha da karısık bir hal aldı. Birisi
gazeteyi attıgında hemen çalıyorum ve anlasıldıgı kadarıyla tek kaygılanan da ben degilim."
Basıyla magara zeminindeki, sayfalan sararmakta olan Gelecek Postası gazetelerini isaret etti, Ron
da gazeteleri alıp açtı.
612
Ama Harry hâlâ gözlerini dikmis, Sirius'a bakıyordu. "Ya seni yakalarlarsa? Ya görünürsen?"
"Burada benim Animagus oldugumu bilen kisiler, yalnızca siz üçünüz ve Dumbledore," dedi Sirius,
omuz silkerek. Bir yandan da tavuk budunu kıtlıktan çıkmıs gibi yemeyi sürdürüyordu.
Ron, Harry'yi dürttü ve Gelecek Postası gazetelerini ona verdi. ki taneydi. Birinin manseti
Bartemius Cro-uch'un Esrarengiz Hastalıgı'y dr, ötekininki de Bakanlık Cadısı Hâlâ Kayıp - Sihir
Bakam Simdi Sahsen ilgileniyor.
Harry, Crouch hakkındaki yazıya bir göz atfa. Cümlecikler gözüne dogru zıplıyordu sanki:
Kasımdan beri halk arasında görünmedi... evi terk edilmis gibi... St Mungo Sihirsel Hastalıklar
Hastanesi yorum yapmaktan kaçınıyor... Bakanlık ciddi hastalık rivayetlerini dogrulamayı
reddediyor...
Harry yavas yavas, "Sanki ölüyormus gibi bir hava yaratıyorlar," dedi. "Ama eger buraya
gelebildiyse, o kadar hasta olamaz..."
Ron, Sirius'a, "Agabeyim, Crouch'un özel yardım-cısıdır," dedi. "O, Crouch'un fazla çalısmaktan
bitap düstügünü söylüyor."
Harry agır agır, hâlâ yazıyı Okuyarak, "Bak, son kez yakından gördügümde gerçekten hasta
gibiydi," dedi. "Adımın Kadeh'ten çıktıgı gece..."
Hermione soguk bir sesle, "Winky'yi atmanın cezasını çekiyor, degil mi?" dedi. Sirius'un tavuk
kemiklerini çatır çutur yiyen Sahgaga'yı oksuyordu. ''Bahse girerim ki, simdi keske yapmamıs
olsam diyordur - VVinky
613
artık yanında degil, artık ona bakmıyor ya, bahse girerim ki simdi aradaki farkı anlamıstır."
Ron, Hermione'ye karanlık bir bakıs atarak, "Her-mione kafayı ev cinleriyle bozdu," diye mırıldandı
Siri-us'a.
Ama Sirius ilgilenmis görünüyordu. "Crouch ev cinini mi kovdu?"
"Evet, Quidditch Dünya Kupası'nda," dedi Harry. Karanlık saret'in ortaya çıkısını, VVinky'nin,
elinde sıkı sıkı tuttugu Harry'nin asasıyla bulunusunu ve Mr Crouch'un korkunç öfkesini anlatmaya
koyuldu.
Harry anlatmayı bitirdiginde, Sirius yeniden ayaga kalkmıs, magarada volta atıp duruyordu. Biraz
sonra, yeni bir tavuk kemigini sallayarak, "Surasını iyice anla-yayım," dedi. "Cini önce Üst Loca'da
gördünüz. Crouch'a yer ayırmıstı, degil mi?"
Harry, Ron ve Hermione bir agızdan, "Dogru," dediler.
"Ama Crouch maça gelmedi, ha?"
"Hayır," dedi Harry. "Sanırım çok mesgul oldugunu söyledi."
Sirius magarayı sessizce bir uçtan bir uca adımladı. Sonra da, "Harry," dedi, "Üst Loca'dan
çıktıktan sonra asan cebinde mi diye kontrol etmis miydin?"
"Hımmm..." Harry iyice düsündü. Sonunda, "Hayır," dedi. "Agaçlıga girmeden önce kullanmam
gerekmedi. Elimi cebime soktugumda da, orada sadece En-vaigöz vardı." Sirius'a baktı. "Yani sen,
saret'i yapan kimse, Üst Loca'da benim asamı mı çaldı demek istiyorsun?"
614
Page 214
Harry Potter Ates Kadehi
"Mümkündür," dedi Sirius.
Hermione, "O asayı VVinky çalmadı!" diye ısrar etti.
Sirius, kasları çatık, magarayı adımlamaya devam ederken, "O locada sadece cin yoktu," dedi.
"Arkanızda baska kim oturuyordu?"
"Bir sürü insan," dedi Harry. "Bulgar bakanlar... Cornelius Fudge... Malfoy'lar..."
Ron birden, "Malfoy'lar!" dedi. Öyle bagırmıstı ki, sesi magaranın dört bir yanında yankılandı,
Sahgaga da sinirli sinirli basını savurdu. "Bahse girerim Lucius Malfoy'dur!"
"Baska kimse yok muydu?" dedi Sirius.
Harry, "Kimse yoktu," dedi.
Hermione, "Vardı, Ludo Bagman, vardı," diye hatırlattı ona.
"Aa, evet..."
Sirius volta atmayı sürdürerek, "Bagman hakkında, eskiden VVimbourne VVasps'in Vurucusu
oldugu dısında bir sey bilmiyorum," dedi. "Nasıl biri?"
"dare eder," dedi Harry. "Bana Üçbüyücü Turnuvası'nda yardım teklif edip duruyor."
Sirius kaslarını daha da fazla çatarak, "Öyle mi?" dedi. "Niye ediyor acaba?"
"Benden hoslanmıs," dedi Harry.
"Hımm," dedi Sirius, düsünceli görünüyordu.
Hermione, "Karanlık saret belirmeden hemen önce agaçlıkta gördük onu," dedi Sirius'a. "Hatırlıyor
musunuz?" dedi Harry ile Ron'a.
Ron, "Evet ama, agaçlıkta kalmadı, degil mi?" dedi.
615
"Biz ona ayaklanmadan söz eder etmez, kamp yerine1 geri döndü."
"Nereden biliyorsun?" diye cevabı yapıstırdı Her-mione. "Nereye Buharlastıgını nereden
biliyorsun?"
Ron kulaklarına inanamayarak, "Hadi canım," dedi, "yani sen simdi Karanlık saret'i Ludo Bagman
mı yaptı diyorsun?"
Hermione inatla, "Onun yapmıs olması VVinky'nin yapmıs olmasından daha akla yakın," dedi.
Ron anlamlı anlamlı Sirius'a baktı. "Demistim sana. Kafayı ev cinlerine -"
Ama Sirius elini kaldırıp Ron'u susturdu. "Karanlık saret yaratıldıgında, cin elinde Harry'nin
asasıyla yakalanınca, Crouch ne yaptı?"
"Çalılıklara bakmaya gitti," dedi Harry, "ama baska kimse yoktu."
'Tabii," diye mırıldandı Sirius, yukarı asagı volta atarak, "tabii, bunu kendi cinine kondurmak
istemiyordu... sonra da onu kovdu mu?"
"Evet," dedi Hermione hararetle, "onu kovdu, sırf çadırînda kalmadı ve onu ezmelerine -"
"Hermione," dedi Ron, "su cinden bahsetmeyi keser misin!"
Sirius basını salladı. "O, Crouch'un notunu senden iyi vermis, Ron. Bir adamın nasıl biri oldugunu
anlamak istiyorsan, kendisiyle esit olanlara degil, astlarına nasıl muamele ettigine bak."
Elini tıras olmamıs yüzünde gezdirdi, belli ki harıl hani düsünüyordu. "Barty Crouch'un ortadan
kaybol-
616
maları... Quidditch Dünya Kupası'nda ev cininin kendisine yer ayırmasını saglama zahmetine
katlanıyor, ama sonra da kalkıp maçı izlemeye gelmiyor. Üçbüyü-cü Turnuvası'nı yeniden
baslatmak için çok çalısıyor ve sonra ona da gelmekten vazgeçiyor... Crouch'a yakısmayan seyler
bunlar. Eger daha önce hastalık yüzünden bir gün olsun izin aldıysa, Sahgaga'yı yerim."
"Crouch'u tanıyor musun yani?" diye sordu Harry.
Sirius'un yüzü karardı. Birden, Harry'nin onunla ilk karsılastıgı geceki kadar tehdit edici göründü.
Harry'nin Sirius'u hâlâ katil sandıgı geceki kadar.
Sirius alçak sesle, "Haa, Crouch'u tanıyorum tabii," dedi. "Benim Azkaban'a gönderilmem için emir
veren oydu - mahkemeye çıkarılmadan."
Ron ve Hermione bir agızdan, "Ne?" dediler.
"Saka ediyorsun!" dedi Harry.
Sirius tavuktan büyük bir lokma daha ısırarak, "Hayır, etmiyorum," dedi. "Crouch eskiden Sihirli
Page 215
Harry Potter Ates Kadehi
Yasal Yaptırım Dairesi Baskanı'ydı, bilmiyor muydunuz?"
Harry, Ron ve Hermione hayır anlamında baslarını salladılar.
"Herkes onun Sihir Bakam obuasını bekliyordu," dedi Sirius. "Büyük bir büyücüdür, Barty Crouch,
sihir gücü yüksektir - ve iktidar hırsıyla doludur. Yo, asla bir Voldemort destekçisi olmadı," dedi,
Harry'nin yüzündeki bakısı okuyarak. "Hayır, Barty Crouch her zaman Karanlık yana iliskin hislerini
yüksek sesle belirtirdi. Ama Karanlık yana karsı olan bir sürü insan... neyse, anlamazsınız... çok
gençsiniz..."
617
Ron sesinde sinirli bir tınıyla, "Babam da Dünya Kupası'nda böyle demisti," dedi. "Sen yine de bir
denesene, niye denemiyorsun?"
Sirius'un zayıf yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı. "Pekâlâ, deneyeyim..."
Magaranın üst kısmına dogru yürüdü, geri geldi ve, "Voldemort'un su anda güçlü oldugunu
varsayın," dedi. "Kimlerin onu destekledigini bilmiyorsunuz, kimin onun için çalısıp kimin
çalısmadıgını bilmiyorsunuz. Ama biliyorsunuz ki, insanları kontrol ediyor, onlara ellerinde
olmadan korkunç seyler yaptırabiliyor. Kendiniz, aileniz ve dostlarınız için korkuyorsunuz. Her
hafta daha fazla ölüm, daha fazla kaybolma, daha fazla iskence haberi geliyor... Sihir Bakanlıgı
karmakarısık, ne yapacaklarını bilmiyorlar, her seyi Muggle'lar-dan saklamaya çalısıyorlar, ama bu
arada Muggle'lar da ölüyor. Her yerde terör var... panik... kargasa... Böyle günlerdi iste.
"ste böyle günler bazı insanların en iyi, bazılarının da en kötü taraflarını ortaya çıkarır. Crouch'un
ilkeleri baslangıçta iyi olabilir - ben bilemiyorum. Bakanlık'ta hızla yükseldi ve Voldemorf un
destekçilerine karsı çok sert önlemler almaya basladı. Seherbaz'lara yeni haklar verildi - örnegin,
esir alma yerine öldürme hakkı. Ayrıca, mahkemeye çıkarılmadan dosdogru Ruh Emici'lere teslim
edilen tek kisi de ben degildim. Crouch siddete siddetle karsılık verdi ve süphelilere karsı
Affedilmez Lanef lerin kullanılması için yetki verdi. Bana kalırsa, Karanlık yandakilerin çogu kadar
amansız ve acımasız-
618
lastı. Yanlıs anlamayın, onu destekleyenler vardı - birçok kisi onun isleri yapma seklinin dogru
oldugunu düsünüyordu ve bir sürü cadıyla büyücü onun Sihir Bakanı olması için yaygara ediyordu.
Voldemort kaybolunca, Crouch'un bu üst mevkiye gelmesine an meselesi gözüyle bakılmaya
baslandı. Ama sonra hayli talihsiz bir olay meydana geldi..." Sirius acı acı güldü. "Crouch'un kendi
oglu, ikna güçleri sayesinde Azkaban'dan uzak kalmayı beceren bir grup Ölüm Yiyen'le birlikte
yakalandı. Besbelli Voldemort'u bulup onu yeniden iktidara getirmeye çalısıyorlardı."
"Crouch'un oglu mu yakalandı?" dedi, solugu kesilen Hermione.
"Aynen," dedi Sirius. Tavuk kemigini Sahgaga'ya attı, kendisi de yere, ekmek somununun yanına
sırtüstü uzanarak onu ikiye böldü. "htiyar Barty için bayagı kötü bir soktu sanırım. Ailesiyle evde
biraz daha fazla vakit geçirmeliymis, degil mi? Arada bir bürosundan erken saatte çıkmalıymıs...
kendi oglunu tanımalıymıs."
Ekmegi koca parçalar halinde yutmaya baslamıstı.
"Oglu gerçekten bir Ölüm Yiyen miydi?" diye sordu Hany.
"En ufak bir fikrim yok," dedi Sirius, hâlâ agzına ekmek tıkıyordu. "O getirildiginde ben de
Azka-ban'daydım. Bunların çogunu çıktıktan sonra ögrendim. Oglan gerçekten de, Ölüm Yiyen
olduklarına hayatım üzerine bahse girebilecegim kisilerle yakalanmıstı - ama o da yanlıs zamanda
yanlıs yerdeydi belki, tıpkı ev cini gibi."
619
Hermione, "Crouch oglunu oradan çıkarmaya çalıstı mı?" diye fısıldadı.
Sirius havlamaya çok benzeyen bir kahkaha attı. "Crouch oglunu çıkaracak, ha? Onun notunu
verdin sanıyordum, Hermione. tibannı lekeleme tehdidinde bulunan her sey gitmeliydi; bütün
hayatını Sihir Bakanı olmaya adamıstı. Kendisini ona adamıs bir ev cinini, yeniden Kara saret'le
arasında baglantı kurdugu için kovusunu gördünüz - bu size onun nasıl biri oldugu hakkında bir
fikir vermiyor mu? Crouch'un baba muhabbeti sadece oglunun mahkemeye çıkmasını saglamakla
sınırlı kaldı ve, anlatılanlara göre, bu mahkeme de Crouch'un oglandan ne kadar nefret ettigini
göstermesi için bir araçtan öte bir sey degildi... sonra da onu dosdogru Azkaban'a yolladı."
Page 216
Harry Potter Ates Kadehi
Harry alçak sesle, "Kendi oglunu Ruh Emici'lere mi teslim etti?" diye sordu.
"Öyle," dedi Sirius, artık hiç de egleniyormus gibi görünmüyordu. "Ben Ruh Emici'lerin onu içeri
getirisini gördüm, hücremin kapısındaki parmaklıkların arasından izledim. Tas çatlasa on dokuz
yasından fazla degildi. Onu benimkinin yakınında bir hücreye koydular. Gece olunca, anne, anne,
diye bagırmaya basladı. Ama birkaç gün sonra sesi kesildi... sonunda hepsinin sesi kesilir zaten...
yani uykularında haykırmadıklan sürece..."
Bir an için, Sirius'un gözlerindeki ölgün bakıs her zamankinden daha belirgin hale geldi, sanki
üstüne panjur kapanmıs gibi.
620
"Yani hâlâ Azkaban'da mı?" dedi Harry.
"Hayır," dedi Sirius donuk bir sesle. "Hayır, artık orada degil. Onu getirmelerinden bir yıl sonra
öldü."
"Öldü mü?"
"Tek ölen o degil," dedi Sirius acı acı. "Çogu orada çıldırır ve sonunda çogu yemek yemekten
vazgeçer. Yasama arzusunu yitirirler. Bir ölümün yaklastıgını daima anlayabilirdin, çünkü Ruh
Emici'ler bunu hissederlerdi ve heyecanlanırlardı. O çocuk geldiginde de hayli hasta gibiydi.
Crouch, Bakanlık'ın önemli bir üyesi oldugu için, karısıyla ikisine ogullarını ölüm döseginde ziyaret
etme izni verilmisti. Barty Crouch'u en son o zaman gördüm, karısını yarı yarıya tasıyarak
hücremin önünden geçti. Anlasılan kadının kendi de kısa süre sonra öldü. Kederden. Tıpkı çocugu
gibi tükenip gitti. Crouch oglunun cenazesini almaya gelmedi. Ruh Emici'ler onu kalenin dısına
gömdüler. Gömerlerken izledim."
Sirius az önce agzına götürdügü ekmegi kenara attı ve onun yerine balkabagı suyu sürahisini alıp
basına dikti.
"ste böyle, ihtiyar Crouch tam basarıya ulastıgını sandıgı anda her seyi kaybetti," diye devam etti,
elinin tersiyle agzını silerek. "Bir an, bir kahraman, Sihir Bakanı olmanın esiginde... bir an
sonraysa, oglu ölmüs, karısı ölmüs, aile itibarına leke sürülmüs biri. Kaçtıktan sonra duydugum
kadanyla, eski popülerligini de kaybetmis. Oglu öldükten sonra insanlar çocuga karsı biraz daha
sempati duymaya ve iyi bir aileden genç, hos bir çocugun nasıl olup da böyle yoldan çıktıgını
sormaya
621
i
basladılar. Babasının onunla hiç ilgilenmedigi sonucuna vardılar. Böylece en üst kademedeki isi
Cornelius Fud-ge aldı, Crouch da Uluslararası Sihirsel sbirligi Dairesi'ne kaydırıldı."
Uzun bir sessizlik oldu. Harry, Quidditch Dünya Kupası'nda, agaçlıkta, onun sözünü dinlemeyen ev
cinine tepeden bakarken Crouch'un gözlerinin nasıl fincan gibi oldugunu düsünüyordu. Crouch,
VVinky'nin Karanlık saret'in altında bulunmasına bu yüzden asırı tepki göstermisti demek. Ona
oglunu ve eski skandali hatırlatmıstı ve Bakanlık'ta gözden düsüsünü...
Harry, "Moody diyor ki, Crouch kafayı Karanlık büyücüleri yakalamakla bozmus," dedi Sirius'a.
"Evet, ben de bunun onda bir tür manyaklık halini aldıgını duydum," dedi Sirius, basını sallayarak.
"Bana sorarsan, bir Ölüm Yiyen daha yakalayarak eski popülerligine kavusacagını sanıyor hâlâ."
Ron zafer duygusuyla, "Ve satoya gizlice girip Sna-pe'in odasını karıstırdı!" dedi, Hermione'ye
bakarak.
"Evet," dedi Sirius, "ve bu da hiç akla yakın degil."
"Hayır, yakın!" dedi Ron heyecanla.
Ama Sirius basını sallad . "Dinle bak, eger Cr juch, Snape hakkında arastırma yapmak istediyse,
niye Tur-nuva'nın jürisine katılmak için gelmiyor? Hogwarts'ı düzenli olarak ziyaret etmek ve
gözünü Snape'in üzerinden ayırmamak için ideal bir bahane olurdu."
"Demek sen Snape'in bir isler karıstırıyor olabilecegini düsünüyorsun?" diye sordu Harry, ama
Hermione hemen lafını kesti.
622
"Bak, ne dersen de ben aldırmıyorum, Dumbledore, Snape'e güveniyor -"
"Öf, bırak artık, Hermione," dedi Ron sabırsızca. "Biliyorum, Dumbledore zeki falan ama, bu
Page 217
Harry Potter Ates Kadehi
gerçekten de uyanık bir Karanlık büyücünün onu kandıramayacagı anlamına -"
"Öyleyse birinci sınıftayken Snape niye Harry'nin hayatını kurtardı? Neden bırakmadı ölsün?"
"Bilmiyorum - belki de Dumbledore'un onu kovacagını düsündü -"
"Sen ne dersin, Sirius?" dedi Harry yüksek sesle. Ron ve Hermione de dinleyebilmek için didismeyi
bıraktılar.
Sirius, Ron ile Hermione'ye düsünceli düsünceli bakarak, "Bence ikisinin de haklı oldugu yanlar
var," dedi. "Snape'in burada ders verdigini ögrendigimden beri, Dumbledore'un onu niye ise
aldıgını merak ediyorum. Karanlık Sanatlar, Snape'i hep büyülemistir, okulda da bununla ünlüydü.
Pis, kılçık, yaglı saçlı bir çocuktu," diye ekledi Sirius. Harry ve Ron da birbirlerine bakıp sırıttılar.
"Snape okula geldiginde yedinci sınıftaki çocukların yarısından fazla lanet biliyordu ve girdigi
Slytherin çetesinin hemen hemen bütün üyeleri sonunda Ölüm Yiyen oldu."
Sirius parmaklarını kaldırdı ve tek tek saymaya basladı. "Rosier ve VVilkes - ikisi de Voldemort'un
düsüsünden bir yıl önce Seherbaz'lar tarafından öldürüldüler. Lestrange'lar -evli bir çift-
Azkaban'dalar. Avery - duydugum kadarıyla, yaptıklarını Imperius lanetinin
623
etkisi altında yaptıgını söyleyerek basını dertten kurtarmıs - hâlâ kaçak. Ama benim bildigim
kadarıyla, Snape asla bir Ölüm Yiyen olmakla suçlanmadı - hos, bunun da pek anlamı yok ya,
neyse. Çünkü çogu hiç yakalan-mamıstı. Ve Snape de basını derde sokmayacak kadar akıllı ve
kurnazdır, burası kesin."
"Snape, Karkaroff u yakından tanıyor, ama bunun duyulmasını pek istemiyor," dedi Ron.
Harry hemen, "Evet, dün Karkaroff ksir dersine geldiginde Snape'in yüzünü görecektin!" dedi.
"Karkaroff onunla konusmak istiyordu, Snape'in ondan kaçtıgını söylüyordu. Karkaroff gerçekten
kaygılanmıs görünüyordu. Snape'e kolundaki bir seyi gösterdi, ama ben ne oldugunu göremedim."
Sirius samimi bir hayretle, "Snape'e kolundaki bir seyi mi gösterdi?" dedi. Parmaklarını dalgın
dalgın kirli saçlarından geçirdi, sonra da yine omuz silkti. "Eh, bunun ne oldugu hakkında hiçbir
fikrim yok... ama eger Karkaroff gerçekten kaygüanmıssa ve derdine çare bulmak için Snape'e
gidiyorsa..."
Sirius bakıslarını magara duvarına dikti ve çaresizlikle dislerini sıktı. 'Tabii, Dumbledore'un
Snape'e güvenme meselesi de var. Dumbledore'un baskalarının güvenmeyecegi kisilere
güvendigini biliyorum ama, Voldemort için çalısmıs olsa Snape'in Hogwarts'ta ders vermesine izin
verecegini hiç sanmam."
Ron inatla, "Peki öyleyse Moody ve Crouch niye ille de Snape'in odasına girmek istiyorlar?" diye
sordu.
