|
|
 |
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Black irkildi, az daha Crookshanks'i yernden ediyordu. Harry asasına kasılmısçasına yapısa - Yap
simdi! diyordu kafasındaki bir ses - ama ayak sesleri merdivenlerden yukarı gümbürdeyerek
yükseliyordu ve Harry hâlâ düsündügü seyi yapmamıstı.
404
Odanın kapısı bir kınrızı kıvılcımlar saganagıyla açıldı ve Profesör Lupin paldır küldür içeri girerken
Harry hızla döndü. Lupin'in yüzünden kan çekilmisti, asasını kaldırmıstı, hazırdı. Gözleri yerde
yatan Ron'un, kapının yanma sinmis Hermione'nin, Black'e yönelttigi asasıyla orada duran
Harry'nin ve sonra Harry'nin ayaklan dibinde örselenmis, kanlar içinde yatan Black'in üzerinde
dolaktı.
"Expelliarmus!" diye bagudı Lupin.
Harry'nin asası bir kez daha elinden uçup gitti. Hermione'nin tuttugu iki asa da. Lupin hepsini
ustaca yakaladı, sonra odanın o/tasına giderek, Crooks-hanks'in korumak ister gibi hâlâ gögsünde
yattıgı Black'e gözlerini dikip baktı.
Harry oracıkta duruyordu, birden bir bosluk duygusuna kapılmıstı. Yapamamıstı. Cesaret
edememisti. Black yine Ruh Emici'lere teslim edilecekti.
Sonra Lupin garip bir sesle, bastırılmıs bir duyguyla titreyen bir sesle konustu: "O nerede, Sirius?"
Harry hemen Lupin'e baktı. Onun ne demek istedigini anlamıyordu. Kimden bahsediyordu Lupin?
Yeniden dönüp Black'e baktı.
Black'in yüzü ifadesiz sayılırdı. Birkaç saniye hiç kıpırdamadı. Sonra, bos elini agır agır ka'dırdı ve
dosdogru Ron'u gösterdi. Hiçbir sey anlamayan Harry dönüp Ron'a baktı, Ron sersemlemis
görünüyordu,
"yi ama..." diye mırıldandı Lupin, Black'e sanki zihnini okumak istercesine dikka'Je bakıyordu.
"Niye daha önce kendini göstermedi? Yoksa -" Lupin'in göz-
405
leri birden açıldı, Black'te ötekilerin göremedigi bir sey görüyormus gibiydi, "- yoksa o muydu...
yoksa yer mi degistirdiniz... bana söylemeden?"
Black, çökük gözlerini Lupin'in yüzünden ayırmadan, basını evet anlamında agır agır salladı.
"Profesör Lupin," diye araya girdi Harry yüksek sesle, "ne oluy -?"
Ama sorusunu bitiremedi, çünkü gördügü sey sesinin gırtlagında donup kalmasına yol açtı. Lupin,
asasını indiriyordu. Bir an sonra Black'in yanına yürümüs, elini tutmus, onu ayaga kaldırarak
Crookshanks'in yere düsmesine yol açmıs, sonra da Black'i kardesiymis gibi kucaklamıstı.
Harry kendini sanki midesinin dibi düsmüs gibi hissetti.
"NANAMIYORUM BUNA!" diye bir çıglık attı Hermione.
Lupin, Black'i bırakıp ona döndü. Hermione yerden kalkmıs, gözlerinde çılgınca bakıslarla, eliyle
Lupin'i isaret ediyordu. "Siz - siz -"
"Hermione -"
"- siz ve o!"
"Hermione, sakin ol -"
"Kimseye söylemedim!" Sesi cırtlak bir ton almıstı. "Sizin hatırınız için hep sakladım -"
"Hermione, dinle beni, lütfen!" diye bagırdı Lupin. "Açıklayabilirim-"
Harry titredigini hissediyordu, korkuyla degil ama yeni bir hiddet dalgasıyla.
406
"Size güvendim/' diye haykırdı Lupin o, sesi kontrolden çıkmıstı, "oysa siz hep onun dostuydunuz!"
"Yanılıyorsun/' dedi Lupin, "Ben on iki yıldır 5iri-us'un dostu degildim, ama simdi öyleyim... bırak
da açıklayayım..."
"HAYIR1" diye çıglık attı Hermione. "Harry, ona güvenme, Black'in satoya girmesine yardımcı
niuyor-du, senin ölmeni o da istiyor — o bir kıırtadamV
Ortaya gergin bir sessizlik çöktü. Herkesin gözü, simdi sasılacak kadar sakin duran, ama rengi
solmus Lupin'dey di.
"Her zamanki standardını tutturamadın, Hermione," dedi. "Korkarım üçten sadece biri dogru.
Sıri-us'un satoya girmesine yardımcı olmuyordum ve elbette ki Harry'nin ölmesini istemiyorum..."
Yüzünden garip bir titreyis geçti, "Ama kurtadam oldugumu inkâr etmeyecegim."
Page 141
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Ron ayaga kalkmak için yeniden yigitçe bir çaba gösterdi, ama acı dolu bir iniltiyle gerisingeri
düstü. Lupin endiseyle ona dogru hamle etti, ama hayretten agzı açık kalan Ron ona, "Benden
uzak dur, kurtadam!" dedi.
Lupin birden durdu. Sonra, belirgin bir çabayla Hermione'ye dönüp sordu: ''Ne zamandan beri
biliyorsun?"
"Çok uzun zamandır," diys fısıldadı Hermione. "Profesör Srupe'in ödevim yaptıgımdan beri..."
Lupin sükûnetle, "Çok memnun olacak," dedi. 'O ödevi, birisi belirtilerimin ne oldugunu anlar
umuduyla
407
verdi. Ay çizelgesini kontrol edip dolunayda hep hasta oldugumu mu fark ettin? Yoksa Böcürt'ün
beni görünce hep aya dönüstügünü mü?"
"kiSi de," dedi Hermione alçak sesle.
Lupin zorla güldü.
"Sen, kendi yasındakiler içinde gördügüm en akıllı cadısın, Hermione."
"Degilim," diye fısıldadı Hermione. "Eger birazcık aklım olsaydı, herkese ne oldugunuzu
söylerdim!"
"Ama biliyorlar zaten," dedi Lupin. "Hiç degilse, ögretmenler biliyor."
"Dumbledore seni kurtadam oldugunu bile bile mi ise aldı yani?" dedi Ron nefes nefese. "Deli mi
o?"
"Ögretmenlerden bazıları öyle düsündü," dedi Lupin. "Kimi ögretmenleri güvenilir biri olduguma
ikna etmek için çok ugrasması gerekti -"
"VE HATA ETT!" diye feryat etti Harry. "BASINDAN BER ONA YARDIM EDYORDUN!" Dört direkli
karyolaya geçip yüzünü titreyen eline gömmüs Black'i isaret ediyordu. Crookshanks onun yanına
zıpladı ve mırıldayarak kucagına çıktı. Ron, bacagını sürükleyerek ikisinden de uzaklastı.
"Sirius'a yardım etmiyordum," dedi Lupin. "Bana bir sans tanırsan, açıklarını. Bak -"
Harry, Ron ve Hermione'nin asalarını ayırıp, hepsini sahiplerine dogru attı. Harı y, nutku tutulmus
halde, kendininkini yakaladı.
"ste," dedi Lupin, kendi asasını kemerine sokarak. "Siz silahlısınız, biz degiliz. Simdi dinleyecek
misin?"
408
Harry ne düsünecegini bilemiyordu. Bu bir numara mıydı?
"Ona yardım etmiyorduysamz," dedi, Black'e öfke dolu bir bakıs atarak, "burada oldugunu nasıl
bildiniz?"
"Harita," dedi Lupin. "Çapulcu Haritası. Odamda onu inceliyordum -"
"Nasıl isledigini biliyor musunuz?" dedi Harry kuskuyla.
Lupin, elini sabırsızlıkla sallayarak, "Elbette nasıl isledigini biliyorum," dedi. "Yazanlardan biriyim.
Ben Aylak'ım - okulda arkadaslarımın bana taktıgı lakap buydu."
"Yazdınız mı-?"
"Önemli olan su: Bu aksam haritaya dikkatle bakıyordum, çünkü senin, Ron'un ve Hermione'nin
Hipog-rif infaz edilmeden Hagrid'i ziyaret etmek için satodan gizlice kaçacagınızı düsünüyordum.
Haklıymısım da, degil mi?"
Volta ahi aya koyuldu, bir yandan da onlara bakıyordu. Ayaklarının altında küçük toz yıgınları
yükseliyordu.
"Babanın eski Pelerin'ini giyiyor olabilirsiniz ama, Harry -"
"Pelerin'i nereden biliyorsunuz?"
"James'i onun altında gözden kaybolurken kim bilir kaç kez izlemisimdir..." dedi Lupin, elini yine
sabırsızlıkla sallayarak. "Mesele su ki, bir Görünmezlik Pelerini bile giysen, Çapulcu Haritası'nda
görünürsün. Ara-409
ziden geçip Hagrid'in kulübesine girmenizi izledim. Yirmi dakika sonra Hagrid'den ayrıldınız ve
sato/a dogru yola koyuldunuz. Ama yanınızda baska biri de vardı."'
"Ne?" dedi Harry. "Hayır, yoktu!"
Hâlâ volta atan Lupin, "Gözlerime inanamadım,'' dedi, Harry'nin araya girmesine aldırmadan
Page 142
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Hari-ta'nın isleyisinde bir bozukluk var sandım. Nasıl sizin yanınızda olabilirdi?"
"Yanımızda kimse yoktu!" dedi Har^-
"Sonra bir nokta daha gördüm, hızla size dogru ilerliyordu, üzerinde Sirius Bîack yazıyordu...
Sizinle çarpıstıgını gördüm, içinizden ikisini Samara Sögüt'e çekmesini izledim -"
"Birimizi!" dedi Ron kızgınlıkla.
"Hayır, Ron," dedi Lupin. "kinizi."
Volta atmaya son vermisti, gözleri Ron'un üzerinde dolasıyordu.
Temkinli bir edayla, "O fareye bir bakabilir miyim acaba7" diye sordu.
"Ne?" "dedi Ron. "Scabbers'ın bununla ne ilgisi var?"
"Çok ilgisi var," dedi Lupin. "Lütfen görebilir miyim onu?"
Ron tereddüt etti, sonra elini cüppesinin içine soktu. Scabbers dısarı çıktı, çaresizce çırpınıyordu.
Ron onun kaçmasını önlemek için uzun, kel kuyrugunu tutmak zorunda kaldı. Crookshanks,
Black'in kucagında ayaga kalktı ve hafifçe tısladı.
410
Lupin, Ron'a yaklastı. Scabbers'a dikkatle bakarken solugunu tutuyor gibiydi.
"Ne var?" dedi Ron yine, korkmus bir halde Scab-bers'ı ona yakın tutarak. "Faremin bunlarla ne
ilgisi var?"
"O bir fare degil," dedi Sirius Black birden, çatlak bir sesle.
"Ne demek istiyorsun - elbette bir fare -"
"Hayır, degil," dedi Lupin yavasça. "O bir büyücü."
"Bir Animagus," dedi Black, "adı da Peter Pettigrew."
411
ON SEKZNC BOLUM
Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak
Bu cümlenin saçmalıgını kavramaları için birkaç saniye geçmesi gerekti. Sonra Ron, Harry'nin
düsündügü seyi dile getirdi.
"kiniz de çatlaksınız."
"Gülünç," dedi Hermione zayıf bir sesle.
"Peter Pettigrew öldü!" dedi Harry. "On iki yıl önce o öldürdü!"
Eliyle Black'i isaret etti, Black'in yüzü kasıldı.
"Niyetim buydu," diye homurdandı, san disleri meydanda, "ama küçük Peter beni alt etti... bu
sefer öyle olmayacak!"
Ve Black, Scabbers'ın üzerine atlarken, Crooks-hanks yere savruldu; Black'in agırlıgı kırık
bacagının üstüne binince Ron acıyla feryat etti.
"Sirius, HAYIR!" diye haykırdı Lupin, ileri atılıp Black'i Ron'un üstünden çekerek. "BEKLE! Bu
sekilde yapamazsın - anlamaları gerek - açıklamalıyız -"
"Sonradan açıklarız!" diye hırladı Black. Lupin'i üstünden atmaya çalısıyordu, bir eli Scabbers'a
ulasmaya
412
çabalarken havayı pençeliyordu. Scabbers ise domuz yavrusu gibi viyaklıyor, kaçmaya çalısırken
Ron'un yüzünü ve boynunu tırmalıyordu.
Hâlâ Black'i tutmaya çalısan Lupin, "Her - seyi -ögrenmeye - haklan - var!" dedi. "Ron yıllarca
hayvanı diye baktı ona! Benim bile anlamadıgım yanları var bu isin! Ve Harry - Harry'ye hakikati
borçlusun, Sirius!"
Black mücadele etmeyi bıraktı, ama derine çökmüs gözleri yine de Ron'un ısırılmıs, tırmalanmıs ve
kanayan elleri arasında sıkıca tuttugu Scabbers'a dikilmisti.
"Peki öyleyse," dedi Black, gözlerini fareden ayırmadan. "Onlara ne istersen anlat. Ama elini çabuk
tut, Remus. Ugruna hapse atıldıgım cinayeti islemek istiyorum..."
"Kafadan kontaksınız, ikiniz de," dedi Ron, destek olsunlar diye Harry ve Hermione'ye bakarak.
"Artık canıma yetti. Ben gidiyorum."
Saglam ayagı üzerinde dogrulmaya çalıstı, ama Lupin yeniden asasını kaldırıp Scabbers'ın üzerine
Page 143
Harry Potter Azkaban Tutsagı
tuttu.
Yavasça, "Beni sonuna kadar dinleyeceksin, Ron," dedi. "Dinlerken Peter'ı sıkı sıkı tut, yeter."
"O PETER DEGL, SCABBERS!" diye feryat etti Ron. Bir yandan da fareyi ön cebine sokmaya
çalısıyordu, ama Scabbers sıkı mücadele ediyordu. Ron sallandı, dengesini kaybetti ve Harry onu
yakalayıp yeniden yatagın üstüne itti. Sonra, Black'i yok sayarak Lupin'e döndü.
"Pettigrew'un öldügünü gören tanıklar var," dedi. "Bir sokak dolusu..."
413
"Gördüklerini sandıkları seyi görmediler!" dedi Black vahsi bir tavırla; Ron'un elinde debelenen
Scab-bers'a bakıyordu hâlâ.
"Herkes Sirius'un Peter'ı öldürdügünü düsündü," dedi Lupin, basını sallayarak. "Ben de öyle
sanıyordum
- bu aksam haritayı görene kadar. Çünkü Çapulcu Haritası asto yalan söylemez... Peter yasıyor.
Ron elinde onu tutuyor, Harry."
Harry, Ron'a baktı, bakısları karsılasınca sessizce anlastılar: Black de, Lupin de akıllarını
kaçırmıstı. Hikâyelerinde zerrece mantık yoktu. Scabbers nasıl Peter Pettigrew olabilirdi? Azkaban
sonunda Black'in de aklını oynatmasına yol açmıstı demek - ama neden Lupin de ona uyuyordu?
Sonra Hermione, titrek, sözde sakin bir sesle konustu. Profesör Lupin'i mantıga davet eder gibiydi.
"Ama Profesör Lupin... Scabbers, Pettigrew olamaz... bu dogru olamaz, biliyorsunuz
olamayacagını..."
"Neden dogru olamazmıs?" dedi Lupin sakin sakin, sanki sımftaymıslar da Hermione sadece
Garke-nez'lere iliskin bir deneyde bir sorun saptamıs gibi.
"Çünkü... çünkü Peter Pettigrew Animagus olsa, insanlar bilirdi. Profesör McGonagall'ın sınıfında
Anima-gus'lan okuduk. Ve ev ödevimi yaparken onları arastırdım
- Bakanlık, hayvan olabilen cadılarla büyücüleri takip ediyor. Hangi hayvan haline dönüstüklerini,
isaretlerini ve benzer seyleri gösteren kayıtları var... Gidip kayıtlarda Profesör McGonagall'a
baktım, bu yüzyılda sadece yedi Animagus olmus. Pettigrew'un adı da o listede yok -"
414
Daha Harry'nin, Hermione'nin ev ödevleri için harcadıgı çabaya içten içe hayret etmesine fırsat
kalmadan, Lupin gülmeye basladı.
"Yine dogru, Hermione!" dedi. "Ama Bakanlık, Hogwarts'ta dolasan üç tane kaydedilmemis
Animagus oldugunu asla bilmedi."
"Eger onlara hikâyeyi aniatacaksan, bir an önce basla, Remub," diye hırladı Black. Scabbers'm her
umutsuz hareketini gözlüyordu hâlâ. "On iki yıl bekledin-,, daha fazla bekleyecek degilim."
"Pekâlâ... ama senin de bana yardım etmen gerek, Si-rius," dedi Lupin. "Ben yalnızca nasıl
basladıgım biliyorum..."
Lupin durdu. Arkalarından bir gacırtı gelmisti. Yatak odası kapısı kendi kendine açılmıstı. Besi
birden gözlerini oraya dikti. Sonra Lupin kapıya dogru yürüdü ve dısarı, sahanlıga baktı.
"Kimse yok..."
"Burası perili!" dedi Ron.
"Degil." Lupin hâlâ saskın gözlerle kapıya bakıyordu. "Bagıran Baraka hiçbir zaman perili degildi...
Köylülerin duydugu çıglıklar ve ulumalar bana aitti."
Kırlasmıs saçlarını gözlerinden çekti, bir an düsündü, sonra, "Her sey bununla baslıyor zaten -"
dedi, "- benim kurtadam olmamla. Eger ben ısırılmamıs olsaydım, bunların hiçbiri olmazdı... tabii
bir de delice cesur olmasaydım..."
Sakin ve yorgun görünüyordu. Ron sözünü kesme-
415
ye kalktı, ama Hermione, "Sısst!" dedi. Büyük bir dikkatle Lupin'i gözlüyordu.
"Isırıldıgımda çok küçük bir çocuktum. Annemle babam her seyi denedi, ama o günlerde bunun
sifası yoktu. Profesör Snape'in benim için yaptıgı ksir, çok yeni bir bulus. Beni güvenli hale
getiriyor, anlıyorsunuz ya. Dolunaydan önceki hafta onu aldıgım sürece, dönüstügümde aklım
basımda oluyor... Ofisimde kıvrılıyorum, zararsız bir kurt suretinde ayın yeniden küçülmesini
bekliyorum.
Page 144
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Ancak Kurtbogan ksiri bulunmadan önce, ayda bir kez tam tekmil bir canavar olurdum.
Hogwarts'a gelmem imkânsız görünüyordu. Öbür anne babalar çocuklarının bana karsı korunmasız
kalmasını istemezdi herhalde.
"Derken Dumbledore Müdür oldu ve anlayıslı davrandı. Birtakım önlemleri aldıgımız sürece okula
gelmemem için bir neden olmadıgını söyledi..." Lupin içini çekti ve dosdogru Harry'ye baktı. "Sana
aylar önce Samarcı Sögüt'ün benim Hogwarts'a geldigim yıl dikildigini söylemistim. Gerçek su ki,
Sögüt, ben Hog-warts'a geldigim için dikildi. Bu ev -" Lupin odaya mutsuz bir bakıs attı, "- buraya
gelen tünel - ben kullanayım diye yapıldı. Ayda bir satodan kaçırılırdım, buraya, dönüsmeye
getirilirdim. Agaç, tehlikeli oldugum sırada baska birinin bana rastlamasını önlemek için tünelin
agzına dikilmisti."
Harry bu hikâyenin nereye varacagını anlamıyor-du, ama yine de kendinden geçmis halde
dinliyordu.
416
Lupin'in sesi dısındaki tek ses, Scabbers'ın korkmus ciklemeleriydi.
"O günlerdeki dönüsümlerim - korkunçtu. Bir kur-tadama dönüsmek çok acı vericidir.
kırabilecegim insanlardan uzak tutuluyordum, onun için kendimi ısırıp tırmalıyordum. Köylüler
gürültüyü ve çıglıkları duyuyor, vahsi ruhları duyduklarını sanıyorlardı. Dumble-dore da bu
söylentileri destekliyordu... Simdi bile, ev yıllardır suskun kaldıgı halde, köylüler buraya
yaklasmaya cesaret edemez...
"Ama, dönüsümlerim dısında, hayatımda olmadıgım kadar mutluydum. lk kez dostlarım olmustu,
üç büyük dost Sirius Black... Peter Pettigrevv... ve tabii baban, Harry - James Potter.
"Bu üç dostun benim ayda bir kayboldugumu anlamamaları zordu. Türlü türlü hikâye uydurdum.
Onlara annem hasta dedim, eve gidip onu görmem gerek dedim... Ne oldugumu ögrendikleri anda
beni bırakacaklar diye dehset içindeydim. Ama elbette, onlar da senin gibi, Hermione, gerçegi
anladılar...
"Ve beni terk etmediler. Onun yerine, dönüsümleri-'mi yalnızca daha tahammül edilir hale
getirmekle kalmayıp, ömrümün en güzel günleri haline getiren bir sey yaptılar. Animagus oldular."
''Babam da mı?" diye sordu He*ry hayretle.
"Evet, o da," dedi Lupin. "Punu nasıl yapacaklarını anlamaları neredeyse üç yıl süxdü. Baban ve
Sirius okulun en zeki ögrencileriydi. yi ki de ö1eymis, çünkü Animagus döıvisümü korkunç bir
sekilde ters gidebilir
417
- Bakanlık'in bunu deneyenleri bu kadar yakından gözlemesinin nedenlerinden biri de bu. James
ve Sirius'un Pete/a epey yardım etmesi gerekti. Sonunda, besinci yılımızda, becerdiler. stedikleri
zaman hepsi farklı bir hayvana dönüsebiliyordu."
"yi ama bunun size ne faydası oldu?" diye sordu r- ermione, sasırmıs bir hali vardı.
"nsan olarak bana arkadaslık edemiyorlardı, onlar da hayvan olarak ettiler," dedi Lupin. "Bir
kurtadam sadece insanlar için tehlikelidir. Her ay James'in Görün-mezlik Pelerini'nin altında
satodan kaçarlardı. Dönüsüm geçirirlerdi... Peter, en küçükleri olarak, Sögüt'ün saldırgan dallarının
altına sızıp agacı donduran yumruya dokunabiliyordu. Sonra tünelden geçer ve bana katılırlardı.
Onların etkisiyle, daha az tehlikeli bir hal aldım. Bedenim hâlâ kurt bedeniydi, ama onlarla
birlikteyken zihnim o kadar kurtlasmıyordu."
