41-80
―Kendim için endiĢelenmiyorum!‖ dedi Harry.
―Biliyoruz‖ diye cevapladı Mr Weasley sakince. ―Vay canına, Harry, seni buraya getirmek için
yaptıklarımızdan sonra?‖
―Kanayan kulağım ne olacak?‖ dedi George, minderlerin üstünde doğrularak.
―Biliyorum.‖
―Deli-Göz istemezdi-―
―BĠLĠYORUM!‖ diye böğürdü Harry.
KuĢatıldığını ve tehdit edildiğini hissediyordu. Onun için ne yaptıklarını bilmediğini mi sanıyorlardı,
onlar daha fazla Ģey çekmeden bir an önce gitmek istemesinin nedenini anlamıyorlar mıydı? Yarası
karıncalanıp zonklarken Mrs Weasley tarafından bozulan uzun ve mahcubiyet verici bir sessizlik oldu.
―Hedwig nerede, Harry?‖ dedi kadın tatlı tatlı. ―Pigwidgeon ile bırakıp yemesi için bir Ģeyler verebiliriz.‖
Ġçi yumruk gibi buruluvermiĢti. Gerçeği söyleyemedi. Cevabı geçiĢtirmek için AteĢviskisinin kalanını
içti.
―Tekrar yaptığın duyulana kadar bekle,‖ dedi Hagrid. ―Ondan kaçtın, tam tependeyken onunla savaĢtın
ve kurtuldun.‖
―Ben değildim,‖ dedi Harry sıkılarak. ―Asamdı. Kendiliğinden hareket etti.‖
Biraz sonra Hermione yumuĢak bir Ģekilde ―Ama bu mümkün değil, Harry. Ġstemeden büyü yaptığını
ve içgüdüsel olarak hareket ettiğini kastediyorsun.‖
―Hayır,‖ dedi Harry. ―Motor düĢüyordu. Voldemort neredeydi, söyleyemezdim, ama asam elimde
döndü, onu buldu ve tanımadığım bir büyü yaptı. Daha önce hiç altın alevler oluĢturmadım.‖
―Genellikle,‖ dedi Mr Weasley, ―Baskı altındayken hayal edemeyeceğin büyüler yaparsın. Küçük
çocuklarda daha sık olur, eğitilmeden.‖
―Bu öyle değildi,‖ dedi Harry ısrarla. Yarası yanıyordu, kızgındı ve sinirleri bozuktu; Voldemort ile
karĢılaĢacak güce sahip olduğunu düĢünmelerinden nefret ediyordu.
Kimse bir Ģey söylemedi. Ona inanmadıklarını biliyordu. DüĢününce, kendisi de kendiliğinden büyü
yapan bir asa hiç duymamıĢtı.
Yarası acıyla dağlandı; tek yapabildiği yüksek sesle inlememekti. Temiz havayla ilgili bir Ģeyler
homurdanarak bardağını bıraktı ve odayı terk etti.
Karanlık avluya girdiğinde iskeletimsi devasa Testral dönüp ona baktı, büyük yarasa kanatlarını
hıĢırdattı ve otlamaya devam etti. Harry bahçenin kapısında durdu, büyüyen bitkilere bakarken
zonklayan baĢını ovalayıp Dumbledore‘u düĢündü.
Dumbledore ona inanırdı, bunu biliyordu. Dumbledore Harry‘nin asasının neden böyle olduğunu bilirdi
çünkü onun her zaman bir cevabı vardı; asalar hakkında bilgiliydi, Voldemort ile kendi asasındaki tuhaf
bağı Harry‘ye o açıklamıĢtı… Ama Dumbledore, Deli-Göz gibi, Sirius gibi, ailesi gibi, zavallı baykuĢu
gibi, gitmiĢti ve Harry bir daha onlarla asla konuĢamayacaktı. Boğazında AteĢviskisi ile hiç de alakası
olmayan bir yanma hissetti.
Ve o anda aniden, yarasındaki acı sınıra dayandı. Kafasını tutup gözlerini kapattığında bir sesin
kafasında çığlık attığını duydu.
―Bana farklı asa kullanmanın problemi çözeceğini söylemiĢtin!‖
Ve kafasında beliren imgelemde, paçavralar içinde, taĢ bir zemine uzanmıĢ bir deri bir kemik bir
adamın çığlık attığını—korkunç, uzun, dayanılmaz bir ıstırabın çığlığını attığını gördü…
―Hayır! Hayır! Yalvarırım, yalvarırım…‖
―Lord Voldemort‘a yalan söyledin Ollivander!‖
―Söylemedim… Yemin ederim söylemedim…‖
―Potter‘a yardım etmek için, benden kaçmasına yardım etmek için çabaladın!‖
―‖Yemin ederim yapmadım… BaĢka bir asanın iĢe yarayacağına inanıyordum…‖
―Ne olduğunu açıkla, o zaman. Lucius‘un asası parçalandı!‖
―Anlamıyorum… Bağlantı… sadece… ikinizin asası arasında… olabilir…‖
―Yalanlar!‖
―Lütfen… Yalvarırım…‖
Ve Harry beyaz bir elin asasını kaldırdığını, Voldemort‘un içindeki acımasız öfkenin kabardığını ve
dayanıksız yaĢlı adamın dayanılmaz bir acıyla kıvrandığını gördü.
―Harry?‖
BaĢladığı gibi aniden bitti: Harry titreyerek ayağa kalktı, bahçenin kapısına tutundu, kalbi hızla atıyor,
yara izi sızlıyordu. Ron ile Hermione‘nin yanında olduğunu fark etmesi için biraz zaman geçmesi
gerekti.
―Harry, eve geri dön,‖ diye fısıldadı Hermione. ―Hala ayrılmayı düĢünmüyorsun, değil mi?‖
―Evet, kalmak zorundasın, dostum.‖ dedi Ron, Harry‘nin sırtını sıvazlarken.
―Ġyi misin?‖ diye sordu Hermione Harry‘nin yüzüne bakmak için yakınlaĢarak. ―Berbat görünüyorsun!‖
―Ġyiyim,‖ dedi Harry sallanarak, ―Büyük olasılıkla Ollivander‘dan daha iyi görünüyorum…‖
Gördüklerini anlatmayı bitirdiğinde Ron sarsılmıĢ, Hermione ise tamamen dehĢete düĢmüĢ
görünüyordu.
―Ama bunun duracağını sanmıĢtık. Yara izin – artık bunun olmayacağını sanıyorduk! Bu bağlantının
açılmasına izin vermemelisin – Dumbledore zihnini kapatmanı istedi.‖
Cevap vermeyince kolundan sıkı sıkı tuttu.
―Harry, Bakanlık‘ı, gazeteleri ve Büyücülük dünyasının yarısını ele geçiriyor! Aklını da ele geçirmesine
izin verme!‖
ALTINCI BÖLÜM
PİJAMALI GULYABANİ
Deli Göz‘ü kaybetmenin Ģoku evde ilerleyen günlerde de sürdü; Harry onun, tıpkı yeni haberleri
vermek için sürekli girip çıkan diğer YoldaĢlık üyeleri gibi, arka kapıdan içeri paldır küldür giriĢini
görmeyi bekleyip durdu. Aksiyon harici hiçbir Ģeyin suçluluk ve keder duygularını yatıĢtıramayacağını
hissetti ve Hortkulukları mümkün olduğunca kısa zaman içerisinde bulup yok etme görevine bir an
önce baĢlamalıydı.
―Eh, Ģey konusunda pek bir Ģey yapamazsın,‖—Ron Hortkuluklar kelimesini ses çıkarmadan
dudaklarını oynatarak söyledi—―on yedi yaĢında oluncaya dek. Hala üzerinde Takipçi var. Ve baĢka
yerde yapabileceğimiz gibi planı burada da yapabiliriz, değil mi? Yada,‖ sesini fısıldama derecesinde
azalttı, ―Ne-Olduğunu-Bilirsin‘lerin nerede olduğunu bildiğini mi söylüyorsun?
―Hayır,‖ diye kabul etti Harry.
―Sanırım Hermione bir süredir araĢtırma yapıyor,‖ dedi Ron. ―Senin buraya geliĢine sakladığını
söylüyordu.‖
Kahvaltı masasında oturuyorlardı; Mr Weasley ve Bill iĢe gitmek için yeni çıkmıĢlardı. Mrs Weasley
,Hermione ve Ginny‘i uyandırmak için üst kata çıkmıĢtı, Fleur da banyo yapıyordu.
―Takipçi otuz birinde kalkacak,‖ dedi Harry. ―Bu demek oluyor ki burada yalnızca dört gün daha
kalmam gerekiyor. Sonra—―
―BeĢ gün,‖ diye düzeltti Ron sertçe. ―Düğün için kalmamız gerekiyor. Eğer kaçırırsak bizi öldürürler.‖
Harry ‗öldürürler‘den kastın Fleur ve Mrs Weasley olduğunu biliyordu.
―Fazladan bir gün,‖ dedi Ron, Harry itiraz edecekmiĢ gibi göründüğünde.
―Ne kadar önemli olduğunu anlamıyorlar mı--?‖
―Tabii ki anlamıyorlar,‖ dedi Ron. ―En ufak bir fikirleri yok. Ve sen hazır bahsetmiĢken, seninle bu
konuda konuĢmak istiyordum.‖
Ron, Mrs Weasley geliyor mu diye holü kontrol etmek için kapıya göz attı, sonra Harry‘e doğru eğildi.
―Annem, Hermione ve benim ağzımdan laf almaya çalıĢıyor. Ne iĢler karıĢtırdığımıza dair. Bir
dahakine seni yoklayacak, o yüzden hazırlıklı ol. Babam ve Lupin de sordular, ama biz onlara
Dumbledore‘un sana bizden baĢka kimseye söyleme dediğini söyledik ve iĢin peĢini bıraktılar. Ama
annem bırakmadı. Çok azimli.‖
Ron‘un ön tahmini birkaç saat içinde gerçekleĢti. Öğle yemeğinden az önce, Mrs Weasley kimsesiz bir
erkek çorabının, onun sırt çantasından çıkıp çıkmadığını öğrenmek için Harry‘i diğerlerinden ayırdı.
Onu mutfağın küçük bulaĢıkhane kısmında köĢeye sıkıĢtırdığında ise iĢe koyuldu.
―Ron ve Hermione üçünüzün Hogwarts‘ı bırakacağınızı düĢünüyorlar,‖ dedi hafif sıradan bir tonla.
―Ah, ― dedi Harry. ―Evet. Bırakıyoruz.‖
KöĢede, çamaĢır makinesi kendi seyrinde dönüp, Mr Weasley‘inkilere benzeyen fanilalardan birini
burup sıkıyordu.
―Okulunuzu neden bıraktığınızı sorabilir miyim?‖ dedi Mrs Weasley.
―Eh, Dumbledore bana … yapacak iĢler bıraktı,‖ diye geveledi Harry. ―Ron ve Hermione ne olduğunu
biliyorlar, ve benimle gelmek istiyorlar.‖
―Ne tarz iĢler?‖
―Üzgünüm, söyleyemem—―
―Eh, açıkçası öyle sanıyorum ki Arthur ve benim bilmeye hakkımız var ve eminim ki Mr ve Mrs Granger
da benimle aynı görüĢtedirler!‖ dedi Mrs Weasley. Harry bu ―endiĢeli ebeveyn‖ tavrıyla
karĢılaĢacağından korkuyordu. Kendini onun gözlerinin içine bakmaya zorladı ve gözlerinin tam olarak
Ginny‘ninkilerle aynı kahverengi tonda olduğunu fark etti. Bunun yardımı dokunmadı.
―Dumbledore baĢka kimsenin bilmesini istemedi Mrs Weasley. Üzgünüm, Ron ve Hermione de gelmek
zorunda değiller, bu onların seçimi—―
―Senin de gitmeni gerektirecek bir sebep göremiyorum!‖ diye patladı rol yapmayı bırakarak. ―Yeni reĢit
oluyorsun, hepiniz öyle! Tam anlamıyla saçmalık, eğer Dumbledore bir iĢin halledilmesini istediyse
emri altında çalıĢan koca bir YoldaĢlık vardı! Harry onu yanlıĢ anlamıĢ olmalısın. Büyük ihtimalle sana
bir iĢin yapılmasını istediğini söylüyordu ve sen senin yapmanı istediğini sandın—―
―YanlıĢ anlamadım,‖ dedi Harry açık bir Ģekilde. ―Benim tarafımdan yapılması gerekiyor.‖
Tanımlaması için çağrıldığı, altın hasırotuyla desenlenmiĢ tek çorabı geri verdi.
―Ve bu da benim değil, Puddlemere United‘ı tutmuyorum ben.‖
―Ah, tabii ki değil,‖ dedi Mrs Weasley aniden kırılan cesaretiyle eski sıradan tonlamasına dönerek.
―Önceden fark etmem gerekirdi. Eh Harry, sen hala buradayken, Bill ve Fleur‘un düğünleri için yapılan
hazırlıklara yardım etmen senin için sorun olmaz, değil mi? Hala yapılacak çok Ģey var.‖
―Hayır—benim için—tabii ki sorun olmaz,‖ dedi Harry, aniden konunun değiĢmesine ĢaĢırmıĢtı.
―Ne kadar tatlısın,‖ diye cevapladı kadın ve gülümseyerek bulaĢık haneyi terk etti.
O andan itibaren, Mrs Weasley Harry, Ron ve Hermione‘yi düğün hazırlıklarıyla o kadar meĢgul etti ki
düĢünmeye zar zor vakit bulabildiler. Bunun en nazik açıklaması, Mrs Weasley‘in, dikkatlerini Deli
Göz‘ün ölümünden ve yakındaki yolculuklarından baĢka yere çekmek istemesiydi. Ġki gün boyunca
durmaksızın yapılan çatal-bıçak temizliği, renk eĢleĢtirme yardımı, kurdeleler ve çiçekler, bahçeyi yer
cücelerinden arındırma, Mrs Weasley‘e pek çok dizi kanepe hazırlamada yardımcı olma iĢlerinden
sonra, her nasılsa Harry, onun bir Ģeyler amaçladığından Ģüphelendi. Verdiği bütün iĢler onu, Ron‘u ve
Hermione‘yi birbirinden ayrı tutuyor görünüyordu; Voldemort‘un Ollivander‘a iĢkence yaptığını söylediği
ilk geceden beri ikisiyle yalnız konuĢma fırsatı bulamamıĢtı.
―Bence annem, sizin üçünüzü bir araya gelip plan yapmaktan alıkoyarsa gidiĢinizi geciktireceğini
düĢünüyor,‖ dedi Ginny Harry‘e alçak sesle, kalıĢının üçüncü gecesiydi, akĢam yemeği için masaya
oturmuĢlardı.
―Sonra ne olacağını sanıyor?‖ diye söylendi Harry. ―Biz burada volovan yaparken Voldemort‘u baĢka
birinin öldüreceğini mi?‖
DüĢünmeden konuĢmuĢtu ve Ginny‘nin suratının beyazlaĢtığını gördü.
―Demek doğru?‖ dedi, ―Yapmaya çalıĢtığın Ģey bu?‖
―Hayır—ben—Ģaka yapıyordum,‖ dedi Harry baĢtan savarcasına.
Birbirlerine baktılar, Ginny‘nin surat ifadesinde ĢaĢkınlıktan fazlası vardı. Aniden Harry Hogwarts‘ın
ıssız koridorlarında birlikte geçirdikleri çalıntı saatlerden beri ilk kez yalnız olduklarının farkına vardı. O
dakikaları onun da hatırladığından emindi. Kapı açılıp içeri Mr Weasley, Kingsley ve Bill girdiğinde ikisi
de sıçradılar.
YoldaĢlık üyeleri sıkça akĢam yemeklerine katılıyorlardı, çünkü karargah yeri Oniki Numara
Grimmauld Meydanı‘ndan Kovuk olarak değiĢtirilmiĢti. Mr Weasley, Dumbledore, yani Sır-Tutucuları
öldükten sonra, Dumbledore‘un Grimmauld Meydanı‘nın söylediği insanların Sır Tutucular olduğunu
açıkladı.
―Ve yaklaĢık yirmi kiĢi olduğumuza göre Fidelius Büyüsü‘nün etkisi hafifliyor. Ölüm Yiyenlerin sırrı
birinden öğrenme Ģansları yirmiye katlandı. Çok uzun sürmesini bekleyemeyiz.‖
―Ama Snape Ģimdiye kadar adresi Ölüm Yiyenlere söylemiĢtir değil mi?‖ diye sordu Harry.
―Eh, Deli Göz Snape geri dönerse diye birkaç lanet hazırlamıĢtı. Umuyoruz ki onu uzak tutacak ve
eğer yerini söylemeye kalkarsa dilini kilitleyecek kadar güçlülerdir, ama emin olamıyoruz. Koruması bu
kadar güvenilmezken orayı karargah olarak kullanmamız delilik olur.‖
O akĢam mutfak o kadar kalabalıktı ki çatal bıçak hareket ettirmek güçtü. Harry kendini Ginny‘nin
yanına tıkılmıĢ buldu; aralarında geçmiĢ olan söylenmemiĢ Ģeyler yüzünden Harry, aralarında birkaç
kiĢinin olup onları ayırmıĢ olmasını diledi. Kızın koluna sürtünmemek için kendini o kadar zorluyordu ki
tavuğunu zar zor kesti.
―Deli Göz hakkında yeni bir haber yok mu?‖ diye sordu Harry Billy‘e.
―Hiçbir Ģey yok,‖ diye cevapladı Bill.
Moody için bir cenaze düzenleyememiĢlerdi, çünkü Bill ve Lupin cesedini bulmada baĢarısız
olmuĢlardı. SavaĢ sırasındaki karmaĢa ve karanlık da göz önünde bulundurulunca nereye düĢtüğünü
tahmin etmek zordu.
―Gelecek Postası cesedinin bulunması yada ölümüyle ilgili tek kelime bile etmedi,‖ diye devam etti Bill.
―Ama bu pek bir anlama gelmiyor. Son günlerde sessiz olmaya özen gösteriyorlar.‖
―Ve Ölüm Yiyenlerden kaçarken kullandığım izinsiz büyü için henüz bir duruĢma bildirmediler?‖ diye
seslendi Harry masanın diğer ucundaki Mr Weasley‘e, adam kafasını salladı.
―BaĢka bir çarem olmadığını bildikleri için mi, yoksa dünyaya Voldemort‘un bana saldırdığını söylemek
istemedikleri için mi?
―Ġkincisi bence. Scrimgeur Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen‘in eskisi kadar güçlü olduğunu ve Azkaban‘da
birçok firar olduğunu kabul etmek istemiyor.‖
―Evet, halka gerçekler neden anlatılsın ki?‖ dedi Harry, bıçağını o kadar sıkı tutmuĢtu ki sağ elinin
üzerindeki yara izi beyaz teni üzerinde cılızca belirginleĢti: Yalan söylememeliyim.
―Bakanlıkta kimse onunla savaĢmaya hazırlanmıyor mu?‖ diye sordu Ron kızgınca.
―Tabii ki Ron, ama insanlar dehĢete düĢtüler,‖ diye yanıtladı Mr Weasley, ―sıradaki kaybolacak kiĢi
olmaktan, çocuklarının saldırıya uğrayacak olmalarından dehĢete düĢtüler! Etrafta dolaĢan kötü
söylentiler var; mesela ben Hogwarts‘taki Muggle AraĢtırmaları profesörünün istifa ettiğine
inanmıyorum. Haftalardır ortalarda yok. Bu sırada Scrimgeour gün boyunca odasından dıĢarı çıkmıyor.
Umuyorum ki bir plan üzerinde çalıĢıyordur.‖
Mrs Weasley‘in boĢ tabakları büyü yoluyla masadan kaldırıp turta servisi yaptığı sırada bir duraklama
oldu.
―Senin kılık değiĢimin hakkında konuĢmamız lazım Harry,‖ dedi Fleur herkes pudingini aldığı zaman.
Harry kafası karıĢmıĢ görününce ―Düğün için,‖ diye ekledi. ―Tabii ki konuklarımızdan hiçbiri Ölüm
Yiyen değil, ama birazcık Ģampanya içtikten sonra ağızlarından bir Ģey kaçırmayacaklarını garanti
edemeyiz.‖
Harry bundan, kızın hala Hagrid‘den Ģüphelendiği sonucunu çıkardı.