Sirius agır agır, "Eh," dedi, "Deli-Göz, Hogvvarts'a
624
geldikten sonra tek tek her ögretmenin odasını aradıysa sasmam. Moody, Karanlık Sanatlara Karsı
Savunma'yı ciddiye alır. Onun pek kimseye güvendigini sanmıyorum, yasadıklarından sonra bunda
sasacak bir sey de yok. Ama Moody için sunu söyleyeyim: Mecbur kalmadıkça hiç öldürmedi.
Mümkünse eger, insanları hep sag olarak teslim etti. Serttir ama, asla Ölüm Yiyen'lerin düzeyine
inmemistir. Crouch'a gelince... o farklı bir konu, bak... Gerçekten hasta mı? Eger öyleyse, niye
sürüne sürüne Snape'in odasına gelme zahmetine katlandı? Degilse... neler karıstırıyor? Dünya
Kupası'nda o kadar önemli ne yapıyordu da Üst Loca'ya gelmedi? Turnu-va'nın jürisinde yer alması
gerektigi sırada neler yapıyordu?"
Sirius sustu, bakısları hâlâ magaranın duvannday-dı. Sahgaga kayalık zeminde dolanıyor,
gözünden kaçmıs olabilecek kemikleri anyordu.
Sonunda Sirius basını kaldırıp Ron'a baktı. "Agabeyin, Crouch'un özel yardımcısı dedin, degil mi?
Ona son zamanlarda Crouch'u görüp görmedigini sorabilir misin acaba?"
Ron kuskulu bir sekilde, "Deneyebilirim," dedi. "Ama Crouch'un bir seyler çevirdigi havasını
verme-sem iyi olur. Percy, Crouch'u sever."
Sirius, Gelecek Postosı'nın ikinci nüshasını isaret ederek, "Hazır sormusken, Bertha Jorkins
hakkında ellerinde herhangi bir ipucu olup olmadıgını da ögrenmeye çalıs," dedi.
"Bagman olmadıgını söylemisti," dedi Harry.
Page 218
Harry Potter Ates Kadehi
. 625
Sirius basıyla gazeteyi isaret ederek, "Evet, oradaki yazıda öyle deniyor," dedi. "Bertha'nın
hafızasının ne kadar zayıf oldugu konusunda vır vır edip durmus. Belki ben onu tanıyalı beri
degismistir ama, benim bildigim Bertha hiç de unutkan degildi - tam tersi. Biraz ap-talcaydı ama,
dedikodu için kusursuz bir hafızası vardı. Bu yüzden basını çok belaya soktu; ne zaman çenesini
kapatması gerektigini bilmezdi çünkü. Düsünüyorum da, Sihir Bakanlıgı için bayagı bir sorun
olmustur herhalde... Belki de Bagman bunun için onca uzun süredir Bertha'yı arama zahmetine
katlanmadı..."
Sirius derin derin içini çekti ve gölgeli gözlerini ovusturdu. "Saat kaç?"
Harry saatine baktı, sonra saatin gölde bir saat kaldıgından beri çalısmadıgını hatırladı.
"Üç buçuk," dedi Hermione.
Sirius ayaga kalkarak, "Okula dönseniz iyi olur," dedi. "Simdi, dinleyin..." Harry'ye sert sert baktı -
"Beni görmek için okuldan sıvısmanızı istemiyorum, ta-maırî mı? Bana buraya mesaj yollayın
yeter. Sıradısı buldugunuz her seyi bana bildirmenizi hâlâ istiyorum. Ama sen izin almadan
Hogwarts'tan ayrılmayacaksın. Bu birisinin sana saldırması için ideal bir fırsat olur."
Harry, "Simdiye kadar kimse bana saldırmadı," dedi. "Bir ejderhayla iki Garkenez hariç."
Ama Sirius ona kaslarını çatıp baktı. "Umrumda bile degil... Ben ancak bu Turnuva sona erince
rahat bir soluk alacagım, o da ancak haziranda bitiyor. Ve unutmayın, aranızda benden söz
ederseniz, bana Fırtik deyin, tamam mı?"
626
Harry'ye bos peçeteyle siseyi verdi ve vedalasmak için Sahgaga'nm yanına gidip onu oksadı. "Ben
de sizinle köyün kıyısına kadar yürüyecegim," dedi. "Bakalım bir gazete daha asırabilecek miyim?"
Magaradan çıkmadan önce biçim degistirip yeniden kocaman, kara köpek oldu. Dagdan asagı,
kayalık arazide onunla birlikte yürüyüp yine çite geldiler. Burada her birinin onun kafasını
oksamasına izin verdi, sonra da dönüp köyün dısına dogru bir kosu tutturdu.
Harry, Ron ve Hermione, Hogsmeade'e yürüyüp, oradan da Hogwarts'a dogru yola koyuldular.
Satoya çıkan yoldan yukarı dogru yürürlerken, Ron, "Acaba Percy, Crouch hakkında bütün bunları
biliyor mu?" diye sordu. "Ama belki de aldırmıyördür... Belki bunlar onun Crouch'a daha da fazla
hayran olmasına yol açıyordur. Evet, Percy kurallara bayılır. O olsa olsa, Crouch kendi oglu için
bile kuralları çignemeyi reddediyor, der."
Hermione, "Percy kendi ailesinden birini asla Ruh Emici'lerin önüne atmaz," dedi siddetle.
"Bilmiyorum," dedi Ron. "Eger meslegine engel oldugunu düsünüyorsa... Percy gerçekten hırslıdır
yani..."
Tas basamaklardan çıkıp Giris Salonu'na geldiler, Büyük Salon'dan yükselen nefis yemek kokulan
oraya kadar geliyordu.
Ron derin derin soluk alarak, "Zavallı yaslı Pırtık," dedi. "Seni gerçekten seviyor olmalı, Harry...
Düsünsene bir, fareyle besleniyor."
627
YRM SEKZNC BÖLÜM
Mr Crouch'un Deliligi
Harry, Ron ve Hermione pazar günü kahvaltının ardından Baykushane'ye gidip Percy'ye mektup
yolladılar. Sirius'un önerdigi gibi, ona son zamanlarda Mr Crouch'u görüp görmedigini sordular.
Hedwig'i kullandılar, çünkü çok uzun zamandır ona hiç is verilmemisti. Baykushane penceresinden
onun uçarak uzaklasmasını seyrettikten sonra, Dobby'ye yeni çoraplarını vermek için mutfaga
indiler.
Ev cinleri onlan neseyle karsıladılar. Yine egilerek selam,.verdiler, reverans yaptılar ve çay
hazırlamak için etrafta kosusturup durdular. Dobby hediyesini görünce resmen costu.
"Harry Potter, Dobby'ye çok iyi davranıyor!" diye ci-yakladı, kocaman gözlerindeki iri iri
gözyaslarını silerek.
"O Galsamotu'yla hayatımı kurtardın, Dobby, gerçekten," dedi Harry.
"Su eklerlerden biraz daha yoktur herhalde, degil mi?" dedi Ron, gülümseyen ve ısrarla egilerek
selam veren ev cinlerine bakarak.
Page 219
Harry Potter Ates Kadehi
628
Hermione sinirli bir sekilde, "Daha yeni kahvaltı ettin!" dedi, ama dört cinin tasıdıgı koca bir
gümüs tepsi dolusu ekler onlara dogru geliyordu bile.
"Fırtık'a göndermek için bir seyler alsak iyi olur," diye mırıldandı Harry.
"yi fikir," dedi Ron. "Pig'e yapacak is çıkar. Bize fazladan biraz yiyecek veremezsiniz herhalde,
degil mi?" dedi çevresindeki cinlere. Cinler sevinçle egilip selam verdiler ve biraz daha yiyecek
getirmeye gittiler.
"Dobby, VVinky nerede?" dedi Hermione, çevresine bakarak.
Dobby'nin kulakları hafifçe düstü. "Winky orada, atesin yanında, küçükhanım," dedi alçak sesle.
"Ah canım," dedi Hermione, VVinky'yi görünce.
Harry de sömineye baktı. VVinky yine aynı taburede oturuyordu. Kendini koyverip öyle pislenmisti
ki, arkasındaki isten kararmıs tuglalardan zar zor ayırt edilebiliyordu. Giysileri yıkanmamıs ve
paçavraya dönmüstü. Gözlerini atese dikmis, elinde bir sise Kaymakbirası'yla taburesinin üstünde
hafifçe sallanıyordu. Onu izlerlerken, siddetle hıçkırdı.
"VVinky artık günde altı siseyi düz ediyor," diye fısıldadı Dobby, Harry'ye.
"Eh, çok sert bir sey degil o içki," dedi Harry.
Ama Dobby basını iki yana salladı. "Bir ev cini için sert, efendim."
VVinky yine hıçkırdı. Eklerleri getiren cinler islerinin basına dönerken, ona suçlayan gözlerle
baktılar.
Dobby üzgün üzgün, "VVinky sıla hasreti çekiyor,
, 629
Harry Potter," diye fısıldadı. "Winky eve dönmek istiyor. Winky hâlâ efendisinin Mr Crouch
oldugunu sanıyor, efendim ve Dobby ne derse desin, artık efendisinin Profesör Dumbledore
oldugunu kabul etmiyor."
Birden Harry'rün aklına bir sey geldi. "Hey, VVinky," dedi, onun yanına gidip egilerek. "Mr
Crouch'un neler yaptıgını bilmiyorsundur, degil mi? Üçbü-yücü Turnuvası'na gelmeyi bıraktı da."
VVinky'nin gözlerinde bir ısık yanıp söndü. Kocaman gözbebekleri Harry'ye odaklandı. Yine hafifçe
sallandı ve, "E-Efendi gelme mi - hık - bıraktı?" dedi.
"Evet," dedi Harry, "onu birinci görevden beri görmedik. Gelecek Postası hasta oldugunu söylüyor."
VVinky, Harry'ye bugulu gözlerle bakarak biraz daha sallandı. "Efendi - hık - hasta?"
Alt dudagı titremeye basladı.
"Ama bunun dogru oldugundan emin degiliz," dedi Hermione hemen.
"Efendi'nin VVinky'sine - kik - ihtiyacı var!" diye inledi- cin. "Efendi - hık - kendi basına - hık -
yapamaz..."
"Diger insanlar kendi ev islerini kendileri yapıyorlar, biliyorsun, VVinky," dedi Hermione ciddi bir
edayla.
"VVinky - hık - Mr Crouch için - hık - sadece ev isi yapmıyor!" diye kızgın kızgın ciyakladı VVinky.
Bu sırada daha da beter sallanıp, zaten her tarafı leke içinde olan bluzuna Kaymakbirası döktü.
"Efendi - hık -Winky'ye güveniyor - hık - ve ona en önemli - hık - en gizli -"
630
"Ne?" dedi Harry.
Ama Winky basım siddetle sallayıp, üstüne biraz daha Kaymakbirası döktü.
"Winky efendisinin - hık - sırlarını saklı tutar," dedi isyankâr bir tavırla. Simdi fena halde
sallanıyor, Harry'ye sası gözlerle bakıp kaslarını çatıyordu. "Sen -hık - burnunu sokuyorsun sen."
"VVinky, Harry Potter'la bu sekilde konusmamalı!" dedi Dobby kızarak. "Harry Potter cesur ve asil
ve Harry Potter burnunu sokmaz!"
"Burnunu sokuyor - hık - efendimin - hık - özel ve gizli islerine - hık - VVinky iyi bir ev cini - hık -
VVinky sessizligini korur - hık - insanlar - hık - kurcalar durur - hık -" VVinky'nin gözkapaklari
düstü. Ansızın taburesinden sömineye kaydı ve orada horul horul horlamaya basladı. Bos
Kaymakbirası sisesi tas döseli zeminin üzerinde yuvarlanarak uzaklastı.
Bes altı tane ev cini hemen oraya geldi, tiksinmis görünüyorlardı. Biri siseyi aldı; digerleri
VVinky'nin üstüne büyük, kareli bir masa örtüsü serip uçlarını altına tıkıstırarak onu tamamen
Page 220
Harry Potter Ates Kadehi
örttüler.
"Bunu görmek zorunda kaldıgınız için biz özür diler, beyefendiler ve küçükhamm!" diye ciyakladı
yakındaki bir cin. Basını iki yana salladı, çok mahcup bir hali vardı. "Bizi VVinky'ye bakıp da
yargılamayacagınızı umuyor biz, beyefendiler ve küçükhamm!"
"O mutsuz!" dedi Hermione, sabrı tükenerek. "Niye onu örtüp saklayacagınıza neselendirmeye
çalısmıyorsunuz?"
631
"Affediyorsunuz, küçükhanım," dedi ev cini, uzun uzun egilip selam vererek, "ama yapılacak is ve
hizmet edilecek efendiler Varken, ev cinlerinin mutlu olmama hakkı yoklardır."
"Yapmayın ama!" diye feryat etti Hermione. "Hepiniz beni dinleyin! Sizin de büyücüler kadar
mutsuz olma hakkınız var! Ücret, tatil ve dogru dürüst giyecek alma hakkınız var, size söylenen
her seyi yapmak zorunda degilsiniz - Dobb/ye bakın bir!"
"Küçükhanım lütfen Dobby'yi bu ise karıstırmasın," diye geveledi Dobby, korkmus bir halde.
Mutfaktaki ev cinlerinin yüzlerindeki neseli gülümsemeler kaybolmustu. Hermione'ye sanki deli ve
tehlikeli biriymis gibi bakıyorlardı.
"Fazladan yemeginizi getirdi biz!" diye cıyakladı Harry'nin yanındaki bir cin. Getirdigi koca bir
jambonu, bir yıgın keki ve biraz meyveyi Harry'nin eline tu-tusturuverdi. "Hosça kalın!"
Ev cinleri Harry, Ron ve Hermione'nin çevresine toplanıp, küçük elleriyle onlan bellerinden itekleye
itekleye mutfaktan çıkarmaya koyuldular.
"Çoraplar için tesekkürler, Harry Potter!" diye perisan bir halde bagırdı Dobby. Söminenin orada,
siskin bir örtüymüs izlenimi veren VVinky'nin yanında duruyordu.
Mutfak kapısı arkalarından güm diye kapanırken, Ron kızgın bir sesle, "Dilini tutamadın, degil mi,
Hermione?" dedi. "Artık onları ziyaret etmemizi istemeyecekler! VVinky'den Crouch hakkında daha
çok sey ögrenebilirdik!"
632
"Öff, sanki senin de çok umrunda!" diye alay etti Hermione. "Buraya inmeyi sırf yemekler için
istiyorsun!"
Sinir bozucu bir gün oldu. Harry, Ron'la Hermi-one'nin ortak salonda ödevlerini yaparken ha bire
didismelerinden öyle usandı ki, o aksam Sirius'un yemegini Baykushane'ye kendi basına götürdü.
Pigwidgeon koca bir jambonu kendi basına daga götürmek için çok çok küçüktü, bu yüzden Harry
okula ait iki hüthüt kusunu yardımcı olarak kullandı. Baykuslar günbatımına dogru uzaklastılar,
aralannda tasıdıkları koca paketle çok tuhaf görünüyorlardı. Harry pencere pervazına yaslanıp
dısarıya, karanlıga, Yasak Orman'daki agaçların hısırdayan tepelerine ve Durmst-rang gemisinin
dalgalanan yelkenlerine baktı. Bir pu-hukusu Hagrid'in kulübesinin bacasından yükselen duman
halkasının içinden geçti; satoya dogru uçtu, Bay-kushane'nin çevresinde söyle bir turladı ve
uzaklasıp gözden kayboldu. Harry asagı dogru baktıgında, Hagrid'in, kulübesinin önünde büyük bir
enerjiyle yeri kazdıgını gördü. Harry onun niye kazdıgını merak etti; yeni bir sebze tarhı yapıyor
gibiydi. O izlerken, Beauxba-tons arabasından Madam Maxime belirdi ve Hagrid'in yanına gitti.
Görünüse bakılırsa, onunla konusmaya çalısıyordu. Hagrid küregine yaslandı, ama anlasılan
konusmayı uzatmak istemiyordu. Az sonra Madam Maxi-me arabasına döndü.
Gryffindor Kulesi'ne gidip Ron'la Hermione'nin birbirlerine hırlamalarım dinlemeye niyeti olmayan
633
Harry, orada durup Hagrid'in yeri kazısını izledi; ta ki karanlık basıp onu yutana ve Harry'nin
çevresindeki baykuslar uyanmaya baslayıp, yanından hızla geçerek geceye kansana kadar.
Ertesi sabah kahvaltıya indiklerinde, Ron'la Hermi-one'nin huysuzlukları sona ermisti. Harry,
Ron'un karanlık kehanetinin de yanlıs çıktıgını memnuniyetle gördü: Ron, Hermione onlara kötü
davrandı diye ev cinlerinin Gryffindor masasına standardın altında yemekler göndereceklerini
söylemisti. Oysa pastırma, yumurtalar ve füme balıklar her zamanki kadar iyiydi.
Posta baykuslan geldiginde, Hermione hevesle basını kaldırıp yukan baktı; bir sey bekliyor gibi bir
hali vardı.
"Percy bu kadar kısa sürede cevap yollamıs olamaz," dedi Ron. "Hedwig'i daha dün gönderdik."
"Yok, o degil," dedi Hermione. "Gelecek Postası'na abone oldum. Her seyi Slytherin'lerden
Page 221
Harry Potter Ates Kadehi
ögrenmekten bıkmaya^ baslamıstım."
"yi düsünmüssün!" dedi Harry. O da baykuslara bakıyordu. "Hey, Hermione, sansın yerinde -"
Gri bir baykus Hermione'ye dogru geliyordu.
"Ama yanında gazete yok," dedi Hermione, hayal kırıklıgına ugramıs bir halde. "Bu -"
Hermione büyük bir saskınlıkla, önce gri baykusun, ardından da dört hüthüt kusu, bir kahverengi
baykus ve bir esmer baykusun gelip tabagının önüne konduklarını gördü.
634
"Kaç tane abonelik gönderdin?" dedi Harry. Hamle edip Hermione'nin kadehim kaptı, çünkü kadeh
az kalsın devriliyordu. Baykuslar itisip kakısıyor, hepsi de ilk önce kendi mektubunu vermeye
çalısıyordu.
"Bu da neyin -?" dedi Hermione, gri baykusun getirdigi mektubu alıp açtı ve okudu. "Aman yani!"
dedi kekeleyerek, hayli kızarmıstı.
"Ne oldu?" dedi Ron.
"Bu - aman ne saçma yani -" Mektubu Harry'ye attı. Harry mektubun elyazısıyla yazılı olmadıgını,
Gelecek Postası''ndan kesilmis harflerden olustugunu gördü.
Asagılık bir kıZSın. HaRRy PottEr çok daha iYisine LayıK. NeREden gEldiYsen oraya dön, mUggle.
"Hepsi böyle!" dedi Hermione ümitsizce, mektupları bir bir açarak. " 'Harry Potter senin gibilerden
çok daha iyisini bulabilir...' 'Kurbaga yumurtasının içinde kaynatılmayı hak ediyorsun...' Ayy!"
Açtıgı son zarfın içinden çok fena benzin kokan sa-nmsı-yesil bir sıvı akıp ellerine bulasmıstı.
Ellerinde iri, san çıbanlar olusmaya basladı.
"Sulandırılmamıs Bezeliyumnı irini!" dedi Ron, zarfı dikkatle alıp koklayarak.
"Ah!" dedi Hermione. Gözleri yasarmaya baslamıstı. Elindeki irini peçeteyle silmeye çalısıyordu,
ama parmaklan simdi acı verici yaralarla öylesine kaplıydı ki, bir çift kalın, yumrulu eldiven takmıs
gibiydi.
"Hastane kanadına gitsen iyi olur," dedi Harry,
635
Hermione'nin çevresindeki baykuslar havalanırken. "Biz Profesör Sprout'a nereye gittigini
söyleriz..."
Hermione ellerini birbirine degdirmeden önünde tutarak hızla Büyük Salon'dan çıkarken, Ron,
"Onu uyarmıstım!" dedi. "Onu Rita Skeeter'ı sinirlendirmemesi konusunda uyarmıstım! Suna
bak..." Hermione'nin arkasında bıraktıgı mektuplardan birini okudu: " 'Harry Potter'a nasıl oyun
oynadıgım Cadı Gündemi'nde okudum, o çocuk zaten çok çekti, yeterince büyük bir zarf bulur
bulmaz bir dahaki postayla sana bir lanet yollayacagım.' Vay be, kendine dikkat etse iyi olur."
Hermione, Bitkibilim'e gelmedi. Harry ve Ron, Sihirli Yaratıkların Bakımı dersine gitmek üzere
seradan ayrılırlarken, Malfoy, Crabbe ve Goyle'un satonun tas merdivenini indiklerini gördüler.
Arkalarında Pansy Parkinson, Slytherin'den kızlar çetesiyle fısıldasıp kıkırdıyordu. Harry'yi gören
Pansy, "Potter, yoksa kız arkadasından ayrıldın mı? Kahvaltıda niye o kadar sinirliydi?" diye
seslendi.
Harry onu duymazdan geldi; Cadı Gündemi yazısının ne kadar dert açtıgını bilme zevkini tattırmak
istemiyordu ona.
Geçen derste tek boynuzlu atlarla islerinin bittigini söyleyen Hagrid, onlan kulübesinin dısında,
ayagının dibinde yeni bir parti agzı açık kasayla bekliyordu. Kasaları görünce Harry'nin yüregine
indi - sakın yine Ke-leker yumurtası olmasın? Ama yeterince yaklasınca, kasaların içinde uzun
burunlu, yumus yumus tüylü, siyah yaratıklar oldugunu gördü. Ön patileri tuhaf bir sekil-
636
de, kürek gibi düzdü. Bunca ilgiden dolayı biraz sasırmısa benziyor, ögrencilere bakıp kibar kibar
gözlerini kırpıstırıyorlardı.
"Bunlar Burnuk," dedi Hagrid, sınıf çevresine toplandıgında. "Onları genellikle madenlerde
bulursunuz. Parıltılı seylerden hoslanırlar... ste, bakın."
Burnuk'lardan biri aniden zıplayarak Pansy Parkin-son'ın kol saatini ısırıp koparmaya çalısmıstı.
Pansy çıglık çıglıga geri sıçradı.
"Faydalı, küçük hazine saptayıcılarıdır bunlar," dedi Hagrid mutlu mutlu. "Bugün onlarla biraz
Page 222
Harry Potter Ates Kadehi
egleniriz diye düsündüm. Orayı görüyor musunuz?" Yeni esilmis, genis bir toprak alanı isaret etti,
Harry, Baykusha-ne'nin penceresinden onu izlerken kazdıgı yerdi bu. "Biraz altın para gömdüm.
Kimin Burnuk'u en çok altını çıkarırsa, ona ödül var. Siz simdi bütün ziynetlerinizi çıkarın,
kendinize bir Burnuk seçin ve onu salıvermeye hazır olun."
Harry saatini çıkardı. Zaten sırf alıskanlıktan takıyordu, saat artık çalısmıyordu. Onu cebine koydu.