"Çabuk ol, Remus," diye hırladı Black. Yüzünde korkunçjDr açlık ifadesiyle hâlâ Scabbers'ı
gözlüyordu.
"Bitti bitiyor, Sirius, tamam... eh, hepimiz dönüsebildigimiz için önümüzde son derece heyecan
verici olanaklar vardı. Çok geçmeden Bagıran Baraka'dan çıkıp geceleri okul arazisinde ve köyde
dolasmaya basladık. Sirius ve James öyle büyük hayvanlara dönüsmüslerdi ki, bir kurtadamı
kontrol altında tutabiliyorlardı. Hiçbir Hogvvarts ögrencilinin okul arazisi ve Hogsme-ade hakkında
bizim kada.: çok sey ögrendigini sanmam... ste Çapulcu Haritası'nı yazmaya böyle basladik,
lakaplarımızla da imzaladık. Sirius Fahayak'tı, Pe-ter Kılkuyruk. James ise Çatalak."
"Ne tür hayvan -?" d.;ye basladı Harry, ama Hermi-one onun sözünü kesti.
"Yine de çok tehlikeliymis! Karanlıkta bir kurta-damla birlikte dolasmak, ha! Ya ötekileri atlatıp da
Page 145
Harry Potter Azkaban Tutsagı
birilerini ısırsaydımz?"
"Bugün bile aklımdan çıkmayan bir düsünce," dedi Lupin ciddiyetle. "Ve birçok kez de, böyle bir
seyin olmasına ramak kaldı. Sonradan bunları hatırlayıp gülerdik. Gençtik, düsüncesizdik - kendi
zekâmızdan basımız dönmüstü.
"Bazen Dumbledore'un güvenine ihanet ettim diye kendimi suçlu hissettigim olurdu, tabii... Baska
hiçbir Müdür'ün yapmayacagı seyi yapmıs ve beni Hog-warts'a kabul etmisti. Benim ve
baskalarının güvenligi için koydugu kuralları yıktıgımdan haberi yoktu. Üç ögrenci arkadasımın
yasadısı olarak Animagus olmalarına önayak oldugumu asla bilmedi. Ama bir sonraki ayın
macerasını planlamak için her oturdugumuzda, suçluluk duygularımı unutmayı basarırdım. Ve
bugün de degismedim..."
Lupin'in yüzü sertlesti, ses tonundan kendinden igrendigi anlasılıyordu. "Bütün bu yıl boyunca
kendimle mücadele ettim, Dumbledore'a Sirius'un bir Animagus oldugunu söylesem mi diye
düsündüm. Ama söylemedim. Neden? Ödlektim de ondan. Bunu söylemek, bu okulda okurken
onun güvenine ihanet ettigimi kabul etmek, baskalarını da kendimle birlikte sürükledigimi
419
kabul etmek anlamına gelecekti... ve Dumbledore'un güveni benim için her sey demekti. Beni
Hogwarts'a ögrenci olarak aldı, bana is verdi. Oysa bütün yetiskinlik hayatım boyunca insanlar
benden uzak durmustu, böyle oldugum için ücretli is bulamamıstım. Ben de Si-rius'un okula
Voldemort'dan ögrendigi Karanlık Sanat-lar'dan yararlanarak girdigine, Animagus olmasının bu isle
bir ilgisi olmadıgına kendimi ikna ettim... yani, bir anlamda, Snape benim hakkımda basından beri
haklıydı."
"Snape mi?" dedi Black sertçe, dakikalardır ilk kez Scabbers'ı gözlemeyi bıraktı ve basını kaldırıp
Lupin'e baktı. "Snape'in bununla ne ilgisi var?"
"O burada, Sirius," dedi Lupin ciddi ciddi. "O da burada ögretmenlik yapıyor." Harry, Ron ve
Hermi-one'ye baktı.
"Profesör Snape de okulda bizimle birlikteydi. Karanlık Sanatlara Karsı Savunma hocası olarak
tayinime bütün gücüyle karsı çıktı. Yıl boyunca Dumbledore'a benim güvenilir biri olmadıgımı
söyledi durdu. Kendince nedenleri var... anlıyorsunuz ya, Sirius ona bir oyun oynadı, sonunda
Snape az daha canından oluyordu, benim de dahil oldugum bir oyun -"
Black'ten alaycı bir nida geldi.
"Layıgını buldu," dedi dudak bükerek. "Sinsi sinsi dolasır, neler yaptıgımızı anlamaya çalısırdı...
bizi okuldan attırabilecegini umardı..."
Lupin, "Severus benim her ay nereye gittigimle çok ilgileniyordu," dedi Harry, Ron ve Hermione'ye.
"Aynı
420
sınıftaydık, anlıyorsunuz ya ve - sey - birbirimizi pek sevmezdik. Özellikle James'i sevmezdi.
Sanırım Ja-mes'in Quidditch sahasındaki becerilerini kıskanırdı... Neyse, Snape bir aksam, beni
dönüsüm geçireyim diye Samarcı Sögüt'e götüren Madam Pomfrey'yle araziden geçtigimizi gördü.
Sirius ise, Snape'e, benim arkamdan içeri girmek için yapması gereken tek seyin uzun bir sopayla
agacın gövdesindeki yumruya dokunmak oldugunu söylemenin - sey - eglenceli olacagını
düsünmüs. Eh, Snape bunu denedi, tabii - eger bu eve kadar gelseydi, karsısında dönüsümünü
tamamlamıs bir kurta-dam bulacaktı - ama baban, Sirius'un ne yaptıgını duyunca, Snape'in
arkasından gitti ve kendi hayatını hiçe sayarak onu geri çekti... Yine de Snape beni tünelin
sonunda söylesine bir gördü. Dumbledore baskalarına söylemesini yasakladı ama, o andan itibaren
ne oldugumu anladı..."
Harry agır agır, "Demek Snape bunun için sizi sevmiyor," dedi. "Sizin de bu sakaya dahil
oldugunuzu sandıgı için."
"Dogru," dedi hor gören, soguk bir ses. Lupin'in arkasındaki duvardan geliyordu.
Severus Snape, Görünmezlik Pelerini'ni çıkardı. Asası dosdogru Lupin'e dönüktü.
421
ON DOKUZUNCU 3OLUM
Lora Voldemort'un Hiz'^ıetkârı
Page 146
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Hermione çıglık attı. Black ayaga fırladı. Harry elektrik çarpmıs gibi yerinden sıçradı.
"Bunu Samara Sögüf ün dibinde budum," dedi Sna-pe. Asasını Lupin'in üstünden çekmemeye
dikkat ederek, Pelerin'i bir kenara fırlattı. "Çok ise yaradı, Potter, tesekkür ederim..."
Snape'in biraz solugu kesilmisti, ama yüzünde bastırılmıs bir zafer edası vardı. "Belki burada
oldugumu nereden bildi diye merak ediyorsundur," dedi, ısıl ısıl gözlerle. "Az önce odana ugradım,
Lupin. Bu gece ksiri almayı unuttun, ben de kendim bir kadeh götüre-yim dedim. Sans iste...
yani, benim için. Masama üstünde bir harita duruyordu. Bir bakısta gereken r er seyi anladım.
Senin bu tünelden kosarak geçip gözd-m kaybolusunu gördüm."
Lupin, "Severus -" diye lafa basladı, ama Snat>e sözünü kesti.
"Eski dostun Black'in satoya girmesine yardik: ettigini Müdür Bey'e defalarca söyledim, Lupin. sle
kanıtı.
422
Senin bu eski yeri mekân tutacak kadar pervasız davranacagın benim bile aklıma gelmezdi -"
"Severus, hata ediyorsun," dedi Lupin aceleyle. "Her seyi duymadın henüz - açıklayabilirim - Sirius
buraya Harry'yi öldürmek için gelmedi -"
"Bu gece Azkaban'a iki yolcu daha," dedi Snape, gözleri deli deli parıldıyordu. "Dumbledore'un
buna tepkisi ne olacak, çok merak ediyorum dogrusu... senin zararsız oldugundan emindi, Lupin...
nasıl desem, evcil bir kurtadam oldugundan..."
"Seni ahmak/' dedi Lupin sakin bir ses tonuyla. "Ögrencilik günlerinden kalma bir kin, masum bir
adamı Azkaban'a geri göndermeye deger mi?"
BAM! Snape'in asasının ucundan ince, yılanımsı sicimler fırlayıp Lupin'in agzına, el ve ayak
bileklerine dolandı. Lupin dengesini kaybedip yere düstü, kımıl-dayamıyordu. Black öfkeyle
kükreyerek Snape'in üstüne atıldı, ama Snape asasını Biack'in iki kasının tam ortasına dogrulttu.
"Haydi, bir bahane yarat," diye fısıldadı. "Bunu yapmam için bir bahane yarat, yemin ederim
yaparım."
Black oldugu yerde kaldı. Hangi yüzde daha büyük bir nefret oldugunu ayırt etmek imkânsızdı.
Harry ne yapacagını, kime inanacagını bilmez halde öylece duruyordu. Ron'la Hermione'ye baktı.
Ron'un kafası da onunki kadar karısmısa benziyor, hâlâ debelenen Scabbers'a hâkim olmaya
çalısıyordu. Her-mione ise Snape'e dogru tereddütlü bir adım attı ve solugu kesilmis halde,
"Profesör Snape," dedi. "Ne - ne
423
diyeceklerini dinlemenin bir zararı olmaz, de-degil mi?"
"Miss Granger, zaten okuldan atılma tehlikesiyle karsı karsıyasınız," dedi Snape sert bir sesle. "Siz,
Pot-ter ve VVeasiey okul sınırlarının dısında, hüküm giymis bir katil ve bir kurtadamla birliktesiniz.
Hayatınızda bir kez olsun, dilinizi tutun."
"Ama ya - y? bir yanlıslık olmussa -"
"KES SESN, APTAL KIZ!" diye bagırdı Snape. Yüzüne aniden manyakça bir ifade yerlesmisti,
"ANLAMADIGIN KONUDA KONUSMA!" Hâlâ Black'in yüzüne çevrilmis olan asasından birkaç kıvılcım
çıktı. Hermione sustu.
Snape, "ntikam çok tatlı bir sey," diye fısıldadı Black'e. "Seni yakalayan kisi olmayı öyle
istiyordum ki..."
"Komik duruma düsen yine sensin, Severus," diye hırladı Black. "Su çocuk faresini satoya getirdigi
sürece -" basıyla Ron'u isaret etti, "- zorluk çıkarmadan gelirim."
"Satoya mı?" dedi Snape ipeksi bir sesle. "Oraya kadar gitmemiz gerektigini sanmıyorum. Tüm
yapmam gereken. Sögüt'ten çıktıktan sonra Ruh Emici'leri çagırmak. Seni gördüklerine çok
memnun olacaklar, Black... hatta belki bir öpücük verecek kadar..." ' Black'in yüzünün rengi
büsbütün attı.
"Be-beni dinlemek zorundasın," dedi çatlak bir sesle. "Fare - fareye bak -"
Ar.ıa Snape'in gözünde Harry'nin daha önce hiç~ görmedigi delice bir parıltı vardı. Mantıgını
yitirmis görünüyordu.
424
"Yürüyün, hepiniz," dedi. Parmaklarını saklattı ve Lupin'e sarılı sicimlerin uçları uçup eline kondu.
Page 147
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Kur-tadamı ben sürüklerim. Belki Ruh Emici'ler ona da bir öpücük verir -"
Harry kendi bile ne yaptıgının farkına varamadan odayı üç adımda geçmis ve kapının önünü
kapatmıstı.
"Çekil oradan, Potter, zaten basın yeterince belada," diye hırladı Snape. "Eger buraya senin
postunu kurtarmaya gelmis olmasam -"
"Profesör Lupin istese bu yıl beni yüz kere öldürebilirdi," dedi Harry. "Ruh Emici'lere karsı savunma
dersi almak için onunla defalarca yalnız kaldım. Madem Black'e yardım ediyordu, niye beni
öldürmedi?"
"Benden bir kurtadamın kafasının nasıl çalıstıgım tahmin etmemi bekleme," diye tısladı Snape.
"Önümden çekil, Potter."
"ÇOK ZAVALLISIN!" diye bagırdı Harry. "SIRF OKULDA SEN SALAK DURUMUNA DÜSÜRDÜLER
DYE ONLARI DNLEMYORSUN BLE -"
"SUS! KMSE BENMLE BÖYLE KONUSAMAZ!" diye haykırdı Snape, yüzünde daha da delice bir
ifadeyle. "Babana çekmissin, Potter! Demin senin hayatını kurtardım, diz çöküp bana tesekkür
etmen gerekirdi! Seni öldürseydi layıgını bulmus olurdun! Aynı baban gibi ölecektin, Black
hakkında yanıldıgını kabul edemeyecek kadar kibir içinde - simdi önümden çekil, Potter, yoksa ben
çekerim. ÖNÜMDEN ÇEKL, POTTER!"
Harry göz açıp kapayıncaya kadar kararını verdi.
425
Snape ona dogru bir adım bile atamadan, asasını kaldırdı.
"Expelliarmus!" diye bagırdı - ancak bagıran bir tek o degildi. Çıkan gümbürtü, kapıyı
menteselerinden salladı; Snape havaya fırlayıp duvara yapıstı ve yere kadar kaydı, saçının
altından kan süzülüyordu. Baygın düsmüstü.
Harry dönüp etrafına baktı. Ron da Hermione de onunla aynı anda Snape'i silahsız hale getirmeye
çalısmıstı. Snape'in asası epey yükselip yataga, Crooks-hanks'in yanına düstü.
"Bunu yapmamalıydın," dedi Black, Harry'ye bakarak. "Onu bana bırakmalıydın..."
Harry gözlerini Black'inkilerden kaçırdı. Hâlâ dogru olanı yaptıgından emin degildi.
Hermione hareketsiz yatan Snape'e korkulu gözlerle bakarak, "Bir ögretmene saldırdık... bir
ögretmene saldırdık..." diye inildiyordu. "Off, basımız öyle derde girecek ki -"
Lupin baglarından kurtulmaya çalısıyordu. Black çabucak egilip~ onu çözdü. Lupin iplerin yer yer
kestigi kollarını ovusturarak ayaga kalktı.
"Tesekkür ederim, Harry," dedi.
"Sana inanıyorum demedim daha," dedi Harry sertçe.
"O halde artık sana kanıt göstersek iyi olacak," dedi Black. "Sen, çocuk - Peter'ı ver bana. Hemen."
Ron, Scabbers'ı gögsüne iyice bastırdı.
"Hadi canım," dedi cılız bir sesle. "Azkaban'dan
426
sırf Scabbers'ı ele geçirmek için mi çıktıgını söylemeye çalısıyorsun? Yani..." destek bulma
umuduyla Harry ile Hermîone'ye baktı. "Tamam, diyelim ki Pettigrevv bir fareye dönüsebiliyor -
milyonlarca fare var - Azka-ban'a kapatıldıktan sonra pesine düsecegi farenin hanr gisi oldugunu
nereden anlamıs?"
"Biliyor musun, Sirius, bu mantıklı bir soru," dedi Lupm, Black'e hafifçe çatık kaslarla bakarak.
"Nerede oldugunu nasıl anladın?"
Black pençeye benzeyen ellerinden birini cüppesine sokup burusuk bir kâgıt parçası çıkardı. Kâgıdı
düzeltti e onlara uzattı.
Ron'la ailesinin geçen yaz Gelecek Postası'nda çıkan fotografıydı bu. Orada, Ron'un omzunda,
Scabbers duruyordu.
Lupin saskına dönmüs halde, "Bunu nasıl ele geçirdin?" diye sordu Black'e.
"Fudge," dedi Black. "Geçen yıl Azkaban'ı teftis etmeye geldiginde, bana bu gazeteyi verdi. Ve iste
Peter oradaydı, birinci sayfada... su çocugun omzunda... Onu hemen tanıdım... kaç kere
dönüsürken görmüstüm onu. Resmin altında da çocugun Hogwarts'a dönecegi yazılıydı... Harry'nin
oldugu yere..."
Page 148
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Tanrım," dedi Lupin alçak sesle. Resimden Scab-bers'a, sonra yine resme baktı. "Ön patisi..."
"Nesi varmıs?" dedi Ron sertçe.
"Bir parmagı eksik," dedi Black.
"Elbette," dedi Lupin usulca. "Çok basit... çok zekice... Kendi mi kesti?"
427
U
"Tam dönüsmeden önce," dedi Black. "Onu köseye kıstırdıgımda, bütün cadde duysun diye
haykırarak Lily ve James'e ihanet ettigimi söyledi. Sonra, ben onu lanetleyemeden, arkasında
tuttugu asayla bütün caddeyi havaya uçurdu, bes altı metre mesafedeki herkesi öldürdü - ve
fırlayıp diger farelerle birlikte kanalizasyona daldı..."
"Hiç duymamıs miydin Ron?" dedi Lupin. "Pe-ter'dan arta kalan en büyük parça, parmagıydı."
"Bakın, Scabbers büyük ihtimalle baska bir fareyle falan kavga etmistir! Yıllardır benim ailemle
birlikte o, ta -"
"Aslında, on iki yıldan beri," dedi Lupin. "Niye o kadar uzun yasadıgını hiç merak etmediniz mi?"
"Ona - ona çok iyi bakıyorduk!" ded Ron.
"Ama simdi o kadar iyi görünmüyor, degil mi?" dedi Lupin. "Sanırım Sirius'un kaçtıgım
duydugundan beri zayıflıyordun.."
"O manyak kediden korkuyordu!" dedi Ron, basıyla hâlâ yatakta mırlayan Crookshanks'i
göstererek.
Ama bu dogru degil, diye düsündü Harry birden... Crookshanks'le karsılasmadan önce de hasta bir
hali vardı Scabbers'm... Ron Mısır'dân döndügünden beri... Black kaçtıgından beri...
"Bu kedi manyak degil," dedi Black boguk bir sesle. Kemikli elini uzatıp Crookshanks'in tüylü
kafasını oksadı. "Türünün simdiye kadar rastladıgım en zeki örnegi. Peter'ın ne oldugunu ilk
bakısta anladı. Ve benimle karsılastıgında, bir köpek olmadıgımı anladı. Bana güvenmesi
biraz zaman aldı. Sonunda ona neyin pesinde oldugumu anlatabildim, o zamandan beri
de bana yardım ediyor..."
"Nasıl yani?" dedi Hermione fısıltıyla.
"Bana Peter'ı getirmeye çalıstı, ama basaramadı... o da benim için Gryffindor Kulesi'nin
parolalarını çaldı... Anladıgım kadarıyla, onları bir çocugun komodininden almıs..."
Harry'nin beyni, duyduklarının etkisiyle çökecek-mis gibiydi. Çok saçmaydı... öte yandan...
"Ama Peter neler döndügünü anladı ve sıvıstı... bu kedi - Crookshanks mi demistiniz? - bana
Peter'ın çarsaflarda kan lekesi bıraktıgım söyledi... herhalde kendini ısırmıstır... eh, öldü numarası
yapmak daha önce de isine yaramıstı..."
Bu sözcükler Harry'yi sarsıp kendine getirdi.
"Peki niye öldü numarası yaptı?" dedi hiddetle. "Çünkü senin annemle babamı öldürdügün gibi onu
da öldürecegini biliyordu!"
"Hayır," dedi Lupin. "Harry -"
"Simdi de onun isini bitirmeye geldin!"
"Evet, öyle," dedi Black, Scabbers'a kötücül bir bakıs atarak.
"O halde Snape'in seni götürmesine izin vermeliydim!" diye bagırdı Harry.
"Harry," dedi Lupin telasla, "anlamıyor musun? Bunca zaman annenle babana ihanet edenin Sirius
oldugunu, Peter'ınsa onun pesine düstügünü sandık -ama tam tersi olmustu, anlamıyor musun?
Petcr annen-
429
le babana ihanet etti - Sirius Peter'ın pesine düstü -"
"DOGRU DEGL BU!" diye haykırdı Harry. "ONLARIN SIR TUTUCU'SUYDU O! SZ GELMEDEN ÖNCE
SÖYLED, ONLARI ÖLDÜRDÜM DED!"
Parmagıyla Black'i isaret ediyordu. Black basını sallıyordu; çökük gözleri birdenbire fazlasıyla
parlaklasmısh.
"Harry... onları ben öldürdüm sayılır," dedi çatlak bir sesle. "Son anda Lily ve James'i, Peter'ı
seçmeye, Sır Tutucu olarak benim yerime onu kullanmaya ikna ettim... benim suçum, bunu
biliyorum... Öldükleri gece, Peter'ı kontrol edip güvende oldugundan emin olmak istemistim, ama
Page 149
Harry Potter Azkaban Tutsagı
saklandıgı yere vardıgımda, gitmisti. Ancak mücadele olduguna dair bir iz yoktu. Bir gariplik vardı
bunda. Korktum. Hemen annenle babanın evine dogru yola çıktım. Harap olmus evlerini ve
cesetlerini gördügümde - Peter'ın ne yaptıgını anladım. Benim ne yaptıgımı."
Sustu. Arkasını döndü.
"Bu kadarı yeter," dedi Lupin. Ses tonu Harry'nin daha önce hiç duymadıgı kadar sertti. "Olanları
kanıtlamanın tek bir yolu var. Ron, su fareyi ver bana."
"Verirsem ona ne yapacaksınız?" diye sordu Ron, gergin bir sesle.
"Onu kendini göstermeye zorlayacagım," dedi Lupin. "Eger gerçekten fareyse, hiç zarar
görmeyecek."
Ron önce tereddüt etti, ama sonunda Scabbers'ı Lu-pin'e uzattı. Scabbers nefes almaksızın
ciklemeye, kıvrılıp dönmeye basladı, minicik siyah gözleri yuvalarından ugrayacak gibiydi.
430
"Hazır mısın, Sirius?" dedi Lupin.
Black, yatagın üzerinden Snape'in asasını almıstı bile. Lupin'e ve çırpman fareye yaklastı. Islak
gözleri alev alevdi.
"Beraber mi?" dedi alçak sesle.
"Sanırım," dedi Lupin. Bir eliyle Scabbers'ı, digeriyle asasını tutuyordu. "Üçe kadar sayıyorum. Bir
- iki - ÜÇ!"
ki asadan da mavi-beyaz ısık püskürdü; Scabbers bir an havada dondu kaldı, küçük siyah bedeni
deli gibi kıvranıyordu - Ron çıglık attı - fare yere düstü. Yine göz kamastırıcı bir ısık parladı ve -
Büyüyen bir agacın filmini hızla ileri sararak izlemek gibiydi. Yerden bir kafa çıkıyordu; kollar
bacaklar çıkıyordu; az sonra, Scabbers'ın yerinde bir adam ayakta durmus, iki büklüm halde
ellerini ovusturuyordu. Crookshanks yatakta tükürükler saçarak hırlıyordu, tüyleri havaya
dikilmisti.