―Evet, iyi bir noktaya parmak bastın,‖ dedi Mrs Weasley masanın uç kısmından, gözlüğünü burnun
ucuna düĢürmüĢ, upuzun bir parĢömen kağıdına yazdığı uçsuz bucaksız bir yapılacaklar listesini
gözden geçiriyordu. ―ġimdi, Ron, odanı henüz temizledin mi?‖
―Neden?‖ diye bağırdı Ron elinden kaĢığı bırakıp annesine ters ters bakarak. ―Neden benim odamın
temizlenmesi gerekiyor? Harry ve ben onun Ģu anki halinden memnunuz!‖
―Birkaç güne kadar burada ağabeyinin düğününü yapacağız genç adam—―
―Ve onlar da benim odamda mı evlenecekler?‖ diye sordu Ron sinirden köpürerek. ―Hayır! Öyleyse
Merlin‘in sarkık donu aĢkına neden—―
―Annenle bu Ģekilde konuĢma,‖ dedi Mr Weasley sertçe, ―Ve sana söylenileni yap.‖
Ron ebeveynlerinin ikisine de kaĢlarını çatarak baktı, sonra kaĢığını aldı ve elmalı tartından kalan son
lokmalara saldırdı.
―Ben yardım edebilirim, benim de dağınıklığım.‖ dedi Harry Ron‘a, ama Mrs Weasley lafa karıĢtı.
―Hayır Harry, canım, tavuk kümesini temizlenmesi için Arthur‘a yardım etmeni tercih ederim ve
Hermione, Mösyö ve Madam Delacour için çarĢafları değiĢtirirsen minnettar olurum, biliyorsun yarın
sabah on birde burada olacaklar.‖
Ama tavuklar için yapılacak çok az Ģey olduğu anlaĢıldı,
―Bundan, Ģey, Molly‘e bahsetmene gerek yok,‖ dedi Mr Weasley Harry‘e kümese girmesine engel
olarak, ―ama, Ģey, Ted Tonks, bana Sirius‘un bisikletinden geri kalanları gönderdi, ve Ģey, ben
parçaları gizliyorum—yani saklıyorum—burada. Ġnanılmaz bir Ģey! Bir egzoz borusu var – sanırım
böyle deniyor ve olağanüstü bir batarya ve frenlerin nasıl çalıĢtığını öğrenmek için harika bir fırsat
olacak. Deneyip hepsini tek parça haline getireceğim, tabii Molly yokke—yani zamanım olunca.‖
Eve döndüklerinde Mrs Weasley ortalarda yoktu, Harry gizlice Ron‘un tavan arasındaki odasına çıktı.
―Temizliyorum, temizliyorum--! Ah, sen miydin,‖ dedi Ron Harry odaya girerken rahat bir soluk alarak.
Ron az önce kalkmıĢ olduğu yatağa uzandı. Oda bütün hafta olduğu kadar dağınıktı; tek değiĢiklik,
odanın uzak köĢesinde, ayakucunda tüylü kızıl renkli kedisi Crookshanks‘le, Harry‘nin birkaçının
kendisinin olduğunu fark ettiği kitapları iki büyük yığın halinde ayıran Hermione‘ydi.
―Selam Harry,‖ dedi kız Harry yatağına oturduğu sırada.
―Nasıl oldu da kaçmayı baĢardın?‖
―Ah, Ron‘un annesi dün Ginny ve bana çarĢafları değiĢtirmemizi söylediğini unuttu,‖ dedi Hermione.
Numeroloji Kuramı‘nı bir tarafa Karanlık Sanatların DoğuĢu ve BitiĢi‘ni diğer bir tarafa attı.
―Biz de Deli-Göz‘den bahsediyorduk,‖ dedi Ron Harry‘e. ―Ben onun sağ kaldığını tahmin ediyorum.‖
―Ama Bill onun Ölüm Laneti tarafından vurulduğunu gördü,‖ dedi Harry.
―Evet, ama Bill de saldırı altındaydı,‖ dedi Ron. ―Ne gördüğü konusunda nasıl emin olabilir ki?‖
―Öldürme laneti ıskalamıĢ bile olsa, Deli göz neredeyse üç yüz metreden düĢtü,‖ dedi Hermione, Ģimdi
Britanya ve Ġrlanda‘nın Quidditch Takımları‘nı tartıyordu eliyle.
―Kalkan Büyüsü kullanmıĢ olabilir—―
―Fleur asasının elinden uçtuğunu söyledi,‖ dedi Harry.
―Eh, tamam, eğer ölmüĢ olmasını istiyorsanız,‖ dedi Ron huysuzca, yastığını yumruklayıp daha rahat
bir Ģekle sokarak.
―Tabii ki ölmüĢ olmasını istemiyoruz!‖ dedi Hermione Ģoke olmuĢ halde. ―ÖlmüĢ olması berbat bir Ģey!
Ama gerçekçi oluyoruz!‖
Harry ilk kez, Deli-Göz‘ün bedenini, Dumbledore‘unki gibi yıpranmıĢ olarak hayal etti, ama tek gözü
hala yerinde oynuyordu. Ġğrenme ve delice gülme arzusuyla karıĢık bir dürtü hissetti.
―Ölüm Yiyenler büyük ihtimalle arkalarını temizlediler, bu yüzden kimse onu bulamıyor,‖ dedi Ron
akıllıca.
―Evet,‖ dedi Harry. ―Barty Crouch‘un bir kemiğe dönüĢtürülüp Hagrid‘in ön bahçesine gömülmesi gibi.
Büyük ihtimalle Moody‘i bir Ģeye dönüĢtürdüler ve—―
―Yapma!‖ diye cıyakladı Hermione. Harry irkildi ve onun Hececinin Hece Listesi kitabı üzerinden göz
yaĢlarına boğulmak üzere olduğunu gördü.
―Ah, hayır,‖ dedi Harry, yataktan kalkmaya çabalayarak. ―Hermione, seni üzmeye çalıĢmıyordum—―
Ama paslanmıĢ yatak somyasının büyük gıcırtısıyla, Ron yataktan sıçrayıp daha erken davrandı. Tek
kolunu Hermione‘ye doladı, diğer eliyle kot pantolonunun cebini arayarak, daha önceden etrafın
tozunu almak için kullandığı iğrenç görünümlü bir mendil çıkardı. TelaĢla asasını çıkarıp bez parçasına
tuttu ve ―Tergeo‖ dedi.
Asa yağlı kısımların çoğunu temizledi. Kendinden memnun bir tavırla, Ron hafif tüten mendili
Hermione‘ye verdi.
―Ah… teĢekkürler Ron… üzgünüm…‖ burnunu sümkürüp hıçkırdı. ―Çok kork-kunç, değil mi? Tam
Dumbledore‘dan s-sonra… Deli Göz‘ün ölmesini hiç beklemiyordum, nedense o kadar güçlü
görünüyordu ki!‖
―Evet, biliyorum,‖ dedi Ron kıza sarılarak. ―Ama eğer burada olsaydı bize ne derdi biliyor musun?‖
―H-her zaman tetikte olun,‖ dedi Hermione gözlerini silerek.
―Evet doğru,‖ dedi Ron onaylayarak. ―Ona olanlardan ders çıkarmamızı söylerdi. Ve öğrendiğimiz Ģey
korkak Mundungus kaçığına güvenmemek.‖
Hermione hafifçe güldü ve iki tane daha kitaba doğru uzandı. Bir saniye sonra, Ron kolunu onun
omzundan çekti; kız Canavar Kitap: Canavarlar‘ı Ron‘un ayağına düĢürdü. Kitap onu dizginleyen
kemerden kurtuldu ve saldırganca Ron‘un ayak bileğini ısırmaya çalıĢtı.
―Özür dilerim! Özür dilerim!‖ diye bağırdı Hermione, Harry kitabı Ron‘un bacağından çekip tekrar
bağladığı sırada.
―Sen bütün o kitaplarla ne yapıyorsun?‖ diye sordu Ron yatağına doğru topallayarak.
―Hangilerini yanımızda götüreceğimize karar veriyorum,‖ dedi Hermione. ―Hortkulukları ararken.‖
―Ah, tabii,‖ dedi Ron elini alnına vurarak. ―Voldemort‘u gezer bir kütüphaneyle avlayacağımızı
unutmuĢum.‖
―Ha ha,‖ dedi Hermione Hececinin Hece Listesi‘ne bakarak. ―Acaba… antik yazıları çevirmemiz
gerekebilir mi? Mümkün… yanımıza almamız iyi olur, güvenlik açısından.‖
Hececiyi iki kitap yığınının ortasına bıraktı ve Hogwarts: Bir Tarih‘i eline aldı.
―Dinleyin,‖ dedi Harry.
Sırtını dikleĢtirdi. Ron ve Hermione ona boyun eğme ve baĢ kaldırma karıĢımı ifadelerle baktılar.
―Biliyorum, Dumbledore‘un cenazesinden sonra benimle gelmek istediğinizi söylediniz,‖ diye baĢladı
Harry.
―ĠĢte baĢlıyor,‖ dedi Ron Hermione‘ye gözlerini devirerek.
―Tahmin ettiğimiz gibi,‖ diye iç çekti kız ve tekrar kitaplara döndü. ―Biliyor musunuz, sanırım Hogwarts:
Bir Tarih‘i alacağım. Oraya yeniden dönmeyeceksek bile, bu kitap olmadan rahat hissedeceğimi
sanmıyorum—―
―Dinleyin!‖ dedi Harry tekrar.
―Hayır Harry, sen dinle,‖ dedi Hermione. ―Seninle geliyoruz. Bu aylar öncesinden kararlaĢtırıldı—yıllar
öncesinden aslında.‖
―Ama—―
―Kapa çeneni,‖ dedi Ron.
―—yeterince düĢündüğünüze emin misiniz?‖ diye ısrar etti Harry.
―Bakalım,‖ dedi Hermione Ġfritlerle Seyahat‘i kitaplar yığınına çarparak, oldukça kızgın görünüyordu.
―Gitmemiz gerektiği an gidebilelim diye günlerdir hazırlanıyorum ve bilgin olsun diye söylüyorum
oldukça zor büyüler yapmayı da içinde barındırıyor, Ron‘un annesinin burnunun dibinden, Deli Göz‘ün
bütün Çok Özlü Ġksir stokunu kaçırmasından söz etmiyorum bile.
―Aynı zamanda ailemin hafızasını değiĢtirdim, böylece gerçekte Wendell ve Monica Wilkins diye
adlandırıldıklarına inanıyorlar ve en büyük hayalleri Avusturalya‘ya taĢınmaktı, ki artık ordalar. Bu
Voldemort‘un onların izini sürmesini ve benimle ilgili sorguya çekilmelerini zorlaĢtırmak için—yada
seninle ilgili, çünkü ne yazık ki onlara senden biraz bahsetmiĢtim.
―Hortkuluklar avından sağ çıkarsam eğer, annemi ve babamı bulup büyüyü kaldıracağım. Eğer sağ
çıkamazsam—eh, sanırım onları güvende ve mutlu tutabilecek kadar sağlam bir büyü yaptım. Wendell
and Monica Wilkins bir kızları olduğunu bilmiyorlar, görüyorsunuz ya.‖
Hermione‘nin gözleri yeniden yaĢlarla doldu. Ron yatağından kalkıp, kollarını bir kez daha kıza doladı
ve Harry‘e, duruma uygun olarak ince davranmadığı gerekçesiyle kaĢlarını çattı. Harry söyleyecek bir
Ģey bulamadı, Ron‘un bir baĢkasına ince davranmasını öğretmesi oldukça sıra dıĢı bir Ģeydi.
―ġey—Hermione, üzgünüm—ben—―
―Ron‘la benim eğer seninle birlikte gelirsek neler olabileceğini bildiğimizin farkına mı varmadın?‖ Eh,
biliyoruz. Ron, Harry‘e yaptığın Ģeyi göster.‖
―BoĢver, ikna oldu,‖ dedi Ron.
―Hadi, bilmesi gerekiyor!‖
―Ah, pekala. Harry, gel.‖
Ġkinci kez Ron kolunu Hermione‘den çekti ve kapıya doğru yürüdü.
―Hadi.‖
―Neden?‖ diye sordu Harry odanın dıĢındaki küçük alana doğru Ron‘u takip ederek.
―Descendo,‖ diye mırıldandı Ron, asasını düĢük tavana doğrultarak. Kafalarının üzerinde bir ambar
kapağı açıldı ve ayaklarına doğru bir merdiven indi. Kare delikten, bariz bir lağım kokusuyla birlikte,
yarı emme, yarı inleme korkunç bir ses geldi.
―Bu senin gulyabanin, değil mi?‖ diye sordu Harry, bazı geceler sessizliği bozan bu yaratıkla daha
önce tanıĢmamıĢtı.
―Evet, o,‖ dedi Ron merdivene tırmanarak. ―Gel ve bir göz at,‖
Harry birkaç adım geriden, ufak tavan arası boĢluğuna doğru Ron‘u takip etti. Ondan bir metre ötedeki;
karanlıkta, kıvrılmıĢ, geniĢ ağzı tamamen açık, derin bir uykuda olan yaratığın görüntüsünü görmeden
önce baĢı ve omuzlarıyla odadaydı.
―Ama… Ģey gibi… gulyabaniler normalde pijama giyerler mi?‖
―Hayır,‖ dedi Ron. ―Genelde kızıl saçlı olmazlar ve bu kadar kabarcıkları da olmaz.‖
Harry yaratığın birazcık iğrenç olduğunu düĢündü. Ġnsan Ģekli ve boyutundaydı, ve giydiği Ģey,
Harry‘nin gözleri karanlığa alıĢtığı için Ģimdi rahatça görebiliyordu, Ron‘un eski pijamalarından biriydi.
Aynı zamanda gulyabanilerin farklı saç ve kızgın mor kabarcıklar yerine, genellikle sıska ve kel
olduklarından emindi.
―O, benim, anladın mı?‖ dedi Ron.
―Hayır,‖ dedi Harry. ―Anlamadım.‖
―Odama geçtiğimizde anlatırım, kokuya dayanamıyorum,‖ dedi Ron. Merdivenden aĢağı indiler, Ron
çatıyı eski haline döndürdü ve hala kitapları ayırmakla meĢgul olan Hermione‘ye katıldılar.
―Ayrıldığımızda, gulyabani aĢağı inip benim odamda yaĢayacak,‖ dedi Ron. ―Sanırım bunun olmasını
sabırsızlıkla bekliyor—eh, tahmin etmesi zor, çünkü tek yapabildiği inlemek ve salya akıtmak—ama
bahsini açtığın zaman çok kafa sallıyor. Her neyse benim sıvaserpil kapmıĢ halim olacak. Ġyi, değil mi?
Harry yalnızca kafası karıĢık bir Ģekilde baktı.
―Öyle!‖ dedi Ron, Harry‘nin planın harikalığını anlamamıĢ olmasına oldukça sinirlenmiĢti. ―Bak,
üçümüz bir daha Hogwarts‘a gitmediğimiz zaman, herkes Hermione ve benim seninle birlikte
olduğumuzu düĢünecek, doğru mu? Bu da demek oluyor ki Ölüm Yiyenler senin nerede olduğun
hakkında bir bilgileri var mı diye doğruca ailelerimize gidecekler.‖
―Ama umuyoruz ki ben annem ve babamla uzaklara gitmiĢ gibi görüneceğim, birçok Muggle doğumlu
gidip saklanmayı planlıyor Ģu anki durumda,‖ dedi Hermione.
―Biz bütün ailemi saklayamayız, çok kuĢku yaratır ve hepsi iĢlerini bırakamazlar,‖ dedi Ron. ―Biz de,
benim sıvaserpil yüzünden ciddi bir Ģekilde hastalandığım ve bu yüzden okula gidemediğim hikayesini
uyduracağız. Eğer herhangi biri araĢtırmaya gelirse annem yada babam yatağımdaki kabarcıklarla
dolu gulyabaniyi gösterebilirler. Sıvaserpil çok bulaĢıcı, bu yüzden yanına çok yaklaĢmak
istemeyeceklerdir. Bir Ģey söylemeyecek olması da önemli değil, çünkü mantar küçük dilinin üzerine
sıçrarsa eğer konuĢamazsın.‖
―Ve annenle baban da bu planın içindeler?‖ diye sordu Harry.
―Babam içinde. Gulyabaniyi dönüĢtürmek için Fred ve George‘a yardım etti. Annem… eh, nasıl
olduğunu gördün. Biz gidene dek gidiyor oluĢumuzu kabullenemeyecek.‖
Odadaki sessizlik yalnızca, Hermione‘nin yığınlardan birine ve bir diğerine attığı kitapların çıkardığı
hafif gümbürtüyle bozuluyordu. Ron oturmuĢ onu izliyordu, Harry ise bir ona sonra Hermione‘ye baktı.
Ailelerini korumak için aldıkları önlemler, çok daha fazlası da olmuĢ olsa gerçekten onunla gitmek
istediklerini fark etmesini sağladı ve ne kadar tehlikeli olduğunu kesinlikle biliyorlardı. Bunun ona ne
ifade ettiğini söylemek istedi, ama yeterince anlamlı kelimeler bulamadı.
Sessizliğin içinde, dört kat aĢağıdaki Mrs Weasley‘in boğuk bağırıĢı duyuldu.
―Ginny muhtemelen değerli aptal yüzüğünün üstünde bir toz zerreciği bıraktı,‖ dedi Ron.
―Delacour‘ların neden düğünden iki gün önce gelmek zorunda olduklarını anlamıyorum.‖
―Fleur‘un kız kardeĢi nedime olacak, prova için burada olması gerek ve tek baĢına gelemeyecek kadar
küçük,‖ dedi Hermione Ölüm Perisini Kovalamak‘ı kararsız bir Ģekilde inceleyerek.
―Eh, misafirler annemin stres seviyesine hiç iyi gelmeyecek,‖ dedi Ron.
―Asıl karar vermemiz gereken Ģey,‖ dedi Hermione, Savunma Sihri Kuramı‘nı ikinci kez bakma ihtiyacı
duymadan kutuya attı ve Avrupa‘da Sihir Eğitimi Üzerine Bir Değerlendirme‘yi eline aldı, ―buradan
ayrılınca nereye gideceğimiz. Biliyorum önce Godric‘s Hollow‘a gitmek istediğini söyledin Harry,
nedenini anlıyorum, ama… eh… Hortkulukları öncelik haline getirmemiz gerekmez mi?‖
―Eğer herhangi bir Hortkuluk‘un nerede olduğunu bilseydik, seninle aynı fikirde olabilirdim,‖ dedi Harry,
Godric‘s Hollow‘a gitme arzusunun Hermione tarafından tamamen anlaĢıldığına inanmayarak.
Ebeveynlerinin mezarının orda oluĢu, yerin çekiciliğinin yalnızca bir kısmıydı: bu yerde aradığı
cevapları bulabileceğine dair güçlü, açıklanamaz hisleri vardı. Belki de Voldemort‘un Öldürme
Lanet‘inden orada sağ sıyrıldği içindi; Ģimdi düelloyu tekrar etmek için meydan okuyordu ve bunun
olduğu yere çekiliyordu, anlamak istiyordu.
―Voldemort‘un Godric‘s Hollow‘u göz takibine alma olasılığını düĢünmüyor musun?‖ diye sordu
Hermione. ―Senin istediğin yere gitmekte serbest olduğun zaman geri dönüp ailenin mezarını ziyaret
edeceğini umuyor olabilir?‖
Bu Harry‘nin aklına gelmemiĢti. KarĢılık verecek bir Ģey düĢünürken, Ron konuĢtu.
―ġu R.A.B. kiĢisi,‖ dedi, ―Hani Ģu gerçek madalyonu çalan?‖
Hermione onaylarcasına kafa salladı.
―Yazdığı notta onu yok edeceğini söylemiĢti, değil mi?‖
Harry sırt çantasını kendisine doğru çekti ve üzerinde hala R.A.B.‘nin notunun sarılı olduğu sahte
Hortkuluk‘u çıkardı.
―‘Gerçek Hortkuluk‘u çaldım ve en kısa zamanda yok etmeyi planlıyorum‘‖ diye yüksek sesle okudu
Harry.
―Eh, ya adam gerçekten iĢini bitirmiĢse?‖ dedi Ron.
―Ya da kadın,‖ diye ekledi Hermione.
―Hangisiyse,‖ dedi Ron, ―bizim için yapacak bir iĢ eksilmiĢ oluyor!‖
―Evet, ama hala gerçek madalyonu bulmak zorundayız, değil mi?‖ dedi Hermione, ―yok edilip yok
edilmediğini anlamak için.‖
―Bir kez ele geçirdiğimiz zaman, bir Hortkluluk‘u nasıl yok edersin?‖ diye sordu Ron.
―Eh,‖ dedi Hermione. ―Bunun için araĢtırma yapıyordum.‖
―Nasıl?‖ diye sordu Harry. ―Hortkuluklar‘la ilgili kütüphanede kitap yok sanıyordum?‖
―Yoktu,‖ dedi Hermione kızararak. ―Dumbledore hepsini kaldırdı, ama—onları yok etmedi.‖
Ron gözlerini kocaman açarak yerinde doğruldu.
―Onları çalmadım!‖ dedi Hermione, Harry‘e ve Ron‘a bir çeĢit çaresizlikle bakarak. ―Dumbledore onları
raflardan kaldırmıĢ olsa bile, hala kütüphanenin kitapları. Her neyse, eğer gerçekten kimsenin onlara
ulaĢmasını istemeseydi, eminim ele geçirilmesini çok daha zor—―
―Konuya gel!‖ dedi Ron.