Sonra bir Burnuk aldı. Burnuk uzun burnunu Harry'nin kulagına dayayıp hevesle kokladı.
Gerçekten çok sevimliydi.
"Bi' dakka," dedi Hagrid, kasaya bakarak. "Burada fazladan bir Burnuk var... kim gelmedi?
Hermione nerede?"
"Hastane kanadına gitmesi gerekti," dedi Ron.
"Sonra anlatırız," diye mırıldandı Harry; Pansy Parkinson kulak kesilmisti.
637
Bu simdiye kadar Sihirli Yaratıkların Bakımı'nda en çok eglendikleri ders oldu. Burnuk'lar topraga
sanki suya dalarmıs gibi dalıyor, sonra da her biri onu salıvermis olan ögrenciye kosusturup,
topladıgı altını onun eline tükürüyordu. Ron'unki pek bir verimliydi; az sonra onun kucagını altınla
doldurmustu.
Burnuk'u yine topraga dalıp, cüppesine toprak sıçratırken, Ron, "Bunları evcil hayvan olarak satın
alabiliyor muyuz, Hagrid?" diye sordu heyecanla.
"Annenin pek hosuna gitmezdi, Ron," dedi Hagrid sırıtarak. "Evleri alan talan ediyor bu Burnuk'lar.
Sanırım bitirmek üzereler," diye ekledi, Burnuk'lar dalmaya devam ederken, esilmis toprak alanda
gezinerek. "Sadece yüz altın gömmüstüm. Hah, iste Hermione de geldi!"
Hermione çimenlikte onlara dogru yürüyordu. Perisan görünüyordu, elleri sıkı sıkı bandajlanmıstı.
Pansy Parkinson boncuk gibi gözleriyle onu izliyordu.
"Eveet, bakalım nasıl gitti!" dedi Hagrid. "Paralarınızı sayın! Çalmaya çalısmanın da bir anlamı yok,
Goy-le," diye ekledi, böcek karası gözlerini kısarak. "Ayakkabıcı cin altını bu. Birkaç saat sonra yok
oluyor."
Goyle son derece somurtkan bir halde ceplerini bosalttı. Sonuçta en basarılı olanın Ron'un
Burnuk'u oldugu ortaya çıktı ve Hagrid ödül olarak ona kocaman bir parça Balyumruk çikolatası
verdi. Arazinin öte yanında ögle yemegi zili çaldı; sınıfın geri kalanı satoya dogru yola koyuldu,
ama Harry, Ron ve Hermione orada kalıp Hagrid'in Burnuk'ları kutularına koymasına yardım et-
638
tiler. Harry, Madam Maxime'in, arabasının penceresinden onlan gözledigini fark etti.
"Ellerine ne yaptın öyle, Hermione?" dedi Hagrid endiseyle.
Hermione ona sabahleyin aldıgı nefret mektuplarını ve Bezeliyumru irini dolu zarfı anlattı.
"Off, hiç takma kafanı," dedi Hagrid sefkatle, ona bakarak. "Rita Skeeter annem hakkında o yazıyı
yazınca ben de öyle mektuplar falan almıstım. 'Sen bir canavarsın, seni öldürmeleri gerekir.'
'Annen masum insanları öldürdü, eger biraz utanman varsa gidip kendini göle atarsın.' "
"Olamaz!" dedi Hermione, hayretten donakalmıs halde.
"Yaa," dedi Hagrid, Burnuk kasalarını kaldırıp kulübe duvarının yanına götürerek. "Çatlak onlar,
Hermione. Baska gelirse açma. Dogruca atese at."
Satoya dönerlerken, Harry, "Çok iyi bir dersi kaçırdın," dedi Hermione'ye. "Burnuk'lar bayagı iyi,
degil mi Ron?"
Ancak Ron, kaslarını çatmıs, elindeki çikolataya bakarak dalıp gitmisti. Bir seye çok bozulmus
gibiydi.
"Ne oldu?" dedi Harry. "Sevmedigin türden mi?"
"Hayır," dedi Ron. "Niye bana altını söylemedin?"
"Ne altını?" dedi Harry.
"Sana Quidditch Dünya Kupası'nda verdigim altını," dedi Ron. "Envaigöz'üm için sana verdigim
ayakkabıcı cin altınını. Üst Loca'da. Niye yok oldugunu söylemedin?"
639
Ron'un neden bahsettigini anlaması için Harry'nin biraz düsünmesi gerekti.
"Haa..." dedi, sonunda hatırlayınca. "Bilmem... yok oldugunu fark etmedim. O sırada asamı
Page 223
Harry Potter Ates Kadehi
aramakla mesguldüm ya."
Giris Salonu'na çıkan basamakları tırmandılar ve ögle yemegi için Büyük Salon'a geçtiler.
Oturup tabaklanna rozbif ve Yorkshire puding; koyarlarken, "Güzel sey olmalı," dedi Ron birden.
"Yani bir cep dolusu Galleon'un kaybolsa farkına varmayacak kadar çok paran olması."
"Bak, o gece kafam baska seylerle mesguldü!" dedi Harry sabırsızca. "Hepimizin öyleydi,
hatırlamıyor musun?"
"Ayakkabıcı cin alanının yok oldugunu bilmiyordum," diye mırıldandı Ron. "Sana borcumu
ödedigimi sanmıstım. Noel'de bana o Chudley Cannon sapkasını vermemeliydin."
"Bosver, tamam mı?" dedi Harry.
Rorx çatalının ucuna bir kızarmıs patates geçirip ona öfkeli gözlerle bakmaya basladı. "Fakir
olmaktan nefret ediyorum," dedi sonra.
Harry ve Hermione birbirlerine baktılar. kisi de ne diyeceklerini bilemiyorlardı.
"Berbat bir sey," dedi Ron, hâlâ öfkeli gözleriyle patatesine bakarak. "Fazladan biraz para
kazanmak istedikleri için Fred'le George'u suçlamıyorum. Keske ben de kazanabilseydim. Keske bir
Burnuk'um olsaydı."
"Eh, demek ki artık sana bir dahaki Noel'de ne ala-
640
cagımızı biliyoruz/' dedi Hermione neseyle. Sonra, Ron'un hâlâ üzgün durdugunu görünce, "Hadi
ama, Ron, daha kötü olabilirdi," dedi. "En azından parmakların irin kaplı degil." Hermione'nin
parmakları öyle sismis, öyle kaskatı kesilmisti ki, çatalıyla bıçagını kullanmakta güçlük çekiyordu.
"O Skeeter denen kadından nefret ediyoruml" diye patladı. "Ondan bunun acısını çıkaracagım,
hayatta yaptıgım son sey bu olsa bile!"
*
Sonraki hafta boyunca Hermione'ye nefret mektupları gelmeye devam etti. Hagrid'in tavsiyesini
tutup onları açmaktan vazgeçti. Öte yandan, ona düsman olanların çogu, Gryffindor masasında
patlayıp çıglık çıglıga bagırarak hakaret eden Çıgırtkan'lar gönderiyor ve bütün Salon bunları
duyuyordu. Cadı Gündemi'ni okumayanlar bile Harry-Krum-Hermione üçgenini biliyordu artık.
Hermione'nin kız arkadası olmadıgını insanlara söylemekten Harry'nin dilinde tüy bitmisti.
"Azalır biter, merak etme," dedi Hermione'y e, "yeter ki biz aldırmayalım... nsanlar Rita'nm geçen
sefer hakkımda yazdıgı o seylerden sıkılmıslardı sonunda -"
"Sözde okul arazisine giremiyorken, özel konusmaları nasıl dinledigini bilmek istiyorum!" dedi
Hermione hiddetle.
Hermione bir sonraki Karanlık Sanatlara Karsı Savunma dersinin sonunda, Profesör Moody'ye bir
sey sormak için sınıfta bekledi. Sınıftaki diger ögrencilerse çıkmaya can atıyorlardı; Moody
ugursuzluk büyüsü savusturma konusunda onları öyle sert bir sınavdan ge-
641
çirmisti ki, çogunun ufak sakatlıkları vardı. Harry berbat bir Segiren Kulak vakasına yakalanmıstı,
sınıftan çıkarken ellerini kulaklarının üstüne kapatmak zorunda kaldı.
Hermione bes dakika sonra Harry ile Ron'u Giris Salonu'nda yakaladı ve Harry duysun diye onun
ellerini kıpırdanan kulaklarından çekip, "Surası kesin, Rita bir Görünmezlik Pelerini kullanmıyor!"
dedi. Soluk soluga kalmıstı. "Moody onu ikinci görev sırasında jüri masasının yakınında ya da
gölün civannda görmemis!"
"Hermione, bundan vazgeçmeni söylememin bir anlamı var mı?" dedi Ron.
"Hayır!" dedi Hermione inatla. "Viktor'la konusmamı nasıl duydugunu ögrenmek istiyorum! Ayrıca
Hagrid'in annesini nasıl ögrendigini de!"
"sin içinde minik antenler olmasın?" dedi Harry.
"Minik antenler mi?" dedi Ron, bos bos bakarak. "Nasıl yani... üstüne böcek falan mı koymus?"
Harry ona gizli mikrofonları ve kayıt aygıtlarını anlatmaya koyuldu.
Ron hayran hayran dinliyordu ki, Hermione araya girdi. "Siz ikiniz Hogwarts: Bir Tarih'i hiç
okumayacak mısınız?"
"Ne geregi var ki?" dedi Ron. "Sen ezbere biliyor--A;n zaten, sana sorabiliriz."
"Muggle'lann bihrin yerine kullandıgı bütün o seyler --elektrik, bilgisayarlar, radar ve digerleri-
Page 224
Harry Potter Ates Kadehi
Hogwarts yakınına gelindiginde sapıtıyor, havada çok fazla sihir var. Hayır, Rita dinlemek için sihir
kullanıyor, mutlaka
642
öyle olmalı... Ne oldugunu bir ögrensem... ah, bir yasadısı çıksın, elimde demektir..."
"Zaten yeterince derdimiz yok mu?" diye sordu Ron. "Bir de Rita Skeeter'a karsı kan davası
baslatmak zorunda mıyız?"
"Yardım isteyen oldu mu!" diye çıkıstı Hermione. "Kendi isimi kendim yaparım!"
Bir kere bile dönüp arkasına bakmadan mermer merdivenden çıktı. Harry onun kütüphaneye
gittiginden emindi.
"ddiaya var mısın, elinde bir kutu dolusu Rita Ske-eter'dan Nefret Ediyorum rozetiyle gen
dönecek," dedi Ron.
Ancak Hermione, Rita Skeeter'dan öç alma çabası için Harry ve Ron'dan yardım istemedi. Buna çok
memnun oldular, çünkü Paskalya tatilinden önceki günlerde yapmaları gereken isler giderek
fazlalasmıstı. Harry, Hermione'nin bütün o isler dısında bir de sihirli dinleme yöntemlerini
arastırabilmesine hayret ediyordu. Onca ödevi bitirmek Harry'nin vaktinin tamamını alıyordu, ama
Sirius için dagdaki magaraya düzenli olarak yiyecek paketleri göndermeyi ihmal etmiyordu; geçen
yazdan beri, sürekli aç olmanın nasıl bir sey oldugunu unutmamıstı. Sirius'a notlar da yazıyor,
sıradı-sı hiçbir sey olmadıgını, hâlâ Percy'den cevap beklediklerim söylüyordu.
Hedwig ancak Paskalya tatilinin sonunda döndü. Percy'nin mektubu Mrs VVeasley'nin gönderdigi
Paskalya yumurtalarıyla birlikte bir kutunun içindeydi. Harry
643
ve Ron'un yumurtaları ejderha yumurtası boyundaydı, içlerinde de ev yapımı karamela vardı. Ama
Hermi-one'ninki tavuk yumurtasından küçüktü. Hermione onu görünce bozum oldu.
"Annen Cadı Gündemt'ni okuyor olamaz, degil mi, Ron?" diye sordu alçak sesle.
"Okuyor," dedi Ron, agzı karamelayla dolu. "Yemek tarifleri için alıyor."
Hermione yüzünde üzgün bir ifadeyle minicik yumurtasına baktı.
Hany çabucak, "Perc/nin ne yazdıgını görmek istemiyor musun?" diye sordu ona.
Percy'nin mektubu kısaydı, sinirli bir havası vardı.
Gelecek Postası'na da sürekli söyledigim gibi, Mr Crouch sonuna kadar hak ettigi bir istirahata
çıkmıs durumda. Düzenli olarak baykusla talimat gönderiyor. Hayır, onu gözümle görmedim, "mü
herhslds ksndi üstümün elyazısını tanıyabilirim. Su anda zaten yeterince isim var, bir de bu saçma
sapan dedikoduları bastırmakla ugrasamam. önemli bir sey olmadıkça bir daha beni rahatsız
etmeyin lütfen. Mutlu Paskalyalar.
Normalde yaz sömestrinin baslangıcında Harry yılın son Quidditch maçı için sürekli antrenmana
çıkıyor olurdu. Bu yıl ise Üçbüyücü Turnuvası'ndaki üçüncü ve son göreve hazırlanması
gerekiyordu, ama bunun ne oldugunu hâlâ bilmiyordu. Nihayet, mayısın son hafta-
644
sında, Profesör McGonagall Biçim Degistirme dersinin ardından ondan sınıfta beklemesini istedi.
"Bu gece saat dokuzda Quidditch sahasına gideceksin, Potter," dedi ona. "Mr Bagman orada olacak
ve sampiyonlara üçüncü görevi anlatacak."
Böylece o gece saat sekiz buçukta Harry, Gryffindor Kulesi'nde Ron'la Hermione'den ayrılıp asagı
indi. Giris Salonu'nu geçerken, Hufflepuff ortak salonundan Cedric Diggory çıktı.
"Ne olacak dersin?" diye sordu Harry'ye, birlikte tas basamakları inip bulutlu geceye çıkarlarken.
"Fleur yeraltı tünellerinden bahsedip duruyor; hazine bulmamız gerekecek diye düsünüyor."
"Hiç fena olmazdı," dedi Harry, gidip bu is içirV Hagrid'den bir Burnuk isteyebilecegini düsünerek.
Karanlık çimenlikten Quidditch stadyumuna dogru yürüdüler ve tribünlerdeki bir aralıktan geçip
sahaya çıktılar.
Cedric aniden durarak, "Burayı ne hale getirmisler böyle?" dedi kızgın bir sesle.
Quidditch sahası pürüzsüz ve dümdüz degildi artık. Sanki birisi sahanın üzerine, her tarafa dogru
uzayan, dönüp duran ve kesisen alçak duvarlar insa etmisti.
"Çalı çitler bunlar!" dedi Harry, en yakındakini incelemek için egilerek.
"Merhabalar!" diye seslendi neseli bir ses.
Page 225
Harry Potter Ates Kadehi
Ludo Bagman, yanında Krum ve Fleur'le sahanın ortasında duruyordu. Harry ve Cedric çitlerin
Üzerin-645
den tırmana turnana onlara dogru ilerlediler. Yaklasırlarken, Fleur, Harry'ye bakıp gülümsedi.
Kızkardesini gölden kurtardıgından beri ona karsı davranısları tamamen degismisti.
Harry ve Cedric son çalı çitin üzerinden geçtikten sonra, Bagman mutlulukla, "Ee, ne diyorsunuz?"
dedi. "Güzel büyüyorlar, degil mi? Hagrid'e bir ay verin, onları altı metre yapsın." Harry ve
Cedric'in yüzlerindeki mutsuz ifadeyi fark edince, "Merak etmeyin," diye sırıtarak ekledi, "görev
biter bitmez Quidditch sahanız eski haline dönecek! Eveet, sanırım buraya ne yapıldıgını tahmin
edebiliyorsunuzdur, ha?"
Bir an kimse konusmadı. Sonra -
"Labirent," diye homurdandı Krum.
"Dogru!" dedi Bagman. "Bir labirent. Üçüncü görev çok açık bir görev. Uçbüyücü Kupası labirentin
ortasına yerlestirilecek. Ona dokunan ilk sampiyon tam puan alacak."
"Saadece labi'enti mi tamamlayacagız yagni?" dedi Fleur.
"Engeller olacak," dedi Bagman mutlu mutlu, ayaklarının ucunda hoplayıp zıplayarak. "Hagrid
birtakım yaratıklar ayarlıyor... ayrıca kırılması gereken büyüler de o|acak... bu tür seyler iste.
Puan sıralamasında zirvede olanlar labirente önden baslayacaklar." Bagman, Harry ve Cedric'e
bakıp sırıttı. "Sonra Mr Krum girecek... sonra da Miss Delacour. Ama engelleri ne kadar iyi
astıgınıza baglı olarak hepinizin kazanma sansı var. Eglenceli, ha?"
l
646
Hagrid'in bu tür bir etkinlik için ne tür yaratıklar ayarlayacagını çok iyi bilen Harry bu isin hiç de
eglenceli olmayacagını düsündü. Yine de, nezaketi elden bırakmayıp o da öteki sampiyonlar gibi
basıyla onayladı.
"Çok güzel... Eger baska sorunuz yoksa, satoya dönelim diyorum, hava biraz soguk da..."
Büyümekte olan labirentten çıkarlarken, Bagman çabucak Harry'nin yanına geldi. Harry'nin içinden
bir ses, Bagman'in ona yine yardım teklif edecegini söylüyordu. Ama tam o anda Krum, Harry'nin
omzuna dokundu.
"Birraz konujabüir miyiz?"
"Evet, olur," dedi Harry, hafiften sasırarak.
"Yürrüyelim mi?"
"Tamam," dedi Harry merakla.
Bunun üzerine Bagman biraz tedirgin oldu. "Ben seni burada bekleyeyim mi, Harry?"
"Hayır, gerek yok, Mr Bagman," dedi Harry, gülümsememek için kendini zor tutarak. "Satoyu
kendi basıma da bulabilirim, tesekkür ederim."
Harry ve Krum beraberce stadyumdan çıktılar, ama Krum, Durmstrang gemisine yönelmedi. Onun
yerine, Orman'a dogru yürümeye basladı.
Hagrid'in kulübesini ve ısıl ısıl Beauxbatons arabasını geçerlerken, Harry, "Niye bu tarafa
gidiyoruz?" dedi.
"Kimsennin duymasını isitemiyorum," diye kısaca açıkladı Krum.
Sonunda Beauxbatons atlarının padokundan az Öte-647
deki sakin bir bölgeye vardıklarında, Krum agaçların gölgesinde durup Harry'ye döndü.
"Billmek isttiyorum," dedi, gözlerinden ates saçarak, "Hörmi-ovn-ninni'yle arranızda ne var?"
Krum'un esrarengiz tutumu yüzünden bundan çok daha ciddi bir sey beklemis olan Harry ona
hayretle baktı.
"Hiçbir sey," dedi. Ama Krum ona gözlerinden ates saçarak bakmaya devam etti ve onun ne kadar
uzun boylu oldugunu bir kez daha fark eden Harry açıklamaya basladı. "Arkadasız. O benim kız
arkadasım degil, hiçbir zaman da olmadı. O Skeeter denen kadın uyduruyor bunları."
"Hörmi-ovn-ninni sık sık senden söz eddiyor," dedi Krum, Harry'ye süpheci bir ifadeyle bakarak.
"Evet," dedi Harry, "çünkü arkadasız."
Ünlü uluslararası Quidditch oyuncusu Viktor Krum'la böyle bir konusma yaptıgına inanamıyordu.
Sanki on sekiz yasındaki Krum ona, yani Harry'ye, dengiymis -gerçek bir rakipmis- gibi
Page 226
Harry Potter Ates Kadehi
davranıyordu.
"Yani siz... siz hiçç..."
"Hayır," dedi Harry, kararlı bir sesle.
Krum biraz daha mutlu gibiydi. Birkaç saniye boyunca Harry'ye hiç konusmadan baktı, sonra, "Çok
iyi uççuyorsun," dedi. "lk görrevde izleddim."
"Tesekkürler," dedi Harry sırıtarak. Birden Harry'ye kendi de çok uzun boyluymus gibi gelmeye
basladı. "Seni Quidditch Dünya Kupası'nda izledim. VVronski Aldatmacası - gerçekten çok -"
648
Ama tam o anda Krum'un arkasındaki agaçlarda bir sey kıpırdadı. Orman'da nelerin saklandıgı
konusunda tecrübeye sahip olan Harry içgüdüsel olarak Krum'u kolundan yakalayıp çekti.
"Ne olddu?"
Harry kıpırtıyı gördügü noktaya bakarak sus anlamına basını salladı. Elini cüppesinin içinde duran
asasına görürdü.
Birden bir adam yalpalayarak yüksek bir mesenin ardından çıktı. Harry bir an onu tanıyamadı...
sonra Mr Crouch oldugunu fark etti.
Günlerdir yoldaymıs gibiydi. Cüppesinin dizleri yırtık ve kanlıydı, yüzü çizik içindeydi; tırassızdı ve
bitkinlikten rengi uçmustu. Normalde çok bakımlı olan saçı ve bıyıgının yıkanmaya ve düzeltilmeye
ihtiyacı vardı. Ama görünüsünün tuhaflıgı davranısının tuhaflıgına kıyasla hiç sayılırdı. Mırıldanıp el
kol hareketleri yapan Mr Crouch sadece kendisinin görebildigi biriyle konusuyormus gibiydi.
Harry'ye bir gün Dursley'lerle alısveris yaparken gördükleri yaslı berdusu hatırlattı. O adam da
havayla hararetli bir sekilde konusuyordu; Pe-tunia Teyze adamla karsılasmamak için Dudley'yi
elinden yakalayıp yolun karsı tarafına geçirmisti; sonra da Vernon Eniste aileye, ona kalsa
dilencilerle serseriler konusunda ne yapacagı hakkında uzun bir nutuk çekmisti.
"O bir jürri üyesi de'il miydi?" dedi Krum, Mr Cro-uch'a bakarak. "Sizin Bakkanlık'tan de'il mi?"
Harry evet anlamında basını salladı. Bir an tereddüt
649
etti, sonra agır agır Mr Crouch'a dogru yürüdü. Mr Crouch ona bakmıyor, yakındaki bir agaçla
konusuyordu: "... o is de bittikten sonra, VVeatherby, Dumbledo-re'a baykus gönderip Turnuva'ya
katılacak Durmstrang ögrencilerinin sayısını bildir. Karkaroff bize on iki kisinin gelecegini iletti..."
"Mr Crouch?" dedi Harry temkinli bir sekilde. "... sonra bir baykus da M idam Maxime'e göne er.
Karkaroff on iki kisi getirecegi için, o da getirecegi ögrenci sayısını artırmak isteyebilir...
Yapacakların bunlar, oldu mu, VVeatherby? Oldu mu? O1-" Mr Crouch'un gözleri yerinden
ugramıstı. Orada durmus, agaca bakıyor, agzını sessizce bir sey söylüyormusçasına oynatıyordu.
Sonra yana dogru sendeledi ve dizlerinin üzerine düstü.
