31-60
çikolata ve dolgun minderler vardı. Eger Harry burada kimin yasadıgını bilmeseydi, zengin müskülpesent yaslı bir
hanımefendi tahmininde bulunurdu.
‘Hala benim kadar yaslı degilsin, Horace,’ dedi Dumbledore.
‘Evet, belki emekliye ayrılmayı düsünmenin zamanı gelmistir,’ dedi Slughorn açıkça. Solgun, faltası gibi gözleri
Dumbledore’un yaralı eline dönmüstü. ‘Görüyorum ki, tepkiler tepki kalmıyor.’
‘Tamamen haklısın,’ dedi Dumbledore sakin bir halde, yanmıs ve kararmıs parmaklarının uçlarını açıga çıkarmak için
cüppesinin kollarını sıvadı; bunu görmek Harry’nin tüylerini diken diken etti. ‘Süphesiz, bir zamanlar oldugumdan daha
yavasım. Ama bir yandan da… ’
Yasının belirtilerini gösteren bir edayla omuzlarını silkti ve ellerini iki yana açtı ve Harry, Dumbledore’un saglam olan
elinde, daha önce hiç görmedigi bir yüzügün farkına vardı: Büyük, oldukça hantal, altına benzeyen birseyden yapılmıstı
ve tam ortasında agır, siyah bir tas vardı. Slughorn’un da gözleri bir anlıgına yüzügün üzerinde odaklandı ve Harry bir
an için onun kaslarını çattıgını, genis alnının ise kırıstıgını gördü.
‘Davetsiz misafirler için aldıgın bütün bu tedbirler, Horace… Ölüm Yiyenlerin yararına mıydı yoksa benim mi?’ diye
sordu Dumbledore.
‘Ölüm Yiyen’lerin, benim gibi, içi geçmis zavallı bir patatesle ne isi olur?’ diye iddia etti Slughorn.
‘Zannediyorum ki, iskence etmek, baskı uygulamak ve cinayet islemek için senin hatırı sayılır hünerlerine ihtiyaçları
olacak.’ dedi Dumbledore. ‘Yani hala yandas toplamak için gelmediklerini mi söylüyorsun?’
Slughorn bir anlıgına Dumbledore’a art niyetli dikkatle bakarak homurdandı, ‘Onlara o sansı vermedim. Bir yıldır
hareket halindeyim. Bir Muggle evinden öbür Muggle evine tasındım durdum – bu evin sahipleri Kanarya Adaları’nda
tatil yapıyorlar – çok eglenceliydi, ayrılacagım için üzgünüm. Çok kolay bir kere bilirsin ya, Sinsioskoplar yerine
kullanılan bu gülünç hırsız alarmlarına bir Dondurma Büyüsü ve piyanonu içeri alırken komsuların seni farketmemesi
için elinden geleni yapmak.’
‘Ustaca,’ dedi Dumbledore. ‘Ama sessiz bir yasam arayan içi geçmis yaslı bir patates için fazla yorucu bir hayat. Eger
Hogwarts’a dönmek için hazırsan –’
‘Eger bana, hayatımın, o çetrefilli okulda daha huzurlu olacagını söylemeye çalısıyorsan, nefesini bosa harcama, Albus!
Saklanıyor olabilirim ama Dolores Umbridge ayrıldıgından beri bazı komik rivayetler de kulagıma gelmedi degil! Eger
bu günlerde ögretmenlere davranıs biçimin buysa –’
‘Profesör Umbridge’in bizim At-adam sürümüzle problemi olmus,’ dedi Dubmledore. ‘Öyle zannediyorum ki sen,
Horace, Orman’nın içine dalıp da öfkelenmis bir At-adam sürüsüne ‘pis melezler’, denilmeyecegini çok iyi bilirdin.’
‘Aynen böyle mi söylemis?’ dedi Slughorn. ‘Geri zekâlı kadın, hiç sevmezdim onu.’
Harry kıkırdadı. Dumbledore da Slughorn da ona baktı.
‘Özür dilerim,’ dedi hemen. ‘Sadece – onu ben de sevmemistim.’
Dumbledore birdenbire ayaga kalktı.
‘Gidiyor musun?’ diye sordu Slughorn ümitle.
‘Hayır, sadece banyoyu kullanmama izin var mı diyecektim,’ dedi Dumbledore.
‘Ha,’ dedi Slughorn, süphesiz hayal kırıklıgına ugramıstı. ‘Koridorun sonunda soldan ikinci kapı.’
Dumbledore uzun adımlarla odayı terketti. Kapı onun arkasından bir kez daha kapanmıstı, ortalıga sessizlik hâkimdi.
Birkaç dakika sonra, Slughorn, kendi yaptıgından süphe duyarak ayaga kalktı, Harry’e sinsice bir bakıs attı ve ardından
atesin öbür tarafına yürüydü ve genis sırtını atese verip ısıtmaya koyuldu.
‘Seni buraya neden getirdigini bilmiyorum sanma,’ dedi aniden.
Harry sadece Slughorn’a baktı. Slughorn’un sulu gözleri Harry’nin yara izine kaydı ve bu sefer ki bakıs yüzünü de
kapsadı.
‘Babana çok benziyorsun.’
‘Evet, daha önce de duydum,’ dedi Harry.
‘Gözlerin hariç. Sende –’
‘Annemin gözleri, evet.’ Harry bunu içine fenalık gelecek kadar sık duymustu.
‘Hmm. Evet. Bir ögretmen olarak favorilerin olmamalı, tabii ki, ama o benim favorilerimden biriydi. Annen,’ diye ekledi
Slughorn, Harry’nin merakını gidererek. ‘Lily Evans. Ögretmenligini yaptıklarımın en zekilerinden biriydi. Capcanlı,
anlarsın ya. Büyüleyici kız. Benim Bina’mda de olması gerektigini anlattım. Ama küstahca cevaplar aldım.’
‘Sizin Binanız neydi?’
‘Ben Slytherin Bina Baskanı’ydım. ‘Oh, simdi,’ diye devam etti hızlıca, Harry’nin yüz ifadesini görerek ve ona kısa
parmagını sallayarak, ‘Ön yargıyla davranma! Sanıyorumki sen de onun gibi bir Gryffindor’sun. Genellikle aileden
kaynaklanıyor. Her zaman degil, tabii. Sirius Black’i bilir miydin? Bilmen lazım – son iki senedir gazetelerde boy
gösteriyor – birkaç hafta önce öldü –.’
Sanki görünmez bir el Harry’nin bagırsaklarını bükmüs sımsıkı tutuyordu.
‘Neyse, evet, babanın okuldaki çok iyi bir arkadasıydı. Black ailesinin tamamı benim binamı bitirmisti, ama Sirius
Gryffindor’a seçildi! Utanç verici – çok da kabiliyetliydi. Geldigi zaman kardesi Regulus’u ben aldım, ama ikisini
sevdim."
Sesi, müzayedede en fazla parayı vermis sevkli bir kollesiyoncu gibi çıktı. Görünüse göre eski anılara dalmıstı, karsı
duvara gözünü dikti, derhal arkasındaki ısıyı saglama almak için tembelce döndü.
‘Annen Muggle dogumluydu, tabii. Ögrendigimde inanamamıstım. Öyle süperzekaydı ki, safkan olmalı diye
düsünmüsdüm.’
‘En iyi arkadaslarımdan biri de Muggle dogumlu,’ dedi Harry ‘ve o da dönemin en iyilerinden.’
‘Bazen denk gelmesi ne kadar hos degil mi?’ dedi Slughorn.
‘O kadar da degil,’ dedi Harry sogukça.
Slughorn ona saskınca baktı. ‘Taraf tuttugumu düsünmemelisin!’ dedi. ‘Hayır, hayır, hayır! Biraz önce annenin, tüm
zamanların favori ögrencilerimden biri oldugunu söylememis miydim? Ondan sonraki sene de Dirk Cresswell vardı –
simdilerde Cincüce Drtibat Bürosu Müdürü tabii ki – bir baska Muggle dogumlu, Allah vergisi yetenegi vardı ve hala
bana Gringotts’da olup bitenler hakkında mükemmel bilgiler veriyor!’
Kendi halinden memnun bir tavırla, hafifçe gülümseyerek sıçradı ve sifoniyerin üstünde parıldayan ve herbiri hafifçe
hareket eden insanlarla dolmus birkaç fotografı isaret etti.
‘Hepsi eski ögrencilerim, hepsi de is hayatına atıldı. Barnabas Cuffe, karsına Gelecek Postası’nın editörü olarak çıkar,
her zaman benim yeni çıkan haberlerdeki süksemle ilgilenmistir. Ve Ambrosius Flume, Balyumru’dan, – yas günlerim
de kapaklı bir sepet gönderir ve bunlar da ona ilk isini veren Ciceron Harkiss’le tanıstırdıgım için! Ve diger yanda –
eger kafanı uzatırsan onu görebilirsin – bu, Holyhead Harpies’in kaptanı, Gwenog Jones, tabii ki... Dnsanlar Harpies’le
iyi baglantım oldugunu ve istedigim zaman bedava bilet alabilcegimi duyunca hayrete düserler.’
Bu düsünce onun asırı derecede neselenmesine neden oldu.
‘Ve bu insanların hepsi seni nerede bulup esya göndereceklerini biliyorlar?’ diye sordu Harry saskınlıgını
gizleyemeyerek. Nasıl oluyor da Slughorn’u sepetler ve sekerlemeler, Quidditch biletleri ve onun nasihatini dinlemek
ve fikrini almak için gelen ziyaretçiler onu buluyor da Ölüm Yiyenler bulamıyordu?
Slughorn’un yüzündeki gülümseme duvarlardaki kan kadar hızlı silindi.
‘Elbette, hayır,’ dedi Harry’e tepeden bakarak. ‘Son bir yıldır Dünya’yla iliskimi kestim.’
Harry, bu kelimelerin Slughorn’un üzerinde bir sok etkisi yarattıgı izlenimine kapıldı. Bir an için oldukça huzursuz
gözüktü. Ardından omuzlarını silkti.
‘Buna göre... Saggörülü bir büyücü böyle bir zamanda kendini savunmalı. Dumbledore’a göre hersey kolay ama
Hogwarts’ta ise baslamak Zümrüdüanka Yoldaslıgı’na ilgi göstermekle aynı sey! Ve onların takdire deger ve cesur ve
her neyse oldugundan emin oldugum halde, ben kendim sahsen ölüm oranını tasvip etmedigimi –’
‘Hogwarts’da ders vermek için Yoldaslıga girmen gerekmiyor.’ dedi Harry sesindeki alaya engel olamayarak:
Magaralarda sinip farelerle yasamıs Sirius’u hatırlattıgından beri, Slughorn’un sımarık yasayıs biçiminin halinden
anlamak çok zordu. ‘Ögretmenlerin çogu Yoldaslık’ta degil ve bu zamana kadar hiçbiri öldürülmedi – tabi Quirell hariç
ama o bunu, Voldemort’a yardakçılık ettigi için haketmisti.’
Harry, Slughorn’un da, Voldemort’un adının yüksekçe söylenmesinden memnun olmayan büyücülerden biri
oldugundan emin oldu ve hayal kırıklıgına ugramadı: Slughorn’un titreyisine ve protesto amacıyla ciyaklamasına, Harry
aldırmadı.
‘Dumbledore müdür oldugu sürece, personelin çogu kisiden daha emniyetli oldugu görüsündeyim, Voldemort’un bir
zamanlar korktugu tek kisi, degil mi?’ diye devam etti Harry.
Bir ya da iki saniyeligine bosluga baktı: Harry’nin söyledikleri hakkında düsünüyor gibi bir hali vardı.
‘Evet, Adı-Anılmaması-Gereken-Kisi, hiçbir zaman Dumbledore ile kavga aramadı, bu dogru,’ diye homurdandı
istemeyerek. ‘Ve benim görüsüme göre bundan bir sonuç çıkarabiliriz; eger Ölüm Yiyenlere katılmadıysam, Adı-
Anılmaması-Gerreken-Kisi beni hemen hemen hiç yandası olarak saymadı... bu durumda, Albus’a biraz daha
yakınlasarak daha emniyetli olabilirim... Amelia Bones’un ölümüyle sarsılmamıs gibi davranamam... Eger o, bütün o
Bakanlık irtibatları ve korumalarıyla...’
Dumbledore odaya tekrar girmisti ve Slughorn sanki onun evde oldugunu unutmus gibi havaya sıçradı.
‘Dste ordasın, Albus,’ dedi. ‘Uzun süredir ordasın. Miden mi bozuldu?’
‘Hayır, sadece Muggle magazinlerini okuyordum,’ dedi Dumbledore. ‘Örgü modellerini seviyorum. Evet, Harry,
Horace’in konukseverligini oldukça istismar ettik; Ayrılma vaktinin geldigini düsünüyorum.’
Söyleneni isteksizce yaparak Harry yerinden fırladı. Slughorn sasırmıs görünüyordu.
‘Gidiyor musun?’
‘Evet, tabi. Gördügüm kadarıyla kaybedilmis bir dava oldugunu biliyorum.’
‘Kaybedilmis mi…?’
Slughorn heyecanlanmıs görünüyordu. Kalın parmaklarını oynattı ve Dumbledore seyahat pelerinini giyerken ve Harry
montunun fermuarını kapatırken, huzursuzca yerinde kımıldandı.
‘Aslında, görevi kabul etmedigin için üzgünüm, Horace,’ dedi Dumbledore, saglam olan elini hosçakal dercesine salladı.
‘Hogwarts seni görmekten memnun olacaktır. Eger ziyaret etmek istersen, fazlasıyla artan güvenlik önlemlerine
ragmen, her zaman memnuniyetle karsılanacaksın.’
‘Evet... tamam... çok incelikli... dogrusunu söylemek gerekirse...’
‘Hosçakal, o zaman.’
‘Görüsürüz,’ dedi Harry.
Arkalarından bir haykırıs duyduklarında ön kapının oradaydılar.
‘Tamam, tamam... Yapacagım!’
Dumbledore, oturma odasının kapı aralıgında soluk soluga kalmıs Slughorn’u görebilmek için, arkasını döndü.
‘Emekliligini askıya alacak mısın?’
‘Evet, evet...’ dedi Slughorn sabırsızlıkla. ‘Deli olmalıyım, ama evet.’
‘Harika,’ dedi Dumbledore, yüzü sevinçle parlıyordu. ‘O zaman, Horace, bir Eylül’de görüsecegiz.’
‘Bundan emin olabilirsin,’ dedi Slughorn hırıldayarak.
Bahçe patikasını geçtiklerinde Sloghorn’un sesi arkalarından süzüldü, ‘Maasıma zam istiyorum, Dumbledore!’
Dumbledore kıkırdadı. Bahçe kapısı arkalarından kapandı ve karanlık, uçusan sisin arasından geçerek, tepeden asagı
dogru yola koyuldular.
‘Aferin, Harry,’ dedi Dumbledore.
‘Ben birsey yapmadım,’ dedi Harry, sasırarak.
‘Ah evet yaptın. Horace’e Hogwarts’a dönmenin sonucunda ne kazanacagını gösterdin. Onu sevdin mi?’
‘Ee...’
Harry Slughorn’u sevip sevmediginden emin degildi. Kendi çapında cana yakındı diye düsündü Harry ama anlattıklarına
bakılırsa bir o kadar da kendini begenmisdi ve daha çok da Muggle dogumlu cadıların iyi oldugu hakkında
söylediklerine sasırmıstı.