Çok kısa boylu bir adamdı bu, Harry ve Hermi-one'den az kabacaydı. nce, renksiz saçı dagınıktı,
tepesi de tppy açılmıstı. Kısa sürede çok kilo vermis sisman adamla^, "ikanmıs da çekmis hissi
veren görünümüne sahipti. Deûsi pis görünüyordu, neredeyse Scabbers'ın tüyleri gibiydi. Sivri
burnu ve çok küçük, ıslak gözleriyle de Scabbers'a biraz benziyordu. Hızlı hızlı, kesik kesik nefes
alarak etrafına dönüp hepsine baktı. Harry onun kapıya dogru kaçamak bir bakıs attıgını fark etti.
Lupin tatlı bir sesle, "Vay vay, merhaba, Peter," dedi, sanki farelerin eski okul arkadaslarına
dönüsmesi
431
sık sık karsılastıgı bir seymis gibi. "Ne zamandır görüsmedik."
"S-Sirius... R-Remus..." Pettigrew'un sesi bile cikli-yormus gibi çıkıyordu. Bir kez daha gözleri
kapıya kaydı. "Dostlarım... eski dostlarım..."
Black'in asa tutan eli kalktı, ama Lupin onu bileginden yakalayıp uyaran gözlerle baktı ve yeniden
Pettig-rew'a döndü. Yumusak ve rahat bir sesle konusmaya basladı.
"Peter, biz de Lily ile James'in öldügü gece olanlar hakkında biraz sohbet ediyorduk. Orada,
yatakta cikle-yip dururken önemli ayrıntıları kaçırmıs olabilirsin -"
"Remus," dedi Pettigrew soluksuz halde. Harry onun solgun yüzünden asagı terler süzüldügünü
görebiliyordu. "Ona inanmıyorsun, degil mi... Beni öldürmeye çalıstı, Remus..."
"Öyle duyduk," dedi Lupin, soguk bir sesle. "Seninle konusup bir iki noktayı aydınlatmak
istiyorum, Peter, tabii eger sana -"
"Yine benî öldürmeye geldi!" diye feryat etti Pettig-rew birden. Black'i isaret ediyordu. Harry onun
orta parmagını kullandıgını, çünkü isaret parmagının eksik oldugunu gördü. "Lily'yi ve James'i
öldürdü, simdi de beni öldürecek... bana yardım etmek zorundasın, Remus..."
Black, Pettigrew'a dipsiz birer kuyuya benzeyen gözlerle bakıyordu. Yüzü her zamankinden de çok
bir kurukafaya benziyordu.
"Ben bazı seyleri yerine oturtana kadar kimse seni öldürmeyecek," dedi Lupin.
432
"Yerine oturtmak mı?" diye ciyakladı Pettigrew. Yine odaya telasla göz gezdirmeye basladı,
tahtayla kapatılmıs pencerelere ve tek kapıya baktı. "Pesimden gelecegini biliyordum! Benim için
Page 150
Harry Potter Azkaban Tutsagı
dönecegini biliyordum! On iki yıldır bekliyordum bunu!"
"Sirius'un Azkaban'dan kaçacagını biliyor muydun?" dedi Lupin, kasları çatılmıstı. "Hem de simdiye
kadar kimse oradan kaçamamısken?"
Pettigrew tiz bir sesle, "Bizim sadece rüyalar) mızda görecegimiz Karanlık güçleri var onun!" diye
bagırdı. "Baska türlü oradan nasıl çıkmıs olsun ki? Herhalde Adı Anılmaması Gereken Kisi ona
birkaç numara ögretmistir!"
Black adeta agzını açmadan bir kahkaha attı, tüm odayı kaplayan korkunç bir kahkaha.
"Voldemort ha, bana numara ögretecek ha?" dedi.
Pettigrew, sanki Black ona kırbaç savurmus gibi ir-kildi.
"Ne o, eski efendinin ismini duymaktan korkuyor musun?" dedi Black. "Seni suçlamıyorum, Peter.
Onun tayfası da senden pek hosnut degil, öyle degil mi?"
"Neden bahsediyorsun - bilmiyorum, Sirius -" diye mırıldandı Pettigrew. Daha da hızlı solumaya
baslamıstı. Yüzü tamamen ter içinde kalmıstı simdi.
"On iki yıldır benden saklanmıyorsun," dedi Black. "Voldemort'un eski müritlerinden saklanıyorsun.
Az-kaban'da bazı seyler duydum, Peter... hepsi senin öldügünü sanıyor, yoksa onlara hesap
vermen gerekirdi... Uyurlarken çıglık çıglıga birçok sey söylediklerini duy-
. 433
dum. Hainin onlara ihanet ettigim düsünüyor gibiydiler. Voldemort, Potter'larm evine senden aldıgı
bilgiyle gitti... ve orada sonuyla karsılastı. Voldemort'un bütün müritleri de Azkaban'a düsmedi,
degil mi? Birçogu hâlâ dısarıda, bekliyor, hatalarını kabul etmis numarası yapıyorlar... Senin hâiâ
hayatta oldugunu bir ögrenseler, Peter -"
"Neden bahsediyorsun... bilmiyorum..." dedi yine Pettigrevv, daha da tiz bir sesle. Yüzünü koluna
silip Lupin'e baktı. "Buna - bu deli saçmasına inanmıyorsun herhalde, Rernus -"
"tiraf etmeliyim ki, Peter, masum bir adamın niye on iki yılını bir fare olarak geçirdigini anlamakta
güçlük çekiyorum," dedi Lupin, ifadesiz bir sesle.
"Masumdum, ama korkımıstum!" diye cikledi Pet-tigrew. "Voldemort'un müritleri pesimdeyse,
bunun tek sebebi onların en iyi adamını Azkaban'a göndermis olmam - yani casusu, Sirius Black'i!"
Blacktn yüzü öfkeden çarpılmıstı.
"Bxı ne cüret!" diye gürledi. Sesi birden o ayı büyüklügündeki köpeginki gibi çıkmıstı. "Ben
Voldemort'un casusu olacagım ha? Ben ne zaman kendimden daha güçlü, daha kudretli insanların
etrafında sinsi sinsi dolastım? Ama sen, Peter - niye casusun sen oldugunu en bastan
çıkaramadıgımı hiç anlayamayacagım. Hep sana göz kulak olacak güçlü arkadasların olmasından
hoslanmıssındır, degil mi? Eskiden bizdik... ben ve Remus... ve James..."
Pe ligrew yine yüzünü sildi, soluk alamıyordu adeta.
434
"Ben casusum ha... aklım kaçırmıs olmalısın... asla... nasıl böyle bir sey dersin, hiç -"
"Lily ve james'in seni Sır Tutucu yapmalarının tek sebebi, bunu benim Önermis olmam," dedi Black
tıslar-casına. Sesi öyle kin doluydu ki, Pettigrevv bir adım geriledi. "Bunun mükemmel bir plan
oldugunu düsünmüstüm... bir blöf... Voldemort kesinlikle benim pesimden gelecekti, senin gibi
zayıf, yeteneksiz bir seyi kullandıkları hayatta aklına gelmeyecekti... Voldemort'a gidip Potter'lan
ona verebilecegini söyledigin an, senin o sefil hayatının en önemli anıdır herhalde."
Pettigrew dalgın dalgın mırıldanıyordu. Harry arada "abartılı" ve "delilik" gibi kelimeleri çıkarabildi,
ama elinde olmadan bütün dikkati Pettigrevv'un kül rengine dönmüs suratına ve nasıl da kapıya ve
pencerelere bakıp durduguna kayıyordu.
"Profesör Lupin?" dedi Hermione ürkekçe. "Bir -bir sey söyleyebilir miyim?"
"Elbette, Hermione," dedi Lupin kibar bir tavırla.
"Seyy - Scabbers - yani bu - bu adam - üç yıldır Harry'nin yatakhanesinde yatıyor.
Kim-Oldugunu-Bi-lirsin-Sen için çalısıyorsa, niye simdiye kadar Harry'ye zarar vermeye
çalısmadı?"
"ste!" dedi Pettigrew heyecanla, sakat eliyle Her-mione'yi göstererek. "Tesekkür ederim! Görüyor
musun, Remus? Harry'nin kılına bile dokunmadım! Niye dokunayım ki?"
"Ben nedenini söyleyeyim," dedi Black. "Çünkü kendine bir faydası oldugunu görmedigin sürece
Page 151
Harry Potter Azkaban Tutsagı
haya-
435
tında kimse için bir sey yapmadır. Voldemort on iki yıldır saklanıyordu, yan ölü oldugu.ıu
söylüyorlardı. Bütün gücünü yitirmis bir büyüc'i enkazı için Albus Dumbledore'un burnunun dibinde
cinayet isleyecek degildin, öyle degil mi? Ona dönmeden önce, onun, oyun sahasındaki en iriyarı
kabadayı oldugundan emin olmalıydın, degil mi? Yoksa niye gii.r bir büyücü ailesinin yanma
yamanasın? Olan bitenden haberin olsun diye, degil mi, Peter? Eski koruyucu" yine güçlenir de,
ona katılmak güvenli hale gelirse diy(..."
Pettigrew defalarca agzını açıp Ccipattı. Konusma yetenegini yitirmis gibi görünüyordu.
"Eee - Mr Black - Sirius?" dedi Hf ımione ürkek ürkek.
Black birden irkildi ve dönüp Hermione'ye, sanki böyle kibarca hitap edilmek uzun süredir basına
gelmeyen bir seymis gibi baktı.
"Sormamın bir mahzuru yoksa, acaba - acaba Kara Büyü kullanmadıysanız, Azkaban'dan nasıl
kaçtınız?"
"Tesekkür ederim!" dedi Pettigrew, solugunu bırakarak. Hermione'ye bakıp basım çılgınca
sollıyordu. "Kesinlikle! Tam da benim -"
Ama Lupin onu bir bakısta susturdu. Black. Hermi-onie'ye bakıp hafifçe kaslarını çatmıstı, ama ona
kızmıs gibi görünmüyordu. Daha çok kafasında cevab düsünüyor gibiydi.
"Nasıl yaptım bilmiyorum," dedi agır apn "Sanırım aklımı kaçırmamamın sebebi, masum oldugumu
bilmemdi. Bu mutlu bir düsünce degildi, o yüzden Ruh
436
Emici'ler bunu benden emip alamadılar... ama aklımın basında kalmasını ve kim oldugumu
unutmamamı sagladı... güçlerimi yitirmememi sagladı... her sey katlanılmaz hale gelince de...
hücremde dönüsüm geçirebili-yordum... köpek haline gelebiliyordum. Biliyorsunuz, Ruh Emici'ler
göremez..." Yutkundu. "nsanları onların duygularını hissederek bulurlar... köpek oldugumda
duygularımın daha az - daha az insani, daha az karmasık oldugunu fark ediyorlardı... ama elbette,
bunun oradaki diger herkes gibi benim de aklımı kaçırdıgımdan oldugunu düsünüyorlar, dert
etmiyorlardı. Ama zayıf düstüm, çok zayıf. Elimde bir asa olmadan onları kendimden uzak tutma
umudum yoktu...
"Ama sonra o resimde Peter7! gördüm... Harry ile birlikte Hogwarts'ta oldugunun farkına vardım...
Karanlık Yan'in yeniden güç topladıgına dair en ufak bir isaret gelirse, harekete geçmek için
mükemmel bir konumdaydı..."
Pettigrew kafasını iki yana sallıyor, ses çıkarmadan agzında bir seyler geveliyor ve burun bunları
yaparken Black'e hipnotize olmus gibi bakıyordu.
"... müttefikleri bulundugundan emin oldugu anda darbeyi indirmeye hazırdı... onlara Potter'ların
sonuncusunu sunmaya hazırdı. Onlara Harry'yi verirse, kim Lord Voldemort'a ihanet ettigini
söylemeye cüret edebilirdi ki? ftiharla geri dönebilirdi...
"Anlayacagınız, bir seyler yapmak zorundaydım. Peter'm hâlâ hayatta oldugunu bilen tek kisi
bendim..."
Harry, Mr VVeasley'nin Mrs VVeasley'ye söyledikle-
437
rini hatırladı: "Muhafızlar Black'in bir süredir uykusunda konustugunu söylemisler. Hep aynı seyi
söylüyormus: 'O Hogwarts'ta'."
"Sanki birisi kafamda bir ates yakmıstı ve Ruh Emi-ci'ler bunu yok edemiyorlardı.... mutlu bir
duygu degildi bu... bir saplantıydı... ama bana güç verdi, zihnimi ber-raklastırdı. Bir gece yemek
getirmek için kapımı açtıklarında, köpek bedeninde yanlarından sıyrılıp geçtim... hayvan
duygularını hissetmek onlar için o kadar zor ki, kafaları karıstı... Sıskaydım, çok sıska...
parmaklıklar arasından geçebilecek kadar sıska... köpek bedeninde anakaraya kadar yüzdüm... o
zamandan beri Orman'da yasıyorum... Quidditch seyretmeye geldigim zamanlar hariç, tabii... sen
de baban kadar iyi uçuyorsun, Harry..."
Harry'ye baktı. Harry gözlerini kaçırmadı.
"nan bana," dedi Black çatlak bir sesle. "nan bana. James ve Lily'ye asla ihanet etmedim. Onlara
Page 152
Harry Potter Azkaban Tutsagı
ihanet etmektense ölürdüm."
Ve nihayet, Harry'ona inandı. Bogazı dügümlenmisti, basını tamam anlamında salladı.
"Hayır!*
Pettigrew, Harry'nin basını sallaması onun idam karanymıs gibi dizlerinin üstüne attı kendim.
Dizlerinin üstünde ilerliyor, sürünüyordu. Ellerini önünde, dua ediyormus gibi kavusturmustu.
"Sirius-benim... Peter... dostun... yapamazsın..."
Black bir tekme savurdu. Pettigrew geri zıpladı.
"Cüppem yeterince pis, bir de sen dokunma," dedi Black.
438
Pettigrew, "Remus!" diye feryat edip Lupin'e döndü ve bu defa onun önünde yakawrcasına
kıvranmaya basladı. "Buna inanıyor olamazsın... Sırius sana planı degistirdiklerini söylemez
miydi?"
"Casusun ben oldugumu düsürtüyorsa söyleme/di, Peter," dedi Lupin. Pettigrew'un basının
üstünden, "Sanırım bu yüzden bana söylemedi^, degil mi, Sirius?" dedi kayıtsız bir sesle.
"Beni affet, Remus," dedi Black.
"Önemli degil, eski dostum Patiayak," dedi Lupin. Kollarım sıvıyordu. "Peki ben de seni casus
sandıgım için beni affedebilir misin?"
"Tabii," dedi Black. Etsiz yüzünde bir an bir gülümseme belirir gibi oldu. O da kollarını sıvamaya
basladı. "Onu birlikte mi öldürelim?"
"Evet, öyle," dedi Lupin hasin bir sesle.
"Yapamazsınız... olmaz..." dedi Pettigrevv soluk soluga. Ron'a dogru emekledi.
"Ron... iyi bir dost degil miydim... iyi bir evcil hayvan degil miydim? Onların beni öldürmesine izin
vermeyeceksin, Ron, degil mi... sen benim tarafımdasm, degil mi?"
Ama Ron, Pettigrew'a büyük bir tiksintiyle bakıyordu.
"Yatagımda uyumana izin vevdim!" dedi.
"yi kalpli çocuk... iyi kaıpli efendi..." Sürünerek Ron'un yanına gitti. "Onlara izin veremezsin... ben
senin farendim... iyi bir evcil hayvandım..."
"Fareligin insanlıgından daha iyiy&e, bu pek böbür-
439
lenilecek bir sey degil/ Peter," dedi Black acımasız bir ses tonuylr.. Çektigi acıdan dolayı rengi
gittikçe solan Ron, kırık bacagını Pettigrew'un önünden sertçe çekip onun ulasamayacagı bir yere
uzattı. Pettigrew dizlerinin üs .ünde dönüp, Hermione'nin cüppesinin etekleri-re hamle etti.
"Tatlı kız... akıllı kız... sen - sen onlara izin vermezsin... bana yardım et..."
Hermione cüppesini Pettigrew'un ellerinden çekip, yüzünde dehset ifadesiyle duvara dogru
geriledi.
Pettigrew dizlerinin üstünde tir tir titreyerek, basını yavas yavas Harry'ye çevirdi.
"Harry... Harry... tıpkı babana benziyorsun... tıpkı ona benziyorsun..."
"NE CÜRETLE HARRY LE KONUSURSUN?" diye kükredi Black. "NE CÜRETLE ONUN KARSISINDA
DURURSUN? NE CÜRETLE ONUN ÖNÜNDE JA-MES'DEN BAHSEDERSN?"
"Harry," diye fısıldadı Pettigrew. Ellerini uzatarak, dizlerininjistünde ona dogru süründü. "Harry,
James olsa benim öldürülmemi istemezdi... James olsa anlardı, Harry... bana merhamet
gösterirdi..."
Black ve Lupin aynı anda gidip Pettigrew'u omuzlarından yakalayıp iterek arka üstü yere
düsürdüler. Yerde oturmus, korkudan her tarafı segirerek onlara bakıyordu.
"Lily ve James'i Volden-ort'a sattın," dedi Black. O da titriyordu. "nkâr ediyor musun?"
Pettigrew'un gözünden yaslar bosandı. Korkunç bir
440
görüntüydü bu: Sanki fazla gelismis, kel bir bebek, yerde iki büklüm yatıyordu.
"Sirius, Sirius, ne yapabilirdim? Karanlık Lord... bilemezsin... hayal bile edemeyecegin silahları var
onun.... Korkmustum, Sirius, ben hiçbir zaman sen, Re-mus ve James gibi cesur degildim. Bunun
olmasını hiçbir zaman istemedim... Adı Anılmaması Gereken Kisi beni zorladı -"
"YALAN SÖYLEME!" diye bögürdü Black. "LILY VE JAMES ÖLMEDEN BR YIL ÖNCE DE ONA BLG
Page 153
Harry Potter Azkaban Tutsagı
SIZDIRIYORDUN SEN! ONUN CASUSUYDUN!"
"Her - her yeri ele geçirmeye baslamıstı!" dedi Pet-tigrew tek solukta. "O-onu reddetmekle ele ne
geçerdi ki?"
"Gelmis geçmis en kötücül büyücüyle savasmakla ele ne mi geçerdi?" dedi Black. Yüzünde korku
verici bir hiddet vardı. "Sadece masum hayatlar, Peter!"
"Anlamıyorsun!" diye sızlandı Pettigrevv. "Beni öldürürdü, Sirius!"
"O HALDE ÖLSEYDN!" diye kükredi Black. "DOS"i L A? DM A HANET EDECEGNE ÖLSEYDN, BZ
SENN ÇN BUNU YAPARDIK!"
Black ve Lupin asalarını kaldırmıs, omuz omuza duruyorlardı.
"Sunu anlamalıydın," dedi Lupin sakin bir sesle. "Eger Voldemort seni öldürmezse, biz öldürürdük.
Hosça kal, Peter."
Hermione ellerini yüzüne kapayıp duvara döndü.
"HAYIR!" diye haykırdı Harry. Kosup Pettigrevv'un
441
önüne, asalarla onun tam arasına geçti. "Onu öldüre-mezsiniz," dedi soluk soluga. "Yapamazsınız."
Hem Black, hem de Lupin afallamıs görünüyordu.
"Harry, bu solucan senin anasız babasız olmanın tek sebebi/' diye hırladı Black. "Yerde kıvranan su
pis-iık senin ölmeni izler, kılım bile kıpırdatmazdı. Onu duydun. Kendi kokusmus postu onun için
senin bütün ailenden daha önemli."
"Biliyorum," dedi Harry soluk soluga. "Onu satoya götürürüz. Ruh Emici'lere teslim ederiz.
Azkaban'a gider... yeter ki onu öldürmeyin."
"Harry!" dedi Pettigrew, kollarını Harry'nin dizlerine dolayarak. "Sen - tesekkür ederim - bana hak
ettigimden fazlasını veriyorsun - tesekkür ederim -"
"Çekil basımdan," diye tersledi Harry. Tiksintiyle Pettigrev/'un ellerini üzerinden çekti. "Bunu senin
için yapmıyorum. Bence babam en iyi arkadaslarının sırf senin için katil olmalarını istemezdi, onun
için yapıyorum."
Kimse kımıldamıyor, çıt çıkarmıyordu. Pettigrew hariç. Ellerini gögsüne koymus, hırıltılı hırıltılı
nefes alıyordu. Black ve Lupin birbirlerine bakıyorlardı. Sonra aynı anda harekete geçerek,
asalarını indirdiler.
"Bu karan vermek bir tek senin hakkın, Harry," dedi Black. "Ama düsün... onun ne yaptıgını
düsün..."
"Azkaban'a gider," diye tekrarladı Harry. "Eger orayı hak eden biri varsa, o da bu..."
Pettigrew hâlâ arkasında hırıl hırıl nefes alıyordu.
"Pekâlâ," dedi Lupin. "Kenara çekil, Harry."
442
Harry tereddüt etti.
"Onu baglayacagım," dedi Lupin. "Sadece baglayacagım, yemin ederim."
Harry çekildi. Lupin'in asasından bu defa ince sicimler çıktı. Az sonra Pettigrew, kolları, bacakları
ve agzı baglanmıs halde, yerde kıvranıyordu.
Black de asasını Pettigrew'a yönelterek, "Peter, bir dönüsürsen," diye hırladı, "seni gerçekten
öldürürüz. Anlastık mı, Harry?"
Harry yerde yatan açması gövdeye baktı ve Pettig-rew'un onu görebilecegi sekilde basıyla
onayladı.
"Pekâlâ," dedi Lupin, is ciddiyetiyle. "Ron, ben kemikleri Madam Pomfrey gibi düzeltemem, o
yüzden seni hastane kanadına götürene kadar bacagım sarsak iyi olur."
Hemen Ron'un yanma gitti, egildi, asasıyla Ron'un bacagına dokundu ve "Feruîa," diye mırıldandı.
Ron'un bacagına sargılar dolanmaya, onu bandajlamaya basladı. Lupin onun ayaga kalkmasına
yardım etti; Ron agırlıgını hafifçe sakat ayagına verdi ve acıdan yüzü burusmadı.
"Simdi daha iyi," dedi. 'Tesekkürler."
"Ya Profesör Snape?" dedi Hermione alçak sesle. Gözleri Snape'in yerde yatan bedenindeydi.
"Ciddi bir seyi yok," dedi Lupin, egilip nabzını kontrol ederek. "Biraz - fazla hevesliydiniz, o kadar.
Hâlâ baygın. Seyy - belki emniyet içinde satoya dönene kadar kendine getirmesek daha iyi. Onu
Page 154
Harry Potter Azkaban Tutsagı
böyle de götürebiliriz..."
443
"Mobilicorpus," diye mırıldandı. Snape sanki bileklerine, boynuna ve dizlerine görünmez ipler
baglanmıs-çasma, birden ayaga dikildi. Garip bir kuklaymıs gibi, bası çirkin bir sekilde sarkıyordu.
Yerden birkaç santim havada duruyor, cansız ayakları sallanıyordu. Lupin, Görünmezlik Pelerini'ni
alıp cebine tıktı.
"çimizden ikisi de suna zincirlenecek," dedi Black, Pettigrew'u ayagıyla dürterek. "si sıkı tutmak
için."
"Ben yaparım," dedi Lupin.
"Bir de ben," dedi Ron kızgın bir sesle. Topallaya topallaya ilerledi.
Black yoktan agır prangalar var etti. Az sonra Pet-tigrew yine ayaktaydı, sol kolu Lupin'in sag
koluna, sag kolu da Ron'un sol koluna zincirlenmisti. Ron'un yüzünde kararlı bir ifade__yardı.
Scabbers'm gerçek'kimligini sahsına hakaret kabul etmis gibiydi. Crookshanks yumusak bir
hareketle yataktan atlayıp, öncülük etmek için odadan dısarı çıktı, tüylü kuyrugu keyifle havaya
dikilmisti.
444
YRMNC BOLUM
Ruh Emici Öpücügü
Harry hiç bu kadar tuhaf bir grup içinde bulunmamıstı. Merdivenden asagı inerken bası
Crookshanks çekiyordu; altı bacaklıların katıldıgı bir yarısın yarısmacılarına benzeyen Lupin,
Pettigrew ve Ron onun arkasından geliyorlardı. Onların arkasında Profesör Snape, kendi asasının
etkisiyle havada tekinsiz bir sekilde süzülüyordu. Snape'in asasını Sirius elinde tutmus, onu
yönlendiriyordu. Profesör'ün ayak parmaklan inerlerken her basamaga çarpıyordu. Harry ve
Hermione ise en arkadaydı.
Tünele yeniden girmek zor oldu. Lupin, Pettigrew ve Ron geçebilmek için yan döndüler. Lupin hâlâ
asasını Pettigrew'un üstünde tutuyordu. Harry onların tek sıra halinde tünel boyunca garip bir
sekilde yan yan gittiklerini görebiliyordu. Crookshanks yine bastaydı. Harry, Snape'in önleri sıra
havada süzülmesini saglayan Sirius'un hemen ardından tünele girdi. Snape'in sallanan bası alçak
tavana vurup duruyordu. Harry Sirius'un bunu önlemek için hiç çaba göstermedigi izlenimine
kapıldı.
445
Tünelde yavas yavas ilerlerlerken, Sirius birden Harry'ye, "Bu ne anlama geliyor, biliyor musun?"
diye sordu. "Pettigrevv'u teslim etmek ne anlama geliyor?"
"Özgürsün," dedi Harry.
"Evet... Ama ben aynı zamanda - bilmiyorum sana söyleyen oldu mu - ben senin vaftiz babanım."
Harry, "Evet, biliyordum," dedi.
"Eh... annenle baban beni senin velin tayin etmisti," dedi Sirius gergin bir tavırla. "Onlara bir sey
olursa..."
Harry bekledi. Acaba Sirius onun sandıgı seyi mi kastediyordu?
"Tabii anlarım, yani, teyzen ve enistenle kalmak istersen," dedi Sirius. "Ama... hani... düsün
bakalım. Bir kez adım temize çıkınca... eger sen... farklı bir ev istersen..."
Harry'nin mide boslugunda bir patlama oldu adeta.
"Ne - seninle oturmak mı?" dedi, kazayla basını tavandan çıkmıs bir kayaya vurarak.
"Dursley'lerden ayrılmak mı?~
"Elbette, istemeyecegini tahmin etmistim," dedi Sirius hemen. "Anlıyorum. Ben sadece
düsünmüstüm ki -"
"Sen deli misin?" dedi Harry. Onun sesi de en az Sirius'unki kadar çatlak çıkmıstı. "Elbette
Dursley'lerden ayrılmak istiyorum! Evin var mı? Ne zaman tasınabilirim?"
Sirius ona bakmak için bütün vücuduyla döndü. Snape'in kafası tavanı sıyırıyordu, ama Sirius
aldırıyora benzemiyordu.
"stiyor musun?" diye sordu. "Ciddi misin?"
446
Page 155
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Evet, ciddiyim," dedi Harry.
Sirius'un kuru yüzü, Harry'nin onda gördügü ilk gerçek gülümsemeyle aydınlandı. Bu tebessüm,
sasırtıcı bir degisiklige yol açtı. Sanki o bir deri bir kemik maskenin arkasından, on yıl daha genç
biri bakıyormus gibi. Bir an için, Harry'nin annesiyle babasının dügü-nündeki gülen adama
benzemisti.
Tünelin ucuna varana kadar bir daha konusmadılar. Önce Crookshanks dısarı fırladı, belli ki agaç
göv-desindeki yumruya patisiyle basmıstı. Çünkü Lupin, Pettigrew ve Ron, saldırgan dallardan ses
soluk çıkmadan yukarı tırmandılar.
Sirius önce Snape'i delikten geçirdi, sonra Harry ile Hermione geçsinler diye çekildi. Sonunda hepsi
dısarı çıkmıstı.
Simdi arazi çok karanlıktı, tek ısık satonun uzaktaki pencerelerinden geliyordu. Tek kelime
etmeden yola koyuldular. Pettigrevv hâlâ hırıltıyla soluyor, arada bir de sızıldanıyordu. Harry'nin
kafası kazan gibiydi. Dursley'lerden ayrılacaktı. Annesiyle babasının en iyi arkadası Sirius Black'le
birlikte oturacaktı... Ser-semlemisti... Dursley'lere televizyonda gördükleri mahkûmla oturacagını
söyledigi zaman neler olacaktı acaba?
"Tek bir yanlıs hareket bile yapma, Peter," dedi Lupin önlerinde, tehdit edici bir edayla. Asası hâlâ
Pettig-revv'un gögsüne dönüktü.
Araziden agır agır geçtiler, sato ısıkları gittikçe bü-yüyordu. Snape yine Sirius'un önünde, çenesi
gögsüne
447
vurarak garip bir sekilde havada süzülüyordu. Sonra birden -
Bir bulut hareket etti. Yerde donuk gölgeler olustu. Grup, ay ısıgı içinde kalmıstı.
Snape, birden duran Lupin, Pettigrew ve Ron'a çarptı. Sirius donup kaldı. Kolunu uzatıp Harry ve
Her-mione'nin önünü kesti.
Harry, Lupin'in siluetini görebiliyordu. Kaskatı kesilmisti. Sonra kolu bacagı titremeye basladı.
"Eyvah -" diye yutkundu Hermione. "Bu gece k-sir'ini almadı! Güvenli degil!"
"Kosun," diye fısıldadı Sirius. "Kosun! Hemen!"
Ne var ki Harry kosamazdı. Ron zincirle Pettigrew ve Lupin'e baglıydı. Harry ileri dogru atıldı, ama
Sirius onu gögsünden yakalayıp geriye savurdu.
"Bana bırak - KOS!"
Korkunç bir hırlama duyuldu. Lupin'in kafası uzuyordu. Vücudu da. Omuzlan kamburlasıyordu.
Yüzünde ve ellerinin çevresinde gözle görülür sekilde kıllar çıkıyordu, elleri bükülerek pençelere
dönüsüyordu. Crookshanks'in tüyleri de havaya dikilmisti, geri geri gidiyordu -
Kurtadam arka ayakları üzerinde kalkıp uzun çenesini takırdatırken, Sirius Harry'nin yanından yok
oldu. Muazzam, ayı gibi bir köpege dönüserek ileri atıldı. Kurtadam kendini onu baglayan
prangalardan kurtarırken, köpek de onu ensesinden yakalayıp geriye, Ron ve Pettigrew'dan uzaga
çekti. Çene çeneye kilitlenmislerdi, pençeleriyle birbirlerini paralıyorlardı -
448
Harry gördüklerinin etkisiyle oldugu yere çakıldı kaldı; onların kavgasına öyle dalmıstı ki, baska
hiçbir seyi fark etmiyordu. Onu kendine getiren, Hermi-Dne'nin çıglıgı oldu -
Pettigrevv, Lupin'in düsen asasını almak için yere atlamıstı. Sargılı bacagı üzerinde saglam
duramayan Ron düsmüstü. Bir pat sesi duyuldu, sonra parlak bir ısık görüldü - Ron yerde
hareketsiz yatıyordu. Bir pal daha - Crookshanks havaya uçtu, sonra da yere yıgıldı
"Expelliarmus!" diye haykırdı Harry, kendi asasını Pettigrew'a tutarak. Lupin'in asası havaya uçtu,
gözden kayboldu. "Oldugun yerde kal!" diye bagırdı Harry, ileri dogru kostu.
Çok geç kalmıstı. Pettigrevv da dönüsüm geçirmisti. Harry onun kel kuyrugunun Ron'un ileri
uzanmıs kolundaki prangadan kamçı gibi savrulup geçtigini gördü, otların arasından bir hısırtı
geldi.
Bir uluma ile gümbür gümbür bir hırlama duyuldu; Harry dönünce kurtadamm kaçtıgını gördü;
dört nala Orman'a gfdiyordu -
"Sirius, Pettigrew gitti, fareye dönüstü!" diye bagırdı.
Sirius kan içindeydi, burnuyla sırtında derin yaralar vardı, ama Harry'yi duyunca yeniden fırlayıp
Page 156
Harry Potter Azkaban Tutsagı
gitti. Ayak sesleri hızla uzaklastı ve sessizlige karıstı.
Harry ve Hermione, Ron'un yanına kostular.
"Ona ne yaptı?" diye fısıldadı Hermione. Ron'un gözleri yarı yarıya kapalıydı, agzı açık kalmıstı.
Kesinlikle canlıydı, soluk aldıgını duyuyorlardı, ama onları tanıyora benzemiyordu.
449
"Bilmiyorum."
Harry çaresizce çevresine bakındı. Black de, Lupin de gitmisti... Yanlarında sadece Snape vardı,
hâlâ bilinçsiz bir halde, havada asılı duruyordu.
Harry, saçını gözlerinden çekip dogru dürüst düsünmeye çalısarak, "Onları satoya götürüp birine
söyle-s?k iyi olur," dedi. "Gel -"
Ama sonra, karanlıgın içinden kesik kesik bir havlama, bir inleme duydular, acı çeken bir köpegin
sesi...
"Sirius," diye mırıldandı Harry, gözlerini dikip karanlıga bakarak.
Bir an kararsız kaldı, ama o sırada Ron için yapabilecekleri bir sey yoktu. Black'in ise bası dertteydi
-
Harry kosmaya basladı, Hermione hemen ardın-daydı. Acı havlama gölün yakınından geliyor
gibiydi. Ona dogru segirttiler ve Harry son sürat kosarken sogugu fark etti, ama ne anlama
geldigini anlamadı -
Havlama birden durdu. Gölün kıyısına vardıklarında neden durdugunu gördüler - Sirius yeniden
insana dönüsmüstü. ki büklüm bir halde, ellerini basına gö-türfıüstü.
"Haaayır," diye inledi. "Haaayır... lütfen..."
Ve Harry o anda onları gördü. En az yüz tane Ruh Emici, gölün çevresinden kara bir yıgın halinde
onlara dogru kayıyordu. HızUı döndü, o asina, buz gibi soguk içine nüfuz ediyordu, sis görüsünü
bulandırıyordu. Karanlıkta her yandan beliren Ruh Emici'ler onları çember içine alıyordu.
"Hermione, mutlu bir sey düsün!" diye haykırdı
450
Harry. Asasını kaldırdı, görüsünü temizlemek için hızla gözlerini kırptı, zihninde hafif hafif
yankılanmaya baslayan çıglıktan kurtulmak için kafasını salladı -
Vaftiz babamla birlikte oturacagım, Dursley'lerden ayrılıyorum.
Sirius'u ve yalnızca Sirius'u düsünmek için kendini zorladı ve büyülü sözleri söylemeye koyuldu:
"Expecto patronum! Expecto patronum!"
Black titredi, yuvarlanarak döndü ve ölüm kadar solgun halde, yerde hareketsiz yattı.
iyilesecek. Gidip onunla birlikte oturacagım.
"Expecto patronum! Hermione, yardım et bana! Ex-pecto patronum!"
"Expecto -" diye fısıldadı Hermione, "expecto - ex-pecto -"
Ama yapamadı. Ruh Emici'ler onlara yaklasıyordu, aralannda bir metre bile kalmamıstı. Harry ve
Hermi-one'nin çevresinde kah bir duvar olusturdular, daha da yakına geldiler...
"EXPECTO PATRONUM!" diye haykırdı Harry, ku-laklarındaki çıglıgı silmeye çalısıyordu. "EXPECTO
PATRONUM!"
Asasından ince bir gümüs demeti çıktı ve önünde sis gibi havada kaldı. Aynı anda Harry, hemen
yanı basında Hermione'nin yıgıldıgını hissetti. Yalnızdı... tamamen yalnız...
"Expecto - expecto patronum -"
Harry dizlerinin soguk otlara çarptıgını hissetti. Sis gözlerini perdeliyordu. Büyük bir çabayla
hatırlamaya
451
çalıstı - Sirius masumdu - masum - iyi olacagız - onunla oturacagım -
"Expecto patronum!" diye soludu.
Biçimsiz Patronus'unun cılız ısıgında, bir Ruh Emi-ci'nin çok yakınında durdugunu gördü. Harry'nin
yarattıgı gümüs sis bulutundan geçemiyordu. Pelerinin altından ölü, yapıs yapıs bir el dısarı
uzandı. Patro-nus'u yana itmek istermis gibi bir hareket yaptı.
"Hayır - hayır -" diye soludu Harry. "O masum -expecto - expecto patronum -"
Onu gözlediklerini hissedebiliyordu, hırıltılı nefeslerini kötücül bir rüzgâr gibi çevresinde
Page 157
Harry Potter Azkaban Tutsagı
duyuyordu. En yakındaki Ruh Emici onu ölçüp biçiyor gibiydi. Sonra yarı çürümüs ellerini kaldırdı -
ve kukuletasını indirdi.
Gözlerin olması gereken yerde sadece ince, gri, lekeli bir deri vardı, bos göz yuvalarının üstüne
bombos gerilmisti. Ama bir agzı vardı... Açık, biçimsiz bir delik, havayı bir ölüm hırıltısıyla
emiyordu.
Harry felç edici bir korkuyla doldu, ne kıpırdayabiliyor, ne de""~konusabiliyordu. Patronus'u titresti
ve öldü.
Beyaz sis onu körlestiriyordu. Mücadele etmesi gerekiyordu... erpecto patronum... göremiyordu...
ve uzakta, o asina çıglıgı duyuyordu... expecto patronum... siste el yordamıyla Sirius'u aradı ve
kolunu buldu... onu alamayacaklardı...
Ama bir çift kuvvetli, yapıs yapıs el birden Harry'nin boynuna dolandı. Yüzünü kaldırması için
zorluyordu... Harry onun solugunu hissediyordu... ön-
452
ce Harry'den kurtulacaktı... Harry onun kokmus nefesini hissediyordu... annesi kulaklarında
bagırıyordu... duydugu son sey onun sesi olacaktı -
Ve sonra, onu bogan sisin arasından, gittikçe daha da parlak bir hal alan gümüsümsü bir ısık
gördügünü sandı... öne, çimlerin üstüne düstügünü hissetti -
Harry, yüzükoyun yerde, kımıldayamayacak kadar zayıf ve hasta halde, titreyerek gözlerini açtı.
Kör edici ısık, çevresindeki otları aydınlatıyordu... Çıglık durmustu, soguk geri çekiliyordu...
Birisi Ruh Emici'leri geri sürüyordu... onun, Siri-us'un ve Hermione'nin çevresinde daireler
çiziyordu... Ruh Emici'lerin hırıl hırıl emme sesleri siliniyordu. Gidiyorlardı... hava yeniden
ılınmıstı...
Harry geri kalan tüm kuvvetiyle basını birkaç santim kaldırdı ve ısıgın içinde, dörtnala gölden
geçen bir hayvan gördü. Gözleri terden bulanıklasmıs halde, onun ne oldugunu çıkarmaya çalıstı...
bir tek boynuzlu at kadar parlaktı. Bilincini yitirmemek için mücadele eden Harry, karsı kıyıya
varınca onun yavaslayıp durmasını izledi. Bir anda, hayvanın saçtıgı ısıkta, onu karsılayan birini
gördü... elini kaldırarak onu oksayan birini... garip sekilde asina gelen birini... ama, olamazdı...
Harry anlamıyordu. Artık düsünemiyordu. Gücünün son damlasının kendisini terk ettigini hissetti
ve bayılırken bası yere vurdu.
453
YRM BRNC BÖLÜM
Hermione'nin Szm
"Çok sasırtıcı bir is... çok sasırtıcı.. hiçbirinin ölmemesi mucize... hiç böyle sey duymadım...
Dogrusu, senin orda olman büyük sans, Snape..."
'Tesekkür ederim, Bakan Bey."
"kinci Sınıf Merlin Nisanı derim ben. Eger kopara-bilirsem, Birinci Sınıf!"
"Gerçekten çok tesekkür ederim, Bakan Bey."
"Suranda feci bir kesik var... Black yaptı herhalde."
"Aslında, Potter, Weasley ve Granger'dı, Bakan Bey..."
"Ne diyorsun!"
"Black onları büyülemisti, görür görmez anladım. Davranıslarına bakılırsa, bir Kafa Karıstırma
Büyüsü. Onun masum olabilecegine inanıyor gibiydiler. Yaptıklarından sorumlu degillerdi. Öte
yandan, onlar,n müdahalesi Black'in kaçmasına yol açabilirdi... belli ki Black'i tek baslarına
yakalayabileceklerini sanıyorlardı. Simdiye kadar pek çok sey yaptılar, hepsi yanlarına kaldı...
Korkarım bu kendilerini pek üstün görmelerine yol
454
açmıs... ve elbette Müdür de Potter'a hep olagandısı miktarda özgürlük tanımıstır -"
"Eh, yani sey, Snape... Harry Potter, biliyorsun... o söz konusu olunca hepimiz yelkenleri suya
indiriyoruz."
"Ama yine de - acaba bu kadar özel muamele göstermekle ona iyilik mi ediliyor? Sahsen ben ona
baska herhangi bir ögrenci gibi davranmaya çalısıyorum. Ve baska hangi ögrenci arkadaslarını
böyle bir tehlikeye atsa - en azından - okuldan uzaklastırılırdı. Düsünün, Bakan Bey: Okulun bütün
Page 158
Harry Potter Azkaban Tutsagı
kurallarına karsı gelerek - onun korunması için alınan bütün önlemlerden sonra - geceleyin okul
arazisi dısına çıkmak, bir kurtadam ve bir caniyle beraber olmak - yasadısı olarak Hogsmeade'i de
ziyaret ettigine inanmam için nedenler var -"
"Vay, vay... Bakalım, Snape, bakalım... çocuk kesinlikle budalaca davranmıs..."
Harry yatmıs, gözleri sımsıkı yumulu, dinliyordu. Kendini çok dermansız hissediyordu. Duydugu
kelimelerin kulaklarından beynine ulasması çok vakit alıyordu sanki. Bu yüzden de anlamakta
zorlanıyordu. Kolları bacakları kursun gibiydi, gözkapakları açamayacagı kadar agırdı... Burada, bu
rahat yatakta, sonsuza kadar yatmak istiyordu...
"Beni asıl sasırtan, Ruh Emici'lerin davranısı oldu... onların geri çekilmesine neyin yol açtıgı
konusunda bir fikrin var mı, Snape?"
"Hayır, Bakan Bey. Ben ayıldıgımda, okul girisindeki mevzilerine dönüyorlardı..."
455
"Olaganüstü. Ve buna ragmen Black, Harry ve kız -"
"Onlara ulastıgımda hepsi bilincini yitirmis durumdaydı. Black'i baglayıp agzını tıkadım tabii,
büyüyle sedyeler yarattım ve hepsini dosdogru satoya geri getirdim."
Bir duraklama oldu. Harry'nin beyni artık biraz daha hızlı çalısıyor gibiydi ve bu hızla birlikte, mide
boslugu kemiriliyörmüs gibi bir duyguya kapılmıstı...
Gözlerini açtı.
Her sey biraz flu görünüyordu. Biri Harry'nin gözlügünü çıkarmıstı. Karanlık hastane kanadında
yatıyordu. Kogusun sonunda, sırtı ona dönük, bir yatagın üzerine egilmis Madam Pomfrey'yi
seçebiliyordu. Harry gözlerini kıstı. Madam Pomfrey'nin kolunun altından Ron'un kızıl saçları
görülebiliyordu.
Harry yastıgın üzerinde basını oynattı. Sagındaki yatakta Hermione yatıyordu. Yatagına ay ısıgı
vuruyordu. Onun da gözleri açıktı. Taslasmıs gibiydi, Harry'nin uyanık oldugunu fark edince
parmagını dudaklarına götürdü, sonra da hastane kanadı kapısını isaret etti. Kapı arahKh,
Cornelius Fudge ile Snape'in sesleri, oradan, dısarıdaki koridordan geliyordu.
Madam Pomfrey karanlık kogusta çabuk çabuk yürüyerek Harry'nin yatagına geldi. Harry ona
bakmak için o'öndü. Madam Pomfrey'nin elinde, hayatında gördügü en büyük çikolata vardı.
Çikolatadan çok, küçük bir kayaya benziyordu.
Canlı bir sesle, "Aa, uyanmıssın!" dedi Madam Pomfrey. Çikolatayı Harry'nin yatagının basucundaki
456
komodinin üstüne koydu ve küçük bir çekiçle parçalara bölmeye koyuldu.
Harry ve Hermione bir agızdan, "Ron nasıl?" dediler.
Madam Pomfrey keyifsizce, "Yasayacak," dedi. "Sizin ikinize gelince... burada kalacaksınız, yani
ben ikinizin de - Potter, ne yaptıgını sanıyorsun sen?"
Harry yerinde dogrulmus, gözlügünü tnkıyor ve asasını alıyordu.