"Mr Crouch?" dedi Harry yüksek sesle. "yi misiniz?"
Crouch'un gözleri fıldır fıldır dönmeye baslamıstı. Harry dönüp Krum'a baktı. Krum da Harry ile
birlikte agaçların arasına gelmisti ve kaygıyla Crouch'u izliyordu. *
"Nessi var onnun?"
"Hiçbir fikrim yok," diye mırıldandı Harry. "Dinle, gidip birini çagırsan iyi olur -"
"Dumbledore!" dedi Mr Crouch, soluk almakta güçlük çekerek. Uzanıp Harry'nin cüppesinin etegini
yakaladı ve onu kendine dogru çekmeye basladı, ama gözleri Harry'nin basının üstünde bir yere
bakıyordu. "Dumbledore'u... görmem... gerek..."
650
"Tamam," dedi Harry. "Mr Crouch, kalkarsanız oraya gidebiliriz -"
"Aptalca... sey... yaptım..." dedi Mr Crouch soluk soluga. Büsbütün çıldırmıs gibiydi. Gözleri hem
yuvalarından ugramıstı, hem de fıldır fıldır dönüyordu ve çenesinden asagı bir damla tükürük
süzülüyordu. Agzından çıkan her kelime için büyük bir çaba harcıyor-mus gibiydi. "Dumbledore'a...
söylemeli..."
"Kalkın, Mr Crouch/' dedi Harry yüksek sesle ve tane tane. "Kalkın, ben sizi Dumbledore'a
götürürüm!"
Mr Crouch'un gözleri Harry'den tarafa devrildi.
"Sen... kim?" diye fısıldadı.
Page 227
Harry Potter Ates Kadehi
"Okulda ögrenciyim," dedi Harry, Krum'a bakıp ondan medet umarak. Ama Krum geri duruyordu,
çok tedirgin bir hali vardı.
"Sen... ondan degilsin?" diye fısıldadı Crouch, bir dudagı sarkarak.
Harry, "Hayır," dedi, ama Crouch'un neden bahsettigi konusunda en ufak bir fikri yoktu.
"Dumbledore'dan mısın?"
"Evet, öyle/' dedi Harry.
Crouch onu iyice kendine dogru çekti; Harry cüppesine yapısmıs eli gevsetmeye çalıstı, ama
Crouch çok sıkı tutuyordu.
"Dumbledore'u... uyar..."
"Beni bırakırsanız Dumbledore'u çagırabilirim," dedi Harry. "Beni bırakın, Mr Crouch, bırakın da
gidip Dumbledore'u çagırayım..."
"Tesekkür ederim, Weatherby, o isi de hallet, sonra
651
f'
senden bir fincan çay rica edecegim. Esim ve oglum kısa süre sonra geliyorlar, bu gece Mr ve Mrs
Fudge'la birlikte bir konsere gidiyoruz." Crouch yine bir agaca dönmüs, akıcı bir sekilde
konusmaya baslamıstı ve Harry'nin orada oldugunun hiçbir sekilde farkında degilmis gibi
davranıyordu. Bu, Harry'yi öylesine sasırttı ki, Crouch'un onu bıraktıgının farkına varmadı. "Evet,
oglum on iki tane S. B. D. aldı, çok tatmin edici bir durum, evet, tesekkürler, evet, çok gurur
verici. Simdi, Andorra Sihir Bakam'nın gönderdigi o mektubu getirmeni rica ediyorum, sanırım
cevap yazdıracak vaktim var..."
"Sen onunla burada kal!" dedi Harry, Krum'a. "Ben gidip Dumbledore'u getirecegim. Ben daha hızlı
giderim, odasının nerede oldugunu biliyorum -"
"Deli bu," dedi Krum, kusku dolu bir sesle. Cro-uch'a bakıyordu. Crouch hâlâ agaçla laklak
ediyordu, belli ki onun Percy olduguna emindi.
"Sen onunla kal," dedi Harry, ayaga kalkmaya davranarak. Ama onun hareket etmesi Mr Crouch'ta
yine ani bir degisiklige neden olmus gibiydi: Harry'yi dizlerinden yakalayıp yere çekti.
"Beni... bırakma!" diye fısıldadı, gözleri yine yuvalarından ugramıs gibi görünüyordu. "Kaçtım...
uyarmalıyım... anlatmalıyım... Dumbledore'u görmeliyim... benim suçum... hepsi benim suçum...
Bertha... öldü... hepsi benim suçum... oglum... benim suçum... Dumble-dore'a söyle... Harry
Potter... Karanlık Lord... güçlendi... Harry Potter... "
652
"Beni bırakırsanız Dumbledore'u getirecegim, Mr Crouch!" dedi Harry. Arkasına dönüp Krum'a
hiddetle baktı. "Yardım eder misin!"
Son derece endiseli görünen Krum gelip Mr Cro-uch'un yanına çömeldi.
"Onu burada tut, yeter," dedi Harry, kendini Mr Crouch'tan kurtararak. "Ben Dumbledore'u alıp
geliyorum."
"Elini çabbuk tut, olur mu?" diye seslendi Krum. Harry kosarak Orman'dan uzaklasıp karanlık
arazide ilerledi. Ortalık ıssızdı; Bagman, Cedric ve Fleur gitmislerdi. Harry tas basamakları bir
solukta astı, mese ön kapılardan geçti ve ikinci kata giden mermer merdiveni çıkmaya basladı.
Bes dakika sonra, bos bir koridorun ortasında, büyük ve son derece çirkin bir hayvanı resmeden,
tastan bir oluk agzına gelmisti.
"Lim-limon serbeti!" dedi soluk soluga.
Bu, Dumbledore'un odasına giden gizli merdivenin parolasıydı - ya da, en azından, iki sene önce
öyleydi. Ancak belli ki parola degismisti, çünkü tastan oluk agzı canlanıp kenara çekilmek yerine
orada öylece durup Harry'ye kızgın gözlerle, melun melun baktı.
"Kıpırda!" diye bagırdı Harry. "Hadisene!"
Ama Hogwarts'taki hiçbir sey sırf Harry ona bagırdı diye kenara çekilmezdi; bunun ise
yaramayacagını biliyordu. Karanlık koridorda göz gezdirdi. Dumbledo-re ögretmenler odasında
olabilir miydi acaba? Merdivene dogru son sürat kosmaya basladı -
653
"POTTER!"
Page 228
Harry Potter Ates Kadehi
Harry kayarak durup çevresine bakındı.
Tastan oluk agzının arkasındaki gizli merdivende az önce Snape belirmisti. Arkasındaki duvar
kayara; kapanırken, eliyle Harry'ye yanına gelmesini isaret etti. "Burada ne arıyorsun, Potter?"
"Profesör Dumbledore'u görmem gerekiyor!" dedi Harry. Koridorda gerisingeri kosup bu sefer de
Sna-pe'in önünde kayarak durdu. "Mr Crouch... az önce ortaya çıktı... Orman'da... dedi ki -"
"Ne saçmalıyorsun?" dedi Snape. Kara gözleri ısıldıyordu. "Neden bahsediyorsun?"
"Mr Crouch!" diye bagırdı Harry. "Bakanlık'tan! Hasta falan herhalde - Orman'da, Dumbledore'u
görmek istiyor! Bana parolayı verin, yeter -"
"Müdür su anda mesgul, Potter," dedi Snape. nce dudakları nahos bir gülümsemeyle kıvnlmıstı.
"Dumbledore'a söylemem gerekiyor!" diye bagırdı Harry.
"Beni duymadın mı, Potter?"
Harry, Snape'in bundan çok keyif aldıgının farkındaydı. Harry böylesine panik içindeyken onun
önünü tıkamak hosuna gitmisti.
"Bakın," dedi Harry kızgın bir halde, "Crouch iyi degil - aklını - aklını kaçırmıs - uyarmak
istiyormus -"
Snape'in arkasındaki tas duvar kayarak açıldı. Dumbledore orada duruyordu, üstünde uzun, yesil
bir cüppe, yüzünde de hafiften meraklı bir ifade vardı.
654
"Bir sorun mu var?" dedi, bir Harry'ye bir Snape'e bakarak.
"Profesör!" dedi Harry, Snape daha agzını açama-ian onun önüne geçerek. "Mr Crouch geldi -
asagıda, Orman'da, sizinle konusmak istiyor!"
Harry, Dumbledore'un sorular sormasını bekliyordu, ama çok sükür Dumbledore böyle bir sey
yapmadı. "Önüme düs," dedi hemen. Ve Snape'i oluk agzının yanında, oluk agzından da çirkin bir
suratla bırakıp, Harry'nin pesinden koridorda ilerlemeye basladı.
Mermer merdivenden hızla inerlerken, "Mr Crouch ne dedi, Harry?" dedi Dumbledore.
"Sizi uyarması gerekiyormus... korkunç bir sey yapmıs... oglundan söz etti... bir de Bertha
Jorkins'ten... ve - ve Voldemort'dan... Voldemort'un güçlendigiyle ilgili bir sey söyledi..."
"Demek öyle," dedi Dumbledore ve zifiri karanlıga çıkarlarken adımlarını daha da hızlandırdı.
"Normal davranmıyor,", dedi Harry, Dumbledore'un yanında çabuk çabuk yürüyerek. "Nerede
oldugunu bilmiyor galiba. Konusup duruyor, sanki Percy VVeasley'nin orada oldugunu düsünüyor.
Sonra birden degisiyor ve sizi görmesi gerektigini söylüyor... onu Viktor Krum'la birlikte bıraktım."
Dumbledore sert bir sesle, "Öyle mi?" deyip daha da uzun adımlar atmaya basladı. Harry artık ona
yetisebilmek için kosuyordu. "Baska birinin Mr Crouch'u görüp görmedigini biliyor musun?" dedi
Dumbledore.
"Hayır," dedi Harry. "Krum'la konusuyorduk. Mr
655
Bagman üçüncü görevi anlatmıstı, biz onlarla satoya dönmedik. Sonra bir baktık, Mr Crouch
Orman'dan çıkıyor -"
"Neredeler?" dedi Dumbledore, Beauxbatons arabası ileride görününce.
"Surada," dedi Harry. Dumbledore'un önüne geçip agaçların arasından yolu gösterdi. Artık
Crouch'un sesi gelmiyordu, ama Harry yolu hatırlıyordu; Beauxbatons arabasının çok uzagında
degildi... suralarda bir yerdeydi...
"Viktor?" diye bagırdı Harry.
Cevap gelmedi.
"Buradaydılar," dedi Harry, Dumbledore'a. "Kesinlikle buralarda bir yerdeydiler..."
Dumbledore, "Lumos," dedi. Ucunda ısık yanan asasını havaya kaldırdı.
Asadan çıkan dar ısık huzmesi bir karanlık agaç gövdesinden digerine geziniyor, zemini
aydınlatıyordu. Sonra birden bir çift ayagı aydınlattı.
Harry ve Dumbledore hemen oraya gittiler. Krum yerde yayılmıs yatıyordu. Görünüse göre
bayılmıstı. Mr Crouch'tan eser yoktu. Dumbledore, Krum'un üzerine egildi ve gözkapaklanndan
birini hafifçe kaldırdı.
"Sersemletilmis," dedi usulca. Çevrelerindeki agaçlara göz gezdirirken, yarım ay biçimindeki
Page 229
Harry Potter Ates Kadehi
gözlügü asa ısıgında panldıyordu.
"Gidip birini çagırayım mı?" dedi Harry. "Madam Pomfrey'yi?"
"Hayır," dedi Dumbledore hemen. "Burada bekle."
656
Asasını kaldırıp Hagrid'in kulübesine dogru tuttu. Harry asanın ucundan gümüsi bir seyin fırlayıp
agaçların arasından bir hayalet kus gibi süzüldügünü gördü. Sonra Dumbledore yeniden Knım'un
üzerine egildi, asasını ona dogrulttu ve, "Çözül," diye mırıldandı.
Krum gözlerini açtı. Afallamıs görünüyordu. Dumbledore'u görünce dogrulup oturmaya çalıstı, ama
Dumbledore elini onun omzuna koyarak onu uzanmaya zorladı.
"Bana saldırddı!" diye mırıldandı Krum, elini basına götürerek. "htiar deli bana salddırdı! Potter
nereye gitti diye etraffa bakıyordum, bana arkkadan saldırdı!"
"Biraz uzan, hareket etme," dedi Dumbledore.
Gök gürültüsü gibi ayak sesleri duydular. Pesinde Fang'le Hagrid göründü. Elinde arbaleti vardı.
"Profesör Dumbledore!" dedi. Gözleri faltası gibi açıldı. "Harry - neler olu-?"
"Hagrid, gidip Profesör Karkaroff u getirmeni istiyorum," dedi Dumbledore. "Ögrencisi saldırıya
ugradı. Ondan sonra da, lütfen Profesör Moody'ye söyler misin -"
"Gerek yok, Dumbledore," dedi hırıltılı bir ses. "Ben buradayım." Moody asasını ısıklandırmıs,
bastonuna dayanarak topallaya topallaya onlara dogru geliyordu.
"Lanet olası bacak," dedi hiddetle. "Daha hızlı gelirdim... ne oldu? Snape, Crouch'la ilgili bir seyler
söyledi -"
"Crouch mu?" dedi Hagrid, anlayamadan.
"Hagrid, lütfen Karkaroff u çagır!" dedi Dumbledore sert bir sesle.
657
"Ha, tamam... olur, Profesör..." dedi Hagrid. Dönüp karanlık agaçların arasında gözden kayboldu,
Fang de pesinden gitti.
"Barty Crouch'un nerede oldugunu bilmiyorum," dedi Dumbledore, Moody'ye. "Ama onu bulmamız
çok önemli."
"Tamamdır," diye homurdandı Moody. Asasını çekip topallaya topallaya Orman'm içlerine dogru
ilerledi.
Hagrid'le Fang'in dönüsünü ilan eden sesleri duyana kadar Dumbledore da, Harry de konusmadı.
Karka-roff da onlarla birlikte, telasla geliyordu. Gümüs rengi, sık kürkünü giymisti, solgun ve
endiseli görünüyordu.
"Bu da ne?" diye feryat etti, Krum'u yerde, Dumb-ledore'la Harry'yi de onun yanında ayakta
görünce. "Neler oluyor?"
"Salddırıya u'radım!" dedi Krum. Dogrulup oturdu ve basını sıvazlamaya basladı. "Mr Crouch
mudur nedir-"
"Crouch mu saldırdı sana? Crouch mu saldırdı? Üç-büyücü jüri üyesi mi?"
"Igor," diye lafa basladı Dumbledore, ama Karka-roff omuzlarını diklestirerek kürküne sıkı sıkı
sarındı. Sinirden morarmıstı.
"hanet!" diye bögürdü, parmagını Dumbledore'a dogrultarak. "Bir kumpas bu! Sen ve Sihir
Bakanınız beni buraya sahte nedenler göstererek getirdiniz, Dumbledore! Bu esit bir yarısma degil!
Önce yası tutmamasına ragmen Potter1! gizlice turnuvaya sokuyor-
658
sun! Simdi de Bakanlık'tan bir arkadasın benim sampiyonumu safdısı bırakmaya çalısıyor! Bu iste
burnuma sahtekârlık ve yozlasma kokusu geliyor. Ve sen, Dumb-ledore, bir de kalkıp daha sıkı
uluslararası büyücülük iliskilerinden, eski baglan yeniden kurmaktan, eski farklılıkları unutmaktan
bahsediyorsun - iste senin hakkında bunu düsünüyorum!"
Karkaroff yere, Dumbledore'un ayagının dibine tü-kürdü. Hagrid tek bir harekette Karkaroff u
kürkünün önünden yakaladı ve havaya kaldırıp oradaki bir agaca çarptı.
"Özür dile!" diye hırladı Hagrid. Karkaroff soluk almaya çabaladı. Hagrid'in kocaman eli gırtlagına
yapısmıstı, ayaklan havada sallanıyordu.
"Hagrid, hayır!" diye bagırdı Dumbledore, gözlerinde kıvılcımlar çakarak.
Page 230
Harry Potter Ates Kadehi
Hagrid, Karkaroffu agaca yapıstırmıs olan elini çekti ve Karkaroff agacın gövdesinden asagı kayıp
kökün üzerine yıgıldı; yukarıdan basına birkaç küçük dal ve yaprak döküldü.
"Lütfen Harry'yi satoya götür, Hagrid," dedi Dumbledore sert bir sesle.
Derin derin soluk alan Hagrid, Karkaroff a dik dik baktı. "Belki burada kalsam daha iyi olur,
Müdürüm..."
"Harry'yi okula götüreceksin, Hagrid," diye kararlı bir sekilde tekrarladı Dumbledore. "Onu
Gryffindor Kulesi'ne çıkar. Harry - senden de orada kalmanı istiyorum. Yapmak istedigin bir sey
varsa -örnegin gön-
659 •
dermek istedigin bir baykus- sabahı beklemen gerekecek, anladın mı?"
"Seyy - evet," dedi Harry, ona hayretle bakarak. Dumbledore, Harry'nin tam da o anda
Pigvvidgeon'ı dogruca Sirius'a göndermeyi, ona olanları söylemeyi aklından geçirdigini nasıl
anlamıstı?
"Fang'i sizinle bırakacagım, Müdürüm," dedi Hagrid, hâlâ agacın dibinde kürküne ve agaç köküne
dolanmıs duran Karkaroff a tehdit edercesine bakarak. "Burada kal, Fang. Hadi, Harry."
Sessizlik içinde Beauxbatons arabasını geçip satoya
dogru yürüdüler.
Gölü geçerlerken, Hagrid bir homurtuyla, "Nasıl cüret eder?" dedi. "Ne cüretle Dumbledore'u
suçlar? Sanki Dumbledore böyle bir sey yaparmıs gibi. Sanki Dumbledore senin Turnuva'ya
girmeni istemis gibi. Kaygılıydı! Dumbledore'u nicedir son zamanlardaki kadar kaygılı
görmemistim. Ya sana ne demeli!" dedi Hagrid birden Harry'ye, kızgın kızgın. Harry basını kaldırıp
ona baktı, sasırmıstı. "Ne isin vardı da, kalkıp o ugursuz Krum'la dolasıyordun? O,
Durmstrang'dan, Harry! Sana oracıkta bir ugursuzluk büyüsü yapabilirdi, degil mi? Moody sana
hiçbir sey ögretmedi mi? Düsünsene, seni tek basına öyle bir yere çekip -"
"Krum iyi biri!" dedi Harry, Giris Salonu'na giden basamakları çıkarlarken. "Bana büyü müyü
yapmaya çalısmıyordu, Hermione hakkında konusmak istedi, o
kadar-"
"Ona da bir çift lafım olacak," dedi Hagrid kararlı- j
660
lıkla, merdiveni bam bam çıkarken. "O yabancılarla ne kadar az isiniz olursa, o kadar mutlu
olursunuz. Onların hiçbirine güvenemezsiniz."
"Sen Madam Maxime'le iyi geçiniyordun ama," dedi Harry sinirlenerek.
"Bana sakın ondan bahsetme!" dedi Hagrid. Bir an çok korkutucu görünmüstü. "Onun numarasını
çaktım artık! Benimle yine iyi geçinmeye çalısıyor, üçüncü görevde neler çıkacagını anlathrmaya
çalısıyor. Hah! Hiçbirine güvenemezsin!"
Hagrid'in kafası öyle bozuktu ki, Harry, Sisman Hanım'a gelip de ona hosça kal demekten
memnuniyet duydu. Portre deliginden içeri tırmanıp ortak salona girdi ve hemen Ron'la
Hermione'nin oturdugu köseye, olanları anlatmaya gitti.
661
YRM DOKUZUNCU BÖLÜM
Rüya
I
Hermione alnını ovusturarak, "Yani sonuç su," dedi, "ya Mr Crouch Viktor'a saldırdı, ya da baska
biri Viktor bakmazken ikisine birden saldırdı."
Ron hemen, "Crouch olmalı," dedi. "Onun için Harry ile Dumbledore oraya vardıgında gitmisti.
Sıvısmıs demek."
"
Harry basını sallayarak, "Sanmıyorum," dedi. "Çok halsiz görünüyordu - Buharlasacak ya da baska
bir sey yapacak hali oldugunu sanmıyorum."
"Hogvvarts arazisinde Buharlasamazsın," dedi Hermione. "Size defalarca söylemedim mi bunu?"
"Peki... su teoriye ne dersiniz?" dedi Ron heyecanla. "Krum, Crouch'a saldırdı - hayır, durun,
bekleyin -sonra da kendini Sersemletti!"
Page 231
Harry Potter Ates Kadehi
"Ve Mr Crouch da buhar olup uçtu, öyle mi?" dedi Hermione soguk soguk.
"Haa, evet..."
Gün doguyordu. Harry, Ron ve Hermione yatakhanelerinden çok erken saatte çıkıp telasla
Baykushane'ye
662
gitmislerdi, Sirius'a bir mesaj göndereceklerdi. Simdi durmus, sisli araziye bakıyorlardı. Hepsinin
gözleri sis, yüzleri solgundu, çünkü gece geç saatlere kadar Mr Crouch hakkında konusmuslardı.
"Bir kere daha tekrarlasana, Harry," dedi Hermi-one. "Mr Crouch tam olarak ne söyledi?"
"Dedim ya size, pek akla yakın seyler söylemedi," diye cevap verdi Harry. "Dumbledore'u bir sey
hakkında uyarmak istedigini söylüyordu. Bertha Jorkins'ten söz etti, orası kesin, onun öldügünü
düsünüyor gibiydi. Bir seylerin kendi hatası oldugunu söyleyip durdu... Oglundan söz etti."
Hermione burun kıvırarak, "Eh, o kendi hatasıydı," dedi.
"Aklını kaçırmıstı," dedi Harry. "Bazen karısıyla oglunun yasadıgım düsünüyordu, boyuna Percy'yle
is hakkında konusuyor, ona talimatlar verip duruyordu."
"Ve... Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen için neler demisti, bir hatırlatır mısın?" dedi Ron tereddütle.
"Dedim ya," diye tekrarladı Harry, donuk donuk. "Güçlendigini söyledi."
Bir duraklama oldu.
Sonra Ron sesinde sahte bir güvenle, "Ama aklını kaçırdıgına göre, sen dedin ya, belki de
söylediklerinin yansı deli saçmasıdır..." dedi.
"En aklı basında oldugu anlar ondan söz ettigi anlardı," dedi Harry. "Yani Voldemort'dan." Ron adı
duyunca ir kildi, Harry ona aldırmadı. "ki kelimeyi bir araya getirmekte bayagı güçlük çekiyordu,
ama ondan
663
söz ederken nerede oldugunu, ne yapmak istedigini biliyor gibiydi. Boyuna, Dumbledore'u görmem
lazım, deyip duruyordu."
Harry basını pencereden çevirip çatı kirislerine baktı. Çok sayıdaki tünegin yansı bostu. Arada bir
gece avından gagasında bir fareyle dönen bir baykus pencereden içeri süzülüyordu.