‘Horace,’ dedi Dumbledore Harry’yi, bu konu hakkında birsey söylemek mesuliyetinden kurtararak, ‘rahatına düskün.
Tanınmıs, basarılı ve güçlü insanların kumpanyasını seviyor. Bu insanlar üzerinde etkisi olması, hosuna gidiyor. Hiçbir
zaman önemli biri olmak istemedi; arka planda kalmayı yegledi — istedigini yapabilmek için daha büyük bir alan,
gördügün gibi. Hogwarts’ta favorilerini elle toplamaya alısmıstı, bazen, hırsları ya da zekaları yüzünden, bazense
cazibeleri ya da dogal yetenekleri yüzünden ve farklı alanlarda digerlerinden seçkin olabilecek ögrencileri seçmek onun
olagünüstü yetenegidir. Kendisi merkez olmak suretiyle, yeni insanları tanıstırıp üyeler arasındaki bagı güçlendirmek
için, favorileri ögrencileri ile bir tür ögrenci klübü kurmustu. Bu ona zarardan çok yarar saglamıstır ki hediye olarak bir
kutu bedava en sevdigi ananasından almasından tut bir dahaki genç ögrencisini Cincüce Drtibat Bürosu’na tavsiye
etmeye kadar herseyi yapmıstır.’
Harry’nin aklında birden, büyük ve özlü sineklerini kendine çekmek için etrafına ag ören, oraya buraya lif atan, büyük,
sisman bir örümcegin hayali canlandı.
‘Bunları sana,’ diye devam etti Dumbledore, ‘Horace’ten –– ya da artık diyecegimiz gibi, Profesör Slughorn ––
uzaklastırmak için anlatmıyorum tam tersine kendini savunman için. Hiç süphesiz, seni kendine çekmek isteyecektir;
‘Sag Kalan Çocuk’... ya da, seni bugünlerde adlandırdıkları gibi, ‘Seçilmis Kisi’.’
Bu kelimelerle birlikte Harry’i, sisle alakası olmayan bir soguk sardı. Birkaç hafta önce duydugu kelimeler aklına geldi.
Onun için özel ve korkunç bir anlamı olan kelimeler: Biri hayattayken digeri yasayamaz...
Dumbledore daha önce önünden geçtikleri kiliseyle aynı yerde durdu.
‘Nihayet, Harry. Eger kolumdan sıkıca tutarsan.’
Harry bu kez Cisimlenmek için hazırdı ama hala Cisimlenmeyi nahos görüyordu. Basınç kaybolunca ve nefes almaya
baslayınca, kendini Dumbledore’un yanında, kırsal bir yolda, Dünya’daki ikinci en sevdigi evin bükülmüs siluetiyle karsı
karsıya buldu: Kovuk.
Biraz önce içini saran korkuya ragmen, bunların ona bir fayda saglamayacagını düsünerek bu hissi içinden attı. Ron
ordaydı… ve tanıdıgı herkesten daha iyi yemek yapan Mrs Weasley…
‘Eger senin için bir sakıncası yoksa’ dedi Dumbledore kapıdan geçtiklerinde, ‘Seninle ayrılmadan önce konusmak özel
olarak konusmak istiyorum. Belki burada?’
Dumbledore, Weasley’lerin süpürgelerini koydugu köhne bir barakayı isaret etti. Biraz hayrete düsmüs, Harry ile
Dumbledore, normal bir dolaptan bile küçük olan yerin kapısından girdiler. Dumbledore asasını aydınlattı, böylece asa
el feneri gibi parladı ve Harry’e gülümsedi.
‘Bu konuyu açtıgım için beni affetmeni istiyorum ama Harry, Bakanlık’ta olanların üstesinden gelmis gibi göründügün
için memnun ve bir o kadar da gururluyum. Sirius’un da senle gurur duymus olacagını söylememe izin ver.’
Harry yutkundu; sesi onu terketmis görünüyordu. Sirius hakkında konusabilecekleri aklına gelmemisti; zaten Vernon
enistenin ‘Vaftiz babası öldü mü?’ deyisi ve daha kötüsü Slughorn’un kayıtsızca Sirius’un adından bahsetmesi yeterince
acı vericiydi.
‘Sirius ile böyle kısa bir zaman beraber olmanız,’ dedi Dumbledore yumusakça, ‘zalimceydi.’
Harry, basını salladı, gözleri Dumbledore’un sapkasına tırmanan bir örümcege sabitlendi. Mektup geldiginden beri
süphelenmis oldugunu, Harry’nin Dursley’lerde ikamet ettigi tüm süreyi Ruh Emici’lerle alakası olan sisle beraber,
yatagında yatarak ve sisli cama bakarak geçirdigini, Dumbledore’un anlamıs oldugunu söyleyebilirdi.
‘Zalimce olan,’ dedi Harry sonunda kısık sesle, ‘onun bir daha mektup yazamayacak olması.’
Birdenbire gözleri yandı ve onları kırpıstırdı., Harry bunu itiraf ettigi için kendini aptal hissetti ama Hogwarts’ın dısında,
onun basına gelenlerden ötürü kaygılanmıs olan, ebeveyn gibi, birinin olması vaftiz babasını kesfetmenin en zevkli yanı
olmustu.
‘Sirius seni, senin bildiginden daha çok temsil ediyordu,’ dedi Dumbledore nazikçe. ‘Tabi ki, kaybımız büyük...’
‘Ama Dursley’lerdeyken...’ diye yarıda kesti Harry; sesi yetiskin sesi halini almıstı. ‘Dünya ile iliskimi kesemeyecegimin
veya – kafayı oynatamayacagımın farkına vardım. Sirius bunu istemezdi, degil mi? Ve ne olursa olsun, hayat çok
kısa... Madam Bones’a bakın, Emmeline Vance’e bakın... Bir dahaki kisi ben olabilirim, degil mi? Ve eger böyle ise,’
dedi siddetle, simdi Dumbledore’un asa ısıgında parlayan mavi gözlerinin içine bakarak, ‘Beraberimde de bir o kadar
Ölüm Yiyen’i götürmek için elimden geleni yapacagım ve eger becerebilirsem Voldemort’u da.’
‘Dste simdi annenin ve babanın oglu ve Sirius’un gerçek vaftiz oglu gibi konustun!’ dedi Dumbledore onaylarcasına
Harry’nin sırtına hafifçe vurarak. ‘Önünde saygıyla egiliyorum – ya da egilebilirdim, eger üstüm örümceklerle dolu
olmasa.”
‘Ve simdi, Harry, daha yakından ilgilendiren bir konu… Sanıyorum ki son iki haftadır Gelecek Postası’nı aldın?’
‘Evet,’ dedi Harry ve kalbi daha hızlı atmaya basladı.
‘Kehanet Odası’ndaki maceraların hakkında pek çok haber sızmıs olmadıgınu görmüs olmalısın?’
‘Evet,’ dedi Harry tekrar. ‘Artık herkes benim tek kisi oldugumu bildigine göre –’
‘Hayır, bilmiyorlar,’ diye yarıda kesti Dumbledore. ‘Bu Dünya’da, sen ve Lord Voldemort hakkında yapılan kehanetin
gerçek içerigini bilen yalnızca iki kisi var ve bu ikisi de bu kokmus, örümceklenmis süpürge dolabında durmakta.
Voldemort’un Ölüm Yiyen’lerini kehaneti çalmaları amacıyla gönderdigini ve bu kehanetin senin hakkında oldugunu
birkaç kisinin, yanlıssızca, tahmin etmis olması bir gerçek.’
‘Ve senin de kehanetin içeriginin ne oldugunu bildigini, baska birine anlatmadıgını söylersem yanılmıs olmam degil mi?’
‘Hayır,’ dedi Harry.
‘Neticede, akıllıca bir karar,’ dedi Dumbledore. ‘Böyle olmasına ragmen, bu yükü en iyi arkadasların, Ronald Weasley
ve Hermione Granger ile hafifletmelisin diye düsünüyorum. Evet,’ diye devam etti Harry endiselenmis görünürken,
‘Bunu bilmeliler diye düsünüyorum. Böyle önemli bir davada onlara güvenmemekle zarar verirsin.’
‘Ben –’
‘Onlar için kaygılanıyorsun veya korkuyorsun.’ dedi Dumbledore, yarım-ay biçimli gözlügünün ucundan Harry’yi
süzerek. ‘Belki, kendi kaygı ve korkularının günahlarını çıkartmak için? Arkadaslarına ihtiyacın var Harry. Gerçegi
yansıtmıs oldugun gibi, Sirius senin dünya ile iliskini kesmeni istemezdi.’
Harry birsey demedi ve Dumbledore da cevaba ihtiyacı varmıs gibi gözükmüyordu zaten. Devam etti, ‘Bir baska, ilgili
konu ise, bu sene sana özel ders vermek istedigimdir.’
‘Sizinle özel ders mi?’ dedi Harry kaygılı halde düsünmeyi birakıp hayrete düserek.’
‘Evet, senin egitimine etraflıca el atmamın zamanının geldigini düsünüyorum.’
‘Bana ne ögreteceksiniz, efendim?’
‘Biraz ondan biraz bundan,’ dedi Dumbledore havai bir biçimde.
Harry ümitle bekledi fakat Dumbledore ayrıntı vermeyince onu hafifçe rahatsız eden seyi sordu.
‘Eger sizden ders alırsam, Snape ile Zihinbend derslerine devam etmeme gerek kalmayacak, degil mi?’
‘Professor Snape, Harry – ve hayır, gerek kalmayacak.’
‘Güzel,’ dedi Harry ferahlayarak, ‘çünkü onlar biraz –’
‘“Fiyasko” kelimesinin uygun olacagını düsünüyorum dedi Dumbledore basını sallayarak.’
Harry güldü.
‘Bu da Profesör Snape’ten fazla bir beklentim olmayacagı anlamına geliyor dedi, ‘Çünkü, S.B.D.lerime bir Beklenenin
Üstünde‘nin altında alırsam Dksir sınıfına almayacaktır... ve biliyorum ki almadım.’
‘S.B.D.lerin gelmeden onlar hakkında hesap yapma,’ dedi Dumbledore ciddi bir biçimde. ‘Ve bunlar sonraki zamana
olabilecek seyler. Simdi, ayrılmadan önce iki sey daha var Harry.’
‘Dlk olarak, Görünmezlik Pelerini’ni bu dakikadan sonra devamlı yanında tutmanı istiyorum. Hogwarts içinde bile.
Gerektigi takdirde, anlıyor musun?’
Harry basını salladı.
‘Ve son olarak, Kovuk, burada kaldıgın sürece, Sihir Bakanlıgı’nın temin ettigi en yüksek güvenlik önlemleriyle
donatıldı. Bu önlemler, Molly ve Arthr için yüksek ölçüde rahatsızlık olusturdular – örnegin bütün postaları
göndermeden önce Bakanlık tarafından aranıyor. Bunları hiç mi hiç küçümsemiyorlar çünkü onları tek ilgilendiren senin
güvenligin. Ancak, onlarla kaldıgın sürece kelleni koltuga atarsan kötü bir karsılık vermis olursun.’
‘Anlıyorum,’ dedi Harry çabukça.
‘Tamam, o zaman,’ dedi Dumbledore. Bir yandan da süpürge odasının kapısını açıp büyük adımlarla dısarı çıkıyordu.
‘Mutfakta ısık görüyorum. Molly’yi ne kadar zayıf olduguna üzülme sansından yoksun bırakmayalım.’
(devarter_NL)
Kayıtsızlıgın Bu Kadarı
Harry ve Dumbledore Kovuk'un, etrafı eski Wellington botları ve paslı kazanlarla çevrili arka kapısına
yaklastılar. Harry uzak sundurmadaki tavukların uykulu gıdaklamalarını duyabiliyordu. Dumbledore kapıya üç kere
vurdu ve Harry mutfak penceresinde ani bir hareket gördü.
"Kim var orda?" dedi sinirli bir ses. Harry, Mrs.Weasley'in sesini hemen tanıdı.
"Kendini tanıt!"
"Benim, Dumbledore, Harry'i getirdim."
Kapı açıldı. Kapıda kısa, tombul ve eski yesil bir cüppe giymis olan Mrs.Weasley duruyordu.
"Harry, canım! Tanrım, Albus, beni korkuttun, seni yarın sabahtan önce beklemiyordum!"
"Sanslıydık" dedi Dumbledore, Harry'i esikten geçirirken. "Slughorn bekledigimden daha ikna edilebilir çıktı.
Harry'nin sayesinde tabii ki. Ah merhaba, Nymphadora!"
Harry etrafına baktı ve gecenin ilerlemis saatine ragmen Mrs.Weasley'in yalnız olmadıgını gördü. Solgun, kalp
seklinde yüzü ve mat kahverengi saçları olan genç bir cadı elindeki masrapayı sımsıkı tutmus bir sekilde masada
oturuyordu.
"Merhaba, Profesör," dedi. "Merhaba Harry."
"Merhaba, Tonks."
Harry onun süzgün ve hasta göründügünü ve zorla gülümsedigini düsündü. Görünüsünün alısılmıs çiklet
pembesi saçları olmadan her zamankinden daha az renkli oldugu kesindi.
"Gitsem iyi olur," dedi çabucak, ayaga kalktı ve pelerinini omuzlarına çekti. Çay ve gösterdigin yakınlık için
tesekkür ederim Molly."
"Lütfen, benim hatırım için gitme," dedi Dumbledore nazikçe. "Ben kalamayacagım, Rufus Scrimgeour'la
görüsmem gereken acil meseleler var."
"Hayır,hayır, gitmem lazım," dedi Tonks Dumbledore'un gözlerine bakmadan. "Dyi geceler..."
"Tatlım, neden hafta sonu aksam yemegine gelmiyorsun, Remus ve Deli-Göz de geliyor...?"
"Gerçekten olmaz Molly... yine de tesekkürler... Herkese iyi geceler."
Tonks aceleyle Dumbledore ve Harry'nin yanından geçerek avluya çıktı. Esigin birkaç adım ilerisinde kendi
etrafında döndü ve havanın içinde gözden kayboldu. Harry Mrs.Weasley’in canı sıkkın bir sekilde baktıgını fark etti.
"Pekala, Harry Hogwarts'ta görüsürüz," dedi Dumbledore. "Kendine dikkat et. Molly, izninle."
Mrs.Weasley'e basıyla selam verdi ve Tonks'u takip etti, tam olarak aynı noktada gözden kayboldu.
Mrs.Weasley bos avluya bakan kapıyı kapattı ve Harry'i kontrol etmek için omuzlarından tutup masanın üstündeki
fenerin ısıgına dogru sürükledi.
"Sen de Ron gibisin," diye iç çekti, ona tepen tırnaga bakarak. "Dkiniz de büyütme lanetine ugramıs gibisiniz.
Yemin ederim Ron en son okul cüppesini aldıgımdan beri 10 cm uzadı. Karnın aç mı Harry?"
"Evet, açım" dedi Harry aniden ne kadar acıktıgını fark ederek.
"Otur, canım, sana bir seyler getireyim."
Harry oturur oturmaz, ezik yüzlü, tüylü, turuncu bir kedi dizlerinin üzerine atladı ve oraya yerlesip mırlamaya
basladı.
"Yani, Hermione burada mı?" diye mutlu bir sekilde sordu, Crookshanks'ın kulaklarının arkasını kasıyarak.