"Müdür'ü görmem gerek," dedi.
"Potter," dedi Madam Pomfrey, sakinlestirici bir tavırla, "tamam. Black'i yakaladılar. Yukarıya
kilitlendi. Ruh Emici'ler her an Öpücük islemini gerçeklestirebilirler-"
"NE?"
Harry yataktan asagı atladı; Hermione de aynı seyi yapmıstı. Ama Harry'nin çıglıgı dısarıdan,
koridordan duyulmustu. Bir saniye sonra Cornelius Fudge ile Sna-pe kogusa girdiler.
"Harry, Harry, neler oluyor?" dedi sarsılmıs görünen Fudge. "Yatagında olmalısın - çikolata yedi
mi?" diye sordu Madam Pomfrey'ye endiseyle.
"Bakan Bey, dinleyin!" dedi Harry. "Sirius Black masum! Peter Pettigrew yalandan ölmüs gibi
yaptı! Bu aksam onu gördük! Ruh Emici'lerin Sirius'a bunu yapmalarına izin veremezsiniz, o -"
Ama Fudge yüzünde hafif bir tebessümle basını sallıyordu.
"Marn, I l.ırrv, kafan çok karısmıs, çok zor anlar ya-
457
sadın. Sırtüstü yat simdi, her sey kontrolümüz altında..."
"HAYIR, DEGL!" diye feryat etti Harry. "YANLIS ADAMI YAKALADINIZ!"
"Bakan Bey, lütfen dinleyin," dedi Hermione, o da Harry'nin yanına kosmustu ve Fudge'ın yüzüne
Page 159
Harry Potter Azkaban Tutsagı
yalvarırcasına bakıyordu. "Ben de onu gördüm. Ron'un fare-siydi, o bir Animagus, yani Pettigrew,
ayrıca -"
"Görüyorsunuz ya, Bakan Bey," dedi Snape. "Kafaları karısmıs, ikisinin de... Black iyi is
çıkarmıs..."
"KAFAMIZ KARISMIS FALAN DEGL!" diye kük-redi Harry.
Madam Pomfrey kızgınlıkla, "Bakan Bey! Profesör!" dedi. "Gitmeniz konusunda ısrar ediyorum.
Pot-ter benim hastam ve üzülmemesi gerekiyor!"
"Ben üzgün degilim, onlara neler oldugunu anlatmaya çalısıyorum!" dedi Harry öfkeyle. "Bir
dinleseler -"
Ama Madam Pomfrey birden Harr/nin agzına koca bir parça çikolata aktı. Harry bogulur gibi oldu,
kadın da bu fırsattan yararlanıp onu zorla yemden yataga yatırdı.
"Simdi, lütfen, Bakan Bey, bu çocukların bakıma ihtiyaçları var. Lütfen gidin -"
Kapı yeniden açıldı. Gelen Dumbledore'du. Harry agzını dolduran çikolatayı büyük zorlukla yutup
yeniden ayaga kalktı.
"Profesör Dumbledore, Sirrus Black -"
"Tanrı askına!" dedi Madam Pomfrey, kendini kaybetmis bir halde. "Burası hastane kanadı mı,
degil mi? Müdür Bey, ısrar etmek zorundayım -"
458
"Özür dilerim, Poppy, ama Mr Potter ve Miss Granger'la biraz konusmam gerek," dedi Dumbledo-re
sakin sakin. "Az önce Sirius Black'le konusuyordum -"
"Eminim ki size de Potter'ın kafasına soktugu masalı anlatmıstır," dedi Snape tükürür gibi. "Bir
fare hakkında, sözde Pettigrew sagmıs -"
"Gerçekten de Black'in hikâyesi buydu," dedi Dumb-ledore, dar çerçeveli gözlügünün arkasından
Snape'i dikkatle süzerek.
"Peki ya benim tanıklıgımın hiç mi degeri yok?" diye hırladı Snape. "Peter Pettigrevv Bagıran
Baraka'da degildi, arazide de izine rastlamadım."
Hermione ciddiyetle, "Çünkü kendinizden geçmistiniz de ondan, Profesör!" dedi. "Vaktinde
gelmediginiz için duymadınız -"
"Miss Granger, ÇENENZ TUTUN!"
"yi de, Snape," dedi Fudge, sasırmıs görünüyordu, "küçük hanımın zihni karısık, hosgörüyle
yaklasmalıyız-"
Dumbledore onun lafını kesti, "Harry ve Hermione ile yalnız konusmalıyım," dedi. "Cornelius,
Severus, Poppy - lütfen bizi yalnız bırakın."
"Müdür Bey!" diye feveran etti Madam Pomfrey. "Tedaviye ihtiyaçları var, istirahata -"
"Bu konunun beklemeye tahammülü yok," dedi Dumbledore. "Israr etmek zorundayım."
Madam Pomfrey dudaklarını büzdü ve hızla kogusun öbür ucundaki odasına yürüdü, kapıyı da
arkasm-
459
dan çarptı. Fudge yeleginden sarkan büyük, altın cep saatine baktı.
"Ruh Emici'ler gelmis olmalı," dedi. "Gidip onları bulayım. Dumbledore, yukarıda görüsürüz."
Kapıya gitti ve Snape için açık tuttu, ama Snape yerinden kıpırdamamıstı.
Göz1 eri Dumbledore'un yüzüne dikili, "Black'in hikâyesinin tek kelimesine inanmıyorsunuz
elbette," diye fısıldadı Snape.
"Harry ve Hermione ile yalnız konusmak istiyorum," diye tekrarladı Dumbledore.
Snape ona dogru bir adım attı.
"Sirius Black daha on altı yasındayken cinayet isleyebilecegini göstermisti," diye soludu. "Bunu
unutmadınız, degil mi, Müdür Bey? Bir zamanlar beni öldürmeye kalkıstıgını unutmadınız, degil
mi?"
Dumbledore yavasça, "Hafızam her zaman oldugu kadar güçlü, Severus," dedi.
Snape birden döndü ve Fudge'ın hâlâ tuttugu kapıdan dısarı rap rap yürüdü. Kapı onun arkasından
kapanınca, DumBledore, Harry ve Hermione'ye döndü. kisi aynı anda heyecanla konusmaya
basladılar.
Page 160
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Profesör, Black dogru söylüyor, biz Pettigrew'u gördük -"
"- Profesör Lupin kurtadama dönüsünce kaçtı -"
"- o bir fare -"
"- Pettigrew ön pençesini, yani parmagını demek istiyorum, onu kesmis -"
"- Ron'a Pettigrevv saldırdı, Sirius degil -"
460
Ama Dumbledore elini kaldırarak bu açıklama selini durdurdu.
"Simdi dinleme sırası sizde, sözümü kesmemenizi rica ediyorum, çünkü çok az vaktimiz var," dedi
yavasça. "Black'in hikâyesini destekleyecek bir nebze kanıt bile yok, sizin sözlerinizden baska - ve
on üç yasındaki iki büyücünün sözleri kimseyi ikna etmez. Bir sokak dolusu görgü tanıgı Sirius'un
Pettigrew'u öldürdügüne yemin etti. Ben kendim Bakanlık'ta ifade verip Pot-ter'ların Sır
Tutucu'sunun Sirius oldugunu söyledim."
Kendini tutamayan Harry, "Profesör Lupin size anlatır-"dedi.
"Profesör Lupin su anda Orman'ın derinliklerinde, kimseye hiçbir sey anlatacak hali yok. Yeniden
insana dönüstügünde, is isten geçmis olacak, Sirius ölüden de beter hale gelecek. Ayrıca
aramızdan çogu kurtadamla-ra hiç güvenmedigi için, onun desteginin de pek bir anlam
tasımayacagını ekleyeyim - ve Sirius'la ikisinin eski dost olmaları -"
"Ama -"
"Dinle beni, Harry. Çok geç, anlıyor musun? Profesör Snape'in olaylara iliskin yorumunun
sizinkinden çok daha ikna edici oldugunu anlaman gerek."
Hermione çaresizce, "Sirius'tan nefret ediyor," dedi. "Sırf Sirius ona aptalca bir saka yaptı diye -"
"Sirius masum bir adam gibi hareket etmedi. Sisman Hanım'a yönelik saldırı - Gryffindor Kulesi'ne
bıçakla girmek - Ölü ya da diri, Pettigrew olmadan Profesör Snape'in ifadesini geçersiz kılma
sansımız sıfır."
461
"Ama siz bize inanıyorsunuz."
"Evet, inanıyorum," dedi Dumbledore sakin sakin. "Ama baskalarının hakikati görmesini
saglayacak ya da Sihir Bakam'm asacak gücüm yok..."
Harry onun agırbaslı yüzüne baktı ve sanki ayaklarının altındaki toprak birden çekilmis gibi bir
hisse kapıldı. Dumbledore'un her seyi halledebilecegi fikrine alısmıstı. Onun mucizevi bir çözüm
yaratmasını beklemisti. Ama hayır... son umutları da yok olup gitmisti iste.
Dumbledore agır agır, "Bizim ihtiyacımız olan sey," dedi ve açık mavi gözleri Harry'den
Hermione'ye çevrildi, "daha fazla zaman."
"Ama -" diye basladı Hermione. Sonra gözleri yusyuvarlak oldu. "OH!"
"Simdi, iyi dinleyin," dedi Dumbledore, çok alçak sesle, ama çok anlasılır sekilde konusuyordu.
"Sirius yedinci katta Profesör Flitwick'in odasında kilitli. Batı Kule-si'nin sagdan on üçüncü
penceresi. Eger her sey yolunda giderse, bu aKsam birden fazla masum cam kurtarabilirsiniz. Ama
sunu unutmayın, ikiniz de. Asla görülmemelisiniz. Miss Granger, yasayı biliyorsunuz - nelerin
tehlikede oldugunu biliyorsunuz... gö-rül-me-me-li-si-niz."
Harry'nin neler olup bittigi hakkında en ufak bir fikri yoktu. Dumbledore döndü ve kapıya varınca
yine onlara baktı.
"Sizi içeri kilitliyorum. Su anda -" saatine baktı, "gece yarısına bes var. Miss Granger, üç devir
yaptırsanız yeter sanırım. yi sanslar."
462
"yi sanslar mı?" diye tekrarladı Harry, kapı Dumb-ledore'un arkasından kapanırken. "Üç devir mi?
Neden söz ediyor? Ne yapmamız gerek?"
Ama Hermione yakasından elini sokmus, el yordamıyla cüppenin altından çok uzun ve çok ince bir
altın zincir çıkarmakla mesguldü.
"Harry, buraya gel," dedi telasla. "Çabuk!"
Harry onun yanına gitti, iyice afallamıstı. Hermione zinciri uzatıyordu. Harry onun ucundan sarkan
minik, parıldayan bir kum saati gördü.
"ste-"
Page 161
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Hermione zinciri onun da boynuna dolamıstı.
"Hazır mısın?" dedi soluk soluga.
"Ne yapıyoruz?" dedi Harry, neler olup bittigini zerre kadar anlamıyordu.
Hermione kum saatini üç kere çevirdi.
Karanlık kogus yok oldu. Harry büyük bir hızla geriye dogru uçtugu hissine kapıldı. Yanından
bulanık bir renkler ve sekiller denizi geçip gitti; kulakları zonklu-yordu Bagırmak istedi, ama kendi
sesini duyamadı -
Ama lvıtden ayaklarının altında sert zemini hissetti, her sey yeniden odak noktasına oturdu -
Bosalmıs Giris Salonu'nda Hermione'nin yanında duruyordu, açık ön kapılardan tas dösemeye altın
renkte bir günes ısıgı seli vurmustu. Telasla dönüp Hermi-one'ye baktı, kum saatinin zinciri
boynunu kesiyordu.
"Hermione, ne -?"
"Gir suraya!" Hermione, Harry'nin kolunu tutup onu salonun öbür yanına, bir süpürge dolabının
kapısı-
463
na sürükledi. Kapıyı açtı, Harry'yi içeri, kovalarla yer bezlerinin arasına itti. Kendi de arkasından
girdi ve kapıyı çarparak kapattı.
"Ne - nasıl - Hermione, neler oluyor?" .
"Zamanda geriye gittik," diye fısıldadı Hermione, karanlıkta Harry'nin boynundaki zinciri çıkararak.
"Üç saat geriye..."
Harry kendi bacagını bulup iyice bir çimdikledi. Canı çok acıdı, böylece çok garip bir rüya görüyor
olma ihtimali de ortadan kalkmıs oldu.
"Ama -"
"Sisst! Dinle! Birileri geliyor! Sanırını - sanırım bu gelenler biz olabiliriz!"
Hermione kulagını dolap kapısına yapıstırmıstı.
"Salondan gelen ayak sesleri... evet, sanırım Hag-rid'e gidiyoruz!"
"Yani simdi sen bana," diye fısıldadı Harry, "hem burada bu dolapta, hem de orada dısarıda
oldugumuzu mu söylüyorsun?"
"Evet," dedi Hermione, kulagı hâlâ dolap kapısına yapısıktı. "Biz oldugumuza eminim... üç kisiden
fazla degilmis gibi geliyor kulaga... ve agır agır yürüyoruz, çünkü Görünmezlik Pelerini'nin
altındayız -"
Sustu, yine dikkatle dinliyordu.
"Ön basamaklardan indik..."
Hermione tersine dönmüs bir kovanın üzerine oturdu; son derece endiseli görünen Harry ise
birtakım sorulara cevap verilmesini istiyordu.
"O kum saati gibi seyi nerden aldın?"
464
"Ona Zaman Döndürücü deniyor," diye fısıldadı Hermione. "Okuldaki ilk günümüzde Profesör
McGo-nagall'dan aldım. Bütün derslerime girebilmek için bütün yıl kullandım. Profesör McGonagall
kimseye söylememem için bana yemin ettirdi. Onu alabileyim diye Sihir Bakanlıgı'na bir sürü
mektup yazmak zorunda kaldı. Onlara örnek bir ögrenci oldugumu ve bunu derslerim dısında
hiçbir sey için asla, asla kullanmayacagımı söyledi... Geriye dönebilmek için boyuna çevirip
duruyorum, aynı anda birden fazla derse bu sayede girdim, anlıyor musun? Ama...
"Harry, Dıımbledore'ıın ne yapmamızı istedigini anlamıyorum. Neden üç saat geri gitmemizi
söyledi? Bunun Sirius'a ne faydası olacak?"
Harry onun gölgeli yüzüne baktı.
Yavasça, "Su sıralarda bir sey olmus olmalı," dedi. ''Onu degistirmemizi istiyor. Ne oldu? Üç saat
önce Hagrid'e dogru yürüyorduk..."
"Simdi üç saat öncesi ve Hagrid'e dogru yürüyoruz iste," dedi Hermione. "Az önce kendimizi
binadan çıkarken duyduk..."
Harry kaslarını çattı, konsantre olmaya çalısarak beynini sulandırıyormus gibi hissediyordu.
"Dumbledore az önce dedi ki - birden fazla masum canı kurtarabilecegimizi söyledi..." Ve birden
Page 162
Harry Potter Azkaban Tutsagı
anladı. "Hermione, Sahgaga'yı kurtaracagız!"
"yi ama - bunuıi Sirius'a ne yararı olacak?"
"Dumbledore dedi ki - bize pencerenin nerede oldugunu söyledi - Flitvvick'in odasının penceresi!
Siri-
465
us'u oraya kilitlemisler! Sahgaga'yı o pencereye uçurup Sirius'u kurtarmamız gerek! Sirius,
Sahgaga'mn sırtında kaçabilir - ikisi de kaçabilir!"
Harry'nin görebildigi kadarıyla, Hermione'nin yüzünde dehsete düsmüs bir ifade vardı.
"Eger bunu görülmeden basarırsak, mucize olur!"
"Eh, denememiz gerek, degil mi?" dedi Harry. Ayaga kalkıp o da kulagını kapıya yapıstırdı.
"Kimse yok galiba... hadi, gidelim..."
Harry dolap kapısını itip açtı. Giris Salonu bostu. Ellerinden geldigi kadar sessizce ve süratle,
dolaptan dısarı fırlayıp tas merdivenlerden indiler. Gölgeler uzamaya baslamıstı bile, Yasak
Orman'daki agaçların tepeleri bir kez daha altın gibi parıldıyordu.
"Ya pencereden bakan varsa -" diye mızıldandı Hermione, arkalarında kalan satoya bakarak.
Harry kararlı bir sekilde, "O zaman kosarız," dedi. "Dosdogru Orman'a, tamam mı? Bir agacı falan
siper alıp nöbet tutarız -"
"Tamâm, ama seraların etrafından dolanalım," dedi Hermione soluk soluga. "Hagrid'in ön
kapısından uzak durmamız gerek, yoksa kendimizi görürüz! Artık Hag-rid'e neredeyse varmıs
olmalıyız!"
Bir yandan onun ne demek istedigini anlamaya çalısan Harry, bir kosu kopardı, Hermione de
arkasından geliyo'du. Sebze tarhından geçerek seralara vardılar, bir an onların arkasında
durakladıktan sonra da kosabildikleri kadar hızla Samarcı Sögüt'ün etrafından dolanıp Ör man'a
sıgındılar...
466
Harry, agaçların gölgelerinde kendini güvencede hissedince döndü; birkaç saniye sonra Hermione
de nefes nefese yanma geldi.
"Tamam," diye soludu, "gizlice Hagrid'in oraya gitmemiz gerek. Sakın görüneyim deme, Harry..."
Orman'in kıyısından gitmeye özen göstererek, agaçların arasından sessizce geçtiler. Hagrid'in
evinin önünü gördükleri anda, kapının vuruldugunu duydular. Hemen genis gövdeli bir mese
agacının ardına gizlenip iki tarafından gözetlemeye koyuldular. Hagrid kapısının esiginde
belirmisti, solgun bir yüzle ve tir tir titreyerek, kim geldi diye etrafına bakındı. Ve Harry kendi
sesini duydu.
"Biziz. Üstümüzde Görünmezlik Pelerini var. Bizi içeri al da çıkaralım."
"Gelmemeliydiniz!" diye fısıldadı Hagrid. Ama sonra geri çekilip, girmelerine izin verdi ve hemen
kapıyı kapattı.
Harry hararetle, "Bu simdiye kadar yaptıgımız en tuhaf sey," dedi.
"Biraz ileri gidelim," diye fısıldadı Hermione. "Sah-gaga'nın daha yakınında olmamız gerek!"
Hagrid'in balkabagı tarhının çevresini saran çite baglanmıs sinirli Sahgaga'yı görene kadar, agaçlar
arasından sessizce ilerlediler.
"Simdi mi?" diye fısıldadı Harry.
"Hayır!" dedi Hermione. "Eger simdi çalarsak, Ko-mite'deki adamlar Hagrid'in onu serbest
bıraktıgını sanır! Onlar Sahgaga'yı dısarıda baglı görene kadar beklememiz gerek!"
467
"O zaman da yaklasık altmıs saniyemiz kalır," dedi Harry. Bu is giderek imkânsız görünmeye
baslamıstı.
Tam o anda, Hagrid'in kulübesinin içinden bir sangırtı koptu.
Hermione, "ste Hagrid süt si rahisini kırdı," diye fısıldadı. "Biraz sonra ben Scabbers ı bulacagım
-"
Sahiden de birkaç dakika sonra Hermione'nin hayret çıglıgını duydular.
"Hermione," dedi Harry birden, "'fa biz - ya biz içeri dalsak, Pettigrew'u yakaladıgım.^ gibi -"
"Hayır!" dedi Hermione dehset x»lu bir fısıltıyla. "Anlamıyor musun? En önemli buyuculuk
Page 163
Harry Potter Azkaban Tutsagı
yasalarından birine karsı geliyoruz! Kimse zamanı degistirme-meli, hiç kimse! Dumbledore'u
duydun, eger görünür-sek-"
"Bizi sadece kendimiz görürüz, bir de Hagrid!"
"Harry, kendini Hagrid'in kulübesine dalarken görsen ne yapardın sence?"
"Herhalde - herhalde aklımı kaçırırdım," dedi Harry. "Ya d"a isin içinde Kara Büyü var sanırdım -"
"Aynen öyle! Anlayamazdın, hatta belki de kendine saldırırdın! Anlamıyor musun? Profesör
McGonagall bana zamanla oynayan büyücülerin basına ne korkunç seyler geldigini anlattı...
Birçogu geçmisteki ya da gelecekteki benliklerini yanlıslıkla öldürmüs!"
"Tamam!" dedi Harry. "Sadece bir fikirdi, düsündüm ki-"
Ama Hermione onu dirsegiyle dürtüp satoyu isaret etti. Harry uzaktaki ön kapıları rahatça
görebilmek için
468
basını biraz oynattı. Dumbledore, Fudge ve yaslı Komite üyesi ile cellat Macnaiı merdivenlerden
iniyorlardı.
"Dısarı çıkmak üzereyiz," dedi Hermione.
Gerçekten de biraz sonra Hagrid'in arka kapısı açıldı ve Harry, kendisi, Ren ve Hermione'nin
Hagrid'le birlikte çıktıklarını gördü. Bu kesinlikle hayatının en garip duygusuydu: Bir agacın
arkasına gizlenip kendisinin bir balkabagı tarhında durusunu gözlemek.
"Bir sey yok, Gaga," dedi Hagrid Sahgaga'ya. "Bir sey yok..." Sonra Harry, Ron ve Hermione'ye
döndü. "Hadi," dedi. "Gidin."
"Hagrid, yapamayız -"
"Onlara gerçekte ne oldugunu anlatırız -"
"Onu öldüremezler -"
"Gidin! Durum zaten fena, bir de siz basınızı derde sokmayın!"
Harry, balkabagı tarhındaki Hermione'nin, Görün-mezlik Pelerini'ni Ron'la ikisinin üstüne çekisini
seyretti.
"Çabuk gidin. Dinlemeyin..."
Hagrid'in ön kapısı çalındı. nfaz heyeti gelmisti. Hagrid geri dönerek, arka kapıyı aralık bırakıp
kulübesine girdi. Harry kulübeyi çepeçevre saran otların parça parça yassılısını izledi ve giden üç
çift ayak sesi duydu. O, Ron ve Hermione gitmislerdi... Ama agaçlar arasında saklanan Harry ve
Hermiorıe, arka kapıdan kulübede neler oldugunu duyabiliyorlardı.
Macnair'in soguk sesi geldi: "Hayvan nerde?"
"Dısar-dısarıda," dedi Hagrid çatlak bir sesle.
. 469
Hagrid'in penceresinde Macnair'in Sahgaga'ya bakan yüzü belirince, Harry basını geri çekti. Sonra
Fud-ge'ı duydular.
"Simdi sana - sey - resmi infaz duyurusunu okumamız gerek, Hagrid. Elimi çabuk tutacagım. Ve
sonra da seninle Macnair'in imzalamanız gerekiyor. Macnair, sen de dinlemelisin, prosedür böyle -"
Macnair'in yüzü pencereden kayboldu. Ya simdi ya hiç.
"Bekle burda," diye fısıldadı Harry Hermione'ye. "Ben hallederim."
Fudge'ın sesi tekrar duyulurken, Harry agacın arkasından fırladı, çitten atlayıp balkabagı tarhına
girdi .ve Sahgaga'ya yaklastı.
"Tehlikeli Hayvanların itlafı Komitesi, bundan böyle kendisinden hükümlü diye söz edilecek olan
Hipogrif Sahgaga'nm 6 Haziran'da günbatımında infaz edilmesini karar altına -"
Harry gözlerim kırpmamaya özen göstererek Sahgaga'nm vahsi, turuncu gözüne bir kez daha
baktı ve yere egilerek selam verdi. Sahgaga pullu dizlerinin üzerine çöktü, sonra yeniden ayaga
kalktı. Harry onu çite baglayan ipi çözmeye çalıstı.
"... boynu vurularak infaz edilmeye mahkûm edildi; infazı Komite'nin tayin edilmis celladı VJalden
Macnair yerine getirecek..." »
"Gel, Sahgaga," diye mırıldandı Harry, "gel, sana yardım edecegiz. Ses çıkarma... ses çıkarma..."
"... asagıdaki tanıklar huzurunda. Hagrid, sen burayı imzalıyorsun..."
470
Page 164
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Harry bütün gücüyle ipe asıldı, ama Sahgaga ön ayaklarını yere gömmüstü.
Komite üyesinin tiz ve keskin sesi, Hagrid'in kulübesinin içinden, "Eh, hadi bitirelim su isi," dedi.
"Hag-rid, belki de sen içeride kalsan daha iyi olur -"
"Hayır, ben - ben onunla olmak istiyorum... Yalnız kalmasın istiyorum -"
Kulübenin içinden ayak sesleri yankılandı.
"Sahgaga, kıpırda!" diye tısladı Harry.
Harry, Sahgaga'nın boynundaki ipe daha da kuvvetle asıldı. Hipogrif, kanatlarını sinirli sinirli
hısırdatarak yürümeye basladı. Ama Orman'la aralarında hâlâ üç metreden fazla mesafe vardı,
Hagrid'in arka kapısından tabak gibi görünüyorlardı.
Dumbledore'un sesi geldi: "Bir dakika lütfen, Mac-nair," diyordu, "senin de imzalaman lazım."
Ayak sesleri durdu. Harry ipe asıldı. Sahgaga, gagasını gürültüyle saklattı ve biraz daha hızlı
yürüdü.
Hermione'nin beyaz yü/.ü bir agacın arkasından uzanmıstı.
Sesini çıkarmadan agzını oynatarak, "Harry, çabuk!" dedi.
Harry kulübenin içinde konusan Dumbledore'nn sesini hâlâ duyabiliyordu. pi bir kez daha
çekistirdi. Sahgaga gönülsüz gönülsüz tırısa kalktı. Agaçlara varmıslardı...
"Çabuk! Çabuk!" diye inledi Hermione, agacının altından fırlayıp ipi yakaladı ve Sahgaga'yı daha
hızlı hareket ettirmek için o da ipe asıldı. Harry omzunun üs-
471
tünden arkaya baktı. Simdi görülmüyorlardı, Hagrid'in bahçesini de hiç görmüyorlardı.
"Dur!" diye fısıldadı Hermione'ye. "Bizi duyabilirler-"
Hagrid'in arka kapısı gürültüyle açıldı. Harry, Her-mione ve Sahgaga oldukları yerde kaldılar.
Hipogrif de dikkatle dinlermis gibiydi.
Sessizlik... sonra -
Komite üyesinin tiz sesi, "Nerede?" diye sordu. "Hayvan nerede?"
Cellat öfkeyle, "Buraya baglıydı!" dedi. "Gözlerimle gördüm! Suracıkta!"
"Ne olaganüstü," dedi Dumbledore. Sesinde belli belirsiz bir keyif seziliyordu.
"Gaga!" dedi Hagrid boguk boguk.
Bir vıjt sesi, sonra da bir baltanın vurusu duyuldu. Cellat baltasını kızgınlıkla çite savurmustu.
Sonra bir ulumadır koptu, bu sefer Hagrid'in hıçkırıklar arasında söylediklerini duyabiliyorlardı.
"Gitmis! Gitmis! O güzel gagacıgına sükürler olsun, gitmis! pi~çekip serbest kalmıs olmalı! Gaga,
benim akıllı oglum!"
Sahgaga ipi çekistirmeye basladı, Hagrid'in yanına gitmek istiyordu. Harry ve Hermione ipe daha
da sıkı yapıstılar ve onu durdurmak için topuklarını Orman'ın zeminine gömdüler.
"Biri onu çözmüs!" diye homurdamyordu cellat. "Araziyi aramalıyız, Orman'ı -"
"Macnair, eger Sahgaga gerçekten çalındıysa, hırsı-
472
zın onu yayan olarak buradan götürdügünü düsünmüyorsun, degil mi?" diye sordu Dumbledore.
Hâlâ egle-niyormus gibi bir hali vardı. "stersen gökleri ara... Hagrid, bir fincan çay iyi gider. Ya da
koca bir kadeh konyak."
"Ta-tabii, Profesör," dedi Hagrid. Sesi, mutluluktan bitkin düsmüs gibi çıkıyordu. "Buyrun,
buyrun..."
Harry ve Hermione dikkatle dinledi. Ayak sesleri duydular, sonra celladın alçak sesle ettigi
küfürleri, kapının kapanmasını. Sonra bir kez daha ortalıga sessizlik çöktü.
"Simdi ne olacak?" diye fısıldadı Harry, etrafına bakarak.
Çok sarsılmıs görünen Hermione, "Burada saklanmamız gerek," dedi. "Onlar satoya dönene kadar
beklemeliyiz. Sonra da Sahgaga'yı Sirius'un penceresine uçurmak için ortalıgın güvenli olmasını
bekleriz. Orada daia uzun süre kalmayacak çünkü... off, çok zor olacak..."
Omzuuun üstünden endiseyle Orman'ın derinliklerine baktı. Günes batıyordu.
Harry uzun uzun düsünüp, "Burada kalamayız," dedi. "Samara Sögüt'ü görebilecek bir yerde
olmamız gerek, yoksa ne olup bittigini bilemeyiz."
"Tamam," dedi Hermione, Sahgaga'nın ipine daha da sıkı sarıldı. "Ama unutma Harry,
Page 165
Harry Potter Azkaban Tutsagı
görülmememiz gerek..."
Ormanın kıyısından harekete geçtiler, çevrelerine yogun bir karanlık çöküyordu. Sonunda
aralarından
473
Sögüt'ü seçebildikleri bir agaç kümesinin arkasına saklandılar.
"Ron orda!" dedi Harry birden.
Karanlık bir sekil çimenlerin üzerinde kosarken, haykırısı sakin gece havasında yankılanıyordu.
"Çekil onun yanından - çekil - Scabbers, gel bu/riya ~"
Ve sonra bir anda iki gölgenin daha belirdigini gördüler. Harry, kendisiyle Hermione'nin Ron''i
kovalamalarını gözledi. Sonra Ron'un pike yaptıgını gördü.
"Yakaladım iste! Defol surdan, seni pis kedi -"
"ste Sirius!" dedi Harry. Köpegin kocaman gölgesi, Sögüt'ün köklerinden dısarı sıçramıstı. Harry'yi
devirmesini, sonra Ron'u yakalamasını gördüler...
Harry, köpegin Ron'u köklerin içine çekmesini izlerken, "Buradan daha da kötü görünüyor, degil
mi?" dedi. "Off - bak, agaç beni patakladı - seni de - amma tuhaf is ~"
Samarcı Sögüt gıcırdıyor ve alt dallarını kamçı gibi savuruyordu. Kendilerinin, gövdeye erismeye
çalısarak oraya buraya .kosturduklarını görüyorlardı. Sonra agaç donup kaldı.
"Crookshanks yumruya bastı/' dedi Hermione.
"Ve iste gidiyoruz..." diye mırıldandı Harry. "çeri girdik."
Onların gözden kayboldugu anda, agaç yeniden hareket etmeye basladı. Birkaç saniye sonra hayli
yakından ayak sesleri duydular. Dumbledore, Macnaır, Fudge ve yaslı Komite üyesi, satoya dogru
gidiyorlardı.
474
"Tam biz tünele indikten sonra!" dedi Hermione. "Keske Dumbledore da bizimle gelseydi..."
Harry acı acı, "O zaman Macnair ve Fudge da gelirdi," dedi. "Ve nesine istersen iddiaya girerim ki,
Fudge Macnair'e, Sirius'u oracıkta öldürmesini söylerdi..."
Dört adamın sato merdivenlerinden çıkıp gözden kaybolmasını izlediler. Birkaç dakika süreyle
ortalık bos kaldı. Sonra -
"ste Lupin geliyor!" dedi Harry. Tas merdivenlerden kosarak inip Sögüt'e hızla yaklasan bir baska
gölge görmüslerdi. Harry gökyüzüne baktı. Bulutlar ayı tamamen örtüyordu.
Lupin'in yerden kırık bir dal alarak gövdedeki yumruyu itmesini gözlediler. Agaç mücadele etmeyi
bıraktı ve Lupin de onun köklerindeki yankta gözden kayboldu.
"Keske Pelerin'i alsaydı," dedi Harry. "Oracıkta duruyor..."
Hermione'ye döndü.
"Simdi fırlayıp gitsem, kapıp gelsem, Snape onu asla ele geçiremezdi ve -"
"Harry, görülmememiz gerekl"
Harry ona hırsla, "Buna nasıl dayanabiliyorsun?" diye sordu. "Orada öylece durup her seye tanık
olmaya?" Bir an durakladı. "Pelerin'i kapıp gelecegim!"
"Harry, hayır!"
Hermione, Harry'nin cüppesinin arkasını tam zamanında yakaladı. Tam o anda bir sarkı göklere
yükseldi. Hagrid'di bu, avaz avaz sarkı söyleyerek ve hafifçe
475
yalpalayarak satoya dogru çıkıyordu. Elinde koca bir siseyi sallıyordu.
"Gördün mü?" diye fısıldadı Hermione. "Neler olabilirdi, gördün mü? Göz önünde olmamamız
gerek. Hayır, Sahgaga!"
Hipogrif, Hagrid'e gitmek için gene çılgınca çabalıyordu. Harry de ipini tutarak onu geri çekmeye
çalıstı. Hagrid'in çakırkeyif halde avare avare satoya gidisini izlediler. Gözden kayboldu. Sahgaga
gitmek için mücadele etmeyi bıraktı. Bası hüzünle sarktı.
Daha iki dakika olmamıstı ki, satonun kapılan bir kez daha savrularak açıldı ve Snape dısarı
fırlayıp Sö-güt'e dogru kosmaya koyuldu.
Snape'in agacın yanında durup etrafa bakmasını gözlerlerken, Harry'nin yumrukları sıkıldı. Snape
Pele-rin'i aldı ve kaldırıp baktı.
Page 166
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Çek pis ellerini onun üstünden!" diye homurdandı Harry alçak sesle.
"Hisst!"
Snape, agacı dondurmak için Lupin'in kullandıgı dalı aldı, yumruyu dürttü ve Pelerini giyip gözden
kayboldu.
"ste bu kadar," dedi Hermione yavasça. "Hepimiz asagıdayız... ve simdi de tekrar yukarı çıkana
kadar beklememiz gerek sadece..."
Sahgaga'mn ipinin ucunu alıp en yakındaki agaca sıkıca bagladı, kuru topraga oturdu ve kollanm
dizlerine sardı.
"Harry, anlamadıgım bir sey var... Ruh Emici'ler ni-
476
ye Sirius'u almadılar? Geldiklerini hatırlıyorum, sanırım sonra bayıldım... öyle çoktular ki..."
Harry de oturdu. Gördüklerini anlattı; en yakındaki Ruh Emici agzım Harry'ninkine yaklastırırken,
kocaman, gümüsi bir seyin gölden nasıl kosarak gelip de Ruh Emici'leri geri çekilmeye zorladıgını.
Harry sözlerini bitirdiginde Hermione'nin agzı açık kalmıstı.
"Neydi ama?"
"Ruh Emici'lerin gitmesini sagladıgına göre," dedi Harry, "tek bir sey olabilir. Gerçek bir Patronus.
Güçlü bir Patronus."
"Kim yaptı peki?"
Harry bir sey demedi. Gölün öbür kıyısında gördügü kisiyi düsünüyordu. Kim oldugu konusunda bir
tahmini vardı... ama nasıl olabilirdi ki?
Hermione merakla, "Neye benzedigini görmedin mi?" diye sordu. "Ögretmenlerden biri miydi?"
"Hayır. Ögretmen degildi."
"Ama onca Ruh Emici'yi uzaklastırdıgına göre çok güçlü bir büyücü olmalı... Patronus öylesine
parıldıyor-sa, onu aydınlatmadı mı? Göremedin mi -?"
Harry agır agır, "Evet, gördüm," dedi. "Ama... belki de hayal ettim... dogru dürüst
düsünemiyordum... hemen sonra bayıldım..."
"Kim oldugunu düsündün?"
"Ben onun -" Harry yutkundu, bunun kulaga ne kadar tuhaf gelecegini biliyordu. "Ben onun babam
oldugunu düsündüm."
477
Harry basını kaldırıp Hermione'ye bakınca, onun agzının bir karıs açık kaldıgını gördü. Harry'ye
saskınlık ve acıma karısımı bir duyguyla bakıyordu.
Yavasça, "Harry, baban - sey - öldü," dedi.
Harry hemen, "Biliyorum," dedi.
"Hayaletini mi gördügünü sandın?"
"Bilmiyorum... hayır... cismi varmıs gibi görünüyordu..."
"yi ama..."
"Belki de hayal görüyordum," dedi Harry. "Ama... görebildigim kadarıyla... ona benziyordu...
bende fotografları var..."
Hermione ona hâlâ sanki akli dengesinden endise ediyormus gibi bakıyordu.
"Kulaga çılgınca geldigini biliyorum," dedi Harry monoton bir sesle. Sahgaga'ya bakmak için basını
çevirdi. Hipogrif gagasını topraga daldırmıstı, belli ki solucan arıyordu. Ama Harry aslında
Sahgaga'ya bakmıyordu.
Babasmrdüsünüyordu ve onun en eski üç arkadasını... Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak...
Dördü de bu aksam arazide dolasıyor muydu? Kılkuyruk bu aksam, herkes onun öldügünü
düsündügü halde, yeniden ortaya çıkmıstı - babasının aynı seyi yapması o kadar da imkânsız
mıydı? Gölün öbür tarafında, olmayan seyleri mi görmüstü? O siluet net bir sekilde göremeyecegi
kadar uzaktaydı... oysa bir an için, bilincini kaybetmeden hemen önce, emindi...
Yukarıdaki yapraklar rüzgârda hafifçe hısırdadı.
478
Ay, hareket eden bulutların arasına bir girip bir çıkıyordu. Hermione, yüzü Sögüt'e dönük oturmus,
bekli-vordu.
Page 167
Harry Potter Azkaban Tutsagı
,*
Ve nihayet, bir saat kadar geçtikten sonra...
"ste geliyoruz!" diye fısıldadı Hermione.
Harry ile ikisi ayaga kalktılar. Sahgaga kafasını kaldırdı. Lupin, Ron ve Pettigrev/'u otların
arasındaki delikten sarsak sarsak tırmanırken gördüler. Sonra Hermione geldi... sonra da yukarı
dogru tuhaf tuhaf süzülen baygın Snape Onların arkasından da Harry ile Black. Hepsi satoya dogru
yürümeye basladı.
Harry'nin kalbi büyük bir hızla atıyordu. Gökyüzüne baktı. Artık bulut her an kenara çekilecek ve
ay görünecekti...
"Harry," diye mırıldandı Hermione, sanki onun tam olarak ne düsündügünü biliyormus gibi,
"oldugumuz yerde kalmamız gerek. Görülmemeliyiz. Yapabilecegimiz hiçbir sey yok..."
Harry sakince, "Demek Pettigrew'un bir kez daha kaçmasına izin verecegiz," dedi.
"Bu karanlıkta bir fareyi nasıl bulmayı düsünüyorsun?" diye kesip attı Hermione. "Yapabilecegimiz
hiçbir sey yok. Biz Sirius'a yardım etmek için geri döndük. Baska bir sey yapmamamız gerekiyor!"
"Tamam! Tamam!"
Ay bulutların arasından sıyrılmıstı. Arazinin öte yanındaki minik siluetlerin durdugunu gördüler.
Sonra da bir hareket -
Hermione, "ste Lupin," dedi. "Dönüsüm geçiriyor -"
479
"Hermione!" dedi Harry birden. "Bizim de hareket etmemiz gerek!"
"Hayır, sana diyorum -"
"Müdahale etmek için degil! Ama Lupin Orman'a kosacak, dosdogru bize dogru!"
Hermione yutkundu.
"Çabuk!" diye inledi, Sahgaga'nın ipini çözmeye kosarak. "Çabuk! Nereye gidecegiz? Nerde
saklanacagız? Ruh Emici'ler gelmek üzere -"
"Hagrid'in kulübesine!" dedi Harry. "Su anda bos -gel hadi!"
Kosabildikleri kadar hızla kostular, Sahgaga arkalarından eskin adım geliyordu. Geride kurtadamm
uludugunu duyuyorlardı...
Kulübe görünmüstü. Harry kapıya dogru segirtti, var gücüyle çekip açtı ve Hermione ile Sahgaga
yanından yıldırım gibi geçtiler; Harry onların ardından kendini içeri atıp kapıyı sürgüledi. Zagar
Fang deli gibi havladı.
"Sıss, Fang, biziz!" dedi Hermione, onu susturmak için kosup kulaklarını kasıyarak. "Ucu ucuna
kurtulduk!" dedi Harry'ye.
"Evet..."
Harry pencereden dısarı bakıyordu. Neler olup bittigini buradan görmek çok daha zordu. Sahgaga,
kendisini yeniden Hagrid'in kulübesinde buldugu için çok mutlu görünüyordu. Atesin önüne yattı,
kendinden memnun sekilde kanatlarını katladı ve iyi bir uyku çekmeye hazırlandı.
480
Harry yavasça, "Ben yine dısarı çıksam iyi olur," dedi. "Neler olup bittigini göremiyorum - vaktin
geldigini anlayamayacagız -"
Hermione basını kaldırdı. Yüzünde kuskucu bir ifadeyle baktı.
"Müdahale etmeye kalkısmayacagım," dedi Harry hemen. "Ama neler oldugunu görmezsek,
Sirius'u kurtarma vaktinin geldigini nasıl anlarız?"
"Eh... Peki öyleyse... Ben Sahgaga'yla burada beklerim... ama Harry, dikkatli ol - orada bir
kurtadam var — ve Ruh Emici'ler -"
Harry yeniden dısarı çıkıp kulübenin kıyısından dolastı. Uzaklarda acılı bir havlama duyuyordu.
Demek Ruh Emiciler Sirius'un etrafını sarmaktaydı... o ve Hermione'nin Sirius'un yanma kosması
an meselesiydi...
Harry göle dogru baktı, kalbi gögsünde davul gibi çarpıyordu. O Patronus'u göndermis olan kisi her
an ortaya çıkabilirdi artık...
Bir an kararsız halde Hagrid'in kulübesinin önünde durdu. Görülmemen gerek. Arna görülmek
istemiyordu ki zaten. Görmek istiyordu... bilmesi sarttı...
Page 168
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Ve iste Ruh Emicı'ler görünmüstü. Karanlıkta her yandan çıkıyor, gölün kıyısına dogru kayarcasma
gidiyorlardı... Harry'nin oldugu yerden karsı kıyıya dogru hareket ediyorlardı.... Onlara yaklasması
gerekmeyecekti.
Harry kosmaya basladı. Kafasında babasından baska düsünce yoktu... Eger oysa... eger gerçekten
oysa... bilmesi, bulması gerekiyordu.
481
Göl gittikçe yaklasıyordu, ama görünürde kimse yoktu. Karsı kıyıda minik, gümüsi pırıltılar
görüyordu - kendi Patronus denemesinin ürünü -
Suvun tam kıyısında bir çalı vardı. Harry kendini o um arkasına atıp, çaresizce yapraklar arasından
gözetledi. Karsı kıyıda gümüsi pırıltılar birden sönmüstü. çinde dehsetle karısık bir heyecan
kabardı - artık her an-
"Hadi!" diye mırıldandı, etrafa bakarak. "Neredesin? Baba, gel hadi -"
Ama kimse gelmedi. Harry, gölün öbür yanındaki Ruh Emici'ler çemberine bakmak için basını
kaldırdı. Bir tanesi kukuletasını indiriyordu. Kurtarıcının gelmesinin tam vaktiydi - ama bu kez
kimse yardıma gelmiyordu -
Ve birden kafasında bir simsek çaktı - anladı. Babasını görmemisti - kendisini görmüstü -
Harry çalılıgın arkasından fırlayıp asasını çıkardı.
"EXPECTO PATRONUM!" diye haykırdı.
Ve asasmın ucundan biçimsiz bir pus bulutu degil, kör edici, göz kamastırıcı, gümüsi bir hayvan
fırladı. Harry gözlerini kasarak ne oldugunu anlamaya çalıstı. Ata benziyordu. Sessizce, dörtnala
uzaklasıyordu, gölün kara yüzeyini asıyordu. Harry onun basını indirip, Ruh Emici'ler sürüsüne
saldırdıgını gördü... Simdi yerdeki karanlık bedenlerin çevresinde kosup duruyordu ve Ruh
Emici'ler geri çekiliyor, dagılıyor, karanlıga dönüyorlardı... Gitmislerdi.
Patronus döndü. Gölün hâlâ durgun olan yüzeyin-
482
den Harry'ye dogru bu kez eskin kosuyla geliyordu. At degildi. Tek boynuzlu at da degildi. Çatal
boynuzlu bir geyikti. Gökteki ay kadar parlaktı... Harry'ye dönüyordu...
Kıyıda durdu. Kocarran, gümüsi gözlerini dikip Harry'ye bakarken, toynakları yumusak toprak
üzerinde hiçbir iz bırakmadı. Yavas yavas çatal boynuzlu basını egdi. Ve Harry anladı..
"Çatalak," diye fısıldadı.