Harry acı acı, "Snape beni oyalamasaydı," dedi, "oraya vaktinde yetisebilirdik. 'Müdür su anda
mesgul, Potter... ne saçmalıyorsun, Potter?' Niye ayak altından çekilemedi ki sanki?"
Ron hemen, "Belki de senin oraya varmanı istememistir!" dedi. "Belki de - dur bi' dakka - sence
Orman'a ne kadar zamanda gidebilirdi? Servinle Dumble-dore'dan önce varır mıydı dersin?"
"Kendini bir yarasaya falan dönüstüremezse, hayır," dedi Harry.
Ron, "Ondan beklenir," diye mırıldandı.
Hermione, "Profesör Moody'yi görmemiz gerek," dediv "Mr Crouch'u bulup bulmadıgını
ögrenmeliyiz."
"Çapulcu Haritası yanındaysa kolay olmustur," dedi Harry.
"Tabii, Crouch arazi dısına çıkmadıysa," dedi Ron, "çankü harita yalnızca arazinin sınırlan
içindekileri gösteriyor -"
"Sısst!" dedi birden Hermione.
Birisi Baykushane'nin merdivenini çıkıyordu. Harry tartısan ve gittikçe yakınlasan iki ses
duyuyordu.
664
"- buna santaj derler, santaj! Bu yüzden de basımız fena halde derde girebilir -"
"- kibar davranmayı denedik; artık pislik yapma zamanı, onun yaptıgı gibi. Sihir Bakanlıgı'nın onun
neler çevirdigini bilmesi hosuna gitmez -"
"Sana söylüyorum, bak, yazılı hale getirirsen, bu düpedüz santaj olur!"
"Ya, külahıma anlat. Karsılıgında iyi para alsak sikâyet etmezsin, degil mi?"
Baykushane'nin kapısı güm diye açıldı. Fred ve Ge-orge içeri girdiler; Harry, Ron ve Hermione'yi
görünce de donup kaldılar.
"Burada ne yapıyorsunuz?" dedi Ron ve Fred aynı anda.
"Mektup gönderiyoruz," dedi Harry ve George bir agızdan.
"Ne, bu saatte mi?" dedi Hermione ve Fred.
Page 232
Harry Potter Ates Kadehi
Fred sırıttı. "yi - biz size ne yaptıgınızı sormayalım, siz de bize sormayın," dedi.
Elinde mühürlü bir zarf vardı. Harry söyle bir göz ath, ama Fred, ya kazayla ya da bile bile, zarfın
üstündeki isim okunmayacak sekilde elinin yerini degistirdi.
Sonra da egilip alaylı bir selam vererek eliyle kapıyı gösterdi. "Eh, biz sizi tutmayalım," dedi.
Ron yerinden kıpırdamadı. "Kime santaj yapıyorsunuz?" diye sordu.
Fred'in yüzündeki sırıtma silindi. Harry, Geor-ge'un, Ron'a gülümsemeden önce Fred'e yan yan
baktıgını gördü.
665
Rahat bir tavırla, "Aptallasma, saka ediyordum sadece," dedi George.
"Sakaya hiç benzemiyordu," dedi Ron.
Fred ve George birbirlerine baktılar.
Sonra Fred birden, "Sana daha önce de söylemistim, Ron," dedi. "Eger burnunun simdiki seklinden
memnunsan, onu bizim isimize sokma. Gerçi bu burundan niye memnun olasın, bilemiyorum ama
-"
"Eger birine santaj yapıyorsanız, bu benim de isim sayılır," dedi Ron. "George haklı, bu yüzden
basınız ciddi sekilde derde girebilir."
"Dedim ya sana, saka ediyordum," dedi George. Fred'in yanına yürüdü, elindeki mektubu aldı ve
onu en yakındaki hüthüt kusunun bacagına baglamaya koyuldu. "Sen yavas yavas sevgili
agabeyimiz gibi konusmaya basladın, Ron. Böyle devam edersen Sınıf Baskanı olursun."
"Hayır, hayatta olmam!" dedi Ron hararetle.
George hüthüt kusunu pencereye götürdü, kus uçup gitti.
George dönüp Ron'a sırıttı. "Öyleyse insanlara ne yapmaları gerektigini söylemekten vazgeç.
Görüsürüz."
Fred'le ikisi Bay kushane'den çıktılar. Harry, Ron ve Hermione birbirlerine baktılar.
Hermione, "Olup bitenler hakkında bir sey bilmi-yorlardır, degil mi?" diye fısıldadı. "Yani Crouch
falan?"
"Hayır," dedi Harry. "O kadar ciddi bir sey olsa, birine söylerlerdi. Dumbledore'a söylerlerdi."
666
Ancak Ron rahatsız görünüyordu.
"Ne var?" diye sordu Hermione.
Ron yavas yavas, "Eh..." dedi, "söylerler miydi, bilemiyorum. Akıllarını... akıllarım para
kazanmayla bozmuslar. Onlarla takılırken fark ettim bunu - seyde - biliyorsun iste -"
Harry cümleyi onun için tamamladı: "Biz küsken. Evet, ama santaj -"
Ron, "Her sey bu saka dükkânı fikrinden çıkıyor," dedi. "Sadece annemi kızdırmak için söylüyorlar
sanıyordum, ama niyetleri ciddi, bir dükkân açmak istiyorlar. Hogvvarts'ta sadece bir yılları kaldı,
geleceklerini düsünmek zorunda olduklarını söyleyip duruyorlar. Eh, babam da onlara yardım
edemez, baslamak için altına ihtiyaçları var."
Simdi de Hermione'nin rahatsız bir hali vardı. "Evet, ama... altın elde etmek için kanuna aykırı bir
sey yapmazlar. Öyle degil mi?"
"Yapmazlar mı?" dedi Ron süpheyle. "Bilmiyorum... kurallara pek aldırdıkları yok, degil mi?"
Korkmus görünen Hermione, "Evet, ama bu kanun," dedi. "Bu aptal bir okul kuralı degil... Santaj
yaparlarsa cezaya bırakılmakla kurtulamazlar! Ron... belki de Percy'ye söylesen iyi olur..."
"Aklını mı kaçırdın sen?" dedi Ron. "Percy'ye söylemek, ha? Crouch'luk edip onları teslim etsin diye
mi?" Fred ve George'un kuslarının çıktıgı pencereden dısarı baktı. "Gelin hadi," dedi, "kahvaltı
edelim."
Döner merdivenden inerlerken, Hermione, "Gidip
667
Profesör Moody'yi görmek için vakit erken midir dersiniz?" diye sordu.
"Evet," dedi Harry. "Onu sabahın köründe uyan-dırırsak herhalde bizi kapıdan uçurur. Uyurken ona
saldırmaya kalkıstık sanır. Teneffüse kadar bekleyelim.'"
Sihir Tarihi dersi hiç bu kadar yavas geçmemisti. Sonunda kendi saatini takmamaya karar veren
Harry, Ron'un saatine bakıp duruyordu, ama o da öyle agır ilerliyordu ki, onun da durmus
Page 233
Harry Potter Ates Kadehi
olduguna yemin edebilirdi. Üçü de öyle yorgundular ki, baslarını sıraya dayayıp uyuyabilseler
mutlu olacaklardı. Hatta Hermione bile her zamanki gibi not almıyordu. Bası elinde oturmus, bos
gözlerle Profesör Binns'e bakıyordu.
Sonunda zil çalınca, koridorlardan telasla Karanlık Sanatlar sınıfına gittiler ve Profesör Moody'yi
sınıftan çıkarken buldular. O da onlar kadar yorgun görünüyordu. Normal gözünün kapagı
sarkmıstı, yüzü sanki daha da yamulmustu.
"Profesör Moody?" diye seslendi Harry, kalabalıgın arasından ona dogru giderlerken.
"Merhaba, Potter," diye homurdandı Moody. Sihirli gözü yanından geçen iki birinci sınıf ögrencisini
izledi. Huzursuz olan ögrenciler hızlandılar. Sihirli göz yuvarlanarak Moody'nin basının arkasına
gitti, köseyi dönen ögrencileri izlemeye devam etti. Sonra Moody yeniden konustu: "Girin içeri."
Geri çekilerek onlara bos sınıfa girmeleri için yol verdi, topallayarak arkalarından gelip kapıyı
kapattı.
668
Harry hemen lafa girerek, "Onu buldunuz mu?" dedi. "Mr Crouch'u?"
"Hayır," dedi Moody. Masasına gitti, oturdu, hafif bir iniltiyle tahta bacagını uzattı ve cep sisesini
çıkardı.
Harry, "Haritadan yararlandınız mı?" diye sordu.
Sisesinden bir yudum içen Moody, "Tabii," dedi. "Seni kendime örnek aldım, Potter. Onu odamdan
Or-man'a Çagırdım. Crouch oralarda hiçbir yerde yoktu."
"Öyleyse gerçekten Buharlastı mı yani?" dedi Ron.
"Okul arazisinde Buharlasamazsın, Ron!" dedi Hermi-one. "Ama baska yöntemlerle yok olmus
olabilir, degil mi, Profesör?"
Moody'nin sihirli gözü titreyerek Hermione üzerinde sabitlesti.
"Sen de kendine meslek olarak Seherbazlıgı düsünebilirsin," dedi Moody ona. "Kafan dogru
biçimde çalısıyor, Granger."
Hermione sevinçten kıpkırmızı oldu.
"Eh, görünmez degildi," dedi Harry. "Harita görünmez olanları gösterir. Öyleyse okul arazisinden
çıkmıs olmalı."
"Ama kendi imkânlarıyla mı?" dedi Hermione hevesle. "Yoksa birisi onu gitmeye mecbur ettigi için
mi?"
"Evet, biri bunu yapmıs olabilir - bir süpürgeye çekip onunla birlikte uçmus olabilir, degil mi?" dedi
Ron hemen. Sonra da umutla Moody'ye baktı, sanki ona da, Seherbaz olmaya yatkınsın, demesini
bekliyor gibiydi.
"Kaçırılma olayını gözardı edemeyiz," diye homurdandı Moody.
669
"Öyleyse," dedi Ron, "sizce Hogsmeade'de bir yerlerde midir?"
Moody basını salladı. "Her yerde olabilir. Bildigimiz tek bir sey var: Burada degil."
Agzını ardına kadar açarak esneyince yara izleri de yayıldı, yamuk agzının içinde birkaç eksik dis
göründü.
Sonra da, "Simdi," dedi, "Dumbledore siz üçünüzün sorusturmacılıga meraklı oldugunuzu söyledi,
ama Crouch için yapabileceginiz hiçbir sey yok. Onu artık Bakanlık aramaya baslayacak,
Dumbledore onlara durumu bildirdi. Potter, sen aklını üçüncü göreve ver."
"Ne?" dedi Harry. "Ha, evet..."
Bir önceki gece Krum'la oradan ayrıldıgından beri labirenti bir kere bile düsünmemisti.
Moody, Harry'ye bakıp yara izli ve hafiften sakallı çenesini kasıdı. "Bu tam senin kalemin, bu
görev. Dumbledore'un söyledigine göre, çogu kez benzer seyler yapmıssın. Birinci sınıftayken,
Felsefe Tası'm koruyan bir dizi engeli astın, degil mi?"
Ron hemen, "Biz de yardım ettik," dedi. "Benle Hermione de yardım ettik."
Moody sırıttı. "Eh, bu sefer de alıstırma yapması için yardım edin, dogrusu kazanmazsa çok
sasırırım," dedi. "Bu arada... sürekli tetikte ol, Potter. Sürekli tetikte ol." Cep sisesinden koca bir
yudum daha aldı, sihirli gözü kendi çevresinde dönüp pencereye yöneldi. Pencereden Durmstrang
gemisinin en tepedeki yelkeni görünüyordu.
Page 234
Harry Potter Ates Kadehi
"Siz ikiniz" -Moody'nin normal gözü Ron ve Her-mione'nin üzerindeydi- "Potter'ın yanından
ayrılma-
670
ym, tamam mı? Ben her seye gözkulak oluyorum, ama
vine de... fazla gözden zarar gelmez."
*
Sirius baykusu hemen ertesi sabah geri gönderdi. Kus Harry'nin yanına kanat çırparak indigi anda,
kahverengi bir baykus da gagasında bir Gelecek Postası'nı sıkı sıkı tutarak Hermione'nin önüne
konmustu. Hermi-one gazeteyi aldı, ilk birkaç sayfayı taradı ve, "Hah! Crouch'u duymamıs!" dedi.
Sonra da önceki geçenin esrarlı olayları hakkında Sirius'un dediklerini okuyan Ron ve Harry'ye
katıldı.
Harry - sen Viktor Krum'la Orman'a yürüyerek ne halt ettigini sanıyorsun? Aynı baykusu geri
göndererek, bana bir daha geceleri kimseyle yürüyüse çıkmayacagına yemin etmeni istiyorum.
Hogıvarts'ta son derece tehlikeli birileri var. Bence, Crouch'un Dumbledore'u görmesini
engellemeye çalıstıkları açık ve sen de karanlıkta onlardan belki de birkaç metre uzaktaydın.
Öldürülebilirdin.
Adın Ates Kadehi'ne kazayla girmedi. Eger binleri sana saldırmaya çalısıyorsa, su anda son
sanslarını kullanıyorlar demektir. Ron ve Hermione'nin yanından ayrılma, Gryffindor Kulesi'nden
geç saatlerde çıkma ve kendini üçüncü görev için donat. Sersemletmeyi ve Silahsız Bırakmayı
çalıs. Birkaç ugursuzluk büyüsü de bayagı ise yarar. Crouch konusunda yapabilecegin bir sey yok.
Dikkati üstüne çekme, kendine göz kulak ol. Bir daha okul arazisi dısına çıkmayacagın konusunda
bana söz veren mektubunu bekliyorum.
Sirius
671
Harry, Sirius'un mektubunu katlayıp cüppesine ko-yarkan, hafiften alınmıs bir edayla, "O kim
oluyor da bana okul arazisi dısına çıktıgım için nutuk çekiyor?" dedi. "Okuldayken kendisinin
yaptıgı seylerden sonra!"
"Senin için endiseleniyor!" dedi Hermione ters ters. 'Tıpkı Moody ve Hagrid gibi! Sen de onlan
dinle!"
"Yıl boyunca kimse bana saldırmaya çalısmadı," dedi Harry. "Kimse bana bir sey yapmadı, hiç -"
"Adını Ates Kadehi'ne koymak dısında," dedi Hermione. "Ve bunu da bir nedenle yapmıs olmalılar,
Harry. Pırtık haklı. Belki de vakit gelsin diye bekliyorlar. Belki de harekete geçmek için bu görevi
bekliyorlar."
Harry sabırsızca, "Bak," dedi, "diyelim ki Pırtık haklı ve birileri Crouch'u kaçırmak için Krum'u
Sersemletti. yi ama, o zaman yakınımızda, agaçların içinde olmaları gerekirdi, degil mi? Oysa
onlar harekete geçmek için benim ayak altından çekilmemi beklediler, öyle 4egü mi? Hedefleri
benmisim gibi görünmüyor, ha?"
Hermione, "Seni Orman'in içinde öldürseler buna kaza süsü veremezlerdi!" dedi. "Ama bir görevi
yerine getirirken ölürsen -"
"Ama Krum'a saldırmaya bir itirazları olmadı, degil mi?" dedi Harry. "Niye beni de aynı zamanda
temizlemediler? Krum'la düello etmisiz süsü verebilirlerdi."
Hermione çaresizce, "Harry, ben de anlamıyorum,"
672
dedi. "Sadece çok tuhaf seyler oldugunu biliyorum ve bu hiç hosuma gitmiyor... Moody haklı -
Pırtık haklı -üçüncü görev için derhal çalısmaya baslamalısın. Ve Pırtık'a yazıp, ona bir daha tek
basına gizlice okuldan
çıkmayacagına söz vermelisin."
*
Harry'nin içeride kalması gerektigi günlerde Hog-vvarts arazisi gözüne daha önce hiç olmadıgı
kadar davetkâr göründü. Sonraki birkaç gün bos vakitlerini ya kütüphanede Hermione ve Ron'la
ugursuzluk büyüleri arayarak, ya da çaktırmadan bos sınıflara girip alıstırma yaparak geçirdi.
Harry dikkatini daha önce hiç kullanmadıgı Sersemletme Büyüsü üzerinde toplamıstı. Aksilige
Page 235
Harry Potter Ates Kadehi
bakın ki, bu büyü Ron ve Hermione'nin birtakım fedakârlıklarda bulunmasını gerektiriyordu.
Bir pazartesi günü ögle tatilinde Muska sınıfının ortasında sırtüstü yatan Ron, "Mrs Norris'i
kaçıramaz mıyız?" diye bir teklifte bulundu. Az önce Harry tarafından arka arkaya besinci kez
Sersemletilmis ve sonra yeniden uyanmıstı. "Biraz da onu Sersemletelim. Ya da Dobby'den
yararlanabilirsin, Harry, bahse girerim sana yardıma olmak için her seyi yapar. Yanlıs anlama ha,
sikâyet falan ettigim yok" -yavasça ayaga kalktı, sırtını ovusturdu- "ama her tarafım agrıyor..."
Hermione sabırsızca, "Evet, ama düserken yastıklara nisan alamıyorsun da ondan, degil mi?" dedi.
Bir yandan da Uzaklastırma Büyüsü için kullandıkları ve Flitvvick'in bir dolapta bıraktıgı yastıkları
yeniden yıgınlar halinde diziyordu. "Sırtüstü düsmeye çalıs!"
673
Ron hırsla, "nsan bir kere Sersemledi mi, pek iyi nisan alamıyor, Hermione!" dedi. "Sen niye
denemiyorsun?"
Hermione aceleyle, "Neyse, bence Harry bu isi kaptı/' dedi. "Silahsız Bırakma için de
tasalanmamıza gerek yok, çünkü onu çok uzun zamandır yapıyor... Bence bu aksam su ugursuzluk
büyülerinden bir kısmına baslamamız gerek."
Kütüphanede yaptıkları listeye yukarıdan asagı göz gezdirdi.
"Bunun görünüsü hosuma gitti," dedi. "Bu Engelleme Büyüsü. Burada dedigine göre, sana
saldırmaya kalkan her seyin hızını kesiyormus, Harry. Bununla baslayalım."
Zil çaldı. Yastıkları aceleyle Flitwick'in dolabına tıktılar ve kimseye görünmeden sınıftan çıktılar.
Hermione, Aritmansi'ye giderken, "Aksam yemeginde görüsürüz!" dedi. Harry ve Ron ise Kuzey
Kule-si'nin, Kehanet dersinin yolunu tuttular. Yüksekteki pencerelerden koridora vuran göz
kamastırıcı, altın rengi günes ısıgı genis seritler çizmisti. Dısanda gökyüzü öyle parlak bir maviydi
ki, minelenmise benziyordu.
Döner merdivenden Kehanet'in gümüs merdivenine ve kapaga dogru giderlerken, Ron,
"Trelavvney'nin rrNsı sıcaktan kaynar simdi," dedi, "o atesi hiç söndürmüyor."
Haklıydı. Los oda bayıltacak kadar sıcaktı. Parfümlü atesten yükselen buharlar her zamankinden
de agırdı. Perdeli pencerelerden birine dogru yürüyen
674
Harry'nin bası döndü. Profesör Trelawney öbür yana bakıp bir lambaya takılan salını kurtarırken,
Harry pencereyi iki üç santim açıp kreton kaplı koltukta arkasına yaslandı ki, yumusak bir meltem
yüzüne vurabilsin. Son derece rahattı.
"Yavrularım," dedi Profesör Trelawney, sınıfın önündeki kanatlı koltuguna oturarak. Onlara tuhaf
bir sekilde büyümüs gözleriyle baktı. "Gezegensel kehanet çalısmalarımızı hemen hemen bitirdik.
Ancak bugün Mars'm etkilerini incelemek için mükemmel bir fırsat var elimizde, çünkü su sırada
çok ilginç bir konumu var. Eger hepiniz buraya bakarsanız, ısıkları karartaca-gım..."
Asasını salladı, lambalar söndü. Simdi tek ısık kaynagı, söminedeki atesti. Profesör Trelawney öne
egildi ve koltugunun altından, günes sisteminin bir cam kubbe içindeki minyatür bir modelini
çıkardı. Çok güzel bir seydi; ayların her biri dokuz gezegen ve atesten günesin çevresindeki
yerlerinde parlıyordu, hepsi camın altındaki hafif havada asılıydı. Profesör Trelawney, Mars'm
Neptün'le olusturdugu büyüleyici açıya isaret ederken, Harry tembel tembel baktı. Agır parfümlü
buharlar onu sarmıstı, pencereden gelen meltem de yüzünde oynasıyordu. Perdenin ardından bir
böcegin tatlı tatlı vızıldadıgını duyabiliyordu, Gözkapaklan düsmeye basladı...
Bir puhu kusunun sırtına binmisti, berrak mavi gökyüzünden bir tepenin yamacında yükseklere
konmus eski ve sarmasıklarla kaplı bir eve dogru süzülü-
675
yordu. Rüzgâr Harr/nin yüzüne dogru hos bir sekilde eserken, gittikçe daha alçalddar; ta ki, evin
üst katındaki karardık ve camı kırılmıs bir pencereye gelene kadar. Pencereden içeri girdiler. Simdi
kasvetli bir koridordan en sondaki odaya dogru uçuyorlardı... kapıdan geçip, pencereleri tahtalarla
kapatılmıs karanlık bir odaya girdiler...
Harry puhu kusunun sırtından inmisti... simdi, kus odada kanat çırpıp sırtı dönük bir koltuga dogru
giderken, Harry durmus ona bakıyordu... yerde, koltugun yanında iki kara siluet daha vardı... her
ikisi de kımıldanıyordu...
Page 236
Harry Potter Ates Kadehi
Bir tanesi muazzam büyüklükte bir yılandı... öteki de bir adam... kısa boylu, saçları dökülmeye
baslamıs bir adam, sulu gözlü ve sivri burunlu bir adam... söminenin önündeki halıda hırıltıyla
soluyor ve hıçkınyor-du...
Puhu kusunun kondugu koltugun derinliklerinden gelen soguk, tiz bir ses, "Sanslısın, Kılkuyruk,"
dedi. "Gerçekten de çok talihlisin. Hatan her seyi mahvetmedi. O öldü."
"Lordum!" dedi yerdeki adam, soluk soluga. "Lordum, ben... ben öyle memnunum ki... ve öyle
üzgün..."
"Nagini," dedi soguk ses, "sansın yokmus, sana yi-yesin diye Kılkuyruk'u veremeyecegim demek...
ama aldırma, aldırma SCA . Sala Harry Potter var..."
Yılan tısladı. Harsv onun dilinin titrestigini görebiliyordu.
"Simdi, Kılkuyruk," dedi soguk ses, "senden gele-
676
çek bir baska hatayı hos görmeyecegimi hatırlatmak için küçük bir sey daha belki de..."