"Evet, önceki gün geldi." dedi Mrs.Weasley,büyük demir bir kaba asasıyla vurarak. Kap ocagın üzerine
gürültüyle çıktı ve hemen kaynamaya basladı. "Herkes yatıyor tabi ki, seni birkaç saatten önce beklemiyorduk. Dste,
al…"
Tekrar kazana dokundu ve kazan havaya yükselip Harry'e dogru uçtu ve dökülmeye basladı. Mrs.Weasley bir
kaseyi hemen altına kaydırarak kazandan dökülen sogan çorbasını yakaladı.
"Ekmek ister misin, canım?"
"Tesekkürler, Mrs.Weasley."
Asasını omzunun üstünden salladı, bir somun ekmek ve bıçak masanın üzerine zarif bir sekilde yükseldi.
Ekmek kendi kendine dilimlenirken çorba kazanı tekrar ocagın üstüne döndü., Mrs.Weasley Harry'nin karsısına oturdu.
"Demek, Horace Slughorn'u isi alması için ikna ettin?"
Harry basını salladı, agzı tamamen sıcak çorbayla dolu oldugu için konusamadı.
"O, Arthur ve benim de ögretmenimdi," dedi Mrs.Weasley. "Yıllar boyunca Hogwarts'taydı, sanırım
Dumbledore'la beraber basladı. Onu sevdin mi?"
Simdi agzı tamamen ekmekle dolu olan Harry omuz silkti ve basıyla tarafsız oldugunu belirten bir isaret yaptı.
"Ne kastettigini biliyorum," dedi Mrs.Weasley bilgiç bir edayla basını sallayarak. "Tabii ki istedigi zaman çok
cana yakın olabiliyor ama Arthur onu hiçbir zaman çok fazla sevmedi. Bakanlık Slughorn'un eski gözdeleriyle dolmustu,
hayatını kolaylastıracak yollar bulmada basarılıydı, ama hiçbir zaman Arthur için fazla vakti olmadı... Yeterince
eksantrik olmadıgını düsünüyordu.Ve bu da sana Slughorn'un bile hata yapabilecegini gösteriyor. Bilmiyorum Ron sana
mektuplarında bahsetti mi... daha yeni oldu... ama Arthur terfi etti!"
Mrs.Weasley'in bunu söylemek için yanıp tutustugu daha açık olamazdı.
Harry büyük miktarda sıcak çorba yuttu ve bogazının kabardıgını hissetti. "Bu harika!" dedi güçlükle nefes
alarak.
"Çok tatlısın," dedi Mrs.Weasley gözlerinin içi gülerek. Belli ki sulanan gözlerinin nedeninin verdigi haber
oldugunu sanmıstı. "Evet Rufus Scrimgeour su anki duruma cevap verecek birkaç yeni ofis ayarladı ve Arthur da
‘Sahte Savunma Büyüleri ve Koruyucu Nesnelerin Tespiti ve El Koyulması’ bölümünün baskanı. Büyük bir is, simdi ona
rapor veren 10 kisi var."
"Tam olarak ne gibi seyler?"
"Sey, biliyorsun, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in neden oldugu panik, seni Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen ve Ölüm
Yiyenlerden korudugunu sandıgın sıra dısı nesnelerin her yerde satısını arttırdı. Ne gibi seyler oldugunu tahmin
edebilirsin. Aslında biraz bezeliyumru irini eklenmis et suyundan ibaret olan sözde koruyucu iksirler, veya aslında
kulaklarını düsüren savunma büyüleri talimatları... Genel olarak bu islerin arkasında, hayatında hiçbir dürüst is
yapmamıs ve insanların korkmasını avantaj sayan Mundungus Hotelier gibi insanlar var. Ama arada bir gerçekten çok
kötü bir seyler ortaya çıkabiliyor. Önceki gün Arthur neredeyse bir Ölüm Yiyen tarafından yerlestirildigine emin
oldugumuz içi lanetli sinsioskop dolu olan bir kutuya el koydu. Görüyorsun ya, çok önemli bir is ve ona dedim ki
kıvılcım çıkaran fisler ve tost makineleri ve diger geri kalan Muggle çöpleriyle ilgilenmeyi özlemek aptallık olur.
Mrs.Weasley konusmasını sanki Harry kıvılcım çıkaran fisleri özlemenin dogal oldugunu söylüyormus gibi ona sert bir
bakıs atarak bitirdi.
"Mr.Weasley hala iste mi?" diye sordu Harry.
"Evet,iste. Aslında birazcık geç kaldı. Gece yarısına dogru dönecegini söylemisti..."
Masanın sonundaki bulasık sepetinin içindeki gazete yıgınlarının üzerine gelisigüzel konmus büyük saate
bakmak için döndü. Harry hemen tanıdı. Bu dokuz yelkovanı olan, her bir yelkovanın üzerinde aile fertlerinden birinin
ismi yazan ve genellikle Weasley'lerin oturma odalarında asılı olan saatti. Ama su anki yeri, Mrs.Weasley'in saati
yanında her yere götürdügü izlenimi veriyordu. Dokuz yelkovanın hepsi simdi "Ölümcül Tehlike"yi gösteriyordu.
"Bir süredir böyle," dedi Mrs.Weasley, hiç de inandırıcı olmayan rahat bir ses tonuyla, "Kim-Oldugunu-Bilirsin-
Sen açıga çıktıgından beri... Sanırım simdi herkes ölümcül tehlike altında. Sadece bizim ailemiz için oldugunu
sanmıyorum ama, bilmiyorum, baska kimsede böyle bir saat var mı, kontrol edemem ya. Ah!"
Ani bir haykırısla saati gösterdi. Mr.Weasley'i belirten yelkovan ‘yolda’yı gösteriyordu.
"Geliyor!"
Ve gerçekten, bir dakika sonra arka kapı çaldı. Mrs.Weasley aceleyle ayaga kalktı ve bir eli kapı koluna
götürüp ve yüzünü tahtaya yaslayarak yumusak bir sesle "Arthur,sen misin?" dedi.
"Evet" dedi Mr.Weasley'in yorgun gelen sesi. "Ama bunu ben bir Ölüm Yiyen olsam da söyleyebilirim,tatlım.
Soruyu sor!!"
"Ah, gerçekten..."
"Molly!"
"Tamam, tamam... En çok istedigin sey nedir?"
"Uçakların nasıl havalandıgını kesfetmek."
Mrs.Weasley basını salladı ve kapı kolunu çevirdi ama anlasılan Mr.Weasley kapıyı diger taraftan sıkıca
tutuyordu çünkü kapı sımsıkı kapalı kaldı.
"Molly! Önce sana senin sorunu sormalıyım!"
"Arthur, gerçekten, bu tamamen..."
"Dkimiz bas basayken ben seni nasıl çagırırım?"
Harry lambanın los ısıgına ragmen Mrs.Weasley'in parlak bir kırmızı renge dönüstügünü söyleyebilirdi. Kendi
de aniden kulaklarında ve boynunda bir sıcaklık hissetti ve elinden geldigince kasıgıyla ses çıkararak çorbasını içmeye
basladı.
"Mollywobbles," diye mahcup bir sekilde fısıldadı kapı esiginde duran Mrs.Weasley.
"Dogru," dedi Mr.Weasley. "Simdi beni içeri alabilirsin."
Mrs.Weasley, zayıf kellesen kızıl saçlı, boru çerçeveli gözlük takan ve uzun kirli bir seyahat pelerini giyen
kocasını görmek için kapıyı açtı.
"Hala, her gelisinde bunları neden yapmak zorunda oldugumuzu anlamıyorum."dedi Mrs.Weasley, hala pembe
olan yüzüyle kocasının pelerinini çıkarmasına yardım ederken. "Yani bir Ölüm Yiyen, seni taklit etmeden önce cevabı
sende zorla alabilir."
"Biliyorum, hayatım, ama bakanlık prosedürü ve ben de örnek olmalıyım. Güzel bir seyler kokuyor... Sogan
çorbası mı?"
Mr.Weasley umutla masaya dogru döndü.
"Harry! Seni sabahtan önce beklemiyorduk!"
El sıkıstılar ve Harry'nin yanındaki sandalyeye otururken, Mrs.Weasley onun önüne de bir kase çorba koydu.
"Tesekkürler, Molly. Zor bir geceydi. Bazı geri zekalılar Dönüsüm-Madalyaları satmaya basladı. Boynunun
yakınına takıyorsun ve görünüsünü degistiriyor. 100.000 kılık sadece 10 Galleona!"
"Onları takınca tam olarak ne oluyor?"
"Çogunlukla sadece nahos bir turuncu renge dönüyorsun ama bazı kisilerde ayrıca vücutlarının her tarafında
sigile benzeyen dokunaçlar çıkmıs. Sanki St.Mungo'nun yeterince isi yokmus gibi..."
"Bu sanki Fred'le George'un komik bulacagı bir seye benziyor." dedi Mrs.Weasley tereddütle. " Onlar
olmadıgına emin..."
"Tabii ki eminim!" dedi Mr.Weasley. "Çocuklar, insanlar korunma için çaresizken böyle bir sey yapmıyorlar!"
"Yani geç kalmanın nedeni Dönüsüm madalyaları mı?"
"Hayır, bir fil ve kaleden geri tepen berbat bir laneti halletmemiz gerekiyordu ama sansımız varmıs ki sihir
kanunlarının uygulanması timi biz oraya vardıgımızda isi düzeltmisti."
Harry esnemesini eliyle saklamaya çalıstı.
"Yataga," dedi Mrs.Weasley'in kanmayan sesi. Fred ve George’un odasını senin için hazırladım, oda senin."
"Niçin, onlar nerede?"
"Ah, onlar Diagon Yolu’nda, çok mesgul oldukları için dükkanlarının üst katında uyuyorlar," dedi Mrs.Weasley.
"Sunu söylemeliyim ki, ilk basta onaylamamıstım ama ticaret hayatına biraz yetenekleri var gibi görünüyor. Gel canım,
sandıkların yukarıya çıktı bile..."
"Dyi geceler Mr.Weasley," dedi Harry, sandalyesini geriye dogru iterek. Crookshanks kucagından hafifçe
sıçradı ve odadan sessizce çıktı.
"Dyi geceler, Harry," dedi Mr.Weasley.
Harry, Mrs.Weasley'in mutfaktan çıkarken bulasık sepetindeki saate göz attıgını gördü. Bütün yelkovanlar
tekrar ‘Ölümcül Tehlike’yi gösteriyordu.
Fred ve George'un yatak odası 2. kattaydı. Mrs.Weasley asasını masanın yanındaki lambaya dogrulttu, lamba
yandı ve odayı hos bir altın rengi ısıkla doldurdu. Küçük pencerenin önüne yerlestirilmis masanın üstündeki büyük bir
vazo dolusu çiçegin kokusu, kolay kolay geçmeyen Harry'nin barut oldugunu düsündügü kokuyu bastıramamıstı.
Tabanın büyük bir kısmını, Harry'nin okul sandıgını çevreleyen, birçok isaretsiz, mühürlü mukavva kutular
kaplıyordu.Oda geçici bir depo gibi görünüyordu.
Hedwig, gardırobun tepesindeki tüneginden mutlu bir sekilde öttü ve pencereden dısarı uçtu. Harry onun ava
gitmeden önce kendisini görmeyi bekledigini biliyordu. Harry Mrs.Weasley'e iyi geceler diledi, pijamalarını giyindi ve
yataga yattı. Yastık kılıfının içinde sert bir sey vardı. Harry içini yokladı ve kusturan pastil olarak bildigi yapıskan morturuncu
bir sekerleme çıkardı. Kendine kendine gülümsedi ve sarılıp hemen uykuya daldı.
Birkaç saniye sonra veya Harry'e öyle geliyordu top atısı gibi açılan kapının sesiyle uyandı. Dik olarak oturdu
ve perdelerin açılırken çıkardıgı rahatsız edici sesi duydu. Göz alıcı günes gözlerini rahatsız etti. Tek eliyle günesi
engelleyerek, diger eliyle umutsuzca el yordamıyla gözlüklerini aradı.
"N’oluyor?"
"Senin burada oldugunu bilmiyorduk," dedi yüksek ve heyecanlı bir ses, ve kafasının üzerinde keskin bir acı
hisseti.
"Ron, vurma ona!" dedi bir kızın sesi.
Harry'nin eli gözlüklerini buldu taktı. Buna ragmen ısık çok parlaktı, zorlukla görüyordu. Büyük bir gölge bir
süre boyunca önünde titredi. Gözlerini kırpıstırdı ve ona dogru sırıtan Ron Weasley netlesti.
"Dyi misin?"
"Daha iyi olmamıstım," dedi Harry, basını ovusturdu ve tekrar yataga uzandı. "Sen?"
"Fena degil" dedi Ron, bir mukavva kutu bulup onun üstüne oturarak. "Ne zaman geldin? Annem daha yeni
söyledi!"
"Gece bir civarında..."
"Mugglelar nasıl? Sana iyi davrandılar mı?"
"Her zamanki gibi," dedi Harry, Hermione yatagının yanına otururken, "Benimle fazla konusmadılar ama,
böylesi daha iyi. Sen nasılsın Hermione?"
"Ah! Dyiyim," dedi Harry'e bir seyden dolayı rahatsızmıs gibi bakan Hermione. Harry bunun ardından ne
gelecegini biliyordu ve su an ne Sirius'un ölümü ne de baska berbat konulardan konusmak istemiyordu, ve dedi ki
"Saat kaç? Kahvaltıyı kaçırdım mı?"
"Merak etme, annem sana bir tepsi getiriyor. senin yeterli beslenmedigini düsünüyor," dedi gözlerini
devirerek. "Sey, neler yaptın?"
"Fazla bir sey yapmadım. Teyzem ve amcamın evinde tıkılmıstım, degil mi?
"Yapma..," dedi Ron, "Dumbledore'la birlikteydin!"
"Heyecanlı bir sey yoktu. Sadece emekliligi gelmis bir ögretmeni ikna etmek için yardım istedi. Adı Horace
Slughorn."
"Ah," dedi Ron üzülmüs görünerek. "Bizim düsündügümüz..."
Hermione Ron'a uyaran bir bakıs attı ve Ron son sürat yön degistirdi.
"...bizim düsündügümüz de böyle bir seylerdi."
"Gerçekten mi?" dedi Harry eglenerek.
"Evet..., evet , simdi Umbridge ayrıldıgına göre belli ki yeni bir Karanlık Sanatlara Karsı Savunma ögretmenine
ihtiyacımız var, degil mi? Peki, sey nasıl görünüyor?"
"Birazcık deniz aygırına benziyor, ve eskiden Slytherin'in bina sorumlusuymus," dedi Harry. "Bir sorun mu var,
Hermione?"
Kız Harry'i sanki her an acayip semptomlar göstermesini beklermis gibi izliyordu. Yüz ifadesini aceleyle
inandırıcı olmayan bir gülümsemeyle yeniden düzenledi.
"Hayır, tabii ki yok. Peki… sey, Slughorn iyi bir ögretmen gibi mi görünüyordu?"
"Bilmem," dedi Harry. "Umbridge'den kötü olamaz degil mi?"
"Ben Umbridge'den kötü birini tanıyorum," dedi kapıdan gelen bir ses. Ron'un en küçük kardesi yavasça
odaya girdi. "Merhaba Harry."
"Senin neyin var?" diye sordu Ron.
"Sorun o," dedi Ginny kendini Harry'nin yatagına bırakarak. "Beni deli ediyor."
"Yine ne yaptı?" dedi Hermione sempatikçe.
"Sorun benimle konusma sekli... Sanki üç yasındaymısım gibi!"
"Biliyorum," dedi Hermione sesini alçaltarak. "O tamamen kendisiyle mesgul."