―Eh… kolay oldu,‖ dedi Hermione kısık sesle. ―Yalnızca bir Çağırma Büyüsü yaptım. Biliyorsunuz –
Accio. Ve… Dumbledore‘un çalıĢma odasının penceresinden doğruca kızlar yatakhanesine geldiler.‖
―Ama bunu ne zaman yaptın?‖ diye sordu Harry, Hermione‘ye iliĢkin bir hayranlık ve kuĢkuculuk
karıĢımı bir hisle.
―Dumbledore‘un—cenazesinden—hemen sonra,‖ dedi Hermione daha da kısık bir sesle. ―Okulu
bırakıp Hortkuluklar‘ın peĢine düĢeceğimiz kararını verdikten hemen sonra. Üst kata eĢyalarımı
almaya çıktığımda— onlar hakkında ne kadar çok bilirsek o kadar iyi olacağı aklıma geldi … ve orada
yalnızdım … ben de denedim … ve iĢe yaradı. Doğruca pencereden içeri uçtular ve ben de onları
paketledim.‖
Yutkundu ve yalvarırcasına ekledi ―Dumbledore‘un bu yüzden bana kızacağını sanmıyorum, bu
bilgileri Hortkuluk yaratmak için kullanacak değiliz, değil mi?‖
―ġikayet ettiğimizi görüyor musun?‖ dedi Ron. ―Bu arada kitaplar nerede?‖
Hermione kitap yığınını bir dakika boyunca alt üst ettikten sonra siyah deriyle kaplı büyük bir cilt
çıkardı. Midesi bulanmıĢ gibi göründü ve kitabı sanki yeni ölmüĢcesine ihtiyatla tuttu.
―Bu Hortkuluk yapımını açıkça anlatan bir kitap. Karanlık Sanatların Sırları -- korkunç bir kitap,
gerçekten berbat, kara büyüyle dolu. Dumbledore‘un bunu kütüphaneden ne zaman kaldırdığını merak
ediyorum… eğer müdür olana kadar yapmadıysa, eminim Voldemort ihtiyacı olan bütün bilgiyi buradan
almıĢtır.‖
―Eğer zaten bunu okuduysa, neden Slughorn‘a Hortkuluk‘un nasıl yapıldığını sorsun ki?‖ diye sordu
Ron.
―O, Slughorn‘a yalnızca ruhunu yediye bölersen ne olacağını öğrenmek için konuyu açtı,‖ dedi Harry.
―Slughorn‘a Hortkuluklar hakkında soru sorduğu zaman, Dumbledore, Riddle‘ın nasıl Hortkuluk
yapıldığını bildiğinden emindi. Sanırım haklısın Hermione, bilgiyi almasının en kolay yolu bu.‖
―Ve onlar hakkında daha fazla okudukça,‖ dedi Hermione, ―daha da korkunçlaĢıyorlar ve gerçekten altı
adet yapmıĢ olmasına bile daha az inanıyorum. Kitap seni, parçalayarak ruhunun geri kalanını ne
kadar dengesizleĢtirdiğin konusunda uyarıyor ve bu yalnızca tek Hortkuluk yapıldığında oluyor!‖
Harry Dumbedore‘un Voldemort hakkında ―sıradan kötülüğün‖ ötesinde dediğini hatırladı.
―Kendini tekrar tek bir parça halinde birleĢtirmenin bir yolu yok mu?‖ diye sordu Ron.
―Evet,‖ dedi Hermione boĢ bir gülümsemeyle, ―ama bu çok kötü bir Ģekilde acı verici olmalıymıĢ.‖
―Neden? Nasıl yapılıyormuĢ?‖ diye sordu Harry.
―Vicdan azabı,‖ dedi Hermione. ―Yaptığın Ģeyleri gerçekten hissetmen gerekiyor. Bir dipnot var.
GörünüĢe göre onun acısı seni yok edebiliyormuĢ. Yine de Voldemort‘un vicdan azabı çekeceğini
sanmıyorum, ya sen?‖
―Hayır,‖ dedi Ron Harry‘den önce. ―Peki o kitapta Hortkuluklar‘ı nasıl yok edeceğimiz yazıyor mu?‖
―Evet,‖dedi Hermione, Ģimdi bozulan organları inceliyormuĢçasına, zarif sayfaları çevirdi. ―Çünkü
karanlık büyücüleri büyülerini çok sağlam yapmaları konusunda uyarıyor. Okuduğum kadarıyla,
Harry‘nin Riddle‘ın güncesine yaptığı, Hortkuluk‘u yok etmenin gerçekten güvenilir bir yoluydu.‖
―Ne, basilik diĢi saplamak mı?‖ diye sordu Harry.
―Ah peki, büyük bir basilik diĢi stokumuz olduğu için Ģanslıyız o zaman,‖ dedi Ron. ―Ben de onları
nerede kullanırız diye merak ediyordum.‖
―Basilik DiĢi olması gerekmiyor,‖ dedi Hermione sabırla. ―O kadar yıkıcı bir Ģey olmalı ki Hortkuluk
kendini tamir edemesin. Basilik zehrinin tek bir panzehiri var ve o da inanılmaz derecede nadir
bulunuyor—―
―—anka gözyaĢı,‖ dedi Harry kafasını onaylarcasına sallayarak.
―Kesinlikle,‖ dedi Hermione. ―Problemimiz basilik zehri kadar yıkıcı çok az maddenin olması ve hepsi
de yanımızda taĢımak için tehlikeli. Çözmemiz gereken problem bu, çünkü bir Hortkuluk‘u ayırmak,
parçalamak yada ezmek bir iĢe yaramıyor. Büyüyle yapılabilecek tamirin ötesine geçmelisin.‖
―Ama bu Ģeyi yok etsek bile,‖ dedi Ron, ―Neden içindeki ruh gidip baĢka bir Ģeyin içinde yaĢamıyor?‖
―Çünkü bir Hortkuluk insanın doğasına tamamen ters.‖
Harry‘yle Ron‘un kafaları karıĢık görünmeleri üzerine Hermione devam etti, ―Bak, Ģimdi bir kılıç alıp,
Ron sana saplarsam, senin ruhuna zarar vermiĢ olmam.‖
―Ve bu benim için çok rahatlatıcı bir Ģey olur eminim,‖ dedi Ron. Harry güldü.
―Olmalı aslında! Demek istediğim, bedenine ne olursa olsun, ruhun dokunulmamıĢ bir Ģekilde
kurtulacak,‖ dedi Hermione. ―Ama Hortkuluk‘la bunun tam tersi. Ġçindeki parçacık nesnesine bağlı,
hayatta kalması için gövdeye büyülenmiĢ, onsuz var olamaz.‖
―Ben sapladığım zaman günlük ölmüĢ gibiydi,‖ dedi Harry, delinen sayfalardan kan gibi akan
mürekkebi ve kaybolurken Voldemort‘un ruhunun attığı çığlıkları hatırlayarak.
―Ve günlük tamamıyla yok edildiği zaman, içine tıkılmıĢ olan ruh parçası daha fazla var olamadı. Ginny
sen denemeden önce günlükten kurtulmaya çalıĢtı, sifonu üzerine çekti ama belli ki yeni gibi geri
geldi.‖
―Bir saniye,‖ dedi Ron kaĢlarını çatarak. ―O günlüğün içindeki ruh parçası Ginny‘i ele geçiriyordu, değil
mi? O nasıl oldu peki?‖
―Büyülü materyal hala sağlamken, içindeki ruh parçası, eğer objeyle çok yakınlaĢılırsa baĢka bir
insanın içine girip çıkabilir. Fiziksel olarak yakınlıktan bahsetmiyorum, dokunmakla alakası yok,‖ diye
ekledi, Ron konuĢmadan önce. ―Demek istediğim duygusal olarak yakınlaĢmak. Ginny o günlüğe
kalbini döktü, kendini inanılmaz derecede savunmasız bıraktı. Eğer Hortkuluk‘a çok düĢkün ve
bağımlıysan baĢın dertte demek.‖
―Dumbledore yüzüğü nasıl yok etti merak ediyorum?‖ Neden ona sormadım ki? Gerçekten asla…‖
Sesi gitti: Dumbledore‘a sormuĢ olması gereken onca Ģeyi düĢünüyordu, müdür öldüğünden beri
Harry‘e, Dumbledore yaĢarken daha fazlasını öğrenmek ve anlamak için birçok fırsatı boĢa harcamıĢ
gibi geliyordu.
Yatak odasının kapısı sanki duvar sarsılıyormuĢ gibi bir gürültüyle açıldığında sessizlik bozuldu.
Hermione çığlık attı ve Karanlık Sanatların Sırları‘nı yere düĢürdü. Crookshanks yatağın altına kaçtı,
içerlemiĢ bir Ģekilde tısladı; Ron yataktan sıçradı, çıkarılmıĢ Kurbağa Çikolata çöpüne basarak kaydı
ve kafasını karĢı duvara çarptı ve Harry, karĢısında, saçları dağınık ve suratı öfkeden kasılmıĢ Mrs
Weasley olduğunu fark etmeden önce içgüdüsel olarak elini asasına attı.
―Bu sıcak küçük buluĢmayı böldüğüm için özür dilerim,‖ dedi, sesi titriyordu. ―Eminim hepinizin
dinlenmeye ihtiyacı var … ama odamda ayrıĢtırılmayı bekleyen bir yığın düğün hediyesi var ve sizin
bana yardım etmek istediğinizi sanıyordum.‖
―Ah evet,‖ dedi Hermione, ayakları üzerinde doğrulurken dehĢete düĢmüĢ görünüyordu, kitapları
rasgele fırlatarak, ―yardım edeceğiz… üzgünüz…‖ dedi.
Harry ve Ron‘a, suratında acı dolu bir ifadeyle bakan Hermione, Mrs Weasley‘in arkasından odadan
çıktı.
―Ev cini olmak gibi bir Ģey,‖ diye Ģikayet etti Ron kısık sesle, kafasını ovalayarak Harry‘le birlikte
diğerlerini takip etti. ―ĠĢi yapınca onlar gibi tatmin olmuyorsun tabii ki. ġu düğün ne kadar erken biterse
o kadar mutlu olacağım.‖
―Evet,‖ dedi Harry, ―o zaman Hortkulukları bulmaktan baĢka iĢimiz olmayacak… Tatil gibi olacak, değil
mi?‖
Ron gülmeye baĢladı, ama Mrs Weasley‘in odasında onları bekleyen koca bir düğün hediyesi yığınını
görmesiyle beraber abuk bir Ģekilde gülmesi son buldu.
Delacourlar ertesi sabah saat on birde geldiler. Harry, Ron, Hermione ve Ginny bu sefer Fleur‘un
ailesine tamamen kızgındılar, Ron‘un birbirine eĢ çoraplar giymek için üst kata tekrar çıkmak zorunda
kalması ve Harry‘nin saçlarını düzleĢtirmeye çalıĢması hiç hoĢ değildi. Yeterince Ģık göründüklerini
düĢündükleri zaman güneĢli arka bahçeye grup halinde çıktılar ve misafirleri beklediler.
Harry bu yeri daha önce bu kadar düzenli görmemiĢti. PaslanmıĢ kazanlar ve genellikle arka kapının
giriĢine yığılan, eski, dize kadar uzanan lastik çizmeler gitmiĢti ve yerlerine kapının iki yanına konmuĢ
büyük vazoların içine iki tane yeni Pırpır Çalı yerleĢtirilmiĢti, esinti olmamasına rağmen yapraklar hoĢ
bir dalgalanma efektiyle hafifçe sallanıyordu. Tavuklar kapatılmıĢtı, etraf süpürülmüĢtü, bahçenin yakın
kısımları budanmıĢ ve çeki düzen verilmiĢti, buna rağmen bahçenin otlarla sarılı halini seven Harry
umulmadık anlarda sıçrayan yer cüceleri olmadan yerin biraz terkedilmiĢ göründüğünü düĢündü.
Hem yoldaĢlık hem de Bakanlık tarafından, Kovuk‘un üzerine kaç tane güvenlik büyüsünün
yerleĢtirildiği sayısını ĢaĢırdı; tek bildiği büyüyle mekana giriĢin artık imkansız olduğuydu. Bu nedenle
Mr Weasley, anahtarla gelen Delacourlar‘ı yakın tepelerden birinde karĢılamaya gitti. UlaĢmalarını
haber veren ilk ses alıĢılmadık derecede yüksek sesli bir gülüĢtü, sonradan bu gülüĢün dakikalar
sonra elinde bavullarla kapıda beliren Mr Weasley'e ait olduğu ortaya çıktı; uzun, yaprak yeĢili
cüppesiyle ancak Fleur'un annesi olabilecek güzel sarıĢın bir bayana eĢlik ediyordu.
―Anne!‖ diye çığlık attı Fleur, aceleyle sarılmak için öne atıldı. ―Baba!‖
Mösyü Delecour çekicilik bakımından karısının yanından bile geçmiyordu; karısının omuz
hizasındaydı, aĢırı derecede tıknazdı ve küçük siyah bir sivri sakalı vardı. Yine de eli ayağı düzgündü.
Yüksek topuklu ayakkabılarıyla Mrs Weasley‘e doğru sıçradı ve onu her iki yanağından öperek kadının
telaĢlanmasına neden oldu.
―Çok zahmete giriĢmiĢsiniz,‖ dedi derin bir sesle. ―Fleur çok uğraĢtığınızı söyledi.‖
―Ah, hiçbir Ģey yapmadık, hiçbir Ģey,‖ dedi Mrs Weasley heyecanlanarak. ―Hiç sorun değil.‖
Ron yeni Pırpır Çalılarından birinin arkasına saklanmıĢ bir yer cücesini tekmelemeyi hedefleyerek
sinirlerini yatıĢtırdı.
―Sevgili bayan!‖ dedi Mösyö Delacour, hala kendi iki ĢiĢman eliyle Mrs Weasley‘in elini sıkıyor ve
gülümsüyordu. ―Ailelerimizin birleĢecek olmasından dolayı onur duyuyoruz! EĢimi tanıtmama izin verin,
Apolline.‖
Madam Delacour öne doğru süzülürcesine yürüdü ve Mrs Weasley‘i öpmek için durdu.
―Enchantée‖ * dedi. ―Kocanız bize eğlenceli hikayeler anlatıyordu!‖
Mr Weasley delice bir kahkaha attı; Mrs Weasley ona bir bakıĢ attı, adam anında sustu ve yakın bir
arkadaĢının hasta yatağında bekliyor gibi bir ifadeye büründü.
―Ve tabii ki küçük kızım Gabrielle‘le tanıĢtınız!‖ dedi Monsenyör Delacour. Gabrielle Fleur‘un minyatürü
gibiydi; on bir yaĢında, beline kadar uzanan gümüĢi sarı saçları vardı, Mrs Weasley‘e göz kamaĢtırıcı
bir Ģekilde gülümsedi ve sarıldı, sonra kirpiklerini delicesine kırparak Harry‘e öfkeli bir bakıĢ attı. Ginny
yüksek sesle boğazını temizledi.
―Eh, hadi içeri girin, hadi‖ dedi Mrs Weasley neĢeyle, Delacourlara eve kadar eĢlik etti bir çok ―Hayır,
lütfen!‖ler ve ―Önden siz!‖ler ve ―Hiç zahmet olmadı!‖larla.
Delacourlar‘ın hoĢ ve yardım sever konuklar oldukları hemen anlaĢıldı. Her Ģeyden memnundular ve
düğün hazırlıklarına yardım etmek için hevesliydiler. Monsenyör Delecour oturma planından
nedimenin gösterisine kadar her Ģeyi ―Charmant!‖ diye iliĢiklendirdi. Madam Delacour ev içi
büyülerinde oldukça baĢarılıydı ve fırının içini güzelce temizledi; Gabrielle herhangi bir Ģekilde
yardımcı olmak için, hızlı ve anlaĢılmaz Fransızca‘sıyla büyük ablasının peĢinde dolaĢtı.
ĠĢin kötü yanı, Kovuk bu kadar fazla kiĢiyi barındırmak için inĢa edilmemiĢti. Mösyö ve Madam
Delacour‘un yatak odalarını geri almaları için ısrar ve itirazlarına karĢılık, Mr ve Mrs Weasley Ģimdi
oturma odasında yatıyorlardı. Gabrielle Fleur‘la Percy‘nin eski odasında uyuyordu ve Bill, sağdıcı
Charlie Romanya‘dan dönünce onunla birlikte uyuyacaktı. Birlikte plan yapma Ģansları
olanaksızlaĢmıĢtı ve bunun çaresizliği içinde Harry, Ron ve Hermione kalabalık evden uzaklaĢmak için
tavukları besleme görevini üstlendiler.
―Ama bizi hiç yalnız bırakmıyor!‖ diye hırladı Ron ikinci buluĢma teĢebbüsleri, Mrs Weasley‘in,
kollarında büyük bir leğen çamaĢırla karĢılarında belirmeleriyle baĢarısız olmuĢtu.
―Ah, güzel, tavukları beslemiĢsiniz,‖ diye seslendi onlara. ―Yarın adamlar buraya gelmeden önce onları
tekrar kapatsak iyi olur… düğün için çadır dikilecek,‖ diye açıkladı, duvara yaslanarak. Yorgunluktan
tükenmiĢ görünüyordu. ―Millamant‘ın Büyülü Çadırları… gerçekten iyiler. Bill onlara eĢlik ediyor…
Onlar buradayken dıĢarı çıkmasan iyi olur Harry. Bir düğün organize etmenin çok komplike bir iĢ
olduğunu söylemek zorundayım, etraftaki bütün o güvenlik büyüleri falan.‖
―Üzgünüm,‖ dedi Harry alçak gönüllülükle.
―Ah, aptallaĢma canım!‖ dedi Mrs Weasley bir kerede. ―Öyle demek istemedim—eh, senin güvenliğin
çok daha fazla önemli! Aslına bakarsan, ben de sana doğum gününü nasıl kutlamak istersin diye
soracaktım Harry. Ne de olsa on yedi olacaksın, önemli bir gün….‖
―Yaygara kopsun istemiyorum,‖ dedi Harry hemen, bunun hepsinin üzerine nasıl bir yük bindireceğini
gözü önüne getirerek. ―Gerçekten Mrs Weasley, normal bir akĢam yemeği güzel olur… düğünden bir
önceki gün…‖
―Ah,eh, eğer eminsen canım. Remus ve Tonks‘u da davet edeyim, değil mi? Ve Hagrid‘e ne dersin?‖
―Harika olur,‖ dedi Harry. ―Ama lütfen çok zahmete girmeyin.‖
―Hiç de değil, hiç de değil… hiç sorun değil…‖ Kadın ona, uzun inceleyici bir bakıĢ attıktan sonra biraz
üzgünce gülümsedi, doğruldu ve yürüyerek uzaklaĢtı. Harry onun, çamaĢır ipinin yanında asasını
sallayıĢını ve nemli çamaĢırların kendi kendilerini asıĢlarını izledi ve aniden kadına verdiği sıkıntı ve
acı yüzünden büyük bir vicdan azabı hissetti.
YEDİNCİ BÖLÜM
ALBUS DUMBLEDORE’UN VASİYETİ
Gün doğumunun serin mavi ıĢığı altında, bir dağ yolu boyunca yürüyordu. Uzaklarda bir yerde, sisle
kaplanmıĢ, küçük bir köyün gölgesi vardı. Aradığı adam burada mıydı; baĢka en ufak bir Ģey
düĢünemeyecek kadar fena halde ihtiyaç duyduğu adam, cevabının sahibi olan adam, derdine derman
olacak adam...?
―Hey, uyan,‖
Harry gözlerini açtı. Ron‘un tavan arasındaki kirli odasındaki kamp yatağında yatıyordu. GüneĢ henüz
doğmamıĢtı ve oda hala karanlıktı. Pidwidgeon, kafası ufacık kanadının altında uyuyordu. Harry‘nin
alnındaki yara izi karıncalanıyordu.
―Uykunda mırıldanıyordun.‖
―Öyle mi?‖
―Evet. ‗Gregorovitch‘. Durmadan ‗Gregorovitch‘ diyordun.‖
Harry gözlüklerini takmamıĢtı; Ron‘un yüzü hafif bulanıkça belirdi.
―Gregorovitch kim?‖
―Ben nerden bileyim? Söyleyen sendin.‖
Harry, düĢünür halde alnını ovaladı. Bu ismi daha önce duyduğuna dair belirsiz düĢüncesi vardı, ama
nerde olduğunu bilemiyordu.
―Voldemort‘un onu aradığını düĢünüyorum.‖
―Zavallı herif,‖ dedi Ron hararetle.
Harry, hala alnını ovalayarak oturdu, Ģimdi tamamen uyanıktı. Tam olarak rüyada ne gördüğünü
hatırlamaya çalıĢtı, ama bütün aklına gelenler dağlık bir gün doğumu ve derin bir vadinin beĢiğindeki
küçük bir köyün hatlarıydı.
―Bence yurtdıĢında.‖
―Kim, Gregorovitch mi?‖
―Voldemort. Bence yurtdıĢında bir yerde Gregorovitch‘i arıyor. Britanya‘ya benzemiyordu.‖
―Onun zihninin içini tekrar gördüğünü mü tahmin ediyorsun?‖
Ron korkmuĢ görünüyordu.
―Bana bir iyilik yap ve Hermione‘ye söyleme,‖ dedi Harry. ―Her ne kadar uykumda gördüklerimi
engellememi nasıl bekliyorsa…‖
Pidwidgeon‘un kafesine ufak bir bakıĢ attı, düĢünüyordu... Neden ‗Gregorovitch‘ ismi tanıdıktı?
―DüĢünüyorum ki,‖ dedi yavaĢça, ―Quidditch‘le alakalı birisi. Bir bağlantı var, ama ben bilemiyorum –
bilemiyorum ne olduğunu.‖
―Quidditch?‖ dedi Ron. ‗Gorgovitch olmadığından emin misin?‘
―Kim?‖
―Dragomir Gorgovitch, Kovalayıcı, iki yıl önce rekor bir ücrete Chudley Cannons‘a transfer oldu. Bir
sezonda en çok Quafle engelleme rekorunun sahibi.‖
―Hayır,‖ dedi Harry ―Gorgovitch olmadığından kesinlikle eminim.‖
―Ġkisini de boĢver,‖ dedi Ron. ―Eh, doğumgünün kutlu olsun bu arada.‖
―Vay – evet, unuttum! On yedi oldum!‖
Harry, kamp yatağının yanında duran asasını kavradı, gözlüklerini koymuĢ olduğu dağınık masaya
yöneltti, ve ―Accio Gözlük!‖ dedi. Her ne kadar sadece bir adım ilerde olsa da, gözlüğün ona doğru
uçtuğunu görmek, engin bir tatmin duygusuna sebep oldu, en azından gözlükler uçarak gelip gözüne
çarpana dek.
―Kurnaz,‖ diye kahkaha attı Ron.
Takipçi‘nin kaldırılmasının rahatlığıyla, Harry, Ron‘un eĢyalarını odada uçurturken, Pidwidgeon uyandı
ve kafesinin etrafında çırpındı. Harry, ayrıca spor ayakkabılarının bağcıklarını sihirle bağlamayı denedi
(neticede oluĢan düğümü eliyle çözmesi birkaç dakikasını aldı) ve, tamamen zevk için, Ron‘un
Chudley Cannons posterindeki turuncu cüppeleri parlak maviye dönüĢtürdü.
―Ben de aslında seninkileri elle yapmalıydım,‖ diye tavsiyede bulundu Ron Harry‘ye, Harry hemen
kontrol edince kıs kıs güldü. ―ĠĢte hediyen. Burada aç, annemin görmesi uygun değil.‖
―Kitap mı?‖ dedi Harry dikdörtgensel paketi alırken. ―Gelenekten feragat, değil mi?‖
―Bu öyle bir kitap değil,‖ dedi Ron. ―Saf altın: Cadıları Etkilemenin On Ġki Garantili Yolu. Kızlar
hakkında bilmen gereken herĢeyi açıklıyor. Eğer geçen dönem sadece buna sahip olsaydım,
Lavender‘den nasıl kurtulmam gerektiğini bilirdim ve yani Ģey, onunla da ... nasıl çıkacağımı bilmem
gerekirdi. HoĢ, Fred ve George bana bir kopyasını verdiler ve çok Ģey öğrendim. Sen de hayrete
düĢeceksin ve hepsi asa becerisiyle ilgili değil.‖
Mutfağa indiklerinde masanın üzerinde yığınla hediye buldular. Mrs Weasley, kızartma tavasının
üstünden onlarla sohbet ederken, Bill ve Mösyö Delacour kahvaltılarını ediyorlardı.
―Arthur, sana mutlu bir on yedi temenni ettiğini söylememi istedi, Harry,‖ dedi Mrs Weasley, yüzü
sevinçle parlıyordu. ―ĠĢ icabı erkenden gitmesi gerekti, ama akĢam yemeği için dönecektir. ġu en
üstteki bizim hediyemiz.‖
Harry oturdu, kare paketi aldı ve açtı. Ġçinden bir saat çıktı; Mr ve Mrs Weasley‘in on yedi yaĢına
girdiğinde Ron‘a verdiklerine benziyordu; altındı, çehrenin etrafında akrebin yerine yıldızlar dönüyordu.
―Bir büyücüye yaĢını doldurduğu zaman saat vermek adettendir,‖ dedi Mrs Weasley, ocağın yanından
onu endiĢeyle izlerken. ―Korkarım ki o, Ron‘unki gibi yeni değil. Aslında abim Fabian‘ındı ama o
mallarına karĢı aĢırı derecede özenli değildi. Arkası biraz oyulmuĢ çünkü –‗‖
KonuĢmasının geri kalanı kaybolup gitti; Harry kalkıp ona sıkı sıkı sarıldı. SarılıĢına sözlerle
anlatılamayacak duygular eklemeye çalıĢtı ve belki o da onları anladı çünkü Harry onu bıraktığında
yanaklarını acemice okĢadı, sonra asasını hafifçe ve geliĢigüzel Ģekilde salladı, yarım paket salamın
kızartma tavasından yere düĢmesine sebep oldu.
―Doğum günün kutlu olsun, Harry!‖ dedi Hermione, telaĢla mutfağa koĢarak, ve kendi hediyesini
yığının tepesine ekleyerek. ―Çok büyük birĢey değil, ama umarım seversin. Sen ona ne aldın?‖ diye
ekledi, Ron ise onu duymamıĢ gibi gözüküyordu.
―Hadi, o zaman, Hermione‘ninkini aç!‖ dedi Ron.
Ona yeni bir Sinsioskop almıĢtı. Öteki paketlerde, Bill ve Fleur‘den büyülü bir traĢ aleti (―Ah, evet, bu
sana Ģimdiye kadar olduğun en yumuĢak traĢı sağlayacaktır.‖ diye temin etti Mösyö Delacour. ―Ama
ne istediğini açıkça anlatmalısın… aksi takdiğde istediğinden daha az kılın olduğunu
farkedebilirsin…‖), Delacourlar‘dan çikolatalar ve Fred ve George‘dan Weasley Büyücü ġakaları‘nın
son ürünlerinin bulunduğu bir kutu vardı.
Harry, Ron ve Hermione, Madam Delacour, Fleur ve Gabrielle‘in geliĢiyle rahatsız edici bir Ģekilde
kalabalıklaĢan mutfaktaki masada oyalanmadı.
―Bunları senin için paketleyeceğim,‖ dedi Hermione zekice, geri merdivenlere doğru hareket
ederlerken; Harry‘in hediyelerini kollarından almıĢtı. ―Neredeyse bitti, sadece iç çamaĢırlarının
çamaĢırhaneden çıkmasını bekliyorum, Ron – ―
Ron‘un sözü birinci kattaki bir kapının aralanmasıyla kesilmiĢti.
‗Harry, bir dakika buraya gelir misin?‘
Ginny‘ydi. Ron aniden durdu, ama Hermione onu dirseğinden tuttu ve merdivenlere çekiĢtirdi. Kendini
heyecanlı hissederek Harry Ginny‘yi odasına doğru takip etti.
Daha önce hiç orada bulunmamıĢtı. Küçük ama aydınlık bir odaydı. Bir duvarda, büyücü müzik
gruplarından Acayip KızkardeĢler‘in büyük bir posteri vardı, ve ötekinde de cadılardan oluĢan
Holyhead Harpileri Quidditch takımının kaptanı Gwenog Jones‘ın resmi. Bir masanın dayalı olduğu
açık camdan, daha önce o ve Giny‘nin, Hermione ve Ron‘a karĢı ikiye iki Quidditch oynadıkları,
Ģimdileri ise büyük beyaz bir tentenin yerleĢtirildiği bahçeyi görebiliyordu. Tepesindeki altın rengi
bayrak, Ginny‘nin penceresiyle aynı seviyedeydi.
Ginny, Harry‘nin yüzüne baktı, derin bir nefes aldı, ve ―On yedinci yaĢın kutlu olsun.‖ dedi.
―Eh…teĢekkürler.‖
Durmadan ona bakıyordu; o ise, kıza geri bakmakta zorlanıyordu; parlak bir ıĢığa bakmak gibiydi.
―Güzel manzara,‖ dedi dermansızca, camı göstererek.
Kız ise duymamazlıktan geldi. Ama onu suçlayamazdı,
―Sana ne alacağımı bilemedim,‖ dedi.
―Bana bir Ģey almak zorunda değildin.‖
Buna da aldırmamıĢtı.
―Neyin kullanıĢlı olacağını bilemedim. Çok büyük olamazdı, çünkü yanında götüremezdin.‖
Ona göz gezdirmeyi denedi. Ağlamaklı değildi; bu Ginny‘nin harika yönlerinden bir tanesiydi, kız,
nadiren ağlamaklı olurdu. Bazen altı tane kardeĢle büyümüĢ olmanın onu güçlüklere alıĢtırdığı gibi bir
düĢünceye kapılıyordu.
Kız ona bir adım daha yaklaĢtı.
―O zaman , ben de düĢündüm ki, beni hatırlayacağın bir Ģeye sahip olmanı istiyorum, bilirsin, ne
yapacaksan o iĢi yaparken eğer bir Veela ile tanıĢırsan diye.‖
―Sanırım, dürüst olmak gerekirse dıĢarıda aĢk fırsatları oldukça az olacak.‖
―ĠĢte aradığım gümüĢ renkli zincir,‖ diye mırıldandı ve sonra onu daha önce hiç öpmediği gibi öpmeye
baĢladı ve Harry de onu öpüyordu, ateĢviskisinin ettiğinden daha fazla sarhoĢ oldu; Dünya‘daki tek
gerçek Ģey oydu, Ginny, onun hissi, bir eli sırtında ve bir tanesi uzun, hoĢ kokulu saçında –
Kapı, arkalarından darbeyle açıldı ve sıçrayarak ayrıldılar.
―Ah,‖ dedi Ron manalı manalı. ―Özür dilerim.‖
―Ron!‖ dedi Hermione hemen arkasından nefes nefese. Gergin bir sessizlik vardı, derken Ginny,
neĢesiz cılız bir sesle, ―Eh, neyse, doğumgünün kutlu olsun, Harry,‖ dedi.
Ron‘un kulakları kıpkırmızıydı; Hermione gergin görünüyordu. Harry kapıyı yüzlerine çarpmak istedi,
ama kapı açıldığında içeri müsvedde bir soğuk girmiĢti, ve bu fevkalade an çorba kabarcığı gibi
patlamıĢtı. Ginny ile iliĢkisini bitirmenin, ondan hayli uzakta kalmasının bütün nedenleri, Ron‘la birlikte
odanın içine süzülmüĢtü, ve bütün mutlu unutkanlık gitmiĢti.
Bir Ģey söyleme isteğiyle, ne söyleyeceğini bilmesine rağmen Ginny‘ye baktı, ama kız ona sırtını
döndü. Harry onun gözyaĢlarına yenik düĢebileceğini düĢündü. Ron‘un önünde onu rahatlatmak için
bir Ģey yapamazdı.
―Sonra görüĢürüz,‖ dedi ve yatak odasından diğer ikisini takip etti.
Ron, alt kata ilerledi, ve hala tıkıĢık olan mutfaktan bahçeye, ve Harry de yol boyunca onunla uygun
adım yürüdü, Hermione ise yol boyunca onların arkasından koĢarak geldi, korkmuĢ görünüyordu.
Henüz biçilmiĢ çimenlikte tenhaya çekildiğinde ise, Ron Harry‘ye döndü.
―Onu baĢından savdın. ġimdi kafasını karıĢtırarak ne yapıyorsun?‖
―Onun kafasını karıĢtırmıyorum,‖ dedi Harry, Hermione onları yakaladığında.
―Ron –―
Ama Ron onu susturmak için elini kaldırdı.
―ĠliĢkinizi bitirdiğinde gerçekten yıkılmıĢtı–―
―Ben de öyle. Neden bitirdiğimi sen de biliyorsun, istediğim için değildi.‖
―Evet, ama onunla öpüĢüyorsun ve Ģimdi tekrar umutlanıyor—―
―O aptal değil, olamayacağını biliyor, bizim ev – evleneceğimizi filan – ümit etmiyor, veya—―
Ve bunu söylediğinde, Harry‘nin zihninde Ginny‘nin beyaz gelinlikler içinde olduğu, uzun, yüzsüz ve
memnuniyetsiz bir yabancıyla evlendiği parlak bir resim oluĢtu.
Bir sarmal anda onu darbelemiĢ gibi göründü: Kızın geleceği engelsizdi, oysa onunki... o ise
Voldemort‘dan ilerde hiçbir Ģey göremiyordu.
―Eğer her fırsatta onu okĢarsan—―
―Bir daha olmayacak,‖ dedi Harry ters ters. Gün bulutsuzdu, ama sanki güneĢ kaybolmuĢ gibi
hissediyordu.‖Tamam mı?‖
Ron, yarı kızgın yarı mahcup baktı; bir anlığına parmaklarının üstünde arkaya ve öne doğru sallandı,
ve, ―Tamam o zaman, iyi, bu... güzel.‖ dedi.
Ginny, o gün bir daha Harry ile baĢ baĢa bir buluĢma arzulamadı, yada herhangi bir bakıĢ veya
hareketle odada nazik bir konuĢmadan daha çok Ģey paylaĢtıklarını göstermedi. Bununla birlikte,
Charlie‘nin geliĢi Harry‘ye derman gibi gelmiĢti. Mrs Weasley‘i Charlie‘yi zorla sandalyeye oturturken,
asasını ürkütücü bir Ģekilde sallarken ve onun doğru dürüst bir saç kesimine kavuĢacağını ilan
ederken izlemek dikkatleri dağıtmıĢtı.
Harry‘nin doğum günü yemeği, henüz Charlie, Lupin, Tonks ve Hagrid gelmeden önce, Kovuk‘un
mutfağının kırılma noktasını zorladığı için, münferit masalar bahçede uç uca yerleĢtirilmiĢti. Fred ve
George, misafirlerin üstünde havaya asmak için, hepsi birlikte büyük bir ‗17‘ yazısını tezyin eden
birkaç mor feneri büyülemiĢlerdi. Mrs Weasley‘in yardımları sağ olsun, George‘ın yarası düzgün ve
temizdi, ama ikizlerin bu konudaki Ģakalarına rağmen, henüz Harry‘nin kafasındaki karanlık Ģüpheler
son bulmamıĢtı.
Hermione, asasının ucundan mor ve altın rengi manĢetler püskürttü, ve bunları artistik bir biçimde
ağaçların ve çalıların üzerine astı.
―Güzel,‖ dedi Ron, Hermione, asasını son bir kez sallayıĢla yaban elması ağacının yapraklarını altın
rengine dönüĢtürürken. ‖Gerçekten bu tür iĢlerin hakkını veriyorsun.‖
―TeĢekkürler, Ron!‖ dedi Hermione, hem memnun hem biraz ĢaĢırmıĢ bakıyordu. Harry kendi kendine
gülerken döndü. Eğer Cadıları Etkilemenin On Ġki Garantili Yolu‘nun kendi kopyasını inceleyecek vakit
bulursa, iltifatlar hakkında bir bölüm bulabileceğine dair eğlenceli bir fikri vardı; Ginny‘nin gözlerini
yakaladı, Ron‘a verdiği sözü hatırlayarak ve telaĢlanarak Mösyö Delacour‘la sohbete koyulmadan
önce ona sırıttı.
―Çekilin yoldan, çekilin yoldan!‖ diye Ģarkı söyledi Mrs Weasley, dev, plaj topu büyüklüğünde bir Snitch
önünde hareket ediyordu. Saniyeler sonra, Harry, Mrs Weasley‘in eğri yolda taĢımanın riskinden
ziyade durdurduğu Ģeyin, onun doğum günü pastası olduğunu fark etti. Pasta sonunda masanın
ortasına indiğinde, Harry, ―Ġnanılmaz gözüküyor, Mrs Weasley.‖ dedi.
―Ah, bir Ģey değil, güzelim,‖ dedi Ģefkatle. Omuzlarının üzerinden Ron Harry‘ye parmaklarıyla oldu
iĢareti yapıp, ağzıyla, ses çıkarmadan iyiydi dedi.
Saat yedide bütün konuklar gelmiĢ, onları dar yolun sonunda bekleyen Fred ve George tarafından yol
gösterilmiĢti. Hagrid en iyi, korkunç, tüylü kahverengisi takımını giyerek bu özel olayı ĢereflendirmiĢti.
Bununla beraber Lupin, Harry‘nin elini sıktığında gülümsedi, Harry onun hala mutsuz göründüğünü
düĢünüyordu. Hepsi çok garipti; açıkçası Tonks yanında neĢe saçıyordu.
―Doğum günün kutlu olsun, Harry,‖ dedi, onu sımsıkı kucaklayarak.
―On yedi, ha!‖ dedi Hagrid, Fred‘den kova büyüklüğünde bardak dolusu Ģarabı kabul ederek.
―TanıĢtığımızdan bu yana altı yıl, Harry, hatırladın mı?‖
―Hayal meyal,‖ dedi Harry, ona sırıtarak. ―Ön kapıyı göçürüp, Dudley‘e domuz kuyruğu verip, büyücü
olduğumu söylememiĢ miydin?‖
―Detayları unuttum,‖ diye kıkırdadı. ―Her Ģey yolunda mı, Ron, Hermione?‖
―Biz iyiyiz,‖ dedi Hermione. ―Sen nasılsın?‖
―Fena değil. MeĢguldüm, birkaç yeni Tek Boynuzlu At doğdu. Geri döndüğünüzde göstereceğim –―
Hagrid ceplerini araĢtırırken, Harry Ron ile Hermione‘nin bakıĢlarını görmezden geldi. ―ĠĢte. Harry – ne
alacağımı bilemedim, sonra aklıma bu geldi.‖ Küçük, hafiften kürklü ağzı büzülü, uzun kordonlu bir
kese çıkardı, anlaĢılan boyunda taĢınmak için tasarlanmıĢtı. ―Köstebek derisi. Ġçine bir Ģey sakla ve
sahibinden baĢkası çıkaramaz. Nadirlerdir.‖
―Hagrid, teĢekkürler!‖
―BiĢi değil,‖ dedi Hagrid çöp kutusu kapağı büyüklüğündeki elini sallayarak. ―Ve iĢte Charlie! Onu her
zaman sevmiĢimdir – hey! Charlie!‖
Charlie, piĢmanlık duygusuyla elini aĢırı kısa olan saçlarında gezdirerek yaklaĢtı. Ron‘dan kısaydı,
kalın yapılıydı, kaslı kollarında ise bir dolu yanık ve kesikler vardı.
―Selam, Hagrid, nasıl gidiyor?‖
―Yüzyıllardır yazmaya niyetleniyorum. Norbert nasıl?‖
―Norbert?‖ Charlie güldü. ―Norveç Pütürlüsü mü? Ona artık Norberta diyoruz.‖
―Ne – Norbert diĢi mi?‖
―Ah evet,‖ dedi Charlie.
―Nerden biliyorsunuz?‖ diye sordu Hermione.
―Biraz daha huysuz oluyorlar,‖ dedi Charlie. Omzunun üstünden bir baktı ve sesini alçalttı. ―Babam da
çabuk olup gelse bari. Annem huysuzlanmaya baĢlıyor.‖
Hepsi Mrs Weasley‘e baktılar. Madam Delacour‘a konuĢmaya çalıĢırken tekrar tekrar kapıya göz
atıyordu.
―Bence Arthur‘suz baĢlamalıyız,‖ diye bağırdı bahçeye doğru, bir veya iki dakika geçmeden. ―ĠĢi
uzamıĢ olmalı – aha!‖
Hepsi aynı anda bakakalmıĢlardı: bahçeden masanın üstüne doğru bir ıĢık kümesi geliyordu, orada
parçalara ayrılıp arka ayaklarının üzerinde duran ve Mr Weasley‘in ses tonuyla konuĢan parlak, gümüĢ
rengi bir gelinciğe dönüĢüyordu.
―Sihir Bakanı benimle geliyor.‖
Patronus cılız bir duman kümesi halinde kayboldu, kaybolduğu yerde de Fleur‘ün ailesini hayretler
içinde bıraktı.
―Burada olmamalıyız, Harry,‖ dedi Lupin bir anda. ―Harry – kusura bakma – sana sonra açıklarım –―
Tonks‘u kolundan yakaladığı gibi çekti; cite koĢtular, üzerinden tırmandılar ve gözden kayboldular.