"Lordum... hayır... yalvarırım..."
Koltugun derinliklerinden bir asanın ucu göründü. Kılkuyruk'a dogrultulmustu. Soguk ses, "Crucio,"
dedi.
Kılkuyruk haykırdı, sanki bedenindeki her sinir alev almıs gibi haykırdı, Harry'nin alnındaki yara izi
acıyla yanarken onun feryadı kulaklarını doldurdu... Harry de haykınyordu... Voldemort onu
duyacaktı, orada oldugunu anlayacaktı...
"Harry! Harry!"
Harry gözlerini açtı. Profesör Trelavvney'nin odasında, elleri yüzüne kapanmıs halde yerde
yatıyordu. Yara izi hâlâ öyle kötü yanıyordu ki, gözleri sulanmıstı. Acısı gerçekti. Bütün sınıf
çevresinde ayakta duruyordu, dehsete kapılmıs görünen Ron ise yanına diz çökmüstü.
"yi misin?" dedi.
Son derece heyecanlanmıs görünen Profesör Tre-lawney, "Elbette iyi degil!" dedi. Kocaman gözleri
Harry'ye oldugundan da büyük görünerek, onu süzdüler. "Ne oldu, Potter? Bir önsezi mi? Bir
hayalet mi? Ne gördün?"
"Hiçbir sey," diye yalan söyledi Harry. Dogrulup oturdu. Titredigini hissediyordu. Kendini çevreye,
arkasındaki gölgelere bakmaktan alıkoyamıyordu; Voldemort'un sesi öyle yakından gelmisti ki...
Profesör Trelavvney, "Yara izini sıkı sıkı tutuyordun!" dedi. "Yerde yuvarlanıyor, yara izini sıkı sıkı
tu-
677
tuyordun! Haydi, Potter, benim böyle konularda deneyimim vardır!"
Harry basını kaldırıp ona baktı.
"Sanırım, hastane kanadına gitmem gerek," dedi. "Basım çok agrıyor."
"Yavrum, besbelli benim odamın olaganüstü gaip-ten-haber-verme titresimleri seni uyardı!" dedi
Profesör Trelawney. "Eger simdi gidersen, simdiye kadar görmüs oldugundan çok daha ötesini
görme fırsatını -"
Harry, "Bir bas agnsı tedavisinden baska bir sey görmek istemiyorum," dedi.
Ayaga kalktı. Sınıf geriye çekildi. Hepsi huzursuz görünüyordu.
Harry, "Görüsürüz," diye mırıldandı Ron'a, çantasını alıp kapaga dogru gitti. Sanki o anda büyük
bir zevk ondan esirgenmis gibi ciddi bir hayal kırıklıgı ifadesi takınmıs olan Profesör Trelawney'yi
görmezden geldi.
Ancak Harry gümüs merdivenin altına vardıgında, hastane kanadına gitmedi. Zaten oraya gitmeye
hiç ni-yetlenmemisti. Sirius ona yara izi tekrar acırsa ne yapması gerektigini söylemisti, Harry de
onun tavsiyesini tutacaktı: Dosdogru Dumbledore'un odasına gidiyordu. Koridorlardan yürüdü,
rüyasında gördüklerini düsündü... bu rüya da onu Privet Drive'da uyandıran rüya kadar canlıydı...
Ayrıntıları zihninden geçirdi, onları hatırladıgından emin olmaya <ahsü... Voldemort'uu Kılkuyruk'u
bir hata islemekle suçladıgını duymustu... ama baykus iyi haberler getirmisti, hata telafi edilmis,
678
biri ölmüstü... bu yüzden de Kılkuyruk yılana yediril-meyecekti... onun yerine kendisi, Harry,
yılana verilecekti...
Page 237
Harry Potter Ates Kadehi
Harry farkına varmadan, Dumbledore'un odasının girisini koruyan tastan oluk agzının yanından
geçmisti. Gözlerini kırpıstırdı, çevresine baktı, ne yaptıgının farkına vardı ve geriye dönüp onun
önünde durdu. Sonra, parolayı bilmedigini hatırladı.
"Limon serbeti?" diye denedi tereddütle.
Oluk agzı kılını kıpırdatmadı.
"Peki," dedi Harry, gözlerini dikip ona bakarak. "Armut damlası. Sey - Meyankökü asası. Fısırdayan
Vızvız. Drooble'ın En yi Balonlu Sakızı. Bertie Botts'un Bin Bir Çesit Fasulye Sekerlemesi... ah
hayır, onları sevmez, degil mi?... Açılsana y av, n'olur sanki?" dedi öfkeyle. "Onu gerçekten
görmem gerek, çok acil!"
Oluk agzı kımıldamadan durmayı sürdürdü.
Harry onu tekmeledi, ama bu ona ayak basparma-gındaki büyük bir acıdan baska bir sey
getirmedi.
Tek bacagının üstünde durarak, hiddetle, "Çikolatalı Kurbaga!" diye bagırdı. "Sekerden tüy kalem!
Karafatma sürüsü!"
Oluk agzı birden canlandı ve yana sıçradı. Harry gözlerini kırpıstırdı.
Hayretle, "Karafatma sürüsü mü?" dedi. "Ben saka ediyordum..."
Duvardaki aralıktan aceleyle geçti, döne döne çıkan tas bir merdivenin ilk basamagına adım attı.
Kapılar arkasından kapanırken, yavasça yukarı dogru hareket
679
eden merdiven onu pirinç tokmaklı, cilalı meseden bir kapıya çıkardı.
Harry içeriden sesler geldigini duyabiliyordu. Hareket eden merdivenden indi ve tereddütle dinledi.
"Dumbledore, korkarım ben bir baglantı görmüyorum, hem de hiç!" Sihir Bakanı Cornelius
Fudge'ın sesiydi bu. "Ludo, Bertha'nın rahatlıkla kaybolabilecek biri oldugunu söylüyor. Evet,
bence de onu simdiye kadar bulmamız gerekirdi, ama yine de cinayet kanıtı j yok, Dumbledore,
hem de hiç. Onun kaybolusunun Barty Crouch'unkiyle baglantılı olduguna iliskin kanıt da yok!"
Moody'nin homurdanan sesi, "Peki sizce Barty Cro-uch'a ne oldu, Bakan Bey?" dedi.
"Ben iki ihtimal görüyorum, Alastor," dedi Fudge. "Ya Crouch sonunda kafayı yedi - ki kisisel
tarihine bakacak olursanız, bunun çok muhtemel oldugunu göreceksiniz - aklını kaçırdı, öylesine
yürüyüp gitti -"
Dumbledore sakin sakin, "Eger öyle olduysa, hayli hızlı yürümüs demektir, Cornelius," dedi.
"Ya da - sey..." Fudge'ın sesinde huzursuzluk seziliyordu. "Eh, bulundugu yeri görene kadar karar
vermeyecegim ama, tam Beauxbatons arabasının ilerisi tideydi diyorsun, degil mi? Dumbledore, o
kadının ne oldugunu biliyor musun?"
Dumbledore alçak sesle, "Onun çok yetkin bir Mü-dire oldugunu düsünüyorum," dedi. "Ve
mükemmel bir dansçı."
Fudge öfkeyle, "Haydi ama, Dumbledore!" dedi.
680
"Hagrid yüzünden önyargılı davranmıyor musun sence? Hepsi de zararsız olmaz - tabii, Hagrid'e
zararsız diyebilirsen, o canavar saplantısıyla -"
Dumbledore aynı sükûnetle, "Hagrid'den nasıl kuskulanmazsam, Madam Maxime'den de
kuskulanmıyorum," dedi. "Bence asıl senin önyargılı olma ihtimalin var, Cornelius."
Moody, "Bu tartısmayı bir sonuca baglayabilir miyiz?" diye homurdandı.
"Evet, evet, öyleyse haydi asagı, araziye inelim," dedi Cornelius sabırsızlıkla.
"Hayır, onu demek istemiyorum," dedi Moody. "Potter sana bir seyler söylemek istiyor da onun
için, Dumbledore. Hemen kapının dısında."
681
OTUZUNCU BÖLÜM
Düsünseli
Odarun kapısı açıldı.
"Merhaba, Potter," dedi Moody. "Gir bakalım." Harry içeri girdi. Daha önce Dumbledore'un odasına
bir kez gelmisti; yuvarlak ve çok güzel bir odaydı. Duvarlarda Hogvvarts'ın daha önceki Müdür ve
Müdi-re'lerinin resimleri vardı, hepsi de uyuyor, gögüsleri hafifçe sisip iniyordu.
Page 238
Harry Potter Ates Kadehi
Cornelius Fudge, Dumbledore'un masasının yanında ayakta duruyordu. Her zamanki ince çizgili
pelerinini giymisti, limon yesili melon sapkası da elindeydi.
"Harry!" dedi Fudge babacan bir tavırla, ona dogru yürüyerek. "Nasılsın?"
"yiyim," diye yalan söyledi Harry. "Biz de simdi Mr Crouch'un okul arazisinde göründügü geceden
bahsediyorduk," dedi Fudge. "Onu sen bulmustun, degil mi?"
"Evet," dedi Harry. Sonra, onların konustuklarını duymamıs numarası yapmanın anlamsız
olduguna karar vererek, ekledi: "Ama hiçbir yerde Madam Maxi-
682
me'i görmemistim, saklanmaya çalıssa bayagı zorlanırdı, degil mi?"
Dumbledore, Fudge'm arkasından Harry'ye gülümsedi. Gözleri ısıldıyordu.
"Evet, peki," dedi Fudge, bozum olarak. "Harry, izninle arazide kısa bir yürüyüse çıkıyoruz... belki
de sınıfına dönsen -"
"Sizinle konusmak istiyordum, Profesör," dedi Harry hemen, Dumbledore'a bakarak. Dumbledore
ona çabuk, sorgulayan bir bakıs attı.
"Beni burada bekle, Harry," dedi. "Arazi incelememiz uzun sürmeyecek."
Hiç konusmadan yanından geçip, arkalarından kapıyı kapadılar. Bir dakika sonra Moody'nin tahta
bacagının koridordaki takırtısı uzaklasıp duyulmaz hale gelmisti. Harry çevresine bakındı.
"Merhaba, Favvkes," dedi.
Profesör Dumbledore'un Anka kusu Favvkes kapının yanındaki altın tüneginde duruyordu.
Muhtesem kırmızı-san tüyleri olan, bir kugu büyüklügündeki Favvkes uzun kuyrugunu sallayıp
Harry'ye sefkatle gözlerini kırpıstırdı.
Harry, Profesör Dumbledore'un masasının önündeki sandalyeye oturdu. Birkaç dakika boyunca
öylece durup, çerçevelerinin içinde mısıl mısıl uyuyan eski Müdür ve Müdire'leri seyretti, az önce
duyduklarını düsünüp elini yara izine görürdü. Artık acımıyordu.
Harry daha sakindi simdi, çünkü Dumbledore'un odasındaydı ve az sonra Dumbledore'un ona
rüyanın
683
anlamını söyleyecegim biliyordu. Harry masanın arkasındaki duvara baktı. Bir rafın üstünde,
paçavraya dönmüs Seçmen Sapka duruyordu. Onun yanındaki bir cam kapta, kabzasında büyük
yakutlar bulunan, muhtesem bir gümüs kılıç vardı. Harry bu kılıcı tanıdı: kinci sınıftayken Seçmen
Sapka'dan çıkardıgı kılıçtı bu. Bir zamanlar, Harry'nin binasının kurucusu Godric Gryffindor'a aitti.
Harry kılıca bakıp, tam bütün umudunu kaybetmisken onun nasıl da yardımına geldigini
hatırlıyordu ki, cam kapta dans edip ısıldayan gümüsi bir ısık yansımasının farkına vardı. Isıgın
kaynagını bulmak için çevresine bakındı ve arkasındaki siyah bir dolabın içinden gümüsi-beyaz bir
parçanın pırıl pırıl parladıgını gördü. Dolabın kapısı açık bırakılmıstı. Harry önce tereddüt etti,
Fawkes'a bir baktı, sonra kalkıp odanın öbür ucuna yürüdü ve dolabın kapısını açtı.
çinde tastan yapılma, sıg bir çanak duruyordu. Çanagın kenarlarında tuhaf oymalar vardı:
Harry'ye tamdık gelmeyen eski harfler ve sen'boller. Gümüsi ısık ç ı-nagın içindekinden geliyordu.
Harry'nin daha önce gördügü hiçbir seye benzemiyordu bu. çindeki maddenin sıvı mı gaz mı
oldugunu ayırt edemiyordu. Parlak, beyazımsı gümüs rengiydi ve durmaksızın hareket ediyordu;
yüzeyi rüzgârın altındaki su gibi kırıstı, sonra bulutlar gibi ayrıstı ve hafif hafif dönmeye basladı.
Sıvılastırılmıs ısıga benziyordu - ya da katılastınlmıs rüzgâra - Harry karar veremiyordu.
Ona dokunmak, bunun nasıl bir his oldugunu anlamak istiyordu, ama sihir dünyasında geçirdigi
neredey-
684
se dört yıllık sürede, içi bilinmeyen bir maddeyle dolu bir kaba elini sokmanın pek aptalca bir sey
oldugunu ögrenmisti. O da bu yüzden cüppesinin içinden asasını çıkardı, odayı tedirgin gözlerle
taradı, yine çanagın içindekine baktı ve asasıyla onu dürttü. Çanagın içindeki gümüsi seyin yüzeyi
büyük bir hızla dönmeye basladı.
Harry daha yakından bakmak için egildi, bası dolabın içindeydi simdi. Gümüsi madde
saydamlasmıstı; cama benziyordu. Harry maddenin içine baktı. Çanagın tastan dibini görmeyi
bekliyordu, ama onun yerine esrarengiz maddenin yüzeyinin altında muazzam bir oda gördü. Bu
Page 239
Harry Potter Ates Kadehi
odaya, tavanındaki yuvarlak bir pencereden bakıyor gibiydi.
Oda lostu; Harry orasının yerin altında bile olabilecegim düsündü, çünkü hiç pencere yoktu, sadece
Hog-vvarts'taki duvarları aydınlatan mesaleler gibi mesaleler vardı. Harry yüzünü, burnunun camsı
maddeye degmesine bir iki santim kalana kadar yaklastırınca, her duvarda kat kat yükseliyora
benzeyen sıraların üstünde oturan dizi dizi cadılar ve büyücüler gördü. Odanın tam ortasında bos
bir sandalye vardı. Harry'nin içinde kötü bir his uyandı. Sandalyenin kollan zincirlerle çevriliydi,
sanki oraya oturanlar genellikle zincirleniyordu.
Burası neresiydi? Herhalde Hogwarts olamazdı; satoda hiç böyle bir oda görmemisti. Dahası,
çanagın dibindeki esrarengiz oda } etiskinlerle doluydu ve Harry Hogwarts'ta hayatta bu kadar çok
ögretmen olmadıgını biliyordu. Bir sey bekliyor gibiler, diye düsündü; sade-
685
ce sivri sapkalarının tepesini görebiliyordu ama, hepsinin yüzleri aynı yöne dönük gibiydi ve hiçbiri
konusmuyordu.
Çanak yuvarlak, Harry'nin gözetledigi odaysa kare biçiminde oldugundan, Harry odanın
köselerinde neler oldugunu göremiyordu. Daha da yaklastı, basını egdi, görmeye çalıstı...
Burnunun ucu, içine baktıgı tuhaf maddeye degdi.
Dumbledore'un odası müthis bir yalpa yaptı -Harry ileri dogru fırlatılmıs, çanaktaki maddenin içine
bas asagı düsmüstü -
Ama bası çanagın tastan dibine çarpmadı. Buz gibi soguk ve kapkara bir seyin içinde düstükçe
düsüyordu; karardık bir anafor tarafından emilmeye benziyordu bu -
Birden Harry kendini çanagın içindeki odanın bir ucunda bir sırada oturur buldu. Digerlerinden
daha yukarıda bir sıraydı bu. Basını kaldırıp yüksek, tas tavana baktı. Az önce içinden baktıgı
yuvarlak pencereyi görmeyi bekliyordu, ama yukarıda karanlık, sert tastan baska bir sey yoktu.
Harry soluk soluga çevresine baktı. Odadaki cadılardan ve büyücülerden hiçbiri (an azından iki yüz
kisi vardı) ona bakmıyordu. Az önce on dört yasında bir çocugun tavandan tam ortalarına
düstügünü hiçbiri fark etmemis gibiydi. Harry yanındaki büyücüye döndü ve sessiz odanın her
tarafında yankılanan bir saskınlık nidası koyuverdi.
Albus Dumbledore'un yanında oturuyordu.
"Profesör!" dedi Harry, gırtlagına tıkanan bir fısıl-
686
tıyla. "Özür dilerim - amacım - ben sadece dolabınız-daki çanaga bakıyordum - ben - neredeyiz?"
Ama Dumbledore ne bu; sey yaptı, ne de konustu. Harry'yi tamamen görmezden geldi. Sıralarda
oturan diger büyücüler gibi o da gözlerini odanın öbür kösesine, bir kapıya dikmisti.
Harry ne yapacagını bilemez halde bir Dumbledore'a, bir sessizce izleyen kalabalıga, sonra yine
Dumble-dore'a baktı. Sonra birden durumu kavradı...
Harry daha önce bir kez kendini, kimsenin onu göremedigi ve duyamadıgı bir yerde bulmustu. O
zaman, büyülü bir güncenin bir sayfasından içeri, baska birinin anılarının ortasına düsmüstü... ve
fena halde yanılmı-yorsa, simdiki de bu tür bir seydi...
Harry sag elini kaldırdı, söyle bir duraksadı, sonra elini Dumbledore'un yüzünün önünde hızlı hızlı
salladı. Dumbledore gözünü bile kırpmadı, dönüp Harry'ye bakmadı, hiç kıpırdamadı. Harry'ye
göre, bu, durumu açıklıyordu. Dumbledore onu böyle görmezden gelmezdi. Harry su anda bir
anının içindeydi ve yanındaki, bugünün Dumbledore'u degildi. Yine de çok eski olamazdı... yanında
oturan Dumbledore'un saçı gümüs rengiydi, tıpkı bugünün Dumbledore'u gibi. Ama burası
neresiydi? Bütün bu büyücüler neyi bekliyorlardı?
Harry çevresine daha bir dikkatle baktı. Yukarıdan seyrederken de tahmin ettigi gibi, odanın
yeraltında oldugu neredeyse kesindi - bir odadan çok bir zindan, diye düsündü Harry. Soguk ve
ürkütücü bir havası vardı; duvarlarda resim yoktu, hiç süsleme yoktu; sadece
687
it
odanın her tarafında kat kat yükselen, ortada duran zincirli sandalyeyi açıkça görebilecek sekilde
konumlandırılmıs bu sıkıs tıkıs sıralar vardı.
Harry bu yer hakkında kafasında herhangi bir sonuca yaramadan, ayak sesleri duydu. Zindanın
Page 240
Harry Potter Ates Kadehi
kösesindeki kapı açıldı ve içeri üç kisi girdi - bunlardan biri bir adamdı, iki yanındaysa birer Ruh
Emici vardı.
Harry'nin içini bir soguk dalgası kapladı. Yüzleri görünmeyen, kukuletalı, uzun boylu yaratıklar
olan Ruh Emici'ler bir cesedinkine benzeyen çürümüs elleriyle adamı birer kolundan tutmus,
odanın ortasındaki sandalyeye dogru yavas yavas, süzülürcesine ilerliyorlardı. Aralarındaki adam
bayıldı bayılacak gibiydi ve Harry onu suçlayamazdı... Ruh Emici'lerin bir anının içinde kendisine
dokunamayacaklarını biliyordu, ama onların gücünü çok iyi hatırlıyordu. Kalabalık onlan biraz
korkuyla izlerken, Ruh Emici'ler adamı zincirli sandalyeye yerlestirip yine süzülürcesine odadan
çıktılar. Kapı arkalarından kapandı.
Harry sandalyede oturan adama baktı ve onun Kar-karoff oldugunu gördü.
Dumbledore'un aksine, Karkaroff çok daha genç görünüyordu; saçı ve keçi sakalı siyahtı. Üzerinde
sık bir kürk degil, ince ve paçavraya dönmüs bir cüppe vardı. Titriyordu. Harry ona bakarken,
sandalyenin kollarındaki zincirler birden altın renginde parlayıp, birer yılan gibi Karkaroff .*n
kollarına dolanarak onu bagladı.
"Igor Karkaroff," dedi Harry'nin solundaki sert bir
688
ses. Harry basını o yöne çevirince, yanındaki sıranın ortasında ayaga kalkmıs duran Mr Crouch'u
gördü. Cro-uch'un saçı koyu renkti, yüzünde çok daha az kırısık vardı, zinde ve tetikte
görünüyordu. "Sihir Bakanlıgı'na kanıt sunman için Azkaban'dan getirildin. Söylediklerinden
anladıgımız kadanyla, bize verecegin önemli bilgiler varmıs."
Sandalyeye sıkı sıkı baglı olan Karkaroff elinden geldigince dogruldu.
"Var, efendim," dedi. Sesi korku doluydu, ama Harry yine de bu seste o tanıdık, riyakâr tonu
duyabiliyordu. "Bakanlık'a faydalı olmak istiyorum. Yardım etmek istiyorum. Ben - Bakanhk'ın -
Karanlık Lord'un son destekçilerini de yakalamaya çalıstıgını biliyorum. Elimden geldigince
yardıma olmaya istekliyim..."
Sıralarda bir ugultu oldu. Büyücülerle cadılardan bazıları Karkaroff u ilgiyle, bazılanysa belirgin bir
kuskuyla süzüyordu. Sonra Harry, Dumbledore'un öteki yanından çok tanıdık, homurtulu bir ses
duydu: "Pislik."
Harry, Dumbledore'un öte yanını görebilmek için öne dogru egildi. Orada Deli-Göz Moody
oturuyordu -ama görünümünde çok belirgin bir degisiklik vardı. Sihirli gözü yoktu, iki tane normal
gözü vardı. kisi de nefretle kısılmıs, Karkaroff a bakıyorlardı.
"Crouch onu salıverecek," diye iç geçirdi Moody, Dumbledore'a. "Onunla bir anlasma yaptı. zini
bulmam altı ay sürdü, simdi Crouch elinde yeterince yeni isim varsa onu salıverecek. Bana
sorarsan, elinde ne bil-
689
I
gi varsa ögrenelim, sonra da onu yine Ruh Emicilere atalım."
Dumbledore'un uzun, kemerli burnundan, ona katılmadıgını belirten hafif bir ses çıktı.
"Ah, unuttum tabii... Ruh Emici'lerden hoslanmıyorsun, degil mi, Albus?" dedi Moody, alaycı bir
gülümsemeyle.
"Hayır," dedi Dumbledore sakin sakin. "Korkarım hoslanmıyorum. Bakanlık'in bu tür yaratıklarla
isbirligi yapmasını nicedir yanlıs buluyorum."
"Ama bu tür pisliklere..." dedi Moody yumusak bir sesle.
"Elinde bizim için birtakım isimler oldugunu söylüyorsun, Karkaroff," dedi Mr Crouch. "Lütfen
duyalım onları."
"Anlamanız gereken bir sey var," dedi Karkaroff telasla, "Adı Arulmaması Gereken Kisi islerini her
zaman büyük bir gizlilik içinde yürütmüstür... bizim - yani, destekçilerinin demek istedim - ve
simdi kendimi de onların arasında görmüs olmamdan çok derin bir pismanlık duyuyorum -''
"Hadii, devam et," dedi Moody, küçümseyen bir gülüsle.
"- digerlerinin hepsinin adını asla bilmedik - hepimizin kim oldugunu sadece o biliyordu -"
"Akıllıca bir hareket, degil mi, Karkaroff, böylece senin gibi birinin çıkıp hepsini ele vermesi
önlenmis oluyor," diye mırıldandı Moody.
Page 241
Harry Potter Ates Kadehi
"Yine de bize bazı isimler verebilecegini söylüyorsun, degil mi?" dedi Mr Crouch.
690
"Evet - evet, öyle," dedi Karkaroff soluk soluga. "Ve dikkatinizi çekerim, bunlar önemli
destekçilerdi. Onun emirlerini yerine getirdiklerini gözlerimle gördügüm kisilerdi bunlar. Bu bilgiyi
sunarak onu simdi hepten ve bütünüyle terk ettigimi, nasü büyük bir pismanlıkla ve -"
"Nedir bu isimler?" dedi Mr Crouch sert bir sesle.
Karkaroff derin bir soluk aldı.
"Biri Antonin Dolohov'du," dedi. "Onun - onun sayısız Muggle'a ve - ve Karanlık Lord'un destekçisi
olmayanlara iskence ettigini gördüm."
"Ve bunda ona yardım ettin," diye mırıldandı Mo-ody.
"Dolohov'u zaten tutukladık," dedi Crouch. "Senden kısa süre sonra yakalandı."
"Öyle mi?" dedi Karkaroff, gözleri faltası gibi açılmıstı. "Bunu - bunu duyduguma çok memnun
oldum!"
Ama hiç de öyle göstermiyordu. Harry bu haberin ona ciddi bir darbe indirdigini görebiliyordu.
simlerinden biri degersiz çıkmıstı.
"Baska var mı?" dedi Crouch soguk bir sesle.
"A, tabii... Rosier vardı," dedi Karkaroff telasla. "Evan Rosier."
"Rosier öldü," dedi Crouch. "O da senden kısa süre sonra yakalandı. Mesele çıkarmadan gelmek
yerine savasmayı seçti ve bu mücadelede öldürüldü."
"Ama yanında benden bir parça da götürdü," diye fısıldadı Moody, Harry'nin sag tarafına dogru.
Harry ba-
691
sıru çevirip bir kez daha ona baktı. Moody, Dumbledo-re'a burnundan eksik olan iri parçayı isaret
ediyordu.
"Tam - tam da Rosier'ın hak ettigi son!" dedi Karkaroff, simdi sesinde bir panik havası vardı. Harry
onun, elindeki hiçbir bilginin Bakanlık'a faydası olmayacagından kaygılanmaya basladıgını
anlamıstı. Karka-roff un gözleri bir an köseye, hiç süphesiz arkasında hâlâ Ruh Emici'lerin
bekledigi kapıya kaydı.
"Baska var mı?" dedi Crouch.
"Evet!" dedi Karkaroff. "Travers vardı - McKin-non'lann öldürülmesinde parmagı vardı! Mulciber
-Imperius laneti üzerine uzmanlasmıstı, sayısız insanı korkunç seyler yapmaya zorladı! Rookvvood
bir casustu, Adı Anılmaması Gereken Kisi'ye Bakanlık'ın içinden faydalı bilgiler iletiyordu!"
Harry bu defa Karkaroff un on ikiden vurdugunu anlamıstı. Seyredenlerin hepsi mırıldanmaya
baslamıstı.
"Rookvvood mu?" dedi Mr Crouch. Basıyla önündeki bir cadıya isaret verdi ve cadı önündeki
parsömene yazmaya basladı. "Gizem Dairesi'nden Augustus Rookvvood mu?"
"Ta kendisi," dedi Karkaroff hevesle. "Sanıyorum Bakanlık'ın içinde ve dısında, dikkatle
konumlandırılmıs büyücülerden olusan bir agı vardı, bilgi topluyordu -"
"Öte yandan, Travers ve Mulciber elimizde," dedi Mr Crouch. "Pekâlâ, Karkaroff, hepsi buysa,
Azkaban'a geri götürülüp orada bizim kararımızı -"
"Daha degil!" diye feryat etti Karkaroff, çok çaresiz görünüyordu. "Bekleyin, dahası da var!"
692
Harry mesalelerin ısıgı altında onun terledigini, bembeyaz teninin siyah saçı ve sakalıyla sert bir
tezat olusturdugunu görebiliyordu.
"Snape!" diye bagırdı. "Severus Snape!"
"Snape bu konsey tarafından aklandı," dedi Crouch soguk bir sesle. "Albus Dumbledore kendisine
kefil oldu."
"Hayır!" diye bagırdı Karkaroff, kendisini sandalyeye baglayan zincirleri zorlayarak. "Sizi temin
ederim! Severus Snape bir Ölüm Yiyen!"
Dumbledore ayaga kalkmıstı. "Bu konuda daha önce delil sunmustum," dedi sakin sakin. "Severus
Snape eskiden gerçekten de bir Ölüm Yiyen'di. Ancak, Lord Voldemort'un düsüsünden önce tekrar
bizim saflarımıza katıldı ve kendi hayatını büyük bir tehlikeye atarak bizim için casusluk yaptı.
Page 242
Harry Potter Ates Kadehi
Simdi ben ne kadar Ölüm Yiyen'sem, o da o kadar Ölüm Yiyen."
Harry dönüp Deli-Gör (tm)CC±/>'; oalcn. Moody, Dumbledore'un arkasında, yüzünde derin bir
kusku ifadesiyle duruyordu.
"Pekâlâ, Karkaroff," dedi Crouch soguk bir sesle. "Bize yardımcı oldun. Durumunu yeniden gözden
geçirecegim. Sen de bu arada Azkaban'a dönüp..."
Mr Crouch'un sesi alçalıp kayboldu. Harry çevresine baktı; zindan sanki dumandan yapılmıs gibi
eriyor, her sey silinip gidiyordu; Harry simdi sadece kendi bedenini görebiliyordu, gerisi dönüp
duran bir karanlıktan ibaretti...
Sonra birden, zindan geri döndü. Harry baska bir
693
i*
yerde oturuyordu. Yine en yüksek sıradaydı, ama simdi Mr Crouch'un solündaydı. Atmosfer
oldukça farklıydı: Rahat, neredeyse neseli bir hava vardı. Odayı çevreleyen cadılar ve büyücüler
birbirleriyle konusuyorlardı, bir spor karsılasmasındaymıs gibiydiler. Karsı taraftaki dizi dizi
sıraların ortalanna dogru bir yerde oturan bir cadı Harry'nin gözüne çarptı. Kısa, san saçları vardı,
bordo bir cüppe giymisti ve asit yesili bir tüy kalemin ucunu emiyordu. Süphesiz, daha genç bir
Rita Ske-eter'dı bu. Harry çevresine baktı; Dumbledore yine yanında oturuyordu, üstünde farklı bir
cüppe vardı. Mr Crouch daha yorgun, bir sekilde daha hasin ve zayıf görünüyordu... Harry neler
oldugunu anladı. Bu baska bir anı, baska bir gündü... baska bir durusma.
Kösedeki kapı açıldı ve odaya Ludo Bagman girdi.
Ancak bu, tohuma kaçmıs bir Ludo Bagman degildi, Quidditch oynamanın getirdigi zindeligin
zirvesindeki bir Ludo Bagman'di. Burnu kınk degildi, kendisi de uzun, ince ve kaslıydı, öagman
zincirli sandalyeye otururken tedirgin görünüyordu, ama sandalye, Karka-roff un tersine, onu
baglamadı. Bagman da, belki bundan cesaret alarak, seyreden kalabalıgın üzerinde göz gezdirip
aralarından bir iki tanesine el salladı, hatta hafifçe gülümsemeyi bile basardı.
"Ludo Bagman, Ölüm Yiyen'lerin faaliyetleriyle ilgili suçlamalara yanıt vermek için Sihirli Yasa
Konse-yi'nin önüne getirildin," dedi Mr Crouch. "Aleyhine delilleri duyduk ve karara varmak
üzereyiz. Kararımızı açıklamadan önce ifadene ekleyecegin bir sey var mı?"
694
Harry kulaklarına inanamıyordu. Ludo Bagman bir Ölüm Yiyen, ha?
"Sadece su," dedi Bagman, sıkıntıyla gülümseyerek, "seyy - biliyorum, budalalık ettim -"
Zindanı çevreleyen sıralardaki bir iki büyücü ve cadı hosgörüyle gülümsediler. Anlasılan Mr Crouch
onların hislerini paylasmıyordu. Ludo Bagman'a, yüzünde son derece hasin ve tiksinti dolu bir
ifadeyle bakıyordu.
Harry'nin arkasında biri, "Hayatında ettigin en dogru laftı bu, evlat," diye soguk soguk mırıldandı
Dumbledore'a. Harry arkasına döndügünde, Mo-ody'nin yine orada oturdugunu gördü. "O
Bludger'lar-dan biri beyninde kalıcı hasara yol açtı derdirn ama, her zaman böyle mankafaydı..."
"Ludovic Bagman, Lord Voldemort'un destekçilerine bilgi aktarırken yakalandın," dedi Mr Crouch.
"Bunun için Azkaban'da hapsini öneriyorum, en az -"
Ama zindanı çevreleyen sıralardan öfke dolu bagırtılar yükseldi. Birçok cadı ve büyücü ayaga
kalkıp Mr Crouch'a bakarak baslarını, hatta yumruklarını sallamaya basladı.
"Ama size söyledim, hiç farkında degildim!" diye bagırdı Bagman ciddi bir sesle, kalabalıgın
ugultusunun üzerinden sesini duyurmak için. Yuvarlak ve mavi gözleri iri iri açılmıstı. "Hem de hiç!
htiyar Rookwood babamın arkadasıydı... Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in tarafında olacagı hiç
aklıma gelmedi! Bizim taraf için bilgi topladıgımı sanıyordum! Rookvvood da daha sonra bana
Bakanlık'ta is ayarlayacagından bahsedip duru-
695
yordu... yani Quidditch oyunculugu günlerim sona erdikten sonra... Yani, hayatımın sonuna kadar
Blud-ger'lara hedef olup duramam, degil mi?"
Kalabalıktan kıkırtüar geldi.
"Oylamaya konulacak," dedi Mr Crouch soguk soguk. Zindanın sag tarafına döndü. "Jüri üyeleri
lütfen ellerini kaldırsınlar... mahkûmiyet diyenler..."
Page 243
Harry Potter Ates Kadehi
Harry zindanın sag tarafına baktı. Bir kisi bile elini kaldırmamıstı. Seyreden cadılarla büyücülerin
çogu alkıslamaya basladı. Jüri üyeleri arasından bir cadı ayaga kalktı.
"Evet?" diye bagırdı Crouch sinirle.
"Sadece, Mr Bagman'ı geçen cumartesi günü ngiltere'nin Türkiye'ye karsı oynadıgı Quidditch
maçında sergiledigi muhtesem performanstan ötürü tebrik etmek istemistik," dedi cadı heyecanla.
Mr Crouch küplere binmisti. Zindan alkıslarla inliyordu. Bagman ayaga kalka ve yüzünde bir
gülümsemeyle, egilip selam verdi.
Bagman dısarı çıkarken, Mr Crouch yerine oturdu ve Dumbledore'a bakıp, "Rezillik," dedi kızgın
kızgın. "Rookvvood ona is ayarlayacakmıs, ha... Ludo Bag-man'ın bize katılacagı gün Bakanlık için
kara bir gün olacak..."
Sonra zindan yine yok oldu. Geri döndügünde, Harry çevresine bakındı. O ve Dumbledore hâlâ Mr
Crouch'un yanında oturuyorlardı, ama atmosfer ancak bu kadar farklı olabilirdi. Katıksız sessizligi
bölen tek sey, Mr Crouch'un yanında oturan incecik, çelimsiz bir
696
cadının gözyassız hıçkırıklarıydı. Titreyen ellerle mendilini agzına bastırıyordu. Harry, CrouLh'a
baktıgında, onu her zamankinden daha da zayıf ve solgun gördü. Sakagındaki damar segirip
duruyordu.
"Getirin," dedi. Sesi, çıt çıkmayan zindanın her tarafında yankılandı.
Kösedeki kapı bir kez daha açıldı. Bu defa içeri alü Ruh Emici girdi, beraberlerinde dört kisi vardı.
Harry kalabalıgın içindekilerin dönüp Mr Crouch'a baktıklarını gördü. Bazıları aralarında
fısıldastılar.
Simdi zindanın ortasında dört tane zincirli sandalye vardı, Ruh Emici'ler yanlarındaki dört kisiyi o
dört sandalyeye yerlestirdiler. Tıknaz olan adam Crouch'a bos gözlerle bakıyordu; daha sıska ve
tedirgin görünüslü adam ise, gözlerini hızla kalabalıgın üzerinde gezdiriyordu; gür ve parlak saçlı,
sis gözkapaklı kadın zincirli sandalyede sanki bir tahttaymıs gibi oturuyordu; dördüncü kisi ise,
yirmi yasının altında bir erkek çocuguydu. Çocuk adeta tas kesilmisti. Titriyordu, saman sarısı
saçları bütün yüzüne dagılmıstı, çilli teni süt beyazıydı. Crouch'un yanındaki incecik ve ufak tefek
cadı oturdugu yerde öne arkaya sallanmaya baslamıs, mendilim agzına kapatmıs inliyordu.
Crouch ayaga kalktı. Asagıda duran dört kisiye, yüzünde katıksız bir nefretle baktı.
"Buraya, Sihirli Yasa Konseyi'nin huzuruna," dedi tane tane konusarak, "hakkınızda karara
varmamız amacıyla getirildiniz. Öyle igrenç bir suçla suçlanıyorsunuz ki -"
697
"Baba," dedi saman sarısı saçlı çocuk. "Baba... lütfen..."
"- simdiye kadar bu mahkemede esine benzerine rastlamadık," dedi Crouch, daha yüksek sesle
konusmaya baslayıp oglunun sesini bastırarak. "Aleyhinizde-ki delilleri dinledik. Siz dördünüz bir
Seherbaz'ı -Frank Longbottom'ı- yakalayıp, sürgündeki efendiniz Adı Anılmaması Gereken Kisi'nin
yerini bildigi düsüncesiyle, üzerinde Cruciatus lanetini uygulamakla suçlanıyorsunuz -"
"Baba, yapmadım!" diye feryat figan bagırdı, asagıda zincirlenmis olan çocuk. "Yapmadım, yemin
ederim, baba, beni yine Ruh Emici'lere gönderme -"
"Ayrıca," dedi Mr Crouch, "Frank Longbottom size bilgi vermeyince, Cruciatus lanetini onun karısı
üzerinde uygulamakla da suçlanıyorsunuz. Adı Anılmaması Gereken Kisi'yi yeniden güce
kavusturup, onun güçlü oldugu dönemlerde sürdügünüz varsayılan siddet dolu hayata dönmeyi
planlıyordunuz. Simdi jüriden -"
"Anne!" diye feryat etti asagıdaki çocuk. Crouch'un yanındaki incecik ve ufak tefek cadı aglamaya,
bir öne bir arkaya sallanmaya basladı. "Anne, ona engel ol, anne, ben yapmadım, ben degildim!"
"Simdi jüriden," diye bagırdı Mr Crouch, "benle aynı kanıda olup bu suçlann Azkaban'da ömür
boyu hapsi hak ettigini düsünenlerin ellerini kaldırmalarını istiyorum!"
Zindanın sag tarafındaki cadılar ve büyücüler aynı anda ellerini kaldırdılar. Zindanı çevreleyen
sıralardaki
698
büyücüler ve cadılar Bagman'ı alkısladıkları gibi alkıslamaya basladılar. Yüzlerinde vahsi bir zafer
ifadesi vardı. Çocuk feryat figan bagırmaya basladı.
Page 244
Harry Potter Ates Kadehi
"Yo! Anne, hayır! Ben yapmadım, yapmadım, bilmiyordum! Beni oraya gönderme, ona izin
verme!"
Ruh Emici'ler yine süzülürcesine içeri girmislerdi. Çocugun yanındaki üç kisi sessizce ayaga kalktı;
sis gözkapaklı kadın basını kaldırıp Crouch'a baktı ve bagırdı: "Karanlık Lord yeniden güçlenecek,
Crouch! Bizi Azkaban'a at; biz bekleriz! O yeniden güçlenecek ve bizi almaya gelecek, bizi diger
destekçilerinden çok daha fazla ödüllendirecek! Yalnız biz ona sadık kaldık! Yalnız biz onu bulmaya
çalıstık!"
Çocuk ise Ruh Emici'leri savusturmaya çalısıyordu, ama Harry Ruh Emici'lerin soguk, insanı
tüketen güçlerinin onu etkilemeye basladıgını görüyordu. Kadın zindandan çıkarken kalabalık
yuhalıyordu, kimileri ayaga kalkmıstı. Çocuksa mücadele etmeyi sürdürdü.
"Ben senin oglunum!" diye bagırdı Crouch'a. "Ben senin oglunum!"
"Sen benim oglum degilsin!" diye bögürdü Mr Crouch. Birden gözleri yerinden ugramıstı. "Benim
oglum yok!"
Crouch'un yanındaki incecik cadı büyük bir iniltiyle oturdugu yere yıgıldı. Bayılmıstı. Crouch
farkında degil gibiydi.
"Götürün onları!" diye kükredi Ruh Emici'lere, agzından tükürükler saçarak. "Götürün onları,
dilerim orada çürürler!"
699
"Baba! Baba, ben aralannda degildim! Hayır! Hayır! Baba, lütfen!"
"Harry, sanınm odama dönme vakti geldi," dedi bir ses usulca, Harr/nin kulagına.
Harry irkildi. Söyle bir çevreye bakındı. Sonra öbür tarafına baktı.
Bir Albus Dumbledore sagında oturmus, Crouch'un oglunun Ruh Emici'ler tarafından götürülmesini
izliyordu - bir Albus Dumbledore ise sol tarafında durmus, ona bakıyordu.
"Gel," dedi solundaki Dumbledore ve elini Harr/nin dirseginin altına koydu. Harry havalandıgını
hissetti; zindan, çevresinde yok olup gitti; bir an için sadece karanlık vardı, sonra Harry kendini
sanki agır çekimde bir salto atmıs ve birdenbire ayaklarının üstüne inmis gibi hissetti.
Dumbledore'un günes alan odasının aydınlıgı gözlerini kamastırmıstı. Tas çanak önünde, dolabın
içinde ısıldıyordu. Albus Dumbledore ise yanında duruyordu.
"Profesör," dedi Harry soluk soluga, "biliyorum, yapmamam gerekirdi - ben sadece - dolabın kapısı
açıktı ve -"
"Gayet iyi anlıyorum," dedi Dumbledore. Çanagı kaldırdı, götürüp masasının cilalı yüzeyinin üstüne
koydu ve masanın arkasındaki sandalyeye oturdu. Harry'ye de karsısına oturmasını isaret etti.
Harry gözlerini tas çanaktan alamadan oturdu, içindeki madde eski gümüsi-beyaz haline
dönmüstü, anaforlar olusturuyor, dalgalanıyordu.
700
"Nedir bu?" diye sordu Harry titrek bir sesle.
"Bu mu? Buna Düsünseli deniyor," dedi Dumble-dore. "Bazen zihnime çok fazla düsünce ve anının
tıkıstırılmıs oldugunu hissediyorum, eminim bunun nasıl bir his oldugunu bilirsin."
"Seyy," dedi Harry. Dogrusu hiç buna benzer bir sey hissettigini hatırlamıyordu.
"Böyle zamanlarda," dedi Dumbledore, tas çanagı isaret ederek, "Düsünseli'ni kullanırım. Basit bir
islem: Zihnindeki fazla düsünceleri dısarı akıtıp çanaga dolduruyor, sonra da gönlünce
inceleyebiliyorsun. Anlıyorsun ya, kalıplar ve baglantılar bu biçimdeyken onları saptamak daha
kolay oluyor."
"Yani... o sey sizin düsünceleriniz mi?" dedi Harry, çanaktaki dönüp duran beyaz maddeye
hayretle bakarak.
"Elbette," dedi Dumbledore. "Bak göstereyim."
Dumbledore cüppesinin içinden asasını çıkardı ve ucunu gümüsi saçının içine, sakagına yakın bir
yere dayadı. Asasını basından çektiginde, ucuna saç yapısmıs gibi görünüyordu - ama sonra Harry
bunun saç degil, Düsünseli'ni dolduran gümüsi-beyaz maddenin aynısından, ıslak ıslak parlayan
bir tel oldugunu gördü. Dumbledore bu taze düsünceyi de kaba ekledi ve Harry, hayretler içinde,
kendi yüzünün de çanagın yüzeyinde yüzmeye basladıgını gördü.
Dumbledore uzun parmaklı elleriyle Düsünseli'ni iki yanından tutup çevirmeye basladı, tıpkı bir
Page 245
Harry Potter Ates Kadehi
altın arayıcısının altın parçalarını ayıklaması gibi... Harry
701
kendi yüzünün yumusak bir geçisle Snape'in yüzüne dönüstügünü gördü. Snape agzını açtı ve
tavana dogru konustu, sesi hafifçe yankılanıyordu. "Yeniden beliriyor... Karkaroff unki de... her
zamankinden de güçlü ve belirgin..."
"Yardım almadan da kurabilecegim bir baglantı," dedi Dumbledore iç çekerek, "ama neyse." Yarım
ay biçimindeki gözlügünün üzerinden Harry'ye baktı. Harry agzını bir karıs açmıs, kabın içinde
dönüp duran Snape'in yüzüne bakıyordu. "Mr Fudge toplantımız için geldiginde Düsünseli'ni
kullanıyordum, alelacele ortadan kaldırdım. Belli ki dolabın kapısını dogru dürüst kapatamamısım.
Dikkatini çekmesi dogaldı."
"Özür dilerim," diye geveledi Harry.
Dumbledore basını salladı.
"Merak günah degildir," dedi. "Ama merak ederken, ihtiyatı elden bırakmamalıyız... hem de
nasıl..."
Hafifçe kaslarını çatıp, asasının ucuyla çanagın içindeki düsünceleri dürttü. Çanaktan hemen biri
yükseldi, asagı yukarı on altı yasında, tombul, asık yüzlü bir kız. Ayaklan hâlâ çanagın içinde,
yavas yavas kendi çevresinde dönmeye basladı. Harry'nin ya da Profesör Dumbledore'un orada
olduklarının hiç farkında degilmis gibiydi. Konustugunda sesi Snape'inki gibi yankılandı, sanki tas
çanagın derinliklerinden geliyordu. "Bana bir ugursuzluk büyüsü yaptı, Profesör Dumbledore,
bense sadece onunla dalga geçiyordum, efendim. Onu geçen persembe seralann arkasında
Florence'la öpüsürken gördügümü söyledim yalnızca..."
702
"Ama neden, Bertha," dedi Dumbledore üzgün üzgün, simdi sessizce kendi çevresinde dönüp
duran kıza bakarak. "Neden onu takip ettin ki?"
"Bertha mı?" diye fısıldadı Harry, basını kaldırıp ona bakarak. "O - o Bertha Jorkins miydi?"
"Evet," dedi Dumbledore, çanagın içindeki düsünceleri bir kez daha dürterek; Bertha düsüncelerin
arasına battı ve çanagın içi yeniden gümüsi ve donuk bir görünüme büründü. "Bertha'run, okul
yıllarından hatırladıgım hali."
Düsünseli'nden gelen gümüsi ısık Profesör Dumb-ledore'un yüzüne vuruyordu. Harry birden onun
ne kadar yaslı göründügünü fark etti. Dumbledore'un yasının epey ileri oldugunu elbette biliyordu,
ama nedense daha önce onu yaslı bir adam olarak görmemisti hiç.
"Evet, Harry," dedi Dumbledore usulca. "Benim düsüncelerime dalıp gitmeden önce, bana bir sey
söylemek istiyordun."
"Evet," dedi Harry. "Profesör - az önce Keha-net'teydim ve - ee - uyuyakaldım."
Bunu söyledikten sonra, azar isitip isitmeyecegini merak ederek durakladı. Ama Dumbledore
sadece, "Gayet anlasılır bir durum. Devam et," dedi.
"Sey, bir rüya gördüm/' dedi Harry. "Lord Volde-mort hakkında bir rüya. Kılkuyruk'a iskence
ediyordu... Kılkuyruk'un kim oldugunu biliyor-"
"Biliyorum," dedi Dumbledore hemen. "Lütfen devam et."
"Voldemort'a bir baykusla mektup geldi. Volde-
703
mort, Kılkuyruk'un hatasının onarüdıgına benzer bir sey söyledi. Birinin öldügünü söyledi. Sonra
dedi ki, Kılkuyruk yılana yem olmayacakmıs - koltugunun yanında bir yılan vardı. Dedi ki - dedi ki,
onun yerine yılana beni yedirecekmis. Sonra Kılkuyruk'un üzerinde Cruciatus lanetini uyguladı - ve
yara izim acıdı," dedi Harry. "Öyle fena acıdı ki, beni uyandırdı."
Dumbledore hâlâ suskun suskun ona bakıyordu.
"Seyy - bu kadar," dedi Harry.
"Anlıyorum," dedi Dumbledore usulca. "Anlıyorum. Peki, yazın seni uyandırdıgından beri bu yıl
yara izin bir daha acımıs mıydı hiç?"
"Hayır, ben - yazın beni uyandırdıgını nereden bildiniz?" dedi Harry saskınlıkla.
"Sirius'un tek mektup arkadası sen degilsin," dedi Dumbledore. "Geçen yıl Hogwarts'tan
ayrıldıgından beri onunla ben de temas halindeyim. Kalacagı en güvenli yer olarak dagdaki
Page 246
Harry Potter Ates Kadehi
magarayı öneren de bendim."
Dumbledore ayaga kalktı ve masasının arkasında bir asagı bir yukarı yürümeye basladı. Arada bir
asasını sakagına götürüyor, gümüsi renkte parıldayan yeni bir düsünce çıkarıyor ve onu
Düsünseli'ne katıyordu. Çanagın içindeki düsünceler öylesine büyük bir hızla dönüyorlardı ki, Harry
hiçbir sey seçemiyordu: Her sey bulanık bir renk cümbüsünden ibaretti.
Birkaç dakika sonra Harry alçak sesle, "Profesör?" dedi.
Dumbledore bir asagı bir yukarı yürümeyi bırakıp Harry'ye baktı.
704
"Özür dilerim," dedi usulca. Dönüp masasına oturdu.
"Acaba - acaba yara izimin niye acıdıgını biliyor musunuz?"
Dumbledore, Harry'ye bir süre büyük bir dikkatle baktı, sonra da, "Bir teorim var sadece..." dedi.
"Kanımca yara izin hem Lord Voldemort yakımndayken acıyor, hem de o, çok güçlü bir nefret
dalgasına kapıldıgı zaman."
"Ama... neden?"
"Çünkü ikiniz birbirinize, basarısızlıga ugrayan lanetle baglısınız," dedi Dumbledore. "O sıradan bir
yara izi degil."
"Yani size göre... o rüya... gerçek miydi?"
"Mümkün," dedi Dumbledore. "Hatta bence - yüksek bir olasılık. Harry - Voldemort'u gördün mü?"
"Hayır," dedi Harry. "Sadece koltugunun arkasını gördüm. Ama - görülecek bir sey olmaması
gerekir, degil mi? Yani, bir bedeni yok, degil mi? Ama... ama o zaman asayı nasıl tutmus olabilir?"
.dedi Harry agır agır.
"Evet, gerçekten de nasıl?" diye mırıldandı Dumbledore. "Gerçekten de nasıl..."
Bir süre Harry de, Dumbledore da konusmadı. Dumbledore öylece durup çevresine bakıyor, arada
bir asasının ucunu sakagına dayıyor ve gümüs renginde panldayan bir düsünceyi çekip
Düsünseli'nin içindeki köpüren kütleye ekliyordu.
"Profesör," dedi Harry sonunda, "sizce o güçleni-vor mu?"
705
"Voldemort mu?" dedi Dumbledore, Düsünseli'nin üzerinden Harry'ye bakarak. Dumbledore'un
Harry'ye zaman zaman yönelttigi o tamdık, delici bakıstı bu. Harry böyle zamanlarda
Dumbledore'un onun içini, Moody'nin sihirli gözünün bile göremeyecegi bir sekilde gördügü hissine
kapılıyordu. "Harry, bu konuda da ancak tahminde bulunabilirim."
Dumbledore bir kez daha iç çekti. Her zamankinden daha yaslı; daha yıpranmıs görünüyordu.
"Voldemort'un yükselis yılları," dedi," kaybolma vakalarının sıklıgıyla da bilinirdi. Bertha Jorkins,
Voldemort'un en son görüldügü söylenen yerde, arkasında en ufak bir iz bırakmadan kayboldu. Mr
Crouch da kayboldu... hem de burada, okul arazisinde. Üçüncü bir kaybolma olayı da var,
üzüntüyle söyleyeyim ki, Bakanlık bir Muggle söz konusu oldugu için bu olayı önemsemiyor.
Kaybolan kisinin adı Frank Bryce'tı. Voldemort'un babasının büyüdügü köyde yasıyordu ve geçen
agustostan beri görülmedi. Gördügün gibi, Bakanlık'taki çogu dostumun aksine, ben Muggle
gazetelerini okurum."
Dumbledore, Harry'ye, yüzünde çok ciddi bir ifadeyle baktı. "Bu kaybolma vakalan bana
birbirleriyle baglantılı gibi görünüyor. Bakanlık aynı fikirde degil -odamın dısında beklerken sen de
duymussundur."
Harry basıyla onayladı. Odaya yeniden bir sessizlik çöktü. Dumbledore arada bir düsüncelerini
çıkarıyordu. Harry gitmesi gerektigini hissediyordu, ama merakı onu sandalyesinde tuttu.
706
"Profesör?" dedi yine.
"Evet, Harry?" dedi Dumbledore.
"Seyy... size seyi sorabilir miyim... o mahkemeyi... hani Düsünseli'nin içindeki?"
"Sorabilirsin," dedi Dumbledore ciddiyetle. "O mahkemeye defalarca katıldım, ama bazı davaları
digerlerinden daha belirgin sekilde hatırlıyorum... özellikle de su aralar..."
"Geldiginizde - geldiginizde izledigim davayı biliyorsunuz, degil mi? Hani Crouch'un oglunun
oldugu davayı? Seyy... Neville'in annesiyle babasından mı bahsediyorlardı?"
Page 247
Harry Potter Ates Kadehi
Dumbledore, Harry'ye, içe isleyen bakıslarla baktı.
"Neville onu niye ninesinin büyüttügünü sana anlatmadı mı?" dedi.
Harry basını iki yana salladı. Neville'i dört yıldır tanıyordu, nasıl olup da bunu sormayı akıl
etmedigini anlayamıyordu.
"Evet, Neville'in annesiyle babasından bahsediyorlardı," dedi Dumbledore. "Babası Frank tıpkı
Profesör Moody gibi bir Seherbaz'dı. Duydugun gibi, o ve esi, Voldemort'un gücünü yitirdikten
sonra nerede oldugunu söyletmek amacıyla iskence gördüler."
"Yani öldüler mi?" dedi Harry alçak sesle.
"Hayır," dedi Dumbledore. Sesinde Harry'nin daha önce hiç duymadıgı bir acı vardı. "Delirdiler.
kisi de St ıMungo Sihirsel Hastalıklar ve Sakatlıklar Hastane-si'ndeler. Sanınm Neville tatillerde
ninesivte birlikte onları ziyaret ediyor. Onu tanımıyorlar."
707
Harry öylece kaldı, dehsete düsmüstü. Bilmiyordu... dört yıldır hiç ögrenmeye çalısmamıstı...
"Longbottom'lar çok popülerdi," dedi Dumbledore. "Onlara yapılan saldırılar Voldemort'un
düsüsünden sonra, tam herkes güvende oldugunu düsünürken gerçeklesti. O saldırılar benzerine
hiç rastlamadıgım siddette bir öfkeye yol açtı. Bakanlık bunu yapanları yakalamak için büyük baskı
altındaydı. Ne yazık ki, Long-bottom'ların sundugu deliller -durumları göz önüne alınırsa- çok
güvenilir degildi."
"O halde Mr Crouch'un oglu isin içinde olmayabilirdi?" dedi Harry, agır agır konusarak.
Dumbledore basını iki yana salladı. "Bu konuda hiçbir fikrim yok."
Harry bir süre daha sessizlik içinde oturup Düsün-seli'nin içindeki anaforu seyretti. Sormaya can
attıgı iki soru daha vardı... ama bunlar yasayan kisilerin suçlarıyla ilgiliydi...
"Seyy," dedi, "Mr Bagman..."
"... bir daha hiçbir Karanlık faaliyetle suçlanmadı," dedi Dumbledore sakince.
"Peki," dedi Harry çabucak. Gözleri yine Düsünseli' nin içine daldı. Dumbledore yeni düsünceler
eklemeye son verdiginden, simdi çanagın içindekiler daha yavas dönüyordu. "Bir de... seyy..."
Ama Düsünseli, Harr/nin aklındaki soruyu onun yerine soruyordu adeta. Yüzeyde yine Snape'in
yüzü belirdi. Dumbledore bir ona, bir de Harry'ye baktı.
"Profesör Snape için de aynı sey geçerli," dedi.
708
Harry, Profesör Dumbledore'un açık mavi gözlerine baktı. Daha kendine engel olamadan, asıl
bilmek istedigi sey agzından dökülmüstü bile. "Niçin onun Volde-mort'u desteklemeyi gerçekten
bıraktıgını düsünüyorsunuz, Profesör?"
Dumbledore gözlerini bir süre Harry'nin gözlerine dikti. Sonra, "ste bu konu, Harry," dedi,
"Profesör Sna-pe'le benim aramda."
Harry konusmanın sona erdigini anladı; Dumbledore kızgın görünmüyordu, ama sesinde Harry'ye
gitme vaktinin geldigini söyleyen bir kesinlik vardı. Harry ayaga kalktı, Dumbledore da öyle.
"Harry," dedi, tam Harry kapıya ulastıgında. "Lütfen Neville'in annesiyle babasından kimseye
bahsetme. Bunu insanlara kendisinin söylemeye hakkı var, hazır oldugu zaman."
"Peki, Profesör," dedi Harry. Çıkmak için arkasını döndü.
"Ve -"
Harry dönüp baktı.
Dumbledore, Düsünseli'nin önünde duruyordu. Yüzü çanaktan yükselen gümüsümsü ısıkla alttan
aydınlanmıstı ve her zamankinden daha yaslı görünüyordu. Harry'ye bir süre öylece baktı ve,
"Üçüncü görevde iyi sanslar," dedi.
709
OTUZ BRNC BÖLÜM
Üçüncü Görev
"Dumbledore da Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in güçlendigini mi düsünüyor?" diye fısıldadı Ron.
Harry, Düsünseli'nde gördügü her seyi ve Dumbledore'un daha sonra ona söyleyip gösterdiklerinin
hemen hemen hepsini az önce Ron ve Hermione ile paylasmıstı - ve tabii, Dumbledore'un
odasından çıkar çıkmaz bir baykus gönderdigi Sirius'la da. Harry, Ron ve Hermione o gece yine
Page 248
Harry Potter Ates Kadehi
ortak salonda geç saatlere kadar oturdular, Harry'nin bası dönene kadar her seyi
konus-tular.~Öyle ki sonunda Harry, Dumbledore'un, insanın kafası bazen düsünceyle öyle dolar
ki onları dısarı akıtmak rahatlık verir, derken neyi kastettigini anladı.
Ron ortak salonun söminesindeki atese bakıyordu. Ilık bir aksam oldugu halde, Harry onun hafifçe
titredigini de gördü.
"Ve Snape'e güveniyor, ha?" dedi Ron. "Snape'e gerçekten güveniyor, hem de eskiden Ölüm Yiyen
oldugunu bildigi halde, öyle mi?" "Evet," dedi Harry.
710
Hermione on dakikadır konusmuyordu. Alnını ellerine dayamıs, dizlerine bakıyordu. Harry onun da
bir Düsünseli'ne ihtiyacı varmıs gibi göründügünü düsündü.
Hermione sonunda, "Rita Skeeter," diye mırıldandı.
Ron kulaklarına inanamayarak, "Su anda kafanı nasıl ona takarsın?" dedi.
"Kafamı takmıyorum," dedi Hermione, dizlerine bakarak. "Sadece düsünüyorum... Bana Üç
Süpürge'de ne dedigini hatırlıyor musunuz? 'Ludo Bagman hakkında saçlarını diken diken edecek
seyler biliyorum.' Bunu kastetti, degil mi? Önün davasını haber yapmıstı, Ölüm Yiyen'lere bilgi
aktardıgını biliyordu. Winky de öyle, hatırladınız mı?.. 'Mr Bagman kötü bir büyücü.' Mr Crouch o
kurtuldu diye fena halde öfkelenmis olmalı, mutlaka evde de sözünü etmistir."
"Evet, ama Bagman kasıtlı olarak bilgi aktarmadı, degil mi?"
Hermione omuz silkti.
Ron, Harry'ye dönerek, "Ve Fudge, Crouch'a Madam Maxime'm saldırdıgını düsünüyor, ha?" dedi.
"Evet," dedi Harry, "ama bunu Crouch, Beauxba-tons arabasının yakınlarında yok oldu diye
söylüyor sadece."
Ron agır agır, "Biz o kadını hiç düsünmedik, degil mi?" dedi. "Bakın, kesinlikle dev kanı var onda,
kabul etmek de istemiyor -"
Hermione basını kaldırarak, hırçın hırçın, "Elbette istemez," dedi. "Rita annesinin kim oldugunu
ögren-
711
dikten sonra Hagrid'in basına gelenlere baksanıza. Fudge'a baksanıza, sırf kadın kısmi dev diye
onun için nasıl sonuçlara varıyor. Kim böyle bir önyargı ister ki? Gerçegi söyleyince basıma böyle
seyler gelecegini bilsem ben de iri kemiklerim var derdim herhalde."
Hermione saatine baktı.
"Hiç alıstırma yapmadık!" dedi, hayret ve dehsetle. "Engelleme Büyüsü'nü yapacaktık! Yann
kesinlikle buna baslamamız gerek! Hadi, Harry, biraz uyumalısm."
Harry ve Ron merdivenden yavas yavas yatakhanelerine çıktılar. Harry pijamasını giyerken,
Neville'in yatagına baktı. Dumbledore'a verdigi sözü tutmus, Ron ve Hermione'ye Neville'in annesi
ve babasından söz etmemisti. Harry gözlügünü çıkarıp dört direkli karyolasına tırmanırken, insanın
hâlâ yasayan ama onu tanıya-mayan bir annesiyle babası olmasının nasıl bir sey olacagını
düsündü. Kendisi yetim oldugu için çogu kez yabancıların sempatisini kazanırdı, ama Neville'in
horultularını dinlerken, onun bu sempatiye kendisinden fazla layık oldugunu düsündü. Karanlıkta
yatarken, Mr ve Mrs Longbottom'a iskence edenlere karsı içinde bir öfke ve nefret dalgası
yükseldigini hissetti... Crouch'un oglu ile arkadasları Ruh Emici'ler tarafından mahkemeden
sürüklenerek çıkarılırken kalabalıgın yuhalamasını hatırladı... onların neler hissettiklerini
anlıyordu... Sonra, çıglıklar atan çocugun süt oeyazı yüzünü hatırladı ve onun bir yıl sonra
öldügünü kavrayıp sarsıldı...
Harry karanlıkta yatagının tentesine bakarak, Vol-demort'du, diye düsündü, her sey Voldemort'da
dü-
712
gümleniyordu.. Bütün bu aileleri parçalayan, bütün bu
hayatları mahveden oydu...
*
Ron ve Hermione'nin, üçüncü görev günü sona erecek sınavlar için çalısmaları gerekiyordu, ama
onlar tüm güçleriyle Harry'nin hazırlanmasına yardım edi-ı- arlardı.
Page 249
Harry Potter Ates Kadehi
Harry ikisine bunu hatırlatıp bir süre kendi basına da alıstırma yapabilecegini söyleyince,
Hermione, "Sen merak etme," demekle yetindi. "Hiç degilse Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'dan
en yüksek notları alacagız. Sınıfta bu ugursuzluk büyülerinin hiçbirini ögrenmemistik."
Ron heyecanla, "Seherbaz oldugumuzda bu alıstırmalar isimize yarayacak," dedi. Vızıldayarak
odaya giren bir esekansı üzerinde Engelleme Büyüsü'nü denemis ve onu havada hareketsiz hale
getirmisti.
Haziran ayına girdikleri zaman satoyu heyecanlı ve gergin bir hava kapladı. Herkes sömestr
sonundan bir hafta önce yapılacak üçüncü görevi bekliyordu. Harry fırsat buldugu her anda
ugursuzluk büyüsü alıstırması yapıyordu. Bu görev için kendine digerlerinde oldugundan çok daha
fazla güveniyordu. Süphesiz zor ve tehlikeli olacaktı ama, Moody haklıydı: Harry bundan önce de
canavanmsı yaratıklar ve sihirli engeller arasından yolunu bulmustu, üstelik bu sefer önceden
haberi vardı ve karsısına çıkacaklar için kendini hazırlama sansına sahipti.
Profesör McGonagall okulda girdigi her yerde
713
Harry, Hermione ve Ron'u bulmaktan bıkınca, onlara ögle yemegi saatinde bos olan Biçim
Degistirme sınıfını kullanma izni verdi. Harry, çok geçmeden, saldırganları yavaslatmaya ve
önlerini kesmeye yarayan Engelleme Büyüsü'nün, katı cisimleri patlatarak yolundan kaldırmasını
saglayacak Eksiltme lanetinin ve Hermione'nin yararlı bir kesfi olan Dört-Nokta Büyüsü'nün ustası
kesilmisti. Bu büyü, asasını kuzeye dogrultarak, labirentte dogru yönde gidip gitmedigini kontrol
etmesini saglayacaktı. Ancak, Kalkan Büyüsü ile hâlâ sorunları vardı. Bu büyü dogru yapıldıgında,
insanın çevresinde, küçük lanetleri yolundan saptıran geçici, görünmez bir duvar olusturuyordu.
Hermione bu duvarı çok isabetli bir Pelte-Bacak Büyüsü'yle parçalamayı basarmıstı. Ve Hermione
bunun karsı-büyü-sünü bulana kadar, Harry on dakika süreyle odada yalpalayıp durmustu.
Hermione cesaret verici bir sekilde, "Ama yine de gerçekten iyi gidiyorsun," dedi. Listesine bakıp,
simdiye kadar ögrenmis oldukları bütün büyülerin üstünü çizdi. "Bunların bir kısmı mutlaka isine
yarayacaktır."
Pencerenin yanında duran Ron, "Gelin de suna bakın," dedi. Asagıya, araziye bakıyordu. "Malfoy
ne yapıyor öyle?"
Harry ve Hermione bakmaya gittiler. Malfoy, Crab-be ve Goyle asagıda bir agacın gölgesindeydiler.
Crab-be ve Goyle gözcülük yapar gibiydiler, ikisi de yılısık yılısık sırıtıyordu. Malfoy elini agzına
tutmustu. Eliyle konusuyor gibiydi.
714
Harry merakla, "Telsiz kullanıyormus gibi görünüyor," dedi.
"Kullanamaz," dedi Hermione. "Size söyledim, böyle seyler Hogwarts civarında çalısmaz. Hadi,
Harry," diye ekledi enerjik bir halde. Pencereye arkasını dönüp odanın ortasına gitti. "O Kalkan
Büyüsü'nü yine
deneyelim."
*
Sirius artık her gün bir baykus gönderiyordu. Hermione gibi o da, baska herhangi bir seyle
ilgilenmeden önce, Harry'ye son görevi de atlattırmaya odaklanmak istiyormus gibiydi. Her
mektubunda Harry'ye, Hog-vvarts duvar lan dısında olup bitenlerin Harry'nin sorumlulugu
olmadıgını, ayrıca bunları etkilemeye de gücünün yetmeyecegini hatırlatıyordu.
Eger Voldemort gerçekten yeniden güçleniyorsa [diye yazıyordu] benim için öncelikli olan, senin
güvenligini saglamaktır. Dumbledore'un koruması altında oldugun sürece sem eline geçirmeyi
umut edemez, ama sen yine de riske girme: Dikkatini o labirenti sag salim tamamlamak üzerinde
topla, ancak ondan sonra baska meselelerle ilgilenebiliriz.
24 Haziran yaklastıkça, Harry de tedirginlesmeye basladı. Ama bu sefer birinci ve ikinci
görevlerden önceki ka'dar huzursuz degildi. Her seyden önce, bu kez göreve hazırlanmak için
elinden geleni yaptıgından emindi. Ayrıca, bu son engeldi ve ne kadar kotu bir per-
715
fomans çıkarırsa çıkarsın, Turnuva nihayet sona erecekti, bu da onu çok rahatlatacaktı.
*
Page 250
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|