Harry, Hermione'nin Mrs.Weasley hakkında böyle seyler söylemesinden dolayı hayrete düstü ve Ron'u sinirli
bir sekilde " Onu bes saniyeligine bir kenara bırakamıyor musunuz?" demesinden dolayı suçlayamazdı.
"Dogru, sen onu koru," diye aniden çıkıstı Ginny. "Hepimiz senin onu elde edemedigini biliyoruz."
Bu Ron'un annesi hakkında yapılabilecek oldukça sıra dısı bir yorum gibiydi. Harry, kendini bir seyler kaçırmıs
gibi hissetmeye baslamıstı. Harry "Siz kimden...?"
Ama sorusu daha bitmeden cevabı almıstı. Yatak odasının kapısı tekrar açıldı ve Harry içgüdüsel olarak yatak
örtüsünü çenesine kadar, Ginny ve Hermione'yi yere düsürecek kadar hızla çekti.
Kapıda genç bir bayan duruyordu, odanın esrarengiz bir biçimde havasızlastıgını düsündürecek kadar nefes
kesici bir bayan. Uzun boylu, zayıf ve hafif gümüsi bir renk saçıyormus gibi görünen uzun sarı saçları vardı. Bu
mükemmel görünüsü tamamlamak için elinde tamamen dolu bir kahvaltı tepsisi tasıyordu.
"Arry" dedi kısık bir sesle. "Çok usun saman oldu."
Azametle kapıdan Harry'e dogru yürürken, onu takip ediyormus gibi görünen kızgın Mrs.Weasley ortaya çıktı.
"Tepsiyi yukarıya çıkarmana gerek yoktu, ben yapardım."
"Bu benim için problem degil," dedi Fleur Delacour, tepsiyi Harry'nin dizlerinin üstüne koydu ve onu öpmek
için üzerine egildi. Harry'e onun dudaklarının degdigi yerler yanıyormus gibi geldi. "Ben seni görmeyi çok istiyordum.
Gardesim Gabrielle'i hatırlıyor musun? Arry Potter hakkında konusmaktan vazgeçmiyor. Seni görünce çok sevinecek."
"Oh!... O da burada mı?" dedi Harry çatlak sesle.
"Hayır, hayır, aptal olma," dedi Fleur çınlayan bir gülmeyle. Yani gelecek yaz bizim..., ama sen bilmiyor
musun?
Gözleri büyüyerek ve sitemkar bir sekilde "Henüz söyleyecek vakit bulamadık," diyen Mrs.Weasley'e baktı.
Fleur Harry'e döndü, savurdugu gümüsi saçları Mrs.Weasley'in yüzüne kamçı gibi çarptı.
"Bill ve ben evleniyoruz!"
"Ah!" dedi Harry ifadesizce. Elinde olmadan Mrs.Weasley, Hermione ve Ginny'nin tehditkar bakıslarını
görmezden geldi. " Vay canına. Sey… Tebrik ederim!"
Kız tekrar üstüne çullandı ve Harry'i öptü.
"Bill ju anda çok mejgul ve ben de Engilizcemi ilegletmek için Gringotts'da parttaym olarak çalısıorum. Bu
yüzden beni birkaç günlügüne ailesini daha iyi tanımam için buraya getirdi. Senin gelecegini duyunca çok sevindim.
Burada yemek yapmayı ve tavukları sevmiyorsan yapacak fazla bir sey yok. Neyse... Afiyet olsun, Arry!"
Bu sözleri söyledikten sonra zarafetle arkasına döndü ve süzülürcesine odadan çıktı. Kapıyı arkasından
sessizce kapattı.
Mrs.Weasley "hah!" diye bir ses çıkardı.
"Annem ondan nefret ediyor," dedi Ginny sessizce.
"Hayır, ondan nefret etmiyorum!" dedi Mrs.Weasley fısıltıyla. "Sadece bu nisan için acele ettiklerini
düsünüyorum, hepsi bu!"
"Birbirlerini bir seneden beri tanıyorlar," dedi Ron. Garip bir biçimde sersemlemis görünüyordu ve gözlerini
kapıya dikmisti.
"Bu yeterince uzun degil! Bunun neden oldugunu biliyorum elbette. Hepsi Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in geri
dönmesiyle ortaya çıkan belirsizlik yüzünden. Dnsanlar yarın ölecegini düsünüyor ve normalde uzun zaman alacak
kararları aceleyle veriyorlar. Bundan önceki güçlü oldugu dönemde de aynıydı. Her yerden insanlar evlenmek için
kaçıyorlardı..."
"Sen ve babam da dahil," dedi Ginny hınzırca.
"Evet, sey , babanla ben birbirimiz için yaratılmıstık, beklemenin ne anlamı vardı ki?" dedi Mrs.Weasley. "Oysa
Bill ve Fleur... sey, tam olarak ortak neleri var? Bill çalıskan, ayakları yere saglam basan bir insan, ama o..."
"Bir inek," dedi Ginny basını sallayarak. "Ama Bill de ayakları yere saglam basan biri degil. O bir lanet-kırıcı,
degil mi, o birazcık macera, birazcık cazibeyi seviyor. Bence Bill'in o sümügü sevmesinin nedeni bu.
"Ona böyle demeyi kes Ginny," dedi Mrs.Weasley Harry ve Hermione gülerken. "Neyse, gitsem iyi olur.
Yumurtaların hala sıcakken onları ye Harry."
Endiseli bir bakısla odadan çıktı. Ron hala sarhos gibi görünüyordu. Kulaklarındaki suyu temizlemek isteyen
bir köpek gibi basını sallıyordu.
"Eger aynı evde kalacaksanız ona alısamaz mısın?" diye sordu Harry.
"Sen denesene," dedi Ron. "ama eger aniden üstüne atlarsa, sonra..."
"Aman ne acıklı," dedi Hermione sinirli bir sekilde, uzun adımlarla Ron'dan olabildigince uzaga gitti ve duvara
vardıgında kollarını kavusturup Ron'a dogru döndü.
"Gerçekten onu etrafında istemiyor musun?" diye sordu Ginny inanamayarak. Ron sadece omuz silkince o da
," Pekala, her iddiasına varım ki annem yapabilirse bu ise bir nokta koyacak."
"Bunu nasıl yapmayı düsünüyor?" diye sordu Harry.
"Tonks'u aksam yemeklerinde burada tutmaya çalısıyor. Galiba Bill'in Tonks'a asık olacagını düsünüyor.
Umarım olur, onun ailede olmasını daha çok isterim."
"Evet, bu ise yarar," dedi Ron alaycı bir sekilde. "Bak, aklı basında olan kimse Fleur etraftayken Tonks'u
begenmez. Yani, Tonks saçına ve burnuna aptalca seyler yapmadıgı zaman güzel görünüyor ama..."
"Tonks, sümükten çok daha güzel görünüyor," dedi Ginny.
"Ve ondan çok daha akıllı, o bir seherbaz." dedi Hermione köseden.
"Fleur aptal degil, o üç büyücü turnuvasına girecek kadar iyiydi," dedi Harry
"Senin kadar degildi," dedi Hermione acı bir sekilde.
"Sanırım sümügün sana 'Arry' demesi hosuna gidiyor, degil mi?" diye sordu Ginny hor gören bir edayla.
"Hayır," dedi Harry hiç konusmamıs olmayı dileyerek. "Sadece sey demek istemistim, sümük ... yani Fleur..."
"Tonks'un ailede olmasını daha çok isterim," dedi Ginny. " En azından komik biri."
"Son zamanlarda hiç de komik görünmüyor," dedi Ron. "Onu her görüsümde daha çok Mızmız Myrtle'e
benziyor."
"Bu adil degil," diye tersledi Hermione. "Olanları hala üzerinden atlatamadı... biliyorsun... Sirius onun
kuzeniydi!"
Harry'nin morali bozuldu. Sonunda Sirius'a gelmislerdi. Çatalını aldı ve konusmanın bu bölümüne katılması için
gelecek davetleri saptırmak için yagda yumurtasını son sürat yemeye basladı.
"Tonks ve Sirius birbirini yeni tanımaya baslamıstı," dedi Ron. "Sirius’un hayatının yarısı Azkaban’da geçti ve
bundan önce aileleri hiç görüsmemisti."
"Sorun bu degil," dedi Hermione. "O, Sirius’un ölümünün kendi suçu oldugunu düsünüyor."
"Buna nasıl karar verdi peki?"dedi Harry kendine ragmen.
"Sey, o Bellatrix Lestrange'le dövüsüyordu, degil mi? Sanırım Bellatrix'in isini bitirseydi onun Sirius'u
öldürmemis olacagını düsünüyor."
"Bu aptalca,"dedi Ron.
"Bu hayatta kalmanın getirdigi suçluluk," dedi Hermione. "Lupin'in onunla konusmaya çalıstıgını biliyorum
ama durumu gerçekten kötü. Su an dönüsümlerinde sorun yasıyor."
"Neyinde...?"
"Artık görüntüsünü eskisi gibi degistiremiyor," diye açıkladı Hermione. "Sanırım güçleri soktan veya baska bir
sebepten etkilenmis."
"Böyle bir seyin olabilecegini bilmiyordum," dedi Harry.
"Ben de..." dedi Hermione. "Ama sanırım gerçekten çok üzülürsen..."
Kapı tekrar açıldı ve Mrs.Weasley basını içeri uzattı. "Ginny!" diye fısıldadı. "Asagıya gel ve bana ögle yemegi
için yardım et."
"Konusuyorduk," dedi Ginny fena halde bozularak.
"Hemen!" dedi Mrs.Weasley ve gitti.
"Sadece o sümükle yalnız kalmamak için benim orada olmamı istiyor," dedi Ginny öfkeli bir biçimde. Fleur'un
çok güzel bir taklidini yaparak uzun kızıl saçlarını salladı ve kollarını bir balerin gibi yukarıda tutarak odayı geçti.
"Siz de asagıya çabuk gelseniz iyi olur," dedi giderken.
Harry geçici sessizlikten yararlanarak daha fazla kahvaltı yeme fırsatı buldu. Hermione merakla Fred'le
George'un kutularına bakıyordu, fakat her birinden sonra Harry'e yandan bakıslar atıyordu. Ron ise su an kendine
Harry'nin tostunu ikram etmis ve hala rüyadaymıs gibi kapıya bakıyordu.
"Bu da ne?" diye sordu Hermione nihayet, elinde küçük bir teleskopa benzeyen bir sey tutuyordu.
"Bilmem" dedi Ron. "Ama eger Fred ve George onu burada bıraktıysa, büyük ihtimalle saka dükkanları için
henüz hazır degildir, dikkatli olsan iyi olur."
"Annen dükkan isinin iyi gittigini söyledi," dedi Harry. "Dedi ki Fred ve George'nin ticarete gerçekten yetenegi
varmıs.”
"Bu bir asagılama," dedi Ron. Galleonlarla oynuyorlar. Dükkanı görmek için sabırsızlanıyorum, henüz Diagon
Yolu'na gidemedik çünkü annem babamın ekstra güvenlik için orda olması gerektigini ve isteyken gerçekten çok
mesgul oldugunu söylüyor, ama mükemmelmis.”
"Peki, Percy'den ne haber?"diye sordu Harry. Percy ailenin diger fertleriyle kavga eden üçüncü büyük Weasley
kardesiydi. "Annen ve babanla tekrar konusmaya basladı mı?"
"Hayır," dedi Ron.
"Ama artık babanın Voldemort'un dönüsü hakkında basından beri haklı oldugunu biliyor."
"Dumbledore, insanların, haklı olanı affetmeyi haksız olanı affetmekten daha zor buldugunu söyledi,"dedi
Hermione. "Bunu annene söylerken duydum Ron."
"Dumbledore'un söyleyecegi zihinsel sözler gibi görünüyor." dedi Ron.
"Bana bu sene özel ders verecek," dedi Harry muhabbetli bir sekilde.
Ron az kalsın tostunu yerken boguluyordu ve Hermione'nin nefesi kesildi.
"Bunu gizli tutmalısın!" dedi Ron.
"Daha yeni hatırladım," dedi Harry dürüstçe. "Dün aksam sizin süpürge sundurmasında söyledi."
"Vay canına... Dumbledore'la özel ders!" dedi Ron, etkilenmis görünerek. "Merak ediyorum acaba ne...?"
Sesi kesildi. Harry onları birbirine bakarken gördü. Harry çatal ve bıçagını tepsiye koydu. Bütün yaptıgı isin
yatakta oturmak oldugu hesaba katılırsa, kalbi oldukça hızlı atıyordu. Dumbledore yapmasını söylemisti. Neden simdi
olmayacaktı ki? Gözünü kucagını dolduran günes ısıgından parlayan çatala dilerek, "Niçin bana özel ders verecegini
tam olarak bilmiyorum ama sanırım kehanet yüzünden," dedi.
Ne Ron ne de Hermione'den ses çıkmadı. Harry onların donmus oldugu izlenimine kapıldı. Hala çatalına
konusmaya devam ederek "Biliyorsunuz, bakanlıktan çalmaya çalıstıkları..."
"Ama onda ne dedigini kimse bilmiyor,"dedi Hermione çabucak. "O parçalandı."
"Ama kehanet diyordu ki..." diye basladı Ron ama Hermione ona "sstt!" dedi.
"Kehanet'in kırıldıgı dogru," dedi Harry, büyük bir çabayla onlara bakarak. Hermione korkmus, Ron ise
sasırmıs görünüyordu. "Kehanetin oldugu tek sey, parçalanan cam küre degildi. Dumbledore'un odasında her seyi
duydum, kehanet yapılan kisi oydu bu yüzden bana anlatabildi. Kehanete göre," Harry derin bir nefes aldı. "Öyle
görünüyor ki ben Voldemort'un isini bitirecek kisiyim. En sonunda, 'digeri varlıgını sürdürürken ikisi de yasayamaz'
diyordu."
Üçü bir süre sessizce birbirine baktı. Sonra gürültülü bir patlama sesi oldu ve Hermione siyah bir duman
bulutunun arkasında kayboldu. "Hermione!" diye bagırdı Harry ve Ron; kahvaltı tepsisi kaydı ve gürültüyle yere düstü.
Hermione dumandan öksürerek, elindeki teleskopu sıkıca tutarak ve pırıl pırıl spor bir mor gözle ortaya çıktı.
"Onu sıktım ve o... o beni yumrukladı." dedi Hermione soluk soluga. Ve gerçekten de teleskopun ucundan
fırlamıs uzun bir yayın üzerindeki minik yumrugu gördüler.
"Merak etme" dedi açıkça gülmemeye çalısan Ron, "Annem bunu iyilestirir, küçük yaralanmaları iyilestirmede
iyidir."
"Oh,iyi, bos ver simdi bunu," dedi Hermione aceleyle. "Harry, ah, Harry..."
Tekrar yatagın ucuna oturdu.
"Merak ediyorduk, bakanlıktan döndükten sonra... Açıkça sana bir sey söylemek istemedik, ama Lucius
Malfoy'un kehanet hakkında söyledikleri, nasıl senle ve Voldemort hakkında oldugu, sey, biz de böyle bir seyler
oldugunu düsünmüstük. Ah,Harry..." Harry'e baktı ve fısıldadı. "Korktun mu?"
"Eskiden korktugum kadar degil," dedi Harry. "Ama ilk duydugumda korkmustum. Ama simdi... sanki sonunda
onunla karsılasacagımı hep biliyormusum gibi geliyor.