Ama titreyen parmak uçları yaratıga dogru uzanırken, o yok oldu.
Harry, eli hâlâ ileri uzanmıs halde, orada öylece durdu. Kalbi yerinden oynarken, arkasından nal
sesleri duydu - hızla dönünce de, Hermione'nin, pesi sıra Sah-gaga'yı sürükleyerek ona dogru
kostugunu gördü.
"Ne yaptın?" diye sordu Hermione hiddetle. "Sadece etrafa bakacagını söylemistin!"
"Az önce hepimizin canını kurtardım..." dedi Harry. "Sunun arkasına geç - su çalılıgın -
açıklayacagım."
Hermione yine bir karıs açık bir agızla, az önce olanları dinledi.
"Seni gören oldu mu?"
"Evet, dinlemiyor musun? Ben, beni gördüm, ama babam oldugunu sandım! Mesele yok!"
"Harry, inanamıyorum - bütün bu Ruh Emici'leri uzaklastıran bir Patronus yarattın! Bu çok, çok
ileri düzeyde sihir..."
"Bu sefer yapabilecegimi biliyordum," dedi Harry,
' 483
"çünkü zaten daha önce yapmıstım... Mantıklı geliyor mu?"
"Bilmiyorum - Harry, Snape'e bak!"
kisi binden çalıların arasından öteki kıyıya baktılar. Snape kendine gelmisti. Sihirle sedyeler
yaratıyor ve Harry, Hermione ile Black'in gevsek bedenlerini onların üzerine kaldırıyordu. Besbelli
üzerinde Ron'un yattıgı dördüncü bir sedye ise, yanında süzülüp duruyordu. Sonra, asasını önünde
tutarak, onları satoya dogru görürdü.
"Tamam, vakit geldi sayılır," dedi Hermione gergin gergin, saatine bakarak. "Dumbledore hastane
kanadının kapısını kilitleyene kadar yaklasık kırk bes dakikamız var. Orada olmadıgımızı kimse
Page 169
Harry Potter Azkaban Tutsagı
anlamadan önce Si-rius'u kurtarıp kogusa dönmemiz gerekiyor..."
Göle yansıyan hareketli bulutları seyrederek beklediler. Yanlarındaki çalılık rüzgârda fısıldıyordu.
Canı sıkılan Sahgaga yeniden solucan bulmak için yeri eselemeye koyulmustu.
Harry Taatine bakarak, "Sence yukarı çıkmıs mıdır?" dedi. Satoya baktı ve Batı Kulesi'nin sagına
dogru pencereleri saymaya basladı.
"Bak!" diye fısıldadı Hermione. "O da kim? Birisi satodan çıkıyor!"
Harry karanlıkta görmeye çalısarak baktı. Adam araziyi kosarak geçip girislerden birine dogru
gidiyordu. Kemerinde parlak bir sey ısıldıyordu.
"Macnair!" dedi Harry. "Cellat! Ruh Emicileri almaya gitti! Tam sırası, Hermione -"
484
Hermione ellerini Sahgaga'nın sırtına koydu, Harry onun binmesine yardım etti. Sonra kendisi de
ayagını çalının alçaktaki dallarından birine koyarak, onun önüne oturdu. Sahgaga'nın ipini
boynundan geçirdi ve tasmasının öbür yanma dizgin gibi bagladı.
"Hazır mısın?" diye fısıldadı Hermione'ye. "Bana tutunsan iyi olur -"
Sahgaga'nın sagrılarını topuklarıyla dürttü.
Sahgaga dosdogru karanlık göge dogru yükseldi. Harry onun bögrüne dizleriyle tutundu, altında
koca kanatların büyük bir güçle inip kalktıgını hissediyordu. Hermione, Harry'nin beline sıkı sıkı
tutunmustu. Harry onun mırıldandıgını duyabiliyordu. "Ah, hayır - bu hiç hosuma gitmiyor - ah,
gerçekten hosuma gitmiyor -"
Harry, Sahgaga'yi ileri dogru gitmeye zorladı. Sessizce satonun üst katlarına dogru kayıyorlardı...
Harry ipin sol tarafını siddetle çekince, Sahgaga döndü. Harry yanlarından hızla geçen pencereleri
saymaya çalısıyordu -
"Çüs!" dedi, ipi becerebildigince geriye çekerek.
Sahgaga yavasladı ve durdular. Yani Sahgaga havada kalabilmek için kanatlarını çırptıkça yükselip
alçalmaları sayılmazsa.
"ste orada!" dedi Harry. Pencerenin yanına yükseldiklerinde Sirius'u görmüstü. Elini uzattı ve
Sahgaga'nın kanatları asagı inerken, cama hızla vurmayı basardı.
Black basını kaldırdı. Harry onun agzının açık kaldıgını gördü. Black oturdugu iskemleden kalkıp
pencereye kostu. Açmaya çalıstı, ama kilitliydi.
485
"Geri çekil!" diye seslendi Hermione ona. Bir taraftan sol eliyle Harry'nin cüppesinin arkasına
tutunarak, asasını çıkardı.
"Alohomara!"
Pencere çat diye açıldı.
"Nasıl - nasıl -l" dedi Black cılız bir sesle. Hipogrif e bakıyordu.
Kıpırdamasın diye Sahgaga'yı p? -uk boynunun iki yanından sıkıca tutan Harry, "Hadi - fazla
vaktimiz yok," dedi. "Buradan çıkman gerek - - Ruh Emici'ler geliyor. Macnair onları almaya gitti."
Black ellerini pencere pervazının iki yanına koyarak, basıyla omuzlarını dar pervazın A/asından
çıkardı. Neyse ki çok zayıftı. Birkaç saniye sonra bir bacagını Sahgaga'nm sırtına atmıs ve kendini
Hipogrif in sırtına çekerek Hermione'nin arkasına oturmus tu.
"Tamam, Sah gaga, yukarı!" dedi Harry, ipi sallayarak. "Yukarı, kuleye - hadi!"
Hipogrif güçlü kanatlarını salladı, yeniden yükselmeye basladılar, ta Batı Kulesi'nin tepesine kadar.
Sah-gaga mazgallara takırtıyla indi. Harry ve Hsrmione de hemen onun sırtından asagı atladılar.
"Sirius, hemen gitsen iyi olur," dedi Ha) n soluk soluga. "Her an Flitwick'in odasına varabilirler,
senin gitmis oldugunu görürler."
Sahgaga yeri eseleyerek sivri kafasını salladı.
Sirius telasla, "Öbür çocuga ne oldu?" di y,? sordu. "Ron'a?"
"yilesecek - hâlâ baygın, ama Madam P
486
onu iyilestirecegini söylüyor. Çabuk - git!"
Ama Black hâlâ asagı, Harry'ye bakıyordu.
"Nasıl tesekkür edebilirim -"
Page 170
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"GT!" diye bagırdı Harry ve Hermione, bir agızdan.
Black, Sahgaga'nın basını açık göklere dogru döndürdü.
"Yine görüsecegiz," dedi. "Sen - gerçekten de tnm babanın oglusun, Harry..."
Topuklarıyla Sahgaga'nın sagrılarını sıkıstırdı. Harry ve Hermione, muazzam kanatlar bir kez daha
yükselince, kendilerim geriye attılar... Hipogrif yeniden havalandı... Harry arkalarından bakarken,
o da, binicisi de gitgide küçüldüler... Sonra ayın önünden bir bulut geçti... gitmislerdi.
487
YRM KNC BÖLÜM
Yine Baykus Postası
"Harry!"
Hermione saatine bakarak Harry'yi kolundan çekistiriyordu. "Kimse bizi görmeden hastane
kanadına geri dönmek için tam on dakikamız var - Dumbledore on dakika sonra kapıları kilitliyor -"
"Tamam," dedi Harry, gözlerini gökyüzünden alarak. "Gidelim..."
Arkalarındaki kapı aralıgından sessizce geçip, dönen dar tas merdivenden indiler. Merdivenin
sonuna geldiklerinde birtakım sesler duydular. Duvara yaslanıp kulak kabarttılar. Seslere bakılırsa,
gelenler Fudge ve Snape'ti. Merdivenin dibindeki koridorda hızlı hızlı yürüyorlardı.
"... umarım Dumbledore zorluk çıkarmaz," diyordu Snape. "Öpücük hemen uygulanacak mı?"
"Macnair, Ruh Emici'lerle döner dönmez. Bu Black olayı bastan sona hayli utanç verici oldu.
Gelecek Postası'ra onu nihayet yakaladıgımız haberini vermeyi nasıl iple çekiyorum bilemezsin...
bence seninle de söylesi
488
yapmak isteyeceklerdir, Snape... aklı basına gelir gelmez, genç Harry Potter da gazeteye kendisini
nasıl kurtardıgını anlatmak isteyecektir..."
Harry dislerini sıktı. Fudge'la Snape onun ve Her-mione'nin saklandıgı yerin önünden geçerlerken,
Sna-pe'in pis pis sırıttıgını gördü. Ayak sesleri uzaklasıp kayboldu. Harry ve Hermione bir süre
bekleyip onların gittiginden emin olduktan sonra, ters yönde kosmaya basladılar. Üst üste iki
merdivenden inip yeni bir koridora geldiler - sonra ileriden gelen gevrek kahkahalar duydular.
"Peeves!" diye mırıldandı Harry, Hermione'nin bilegine yapısarak. "Buraya!"
Tam zamanında sol taraflarındaki bos bir sınıfa daldılar. Anlasılan Peeves coskulu bir ruh haliyle
koridorda hoplaya zıplaya geziniyor, katıla katıla gülüyordu.
"Ay, bu Peeves bir felaket," diye fısıldadı Hermione. Kulagını kapıya yaslamıstı. "Eminim Ruh
Emi-ci'ler Sirius'un isini bitirecek diye böyle heyecanlı..." Saatine baktı. "Üç dakika kaldı, Harry!"
Peeves'in haince neseli sesi uzaklasıp kaybolana dek beklediler, sonra odadan çıkıp yine kosmaya
basladılar.
"Hermione - acaba - Dumbledore kapıyı kilitlemeden - içeri giremezsek - ne olur?" dedi Harry
soluk soluga.
"Düsünmek bile istemiyorum!" diye inledi Hermione. Yeniden saatine baktı. "Bir dakika kaldı!"
Hastane kanadı girisinin bulundugu koridorun so-
489
nuna vardılar. "Tamam - Dumbledore'un sesini duyuyorum/' dedi Hermione gergin gergin. "Hadi,
Harry!"
Koridorda sessizce ilerlediler. Kapı açıldı. Dumbledore'un sırtı göründü.
"Sizi içeri kilitliyorum," dedigini duydular. "Su anda gece yarısına bes var. Miss Granger, üç devir
yaptırsanız yeter sanırım. yi sanslar."
Dumbledore odadan geri geri çıktı, kapıyı kapattı ve asasını çıkarıp sihirle kilitledi. Panige kapılan
Harry ve Hermione ona dogru kostular. Dumbledore basını kaldırdı ve uzun, gümüsi bıyıgının
altında koca bir gülümseme belirdi. "Ee?" dedi usulca.
"Basardık!" dedi Harry nefes nefese. "Sirius gitti, Sahgaga'nın üstünde..."
Dumbledore onlara gülen gözlerle baktı.
"Aferin. Sanırım -" hastane kanadından bir ses geliyor mu diye dikkatle dinledi. "Evet, sanınm siz
de gittiniz. çeri girin - sizi içeri kilitleyecegim -"
Harry ve Hermione sessizce hastane kanadına girdiler. Hâlâ yatagında hareketsiz yatan Ron
Page 171
Harry Potter Azkaban Tutsagı
haricinde, içerisi bostu. Arkalarından kilidin sesi gelince, Harry ve Hermione yataklarına yattılar.
Hermione, Zaman Dön-dürücü'yü cüppesinin içine soktu. Az sonra Madam Pomfrey odasından hızlı
adımlarla geldi.
"Yoksa Müdür Bey'in çıktıgını mı duydum? Artık hastalarıma bakmama müsaade var mı?"
Kafası çok bozuktu. Harry ve Hermione çikolatalarını sessiz sessiz yemenin en iyisi olacagı
kanaatine vardılar. Madam Pomfrey tepelerine dikilmis, yiyip yemediklerini
490
gözleriyle görmek istiyordu. Ama Harry agzındaki lokmaları yutmakta zorlanıyordu. Hermione'yle
ikisi kulak kabartmıs bekliyorlardı, sinirleri çok gergindi... Sonra birden, tam ikisi de Madam
Pomfrey'den dördüncü çikolata parçalarını aldıklarında, uzaktan, yukarıdan bir yerden gelen öfkeli
bir kükreme duydular...
"Neydi o?" dedi Madam Pomfrey dikkat kesilerek.
Simdi duyabiliyorlardı, kızgın sesler giderek daha da yükseliyordu. Madam Pomfrey gözlerini
kapıya dikmisti.
"Ama cidden - herkesi uyandıracaklar! Ne yaptıklarını sanıyorlar?"
Harry seslerin ne dedigini çıkarmaya çalısıyordu. Giderek yaklasıyorlardı -
"Buharlastı herhalde, Severus, odada onunla birlikte birini bırakmalıydık. Bu bir duyulsun -"
"BUHARLASMADI!" diye kükredi Snape, sesi simdi çok yakından geliyordu. "BU SATONUN ÇNDE
NE CSMLENEBLRSN NE DE BUHARLASABLR-SN! BU - STE - POTTERTN - PARMAGI - VAR!"
"Severus - mantıklı ol - Harry kilit altındaydı -"
BAM.
Hastane kanadının kapısı hızla açıldı.
Fudge, Snape ve Dumbledore kogusa girdiler. Dumbledore sakindi. Hatta keyfi gayet yerindeymis
gibi bir hali vardı. Fudge kızgın görünüyordu. Snape ise çileden çıkmıstı.
"ÇABUK SÖYLE, POTTER!" diye bögürdü. "NE YAPTIN?"
491
"Profesör Snape!" dedi Madam Pomfrey feryat figan. "Kendinize hâkim olun!"
"Snape, haydi ama, mantıklı ol," dedi Fudge. "Bu kapı kilitliydi, demin gördük -"
"KAÇMASINA YARDIM ETTLER, BLYORUM!" diye uludu Snape, Harry ile Hermione'yi isaret
ederek. Yüzü çarpılmıstı, agzından tükürük saçıyordu.
"Sakin ol, azizim!" diye bagırdı Fudge. "Saçmasa-pan konusuyorsun!"
"POTTER'I TANIMIYORSUN!" diye haykırdı Snape. "O YAPTI, BLYORUM, O YAPTI -"
"Yeter artık, Severus," dedi Dumbledore usulca. "Agzından çıkanı kulagın duysun. Ben on dakika
önce kogustan ayrılalı beri bu kapı kilitli. Madam Pomfrey, bu ögrenciler yataklarından çıktılar mı?"
"Tabii ki hayır!" dedi Madam Pomfrey hiddetle. "Siz çıktıgınızdan beri yanlarındayım!"
"Duydun mu, Severus?" dedi Dumbledore sakin sakin. "Eger-Harry ve Hermione'nin aynı anda iki
yerde birden olabildiklerini ima etmiyorsan, korkarım ki onları daha fazla rahatsız etmenin anlamı
yok."
Snape orada öylece durup, öfkeden köpürmüs halde bir Fudge'a, bir Dumbledore'a bakıyordu.
Fudge, Snape'in davranısı karsısında tamamen soka ugramıs görünüyordu, Dumbledore'un
gözleriyse gözlügünün ardında ısıldıyordu. Snape cüppesini savurarak döndü ve kogustan hızla
çıktı.
"Hoca bayagı dengesiz görünüyor," dedi Fudge, ar-
492
kasından bakakalarak. "Yerinde olsam gözümü üstünden ayırmazdım, Dumbledore."
"Yok, dengesiz degil," dedi Dumbledore usulca. "Sadece agır bir düs kırıklıgı yasadı."
"Tek düs kırıklıgı yasayan o degil!" dedi Fudge nefes nefese. "Gelecek Postası bayram edecek!
Black'i köseye kıstırmıstık, ama yine parmaklarımızın arasından kaçtı! Simdi bir de Hipogrif in
kaçıs öyküsü duyulursa, alay konusu oldum demektir! Eh... gidip Bakanlık'a haber versem iyi
olacak..."
"Ya Ruh Emici'ler?" dedi Dumbledore. "Okuldan çıkarılacaklar diye umuyorum."
"Ha, evet, gitmeleri gerekecek," dedi Fudge, elini dalgın dalgın saçlarına götürerek. "Öpücük'ü
Page 172
Harry Potter Azkaban Tutsagı
masum bir çocuga uygulamaya kalkacakları hiç aklıma gelmezdi... tamamen kontrolden
çıkmıslar... Yo, bu gece toplanıp Azkaban'a dönmelerini saglayacagım. Belki okul girisi için
ejderhaları düsünsek daha iyi olur..."
"ste bu, Hagrid'in hosuna giderdi," dedi Dumbledore, bir an Harry ve Hermione'ye bakıp
gülümseyerek. O ve Fudge kogustan çıktıktan sonra, Madam Pomfrey çabucak gidip kapıyı yeniden
kilitledi. Kendi kendine kızgın kızgın mırıldanarak odasına girdi.
Kogusun öbür tarafından hafif bir inilti geliyordu. Ron uyanmıstı. Yatagında dogruldugunu ve
basını sıvazlayarak etrafına bakındıgım gördüler.
"Ne - ne oldu?" dedi inleyerek. "Harry? Niye buradayız? Sirius nerede? Lupin nerede? Neler
oluyor?"
Harry ve Hermione birbirlerine baktılar.
493
"Sen anlat," dedi Harry, agzına bir parça daha çikolata atarak.
Harry, Ron ve Hermione ertesi gün ögle vaktinde hastane kanadından ayrıldıklarında, sato
neredeyse bombostu. Sınavlardan sonraki bunaltıcı sıcagın etkisiyle, kimse yeni bir Hogsmeade
gezisini kaçırmak istememisti. Ancak ne Ron ne de Hermione gitmek istedi. Böylece ikisi ve Harry
kendilerini dısarı atıp önceki gecenin olaganüstü olaylarından bahsetmeye, Sirius'un ve
Sahgaga'nm simdi nerede olabilecegi hakkında konusmaya basladılar. Göl kenarında oturup dev
mürekkep balıgının kollarını suyun üstünde tembel tembel sallamasını izlerlerken, Harry sohbetten
koptu. Gözleri gölün karsı kıyısında, dalıp gitmisti. Önceki gece geyik o taraftan çıkıp ona dogru
kosmustu...
Üstlerine bir gölge düstü. Kafalarını kaldırdıklarında, Hagrid'iTî kızarmıs gözlerle tepelerinde
dikildigini gördüler. Masa örtüsü büyüklügündeki mendillerinden biriyle terli yüzünü siliyor ve
gülümseyerek onlara bakıyordu.
"Biliyorum, dün gece olanlardan sonra mutlu olmamam gerekiyor," dedi. "Yani, Black yine kaçtı
falan -ama bilin bakalım bir de ne oldu?"
"Ne oldu?" dediler, merak ediyormus numarası yaparak.
"Gaga! Kaçtı! Hür artık! Bütün gece bayram ettim!"
494
"Bu harika bir sey!" dedi Hermione. Kahkaha attı atacak gibi görünen Ron'a kınayan bir bakıs
fırlattı.
"Evet... adam gibi baglamamısım herhalde," dedi Hagrid, araziye mutlulukla göz gezdirerek. "Gerçi
bu sabah bayagı endiselendim... sandım ki dısarıda Profesör Lupin'le karsılasmıs olabilir, ama
Lupin dün gece hiçbir sey yemedigini söyledi..."
"Ne?" dedi Harry hemen.
"Vay be, duymadınız mı?" dedi Hagrid. Gülümsemesi kaybolur gibi olmustu. Görünürde kimse
olmamasına ragmen sesini alçalttı. "Seyy - Snape bu sabah bütün Slytherin'lere söylemis... artık
herkes bilmeli demis... Profesör Lupin bir kurtadam. Yaa. Dün gece de arazide basıbos kalmıs.
Simdi esyalarını topluyor, tabii."
"Esyalarım mı topluyor?" dedi Harry kaygıyla. "Niye?"
"E gidiyor da ondan," dedi Hagrid. Harry'nin bunu sormaya gerek duymasına sasırmıstı. "Sabah ilk
is istifa etti. Bir J ^ ha olmasını göze alamam dedi."
Harry ayaga kalktı.
"Gidip onu görecegim," dedi Ron'la Hermione'ye.
"Ama istifa ettiyse -"
"- yapabilecegimiz bir sey yok gibi görünüyor -"
"Umurumda degil. Yine de onu görmek istiyorum. Sizinle burada bulusuruz."
495
Lupin'in odasının kapısı açıktı. Esyalarının çogunu toplamıstı bile. Garkenez'in bos akvaryumunun
yanında eski, hırpalanmıs bavulu açık duruyordu, doluya yakındı. Lupin masasındaki bir seyin
üzerine egilmisti. Harry kapıyı çalınca kafasını kaldırıp baktı.
"Geldigini gördüm," dedi Lupin gülümseyerek. Üzerine egildigi parsömeni isaret etti. Çapulcu
Page 173
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Haritası'ydı bu.
"Az önce Hagrid'le karsılastım," dedi Harry. "Sizin istifa ettiginizi söyledi. Dogru degil bu, degil
mi?"
"Korkarım dogru," dedi Lupin. Çekmecelerini açıp içindekileri çıkarmaya basladı.
"Neden?" dedi Harry. "Sihir Bakanlıgı Sirius'a yardım ettiginizi düsünmüyor, degil mi?"
Lupin gidip Harry'nin arkasındaki kapıyı kapattı.
"Hayır. Profesör Dumbledore, Fudge'ı, sizin hayatınızı kurtarmaya çalıstıgıma ikna etmeyi
basarmıs." ç çekti. "Bu, Severus için bardagı tasıran son damla olmus. O da bu sabah kahvaltıda -
ee - kazara agzından benim bir kurtadam oldugumu kaçırmıs."
"Sırf bu yüzden gitmiyorsunuz ya!" dedi Harry.
Lupin acı acı gülümsedi.
"Yarın bu saatlerde ailelerden baykuslar yagmaya baslayacak - çocuklarına bir kurtadamın
ögretmenlik yapmasını istemeyecekler, Harry. Dün geceyi bir düsünüyorum da, onları anlıyorum,
içinizden birini ısırabi-lirdim... bu bir daha asla olmamalı."
"Siz bizim simdiye kadarki en iyi Karanlık Sanatla-
496
ra Karsı Savunma ögretmenimizsiniz!" dedi Harry. "Gitmeyin!"
Lupin bir sey demedi, basını iki yana salladı. Çekmecelerim bosaltmaya devam etti. Sonra, tam
Harry onun kalmasını saglayacak iyi bir neden bulmaya çalısırken, konustu: "Müdür Bey'in bu
sabah bana anlattiK-larma bakılırsa, dün gece epey hayat kurtarmıssın, Harry. Gurur duydugum
bir sey varsa, o da senin ne kadar çok sey ögrendigindir. Bana Patronus'unu anlat."
"Onu nereden biliyorsunuz?" dedi Harry saskın saskın.
"Ruh Emicileri baska ne püskürtebüirdi ki?"
Harry olanları anlattı. Sözünü bitirdiginde, Lupin yine gülümsüyordu.
"Evet, baban dönüsüm geçirdiginde hep çatal boynuzlu bir geyik olurdu," dedi. "Dogru tahmin
etmissin... ona bu yüzden Çatalak diyorduk."
Lupin son kitaplarını da bavuluna koydu, çekmeceleri kapadı ve dönüp Harry'ye baktı.
"Al - bunu dün gece Bagıran Baraka'dan getirdim," dedi, Harry'ye Görünmezlik Pelerini'ni vererek.
"Bir de..." Önce bir tereddüt etti, ama sonra Çapulcu Haritası'nı da uzattı. "Ar^ık ögretmenin
degilim, o yüzden bunu da sana vermekten suçluluk duymuyorum. Benim hiç isime yaramaz,
tahmin ederim ki sen, Ron ve Hermione onun nasılsa ise yaramasını saglarsınız."
Harry haritayı alıp sırıttı.
"Bana Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak'm be-
. 497
ni okulun dısına çekmeye çalısacagını söylenistiniz... bunu eglenceli bulurlardı demistiniz."
"Evet, aynen öyle yapardık," dedi Lupin, egilip bavulunu kapatarak. "Sunu tereddüt etmeden
söyleyebilirim ki, James oglunun satodaki gizli geçitleri hiçbir zaman kesfetmedigini ögrense
büyük düs kırıklıgına ugrardı."
Kapı çaldı. Harry çabucak Çapulcu Haritası'nı ve Görünmezlik Pelerini'ni cebine tıktı.
Gelen Profesör Dumbledore'du. Harry'yi orada görünce hiç sasırmadı.
"Araban kapıda, Remus," dedi.
"Tesekkür ederim, Müdür Bey."
Lupin eski bavulunu ve bos Garkenez akvaryumunu aldı.
"Eh - hosça kal, Harry," dedi gülümseyerek. "Sana ögretmenlik yapmak benim için büyük bir
zevkti. Eminim bir gün yine görüsecegiz. Müdür Bey, beni kapıya kadar geçirmenize gerek yok,
kendim giderim..."
Harry'ye, Lupin mümkün oldugunca çabuk ayrılmak istiyormus gibi geliyordu.
"O halde, hosça kal, Remus," dedi Dumbledore ciddi bir sesle. Lupin, Garkenez akvaryumunun
yerini hafifçe degistirip Dumbledore'la el sıkıstı. Sonra, Harry'ye basıyla son bir selam verip bir an
gülümseyerek, odadan çü.tı.
Harry onun bos sandalyesine oturdu ve üzgün bakıslarını yere dikti. Kapının kapandıgını duyunca
kafasını kaldırdı. Dumbledore hâlâ oradaydı.
Page 174
Harry Potter Azkaban Tutsagı
498
"Niye böyle üzgünsün, Harry?" dedi usulca. "Dün geceden sonra kendinle gurur duymalısın."
"Bir sey fark etmedi," dedi Harry acı acı. "Pettig-rew kaçtı."
"Fark etmedi mi?" dedi Dumbledore usulca. "Dünya kadar fark etti, Harry. Gerçegin ortaya
çıkmasına yardımcı oldun. Masum bir adamı korkunç bir kaderden kurtardın."
Korkunç. Harry'nin hafızasında bir kıvılcım çaktı. Eskisinden de büyük ve korkunç... Profesör
Trelawney'nin kehaneti!
"Profesör Dumbledore - dün, Kehanet sınavım sırasında Profesör Trelawney çok - çok tuhaflastı."
"Öyle mi?" dedi Dumbledore. "Ee - yani her zamankinden de mi tuhaf?"
"Evet... sesi derinlesti, gözleri fıldır fıldır döndü ve dedi ki... dedi ki, Voldemort'un hizmetkârı gece
yansından önce ona dönecekmis... hizmetkâr onun yeniden güçlenmesini saglayacakmıs." Harry,
Dumbledore'a baktı. "Sonra birden yine normale döndü, söyledigi hiçbir seyi hatırlamıyordu. Acaba
- acaba gerçek bir kehanette mi bulundu?"
Dumbledore hafiften etkilenmise benziyordu.
"Biliyor musun, Hany, gerçekten de kehanette bulun-TIUS olabilir," dedi, yüzünde düsünceli bir
ifadeyle. "Kimin aklına gelirdi? Böylece gerçek kehanetlerinin sayısı 'kiye çıkmıs oluyor. Maasına
zam mı teklif etsem acaba?.."
"Ama -" Harry ona hayretle baktı. Dumbledore buna nasıl böyle sükûnetle karsılayabilirdi?
499
Tl' r> '
"Ama - Sirius'la Profesör Lup n'in Pettigrew'u öldürmesine ben engel oldum. Yani Voldemort geri
dönerse bu benim suçum oluyor!"
"Hayır, olmuyor," dedi Dumbledore yumusak bir ses tonuyla. "Zaman Döndürücü'yle yasadıgın
deneyimden hiçbir sey ögrenmedin mi, Ham? Yaptıklarımızın sonuçları her zaman öyle karmas" k,
öyle degiskendir ki, gelecegi tahmin etmek gerçektı-n de çok zor bir istir... Profesör Trelawney,
eksik olmasın, bunun canlı bir kanıtı. Pettigrew'un hayatını kurtarman çok soylu bir hareketti."
"Ama ya Voldemort'un yeniden güçlenmesine yardım ederse -!"
"Pettigrew sana hayatını borçlu. Voldemorf un yanına sana borçlu olan bir yardıma gönderdin. Bir
büyücü diger bir büyücünün hayatını kurtardıgında, aralarında belli bir bag olusur... ve
yanılmıyorsam, Voldemort hizmetkârının Harry Pptter'a borçlu olmasını istemeyecektir."
"Pettigrevv'la aramda bag istemiyorum!" dedi Harry. "Annemle babama ihanet etti o!"
"Büyünün en derin, en ulasılamaz köselerinden söz ediyoruz, Harry. Ama inan bana... gün gelir
Pettig-rew'un hayatını kurtardıgına çok memnun olabilirsin."
Harry böyle bir seyin nasıl olup da gerçeklesebilecegini düsünemiyordu bile. Dumbledore,
Harry'nin düsüncelerini okumus gibiydi.
"Babanı çok iyi tanırdım, Harry. Hem Hog-warts'tan, hem de daha sonrasından," dedi sefkatle. "O
da olsa Pettigrew'u kurtarırdı, bundan eminim."
500
Harry kafasını kaldırıp Dumbledore'a baktı. Dumb-ledore ona gülmezdi - Dumbledore'a
anlatabilirdi...
"Dün gece... Patronus'u yaratanın babam oldugunu sandım. Yani, kendimi gölün karsı kıyısında
gördügümde... onu görüyorum sandım."
"Çok kolay yapılabilecek bir hata," dedi Dumble-dore sevecen bir edayla. "Sanırım bunu
duymaktan bıkmıssındır, ama James'e inanılmaz derecede benziyor-sun. Gözlerin hariç... gözlerini
annenden almıssın."
Harry kafasını iki yana salladı.
"Aptallık ettim o oldugunu sanmakla," diye mırıldandı. "Yani, onun öldügünü biliyordum."
"Sanıyor musun ki sevdiklerimiz ölünce bizi gerçekten de terk ederler? Zora düstügümüzde onları
her zamankinden de berrak bir sekilde hatırlamadıgımızı mı sanıyorsun? Baban senin içinde
yasıyor Harry ve ona ihtiyacın oldugu zamanlarda kendini açıkça gösteriyor. Baska nasıl gidip de
özellikle o Patronus'u yaratabilirdin ki? Çatalak dün gece yine kosuyordu."
Harry'nin Dumbledore'un ne dedigini anlaması birkaç saniye sürdü.
Page 175
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Dumbledore gülümseyerek, "Sirius dün gece bana hepsinin nasıl da Animagus haline geldigini
anlattı," dedi. "Müthis bir basarı - en zoru da, bunu bana fark ettirmeden yapmıs olmaları. Sonra
Ravenclaw'la Quid-ditch maçınızda Mr Malfoy'un üzerine atılan Patro-nus'unun aldıgı alısılmadık
biçimi hatırladım. Yani dün gece gerçekten de babanı gördün, Harry... onu kendi içinde buldun."
501
Ve Dumbledore, arkasında kafası karısmıs bir Harry bırakarak, odadan çıktı.
Harry, Ron, Hermione ve Profesör Dumbledore dısında kimse Sirius, Sahgaga ve Pettigrew'un
ortadan kayboldugu o gece gerçekten neler oldugunu bilmiyordu. Sömestr sonu yaklasırken,
Harry'nin kulagına gerçekte neler olduguna dair birçok teori çalındı, ama hiçbiri gerçegin yanına
bile yaklasmıyordu.
Malfoy, Sahgaga olayından dolayı çok kızgındı. Hagrid'in Hipogrif i gizlice kaçırmanın bir yolunu
buldugundan emindi. Kendisinin ve babasının bir bekçi tarafından alt edilmesine deliriyordu. Bu
arada Percy We-asley'nin, Sirius'un kaçısı konusunda söylemek istedigi çok sey vardı.
Onu dinleyen tek kisiye, yani kız arkadası Penelo-pe'ye, "Eger Bakanlık'a girmeyi basarırsam,
Sihirli Kanun Yürütme konusunda birçok öneride bulunacagım!" diyordu.
Hava mükemmeldi, atmosfer çok neseliydi ve Harry, Sirius'un serbest kalmasına yardım etmekle
neredeyse imkânsızı basardıklarını biliyordu. Yine de hiçbir yılın sonuna dogru bu kadar keyifsiz
olmamıstı.
Profesör Lupin'in gidisine üzülen tek kisinin o olmadıgı kesindi. Harr/nin bütün Karanlık Sanatlara
Karsı Savunma sınıfı, Lupin'in istifasından dolayı üzgündü.
502
"Acaba gelecek yıl ne getirecekler?" dedi Seamus Finnigan kasvetli kasvetli.
"Belki bir vampir getirirler," dedi Dean Thomas umutla.
Harr/nin kafasını mesgul eden sadece Profesör Lu-pin'in ayrılısı degildi. Kendini Profesör
Trelawney'nin kehanetini düsünmekten alıkoyarr.ıyordu. Sürekli Pettıg-rew'un nerede oldugunu,
henüz Voidemort'un yanma sıgınıp sıgınmadıgını merak ediyordu. Ama Harry'nin keyfini en çok
kaçıran sey, Dursley'lere dönecegi düsüncesiydi. Belki yarım saat boyunca, harika bir yarım saat
boyunca, artık Sirius'la birlikte yasayacagına sanmıstı... annesiyle babasının en iyi arkadasıyla...
babasının yeniden yanında olması dısında, basına gelebilecek en iyi seydi bu. Sirius'tan hiç haber
olmaması, onun saklandıgı anlamına geliyordu, dolayısıyla da aslında çok iyi haberdi. Öte yandan,
Harry az kalsın kavusacagı yuvayı ve artık böyle bir seyin mümkün olmadıgı gerçegini düsündükçe
kendim berbat hissediyordu.
Sınav sonuçları sömestrin son günü belli oldu. Harry, Ron ve Hermione bütün derslerden
geçmislerdi. Harry, ksir'den geçtigine çok sasırmıstı. Kafasında, Dumbledore'un bizzat müdahale
edip, Snape'in onu kasten bırakmasını önledigine dair bir süphe vardı, 'jön bir hafta boyunca
Snape'in Harry'ye davranısları oi-dukça kaygı vericiydi. Harry, Snape'in ona duydugu nefretin
arlamayacagını düsünmüstü hep. Artabiliyor-mus oysa. Harry'ye ne zaman baksa, Snape'in ince
agzının bir kösesi segirmeye baslıyordu. Ayrıca sürekli
503
parmaklarını esnetiyordu, sanki Harry'nin gırtlagına yapısmak için sabırsızlanıyormus gibi.
Percy F. Y. B. S.'lerinden en yüksek notlan çekmisti; Fred'le George'un ise her biri bir avuç S. B. D.
almıstı. Bu arada Gryffindor, büyük ölçüde Quidditch Kupası'ndaki muhtesem performansı
sayesinde, üst üste üç yjl Okul Sampiyonlugu'nü kazanmıstı. Bu nedenle, ders yılı sonu söleni
kırmızı ve altın renkler içinde yapılmıs ve sölen boyunca en gürültülü kutlama Gryffindor
masasında olmustu. Harry bile ertesi gün Durs-ley'lere yapacagı yolculugu unutmayı basarıp
herkesle birlikte yemis, içmis ve gülmüstü.
Ertesi sabah Hogwarts Ekspresi istasyondan ayrılırken, Hermione, Harry ile Ron'a sasırtıcı bir
haber verdi.
"Bu sabah tam kahvaltıdan önce Profesör McGona-gall'ın odasına ugradım. Muggle Ar
astırmaları'nı bırakmaya karar verdim."
"Ama sınavım yüzde üç yüz yirmiyle geçtin!" dedi Ron.
"Biliyorum," dedi Hermione, içini çekerek. "Ama bu yıl gibi bir y^la daha katlanamam. O Zaman
Page 176
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Döndürücü beni delirtiyordu. Geri verdim. Muggle Arastırmaları ve Kehanet çıkınca, yine normal
bir ders programına sahip olabilecegim."
"Bize söylemedigine hâlâ inanamıyorum," dedi Ron huysuzca. "Sözde arkadasınız bir de."
504
"Kimseye söylemeyecegime söz vermistim," dedi Her-mione ters ters. Dönüp Harr/ye baktı. Harry
pencereden Hogvvarts'ın bir dagın arkasında kaybolusunu izliyordu. Orayı bir daha görene kadar
aradan iki ay geçecekti...
"Aman, neselen biraz, Harry!" dedi Hernâone hüzünle.
"Bir seyim yok," dedi Harry hemen. "Tatili düsünüyorum, o kadar."
"Evet, o konuyu ben de düsündüm," dedi Ron. "Harry, gelip bizde kalmalısın. Annemle babamdan
izin alırım, sonra da seni ararım. Artık feleton kullanmayı biliyorum -"
"Telefon, Ron," dedi Hermione. "Cidden, gelecek yıl asıl senin Muggle Arastırmaları alman lazım..."
Ron duymazdan geldi.
"Bu yaz Quidditch Dünya Kupası var! Ne dersin, Harry? Gel bizde kal, Dünya Kupası'na gideriz.
Genellikle babam isyerinden bilet bulabiliyor."
Bu teklif Harry'nin keyfini epey yerine getirdi.
"Evet... eminim Dursley'ler gelmeme seve seve izin verirler... özellikle de Marge Hala'ya
yaptıklarımdan soma..."
Ha>l: neselenen Harry, Ron ve Hermione'yle birlikte Patlamalı Pisti oynamaya basladı. Çay
arabasını süren cadı geldiginde de kendine bir sürü yiyecek aldı, ama içlerinde çikolatalı hiçbir sey
yoktu.
Ama onu asıl sevindiren sey ögleden sonra gerçeklesti...
"Harry," dedi Hermione birden, onun omzunun üstünden bakarak. "Su pencerenin dısındaki sey de
n'e?"
505
Harry dönüp dısarı baktı. Camın arkasında çok küçük, gri bir sey bir görünüp bir kayboluyordu.
Daha iyi görmek için ayaga kalktıgında bunun minicik bir baykus oldugunu gördü. Baykus, boyuna
göre fazlasıyla büyük bir mektup tasıyordu. Hatta baykus öyle küçüktü ki, havada takla atıp
dunıyor, trenin rüzgârından bir o yana bir bu yana savruluyordu. Harry çabucak pencereyi indirdi
ve kolunu çıkarıp baykusu yakaladı. Çok tüylü bir Snitch'^ rutmdk gibiydi bu. Onu dikkatli bir
sekilde içeri aldı. F?/kus, mektubunu Harry'nin oturdugu yere bırakıp kr tnpartımanîa-rmın içinde
oraya buraya uçmaya basladı, besbelli görevini basarıyla tamamladıgı için halinden çok
memnundu. Hedwig vakur bir küçümseme edasına benzeyen bir tavırla gagasını saklattı.
Crookshanks yattıgı yerde dogruldu ve kocaman, sarı gözleriyle baykusu izlemeye basladı. Bunun
farkına varan Ron, baykusu kapıp kurtardı.
Harry mektubu aldı. Onun adına gönderilmisti. Yırtarak açıp baktı ve bagırdı: "Sirius'tan!"
"Ne?" dedi Roıı ve Hermione heyecanla. "Yüksek sesle oku!"
Sevgili Harry,
Umarım sen teyzenle enistene ulasmadan önce bu mektup seni bulur. Onların baykus postasına
alısık olup olmadıklarını bilmiyorum.
Sahgaga ve ben saklanıyoruz. Bu mektup yanlıs ellere düserse diye, yerimizi söylemeyecegim.
Baykusun güvenilirligi konusunda birtakım süphelerim var, ama bulabildiklerimin en iyisi buydu ve
çok da hevesli görünüyordu.
Sanırım Ruh Emiciler beni hâlâ arıyor, ama burada
506
beni bulmalarına imkân yok. Yakında birkaç Muggle'm beni görmesine izin verecegim.
Hogıvarts'tan uzakta oldugum için, satodaki güvenlik kaldırılacaktır.
Kısa görüsmemiz boyunca söylemeye fırsat bulamadıgım bir sey var. Sana Atesokıı'nu gönderen
bendim -
"Hah!" dedi Hermione zafer kazanmısçasına. "Gördün mü?! Sana demistim o gönderdi diye!"
"Evet ama, ugursuzluk büyüsü yapmamıs, degil mi?" dedi Ron. "Ah!"
Simdi avcunun içinde mutlu mutlu öten minik baykus, Ron'un parmaklarından birini ısırmıstı, belli
Page 177
Harry Potter Azkaban Tutsagı
ki bunu bir sevgi gösterisi niyetine yapmıstı.
Siparisi Baykus Biirosu'na benim için Crookshanks götürdü. Senin adını kullandım, ama onlara
altını Grin-gotts'taki yedi yüz on bir numaralı kasadan almalarını söyledim - yani benim
kasamdan. Lütfen bunu vaftiz babanın, senin on üç yıllık dogum günlerine karsılık toptan bir
hediyesi olarak kabul et.
Enistenin evini terk ettigin o gece seni korkuttum sanırım, onun için de ayrıca özür dilerim. Kuzeye
yolculuguma baslamadan önce seni bir kez görebileyim istiyordum, ama sanırım görünümüm seni
ürküttü.
ilisikte sana, Hogruarts'ta önümüzdeki yılı daha keyifli geçirmeni saglayacagını düsündügüm bir
sey gönderiyorum.
Bana ne zaman ihtiyacın olursa, haber gönder. Baykusun beni bulur.
Yakında tekrar yazarım.
Sirius
507
Harry hevesle zarfın içine baktı. Bir parsömen parçası daha vardı. Çabucak okudu ve içi ısındı,
memnuniyetle doldu. Sanki bir sise sıcak Kaymakbirası'nı bir dikiste içmis gibiydi.
Ben, Sinüs Black, Harry Potter'ın vaftiz babası sıfa-' tıyla, onun hafta sonlarında Hogsmeade'i
ziyaret etmesine izin veriyorum.
"Dumbledore için bu yeterli olur!" dedi Harry sevinçle. Gözlerini yine Sirius'un mektubuna çevirdi.
"Bir dakika, bir not var..."
Arkadasın Ron'un bu baykusu isteyecegini düsündüm, ne de olsa artık bir faresi olmaması benim
suçum.
Ron'un gözleri irilesti. Minik baykus hâlâ avucunda heyecanlı heyecanlı ötüyordu.
"stemek mi?" dedi kararsız bir sesle. Bir süre baykusu yakındamnceledi, sonra, Harry ile
Hermione'yi çok sasırtarak, onu koklaması için Crookshanks'in önüne uzattı.
"Ne diyorsun?" diye sordu kediye. "Kesin baykus mu?"
Crookshanks mırladı.
"Bana bu kadan yeter," dedi Ron sevinçle. "Artık o benim."
Harry, King's Cross stasyonu'na varana kadar Sirius'un mektubunu tekrar tekrar okudu. Ron ve
Hermi-one ile birlikte Peron Dokuz Üç Çeyrek'teki bölmenin içinden geçerken, onu hâlâ elinde sıkı
sıkı tutuyordu.
508
Harry orada bekleyen Vernon Eniste'yi hemen gördü. Mr ve Mrs VVeasley'den epey ileride durmus,
onlara kuskulu gözlerle bakıyordu. Mrs VVeasley, Harry'yi kucaklayınca, onlar hakkındaki en kötü
kuskuları onaylanmıs gibi bir tavır takındı.
"Dünya Kupası için ararım!" diye seslendi Ron, Harry'nin arkasından. Harry onunla ve
Hermione'yle vedalasmıs, sandıgını ve Hedwig'in kafesini koydugu arabayı itiyordu. Vernon Eniste
onu her zamanki gibi karsıladı.
"O ne?" diye hırladı, Harry'nin hâlâ elinde tuttugu zarfa bakarak. "Eger imzalamam gereken yeni
bir bel-geyse, senin -"
"Degil," dedi Harry neseyle. "Vaftiz babamdan bir mektup."
"Vaftiz baban mı?" dedi Vernon Eniste tükürükler saçarak. "Senin vaftiz baban yok!"
"Var," dedi Harry neseyle. "Annemle babamın en iyi arkadasıydı. Kendisi hüküm giymis bir katil,
ama büyücü hapishanesinden kaçtı ve su anda saklanıyor. Yine de benimle temasta kalmayı
seviyor... benden haberdar olmayı... mutlu olup olmadıgımı kontrol etmeyi..."
Ve Harry, Vernon Eniste'nin yüzündeki dehset ifadesine bakıp sırıtarak, önünde Hedvvig'in
tangırdayan kafesiyle istasyon çıkısına yöneldi. Bu yaz geçen yılkin-den çok daha iyi olacaga
benziyordu.
509
Page 178
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|