―Bakan mı – ama neden –? Anlamıyorum –―
Ama konuyu tartıĢacak zaman yoktu; bir saniye sonra, Mr Weasley giriĢte ince duman kümesinden
var oldu, beraberinde Rufus Scrimgeour, anında yele Ģeklindeki kır saçlarından tanınabiliyordu.
Yeni gelenler avludan bahçeye ve fenerle aydınlatılmıĢ masaya geçtiler, Ģimdi herkes masada
sessizce oturuyordu ve yakına gelmelerini izliyordu. Scrimgeour fenerin aydınlattığı alana girince,
Harry onu son kez gördüğünden daha bir yaĢlı, sıska ve suratsız göründüğünü farketti.
―Rahatsız ettiğim için üzgünüm,‖ dedi Scrimgeour, masanın önünde topallayıp dururken. ―Özellikle
partinizi böldüğüm için.‖
Gözleri bir an için dev Snitch pastasına takıldı.
―Nice doğum günlerine.‖
―TeĢekkürler,‖ dedi Harry.
―Seninle özel bir iki kelime konuĢmamız icap etti,‖ diye devam etti Scrimgeour. ―Aynı zamanda Mr
Ronald Weasley ve Miss Hermione Granger ile de.‖
―Biz mi?‖ dedi Ron, ĢaĢırmıĢ gibi görünüyordu. ―Neden biz?‖
―Daha zata mahsus bir yerde bulunduğumuzda açıklayacağım,‖ dedi Scrimgeour. ―Böyle bir yer var
mı?‖ Ģeklinde talepte bulundu Mr Weasley‘e.
―Evet, tabii ki,‖ dedi Mr Weasley, heyecanlı gözüküyordu. ―ġey, oturma odası, neden orayı
kullanmıyorsunuz?‖
―Yolu siz gösterebilirsiniz,‖ dedi Scrimgeour, Ron‘a. ―Bize eĢlik etmene gerek yok, Arthur.‖
O, Ron ve Hermione ayağa kalktıklarında Mr Weasley, Mrs Weasley‘e korku dolu bir bakıĢ attı. Eve
doğru sessizce yol aldıklarında, Harry, diğer ikisinin de onunkiyle aynı Ģeyleri düĢündüğünü biliyordu;
Scrimgeour, nasıl olduysa, üçünün Hogwarts‘ı bırakmayı planladıklarını öğrenmiĢ olmalıydı.
Dağınık mutfaktan, Kovuk‘un oturma odasına doğru geçtiklerinde Scrimgeour konuĢmadı. Bahçenin
tatlı altın rengi akĢam ıĢığıyla dolu olmasına rağmen, burası halen karanlıktı; Harry, içeri girdiklerinde
asasını hafifçe gaz lambalarına vurdu ve pejmurde ama hoĢ olan odayı aydınlattılar. Scrimgeour,
Harry, Ron ve Hermione‘yi divanda sıkıĢ tepiĢ oturmuĢ halde bırakarak, normalde Mr Weasley
tarafından zaptedilen sarkık koltuğa oturdu. Oturduklarında, Scrimgeour konuĢtu.
―Siz üçünüze bazı sorularım var, ve düĢünüyorum ki bunu en iyi ayrı ayrı yapabiliriz. Eğer siz ikiniz–―
Harry ve Hermione‘ye döndü ―–yukarıda beklerseniz, Ronald‘la baĢlayacağım.‖
―Bir yere gitmiyoruz,‖ dedi Harry, Hermione gayretle baĢını sallarken. ‗‖Ya beraber konuĢursunuz, ya
da hiçbirimizle konuĢmazsınız,‖
Scrimgeour, Harry‘ye soğuk ve ona değer biçermiĢçesine bir bakıĢ attı. Harry, Bakan‘ın bu husumetleri
erken açmanın zahmete değer olup olmadığını merak ettiği izlenimine kapıldı.
―Tamam, o zaman, beraber,‖ dedi, omzunu silkerek. Boğazını temizledi. ―Sizin de bildiğinizden eminim
ki, burada Albus Dumbledore‘un vasiyeti yüzünden bulunmaktayım.‖
Harry, Ron ve Hermione birbirlerine baktılar.
―Sürpriz oldu anlaĢılan! Dumbledore‘un size bir Ģey bıraktığına vâkıf değilsiniz o zaman?‖
―Hep–hepimize mi?‖ dedi Ron. ―Bana ve Hermione‘ye de mi?‖
―Evet, hepiniz –―
Ama Harry sözünü kesti.
―Dumbledore bir ay önce öldü. Neden bize bıraktıkları verilmeden bu kadar süre alıkoyuldu?‖
―Gün gibi ortada değil mi?‘ dedi Hermione, Scrimgeour cevaplayamadan önce. ―Bize bıraktığı her
neyse incelemek istediler. Bunu yapmaya hakkınız yok!‖ dedi ve sesi hafif titredi.
―Bütün haklara sahiptim,‖ dedi Scrimgeour baĢından savarcasına. ‗‖Mazeretli Haciz Kararnamesi,
vasiyetin içeriğini zabıt etme yetkisini Bakanlığa verir –―
―O kanun, insanların ürettiği karanlık cisimlerin geçiĢinin durdurulması için yasalaĢtırılmıĢtır,‖ dedi
Hermione, ―ve Bakanlık‘ın, merhumun mülküne el koymadan önce bunların yasa dıĢı olduğuna dair
güçlü delillere sahip olması gerekir! Dumbledore‘un bize lanetli bir Ģey bırakmaya kalkıĢtığını
düĢündüğünüzü mü söyleyeceksiniz?‖
―Sihirsel Hukuk alanında bir mesleğe girmeyi mi düĢünüyorsunuz, Miss Granger?‖ diye sordu
Scrimgeour.
―Hayır, düĢünmüyorum,‖ diye karĢılık verdi Hermione. ―Hayatta iyi bir Ģeyler yapmayı umuyorum!‖
Ron güldü. Scrimgeour‘un gözleri onun üzerinde kırpıĢtı ve Harry konuĢtuğunda tekrar uzaklaĢtı.
―Peki, Ģimdi ne oldu da bizim Ģeylerimizi vermeye karar verdiniz? Onlara alıkoymak için bir mazeret
bulamadınız mı?‖
―Hayır, çünkü otuz bir gün geçtiği içindir,‖ dedi Hermione bir kerede. ―Nesneleri, tehlikeli olduklarını
ispatlayamadıkça daha fazla tutamazlar. Öyle değil mi?‖
―Dumbledore‘a yakın olduğunu söyleyebilir misin, Ronald?‖ dedi Scrimgeour, Hermione‘yi
anlamamazlıktan gelerek. Ron ĢaĢırmıĢ görünüyordu.
―Ben? Yok – aslında değil… her zaman Harry…‖
Ron çevresinde Harry ve Hermione‘ye baktı, gördüğü Hermione‘nin bakıĢı yeter konuĢma! bakıĢıydı,
ama hasara uğranılmıĢtı; Scrimgeour, sanki duymayı umduğu ve istediği Ģeyi tam olarak duymuĢ gibi
baktı. Ron‘un cevabına, yırtıcı bir kuĢ gibi saldırdı.
―Eğer Dumbledore‘a yakın değildiysen, vasiyetinde seni hatırlamıĢ olduğu gerçeğinin hesabını nasıl
vereceksin? KiĢisel olarak bıraktığı miras yok denecek kadar az. Mallarının büyük bölümü – kiĢisel
kitaplığı, sihirli aygıtları, ve diğer kiĢisel eserleri – Hogwarts‘a bırakıldı. Siz, neden özel olduğunuzu
düĢünüyorsunuz?‖
―Ben… bilmem ki,‖ dedi Ron. ―Ben yakın değildim derken... Yani demek istiyorum ki, beni sevdiğini
düĢünüyorum...‖
―Alçakgönüllü oluyorsun, Ron,‖ dedi Hermione. ―Dumbledore sana çok düĢkündü.‖
Bu gerçeği kırılma noktasına doğru taĢıyan son Ģey oldu; Harry‘nin bildiği kadarıyla, Ron ve
Dumbledore hiç yalnız bulunmamıĢlardı, ve ikisi arasında doğrudan bir münasebetin sözü bile
edilemezdi. Oysa Scrimgeour dinlememiĢ gibi gözüküyordu. Elini cüppesinin içine soktu ve Hagrid‘in
ona verdiğinden çok daha büyük olan ağzı büzülü bir kese çıkardı. Onun içinden de, yüksek sesle
okumaya baĢladığı bir tomar parĢömen çıkardı.
―‘Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore‘un Son Vasiyeti ve Mirası...‘ Evet, iĢte burada ‗Ronald Bilius
Weasley‘e, kullandığı zaman beni hatırlayacağını umduğum Püfür‘ümü bırakıyorum.‘‖
Scrimgeour çantasından, Harry‘nin daha önce gördüğü bir aygıt çıkardı: Sigara tutuĢturucu bir çakmak
gibi bir Ģeye benziyordu, ama bir yerdeki bütün ıĢığı, bir tıkla emecek, ve telafi edecek güce sahip
olduğunu biliyordu.
Scrimgeour eğildi ve Püfür‘ü Ron‘a uzattı, o da aldı afal afal bakarak parmaklarında döndürdü.
―Bu, çok değerli bir obje,‖ dedi Scrimgeour Ron‘u izleyerek. ―Belki eĢsiz bile olabilir. Aslında
Dumbledore‘un kendi dizaynı. Böyle nadir bir Ģeyi neden sana bıraksın?‖
Ron hayretle bakarak kafasını salladı.
―Dumbledore binlerce öğrenciye ders vermiĢ olmalı,‖ diye devam etti Scrimgeour. ―Hatırladıkları ise
sadece siz üçünüzsünüz. Neden acaba? Püfür‘ü ne amaçla kullanmanızı öngördü, Mrs Weasley?‖
―IĢıkları söndürmek için herhalde,‖ diye mırıldandı Ron. ―Bununla baĢka ne yapabilirim ki?‖
Belli ki Scrimgour‘un ekleyeceği bir Ģey yoktu. Bir iki saniyeliğine Ron‘a kısık gözlerle baktıktan sonra
Dumbledore‘un vasiyetine geri döndü.
―‘Hermione Jean Granger‘a, eğlendirici ve öğretici bulacağını umarak, Ozan Beedle‘ın Masalları
kopyamı bırakıyorum.‘‖
Scrimgeour Ģimdi çantadan yukarı kattaki Karanlık Sanatların Sırları kadar eski olan küçük bir kitap
çıkarttı. Cilt boyalıydı ve kabuğu soyulmuĢtu. Hermione bir Ģey söylemeden Scrimgeour‘dan aldı.
Kitabı kucağına aldı ve baktı. Harry, kitabın baĢlığının antik yazıyla yazılmıĢ olduğunu gördü;
okumasını hiç öğrenmemiĢti. Baktığında kabartma harflerin üzerine bir damla yaĢ damladı.
―Dumbledore‘un bu kitabı size neden bıraktığını düĢünüyorsunuz?‖ diye Scrimgeour.
Kolunun yeniyle gözlerini silerek ‗‖O… o kitapları sevdiğimi biliyordu,‖ dedi Hermione kalın bir sesle.
―Ama neden özellikle bu kitap?‖
―Bilmiyorum. HoĢlanacağımı düĢünmüĢ olmalı.‖
―Hiç Dumbledore ile gizli kodlar veya gizli mesajların iletilmesinden konuĢtunuz mu?‖
―Hayır, konuĢmadık,‖ dedi Hermine, hala kolunun yeniyle gözlerini siliyordu. ―Ve eğer Bakanlık bu
kitapta otuz bir günde hala gizli saklı anlamlar bulamadıysa emin olun ki ben de bulamam.‖
Hıçkırıklarını bastırdı. O kadar sıkıĢ tepiĢtiler ki Ron kolunu Hermione‘nin omzuna atmakta zorluk
çekiyordu.
―‘Harry James Potter‘a,‘‖ diye okudu, ve Harry‘nin içi telaĢla büzüldü. ―‘Harry James Potter‘a, azmin ve
maharetin mükafatlarının bir hatırlatması olarak, ilk tuttuğu Snitch‘i bırakıyorum‘‖
Scrimgeour, küçücük, ceviz boyundaki altın topu çıkardı, gümüĢ kanatları zayıfça çırpındı ve Harry
heyecan verici hissi bastırmakta zorlandı.
―Dumbledore, bu Snitch‘i sana neden bıraktı?‖ diye sordu Scrimgeour.
―Bir fikrim yok,‖ dedi Harry. ―Az önce okuduğunuz nedenlerden dolayı, herhalde… azmedersen sahip
olabilirsin... ve her neyse iĢte.‖
―Yani sadece sembolik bir hatıra olduğunu düĢünüyorsun o zaman?‖
―Evet, öyle olduğunu zannediyorum,‖ dedi Harry. ―BaĢka ne olabilir ki?‖
―Soruları ben soruyorum,‖ dedi Scrimgeour, iskemlesini biraz daha divana doğru taĢıyarak. ġimdi
dıĢarıda karanlık iyice çöküyordu; camın ilerisindeki tente çitin üzerinden bembeyaz kule gibi
yükselmiĢti.
―Doğum günü pastanın Snitch Ģeklinde olduğunu görüyorum,‖ dedi Scrimgeour Harry‘ye. ―Neden?‖
Hermione dalga geçerek güldü.
―Ah, Harry‘nin harika bir Arayıcı olması gerçeği buna referans olamaz, bu çok aĢikar bir çare olur,‖
dedi. ―Pastanın içinde Dumbledore‘un gizli bir mesajı saklanmıĢ olmalı!‖
―Pastanın içinde saklı bir Ģey olduğunu düĢünmüyorum,‖ dedi Scrimgeour, ―ama Snitch, küçük bir
objenin saklanması için çok güzel bir yer olurdu. Neden olduğunu biliyorsunuz, sanırım?‖
Harry omzunu silkti. Ancak Hermione cevapladı: Sorulan soruları doğru cevaplamak onun
dizginleyemediği yerleĢmiĢ bir huyuydu diye düĢündü Harry.
―Çünkü Snitch‘lerin bedensel bellekleri vardır,‖ dedi.
―Ne?‖ dedi Ron ve Harry birlikte; her ikisi de Hermione‘nin Quidditch bilgisini ihmal ettiklerini hesaba
katıyorlardı.
―Doğru,‖ dedi Scrimgeour. ―Bir Snitch, piyasaya sürülmeden önce çıplak elle ellenmemiĢtir, eldiven
giyen, yapımcısı tarafından bile. Beraberinde ona değen ilk insan elini teĢhis etme gibi bir cazibe taĢır,
itirazsız yakalama durumundaki gibi. ―Bu Snitch‖ – minicik altın topu kavradı – ―senin dokunuĢunu
hatırlayacaktır, Potter. Bana öyle geliyor ki, hataları ne olursa olsun, muazzam sihir becerisine sahip
Dumbledore, bu Snitch‘i sadece senin açacağın Ģekilde tılsımlamıĢ olabilir.‖
Harry‘nin kalbi epey hızlı çarpıyordu. Scrimgeour‘un haklı olduğuna emindi. Snitch‘i çıplak elle almayı
Bakan‘ın önünde nasıl bertaraf edebilirdi?
―Bir Ģey söylemiyorsun,‖ dedi Scrimgeour. ―Belki de çoktan Snitch‘in içeriğini biliyorsun?‖
―Hayır,‖ dedi Harry, hala gerçekten yapmadan Snitch‘e nasıl dokunuyormuĢ gibi göstereceğini
düĢünerek. Zihnefend bilseydi, gerçekten bilseydi, ve Hermione‘nin düĢüncelerini okuyabilseydi;
hemen yanında onun beyninin nasıl pır pır ettiğini hemen hemen duyabilirdi.
―Al onu,‖ dedi Scrimgeour sessizce.
Harry Bakan‘ın sarı gözleriyle buluĢtu ve riayet etmekten baĢka seçeneği olmadığını biliyordu. Elini
uzattı, ve Scrimgeour tekrar öne eğilip Snitch‘i yavaĢça ve ihtiyatlı bir Ģekilde Harry‘nin avucuna
bıraktı. Bir Ģey olmadı. Harry‘nin parmakları Snitch‘in etrafında kapandığında, yorulmuĢ kanatları çırptı
ve hareketsiz kaldı. Scrimgeour, Ron ve Hermione, kısmen örtülmüĢ topa arzulu bir Ģekilde bakmaya
devam ettiler, sanki hala baĢka bir Ģeye dönüĢeceklerini umuyorlardı,
―Çarpıcıydı,‖ dedi Harry serinkanlı bir halde. Ron da Hermione de güldü.
―Hepsi buydu, o zaman, değil mi?‖ diye sordu Hermione, divandan hareketlenerek.
―Daha değil,‖ dedi Scrimgeour, Ģimdi huzursuz görünüyordu. ―Dumbledore sana ikinci bir miras bıraktı,
Potter.‖
―NeymiĢ o?‖ diye sordu heyecanı alevlenen Harry.
Scrimgeour bu sefer vasiyeti okuma zahmetine girmedi.
―Godric Gryffindor‘un kılıcı,‖ dedi.
Hermione ve Ron ciddileĢti. Harry, yakutla kaplı kabzanın emaresine bakındı, ama Scrimgeour zaten
bulundurması için çok küçük gözüken deri keseden kılıcı çekip çıkartmadı.
―Nerde o zaman?‖ diye sordu Harry Ģüpheyle.
―Ne yazık ki,‖ dedi Scrimgeour, ―o kılıç hediye edivermesi için Dumbledore‘un değildi. Godric
Gryffindor‘un kılıcı önemli bir tarihi objedir, ve bu sıfatla, ait olduğu yer –―
―Ait olduğu yer Harry!‖ dedi Hermione hararetle. ―Onu seçti, onu bulan tek kiĢiydi, o Seçmen
ġapka‘dan ona geldi –―
―Güvenilir tarihi kaynaklara göre, kılıç kendini layık olan her Gryffindor‘a takdim eder,‖ dedi
Scrimgeour. ―Bu da Dumbledore‘un karar verdiği gibi, Mr Potter‘a ait bir mülk yapmaz.‖ Harry‘e
dikkatle bakan kesik yanağı kötü traĢ edilmiĢti. ―Neden sana –?‖
―Kılıcı vermek istediğini mi düĢünüyorum?‖ dedi Harry, öfkesini bastırmaya çalıĢarak. ―Belki duvarımda
güzel duracağını düĢünmüĢtür.‖
―Bu bir Ģaka değil Potter!‖ diye hırıldadı Scrimgeour. ―Dumblodore, Slytherin‘in Varisi‘ni sadece Godric
Gryffindor‘un kılıcının bozguna uğratabileceğini düĢündüğü için miydi? Sana bu kılıcı vermek istedi
çünkü herkes gibi, o da senin Adı-Anılmaması-Gereken-KiĢi‘yi yok edecek olarak tayin edilmiĢ
olduğunu düĢündüğü için miydi?‖
―Enteresan teori,‖ dedi Harry. ―Birisi daha önce Voldemort‘a kılıç saplamayı denedi miydi? Belki
Bakanlık, zamanını Püfür‘lerle oynamakla veya Azkaban‘dan kaçanları örtbas etmekle geçireceğine,
bu role bir kaç insan soyundurabilir. Demek sizin yaptığınız bu Bakan‘ım, ofisinize çekilmek ve bir
Snitch‘i açmayı denemek? Ġnsanlar ölüyor – Ben de az kalsın onlardan biriydim – Voldemort üç kırsal
ötede beni yakaladı, Deli Göz Moody‘yi öldürdü ama henüz bunlar hakkında Bakanlık‘tan tek kelime
çıkmadı, değil mi? Ve hala sizinle iĢbirliği yapmamızı bekliyorsunuz!‖
―Ġleri gidiyorsun!‖ diye bağırdı Scrimgeour, ayağa kalkıp; Harry de ayaklandı. Scrimgeour Harry‘ye
doğru topalladı ve asasının ucuyla sertçe göğsünü dürttü: Harry‘nin tiĢörtünde sigara izi gibi bir delik
açtı.
―Hey!‖ dedi Ron zıplayarak ve kendi asasını kaldırarak, ama Harry, ―Hayır! Bizi tutuklaması için ona
mazeret mi vermek istiyorsun?‖ dedi.
―Okulda değilsin, hatırladın değil mi?‖ dedi Scrimgeour, Harry‘nin yüzüne soluklanarak. ―Ben sizin
terbiyesizliğinizi ve dik baĢlılığınızı affedecek Dumbledore değilim, hatırladın mı? O yara izini bir
palyaço gibi taĢıyabilirsin Potter, ama bana iĢimi nasıl yapacağımı anlatmak on yedi yaĢında oğlana
kalmamıĢ! Saygı öğrenmenin zamanı!‖
―Asıl onu hak etmenin zamanı!‖ dedi Harry.
Odanın zemini titredi; koĢan ayakların sesleri vardı, derken oturma odasının kapısı açıldı ve Mr ve Mrs
Weasley içeri daldı.