"Dumbledore'un seni kendisinin alacagını duyunca, sana kehanet hakkında bir seyler söyleyecegini yada bir
seyler gösterecegini düsündük," dedi Ron hevesli bir sekilde. "ve yaklasmısız, degil mi?" Eger senin kaybedecegini
düsünseydi sana ders vermezdi, zamanını bosa harcamazdı...senin bir sansın olduguna inanıyor olmalı..."
"Bu dogrus" dedi Hermione. "Merak ediyorum acaba sana ne ögretecek, Harry? Gerçekten ileri düzeyde
savunma büyüleri, büyük olasılıkla... kuvvetli karsı büyüler... lanet savıcılar...”
Harry aslında gerçekten dinlemiyordu. Vücuduna günes ısıgıyla alakası olmayan bir sıcaklık yayılıyordu. Sanki
gögsündeki sımsıkı bir dügüm çözülmüstü. Harry, Ron ve Hermione'nin gösterdiklerinden daha fazla etkilendiklerini
biliyordu, ama asıl gerçek onların hala yanında olmaları, ona destek veren teselli sözleri söylemeleri, ondan hastaymıs
ya da tehlikeliymis gibi kaçmamalarıydı. Ve bu onlara hiçbir sey söylememis olmasından çok daha degerliydi.
"... ve genellikle kaçmaya yarayan büyüler," diye bitirdi Hermione. "Neyse, en azından bu sene alacagın bir
dersi biliyorsun. Bu, Ron ve benimkinden daha fazla. Merak ediyorum acaba S.B.D sonuçlarımız ne zaman gelecek?"
"Çok uzun sürmez, bir ay oldu," dedi Ron
"Sıkı tutunun," dedi Harry dün aksamki konusmanın bir baska bölümünü hatırlayarak. "Sanırım Dumbledore
S.B.D sonuçlarının bugün gelecegini söylemisti."
"Bugün mü?" diye bagırdı Hermione. "Bugün? Ama sen niye..? Aman tanrım söylemeliydin..."
Ayaga fırladı.
"Gidip hiç baykus gelip gelmedigine bakacagım."
Ama 10 dk. sonra Harry tamamen giyinip elindeki bos tepsiyle asagıya indiginde, Mrs.Weasley'in mutfak
masasının üzerinde büyük bir üzüntüyle oturan Hermione'nin pandaya olan benzerligini azaltmaya çalısıyordu.
"Bir türlü geçmiyor," dedi Mrs.Weasley tedirgin bir biçimde, bir elinde asası ve diger elinde "Yaralar, Kesikler
ve Sıyrıklar," sayfası açık olan ‘Sifacını Yardımcı Dostu’ adlı kitapla Hermione'yi dikkatle izliyordu."Bu her zaman ise
yarıyordu, ama simdi niye olmuyor anlamadım.".
"Bu Fred ve George'un komik saka fikirlerinden biri olmalı, çıkmayacagından emin olmak..." dedi Ginny.
"Ama çıkmak zorunda," diye cırladı Hermione. "Sonsuza kadar etrafta böyle dolasamam."
"Dolasmayacaksın, canım, mutlaka bir panzehir bulacagız, merak etme," dedi Mrs.Weasley yatıstırıcı bir
edayla.
"Bill bana Fred ve George'un eglenceli oldugunu söylemisti," dedi Fleur sakince gülümseyerek.
"Evet, gülmekten nefes alamıyorum," diye tersledi Hermione.
Masadan zıpladı ve parmaklarını çevirerek odada volta atmaya basladı.
"Mrs.Weasley, bu sabah hiç baykus gelmediginden gerçekten emin misiniz?
"Evet, tatlım. Gelse fark ederdim," dedi Mrs.Weasley sabırla. "Daha saat henüz dokuz , daha çok zaman var."
"Biliyorum,eski metinleri karıstırdım," diye söylendi Hermione hararetle. "Kesinlikle en sonda önemli bir çeviri
hatası yaptım ve Karanlık-Sanatlara-Karsı-Savunma uygulaması da o kadar iyi degildi. Sanırım Biçim Degistirme iyi
gibiydi ama simdi tekrar düsününce..."
"Hermione, susar mısın? tek sinirli olan kisi sen degilsin," diye bagırdı Ron. "Ve sen 11 'Olaganüstü' S.B.D
aldıgında..."
"Hayır,hayır,hayır!'"dedi Hermione ellerini histerik bir sekilde çırparak. "Biliyorum, her seyden kaldım."
"Eger kalırsak ne oluyor?" diye odadakilere sordu Harry ama cevap veren yine Hermione'ydi.
"Bina sorumlumuzla seçeneklerimizi konusacagız, geçen dönemin sonunda profesör McGonagall'a sordum."
Harry'nin midesi kıvranmaya basladı. Kahvaltıda daha az yemis olmayı diledi.
"Beauxbatons'da" dedi Fleur kendini begenmis bir sekilde, "bizim isler baska sekilde yürüyor. Bence bizimki
daha iyi. Bizim sınavlarımız 6. yoldan sonra baslıyor, 5 degil ve sonra..."
Fleur'un sözlerini bir çıglık bastırdı. Hermione dogruca mutfak penceresini gösteriyordu. Her saniye daha da
büyüyen, 3 siyah nokta gökyüzünde açıkça görülüyordu.
"Bunlar kesinlikle baykus," dedi Ron boguk bir sesle, zıplayıp pencerenin yanında Hermione'ye katıldı.
"Ve üç taneler," dedi Harry, o da Hermione'nin diger yanına gelerek.
"Her birimiz için bir tane," dedi Hermione korkak bir fısıltıyla. "yo, hayır... yo, hayır... yo,hayır..."
Harry ve Ron'un kolunu sıkıca yakaladı.
Eve dogru alçaldıça daha da netlesen ve dogruca Kovuk'a dogru uçan , üç yakısıklı kahverengimsi baykus
ayaklarında büyük kare zarflar tasıyordu.
"Yo, hayır!" diye ciyakladı Hermione.
Mrs.Weasley onları zorla ayırıp geçti ve mutfak penceresini açtı. Bir,iki, üç... Baykuslar içeri süzüldüler ve
masanın üzerine muntazam bir çizgi halinde kondular. Üçü de ayaklarını havaya kaldırdı.
Harry ileriye dogru yürüdü. Kendi adına olan mektup, ortadaki baykusun ayagına baglanmıstı. Beceriksiz bir
sekilde mektubu çözdü. Solunda Ron da kendi sonuçlarını çözmeye çalısıyordu, sag tarafındaki Hermione'nin elleri
bütün baykusları titretecek kadar çok titriyordu.
Mutfakta kimse konusmuyordu. En sonunda Harry kendi zarfını çözmeyi basardı ve içindeki parsömeni çıkardı.
SIRADAN BÜYÜCÜLÜK DÜZEYD SONUÇLARI
Geçme Notları
Olaganüstü (O)
Beklenenin Üstünde (B)
Uygun (U)
Kalma Notları
Zayıf (Z)
Felaket (F)
Dfrit (D)
Harry James Potter'ın Aldıgı Notlar :
Astronomi U
Sihirli Yaratıkların Bakımı B
Tılsım B
Karanlık Sanatlara Karsı Savunma O
Kehanet (Z)
Bitki Bilim B
Sihir Tarihi (F)
Dksir B
Biçim Degistirme B
Harry parsömeni birkaç kere okudu. Her okuyusunda nefes alması daha da kolaylasıyordu. Sonuçlar fena
degildi; kehanetten kalacagını hep biliyordu ve sınav ortasında bayıldıgı göz önüne alınırsa Sihir Tarihi'nden geçme
sansı yoktu ama geri kalan hepsini geçmisti. Parmagını notlardan asagıya dogru gezdirdi. Biçim Degistirme ve Bitki
Bilim'den iyi notlarla geçmisti. Dksir'den bile "Beklenenin Üstünde" almıstı. Ve en iyisi de Karanlık Sanatlara Karsı
Savunma'dan "Olaganüstü" almıstı.
Etrafına bakındı. Hermione ona sırtını yaslamıs ve boynunu bükmüstü ama Ron keyifli görünüyordu.
"Sadece Kehanet ve Sihir Tarihi'nden kalmısım, onları kim takar ki?" dedi mutlu bir sekilde Harry'e. "Dste...
degiselim."
Harry, Ron'un notlarına göz attı: Hiç "Olaganüstü" yoktu.
"Karanlık Sanatlara Karsı Savunma'dan en yüksek notu alacagını biliyordum." dedi Ron Harry'nin omzunu
yumruklayarak. "Dyi is becerdik degil mi?"
"Aferin!" dedi Mrs.Weasley gururla Ron’un saçlarını karıstırarak. " edi S.B.D, bu Fred ve George'unkilerin
toplamından daha fazla."
"Hermione?" dedi Ginny temkinli bir sekilde. Hermione hala kagıdına bakıyordu."Sen ne yaptın?"
"Ben--kötü degil" dedi Hermione hafif sesle.
"Off, ver sunu bana" dedi Ron, üstünden zıplayıp elinden sonuçları alarak. "Evet, on 'Olaganüstü' ve Karanlık
Sanatlara Karsı Savunma'dan bir tane 'Beklenenin Üstünde'." Ona yarı eglenen, yarı kızgın bir sekilde bakarak
"Gerçekten hayal kırıklıgına ugradın, degil mi?"dedi.
Hermione basını salladı, ama Harry güldü.
"Neyse artık F.Y.B.S. ögrencileriyiz," diyerek sırıttı. "Anne, hala sosis kaldı mı?"
Harry tekrar sonuçlarına baktı. Umabileceginin en iyisi kadar iyiydi. Sadece küçük bir üzüntü duyuyordu. Bu
onun seherbaz olma hayallerinin sonuydu. Dksir'den gerekli notu alamamıstı. Alamayacagını biliyordu ama hala o küçük
"B" harfine bakarken midesine sızılar giriyordu.
Gerçekten sıra dısı olan, Harry'e ilk kez iyi bir seherbaz olacagını söyleyen, kılık degistirmis bir Ölüm Yiyen'di,
ama her nasılsa bu fikir onu ele geçirdi ve ileride olmak isteyecegi baska bir sey düsünemedi. Üstelik birkaç hafta önce
kehaneti duydugundan beri dogru bir karamıs gibi geliyordu... Digeri varlıgını sürdürürken, ikisi de yasayamaz... Eger
görevi Voldemort'u bulmak ve onu öldürmek olan bu iyi egitimli sihirbazlara katılamayacaksa hayatta kalmak için
kendine verilen en iyi sansı kaybedecek ve kehaneti gerçeklestiremeyecek miydi?
(Arctic)
DRACO’NUN DOLAMBAÇLI YOLU
Harry sonraki birkaç haftadan fazla süre boyunca Kovuk un bahçesi ile sınırlı alan içinde kaldı. Günlerinin çogunu
Weasley lerin bahçesinde iki takıma ayrılarak Quidditch oynayarak geçirdi(o, Hermione ile Ron da Ginny ile es oldu;
Hermione korkunçtu ve Ginny iyiydi, bu yüzden akla yatkın bir eslesmeydi) ve aksam yemeklerinde Mrs. Weasley onun
önüne herseyden üç porsiyon koyuyordu.
Gelecek Postasında artık neredeyse hergün görülen ölümler, garip kazalar ve kaybolmalar olmasaydı mutlu ve sakin
bir tatil olacaktı. Bazen Bill ve Mr. Weasley daha gazeteye bile çıkmadan evvel haberleri eve getirirdi. Mrs.
Weasley’nin hosnutsuzluguna yolaçan, Harry'nin onaltıncı dogum günü kutlamaları partisinin Remus Lupin tarafından
getirilen dehset verici haberlerle bozulmasıydı. Remus Lupin sıska ve nesesiz görünüyordu, kahverengi saçlarına griler
karısmıstı, elbiseleri eskisine göre daha da eskipüskü ve yamalıydı.
"Baska bir çift ruhemici saldırıları oldu," diye duyurdu, Mrs. Weasley büyük bir dilim dogumgünü pastasını ona
iletirken. "Ve Igor Karkaroff'un vücudunu kuzeyde bir kulübede buldular. Üzerine karanlık isaret yapılmıstı... Açıkcası,
ölüm yiyenleri terkettikten sonra bir yıl bile hayatta kalması benim için sürpriz oldu; Sirius'un erkek kardesi, Regulus,
hatırladıgım kadarıyla sadece birkaç gün becerebilmisti."
"Evet, pekâlâ," dedi Mrs. Weasley, kaslarını çatarak, "belki de biz biraz daha farklı birseyler hakkında konusmalıy...".
"Florean Fortescue yu isittin mi, Remus?" diye sordu Bill, Fleur tarafından sarap içmesi için sıkıstırılırken. “Hani..."
" Diagon Yolundaki dondurma yeri mi?" diyerek Harry araya girdi, midesinde nahos bir bosluk hissi ile. "Bana bedava
dondurmalar verirdi. Ona ne oldu?"
"Gitmis, dükkânına bakılırsa."
"Neden?" diye sordu Ron, Mrs. Weasley Bill e anlamlı sekilde dik dik bakarken.
"Kim bilir? Birsekildeonları rahatsız etmis olmalı. Dyi bir adamdı,
Florean."
"Diagon Yolunda konusulana göre," dedi Mr. Weasley, "Ollivander de gitmis görünüyor ."
"Asa yapımcısı mı?" dedi Ginny, korkmus bir sekilde bakarak.
"Evet o. Dükkan bos. Bir kavga olduguna dair hiçbir iz yok. Kendi istegi ile mi ayrıldı yoksa kaçırıldı mı hiç kimse
bilmiyor."
"Fakat insanlar asalar için ne yapacaklar?"
"Baska asa yapımcılarına gidecekler," dedi Lupin.
"Fakat Ollivander en iyisiydi ve eger diger taraf onu ele geçirdiyse bu bizim için pek iyi degil.".
Bu çok sıkıntılı dogum günü çayının ertesi günü, Hogwarts tan mektupları ve kitap listeleri geldi. Ancak Harry'ye bir de
sürpriz vardı: Quidditch Kaptanı yapılmıstı.
"Bu sana sınıf baskanları ile esit bir statü veriyor!" diye haykırdı Hermione mutlulukla."Simdi sen özel banyomuzu ve
diger herseyi kullanabilirsin!"
"Vay canına, Charlie nin bunlardan birini taktıgı zamanı hatırlıyorum," dedi Ron, rozeti neseyle kontrol ederek. "Harry,
bu öyle harika ki, sen benim Kaptanımsın... Tekrar takımda olmama izin verirsin, sanırım, ha ha..."
"Pekala, simdi bunları almamız içinDiagon Yoluna yapacagımız geziyi daha fazla erteleyebilecegimizi sanmıyorum,"
diye iç çekti Mrs. Weasley, Ron un kitap listesine bakarak. "Babanızın ise gitmek zorunda olmadıgı cumartesi günü
gidecegiz. O olmadan oraya gitmiyorum."
"Anne, gerçektende Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in Flourish ve Blotts daki bir kitap rafının arkasına saklanacagını mı
düsünüyorsun?" dedi Ron kıs kıs gülerek.
"Fortescue ve Ollivander tatile gittiler, öyle mi?" dedi Mrs. Weasley, bir hamlede. "Eger güvenligin gülünç bir mesele
oldugunu düsünüyorsan, sen burada kalabilirsin ve ben seninkileri kendim alacagım...".
"Hayır, ben gelmek istiyorum, Fred ve George'un dükkânını görmek istiyorum!" dedi Ron aceleyle.
"O halde fikirlerini biraz düzelt, genç adam, yoksa senin bizimle gelmek için yeterince olgun olmadıgını düsünecegim"
dedi Mrs. Weasley kızarak, saatini kaptı, dokuz kolu da hala "ölüm tehlikesi" ni gösteriyordu ve onu yeni yıkanmıs
havluların üzerine dengeli bir sekilde koydu. “Ve bu Hogwarts’a dönmek için de geçerli.”
Annesi çamasır sepetini ve üzerinde sallanan saati kollarıyla kapıp, fırtına gibi odadan çıkarken, Ron dönüp inanmayan
gözlerle Harry ye baktı.
"Vay canına... artık burada bir saka bile yapamıyorsun..."
Fakat Ron sonraki birkaç gün boyunca Voldemort hakkında ciddiyetsiz olmama konusunda dikkatliydi. Her ne kadar
kahvaltıda çok gergin görünse de, Mrs. Weasley daha fazla patlamadan Cumartesi sabahı oldu. Fleur ile evde kalacak
olan Bill (Hermione ve Ginny'nin çok fazla mutlu olmasına neden olarak), dolu bir para çantasını Harry ye masa
boyunca iletti.
"Hani bana?" diyerek istedi Ron, gözleri ardına kadar açıldı.
"Bu zaten Harry'nin, aptal," dedi Bill."Kasandan senin için aldım, Harry, çünkü bu sıralar insanların altınlarını alması
bes saat sürüyor, cincüceler güvenligi öyle çok sıkılastırdı ki. Dki gün önce, Arkie Philpott kendininkine bir Dürüstlük
Sondası yapıstırmıstı... Güven bana, böylesi daha kolay."
"Tesekkürler, Bill," dedi Harry, altınını cebine koyarak.
"O her zaman öyle düsünceli ki ," mırıldadı Fleur taparcasına, Bill'in burnuna vurarak. Ginny Fleur un arkasından
yemegine kusma taklidi yaptı. Harry cornflakes lerden bogulur gibi oldu, Ron onun sırtına vurdu.
Bulutlu, karanlık bir gündü. Sihir Bakanlıgının özel arabalarında biri, (önceden bir kere Harry binmisti), pelerinlerini
giyerek evden çıktıklarında ön avluda onları bekliyordu.
"Babamın bunları bize yine alabilmesi iyi oldu," dedi Ron takdir ederek, araba Kovuk tan yavasça uzaklasırken lüks bir
sekilde gerindi, Bill ve Fleur mutfak penceresinden el sallıyordu. O, Harry, Hermione ve Ginny genis arka koltukta
konforlu bir sekilde oturuyorlardı.
"Buna çok alısma, sadece Harry den dolayı," dedi Mr. Weasley omzunun üzerinden. O ve Mrs. Weasley Bakanlık soförü
ile birlikte öndeydiler; ön yolcu koltugu iki oturaklı bir sedire benzer sekilde zorlukla gerilmisti. "Ona en üst derecede
güvenlik koruması verildi ve Çatlak Kazan da bize ilave güvenlik de katılacak."
Harry hiçbirsey söylemedi; alısverisini yaparken bir seherbaz taburu ile çevrili olmayı çok fazla begenmedi.
Görünmezlik pelerinini sırt çantasında saklamıstı ve onu hissetti, eger Dumbledore için yeteri kadar iyiyse, Bakanlık
içinde yeteri kadar iyi olmalıydı, simdiki bu düsüncesine ragmen, Bakanlıgın pelerini hakkında bilgisi oldugundan emin
degildi.
"Dste, burası," dedi soför, sasırtacak kadar kısa bir zaman sonra, Charing Cross Yolunda yavaslarken ilk kez konustu ve
Çatlak Kazanın önünde durdu.
"Sizi bekleyecegim, ne kadar sürecegi hakkında bir fikriniz var mı?"
"Bir iki saat, sanırım," dedi Mr. Weasley.
"Ah, güzel, o burda!" Harry Mr. Weasley gibi yaptı ve pencereden baktı; kalbi yerinden hopladı. Hanın dısında
bekleyen hiç seherbaz yoktu, fakat onun yerine kocaman, kara-sakallı Rubeus Hagrid vardı, Hogwarts ın bekçisi, uzun
bir kunduz derisi palto giyinmisti, Harry'nin yüzüne ısıltıyla baktı ve oradan geçen Muggle ların korkuyla bakıslarına
aldırmadı.
"Harry!" diye gürledi, Harry arabadan adımını attıgı anda kemik-kıran bir sarılmayla kucakladı.
"Sahgaga... Solgunkanat, demek istedim... onu görmelisin, Harry, açık havaya geri döndügü için öyle mutlu ki..."
"Mutlu olduguna sevindim," dedi Harry, sırıtarak kaburgalarını ovalarken.
" 'Güvenlik' ten kastedilenin sen oldugunu bilmiyorduk!"
"Biliyorum, eski günlerdeki gibi, degil mi? Görüyorsun ya, Bakanlık bir sürü Seherbaz göndermek istedi, fakat
Dumbledore benim yapabilecegimi söyledi," dedi Hagrid gururla, gögsünü öne çıkararak ve basparmaklarını ceplerinin
içine sokarak. "Haydi, gidelim o zaman... buyrun, Molly, Arthur..."
Çatlak Kazan, Harry'nin hatırladıgı kadarıyla ilk defa, tamamen bostu. Sadece sahibi olan Tom, burusuk yüzlü ve
dissiz, eski kalabalıktan geri kalan tek kisiydi. Onlar girdiklerinde ümitle baktı, fakat daha konusamadan,
Hagrid , "Bugün sadece geçiyoruz, Tom, eminim anlarsın, Hogwarts isi, bilirsin." dedi önemle vurgulayarak.
Tom sinirle basını egdi ve bardakları silmeye devam etti; Harry, Hermione, Hagrid ve Weasleyler bar boyunca
yürüdüler ve arkadaki çöp kutularının durdugu küçük soguk avluya çıktılar. Hagrid pembe semsiyesini kaldırdı ve
duvardaki bazı tuglalara vurdu, duvar kemer sekline dönüserek parka taslı dolambaçlı bir caddeye açıldı. Giristen
geçtiler ve durarak etrafa baktılar.
Diagon Yolu degismisti. Kazanların, büyü kitaplarının ve iksir malzemelerinin rengârenk parıldayan vitrin görüntüleri
görülemiyordu, üzerlerini kapatıp onları gizleyen kocaman Sihir Bakanlıgı posterlerinin arkasındaydılar.
Bunların çogu yaz boyunca Bakanlıgın gönderdigi brosürlerdeki güvenlik tavsiyelerinin genisletilmis versiyonlarını
tasıyan koyu mor posterlerdi, fakat digerleri serbest kaldıgı bilinen Ölüm Yiyenlerin cansıkıcı sekilde hareket eden
siyah-beyaz fotografları idi.
Bellatrix Lestrange en yakın aktarın önünde alaylı sekilde gülüyordu. Florean Fortescue'nun dondurma salonunun da
aralarında bulundugu birkaç pencere tahtalarla kapatılmıstı. Öbür taraftan, (daha önce orada olmayan) birkaç eski
püskü görünüslü dükkân cadde boyunca belirmisti. En yakında olanı, Flourish ve Blotts un dıs tarafında insa edilmis,
çizgili, lekeli bir tentenin altında idi, önünde topluigne ile tutturulmus bir karton vardı:
“TILSIMLAR (NAZARLIKLAR) Kurtadamlara, Ruhemicilere ve Inferi ye karsı etkili !”
Kılıksız görünüslü küçük bir büyücü yoldan geçenlere zincire takılmıs kucak dolusu gümüs sembolleri takırdatıyordu.
"Küçük kızınız için bir tane alın, madam?" geçerlerken Mrs. Weasley ye seslendi, Ginny ye bakarak.
"Onun sevimli boynunu korumak istemez misiniz?"
"Eger görev basında olsaydım..." dedi Mr. Weasley, nazarlık satıcısına öfkeyle bakarak.
"Evet, fakat simdi birini tutuklamaya gitme, canım, acelemiz var," dedi Mrs. Weasley, sinirlice bir listeye bakarak.
"Sanırım önce Madam Malkin'e gitsek iyi olacak, Hermione yeni bir cüppe istiyor, Ron'un okul cüppesinden ayak
bilekleri çok fazla gözükmeye basladı ve seninde yeni bir taneye ihtiyacın var, Harry, öyle çok uzadın ki... Gelin,
hepiniz..."
"Molly, hepimizin Madam Malkin'e gitmesi bir anlam ifade etmez ," dedi Mr. Weasley.
"Biz Flourish ve Blotts a gidebilir ve herkesin okul kitaplarını alırken, neden su üçü de Hagrid le gitmesin?".
"Bilemiyorum," dedi Mrs. Weasley endiseyle, açıkçası alısverisi çabucak bitirmek ve birarada kalmak konularında iki
arada bir derede kalmıstı.
"Hagrid, ne dersin...- ?"
"Korkma, benim yanımda güvende olacaklar, Molly," dedi Hagrid onu sakinlestirerek, çöp tenekesi kapagı boyutundaki
elini havaya kaldırarak el salladı. Mrs. Weasley tamamiyle inanmıs görünmedi, fakat ayrılmalarına müsaade etti, kocası
ve Ginny ile birlikte aceleyle Flourish ve Blotts a yönelirlerken, Harry, Ron, Hermione ve Hagrid Madam Malkin'e
gitmek için yola koyuldular.
Harry yanlarından geçen pek çok insanın Mrs. Weasley gibi aynı telas ve endiseli görünüme sahip oldugunu farketti ve
hiçkimse durup fazla bir sey konusmuyordu; alısveris yapanlar kendi grupları içinde sıkıca birarada duruyordu. Yalnız
basına alısveris yapan bir kimse görünmüyordu.
"Hep birlikte içeri girersek biraz sıkısık olabilir," dedi Hagrid, Madam Malkin'in dısında durarak ve pencerenin hizasında
diz çöktü. "Dısarıda nöbette olacagım, tamam mı?"Böylece Harry, Ron ve Hermione küçük dükkâna birlikte girdiler.
Dlk bakısta içersi bos gibi göründü, fakat kapının arkalarından kapanmasından hemen sonra yesil ve mavi payetli
cüppelerin bulundugu bir elbise rafının arkasından gelen tanıdık bir ses duydular.
"... Çocuk degilim, demek dikkat etmedin, Anne. Tek basıma alısverisimi yapabilirim." .
Kulagı gıdıklayan gibi bir gürültü vardı ve Harry dükkân sahibi Madam Malkin in sesini tanıdı, "Bak, canım, annen
oldukça haklı, hiç birimiz artık kendi basımıza etrafta dolasmamalıyız, bu çocuk olup olmamakla ilgili bir sey degil..."
“Sen igneyi batırdıgın yere bak, tamam mı?” Rafın arkasından solgun ve sivri yüzlü, açık sarı saçlı bir genç göründü,
kolkenarlarında ve yanlarında parıldayan toplu igneler bulunan güzel koyu yesil bir cüppe giyinmisti.
Aynaya dogru uzun adımlarla yürüdü ve kendine baktı; kısa bir zaman sonra omzunun üzerinden aynadaki Harry, Ron
ve Hermione nin yansımalarını farketti. Açık gri renkli gözleri kısıldı.
"Eger kokunun ne oldugunu merak ediyorsan, Anne, simdi bir Bulanık içeri girdi, ondandır." dedi Draco Malfoy.
"Böyle konusmak için bir neden oldugunu sanmıyorum!" dedi Madam Malkin, elinde bir mezura ve bir asa ile elbise
rafının arkasından aceleyle çıkarak. "Ve dükkânımda asa çıkarılmasını da istemiyorum !" diye aceleyle ekledi, kapıya
dogru baktıgında orada ayakta duran Harry ve Ron un asalarını çıkartmıs ve Malfoy a dogrultmus oldugunu görmüstü.
Hermione, onların biraz gerisinde duruyordu, fısıldadı, "Hayır, yapmayın, gerçekten, buna degmez. "
"Ya evet, okul dısında büyü yapmaya kalkısmak gibi," diye alay etti Malfoy. “Gözünü kim morarttı, Granger? Onlara
çiçek göndermek istiyorum.".
"Bu kadarı yeter!" dedi Madam Malkin aniden, yardım ister gibi omzundan geriye dogru baktı.
“Hanımefendi, lütfen!" Narcissa Malfoy elbise rafının arkasından yürüyerek çıktı.
"Kaldırın sunları," dedi soguk bir sekilde Harry ve Ron a."Eger ogluma bir kez daha saldırırsanız, sizi temin ederim ki
bu yaptıgınız son sey olur."
"Gerçekten mi?" dedi Harry, ileri dogru bir adım atarak ve hala onun kızkardesininkine (ç.n.Bellatrix) benzeyen solgun
kibirli yüzüne bakarak. Artık onun kadar uzun boyluydu.
"Bize bu dedigini yapmak için birkaç Ölüm Yiyen arkadasını daha çagırmayacak mısın?"
Madam Malkin çıglık attı ve kalbini tuttu."Gerçekten, suçlamayın... Söyledikleriniz tehlikeli... Asaları kaldırın,
Lütfen!"Fakat Harry asasını indirmedi.
Narcissa Malfoy nahosça gülümsedi.
"Görüyorum ki Dumbledore'un favorisi olmak sana yanıltıcı bir güvenlik hissi vermis, Harry Potter. Fakat Dumbledore
seni korumak için hep yanında olmayacak."Harry alaycı bir sekilde dükkânın etrafına göz gezdirdi.
"Vay canına... Suna bakın... O burda degil! Öyleyse neden gidip bir bakmıyoruz? Belki sana Azkaban da çift kisilik bir
hücre bulabilirler, yenik kocanla birlikte kalman için!".
Malfoy Harry ye dogru kızgınlıkla hamle etti, fakat asırı uzun cüppesine takılarak tökezledi. Ron yüksek sesle güldü.
"Annemle böyle konusmaya cüret edemezsin, Potter!" diye hırladı Malfoy.
"Tamam, Draco," dedi Narcissa, onu ince beyaz parmaklarıyla omzundan tutarak.
"Sanıyorum ben Lucius ile birlikte olmadan evvel, o kıymetli Sirius ile birlikte olacak."
Harry asasını daha yukarı kaldırdı."Harry, hayır!" diye inledi Hermione, onun kolunu kavrayarak ve onun yanına dogru
asagıya itmeyi deneyerek.
"Düsün... Yapmamalısın... Büyük bir belanın içinde olacaksın..."
Madam Malkin bir an için sıkıntıyla titredi, sonra sanki hiçbir sey olmayacakmıs ümidiyle davranmaya karar vermis gibi
göründü. Hala kızgınlıkla Harry ye bakan, Malfoy a dogru yöneldi.
"Sanırım bu sol kol biraz daha hizaya gelebilir, canım, biraz müsaade et..."
"Ah!" diye bagırdı Malfoy, onun eline vurup uzaklastırarak.
"Dgnelerini nereye batırdıgına dikkat et, kadın! Anne, Artık bunu istedigimi sanmıyorum.Cüppeleri tutarak basının
üzerine kaldırdı ve onları Madam Malkin'in ayaklarının dibindeki zeminin üzerine fırlattı.
"Haklısın, Draco," dedi Narcissa, Hermione ye kibirle bakarken, "buradaki dükkânlarda ne yüz karası insanların
oldugunu artık biliyorum... Biz Twilfitt ve Tatting's de daha iyisini buluruz. Ve böylece, onların ikisi uzun adımlarla
dükkândan çıktı, Malfoy yolundan çekilmesi için elinden geldigince sert bir sekilde Ron a çarpmaya özen gösterdi.
"Pekâlâ, tamam?” dedi Madam Malkin, düsmüs cüppeleri toplarken ve asasının ucunu onların üzerinde bir vakumlu
temizleyici gibi hareket ettirip böylelikle de tüm tozları giderirken. Ron’un ve Harry'nin yeni cüppelerinin provası
boyunca bütünüyle telaslıydı, Hermione ye cadı yerine büyücü cüppesi satmaya çalıstı ve son olarak dükkândan
çıkarlarken onları yeniden görmekten mutlu olacagına dair bir sekilde egilerek onları selamladı.
"Herseyi aldınız mı?" diye sordu Hagrid mutlulukla, tekrar yanında belirdiklerinde.
"Hemen hemen," dedi Harry." Malfoy ları gördün mü ?"
"Ya evet," dedi Hagrid, ilgisizce."Fakat birsey yapamayacaklardır... Diagon Yolu nun ortasında problem yaratmaya
cüret etmek, Harry. Onlar için endise etme."
Harry, Ron ve Hermione birbirlerine baktılar, fakat onlar bu rahat fikrinden Hagrid i uyandırmadan evvel, Mr. , Mrs.
Weasley ve Ginny agır kitap paketleri ile göründüler.
"Herkes iyi mi?" dedi Mrs. Weasley. “Cüppelerinizi aldınız mı? Dyi o zaman, Fred and George'a giderken yolda Aktara
ve Eeylops a ugrayabiliriz... Birbirine bitisik, simdi..."
Ne Harry ne de Ron Aktardan artık daha fazla iksir çalısmayacaklarını bilerek hiçbir sey almadan çıktılar. Fakat ikisi de
Eeylops Baykus Dükkânından Hedwig ve Pigwidgeon için kocaman kutularla baykus yemi aldılar. Sonra, Mrs. Weasley
her iki dakika bir saatine bakıyordu, Fred and George un islettigi saka dükkânı olan Weasley Büyücü Sakaları nı cadde
boyunca aramaya koyuldular.
"Gerçekten fazla zamanımız yok," dedi Mrs. Weasley."Bu yüzden sadece hızlıca söyle bir bakacagız ve ardından
arabaya geri dönecegiz. Yaklasmıs olmalıyız, su doksan-iki numara... doksan-dört..."
"Vay canına,"dedi Ron, yolda duraklayarak.
Etraflarındaki tüm tahta ve poster kaplı dükkânlara karsı koyarcasına, Fred ve George un pencereleri bir havai fisek
gösterisi gibi göze çarpıyordu. Oradan geçenler pencerelere omuzlarından geriye dogru bakıyordu ve birkaç saskın
görünümlü insan da gerçekten oldugu yere mıhlanmıstı. Sol pencere dönen, patlayan, parlayan, zıplayan ve ses
çıkaran birçok çesit malla sasırtacak kadar doluydu; Harry nin gözleri sadece bakmakla sulanmaya basladı. Sag
taraftaki pencere Bakanlıgınkiler gibi dev bir mor posterle kaplıydı, fakat yanıp sönen sarı harflerle süslenmisti:
NDYE DERT EDDYORSUN
KDM-OLDUGUNU-BDLDRSDN-SEN?
ASIL DERT ETMEN GEREKEN
KAKA-OLDUGUNU-BDLDRSDN-SEN?
BÜTÜN ÜLKEYD SARSAN
KABIZLIK HÂKDMKEN!
Harry gülmeye basladı. Yan tarafında zayıf bir inleme duydu ve etrafına bakınca Mrs. Weasley nin sasırmıs bir sekilde
gözlerini postere dikmis oldugunu gördü. Dudakları sessizce hareket etti "Kim-Ol-Bil-Sen."
"Yataklarında öldürülecekler!" diye fısıldadı.
"Hayır, öldürülmeyecekler!" dedi Ron, Harry gibi gülerek. "Bu harika!" dedi Harry’le birlikte dükkâna girerek.
O ve Harry magazanın içinde dolasmaya basladılar. Müsterilerle o kadar doluydu ki; Harry raflara yaklasamadı.
Tavana monte edilmis olan kutulara baktı: Burada, ikizlerin Hogwarts’ta tamamlayamadıkları geçen sene boyunca
üzerinde çalısıp icad ettikleri, kusursuz Kaytaran Kapsüller vardı; Harry, sol rafın üzerindeki hasara ugramıs tek
kutunun sayesinde, Burun Kanatan Bugdayların en sevilenler oldugunu fark etti. Dçlerinde, en ucuzları yalnızca lastik
ördege dönüsen ve sallandıgında bir çesit bilgi veren, en pahalıları ise sahibini gafil avlayarak boynuna ve kafasına
vuran muzip asaların oldugu sandıklar ve kendiliginden mürekkeplenen, büyüyle kontrol edilen ve Akıllı-Cevap veren
tüy kalem çesitleriyle dolu olan kutular vardı. Kalabalıgın arasından bir bosluk bulan Harry, on yasındaki bir grup
çocugun kaz sürüsü gibi heyecanla, tahtadan yapılmıs bir adamın yavasça tavandan sarkan bir ipe dogru adım
atmasını izledikleri tezgâha doru ilerledi. Harry, ipin sarktıgı tavanda asılı olan kutunun üzerindeki yazıyı okudu:
Büyüleyin onu, yoksa asılacak!
“Patentli Gündüz Düsü Tılsımı”
Hermione tezgâhın yanındaki büyük gösteriden sıyrılmayı basarmıs ve üzerinde, bir korsan gemisinin güvertesinde
duran yakısıklı bir genç ve kendinden geçmek üzere olan bir kızın rengârenk resminin bulundugu kutunun arkasında
yazanları okumaya baslamıstı.
“Bir sihirli söz ve en üst kalitede, oldukça gerçekçi, otuz dakikalık gündüz düsü, okul derslerinde kullanmak için uygun
ve hemen hemen saptanamaz (yan etkileri bön bakıs ve bos surat ifadesi ve ender görülen, agızdan salyalar akması).
On altı yasın altındakilere satılmaz. Bilirsiiniz,” dedi Hermione Harry’i görmeye çalısarak, “bu gerçekten alısılmısın
dısında bir büyüdür!”
“Madem öyle, Hermione,” dedi arkadan bir ses, “bir tanesini bedava olarak olabilirsin.” Yüzü sevinçle parlayan Fred,
alev kızılı saçlarıyla hiç uyusmayan morumsu kırmızı bir cüppeyle arkalarında duruyordu.
“Nasılsın, Harry?” El sıkıstılar. “Ve gözüne ne oldu Hermione?”
“Yumruk atan teleskopun,” dedi Hermione içerliyerek.
“Ah, su ise bak, onları tamamen unutmusum,” dedi Fred. “Dste…”Cebinden yuvarlak, plastik bir kap çıkardı ve
Hermione’ye verdi; ihtiyatla çevirerek açtı ve koyu sarı bir hamur açıga çıktı.
“Yalnızca, onu hafifçe dokundur, çürük birkaç saat içinde yok olacak,” dedi Fred. “Güzel bir çürük yok edici bulmak
zorundaydık. Bu ürünlerin çogunu kendi üzerimizde test ediyoruz.”
Hermione gergin görünüyordu. “Güvenli, degil mi?” diye sordu.
“Tabii ki öyle,” diye garanti etti Fred. “Hadi Harry, sana bir tur attırayım.”
Harry, simsiyah olmus gözüne hamur süren Hermione’yi bırakarak, magazanın arkasına, üzerinde kart ve ipliklerin
oldugu standa kadar Fred’i takip etti.
“Muggle büyücü sakaları!” dedi Fred mutlulukla, standı isaret ederek. “Babam gibi çatlaklar için, bilirsin, Muggle
esyalarını sevenler. Büyük bir kazanç degil ama oldukça zekice bir is yapıyoruz, onlar harika ve alısılmamıs seyler… Ah,
iste George…”
Fred’in ikizi, Harry’nin elini enerjik bir sekilde sıktı.
“Demek ona tur attırıyorsun? Arka tarafa gel, Harry, orası asıl servet kazandıgımız yer… Ceplerini boslat, sen ve sen
bunun için fazla Galleon vereceksin!” diye ekledi, elini telasla yuvarlık plastik kaplardan çeken küçük bir çocugu
uyararak. Etiketin üzerinde su yazılıydı:
YENDLEBDLDR KARANLIK DSARETLER… HERKESD HASTA EDECEKLER!
George, Muggle sakalarının yanındaki perdeyi açtıgı sırada, Harry, daha karanlık ve daha az kalabalık bir oda gördü.
Bu raflardaki paketlenmis kutuların sayısı azaltılmıstı.
“Burayı henüz yeni, böyle ciddi bir sekle soktuk,” dedi Fred. “Çok eglenceli oldu…”
‘Dnanamazsın ne kadar çok insan, hatta bakanlıkta çalısanlar bile temiz bir kalkan büyüsü yapamadılar, Harry.’ dedi
George ‘ Tabii, onlar senin gibi bir ögretmene sahip degildi.’
‘Dogru. Dlk olarak koruyucu sapkalar yapmayı düsündük. Birinin sana ugursuzluk büyüsü yapmasını sagla ve büyü ona
geri döndügü zaman suratının alacagı hali izle. Sadece bakanlık bu sapkalardan bes bin tane aldı ve biz hala muazzam
siparisler alıyoruz!’
‘Dolayısıyla biz de koruyucu pelerinler, koruyucu eldivenler diye devam ettik.’
‘… Aslında Affedilmez Lanetlere karsı pek bir yardımı oldugu söylenemez. Ama basit ve orta derecedeki büyüler için
bayagı etkili.’
‘ Ve böylece Karanlık Sanatlara Karsı Savunma isine girdik. Çünkü burada çok para var gibiydi. Bak, Pratik Karanlık
Tozu, Peru’dan ithal ediyoruz. Bir yerden çabucak tüymek isteyenler için.’
"Ve bizim Tehlike Kapsüllerimiz, su anda raftan çekip gidiyorlar, bak," dedi Fred siyah boynuz-tipi acayip görünüslü bir
takım nesnelere isaret ederek ki gerçekten de asagı inmeye çabalıyorlardı. "Birini gizlice düsürdügün anda kaçıyor ve
büyük bir gürültü kopararak senin baska bir yöne sapmana olanak tanıyor, eger gerekiyorsa."
"Kullanıslı" dedi Harry etkilenerek.
"Al" dedi George bir çift kapıp Harry'ye atarak.
Kısa, sarı saçlı genç bir cadı basıyla perdeyi iteledi, Harry onun da morumsu kırmızımsı bir is cüppesi giydigini gördü.
"Bir müsteri bir saka kazanıyla ilgileniyor, Mr. ve Mr. Weasley" dedi kız.
Harry Fred ve George'a "Mr."(Bay) denmesini çok garipsedi, ama onlar bunu hiç garipsemeden uzun adımlarla
ilerlediler.
"Tamam, Verity, geliyorum" dedi George çabucak. "Harry istedigin herseyi alabilirsin, tamam mı? Ödeme yok."
"Bunu yapamam!" dedi çoktan Tehlike Kapsülleri'nin parasını ödemek için para kesesini çıkarmıs olan Harry.
"Burada ödeme yapamazsın," dedi Fred sertçe Harry'nin altınlarını iterek.
"Ama..."
"Baslangıçta sermayemizi senin verdigini unutmadık Harry." dedi George."Dstedigini al ve tek yapman gereken sana
soranlara nerden aldıgını söylemek."
George müsterilerle ilgilenmek için perdeden geçerken, Fred de hala Hayal Muskalarıına bakan Hermione ve Ginny’i
bulmak için Harry i dükkânın ana bölümüne götürdü.
"Siz kızlar özel Meraklı Cadı ürünlerimizi bulamadınız mı daha?" diye sordu Fred."Beni izleyin bayanlar... Pencerenin
yanında birkaç heyecanlı kızın kıkırdadıgı açık mor esyalar sıralanmıstı. Hermione ve Ginny arkalarına yaslandılar,
ihtiyatlı bakarak.
"Dste" dedi Fred gururla."Bulabileceginiz en iyi ask iksirleri."Ginny kaslarını kaldırarak "Dse yarıyorlar mı?".
"Çocugun agırlıgına baglı olarak 24 saate kadar kesin etkililer."
"... Ve tabi ki bir de kızın çekiciligine" dedi George birden yanlarında ortaya çıkarak."Ama kardesimize satmıyoruz"
diye ekledi, birden sertleserek
"Duydugumuza göre çoktan 5 kisi - "
"Ron'dan duyduklarınızın hepsi koca bir yalan" dedi Ginny sakince, egilip raftan küçük pembe bir vazo alırken."Bu ne?"
"Garantili 10 saniyede sivilce yokedici," dedi Fred."Dzlerden siyah noktalara kadar herseyde mükemmel, ama konuyu
degistirme. Dean Thomas denilen çocukla çıkıyor musun çıkmıyor musun?"
"Çıkıyorum" dedi Ginny"Ve en son baktıgımda bir kisiydi, 5 degil. Onlar ne?" pembe ve mor kürkler içinde tiz sesler
çıkararak kafesim dibinde yuvarlanan topları isaret ediyordu.
"Cüce Dumanı” dedi George."Minyatür kürk derililer, yeterince hızlı çogaltamıyoruz. Peki ya Michael Corner?"
"Ona sadece çarpıldım bir an, o bir salaktı." dedi Ginny, kafese parmagı sokup etrafında toplanan cüce dumanlarını
izlerken."Çok sirinler"
"Nerdeyse öyleler, evet" kabul etti Fred."Ama biraz hızlı sevgili degistiriyorsun, di mi?"
Ginny elleri kalçalarında dönüp ona baktı. Yüzündeki Mrs. Weasly’i hatırlatan ters bakısıyla, Harry, Fred’in
irkilmemesine sasırdı.
“Sizi ilgilendirmez ve ayrıca sana da tesekkür ederim,” dedi kolları mallarla dolu Ron göründügünde, “bu ikisine benim
hakkımda masallar anlatma!” diye Ron’a kızgınca ekledi.
“Orada Üç Galleon, Dokuz Sickle ve Bir Knut var”, dedi Fred, Ron’un kollarındaki birçok kutuyu kontrol ederken. “Çıkar
bakalım paraları.”
“Ben senin kardesinim!”
“Ve sen de bizim malımızı araklıyorsun. Üç Galleon, Dokuz Sickle. Knut’u almayacagım.”
“Ama benim Üç Galleon, Dokuz Sickle’ım yok!”
“Onları geri koy o zaman ve lütfen dogru raflara koy.”
Ron birçok kutuyu düsürdü, küfretti ve Fred’e yaptıgı kaba el hareketini ne yazık ki o anı seçmis gibi birden ortaya
çıkan Mrs. Weasly fark etti.
“Eger seni tekrar o hareketi yaparken görürsem parmaklarına ugursuzluk büyüsü yaparım,”dedi sertçe.
“Anne bir cüce dumanı alabilir miyim,” dedi Ginny aynı anda.
“Bir ne?” dedi Mrs. Weasly ihtiyatla.
“Bak, çok tatlılar…”
Mrs. Weasly cüce dumanlarının durdugu tarafa bakmak için yürüdü. Harry, Ron ve Hermione bir an için pencereden
dısarı bir bakıs attılar. Draco Malfoy sokakta tek basına aceleyle gidiyordu. Weasley büyücü sakalarını geçtikten sonra
omzunun üzerinden bir bakıs attı. Saniyeler sonra pencerenin görüs alanının dısına yürüdü ve onu gözden kaybettiler.
“Merak ettigim annesi nerede?” dedi Harry kaslarını çatarak.
“Sıvısıp elinden kurtulmustur,” dedi Ron.
“Ama Niçin?” dedi Hermione.
Harry hiç bir sey söylemedi. Büyük bir gayretle düsünüyordu. Narcissa Malfoy çok kıymetli oglunun görüs alanından
çıkmasına isteyerek izin vermezdi; Malfoy annesinin pençelerinden kaçmak için gerçekten büyük gayret göstermis
olmalıydı. Harry Malfoy’u bildigi ve hiç sevmedigi için sebebin masumane olmayacagından emindi. Etrafına kısaca bir
göz gezdirdi. Mrs. Weasley ve Ginny cüce dumanlarına dogru egilmislerdi. Mr. Weasley zevkle bir paket Muggle oyun
kâgıdını kontrol ediyordu. Fred ve George müsterilerine yardım ediyorlardı. Camın öbür tarafında ise Hagrid dikiliyordu
ve arkası onlara dönük sokagın bir asagısına bir yukarısına bakıyordu.
Çantasında Görünmezlik pelerinin çeken Harry “Çabuk altına girin,” dedi.
“Sey bilmiyorum Harry,” dedi Hermione Mrs. Weasley’e kararsızlıkla bakarken.
“Hadi,” dedi Ron.
Bir saniye boyunca duraksadı sonra Harry ve Ron ile beraber pelerinin altına daldı. Hiç kimse onların gözden
kayboldugunun farkına varmadı, Fred ve George’un malları çok ilgilerini çekmisti. Harry, Ron ve Hermione sıkısarak
ellerinden geldigince çabuk kapıdan dısarı kendilerin attılar, fakat sokakta ilerledikleri zaman Malfoy’un da onlar kadar
basarılı bir sekilde gözden kaybolmus oldugunu gördüler.
“Bu yönde gidiyordu,” diye mırıldandı Harry mümkün oldugunca sessiz. Mırıldanan Hagrid onları duymadı… “Hadi”
Hermione ileriyi isaret edene kadar dükkân camları ve kapılarının yanında saga sola dikkatle bakarak kostular.
"Bu o, degil mi?" diye fısıldadı. "Sola dönen?"
"Aman ne büyük sürpriz," diye fısıldadı Ron.
Malfoy etrafına göz gezdirdi, sonra gizlice Knockturn Yoluna'a sapıp gözden kayboldu.
"Çabuk, yoksa onu kaçıracagız," dedi Harry hızlanarak.
"Ayaklarımız gözüküyor!" dedi Hermione kaygıyla, pelerin ayak bileklerine sallanarak çarptıgında; bugünlerde üçünün
birden pelerinin altında saklanması çok fazla güçlesmisti.
"Önemli degil," dedi Harry sabırsızlıkla. "Sadece çabuk olun!"
Ama Knockturn Yolu, Karanlık Sanatlar'a adanmıs bu arka sokak, tümüyle terk edilmis görünüyordu. Geçtiklerinde
vitrinlere dikkatle baktılar, ama dükkanlardan hiç birinin müsterisi varmıs gibi gözükmüyordu. Harry bu tehlikeli ve
süpheli günlerde Karanlık malzeme almanın insanın kendini ifsa etmesine yol açacagını varsaydı... veya en azından
alırken görünmenin.
Hermione Harry'nin kolunu sıkıca çimdikledi.
"Ah!"
"Siist! Bak! Orada!" diye Harry'nin kulagına fısıldadı.
Harry'nin daha önce ziyaret ettigi bir dükkânı, Borgin ve Burkes'ı isaret ediyordu. Bu dükkânda çesitli ugursuz nesneler
satılırdı. Kafataslarıyla dolu fıçıların ve eski siselerin arasında, tam da Harry'nin bir kez Malfoy ve babasından
saklanmak için girdigi büyük siyah dolabın yanında, Draco Malfoy arkasını onlara dönmüs duruyordu. El hareketleri
göz önünde bulundurulacak olursa, oldukça canlı bir sekilde konusuyordu. Dükkânın sahibi Mr. Borgin, yaglı saçlı iki
büklüm duran bir adam, onu ayakta karsılıyordu. Dçerleme ve korkunun da yer aldıgı meraklı bir ifade takınmıstı.
"Eger neler oldugunu duyabilseydik!" dedi Hermione.
"Duyabiliriz!" dedi Ron heyecanla. "Hadi ama lanet olası!"
Yere bir çok kutu düsürdü ama hala elinde bir tanesini tutuyordu.
"Uzayan kulaklar, bakın!"
"Harika!" dedi Hermione, Ron uzun, ten rengi sicimleri birbirlerinden ayırıp kapının altından gitmelerini saglayarak.
"Ah, umarım kapı Sarsılmaz halde degildir..."
"Hayır!" dedi Ron neseyle. "Dinle!"
Baslarını yan yana getirip sicimlerin ucundan gelenlere kulak kesildiler, öyle ki Malfoy'un sesi sanki biraz önce radyoyu
açmıslar gibi yüksek ve açıkça duyulabiliyordu.
“… Onu tabir edebilirsin, degil mi?”
“Belki,” dedi Borgin, söz vermekte isteksizmis gibi görünen bir tonda. “Yine de, onu görmeliyim. Neden dükkâna
getirmiyorsun?”
“Yapamam,” dedi Malfoy. “Oldugu yerde kalmalı. Onu nasıl tamir edecegim. Bu konu da sana ihtiyacım var.”
Harry, Borgin’in dudaklarını ürkekçe yaladıgını gördü.
“Peki, ama onu görmeden, söylemeliyim ki çok zor bir is olacak, belki imkânsız. Hiçbir sey için söz veremem.”
“Hayır mı?” dedi Malfoy.Harry, Malfoy’un dudak büktügünü sadece onun tonundan anlayabilmisti. “Belki bu seni daha
kendinden emin yapar.”
Borgin’e dogru yürüdü ve görüntü vitrinli bir dolap tarafından engellendi. Harry, Ron ve Hermione onu görüs
alanlarının içinde tutmak için yanlamasına kaydılar, ama hepsinin görebildigi sey çok korkmus görünen Borgin’di.
“Birisine söylersen,” dedi Malfoy, “gereken cezayı alırsın. Fenrir Greyback’i biliyorsun degil mi? Bir aile dostudur. Ara
sıra tüm dikkatini bu probleme verip vermediginden emin olmak için ugrayacak.”
“… buna gerek olmayacak.”
“Buna ben karar veririm,” dedi Malfoy. “Güzel, simdi gitsem iyi olacak. Ve bu tekini de güvende tutmayı unutma, ona
ihtiyacım olacak.”
“Belki simdi almak istersin, degil mi?”
“Hayır, tabii ki istemem, seni aptal, degersiz herif, onu tasırken nasıl sokaga bakabilirim? Satma yeter.”
“Tabii ki satmam… efendim”
Harry’nin bir zamanlar Borgin’in Lucius Malfoy’a yaparken görmüs oldugu kadar derin bir reverans yaptı.
“Kimseye bir sey söylemek yok, Borgin, buna annem de dâhil, anladın mı?”
“Süphesiz, süphesiz,” diye mırıldandı yeniden reverans yapan Borgin.
Bir süre sonra, kendinden çok memnun görünen Malfoy dükkândan sessizce çıktıgında kapının üstündeki zil yüksek
sesle çınladı. Harry, Ron ve Hermione’nin o kadar yakınından geçti ki pelerinin dizlerinde kımıldadıgını hissetiler.
Dükkânın içinde, Borgin donup kalmıstı; riyakar sırıtısı silinmisti; endiseli görünüyordu.
“Buda neydi böyle?” diye fısıldadı Ron.
“Bilmiyorum,” dedi deli gibi düsünen Harry. “Bir seyin onarılmasını istedi… ve içerde bir sey saklamak istiyor… ‘onun
teki’ derken neyi gösterdigini görebildiniz mi?”
“Hayır, dolabın arkasındaydı…”
“Dkiniz orda durun,” diye fısıldadı Hermione.
“Sen ne… ?”
Ama Hermione pelerinin altından çıkmıstı. Saçını camın yansımasında kontrol etti, zil yeniden çınlayarak dükkana
girdi. Ron hızlıca Uzatılabilir Kulakları kapının alt kısmına geri yerlestirdi ve tellerin birini Harry’e uzattı.
“Mehaba, igrenç bir sabah, degil mi?” dedi Hermione parlak bir sekilde, soruyu cevaplamayan ama süpheli bir bakıs
atan Borgin’e. Neseyle sarkı mırıldayan Hermione görüntüdeki nesneler karmasasına dogru agır agır yürüyerek.
“Bu kolye satılık mı?” dedi cam yüzlü bir sandıgın arkasında duran Hermione.
“Eger bin bes yüz Gelleon’un varsa,” dedi Mr. Bogin sogukça.
“Ah… sey… hayır, o kadar yok, maalesef” dedi yürümeye devam eden Hermione. “Peki… ya, bu hos… ee… kafatası?”
“On altı Galleon.”
“Demek satılık, degil mi? Kimse için… saklanmıyor?”
Mr.Borgin gözlerini kısarak baktı.Harry’nin içinde Hermione’nin ne yapmaya çalıstıgı hakkında kötü bir his vardı.
Anlasılan Hermione de iç yüzünün anlasıldıgını anlamıstı çünkü aniden havadan sudan bahsetmeye basladı.
“Aslında, su… sey… daha demin burda olan çocuk, Draco Malfoy, o benim bir arkadasım, ve ona bir dogum günü
hediyesi almak istiyorum, ama eger baska bir sey ayırdıysa, açıkça ona aynı seyi almak istemem, bu yüzden… ee…”
Harry’nin fikrine göre bu çok kötü bir hikâyeydi ve görünüse göre Borgin de aynı seyi düsünmüstü.
“Dısarı,” dedi sertçe. “Defol!” Hermione ikinci kez söylenmesini beklemeden kapıya dogru aceleyle Borgin’i takip etti.
Zil yeniden tıngırdadıgı gibi, Borgin Hermione’nin arkasından kapıyı hızla çarptı ve ‘kapalı’ levhasını koydu.
“Çok iyi,” dedi Ron, Hermione’nin üzerine pelerini geçirerek. “Denemeye degerdi, ama sen bir nebze açıkça…”
“Peki, bir dahaki sefere bana nasıl yapılması gerektigini anlatırsın, Gizem Ustası!” diye bagırdı Hermione.
Ron ve Hermione Weasley’lerin yanında gidene kadar yol boyunca tartıstılar ama oraya vardıklarında durmak zorunda
kalmıslardı, böylece farkedilmeden, çok endiseli görünen ve yokluklarını farkına vardıkları açıkça belli olan Mrs.
Weasley ve Hagrid'i atlatmıslardı. Dükkâna girdikleri bir an Harry birden Görünmezlik Pelerini'ni hızla çıkardı, çantasına
sakladı ve Mrs. Weasley'nin suçlamalarına sabırla hep arka odada oldukları ve onun etrafa iyi bakmadıgı cevabını
veren diger ikisine katıldı.
(murat, naturedefender, gunseli, lethe)
Slug Kulübü
Harry tatilin son haftasının çogu zamanını Malfoy’un Knockturn yolundaki hareketlerinin ne anlama geldigi üzerinde
düsünerek geçirdi. Onu en çok rahatsız eden sey ise Malfoy`un dükkandan çıktıgında yüzündeki memnun ifadeydi.
Malfoy’un mutlu görünmesini saglayacak hiçbir sey iyi haber olamazdı. Bununla birlikte, onun bu kadar canının
sıkılmasına ragmen, ne Ron ne de Hermione Malfoy’un hareketleri hakkında onun kadar meraklanmıslardı; en azından,
bunun üzerinde bir kaç gün tartıstıktan sonra sıkılmıs gözüktüler.
“Evet, ben çoktan bunun süpheli oldugunu kabul etmistim, Harry,” dedi Hermione biraz sabırsızca. Fred ve George’un
odasında, pencere kenarında ayakları mukavva kutuların birinin üzerinde olacak sekilde oturuyordu ve daha yeni
isteksizce kafasını Gelismis Eski Yazıtlar Çevirimi adlı yeni kitabından kaldırmıstı. “Fakat bunun birçok açıklaması
olabilecegini kabul etmemis miydik?”
“Belki de Sanlı El’ini kırmıstır,” dedi Ron belirsizce, süpürgesinin kıvrılmıs kuyruk çalılarını düzeltmeye çalısırken. “Su
Malfoy’un sahip oldugu kurumus eli hatırlıyor musun?”
“Peki, onun ‘Bunu güvende tutmayı unutma’ demesine ne diyorsun?” diye sordu Harry belki de bininci kere. “Bana
öyle geldi ki, Borgin’de bu kırılmıs seyden bir tane daha var ve Malfoy ikisini birden istiyor.”
“Öyle mi, diyorsun?” dedi simdi de süpürgesinin sapına yapısmıs kirleri kazımaya çalısan Ron.
“Evet, öyle,” dedi Harry. Ne Ron ne de Hermione cevap vermeyince de devam etti, “Malfoy’un babası Azkaban’da.
Malfoy’un intikam almak isteyecegini düsünmüyor musunuz?”
Ron gözlerini kırpıstırarak kafasını kaldırdı.
“Malfoy ve intikam almak? Bunun hakkında ne yapabilir ki?”
“Benim takıldıgım nokta da bu, bilmiyorum!” dedi Harry kendine engel olamadan. “Fakat bir seylerin pesinde ve bence
biz bunu ciddiye almalıyız. Babası bir Ölüm Yiyen ve…”
Harry gözleri Hermione’nin arkasındaki pencerede kilitlenmis ve agzı açık kalmıs sekilde sustu. Sasırtıcı bir düsünce
simdi aklına gelmisti.
“Harry?” dedi Hermione tedirgin bir sesle. “Sorun ne?”
“Yara izin tekrar acımıyor, degil mi?” dedi Ron ürkek bir sekilde.
“O bir Ölüm Yiyen.” dedi Harry yavasça. “Babasının yerine bir Ölüm Yiyen olarak getirildi!”
Bir sessizlik oldu; ardından Ron bir kahkahayla sessizligi bozdu. “Malfoy? O on altı yasında, Harry! Kim-Oldugunu-
Bilirsin-Sen’in Malfoy’un katılmasına izin verecegini mi sanıyorsun?”
“Bu hiç muhtemel gözükmüyor, Harry” dedi Hermione bastıran bir sesle. “Böyle düsünmene ne sebep oluyor…?”
“Madam Malkin`in dükkânında. Madam Malkin ona dokunmadı, ama o bagırdı ve Madam Malkin onun kolunu
sıvamaya çalıstıgında kolunu hemen kaçırdı. O sol koluydu. Karanlık Dsaret’le daglanmıs.”
Ron ve Hermione birbirlerine baktılar.
“Sey…” dedi Ron, inanmadıgını çok belli eden bir sesle.
“Bence sadece oradan çıkmak istedi, Harry,” dedi Hermione.
“Borgin`e bizim göremedigimiz bir sey gösterdi,” diye inatlastı Harry. “Öyle bir sey ki Borgin’i cidden korkuttu. O
Dsaret’ti, biliyorum… Borgin’e kiminle is yaptıgını gösteriyordu, Borgin’in onu ne kadar ciddiye aldıgını gördünüz!”
Ron ve Hermione tekrar bakıstılar.
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 21 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol