|
|
 |
Harry Potter Ates Kadehi
Diagon Yolu'ndan senin ihtiyaçlarını da alırım. Baska herkesinkileri alıyorum nasıl olsa. Dünya
Kupası'ndan sonra vakit kalmayabilir, geçen sefer maç bes gün sürmüstü."
"Vay - umarım bu sefer de o kadar sürer!" dedi Harry hevesle.
"Eh, umarım sürmez," dedi Percy iskolik bir tavırla. "sten bes gün uzak kalsam dosya tepsimin ne
durumda olacagını düsünüyorum da, içim ürperiyor."
"Evet, yine birisi içine ejder pisligi bırakabilir, degil mi, Perce?" dedi Fred.
"O, Norveç'ten gelen bir gübre örnegiydi!" dedi Percy, yüzü bir hayli kızararak. "Kisisel bir sey
degildi!"
Fred, "Kisiseldi," diye fısıldadı Harry'ye, masadan kalkarlarken. "Biz gönderdik."
81
ALTINCI BOLUM
Anahtar
Mrs VVeasley onu dürterek uyandırdıgında, Harry kendini daha yeni uyumus gibi hissediyordu.
Mrs VVeasley, "Kalkma vakti geldi, Harry'çigim," diye fısıldayıp Ron'u uyandırmaya gitti.
Harry elleriyle çevresini yoklayıp gözlügünü buldu, gözüne takh ve dogruldu. Dısarıda hava hâlâ
karanlıktı. Ron, annesi onu kaldırırken belli belirsiz bir seyler mırıldandı. Harry'nin yorganının
ayakucunda, saçı bası birbirine karısmıs iki iri sekil, battaniyelerin arasından sıyrıldılar.
"Sabah oldu mu yani?" dedi Fred dermansız halde.
Konusamayacak kadar uykulu olduklarından, suskun suskun giyindiler. Sonra da esneye gerine
mutfaga indiler.
Mrs VVeasley ocaktaki büyük bir tencerenin içindekileri karıstırıyor, Mr VVeasley ise masada
oturmus, büyükçe parsömen biletlerden olusan bir desteyi kontrol ediyordu. Çocuklar içeri
girdiginde kıyafetini daha iyi görebilsinler diye kollarını iki yana açtı. Golf kazagına
82
benzeyen bir sey ve kendisine biraz bol gelen, kalın bir kemerle tutturulmus çok eski bir kot
pantolon giymisti.
"Ne diyorsunuz?" diye sordu heyecanla. "Kılık degistirmemiz gerekiyor - nasıl, Muggle'a benziyor
muyum, Harry?"
"Evet," dedi Harry gülümseyerek, "çok iyi."
"Bili, Charlie ve Per-Per-Percy nerede?" dedi Geor-ge, esnemesini bastıramayarak.
"Eh, ne de olsa onlar Cisimlenerek gidecek," dedi Mrs VVeasley. Büyük tencereyi güçbela kaldırıp
masanın üstüne yerlestirerek, kaplara yulaf lapası koymaya basladı. "O yüzden biraz daha keyif
yapabilirler."
Harry, Cisimlenme'nin çok zor oldugunu biliyordu. Bir yerden kaybolup neredeyse aynı anda baska
bir yerde ortaya çıkmak anlamına geliyordu bu.
"Yani hâlâ uyuyorlar mı?" dedi Fred huysuz huysuz, kendi yulaf lapası kabını önüne çekerek. "Niye
biz de Cisimlenemiyoruz?"
"Çünkü henüz o yasa gelmediniz ve sınavınızı vermediniz/' diye çıkıstı Mrs VVeasley. "Bu kızlar da
nerede kaldı?"
Aceleyle mutfaktan fırladı. Merdiveni çıktıgını duydular.
"Cisimlenmek için sınav mı vermek gerekiyor?" diye sordu Harry.
"Evet," dedi Mr VVeasley. Biletleri, kaybolmasınlar diye arka cebine koydu. "Büyülü Tasımacılık
Dairesi geçen gün iki kisiye ehliyetleri olmadan Cisimlendikle-rı için ceza kesmek zorunda kaldı.
Kolay bir sey degil
83
Cisimlenme, dogru yapılmadıgında çok kötü sonuçlara yol açabiliyor. Bahsettigim çift kendilerini
septirdi."
Harry dısında masadaki herkes yüzünü burusturdu.
"Sey - septirdi mi?" dedi Harry.
Mr VVeasley, yulaf lapasının üzerine kasık kasık melas koyarak, "Yanları arkada kaldı," dedi. "Ve
tabii ki sıkısıp kaldılar. ki tarafa da gidemiyorlardı. Sonra Büyü Kazalannı Düzeltme Ekibi'nin gelip
onlan toparla-; ması gerekti. Sunu söyleyebilirim ki, bayagı bir evrak isi gerekti. Hele arkalarında
Page 26
Harry Potter Ates Kadehi
bıraktıkları parçaları gören Muggle'lan da düsünecek olursanız..."
Birden Harr/nin gözlerinin önüne Privet Drive'da kaldırımın üzerine bırakılmıs bir çift bacakla bir
göz geldi.
"Peki, iyiler mi?" diye sordu, sarsılmıs bir halde.
"Evet, tabii," dedi Mr VVeasley, istifini bozmadan. "Ama onlara agır bir ceza kesildi, bir daha
aceleyle böyle bir ise kalkısacaklarını sanmıyorum. Cisimlenme hafife alınacak is degil. Birçok
yetiskin büyücü bile bu zahmete katlanmıyor. Süpürgeyi tercih ediyorlar - daha yavas, ama daha
güvenli."
"Ama Bili, Charlie ve Percy, üçü de yapabiliyorlar, ha?"
"Charlie'nin sınava iki kere girmesi gerekti," dedi Fred sırıtarak. "lkini veremedi. Gereken yerin
sekiz kilometre güneyine, alısverise çıkmıs zavallı bir yaslı kadının tam tepesine Cisimlenmisti,
hatırlıyor musunuz?" l
"Evet ama ikincisinde geçti," dedi Mrs VVeasley, onlar neseyle kıs kıs gülerlerken mutfaga girerek.
84
"Percy daha iki hafta önce geçti," dedi George. "O zamandan beri her sabah Cisimlenerek iniyor
asagı, sırf yapabildigini ispatlamak için."
Holde ayak sesleri duyuldu ve Hermione'yle Ginny mutfaga geldiler. kisi de solgun ve mahmur
görünüyordu.
"Niye bu kadar erken kalkmamız gerekiyor?" dedi Ginny, gözlerini ovusturup sofraya oturarak.
"Biraz yürümemiz gerekiyor," dedi Mr VVeasley.
"Yürümek mi?" dedi Harry. "Ne yani, Dünya Kupası'na yürüyerek mi gidiyoruz?"
"Yo, yo, o çok uzakta," dedi Mr VVeasley gülümseyerek. "Sadece kısa bir mesafeyi yürüyecegiz.
Çok sayıda büyücünün Muggle'ların dikkatini çekmeden toplanması çok zor da... Normalde bile
nasıl seyahat ettigimiz konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor, hele ki simdi Çjuidditch Dünya
Kupası gibi muazzam bir etkinlik var..."
"George!" dedi Mrs VVeasley sertçe. Hepsi yerlerinden sıçradılar.
"Ne var?" dedi George. Ses tonundaki masumiyet kimseyi kandıramamıstı.
"Cebindeki o sey de ne?"
"Hiç!"
"Bana yalan söyleme!"
Mrs VVeasley asasını George'un cebine dogrulttu ve, "<4cao/"dedi.
George'un cebinden birçok küçük, parlak renkli npsne fırladı. George onları yakalamaya çalıstıysa
da
85
beceremedi ve nesneler Mrs VVeasley'nin onları beki yen eline dogru uçtu.
Mrs VVeasley bu nesneleri havaya kaldırarak, hiddetle, "Onları yok edin demistik!" dedi. Süphesiz
yine Dolma-Dil Sekerlemesi'ydi bunlar. "Hepsini ortadan | kaldınn demistik! Ceplerinizi bosalhn,
hadi bakalım, J ikiniz de!"
Pek hos bir sahne degildi. kizler belli ki evden" mümkün oldugunca çok sayıda sekerleme
kaçırmaya çalısıyorlardı ve Mrs VVeasley'nin hepsini bulabilmesi için Çagırma Büyüsü'nü
kullanması gerekti.
O, "Accio! Accio! Accio!" diye bagırdıkça, George'un ceketinin astanyla Fred'in kot pantolonunun
paçalan da dahil olmak üzere, en beklenmedik yerlerden sekerlemeler fırlıyordu.
Annesi sekerlemeleri atarken, Fred, "Onları yapmak için altı ay ugrastık!" diye bagırdı.
"Aman, altı ay geçirmek için ne güzel bir yol!" diye bagırdı Mrs VVeasley. "Daha fazla S. B. D.
alamamanıza sasmamalı!"
Sonuçta, evden ayrılırlarken ortada çok hos bir hava esmivordu. Mrs VVeasley, Mr VVeasley'yi
yanagından öperken bü$ hâlâ sinirden kıpkırmızıydı. Ama bu, ikizlerin sinirine kıyasla pek bir sey
sayılmazdı: kisi de sırt çantalarını arkalarına vurup annelerine tek kelime etmeden çıktılar.
"yi eglenceler," dedi Mrs VVeasley. "Ayagınızı denk alın!" diye seslendi ikizlerin ardından, ama
ikizler ne dönüp baktılar ne de yanıt verdiler. Harry, Ron, Hermi-
86
Page 27
Harry Potter Ates Kadehi
öne ve Ginny ile birlikte Fred ve George'un arkasından yürüyen Mr VVeasley'ye/ "Bili, Charlie ve
Percy'yi öglene dogru gönderirim," diye seslendi Mrs VVeasley.
Hava ayazdı ve ay hâlâ görünüyordu. Günün dogmak üzere olduguna dair tek isaret, sag
taraflarındaki ufuk çizgisine yayılmıs olan donuk, yesilimsi renkti. Aklı Quidditch Dünya Kupası'na
dogru yola koyulan binlerce büyücüde olan Harry, adımlarım hızlandırıp Mr VVeasley'nin yanına
geldi.
"Peki, herkes Muggle'lara fark ettirmeden-nasıl gidiyor oraya?" diye sordu.
"Bu çok büyük bir organizasyon sorunu yarattı zaten," diye iç geçirdi Mr VVeasley. "Mesele su ki,
Dünya Kupası'na gelecek yüz bin kadar büyücünün hepsini agırlayacak bir büyülü bölgemiz yok.
Muggle'lann giremedigi yerler var tabii, ama yüz bin büyücüyü Di-agon Yolu'na ya da Platform
Dokuz Üç Çeyrek'e tıkıstırmaya çalıstıgını düsünsene bir. Bu yüzden bombos, güzel bir kır
bulmamız ve orayı mümkün oldugunca çok Muggle-savusturucu önlemle donatmamız gerekti.
Bütün Bakanlık aylardır bu konu üzerinde çalısıyor. Tabii ki öncelikle gelisleri düzenlememiz gerek.
Daha ucuz bileti olanlar iki hafta önceden gelmek zorunda. Kimileri Muggle ulasım sistemlerini
kullanıyor, ama onlann otobüslerini ve trenlerini bir sürü büyücüyle dolduramayız - unutma,
dünyanın her yanından büyücüler geliyor. Elbette bazıları Cisimleniyor, ama onlara da belirmeleri
için emniyetli, Muggle'lardan iyice uzak yerler ayarlamak zorundayız. Sanırım Cisimlenme nok-
87
tası olarak kullandıkları elverisli bir agaçlık var. Cisimlenmek istemeyenler ya da yapamayanlar
içinse, Anahtardan kullanıyoruz. Bunlar daha önceden belirlenmis bir vakitte büyücüleri bir
noktadan digerine aktarmakta kullanılan cisimler. Gerekirse tek bir seferde büyük bir grup
aktarabiliyorsun. ngiltere'de stratejik noktalara iki yüz Anahtar yerlestirildi. En yakını Stoatshead
Tepesi'nde, biz de oraya gidiyoruz."
Mr Weasley parmagıyla ileriyi isaret etti. Gösterdigi yerde, Ottery St Catchpole köyünün ardında
büyük, siyah bir kütle yükseliyordu.
"Anahtarlar ne tür cisimler?" dedi Harry merakla.
"Sey... her sey olabilir," dedi Mr VVeasley. "Göze çarpmayan seyler olmalı tabii ki, Muggle'lar alıp
kurcalamasınlar diye... çerçöp oldugunu düsünecekleri seyler..."
Karanlık, ıslak patikalardan köye dogru agır agır ilerlediler. Sessizligi sadece ayak sesleri
bozuyordu. Köyden geçerlerken gökyüzü yavas yavas aydınlanmaya basladı, mürekkep karası
rengi laciverte dönüstü. Harry'nin elleri ve ayaklan soguktan donuyordu. Mr VVeasley saatine
bakıp duruyordu.
Stoatshead Tepesi'ni tırmanmaya basladıktan sonra, konusmaya harcayacak nefesleri kalmadı.
Bazen gizli bir tavsan deligine takılıyorlar, bazen de siyah çim öbeklerine basıp kayıyorlardı.
Harry'nin aldıgı her soluk gögsünü yakıyor, bacakları tutulmaya baslıyordu ki, düzlüge geldiler.
"Oh," dedi Mr VVeasley soluk soluga. Gözlügünü
88
çıkarıp kazagına sildi. "Eh, iyi geldik - on dakikamız var..."
Tepede en son Hermione belirdi. Eli bögründeydi.
"Simdi is Anahtar'1 bulmaya kaldı/' dedi Mr VVeasley, gözlügünü yeniden takıp yere bakınarak.
"Büyük bir sey degil... Hadi..."
Çevreye dagılıp aramaya basladılar. Henüz bir iki dakika geçmisti ki, sessizlik bir bagırmayla
kesildi.
"Burada, Arthur! Burada, oglum, bulduk!"
Tepenin öbür tarafında, yıldızlı gökyüzünün altında iki karanlık ve uzun siluet duruyordu.
"Amos!" dedi Mr VVeasley. Gülümseyerek, seslenen adama dogru yürümeye basladı. Digerleri de
pesinden gittiler.
Mr VVeasley çalı gibi kahverengi sakallı, kırmızı suratlı bir büyücüyle el sıkısıyordu. Adamın öbür
elinde küflü görünüslü, eski bir çizme vardı.
"Çocuklar, bu Amos Diggory," dedi Mr VVeasley. "Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi
Dairesi'nde çalısıyor. Sanırım oglu Cedric'i tanıyorsunuz-dur."
Cedric Diggory on yedi yaslarında, son derece yakısıklı bir çocuktu. Hogwarts'ta Hufflepuff binası
Page 28
Harry Potter Ates Kadehi
Quid-ditch takımının kaptanı ve Arayıcı'sıydı.
Cedric onlara bakıp, "Merhaba," dedi.
Herkes de ona merhaba dedi, baslarıyla selam veren Fred ve George dısında. Cedric'in takımı
geçen yılki ilk Çjuidditch maçında Gryffindor'u yendigi için ikisi de onu affetmemislerdi.
89
"Uzun bir yürüyüs, ha Arthur?" diye sordu Ced-ric'in babası.
"Çok kötü degil," dedi Mr Weasley. "Suradaki köyün öbür tarafında oturuyoruz. Ya siz?"
"kide kalkmak zorunda kaldık, degil mi, Ced? Cisimlenme sınavım bir versin, çok sevinecegim.
Yine de... sikâyetçi degilim... Quidditch Dünya Kupası, bunu bir çuval dolusu Galleon için bile
kaçırmam - gerçi biletler de neredeyse o kadar ediyor. Yine de görünüse bakılırsa ucuz
kurtulmusum..." Amos Diggory, VVeas-ley'lerin üç ogluna, Harry, Hermione ve Ginny'ye babacan
bir edayla göz gezdirdi. "Hepsi senin mi, Arthur?"
"Hayır, sadece kızılkafalar," dedi Mr VVeasley, çocuklarını göstererek. "Bu Hermione, Ron'un
arkadası -bu da Harry, o da arkadası -"
"Merlin'in sakalı," dedi Amos Diggory, gözleri fal-tası gibi açılarak. "Harry mi? Harry Potter mı?"
"Ee - evet," dedi Harry.
Harry tanıstıgı insanların ona merakla bakmalanna alıskındı, gözlerinin hemen alnındaki simsek
biçimindeki yaraya kaymasına da alıskındı, ama yine de her seferinde rahatsız oluyordu.
"Ced senden bahsetti tabii," dedi Amos Diggory. "Geçen sene sana karsı oynadıgını anlattı... Ona
söyledim, dedim ki - Ced, bu torunlarına anlatacagın bir sey... Harry Potter'ı yendin!"
Harr/nin aklına buna verecek bir cevap gelmedigi için, bir sey söylemedi. Fred ve George yine
surat asıyorlardı. Cedric biraz utanmıs gibiydi.
90
"Harry süpürgesinden düstü, baba," diye mırıldandı. "Söyledim ya sana... bir kazaydı..."
"Evet ama sen düsmedin, degil mi?" diye coskuyla gürledi Amos, oglunun sırtına bir saplak
indirerek. "Hep mütevazıdır bizim Ced, hep centilmendir... ama en iyi olan kazanmıs, eminim
Harry de aynı seyi söyleyecektir, degil mi? Biri süpürgesinden düsüyor, digeri süpürgesinin
üstünde kalıyor. Hangisinin daha iyi uçtugunu anlamak için dahi olmaya gerek yok!"
"Vakit gelmis olmalı," dedi Mr VVeasley hemen, bir kez daha saatine bakarak. "Baska birini
bekliyor muyuz, biliyor musun, Amos?"
"Hayır, Lovegood'lar bir haftadır orada, Favvcett'lar da bilet bulamadı," dedi Mr Diggory. "Bu
bölgede bizden olan baska biri yok, degil mi?"
"Bildigim kadarıyla yok," dedi Mr VVeasley. "Evet, bir dakika kaldı... Hazırlansak iyi olur..."
Dönüp Harry ve Hermione'ye baktı. 'Tek yapmanız gereken Anahtar'a dokunmak, parmakla
dokunmanız yeter -"
Koca sırt çantalarının çıkardıgı zorluga karsın dokuzu da Amos Diggory'nin elindeki eski çizmenin
çevresine toplandılar.
Soguk bir esinti tepenin üstünü yalarken, orada dar bir çember halinde durdular. Kimse
konusmuyordu. Harry birden, simdi buraya bir Muggle gelse bu durumun ona ne kadar tuhaf
görünecegini düsündü... kisi yetiskin dokuz kisi, yarı karanlıkta eski, pespaye bir çizmenin
ucundan tutmus, bekliyor...
91
"Üç..." diye mırıldandı Mr VVeâsley. Bir gözü hâlâ saatindeydi. "ki... bir..."
Birden basladı: Harry sanki göbeginin gerisindeki bir kanca onu aniden hızla öne çekmis gibi
hissetti kendini. Ayakları yerden kesildi; Ron ve Hermione'nin iki tarafında oldugunu hissediyordu.
Omuzları onun omuzlanna çarpıp duruyordu; bir rüzgâr ugultusu ve helezonlar çizen renklerin
içinde ileri dogru sürükleniyorlardı; isaret parmagı çizmeye yapısmıstı, sanki çizme onu manyetik
bir güçle ileri çekiyormus gibiydi; derken birden -"
Ayaklan hızla yere vurdu; Ron sendeleyip ona çarptı ve Harry yere düstü; Anahtar da güm diye
basının yanına, yere indi.
Harry basını kaldırıp yukarı baktı. Mr VVeasley, Mr Diggory ve Cedric, rüzgârdan saçları baslan
dagılmıs olsa da, hâlâ ayaktaydılar; baska herkes yerdeydi.
Page 29
Harry Potter Ates Kadehi
"Stoatshead Tepesi'nden besi yedi geçe seferi," dedi bir ses.
92
YEDNC BOLÜM
Bagman ve Crouch
Harry kendini Ron'dan çözüp ayaga kalktı. Sisli bir kırın ıssız uzantısına benzeyen bir yere
gelmislerdi. Önlerinde yorgun ve somurtkan görünüslü iki büyücü vardı, biri elinde büyük, altın bir
saat, digeri de kalın bir parsömen rulosuyla bir tüy kalem tutuyordu. kisi de Muggle gibi
giyinmisler, ama pek becerememislerdi. Saatli adamın ayagında, dizinin üstüne kadar uzanan
galoslar, sırtında da tüvit bir takım vardı. Arkadası ise skoç etegiyle panço giymisti.
Mr YVeasley, "Günaydın, Basil," diyerek çizmeyi alıp skoç etekli büyücüye uzattı, adam da onu
yanındaki koca bir kutu kullanılmıs Anahtar" m arasına attı. Harry, Anahtarlar arasında eski bir
gazete, bos bir içecek tenekesi ve delinmis bir futbol topu görebiliyordu.
Basil yorgun yorgun, "Selam, Arthur," dedi. "Görevli degilsin, ha? Bazıları için mesele yok tabii...
Biz bütün gece buradaydık... Yoldan çekilsen iyi olur, bes on beste Kara Orman'dan kalabalık bir
ekibin gelmesini bekliyoruz. Biraz dur da hangi kampta oldugunu bula-
93
yım... Bakalım... VVeasley... VVeasley..." Elindeki parsömen listeye baktı. "Dört yüz metrelik bir
yürüyüsten sonra, karsına çıkacak ilk tarla. Kamp yöneticisinin adı Mr Roberts. Diggory... ikinci
tarla... Mr Payne'i sor."
Mr VVeasley, "Sagol, Basil," dedi ve digerlerine kendisini izlemelerini isaret etti.
Issız kırın öbür yanından yola koyuldular, siste pek önlerini seçemiyorlardı. Yirmi dakika kadar
sonra bir kapının yanında küçük, tas bir kulübe göründü. Harry onun ardında, büyük bir tarlanın
tatlı egimli yamacında, ufuktaki karanlık agaçlıga dogru yükselen yüzlerce çadırın hayaleti andıran
sekillerini zar zor seçebiliyordu. Dig-gor/lerle vedalastilar ve kulübenin kapısına yaklastılar.
Kapıda, çadırlara bakan adam duruyordu. Harry bir bakısta onun, birkaç hektar dahilindeki tek
gerçek Muggle oldugunu anladı. Adam ayak seslerini duyunca, onlara bakmak için basını çevirdi.
Mr VVeasley neseyle, "Günaydın!" dedi.
"Günaydın," dedi Muggle.
"Siz Mr Roberts olmalısınız herhalde?"
"Evet, oyum," dedi Mr Roberts. "Ya siz kimsiniz?"
"VVeasley - iki çadır, iki gün önce ayırtrrustık. Tamam, degil mi?"
"Evet," dedi Mr Roberts, kapıya ilistirilmis bir listeden kontrol ederek. "Orada, agaçlıgın yanında bir
yeriniz var. Sadece bir gece mi?"
"Öyle."
"Simdi ödeyeceksiniz demek, öyle mi?"
Mr VVeasley, "Ah - evet - tabii -" dedi. Kulübeden
94
az geriye kaçıp Harry'yi eliyle yanına çagırdı. Cebinden bir deste Muggle parası çıkarıp banknotları
ayırmaya baslayarak, "Bana yardım et, Harry," diye mırıldandı. "Bu bir... bir... onluk mu? Ah evet,
üzerindeki küçük sayıyı simdi gördüm... Peki bu, beslik mi?"
Harry, Mr Roberts'm onun agzından çıkan her kelimeyi yakalamaya çalıstıgını fark etmenin
tedirginligiy-le, alçak sesle, "Yirmilik," dedi Mr YVeasley'ye.
"Ah evet, gerçekten de öyle... Bilmiyorum, bu kâgıt parçacıkları..."
Mr Roberts, dogru banknotları seçip ona dönen Mr Weasley'ye, "Yabancı mısınız?" dedi.
Mr VVeasley saskınlıkla, "Yabancı mı?" diye tekrarladı.
Mr Roberts onu dikkatle süzerek, "Para konusunda zorluk çeken ilk siz degilsiniz," dedi. "On dakika
önce iki kisi bana jant kapagı büyüklügünde kocaman, altın sikkelerle ödeme yapmaya kalkıstı."
Mr VVeasley tedirgin tedirgin, "Gerçekten mi?" diye sordu.
Mr Roberts, bir tenekeyi karıstırıp bozukluk arandı.
Aniden, tekrar sisli tarlaya bakarak, "Hiç bu kadar kalabalık olmamıstı," dedi. "Yüzlerce kisi
önceden yer ayırttı. Oysa insanlar öylesine gelir buraya..."
Mr VVeasley, parasının üstünü almak için elini uzatarak, "Sahi mi?" dedi. Ama Mr Roberts paranın
Page 30
Harry Potter Ates Kadehi
üstünü vermedi.
Düsünceli düsünceli, ?Evet," dedi. "Her yerden kalkıp gelmisler. Bir sürü yabancı. Hem sadece
yabancı
. 95
da degil. Kaçıklar, anlıyor musunuz? skoç etegi ve pançoyla dolasan bir herif bile var."
Mr VVeasley kaygıyla, "Dolasmaması mı lazım?" diye sordu.
"Sey gibi yani... bilmiyorum... bir toplantı sanki. Hepsi birbirini tamyora benziyor. Büyük bir parti
gibi."*
Tam o anda, golf pantolonlu bir büyücü Mr Ro-berts'ın ön kapısının yanında peydahlanıverdi.
Asasını Mr Roberts'a dogru tutarak, sert bir ses tonuyla, "Unuttur!" dedi.
Mr Roberts'ın gözleri bir anda odak noktasını kaybetti, çatık kaslan gevsedi ve yüzüne hülyalı bir
kayıtsızlık ifadesi yerlesti. Harry, hafızası degistirilmis birinin belirtilerini hemen fark etti.
Mr Roberts sakin sakin, "ste size kampın haritası," dedi Mr VYeasley'ye. "Bu da paranızın üstü."
"Tesekkür ederim," dedi Mr Weasley.
Golf pantolonlu büyücü onlara kampın kapısına kadar eslik etti. Bitkin görünüyordu. Çenesi
hafiften uzamıs bir sakalla mavilesmisti, gözlerinin altında koyu mor gölgeler vardı. Mr Roberts'in
duyma menzilinden çıkınca, Mr Weasley/ye, "Onunla basımız hayli derde girdi," dedi. "Hayatından
memnun olması için günde on kere Hafıza Büyüsü yapmak gerekiyor. Ludo Bagman'ın da hiç
faydası olmuyor. Ortalıkta gezinip avazı çıktıgı kadar Bludger'lardan, Quaffle'lardan söz edip
duruyor. Muggle'lara karsı alınan güvenlik önlemlerine ise aldırdıgı bile yok. Of off, bu is bir bitsin,
çok mutlu olacagım. Sonra görüsürüz, Arthur."
96
Buharlastı.
Ginny, yüzünde saskın bir ifadeyle, "Mr Bagman'ın Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Baskanı
oldugunu sanıyordum," dedi. "Muggle'ların yakınında Bludger'lar-dan söz edilmeyecegini bilmesi
gerekmez mi?"
Mr VVeasley önlerine düsüp onları kapılardan kamp yerine götürürken, "Gerekir," diye gülümsedi.
"Ama Ludo hep... nasıl diyeyim... güvenlik konusunda gevsek olmustur. Buna karsılıky ondan daha
hevesli bir Spor Dairesi Baskanı bulamazsınız. Kendi de ngiltere Milli Takımı'nda Quidditch oynadı,
biliyorsunuz. Ve Wimbo-urne VVasps'in gelmis geçmis en iyi Vurucu'suydu."
Uzun çadır sıralan arasından sisli tarlayı agır agır geçtiler. Çadırların çogu sıradan görünümlüydü,
belli ki sahipleri onlan Muggle çadırlarına benzetmek için ellerinden geleni yapmıstı. Ama baca,
çıngırak ya da hava vanası eklemek gibi küçük hatalar islemislerdi. Öte yandan, bazı çadırların
sihirli oldugu öylesine barizdi ki, Harry, Mr Roberts'ın süphelenmesine hiç sasmadı. Tarlanın
ortasında, girisinde birkaç canlı tavus-kusunun ipleri elverdigi ölçüde dolastıgı, çizgili ipekten
minyatür bir sarayı andıran, bonbon misali, asırılık örnegi bir çadır duruyordu. Biraz daha ileride
üç katlı, birkaç tareti olan bir çadırın yanından geçtiler. Onun biraz ilerisinde de kus banyolu,
günes saatli ve çesmeli on bahçesi olan bir tane vardı.
Mr VVeasley gülümseyerek, "Hep aynı," dedi. "Bir araya geldik mi gösteris yapmadan
duramıyoruz. Ah, iste burası, bakın, bu da bizimki."
97
Tarlanın üst tarafında agaçlıgın kıyısına varmıslardı, burada topraga üzerinde "VVeezly" yazan
küçük bir tabelanın çakılmıs oldugu bos bir yer vardı.
Mr Weasley memnuniyetle, "Bundan iyisi can saglıgı!" dedi. "Saha hemen orada, agaçlıgın öbür
yanında. Olabildigince yakınız." Sırt çantasını omuzlarından indirdi. Heyecanla, "Tamam," dedi,
"sihre izin yok, ciddiyim, Muggle arazisinde bu kadar kalabalıkken olmaz. Bu çadırları kendi
elimizle kuracagız! Zor olmasa gerek... Muggle'lar hep kuruyor... Hadi bakalım, Harry, nereden
baslasak dersin?"
Harry hayatında kampa gitmemisti; Dursley'ler onu hiçbir tatile götürmemis, yaslı bir komsu olan
Mrs Figg'le bırakmayı tercih etmislerdi. Ancak, Hermione ile ikisi sırıklarla küçük kazıkların nereye
dikilmesi gerektigini çözmüslerdi. s agaç tokmagı kullanmaya gelince haddinden fazla
heyecanlanan Mr Weasley'nin yararından çok zararı dokunsa da, sonunda iki tane iki kisilik, eski
Page 31
Harry Potter Ates Kadehi
püskü görünüslü çadır dikmeyi basardılar.
Hepsi geriye çekilip el emeklerinin ürününü hayranlıkla süzdü. Bu çadırlara bakan hiç kimse
onların büyücülere ait oldugunu anlamaz, diye düsündü Harry. Ama mesele suydu ki, Bili, Charlie
ve Percy gelince, on kisi olacaklardı. Hermione de bu sorunun farkına varmıstı. Mr VVeasley dört
ayak üzerinde ilk çadıra girerken, kız, Harry'ye soran gözlerle baktı.
Mr Weasley, "Biraz sıkısacagız," diye seslendi. "Ama sanırım hepimiz sıgarız. Gelin de bakın."
Harry egildi, çadır kapakçıgının altından geçti ve
98
hayretten agzı açık kaldı. Banyosu ve mutfagı da eksik olmayan, eski moda, üç odalı bir daireye
benzeyen bir yere girmisti. Tuhaftır, burası dja tıpkı Mrs Figgs'in evinin üslubunda dösenmisti:
Birbirinin esi olmayan sandalyelerde tıg isi örtüler vardı ve ortalıga agır bir kedi kokusu sinmisti.
"Eh, uzun süre kalacak degiliz zaten," dedi Mr We-asley, basındaki keli bir mendille silip yatak
odasının ortasında duran ranzalı dört yataga bakarak. "Bunları bürodaki Perkins'ten ödünç aldım.
Artık kampa gidemiyor, zavallı adam, lumbagosu var."
Tozlu çaydanlıgı alıp içine baktı. "Bize su gerek..."
Harry'nin arkasından çadıra giren ve içerisinin olaganüstü büyüklügünden hiç mi hiç etkilenmemis
görünen Ron, "Muggle'm bize verdigi haritada bir musluk isaret edilmis," dedi. "Tarlanın öbür
yanında."
"Eh, öyleyse niye sen, Harry ve Hermione gidip bize biraz su getirmiyorsunuz -?" Mr VVeasley
çaydanlıkla birlikte birkaç tane saplı tencere uzattı, "- gen kalanlarımız da ates için odun toplar."
"Ama fırınımız var," dedi Ron, "Niye sadece -"
Yüzü beklentiyle parıldayan Mr VVeasley, "Ron, Muggle'lara karsı güvenlik önlemlerini unutma,"
dedi "Gerçek Muggle'lar kamp yaptıgı zaman, dısarıdaki ateslerde yemek pisirirler. Gördüm ben,
öyle yapıyorlar!"
Harry, Ron ve Hermione, kızların, oglanlarınkinden biraz daha küçük olan ama kedi kokmayan
çadırında hızlı bir tur attıktan sonra, ellerinde çaydanlık ve saplı tencerelerle kamp arazisinde
yürümeye koyuldular
99
Simdi, günes henüz dogdugu, sis de kalktıgı için, her yönde uzanan çadırlar kentini
görebiliyorlardı. Hevesle çevrelerine bakarak sıra sıra çadırlar arasından yavas yavas geçtiler.
Harry dünyada ne kadar çok cadı ve büyücü oldugunu ancak simdi arılayabiliyordu. Aslında daha
önce baska ülkelerdekilere pek kafasını yormamısü.
Alanda kamp yapanlar uyanmaya baslamıstı. Önce küçük çocukları olan aileler hareketlenmisti;
Harry daha önce hiç bu kadar çok sayıda küçük cadı ve büyücü görmemisti. ki yasından büyük
olmayan minik bir oglan piramit biçimli koca bir çadınn dısında diz çökmüstü. Elinde bir asa vardı
ve onunla çimenlerin içindeki, yavas yavas siserek salam rulosu büyüklügüne varan bir salyangozu
mutlu bir sekilde dürtüyordu. Onun yakınına geldiklerinde, annesi telasla çadırdan çıktı.
"Sana kaç kere söyledim, Kevin? Babanın - asasına -el - sürme - ayyyy!"
Dev salyangozun üstüne basmıs, salyangoz patlamıstı. Çocugu azarlayan sesi durgun havada
arkalarından gelip küçük oglanın feryatlarına karıstı - "Salyangozu .patlattın! Salyangozu
patlattın!"
Biraz daha ileride, Kevin'den pek büyük olmayan iki küçük cadı gördüler. Oyuncak süpürgelere
binmisler ve çok az yükselmislerdi, ayak parmaklan çigle kaplı çimenleri sıyınyordu. Bakanlık'tan
bir büyücü de onları görmüstü. Harry, Ron ve Hermione'nin yanından geçerken, iyice afallamıs
halde söyleniyordu: "Hem de güpegündüz! Annelerle babalan yatak keyfi yapıyor herhalde -"
100
Orada burada baska büyücülerle cadılar da çadırlarından çıkıyor ve kahvaltı hazırlamaya
baslıyorlardı. Bazıları, çevrelerine sinsi bakıslar atarak, asalarıy-la ates yakıveriyorlardı; bir kısmı
ise, yüzlerinde süpheci bakıslarla, sanki bunun ise yaramayacagından eminmis gibi, kibrit
çakıyorlardı. Üç Afrikalı büyücü ciddi bir sohbete dalmıstı, hepsi uzun, beyaz cüppeler giymisti ve
parlak mor bir ateste tavsana benzeyen bir seyi kızartıyorlardı. Bir kısım orta yaslı Amerikalı
büyücü ise, çadırlarının arasına gerilmis ve üzerinde Salem Büyücü Kurumu yazan parlak bir
Page 32
Harry Potter Ates Kadehi
flamanın altında oturmus, mutlu mutlu dedikodu ediyorlardı. Harry'nin kulagına, önlerinden
geçtikleri çadırların içinden gelen tuhaf dillerdeki konusmalardan parçacıklar takıldı. Tek kelime
anlamasa bile, her sesin heyecanlı bir tonu vardı.
Ron, "Sey," dedi, "benim gözlerimde mi sorun var, yoksa her sey yeserdi mi?"
Sorun sadece Ron'un gözlerinde degildi. rlanda'nın ulusal simgesi olan üç yapraklı yoncalann halı
gibi kapladıgı bir çadır kümesine girmislerdi, çadırların hepsi topraktan fıskırmıs küçük, tuhaf
biçimli tepeciklere benziyordu. Kapakçıkları açık olanların altından, sırıtan yüzler görünüyordu.
Derken, arkalarından adlarının seslenildigini duydular.
"Harry! Ron! Hermione!"
Seslenen, Gryffindor dördüncü sınıftan arkadasları Seamus Finnigan'dı. Yonca kaplı kendi çadırının
önünde, herhalde annesi olan sarımsı kahverengi saçlı bir
101
kadınla ve Gryffindor'dan en iyi arkadası Dean Tho-mas'la birlikte oturuyordu.
Harry, Ron ve Hermione merhaba demek için oraya yöneldiklerinde, Seamus, "Süslemeler
hosunuza gitti mi?" diye sordu sırıtarak. "Bakanlık pek memnun kalmadı da."
Mrs Finnigan, "Aa, niye renklerimizi göstermeye-cekmisiz ki?" dedi. "Bulgarların kendi çadırlarına
boydan boya ne astıklarını görmelisiniz." Boncuk gibi gözleriyle Harry, Ron ve Hermione'ye
bakarak, "rlanda'yı tutacaksınız tabii, öyle degil mi?" dedi.
Onu gerçekten de rlanda'yı tuttukları konusunda ikna ettikten sonra yeniden yola koyuldular ama,
Ron'un da dedigi gibi, "O sürüyle sarılıyken baska bir sey söylenebilir miydi sanki?"
"Bulgarların çadırlarına boydan boya ne astıklarını merak ediyorum," dedi Hermione.
Harry, tarlanın üst kısmında, Bulgar bayragının -beyaz, yesil ve kırmızı- meltemle dalgalandıgı
büyük bir çadır kümesine isaret ederek, "Gidip bakalım, hadi," dedi.
Buradaki çadırlar bitkilerle bezenmemisti, ama her birine aynı afis asılmıstı. Kalın, kara kaslı, çok
somurtkan birinin afisi. Resim elbette hareket ediyordu, ama sadece gözlerini kırpıstırıyor ve
kaslarını çatıyordu.
Ron yavasça, "Krum/' dedi.
"Kim?" diye sordu Hermione.
"Krum! Viktor Krum, Bulgar Arayıcı'sı!"
Hermione, onlara gözlerini kırpıstırıp kaslarını ça-
102
tan sayısız Krum'a bakarak, "Pek somurtkan bir hali var," dedi.
" 'Pek somurtkan' mı?" Ron, gözlerini göge çevirdi. "Neye benzedigi kimin umrunda! nanılmaz
biri. Hem de gerçekten genç. Daha on sekiz yasında falan. O bir dahi, bu geceyi bekle, görürsün."
Tarlanın kösesindeki muslugun önünde simdiden küçük bir kuyruk vardı. Harry, Ron ve Hermione
de, hararetli bir tartısmaya dalmıs iki adamın arkasında kuyruga girdiler. Bir tanesi uzun, çiçekli
bir gecelik giymis çok yaslı bir büyücüydü. Öteki ise besbelli bir Bakanlık büyücüsüydü. lk adama
çizgili bir pantolon uzatıyordu. Sabrı tükenmisti, neredeyse aglamaklıydı.
"Hadi, giy sunları, Archie, iyi bir adamsın sen... Böyle dolasamazsm, zaten kapıdaki Muggle
süphelenmeye -"
htiyar büyücü inatla, "Ben bunu bir Muggle dükkânından aldım," dedi. "Muggle'lar bunları
giyiyor."
Bakanlık sihirbazı, "Bunları Muggle kadınları giyiyor, Archie, erkekleri degil, onlar bunları giyiyor,"
deyip, ince çizgili pantolonu ötekinin gözü önünde salladı.
htiyar Archie incinmis bir sekilde, "Ben onu giymem," dedi. "Mahrem yerimde saglıklı bir esinti
olmasından hoslanıyorum, sag ol."
Bu noktada Hermione öyle güçlü bir kıkırdama nöbetine tutuldu ki, kuyruktan çıkmak zorunda
kaldı ve ancak Archie suyunu alıp gidince geri döndü.
Suyun agırlıgı nedeniyle simdi daha yavas yürüye-
103
rek kampa döndüler. Orada burada birkaç asina çehreye daha rastladılar: Aileleriyle gelmis olan
diger Hog-vvarts ögrencileri. Okulu kısa süre önce bitirmis olan Oliver Wood, Harry'nin binasının
Page 33
Harry Potter Ates Kadehi
eski Quidditch kaptanıydı. Harry'yi annesi ve babasıyla tanıstırmak için çadırlarına dogru çekistirdi,
ona heyecanla kısa süre önce Puddlemere United yedek takımıyla anlasma imzaladıgını söyledi.
Daha sonra, Hufflepuff ta dördüncü sınıfta olan Ernie Macmillan onlara selam verdi, biraz ileride de
Ravenclavv takımında Arayıcı olarak oynayan çok güzel bir kızı, Cho Chang'ı gördüler. Cho,
Harry'ye el sallayıp gülümsedi, o da el sallayayım derken önüne hayli su döktü. Harry, daha çok
Ron'un alaylı alaylı sırıtmasına engel olmak için, daha önce hiç görmedigi büyük bir grup
yeniyetmeyi isaret etti hemen.
"Bunlar kim dersin?" diye sordu. "Hogwarts'tan degiller, degil mi?"
"Yabancı okullarda okuyorlar herhalde," dedi Ron. "Baska okullar oldugunu biliyorum. Ama
onlardan birine giden kimseyle tanısmadım. Bili, Brezilya'daki bir okulda okuyan biriyle
mektuplasırdı... Yıllar önceydi bu... Bir ögrenci degis tokusu yolculuguna çıkmak istedi ama,
annemle babamın parası yetmedi. Bili gitmeyecegini söyleyince mektup arkadası çok kırıldı, ona
lanetli bir sapka yolladı. Sapka, kulaklarının çekmesine neden oldu."
Harry güldü ama, baska büyücü okulları oldugunu duyunca hissettigi saskınlıgı dile getirmedi.
Simdi kamp yerinde onca milliyetin temsilcilerini gördügü
104
için, nasıl olup da simdiye kadar Hogvvarts'm tek okul olmadıgını anlamamak gibi bir aptallık
ettigini düsünüyordu. Bu bilgiye hiç mi hiç sasırmamıs görünen Her-mione'ye bir göz attı. Süphesiz
Hermione su ya da bu kitapta baska büyücülük okullarına iliskin haberler görmüstü.
Sonunda VVeasley'lerin çadırlarına vardıklarında, George, "Gelmek bilmediniz bir türlü," dedi.
Ron suyu yere koyarak, "Birkaç kisiye rastladık," dedi. "Atesi yakmadınız mı daha?"
"Babam kibritlerle hosça vakit geçiriyor," dedi Fred.
Mr VVeasley atesi yakmakta herhangi bir basarıya ulasamamıstı, ama denemediginden degil.
Çevresi kıymık kıymık kibritle doluydu, buna ragmen hayatının en eglenceli anlannı yasıyormus
gibi görünüyordu.
Bir kibrit yakmayı becerip anında yere düsürünce, hayretle, "Ayy!" dedi.
Hermione sefkatle, "Gelin, Mr VVeasley," dedi, kutuyu ondan aldı ve bu isin nasıl yapılması
gerektigini gösterdi.
Sonunda atesi yakabildiler, ama bir sey pisirecek hale gelmesi en azından bir saat daha aldı.
Neyse ki beklerken seyredecek çok sey vardı. Çadırları, sahaya giden bir tür islek caddenin hemen
yanına kurulmustu anlasılan. Bakanlık üyeleri yoldan bir asagı bir yukarı telasla geçiyor, geçerken
de Mr VVeasley'ye içtenlikle selam veriyorlardı. Mr VVeasley ise, daha çok Harry ve Hermione için,
sürekli bilgi vermekteydi. Kendi çocuk-
105
lan Bakanlık hakkında zaten yeterinden fazla sey bildikleri için pek ilgilenmiyorlardı.
"O, Cuthbert Mockridge'di, Öncüce Baglantı Dairesi Baskam... ste Gilbert Wimple geliyor,
Deneysel Büyüler Komitesi'nden. Bir süredir böyle boynuzlu... Selam, Arnie... Arnold Peasegood, o
bir Unutturucu - Büyü Kazalarını Düzeltme Ekibi, biliyorsunuz... bunlar da Bode ve Croaker... onlar
Adı-Agza-Alınmayan'lardan..."
"Neler neler?"
"Esrar Dairesi'nden, çok çok gizli, ne isler karıstırdıkları hiç bilinmez..."
Sonunda ates hazır hale geldi, tam yumurtayla sosis pisirmeye baslamıslardı ki, Bili, Charlie ve
Percy agaçlıktan çıkıp onlara dogru yürüyerek geldiler.
Percy iftiharla, "Az önce Cisimlendim, baba," dedi. "Ah, harika, yemek!"
Yumurta ve sosis tabaklarını yarılamıslardı ki, Mr VVeasley bir hoplayısta ayaga kalktı, onlara
dogru uzun adımlarla yürüyen bir adama el sallayıp sırıttı. "Hah iste!" dedi. "Günün adamı! Ludo!"
Ludo Bagman kesinlikle Harry'nin o ana kadar gördügü en göze çarpan adamdı, çiçekli geceligiyle
yaslı Archie de dahil olmak üzere. Enine, kalın, parlak sarı-siyah çubuklu upuzun bir Cjuidditch
cüppesi giymisti. Gögsüne muazzam bir esekarısı resmi yapıstırılmıstı. Birazcık tohuma kaçmaya
baslamıs, güçlü kuvvetli bir insan görünüsü vardı onda. Cüppesi, ngiltere Milli Ta-kımı'nda
Quidditch oynarken kesinlikle sahip olmadıgı
Page 34
Harry Potter Ates Kadehi
106
koca bir göbegin üstünde sımsıkı gerilmisti. Burnu ezilmisti (herhalde yolunu sasırmıs bir Bludger
tarafından kırılmıstır, diye düsündü Harry) ama yuvarlak, mavi gözleri, kısa, sarı saçları ve
pespembe cildi, ona fazlaca büyümüs bir okullu çocuk görünümü veriyordu.
Bagman nese içinde, "Hey!" diye seslendi. Sanki topuklarına yay takılmıs gibi yürüyordu, pek
heyecanlı oldugu da her halinden belliydi.
Kamp atesine varınca, "Arthur, azizim," dedi soluk soluga, "ne gün ama, degil mi? Ne gün! Daha
mükemmel bir hava isteyebilir miydik? Bulutsuz bir gece geliyor... Düzenlemelerde de bir gecikme
yok gibi... Bana, yapacak is kalmıyor!" (
Onun arkasında, bitkin görünen bir grup Bakanlık büyücüsü, uzakta havaya yedi metrelik menekse
rengi kıvılcımlar sıçratan bir tür sihirli atesi elleriyle göstererek telasla yanlarından geçti.
Percy, elini öne uzatmıs halde hızla ilerledi. Belli ki, Ludo Bagman'ın kendi bölümünü idare edis
sekline karsı duydugu hayal kırıklıgı, onun üzerinde iyi bir izlenim bırakmaya çalısmasını
engellemiyordu.
"Ah - evet," dedi Mr VVeasley gülümseyerek, "bu, oglum Percy. Kısa süre önce Bakanlık'ta
çalısmaya basladı - ve bu da Fred - hayır, George, pardon - ordakı Fred - Bili, Charlie, Ron - kızım
Ginny - ve Ron'un arkadasları, Hermione Granger ve Harry Potter."
Bagman, Harry'nin adını duyunca çok hafifçe irkil-di ve bakısları o asina hareketle yukarı,
Harry'nin alnındaki yara izine kaydı.
107
"Millet," diye devam etti Mr Weasley, "bu, Ludo Bagman, kim oldugunu biliyorsunuz, onun
sayesinde böyle iyi biletler aldık -"
Bagman sırıttı ve önemli degil demek istermis gibi elini salladı.
Sonra da sarı-siyah cüppesinin cebindeki, hayli miktarda oldugu anlasılan altınları sakırdatarak,
"Maç için iddiaya var mısın, Arthur?" diye sordu hevesle. "Roddy Pontner ilk golü Bulgaristan'ın
atacagı konusunda benimle iddiaya girdi - ona yüksek bahis oranları önerdim, rlanda'nın hücum
üçlüsünün yıllardır gördügüm en kuvvetli üçlü oldugunu göz önüne alırsak -küçük Agatha Timms
de, yılanbalıgı çiftligi hisselerinin yansryla, maç bir hafta sürer diye iddiaya girdi."
"Ah... peki öyleyse," dedi Mr VVeasley. "Bakalım... .rlanda'nın kazanacagı ihtimaline bir Galleon
desek?"
"Bir Galleon mu?" Ludo Bagman biraz hayal kırıklıgına ugramıs gibi görünüyordu, ama kendini
toparladı. "Pekâlâ, pekâlâ... baska iddiaya girmek isteyen var mı?"
"Kumar oynamak için biraz gençler," dedi Mr VVeasley. "Molly bundan hoslanmaz..."
"Biz otuz yedi Galleon, on bes Sickle ve üç Knut'a iddiaya giriyoruz," dedi Fred. O ve George,
bütün ortak paralarını çabucak ortaya döktüler. "rlanda kazanacak - ama Snitch'i Viktor Krum
yakalayacak. Ha, bahse bir de sahte asa katıyoruz."
Percy, "Mr Bagman'a böyle süprüntüler göstermek istemiyorsunuz herhalde," diye tısladı, ama
Bagman
108
asanın hiç de süprüntü oldugunu düsünmüyordu. Tam tersine, asayı Fred'den alırken, çocuksu
ifadeli yüzü heyecanla parladı. Asa gürültülü bir gıdaklamayla lastik bir tavuga dönüsürken de
kahkahalarla güldü.
"Mükemmel! Yıllardır bu kadar inandırıcı olanını görmemistim! Bunun için bes Galleon veririm!"
Percy, yüzünde hayret dolu, onaylamaz bir ifadeyle dondu kaldı.
Mr VVeasley alçak sesle, "Çocuklar," dedi, "bahse girmenizi istemiyorum... Bu, biriktirdiginiz
paranın tamamı... Anneniz -"
Ludo Bagman ceplerindeki paraları heyecanla sın-gırdatarak, "Mızıkçılık etme, Arthur!" diye
gümbürdedi. "Ne istediklerini bilecek kadar büyükler! rlanda kazanacak, ama Snitch'i Krum alacak
diyorsunuz, öyle mi? Hiç sansınız yok, çocuklar, hiç... Bu iddia için size mükemmel oranlar
verebilirim... Komik asa için de bes Galleon ekleyelim öyleyse, ha?.."
Ludo Bagman tek hamlede bir defterle tüy kalem çıkarıp ikizlerin adını yazarken, Mr VVeasley
çaresizce bakakaldı.
Page 35
Harry Potter Ates Kadehi
"Sag olun," dedi George, Bagman'ın ona verdigi parsömen parçasını alıp cüppesinin ön tarafına
tıkıstırırken.
Bagman büyük bir neseyle yine Mr VVeasley'ye döndü. "Bana bir çay yapamazsın sanırım, ha?
Dört gözle Barty Crouch'u bekliyorum. Bulgar meslektasım zorluk çıkarıyor, söylediklerinden tek
kelime anlamıyorum. Barty bunu halledebilir. Yüz elli dil falan konusuyor."
109
l
"Mr Crouch?!" dedi Percy, kazık gibi durup onaylamaz gözlerle bakmayı birden bırakmıs, resmen
heyecanla kıvranmaya baslamıstı. "ki yüzden fazla dil konusuyor! Denizdili, Ecisbücüsçe ve
Ifritdili..."
Fred, ciddiye almayan bir edayla, "Herkes frit Dili konusabilir," dedi. "Yapman gereken tek sey,
parmagınla gösterip homurdanmak..."
Percy ona fevkalade pis bir bakıs attıktan sonra, çaydanlık yeniden kaynama noktasına gelsin diye
atesi büyük bir gayretle besledi.
Bagman onların yanına, çimenlere yerlesirken, Mr Weasley, "Bertha Jorkins'ten haber var mı,
Ludo?" diye sordu.
Bagman rahat rahat, "Bebek degil ya," dedi. "Bir yerden çıkar. Zavallı Bertha'cık... hafızası çatlak
kazan gibi, yön duygusu da sıfırdır. Kayboldu, inan bana. Ekimde bir gün saskın saskın büroya
girecek ve hâlâ temmuzda oldugumuzu sanıyor olacak."
Percy, Bagman'a çayını verirken, Mr VVeasley tereddütle, "Sence onu aramak için birini yollamanın
vakti gelmedi mi?" diye sordu.
Bagman, yuvarlak gözlerini masum masum açarak, "Barty Crouch da bunu söyleyip duruyor,"
dedi. "Ama su anda bu is için kimseyi ayıramayız. Ah - iyi adam lafının üstüne gelir! Barty!"
Atesin hemen yanında bir büyücü Cisimlenmisti, esekarısı simgeli eski Wasp cüppesiyle çimenlere
yayılmıs olan Ludo Bagman'la büyük tezat olusturan biri. Barty Crouch kaskatı, dimdik, yaslıca bir
adamdı. Ku-
110
sursuz, yepyeni bir takım elbise giymis, kravat takmıstı. Kısa, gri saçları neredeyse dogal olmayan
bir titizlikle ayrılmıstı, dis fırçasını andıran dar bıyıgı da cetvelle düzeltilmis gibi duruyordu.
Ayakkabıları pınl pırıldı. Harry onun neden Percy'nin ideali haline geldigini an-layabiliyordu. Percy
kuralları sıkı sıkıya izlemeye tüm kalbiyle inanan biriydi, Mr Crouch da Muggle'lar gibi giyinme
kuralına öylesine kılı kırk yararcasına uymustu ki, rahatlıkla banka müdürü sanılabilirdi. Harry,
Ver-non Eniste'nin bile onun aslında ne oldugunu anlayacagından süpheliydi.
Ludo eliyle hemen yanına, yere neseyle vurarak, "Gel de biraz ot sök, Barty," dedi.
"Hayır, tesekkür ederim, Ludo," diye cevap verdi Crouch, sesinde bir parça sabırsızlık seziliyordu.
"Her yerde seni arıyordum. Bulgarlar, Üst Loca'ya on iki koltuk daha eklememiz için ısrar
ediyorlar."
"Bu muymus istedikleri?" dedi Bagman. "Ben de adam 'o ne ki kaltak' diyor sanmıstım. Ne aksanı
varmıs!"
Percy soluk soluga, "Mr Crouch!" dedi, kambura benzemesine yol açan yarım bir reverans yaptı.
"Bir fincan çay ister misiniz?"
"Ah," dedi Mr Crouch, Percy'ye hafif bir hayret duygusuyla bakarak. "Evet - tesekkürler,
VVeatherby."
Fred ve George çaylarını içerken boguluyorlardı az daha. Percy, kulakları kıpkırmızı, çaydanlıkla
mesgul oldu.
Mr Crouch, keskin bakıslarını Mr VVeasley'ye dike-
111
rek, "Ah, sana da söylemek istedigim bir sey var, Art-hur," dedi. "Ali Besir savasın esiginde.
Seninle uçan halılar ambargon hakkında konusmak istiyor."
Mr VVeasley derin derin içini çekti. "Ona daha geçen hafta bir baykus gönderdim. En az yüz kere
söyledim: Yasaklanmıs Büyülenebilen Nesneler Sicil Dairesi, halıları Muggle Esyası olarak
tanımlıyor. Dinledi mi dersin?"
Page 36
Harry Potter Ates Kadehi
Mr Crouch, Percy'den fincanını alarak, "Kuskuluyum," dedi. "Buraya ihracat yapmak için her seyi
göze almıs durumda."
"Eh, ngiltere'de asla süpürgelerin yerini alamazlar, degil mi?" diye sordu Bagman.
"Ali pazarda bir aile aracına yer oldugunu düsünüyor," dedi Mr Crouch. "Hatırlıyorum da,
büyükbabamın on iki kisilik bir Axminsteı/ı vardı. Ama bu, halılar yasaklanmadan önceydi elbette."
Atalarının da yasalara sıkı sıkıya uydugu konusunda hiç kimsenin kuskusu kalmamasını ister gibi
konusuyordu.
Bagman teklifsizce, "Eh, demek mesgulsün, Barty," dedi.
Mr Crouch soguk bir tavırla, "Oldukça," diye cevap verdi. "Bes kıtada Anahtar ayarlamak hiç de
kolay is degü, Ludo."
"Sanırım bu is bitince ikiniz de memnun olacaksınız, ha?" dedi Mr Weasley.
Ludo Bagman soke olmus göründü. "Memnun mu?! Hiç bu kadar eglendigimi hatırlamıyorum...
Ama
112
bekledigimiz bir sey de yok sayılmaz, ha, Barty? Ha? Daha örgütleyecek çok sey var, ha?"
Mr Crouch ona bakarak kaslarım kaldırdı. "Bütün ayrıntılar belli olana kadar duyuru yapmamak
konusunda anlasmaya -"
"Ah, ayrıntılar!" dedi Bagman, kelimeyi bir tatarcık bulutuymus gibi savurarak. "mzaladılar, degil
mi? Anlasmaya vardılar, degil mi? Seninle bahse girerim, bu çocuklar zaten çok geçmeden
ögrenecek. Yani, olay Hogwarts'ta -"
Mr Crouch, Bagman'ın sözlerini yanda keserek, hasin hasin, "Ludo, Bulgarlarla bulusmamız
gerekiyor, biliyorsun," dedi. "Çay için tesekkürler, Weatherby."
çilmemis çayını Percy'ye dogru itti ve Ludo'nun yerinden kalkmasını bekledi. Bagman güçlükle
ayaga kalktı, kalan çayını bir yudumda içti, ceplerindeki altınlar neseyle sıngırdadı.
"Hepinizle sonra görüsürüz!" dedi. "Üst Loca'da benimle birlikte olacaksınız - ben maçı
anlatıyorum!" O el salladı, Barty Crouch basını sallamakla yetindi ve ikisi de Buharlastı.
Fred hemen, "Hogwarts'ta ne oluyor, baba?" dedi. "Neden söz ediyorlardı?"
Mr VVeasley, "Çok geçmeden ögrenirsin," dedi gülümseyerek.
Percy resmi bir tavırla, "Gizli bilgiler," dedi. "Bakanlık açıklama karan alana kadar. Mr Crouch
açıkla-mamakta haklıydı."
Fred, "Öff, kes sesini, VVeatherby," dedi.
Aksama dogru kampta heyecan duygusu elle tutu-
, 113
lur bir bulut gibi yükseldi. Aksam alacasında durgun yaz havasının kendisi de beklentiyle
titresiyordu sanki. Karanlık, bekleyen binlerce büyücünün üstüne bir perde gibi yayılınca, son
aldatmaca kalıntıları da yok oldu. Anlasılan Bakanlık da kaçınılmaz olana boyun egmis ve simdi
her yerde patlak veren pervasız büyücülük isaretleriyle mücadele etmeyi bırakmıstı.
Birkaç adımda bir, sıradısı öteberinin bulundugu tepsiler tasıyan ya da arabalar ittiren satıcılar
Cisimleniyordu. Cikleyen seslerle oyuncuların adlarını söyleyen ısıklı rozetler vardı -rlanda için
yesil, Bulgaristan için kırmızı-; sonra dans eden yoncalarla süslü, ucu sivri, yesil sapkalar;
gerçekten kükreyen aslanlı Bulgar fularları; her iki ülkenin, sallanırken kendi milli marslarını
söyleyen bayrakları; gerçekten uçan minik Atesoku modelleri; ünlü oyuncuların, avcunuzda
fiyakalı fiyakalı yürüyerek üstlerini baslarını düzelten, koleksiyon yapılacak türden bebekleri vardı.
Harjy, Ron ve Hermione hatıra esyaları alarak satıcılar arasında gezinirlerken, Ron, "Bütün yaz cep
harçlıgımı bunun için biriktirdim," dedi Harry'ye. Hem dans eden yoncalı bir sapka ve büyük, yesil
bir rozet, hem de Bulgar Arayıcı Viktor Krum'un küçük bir bebegini aldı. Minyatür Krum, Ron'un
elinde öne arkaya yürüyüp, tepesindeki yesil rozete kaslarını çatarak baktı.
Harry, üstleri her türlü tuhaf dügme ve kadranla kaplı pirinç dürbünlere benzeyen seylerin yıgılı
oldugu bir arabaya dogru kosarak, "Hey, sunlara bakın!" dedi.
Satıcı büyücü hevesle, "Envaigöz" dedi. "Olanı bi-
114
Page 37
Harry Potter Ates Kadehi
teni yeniden oynatıp yeniden yasayabilirsiniz... her seyi yavaslatabilirsiniz... ve gerek duyarsanız,
teker teker her oyunu kesintili olarak gösterebilir. Kelepir - tanesi on Galleon."
Ron, dans eden yoncalı sapkasına eliyle isaret edip, Envaigöz'e hasretle bakarak, "Keske az önce
bunu al-masaydım," dedi.
"Üç tane," dedi Harry büyücüye, kararlı bir edayla.
Ron kızardı. "Yok, zahmet etme." Annesiyle babasından ufak bir servet kalmıs olan Harry'nin,
kendisinden çok daha fazla parası olusu konusunda hep alıngan davranırdı.
"Noel'de benden hediye almayı unut," dedi Harry, Envaigöz'leri onun ve Hermione'nin ellerine
sıkıstırarak. "Hem de belki on yıl boyunca, ha."
"Simdi oldu," dedi Ron sırıtarak.
"Aah, tesekkürler, Harry," dedi Hermione. "Ben de bize program aldım, bak -"
Para keseleri hayli hafiflemis olarak çadırlara döndüler. Bili, Charlie ve Ginny'de de yesil rozetler
vardı, Mr YVeasley ise bir rlanda bayragı tasıyordu. Fred ve George bütün altınlarını Bagman'a
verdikleri için onların hiç hatıra esyası yoktu.
Sonra, agaçlıgın berisinde bir yerden, derinlerden gümbürtüyle gelen bir gong sesi duyuldu ve
agaçlardaki yesilli-kırmızılı fenerler birden yanarak sahaya giden yolu aydınlattı.
Hepsinden heyecanlı görünen Mr YVeasley, "Vakit geldi!" dedi. "Hadi, gidelim!"
-115
SEKZNC BÖLÜM
Quidditch Dünya Kupası
Satın aldıkları seyleri yanlarına alıp, Mr Weas-le/nin pesi sıra fenerlerle aydınlatılmıs yoldan
giderek agaçlıga daldılar. Çevrelerinde binlerce insanın dolandıgını duyabiliyorlardı, kulaklarına
bagırtılar, kahkahalar ve sarkılar geliyordu. Bu hararetli heyecan havası hayli bulasıcıydı; Hanr/nin
agzı kulaklarına varıyordu. Yirmi dakika boyunca agaçlıgın içinde yürüdüler. Yüksek sesle konusup
sakalasıyorlardı. Sonunda agaçlıgın öbür tarafından çıktılar ve kendilerini muazzam bir stadyumun
gölgesinde buldular. Harry sahayı çevreleyen devasa, altın rengi duvarların sadece bir kısmını
görebüse de, içeri on tane katedralin rahatlıkla sıgacagından emindi.
"Yüz bin kisi alıyor," dedi Mr VVeasley, Harr/nin adeta dilinin tutuldugunun farkına vararak. "Bes
yüz kisilik bir Bakardık görev timi bütün yıl üzerinde çalıstı. Her santiminde Muggle-Kovucu
Büyüler var. Yıl boyunca buranın yakınına gelen her Muggle birdenbire acil bir randevusunu
hatırlayıp hızla uzaklastı... Çok
116
sükür," diye memnun bir edayla ekledi ve bagrısmakta olan bir yıgın cadının ve büyücünün
sardıgı, en yakın girise yöneldi.
Giristeki Bakanlık cadısı biletlerini kontrol edip, "Protokol koltuklan!" dedi. "Üst Loca! Dümdüz
yukarı, Arthur. En tepeye kadar."
Stadyumun içine giden merdivene canlı mor renkte bir halı dösenmisti. Kalabalıkla birlikte agır
agır yukarı çıktılar, kalabalıktakiler sagdaki ve soldaki tribünlere açılan kapılardan itis kakıs
geçtiler. Mr VVeasley'nin grubu çıkmaya devam etti ve sonunda merdivenin en üstüne ulasıp
kendilerini stadyumun en yüksek noktasında, iki uçtaki altın rengi kale direklerine esit uzaklıkta
kurulmus küçük bir locada buldular. Burada iki sıra halinde dizilmis yirmi kadar mor ve yaldızlı
sandalye vardı. VVeasley'lerle birlikte ön koltuklara dogru ilerleyen Harry, asagı baktıgında daha
önce hayal bile edemeyecegi bir manzarayla karsılastı.
Yüz bin kadar cadı ve büyücü uzun, oval sahanın çevresinde kat kat yükselen koltuklarda yerlerini
alıyorlardı. Her sey sanki stadyumun kendisinden gelen gizemli, altın renginde bir ısıkla
yıkanmıstı. Bulundukları yüksek konumdan zemin kadife gibi yumusak görünüyordu. Sahanın iki
ucunda, yerden 17 metre yükseklikte üçer çember dikiliydi; tam karsılarında, neredeyse Harry'nin
göz hizasında, çok büyük bir karatahta vardı. Tahtanın üzerinde altın rengi yazılar belirip
duruyordu, sanki görünmez bir devin eli durmadan bir seyler yazıp sonra da siliyormus gibi. Harry,
yazılanları
-117
takip edince, tahtanın bütün sahaya reklam yaptıgını anladı.
Page 38
Harry Potter Ates Kadehi
Mavisise: Ailenizin Süpürgesi - emniyetli, güvenilir, dahası içinde Hırsız Caydırıcı Alarm var... Mrs
Sko-ıver'ın Her Amaca Uygun Sihirli Pislik-Gidericisi: Acıya Son, Lekeye Son!... Bayramlık
Büyücügiyim -Londra, Paris ve Hogsmeade'de...
Harry gözlerim tahtadan uzaklastırdı ve loca} kimlerle paylastıklarını görebilmek için arkasına
baktı. Arkalanndaki sıra, sondan ikinci sandalyede oturan küçücük bir yaratık dısında, simdilik
bostu. Yaratıgın bacakları o kadar kısaydı ki, sandalyeden asagı sarkmıyor, dümdüz öne dogru
uzanıyordu. Bir çay peçetesine sannmıstı ve elleriyle yüzünü saklıyordu. Ancak o uzun,
yarasanmkine benzer kulaklar Harry'ye tuhaf bir sekilde tanıdık gelmisti...
"Dobby?" dedi Harry, inanamıyormusçasına. * Küçük yarauk basını kaldırdı ve parmaklarını
araladı. Kocaman, kahverengi gözleri, iri bir domates seklinde ve büyüklügünde bir burnu vardı.
Dobby degildi bu - ama hiç süphesiz Harry 'nin arkadası Dobby gibi bu da bir ev ciniydi. Harry,
Dobby'yi eski sahipleri olan Mal-foy ailesinden kurtarıp özgürlügüne kavusturmustu.
"Efendim bana Dobby mi dedi?" diye parmaklarının arasından merakla ciyakladı ev cini. Sesi
Dobby'ninkinden bile daha tizdi, minicik, titrek bir cıyaklama gibiydi. Ev cinleri için bu tür
tahminlerde bu-
118
lunmak her ne kadar zor olsa da, Harry onun bir disi olabilecegini düsündü. Ron ve Hermione de
arkalarına döndüler. Dobby hakkında Harry'den çok sey duymuslar, ama onu hiç görmemislerdi.
Mr Weasley bile dönüp ilgiyle baktı.
"Özür dilerim," dedi Harry ev cinine, "tanıdıgım birine benzettim."
"Ama Dobby'yi ben de tanıyor, efendim!" diye ci-vakladı ev cini. Sanki ısık gözlerini alıyormus gibi
eliyle yüzünü kapıyordu, oysa Üst Loca öyle fazla aydınlatılmıs degildi. "Benim adım VVinky,
efendim - ve siz, efendim -" koyu kahverengi gözleri Harry'nin yara izine ilisince genisleyerek birer
tabak boyuna ulastı, "siz mutlaka Harry Potter'sın!"
"Evet, öyle," dedi Harry.
"Ama Dobby sizden hep bahsediyor, efendim!" de-^ di VVinky. Ellerini çok hafifçe indirdi, yüzünde
hayret dolu bir ifade vardı.
"Dobby nasıl?" dedi Harry. "Özgürlükle arası iyi mi?"
"Ah, efendim," dedi VVinky, basını iki yana sallayarak, "ah, efendim, ben saygısızlık etmek
istemiyor, efendim, ama ben emin degil Dobby'yi kurtannca ona iyilik ettiginizden, efendim."
"Neden?" dedi Harry sasırarak. "Nesi var?"
"Özgürlük Dobby'nin aklını basından aldı, efendim," dedi VVinky üzgün üzgün. "Haddi olmayan
fikirler, efendim. Baska is bulamıyor, efendim."
"Niye?" dedi Harry.
119
VVinky sesini yarım perde alçalttı ve fısıldayarak, "is için ödeme istiyor, efendim/' dedi.
"Ödeme mi?" dedi Harry, ifadesiz bir yüzle. "Ee -niye para ödenmesin ki?"
VVinky bu fikir karsısında dehsete düsmüs gibi görünüyordu, parmaklarını hafifçe kapayarak yine
yüzünün yansını sakladı.
"Ev cinlerine ödeme yapılmaz, efendim!" diye cıyakladı parmaklarının arkasından. "Yo, yo, yo. Ben
diyor Dobb/ye, git kendine iyi bir aile bul ve yerles Dobby, diyor. Her tür çılgın eglenceye
bulasıyor, efendim, bir ev cinine hiç yakısmayan seyler. Böyle aylaklık ederse sen, Dobby, diyorum
ona, haberin gelir Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi'nin kapısında diye. Alelade
bir cincüce gibi."
"Eh, biraz eglenmesinin vakti gelmisti," dedi Harry.
VVinky parmaklarının arasından, "Ev cinlerinin eglenmemesi gerek, Harry Potter," dedi sertçe. "Ev
cinlerine ne denirse ev cinleri onu yapar. Ben yüksekten hiç hoslanmıyor, Harry Potter -" locanın
ucuna dogru baktı ve yutkundu, "- ama efendi beni Üst Loca'ya gönderiyor, ben de geliyor,
efendim."
"Yüksekten hoslanmadıgını biliyorsa seni niçin buraya yolluyor?" dedi Harry, kaslarını çatarak.
"Efendi - efendi ona yer ayırayım istiyor, Harry Potter. O çok mesgul," dedi VVinky, basını hemen
yanındaki bos koltuga dogru egerek. "VVinky istiyor ki simdi efendinin çadırında olsun, Harry
Page 39
Harry Potter Ates Kadehi
Potter, ama VVinky'ye ne söylenirse VVinky onu yapar, VVinky iyi bir ev cini."
120
Locanın kenarına dogru korku dolu gözlerle baktı ve yine elleriyle gözlerini kapadı. Harry
digerlerine döndü.
"Ev cini böyle bir seymis demek," diye mırıldandı Ron. "Tuhaf yaratıklar, degil mi?"
"Dobby daha da tuhaftı," dedi Harry hararetle.
Ron, Envaigöz'ünü çıkarıp, stadyumun öbür ucundaki kalabalıga dogrultarak denemeye koyuldu.
"Süper!" dedi, yandaki tekrar dügmesiyle oynayarak. "Oradaki ihtiyara burnunu bir daha
karıstırtabili-yorum... Sonra bir daha... bir daha..."
Bu arada Hermione kadife kaplı, püsküllü program kitapçıgını hevesli hevesli karıstırıyordu.
" 'Maçtan önce takım maskotları bir gösteri sunacak'," diye okudu yüksek sesle.
"Her zaman güzel olur o gösteriler," dedi Mr Weas-ley. "Milli takımlar biraz sov yapmak için kendi
topraklarından yaratıklar getirirler."
Sonraki yarım saatte, oturdukları loca yavas yavas doldu. Mr VVeasley her hallerinden çok önemli
konumlarda bulundukları belli olan büyücülerle el sıkısıp duruyordu. Percy ikide bir ayaga
fırlıyordu, sanki bir kirpinin üstünde oturmaya çalısıyormus gibiydi. Cornelius Fudge, yani Sihir
Bakanı'mn ta kendisi geldiginde Percy öyle bir egildi ki, gözlügü yere düsüp kırıldı. Utançtan
kıpkırmızı kesilen Percy gözlügünü asasıyla onardıktan sonra yerine oturdu ve Cornelius Fudge'ın,
eski bir dosruymus gibi selam verdigi Harry'ye kıskanç bakıslar fırlattı. kisi önceden tanısı-
121
yorlardı, Cornelius Fudge, Harry'nin elini babacan bir tavırla sıkıp hatırını sordu ve onu her iki
tarafındaki büyücülere takdim etti.
"Hani su Harry Potter," dedi yanındaki Bulgar Bakan'a. Bulgar Bakan altın islemeli muhtesem bir
siyah kadife cüppe giymisti ve görünüse bakılırsa tek kelime bile ngilizce anlamıyordu. "Harry
Potter... hadi, yapma, tanımıyor olamazsın... Hani Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'le karsılasmasından
sag çıkan çocuk... Kesin tanı-yorsundur onu -"
Bulgar büyücü birden Harry'nin yara izini fark etti ve yüksek sesle bir seyler geveleyip parmagıyla
isaret etmeye basladı.
"Bir sekilde anlasacagımızı biliyordum," dedi Fudge, yorgun bir sekilde Harry'ye. "Dil konusunda
pek iyi degilimdir, bu tür seyler iç'n Barty Crouch'a ihtiyacım var. Bakıyorum ki ev cini ona yer
tutuyor... Güzel, bu Bulgar hergeleleri bütün iyi yerleri kapmaya çalısıyorlar... Hah, iste Lucius da
geldi!"
Harry, Ron ve Hermione hızla arkalarına döndüler, ikinci sırada, Mr Weasley'nin tam arkasında
hâlâ bos durmakta olan üç koltuga dogru ilerleyenler, ev cini Dobby'nin eski sahiplerinden baskası
degildi: Lucius Malfoy, oglu Draco ve Harry'nin tahminine göre Dra-co'nun annesi olan bir kadın.
Harry ve Draco Malfoy, Hogvvarts'a ilk yolculuklarından beri birbirlerine düsmandılar. Sivri bir
yüzü ve beyazımsı sarı saçları olan Draco, babasına çok benziyordu. Annesi de sarısındı; ince ve
uzundu, burnuna
122
berbat bir koku geliyormus gibi bir ifade takınmamıs olsa, hos bir kadın olacaktı.
"Ah, Fudge," dedi Mr Malfoy, Sihir Bakanı'na elini uzatıp. "Nasılsın? Esim Narcissa'yla
tanısmamıstın sanırım. Oglumuz Draco'yla da."
Fudge gülümseyip, "Memnun oldum, memnun oldum," dedi ve Mrs Malfoy'a egilerek selam verdi.
"Size Mr Oblansk'ı - Obalonsk'u takdim edeyim, kendisi Bulgaristan Sihir Bakanı ve zaten
söylediklerimin bir kelimesini bile anlamıyor ya, neyse. Peki, baskaa?.. Herhalde Arthur
VVeasley'yi tanıyorsundur."
Gerilimli bir andı. Mr Weasley ve Mr Malfoy birbirlerine bakarlarken, Harry onların en son karsı
karsıya gelislerini hatırladı. Olay Flourish ve Blotts kitabevinde gerçeklesmisti ve aralarında bir
kavga çıkmıstı. Mr Malfoy'un soguk gri gözleri önce Mr VVeasley'nin, sonra da locanın üzerinde
gezindi.
"Hayret dogrusu, Arthur," dedi usulca. "Üst Lo-ca'da yer bulabilmek için ne sattın acaba? Süphesiz
evin bu kadar para getirmezdi."
Page 40
Harry Potter Ates Kadehi
Onu duymayan Fudge, konusmaya basladı: "Luci-us kısa süre önce St Mungo Sihirsel Hastalıklar
ve Sakatlıklar Hastanesi'ne çok cömert bir bagısta bulundu, Arthur. Burada benim konugum olarak
bulunuyor."
"Ne - ne güzel," dedi Mr VVeasley, zoraki bir gülümsemeyle.
Mr Malfoy'un gözleri Hermione'ye kaydı. Hermi-one hafifçe kızardı, ama gözlerini kaçırmadı. Harry,
Mr Malfoy'un niye dudak büktügünü biliyordu. Malfoy'lar
123
safkan olmaktan gurur duyarlardı; yani Hermione gibi Muggle çocugu olan herkesi ikinci sınıf
görürlerdi. Ancak Mr Malfoy, Sihir Bakanı'nın hemen burnunun dibinde bir sey demeye cesaret
edemedi. Hor gören bir ifade takınarak Mr VVeasley'ye basıyla selam verdi ve sıranın ilerisine,
oturacakları yere dogru ilerledi. Draco da Harry, Ron ve Hermione'ye küçümseyen bir bakıs
attıktan sonra annesiyle babasının arasına oturdu.
Ron, Harry ve Hermione'yle birlikte önüne dönerken, "Pislikler," diye mırıldandı. Az sonra Ludo
Bag-man telasla locaya daldı.
"Herkes hazır mı?" dedi. Yüzü kocaman, heyecanlı bir Hollanda peyniri gibi parıldıyordu. "Bakanım
- baslamaya hazır mısınız?"
"Sen hazırsan ben de hazırım, Ludo," dedi Fudge rahat bir tavırla.
Ludo asasını çekti, kendi gırtlagına dayayıp "Sono-rus!" dedi ve konusmaya basladı. Sesi, artık
tamamen dolmus olan gürültülü stadyumda yankılanıyor, her tribünün heı kösesine ulasıyordu:
"Bayanlar, baylar... hos geldiniz! Dört yüz yirmi ikinci Quidditch Dünya Kupası finaline hos
geldiniz!"
Seyirciler bagrıstılar, alkısladılar. Binlerce bayrak dalgalandı ve herkes kendi akortsuz milli
marsıyla samataya katkıda bulundu. Tam karsılarındaki devasa karatahtadaki son mesaj da silindi
(Bertie Botts'un Bin Bir Çesit Fasulye Sekerlemeleri - Her Avuçta Yeni Bir Risk!). Simdi,
BULGARSTAN: SIFIR, RLANDA: SIFIR yazıyordu.
124
"Lafı fazla uzatmayalım. Karsınızda... Bulgaristan Milli Takım Maskotları!"
Sag taraftaki bastan asagı morla kaplanmıs olan tribünler coskuyla gürledi.
"Ne getirdiler, merak ediyorum," dedi Mr VVeasley, öne dogru egilerek. "Aa!" Hemen gözlügünü
çıkardı ve aceleyle cüppesine silerek temizledi. "Veela'lar!"
"Veela da n-?"
Yüz kadar Veela süzülerek sahaya çıktıgından, Harry'nin sorusu da hemen cevaplanmıs oldu.
Veela'lar kadındı... Harry'nin hayatında gördügü en güzel kadınlar... Ancak insan degillerdi - insan
olamazlardı. Bu konu bir an için Harry'nin kafasını mesgul etti, onlann ne olabileceklerini tahmin
etmeye çalıstı; tenleri nasıl öyle ay gibi patlayabiliyordu, ya da beyaz-altın rengi saçlan rüzgâr
olmadan nasıl öyle dalgalanabiliyordu?.. Ama o sırada" müzik basladı ve Harry onların insan olup
olmadıklarını dert etmeyi bıraktı - aslında, hiçbir seyi dert etmiyordu artık.
Veela'lar dans etmeye baslamıs ve Harry'nin zihni tamamen, harikulade bir sekilde bosalmıstı.
Dünyada önemi olan tek sey, Veela'ları izlemeye devam etmekti, çünkü dansları sona ererse,
korkunç seyler olacaktı...
Veela'ların dansı giderek hızlandıkça, Harry'nin sersemlemis zihnine bölük pörçük, çılgınca
düsünceler üsüsmeye basladı. Etkileyici bir sey yapmak istiyordu, hemen, simdi. Locadan
stadyuma atlamak iyi bir fikir gibi görünüyordu... ama acaba yeterli olur muydu?
125
"Harry, ne yapıyorsun sen?" dedi Hermione'nin sesi çok uzaklardan.
Müzik durdu. Harry gözlerini kapatıp açtı. Ayaktaydı, bacaklarından biri loca duvarının üzerindeydi.
Hemen yanında Ron donakalrnıstı, tramplenden atlamak üzereymis gibi bir hali vardı.
Stadyumdan kızgın bagırtılar yükseliyordu. Seyirciler Veela'larm gitmesini istemiyordu. Harry de
onların hislerini paylasıyordu; elbette ki Bulgaristan'ı tutacaktı, gögsünün üstüne niye büyük, yesil
bir yonca arması ignelenmis olduguna sasıyordu. Bu arada Ron, dalgın dalgın sapkasının üstündeki
yoncalan silkeliyordu. Hafifçe gülümseyen Mr Weasley uzandı ve sapkayı çekip Ron'un elinden aldı.
"Birazdan onu yine isteyeceksin," dedi. "Bekle de rlanda son sözünü söylesin."
Page 41
Harry Potter Ates Kadehi
"Ha?" dedi Ron. Agzı bir karıs açık halde, simdi sahanın bir kenarına dizilmis olan Veela'lara
bakıyordu.
Hermione yüksek sesle cık-cıkladı. Uzanıp Harry'yi çekti ve yerine oturttu. "Aman yani!" dedi.
"Simdi de," diye gürledi Ludo Bagman'm sesi, "lütfen asalarınızı havaya kaldırın... Karsınızda
rlanda Milli Takım Maskottan!"
Az sonra, yesil ve altın renkli, koca bir kuyrukluyıldıza benzeyen bir sey hızla stadyuma daldı.
Stadyumu bir kez turladıktan sonra iki küçük kuyrukluyıldıza ayrıldı ve iki koldan kale direklerine
yöneldi. Birden sahanın bir ucundan diger ucuna, iki ısık topunu birbirine baglayan bir gökkusagı
uzandı. Sanki bir havai fisek gösterisi var-
126
mıs gibi, seyircilerden "oooo", "aaaa" nidaları yükseliyordu. Simdi gökkusagı yok olmustu, ısık
toplan yeniden birlesti. Göge dogru yükselen, tribünlerin üstünde uçan, kocaman, titrek titrek
parıldayan bir yonca olusturmuslardı. Altın yagmuruna benzer bir sey saçıyordu asagıya...
"Harika!" diye bagırdı Ron, yonca üstlerinden uçarken. Asagı agır altın paralar yagıyor, baslarından
ve koltuklarından sekip çevreye saçılıyordu. Gözlerini kısarak yoncaya bakan Harry, onun aslında
binlerce küçük, sakallı, kırmızı yelekli adamdan olustugunu gördü. Hepsi de elinde yesil veya altın
renginde minik birer lamba tasıyordu.
"Ayakkabıcı cinler!" dedi Mr VVeasley, kalabalıgın bütün stadyumu inleten tezahüratı altında.
Seyircilerin çogu altınlara ulasma mücadelesi içinde sandalyelerin altına dalmıstı.
"ste!" diye bagırdı Ron mutlulukla. Harry'nin eline bir avuç altın koydu. "Envaigöz için! Simdi
bana bir Noel hediyesi alman gerekecek, ha ha!"
Büyük yonca çözüldü, ayakkabıcı cinler asagı, Ve-ela'ların durdugu çizginin tam karsısına
süzüldüler ve bacak bacak üstüne atıp maçın baslamasını beklemeye koyuldular.
"Simdi de, bayanlar ve baylar, karsınızda... Bulgaristan Quidditch Milli Takımı! lk olarak,
Dimitrov!"
Kırmızılara bürünmüs biri, süpürgesinin üstünde, asagıdaki giristen çıkıp sahaya fırladı. O kadar
hızlı gidiyordu ki, bulanık görünüyordu. Bulgaristan taraftarlarından çılgın bir alkıs koptu.
- 127
"Ivanova!"
kinci bir kırmızılı oyuncu sahaya fırladı.
"Zograf! Levski! Vulkanov! Volkov! Veeeeee -Kruml"
"ste o, iste o!" diye bagırdı Ron, Envaigöz'üyle Krum'u takip ederek; Harry de hemen
kendisininkini odakladı.
Viktor Krum ince, esmer ve soluk tenliydi. Büyük, kanca gibi bir burnu ve kalın, kara kasları vardı.
Fazlaca büyümüs bir yırtıcı kusa benziyordu. Daha on sekiz yasında olduguna inanmak zordu.
"Simdi de karsınızda... rlanda Quidditch Milli Takımı!" diye bagırdı Bagman. "Connolly! Ryan!
Troy! Mullet! Moran! Quigley! Veeeeee - Lynch"
Sahaya yedi yesil, bulanık sekil fırladı; Harry, Enva-igöz'ünün yan tarafındaki bir ayar dügmesini
çevirerek oyuncuları yavaslattı ve hepsinin süpürgelerinin üze- • tindeki "Atesoku" yazısını ve
sırtlarına gümüsle islenmis isimlerini gördü.
"Ve, karsınızda ta Mısır* dan gelen hakemimiz, Uluslararası Quidditch Dernegi Basbüyücüsü,
Hasan Mustafa!"
Ufak tefek ve zayıf bir büyücü çıktı sahaya. Tama- J| men keldi, ama Vernon Eniste'ninkine
rakip olacak bir bıyıgı vardı. Stadyuma uyan, altın renginde bir cüppe giymisti. Bıyıgının altından
gümüs bir düdük uzanıyordu, bir koltugu altında büyük bir tahta sandıgı, digerin-deyse
süpürgesini tasıyordu. Harry, Envaigöz'ünün hız jj|j ayarını normale getirip izlemeye devam
etti. Mustafa
128
süpürgesine binip sandıgı tekmeledi ve havaya dört top fırladı: Kırmızı renkli Quaffle, iki siyah
Bludger ve minicik, kanatlı Altın Snitch (Harry, hızla gözden kaybolmasından önce onu bir an için
görebildi). Mustafa düdügünü kuvvetle üfleyerek, topların pesinden havaya yükseldi.
"ste BASLADI!" diye çıglık attı Bagman. "Mul-let'ta! Troy! Moran! Dimitrov! Yine Mullet'a! Troy!
Page 42
Harry Potter Ates Kadehi
Levs-ki! Moran!"
Harry, Quidditch'in böyle oynandıgını hiç görmemisti. Envaigöz'ünü gözüne öyle sıkı bastırıyordu
ki, gözlügü burnunun kemerini kesiyordu. Oyuncuların hızı inanılmazdı - Kovalayıcı'lar Quaffle'ı
birbirlerine o kadar hızlı atıyorlardı ki, Bagman'ın ancak isimlerini söyleyecek vakti oluyordu. Harry
yine Envaigöz'ünün sag tarafındaki "yavas" dügmesini çevirdi, üstteki "açıklamalı oyun takibi"
dügmesine bastı. Simdi oyunu agır çekimde izliyordu. Merceklerde parıltılı, mor yazılar yanıp
sönüyor, kalabalıgın sesi kulaklarında güm-bürdüyordu.
rlandalı Kovalayıcı'lar birbirlerine yaklasıp, Troy ortada, Mullet ve Moran onun biraz arkasında
olacak sekilde dizildiler, Bulgarların üstüne üstüne gittiler. En-vaigöz merceginde "Sahinkafası
Hücum Düzeni" yazdı Sonra "Porskoff Manevrası" yazısı belirdi, Troy yukarı dogru fırlayacakmıs
gibi yapıp Bulgar Kovalayıcı Iva-nova'yı pesine taktıktan sonra Quaffle'ı Moran'a atmıstı. Bulgar
Vurucu'lardan Volkov, küçük sopasını hızla sallayıp, yanından geçen bir Bludger'a vurdu ve onu
129
Moran'm tam gidis yoluna fırlattı. Moran, Bludger'dan kaçmak için egildi ve Quaffle'ı asagı bıraktı.
Altında uçan Levski, Quaffle'ı yakaladı ve -
"TROY SAYI YAPIYOR!" diye kükredi Bagman. Stadyum büyük bir alkısla ve sevinç naralanyla
inledi. "rlanda on-sıfır önde!"
"Ne?" diye bagırdı Harry, Envaigöz'ünü indirmeden çevreye telasla bakarak. "Ama Quaffle,
Levski'de!"
"Harry, normal hızda seyretmezsen, kaçırırsın tabii!" diye bagırdı Hermione. Troy sahanın
çevresinde sevinç turu atarken, Hermione de kollarım sallayarak, hoplayıp zıplayarak dans
ediyordu. Harry hemen Envaigöz'ünü indirip sahaya baktı. Maçı kenar çizgilerinden izleyen
ayakkabıcı cinler yine havalanmıs, kocaman, ısıldayan yoncayı olusturmuslardı. Sahanın öbür
tarafında Veela'lar onlan asık yüzle izliyordu.
Kendine çok kızan Harry, oyun yeniden baslarken hız ayannı normale getirdi.
Harry, rlandalı Kovalayıcı'ların müthis oldugunu anlayacak kadar Quidditch biliyordu. Kusursuz bir
takım oyunu oynuyorlardı ve nasıl pozisyon aldıklarına bakılırsa, birbirlerinin zihnini okuyormus
gibiydiler. Harry'nin gögsündeki rozet onların isimlerini söyleyip duruyordu: "Troy - Mullet -
Moran!" On dakika içinde rlanda iki kez daha sayı yaparak skoru otuz-sıfıra tasımıs, yemyesil
giyinmis taraftarlardan yeri gögü inleten bir alkıs ve tezahürat yükselmisti.
Maç daha da hızlandı, ama aynı zamanda sertlesti de. Bulgar Vurucular Volkov ve Vulkanov,
Bludger'ları
130
ellerinden geldigi kadar siddetle rlandalı Kovalayı-cı'lara fırlatıyor ve onlara en iyi hareketlerini
yapma fırsatı tanımıyorlardı. ki kez dagılmak zorunda kaldılar ve sonunda Ivanova onlann
defansını asıp, Tutucu Ryan'ı da geçip, Bulgaristan'a ilk golünü kazandırdı.
Mr VVeasley, "Kulaklarınızı tıkayın!" diye bagırdı. Veela'lar kutlama danslarına baslamıstı. Harry
gözlerini de yumdu; kafasını oyuna vermek istiyordu. Birkaç saniye sonra cesaret edip sahaya bir
göz atfa. Veela'lann dansı sona ermisti ve Quaffle bir kez daha Bulgaristan'daydı.
"Dimitrov! Levski! Dimitrov! Ivanova - o da ne!" diye gürledi Bagman.
Yüz bin büyücü ve cadı solugunu tuttu. Arayıcılar Krum ve Lynch, Kovalayıcı'ların ortasından öyle
bir hızla geçmislerdi ki, sanki uçaktan parasütsüz atlamıs gibi görünüyorlardı. Harry, Snitch'in
nerede oldugunu görebilmek için Envaigöz'üyle onlann inisini takip etti -
"Çakılacaklar!" diye çıglık attı Harry'nin yanında duran Hermione.
Kısmen haklıydı: Viktor Krum son anda dalıstan çıkıp bir helezon çizerek uzaklastı. Ancak Lynch,
stadyumun her tarafından duyulan tok bir çarpma sesiyle yere çakıldı. rlanda tribünlerinden
büyük bir inilti yükseldi.
"Budala!" diye inledi Mr VVeasley. "Krum numara yapıyordu!"
"Mola!" diye gürledi Bagman'in sesi. "Egitimli sıhhiye büyücüleri hemen sahaya çıkıp Aidan Lynch'i
muayene edecek!"
131
Charlie, locanın yanından asagı sarkmıs, dehset dolu bir ifadeyle bakan Ginny'nin endisesini
Page 43
Harry Potter Ates Kadehi
gidermek için, "Bir seyi yok, sadece çakıldı!" dedi. "Tabii Krum'ın yapmak istedigi de buydu..."
Harry çabucak Envaigöz'ünün "tekrar" ve "açıklamalı oyun takibi" dügmelerine bastı, hız ayarıyla
oynadı ve aygıtı gözüne yerlestirdi.
Krum ve Lynch'in dalıslarını yeniden, agır çekimde izledi. Lenslerde mor bir yazıyla "Wronski
Aldatmacası -tehlikeli bir Arayıcı sasırtmacası" yazdı. Tam zamanında dalıstan çıkarken Krum'un
yüzü konsantrasyondan kasılmıstı, Lynch ise yere yapısmıstı. Harry olup biteni anladı: Krum,
Snitch'i falan görmemisti, sadece Lynch'in onu takip etmesini saglıyordu. Harry kimsenin öyle
uçtugunu görmemisti; Krum süpürge kullanı-yormus gibi bile degildi; havada öyle rahatlıkla
geziniyordu ki, sanki bir seyin üzerinde gitmiyordu, agırlıksızdı. Harry, Envaigöz'ünün ayarını yine
normale getirdi ve Krum'a odakladı. Krum, sıhhiye büyücüleri tarafından birkaç fincan iksirle
kendine getirilmekte olan Lynch'in epey yukarısında geziniyordu. Krum'un yüzünü iyice
yakınlastıran Harry, onun gözlerinin otuz metre kadar asagıdaki sahanın üzerinde gezinip
durdugunu gördü. Lynch'in tedavi süresini, dikkati dagılmadan Snitch'i aramak için bir fırsat olarak
kullanıyordu.
Sonunda Lynch yesilli taraftarlann atesli tezahüratı altında ayaga kalktı, Atesoku'na bindi ve
yeniden havalandı. Onun oyuna dönüsü rlanda'ya yürek vermis gibiydi. Mustafa düdügünü
yeniden çaldıgında, Kovala-
132
yıcı'lar Harry'nin o güne kadar benzerini görmedigi bir beceriyle ise koyuldular.
Çok hızlı ve sert geçen bir on bes dakikanın ardından rlanda farkı on gol daha açmıstı. Simdi yüz
otuza on öndeydiler ve maç giderek pislesmeye baslamıstı.
Mullet, Quaffle'ı koltuk altında sıkı sıkı tutarak bir kez daha kale direklerine dogru fırladıgında,
Bulgar Tutucu Zograf onu karsılamak için üzerine dogru uçtu. Her sey o kadar çabuk oldu ki, Harry
hiçbir sey anlamadı, ama rlandalı seyircilerin öfke dolu bagrıslarma ve Mustafa'nın uzun, tiz
düdügüne bakılırsa, faul yapılmıstı.
Bagman bagırıp çagıran seyircileri, "Mustafa, Bulgar Tutucu'yu darpta bulundugu, dirseklerini
kurala aykırı kullandıgı için azarlıyor!" diye bilgilendirdi. "Ve - evet, rlanda penaltı kullanacak!"
Mullet'a faul yapıldıgında, kızgın kızgın parıldayan esekanları gibi havaya yükselen ayakkabıcı
cinler, simdi birbirlerine yanasıp havada "HA HA HA" sözcüklerini olusturmuslardı. Sahanın öbür
tarafındaki Veela'lar ayaga fırladılar, saçlarını öfkeyle arkaya atıp yine dans etmeye basladılar.
VVeasley'ler ve Harry aynı anda kulaklarım parmaklarıyla tıkadılar. Buna gerek görmeyen
Hermione ise az sonra Harry'nin kolunu tutmus çekistiriyordu. Harry dönüp bakınca, Hermione
sabırsızca onun parmaklarını kulaklarından çekti.
"Hakeme bak!" dedi kıkırdayarak.
Harry sahaya baktı. Hasan Mustafa dans eden Ve-
" 133
ela'lann tam önüne inmisti ve gerçekten de çok tuhaf davranıyordu. Heyecanlı bir sekilde kaslarını
sisiriyor ve bıyıklarım buruyordu.
"Yo yo, böyle bir seye izin veremeyiz!" dedi Ludo Bagman, sesine bakılırsa hayli eglenmis
olmasına ragmen. "Biri hakemi tokatlasın!"
Sahanın öbür tarafından, kulaklarını parmaklarıyla tıkamıs olan bir sıhhiye büyücüsü kopup geldi
ve Mustafa'nın incik kemigine okkalı bir tekme savurdu. Mustafa simdi kendine gelmis gibiydi; yine
Enva-igöz'üyle bakan Harry, onun son derece mahcup göründügünü ve Veela'lara bagırdıgını
gördü. Veela'lar artık dans etmeyi bırakmıstı, isyankâr bir halleri vardı.
"Yanılmıyorsam, Mustafa, Bulgar Takım Maskotla-rı'nı saha dısına göndermeye çalısıyor!" dedi
Bagman'in sesi. "iste bunu daha önce hiç görmemistik... Uff, bunun ucu kötüye varabilir..."
Nitekim vardı da: Bulgar Vurucu'lar Volkov ve Vul-kanov, Mustafa'nın her iki yanına inmis, onunla
sert bir tartısmaya girmislerdi. Simdi havada neseyle "H H H" sözcüklerini olusturmus olan
ayakkabıcı cinleri isaret ediyorlardı. Ancak Mustafa, Bulgarların itirazlarından etkilenmise
benzemiyordu; parmagıyla yukarıyı isaret edip duruyor, belli ki onlara süpürgelerine binip
havalanmalarını söylüyordu. ki Vurucu bunu reddedince, iki kısa düdük çaldı.
"rlanda lehine iki penaltı!" diye bagırdı Bagman. •Bulgar seyirciler öfkeyle uludular. "Volkov ve
Page 44
Harry Potter Ates Kadehi
Vulkanov
134
süpürgelerine dönseler iyi olur... Evet... iste baslıyor... ve Quaffle Troy'da..."
Oyun o ana dek hiç görmedikleri bir vahsete bürünmüstü. ki tarafın Vurucu'lan da acımasızca
davranıyordu: Özellikle Volkov ve Vulkanov, havada delice salladıkları sopalarının Bludger'a mı,
insana mı denk geldigini hiç umursamıyormus gibiydiler. Dimitrov dogrudan, Quaffle'ı kontrolünde
bulunduran Moran'ın üstüne fırladı, onu az kalsın süpürgesinden düsürecekti.
rlanda taraftarları büyük, yesil bir dalga halinde ayaga fırlayarak, "Faul!" diye kükrediler.
Ludo Bagman'ın sihirli bir sekilde gürlestirilmis sesi, "Faul!" diye onayladı. "Dimitrov, Moran'ı
sıyırıyor, yani kasıtlı bir sekilde çarpmak için üstüne dogru uçuyor. Bir penaltı daha olması lazım...
ve, evet, düdük de geldi zaten!"
Ayakkabıcı cinler yine havalanmıstı. Bu kez kocaman bir el olusturdular. El, sahanın öbür tarafına,
Ve-ela'lann bulundugu noktaya dogru çok kaba bir hareket yapıyordu. Bunun üzerine Veela'lar
kontrollerini kaybettiler. Kendilerini sahaya fırlatıp, avuç avuç ates gibi görünen bir seyi ayakkabıcı
cinlere dogru fırlatmaya basladılar. Envaigöz'ünden olayı izleyen Harry, onların simdi hiç de güzel
görünmediklerini gördü. Yüzleri keskin, sivri gagalı kus kafalarına dönüsmüstü ve omuzlarından
uzun, pullu kanatlar çıkmaya baslamıstı -
"Beyler, iste bu yüzden," diye seslendi Mr VVeasley, gürültünün içinde sesini duyurabilmek için,
"hiçbir zaman sadece güzellige bakmamalısımz!"
- 135
Bakanlık büyücüleri sahaya akın edip Veela'larla ayakkabıcı cinleri ayırmaya çalıstılar, ama bunda
pek de basarılı olamadılar. Bu arada, asagıdaki mücadele yukarıdakine kıyasla bir hiçti. Quaffle
kursun hızıyla el degistirdikçe, Harry Envaigöz' ünden bakarak bir o yana bir bu yana dönüyordu -
"Levski - Dimitrov - Moran - Troy - Mullet - Iva-nova - tekrar Moran - Moran - VE MORAN GOLÜ
ATIYOR!"
Ama Veela'ların çıglıkları, Bakanlık üyelerinin asalarından çıkan patlamalar ve Bulgarların kızgın
bagrıs-ları arasında rlanda taraftarlarının sevinç nidaları zar zor duyuluyordu. Oyun hemen
yeniden basladı; simdi Quaffle Levski'dey di, Dimitrov'a geçti -
rlanda Vurucu'su Quigley, yanından geçen bir Bludger'a sopasını savurup onu olabildigince büyük
bir hızla Krum'a dogru yolladı. Krum yeterince çabuk egilemeyince, Bludger yüzüne çok sert bir
sekilde çarptı.
Seyircilerden kulakları sagır eden bir inilti yükseldi. Krum'un burnu kırılmıs gibi görünüyordu, her
yeri kan içindeydi, ama Hasan Mustafa düdügünü çalmamıstı. Dikkati dagılmıstı ve Harry bu
konuda onu suçlayamazdı: Veela'lardan biri bir avuç ates fırlatıp süpürgesinin kuyrugunu
tutusturmustu.
Harry birinin Krum'un sakatlandıgını fark etmesini istiyordu; o her ne kadar rlanda'yı tutuyor olsa
da, Krum sahadaki en heyecan verici oyuncuydu. Belli ki Ron da aynı seyleri hissediyordu.
136
"Mola! Haydi, yapmayın, bu sekilde devam edemez ki... Bir baksanıza haline -"
"Lynch'e bak!" diye seslendi Harry.
rlanda Arayıcı'sı birden dalısa geçmisti ve Harry bunun VVronski Aldatmacası degil, gerçek
oldugundan emindi...
"Snitch'i gördü!" diye bagırdı Harry. "Onu gördü! Su gidise bak!"
Seyircilerin yarısı neler olup bittiginin farkına varmıstı. rlandalı taraftarlar koca bir yesil dalga
halinde ayaga fırlayıp Arayıcılarının adını haykırarak gaz vermeye basladılar... ama Krum onun
pesindeydi. Krum'un önünü nasıl görebildigi konusunda Harry'nin en ufak bir fikri yoktu; ardında
kan damlalarından olusan bir iz bırakıyordu. Ama simdi Lynch'e yetismeye baslamıstı ve ikisi yine
yere dogru gidiyorlardı -
"Çakılacaklar!" diye feryat etti Hermione.
"Hayır, çakılmayacaklar!" diye kükredi Ron.
"Lynch çakılacak!" diye bagırdı Harry.
Haklıydı - Lynch bir kez daha büyük bir hızla yere çarptı ve kızgın Veela sürüsü hemen onun
Page 45
Harry Potter Ates Kadehi
üstüne atıldı.
"Snitch, Snitch nerede?" diye seslendi Charlie, sıranın öbür ucundan.
"Aldı, Krum aldı, maç bitti!" diye bagırdı Harry.
Kırmızı cüppesi burnundan akan kanla parlayan Krum yavas yavas havaya yükseliyordu. Yumrugu
havadaydı ve avcunun içinde altın renginde bir parıltı görülüyordu.
Neler oldugunu anlamamıs olan seyirciler için skor
137
tahtasında BULGARSTAN: YÜZ ALTMIS, RLANDA: YÜZ YETMS yazısı yanıp sönüyordu. Sonra,
yavas yavas, sanki büyük bir jumbo jetin motoru çalısmaya baslamıs gibi, rlanda taraftarlarının
ugultuları giderek yükseldi ve sevinç çıglıklarına dönüstü.
"RLANDA KAZANDI!" diye bagırdı Bagman. rlandalılar gibi o da maçın bir anda sona ermesinden
dolayı sasırmıs gibiydi. "KRUM SNITCH' ALDI, AMA MAÇI RLANDA KAZANDI! Aman Tannm,
herhalde hiçbirimiz bunu beklemiyorduk!"
"Niye Snitch'i yakaladı ki?" diye bagırdı Ron, hoplayıp zıplayıp, elleri basının üstünde alkıslayarak.
"rlanda yüz altmıs sayı öndeyken bitirdi, salak!"
"Onları yakalayamayacaklarım biliyordu," diye bagırdı Harry, gürültünün arasından sesini
duyurmaya çalısarak. O da tüm gücüyle alkıslıyordu. "rlanda'nın Kovalayıcı'ları çok iyiydi... Son
sözü kendi söylemek istedi, hepsi bu..."
"Çok cesurdu, degil mi?" dedi Hermione, öne dogru egilip Krum'un yere inisini seyrederken. Bir
yıgın sıhhiye büyücüsü, kavga eden ayakkabıcı cinlerle Ve-ela'lann arasından kendilerine yol açıp
ona ulastılar. "Berbat durumda..."
Harry, Envaigöz'ünü yeniden gözlerine götürdü. Asagıda olanları görebilmek çok zordu, çünkü
ayakkabıcı cinler kendilerinden geçmis halde sahanın üzerinde uçup duruyorlardı, ama Harry
çevresi sıhhiye büyücü-leriyle çevrilmis olan Krum'u güçbela seçti. Her zamankinden de aksi
görünüyor, sıhhiye büyücülerinin onu
138
temizlemesine izin vermiyordu. Takım arkadasları çevresine toplanmıs, baslarını sallıyorlardı,
yıkılmıs görünüyorlardı. Az ötede rlanda oyuncuları, maskotlarının saçtıgı altın yagmurunun
altında neseyle dans ediyorlardı. Stadyumun her yanında bayraklar dalgalanıyor, her taraftan
rlanda milli marsı yükseliyordu. Veela'lar ise eski, güzel hallerine dönüyorlardı, ama simdi
moralleri bozuk ve üzgün bir görünüsleri vardı.
"E, yigitçe mücadele ettik," dedi Harry'nin arkasından hüzünlü bir ses. Harry arkasına döndü;
konusan, Bulgaristan Sihir Bakam'ydı.
"ngilizce biliyorsun!" dedi Fudge öfkeli bir sesle. "Bütün gün hiç çaktırmayıp el kol hareketleriyle
konusturdun beni!"
"E, gomikti ama deel mi," dedi Bulgar Bakan, omuz silkerek.
"rlanda milli takımı yanlarında maskotlarıyla seref turu atarken, Quidditch Dünya Kupası da Üst
Loca'ya getiriliyor!" diye gürledi Bagman.
Harry'nin gözleri aniden kör edici, beyaz bir ısıkla kamastı. Herkes neler oldugunu görebilsin diye
Üst Loca sihirli bir ısıkla aydınlatılmıstı. Kısık gözlerle girise dogru bakan Harry, soluk soluga
kalmıs iki büyücünün kocaman bir altın kupayı locaya tasıdıgını gördü. ki büyücü kupayı, bütün
gün bosu bosuna isaret dili kullanmıs oldugu için canı hâlâ sıkkın görünen Cornelius Fudge'a
verdiler.
"Centilmen magluplar için büyük bir alkıs lütfen -Bulgaristan!" diye bagırdı Bagman.
139
Ve yedi maglup Bulgar oyuncu merdiveni çıkıp locaya girdi. Asagıdaki seyirciler takdirle
alkıslıyorlardı; Harry binlerce Envaigöz merceginin onların bulundugu yöne dogru kapanıp
açıldıgını ve yanıp söndügünü görüyordu.
Bulgarlar birer birer locanın içindeki sıraların arasından geçtiler. Önce kendi Bakanlarıyla, sonra da
Fudge'la el sıkısırlarken, Bagman her birinin adını anons ediyordu. Son sırada olan Krum,
gerçekten berbat durumda görünüyordu. Kanlı yüzünde iki siyah göz dikkati çekecek sekilde
parıldıyordu. Hâlâ bir elinde Snitch'i tutuyordu. Harry onun yerdeyken pek havaya girmemis
Page 46
Harry Potter Ates Kadehi
göründügünü fark etti. Biraz paytak yürüyordu ve omuzlan da düsüktü. Ama Krum'un adı anons
edildigi zaman bütün stadyumdan kulakları yırtan bir bagırtı yükseldi.
Sonra rlanda takımı geldi. Aidan Lynch'e Moran ve Connolly destek oluyordu; ikinci çakılma onu
sersemletmis görünüyordu, gözleri de tuhaf bir sekilde bos bakıyordu. Ama Troy ve Quigley kupayı
havaya kaldırınca ve seyircilerden tezahürat yükselince, o da mutlu mutlu sırıttı. Harry'nin elleri
alkıslamaktan uyusmustu.
Sonunda rlanda takımı süpürgelerinin üstünde bir seref turu daha atmak üzere locadan ayrıldı
(Aidan Lynch, Connolly'nin süpürgesinin arkasına oturmus, kollarını onun beline dolamıstı ve hâlâ
saskın saskın sırıtıyordu). Bagman asasını gırtlagına götürdü ve "Quie-tus" diye mırıldandı.
140
"Bu maç yıllarca konusulacak," dedi kısık bir sesle. "Ne büyük sürprizdi, degil mi?.. Keske maç
biraz daha uzun sürseydi... Ha, evet... size borcum var... ne kadardı?"
Fred ve George koltuklarının arkasından tırmanmıs, Ludo Bagman'm önünde duruyorlardı.
Avuçlarını açmıslardı ve agızları kulaklarındaydı.
141
DOKUZUNCU BOLUM
Karanlık isaret
Mor halı serilmis merdivenden yavas yavas inerlerken, Mr VVeasley, "Annenize kumar oynadıgınızı
sakın söylemeyin," diye tembih etti Fred ile George'a.
Fred neseyle, "Merak etme, baba," dedi. "Bu para için büyük planlarımız var. El konmasını
istemeyiz."
Mr VVeasley bir an bu planların ne oldugunu soracak gibi oldu, ama anlasılan biraz düsününce
bilmek istemedigine karar verdi.
Simdi stadyumdan akın akın bosalan ve kampa dönen kalabalıgın ortasında kalmıslardı. Fenerlerle
aydınlatılmıs yoldan gerisingeri dönerlerken, gece havası onlara dogru kulakları tırmalayan sarkı
sesleri tasıyordu. Ayakkabıcı cinler de ok gibi uçarak tepelerinden geçip keh keh gülüyor,
fenerlerini sallıyorlardı. Sonunda çadırlara vardıklarında kimsenin canı uyumak istemedi.
Çevrelerinde gürültü patırtı da iyice arttıgı için, Mr VVeasley yatmadan önce son bir fincan kakao
içmeleri fikrine evet dedi. Az sonra keyifle maçı tartısıyorlardı. Mr VVeasley darp faulü konusunda
Charlie ile anlasmazlıga
142
düsmüstü. Ancak Ginny oracıkta, minik masada uyuyakalıp dösemeye sıcak çikolata dökünce, Mr
VVeasley oyunu sözlü olarak yeniden yasama faslına son verdi ve herkesin yatması konusunda
ısrar etti. Hermione ve Ginny yandaki çadıra gittiler, Harry ile geri kalan VVeasley'ler de
pijamalarını giyip kendi ranzalarına tırmandılar. Kamp yerinin öbür yanından sarkılar ve arada bir
yankılanan gümbürtüler geliyordu.
Mr VVeasley uykulu uykulu, "Of, görevli olmadıgıma öyle memnunum ki," diye mırıldandı. "Kalkıp
da rlandalılara kutlamayı kesmeleri gerektigini söylemek hiç hosuma gitmezdi."
Ron'un üstündeki ranzaya yerlesen Harry, yatagına uzanmıs, çadırın bez tavanına bakıyordu. Ara
sıra tepesinde uçan bir ayakkabıcı cin fenerinin parıltısını gözlüyor, Krum'un en fiyakalı
hareketlerini gözünün önüne getiriyordu. Kendi Atesoku'na binip VVronski Aldatmacası'nı denemek
için içi gidiyordu... Oliver VVood, bütün o karmasık semalarıyla, bu hareketin aslında nasıl
görünmesi gerektigini anlatmayı becerememisti bir türlü... Harry kendini sırtında adı yazan bir
cüppeyle görüyor ve Ludo Bagman'ın stadyumdaki yüz bin kisilik kalabalıga hitap eden sesinin
yankılanısını duymanın heyecanını yasıyordu: "Simdi huzurunuzda... Potterl"
Harry gerçekten uykuya dalıp dalmadıgını asla bilemedi -Krum gibi uçma hayalleri gerçek rüyalara
dönüsmüs olabilirdi-, bütün bildigi, Mr VVeasley'nin birden bagırmaya baslamıs olduguydu.
"Kalkın! Ron - Harry - hadi, kalkın, çok acil!"
143
Harry hemen dogruldu ve basını çadır bezine vurdu.
"N'oluyor?"
Bir seylerin yolunda gitmedigini hayal meyal anlamıstı. Kamp yerindeki gürültüler degismisti.
Page 47
Harry Potter Ates Kadehi
Sarkılar sona ermisti. Harry çıglıklar duyuyordu, bir de kaçan insanların ayak seslerini.
Ranzadan asagı kayıp giysilerine uzandı, ama pijamasının üstüne bir blucin geçiren Mr VVeasley,
"Vakit yok, Harry," dedi, "bir ceket kap ve dısarı çık - çabuk!"
Harry kendine söyleneni yapıp, hemen ardından gelen Ron'la birlikte telasla çadırdan çıktı.
Hâlâ yanmakta olan birkaç atesin ısıgında, insanların agaçlıga kostugunu, tarla üzerinden onlara
dogru gelen bir seyden kaçtıklarını gördü. Tuhaf ısıltılar ve silah sesleri çıkartan bir seydi bu.
Kulaklarına gür yuhalar, top gibi patlayan kahkahalar ve sarhos feryatlar geliyordu. Derken bu
manzarayı aydınlatan çok parlak bir yesil ısık patladı.
Birbirine sımsıkı bitisik ve asalan yukarıdaki bir seyi isaret eden bir büyücü kalabalıgı, tarlayı
asarak agır agır geliyordu. Harry gözlerini kısarak onlara baktı... Yüzleri yoktu sanki.. Sonra,
baslarını kukuletalarla örtmüs, yüzlerine de maske takmıs olduklarını fark etti. Yükseklerde bir
yerde, havanın ortasında debelenen dört beden acayip biçimlere girmekteydi. Yerdeki maskeli
büyücüler kuklaayrms da, tepelerindeki insanları asalarından havaya yükselen görünmez iplerin
ucunda oynatıyorlarmıs gibi. Bedenlerden iki tanesi çok küçüktü.
144
Yürüyüs halindeki gruba baska büyücüler de katılıyor, gülerek havada uçan cisimleri
gösteriyorlardı. Yürüyen kalabalık büyüdükçe, çadırlar da çöküp yıkılıyordu. Harry bir iki kere,
yürüyenlerden birinin yolunun üstündeki bir çadırı asasıyla patlattıgını gördü. Çadırlardan birkaçı
alev aldı. Feryatlar daha da yükseldi.
Havada uçusan insanlar yanan bir çadırın üzerinden geçerken birden aydınlandılar. Harry onlardan
birini tanıdı: Kamp müdürü Mr Roberts. Öteki üçü de herhalde karısıyla çocukları olmalıydı.
Yürüyenlerden biri asasıyla Mrs Roberts'ı tepe üstü çevirdi. Kadının geceligi açıldı, kocaman külotu
göründü. O üstünü örtmeye çabalarken, asagıdaki kalabalık tiz sevinç çıglıkları attı ve yuh çekti.
Muggle çocuklardan küçük olanının yerden bes metre yüksekte topaç gibi dönmeye baslamasını ve
basının kukla gibi iki yana sallanmasını izleyen Ron, "grenç," diye mırıldandı. "Gerçekten
igrenç..."
Hermione ve Ginny, geceliklerinin üstüne paltolarını giyerek, telasla onlara dogru geldiler, Mr
VVeasley de hemen arkalarındaydı. Aynı anda Bili, Charlie ve Percy tamamen giyinmis, kollan
sıvanmıs ve asalannı çekmis olarak çadırlarından çıktılar.
Mr VVeasley sesiyle gürültüyü bastırarak, "Bakan-lık'a yardım edecegiz!" diye bagırdı ve kendi
kollarını sıvadı. "Sizler - agaçlıga gidin ve birbirinizden ayrılmayın. Bu isi hallettigimiz zaman gelip
sizi alacagım!"
Bili, Charlie ve Percy, yaklasmakta olan yürüyüsçülere dogru son sürat kosmaya baslamıslardı bile.
Mr
- 145
VVeasley deli gibi arkalanndan kostu. Bakanlık büyücüleri her taraftan huzursuzluk kaynagı
yönünde segirtiyorlardı. Roberts ailesinin altındaki kalabalık ise gittikçe yaklasıyordu.
Fred, Ginny'nin elini yakalayıp onu agaçlıga dogru çekistirerek, "Hadi," dedi. Harry, Ron, Hermione
ve George da onu izlediler. Agaçlara vannca hepsi geri dönüp baktı. Roberts ailesinin altındaki
kalabalık daha da büyümüstü. Bakanlık büyücülerinin merkezdeki kukuletalı büyücülere ulasmaya
çalıstıklarını görüyorlardı, ama isleri çok zordu. Anlasılan, Roberts ailesinin düsmesine yol açar
korkusuyla büyü kullanamıyorlardı.
Stadyuma giden yolu aydınlatan renkli fenerler söndürülmüstü. Agaçların arasında karanlık
siluetler sarsak sarsak yürüyor, çocuklar aglıyordu. Gecenin ayazında çevrelerinde kaygılı çıglıklar
ve panige kapılmıs sesler yankılanıyordu. Harry, yüzlerini görmedigi insanlar tarafından itilip
kakıldıgını hissetti. Sonra Ron'un acıyla bagırdıgını duydu.
Hermione kaygıyla, "Ne oldu?" diye sordu. Öyle aniden durdu ki, Harry ona çarptı. "Ron,
neredesin? Ah, bu aptalca bir sey - Lumos!"
Aydınlanan asasının dar ısınını patika üzerine yöneltti. Ron sereserpe yerde yatıyordu.
Ayaga kalkarak öfkeyle, "Bir agaç köküne takıldım," dedi.
Tembel bir ses arkalarından, "O koca ayaklarla takılmamak zor," dedi.
Page 48
Harry Potter Ates Kadehi
Harry, Ron ve Hermione hemen arkalarına döndü-
146
ler. Pek rahat görünen Draco Malfoy, yakınlarındaki bir agaca yaslanmıs, tek basına duruyordu.
Kollarını kavusturmustu, agaçlar arasındaki bir açıklıktan kamptaki sahneyi seyreder gibiydi.
Ron, Malfoy'a öyle bir sey söyledi ki, Harry eger Mrs Weasley orada olsa onun buna hayatta
cesaret edemeyecegini biliyordu.
Malfoy, soluk renkli gözleri parlayarak, "Sözlerine dikkat et, VVeasley," dedi. "Sence su anda senin
de kosa kosa gitmen gerekmiyor mu? Onu fark etmelerini istemezsin, degil mi?"
Basıyla Hermione'yi isaret etti. O anda kamptan bombayı andıran bir patlama sesi geldi. Yesil bir
ısık bir an için çevrelerindeki agaçlan aydınlattı.
Hermione, meydan okuyan bir tavırla, "Ne demek yani simdi bu?" diye sordu.
"Granger, onlar Muggle'lann pesinde," dedi Malfoy. "Havada uçup külotunu göstermek ister misin?
stiyorsan, buralarda takıl, yeter... Buraya dogru geliyorlar, hepimiz bir güzel gülerdik."
Harry, "Hermione bir cadı," dedi hırlar gibi.
Malfoy hain hain güldü. "Nasıl istersen, Potter. Bir Bulanık'ı fark etmezler sanıyorsan, oldugun
yerde kal."
Ron, "Agzından çıkanı kulagın duysun!" diye haykırdı. Oradaki herkes "Bulamk"ın annesi ya da
babası Muggle olan bir cadı ya da büyücü için kullanılan büyük bir hakaret oldugunu biliyordu.
Hermione hemen, "Aldırma, Ron," dedi. Malfoy'a
147
dogru bir adım atan Ron'a engel olmak için onun kolunu tuttu.
Agaçlann öbür yanından simdiye kadarkilerin hepsinden daha gürültülü bir patlama duyuldu.
Yakınlar-dakilerden bir kısmı bagırdı.
Malfoy yavasça kıkırdadı. "Çabucak korkuyorlar, degil mi?" dedi uyusuk uyusuk. "Sanırım baban
hepinize saklanmanızı söyledi. Ne yapıyor - Muggle'ları kurtarmaya mı çalısıyor?"
Öfkelenmeye baslayan Harry, "Asıl senin annenle baban nerede?" dedi. "Orda maske takmıs
duruyorlar, degil mi?"
Malfoy basını Harry'ye çevirdi, hâlâ gülümsüyor-du. "Eh... orda olsalar bile sana söylemem
herhalde, degil mi, Potter?"
Hermione, Malfoy'a igrenen bir bakıs atarak, "Öf, hadi," dedi, "gidip digerlerini bulalım."
Malfoy, "O çalı gibi saçlı koca kafanı asagıda tut, Granger," diye alaylı alaylı güldü.
Hermione, "Hadi ama," diye tekrarlayıp Harry ile Ron'u patikada ileri dogru sürükledi.
Ron heyecanla, "Her iddiasına varım ki babası gerçekten de o maskeli grup arasında!" dedi.
Hermione atesli atesli, "Eh, sansımız varsa Bakanlık onu yakalar!" dedi. "Ah, buna inanamıyorum.
Digerleri nereye gitti?"
Fred, George ve Ginny ortalarda görünmüyordu, ama yol bir sürü baska insanla dolmustu. Hepsi
omuzlarının üzerinden kamptaki kargasaya bakıyordu.
148
Patikanın biraz ilerisinde pijamah yeniyetmelerden olusmus bir kalabalık yüksek sesle tartısıyordu.
Harry, Ron ve Hermione'yi gördüklerinde, gür, kıvırcık saçlı bir kız dönüp aceleyle, "Oü est
Madame Maxime?" dedi. "Nous l'avons perdue -"
"Sey - ne?" dedi Ron.
"Ah..." Konusan kız Ron'a sırtını döndü, yürürlerken onun açık seçik bir sekilde " 'Ogvvarts"
dedigini duydular.
"Beauxbatons," diye mırıldandı Hermione.
"Pardon?" dedi Harry.
"Beauxbatons ögrencisi olmalılar," dedi Hermione. "Bilirsiniz... Beauxbatons Sihir Akademisi...
Avrupa 'da Sihir Egitimi Üzerine Bir Degerlendirme'de okumustum."
"Hım... evet... tamam," dedi Harry.
Ron asasını çıkartıp Hermione'ninki gibi ısıklandırarak yolu aydınlatırken, "Fred ile George o kadar
uzaga gitmis olamazlar," dedi. Harry kendi asasını almak için elini cebine soktu - ama asası orada
yoktu. Bula bula Envaigöz'ünü buldu.
Page 49
Harry Potter Ates Kadehi
"Ah, hayır, buna inanamıyorum... Asamı kaybettim!"
"Saka ediyorsun!"
Ron ile Hermione dar ısınlan daha da ileriye vurdurmak için asalarını havaya kaldırdılar. Harry her
yana bakındı, ama asası hiçbir yerde görünmüyordu.
"Belki de çadırda kalmıstır," dedi Ron.
Hermione endiseyle, "Belki de biz kosarken cebinden düsmüstür," dedi.
140
"Evet," dedi Harry, "belki..."
Büyücülük dünyasında asasını genellikle hep yanında tasırdı, böyle bir sahnenin ortasında asasız
kalmak kendini çok savunmasız hissetmesine yol açmıstı.
Yakınlardaki bir hısırtı hepsinin havaya sıçramasına neden oldu. Ev cini YVinky oracıktaki bir çalı
öbeginin içinden çıkmaya çabalıyordu. Çok tuhaf bir sekilde, besbelli büyük zorlukla hareket
ediyordu; sanki görünmez biri onu tutuyor gibiydi.
leri uzanıp kosmaya devam etmeye çalısırken, aklı basından gitmis gibi, "Çevrede kötü büyücüler
var!" diye cıyakladı. "nsanlar tepede - havaya çıkmıslar! VVinky ayak altından çekiliyor!"
Ve onu tutmaya çalısan güçle mücadele ederek, soluyup ciklercesine sesler çıkarta çıkarta,
patikanın öbür yanındaki agaçlar arasında gözden kayboldu.
Ron merakla VVink/nin arkasından bakarak, "N'olmus buna?" dedi. "Niye dogru dürüst
kosamıyor?"
"Bahse girerim, saklanmak için izin almamıstır," dedi Hany. Dobby'yi düsünüyordu. Dobby,
Malfoy'la-nn hoslanmayacagını bildigi bir seyi her yapısında kendi kendini dövmeye baslardı.
Hermione incinmis bir edayla, "Biliyor musunuz, ev cinlerinin durumu uygar olmaktan çok uzak,"
dedi. "Onlarınki kölelikten baska bir sey degil! Mr Crouch onu stadyumun tepesine çıkardı,
VVinky'nin ödü koptu. Sonra da onu büyüledi ki çadırları devirmeye basladıkları zaman kosamasın
bile! Niye kimse bu konuda bir sey yapmıyor!"
150
"Eh, cinler mutlu ama, degil mi?" dedi Ron. "Bizim VVinky'nin maçta ne dedigini duydun... 'Ev
cinlerinin eglenmemesi gerek'... O bundan hoslanıyor, ona patronluk taslanmasından..."
"ste senin gibiler, Ron," dedi Hermione hararetle, "çürümüs ve adaletsiz sistemleri desteklerler,
çünkü çok tembel -"
Agaçlıgın kıyısından gürültülü bir patlama daha yankılandı.
"lerlemeye devam edelim, tamam mı?" dedi Ron. Harry onun Hermione'ye tedirgin bir bakıs
attıgını gördü. Belki de Malfoy'un dediginde bir gerçek payı vardı; belki Hermione gerçekten
onlardan daha fazla tehlikedeydi. Yeniden yola koyuldular. Harry asasının artık orada olmadıgını
bile bile hâlâ ceplerinde aranıp duruyordu.
Karanlık patikayı izleyerek agaçlıgın daha da derinlerine gittiler. Bir yandan da Fred, George ve
Ginny'yi arıyorlardı. Besbelli maçta bahse girerek kazandıkları bir torba altınla durmus keh keh
gülen ve kamptaki olaydan hiç de etkilenmis görünmeyen bir grup cincü-cenin yanından geçtiler.
Patikanın daha da ötesindeki gümüsi bir ısık demetinin içine yürüdüler. Agaçların arasından
baktıkları zaman, uzun boylu ve güzel üç Ve-ela'nın bir açıklıkta durdugunu gördüler. Çevrelerini
bir genç büyücüler sürüsü sarmıstı, çok yüksek sesle konusuyorlardı.
Birisi, "Yılda yaklasık yüz çuval Galleon kazanıyorum!" diye haykırdı. "Tehlikeli Yaratıkların tlafı
Komitesi adına çalısırım, ejderha öldürürüm."
151
Arkadası, "Hayır, hiç de degil," diye bagırdı. "Çatlak Kazan'da bulasıkçısın... Ama ben vampir
avcısıyım. Simdiye dek doksan kadarını öldürdüm -"
Veela'ların donuk, gümüsi ısıgında bile yüzündeki sivilceleri görülen üçüncü bir genç büyücü onun
sözünü kesti: "Ben gelmis geçmis en genç Sihir Bakanı olmak üzereyim, evet."
Harry hıh diye güldü. Sivilceli büyücüyü tanımıstı. Adı Stan Shunpike'tı ve aslında üç katlı Hızır
Oto-büs'ün biletçisiydi.
Ron'a bunu söylemek için döndü, ama Ron'un yüzü tuhaf bir sekilde gevsemisti. Bir saniye sonra
feryat etmeye basladı: "Size Jüpiter'e ulasacak bir süpürge icat ettigimi söylemis miydim?"
Page 50
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|