―DüĢündük ki bazı Ģeyler duy – duyduk‖ diye baĢladı Mr Weasley, neredeyse burun buruna olan Harry
ve Bakan‘dan tarafa doğru bakarak.
―Yüksek sesler duyduk,‖ diye soludu Mrs Weasley.
Scrimgeour, Harry‘den bir kaç adım geriye gitti, Harry‘nin tiĢörtünde yaptığı deliğe göz attı. Kendini
kaybettiği için üzülmüĢ görünüyordu.
―Bir – bir Ģey değildi,‖ diye hırıldadı. ―Ben… tavrınızdan esef duydum,‖ dedi bir kez daha tamamıyla
Harry‘nin yüzüne bakarak. ―Senin arzuladığını –Dumbledore‘un arzuladığını– Bakanlık‘ın
arzulamadığını düĢünüyor gibisin. Beraber çalıĢmamız gerekiyor.‖
―Sizin metotlarınızı beğenmiyorum, Bakanım,‖ dedi Harry. ―Hatırladınız mı?‖
Bir kez daha sağ yumruğunu kaldırdı ve hala arkasında beyaz halde gözüken, ‗yalan söylememeliyim‘i
heceleyen izleri gösterdi.
Scrimgeour‘un ifadesi sertleĢti. BaĢka söz söylemeden döndü ve topallayarak odadan çıktı. Mrs
Weasley de onun arkasından koĢtu; Harry arka kapıda durduğunu duydu. Bir dakika kadar sonra da
seslendi, ―Gitti!‖
―Ne istiyor?‖ diye sordu Mr Weasley, Mrs Weasley arkalarından telaĢla geldiğinde, Harry, Ron ve
Hermione‘ye bakarak.
―Bize Dumbledore‘un bıraktıklarını vermek,‖ dedi Harry. ―Vasiyetinin içeriğini daha yeni anlamıĢlar.‖
Scrimgeour‘un verdiği üç obje dıĢarıdaki bahçede, yemek masasının üzerinden, elden ele geçti.
Herkes, Püfür ve Ozan Beedle‘ın Masalları hakkında ifadesini dile getirdi ve Scrimgeour‘un, kılıcın
geçiĢine izin vermediği gerçeğinin matemini tuttu ama hiçbiri Dumbledore‘un Harry‘e neden eski bir
Snitch bırakacağına bir öneri getiremedi. Mr Weasley Püfür‘ü üç ya da dördüncü kez incelediğinde Mrs
Weasley ―Harry, canım, herkes açlıktan ölüyor, sen olmadan baĢlamak istemedik… yemeği servis
yapayım mı?‖ dedi kararsızca.
Hepsi biraz telaĢlı yedi ve ardından hızlı koro halinde ―Mutlu Yıllar‘ı söyledikten sonra, pastadan da
çokça yudumladıktan sonra parti bitti. Ertesi günkü düğün için davet edilen fakat sıkıĢ tepiĢ Kovuk‘ta
kalmak için bir hayli cüsseli olan Hagrid, komĢu bahçelerden birinde çadır kurmak için ayrıldı.
―Yukarıda buluĢalım,‖ diye fısıldadı Harry Hermione‘ye, bahçeyi normal haline döndürmek için Mrs
Weasley‘e yardım ederlerken. ―Herkes yattıktan sonra.‖
Ron, tavan arasındaki odasında Püfür‘ünü inceledi ve Harry, Hagrid‘in verdiği Koruyucu kesesini
altınla değil ama bazıları her ne kadar değersiz görünse de en değer verdiği objeler olan Çapulcu
Haritası, Sirius‘un kırık olan büyülü aynasının parçalarıyla ve R.A.B‘nin madalyonuyla doldurdu.
Kesenin ağzını sıkıca büzdü ve boynuna astı, ardından da eski Snitch‘I tutarak kanatlarının zayıf
çırpınıĢını izledi. Nihayetinde Hermione kapıya tıklattı ve parmak uçlarına basarak içeri yürüdü.
―Muffliato,‖ diye fısıldadı, asasını merdivenlere doğrultarak.
―O büyüyü onaylamadığını sanıyordum,‖ dedi Ron.
―Zaman değiĢiyor,‖ dedi Hermione. ―ġimdi, bize Püfür‘ü göster bakalım.‖
Ron hemen lütfetti. Önünde tutarak, tıklattı. Yanan tek lamba anında söndü.
―Sorun Ģu ki,‖ diye fısıldadı Hermione karanlıkta, ―bunu Peru ĠĢi Anında Karanlık Tozuyla
baĢarabilirdik.‖
Küçük bir tık daha duyuldu, ıĢık topu tavana geri uçtu ve onları bir kez daha aydınlattı.
―Yine de, harika,‖ dedi Ron biraz savunur Ģekilde. ―Ve söylediklerine göre Dumbledore kendisi
tasarlamıĢ!‖
―Biliyorum, ama sadece ıĢıkları söndürmemize yardım etmek için vasiyetinde seni seçmezdi!‖
―Bize bıraktığı bütün mirasına Bakanlık‘ın el koyabileceğini ve inceleyebileceğini tahmin ettiğini mi
düĢünüyorsun.‖
―Kesinlikle,‖ dedi Hermione. ―Vasiyetinde bize bu Ģeyleri neden bıraktığını açıklayamazdı, ama bu
da…‖
―…neden henüz yaĢarken bize bir ipucu vermedi ki?‖ diye sordu Ron.
―Evet, kesinlikle,‖ dedi Hermione, Ģimdi Ozan Beedle‘ın Masalları‘na doğru seğirtiyordu. ―Eğer bunlar
Bakanlık‘ın burnunun dibinden geçecek kadar önemlilerse, bize önceden haber vereceğini düĢünüyor
insan… tabii eğer bu tarzın yeterince bariz olduğunu düĢündüyse?‖
―O zaman yanlıĢ düĢünmüĢ, değil mi?‖ diye sordu Ron. ―Her zaman kaçık olduğunu söylemiĢimdir.
Zeki filan ama çatlak. Harry‘ye eski bir Snitch bırakmak – o da neyin nesi?‖
―Bir fikrim yok,‖ dedi Hermione. ―Scrimgeour sana verdiği zaman bir Ģey olacağından öyle emindim ki!‖
―Eh, evet,‖ dedi, Harry, Snitch‘i parmaklarına aldığında nabızları hızlanıyordu. ―Bakan‘ın önünde çok
fazla deneyemezdim, değil mi?‖
―Neden demek istiyorsun?‖ diye sordu Hermione.
―Ġlk Quidditch maçımda yakaladığım Snitch?‖ dedi Harry. ―Hatırlamadınız mı?‖
Hermione tümüyle ĢaĢırmıĢ görünüyordu. Halbuki Ron kendinden geçmiĢ halde Harry‘den Snitch‘e
soludu ve sesini bulunca kendine geldi.
―Hani neredeyse yuttuğun!‖
―Aynen,‖ dedi kalp atıĢları hızlanarak, ağzını Snitch‘e bastırdı.
Açılmadı. Ġçinde kızgınlık ve biraz hayal kırıklığı arttı: Altın küreyi alçalttı derken Hermione bağırdı.
―Yazı! Üstünde yazı var, çabuk bak!‖
ġaĢkınlık ve heyecanla neredeyse Snitch‘i düĢürüyordu. Hermione haklıydı. Harry‘nin tanıdığı
Dumbledore‘a ait olan meyilli el yazısı, saniyeler önce hiçbir Ģey olmayan düz altın yüzeye oyulmuĢtu:
KapanıĢta Açarım
Kelimeler kaybolmadan önce güç bela okuyabildi.
―‘KapanıĢta açarım...‘ Ne anlama gelmesi gerekiyor?‖
Hermione ve Ron arkaya bakarak, kafalarını salladı.
―KapanıĢta açarım... kapanıĢta... kapanıĢta açarım...‖
Kelimeleri değiĢik vurgularla ne kadar çok tekrarlarlarsa o kadar anlamlarını yitiriyorlardı.
―Ve kılıç,‖ dedi Ron en sonunda, Snitch‘in üzerindeki kutsal Ģifreyi çözme teĢebbüsünden
vazgeçtiklerinde. ―Neden Harry‘nin kılıcı almasını istemedi?‖
―Neden bana sadece anlatamadı?‖ dedi Harry sessizce. ―Oradaydım, geçtiğimiz yıl boyunca bütün
konuĢmalarımızda ofisteki duvarda duruyordu! Benim almamı isteseydi, neden bana sadece
vermedi?‖
Beynini, sanki bir sınavda oturuyormuĢ da onların önünde bir soruyu cevaplaması gerekiyormuĢ gibi,
yavaĢ ve tepkisiz hissetti.
Geçen yıl, Dumledore‘la uzun konuĢmalarında kaçırdığı bir Ģey mi vardı? Bütün bunların ne anlama
geldiğini bilmesi mi gerekiyordu? Dumbledore, anlamasını mı beklemiĢti?
―Ve bu kitaba gelince‖ dedi Hermione, ―Ozan Beedle‘ın Masalları... Bunu hiç duymamıĢtım.‖
―Ozan Beedle‘ın Masalları‘nı hiç duymadın mı?‖ dedi Ron inanamayarak.
―ġaka yapıyorsun, değil mi?‖
―Hayır, yapmıyorum.‖ dedi Hermione ĢaĢırarak. ―Öyleyse onları biliyorsun?‖
―Evet, tabii ki biliyorum!‖
Harry baktı, ilgisini baĢka yere vermiĢti. Ron‘un okuduğu bir kitabı Hermione‘nin okumamıĢ olması bu
güne kadar görülmemiĢ bir durumdu. Oysa Ron‘un, onların ĢaĢırmasıyla aklı karıĢmıĢtı.
―Ah, hadi! Bütün eski çocuk hikayeleri Beedle‘ın sayılır, değil mi? ‗Adil Servet ġadırvanı‘... ‗Büyücü ve
Hophop Çömlek‘... ‗Yumurcak TavĢancık ve Onun Kıkırdayan Kütüğü‘...‖
―Pardon?‖ dedi Hermione kıkırdayarak. ―Sonuncusu neydi?‖
―Bırakın ama!‖ dedi Ron, Harry‘den Hermione‘ye inanamaz halde bakarak.
―Yumurcak TavĢancığı duymuĢ olmalısınız—―
―Ron, Harry ve benim Muggler‘larla büyüdüğümüzü gayet iyi biliyorsun!‖ dedi Hermione. ―Küçükken bu
tür hikayeler duymadık, biz ‗Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler‘ ve ‗Cindrella‘ duyduk –―
―O ne, bir hastalık mı?‖ diye sordu Ron.
―Demek bunlar çocuk masalları?‖ dedi Hermione, eski yazıların üzerinden tekrar eğilerek.
―Evet,‖ dedi Ron kararsızca, ―Yani, bu duyduğun Ģey, bilirsin, bütün bu eski masallar Beedle‘dan gelir.
Orijinal sürümlerinin nasıl olduğunu bilmiyorum.‖
―Ama Dumledore‘un neden okumam gerektiğini düĢündüğünü merak ediyorum.‖
AĢağıda bir Ģey çıtırdadı.
―Büyük ihtimalle Charlie‘dir, annem uyurken, gizlice saçını uzatmak için dolaĢıyordur,‖ dedi Ron
heyecanla.
―Yine de, yatmalıyız,‖ diye fısıldadı Hermione. ―Yarın uyuyakalamayız.‖
―Hayır,‖ diye kabul etti Ron. ―Damadın annesinin acımasızca iĢlediği üçlü cinayet düğünün tadını biraz
kaçırabilir. Ben ıĢıkları hallederim.‖
Hermione odadan çıktığında Püfür‘ü bir kez daha tıklattı.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DÜĞÜN
Ertesi günün akĢamı saat 3‘de Harry, Ron, Fred ve George bahçeye kurulmuĢ çadırın önünde düğün
misafirlerinin geliĢini bekliyorlardı. Harry, Fred‘in Ottery St. Köyü‘nden çağırma büyüsüyle elde ettiği
saçları kullanarak yüksek miktarda çok özlü iksir içmiĢti, Ģimdi kendisinin iki katı, kızıl saçlı Muggle bir
çocuk olmuĢtu. Plan, Harry‘i ―Kuzen Barny‖ olarak tanıtmak ve hayli kalabalık Weasley sülalesinin
kendisini kamuflaj etmesine güvenmekti.
Dördü de ellerinde oturma planları tutuyordu, böylece insanlara doğru yerlerini göstermek için yardımcı
olabilirlerdi. Çok sayıda beyaz cüppeli garson, altın renkli ceketler giymiĢ müzik grubuyla gelmiĢ ve
Ģimdi az ötede bir ağacın altında oturuyorlardı. Harry bu noktada bir borudan çıkan mavi renkli ince bir
duman silsilesi görebiliyordu. Harry‘nin arkasında, çadırın giriĢ kısmından, uzun mor bir halının
yanında iki tarafta art arda yerleĢtirilmiĢ altın sandalyeler görünüyordu. Fred ve George, Bill ve
Fleur‘un az sonra karı ve koca olacağı noktaya büyük bir grup altın renginde balon bağlamıĢlardı.
DıĢarıda, kelebekler ve arılar tembelce çalılıkların ve çimenlerin üzerinde uçuĢuyorlardı. Harry biraz
rahatsızdı. Görünümünü aldığı Muggle çocuğu kendisinden daha ĢiĢmandı ve yaz gününün tam
ortasında resmi cübbesi onu sıkıyor ve bunaltıyordu.
Cüppesinin yakasını çekiĢtirirken, ―Evlendiğim zaman,‖ dedi Fred, ―bütün bu saçmalıklarla
uğraĢmayacağım. Nasıl istiyorsan öyle giyinebileceksin ve düğün bitene kadar anneme vücut kilitleme
büyüsü yapacağım.‖
―KarĢılaĢtırdığımızda bu sabah o kadar da kötü değildi,‖ dedi George. ―Percy burada olmadığı için
biraz ağladı, ama onu kim ister. Aman tanrım, sıkı durun, iĢte geliyorlar, bakın.‖
Arazinin sınırında yokluktan tek tek parlak renkli figürler beliriyordu. Hemen ardından bir dakika içinde
bahçedeki çadıra doğru gelmeye baĢladılar. Egzotik çiçekler ve büyülenmiĢ kuĢlar cadıların
Ģapkalarının üstünden sallanırken, büyücülerin de kravatlarındaki mücevher iĢlemeler parlıyordu;
çadıra yaklaĢtıkça etraftan arıların seslerini boğan heyecanlı konuĢma sesleri yükseliyordu.
Daha iyi bir görünüm için yakasını düzelterek, ―Harika, sanırım birkaç Veela kuzeni gördüm‖ dedi
George. ―Ġngiliz kökenlerimi anlamada yardıma ihtiyaçları olacak, onlarla ben ilgilenirim...‖
―O kadar hızlı değil, seni kulaksız,‖ dedi Fred ve bir grup geveze orta yaĢlı kadının arasından fırlayarak
geçti, ―Buradan- permetiez moi to assister vous‖ dedi bir çift hoĢ Fransız kızına, onlar da kikirdeyerek
onlara eĢlik etmesine izin verdiler. George orta yaĢlı cadılarla ilgilenmek zorunda kaldı, Harry‘e sağır
yaĢlı bir çift düĢerken, Ron‘a da Mr Weasley‘nin bakanlıktan arkadaĢı yaĢlı Perkins kaldı.
―Selam,‖ dedi tanıdık bir ses, Harry çadırdan tekrar çıktığında dıĢarıda kuyruğun baĢında Tonks ve
Lupin‘i buldu. Bu önemli gün için sarıĢına dönüĢmüĢtü. ―Arthur bize kıvırcık saçlı olanın sen olduğunu
söyledi. Geçen gece için özür dilerim.‖ Harry onlara düğün geçidinden eĢlik ederek geçerken, Tonks
fısıltıyla ekledi, ―Bakanlık bu zamanlarda oldukça anti kurt adam görüĢü sergiliyor ve biz de düĢündük
ki görünmemiz senin iyiliğine olmaz.‖
―Sorun yok, anlıyorum,‖ dedi Harry, Tonks‘dan çok Lupin ile konuĢuyordu. Lupin çabucak gülümsedi
ama döndükleri sırada Harry, Lupin‘in yüzünün tekrar hüzün çizgilerine büründüğünü gördü. Harry
anlayamadı, ancak bu konu üzerinde düĢünmeye de zaman yoktu: Hagrid oldukça rahatsızlığa yol
açıyordu. Fred‘in yönlendirmesini yanlıĢ anlayarak, arka sırada büyüyle geniĢletilmiĢ ve güçlendirilmiĢ
koltuğa değil de Ģimdi altın kibrit çöplerine benzeyen beĢ adet koltuğun üstüne oturmuĢtu.
Mr Weasley zararı tamir ederken ve Hagrid onu dinleyebilecek kiĢilere özürler haykırırken, Harry
Ron‘u bulmak için giriĢe doğru acele ediyordu ve en ilginç görünüĢlü büyücüyle yüz yüze geldi. Hafif
ĢaĢı gözleri, pamuk Ģeker desenli omuz hizasındaki saçları ve püskülü burnunun üstüne sarkan bir
Ģapka ile göz alan tonlarda yumurta sarısı bir cüppe giyiyordu. Daha çok üçgen bir göze benzeyen
garip bir sembol, boynunun etrafındaki altın zincirden parlıyordu.
―Xenophilius Lovegood,‖ dedi bir elini Harry‘e uzatarak, ―kızım ve ben yukarıdaki tepede yaĢıyoruz,
Weasleylerin bizi davet etmeleri ne hoĢ. Ama sanırım Luna‘mı tanıyorsun?‖ diye ekledi Ron‘a.
―Evet,‖ dedi Ron. ―O sizinle birlikte değil mi?‖
―ġu küçük güzel bahçedeki yercücelerine selam vermeye gitti, ne Ģanlı istila! Ne kadar da az sayıda
büyücü bu küçük zeki yercücelerinden çok Ģey öğrenebileceğimizi fark ediyor veya onları doğru
isimlendiriyor, Gernumli gardensiler.‖
―Bizimkiler çok sayıda muhteĢem küfürler biliyor,‖ dedi Ron, ―ama sanırım Fred ve George öğretti
bunları onlara.‖
Bir grup büyücüye eĢlik ederken Luna ortaya çıktı.
―Merhaba, Harry!‖ dedi.
―Ee- benim adım Barny,‖ dedi Harry kafası karıĢarak.
―Ah, bunu sen mi değiĢtirdin?‖ diye sordu mutlu bir Ģekilde.
―Ama nasıl biliyo-?‖
―Ah, sadece ifaden,‖ dedi.
Babası gibi Luna da saçını koca bir ayçiçeği ile süslediği parlak sarı bir cüppe giyiyordu. Parlaklığını
saymazsanız genel görünüĢü oldukça hoĢtu. En azından kulaklarından sarkan turplar yoktu.
Bir tanıdıkla derin bir sohbette olan Xenophilius, Harry ile Luna‘nın birbirine bakıĢmalarını kaçırdı.
Büyücü uğurlaması yaptıktan sonra, parmağını tutan kızına döndü ve Luna ―babacığım, bak
yercücelerinden biri beni ısırdı!‖ dedi.
―Ne kadar güzel! Yercüce salyası oldukça yararlıdır!‖ dedi Mr Lovegood, Luna‘nın uzattığı parmağı
tutmuĢ küçük kanayan delikleri inceliyordu. ―Luna, canım, eğer bugün bir yeteneğinin filizlendiğini
hissedersen-mesela opera söylemek ya da denizdilinde konuĢmak gibi bir istek duyarsan- bastırmaya
çalıĢma! Gernumliler sayesinde yetenek kazanmıĢ olabilirsin!‖
Zıt yönde yanlarından geçen Ron yüksek sesle koptu.
―Ron gülebilir,‖ dedi Luna uysal bir Ģekilde, Harry ona ve babasına koltuklarına kadar eĢlik ediyordu,
―ama babam Gernumli sihri konusunda dolu araĢtırmalar yaptı.‖
Çok zaman önce Luna ve babasının acayip görüĢlerine karĢı çıkmamaya karar veren Harry
―Gerçekten mi?‖ dedi. ―Yine de bu ısırığın üzerine herhangi bir Ģey koymamak istediğine emin misin?‖
―Ah, iyi böyle,‖ dedi Luna, hülyalı bir Ģekilde parmağını yalarken aĢağı ve yukarı Harry‘e bakıyordu.
―Akıllı birisin. Babacığıma birçok insanın muhtemelen resmi cüppeleri giyeceğini söylemiĢtim, ama o,
bir düğünde güneĢ renkleri giyinmen gerektiğini söyledi, Ģans için bilirsin.‖
Babasının arkasından uzaklaĢırken, Ron omzunu tutunan yaĢlı bir cadıyla yeniden göründü. Sivri
burnu, kırmızı çizgili gözleri ve deri pembe Ģapkasıyla huysuz bir flamingoya benziyordu.
―... ve sen, saçların çok uzun, Ronald, bir an seni Ginevra sandım. Merlinin sakalı, Xenophilius
Lovegood‘un giydiği de nedir? Omlete benzemiĢ. Ve sen kimsin?‖ diye havladı Harry‘e.
―Ah evet, Muriel Hala, bu kuzen Barny.‖
―BaĢka bir Weasley? Yercüceleri gibi yavruluyorsunuz. Harry Potter burada değil mi? Onunla
tanıĢmayı umuyordum. Senin arkadaĢlarından biri sanıyordum, Ronald, yoksa sadece övünüyor
muydun?‖
―Hayır-o gelemedi-―
―Hmm. Nedenini belirtti, değil mi? Basındaki fotoğraflarda göründüğü kadar düĢüncesiz değil o zaman.
Ben de geline tacımı en iyi nasıl giyebileceği konusunda talimatlar veriyordum.‖ diye bağırdı Harry‘e.
―Cincüce yapımı, bilirsin, yüzyıllardır benim ailemindi. Güzel görünümlü bir kız, ancak hala – Fransız.
Neyse, neyse bana iyi bir yer bul, Ronald, ben yüz yedi yaĢındayım ve ayaklarımın üstünde çok
durmamam gerek.‖
Ron, Harry‘nin yanından geçerken anlam dolu bir bakıĢ attı ve uzun süre bir daha gözükmedi. Yeniden
giriĢte karĢılaĢtıklarında, Harry bir düzine insana daha yerleirni göstermiĢti. Çadır neredeyse dolmuĢtu
Ģimdi ve ilk defa dıĢarıda kuyruk yoktu.
―Kabus gibi, Muriel,‖ dedi Ron, alnını koluyla silerek. ―Her yıl Noele gelirdi, sonra çok Ģükür, Fred ve
George akĢam yemeğinde sandelyesinin altına tezekbombası koyunca alındı. Babam her zaman
mirasından onları silmiĢ olacağını söyler-sanki umurlarındaymıĢ gibi, böyle giderlerse ailedeki
herkesden daha zengin olacaklar... Voav,‖ diye ekledi, Hermione onlara doğru gelirken hızlı hızlı
gözlerini kırpıĢtırıyordu. ―Harika görünüyorsun!‖
―Her zamanki ĢaĢırma tonu,‖ dedi Hermione, yine de gülümsedi. Ġnce, lila renginde bir elbiseyle yüksek
topuklu ayakkabılar giyiyordu, saçları düz ve parlaktı. ―Senin büyük-halan Muriel, sana katılmıyor,
henüz üst katta Fleur‘a tacını verirken tanıĢtım. ‗Ah tanrım, bu Muggle doğumlu olan mı?‘ ve sonra,
‗meymenetsiz bir duruĢ ve zayıf bilekler‘ dedi.‖
―KiĢisel olarak üstüne alınma, herkese böyle kaba.‖ dedi Ron.
―Muriel hakkında mı konuĢuluyor?‖ diye sordu George, Fred‘le çadırdan geliyorlardı. ―Evet, bana
kulaklarımın kepçe olduğunu söyledi. YaĢlı yarasa. KeĢke yaĢlı Bilius Amca hala bizimle olsaydı,
aksine düğünlerin tam bir kahkaha nedeniydi.‖
―Ölümü gördükten yirmi dört saat sonra ölen değil miydi o?‖ diye sordu Hermione.
―Ee, evet, sonu biraz garip oldu,‖ dedi George kabullenerek.
―Ama garipleĢmeden önce partilerin hayatı ve anlamıydı.‖ dedi Fred.
―Bir ĢiĢe ateĢviskisini tamamen devirdikten sonra dans pistine koĢar, cüppesini kaldırıp, demet demet
çiçekler çıkararak-―
―Evet, gerçek bir Ģakacı gibi geliyor kulağa‖ dedi Hermione, Harry kahkaha ile yarılırken.
―Bazı nedenlerden ötürü hiç evlenmedi,‖ dedi Ron.
―ġaka yapıyorsun,‖ dedi Hermione.
Hepsi öyle çok gülüyorlardı ki en son gelen iri, kara saçlı, kanca burunlu, kalın kaĢlı genç büyücüyü
Ron‘a davetiyesini uzatıp, gözleri Hermione‘nin üzerinde ―Harika gövünüosun‖ diyene kadar hiçbiri onu
fark etmedi.
―Viktor!‖ diye bağırarak ve küçük boncuklu çantasını düĢürdü, boyutuna göre oldukça fazla bir
gümbürtü çıktı. Almak için eğildiğinde kızarmıĢtı, ―Burada olduğunu bilmiyordum-tanrım-seni görmek
harika-nasılsın?‖ dedi.
Ronun kulakları bir kez daha açık kırmızı olmuĢlardı. Onun hiçbir sözüne inanmazmıĢ gibi Krum‘un
davetiyesine baktıktan sonra oldukça yüksek ―Buraya nasıl geldin?‖ dedi.
―Fleur beni davet etti,‖ dedi Krum, kaĢlarını kaldırarak.
Krum‘a karĢı herhangi bir garezi olmayan Harry ellerini sıktı sonra Krum‘u Ron‘un etrafından
uzaklaĢtırmanın yerinde olacağını düĢünerek, ona yerini gösterdi.
―ArkadaĢın beni gördüğüne pek sevinmedi,‖ dedi Krum Ģimdi herkesin toplandığı çadıra girerlerken.
―Akrabalarından biri mi?‖ diye ekledi Harry‘nin kıvırcık kızıl saçlarına bakarak.
―Kuzen,‖ diye mırıldandı Harry, fakat Krum aslında onu dinlemiyordu. Ortaya çıkıĢı bir hareketlenmeye
neden olmuĢtu, özellikle veela kuzenler arasında: Sonuçta hala ünlü bir Quidditch oyuncusuydu.
Ġnsanlar onu görebilmek için kafalarını çevirirken, Ron, Hermione, Fred ve George düğün geçidine
aceleyle girdiler.
―Oturma zamanı,‖ dedi Fred Harry‘e, ―yoksa gelinle beraber içeri gireceğiz.‖
Harry, Ron ve Hermione Fred ve George‘un arkasında ikinci sırada yerlerini aldılar. Hermione daha
çok pembeleĢmiĢti ve Ron‘un kulakları hala kırmızıydı. Birkaç dakika sonra Harry‘e fısıldandı,
―Bıraktığı küçük aptal sakalını gördün mü?‖
Harry tarafsız bir horuldanma çıkardı.
Sıcak çadırı bir miktar gerginlik doldururken, mırıldanmalar heyecanlı gülüĢmelerle bölündü. Mr ve Mrs
Weasley geçitten ilerlediler, gülüyor ve akrabalarına el sallıyorlardı: Mrs weasley yeni mor renkli bir
cüppeyle ona uyan bir Ģapkadan oluĢan bir takım giyiyordu.
Bir dakika sonra Bill ve Charlie çadırın karĢısında belirdiler, ikisi de yakasında büyük beyaz güller
taktıkları resmi cüppelerini giyiyordu; Fred ıslık çaldı ve veela kuzenlerden kıkırdamalar patlak verdi.
Daha sonra müzik altın rengi balonlardan gelirmiĢcesine baĢladı, kalabalık sessizleĢti.
―ohh!‖ dedi Hermione, yerinde giriĢe bakmak için dönerek.
Monsieur Delacour ve Fleur gelerek geçitte yürümeye baĢladığında, toplanmıĢ cadı ve büyücülerden
bir iç çekiĢ sesi geldi, Fleur süzülüyordu, Monsieur Delacour gülümsüyor ve heyecanlı heyecanlı
yürüyordu. Fleur, güçlü gümüĢ ıĢıklar yayan oldukça sade beyaz kıyafetler giyiyordu. GörünüĢü
normal zamanda herkesi zaten etkilese de, karĢılaĢtırınca, bugün herkesi adeta büyülüyordu. Altın
rengi elbiseler giymiĢ Ginny ve Gabrielle, normalden daha güzel görünüyorlardı ve Fleur Bill‘e
ulaĢtığında, Bill daha önce Fenrir Greyback‘le hiç tanıĢmamıĢ gibi göründü.
―Baylar ve bayanlar,‖ dedi hafif Ģarkı söyler bir ses ve küçük bir Ģok, Bill ve Fleur‘un karĢısında,
Dumbledore‘un cenazesini yönetmiĢ kısa boylu, perçemli aynı büyücüyü gördü. ―Bugün burada iki
sadık ruhu birleĢtirmek için toplandık...‖
―Evet, tacım herĢeye çok yakıĢmıĢ,‖ dedi Muriel yüksek bir fısıltı ile. ―Ama söylemeliyim ki Ginerva‘nın
elbisesi fazla uzun kesim.‖
Ginny etrafa bakındı, gülerek Harry‘e göz kırptı ve hemen önüne geri döndü. Harry‘nin aklı çadırdan
daha uzaklarda, Ginny ile okul arazisinde geçirdikleri yalnız akĢamlarda geziniyordu. ġimdi bunlar çok
geride kalmıĢ gibiydi; gerçek olmaları için çok kusursuzlardı, sanki normal bir insanın hayatından
vakitlerdi, alnında ĢimĢek izi olmayan normal birinin...
―Sen William Arthur, Fleur Isabelle‘i eĢin...?‖
En ön sırada, Mrs Weasley ve Madam Delacour sessizce ufak dantellerin ardında hıçkırarak
ağlıyorlardı. Çadırın arkasından gelen borozan gibi sesler Hagrid‘in masaörtüsü büyüklüğündeki
mendillerinden birini çıkardığına iĢaretti. Hermione, Harry‘e döndü ve gülümsedi; onun da gözleri
yaĢlarla doluydu.
―...o zaman sizi ömür boyu bir kılıyorum.‖
Perçemli büyücü asasını, Bill ve Fleur‘un baĢlarının üstünde salladı, üstlerine gümüĢ yıldız yağmuru
yağmaya baĢladı, yıldızlar birbiriyle birleĢmiĢ figürlerin etrafında spiraller çiziyordu. Fred ve George‘un
alkıĢ koparmasıyla üstlerinde asılı altın sarısı balonlar saçıldı: mutluluk kuĢları ve küçük altın çanlar
uçup yukarıda asılı kaldılar, kendi müzikleri ve çan sesleri Ģamataya eklendi.
―Baylar ve Bayanlar!‖ dedi perçemli büyücü. ―Lütfen ayağa kalkınız!‖
Hepsi öyle yaptı, Muriel Hala seslice yakınıyordu; büyücü, asasını tekrar salladı. Çadırın bezden
duvarları kaybolurken oturdukları sandelyeler zarifçe havaya yükseldi, böylece etrafı kaplayan çevre
ve güneĢle aydınlanmıĢ muhteĢem bahçe görüntüsü eĢliğinde Ģimdi altın direklerle desteklenen bir
tentenin altında duruyorlardı. Sonra, çadırın ortasında altın eriği fıĢkırdı ve ortaya parlak bir dans pisti
oluĢturdu; uçan sandelyeler zarifçe geri yere, beyaz giydirilmiĢ masalar etrafına dönüp yere kondular,
ardından altın ceketli grup piste ilerledi.
―HoĢ,‖ dedi Ron onaylayarak, garsonlar her köĢeden çıkmaya baĢlamıĢken. Bazıları gümüĢ tepsilerde
balkabağı suyu, kaymak birası ve ateĢ viskisi taĢırken, diğerleri sürüsüyle tart ve sandviç taĢıyordu.
―Gidip onları kutlamalıyız!‖ dedi Hermione, ayak parmaklarının üstünde durarak Bill ve Fleur‘a, iyi
dileklerini dileyen kalabalığın ortasında kayboldukları yere bakıyordu.
Omuz silkerek Ron, ―Daha sonra zamanımız olacak,‖ dedi yanlarından geçen tepsiden üç tane
kaymakbirası alıp birini Harry‘e uzatırken. ―Hermione, al, hadi bir masa bulalım... Orada değil! Muriel‘e
yakın hiçbi...‖
Ron boĢ dans pistinin karĢısına ilerledi, giderken sağa ve sola bakınıyordu: Harry, gözünün Krum‘u
aradığına emindi. Çadırın öbür yakasına geçtiklerinde çoğu masa dolmuĢtu: en boĢ olanı Luna‘nın
yalnız oturduğu masaydı.
―Oturmamızda bir sakınca yok değil mi?‖ diye sordu Ron.
―Ah evet,‖ dedi mutluca. ―Babacığım Bill ve Fleur‘a hediyemizi vermeye gitti.‖
―Nedir, bir ömür boyu Gürelekökü stoğu mu?‖ sordu Ron.
Hermione masanın altından Ron‘u hedefleyerek tekme attı ama Harry‘e isabet etti. Acıdan gözleri
sulanarn Harry, birkaç dakika boyunca sohbetin ne hakkında olduğunu takip edemedi.
Müzik grubu çalmaya baĢlamıĢtı. Büyük bir alkıĢla ilk Bill ve Fleur sahneye çıktı, daha sonra Mr
Weasley, Madam Delacour‘u sahneye davet etti, ardlarından Mrs Weasley ve Fleur‘un babası.
―Bu Ģarkıyı seviyorum,‖ dedi Luna, vals yaparmıĢcasına sallanarak. Birkaç saniye sonra ayağa kalktı
ve dans pistine süzüldü, yalnız baĢına bir noktada kendi etrafında döndü, gözlerini kapadı, Ģimdi
kollarını sallıyordu.
―MuhteĢem biri değil mi?‖ dedi Ron hayran bir Ģekilde. ―Daima iyimser.‖
Ancak Viktor Krum Luna‘nın boĢ koltuğuna çökmüĢtü ki Ron‘un yüzündeki gülücük kayboldu.
Hermione memnun bir heyecan duydu, ama bu sefer Krum ona iltifat etmek için gelmemiĢti. Yüzünde
sert bir bakıĢla ―ġu sarı giyinen adam kim?‖ dedi.
―O Xenophilius Lovegood, bir arkadaĢımızın babası,‖ dedi Ron. Ortadaki görünümün aksine hırçın ses
tonu Xenophilius‘a gülmeyeceklerini gösteriyordu. ―Gel, dans edelim,‖ diye ekledi Hermione‘ye aniden.
Hermione ĢaĢırmıĢ görünüyordu ancak halinden memnundu, ayağa kalktı. Dans pistinde artan
kalabalık arasında birlikte kayboldular.
―Ah, artık birlikteler mi?‖ diye sordu Krum, anlık aklı dağılarak.
―Ee-bir çeĢit,‖ dedi Harry.
―Sen kimsin?‖ diye sordu Krum.
―Barny Weasley.‖
El sıkıĢtılar.
―Sen, Barny-bu Lovegood denen adamı iyi tanıyor musun?‖
―Hayır, sadece bugün tanıĢtım. Neden?‖
Krum, içkisinin üstünden öfkeyle baktı, dans pistinin öteki kısmında birkaç büyücüyle sohbet eden
Xenophlius‘u izliyordu.
―Çünkü,‖ dedi Krum, ―Eğer Fleur‘un misafiri olmasaydı, o göğsüne taktığı iğrenç simge için onunla
burada Ģimdi düello yapardım.‖
―Simge?‖ dedi Harry, o da Xenophilius‘a bakıyordu. Garip üçgen göz göğsünde parıldıyordu. ―Neden?
Nesi var onun?‖
―Grindelvald. Bu Grindelvald‘ın simgesi.‖
―Grindelwald... Dumbledore‘un mağlup ettiği Ģu karanlık büyücü?‖
―Kesinlikle.‖
Krum‘un çene kasları sanki bir Ģey çiğnermiĢ gibi çalıĢıyordu ve sonra ―Grindelvald birçok insanı
öldürdü büyük babam, mesela. Tabii ki asla bu ülkede güçlü olmadı, Dumledore‘dan korktu dediler-ve
nasıl durdurulduğunu düĢünürsek doğrudur. Ama bu‖—parmağıyla Xenophilius‘u iĢaret etti—―bu onun
sembolü, hemen fark ettim: Grindelvald bunu öğrenci olduğu sırada Durmstrang‘da bir duvara iĢlemiĢ.
Bazı aptallar bunu kitaplarına ve kıyafetlerine kopyaladılar, kendilerini güçlü ve etkileyici kılmak için- ta
ki ailesini Grindelvald‘a kaybeden bizlerden biri onlara ders verene kadar.‖
Krum tehditkar biçimde eklemlerini çıtırdattı ve öfkeyle Xenophilius‘a baktı. Harry aklının karıĢtığını
hissetti. Luna‘nın babasının Karanlık Sanatlar‘ın destekçisi olması mümkün değil gibiydi ve çadırdaki
baĢka kimse bu üçgeni fark etmemiĢe benziyordu.
―Bunun-ee-Grindelwald‘ın olduğundan emin misin?‖
―Hata yapmam,‖ dedi Krum soğukça. ―Bu simgenin önünden yıllarca geçtim, iyi biliyorum.‖
―Peki, Ģöyle bir olasılık var,‖ dedi Harry ―Xenophilius bunun ne anlama geldiğini gerçekten bilmiyor
olabilir. Lovegoodlar oldukça... sıradıĢıdırlar. Onu kolayca bir yerden almıĢ ve onun buruĢuk boynuzlı
hırgür veya birĢeyin kesiti sanmıĢ olabilir.‖
―Neyin kesiti?‖
―Ee, ne olduklarını bilmiyorum, ama doğrusu o ve kızı onlardan aramak için tatile çıkarlar...‖
Harry, Luna ve babasını açıklamakta kötü bir iĢ çıkardığını hissetti.
―Bu o,‖ dedi, hala dans eden ve havadaki sinekleri yakalamaya çalıĢırmıĢ gibi kollarını sallayan Luna‘yı
iĢaret ederek.
―Nie bunu yapıyo?‖ diye sordu Krum.
―Muhtemelen MahfıĢtlardan kurtulmaya çalıĢıyor,‖ dedi Harry, belirtileri fark ederek.
Krum, Harry‘nin onunla eğlenip eğlenmediğini anlamamıĢ gibiydi. Cüppesinden asasını çıkardı ve
tehditkar biçimde arkasına vurdu, ucundan kıvılcımlar çıktı.
―Gregorovitch!‖ dedi Harry bağırarak, oldukça heyecanlıydı; Krum‘un asası görünmesiyle anı geri
canlanmıĢtı: Ollivander, Üçbüyücü Turnuvası‘ndan önce onu alıp incelemiĢti.
―Ne olmuĢ ona?‖ dedi Krum Ģüpheli bir Ģekilde.
―Bir asa yapımcısı!‖
―Biliyorum bunu,‖ dedi Krum.
―Senin asanı yaptı! Bu yüzden düĢünmüĢtüm ki –quidditch-―
Krum daha ve daha fazla ĢüphelenmiĢ göründü.
―Gregorovitch‘in asamı yaptığını nerden biliyorsun?‖
―Ben... Ben bir yerde okudum sanırım.‖ dedi Harry. ―Bir- bir hayran dergisinde,‖ diye ekledi açıkça
telaĢlı bir Ģekilde ve Krum yatıĢmıĢ göründü.
―Asamı hayranlarla konuĢtuğumu fark etmemiĢtim,‖ dedi.
―ġey ... ee... Bugünlerde Gregorovitch nerelerde?‖
Krum, kafası iyice karıĢmıĢ gözüktü.
―Birkaç yıl önce istifa etti. Ben bir Gregorovitch asası alabilen son kiĢilerdendim. En iyilerdendir-her ne
kadar- biliyorum ki siz ingilizler alıĢveriĢlerinizi daha çok Ollivander‘dan yapıyorsunuz.‖
Harry cevap vermedi. Krum gibi dans edenleri izliyormuĢ gibi yaptı ama oldukça derin
düĢüncelerdeydi. Böylece Voldemort ünlü bir asa yapımcısı arıyordu ve Harry bunun için bir neden
aramamalıydı: bu tabii ki, o gece,Voldemort gökyüzünde onu kovalarken Harry‘nin asasının neden
olduğu Ģeydi. Kutsal anka tüyü ödünç alınmıĢ asayı yenmiĢti, Ollivander‘ın anlamadığı veya ummadığı
bir nedenden ötürü. Gregorovitch bu konuyu ondan daha mı iyi bilirdi? Gerçekten Ollivander‘dan daha
mı yetenekliydi, Ollivander‘ın bilmediği sırlar mı biliyordu?
―ġu kız çok güzel,‖ dedi Krum, Harry‘i yeryüzüne geri döndürerek. Krum, Luna‘ya eĢlik eden Ginny‘i
iĢaret ediyordu. ―O da senin akrabalarından mı?‖
―Evet,‖ dedi Harry, birden sinir olmuĢtu, ―ama baĢka birisiyle görüĢüyüor. Kıskanç bir tip. Ġri yarı biri.
Onunla karĢılaĢmak istemezdin.‖
Krum homurdandı.
―Ne,‖ dedi, kupasını bitirmiĢ ayağa kalkıyordu, ―Bütün güzel kızlar kapılmıĢsa uluslararası bir Quidditch
oyuncusu olmanın ne anlamı var?‖
Harry‘i geçen bir garsondan sandviç alırken bıraktı ve kalabalık dans pistinin etrafından dolaĢarak
uzun adımlarla uzaklaĢtı. Harry, Gregorovitch‘i anlatmak için Ron‘u bulmak istiyordu ama Ron pistin
ortasında Hermione ile dans ediyordu. Harry direklerden birine yaslandı, Ģimdi Fred ve George‘un
arkadaĢı Lee Jordan ile dans eden Ginny‘i izledi. Ron‘a verdiği söze fazla sinirlenmemeye çalıĢtı.
Daha önce hiçbir düğünde bulunmamıĢtı bu yüzden Büyücü kutlamalarının Muggle kutlamalarından
nasıl farklılık gösterdiğinden emin değildi ancak yine de kesildiğinde üstündeki iki anka figürünün
uçtuğu bir düğün pastası ya da kalabalık arasında desteksiz havada dolaĢan Ģampanya ĢiĢelerinin
olmayacağından emindi. AkĢam çöktüğünde ve güveler tente altında saldırıĢa geçmeye
baĢladıklarında, alan uçuĢan altın fenerlerle aydınlandı, Ģenlik kendini aĢmıĢtı. Fred ve George,
Fleur‘un kuzenleriyle birlikte çoktan ortadan kaybolmuĢtu; Charlie, Hagrid ve basık Ģapkalı cüce bir
büyücü köĢede ―Kahramanımız ġerefine‖ Ģarkısını söylüyordu.
Kalabalıkta, Harry‘nin oğlu olup olmadığı konusunda emin olmayan Ron‘un sarhoĢ amcalarından
birinden kaçmaya çalıĢırken masada yalnız baĢına oturan bir büyücü fark etti. Kır saçları onu daha çok
baĢını güvelerin yediği fes giydirilmiĢ bir karahindiba gibi gösteriyordu. Kafasını zorladığında Harry
birden onun Zümrüdüanka YoldaĢlığı üyesi ve Dumbledore‘a ölüm taziyesi yazan Elphias Doge
olduğunu fark etti.
Harry ona yaklaĢtı.
―Oturabilir miyim?‖
―Tabii, tabii‖ dedi Dodge, sesi yüksek oktavlı ve hırıltılıydı.
Harry yere sıvıĢtı.
―Mr Dodge, ben Harry Potter.‖
Doge ani bir Ģekilde iç geçirdi.
―Sevgili evladım! Arthur burada olduğunu, gizlendiğini söyledi... Çok memnun oldum, çok onurlandım!‖
TelaĢlı ve gergin bir memnuniyetle Doge, Harry‘nin kupasını Ģampanya ile doldurdu.
―Sana yazmayı düĢünüyordum,‖ diye fısıldadı, ―Dumbledore‘dan sonra... senin için... bir Ģok, eminim...‖
Doge‘ın küçük gözleri aniden gözyaĢlarıyla doldu.
―Gelecek Postası için yazdığınız ölüm taziyesini gördüm,‖ dedi Harry. ―Profesör Dumbledore‘u bu
kadar iyi tanıdığınızı fark etmemiĢtim.‖
―Herkesin fark etmediği gibi,‖ dedi Dodge, gözlerini peçeteyle kurulayarak. ―Kesinlikle onu en uzun
süre ben tanıyordum, eğer Aberforth‘u saymazsan- ve her nasılsa insanlar gerçekten Aberforth‘u
sayıyor gibi durmuyor.‖
―Gelecek Postasını kasten... Görüp görmediğinizi bilmiyorum, Mr Dodge?‖
―Ah lütfen bana Elphias de, sevgili çocuğum.‖
―Elphias, Rita Skeeter‘ın Dumbledore hakkında verdiği röportajı görüp görmediğinizden emin değilim?‖
Doge‘ın yüzü öfkeyle doldu.
―Ah evet Harry, gördüm. ġu kadın veya açgöz demek daha uygun bir terim olur, onunla konuĢmam
için bana baskı yaptı. Utanarak söylüyorum ki biraz kaba oldum ve ona ortalığı bulandıran alabalık
olduğunu söyledim ki bu da görmüĢ olabileceğin üzerine akıl sağlığım üzerine iftiralar atmasına neden
oldu.
―ġey, o röportajda‖ diye devam etti Harry, ―Rita Skeeter, Dumbledore‘un gençken karanlık sanatlarla
ilgilendiğini iddia ediyor.‖
―Bir kelimesine dahi inanma!‖ dedi Dodge bir çırpıda. ―Bir kelimesine bile Harry! Hiçbir Ģeyin Albus
Dumbledore ile ilgili anılarını zedelemesine izin verme!‖
Harry, Dodge‘ın samimi, acı dolu yüzüne baktı, temin edilmekten öte sinirlendiğini hissetti. Dodge
gerçekten Harry‘nin bunlara inanmamasının bu kadar basit olacağını mı düĢünmüĢtü? Dodge,
Harry‘nin emin olmak için herĢeyi bilmesi gerektiğini gerçekten düĢünememiĢ miydi?
EndiĢeli görünümüne ve telaĢına bakılırsa muhtemelen Dodge, Harry‘nin hislerini anlamıĢtı. ―Harry,
Rita Skeeter korkunç bir-―
Ancak cırtlak bir ses sözünü bölmüĢtü.
―Rita Skeeter? Ah, ben onu çok severim, her zaman okurum!‖
Harry ve Dodge orada duran Muriel Halayı görmek için yukarı baktılar, Ģapkasındaki kuĢ tüyleri dans
ediyordu, elinde bir kadeh Ģampanya vardı. ―Biliyorsun Dumbledore hakkında bir kitap yazdı!‖
―Merhaba Muriel‖ dedi Dodge. ―Evet, biz de bunu tartıĢ-―
―Oradaki! Bana sandalyeni ver, ben yüz yedi yaĢındayım!‖
TelaĢa düĢen baĢka kızıl saçlı Weasley kuzeni yerinden fırladı ve Muriel Hala ĢaĢırtıcı bir kıvraklıkla
arkasını dönüp kendisini Dodge ve Harry arasına attı.
―Merhaba tekrar Barry, veya ismin her ne ise,‖ dedi Harry‘e. ―ġimdi Rita Skeeter hakkında ne
diyordunuz? Biliyorsun Dumbledore‘un biyografisini yazmıĢ. Okumak için sabırsızlanıyorum, Flourish
and Blotts‘a sipariĢ vermeyi unutmamalıyım!‖
Doge üzgün ve gerilmiĢ gözüktü, Auntie Hala kadehini bitirdi ve oradan geçen garsonun kadehini
yenilemesi için kemikli parmaklarını Ģıklattı. BaĢka büyük bir yudum daha aldı, geğirdi ve devam etti,
―Bir çift kurbağa gibi gözükmeye gerek yok! Saygıdeğer biri olmadan ve bütün bu saçmalıklardan
önce, Albus hakkında bazı büyük dedikodular vardı!‖
―YanlıĢ bilgilendirilmiĢsin,‖ dedi Dodge, tekrar turp rengine dönerek.
―Öyle düĢünebilirsin,‖ diye kıkırdadı Muriel Hala. ―Yazında, kendi çapında aynı noktalarda nasıl
gevelendiğini fark ettim.‖
―Böyle düĢündüğün için üzüldüm,‖ dedi Dodge daha katı bir soğuklukla. ―Seni temin ederim kalbimden
yazıyordum.‖
―Ah, hepimiz senin Dumbledore‘a taptığını biliyoruz, o kofti kızkardeĢiyle yaptıkları ortaya çıktıktan
sonra bile galiba onun hala bir aziz olduğunu düĢünüyorsun.
―Muriel!‖ diye çıtladı Dodge.
Soğuk Ģampanyadan alakasız bir soğukluk Harry‘nin göğsünü dolduruyordu.
―Ne demek istiyorsun?‖ diye sordu Muriel‘e. ―KızkardeĢinin kofti olduğunu kim demiĢ ki? Hasta
olduğunu sanıyordum?‖
―YanlıĢ düĢünmüĢsün o zaman, değil mi Barry!‖ dedi Muriel Hala, yarattığı etkiden memnun bir
Ģekilde. ―Her neyse, bu konuda bir Ģeyler bilmeyi nasıl umuyordun ki? Senin daha doğman
planlanmadan yıllar yıllar önceydi tatlım ve gerçek Ģu ki o zamanlar hayatta olan bizler bile asla
gerçeğin ne olduğunu bilmedi. Bu nedenle Skeeter‘ın neyi açığa çıkardığını bilmek için
sabırsızlanıyorum! Dumbledore kız kardeĢini uzun süre boyunduruğunda tuttu!‖
―Yalan!‖ dedi Dodge hırıltıyla, ―Kesinlikle yalan!‖
―Kız kardeĢinin bir kofti olduğunu bana hiç anlatmadı,‖ dedi Harry düĢünmeden, hala içi buz gibiydi.
―Ve hangi nedenle sana anlatacaktı ki?‖ dedi Muriel bağırarak, Harry‘e dönmeye çalıĢırken yerinde az
sallandı.
―Albus‘un Ariana hakkında hiç konuĢmamasının nedeni,‖ diye baĢladı Elphias sesi gergindi, ―oldukça
açık, düĢünmüĢ olmalıydım, kardeĢinin ölümü yüzünden yıkılmıĢtı-―
―O kızı neden hiç kimse görmedi Elphias?‖ dedi Muriel ciyaklayarak, ―Tabutu dıĢarı çıkarılıp, cenazesi
yapılana kadar neden yarımız bile öyle birinin hayatta olduğunu bilmiyordu? Ariana hücresinde
kilitliyken aziz Albus neredeydi? MuhteĢem Hogwarts‘da, kendi evinde neler döndüğünü hiç
umursamamaksızın!‖
―Nasıl hücrede kilitli?‖ diye sordu Harry, ―Nasıl yani?‖
Doge ümitsiz görünüyordu. Muriel Hala tekrar kikirdedi ve Harry‘e cevap verdi.
―Dumbledore‘un annesi korkunç bir kadındı, oldukça korkutucu. Muggle doğumlu, her ne kadar ben
aksi Ģeklinde numara yaptığını duysam da-‖
―O hiç de bu Ģekilde davranmadı! Kendra iyi bir kadındı,‖ diye fısıldadı Dodge acı dolu, ama Muriel
Hala onu takmadı.
―-gururlu ve çok küstah, bir kofti yaratmıĢ olmaktan utanan bir çeĢit cadı-‖
―Ariana, kofti değildi!‖ diye hırıldadı sesi Doge‘ın.
―Öyle diyorsun Elphias, ama o zaman neden hiç Hogwarts‘a baĢlamadığını açıkla?‖ dedi Muriel Hala.
Harry‘e geri döndü. ―Zamanımızda, koftiler çoğunlukla bastırılıyordu ve küçük bir kızı ömür boyu bir
eve hapsedip yokmuĢ gibi davranarak da bu baskı doruğa ulaĢtı.‖
―Sana diyorum, olan Ģey bu değil!‖ dedi Dodge ama Muriel hala üste çıktı, hala Harry‘e dönüktü.
―Koftiler genelde Muggle okullarına yönlendirilip, Muggle toplumuna entegre olmaları teĢvik edildi.
Ġkinci sınıf olacakları bir büyücü dünyasında kendilerine bir yer bulmasındansa, böylesi çok daha
mantıklıydı ancak Kendra Dumbledore, kızını bir Muggle okuluna yollamayı kabul edememiĢ olmalıydı-
―Ariana narindi!‖ dedi Doge ümitsizce. ―Sağlığı çok kötüydü, kızına izi vere-―
―-kızının evini terk etmesine izin vermek için mi?‖ diye kıkırdadı Muriel. ―Ve hiç St. Mungo‘s a
götürülmedi ve onunla ilgilenmesi için hiç ġifacı çağrılmadı!‖
―Sahi Muriel, nasıl oluyorda bunu bilebiliyor-―
―Bilgin olsun Elphias, kuzenim Lancelot o zamanlarda, St Mungo‘s‘da ġifacıydı ve aileme son derece
gizli bu bilgiyi, Adriana‘nın hiç orada görünmediğini anlattı. Çok Ģüphe çekici, Lancelot öyle
düĢünürdü!‖
Doge ağlamak üzere gibiydi. Oldukça eğleniyor gibi duran Muriel, parmaklarını daha fazla Ģampanya
için Ģaklattı. Harry, hissiz bir Ģekilde bir zamanlar Dursley‘lerin onu nasıl görünürden uzak bir halde
büyücü olması nedeniyle kilit altında tuttuğunu düĢündü. Dumbledore‘un kardeĢi de aynı uygulamanın
tersini mi yaĢamıĢtı: büyü dıĢı olması nedeniyle hapsolmak? Dumbledore, Hogwarts‘a mükemmel ve
yetenekli olduğunu ispatlamaya giderken, onu gerçekten kendi kaderine mi terketmiĢti?
―ġimdi, eğer ilk Kendra ölmeseydi,‖ diye Muriel devam etti, ―Ariana‘nın iĢini bitirenin o olduğunu
söylerdim-―
―Bunu nasıl söylersin Muriel!‖ diye inledi Doge. ―Kendi kızını öldüren bir anne? Ne söylediğini bir
düĢün!‖
Muriel Hala omuz silkerek, ―Eğer bahsi geçen anne, kendi öz kızını yıllarca hapsedebilecek yetideyse
neden olmasın?‖ dedi. ―Ama, dediğim gibi, gerçek olamaz çünkü Kendra, Ariana‘dan önce öldü –
kimsenin nedenini bilmediği bir Ģeyden ötürü-―
―Tabii, Ariana özgürlüğü uğruna çaresiz bir iĢe kalkıĢıp, kargaĢada Kendra‘yı öldürmüĢ de olabilir,‖
dedi Muriel Hala, düĢünceli bir halde. ―Kafanı istediğin Ģekilde salla, Elphias. Ariana‘nın
cenazesindeydin, değil mi?‖
―Evet, ordaydım‖ dedi Doge titreyen dudaklarının arasından, ―ve bundan daha kederli bir olay daha
hatırlamıyorum. Albus‘un kalbi kırılmıĢtı-―
―Kırılan tek Ģey kalbi değildi. Aberforth, Dumbledore‘un burnunu merasimin ortasında kırmamıĢ
mıydı?‖
Eğer Dodge bundan önce ürkmüĢ gözükmediyse Ģu an gözüktüğü hiç bir Ģeydi. Muriel onu bıçaklamıĢ
olabilirdi. Muriel yüksek sesle kıkırdadı ve Ģampanyasından çenesine doğru süzülen baĢka bir yudum
aldı.
―Nasıl da-?‖ diye vrakladı Doge.
―Annem yaĢlı Bathilda Bagshot ile arkadaĢtı,‖ dedi Muriel Hala neĢeli bir Ģekilde. ―Ben kapıda onları
dinliyorken, Bathilda her Ģeyi anneme alattı. Ne kargaĢa ama! Bathilda‘nın anlattığına göre Aberforth
herĢeyin, Ariana‘nın ölümünün, Albus‘un suçu olduğunu haykırıp, yüzüne bir tane patlattı. Bathilda‘ya
göre, Albus kendini korumamıĢ bile ve bu gerçekten çok ilginç. Albus iki eli arkasında bağlı bir
düelloda olsa bile Aberforth‘u öldürebilirdi.‖
Muriel biraz daha Ģampanya yudumladı. Bu eski skandalların gündeme gelmesi Dodge‘ı korkuttuğu
oranda Muriel‘ı neĢelendirmiĢ gözüküyordu. Harry ne düĢüneceğini, neye inanacağını bilemiyordu.
Gerçeği istiyordu ve Dodge‘ın o ana kadar yaptığı tek Ģey orada oturup Adriana‘nın hasta olduğunu
gevelemekti. Harry, evlerinde eğer bu derece zalimlik yaĢandıysa Dumbledore‘un buna seyirci
kalacağına zoraki inanıyordu ve hiç Ģüphesiz hikayede bir terslik vardı.
―Ve sana baĢka bir Ģey anlatacağım,‖ dedi Muriel, kadehini indirirken hıçkırıyordu. ―Bence Bathilda
ağzındaki baklayı Rita Skeeter‘a çıkardı. Skeeter, röportajında Dumbledorelara yakın önemli bir
kaynak Ģeklindeki ipuçları veriyor-tanrı biliyor ki tüm bu Ariana olayında Bathilda da oradaydı ve bu da
yerine oturuyor!‖
―Bathilda asla Rita Skeeter‘a konuĢmazdı‖ diye fısıldandı Doge.
―Bathilda Bagshot?‖ dedi Harry. ―Sihir Tarihi‘nin yazarı?‖
Ġsim Harry‘nin kitaplarından birinin kapağında basılıydı, doğrusu Harry‘nin istekle okuduğu türden
değildi.
―Evet,‖ dedi Doge, Harry‘nin sorusuna hayat karmaĢasında boğulan bir adammıĢcasına sarılarak. ―Çok
yetenekli bir sihir tarihçisi ve Albus‘un eski arkadaĢı.‖
―Bu günlerde bunamıĢ diye duydum,‖ dedi Muriel Hala neĢeli bir halde.
―Eğer öyleyse, Skeeter‘ın bu durumdan yararlanması adilik,‖ dedi Doge, ―ve bu halde olan Bathilda‘nın
söylediklerine güvenilmemeli!‖
―Ah, hatıraları su yüzüne çıkarmanın değiĢik yolları vardır ve eminim Rita Skeeter bunların hepsini
biliyor,‖ dedi Muriel Hala, ―ancak Bathilda delirmiĢ bile olsa eminim eski fotoğraflar, hatta mektupları
vardır. Dumbledore‘u yıllardır tanıyor... Eh, Godric‘s Hollow‘u ziyaret etmeye değer diye düĢünürdüm.‖
Kaymakbirasından yudum almakta olan Harry öksürdü. Doge gözleri Muriel‘e dikili, Harry‘nin sırtına
vurdu. Sesine tekrar kavuĢtuğunda, ―Bathilda Bagshot, Godric‘s Hollow‘da mı yaĢıyor?‖ diye sordu.
―Sonsuza kadar oradaydı! Dumbledorelar, Percivial hapsedildikten sonra oraya taĢındılar ve o da
onların komĢusuydu.‖
―Dumbledorelar Godric‘s Hollow‘da mı yaĢadılar?‖
―Evet, Barry, öyle dedim,‖ dedi Muriel Hala sinirli bir Ģekilde.
Harry bitmiĢ, tükenmiĢ gibi hissetti. Bir kez bile, altı yıl boyunca Dumbledore, Harry‘e ikisinin de aynı
yerde yaĢadıklarını ve sevdiklerini Godric‘s Hollow‘da kaybettiklerini söylememiĢti. Neden? Lily ve
James, Dumbledore‘un annesi ve kardeĢine yakın bir yere mi gömülmüĢlerdi? Dumbledore onların
mezarlarını ziyaret etmiĢ miydi, muhtemelen bunu yapmak için Lily ve James‘inkinin yanıbaĢından
geçmiĢti. Ve bir kez bile Harry‘e anlatmamıĢtı... asla söylemeye yeltenmemiĢti...
Ve bunu yapmaması neden bu kadar önemliydi, Harry kendine bile açıklayamıyordu, orada
yaĢadıklarını ve ikisinin bu ortak geçmiĢini anlatmaması, yalan söylemesine eĢ değerdi. Harry
etrafında neler olup bittiğinden bihaber daldı ve kalabalıktan ortaya çıkp yanıbaĢındaki sandalyeye
kurulana kadar Hermione‘nin geliĢini fark etmedi.
―Daha fazla dans edemiyorum,‖ dedi nefes nefese, ayakkabısını çıkarıp ayaklarının altını ovarak. ―Ron
daha fazla kaymakbirası bulmaya gitti. Biraz garip. Viktor‘u, Luna‘nın babasının yanından hıĢımla
ayrılırken gördüm- tartıĢıyorlamıĢ gibi gözüküyordu-― Sesi kesildi, Harry‘e bakıyordu. ―Harry, sen iyi
misin?‖
Harry nereden baĢlayacağını bilmiyordu, ama önemi yoktu, o anda büyük ve gümüĢi birĢey tenteden
dans pistinin üstüne düşercesine geliyordu. Zarif şekilde parlak vaĢak, ĢaĢırmıĢ dans eden insanların
arasına indi. Kafalar çevriliydi sanki dansın ortasında birden donmuĢlardı. Daha sonra Patronusun
ağzı iyice açıldı ve Kingsley Shacklebolt yüksek, derin sesiyle ağır bir Ģekilde konuĢtu.
―Bakanlık düştü. Scrimgeour öldü. Geliyorlar...‖
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 30 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol