81-130
DOKUZUNCU BÖLÜM
SAKLANACAK BİR YER
Her Ģey bulanık ve yavaĢ görünüyordu. Harry ve Hermione ayağa fırlayıp asalarını çıkardılar. Çoğu
insan garip bir Ģey olduğunu daha yeni fark ediyorlardı; ortadan kaybolduğu sırada kafalar hâlâ gümüĢ
kediye dönmüĢtü. Sessizlik Patronus‘un indiği yerden etrafa soğuk dalgalar halinde yayıldı. Sonra
birisi çığlık attı.
Harry ve Hermione kendilerini panikleyen kalabalığın içine attılar. Konuklar her tarafa doğru
koĢuĢuyorlardı; çoğu buharlaĢıyordu; Kovuk‘un etrafındaki koruyucu büyüler bozulmuĢtu.
―Ron!‖ diye bağırdı Hermione. ―Ron, neredesin?‖
Kalabalığı yararak dans pistine doğru giderken, Harry, pelerinli ve maskeli Ģekillerin kalabalığın
etrafında cisimlendiğini; sonra da Lupin ve Tonks‘un asalarını kaldırdıklarını gördü, ikisi birden
―Portego!‖ diye bağırdılar, sesleri her yerde yankılandı.
―Ron! Ron!‖ diye hıçkırıklara boğularak seslendi Hermione, o ve Harry korkmuĢ konuklar tarafından
sıkıĢtırılırken: Harry, koruma büyüsü mü yoksa uğursuzluk büyüsü mü olduğunu kestiremediği bir ıĢık
yıldırım hızıyla kafalarının üstünden geçerken birbirlerini kaybetmesinler diye Hermione‘nin elini
yakaladı—
Ve Ron oradaydı. Hermione serbest olan koluyla onu yakaladı ve Harry kızın yer açtığını hissetti;
karanlık bastırırken görüntüler ve sesler kayboldu; boĢlukta ve zamanda sıkıĢıp, Kovuk‘tan, saldıran
Ölüm Yiyenler‘den, belki de, Voldemort‘un kendisinden uzaklaĢırken, tüm hissedebildiği Hermione‘nin
eliydi…
―Biz neredeyiz?‖ dedi Ron‘un sesi.
Harry gözlerini açtı. Bir anlığına düğünü terk etmediklerini düĢündü; Hâlâ etrafları insanlarla çevriliydi.
―Tottenham Adliye Yolu‘ndayız,‖ dedi zar zor nefes alan Hermione. ―Yürüyün, sadece yürüyün,
üstümüzü değiĢmek için bir yer bulmak zorundayız.‖
Harry Hermione‘nin dediğini yaptı. Üstlerinde yıldızların parıldadığı, geniĢ karanlık caddede yarı
yürüyerek, yarı koĢarak gecenin geç saatlerinde, kalabalık halinde yürüyen eğlence düĢkünlerini
geçtiler. Bir çift katlı otobüs gümbürdedi ve neĢeli bir Ģekilde bara giden bir grup onlar geçerken ilgiyle
baktılar; Harry ve Ron‘un üstünde hâlâ resmi cüppe vardı.
―Hermione, değiĢecek bir Ģey getirmedik,‖ dedi Ron görüĢ alanlarındaki genç bir kadın nahoĢ
kıkırtılarla gülerken.
―Niye Görünmezlik Pelerinimi yanıma alıp almadığımı kontrol etmedim ki?‖ dedi Harry, kendi
aptallığına içinden lanetler yağdırıyordu. ―Tüm yıl boyunca yanımda taĢıdım ve—‖
―Sorun değil, pelerinin bende, ikiniz için de kıyafetlerim var,‖ dedi Hermione, ―Sadece doğal
görünmeye çalıĢın ta ki—burası iĢimizi görür.‖ Onları yan sokaklardan birine, oradan da zar zor
görünen, iki binayı birbirine bağlayan geçidin altına doğru götürdü.
―Pelerin ve elbiselerin yanında olduğunu söylerken…‖ dedi Harry, Ģimdi altüst edip içinde bir Ģeyler
aradığı, küçük boncuklu bir el çantasından baĢka hiçbir Ģey taĢımayan Hermione‘ye, kaĢları çatık bir
Ģekilde bakıyordu.
―Evet, buradalar,‖ dedi Hermione ve Harry ve Ron‘u büsbütün ĢaĢkına çevirerek, bir kot pantolon, bir
svitĢört, bir çift kestane rengi çorap ve en sonunda da gümüĢi Görünmezlik Pelerini‘ni çıkardı.
―Bu Tanrı‘nın cezası çanta nasıl oluyor da--?‖
―Saptanamaz GeniĢletme Büyüsü,‖ dedi Hermione. ―Ustalık isteyen bir iĢ, fakat sanırım doğru yaptım;
her neyse, ihtiyacımız olan her Ģeyi sığdırabilmeyi baĢardım.‖ Nazik çantayı çok az salladı ve içinde bir
takım ağır obje, sanki bir depoda yuvarlanıyorlarmıĢ gibi yankılandı. ―Ah, kahretsin, bunlar kitaplar
olmalı,‖ dedi, çantasının içine bakıyordu, ―ve hepsini de konularına göre istiflemiĢtim… Ah, Ģey…
Harry, sen Görünmezlik Pelerini üstüne giysen iyi olur. Ron, çabuk ol, üstünü değiĢtir…‖
―Bütün bunları ne zaman yaptın?‖ diye sordu Harry, Ron cüppesini çıkarırken.
―Sana Kovuk‘ta da söyledim, gerekli Ģeyleri günler öncesinden toplamıĢtım, biliyorsun, hani eğer ani
bir kaçıĢ yapmamız gerekirse diye. Sırt çantanı da bu sabah topladım, Harry sen giyindikten sonra ve
buraya koydum… Sadece içimde bir his vardı…‖
―Ġnanılmazsın, gerçekten,‖ dedi Ron, bohça yaptığı cüppesini uzatırken.
―TeĢekkürler,‖ dedi Hermione, cüppeyi çantasına tıkarken, belli belirsiz bir Ģekilde gülümseyerek.
―Lütfen, Harry, pelerini giy!‖
Harry Görünmezlik Pelerini‘ni gözden kaybolarak, omuzlarına attı ve kafasına doğru çekti. Neler
olduğunu daha yeni anlamaya baĢlıyordu.
―Diğerleri—düğündeki herkes—‖
―ġu an onlar için endiĢelenemeyiz,‖ diye fısıldadı Hermione. ―Onların peĢinde oldukları sensin, Harry
ve geri dönersek, diğerlerini sadece daha fazla tehlikeye atmıĢ oluruz.‖
―Doğru söylüyor,‖ dedi yüzünü göremediği halde Harry‘nin tartıĢmaya baĢlayacağını biliyor gibi
görünen Ron. ―YoldaĢlık‘ın çoğu oradaydı, onlar oradaki herkesi kollayacaklardır.‖ Harry baĢını salladı,
sonra da onların onu göremediklerini hatırlayıp ―Evet.‖ Dedi. Fakat Ginny‘yi düĢünüyordu ve korku bir
asit gibi karnında köpürmeye baĢladı.
―Haydi, bence yürümeye devam etsek iyi olur,‖ dedi Hermione.
Yan sokaktan, karĢı kaldırımda bir grup erkeğin Ģarkı söyleyip, zikzaklar çizdiği, ana yola tekrar geri
döndüler.
―Sadece meraktan soruyorum, neden Tottenham Adliye Yolu?‖ diye sordu Ron Hermione‘ye.
―Hiçbir fikrim yok, sadece aklıma geldi, fakat eminim ki bizim olmamızı beklemedikleri yerde, Muggle
dünyasında daha güvendeyiz.‖
―Doğru,‖ dedi Ron, etrafına bakınıyordu, ―fakat biraz Ģey—teĢhir edilmiĢ hissetmiyor musun?‖
―BaĢka nereye gidebilirdik peki?‖ diye sordu Hermione, yolun karĢı tarafındaki adamlar ona ıslık
çalınca ürküp yolda biraz uzaklaĢtı. ―Çatlak Kazan‘da güç bela oda ayırtabiliriz, değil mi? Ve
Grimmauld Meydanı Snape‘in oraya gelme olasılığı olduğu için ihtimalin dıĢı… Orayı da kontrol etme
olasılıklarının olduğunu düĢünmeme rağmen sanırım, anne ve babamın evine gidebilirdik… Ah, keĢke
sussalar!‖
―Pekâlâ, güzelim?‖ karĢı kaldırımdaki adamlardan en sarhoĢu bağırıyordu. ―Bir Ģeyler içelim mi? ġu
kızılı bırakıp gel de bir bardak bir Ģeyler içelim!‖
―Haydi, gidip bir yerlerde oturalım,‖ dedi Hermione aceleyle, Ron tam ağzını açmıĢ, yolun karĢısına
bağırmak üzereyken. ―Bakın, burası olur, hadi girelim!‖
Küçük ve eski, bütün gece açık kalan bir kahveydi. Tüm formika üstlü masaların üstünde ince bir yağ
tabakası vardı, fakat en azından dükkân boĢtu. Önce Harry çardağa geçip oturdu ve yanına Ron,
Ron‘un karĢısına da, hoĢuna gitmese de giriĢe sırtını dönmüĢ olan Hermione oturdu: O kadar sık
omzundan geriye bakıyordu ki, kasları seğiriyormuĢ gibi görünüyordu. Bir yerde durmaları Harry‘nin
hoĢuna gitmemiĢti; yürümeleri sanki bir hedefleri varmıĢ gibi bir yanılsama oluĢturuyordu. Pelerinin
altında çok özlü iksirin son izlerinin de kaybolduğunu hissetti, elleri normal uzunluklarına ve Ģekillerine
geri dönüyorlardı. Cebinden gözlüklerini çıkardı ve onları tekrar gözlerine taktı.
Bir ya da iki dakika sonra, Ron konuĢtu, ―Biliyorsunuz, Çatlak Kazan‘dan o kadarda uzakta değiliz,
sadece Charing Cross‘ta—‖
―Ron, gidemeyiz!‖ dedi Hermione hemen.
―Kalmak için değil, neler olduğunu öğrenmek için!‖
―Ne olduğunu biliyoruz! Voldemort Bakanlık‘ın yönetimini eline aldı, baĢka ne bilmemiz gerekiyor?‖
―Tamam, tamam, sadece bir fikirdi!‖
Huysuz bir sessizlik haline geri döndüler. Sakız çiğneyen kadın garson ayaklarını sürüyerek geldi ve
Hermione iki kahve istedi: Harry görünmez olduğu için, ona da bir tane ısmarlamak garip olacaktı. Bir
çift iri yarı iĢçi kahveye girdi ve yan çardağa sıkıĢtılar. Hermione sesini alçaltıp fısıldamaya baĢladı.
―Diyorum ki BuharlaĢmak için sakin bir mekân bulalım ve kırsal bölgeye yönelelim. Oraya ulaĢtıktan
sonra, YoldaĢlık‘a mesaj gönderebiliriz.‖
―Yani konuĢan Patronus olayını yapabiliyor musun?‖diye sordu Ron.
―AlıĢtırma yapıyordum ve sanırım yapabilirim,‖ dedi Hermione.
―Pekâlâ, Ģimdiden tutuklanmıĢ olma olasılıklarına rağmen, onların baĢını daha da belaya sokmadığı
sürece mesaj gönderebiliriz. Tanrım, bu iğrenç.‖ Diye ekledi köpüklü, gri kahveden bir yudum aldıktan
sonra. Garson bunu duydu; yeni müĢterilerinin sipariĢlerini almak için ayaklarını sürüyerek gelirken
Ron‘a nahoĢ bir bakıĢ attı. Harry‘nin Ģimdi bakmak için kendine gelmesine sebep olan, iki iĢçiden
sarıĢın, daha büyük ve oldukça kocaman olanı, eliyle onu uzaklaĢmasını iĢaret etti. Kadın, ona
hakarete uğramıĢ bir Ģekilde, gözlerini dikti.
―Yola devam edelim, öyleyse, bu pis Ģeyi içmek istemiyorum,‖ dedi Ron. ―Hermione, bunları ödemek
için Muggle parası var mı yanında?‖
―Evet, tüm yapı kooperatifi birikimlerimi, Kovuk‘a gelmeden önce yanıma aldım. Eminim tüm
bozukluklar çantamın dibindedir,‖ diye iç çekti Hermione, boncuklu çantasına uzanırken.
Ġki iĢçi aynı hareketleri yaptılar ve Harry‘de bilinçsizce onları taklit etti: Üçü birden asalarını çıkardılar.
Olanların farkına birkaç saniye sonra varan Ron, Hermione‘yi sırasının diğer yanına itmek için, kendini
masanın üstünden attı. Ölüm Yiyenler‘in büyülerinin kuvveti; Harry, hâlâ görünmez bir Ģekilde,
―Sersemlet!‖ diye bağırırken, Ron‘un kafasının az önce bulunduğu yerin hizasındaki, fayanslarla
kaplanmıĢ olan duvarı tuzla buz etti.
Devasa boyutlardaki sarıĢın Ölüm Yiyen püsküren kırmızı ıĢık tarafından yüzünden vuruldu: Bilinçsiz
bir Ģekilde yan tarafa düĢtü. ArkadaĢı, büyüyü kimin yaptığını görmeden, Ron‘a baĢka bir tane daha
yolladı: Parlayan siyah halatlar asasının ucundan çıkıp Ron‘u baĢtan aĢağı bağladı—Garson çığlık attı
ve kapıya koĢtu—Harry Ron‘u bağlayan çarpık yüzlü Ölüm Yiyen‘e baĢka bir Sersemletme Büyüsü
gönderdi, fakat büyü onu ıskaladı, cama çarpıp geri döndü ve garsona çarpıp, kadının kapının önünde
yere yığılmasına sebep oldu.
―Expulso!‖ diye böğürdü Ölüm Yiyen ve Harry‘nin arkasında durduğu masa patladı: Patlamanın kuvveti
Harry‘yi duvara çarptı ve Harry, Pelerin üstünden kayarak inerken, asasının elinden düĢtüğünü
hissetti.
―Petrificus Totalus!‖ diye Hermione görüĢ alanının dıĢından bağırdı ve Ölüm Yiyen kırık porselen,
masa ve kahve karmaĢasına ağır bir Ģeyin düĢerken çıkardığı çatırtıyla bir heykel gibi yere düĢtü.
Hermione sıranın altından sürünerek çıktı, kafasını sallayarak saçındaki cam küllüğün parçalarını
çıkardı, baĢtan aĢağı titriyordu.
―D-diffindo,‖ diyerek, asasını doğrultup, yanlıĢlıkla kot pantolonun dizini keserek açarken, onun dizinde
bıraktığı derin kesik yüzünden, Ron acıyla kükredi. ―Ah, Özür dilerim, Ron, ellerim titriyor! Diffindo!‖
Kesilen halatlar yere düĢtü. Ron ayağa kalktı, onları yeniden hissetmek için kollarını sallıyordu. Harry
asasını aldı ve enkazın tamamının üstünden geçip, sıraya boylu boyunca yayılmıĢ olan, büyük, sarıĢın
Ölüm Yiyenin olduğu yere gitti.
―Onu tanımalıydım, Dumbledore öldüğü gece o da oradaydı.‖ Dedi. Ayakları üstünde daha koyu renkli
olan Ölüm Yiyen‘e doğru döndü; adamın gözleri hızlıca Harry, Ron ve Hermione‘ye döndü.
―Bu Dolohov,‖ dedi Ron. ―Eski aranıyor posterlerinden tanıdım. Sanırım büyük olanı Thorfinn Rowle.‖
―Adlarının ne olduklarını boĢ ver!‖ dedi Hermione biraz isterik bir biçimde. ‖Bizi nasıl buldular? Ne
yapacağız?‖
Her nasılsa, Hermione‘nin paniklemesi Harry‘nin aklını temizlemiĢe benziyordu.
―Kapıyı kilitle,‖ dedi Harry Hermione‘ye, ― ve Ron, ıĢıkları kapa‖
Kaskatı kesilmiĢ olan Dolohov‘a baktı, kilidin sesi gelirken ve Ron Püfür‘ü kullanarak kahveyi karanlığa
gömerken hızlıca düĢünüyordu. Harry, daha önce Hermione‘yle kahkahalar atarak alay eden
adamların, uzaktaki baĢka bir kıza bağırdıklarını duyabiliyordu.
―Onları ne yapacağız?‖ diye fısıldadı Ron karanlığın içinden Harry‘ye; sonra daha da sessizce,
―Öldürecek miyiz? Onlara kalsa, bizi öldürürlerdi. Biraz önce epey bir yol kat ettiler.‖
Hermione titredi ve bir adım geri gitti. Harry kafasını hayır anlamında salladı. ‖Sadece hafızalarını
silmemiz gerek,‖ dedi Harry. ―Böyle olması daha iyi, bu onları peĢimizden atmamızı sağlayacaktır.
Eğer onları öldürürsek, bizimde burada olduğumuz aĢikâr olacak.‖
―Patron sensin,‖ dedi Ron, sesi derinden rahatlamıĢ bir Ģekilde geliyordu. ―Fakat ben hiç Hafıza
Büyüsü yapmadım.‖
―Bende yapmadım,‖ dedi Hermione, ― Fakat teoriyi biliyorum.‖
Derin, sakinleĢmek için bir nefes aldı, sonra asasıyla Dolohov‘un anlını iĢaret etti ve büyülü sözleri
söyledi, ―Obliviate.‖
Hemen, Dolohov‘un gözleri odağını yitirip, hayal görüyormuĢ gibi bir hal aldı.
―Harika!‖ dedi Harry, Hermione‘nin sırtını sıvazlayarak. ―Ron ve ben etrafı temizlerken diğeriyle ve
garsonla ilgilen.‖
―Temizlemek mi?‖ dedi Ron, kısmen yıkılmıĢ olan kahvede etrafına bakarken. ―Neden?‖
―Uyanıp da kendilerini bombalanmıĢ gibi görünen bir yerde bulunca, ne olduğunu merak edeceklerini
düĢünmüyor musun?‖
―Ah doğru, evet…‖
Ron, asasını cebinden çıkarmayı baĢarana kadar bir süre uğraĢtı.
―ÇıkaramayıĢıma ĢaĢmamalı, Hermione, eski kotumu pakete koymuĢsun, bu çok sıkı.‖
―Ah, üzgünüm,‖ diye tısladı Hermione, garsonu pencereden görülmeyecek bir yere çekerken, Harry
onun, Ron‘un asasını cebi yerine nereye koyacağı hakkında bir öneri mırıldandığını duydu.
―Ama bizi nasıl buldular?‖ Diye sordu Hermione, bir hareketsiz adamdan diğerine bakarak. ―Burada
olduğumuzu nasıl bildiler?‖
Harry‘ye döndü.
―Sen—sence de hâlâ üzerinde Takipçi yoktur, değil mi, Harry?‖
―Olamaz,‖ dedi Ron. ―Takipçi on yedi yaĢında kırılır, bu Büyücülük kuralıdır, bu büyüyü bir yetiĢkine
koyamazsın.‖
―Sizin bildiğiniz kadarıyla öyle,‖ dedi Hermione, ― Ya eğer Ölüm Yiyenler büyüyü on yedi yaĢındaki
birine koymayı baĢardılarsa?‖
―Fakat Harry son yirmi dört saat boyunca bir Ölüm Yiyen‘in yakınında değildi. Takipçi‘yi ona kim
koymuĢ olabilir ki?‖
Hermione cevap vermedi. Harry kendini kirlenmiĢ ve lekeli hissetti: Acaba Ölüm Yiyenler onları bu
sayede mi bulmuĢtu?
―Eğer nerede olduğumuzu belli etmeden büyü kullanamıyorsam ve sizde benim yakınımda büyü
kullanamıyorsanız—‖ diye baĢladı.
―Ayrılmıyoruz!‖ dedi Hermione sert bir Ģekilde.
―Saklanacak güvenli bir yere ihtiyacımız var,‖ dedi Ron. ―Olan Ģeyler hakkında düĢünmek için
zamanımızın olacağı bir yere.‖
―Grimmauld Meydanı,‖ dedi Harry.
Diğer ikisi ağızları açık bir Ģekilde ona baktı.
―Aptal olma, Harry, Snape oraya gelebilir!‖
―Ron‘un babası Snape‘e karĢı uğursuzluk büyüleri koyduklarını söyledi—ve iĢe yaramasalar bile,‖
Hermione tartıĢmaya baĢlayacakken onu susturarak ―Ne olmuĢ yani? Yemin ederim, Snape‘ten daha
fazla karĢılaĢmak isteyeceğim baĢka biri daha yok!‖
―Fakat—‖
―Hermione, baĢka nereye gidebiliriz? En iyi Ģansımız bu, Snape sadece bir Ölüm Yiyen. Eğer üstümde
hâlâ Takipçi varsa, baĢka nereye gidersek gidelim, tüm o kalabalık Ölüm Yiyen sürüsünü gittiğimiz
yere götürmüĢ olacağız.‖
Hermione tartıĢmak istiyor görünmesine rağmen, tartıĢamadı. Hermione, kahvenin kilitli kapısını
açarken, Ron Püfür‘ü tekrar çakarak, kahvenin ıĢıklarını serbest bıraktı. Sonra, Harry üçe kadar
sayınca, üç kurbanlarının da, üstlerindeki büyüleri tersine çevirip, garson veya Ölüm Yiyenler‘den biri
uyanmadan, hemen onları kaplayan karanlığın içine kayboldular.
Saniyeler sonra ciğerleri minnetle doldu ve Harry gözlerini açtı: ġimdi tanıdık, küçük ve eski püskü bir
meydan ortasında duruyorlardı. Her taraflarında harabeye benzeyen uzun binalar duruyordu. Oranın
Sır Tutucusu, Dumbledore tarafından varlığı söylendiği için On Ġki Numara onlara görünüyordu, her
birkaç metrede bir izlenmedikleri ya da takip edilmediklerinden emin olarak, hızla eve doğru gittiler.
TaĢ basamaklara yarıĢırcasına çıktılar ve Harry asasıyla ön kapıya bir kere dokundu. Metalik tıklama
sesleri ve bir zincirin takırtısını duydular, sonra da kapı bir gıcırtıyla, savrularak açıldı ve hepsi aceleyle
eĢikten içeri girdiler.
Harry arkalarından kapıyı kapadığında, eski moda gaz lambaları hayat bularak, giriĢ holü boyunca
parıldayan ıĢıklar saçıp yanmaya baĢladılar. Ev tam olarak Harry‘nin hatırladığı gibiydi: ürkütücüydü,
örümcek ağlarıyla kaplanmıĢtı, merdivenlerdeki ev-cini kafalarının dıĢ hatları, gölgeler Ģeklinde duvara
garip bir Ģekilde vuruyordu. Uzun koyu renkli perdeler Sirius‘un annesinin portresini gizliyordu. Yerinde
olmayan tek Ģey, sanki daha demin Tonks ona çarpıp yine devirmiĢ gibi yerde duran, ifrit bacağından
yapılma Ģemsiyelikti.
―Sanırım birisi buradaymıĢ,‖ diye fısıldadı Ģemsiyeliği gösteren Hermione.
―Bu, YoldaĢlık burayı terk ederken olmuĢ olabilir,‖ diye mırıldanarak yanıtladı Ron.
―Peki, Ģu Snape‘e karĢı koydukları uğursuzluk büyüleri nerede?‖ diye sordu Harry.
―Belki de sadece o gelince aktif oluyorlardır?‖ diye bir öneride bulundu Ron.
Yine de sırtları kapıya dönük, evin içinde ilerlemeye korkarak, paspasın üstünde birbirlerine yakın bir
Ģekilde durdular.
Pekâlâ, sonsuza kadar burada kalamayız,‖ dedi Harry ve ileri doğru bir adım attı.
―Severus Snape?‖
Deli-Göz Moody‘nin sesi karanlıktan fısıldayıp, üçünün korkuyla geriye sıçramalarına sebep oldu.
Daha bir Ģey ona soğuk havaya benzeyen bir Ģekilde üfleyip de, dili kendi kendine geri kıvrılarak
konuĢmasını imkânsız hale getirmeden önce, kurbağa sesine benzer bir sesle Harry ―Biz Snape
değiliz!‖ dedi. Her nasılsa dili tekrar çözülmüĢtü.
Diğer ikisi de bu aynı hoĢ olmayan hissi yaĢamıĢlar gibi görünüyorlardı. Ron öğürme sesler
çıkarıyordu; Hermione kekeleyerek konuĢtu, ―B-bu Deli-Göz‘ün S-Snape için kurduğu D-Dil-Bağlama
Laneti olmalı!‖
Büyük bir dikkatle Harry baĢka bir adım daha attı. Koridorun sonundaki gölgelerin içinde bir Ģey
hareket etti ve daha onlar henüz baĢka bir kelime edemeden, bir halıdan, uzun, toz renginde, korkunç
bir Ģekil yükseldi; beline kadar uzanan, arkasından süzülen saçı ve sakalı; çökmüĢ, etsiz yüzü, boĢ
göz çukurları olan gri Ģekil gittikçe hızlanarak onlara doğru kayarcasına geliyordu: Fena halde tanıdık,
aĢırı derecede Ģekli bozulmuĢ, çürümüĢ bir kol yükselip, Harry‘yi iĢaret etti.
―Hayır!‖ diye bağırdı Harry ve aklına hiçbir büyü gelmemesine rağmen asasını kaldırdı. ―Hayır! Biz
değildik! Biz seni öldürmedik—‖
Tam öldürmedik kelimesinde, Ģekil muazzam bir toz bulutu yayarak patladı: Öksürerek, gözleri
sulanmıĢ olan Harry etrafına bakınıp, Hermione‘nin kapının yanında, kolları kafasının üstünde
çömeldiğini ve baĢtan aĢağı titreyen Ron‘un, beceriksizce onun omzuna hafifçe dokunup, ―Bir Ģey
yok… Geçti…‖ dediğini gördü. Toz etrafında sis gibi etrafa yayılırken, Mrs. Black çığlıklar atmaya
baĢladığı sırada Harry mavi bir gaz ıĢığı gördü.
―Bulanıklar, pislikler, alçaklığın izleri, atalarımın evindeki utancın lekeleri—‖
―KAPA ÇENENĠ!‖ diye böğürdü Harry asasını ona doğrultarak, bir patlama sesi ve püsküren kırmızı
kıvılcımlarla, Mrs. Black‘i susturdu ve perdeler tekrar sallanarak kapandı.
―O… Oydu…‖ dedi hıçkırıklarla, Ron ona kalkması için yardım ederken, ağlamaya baĢlayan Hermione,
―Evet,‖ dedi Harry, ―Fakat bu gerçekten Moody değildi, değil mi? Sadece Snape‘i korkutmak için
yaptığı bir Ģeydi.‖
Harry, iĢe yarayıp yaramadığını merak etti, yoksa Snape çoktan, tesadüfen gerçek Dumbledore‘u
öldürdüğü gibi, korkutma amaçlı Ģeklini de patlatmıĢ mıydı? Sinirleri hâlâ karıncalanıyordu, koridor
boyunca, dehĢet salacak yeni bir Ģeylerin kendisini açığa vurmasını kısmen bekleyerek, diğer ikisine
önderlik etti, fakat sıva dibi boyunca hızla hareket eden bir fare dıĢında hiçbir Ģey hareket etmedi.
―Daha fazla ileri gitmeden önce, sanırım bir kontrol etsek iyi olur,‖ diye fısıldadı Hermione ve asasını
kaldırıp ―Homenum revelio.‖ Dedi
Hiçbir Ģey olmadı.
―Pekâlâ, büyük bir Ģok geçirdin,‖ dedi Ron nazik bir Ģekilde. ―Ne olması gerekiyordu?‖
―Ne yapmasını istediysem, büyü onu yaptı!‖ dedi Hermione daha çok kızgın bir Ģekilde. ―Bu insan
varlığını açığa çıkarmaya yarayan bir büyüydü ve burada bizden baĢka kimse yok!‖
―Ve yaĢlı tozlu dostumuz dıĢında,‖ dedi Ron, ceset-Ģeklinin yükseldiği halı parçasına bakarak.
―Haydi, yukarı çıkalım,‖ dedi Hermione aynı noktaya korkmuĢ bir Ģekilde bakıyordu. Önden gidip,
diğerlerine öncülük edip, gıcırdayan merdivenleri çıkarak birinci kattaki misafir odasına gitti. Hermione
asasını sallayıp eski gaz lambalarını yaktı, sonrada soğuk hava akımının olduğu odada hafiften
titreyerek, kanepeye oturdu, kollarını sıkıca bir birine kavuĢturmuĢtu. Ron pencerenin yanına gitti ve
ağır kadife perdeleri iki üç santim kenara itti.
―DıĢarıda hiçbir Ģey göremiyorum,‖ dedi. ―Ve sizde aynı Ģeyi düĢünmüĢsünüzdür, eğer Harry‘nin
üstünde hâlâ Takipçi olsaydı, onlar bizi buraya kadar izlerlerdi. Biliyorum evin içine giremezlerdi,
fakat—Ne oluyor, Harry?‖
Harry bir acı çığlığı koyuverdi: Yara izi, kafasının içinde, sanki suyun üstünde parlak bir ıĢık çakmıĢ
gibi bir Ģeyler görürken, yanmaya baĢladı. Büyük bir gölge gördü, kendi vücuduna ait olmayan sert ve
elektrik Ģoku gibi kısa bir öfke hissetti.
―Ne gördün? Diye sordu Ron, Harry‘ye yönelerek. ―Benim evimdeyken mi gördün onu?‖
―Hayır, sadece öfke hissettim—Gerçektende sinirli—‖
―Fakat gördüğün yer Kovuk olabilir,‖ dedi Ron yüksek sesle. ―BaĢka ne oldu? Bir Ģey göremedin mi?
Birilerini lanetliyor muydu?‖
―Hayır, sadece öfkesini hissettim—BaĢka bir Ģey söyleyemem—‖
Harry kendini rahatsız, kafası karıĢmıĢ hissetti ve Hermione de korkmuĢ bir sesle söyledikleriyle
yardımcı olmadı, ―Yara izin mi, yine mi? Ama neler oluyor? Aranızdaki bağlantının kapandığını
sanıyordum!‖
―KapanmıĢtı, bir süreliğine,‖ diye mırıldandı Harry; yara izi hâlâ dikkatini toplamasına engel olacak
Ģekilde acıyordu. ―S-sanırım, kontrolünü kaybettiği sırada tekrar açıldı, eskiden böyle oluyordu—‖
―Fakat öyleyse zihnini kapatmak zorundasın!‖ dedi Hermione tiz bir sesle. ―Harry, Dumbledore bu
bağlantıyı kullanmanı istemedi, senin bu bağlantıyı kapanı istedi, Zihinbend kullanmakla yükümlü
olmanın sebebi de bu! BaĢka türlü Voldemort zihnine sahte görüntüler yerleĢtirebilir, hatırlasana—‖
―Evet, hatırlıyorum, teĢekkürler,‖ dedi Harry gıcırdattığı diĢleri arasından; Hermione‘nin ona bir
keresinde Voldemort‘un aralarındaki aynı bağlantıyı kullanarak onları tuzağa düĢürdüğünü ya da
bunun Sirius‘un ölümüyle sonuçlandığını hatırlatmasına ihtiyacı yoktu. Onlara gördüklerini ve
hissettiklerini onlara anlatmamıĢ olmayı diledi; Bu Voldemort‘u, sanki odanın penceresini açmaya
çalıĢıyormuĢ gibi daha da korkutucu yaptı ve hâlâ da yara izindeki acı yükseliyordu, Harry buna karĢı
koydu: Bu ona hastalanmaya çalıĢmaya karĢı direniyormuĢ gibi hissettirdi.
Ron ve Hermione‘ye sırtını dönüp, duvarda Black ailesinin soy ağacını gösteren gobleni inceliyormuĢ
gibi davranıyordu. Sonra Hermione çığlık attı: Harry asasını çıkardı ve etrafında dönüp, bir gümüĢ
Patronus‘un misafir odasının penceresinden uçup yere, onların önüne inerken, iyice katılaĢıp gelincik
görünümünü aldığını ve Ron‘un babasının sesiyle konuĢtuğunu gördü. ―Tüm aile güvende, cevap
göndermeyin, izleniyoruz.‖
Patronus çözünüp, hiçliğe karıĢtı. Ron hıçkırık ile inleme arası bir ses çıkardı ve kendini kanepeye
bıraktı: Hermione de ona katılıp, onun kolunu sıkıca tutarak. ―Onlar iyi, onlar iyi!‖ diye fısıldandı ve Ron
da zayıf bir kahkaha atıp, onu kucakladı.
―Harry,‖ Ron Hermione‘nin omzunun üstünden konuĢmaya baĢladı, ―Ben—‖
―Sorun değil,‖ dedi Harry, kafasındaki acıdan bıkarak. ―Onlar senin ailen, tabi ki endiĢeleneceksin.
Bende aynısını hissederdim.‖ Ginny‘yi düĢündü. ―Bende aynısını hissettim.‖
Yara izindeki acı, aynı Kovuk‘un bahçesinde, yanma hissi verdiği gibi doruk noktasına ulaĢıyordu. Zar
zor Hermione‘nin ―Yalnız baĢıma uyumak istemiyorum. Getirdiğim uyku tulumlarını kullanıp burada
kamp kurabilir miyiz?‖ dediğini duydu.
Ron‘un da bunu kabul ettiğini duydu. Acıya daha fazla dayanamıyordu. Acıya teslim olmak
zorundaydı.
―Lavaboya,‖ diye söylendi ve koĢmadan ne kadar hızlı gidebilirse, o kadar hızlı bir Ģekilde odayı terk
etti. Güç bela yetiĢebildi: Titreyen elleriyle kapıyı arkasından sürgüledi, zonklayan baĢını tutup yere
yığıldı. Bir ıstırap patlamasıyla, kendi ruhuna ait olmayan bir öfke hissetti, Harry yüksek, soğuk ve
acımasız bir sesle konuĢurken sadece Ģömine ıĢığıyla aydınlatılmıĢ uzun bir odayı ve yerde, çığlık
atan ve kıvranan dev, sarıĢın Ölüm Yiyen‘i ve onun üstünde asasını uzatmıĢ, daha küçük bir Ģekil
gördü.
―Daha baĢka bir Ģey var mı, Rowle ya da seninle Nagini‘yi besleyerek bunu bitirelim mi? Lord
Voldemort, bu sefer affedeceğinden pekte emin değil… Beni, bunu, Harry Potter‘ı bir kez daha
elinizden kaçırdığınızı söylemek için mi çağırdınız? Draco, Rowle‘a memnuniyetsizliğimizden bir parça
daha tattır… Yap yoksa gazabımı sen kendin hissedersin!‖
Bir kütük ateĢe düĢtü: Alevler büyüdü, alevlerin ıĢığı hızla çoğalıp, dehĢete düĢmüĢ, sivri, sanki derin
suyun altından görünüyormuĢ hissi veren—solgun yüzlü birini aydınlattı, Harry zorlanarak nefes alıp
veriyordu ve gözlerini açtı.
Kol ve bacaklarını yanlara açmıĢ soğuk, siyah mermer zeminde yatıyordu, burnu geniĢ banyo küvetini
destekleyen gümüĢ yılan kuyruklarının birinin birkaç santim uzağındaydı. Harry yattığı yerde doğrulup
oturdu.
Malfoy‘un sıska, taĢ kesmiĢ yüzü gözlerinin içinde yanıyor gibi görünüyordu. Harry gördüklerinden
dolayı; Draco‘nun Voldemort tarafından ne Ģekilde kullanıldığını gördüğünden dolayı kendini kötü
hissetti.
Kapıdan sert vurma sesleri geliyordu, Harry Hermione‘nin sesini duyunca yerinden sıçradı.
―Harry, diĢ fırçanı ister misin? Eğer istersen diye getirdim.‖
―Evet, harika, teĢekkürler,‖ diye, ayağa kalkıp onu içeri alırken sesini kayıtsız bir tonda tutmak için
mücadele ederek cevap verdi.
ONUNCU BÖLÜM
KREACHER’IN ÖYKÜSÜ
Harry ertesi sabah çalıĢma odasında yerde bir uyku tulumunun içine sarılı vaziyette erkenden uyandı.
Gökyüzünün bir kısmı ağır perdelerin arasından görülüyordu, gece ve gündoğumunun arasında bir
yerlerde sulandırılmıĢ mürekkebin serin, net mavisiydi ve Ron ve Hermione‘nin yavaĢ, derin nefes alıp
veriĢleri dıĢında her Ģey sessizdi. Harry onların yanındaki yerde oluĢturdukları karanlık Ģekillere baktı.
Ron bir centilmenlik nöbeti geçirmiĢti ve Hermione‘nin kanepenin yastıkları üzerinde uyumasında ısrar
etmiĢti, bu yüzden onun silueti onunkinden daha yüksekteydi. Kolu yere doğru kıvrılmıĢtı, parmakları
Ron‘unkilerden birkaç santimetre ötedeydi. Harry onların el ele uykuya dalıp dalmadıklarını merak etti.
Bu fikir onun kendisini tuhaf bir Ģekilde yalnız hissetmesine sebep oldu. Gölgeli tavana, örümcek ağı
tutmuĢ avizeye baktı. Yirmi dört saatten az bir süre önce çadırın giriĢinde güneĢin altında düğün
davetlilerini karĢılamayı bekliyordu. Sanki bir hayat boyu uzaktaydı. ġimdi ne olacaktı? Yerde yattı ve
Hortkulukları düĢündü, Dumbledore‘un ona bıraktığı yıldırıcı derecede karmaĢık görevi düĢündü…
Dumbledore‘un ölümünden beri onu ele geçiren keder Ģimdi farklı bir histi. Sanki düğünde Muriel‘den
duyduğu suçlamalar beyninde yücelttiği büyücünün anılarına bulaĢan hastalıklı Ģeyler gibi yuva
kurmuĢtu. Dumbledore böyle Ģeylerin olmasına izin vermiĢ olabilir miydi? Dudley gibi, onu etkilemediği
sürece ihmal ve suiistimali izlemekten memnun mu olmuĢtu? Hapsedilen ve saklanan bir kız kardeĢe
arkasını dönmüĢ olabilir miydi?
Harry Godric‘s Hollow‘ı, oradaki Dumbledore‘un hiç bahsetmediği mezarları düĢündü; Dumbledore‘un
vasiyetinde açıklamasız bırakılan esrarengiz objeleri düĢündü ve öfke karanlığın içinde yükseldi.
Dumbledore ona neden söylememiĢti? Neden açıklamamıĢtı? Dumbledore Harry‘i hiç umursamıĢ
mıydı ki? Yoksa Harry cilalanacak ve bilenecek ama güvenilmeyecek ya da bir sır açılmayacak bir
aletten baĢka bir Ģey olmamıĢ mıydı?
Harry yanında acı düĢünceler dıĢında kimse olmadan orda yatmaya tahammül edemezdi. Yapacak bir
Ģey bulmak için çaresizce uyku tulumundan çıktı, asasını aldı ve odadan dıĢarı sessizce çıktı. Holde
―Lumos,‖ diye fısıldadı ve merdivenleri asasının ıĢığında çıkmaya baĢladı.
Ġkinci holde Ron ve onun buraya son geldiklerinde uyudukları oda vardı; içine baktı. Gardırop kapıları
açık duruyordu ve yatak kılıfları yırtılmıĢtı. Harry aĢağıdaki ters dönmüĢ ifrit bacağını hatırladı. Birisi
YoldaĢlık bıraktıktan sonra evi aramıĢtı. Snape mi? Ya da belki evden Sirius öldükten önce ve sonra
pek çok Ģey yürüten Mundungus mu? Harry‘in bakıĢları bazen Sirius‘un büyük-büyük-büyükbabası
Phineas Nigellus Black‘i içeren portreye döndü, ama boĢtu, çamurlu bir arka plan dıĢında bir Ģey
göstermiyordu. Phineas Nigellus besbelli geceyi Hogwarts‘taki müdürün odasında geçiriyordu.
Harry sadece iki kapı içeren en üst hole ulaĢana kadar merdivenleri çıkmaya devam etti. Ona doğru
bakan Sirius yazılı bir isim tabakası taĢıyordu. Harry daha önce vaftiz babasının odasına hiç
girmemiĢti. Mümkün olduğunca geniĢ bir ıĢık yaymak için asasını yüksekte tutarak kapıyı iterek açtı.
Oda geniĢti ve bir zamanlar güzel olmalıydı. Kakmalı tahta yatak baĢı olan geniĢ bir yatağı, uzun
kadife perdelerle örtülmüĢ yüksek pencereleri ve mumların hala yuvalarında durduğu tozla kaplı bir
avizesi vardı. Duvarlardaki ve yatak baĢındaki resimleri ince bir toz tabakası kaplamıĢtı; bir örümcek
ağı avizeyle geniĢ ahĢap gardırobun tepsi arasında uzanmıĢtı ve Harry odanın içine doğru ilerlerken
rahatsız olmuĢ farelerin kaçıĢmasını duydu.
Genç Sirius odasını o kadar çok poster ve resimle kaplamıĢtı ki duvarların gümüĢi gri ipeğinin çok azı
görünüyordu. Harry sadece Sirius‘un ailesinin onları duvarda tutan Kalıcı YapıĢtırıcı Büyüsünü
kaldırmayı baĢaramadıklarını varsayabilirdi, çünkü en büyük oğullarının dekorasyon zevkini
onaylamayacaklarına emindi. Sirius ailesini gıcık etmek için elinden gelenden fazlasını yapmıĢ gibi
görünüyordu. Sadece geri kalan Slyherin ailesinden farkının altını çizmek için birkaç tane silik kırmızı
ve altın rengi büyük Gryffindor pankartı vardı. Pek çok Muggle motosikleti resmi vardı ve (Harry
Sirius‘un cesaretine hayran kalmak zorundaydı) bikiniye bürünmüĢ Muggle kızlarının birkaç resmi
vardı. Harry onların Muggle olduğunu söyleyebilirdi, çünkü solmuĢ gülümsemeleri ve ruhsuz gözleri
kâğıt üstünde donmuĢ resimlerinde oldukça hareketsiz duruyorlardı. Dört Hogwarts öğrencisinin kol
kola girmiĢ kameraya gülerek baktıkları bir fotoğraf duvarlardaki tek Büyücü fotoğrafı diğerlerine tezat
oluĢturuyordu.
Bir mutluluk sıçrayıĢıyla Harry dağınık siyah saçının arka tarafı Harry‘ninki gibi kalkık ve kendisi gibi
gözlük takan babasını tanıdı. Onun yanındaki Sirius‘tu, dikkatsizce yakıĢıklı, hafifçe kibirli yüzü
Harry‘nin onu canlıyken gördüğünden çok daha fazla genç ve mutluydu. Sirius‘un sağında Pettigrew
duruyordu, bir baĢtan daha kısa, tıknaz ve sulu gözlü, çok beğenilen asiler olan James ve Sirius ile en
harika takıma dâhil olmanın mutluluğuyla kızarmıĢ. James‘in solunda Lupin vardı, o zamanlar bile
biraz pejmürde görünümlü, ama onda da kendisini sevilmiĢ ve dahil olmuĢ bulmanın mutlu ĢaĢkınlık
havası vardı yoksa Harry‘nin resimde bunları görmesinin sebebi nasıl olduğunu bilmesi miydi? Onu
duvardan almaya çalıĢtı; ne de olsa artık onundu, Sirius ona her Ģeyini bırakmıĢtı, ama yerinden
oynamıyordu. Sirius ailesinin odasını tekrar dekore etmesini için hiçbir fırsat bırakmamıĢtı.
Harry yere baktı. DıĢarıdaki gökyüzü parlaklaĢıyordu. Bir ıĢık huzmesi halıya dağılmıĢ kâğıt
parçalarını, kitapları ve ufak objeleri açığa çıkardı. Besbelli Sirius‘un odası da aranmıĢtı, fakat içerikleri
tamamıyla değilse çoğunlukla değersiz olarak görülmüĢtü. Kitaplardan birkaçı kabından ayrılacak ve
güneĢte kurumuĢ sayfaları yere yayılacak derecede sert silkelenmiĢti.
Harry eğildi, birkaç kâğıt parçası aldı ve inceledi. Birinin Bathilda Bagshot‘un Sihir Tarihinin eski bir
baskınsın bir parçası olduğunu ve ötekinin bir motosiklet bakım kitapçığına ait olduğunu çıkardı.
Üçüncü el yazısıydı ve buruĢuktu. Düzeltti.
Sevgili Patiayak,
Harry‘nin doğum günü hediyesi için çok, çok teĢekkürler! ġimdiye kadar en sevdiği oldu. Bir
yaĢında ve Ģimdiden ortalıkta bir oyuncak süpürgeyle geziniyor, halinden çok memnun
görünüyor. Bir resim gönderiyorum ki göresin. Biliyorsun yerden sadece yarım metre
yükseliyor, ama neredeyse kediyi öldürüyordu ve Petunia‘nın bana Noel‘de gönderdiği
iğrenç bir vazoyu kırdı (Ģikâyet ettiğimi söyleyemem). Elbette James çok komik olduğunu
düĢündü, harika bir Quidditch oyuncusu olacağını söylüyor, ama bütün süs eĢyalarını
kaldırmamız ve baĢladığı zaman gözümüzü ondan ayırmadığımıza emin olmamız gerekti.
Çok sessiz bir doğum günü çayı yaptık, sadece biz ve bize karĢı her zaman iyi davranan ve
Harry‘nin üzerine titreyen yaĢlı Bathilda. Gelemediğine çok üzüldük, ama YoldaĢlık önce
geliyor ve Harry doğum günü olduğunu bilecek kadar büyük değil zaten! James burada
kapalı kaldığı için biraz bozuluyor, belli etmemeye çalıĢıyor, ama ben anlıyorum – ayrıca
Görünmezlik Pelerini hala Dumbledore‘da, yani kısa gezinti ihtimali yok. Eğer ziyarete
gelebilirsen bu onu çok neĢelendirirdi. Kılcık da geçen hafta sonu buradaydı. Biraz üzgün
göründüğünü düĢündüm, ama muhtemelen McKinnons‘lar hakkındaki haberler
yüzündendir; duyduğum akĢam boyunca ağladım.
Bathilda çoğu günler geliyor, Dumbledore hakkında ĢaĢırtıcı hikâyeleri olan etkileyici yaĢlı
bir Ģey. Eğer bilseydi memnun kalır mıydı bilmiyorum! Ne kadarına inanacağımı bilmiyorum
aslında, çünkü çok inanılmaz geliyor Dumbledore‘un
Harry‘nin aĢırılıkları bitmiĢ gibi görünüyordu. Sinirsiz parmaklarında mucizevî kâğıdı tutarak içinde
sessiz patlamalar damarlarına eĢit derecede neĢe ve keder yollarken neredeyse hareketsiz durdu.
Yatağa doğru yalpalayarak üzerine oturdu.
Mektubu tekrar okudu, ama ilk okuduğundan daha fazla anlam çıkaramadı ve onun yerine el yazısının
kendisine bakmaya boyun eğdi. ―G‖lerini onunun yaptıklarıyla aynı Ģekilde yapmıĢtı. Mektup boyunca
her biri için baktı ve her biri bir örtünün ardından bakan dostane küçük dalgalar gibi geliyordu. Mektup
inanılmaz bir hazineydi, Lily Potter‘ın yaĢadığına, gerçekten yaĢadığına, sıcak eli bir zamanlar bu
parĢömenin üzerinden hareket ettiğine, bu harfleri, bu sözcükleri, onun, Harry‘nin, oğlunun hakkındaki
sözcükleri oluĢturacak mürekkebin izini bıraktığına dair bir kanıttı. Sabırsızlıkla gözlerindeki ıslaklığı
silerek mektubu tekrar okudu, bu sefer anlam üzerine gerçekten konsantre olarak. Yarı-hatırlanan bir
sesi dinlemek gibiydi.
Bir kedileri vardı… Belki yok olmuĢtu, Godric‘s Hollow‘daki ebeveynleri gibi… ya da onu besleyecek
kimse olmadığı için kaçmıĢtı… Sirius ona ilk süpürgesini almıĢtı… Ailesi Bathilda Bagshot‘u tanıyordu;
onları Dumbledore mu tanıĢtırmıĢtı? Görünmezlik Pelerini hala Dumbledore‘da… Burada tuhaf bir Ģey
vardı… Harry durakladı, annesinin kelimeleri üzerinde düĢünüp taĢındı. Dumbledore neden James‘in
Görünmezlik Pelerinini almıĢtı? Harry müdürün ona yıllar önce ―Görünmez olmak için bir pelerine
ihtiyacım yok‖ dediğini açık seçik hatırlıyordu. Belki daha az yetenekli bir YoldaĢlık üyesinin onun
yardımına ihtiyacı olmuĢtu ve Dumbledore taĢıyıcı olarak hareket etmiĢti? Harry devam etti…
Kılcık buradaydı… Pettigrew, hain, ―üzgün‖ görünüyordu, öyle mi? James ve Lily‘i son kez gördüğünün
farkında mıydı?
Ve son olarak yine Bathilda, Dumbledore hakkında inanılmaz hikâyeler anlatan. Çok inanılmaz geliyor
Dumbledore‘un—
Dumbledore‘un ne? Ama Dumbledore hakkında inanılmaz gelebilecek birçok Ģey vardı; bir Biçim
DeğiĢtirme sınavında kötü bir not almıĢ olması mesela, ya da Aberforth gibi keçi büyülemeye
baĢlaması…
Harry ayağa kalktı ve yeri gözden geçirdi. Belki mektubun geri kalan kısmı burada bir yerdeydi. Kağıtları
kaptı, merak içinde onlara esas arayıcı gibi çok az dikkatle. Çekmeceleri açtı, kitapları salladı, elini
gardırobun tepesinde gezdirmek için sandalyenin üzerinde durdu ve yatağın ve koltuğun altına
emekledi.
Sonunda yerde yüzükoyun yatarken Ģifoniyerin altından yırtık bir kağıt parçası gördü. DıĢarı çektiğinde
Lily‘nin mektubunda bahsettiği fotoğrafın çoğu olduğunu gördü. Siyah saçlı bir bebek ufak bir
süpürgenin üstünde kahkahayla gürleyerek resimde içeri dıĢarı uçuyordu ve James‘e ait olması
gereken bir çift bacak onu kovalıyordu. Harry fotoğrafı Lily‘nin mektubuyla beraber cebine soktu ve
ikinci sayfayı aramaya devam etti.
Fakat baĢka bir çeyrek saat sonra annesinin mektubunun geri kalanının gittiği sonucunu çıkarmak
zorunda kalmıĢtı. Yazıldığından beri geçen on altı yıl boyunca yalnızca kayıp mı olmuĢtu, yoksa bu
odayı arayan kimse, onun tarafından mı alınmıĢtı? Harry ilk sayfayı tekrar okudu, bu sefer ikinci sayfayı
değerli kılabilecek ipuçları arayarak. Oyuncak süpürgesi Ölüm Yiyenlere çok da enteresan gelmezdi…
Görebildiği tek iĢe yarayabilme potansiyeli olan Ģey Dumbledore hakkındaki bilgiydi. Çok inanılmaz
geliyor Dumbledore‘un – ne?
―Harry? Harry? Harry!‖
―Buradayım!‖ diye bağırdı, ―Ne oldu?‖
Kapının dıĢında adım tangırtısı duyuldu ve Hermione içeri daldı.
―Uyandık ve senin nerede olduğunu bilmiyorduk!‖ dedi nefes nefese. Döndü ve omzunun üstünden
bağırdı,‖ Ron onu buldum!‖
Ron‘un sinir olmuĢ sesi birkaç kat yukarıdan yankılandı.
―Ġyi! Ona aptal olduğunu söyle!‖
―Harry öylece yok olma lütfen, korkudan ölüyorduk! Buraya neden geldin ki?‖ Altı üstüne gelmiĢ odaya
bakındı. ―Ne yapıyordun?‖
―Az önce ne bulduğuma bak.‖
Annesinin mektubunu uzattı. Hermione mektubu alıp okurken Harry onu izledi. Sayfanın sonuna
geldiğinde ona baktı.
―Ah Harry…‖
―Ve bu da var.‖
Yırtık fotoğrafı uzattı ve bebek oyuncak süpürgenin üstünde görüntüden yok olup belirirken gülümsedi
―Mektubun geri kalanını arıyordum,‖ dedi Harry, ―ama burada değil.‖
Hermione etrafına bakındı.
―Bu dağınıklığı sen mi yaptın yoksa birazı buraya geldiğinde böyle miydi?‖
―Benden önce biri aramıĢtı,‖ dedi Harry.
―Öyle düĢünmüĢtüm. Yukarı çıkarken baktığım her odaya girilmiĢti. Neyin peĢindeydiler sence?‖
―Eğer Snape‘se YoldaĢlık hakkında bilgi.‖
―Ama zaten ihtiyacı olan her Ģeyi olduğunu sanırdın. Yani, YoldaĢlığın içindeydi, değil mi?‖
―Peki öyleyse,‖ dedi Harry, teoriyi tartıĢmaya meraklı, ―Dumbledore hakkında desek? Mektubun ikinci
yarısı mesela. Annemin bahsettiği bu Bathilda‘yı biliyorsun, onun kim olduğunu biliyor musun?‖
―Kim?‖
―Bathilda Bagshot—‖
―Sihir Tarihi‘nin yazarı,‖ dedi Hermione ilgili görünerek. ―Yani annenle baban onu tanıyor muydu?
Ġnanılmaz bir sihir tarihçisiydi.‖
―Ve hala yaĢıyor,‖ dedi Harry. ―ve Godric‘s Hallow‘da yaĢıyor. Ron‘un Muriel Teyzesi düğünde ondan
bahsediyordu. Dumbledore‘un ailesini de tanıyordu. Onunla konuĢması bayağı enteresan olurdu, değil
mi?‖
Hermione‘nin gülümsemesinde Harry‘nin istediğinden fazla anlayıĢlılık vardı. Ona bakmak zorunda
kalmamak için mektubu ve fotoğrafı geri aldı ve boynundaki keseye sokuĢturdu ve kendini ele verdi.
―Onunla neden anne ve baban ve Dumbledore hakkında konuĢmak istediğini anlıyorum,‖ dedi
Hermione. ―Ama bu bize Hortkulukları ararken fazla yardımcı olmazdı, değil mi?‖ Harry cevap vermedi,
o da hızla devam etti, ―Harry Godric‘s Hollow‘a gerçekten gitmek istediğini biliyorum, ama korkuyorum.
O Ölüm Yiyenlerin bizi ne kadar kolay bulduklarından korkuyorum. Bu bana ailenin gömülü olduğu yere
gitmekten kaçınmamız gerektiğini daha çok hissetmemi sağlıyor, eminim senin orayı ziyaret etmeni
bekliyorlardır.‖
―Bir tek o değil,‖ dedi Harry, hala ona bakmamaya çalıĢarak, ―Muriel düğünde Dumbledore hakkında
Ģeyler söyledi. Gerçeği bilmek istiyorum…‖
Hermione‘ye Muriel‘in ona söylediği her Ģeyi anlattı. Sonunda bitirdiğinde, Hermione dedi ki, ―Elbette,
bunun seni niye üzdüğünü görebiliyorum, Harry—‖
―Üzgün değilim,‖ diye yalan söyledi, ―Sadece gerçek olup olmadığını bilmek—‖
―Harry gerçekten de gerçeği Muriel gibi kötü niyetli yaĢlı bir kadından ya da Rita Skeeter‘dan
alabileceğini mi düĢünüyorsun? Onlara nasıl inanabilirsin? Dumbledore‘un tanıyordun!‖
―Tanıdığımı düĢünüyordum,‖ diye mırıldandı.
―Ama Rita‘nın senin hakkında yazdığı her Ģeyin içinde ne kadar gerçek olduğunu biliyorsun! Doge haklı,
bu insanların Dumbledore‘la anılarını lekelemesine nasıl izin verebilirsin?‖
Hissettiği öfkeye ihanet etmemeye çalıĢarak bakıĢlarını kaçırdı. Yine aynıydı: Neye inanacağını seç.
Gerçeği istedi. Neden herkes elde etmemesi konusunda bu kadar kararlıydı?
―Mutfağa inelim mi?‖ diye önerdi Hermione ufak bir duraklamadan sonra. ―Kahvaltı için bir Ģeyler
bulalım.‖
Kabul etti, ama istemeyerek ve onu hole ve dıĢarı çıkan ikinci kapıya kadar izledi. Karanlıkta fark
etmediği ufak bir iĢaretin altındaki resimde derin çizik izleri vardı. Merdivenin baĢında okumak için
durdu. Düzgünce elle yazılmıĢ kendini beğenmiĢ küçük bir uyarıydı. Percy Weasley‘nin odasının
kapısına yapıĢtıracağı tarzdan bir Ģeydi.
Regulus Arcturus Black‘in
Açık Ġzni olmadan
Girilmez
Heyecan Harry‘nin içinde gezindi, ama nedeninden hemen emin olamadı. Uyarıyı tekrar okudu.
Hermione çoktan merdivenlerin aĢağısındaydı.
―Hermione,‖ dedi ve sesinin çok sakin olmasına ĢaĢırdı. ―Buraya geri gel.‖
―Ne oldu?‖
―R.A.B. Sanırım onu buldum.‖
Hızla nefes aldı ve sonra Hermione merdivenlerden koĢarak geri çıktı.
―Annenin mektubunda mı? Ama görmedim—‖
Harry baĢını iki yana salladı, Regulus‘un uyarısını gösterdi. Okudu, sonra Harry‘nin kolunu o kadar sıkı
kavradı ki irkildi.
―Sirius‘un kardeĢi mi?‖ diye fısıldadı.
―Bir Ölüm Yiyendi,‖ dedi Harry. ―Sirius bana ondan bahsetti, çok gençken katıldı sonra tırstı ve
bırakmaya çalıĢtı – o yüzden onu öldürdüler.‖
―Uyuyor!‖ diye nefesini tuttu Hermione. ―Eğer Ölüm Yiyense Voldemort‘a ulaĢabiliyordu ve üzerinden
büyü kalkınca, o zaman Voldemort‘u haklamak isterdi!‖
Harry‘i bıraktı, parmaklıklardan sarktı ve bağırdı, ―Ron! RON! Çabuk buraya gel!‖
Bir dakika sonra Ron asası elinde hazır nefes nefese ortaya çıktı.
―Ne oldu? Yine devasa örümceklerse, önce kahvaltı istiyorum—‖
Hermione‘nin sessizce iĢaret ettiği Regulus‘un kapısındaki uyarıya kaĢlarını çattı.
―Ne? Sirius‘un kardeĢiydi, öyle mi? Regulus Arcturus… Regulus… R.A.B.! Madalyon – yoksa – ?‖
―Hadi öğrenelim,‖ dedi Harry. Kapıyı itti: Kilitliydi. Hermione asasını tokmağa uzattı ve ―Alohamora‖
dedi. Bir tıkırtı duyuldu ve kapı savrularak açıldı.
Beraber eĢikten atladılar, etrafa baktılar. Regulus‘un odası Sirius‘unkinden biraz daha küçüktü, ama
öncekindeki gibi görkemlik hissi vardı. Sirius ailenin geri kalanından farklılığını reklâm etmeyi
istemesine karĢılık, Regulus tam tersinin üzerine basmak için uğraĢmıĢtı. Slytherin renkleri zümrüt yeĢili
ve gümüĢ her yerdeydi, yatağın üstünde, duvarlarda ve pencerelerdi. Black aile mührü özenle yatağının
üzerine boyanmıĢtı, motto TOUJOURS PUR ile beraber. Bunun altında gazeteden kesilmiĢ sarı
parçalar koleksiyonu vardı, uyduruk bir kolâj oluĢturmak için hepsi birbirine yapıĢtırılmıĢ. Hermione
onları incelemek için odayı geçti.
―Hepsi Voldemort hakkında,‖ dedi. ―Regulus Ölüm Yiyenlere katılmadan birkaç yıl önce bir hayrandı
herhalde…‖
Kupürleri okumak için oturduğunda yatak örtüsünden bir ufak bir toz bulutu yükseldi. Harry, bu arada,
baĢka bir fotoğraf fark etmiĢti: bir Hogwarts Quidditch takımı çerçeveden gülümseyerek el sallıyordu.
Biraz daha yaklaĢtı ve göğüslerine yılanlarla süslenmiĢti: Slytherinler. Regulus ön sıranın ortasında
oturan çocuk olarak anında tanınıyordu: kardeĢinin aynı siyah saçlarını ve azıcık kibirli görünümünü
almıĢtı, ama o Sirius‘un olduğundan daha küçük, daha zayıf ve biraz daha az yakıĢıklıydı.
―Arayıcıyı oynuyordu,‖ dedi Harry.
―Ne?‖ dedi Hermione boĢ boĢ; hala Voldemort‘un kupürlerine dalmıĢtı.
―Ön sıranın ortasında oturuyor, Arayıcı orada… BoĢ ver,‖ dedi Harry, kimsenin dinlemediğini anlayınca.
Ron elleri ve dizleri üzerindeydi, gardırobun altını arıyordu. Harry muhtemel saklama yerleri için odada
etrafa baktı ve çalıĢma masasına yaklaĢtı. Ve tekrar, biri onlardan önce aramıĢtı. Çekmecelerin
içerikleri yakın bir zaman içinde karıĢtırılmıĢtı, tozlar bozulmuĢtu, ama orada değerli bir Ģey yoktu: eski
tüy kalemler, sert kullanılmıĢ olduklarının kanıtları olan zamanı geçmiĢ ders kitapları, yeni kırılmıĢ bir
mürekkep ĢiĢesi, içindeki yapıĢkan sıvının çekmecenin içeriklerini kaplıyordu.
―Daha kolay yolu var,‖ dedi Hermione, Harry mürekkepli parmaklarını kot pantolonuna silerken. Asasını
kaldırdı ve ―Accio Madalyon!‖ dedi.
Hiçbir Ģey olmadı. SolmuĢ perdelerin katlarını arayan Ron hayal kırıklığına uğramıĢ göründü
―Öyle mi o zaman? Burada değil mi?‖
―Ah, burada olabilir, ama karĢı-büyülerle korunuyor olabilir,‖ dedi Hermione. ―Onu sihirsel olarak
çağırmayı engelleyen büyüler, bilirsin.‖
―Voldemort‘un mağaradaki taĢ musluğa koyduğu gibi,‖ dedi Harry, sahte madalyonu nasıl
çağıramadığını hatırlayarak.
―Onu nasıl bulmamız gerekiyor, o zaman?‖ diye sordu Ron.
―Normal yollarla arayacağız,‖ dedi Hermione.
―Bu iyi bir fikir,‖ dedi Ron, gözlerini devirerek ve perdeleri incelemeye devam etti.
Odanın her santimetresini taradılar, ama sonunda madalyonun orada olmadığı kanaatine gelmek
zorunda kaldılar.
GüneĢ doğmuĢtu artık; ıĢığı pis hol pencerelerinden bile onların gözlerini kamaĢtırıyordu.
―Evin baĢka bir yerinde olabilir ama,‖ dedi Hermione yüreklendirici bir ses tonuyla aĢağı geri inerlerken.
Harry ve Ron daha fazla yıldıkları için o daha kararlılaĢmıĢ gibiydi. ―Onu yok etmeyi baĢardıysa da
baĢarmadıysa da, onu Voldemort‘tan saklı tutmak istemiĢtir, değil mi? Geçen sefer buraya geldiğimizde
bütün o kurtulmamız gereken korkunç Ģeyleri hatırlıyor musunuz? O saat herkese cıvata fırlatmıĢtı ve o
eski cüppeler Ron‘u boğmaya çalıĢmıĢtı; Regulus onları oraya madalyonun saklandığı yeri korumak için
koymuĢ olabilir, o anda anlamamıĢ…anlamamıĢ…‖
Harry ve Ron ona baktı. Bir ayağı havada yüzünde o anda Hafızası SilinmiĢ olan birinin ĢaĢakalmıĢ
bakıĢıyla duruyordu: gözleri bile odaklanmamıĢtı.
―…anlamamıĢ olsak da,‖ diye bitirdi fısıltıyla.
―YanlıĢ bir Ģey mi var?‖ diye sordu Ron.
―Bir madalyon vardı.‖
―Ne?‖ dedi Harry ve Ron birlikte.
―ÇalıĢma odasındaki dolapta. Kimse açamıyordu. Ve biz…biz…‖
Harry göğsünden karnına bir tuğla kaymıĢ gibi hissetti. Hatırlıyordu. Birbirlerine geçirdikleri sırada o Ģeyi
tutmuĢtu bile, hepsi onu açmaya çalıĢırken. Bir çöp torbasına atılmıĢtı, siğilkabuğu tozu ve herkesin
uykusunu getiren müzik kutusuyla beraber.
―Kreacher bizden bir sürü Ģeyi geri aĢırdı,‖ dedi Harry. Bu tek Ģanslarıydı, onlara bırakılmıĢ tek ufak
umut ve bırakmak zorunda kalana kadar ona asılacaktı. ―Mutfaktaki dolabında bir sürü eĢya yığını
vardı. Hadi.‖
Merdivenlerden aĢağı ikiĢer basamak atlayarak koĢtu, diğer ikisi de onun peĢinden koĢuyordu. O kadar
çok ses yaptılar ki holden geçerken Sirius‘un annesinin portresini uyandırdılar.
―Pislikler! Bulanıklar! Pespayeler!‖ diye bağırdı arkalarından onlar bodrum katındaki mutfağa dalıp
kapıyı arkalarından çarparlarken. Harry odanın öbür ucuna kadar koĢtu, Kreacher‘ın dolabının
kapısında kayarak durdu ve asılarak açtı. Ev cininin bir zamanlar uyuduğu eski kirli battaniyelerden
oluĢan yuva oradaydı, ama artık Kreacher‘ın yağmaladığı incik boncukla parıldamıyordu. Oradaki tek
Ģey Doğanın Asaleti: Bir Büyücü ġeceresi‘nin eski bir baskısıydı. Gözlerine inanmayı kabul etmeyerek,
Harry battaniyeleri yakalayıp salladı. Ölü bir fare düĢtü ve yerde kasvetle yuvarlandı. Ron kendini bir
mutfak sandalyesine bırakarak homurdandı; Hermione gözlerini kapadı.
―Hala bitmiĢ değil,‖ dedi Harry ve sesini yükselterek ―Kreacher!‖ diye çağırdı.
Yüksek bir çatırdama sesi geldi ve Harry‘nin çok gönülsüzce Sirius‘dan miras olarak aldığı ev cini soğuk
ve boĢ Ģöminenin önünde yoktan var oldu: ufak, yarı insan boyunda, soluk cildi kat kat asılı duran,
beyaz saçı yarasa benzeri kulaklarından bol bol filizlenmiĢ. Hala tanıĢtıkları günkü pis paçavrayı
giyiyordu ve Harry‘e verdiği küçümseyici bakıĢtan da değiĢen sahibine karĢı tavrının da kıyafetinden
daha fazla değiĢmediği anlaĢılıyordu.
―Efendi,‖ diye vırakladı Kreacher kurbağa sesiyle ve yerlere kadar eğildi; dizlerine doğru mırıldandı,
―Hanımımın eski evinde yine, o kanı bozuk Weasley ve Bulanık—‖
―Kimseye ‗kanı bozuk‘ veya ‗Bulanık‘ demeni yasaklıyorum,‖ diye hırladı Harry. Domuza benzeyen
burnu ve kan çanağı gözleri olan Kreacher‘ı Sirius‘u Voldemort‘a satmamıĢ olsaydı bile özellikle
sevilemez bir obje olarak görürdü.
―Sana bir sorum var,‖ dedi Harry, cine bakarken kalbi epey bir hızlı atıyordu, ―ve doğrulukla cevap
vermeni emrediyorum. Anlıyor musun?‖
―Evet, Efendi,‖ dedi Kreacher, yine yerlere kadar eğilerek. Harry dudaklarının sessizce hareket ettiğini
gördü, Ģüphesiz artık söylemesi yasaklanan hakaretleri içinden söylüyordu.
―Ġki yıl önce,‖ dedi Harry, kalbi Ģimdi kaburgalarını çekiç gibi iniyordu, ―yukarıdaki çalıĢma odasında
büyük bir altın madalyon vardı. Onu attık. Onu geri çaldın mı?‖
Kreacher‘ın Harry‘nin yüzüne tam bakabilmek için doğrulduğu sırada bir anlık sessizlik oldu. Sonra dedi
ki, ―Evet.‖
―ġimdi nerede?‖ diye sordu Harry neĢeyle, Ron ve Hermione sevinçli görünürken. Kreacher sonraki
sözüne gösterecekleri reaksiyonu görmeye dayanamıyormuĢçasına gözlerini kapadı.
―Gitti.‖
―Gitti mi?‖ diye tekrarladı Harry, mutluluk ondan uzaklaĢırken, ―Ne demek istiyorsun, gitmiĢ?‖
Cin titredi. Sağa sola yaylandı.
―Kreacher,‖ dedi Harry öfkeyle, ―Sana emrediyorum—‖
―Mundungus Fletcher,‖ diye vırakladı cin, gözleri hala sıkı sıkı kapalı, ―Mundungus Fletcher hepsini
çaldı; Bayan Bella‘nın ve Bayan Cissy‘nin resimlerini, hanımımın eldivenlerini, Birinci Sınıf Merlin
NiĢanı‘nı, aile mührü olan kadehleri ve – ve –‖
Kreacher nefes almaya çalıĢıyordu: boĢ göğsü hızla yükselip alçalıyordu ve gözleri anında açıldı ve
kan dondurucu bir çığlıkla konuĢtu.
―—ve madalyon, Efendi Regulus‘un madalyonu. Kreacher yanlıĢ yaptı. Kreacher Emirleri baĢaramadı!
Harry anında reaksiyon gösterdi: Kreacher ızgaradaki ocak demirine doğru hamle yaptığında, kendini
cinin üzerine attı ve onu dümdüz etti. Hermione‘nin çığlığı Kreacher‘ınkiyle karıĢtı, ama Harry ikisinden
de daha yüksek sesle böğürdü: ―Kreacher, sana hareketsiz durmanı emrediyorum!‖
Cinin donduğunu hissetti ve onu bıraktı. Kreacher soğuk taĢın üzerinde dümdüz yattı, çökük
gözlerinden yaĢlar boĢanıyordu.
―Harry, kalkmasına izin ver!‖ diye fısıldadı Hermione.
―Veriyim de kendini demirle dövsün mü?‖ dedi Harry burnundan soluyarak, cinin yanında diz çökerek.
―Zannetmiyorum. Pekâlâ, Kreacher, gerçeği istiyorum: Mundungus Fletcher‘ın madalyonu çaldığını
nereden biliyorsun?‖
―Kreacher onu gördü!‖ diye nefes aldı cin domuzumsu burnundan grileĢen diĢlerle dolu ağzına yaĢlar
süzülürken. ―Kreacher onu Kreacher‘ın dolabından elleri Kreacher‘ın hazineleriyle dolu çıkarken gördü.
Kreacher sinsi hırsıza durmasını söyledi, ama Mundungus Fletcher güldü ve k-kaçtı…‖
―Madalyona ‗Efendi Regulus‘un‘ dedin,‖ dedi Harry. ―Neden? Nereden geldi? Regulus‘un onunla ne
ilgisi vardı? Kreacher, doğrul ve bana o madalyon hakkında bildiğin her Ģeyi anlat ve Regulus‘un onla
ilgisini!‖
Cin doğruldu, bir top gibi kıvrıldı, ıslak yüzünü dizlerinin arasına yerleĢtirdi ve ileri geri sallanmaya
baĢladı. KonuĢtuğunda, sesi boğuk çıktı ama sessiz yankılı mutfakta epey belirgindi.
―Efendi Sirius kaçtı, iyi kurtulduk, çünkü kötü bir çocuktu ve kanunsuz yönleriyle Hanımımın kalbini kırdı.
Ama Efendi Regulus‘un gerçek gururu vardı; çünkü Black ismine ve saf kanının saygınlığına yakıĢanın
ne olduğunu biliyordu. Yıllarca büyücüleri saklanmaktan kurtararak Mugglelara ve Muggle-doğumlara
hükmedecek olan Karanlık Lord‘dan bahsetti… ve on altı yaĢındayken, Efendi Regulus Karanlık Lord‘a
katıldı. Çok, çok gururluydu, hizmet etmekten çok mutluydu…
―Ve bir gün, katıldığından bir yıl sonra, Efendi Regulus Kreacher‘ı görmeye aĢağı mutfağa geldi. Efendi
Regulus Kreacher‘ı hep sevdi. Ve Efendi Regulus dedi ki… dedi ki…‖
YaĢlı cin daha da hızlı sallanmaya baĢladı.
―…dedi ki Karanlık Lord‘un bir cine ihtiyacı varmıĢ.‖
―Voldemort‘un bir cine mi ihtiyacı varmıĢ?‖ diye tekrar etti Harry, dönüp onun gibi ĢaĢırmıĢ görünen Ron
ve Hermione‘ye bakarak.
―Ah, evet,‖ diye inledi Kreacher ―Ve Efendi Regulus Kreacher için gönüllü olmuĢ. Bir onurdu, dedi Efendi
Regulus, onun ve Karanlık Lord‘un ona emrettiği her Ģeyi yapması gereken Kreacher için bir onurdu…
ve sonra eve gelmesi gereken.‖
Kreacher daha da hızlı sallandı nefesini hıçkırarak alarak.
―Böylece Kreacher Karanlık Lord‘a gitti. Karanlık Lord Kreacher‘a ne yapacaklarını söylemedi, sadece
Kreacher‘ı onunla birlikte denizin yanındaki bir mağaraya götürdü. Ve mağaranın ötesinde daha derin
ve büyük bir mağara vardı ve mağaranın içinde kocaman siyah bir göl vardı…‖
Harry‘nin ensesindeki saçlar diken diken oldu. Kreacher‘ın vıraklayan sesi o karanlık suların
karĢısından geliyor gibiydi. Neler olduğunu sanki o da orda bulunmuĢ gibi açık seçik görebiliyordu.
―…Bir bot vardı…‖
Elbette bir bot vardı; Harry botu biliyordu, hayalet gibi yeĢil ve ufak, ortadaki adaya bir büyücü ve bir
kurban götürmek için büyülenmiĢ. Öyleyse Voldemort‘un Hortkuluğu çevreleyen korumaları böyle test
etmiĢti; bir kullan-at yaratık ödünç alarak, bir ev cini…
―Adada bir lavabo dolu iksir vardı. K-Karanlık Lord Kreacher‘a onu içirtti…‖
Cin baĢtan ayağa titredi.
―Kreacher içti ve içerken, korkunç Ģeyler gördü… Kreacher‘ın iç organları yandı… Kreacher onu
kurtarması için Efendi Regulus‘u çağırdı, Hanımı Black‘ı çağırdı, ama Karanlık Lord sadece güldü…
Kreacher‘a bütün iksiri içirtti… BoĢ lavaboya bir madalyon bıraktı… Ġçini biraz daha iksirle doldurdu.
―Ve sonra Karanlık Lord botla uzaklaĢtı, Kreacher‘ı adada bıraktı…‖
Harry olayı gözünde canlandırabiliyordu. Voldemort‘un beyaz yılansı yüzünün karanlığa yok oluĢunu
izledi, o kırmızı gözler birkaç dakika içinde yakıcı iksirin neden olduğu susuzluğa boyun eğdiği zaman
ölecek olan mahvolmuĢ cin üzerinde acımasızca sabitlenmiĢ… Ama burada, Harry‘nin hayal gücü daha
ileri gidemedi, çünkü Kreacher‘ın nasıl kurtulduğunu göremiyordu.
―Kreacher‘ın suya ihtiyacı vardı, asanın kenarında süründü ve siyah gölden içti… ve eller, ölü eller
sudan çıktı ve Kreacher‘ı yüzeyin altına çekti…‖
―Nasıl kurtuldun?‖ diye sordu Harry ve fısıltıyla sorduğunu duyunca ĢaĢırmadı.
Kreacher çirkin baĢını kaldırdı ve Harry‘e büyük kan çanağı gözleriyle baktı.
―Efendi Regulus Kreacher‘a geri gelmesini söyledi,‖ dedi.
―Biliyorum – ama Ġnferiluslardan nasıl kaçtın?‖
Kreacher anlamıĢ gibi görünmüyordu.
―Efendi Regulus Kreacher‘a geri dönmesini söyledi,‖ diye tekrarladı.
―Biliyorum, ama –‖
―Eh, besbelli değil mi Harry?‖ dedi Ron. ―BuharlaĢtı!‖
―Ama… mağaranın içine ve dıĢına Cisimlenemiyordun,‖ dedi Harry, ―Yoksa Dumbledore –―
―Cin büyüsü büyücü büyüsüne benzemez, değil mi?‖ dedi Ron. ―Yani, biz yapamazken onlar
Hogwarts‘ın içine ve dıĢına Cisimlenebiliyorlar.‖
Harry bunu sindirirken bir sessizlik oldu. Voldemort böyle bir hatayı nasıl yapabilirdi? Ama bunu
düĢünürken, Hermione konuĢtu ve sesi buz gibiydi.
―Elbette, Voldemort ev cinlerinin fark etmesine değmeyeceğini düĢünürdü, onlara hayvan gibi davranan
diğer safkanlar gibi… Onun sahip olmadığı türden bir büyüye sahip olduklarını asla düĢünmezdi.‖
―Ev cininin en üstün kanunu Efendi‘sinin isteğidir,‖ dedi Kreacher monoton bir sesle. ―Kreacher‘a eve
gelmesi söylendi, o yüzden Kreacher eve geldi…‖
―Eh, öyleyse, sana söyleneni yaptın, değil mi?‖ dedi Hermione nazikçe. ―Emirlere uymuĢsun!‖
Kreacher baĢını salladı, hızla sallanarak.
―Peki döndükten sonra ne oldu?‖ diye sordu Harry. ―Ona olanları anlattığında Regulus ne dedi?‖
―Efendi Regulus çok, çok endiĢelenmiĢti,‖ diye vırakladı Kreacher, ―Efendi Regulus Kreacher‘a
saklanmasını ve evi terk etmemesini söyledi. Ve sonra…bir süre sonra…bir gece Efendi Regulus
Kreacher‘ın dolabına onu bulmaya geldi ve Efendi Regulus tuhaftı, her zamanki gibi değildi, kafası
dağınıktı. Kreacher anlayabiliyordu…ve Kreacher‘dan onu mağaraya götürmesini istedi, Kreacher‘ın
Karanlık Lord‘la gittiği mağaraya…‖
Ve yola çıkmıĢlardı. Harry onları açık seçik gözünde canlandırabiliyordu, korkmuĢ yaĢlı cin ve ince,
Sirius‘a benzeyen karanlık Arayıcı… Kreacher yerin altındaki mağaranın saklanmıĢ giriĢi nasıl
açacağını biliyordu, ufak botu nasıl çıkaracağını biliyordu, bu sefer içki lavabosu olan adaya onunla
giden onun sevgili Regulus‘uydu…
―Ve sana iksiri mi içirtti?‖ dedi Harry iğrenerek.
Ama Kreacher baĢını iyi yana salladı ve ağladı. Hermione‘nin elleri ağzına fırladı: Bir Ģeyi anlamıĢ
gibiydi.
―E-Efendi Regulus cebinden Karanlık Lord‘unkine benzeyen bir madalyon çıkardı,‖ dedi Kreacher,
yaĢlar domuzumsu burunun iki yanına akıyordu. ―Ve Kreacher‘a onu almasını ve lavabo boĢaldığında
madalyonları değiĢtirmesini söyledi…‖
Kreacher‘ın hıçkırıkları kulak tırmalayıcı hale gelmiĢti artık; Harry‘nin onu anlayabilmek için çok
yoğunlaĢması gerekti.
―Ve Kreacher‘a –gitmesini emretti – onsuz. Ve Kreacher‘a – eve gitmesini söyledi – ve Hanımıma hiç
söylememesini – ne yaptığını – ve ilk madalyonu – yok etmesini. Ve bütün iksiri – içti ve – Kreacher
madalyonları değiĢ tokuĢ etti – ve izledi… Efendi Regulus… suyun altına çekilirken… ve…‖
―Ah, Kreacher!‖ diye feryat etti ağlayan Hermione. Cinin yanında dizlerinin üstüne düĢtü ve ona
sarılmaya çalıĢtı. Anında ayağa kalktı, ondan uzaklaĢtı, besbelli iğrenmiĢti.
―Bulanık Kreacher‘a dokundu, buna izin vermeyecek, Hanımı ne derdi?‖
―Ona ‗Bulanık‘ dememeni söylemiĢtim!‖ diye hırladı Harry, ama cin çoktan kendini cezalandırıyordu:
yere düĢtü ve alnını yere vurdu.
―Onu durdur – onu durdur!‖ diye bağırdı Hermione. ―Ah, ne kadar iğrenç olduğunu görmüyor musun,
boyun eğmek zorunda olmalarının ne kadar iğrenç olduğunu görmüyor musun?‖
―Kreacher – dur, dur!‖ diye bağırdı Harry.
Cin yere uzandı, hızla nefes alarak ve ürpererek, burnunun etrafında yeĢil sümük parıldıyordu, kendine
vurduğu yerde soluk alnında Ģimdiden moraran bir yara vardı, gözleri ĢiĢmiĢ ve kan çanağına dönmüĢtü
ve yaĢlar içinde yüzüyordu. Harry hiç bu kadar acınası bir Ģey görmemiĢti.
―Öyleyse madalyonu eve getirdin,‖ dedi acımasızca, hikâyenin tamamını duymaya kararlı olduğu için.
―Ve onu yok etmeye mi çalıĢtın?‖
―Kreacher‘ın yaptığı hiçbir Ģey ona etki etmedi,‖ diye inledi cin. ―Kreacher her Ģeyi denedi, bildiği her
Ģeyi, ama hiçbir Ģey, hiçbir Ģey iĢe yaramıyordu… Kapağında pek çok güçlü büyü vardı, Kreacher içine
ulaĢabilmenin onu yok etmenin tek yolu olduğuna emindi, ama açılmıyordu… Kreacher kendini
cezalandırdı, tekrar denedi, kendini cezalandırdı, tekrar denedi. Kreacher emirlere uymakta baĢarısız
oldu, Kreacher madalyonu yok edemedi! Ve hanımı kederden delirmiĢti, çünkü Efendi Regulus yok
olmuĢtu ve Kreacher ona ne olduğunu söyleyemedi, hayır, çünkü Efendi Regulus ona mağarada
olanları a-a-aileden kimseye söylemesini y-y-yasaklamıĢtı…‖
Kreacher o kadar kötü hıçkırmaya baĢladı ki artık anlaĢılan kelime yoktu. Kreacher‘ı izlerken YaĢlar
Hermione‘nin yanaklarından aktı, ama ona tekrar dokunmaya cesaret edemedi. Ona çok da hayran
olmayan Ron bile üzülmüĢ görünüyordu. Harry topuklarıyla doğruldu ve baĢını sallayarak boĢaltmaya
çalıĢtı.
―Seni anlamıyorum, Kreacher,‖ dedi sonunda. ―Voldemort seni öldürmeye çalıĢtı, Regulus Voldemort‘u
alt etmek için öldü, ama sen yine de Sirius‘u Voldemort‘a satmaktan memnun muydun? Narcissa ve
Bellatrix‘e gidip Voldemort‘a onlar aracılığıyla bilgi sızdırmaktan memnundun…‖
―Harry, Kreacher öyle düĢünmüyor,‖ dedi Hermione, gözleri ellerinin ardında fısıldayarak. ―O bir köle; ev
cinleri kötü hatta insanlıktan uzak muameleye alıĢkın; Voldemort‘un Kreacher‘a yaptığı normal yolun
çok dıĢında dildi. Kreacher gibi bir cine büyücü savaĢları ne manaya gelebilir ki? Ona iyi davranan
insanlara sadık ve Mrs. Black öyleydi ve Regulus kesinlikle öyleydi, bu yüzden onlara isteyerek hizmet
etti ve inançlarını papağan gibi tekrarladı. Ne diyeceğini biliyorum,‖ diye devam etti Harry karĢı çıkmaya
baĢladığında, ―Regulus‘un fikrini değiĢtirdiğini… ama bunu Kreacher‘a açıklamıĢ gibi görünmüyor, değil
mi? Ve nedenini biliyorum, Kreacher ve Regulus‘un ailesi eski safkan düzenlerine devam ettiklerinde
hepsi güvendeydi. Regulus onları korumaya çalıĢıyordu.‖
―Sirius –‖
―Sirius Kreacher‘a berbat davranmıĢtı, Harry ve iyi görünmüyordu, doğru olduğunu biliyorsun. Kreacher
Sirius burada yaĢamaya geldiğinde uzun bir süre yalnız kalmıĢtı ve muhtemelen bir parça Ģefkat için
açtı. Eminim ‗Bayan Cissy‘ ve ‗Bayan Bella‘ geldiğinde Kreacher‘a mükemmelce hoĢ davranmıĢlardı, bu
yüzden onlara bir iyilik yaptı ve onlara bilmek istedikleri her Ģeyi söyledi. Büyücülerin ev cinlerine
davrandıkları Ģeyi ödeyeceklerini hep söyledim. Eh, Voldemort ödedi… ve Sirius da.‖
Harry karĢılık vermedi. Kreacher‘ı yerde hıçkırırken izlerken Dumbledore‘un ona söylediğini hatırladı,
Sirius‘un ölümünden saatler sonra: Sirius sanırım Kreacher‘ı asla duyguları insanlar kadar keskin bir
varlık olarak görmedi…
―Kreacher,‖ dedi Harry bir süre sonra, ―canın istediğinde, ee… lütfen doğrul.‖
Kreacher‘ın sessiz olana kadar hıçkırması birkaç dakika sürdü. Sonra parmak eklemlerini gözlerine
küçük bir çocuk gibi ovarak kendini yine oturma pozisyonuna kaldırdı.
―Kreacher, senden bir Ģey yapmanı isteyeceğim,‖ dedi Harry. Yardım için Hermione‘ye baktı. Emri
nazikçe vermek istiyordu, ama aynı zamanda, bir emir değilmiĢ gibi davranamıyordu. Fakat tonundaki
değiĢiklik onun onayını almıĢ gibiydi: Cesaret verici bir gülümsemeyle gülümsedi.
―Kreacher, lütfen, gidip Mundungus Fletcher‘ı bulmanı istiyorum. Madalyonun nerede olduğunu
bulmamız gerekiyor – Efendi Regulus‘un madalyonunun. Çok önemli. Efendi Regulus‘un baĢlattığı iĢi
bitirmek istiyoruz, boĢ yere – ee – ölmediğini garantiye almak istiyoruz.‖
Kreacher yumruklarını düĢürdü ve Harry‘e baktı.
―Mundungus Fletcher‘ı bulmamı mı?‖ diye vırakladı.
―Ve onu buraya, Grimmauld Meydanı‘na getirmeni,‖ dedi Harry. ―Bizim için bunu yapabileceğini
düĢünüyor musun?‖
Kreacher baĢıyla onaylayarak ayağa kalktı, Harry‘nin aklına aniden bir fikir geldi. Hagrid‘in çantasını
çıkardı ve sahte Hortkuluğu çıkardı, içinde Regulus‘un Voldemort‘a bıraktığı not olan eskisinin yerine
geçen madalyonu.
―Kreacher, ben, e, bunu alırsan memnun olurum,‖ dedi, madalyonu cinin eline bastırarak. ―Bu Regulus‘a
aitti ve eminim senin olmasına sevinirdi, Ģükranının göstergesi olarak –‖
―Vur deyince öldürme, abi,‖ dedi Ron cin madalyona Ģöyle bir bakıp Ģok ve ıstırap içinde uluyup kendini
yere geri atarken.
Kreacher‘ı sakinleĢtirmeleri neredeyse yarım saatlerini aldı. Kendisinin olması için bir Black aile
yadigârı hediye edilmesi onu öyle kendinden geçirmiĢti ki düzgün durabilmek için dizleri fazla zayıf
düĢmüĢtü. Sonunda birkaç adım atabilecek hale geldiğinde hepsi ona dolabına kadar eĢlik ettiler,
madalyonu kirli battaniyelerinin içine güvenlice sıkıĢtırmasını izlediler ve ona o burada yokken onun
güvenliğinin onlar için öncelikli olacağını temin ettiler. Sonra Harry ve Ron‘un önünde iki kere yerlere
kadar eğildi ve hatta Hermione‘nin yönüne doğru saygılı bir selam için bir deneme olabilecek komik
küçük bir kasılma bile yaptı ve sonra her zamanki yüksek çatırdamayla buharlaĢtı.
ON BİRİNCİ BÖLÜM
RÜŞVET
Eğer Kreacher, Ġnferilerle dolu bir gölden kaçabiliyorsa, Harry Mundungus‘un yakalanmasının en fazla
birkaç saat süreceği konusunda kendisinden emindi ve tüm sabah boyunca, her an geri dönerler
ümidiyle evin içinde sessizce dolaĢtı. Ama her nasılsa, Kreacher o sabah ya da öğleden sonra
dönmedi. Gece olmasıyla birlikte, cesaretini yitirdi ve meraklanmaya baĢladı, çokça küflü ekmekten
oluĢan akĢam yemeğinin de – ki Hermione üzerlerinde çeĢitli değiĢtirme büyüleri deneyip baĢarısız
olmuĢtu – bir yardımı dokunmadı.
Kreacher ertesi gün ya da ondan sonraki gün dönmedi. Ama iki pelerinli adam, on iki numaranın
dıĢındaki alanda belirdi ve gece karanlığının içinde durarak göremedikleri evin yönüne doğru
bakındılar.
―Kesinlikle Ölüm Yiyenler,‖ dedi Ron, o, Harry ve Hermione pencereden adamları izliyorlardı. ―Sizce
burada olduğumuzu biliyorlar mıdır?‖
Hermione, ―Sanmıyorum,‖ demesine rağmen korkmuĢ görünüyordu, ―Belki de peĢimizden içeri Snape‘i
göndermiĢ olabilirler, değil mi?‖
―Sizce buraya gelmiĢ ve Moody‘nin laneti yüzünden dili kilitlenmiĢ midir?‖ diye sordu Ron.
―Evet,‖ dedi Hermione, ―Aksi halde içeri nasıl girilebileceğini söylemiĢ olurdu, değil mi? Büyük ihtimalle
buraya gelip gelmeyeceğimizi görmek için gözetliyorlardır. Ne de olsa evin artık Harry‘nin olduğunu
biliyorlar.‖
―Nasıl olur ki—― diye baĢladı Harry.
―Büyücü mirasları Bakanlık tarafından inceleniyor, hatırlasana? Sirius‘un yeri sana bıraktığını
öğrenmiĢlerdir.‖
DıĢarıdaki Ölüm Yiyenlerin varlığı evdeki uğursuz havayı artırdı. Mr Weasley‘in Patronus‘undan beri,
Grimmauld Meydanı‘nın ötesindeki her hangi birinden haber almamıĢlardı ve gerginlik patlak vermek
üzereydi. Huzursuz ve hırçın bir Ģekilde Ron, cebindeki Pürüf‘le oynamayı sinir bozucu bir alıĢkanlık
haline getirmiĢti. Bu, Kreacher‘ı beklerken sıkıntıdan vakit geçirmek için Ozan Beedle'ın Masalları‘nı
okuyan ve ıĢıkların sürekli yanıp sönmesinden hoĢlanmayan Hermione‘yi özellikle çileden çıkardı.
―ġunu kesecek misin?‖ diye bağırdı bütün ıĢık bir kez daha odadan emildiğinde, Kreacher‘ın
yokluğunun üçüncü akĢamıydı.
―Üzgünüm, üzgünüm!‖ dedi Ron Püfür‘ü çakıp ıĢıkları eski haline getirerek. ―Farkında olmadan
yapıyorum!‖
―Eh, kendini meĢgul edecek yararlı bir Ģey bulamıyor musun?‖
―Ne, çocuk hikayeleri okumak gibi mi?‖
―Bu kitabı bana Dumbledore bıraktı Ron—―
―—ve bana da Püfür‘ü bıraktı, belki bunu kullanmam bekleniyordur!‖
Ġncir kabuğunu doldurmayacak nedenden dolayı atıĢmalarına katlanamayarak, Harry ikisine de fark
ettirmeden odadan çıktı. Sürekli ziyaret ettiği mutfağa doğru yöneldi, çünkü orasının, Kreacher‘ın
büyük ihtimalle tekrar belireceği yer olduğundan emindi. Merdivenin orta yerine geldiğinde, her
nasılsa, ön kapıdan hafif bir vuruĢ sesi, sonra metalik tıkırtılar ve zincir gıcırdaması geldiğini duydu.
Vücudundaki bütün sinirleri gerildi: Asasını çıkardı, kesilmiĢ ev cini kafalarının gölgelerine saklandı ve
bekledi. Kapı açıldı: dıĢarısının lamba ıĢığıyla aydınlatılmıĢ olduğunu gördü, pelerinli bir figür hole
doğru ilerledi ve kapıyı arkasından kapattı. Davetsiz misafir öne doğru bir adım attı ve Moody‘nin sesi
sordu, ―Severus Snape?‖ Sonra toz Ģekil holün sonunda yükseldi ve ölü elini kaldırmıĢ bir Ģekilde
üzerine doğru aceleyle yürüdü.
―Seni öldüren ben değildim Albus,‖ dedi sakin bir ses. Uğursuzluk laneti bozuldu: Toz cisim yeniden
patladı, arkasında bıraktığı yoğun gri sis bulutu yüzünden yeni gelenin kim olduğunu anlamak
imkansızdı.
Harry asasının karartının ortasına doğrulttu.
―Sakın kıpırdama!‖
Mrs Black‘in portresini unutmuĢtu. Bağırmasıyla birlikte, portreyi saklayan perdeler açıldı ve kadın
çığlık atmaya baĢladı, ―Bulanıklar ve kanıbozuklar evimi lekeliyorlar—―
Ron ve Hermione Harry‘nin arkasından merdivenleri koĢarcasına indiler, asaları tıpkı onunki gibi,
aĢağıdaki kollarını havaya kaldırmıĢ tanınmayan adama doğrultulmuĢtu.
―AteĢ etmeyin, benim, Remus!‖
―Ah, Ģükürler olsun,‖ dedi Hermione güçsüzce asasını Mrs Black‘e doğrultarak, gürültüyle perdeler
yeniden kapandı ve sessizlik oldu. Ron da asasını indirdi, ama Harry indirmedi.
―Kendini belli et!‖ dedi.
Lupin, elleri teslim olduğunu gösterircesine hala havada olarak lamba ıĢığına doğru yürüdü.
―Ben Remus John Lupin, kurt adam, bazen Aylak olarak da bilinirim, Çapulcu Haritası‘nın dört
yaratıcısından biriyim, Nymphadora‘yla evliyim, genellikle Tonks diye bilinir ve bir böcürt kullanarak
sana nasıl Patronus yapılacağını öğrettim Harry.‖
―Ah, pekala.‖ dedi Harry, asasını indirerek, ―ama kontrol etmeliydim, değil mi?‖
―Eski Karanlık Sanatlara KarĢı Savunma öğretmenin olarak, kontrol etmek zorunda olduğunda
konusunda hemfikirim. Ron ve Hermione, savunmanızı o kadar çabuk indirmemelisiniz.‖
Merdivenden aĢağı ona doğru koĢtular. Siyah seyahat pelerinine sarılı bir halde yorgunluktan bitkin
düĢmüĢ görünüyordu, ama onları gördüğü için mutluydu.
―Severus‘tan eser yok o zaman?‖ diye sordu.
―Hayır,‖ dedi Harry, ―Neler oluyor? Herkes iyi mi?‖
―Evet,‖ dedi Lupin, ―ama hepimiz izleniyoruz. DıĢarıda birkaç Ölüm Yiyen var—―
―Biliyoruz—―
―Beni kimsenin görmeyeceğinden emin olmak için ön kapının önündeki son basamağa cisimlenmek
zorunda kaldım. Senin burada olduğunu bilmiyorlar yoksa eminim dıĢarıda daha fazla adamları olurdu;
seninle herhangi bir bağlantısı olan her yeri belirlemiĢler Harry. Hadi bodrum katına inelim, size
anlatacağım çok Ģey var ve Kovuk‘tan ayrıldığınız zaman neler olduğunu bilmek istiyorum.‖
Mutfağa indiler, Hermione asasını giriĢe doğrulttu. Hemen bir ateĢ yükseldi. Çıplak taĢ duvarlar
ısınmıĢ gibi bir yanılsama oldu ve tahta masa parladı. Lupin seyahat pelerininin altından birkaç
kaymak birası çıkardı ve oturdular.
―Buraya günler önce gelmeliydim, ama Ölüm Yiyenlerin yakamdan düĢmelerini sağlamam gerekti,‖
dedi Lupin. ―Peki, düğünden sonra direk buraya mı geldiniz?‖
―Hayır,‖ dedi Harry, ―Tottenham Adliye Yolu‘ndaki bir kahvede birkaç Ölüm Yiyenle karĢılaĢtıktan sonra
buraya geldik.‖
Lupin kaymak birasının büyük bir kısmını önüne döktü.
―Ne?‖
Olanları açıkladılar; bitirdiklerinde Lupin dehĢet içinde görünüyordu.
―Ama nasıl o kadar çabuk buldular sizi? Cisimlenirken onlara tutunmadığınız takdirde cisimlenmiĢ
olanları takip etmek imkansızdır.‖
―Ve tam da zamanında Tottenham Adliye Yolu‘nda dolaĢıyor olamazlardı, değil mi?‖ dedi Harry.
―Merak ettik,‖ dedi Hermione kesin olmayan bir ses tonuyla, ―acaba Harry hala Takipçi‘yi üzerinde
taĢıyor olabilir mi?‖
―Ġmkansız,‖ dedi Lupin. Ron kendini beğenmiĢ görünüyordu ve Harry büyük bir ölçüde rahatladığını
hissetti. ―Her Ģey bir yana, eğer Harry hala üzerinde Takipçi‘çi taĢısaydı kesinlikle onun burada
olduğunu bilirlerdi, değil mi? Ama hala seni Tottenham Adliye Yolu‘na kadar nasıl takip etmiĢ
olabileceklerini anlamıyorum, gerçekten endiĢe verici.‖
Rahatsız olmuĢ görünüyordu, ama Harry‘nin ilgilendiği kadarıyla bu soru bekleyebilirdi.
―Biz ayrıldıktan sonra neler olduğunu anlat, Ron‘un babası ailenin güvende olduğunu söylediğinden
beri tek bir kelime duymadık.‖
―Eh, bizi Kingsley kurtardı,‖ dedi Lupin. ―Onun uyarısı sayesinde düğün misafirlerinin çoğu onlar
ulaĢmadan önce buharlaĢmayı baĢardılar.‖
―Ölüm Yiyenler mi yoksa Bakanlığın adamları mıydı?‖ diye araya girdi Hermione.
―Ġkisinin karıĢımı; artık bütün amaç ve niyetleri aynı,‖ dedi Lupin. ―Bir düzine kadarlardı, ama senin
orada olduğunu bilmiyorlardı Harry. Arthur bir söylenti duymuĢ: Scrimgeour‘ı öldürmeden önce ona
iĢkence yapıp senin nerede olduğunu sormuĢlar ve doğruysa eğer, seni ele vermemiĢ.‖
Harry Ron ve Hermione‘ye baktı; Ģok ve minnettarlık dolu yüz ifadeleri onun duygularını yansıtıyordu.
Scrimgeor‘u hiç o kadar çok sevmemiĢti, ama eğer Lupin‘in söylediği doğruysa, adamın son hareketi
Harry‘i korumak olmuĢtu.
―Ölüm Yiyenler Kovuk‘u baĢtan sona taradılar,‖ diye devam etti Lupin. ―Gulyabaniyi buldular ama
yaklaĢmak istemediler—ve bizi saatlerce sorguya çektiler. Seninle ilgili bilgi almaya çalıĢıyorlardı
Harry, ama tabii ki YoldaĢlık‘tan baĢka kimse senin orada olduğunu bilmiyordu.
―Düğün mahvolurken, daha fazla Ölüm Yiyen YoldaĢlıkla alakası olan ülkedeki diğer evlere doğru
hücum ediyorlardı. Kimse ölmedi,‖ diye ekledi hızlıca soruyu önceden tahmin ederek, ―ama zorlulardı.
Dedalus Diggle‘ın evini kundakladılar, ama bildiğiniz gibi orada değildi ve Tonks‘un ailesi üzerinde
Cruciatus Laneti‘ni kullandılar. Yeniden, senin onları ziyaret ettikten sonra nereye gittiğini öğrenmek
için. ġu anda iyiler—sarsıldılar besbelli ki, ama öte yandan iyiler.‖
―Ölüm Yiyenler bütün o korucuyu büyüleri aĢmıĢlar?‖ diye sordu Harry, Tonks‘un ebeveynlerinin
bahçesine düĢtüğü dün bütün gece boyunca büyülerin ne kadar etkili olduğunu hatırlayarak.
―Anlaman gereken Ģey Harry, Ölüm Yiyenlerin artık Bakanlığın bütün gücüne sahip oldukları,‖ dedi
Lupin. ―Kimliklerinin saptanması ya da tutuklanma korkusu olmadan acımasız büyüleri kullanabilme
gücüne sahipler. Onlara karĢı kullandığımız bütün koruyucu büyüleri çözmeyi baĢardılar ve bir kere
içeri girdiler mi, neden geldikleri konusunda tamamen açıktılar.‖
―Peki, Harry‘nin nerede olduğunu öğrenmek için yaptıkları iĢkencelere bahane bulma zahmetine
giriyorlar mı?‖ diye sordu Hermione ağzının kenarıyla.
―Eh,‖ dedi Lupin. Duraksadı ve sonra Gelecek Postası‘ nın katlanmıĢ bir kopyasını çıkardı.
―ĠĢte,‖ dedi gazeteyi masanın üzerinden Harry‘e uzatarak, ―er yada geç öğreneceksin nasılsa. Bu senin
peĢine düĢmelerinin bahanesi.‖
Harry kağıdı açtı. Kendisinin kocaman bir fotoğrafı ön sayfayı dolduruyordu. BaĢlığını okudu:
ALBUS DUMBLEDORE‘UN ÖLÜMÜNÜN
SORUġTURMASI ĠÇĠN ARANIYOR
Ron ve Hermione öfkeyle bağırmaya baĢladılar, ama Harry bir Ģey söylemedi. Gazeteyi ileri ittirdi;
daha fazla okumak istemiyordu: Ne yazdığını biliyordu. Dumbledore öldüğü sırada kulenin tepesinde
olanlar haricinde onu gerçekten kimin öldürdüğünü kimse bilmiyordu ve Rita Skeeter‘ın da büyücülük
dünyasına söylediği gibi, Harry, Dumbledore düĢtükten dakikalar sonra yeri koĢarak terk ederken
görülmüĢtü.
―Üzgünüm Harry,‖ dedi Lupin.
―Demek ki Ölüm Yiyenler Gelecek Postası‘ nı da ele geçirdiler?‖ diye sordu Hermione sinirden
köpürmüĢçesine.
Lupin onaylarcasına kafa salladı.
―Ama tabii ki insanlar neler olduğunun farkındadırlar?‖
―Hükümet darbesi sarsıntısız ve neredeyse sessizce oldu,‖ dedi Lupin.
―Scrimgeour‘ın ölümünün resmi olarak açıklaması istifa ettiği söylendi; Ġmperius büyüsü altında olan
Pius Thicknesse‘le yer değiĢtirildi.
―Neden Voldemort kendini Sihir Bakanı ilan etmedi?‖ diye sordu Ron.
Lupin güldü.
―Etmesine gerek yok Ron. Sonuç olarak Bakan o, neden Bakanlıkta bir masanın arkasında otursun ki?
Onun kuklası Thicknesse, Voldemort‘u güçlerini bakanlığın dıĢında kullanması için serbest bırakarak
her gün iĢlerle ilgileniyor.
―Doğal olarak birçok insan neler olduğunu anladı: Bakanlık politikasında son birkaç günde çok
dramatik bir değiĢim oldu ve birçok insan bunun arkasında Voldemort‘un olduğunu fısıldıyor. Her
nasılsa konu da bu: FısıldaĢıyorlar. Kime güveneceklerini bilemeyerek birbirlerine sınır koymaya
cesaret edemiyorlar; Ģüpheleri doğru çıkar ve aileleri hedef alınır diye konuĢmaya korkuyorlar. Evet,
Voldemort çok zekice bir oyun oynuyor. Kendini ilan etmesi asileri kıĢkırtabilir: Maskeli olmaları kafa
karıĢıklığı, belirsizlik ve korku yaratıyor.‖
―Ve bu bakanlık politikasındaki dramatik değiĢim,‖ dedi Harry, ―büyücülük dünyasını Voldemort yerine
bana karĢı uyarıyor?‖
―Kesinlikle onun bir parçası,‖ dedi Lupin, ―ve o da çok ustaca bir iĢ. Artık Dumbledore öldüğüne göre,
sen—Sağ Kalan Çocuk— kesinlikle sembol olacaktın ve Voldemort‘a karĢı koymak için bütün okları
ona çevirecektin. Ama eski kahramanın ölümünde senin parmağının olduğunu göstererek, Voldemort
senin kafana ödül biçmekle kalmadı, seni savunmuĢ olanların içine Ģüphe ve korku saldı.
―Bu sırada, Bakanlık, insanları Muggle doğumlulara karĢı kıĢkırtmaya baĢladı.‖
Lupin Gelecek Postası‘nın ikinci sayfasını iĢaret etti.
Hermione, Karanlık Sanatların Sırları tutarkenki takındığı aynı nefret dolu ifadeyle sayfaları çevirdi.
―‘Muggle-doğumluları Kayıt Komisyonu,‘‖ diye okudu yüksek sesle, ―‘Sihir Bakanlığı, muggleların büyü
sırlarına nasıl sahip olduklarını daha iyi anlamak için ‗Muggle-doğumlular,‘ denen bir teftiĢ baĢlattı.
―Yakındaki soruĢturma, büyünün yalnızca büyücüler üreyince kiĢiden kiĢiye geçtiği açığa vurularak
Esrar Dairesi tarafından üstlenildi. KanıtlanmıĢ büyücü ataları olmadığına göre, Muggle-doğumlu
denenler, büyü gücünü hırsızlık yoluyla ya da zor kullanarak almıĢlardır. Bakanlık büyü gücü gasp
edicilerinin kökünü kazımaya kararlı ve bu amaç doğrultusunda Muggle-doğumlu denenlere, yeni
kurulan Muggle-doğumluları Kayıt Komisyonu‘yla yapacakları mülakatta olmaları için bir davetiye
gönderildi.‖
―Ġnsanlar bunun olmasına izin vermezler,‖ dedi Ron.
―Bu Ģu anda oluyor Ron,‖ dedi Lupin. ―Muggle-doğumlular Ģu anda biz konuĢurken toplanıyor.‖
―Ama ‗çalıntı‘ büyüye nasıl sahip olmaları bekleniyor?‖ dedi Ron. ―Bu delice, eğer büyüyü çalabiliyor
olsaydık etrafta hiç Kofti olmazdı, değil mi?‖
―Biliyorum,‖ dedi Lupin. ―Yine de, en azından bir tane yakın büyücü akraban olduğunu kanıtlamazsan,
büyü gücünü yasal olmayan yoldan elde etmiĢ sayılıyorsun ve cezasını çekmek zorundasın.‖
Ron Hermione‘ye kısa bir bakıĢ attı ve ―Peki ya safkanlar ve yarım-kanlar bir Muggle-doğumlu‘nun
akrabaları olduğuna yemin ederlerse? Herkese Hermione‘nin benim kuzenim olduğunu
söyleyeceğim—―
Hermione Ron‘un elini kendi eli arasına aldı ve sıktı.
―TeĢekkür ederim Ron, ama böyle bir Ģey yapmana izin veremem—―
―BaĢka seçeneğin yok,‖ dedi Ron kızgınca, kızın elini sıkarak. ―Sana aile ağacımı öğreteceğim ve
böylece sorulan soruları cevaplayabileceksin.‖
Hermione titrekçe güldü.
―Ron, ülkedeki en fazla aranan kiĢi Harry‘le birlikte kaçıyor olduğumuza göre, bir Ģey değiĢeceğini
sanmıyorum. Eğer okula gidiyor olsaydım farklı olurdu. Voldemort Hogwarts‘la ilgili ne planlıyor?‖ diye
sordu Lupin‘e.
―Artık her genç cadı ve büyücünün gitmesi zorunlu,‖ diye yanıtladı. ―Dün anons edildi. Bu bir değiĢiklik,
çünkü daha önce bir zorunluluk değildi. Tabii ki, Britanya üzerinde bulunan hemen hemen bütün
büyücüler ve cadılar Hogwarts‘ta eğitim gördüler, ama aileleri onlara evde ders aldırma yada
yurtdıĢına gönderme tercihine sahiptiler. ġimdiki yolla, Voldemort bütün büyücülük nüfusunun gözü
önünde olmasını sağlıyor. Aynı zamanda Muggle-doğumluları ayıklamanın baĢka bir yolu, çünkü
öğrenciler eğitim görmelerine izin verilmeden önce Kan Durumlarına göre sınıflandırılacaklar—yani
bakanlığa büyücü soyundan geldiklerini kanıtlamıĢ olacaklar.‖
Harry midesi bulanmıĢ ve kızgın hissetti: ġu anda, heyecan dolu on bir yaĢındakiler, satın alınmıĢ
onlarca büyü kitabını, Hogwarts‘ı asla göremeyeceklerinden habersizce, belki de ailelerini bir daha
asla göremeyeceklerinden habersizce okuyor olabilirlerdi.
―Bu çok… bu çok…‖ diye mırıldandı, kafasındaki dehĢet verici düĢünceleri hakkıyla ifade edebilecek
kelimeleri bulma çabası içindeydi, ama Lupin sakince,
―Biliyorum,‖ dedi.
Lupin tereddüt etti.
―Bunu onaylamazsan eğer seni anlayıĢla karĢılarım Harry, ama YoldaĢlık Dumbledore‘un sana bir
görev bıraktığı izleniminde.‖
―Bıraktı,‖ diye cevapladı Harry, ―ve Ron ve Hermione de iĢin içindeler, benimle birlikte geliyorlar.‖
―Görevin ne olduğunu bana söyleyebilir misin?‖
Harry, vaktinden önce çizgiler belirmiĢ surata, dinç ifadesine ve grileĢen saçlara baktı ve farklı bir
cevap verebilmeyi diledi.
―Söyleyemem Remus, üzgünüm. Eğer Dumbledore sana söylemediyse, benim söyleyebileceğimi
sanmıyorum.‖
―Bunu söyleyeceğini düĢünmüĢtüm,‖ dedi Lupin hayal kırıklığıyla. ―Ama hala iĢinize yarayabilirim. Ne
olduğumu ve neler yapabildiğimi biliyorsun. Sizinle gelip güvenliğinizi sağlayabilirim. Ne yapmaya
çalıĢtığınızı söylemene gerek olmaz.‖
Harry tereddüt etti. Çok can alıcı bir teklifti, ama eğer Lupin sürekli onlarla birlikte olacaksa ondan gizli
görevlerini nasıl saklayacaklarını hayal edemedi.
Ama Hermione kafası karıĢmıĢ göründü.
―Peki ya Tonks?‖ dedi.
―Ona ne olmuĢ?‖ dedi Lupin.
―Eh,‖ dedi Hermione kaĢlarını çatarak, ―siz evlisiniz: Bizimle gelmen konusunda ne hissedecek?‖
―Tonks tamamen güvende olacak,‖ dedi Lupin. ―Ebeveynlerinin evinde olacak.‖
Lupin‘in ses tonunda garip bir Ģey vardı; neredeyse soğuktu. Aynı zaman Tonks‘un ebeveynlerinin
evinde saklanması fikri de tuhafı; ne de olsa YoldaĢlığın bir üyesiydi ve Harry‘nin bildiği kadarıyla
olayların içinde olmayı seviyordu.
―Remus,‖ dedi Hermione kesin olmayan bir sesle, ―her Ģey yolunda mı … ? bilirsin… sen ve—―
―Her Ģey yolunda, teĢekkür ederim,‖ dedi Lupin anlamlı bir Ģekilde.
Hermione pembeye dönüĢtü. Mahcup edici ve utandırıcı baĢka bir duraksama oldu, sonra Lupin, hoĢ
bir Ģeylerin olmadığını kabul edip kendini zorlayarak, ―Tonks‘un bir bebeği olacak,‖ dedi.
―Ah, ne kadar harika!‖ diye haykırdı Hermione.
―Mükemmel!‖ dedi Ron hevesle.
―Tebrikler,‖ dedi Harry.
Lupin yapmacık bir Ģekilde gülümsedi, daha çok yüzünü buruĢturmuĢ gibi göründü, sonra ―Öyleyse…
Teklifimi kabul ediyor musunuz? Üçlü dörtlü oluyor mu? Dumbledore‘un onaylamayacağını hiç
sanmıyorum, ne de olsa, beni sizin Karanlık Sanatlara KarĢı Savunma öğretmeniniz olarak atadı. Ve
size söylemeliyim ki, içimizden çoğunun Ģu ana dek karĢılaĢmadığı ya da hayal bile edemediği
büyülerle yüzleĢeceğiz.‖
Ron ve Hermione Harry‘e baktılar.
―Yalnızca—yalnızca doğrulamak istiyorum,‖ dedi. ―Tonks‘u ebeveynlerinin evine bırakıp bizimle
gelmek mi istiyorsun?‖
―Orada tamamen güvende olacak, ona göz kulak olacaklar,‖ dedi Lupin. Son kez farklılığı vurgulayarak
konuĢtu, ―Harry, eminim James seninle olmamı isterdi.‖
―Eh,‖ dedi Harry yavaĢça, ―Ben emin değilim. ġundan oldukça eminim ki, babam açıkçası neden kendi
çocuğunla olmadığını bilmek isterdi.‖
Lupin‘in suratının rengi gitti. Mutfağın derecesi on derece düĢmüĢ olmalıydı. Ron, gördüklerini
ezberlemesi gerekirmiĢçesine odanın etrafına dikkatle bakınıyordu, Hermione‘nin gözleri bir Harry‘e bir
Lupin‘e doğruluyordu.
―Anlamıyorsun,‖ dedi Lupin sonunda.
―Anlat öyleyse,‖ dedi Harry.
Lupin yutkundu.
―Ben—Tonks‘la evlenmekle büyük bir hata yaptım. Doğru karar veremedim ve o andan itibaren
piĢmanım.‖
―Anlıyorum,‖ dedi Harry, ―öyleyse onu ve çocuğunu terk edip bizimle birlikte kaçacaksın?‖
Lupin hızla ayağa kalktı: Sandalyesi geriye devrildi ve onlara o kadar büyük bir kızgınlıkla baktı ki,
Harry ilk kez onun insan suratının üzerinde kurdun gölgesini gördü.
―Karıma ve doğmamıĢ çocuğuma neler yaptığımı anlamıyor musun? Onunla asla evlenmemeliydim,
onu toplumdan dıĢlanmıĢ biri yaptım!‖
Lupin devirdiği sandalyeyi tekmeledi.
―Beni yalnızca YoldaĢlık içinde gördünüz, ya da Hogwarts‘ta Dumbledore‘un koruması altında!
Büyücülük dünyasının çoğunluğunun benim gibi yaratıkları ne olarak gördüklerini bilmiyorsunuz!
Sıkıntımı öğrendikleri zaman benimle zar zor konuĢuyorlar! Ne yaptığımı görmüyor musunuz? Onun
öz ailesi bile evliliğimizden tiksindi, tek kızlarının bir kurt adamla evlenmesini hangi aile ister ki? Ve
çocuk—çocuk—―
Lupin saçının bir kısmını eliyle yoldu, aklını yitirmiĢ gibi görünüyordu.
―Benim türüm genelde üremez! Benim gibi olacak, buna inandım— kendi durumumun masum bir
çocuğa geçme riskini bilerek kendimi nasıl affedebilirim? Ve eğer, bir mucize eseri benim gibi olmazsa,
sürekli utanacağı bir babası olmadan yüz kat daha iyi olacak!‖
―Remus!‖ diye fısıldadı Hermione, gözleri yaĢ doluydu. ―Öyle söyleme—nasıl olur da bir çocuk senden
utanabilir?‖
―Ah, bilmiyorum Hermione,‖ dedi Harry. ―Ben olsam oldukça utanırdım.‖
Harry öfkesinin nereden geldiğini bilmiyordu, ama onu ayağa kalkmaya sevk etmiĢti. Lupin, Harry ona
vurmuĢ gibi göründü.
―Eğer yeni yönetim Muggle-doğumluların kötü olduğunu düĢünüyorsa,‖ dedi Harry, ―Babası
YoldaĢlık‘ta olan yarı-kurt adamlara ne yaparlar dersin? Babam annem ve beni korumaya çalıĢırken
öldü ve sen, onun sana bizimle macera yaĢamak için çocuğunu terk etmeni söyleyeceğini tahmin
ediyorsun?‖
―Nasıl—nasıl cüret edersin?‖ dedi Lupin. ―Bu kiĢisel ün için bir tehlike arzusu değil—nasıl olur da böyle
bir Ģey—―
―Bence sen biraz gözü pek hissediyorsun,‖ dedi Harry, ―Sirius‘un yerini almak istiyorsun—―
―Harry, hayır!‖ diye yalvardı Hermione, ama o Lupin‘in öfkeden kudurmuĢ suratına ters ters bakmayı
sürdürdü.
―Buna asla inanmazdım,‖ dedi Harry. ―Bana Ruh Emicilerle savaĢmayı öğreten adam—bir korkak.‖
Lupin asasını o kadar hızlı çekti ki Harry kendininkine anca ulaĢmıĢtı; yüksek sesli bir patlama oldu ve
kendini yumruk yemiĢçesine geriye uçarken buldu; mutfak duvarına çarpıp yere yapıĢtığı sırada
Lupin‘in pelerininin kuyruğunun kapıda kaybolduğunu gördü.
―Remus, Remus, geri dön!‖ diye bağırdı Hermione, ama Lupin cevap vermedi. Bir dakika sonra ön
kapının çarparak kapandığını duydular.
―Harry!‖ diye feryat etti Hermione. ―Nasıl yaparsın?‖
―Kolay oldu,‖ dedi Harry. Ayağa kalktı; kafasının duvara vurduğu kısmında bir ĢiĢlik olduğunu
hissedebiliyordu. Hala öylesine kızgındı ki titriyordu.
―Bana öyle bakma!‖ diye patladı Hermione‘ye.
―Sakın ona sıçrama!‖ diye hırladı Ron.
―Hayır—hayır—kavga etmemeliyiz!‖ dedi Hermione kendisini ikisinin arasına atarak.
―Lupin‘e öyle Ģeyler söylememeliydin,‖ dedi Ron, Harry‘e.
―Hak etmiĢti,‖ dedi Harry. ParçalanmıĢ anılar aklına hücum ediyordu: Sirius perdenin arkasına
düĢüyordu; Dumbledore uzaklaĢtırıldı, parça parça, gökyüzündeki bir nokta; parlak yeĢil ıĢık ve
annesinin sesi, merhamet için yalvarıyor…
―Ebeveynler,‖ dedi Harry, ―zorunda kalmadıkça çocuklarını terk etmemeliler—zorunda kalmadıkça.‖
―Harry—― dedi Hermione, teselli etmek için elini uzatarak, ama Harry gözleri Hermione‘nin yarattığı
ateĢte, eli savuĢturdu ve uzaklaĢtı. Bir keresinde o Ģöminenin öbür tarafından konuĢmuĢtu Lupin‘le,
James konusunda rahatlamak için bilgi arıyordu ve Lupin onu teselli etmiĢti. ġimdi Lupin‘in iĢkence
görmüĢ beyaz yüzü önündeki havada yüzüyor görünüyordu. Hasta edici bir vicdan azabı dalgalanması
hissetti. Ne Ron ne de Hermione konuĢtu, ama Harry, arkasından birbirlerine bakarak sessizce iletiĢim
kurduklarını hissetti.
Arkasına döndü ve onları aceleyle birbirlerinden baĢka tarafa bakmaya çalıĢırken yakaladı.
―Biliyorum ona korkak dememeliydim.‖
―Evet, dememeliydin,‖ dedi Ron bir kerede.
―Ama öyle davranıyor.‖
―Hep aynı…‖ dedi Hermione.
―Biliyorum,‖ dedi Harry. ―Ama eğer onun Tonks‘a geri dönmesini sağlayacaksa buna değer, değil mi?‖
Sesindeki yalvarıĢı gizleyememiĢti. Hermione sempatik göründü, Ron ise kararsız. Harry babasını
düĢünerek ayaklarına baktı. James Harry‘yi Lupin‘e söyledikleri konusunda destekler miydi yoksa eski
arkadaĢına davranıĢı yüzünden kendi oğluna kızar mıydı?
Sessiz mutfak az önceki sahnenin Ģoku ve Ron ve Hermione‘nin sessiz azarlamalarıyla canlanmıĢa
benziyordu. Lupin‘in getirdiği Gelecek Postası hala masanın üzerindeydi, Harry‘nin kendi yüzü ön
sayfadan tavana bakıyordu. Ona doğru yürüdü ve oturdu, rasgele bir sayfa açtı ve okuyormuĢ gibi
göründü. Kelimeleri anlamıyordu, kafası hala Lupin‘le olan tartıĢmadaydı. Gelecek Postası‘nın öbür
tarafında Ron ve Hermione‘nin sessiz iletiĢimlerini sürdürdüklerinden emindi. Sesli bir Ģekilde sayfayı
çevirdi ve Dumbledore‘un ismi gözüne çarptı. Aile grubunu gösteren fotoğrafın ne anlama geldiğini
anlaması için bir iki dakika geçmesi gerekti. Fotoğrafın altında Ģu sözcükler yazıyordu: Dumbledore‘un
ailesi, soldan sağa: Albus; Percival, yeni doğmuĢ Ariana‘yı tutuyor; Kendra ve Aberforth.
Dikkat kesildi, resmi daha iyi bir Ģekilde inceledi. Dumbledore‘un babası Percival, bu solmuĢ eski
resimde bile gözlerinin parıldadığı belli olan yakıĢıklı bir adamdı. Bebek Ariana bir somun ekmekten
birazcık daha uzundu ve görünüĢünde dikkate değer bir Ģey yoktu. Annesi Kendra‘nın alabildiğine
siyah saçları vardı, topuz yapılarak toplanmıĢtı. Yüzü, sanki bir heykeltıraĢın elinden çıkmıĢçasına
düzgündü. Harry, yüksek boyun yakalı ipek bir cüppe içindeki resmi görünümlü kadının koyu renkli
gözlerini, yüksek elmacıkkemiklerini, düz burnunu gördüğünde, ders çalıĢırken gördüğü Amerikan
Yerlileri‘nin fotoğraflarını düĢündü. Albus ve Aberforth, dantel yakalı ceketleri ve aynı omuz
uzunluğunda saçlarıyla uyuĢuyorlardı. Albus birkaç yaĢ büyük görünüyordu, onun dıĢında iki çocuk
birbirlerinin aynıydı, tabii burada Albus gözlük takmaya baĢlamamıĢtı ve burnu henüz kırılmamıĢtı.
Bunu düĢünmek, neredeyse kendisini hissettiğinden daha da kötü hissetmesine neden oldu, Harry
okumaya baĢladı:
Kibirli ve kendini beğenmiĢ Kendra Dumbledore, kocası Percival‘in açık bir
Ģekilde tutuklanıp Azkaban‘da tutsak edilmesinden sonra Mould-on-the-
Wold‘de kalmaya dayanamadı. Böylelikle aileyi oturduğu yerden ayırıp, daha
sonra Harry Potter‘ın Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen‘le yaĢayacağı tuhaf kaçıĢ
sahnesiyle ünlenecek Godric‘s Hollow‘a yerleĢti.
Tıpkı Mould-on-the-Wold gibi, Godric‘s Hollow da çok sayıda büyücü ailesini
barındırıyordu, ama Kendra hiçbirini tanımadığına göre, diğer kasabalarda
yüzleĢmek zorunda kaldığı, kocasının suçu hakkında soru soran meraklı
insanlar azalmıĢ olacaktı. Yeni büyücü komĢularının dost olma giriĢimlerine
tekrar tekrar ters yanıtlar vererek, yakın zamanda ailesinin yapayalnız
kalmasını garantiye aldı.
―Bir sepet dolusu ev yapımı Kazan Keki‘yle hoĢ geldin demeye gittiğimde
kapıyı suratıma çarptı,‖ dedi Bathilda Bagshot. ―Burada oldukları ilk yıl
yalnızca iki erkek çocuğu gördüm. TaĢındıklarından sonraki kıĢ ay ıĢığında
bahçe tohumu topluyor olmasaydım bir kızları olduğunu bile bilmeyecektim,
Kendra‘yı Ariana‘yı arka bahçeye çıkartırken gördüm. Onu sıkıca tutarak
çimenliğin etrafında bir tur attırdı, sonra tekrar içeri soktu. Gördüklerimden ne
çıkaracağımı bilememiĢtim.‖
Öyle görünüyor ki Kendra, Godric‘s Hollow‘a taĢınmanın Ariana‘yı temelli
saklamak için mükemmel bir fırsat olduğunu düĢündü, bu muhtemelen
yıllardır planladığı bir Ģeydi. Zamanlama çok önemliydi. Ariana görünürden
kaybolduğunda hemen hemen yedi yaĢındaydı ve yedinci yaĢ çoğu ustanın
fikrine göre büyünün kendini gösterdiği yaĢtır, tabii eğer varsa.
Ariana‘nın en ufak bir büyü yeteneği gösterdiğini hatırlayan kimse yok Ģu
anda. Açıkça görülüyor, Kendra bir Kofti doğurduğunun utancını kabul
etmektense kızının varlığını saklama kararı aldı. Ariana‘nın varlığından
haberdar arkadaĢlardan ve komĢulardan uzaklaĢmak, hapis hayatı yaĢamak
tabii ki en kolayıydı. Ariana‘nın varlığından haberdar olan az sayıda insanın
bu sırrı saklamaları sağlanmıĢtı; buna annelerinin onlara öğrettiği abuk sabuk
cevabı veren iki erkek kardeĢi de dahildi: ―Kız kardeĢim okula gidemeyecek
kadar hasta.‖
Gelecek Hafta: Albus Dumbledore Hogwarts‘ta—Ödülleri ve Hileleri.
Harry yanılmıĢtı: Okuduğu Ģey gerçekten de onu daha kötü yapmıĢtı. Tekrar fotoğrafa, görünüĢe göre
mutlu olan aileye baktı. Acaba doğru muydu? Nasıl öğrenebilirdi ki? Bathilda onunla konuĢacak
durumda olmasa bile Godric‘s Hollow‘a gitmek istiyordu; Dumbledore ve onun, ikisinin de sevdiklerini
kaybettikleri yeri ziyaret etmek istiyordu. Gazetesini indirip Ron ve Hermione‘ye fikirlerini sormak
üzereydi ki, bir Ģaklama sesi mutfakta yankılandı.
Üç gündür ilk kez Harry, Kreacher‘ı tamamen unutmuĢtu. Ġlk düĢüncesi Lupin‘in tekrar odaya dönmüĢ
olduğuydu, bir saniye sonra, Harry sandalyesinin yanında aniden beliren çırpınıĢları beklemiyordu.
Harry ayağı kalktı, Kreacher kendini kurtardı ve Harry‘nin önünde eğilerek selam verdi, ―Kreacher,
Mundungus Fletcher hırsızıyla geri döndü, Efendi.‖
Mundungus ayağı kalktı ve asasını çıkardı; ama Hermione ona göre çok hızlıydı.
―Expelliarmus!‖
Mundungus‘un asası havada savruldu ve Hermione onu yakaladı. Gözü dönmüĢ Mundungus
merdivenlere doğru koĢtu: Ron üzerine atladı ve Mundungus boğuk bir gürültüyle taĢ zemine çarptı.
―Ne?‖ diye böğürdü, kendini Ron‘dan kurtarmak için kıvranarak. ―Ne yaptım ben? PeĢime lanet olası
bir ev cini salıyorsunuz, oyun mu oynuyorsunuz, ne yaptım ben, bırakın gideyim, bırakın gideyim
yoksa—―
―Tehdit savuracak pozisyonda değilsin,‖ dedi Harry. Elindeki gazeteyi fırlattı, mutfağı birkaç büyük
adımda geçti ve artık çırpınmayı bırakmıĢ dehĢet içinde görünen Mundungus‘un yanında dizlerinin
üzerine çöktü. Ron nefes nefese ayağı kalktı ve asasını kasten Mundungus‘un burnuna doğrultmuĢ
olan Harry‘i izledi. Mundungus leĢ gibi sigara ve ter kokuyordu. Saçı keçeleĢmiĢ, cüppesi
lekelenmiĢti.
―Kreacher hırsızı getirmedeki gecikme yüzünden özür diliyor, Efendi,‖ diye vırakladı cin. ―Fletcher
yakalanmaktan nasıl kaçılacağını biliyor, saklanacak çok deliği ve yardakçısı var. Yine de, sonunda
Kreacher hırsızı köĢeye sıkıĢtırdı.‖
―Gerçekten iyi iĢ baĢardın, Kreacher,‖ dedi Harry ve cin eğilerek selam verdi.
―Pekala, senin için birkaç sorumuz var,‖ dedi Harry Mundungus‘a.
―Panikledim, tamam mı? BaĢından beri gelmek istemiyordum, alınma dostum ama senin için ölmeye
hiç gönüllü olmamıĢtım ve sonra lanet olası Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen bana doğru uçarak geliyordu,
kim olsa kaçardı, baĢından beri gelmek istemediğimi söyledim—―
―Bilgin olsun diye söylüyorum, baĢka hiçbirimiz buharlaĢmadık,‖ dedi Hermione.
―Eh, siz bir grup lanet olası kahramansınız o zaman, değil mi, ama ben asla kendimi öldürmeye
niyetliymiĢim gibi davranmadım—―
―Deli Gözü bırakıp kaçma nedeninle ilgilenmiyoruz,‖ dedi Harry asasını Mundungus‘un kan çanağı
gözlerine biraz daha yaklaĢtırarak. ―Senin güvenilmez bir pislik olduğunu zaten biliyorduk.‖
―Öyleyse neden ev cinleri tarafından kovalanıyorum? Yoksa bu yine o kadehlerle mi alakalı? Bende
hiç kalmadı, eğer kalmıĢ olsaydı hepsini alabilirdiniz—―
―Kadehlerle de ilgili değil, ama yaklaĢtın,‖ dedi Harry. ―Kapa çeneni ve dinle.‖
Yapacak bir Ģey olması harika hissettirdi, küçük bir porsiyon gerçeklik talep edebilecek biri olması
harikaydı. Harry Ģimdi asasını Mundungus‘un burun köprüsüne o kadar yakın tutuyordu ki,
Mundungus görüntüsünü takip edeyim derken ĢaĢı görünüyordu.
―Evdeki değerli Ģeyleri temizlediğinde,‖ diye baĢladı Harry ama Mundungus yeniden böldü.
―Sirius o ıvır zıvırları hiç önemsemedi—―
Hızlıca ilerleyen bir ayak sesi duyuldu, sonra bir bakır parıldaması, yankılanan bir çınlama ve
ardından Ģiddetli bir haykırıĢ; Kreacher Mundungus‘a doğru bir koĢu koparmıĢ ve kulplu tencereyle
adamın kafasına vurmuĢtu.
―Durdur Ģunu, durdur Ģunu, bu yaratık bir yere kapatılmalı!‖ diye çığlık attı Mundungus, Kreacher ağır
tencereyi tekrar kaldırdığı sırada büzüĢmüĢtü.
―Kreacher, hayır!‖ diye bağırdı Harry.
Kreacher‘ın ince kolları hala havada tuttuğu tencerenin ağırlığı yüzünden titriyordu.
―Belki yalnızca bir kere daha, Efendi Harry, Ģans için?‖
Ron güldü.
―Bilincinin yerinde olması lazım Kreacher, ama eğer ikna edilmesi gerekirse, o Ģeref sana ait,‖ dedi
Harry.
―Çok teĢekkür ederim, Efendi Potter,‖ dedi Kreacher eğilip selamlayarak, kısa bir mesafe geri çekildi,
büyük cansız gözleri tiksinmeyle Mundungus‘a sabitlenmiĢti.
―Bulabildiğin bütün değerli Ģeyleri alıp evi soyduğunda,‖ diye baĢladı Harry yeniden, ―mutfak
dolabından birçok Ģey almıĢsın. Orada bir madalyon vardı.‖ Harry‘nin ağzı aniden kurudu. Ron ve
Hermione‘nin aynı derecede gergin ve heyecanlı olduklarını hissetti. ―Onunla ne yaptın?‖
―Neden?‖ diye sordu Mundungus, ―Değerli bir Ģey mi?‖
―Hala sende!‖ diye bağırdı Hermione.
―Hayır, değil,‖ dedi Ron kurnazca. ―Onu satarken acaba daha mı fazla para alsaydı diye düĢünüyor.‖
―Daha fazla?‖ dedi Mundungus, ―bu lanet olası zor olurdu… onu bedavaya vermek zorunda kaldım
tamam mı? BaĢka seçeneğim yoktu.‖
―Ne demek istiyorsun?‖
―Diagon Yolu‘nda satıĢ yapıyordum, bir kadın bana doğru geldi, büyülü el yapımı objeleri değiĢ tokuĢ
yapmak için lisansımın olup olmadığını sordu. Lanet olası iĢgüzar. Bana para cezası kesecekti, ama
sonra madalyonla ilgilendi ve onu alıp, bu seferlik gitmeme izin vereceğini ve kendimi Ģanslı saymam
gerektiğini söyledi.
―Kimdi o kadın?‖ diye sordu Harry.
―Bilmiyorum, bakanlık cadalozunun teki.‖
Mundungus bir dakika boyunca iyice düĢündü, kaĢlarını kırıĢtırdı.
―Küçük kadın. Kafasında fiyonk kelebek biçiminde yapılmış bir kurdelesi vardı.”
KaĢlarını çattı ve ekledi, ―Kurbağaya benziyordu.‖
Harry asasını indirdi: Asa Mundungus‘un burnuna çarptı ve ucundan kırmızı kıvılcımlar çıkararak göz
kapaklarını tutuĢturdu.
―Aguamenti!‖ diye çığlık attı Hermione ve asasının ucundan su fıĢkırarak Mundungus‘u az kalsın
boğuyordu.
Harry kafasını kaldırıp baktı ve Ron‘la Hermione‘nin suratlarında aynı Ģok ifadesini gördü. Sağ elinin
arkasında yara izleri tekrar sızlamaya baĢladı.
ON İKİNCİ BÖLÜM
SİHİR GÜÇTÜR
Ağustos yavaĢça geçtiğinde, Grimmauld Meydanı‘nın ortasındaki bakımsız çimler güneĢte
gevrekleĢene kadar pörsüdü ve sarardı. Ne On Ġki Numara‘nın sakinleri ne de On Ġki numaranın
kendisi, civar evlerde yaĢayan bir kimse tarafından görülüyordu. Grimmauld Meydanı‘nda yaĢayan
Muggle‘lar çoktan On Bir numaranın yanında On Üç numaranın yer almasının komik bir hata olduğunu
kabullenmiĢlerdi.
Yine de meydan, hâlâ merak verici anormallikte olan birkaç ziyaretçi çekiyordu. Günde en az bir ya da
iki insan sırf ya bu sebepten dolayı Grimmauld Meydanı‘na geliyor, ya da en azından bu sebepten
gelmiĢ gibi görünüyorlar, yüzlerini On Bir ve On Üç numaralarına vererek parmaklıklara yaslanıyorlar
ve iki evin birleĢme noktasını izliyorlardı. Pusuya yatanlar hiç iki gün üst üste aynı değillerdi ve
bununla beraber hepsinin de ortak noktasının düzgün bir kıyafetten nefret ettikleri olduğu
görünüyordu. Yanlarından geçen Londra‘lıların büyük bölümü bunları eksantrik giysiler olarak görüyor
ve bir bakıp geçiyor, yine de bazen bir tanesi neden bir insanın bu sıcakta bu tür bir cüppe
giyebileceğini merak edip dönüp tekrar bakıyordu.
Gözetleyiciler, nöbetlerinden beklediklerini alamıyor gibiydiler. Bazen bir tanesi sanki ilginç bir Ģey
görmüĢ gibi heyecanla ileri atılıyor, sonra da hayal kırıklığına uğrayarak geriye çekiliyordu.
Eylül‘ün ilk gününde, meydanda her zamankinden daha çok insan pusuya yatmıĢtı. Yarım düzine uzun
cüppeli adam sessiz ve tetikte, her zamanki gibi On Bir ve On Üç numaralı evlere dik dik bakıyorlar,
ama bekledikleri Ģey hâlâ yakalanması güç gözüküyordu. AkĢam, haftalardır ilk defa, soğuk yağmurun
beklenmedik esintisini beraberinde getirerek çöktüğünde, ilginç bir Ģey görmeyi bekledikleri izahsız
anlardan biri meydana geldi. Suratı sargılı olan adam iĢaret etti ve en yakınındaki tıknaz ve solgun
olan arkadaĢı, ileri atılmaya kalkıĢtı ama bir saniye sonra rahatlayarak eski pasif vaziyetlerine
döndüler. Kızgın ve hayal kırıklığına uğramıĢlardı.
Bu esnada, Harry, az önce On Ġki numaranın salonuna girmiĢti. DıĢarıdaki ön kapının basamaklarına
Cisimlendiğinde dengesini kaybetmiĢ ve bir anlığına dıĢarıda kalan dirseğinin Ölüm Yiyen‘lerin gözüne
iliĢmiĢ olabileceğini düĢünmüĢtü. Ön kapıyı arkasından dikkatlice kapatarak, Görünmezlik Pelerini‘ni
çıkardı, kolunun üzerine astı ve elinde Gelecek Postası‘nın çalınmıĢ bir nüshası, hızla kapıdan ilerleyip
zemin kata giden iç karartıcı antreyi geçti.
Onu her zamanki ―Severus Snape‖ fısıltısı karĢıladı, serin rüzgâr sarmaladı ve dili bir anlığına
dönmedi.
‖Seni ben öldürmedim,‖ dedi, hemen dili döndüğünde, ardından cansız lanet Ģekil patladığında
nefesini tuttu. ―Haberlerim var ve sevinmeyeceksiniz.‖ demeden önce merdivenlerin yarısından
mutfağa kadar bekledi, Mrs Black‘in menzilinden çıktı ve toz bulutundan uzaklaĢtı.
Mutfak tanınmayacak haldeydi. Her tarafı parlıyordu; Bakır kaplar ve tencereler parlatılmıĢtı; ahĢap
masaüstü ıĢıldıyordu; kadehler ve tabaklar akĢam yemeğine hazır halde üst üste koyulmuĢ, üzerinde
bir kazanın kaynadığı, keyifle yanan ateĢin ıĢığında parıldıyordu. Her nasılsa odadaki hiç bir Ģey,
Harry‘ye doğru koĢar adım gelen, kar beyazı bir havlu giymiĢ, kulak kılları temiz ve yün gibi yumuĢak
olan ev cininden daha etkileyici halde farklı değildi. Ġnce göğsünde Regulus‘un madalyonu zıplıyordu.
―Lütfen ayakkabılarınızı çıkarın, Efendi Harry, ve yemekten önce ellerinizi yıkayın.‖ diye vırakladı
Kreacher, Görünmezlik Pelerini‘ni aldı ve sarkık vaziyette duvardaki bir köĢeye henüz yıkanmıĢ bir
kaç eski cüppenin yanına asmaya götürdü.
―Ne oldu?‖ diye sordu Ron, kaygılanmıĢçasına. O ve Hermione bir deste notun ve el yazısının
üzerinde durmuĢlar, uzun mutfak masasını dolduran haritalar çizmiĢlerdi, ama Ģimdi Harry uzun
adımlarla onlara doğru geldiğinde ve gazeteyi saçılmıĢ parĢömenlerin tepesine attığında onu
izlemiĢlerdi.
Tanıdık, çengel burunlu, siyah saçlı bir adam manĢetin arkasından onlara doğru bakıyordu:
‘SEVERUS SNAPE HOGWARTS‘IN MÜDÜRÜ TAYĠN EDĠLDĠ.’
―Hayır!‖ dedi Ron ve Hermione yüksek sesle.
Hermione en hızlılarıydı; gazeteyi kaptı ve beraberindeki hikâyeyi yüksek sesle okumaya baĢladı.
‗‖Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okulunun çoktan beridir Ġksir üstadı olan Severus Snape, bugün,
tarihi okulun birkaç personel değiĢikliğinin en önemlisi olarak müdür tayin edildi. Eski Muggle Öğretileri
öğretmeninin istifasını müteakiben Allecto Carrows onun yerini doldururken, kardeĢi Amycus Karanlık
Sanatlara KarĢı Savunma öğretmeni olacak.
―‘En iyi Büyücülük geleneklerini ve değerlerini yüceltme fırsatını içtenlikle karĢılıyorum—‗ Cinayet
iĢlemek ve insanların kulaklarını koparmak gibi, herhalde! Snape, müdür! Snape Dumbledore‘un
odasında—Merlin‘in donu!‖ diye feryat etti, Harry ve Ron‘un zıplamalarına neden olarak. Sıçrayarak
masadan kalktı ―Bir dakika içinde dönerim!‖ diye bağırarak odadan hızla uzaklaĢtı.
―Merlin‘in donu mu?‖ diye tekrarladı Ron, eğlenmiĢ görünüyordu. ―SinirlenmiĢ olmalı.‖ Gazeteyi
kendine doğru çekti ve Snape makalesini dikkatle okudu.
―Diğer öğretmenler bunu kendilerine yediremezler. McGonagall ve Flitwick ve Sprout herĢeyi biliyorlar,
Dumbledore‘un nasıl öldüğünü biliyorlar. Snape‘i müdür olarak kabul etmezler. Ve bu Carrow‘lar kim?‖
―Ölüm Yiyenler,‖ dedi Harry. ―Ġçeride onların resimleri var. Snape Dumbledore‘u öldürdüğü zaman
kulenin tepesindelerdi, yani hepsi arkadaĢlar.‖
―Ve,‖ diye devam etti Harry kederle, bir sandalye çekerek, ―Öteki öğretmenlerin kalmaktan baĢka
seçenekleri olduklarını zannetmiyorum. Eğer Bakanlık ve Voldemort, Snape‘in arkasındalarsa,
yapacakları seçim kalıp ders vermekle bir kaç yıl Azkaban arasında olacaktır—ve bu eğer Ģanslılarsa
tabii. Kalıp öğrencileri korumayı deneyeceklerini zannediyorum.‖
Kreacher elinde koca çorba kasesiyle masaya koĢuĢturdu ve çorbayı eski kaselere dağıttı,
dağıttığında da diĢleriyle ıslık çalıyordu.
―TeĢekkürler, Kreacher,‖ dedi Harry, Snape‘in suratına bakmamak için Gelece‘ğe bir fiske vurdu. ―HoĢ,
en azından Snape‘in tam olarak nerede olduğunu biliyoruz.‖
Çorbayı kaĢıklamaya baĢladı. Kreacher‘ın yemek piĢirme kalitesi, Regulus‘un madalyonunu
verdiğinden bu yana çarpıcı bir Ģekilde düzelmiĢti: Bugünkü Fransız soğanı Harry‘ye her zamankinden
daha lezzetli gelmiĢti.
―Hâlâ bir sürü Ölüm Yiyen evi izliyor,‖ diye anlattı Ron‘a bir yandan da yiyerek, ―normalden daha fazla.
Bizim okul sandıklarını dıĢarıya sürüyüp Hogwarts Ekspresi‘ne yollanacağımızı umuyor gibiler.‖
Ron saatine baktı.
―Bütün gün bunu düĢündüm. Altı saat önce gitti. Garip değil mi?‖
Harry, zihninin içinde bir keresinde Ron‘la havadan takip ettikleri, kıpkırmızı buharlı lokomotifi görür
gibi oldu, kıpkırmızı tırtıl misali tarlaların ve tepelerin arasında parıldayan lokomotif. Ginny, Neville ve
Luna‘nın beraber oturduklarından emindi, belki o, Ron ve Hermione‘nin nerede olduklarını merak
ediyorlar, ya da Snape‘in yeni rejimini nasıl darbeleyeceklerini tartıĢıyorlardı.
―Beni neredeyse içeri girerken göreceklerdi,‖ dedi Harry. ―Kötü halde en üst basamağa indim ve
Pelerin kaydı.‖
―Ben her seferinde yapıyorum. Oh, iĢte geldi,‖ diye ekledi Ron. ―Merlin‘in sarkık donu adına, o da ne
içindi?‖
―Bunu hatırladım,‖ diye konuĢtu Hermione nefes nefese.
Mutfak masasından, küçük, boncuklu çantasını alana kadar yer hizasına indirdiği büyük, çerçeveli bir
resim tutuyordu. Çantayı açarak, resmi içine tıktı, ve aslında minicik bir çantanın içine girmek için
açıkça çok büyük olmasına rağmen, saniyeler içinde bir sürü baĢka Ģey gibi o da çantanın kaprisli
derinliklerinde kaybolmuĢtu.
―Phineas Nigellus,‖ diye açıkladı Hermione çantayı her zamanki yüksek sesli, Ģakırtılı bir çarpmayla
mutfak masasının üzerine attığında.
―Efendim?‖ dedi Ron, ama Harry anlamıĢtı. Phineas Nigellus Black‘in tablo resmi, Grimmauld
Meydanı‘ndaki portresiyle, Hogwarts‘taki müdürün odasındaki arasında yer değiĢtirebiliyordu:
ġüphesiz Ģu anda Snape‘in oturduğu, Dumlodore‘un narin gümüĢ aletleri, taĢtan yapılma düĢünseli,
Seçmen ġapka ve mekân değiĢtirmedikçe, Gryffindor‘un kılıcından oluĢan koleksiyonuna baĢarılı bir
Ģekilde hâkim olan kule biçimli dairesel oda,
―Snape, Phineas Nigellus‘u evin içine göz atması için gönderebilirdi,‖ diye açıkladı Hermione Ron‘a,
oturduğu yere geri döndüğünde. ―Ama Ģimdi denesin bakalım, Phineas Nigellus benim ufak el
çantamın içini görecektir.‖
―Ġyi fikir!‖ dedi Ron, etkilenmiĢ görünüyordu.
―TeĢekkürler,‖ diye gülümsedi Hermione, çorbasını önüne çekerek. ―Harry, bugün baĢka neler oldu
bakalım?‖
―Hiç bir Ģey,‖ dedi Harry. ―Bakanlık giriĢini yedi saat boyunca izledim. Ondan bir iz yok. Babanı gördüm
Ron, iyi görünüyor.‖
Ron bu haberi kafasını sallayarak değerlendirdi. Bakanlığa giriĢ çıkıĢlarında Mr Weasley ile irtibata
geçmenin veya bunu denemenin çok tehlikeli olduğunu kabullenmiĢlerdi, çünkü her zaman baĢka
çalıĢanlar tarafından kuĢatılıyordu. Gergin ve tedirgin görünse bile, onu bir an olsun görmek
rahatlatıcıydı,
―Babam bize her zaman, Bakanlık çalıĢanlarının çoğunun iĢlerine gitmek için Uçuç ġebekesini
kullandığını söylerdi.‖ dedi Ron. ―Umbridge‘i neden görmediğimizin sebebi bu, hiç yürümedi, çok
önemli birisi olduğunu düĢünüyordu.‖
―Ve o gülünç yaĢı cadıyla, ufak askeri cüppe giyen büyücüye ne demeli?‖
―Ah evet, Sihirsel Bakım‘dan biri,‖ dedi Ron.
―Sihirsel Bakım için çalıĢtığını nerden biliyorsun?‖ diye sordu Hermione, çorba kaĢığı havada asılı
kalmıĢtı.
―Babam Sihirsel Bakım‘dan herkesin lacivert cübbe giydiğini söyledi.‖
―Ama bunu bize hiç anlatmadın!‖
Hermione kaĢığı bıraktı ve Harry içeri girdiğinde o ve Ron‘un incelemekte olduğu öndeki not ve harita
destesine eğildi.
―Burada askeri cüppe hakkında bir Ģey yok, hiç bir Ģey!‖ dedi, hararetle sayfaları çevirerek.
―Peki, bir Ģey fark eder mi?‖
―Ron, çok Ģey fark eder! Eğer Bakanlık‘a girmek istiyorsak ve davetsizce içeriye giren kiĢileri
gözetlerken yerini tespit etmek istediklerinde kendimizi yakalatmak istemiyorsak, her küçük detay fark
eder! Bu konu üzerinde tekrar tekrar durduk, yani, bize anlatmaya bile zahmet etmiyorsan bütün bu
keĢif gezilerinin anlamı ne ki—―
―Aman Hermione, ufak bir Ģey unuttum—―
―Farkındasınızdır belki, Ģu anda Yeryüzü‘nde bizim için Bakanlık‘tan daha tehlikeli olabilecek baĢka bir
yer yok—―
―Bence yarın yapmalıyız,‖ dedi Harry.
Hermione birdenbire durdu, çenesi açıktı; Ron çorbasından biraz üzerine döktü.
―Yarın?‘ diye tekrarladı Hermione. ―Ciddi değilsin, Harry?‖
―Öyleyim,‖ dedi Harry. ―Bir ay daha Bakanlık‘ın etrafında pusuya yatsak bile, Ģu anda olduğumuzdan
daha çok hazırlanmıĢ olacağımızı zannetmiyorum. Ne kadar ertelersek, madalyon o kadar uzakta olur.
Zaten Umbridge‘in o açılmayan Ģeyi çoktan fırlatıp atmıĢ olma Ģansı yüksek.‖
―Tabii,‖ dedi Ron, ―eğer açmanın bir yolunu bulmadıysa ve Ģimdi onun sahibi o,‖
―Bir Ģey fark ettirir mi ona, o bir numaralı Ģeytan,‖
Harry omuz silkti.
Hermione derin düĢüncelere dalmıĢ, dudağını ısırıyordu.
―Önemli olan her Ģeyi biliyoruz,‖ diye devam etti Harry, Hermione‘yi hedef alarak.
―Bakanlık‘ın içinde ve dıĢında Cisimlenme‘yi durdurduklarını biliyoruz. Artık sadece en kıdemli
Bakanlık üyelerinin Uçuç ġebekesi‘nden evleriyle bağlantıya geçmesine izin verildiğini biliyoruz, çünkü
Ron iki Adı Ağza Anılmayanlar anlatırken duydu. Ve Umbridge‘in ofisinin nerede olduğunu kabaca
biliyoruz, çünkü o sakallı korumanın arkadaĢına söylediğini duydun—―
―Ben birinci katta olacağım, Dolores beni görmek istiyor,‖ dedi Hermione hemen ezbere.
―Aynen,‖ dedi Harry. ―Ve biz bu tuhaf paralardan, ya da jetonlardan, ya da her neyse artık ondan
kullanılacağını biliyoruz, çünkü o cadıyı arkadaĢından ödünç alırken gördüm—―
―Ama bizde onlardan yok!‖
―Eğer plan iĢlerse, olacak,‖ diye devam etti Harry sakince.
―Bilmiyorum, Harry. Bilmiyorum… Kötü gidecek korkunç derecede çok Ģey, Ģansa bırakılan o kadar
güvence var ki…‖
―Bir üç ay daha hazırlık yapsak da geçekler öyle olacak,‖ dedi Harry. ―Harekete geçme zamanı.‖
Ron ve Hermione‘nin yüzlerinden korktuklarını söyleyebilirdi, bilhassa kendinden emin değildi, ama
yine de planlarını operasyona dönüĢtürme zamanının geldiğinden emindi.
Geçtikleri dört haftayı sırayla Görünmezlik Pelerini‘ni giyerek ve Ron‘un Mr Weasley sayesinde
çocukluk yıllarından beri bildiği Bakanlık‘ın resmi giriĢini gözetleyerek geçirmiĢlerdi. Bakanlık
çalıĢanlarının yollarını takip ederek onların peĢine takılmıĢlar, konuĢmalarını gizlice dinlemiĢler ve
dikkatli bir inceleme sonunda hangisinin her gün aynı saatte yalnız baĢına görülebileceğini
öğrenmiĢlerdi. Ara sıra birisinin evrak çantasından bir Gelecek Postası aĢırma Ģansı yakalamıĢlardı.
YavaĢ yavaĢ da Ģu an Hermione‘nin önünde istiflenmiĢ kabataslak haritaları ve notları biriktirmiĢlerdi.
―Tamam,‖ dedi Ron yavaĢça, ―diyelim ki yarın yapıyoruz… bence bu sadece Harry ve benle olmalı.‖
―Oh, buna tekrar baĢlama!‖ diye iç çekti Hermione. ―Bunu hallettiğimizi düĢünüyordum.‖
―Kapı ağızlarında Görünmezlik Pelerini‘nin altında oyalanmak bir yere kadar, ama bu baĢka
Hermione.‖ Ron parmağıyla on gün önceki Gelecek Postası‘nın bir nüshasını dürttü. ―Sen onların
sorgulamalarına izin vermeyen Muggle doğumlular listesindesin!‖
―Ve sen de Ģu anda Kovuk‘ta sıvaserpilden ölmek üzere olmalısın! Eğer birisinin gitmemesi
gerekiyorsa o da Harry, onun kellesine on bin Galleon‘luk ödül biçildi—―
―Güzel, ben burada kalacağım,‖ dedi Harry. ―Eğer Voldemort‘u alt ederseniz bana da bildirin, tamam
mı?‖
Ron ve Hermione gülerken, acı Harry‘nin alnındaki yara izini vurdu.
Eli hemen oraya gitti: Hermione‘nin gözlerinin kısıldığını gördü; ve eylemi saçlarını gözlerinden
çekerek sona erdirmeyi denedi.
―Aslında, eğer üçümüz gidiyorsak ayrı ayrı BuharlaĢmamız gerekecek,‖ diyordu Ron. ―Artık hepimiz
pelerinin altına sığmayız.‖
Harry‘nin yara izi gittikçe ağrılı bir hal alıyordu. Kalktı. Kreacher birden öne atıldı.
―Efendi çorbasını bitirmedi, Efendi kekikli yahniyi tercih eder mi, ya da Efendi‘nin düĢkün olduğu melas
turtasını?‖
―TeĢekkürler, Kreacher, ama bir dakika içinde dönerim-Ģey-lavabo.‖
Hermione‘nin onu Ģüpheli Ģüpheli izlemesinden vakıf, Harry, salondaki merdivenlere ve hole attı
kendini, banyoya koĢar adım gitti ve kapının sürgüsünü çekti. Acıyla hırıldayarak, çeĢmesi ağzı açık
yılan Ģeklinde olan siyah lavaboya kendini attı ve gözlerini kapattı.
Zifiri karanlık bir sokak boyunca kayıyordu. Her iki tarafındaki binaların uzun, ahĢap üçgen çatıları
vardı; zencefilli çöreklere benziyorlardı.
Birine yaklaĢtı, sonra kapıya yaslanan uzun parmaklı elinin beyazlığını gördü. Artan bir heyecan
hissediyordu...
Kapı açıldı: Gülen bir kadın duruyordu. Yüzü Harry‘nin yüzüne bakınca asıldı, mizacı gitmiĢti, yerini
terör almıĢtı...
―Gregorovitch?‖ dedi yüksek, soğuk ses.
Kadın kafasını salladı: Kapıyı kapatmaya uğraĢıyordu. Beyaz bir el engelledi, kapıyı kapatmasına
mani oldu.
―Gregorovitch‘i istiyorum.‖
―Er wohnt hier nicht mehr!‖ diye feryat etti, kafasını sallıyordu. ―O burada yaĢamamak! O burada
yaĢamamak! Onu tanımamak ben!‖
Kapıyı kapatma teĢebbüsünden tamamen vazgeçmiĢ halde, geri geri karanlık salona gitmeye
baĢlamıĢtı, ve Harry ona doğru kaymaya baĢlamıĢtı, ve uzun parmaklı eli asasını çıkartmıĢtı.
―Nerede o?‖
―Das welfe ich nicht! O gitmek! Ben bilmemek, ben bilmemek!‖
Asasını doğrulttu. Kadın bağırdı. Ġki küçük çocuk salona doğru koĢtular. Onları kollarıyla korumaya
çalıĢtı. YeĢil ıĢık huzmesi hâkimdi—
―Harry! HARRY!‖
Gözlerini açtı; yere düĢmüĢtü. Hermione tekrar kapıya vuruyordu.
―Harry, açar mısın!‖
BağırmıĢtı, biliyordu. Kalktı ve kapının sürgüsünü açtı; Hermione birden dengesini kaybederek içeri
yuvarlandı ve Ģüpheli Ģüpheli etrafa baktı. Ron da arkasındaydı, asasını serin banyonun köĢelerine
yönelttiğinde heyecanı kırıldı.
―Ne yapıyordun?‖ diye sordu Hermione sert bir biçimde.
―Ne yapıyor olduğumu düĢünüyorsun?‖ diye sordu Harry zayıf bir cüretle.
―Deli gibi bağırmıyor muydun?‖ dedi Ron.
―A, evet… UyuyakalmıĢ olmalıyım ya da—―
―Harry, lütfen zekâmızı aĢağılama,‖ dedi Hermione, derin nefesler alıyordu. ―Yara izinin aĢağıdayken
acıdığını biliyoruz ve bembeyaz kesilmiĢsin.‖
Harry küvetin kenarına oturdu.
―Ġyi, az önce Voldemort‘un bir kadını öldürdüğünü gördüm. ġimdiye kadar büyük ihtimalle bütün
sülalesini öldürmüĢtür. Ve öyle yapması gerekmiyordu. Cedric‘in durumundaydı, sadece oradaydılar...‖
―Harry bunun tekrar olmasına izin vermemen gerekiyor!‖ diye ağladı Hermione, sesi banyoda
yankılanmıĢtı. ―Dumbledore senin Zihinbend kullanmanı istedi! Bu bağlantının kötü olduğunu anlattı—
Voldemort bunu kullanabilir, Harry! Onun öldürüĢlerini ve iĢkencelerini görmek neye yarar, ne faydası
var?‖
―Çünkü ne yaptığını bildiğim anlamına geliyor,‖ dedi Harry.
―Yani onu engellemeyi denemeyeceksin bile?‖
―Hermione yapamam. Zihinbend‘de kötü olduğumu biliyorsun, hiç bir zaman beceremedim.‖
―Hiç tam olarak demedin ki!‖ dedi hararetle. ―Anlamıyorum, Harry—bu özel bağlantının ya da iliĢkinin
olmasından memnun musun ya da her—her neyse—―
Harry‘nin kalktığında ona attığı bakıĢ yüzünden duraksadı.
―Memnun mu?‖ dedi sessizce. ―Sen memnun olur muydun?‖
―Ben—hayır—özür dilerim, Harry, öyle demek istemedim—―
―Nefret ediyorum, onun benim içime girebilmesi gerçeğinden nefret ediyorum, en tehlikeli olduğu
anlarda onu izlemek zorunda olduğumdan. Ama bunu kullanacağım.‖
―Dumbledore—―
―Dumbledore‘u unut. Bu benim seçimim, baĢka kimsenin değil. Onun neden Gregorovitch‘in peĢinde
olduğunu bilmek istiyorum.‖
―Kim?‖
―Yabancı bir asa ustası,‖ dedi Harry. ―Krum‘un asasını yapmıĢ ve Krum onun harika olduğunu
söylüyor.‖
―Ama sana göre,‖ dedi Ron, ―Voldemort Ollivander‘I bir yere tıktı. Eğer bir asa ustasını yakaladıysa,
ötekine neden ihtiyacı var?‖
―Belki Krum‘la aynı fikirdedir, belki Gregorovitch‘in daha iyi olduğunu düĢünüyordur… ya da
Gregorovicth, Voldemort beni yakaladığı zaman benim asamın ne yaptığını açıklayabileceğini
düĢünüyordur, çünkü Ollivander bilmiyordu.‖
Harry, kırık, tozlu aynaya göz attı ve arkasında Ron ve Hermione‘nin birbirlerine Ģüpheci bakıĢlar
attığını gördü.
―Harry, asanın ne yaptığı hakkında konuĢup duruyorsun,‖ dedi Hermione, ―ama olmasını sağlayan
sensin! Neden kendi gücünün sorumluluğunu almamakta bu kadar kararlısın?‖
―Çünkü ben olmadığını biliyorum! Ve Voldemort da öyle, Hermione! Ġkimiz de gerçekten ne olduğunu
biliyoruz!‖
Birbirlerine baktılar, Harry, Hermione‘yi ikna edemediğini ve onun asa teorisine karĢı ve kendine
Voldemort‘un zihnini görme iznini vermesine karĢı savlar sıralamaya çalıĢtığını biliyordu. Ron onu
rahatlatarak araya girdi.
―BoĢ ver,‖ diye nasihat verdi ona. ―Ona kalmıĢ. Ve eğer yarın Bakanlık‘a gideceksek, planı bozmamız
gerektiğini mi düĢünüyorsun?‖
Ġsteksizce, diğer ikisinin anlattığı gibi, Hermione olayları akıĢına bıraktı, nedense Harry ilk fırsatta
tekrar saldıracağından emindi. Bu arada Kreacher‘ın hepsine yahni ve melas turtası servis ettiği zemin
kattaki mutfağa geri döndüler.
O gece geç saatlere kadar yatmadılar, saatler sonra planlarını kadar tekrar tekrar gözden geçirmiĢler,
birbirlerine kusursuz olduğunu söylemiĢlerdi.
Sirius‘un odasında uyuyan Harry, yatağında babası, Sirius, Lupin ve Pettigrew‘in yer aldığı eski
fotoğrafa asa ıĢığı ile eĢlik ediyor ve bir on dakika daha kendi kendine planı mırıldanıyordu. IĢığı
söndürdüğünde, aslında Çok Özlü Ġksir, Kusturan Pastiller, ya da Sihirsel Bakım Dairesi‘nin askeri
cüppelerini değil, asa ustası Gregorovitch‘i ve Voldemort onu kararlı bir Ģekilde ararken daha ne kadar
uzun süre saklı kalmayı umduğunu düĢünüyordu.
Günün ağarması gece yarısını edepsiz bir hızlılıkla takip etmiĢ görünüyordu.
Ron‘un karĢılaması ―Korkunç görünüyorsun,‖ oldu Harry‘yi uyandırmak için odaya girdiğinde.
―Uzun süredir değil,‖ dedi Harry esneyerek.
Hermione‘yi aĢağıda mutfakta buldular. Kendisine kahve ve poğaça servis ediliyordu ve Harry‘nin
sınav zamanındaki yeniden gözden geçiriĢle iliĢkilendirdiği yüzünde hafif bir telaĢ ifadesi taĢıyordu.
―Cüppeler,‖ dedi kısık sesle, mevcudiyetlerini onaylayan heyecanlı bir kafa sallama hareketiyle ve
boncuklu çantasına tıkıĢtırarak. ―Çok Özlü Ġksir… Görünmezlik Pelerini… Kusturan Pastiller, Burun
Kanatan Nugatlar, Uzatılabilen Kulaklar.‖
Kahvaltılarını aceleyle yuttular ve yukarı çıktılar, Kreacher da peĢlerinden geliyor ve onlara
döndüklerinde soğanlı börek yapma sözü veriyordu.
―Tanrı onu korusun,‖ dedi Ron, sevgiyle, ―ve düĢünürsek eğer eskiden kafasını kesip duvara asma
gibi bir arzum vardı.‖
Son derece dikkatli bir Ģekilde kapı eĢiğine geldiler. Puslu meydanda bekleyen birkaç ĢiĢik gözlü Ölüm
Yiyen‘in evi gözetlediğini gördüler.
Hermione önce Ron ile Cisimlendi, ardından Harry için geri döndü. Kısa süreli karanlık ve nefessiz
kalmanın ardından Harry kendini ilk planlarını yaptıkları yer olan küçücük bir dar geçitte buldu. Büyük
birkaç çöp bidonu dıĢında henüz kimse yoktu. Ġlk Bakanlık görevlileri genellikle saat 8‘den önce
gözükmüyorlardı.
―Pekala‖ dedi Hermione, saatini kontrol ederek. ―BeĢ dakika içerisinde burada olması gerek. Ben onu
Sersemlettiğimde-‖
―Hermione, biliyoruz,‖ dedi Ron sert bir Ģekilde. ―O içeri girmeden önce kapıyı açmamız gerektiğini
sanıyordum.‖
Hermione tiz bir çığlık attı.
―Az daha unutuyordum! Geri çekilin!‖
Asasını önlerindeki asma kilide ve duvar yazılarıyla dolu kapıya doğrulttu. Kapı patırtıyla açıldı.
Karanlık yolun arkasındaki koridor onlara keĢif yolculuklarındaki gibi dikkatliymiĢçesine boĢ salonu
gösterdi. Hermione kapıyı kapalıymıĢ gibi göstermek için kendine doğru çekti.
―Ve Ģimdi,‖ dedi diğer iki dar geçide yüzünü dönerek, ―Pelerin‘i yeniden üstümüze geçiriyoruz-‖
―- ve bekliyoruz,‖ diye tamamladı Ron Pelerin‘i bir kuĢ kafesinin üstüne örtü atarmıĢ gibi atıp Harry‘e
doğru dönüp gözlerini devirerek.
Bir dakikadan daha fazla bir süre sonra, minik bir pop sesi ile küçük ağarmıĢ saçlı bir Bakanlık cadısı
onlardan bir adım uzaklığa Cisimlendi. Açılan gökyüzüyle bulutun ardından kendini gösteren güneĢ
yüzünden ani gelen ıĢıkla gözlerini kırpıĢtırdı. Hermione‘nin Sersemletme Büyüsü onu göğsünden
vurup yere düĢürdüğü ana dek bu beklenmedik ılık havanın tadını çıkaracak çok az zamanı olmuĢtu.
―Aferin sana, Hermione,‖ dedi Ron tiyatro kapısının yanındaki çöp bidonunun yanından ortaya
çıkarken, Harry Görünmezlik Pelerinini çıkarıyordu. Hep beraber küçük cadıyı karanlık koridordan
geçirerek kulise götürdüler. Hermione cadının saçından birkaç parça keserek çantasından çıkardığı
Çok Özlü Ġksir‘in içine attı. Ron küçük cadının el çantasını altüst etti.
―Bu Mafalda Hopkirk,‖ dedi Sihrin Uygunsuz Kullanım dairesinde olduğunu belirten yaka kartını
okuyarak. ―Bunları alsan iyi olur Hermione, jetonları al.‖
Ron cadının cüzdanından aldığı bir sürü altın renkli üstünde U.B.K. yazan jetonları Hermione‘ye verdi.
Hermione, bambul otu rengine dönmüĢ olan Çok Özlü Ġksir‘i içti. Birkaç saniye içinde Mafalda
Hopkirk‘in ikizi oldu. Mafalda‘nın gözlüklerini çıkardığı gibi kendine taktı. Harry saatini kontrol etti.
―Geç kalıyoruz, Mr Sihirsel Bakım her an burada olabilir.‖
Gerçek Mafalda‘nın yanındanın yakınındaki kapıya gittiler. Harry ve Ron üzerlerine Görünmezlik
Pelerinini geçirdiler fakat Hermione görünürde kalıp bekledi. Saniyeler sonra bir pop sesi daha
duyuldu, ve küçük yaban gelinciğimsi görünümlü bir büyücü onların önünde Cisimlendi.
―Ah, merhaba, Mafalda!‖
―Merhaba!‖ dedi Hermione titreyen bir sesle. ―Bugün nasılsınız?‖
―Doğrusunu isterseniz, pek iyi değilim,‖ diye cevap verdi büyücü üzgünce.
Hermione ve büyücü ana yola doğru yola koyulunca, Harry ve Ron peĢlerine düĢtü.
―Kendini kötü hissetmene üzüldüm,‖ dedi Hermione, üzüntülerini belirten büyücüyle sert bir Ģekilde
konuĢarak. Onu caddenin baĢına ulaĢmasını engellemek için gerekliydi.
―Buyrun, bir Ģeker alın.‖
―Ah, hayır, teĢekkürler‖
―Israr ediyorum!‖ dedi Hermine saldırgan bir tavırla Ģeker kesesini yüzüne doğru sallayarak. DehĢete
düĢmüĢ gibi gözüken büyücü bir tane aldı.
Etkisi aniden oldu. Pastil diline dokunduğu anda, büyücü öyle Ģiddetle kusamaya baĢladı ki
Hermione‘nin kafasından kopardığı saçları fark etmedi.
―Yüce Tanrım!‖ dedi Hermione, büyücü yolu kusmuğa bulayınca. ―Belki de bugün için izin almalısınız!‖
―Hayır, hayır!‖ Boğuldu ve kusacak gibi oldu. Düzgün yürüyememesine rağmen devam etmeye çalıĢtı.
―Bugün-gitmek-zorundayım.‖
―Ama bu çok saçma!‖ dedi Hermione dehĢete düĢmüĢ gibi görünerek. ―Bu durumda iĢe gidemezsiniz.
Bence ancak St. Mungo‘s bu sorunu çözebilir!‖
Büyücü yere kapaklandı, tekrar kalkarak kıvranarak ana caddeye yürümeye çalıĢtı.
―Bu Ģekilde iĢe gidemezsiniz!‖ diye bağırdı Hermione.
En sonunda Hermione‘nin sözlerini kabul etmiĢ gibi gözüküyordu. Tekrar doğrulmak için, geri
çekilmeye çalıĢan Hermione‘ye tutundu, olduğu yerde dönüp, arkasında Ron‘un adamın elinden
kaptığı bir torba ve fazlaca kusmuk birikintisi bırakarak ortadan kayboldu.
―Iyy,‖ dedi Hermione, eteğini kusmuk parçalarına değmemek için kaldırarak yürüdü. ―Onu
Sersemletmek daha az problem yaratırdı.‖
―Evet,‖ dedi Ron büyücü çantasıyla ortaya çıkarak, ―Ama yine de bence ortada bir grup bilinçsiz vücut
daha fazla dikkat çekerdi. ĠĢine çok bağlı görünüyordu, öyle değil mi? Saçı ve iksiri uzatsana.‖
Ġki dakika içinde Ron önlerinde durdu, küçük ve gelinciğimsi kokan büyücüye döndü. Büyücünün
çantasından düĢen deniz mavisi pelerini çıkarıp giydi.
―Garip, bugün onları giymiyordu, öyle değil mi? Ne kadar da gitmek istiyordu öyle? Her neyse, ben,
burada yazılana göre Reg Cattermole‘um.‖
―ġimdi, burada bekle,‖ dedi Hermione hala Görünmezlik Pelerininin altında olan Harry‘e, ―senin için
saç alıp birazdan döneceğiz.‖
YaklaĢık on dakika kusmuk dolu yolda Mafalda‘nın arkasında saklandı ve bekledi, ama bu Harry‘e çok
daha uzun geldi.
―Kim olduğunu bilmiyoruz,‖ dedi Hermione Harry‘e bir sürü kıvırcık siyah saç vererek, ―fakat kendisi
korkunç derecede kanayan burnu yüzünden eve gitmek zorunda kaldı! ĠĢte, oldukça uzun biri, daha
büyük pelerine ihtiyacın var…‖
Hermione çantasından Kreacher‘ın onlar için yıkadığı eski cüppeleri çıkardı, Harry onları giyerek iksiri
içti ve değiĢti.
Acı verici dönüĢümden sonra 180 cm boyunda birine dönüĢtü. Kaslı kollarına bakarak söylemek
gerekirse güçlü bir vücudu vardı. Ayrıca bir de sakalı vardı. Görünmezlik Pelerinini üstüne attı ve
gözlüklerini yeni cüppesinin içine koyup diğer ikisine katıldı.
―Vay canına, bu gerçekten korkutucu,‖ dedi Ron Harry‘e doğru kafasını kaldırıp bakarak.
―Mafalda‘nın jetonlarından birini al,‖ dedi Hermione Harry‘e, ―Hadi gidelim, neredeyse saat dokuz
olacak.‖
Geçit yolundan beraber çıktılar. Elli metre uzunluğundaki kaldırım sivri uçlu metal parmaklıkların
birinde BAYANLAR, diğerinde de BAYLAR yazıyordu.
―Birazdan görüĢürüz, o zaman‖ dedi Hermione gergince, BAYANLAR yazan yere girerken sendeledi.
Harry ve Ron, sıradan görünümlü siyah beyaz karolarla döĢenmiĢ umumi tuvalete giriyormuĢ gibi
görünen bir grup garip giyiniĢli adama katıldılar.
―Günaydın, Reg!‖ diye çağırdı deniz mavisi cüppeli diğer bir büyücü altın bir jetonu kabine atarak.
―Serserilik aldı baĢını gidiyor! Hepimizi iĢe bu Ģekilde gitmek için zorluyorlar! Kimin ortaya çıkacağını
düĢünüyorlar, Harry Potter‘ın mı?‖
Büyücü kendi esprisine kahkahalarla güldü. Ron zorla gülümsedi.
―Evet, aptalca öyle değil mi?‖ dedi.
Ron ve Harry bitiĢik kabinlere girdiler.
Harry‘nin sağında ve solunda sifon çekme sesleri geliyordu. Yere çömeldi ve kabinin altındaki
boĢluktan aĢağı baktı, bir anlığına bir çift ayağın tuvaletin içine tırmandığını gördü. Soluna baktı ve
Ron‘un ona göz kırparak baktığını gördü.
―Kendimizi mi sifon çeker gibi mi çekeceğiz?‖ dedi fısıldayarak.
‖GörünüĢe göre öyle,‖ diye fısıldayarak yanıtladı Harry; sesi derin ve sert bir Ģekilde çıkmıĢtı. Ġkisi de
dik durdular. Müstesna olarak aptalca bir hisle, Harry tuvalete tırmandı.
Hemen doğru Ģeyi yaptığını anlamıĢtı; suyun içinde duruyormuĢ gibi görünmesine rağmen,
ayakkabıları, ayakları ve cüppesi kupkuru kalmaya devam etti. Yukarı uzanıp, zinciri çekti ve hemen
ardından büyük bir hızla kısa bir bacadan aĢağı inip, Sihir Bakanlığı‘ndaki Ģöminelerden birinde ortaya
çıktı.
Hantal bir Ģekilde ayağa kalktı; vücudu, alıĢkın olduğundan daha fazla yer kaplıyordu. Muazzam
büyüklükteki Atriyum, Harry‘nin hatırladığından daha karanlık görünüyordu. Önceden salonun ortasını
kaplayan, cilalı tahta zemin ve duvarlara hafifçe pırıldayan ıĢık benekleri gönderen, altın bir fıskiye
vardı. ġimdi ise, görüntüye siyah taĢtan yapılma dev gibi bir heykel hâkimdi. Bu daha ziyade,
korkutucuydu, çok süslü oymaları olan tahtlarında oturan, kendilerinden aĢağıda kalan Ģöminelerden,
yuvarlanarak çıkan Bakanlık çalıĢanlarına bakan bir cadı ve bir büyücünün heykeliydi. Heykelin alt
kısmında yarım metre büyüklükte puntolarla SĠHĠR GÜÇTÜR kelimeleri kazınmıĢtı.
Harry bacaklarının arkasından sert bir darbe aldı: Daha demin, baĢka bir büyücü arkasındaki
Ģömineden fırlamıĢtı.
―Yoldan çekilmez misin—ah, üzgünüm, Runcorn!‖
Açıkça korkmuĢ görünen, kelleĢmeye baĢlayan büyücü hızla uzaklaĢtı. GörünüĢe göre Harry‘nin
kılığına girdiği kiĢi, Runcorn, korkutucu biriydi.
―ġĢĢt!‖ dedi bir ses ve etrafına bakıp, ince, küçük bir cadı ve Sihirsel Bakım‘dan, meraklı görünen bir
büyücünün, onu heykelin yanı baĢından el iĢaretleriyle yanlarına çağırdıklarını gördü. Harry onlara
katılmak için hızla hareket etti.
―Sorunsuz bir Ģekilde geldin, öyleyse?‖ diye fısıldadı Hermione Harry‘ye.
―Hayır, o hâlâ tuvalette sıkıĢmıĢ durumda,‖ dedi Ron.
―Ah, çok komik… Bu korkunç, değil mi?‖ dedi heykele gözlerini dikmiĢ olan Harry‘ye. ―Neyin üstünde
oturduklarını fark ettin mi?‖
Harry daha yakından baktı ve dekoratif bir Ģekilde oyulmuĢ olduklarını düĢündüğü tahtlarının aslında
oyulmuĢ insan yığınları olduğunu fark etti: Yüzlerce çıplak erkek, kadın ve çocuk vücutları vardı, hepsi
daha ziyade aptal, çirkin yüzlüydüler; güzel, cüppeli büyücülerin ağrılığını taĢımak için bükülmüĢ ve
sıkıĢtırılmıĢ gibi birbirlerine yapıĢık biçimde duruyorlardı.
―Mugglelar,‖ diye fısıldadı Hermione. ―Hak ettikleri yerdeler. Haydi, baĢlayalım.‖
Salonun sonundaki altın kapılara doğru giden cadı ve büyücü denizine katılıp, fırsat buldukça, gizlice
etraflarına baktılar, fakat Dolores Umbridge‘in kendine özgü Ģekline dair bir iz göremediler. Kapılardan
geçip, bir o kadar asansöre ev sahipliği yapan, yirmi kadar altın ızgaranın önünde kuyrukların
oluĢmaya baĢladığı, daha küçük bir salona girdiler. En yakınlarındaki kuyruğa ancak girmiĢlerdi ki bir
ses, ―Cattermole!‖ dedi.
Etraflarına döndüler. Dumbledore‘un ölümüne tanık olan Ölüm Yiyenler‘den biri onlara doğru uzun
adımlarla gelmekteydi. Etraflarındaki Bakanlık çalıĢanları sustular, hepsi bakıĢlarını aĢağı
yöneltmiĢlerdi. Harry onlara doğru dalgalanarak gelen korkuyu hissedebiliyordu. Onlara doğru gelen
adam kaĢlarını çatmıĢtı, biraz hayvani yüzü nasıl oluyorsa, ihtiĢamlı, oldukça geniĢ, epey bir altın
iplikle nakıĢlanmıĢ bir Ģekilde süslenmiĢ olan cüppesiyle zıtlık oluĢturuyordu. Asansörlerin etrafındaki
kalabalıktan birisi dalkavukça, ―Günaydın, Yaxley!‖ diye seslendi, Yaxley onları görmezden geldi.
―Sihirsel Bakım‘dan ofisimi düzene sokması için birini talep ettim, Cattermole. Ofisimde hâlâ yağmur
yağıyor.‖
Ron, baĢka biri müdahale eder umuduyla etrafına bakındı, fakat kimse konuĢmadı.
―Yağmur mu yağıyor… senin ofisinde? Bu—bu iyi değil, değil mi?‖
Ron gergin bir Ģekilde güldü. Yaxley‘in gözleri büyüdü.
―Bunun komik olduğunu düĢünüyorsun, Cattermole, değil mi?‖
Bir çift cadı kuyruktaki sıralarından çıkıp, kaçıĢtılar.
―Hayır,‖ dedi Ron, ‖hayır, tabii ki—‖
―Karını sorguya çekmek için alt kata inmekte olduğumun farkına var, Cattermole. Doğrusu, o aĢağıda
beklerken, onun elini tutmak için yanında olmayıĢına, oldukça ĢaĢırdım. ġimdiden kötü bir iĢmiĢ gibi
ondan vazgeçtin, değil mi? Muhtemelen akıllıca bir seçim yapmıĢsın. Bir dahaki sefere emin ol ve bir
safkan ile evlen.‖
Hermione, küçük bir korku iniltisi koyuverdi. Yaxley ona baktı. Hermione zayıf bir Ģekilde öksürdü ve
arkasını döndü.
―Ben—ben—‖ diye kekeledi Ron.
―Fakat eğer benim karım Bulanık olmakla suçlanmıĢ olsaydı,‖ dedi Yaxley, ―—evleneceğim hiçbir
kadının bulaĢacağı türden bir pislik değil—ve eğer Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi baĢkanı‘nın bana bir iĢ
yaptırması gerekseydi, önceliğimi o iĢi yapmak olarak değiĢtirirdim, Cattermole. Beni anlıyor musun?‖
―Evet,‖ diye fısıldadı Ron.
―O zaman buna dikkat et, Cattermole ve eğer ofisim bir saat içinde tamamen kuru olmazsa, karının
Kan Türü Ģuan olduğundan bile daha ağır bir Ģüphe altında olacak.‖
Önlerindeki altın ızgara takırdayarak açıldı. Açıkça Harry‘nin, onun Cattermole‘a yaptığı bu davranıĢını
takdir etmesini bekleyen Yaxley, nahoĢ bir gülümsemeyle, Harry‘yi kafasıyla selamlayıp baĢka bir
asansöre doğru yol aldı. Harry, Ron ve Hermione kendi önlerinde duran asansöre girdiler, fakat kimse
onları izlemedi: Sanki bulaĢıcı bir hastalığa yakalanmıĢlar gibi. Izgaralar bir takırtıyla kapandı ve
asansör yukarı doğru hareket etmeye baĢladı.
―Ne yapacağım?‖ diye sordu hemen Ron diğer ikisine; vurgun yemiĢ gibi görünüyordu. ―Eğer ortaya
çıkmazsam, karım... Yani, Cattermole‘un karısı—‖
―Seninle geleceğiz, bir arada kalsak iyi olur—‖ diye baĢladı Harry, fakat Ron kafasını hararetle salladı.
―Bu delilik, O kadar çok zamanımız yok. Siz ikiniz Umbridge‘i bulun, bende gidip, Yaxley‘in ofisini
halledeyim—fakat yağmuru nasıl durdurabilirim?‖
―Finite Incantatem‘i dene,‖ dedi Hermione derhal, ―Eğer bu bir uğursuzluk büyüsü ya da lanetse eğer,
yağmuru durduracaktır; eğer değilse, Atmosfer Büyüsü‘nde bir Ģeyler bozulmuĢtur ki bunu da
düzeltmek daha zor olabilir, bu yüzden onun eĢyalarını, geçici bir süreliğine korumak için Impervius‘u
deneyebilirsin—‖
―Bir kez daha söyle, yavaĢça—‖ dedi umutsuz bir Ģekilde ceplerinde bir tüy kalem arayan Ron, fakat
tam o sırada asansör ani bir sarsıntıyla durdu. Bedensiz bir kadının sesi konuĢmaya baĢladı,
―Dördüncü Kat, Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi; Canavar, Varlık ve Ruh
Bölümleri, Cin cüce Ġrtibat Bürosu ve Zararlılar DanıĢma Bürosu,‖ ve ızgaralar bir kez daha kayarak
açılıp, birkaç büyücü ve asansörün tavanındaki lambanın etrafında kanat çırpan, birkaç soluk renkli
kâğıt uçağı içeri aldı.
―Günaydın, Albert,‖ dedi çalı gibi sakalları olan bir adam, Harry‘ye gülümseyerek. Asansör bir kez daha
gıcırdayarak yukarı çıkmaya baĢlarken, Ron ve Hermione‘ye göz attı: Hermione Ģimdi Ron‘a, çılgınca
direktifler fısıldıyordu. Büyücü Harry‘ye doğru uzanıp, pis pis gülümseyerek, mırıldanmaya baĢladı,
―Dirk Cresswell, ha? Cincüce Ġrtibat‘tan? Ġyi iĢ, Albert, ġimdi onun iĢini alacağıma son derece eminim!‖
Göz kırptı. Harry de bunun kâfi gelmesini umarak, gülümsemeyle karĢılık verdi. Asansör durdu;
ızgaralar bir kez daha açıldı.
―Ġkinci Kat, Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi; Sihrin Uygunsuz Kullanımı Bürosu, Seherbaz Karargâhı ve
BüyüceĢûra Ġdari Hizmeleri,‖ dedi bedensiz cadının sesi.
Harry Hermione‘nin Ron‘u hafiften ittiğini gördü, Ron asansörden aceleyle çıktı ve diğer büyücülerde
onun peĢinden çıkıp, Harry ve Hermione‘yi yalnız baĢlarına bıraktı. Altın kapılar kapandığı sırada
Hermione çok hızlı bir Ģekilde konuĢmaya baĢladı, ―Aslında, Harry, sanırım onun peĢinden gidersem
daha iyi olur, Ne yaptığını bildiğini sanmıyorum ve eğer yakalanırsa tüm olay—‖
―Birinci Kat, Sihir Bakanı ve Destek Personeli.‖
Altın ızgaralar iki yana kayarak tekrar açıldı. Önlerinde dört kiĢi durmaktaydı, onların ikisi derin bir
sohbete dalmıĢlardı: Siyah ve altın sarısı renkte ihtiĢamlı bir cüppe giymiĢ uzun saçlı büyücü ile bodur,
kurbağaya benzeyen, kısa saçının üstünde kadife bir Ģapkası olan, koluyla göğsü arasına bir yazı
altlığını sıkıĢtırmıĢ bir cadı.
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MUGGLE-DOĞUMLULARI KAYIT KOMİSYONU
―Ah Mafalda,‖ dedi Umbridge, Hermione‘ye bakarak, ―Seni Travers gönderdi, değil mi?‖
―Evet‖ dedi Hermione cılız bir sesle.
―Güzel.. çok baĢarılı bir Ģekilde halledeceksin.‖ Umbridge altın ve siyah renklere bürünmüĢ büyücüye,
―O halde problem çözüldü Bakanım, Eğer Mafalda kayıt tutma iĢlemleriyle ilgilenebilirse hemen
baĢlayabiliriz.‖
Elindeki bilgi tablosuna bir göz attı.
―Bugün on kiĢi var ve bir tanesi Bakanlık çalıĢanının eĢi!!! Off of… hem de burada, Bakanlığın
kalbinde.‖ Hermione‘nin yanındaki platforma çıktı, onu bakanla arasındaki tartıĢmayı dinlemiĢ olan iki
büyücü takip etti. ‖Hemen baĢlayacağız, Mafalda, Mahkeme salonunda ihtiyacın olan her Ģeyi
bulacaksın.‖
―Günaydın Albert, sen çıkmıyor muydun?‖
―Evet, tabi‖ dedi Harry Runcorn‘un kalın sesiyle.
Harry dıĢarı adımını attı ve arkasından altın ızgaraların çınlamasını duydu, arkasına bir göz attığında
Hermione‘nin gergin umutsuz ve telaĢlı yüzünü, onun yanında oturan uzun boylu büyücüyü ve
Umbridge‘in omuz hizasına uzanan saç fiyongunu gördü.
―Seni buraya getiren nedir Runcorn?‖ dedi yeni Sihir Bakanı. Siyah saçları ve sakalı yer yer gümüĢ
rengiyle karıĢmıĢtı, çıkık alnı ise parıldayan gözlerinde Harry den korkmuĢ olduğu görünüyordu.
―Birkaç Ģey konuĢmam gerekiyordu.‖ Harry bir an için duraksadı, ―Arthur Weasley ile. Biri onun birinci
katta olduğunu söylemiĢti.‖
―Ooo‖ dedi Pius Thickness, ―Yoksa Ġstenmeyen ile irtibata geçerken mi yakalanmıĢ?‖
―Hayır‖ dedi Harry, boğazının kuruduğunu hissediyordu, ―Hayır, öyle bir Ģey değil.‖
―Neyse, zaten artık an meselesi‖ dedi Thickness. ―Bana sorarsanız, Kan Hainleri bulanıklar kadar kötü.
Ġyi günler Runcorn.‖
―Ġyi günler Bakanım.‖
Harry Thickness‘in kalın halı ile kaplı koridordan yürüyüp gidiĢini izledi. Bakan görüĢ alanından çıktığı
anda Harry görünmezlik pelerinini kendi ağır, siyah pelerininin altından çıkardı, üzerine örttü ve
koridorda ters yöne doğru yola koyuldu. Runcorn öyle uzundu ki, Harry ayaklarının görünmediğinden
emin olmak için öne eğilmek zorundaydı.
Panikten midesinde kramplar hissediyordu. Harry üzerinde sahiplerinin adlarını ve ne iĢle
uğraĢtıklarını belirten küçük tabelalara sahip, parlak ahĢap kapıların bir biri ardına geçerken,
bakanlığın karmaĢıklığı ve ulaĢılmazlığı onu öyle zorladı ki, son dört haftadır Ron ve Hermione ile
birlikte hazırladığı plan ona gülünecek derecede çocukça geldi. Bütün dikkatlerini fark edilmeden içeri
girmek üzerine yoğunlaĢtırmıĢlardı. Ayrı düĢerlerse ne yapacakları konusunda bir an bile
düĢünmemiĢlerdi. Ama Ģimdi Hermione büyük ihtimalle saatler sürecek olan mahkeme iĢleriyle
meĢgul, Ron, Harry‘nin kendisini aĢacağına emin olduğu ve sonucunun bir kadının özgürlüğüne etki
edecek olan bir büyüyü yapmak için çırpınmakta ve Harry ise iĢlerin ters gittiğini düĢünerek üst katta
dolanıp duruyordu.
Yürümeyi bıraktı, bir duvara yaslandı ve ne yapması gerektiğini düĢünmeye çalıĢtı. Sessizlik onu
rahatsız etti. Ne bir heyecan ne bir konuĢma ne de bir ayak sesi vardı. Mor halı ile kaplanmıĢ
koridorlar her yerine muffindo büyüsü yapılmıĢçasına sessizdi.
Ofisi burada olmalı, diye düĢündü Harry.
Umbridge‘in Mücevherlerini ofisinde saklaması hiç olası değildi, ama diğer yandan emin olmak için
aramamak çok saçma görünüyordu. Bu yüzden Harry yeniden yola koyuldu, yol boyunca sadece asık
suratlı, önündeki tüy kaleme bir Ģeyler yazması için emirler veren bir büyücüden baĢkasına rastlamadı.
Harry kapıların üzerindeki isimlere dikkat ederek bir köĢeyi döndü. Koridorun orta yerinde bir açıklık,
ve bu açıklıkta okul sıralarından çok da farklı olmayan ama daha çok cilalı ve daha az karalanmıĢ
çalıĢma masalarında oturan bir grup cadı ve büyücü gördü. Onları izlemek için durdu. Hepsi asalarını
uyum içerisinde sallayıp çeviriyorlardı. Ve renkli kağıt parçaları odanın her yanına uçuĢuyordu. Harry
bir süre sonra anladı ki iĢler belli bir düzenle gidiyordu. Her renkten kağıt aynı düzenle üst üste birleĢip
birer kitapçık oluĢturuyorlardı. Harry biraz daha yaklaĢtı, çalıĢanlar her ne kadar kendilerini iĢlerine
vermiĢ gibi görünseler de, yaklaĢan ayak seslerini duyabileceklerinden kuĢkulandı Harry.
TamamlanmıĢ kitapçıklardan birini sessizce eline aldı ve görünmezlik pelerininin altından inceledi,
pembe kapağı altın renkli bir baĢlıkla kaplanmıĢtı.
BULANIKLAR
ve BarıĢçıl Saf-kan Düzenine
Zararları
BaĢlığın hemen altında bir gül resmi, ve gül yapraklarının arasında ise yapmacık gülümsemesiyle
yabani otlarların dikenleri ve çalılarıyla boğuĢan bir fotoğraf vardı. Kitapçığın üzerinde bir isim yoktu
ama, resmi incelediğinde Harry‘nin sağ elinin üzerindeki yara izi sızlar gibi olmuĢtu. Tam bu sırada
Harry‘ye yakın olan geç bir cadı ―Bu cadaloz kadın her gün bulanıkları sorguluyor! Ama kim bunun
farkında?‖ dedi.
―Dikkatli ol,‖ dedi onun hemen yanındaki cadı etrafa hızlıca göz gezdirerek, bu arada onun
yönlendirdiği kağıtlardan biri yere düĢtü.
―Ne olacak ki? Sihirli gözünün yanında birde sihirli kulak mı edindi?‖
Cadı tüm çalıĢanların rahatça görünebildiği bir kapıya göz attı. Harry de hemen o kapıya baktı ve
kapıda sıra dıĢı bir Ģey gördü. Muggle‘ların ön kapılarında kullandıkları gözetleme deliğine benzer bir
Ģey vardı. Ama bu bir delik değil, Tahtaya birleĢtirilmiĢ, büyük, mavi göz bebeği olan ve çok tanıdık
Alastor Mody‘ye ait gözdü.
Birkaç saniye için Harry, nerede olduğunu ve ne yaptığını hatırlayamadı. Hatta görünmez olduğunu
bile unuttu. Doğruca kapıya yöneldi ve gözü incelemeye baĢladı. Kıpırdamıyordu doğruca karĢıya
bakıyordu. Harry onun altındaki etiketi okudu.
DOLORES UMBRİDGE
KIDEMLĠ BAKANLIK MÜSTEġARI
Ve bu yazının altında ise:
MUGGLE-DOĞUMLULAR
KAYIT KOMISYONU BAġKANI
Harry arkasındaki çalıĢanlara baktı: ĠĢleriyle meĢgul olmalarına rağmen, eğer boĢ bir ofis kapısı
önlerinde açılırsa fark etmemelerinin zor olacağını düĢündü. Harry cebinden, sallanan bacakları olan,
Dikkat Dağıtıcı Patlayıcıları yere yerleĢtirdi. Harry bir süre bekledi ve sonra bol miktarda gürültü ve
kara bir duman çıkmaya baĢladı. En ön sırada oturan cadı çığlık attı, sayfalar havaya uçuĢtu. Herkes
bu olayın kaynağını ararken Harry Umbridge‘in ofisine sızıp kapıyı arkasından kapatmayı baĢardı.
Harry kendini zamanda geri gitmiĢ gibi hissetti. Oda Umbridge‘nin Hogwarts‘daki odasının aynısıydı:
Dantelli kumaĢlar, bardak ve tabak altlıkları ve her yanı kaplayan kurutulmuĢ çiçekler. Duvarlarda aynı
süs tabakları asılıydı. Kapının arka yerinde gözle aynı hizada Umbridge‘in çalıĢanları gözlemek için
kullandığı bir dürbün sistemi bulunuyordu. Harry bu alet sayesinde içeriye bir göz attı, herkes hala
Dikkat Dağıtıcı Patlayıcılar‘ın etrafında toplu vaziyette duruyordu. Harry bu dürbünü kapıdan çıkardı ve
ucundaki gözü ondan ayırıp cebine koydu. Sonra yüzünü odanın içine döndü, asasını kaldırdı ve
―Accio madalyon‖ dedi.
Hiçbir Ģey olmadı. Ama zaten olmasını da ummamıĢtı. Umbridge mutlaka koruma ve engelleme
büyülerini biliyor olmalıydı. Buna rağmen Harry hızla onun çalıĢma masasına yöneldi ve çekmeceleri
açmaya koyuldu. Harry, not defterleri, büyülü seloteypler, düzenlenip dosyalanmıĢ kağıtlar, bir kutu
dolusu saç tokası buldu ama madalyondan eser yoktu.
ÇalıĢma masasının arkasında bir dosya dolabı vardı. Harry onun içini araĢtırmaya koyuldu. Aynı
Filtch‘in Hogwarts‘taki dosya dolabı gibi bunun da içinde bir sürü dosya ve her birinin üzerinde
sahibinin adı yazılıydı. Harry neredeyse bütün dosyalara göz atmıĢtı ki, bir dosya onun dikkatini
dağıttı. Mr Weasley‘in dosyası.
Harry onu çıkardı ve açtı.
ARTHUR WEASLEY
KAN DURUMU : Safkan, ama kabullenemez Ģekilde Muggle‘lar ile bağlantılı.
Zümrüdü Anka YoldaĢlığı üyesi olarak biliniyor.
AĠLESĠ : EĢi (safkan), yedi çocuğu, en genç ikisi Hogwarts‘ta. Not: En genç erkek
çocuğu son zamanlarda evde, ciddi Ģekilde hasta, bakanlık müfettiĢleri durumu
onayladı.
GĠZLĠLĠK DURUMU: TAKĠP EDĠLĠYOR. Bütün hareketleri görüntüleniyor. 1
Numaralı Ġstenmeyen (daha önce Weasley ailesi ile kalmıĢtı) ile iletiĢim kurabilir.
―Bir Numaralı Ġstenmeyen,‖ diye mırıldandı Harry, ve Mr Weasley‘in dosyasını yerine yerleĢtirdi ve
çekmeceyi kapattı. Ġstenmeye‘nin kim olduğu konusunda bir fikri vardı, kafasını odanın etrafına göz
atmak için çevirdiğinde odanın karĢı duvarında kendi posterini gördü. Posterdeki resminin üzerinde 1
NUMARALI ĠSTENMEYEN yazılmıĢtı. Harry postere yaklaĢtığında kenarında Umbridge tarafından
yazılmıĢ bir not gördü: ―Cezalandırmak umuduyla‖
Harry daha da sinirlendi, odadaki her yeri aradı, tabakların altlarını, çiçek vazolarının içlerini. Ama
madalyondan hiçbir iĢaret yoktu ve bu hiç de ĢaĢırtıcı değildi. Harry odaya son bir bakıĢ atıyordu ki
gördüğü Ģey yüzünden az daha kalbi yerinden fırlayacaktı. Kitaplığın üzerindeki kare Ģeklindeki bir
aynadan Dumbledore ona bakıyordu. Harry hemen yaklaĢtı ve aynayı eline aldı, Ve o anda anladı ki o
bir ayna değildi. Dumbledor parlak kitabın kapağından Memnuniyetle sırıtıyordu. Harry BaĢlığı hemen
fark edememiĢti : ‖Albus Dumbledor‘un Hayatı Ve Yalanları‖ ve baĢlığın altında ise ―Armando Dippet:
Ustamı yoksa Salak mı?‖ yazılıydı.
Harry rasgele bir sayfa açtı ve kollarını bir birlerinin omzuna atmıĢ gülümseyen iki büyücünün tam
sayfa resmini gördü. Dumbledor daha kısa saçlı ve Ron‘un Victor Krum‘da görerek sinir olduğu tarzda
bir bıyıkla görünüyordu. Dumbledor‘un yanında sessizlik içinde gülen büyücünün ise Dumbledor‘un
neĢeli ifadesine rağmen daha vahĢi görünüyordu. Altın rengindeki saçı omuzlarına doğru
kıvırcıklaĢıyordu. Harry onun genç Doge olup olmadığını merak etti. Ama o daha resim hakkındaki
bilgiyi okuyamadan, ofisin kapısı açıldı.
Eğer kapı açıldığında Thicknese arkasına bakıyor olmasaydı, Harry‘nin görünmezlik pelerinini üstüne
örtecek zamanı olmayacaktı. O tam üstünü örtebildiğinde Thickness bir hareketini görmüĢ olmalıydı.
Çünkü bir iki saniye için Harry‘nin az önce kaybolduğu yere bakakaldı. Ama daha sonra Harry‘nin
aceleyle yerine koyduğu kitaptaki Dumbledor‘un resminin hareket ettiğini sanmıĢ olmalıydı ki sonunda
yürüyüp masaya yöneldi ve masada hazır bulunan tüy kalem Umbridge‘e bir not yazmaya baĢladı. Bu
arada Harry nefes almaya bile cesaret edemeden yavaĢça odadan dıĢarı çıktı.
Kitapçık basımıyla ilgilenenler hala Dikkat Dağıtıcı Patlayıcılar‘ın etrafında duruyorlardı. Harry koridora
çıkıp oradan uzaklaĢırken bir cadının ―Eminim bu Ģey deneysel sihirler bölümünden buraya gelmiĢtir.
Zehirli ördeği hatırlıyor musun?‖
Harry asansöre doğru yaklaĢırken ihtimallerini gözden geçirdi. Madalyonun bakanlıkta olduğuna dair
hiç Ģüphe yoktu. Ve Umbridge kalabalık bir mahkemenin ortasında otururken madalyonu aramak
faydasızdı. ġu andaki en büyük öncelikleri fark edilmeden bakanlığı terk etmek ve baĢka bir gün tekrar
denemek olmalıydı. Yapılacak ilk iĢ Ron‘u bulmaktı. Ve daha sonra ikisi Hermione‘yi mahkeme
salonundan çıkarmanın bir yolunu bulabilirlerdi.
Asansör boĢ olarak geldi. Harry içeri girdi ve asansör alçalmaya baĢladığında görünmezlik pelerinini
çıkardı. MüthiĢ rahatlama hissi yaĢadığı anda asansör ikinci katta durdu ve sırılsıklam olmuĢ ve çok
kızgın görünen Ron katıldı.
―Gü-günaydın‖ asansör tekrar harekete geçtiğinde diye kekeledi Harry‘ye.
―Ron. Benim Harry‖
―Vay canına Harry! Nasıl göründüğünü unutmuĢum. Hermione neden senle birlikte değil?‖
―Umbridge ile mahkeme salonuna gitmek zorunda kaldı, reddedemedi ve..‖
Ama Harry bitiremeden asansör yine durdu. Kapı açıldı ve Mr Weasley içeri girdi. Mr Weasley,
kendisinden daha yaĢlı, saçı karınca yuvasını andıracak kadar kabartılmıĢ, sarıĢın bir cadı ile
konuĢuyordu
―Ne demek istediğini oldukça iyi anlıyorum Wakanda, ama bende bu kadarını…‖
Mr Weasley Harry‘yi fark etti ve sustu. Mr Weasley tarafından bu kadar nefretle bakılmak oldukça
tuhaftı. Asansörün kapısı kapandı ve dördü birden yeniden aĢağı doğru hareket etmeye baĢladılar.
―Selam Reg‖ Dedi Mr Weasley Ron‘un sular damlatan cüppesine bakarak. ―EĢin bugün sorgulanmıyor
muydu? Eee.. sana ne oldu? Neden Islaksın?‖
―Yaxley‘in ofisinde yağmur yağıyor‖ Dedi Ron Mr Weasley‘in omzuna bakarak. Harry eğer göz göze
gelirlerse Mr Weasley‘in Ron‘u tanıyabileceğinden korktu. ―Durduramadım, onlar da beni Bernie
Pillsworth‘u çağırmaya gönderdiler.. sanırım.‖
―Evet çoğu ofiste yağmur yağıyor son günlerde‖ Dedi Mr Weasley. ―Meterolojinx Recanto‘yu denedin
mi? Bletchey için iĢe yaramıĢtı.‖
―Meterolojinx Recanto?‖ fısıldadı Ron. ―Hayır denemedim. Sağol Ba.. yani sağ ol Arthur.‖
Asansör kapıları açıldı, yaĢlı cadı ve karınca yuvasına benzeyen saçı ayrıldı. Ron da hızla ayrıldı.
Harry onu takip etmeye çalıĢtı ama Percy Weasley o sırada asansöre girmeye çalıĢtığı için çıkamadı.
Percy elinde bir çok kağıtla asansöre girdi.
Kapılar kapanana kadar Percy babası ile aynı asansörde olduğunu fark etmedi. Ve Mr Weasley‘i
gördüğü an kıpkırmızı kesildi ve kapılar açıldığı anda dıĢarı fırladı. Harry de ikinci kez dıĢarı çıkmaya
çalıĢtı ama bu sefer onu durduran Mr Weasley‘in koluydu.
―Bir saniye, Runcorn‖
Asansör kapıları kapanıp yeniden harekete geçtiklerinde Mr Weasley ―Duyduğuma göre Dirk
Cresswell hakkında bilgiler yayıyormuĢsun?
Harry Mr Weasley‘in Prcy ile karĢılaĢması yüzünden oldukça sinirli olduğunu düĢündü ve kendisi için
en iyisinin Aptal gibi davranmak olduğuna karar verdi.
―Pardon?‖ dedi
―Numara yapma Runcorn,‖ dedi Mr Weasley öfkeyle ―Aile ağacı hakkında yalan söyleyen büyücüyü
hallettin değil mi?‖
―Ne olmuĢ yaptıysam,‖ dedi Harry.
―Eh Dirk Cresswell senden on kat daha iyi bir sihirbaz,‖ dedi Mr Weasley sessizce. ―Ve eğer o
Azkabandan sağ olarak çıkarsa onunla yüzleĢmek zorunda kalacaksın. Karısı, Çocukları ve
arkadaĢlarından bahsetmiyorum bile.‖
―Arthur‖ dedi Harry.‖Ġzlendiğini biliyorsun. Değil mi?‖
―Bu bir tehtit mi, Runcorn?‖ dedi Mr Weasley yüksek sesle.
―Hayır‖ dedi Harry. ―Bu bir gerçek! Her hareketini izliyorlar‖
Asansör kapısı açıldı. Atrium a gelmiĢlerdi. Mr Weasley Harry‘ye iğneleyici bir bakıĢ attı ve uzaklaĢtı.
Harry orada kaldı, titriyordu. Runcorn dan baĢka birine dönüĢmüĢ olmayı öyle dilerdi ki… Asansör
kapısı yeniden kapandı.
Harry Görünmezlik pelerinini ortaya çıkarıp, üstüne örttü. Ron yağmur yağan ofislerle uğraĢırken,
Harry Hermione‘yi mahkeme salonundan kurtarmayı deneyecekti. Kapı ilk açıldığında taĢtan bir
koridora bakıyordu. Harry hafifçe ürperdi çünkü burası Gizem Dairesinin olduğu kattı.
Harry Mahkeme salonuna doğru yöneldi. Aklı oraya vardığında ne yapacağını düĢünmekle meĢguldü.
Hala birkaç Dikkat Dağıtıcı Patlayıcı‘sı vardı. Ama belki de en iyisi, kapıyı çalıp içeri Runcorn olarak
girmek ve Mafalda ile konuĢmak için izin istemekti. Tabii ki Harry Runcorn‘un böyle bir Ģey
yapabileceğinden emin değildi ve yapsa bile, Hermione‘nin geri dönmeyiĢi onlar daha bakanlıktan
çıkamadan bir araĢtırmaya yol açabilirdi.
DüĢüncelere daldı, Eğer etrafta sis olmasaydı, Üstünü yavaĢça örten soğukluğu anlamlandırmazdı.
Attığı her adımda daha da soğudu. Soğuklu adeta boğazından girip, ciğerlerini yırtıyordu. Ve içinin
umutsuzluk ve çaresizlikle dolduğunu hissetti…
Ruh Emiciler, diye düĢündü.
Merdivenlerin sonuna gelip sağ döndüğünde korkunç bir manzara ile karĢılaĢtı. Mahkeme salonun dıĢı
siyah kukuletalı figürlerle kaplanmıĢtı. Yüzleri tamamen saklıydı. Hırıltılı nefesleri duyulabilen tek sesti.
Muggle doğumlular, sorgulanmak için içeri alınıyor ve tahta sıralarda oturdukları sürece titriyorlardı.
Çoğu elleri ile yüzlerini kapatmaktaydı, belki de içgüdüsel olara kendilerini ruh emicilerin aç gözlü
ağızlarından korumaya çalıĢıyorlardı. Ailelerin ve yalnız baĢlarına orda bekleyenlerin önünde bir ileri
bir geri hareket ediyordu ruh emiciler. Ve bu görüntüyü görmek, umutsuzluğu, çaresizliği, soğuğu
hissetmek bir lanet gibi çöktü Harry‘nin üzerine.
DövüĢ onlarla, dedi kendi kendine. Ama o da kendisini ele vermeden bir patronus yaratamayacağını
biliyordu. Ve bu yüzden yapabildiği kadar sessizce ilerledi. Attığı her adımda hissizlik duygusu arttı.
Ama o kendini ona ihtiyacı olan Ron ve Hermione‘yi düĢünmeye zorladı.
Yüksek siyah figürlere doğru ilerlemek çok korkutucuydu. Gözleri olmayan örtülü suratları Harry
yanlarından geçerken ona döndü ve Harry onların kendisini hissettiklerinden emin oldu. Hissettiler,
belki onu, belki hala umudu ve gücü olan bir insan varlığını.
Ve sonra aniden ĢaĢırtıcı bir biçimde zindanın kapıları açıldı. Ġçeriden gelen çığlıklar yankılanıyordu.
―Hayır, hayır, ben yarım-kanım, size söylüyorum! Benim babam büyücüydü, araĢtırın, Arkie Alderton.
Çok iyi bilinen bir süpürge tasarımcısıydı, araĢtırın, göreceksiniz, Çekin ellerinizi üzerimden! Çekin!‖
―Bu son uyarın‖ dedi Umbridge‘nin sihirle yükseltilmiĢ yumuĢak sesi adamın sesini bastırarak. ―Eğer
daha fazla çırpınırsan Ruh emici öpücüğüne mahkum edileceksin.‖
Adamın çığlıkları azaldı, ama hıçkırıkları koridor boyunca yankılandı.
―Alın götürün onu,‖ dedi Umbridge.
Ġki ruh emici mahkeme salonunun kapısında belirdi. ÇürümüĢ gibi görünen elleri adamın kollarına
değdiğinde adam bayılmıĢ gibi görünüyordu. Adamla birlikte süzülerek iki ruh emici çıktı.
―Sıradaki… Marry Cattermole,‖ dedi Umbridge.
Kısa boylu bir kadın ayağa kalktı. BaĢtan aĢağı titriyordu. Siyah saçları arkaya doğru taralı ve üzerinde
sade bir cüppe vardı. Suratı neredeyse kansızdı. Ruh emicilerin yanından geçerken onun titrediğini
gördü Harry.
Hiçbir plan olmadan, sadece kadının çaresizce yürüyüĢünü seyrederken aniden karar verip tam
salonun kapıları kapanırken içeri sızdı Harry.
Burası daha önce Harry‘nin sihrin uygunsuz kullanımı için yargılandığı yer değildi. Daha küçük ama
tavanı daha yüksek bir oda idi. Ġnsana kapana kısılmıĢ hissi veriyordu.
Burada etrafa dondurucu etkilerini yayan daha fazla ruh emici vardı. Kürsünün arkasında Umbridge,
bir yanında Yaxley diğer yanında da Mrs Cattermola kadar beyaz yüz ifadesiyle Hermione ile
oturuyordu. Platformun hemen önünde parlak gümüĢ renginde, uzun tüylü bir kedi bir aĢağı bir yukarı
yürüyordu. Harry bunun yargıçları ruh emicilerin etkisinden korumak için olduğunu anladı. Ruh emiciler
davalılar için oradaydı. Davacılar için değil.
―Oturun,‖ dedi Umbridge yumuĢak, ipeksi sesiyle.
Mrs. Cattermole platformun üzerindeki sandalyeye oturduğu anda iki yanındaki zincirler onu oraya
kilitledi.
―Siz Mary Elizabeth Cattermole‘sunuz değimli?‖ diye sordu Umbridge.
Mrs Cattermole baĢıyla onayladı.
―Sihirsel Bakım Dairesi‘nden Reginald Cattermole ile evli?‖
Mrs Cattermole göz yaĢlarına boğuldu.
―O nerede bilmiyorum, benimle burada buluĢacaktı,‖
Umbridge onu duyamazlıktan geldi.
―Maisie, Ellie ve Alfred Cattermole‘ın annesi?‖
Mrs Cattermole her zamankinden daha yüksek sesle hıçkırdı.
―Korkuyorlar, sanıyorlar ki, bir daha eve dönemeyeceğim‖
―BağıĢla bizi ama Bulanıkların veletleri bizde sempati uyandırmaz,‖ diye araya girdi Yaxley.
Mrs Cattermole‘un hıçkırıkları Harry‘nin ayak seslerini gölgeledi ve onun platformun tepesine kadar
çıkabilmesini sağladı. Harry kedi Patronusu geçtiği anda sıcaklığı ve güven duygusunu hissetti. Harry
patronusun Umbridgeye ait olduğundan emindi. Ve patronus çok parlaktı çünkü, Umbridge orada
olmaktan çok memnundu. Harry Hermione‘ye yaklaĢtı ama onu korkudan zıplatmaktan korktu.
Umbridge ve Yaxley duymasın diye Muffindo büyüsü yapmayı düĢündü ama büyüyü yaparken bile
duyulabileceği için vazgeçti. O sırada Umbridge sesini Mrs Cattermole‘a yükseltti ve Harry de
Hermione‘nin kulağına ―Arkandayım,‖ diye fısıldama Ģansı buldu. Tahmin ettiği gibi Hermione Ģok oldu
ve az daha mürekkep ĢiĢesini deviriyordu. Ama Yaxley ve Umbridge, Mrs Cattermole ile ilgilendiği için
fark edilmedi.
―Sizden bugün bakanlığa geldiğinizde alınan asa.‖ dedi Umbridge ‖sekiz buçuk inçlik kiraz ağacından
ve bir tek boynuzlu at kuyruğu tüyü. Bu tanımı kabul ediyor musunuz?‖
Mrs Cattermole baĢıyla onayladı.
―Bize bu asayı hangi cadı veya büyücüden aldığınızı söyler misiniz lütfen?‖
―Almak? Ben onu kimseden almadım. On bir yaĢımdayken satın aldım. O beni seçti,‖
Her zamankinden daha da fena ağladı.
Umbridge‘nin çocukça gülüĢü Harry‘de ona saldırma isteği uyandırdı. Mahkumla daha iyi temas
kurmak için öne eğildi ve altın bir Ģey öne savruldu: madalyon.
Hermione bunu gördü ve küçük bir hıçkırık koyuverdi. Ama onu fark eden olmadı.
―Hayır‖ Dedi Umbridge. ―Hayır sanmıyorum. Asa yalnızca büyücü veya cadıyı seçer. Siz bir cadı
değilsiniz. Elimde size gönderilmiĢ teste verdiğiniz cevaplar var. Mafalda, bana gönder onları.‖
Umbridge küçük elini uzattı. O kadar iğrenç görünüyordu ki, Harry onun parmakları arasında örümcek
ağı görmediğine ĢaĢırdı. Hermione‘nin elleri titriyordu. Heyecanla elindeki belgelerin arasından
üzerinde Mrs Cattermole‘un ismi olanını buldu.
―Ah çok hoĢ Dolores‖ dedi Hermione Umbridge‘nin bluzu üzerinde parlayan gerdanlığı göstererek.
―Ne?‖ Dedi Umbridge aĢağı bakarak, ―Ah evet eski bir aile yadigarı‖ dedi göğüs hizasındaki madalyonu
okĢayarak. ―S harfi Selwyn‘i temsil ediyor. Ben Selwyn soyundan geliyorum.. Aslında bağlı olmadığım
birkaç safkan soy var… yazık‖ ve Mrs Cattermole un testine bakarak, yüksek sesle devam etti:
‖Ailesinin mesleği : Sebzecilik‖
Yaxley kahkaha attı. Ruh emiciler hala beklemedeydiler.
Harry‘yi çileden çıkaran Ģey Umbridge‘in yalanlarıydı. Yasa dıĢı Ģekilde ele geçirdiği madalyonu kendi
unvanını pekiĢtirmek için kullanıyordu. Asasını kaldırdı artık görünmez kalmaya bile özen
göstermiyordu ve büyüyü yolladı :‖Sersemlet!‖
Kırmızı bir ıĢık çaktı. Umbridge dondu ve alnı korkuluklara çarptı.elindeki kağıtlar düĢtü ve GümüĢ kedi
yok oldu. Soğuk hava onları bir fırtına gibi çarptı. Yaxley kafası karıĢmıĢ bir Ģekilde etrafına
bakınırken, Harry‘nin vücutsuz kolunun kendisine dönük olduğunu gördü. O da kendi asasını
çıkarmaya çalıĢtı ama çok geçti : ―Sersemlet!‖
Yaxley yere yığılıp kaldı.
―Harry!‖
―Hermione eğer burada oturup onun devam etmesine izin vereceğimi düĢündüysen…‖
―Harry, Mrs Cattermole!‖
Harry arkasına döndü, görünmezlik pelerinini attı. Belki patronus yok olduğundan, belki de efendileri
artık kontrolü elinde bulundurmadığından, ruh emicilerde kontrol dıĢı bir Ģekilde sandalyeye bağlı Mrs
Cattermole‘a doğru gidiyorlardı. Mrs Cattermole çürümüĢ bir el onun çenesinden tuttuğunda korkunç
bir çığlık attı.
―EXPECTO PATRONUM!‖
GümüĢ geyik Harry‘nin asasından fırladı ve ruh emicileri savuĢturdu. Patronus geyiğin etkisi
kedininkinden çok fazlaydı.
―Hortkuluk‘u kap‖ Dedi Harry Hermione‘ye
Harry Mrs. Cattermole un yanına gitti.
―Sen?‖ diye fısıldadı ĢaĢkın bayan. ―Ama.. ama Reg demiĢti ki, sen benim sorgulanmama sebep
olanlardan biriydin!‖
―Ben mi?‖ dedi Harry. Bir yandan zincirlerden kurtarmaya çalıĢıyordu.
―Eh fikir değiĢtirdim. Diffindo!‖ hiçbir Ģey olmadı. ―Hermione Bu zincirlerden nasıl kurtulacağım?‖
―Bekle, burada bir Ģeyle uğraĢıyorum‖
―Hermione, Ruh emiciler etrafımızı sardı‖
―Biliyorum Harry ama uyandığında madalyonun gittiğini fark ederse…yerine sahtesini koymam lazım.
Bu onu kandırır Geminio! ―
Hermione koĢarak yanlarına geldi.
―Bir bakalım… Relashio!‖
Zincirler Ģangırdadı ve açıldı. Mrs Cattermole az biraz önceki kadar korkmuĢ görünüyordu.
―Anlamıyorum‖ diye fısıldadı.
―Bizimle birlikte buradan kaçacaksınız‖ dedi Harry onu ayağa kaldırarak. ―Evinize gidin, Çocuklarınızı
alın. Ve kaçın, terk edin ülkeyi, gerekirse kılık değiĢtirin. Burayı gördünüz, adil bir duruĢma olması
mümkün değil!‖
―Harry‖ dedi Hermione. ―DıĢarıda o kadar ruh emici varken nasıl dıĢarı çıkacağız?‖
―Patronuslarla‖ dedi Harry asasını hala parlayan geyiğine doğrultarak. ―Yapabildiğimiz kadar
yapacağız, haydi.‖
―Expec.. Expecto patronum,‖ dedi Hermione. Hiçbir Ģey olmadı.
―Sorun yaĢadığı tek büyü bu‖ dedi Harry, ĢaĢkın görünen Mrs Cattermole‘a. ―Talihsizlik, gerçekten..
Hadi Hermione…‖
―Expecto Patronum!‖
GümüĢ su samuru Hermione‘nin asasından çıktı ve geyiğe katıldı.
―Hadi‖ Dedi Harry ve Hermione ve Mrs Cattermole‘u kapıya yöneltti.
Patronusların zindandan çıkmasıyla dıĢarıda bekleyenlerden Ģok çığlıkları yükseldi. Harry etrafına
bakındı, ruh emiciler çekiliyorlardı.
―Hepinizin evinize gitmesine ve ailelerinizle birlikte saklanmanıza karar verilmiĢtir.‖ Dedi Harry
bekleyen Muggle doğumlulara. ―Yurt dıĢına kaçın yapabilirseniz. Yeter ki bakanlıktan yeterince
uzaklaĢın. Yeni resmi Karar bunu gerektirmektedir. ġimdi, eğer patronusları takip ederseniz atriumdan
dıĢarı çıkabilirsiniz‖
Fark edilmeden merdivenlerden çıktılar ama asansöre yaklaĢtıklarında, Harry telaĢlanmaya baĢladı.
Eğer artiuma yanlarında gümüĢ bir geyik ve su samuru ile yirmiden fazla muggle doğumlu olduğu için
suçlanmıĢ kiĢiyle çıkarlarsa, istemedikleri bir ilgiyle karĢılaĢacaklardı.‖ Harry bu düĢünceye kapıldığı
anda asansör kapısı açıldı.
―Reg!‖ diye bağırdı Mrs Cattermole ve kendini Ron‘un kollarına attı. ―Runcorn beni bıraktı, O Umbridge
ve Yaxley‘e saldırdı ve hepimize ülkeyi terk etmemizi söyledi, Bence dediğini yapmalıyız Reg. Hadi
hemen eve gidip çocukları alalım ve… Neden bu kadar ıslaksın?‖
―Su‖ diye mırıldandı Ron kendisini uzaklaĢtırarak. ―Harry içeride davetsiz misafirler olduğunu biliyorlar,
Umbridge‘nin ofis kapısındaki delik hakkında bir Ģeyler duydum, ve sanırım beĢ dakikamız var.‖
Hermione‘nin patronusu bir pop sesiyle yok oldu. Hermione‘nin yüzü korku doluydu.
―Harry, Ya eğer burada kapalı kalırsak‖
―Hızlı hareket edersek kalmayız‖ dedi Harry. Arkasındaki Sessiz gruba dönerek.
―Kimlerin asası var?‖
YaklaĢık yarısı asalarını kaldırdı.
―Tamam, Asası olmayan herkes kendisini asası olan birini yakın tutsun. Onlar bizi durdurmadan hızlı
davranmalıyız. Hadi.‖
Kendilerini iki asansöre ayırdılar. Harry‘nin patronusu onlar asansörle yükselirken gözcü olarak kaldı.
―sekizinci kat‖ dedi sakin cadı sesi ―Atrium‖
Harry baĢlarının belada olduğunu hemen anladı. Atrium Ģömineden Ģömineye geçiĢleri tıkayan
insanlarla doluydu.
―Harry‖ diye çığlık attı Hermione ―Ne yapacağız?‖
―DURUN!‖ diye bağırdı Harry, ve Runcorn‘un güçlü sesi atrium duvarlarında yankılandı. ġömineleri
tıkamaya çalıĢan insanlar durdu. ―Beni takip edin‖ diye fısıldadı Harry arkasındaki Muggle doğumlular
grubuna.
―Naber, Albert?‖ dedi Harry yi daha önce Ģömineden çıkarken takip eden kel büyücü. Oldukça gergin
görünüyordu.
―Bu grup sen çıkıĢı tıkamadan ayrılmalı buradan‖ dedi Harry sesine olabildiğince otorite katmaya
çalıĢarak.
Önündeki büyücü grubu birbirine baktı.
―Bize çıkıĢları tıkamamız ve kimseyi bırakmamamız—‖
―Bana yalancımı diyorsun?‖ Harry kükredi. ― Senin aile ağacını da araĢtırtmamı istemisin Dirk
Creswell‘e yaptığım gibi?‖
―Pardon‖ dedi kel büyücü, geri çekilerek.‖bir Ģey ima etmek istemedim Albert, Sandım ki onlar
sorgulanacaktı ve…‖
―Onların kanı saf‖ dedi Harry Ve derin sesi yankılandı. ―Çoğunuzunkinden daha saf. ġimdi
çekilebilirsin‖ Ve Muggle doğumluları gruplar halinde göndermeye baĢladı. Bakanlık büyücülerinin bir
kısmı kafası karıĢmıĢ, bir kısmı ise korkmuĢ görünüyordu. Ve sonra,
―Mary!‖
Mrs Cattermole arkasına baktı. Gerçek Reg Cattermole asansörden koĢarak geldi artık kendine
gelmiĢti ama hala suratı solgun ve bitkin görünüyordu.
―R..Reg?‖
Bir kocasına bir Ron‘a baktı ve yüksek sesle küfretti.
Kel büyücü nefesini tuttu Bir Reg den öbürüne baktı.
―Hey neler oluyor? Bu da ne?‖
―ÇıkıĢları tıkayın! TIKAYIN!‖
Yaxley asansörden fırladı ve Ģöminenin baĢındaki gruba doğru koĢmaya baĢladı. Mrs Cattermole yol
olmuĢtu. Bu arada kel büyücü asasını kaldırmıĢtı ama Harry muazzam bir yumrukla onu adeta havaya
fırlattı.
―Muggle Doğumluların kaçmasına yardım ediyordu, Yaxley!‖ diye bağırdı Harry.
Kel büyücünün arkadaĢları Ron‘un Mrs Cattermole‘u çekip götürdüğü açık olan Ģömineyi kapatmak
için karmaĢa içinde çabaladılar ama baĢarısız oldular. Gerçek Reg Cattermole ―Benim karım! Kimdi
benim karımla birlikte giden? Neler oluyor?‖ diye bağırırken, kafası karıĢmıĢ olan Yaxley bir Harry‘ye
bir yumruklanmıĢ adama baktı.
Harry Yaxley‘in kafasını çevirdiğini gördü. Ve onun gaddar yüzünde gerçeği anlamıĢ bir ifade
olduğunu anladı.
―Hadi!‖ diye bağırdı Harry Hermione‘ye. Onu elinden tuttu ve Yaxley‘in laneti Harry‘nin baĢını sıyırıp
geçerken ġömineye atladılar.
Küçük bir oda Ģeklindeki bir tuvalette belirene kadar birkaç saniye dönüp durdular. Harry önlerindeki
kapıyı savurarak açtı. Ron lavabonun yanında durmuĢ, Mrs Cattermole ile güreĢmekteydi.
―Reg anlamıyorum..‖
―Bırak beni, ben senin kocan değilim, Evine gitmelisin!‖
Arkalarındaki odacıktan bir ses geldi, Harry etrafına bakındı,Yaxley yanı baĢlarında belirmiĢti.
―HADĠ GĠDELĠM‖ bağırdı Harry. Hermione‘yi elinden, Ron‘u ise kolundan tuttu ve yok oldular.
Karanlığın içine çekildiler, ellerini hissetmesine rağmen bir Ģey ters gidiyordu… Hermione‘nin elinin
kaymaya baĢladığını hissetti.
Harry boğulmakta olduğunu düĢündü. Ne nefes alabiliyordu, ne de görebiliyordu. Tek güvenebileceği
Ģey yavaĢça kaymakta olan Ron‘un kolu ve Hermione‘nin eli idi.
Ama sonra on iki numaralı kapıyı gördü, Grimmauld Meydanı,yılanımsı kapı tokmağıyla…Ama daha
bir nefes bile alamadan, bir çığlık ve mor bir ıĢık patlaması oldu. Hermione‘nin eli onun elini sıkıca
kavradı ve yeniden her Ģey karardı.
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 35 ziyaretçi (56 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol