Azkaban-101-140
Harry Potter Azkaban Tutsagı
dedi. "Süpürgeyi bilinen lanetlerin çogu için kontrol ettik, ama Profesör Flitwick bir Üzerinden
Atma Nazarı olabilecegini düsünüyor. Kontrollerimiz sona erdiginde ben sana söylerim. Lütfen artık
basımın etini yemekten vazgeç."
sin fena tarafı, Harry'nin Ruh Emici-Savusturma dersleri de umdugu kadar iyi gitmiyordu. Birkaç
ders sonra Böcürt-Ruh Emici ona heı yaklastıgında belirsiz, gümüsi bir gölge yaratmayı basa/ır
olmustu. Ama Pat-ronus'u, Ruh Emici'yi uzaklastıra-nayacak kadar zayıftı. Yarı saydam bir bulut
gibi havr da durarak, onu ora-
291
l
da tutmak için çırpınan Harry'nin enerjisini emiyordu. Harry kendine kızıyordu, annesiyle babasının
seslerini yeniden duyma yolundaki gizli arzusu, ona suçluluk duygusu veriyordu.
Çalısmaya basladıklarının dördüncü haftasında Profesör Lupin kesin bir ifadeyle, "Kendinden çok
fazla sey bekliyorsun," dedi. "On üç yasında bir büyücü içm, belli belirsiz bir Patronus bile büyük
basandır. Artık hiç olmazsa kendinden geçmiyorsun, degil mi?"
Harry, morali bozuk halde, "Bir Patronus - Ruh Emici'leri püskürtür falan diye düsünmüstüm,"
dedi. "Onları yok eder diye -"
"Gerçek Patronus bunu yapar," dedi Lupin. "Ama sen de çok kısa sürede büyük seyler basardın.
Eger bir sonraki Quidditch maçında Ruh Emici'ler ortaya çıkarsa, onları yere inecek kadar uzun
süre uzakta tutabilirsin."
"Çok sayıda oldukları vakit daha zor olur demistiniz."
Lupin gülümseyerek, "Sana güvenim tam," dedi. "Al bakalım - bir içkiyi hak ettin. Üç Süpürge'den,
daha önce denemedigin bir sey -"
Çantasından iki sise çıkardı.
Harry düsünmeden, "Kaymakbirası!" dedi. "Evet, çok severim!"
Lupin tek kasını kaldırdı.
"Sey - Ron ile Hermione, Hogsmeade'den gelirken bana biraz getirmislerdi," diye palavrayı attı
Harry hemen.
292
"Anlıyorum," dedi Lupin, oysa yine de biraz süp-heleniyormus gibi bir hali vardı. "Neyse -
Gryffin-dor'un Ravenclaw'a karsı zaferine içelim! Tabii benim taraf tutmamam gerekiyor, hoca
olarak..." diye ekledi çabucak.
Kaymakbira'lannı sessizce içtiler, derken Harry bir süredir merak ettigi bir seyi sordu.
"Bir Ruh Emici'nin kukuletasının altında ne var?"
Profesör Lupin düsünceli düsünceli sisesini indirdi.
"Hımmm... eh, bunu gerçekten bilen kisiler artık bize söyleyebilecek durumda degil. Anlıyorsun ya,
Ruh Emici kukuletasını ancak son ve en kötü silahını kullanmak için açar."
"Nedir o?"
Lupin, biraz çarpık bir tebessümle, "Ruh Emici Öpücügü diyorlar," dedi. "Ruh Emici'ler bunu,
tamamen yok etmek istedikleri kisilere yapar. Sanırım o kukuletanın altında bir tür agız var, çünkü
çenelerini kurbanlarının agzına yapıstırıyor ve - ve ruhunu emiyorlar."
Harry bos bulunup birkaç damla Kaymakbirası tü-kürdü.
"Ne - öldürüyorlar mı -?"
"Ah, hayır," dedi Lupin. "Daha da beteri. Biliyorsun, beynin ve kalbin çalısmayı sürdürdükçe ruhsuz
da Vcriıgını sürdürebilirsin. Ama artık hiçbir benlik duygun, hafızan... hiçbir seyin olmaz. Düzelme
sansın sıfırdır. Sadece - var olursun. Bos bir kabuk gibi. Ve ruhun c'a ebediyen gider... kaybolur."
293
Lupin biraz daha Kaymakb.'rası içti, sonra da, "Bu, Sirius Black'i bekleyen kader," aedi. "Bu sabah
Gelecek Postast'nda yazıyordu. Bakanlık onu bulurlarsa böyle yapmalan için Ruh Emici'lere izin
vermis."
Harry bir an, birinin ruhumu agzından emilip çekilmesi fikriyle nutku tutulmus halde oturdu. Ama
sonra Black'i düsündü.
Birden, "Hak ediyor," dedi.
Page 101
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Lupin kayıtsız bir sesle, "Öyle r-i dersin?" diye sordu. "Herhangi birinin bunu hak ettigini
düsünüyor musun gerçekten?"
"Evet," dedi Harry, meydan okurcasına. "Bazı... bazı seyler için."
Lupin'e Üç Süpürge'de kulak misafiri oldugu konusmayı anlatmak isterdi. Black'in annesiyle
babasına ihanet edisini de. Ama bunlan anlatınca, Hogsmeade'e izinsiz gittigi de ortaya çıkacaktı
ve Lupin'in bundan pek memnun kalmayacagını biliyordu. Omın için Kay-makbirası'm bitirdi,
Lupin'e tesekkür etti ve Sihir Tarihi sınıfından çıktı.
Kendi kendine, yoksa bir Ruh Emici'nin kukuletasının alfanda ne oldugunu sormasa mıydım, diye
düsündü, cevap o kadar korkunçtu. Tam ruhunun emilip alınmasının nasıl bir duygu oldugu gibi
tatsız düsüncelere dalmıstı ki, merdivenlerin orta yerinde Proresör McGo-nagall'a tosladı.
"Önüne bak, Potter!"
"Özür dilerim, Profesör -"
"Ben de simdi Gryffindor ortak salonunda sana
294
baktım. Eh, burada iste, aklımıza gelen her yönteme basvurduk ve hiçbir seyi yokmus gibi
görünüyor - bir yerlerde çok iyi bir dostun var, Potter..."
Harry'nin agzı açık kaldı. Profesör elinde, her zamanki kadar harika görünen Atesoku'nu tutuyordu.
Cılız bir sesle, "Yani geri alabilir miyim?" diye sordu Harry. "Sahiden?"
"Sahiden," dedi Profesör McGonagall, simdi resmen gülümsüyordu. "Sanırım cumartesi günkü
maçtan önce elin alıssın istersin, degil mi? Ve Potter, lütfen kazanmaya çalıs, tamam mı? Yoksa
arka arkaya sekizinci yıldır Kupa sansımızı kaybetmis olacagız. Profesör Sna-pe daha dün gece
bana bunu hatırlatmak nezaketini gösterdi..."
Söyleyecek sey bulamayan Harry, Atesoku'nu yukarı, Gryffindor Kulesi'ne dogru tasıdı. Bir köseyi
dönerken, agzı kulaklarında ona dogru kosan Ron'u gördü.
"Verdi, ha? Mükemmel! Dinle, hâlâ deneyebilirim, degil mi? Yarın?"
"Evet... nasıl istersen..." dedi Harry, kalbi bir aydır oldugundan daha hafifti. "Bak ne diyecegim -
Hermione ile barısmalıyız. Sadece yardım ermeye çalısıyordu..."
"Tamam," dedi Ron. "Az önce ortak salondaydı -çalısıyordu, degisiklik olsun diye!"
Gryffindor Kulesi'ne giden koridora saptılar ve Sir Cadogan'a yalvaran Neville Longbottom'ı
gördüler. Anlasıldıgı kadarıyla Sir Cadogan onu içeri almayı reddediyordu.
295
Neville, gözleri yaslı, "Onları bir yere yazmıstım," diyordu, "ama düsürmüs olmalıyım!"
"Ben de inandım!" diye kükredi Sir Cadogan. Sonra, Harry ile Ron'u gördü. "yi aksamlar, genç
soylu hizmetkârlarım! Gelin de bu deliyi demire vurun, içeriye zorla girmeye çalısıyordu."
"Öf, kes sesini," dedi Ron, Harry ile ikisi Neville''in yanına geldiklerinde.
Neville, perisan bir halde, "Parolaları kaybettim," dedi. "Bu hafta kullanacagı parolaları ona
soylcttiydim, çünkü ikide bir degistiriyor ve simdi de onları ne yaptıgımı bilemiyorum."
"Elemtereh's," dedi Harry. Sir Cadogan büyük bir düs kmklıgıyla, ortak salona girmelerine izin
vermek için istemeye istemeye öne dogru savruldu. Herkesin bası onlara dogru çevrilirken ani,
heyecanlı bir mırıltı ortalıgı kapladı. Bir an sonra Harry, Atesoku hakkında coskuyla konusan
insanlarla çevrilmisti.
"Nerden buldun, Harry?"
"Denememe izin verir misin?"
"Hiç onunla uçtun mu, Harry?"
"Ravenclaw'un hiç sansı yok, onların hepsinin süpürgeleri Tertemiz Yedi."
"Bir tutayım mı, Harry?"
Atesoku'nun elden ele geçip her açıdan hayranlıkla izlendigi on dakika kadar bir süreden sonra
kalabalık dagıldı. Harry ve Ron, kosarak yanlarına gelmemis tek kisi olan Herraione'yi simdi
rahatça görebiliyorlardı. Ödevlerinin üzerine egilmisti ve onlarla göz göze gel-
296
memeye özen gösteriyordu. Harry ve Ron onun masasına yaklasınca, Hermione nihayet basını
kaldırıp baktı.
Page 102
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Geri aldım/' dedi Harry gülümseyerek ve Ateso-ku'nu havaya kaldırdı.
"Gördün mü, Hermione? Hiçbir seyi yokmus," dedi Ron.
Hermione, "Eh - olabilirdi ama!" dedi. "Yani, hiç degilse simdi güvenli oldugunu biliyorsun!"
"Evet, sanırım öyle," dedi Harry. "Yukarı koysam iyi olur -"
"Ben götürürüm!" dedi Ron hevesle. "Zaten Scab-bers'a da Fare Tonigi'ni vermem gerek."
Atesoku'nu aldı, sanki camdan yapılmıs gibi tutarak, erkeklerin merdivenine dogru tasıdı,
Harry, "Öyleyse oturabilir miyim?" diye sordu Hermione'ye.
"Herhalde," dedi Hermione, iskemledeki bir sürü parsömeni kaldırdı.
Harry tıkıs tıkıs dolu masaya baktı: Mürekkebi hâlâ parlayan uzun Aritmansi ödevine, daha da
uzun Muggle Arastırmaları ödevine ("Muggle'lann Niye Elektrige htiyacı Oldugunu Açıklayın") ve
Hermione'nin simdi üzerinde çalıstıgı Eski saretler çevirilerine.
"Bunların hepsini nasıl hallediyorsun?" diye sordu Harry ona.
"Eh, iste - bilirsin ya - çok çalısarak," dedi Hermione. Harry yakından bakınca onun da Lupin kadar
yorgun göründügünü fark etti.
297
Eski isaretler sözlügünü bulmak için kitapları karıstırmasını seyrederken de, "Neden birkaç dersi
bırakmıyorsun?" diye sordu.
Dehsete kapılmıs görünen Hermione, "Bunu yapamam!" dedi.
Harry-çok karmasık görünen bir sayı çizelgesini eline aldı. "Aritmansi berbat bir seye benziyor."
Hermione ciddiyetle, "Ah, hayır, harika!" dedi. "Benim en sevdigim ders! Aritmansi -"
Ama Harry, Aritmansi'nin nesinin harika oldugunu asla ögrenemedi. Tam o anda erkeklerin
merdiveninden asagı dogru bogulurcasma bir çıglık yankılandı. Bütün ortak salon sustu, taslasmıs
gibi hepsi girise bakakaldı. Telaslı ayak sesleri duyuldu, gitgide yaklastı - ve sonra, Ron kosarak
göründü. Pesinde bir çarsaf sürüklüyordu.
"BAK!" diye bögürdü, hızlı adımlarla Hermione'nin masasına gelerek. "BAK!" diye haykırdı, çarsafı
onun yüzüne dogru sallıyordu.
"Ron, ne -?"
"SCABBERS! BAK! SCABBERS!"
Neye ugradıgını anlamayan Hermione, Ron'dan kaçmak için geriye dogru kaykılmıstı. Harry,
Ron'un elindeki çarsafa baktı. Üzerinde kırmızı bir sey vardı. Bu sanki fena halde -
"KAN!" diye feryat etti Ron, saskın sessizligi bozarak. "GTMS! VE YERDE NE VARDI, BLYOR
MUSUN?"
"Ha - hayır," dedi Hermione, titrek bir sesle.
298
Ron, onun Eski saretler çevirisinin üzerine bir sey attı. Hermione ve Harry öne dogru egildi. Garip,
çivi yazısı gibi sekillerin üzerinde birkaç tane uzun, sarı kedi tüyü duruyordu.
299
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gryffindor - Ravenclaw
Ron'la Hermione'nin arkadaslıgının sonu gelmis gibi görünüyordu. kisi de birbirine öyle kızgındı ki,
Harry onların bir daha nasıl olup da barısacagını bilmiyordu.
Ron, Hermione'ye öfkeliydi, çünkü Crookshanks'in Scabbers'ı yeme girisimlerini hiçbir zaman
ciddiye almadıgını, onu sıkı sıkı göz altında tutmadıgını ve daha hâlâ Ron'a Scabbers'ı bütün
yatakların altında aramasını önererek Crookshanks masummus gibi davrandıgını düsünüyordu. Öte
yandan Hermione, Crookshanks'in Scabbers'ı yedigine dair hiçbir kanıt bulunmadıgını, sarı tüylerin
Noel'den beri orada duruyor olabilecegini ve Crookshanks Sihirli Hayvanevi'nde kafasına
atladıgından beri Ron'un kedisine karsı önyargılı oldugunu ileri sürüyordu.
Harry kendi adına Crookshanks'in Scabbers'ı yediginden emindi ve ona bütün delillerin bu yönde
oldugunu söylediginde, Hermione Harry'ye de sinirlendi.
"Tamam, Ron'un tarafını tut sen! Biliyordum za-
300
ten!" diye yakındı. "Önce Atesoku, simdi Scabbers, her sey benim suçum, degil mi?! Beni rahat
Page 103
Harry Potter Azkaban Tutsagı
bırak, Harry, yapacak bir sürü isim var!"
Faresini kaybeden Ron, çökmüs haldeydi.
"Haydi, Ron, hep Scabbers'ın ne kadar sıkıcı oldugunu söylüyordun," dedi Fred, teselli edercesine.
"Hem ne zamandır rengi solgundu, gözü topraga bakıyordu. Böyle çabucak gazlaması daha iyi
olmustur. Bir lokmada gitti - büyük ihtimalle hiçbir sey hissetmemistir."
"Fred!" dedi Ginny hiddetle.
"Yiyip uyumaktan baska bir sey yapmazdı, Ron, bunu kendin söylemistin," dedi George.
"Bir keresinde bizim için Goyle'u ısırmıstı!" dedi Ron perisan bir halde. "Hatırlıyor musun, Harry?"
"Evet, bu dogru," dedi Harry.
"Ömrünün gurur ânıydı," dedi Fred, ciddi bir ifade takınmakta çok zorlanarak. "Goyle'un
parmagındaki yara izi onun hatırasına bir anıt olarak kalsın. Haydi, Ron, yapma, Hogsmeade'e
gidip kendine yeni bir fare al. Sızlanmanın ne anlamı var?"
Harry, Ron'u neselendirmek adına son bir gayretle onu Gryffindor takımının Ravenclaw maçından
önceki son antrenmanına gelmeye ikna etti. Gelirse, antrenman bittikten sonra Atesoku'na
binebilecegini söylemisti. Bu, Ron'un aklını bir süre olsun Scabbers'tan uzaklastırmasını sagladı
("Süper! Peki onunla birkaç atıs da yapabilir miyim?"). Böylece ikisi beraber Quid-ditch sahasına
dogru yola koyuldular.
Hâlâ Harry'ye göz kulak olmak için Gryffindor ant-
301
renmanlarmı denetleyen Madam Hooch da Ateso-ku'ndan herkes kadar etkilenmisti. Antrenman
baslamadan önce onu eline alıp oradakilere profesyonel fikrini sunma lütfunda da bulundu.
"Sunun dengesine bakın! Nimbus serisinin bir hatası varsa, o da kuyruk bölümündeki hafif bir
yatıklıktır -genellikle birkaç yıl sonra ufak bir hava direncine neden olmaya baslar. Sapı da
modernlestirmisler, Tertemizlerden biraz daha ince, bana eski Gümüs Ok'ları hatırlatıyor. Sahi,
Gümüs Ok'lann üretimini durdurmaları ne yazık. Uçmayı onlardan biriyle ögrenmistim, çok da iyi
bir süpürgeydi..."
Bir süre daha bu sekilde devam etti, ta ki Wood araya girene dek: "Seyy - Madam Hooch? Bir
mahzuru yoksa Harry Atesoku'nu geri alabilir mi? Antrenman yapmamız gerekiyor da..."
"Ah - tabii - al bakalım, Potter," dedi Madam Hooch. "Ben VVeasley'yle birlikte surada
oturacagım..."
Ron'la birlikte sahadan çıkıp tribüne oturdular. Gryffindor takımı da ertesi günkü maçla ilgili son
talimatları dinlemek için VVood'un etrafında toplandı.
"Harry, Ravenclaw'da kimin Arayıcı oynayacagım ögrendim: Cho Chang. Dördüncü sınıfta ve
bayagı iyi... Aslında oynayacak kadar iyi durumda olmamasını umuyordum, bazı sakatlık sorunları
yasamıstı da..." Cho Chang'ın tamamen iyilesmesinden duydugu hosnutsuzlukla VVood'un suratı
asılmıstı. "Öte yandan, o bir Kuyrukluyıldız ki Yüz Altmıs kullanıyor ki Ateso-ku'nun yanında
komik kalır." Harry'nin süpürgesine
302
takdirle dolup tasan gözlerle baktı. "Pekâlâ, millet, baslayalım -"
Ve nihayet Harry Atesoku'na binip hızla havalandı.
Hayallerinin de ötesinde bir seydi bu. Atesoku en ufak dokunusuyla dönüyordu; tutusundan çok
düsüncelerine itaat ediyor gibiydi. Sahanın üzerinde öyle bir hızla ilerliyordu ki, stadyum yesil ve
gri renkte bulanık bir görüntüye dönüsmüstü; bir ara o kadar hızlı döndü ki, Alicia Spinner çıglık
attı. Sonra Harry son derece kontrollü bir dalısa geçti ve sahanın çim zeminini ayaklarıyla
yaladıktan sonra yine havaya fırlayıp yükselmeye basladı, on metre, on bes metre, yirmi metre -
"Harry, Snitch'i salıyorum!" diye seslendi Wood.
Harry dönüp kale direklerine dogru bir Bludger'la yarıstı; onu kolayca geçti ve Snitch'in Wood'un
arkasından bir yerden fırladıgını gördü. On saniye sonra, onu sag elinde sıkı sıkı tutuyordu.
Takım çılgınca alkıslayıp bagırdı. Harry, Snitch'i bir kez daha bıraktı, bir dakika avans verdi ve
digerlerinin yanından hızla geçerek pesinden gitti. Snitch'i Katie Bell'in diz*. 4n yanında gördü ve
kızın etrafından kolayca dolanıp tekrar yakaladı.
O zamana kadarki en iyi antrenmanlarıydı bu; takım, aralarında bir Atesoku olmasının sevkiyle, en
Page 104
Harry Potter Azkaban Tutsagı
iyi hareketlerini kusursuz bir sekilde gerçeklestirdi. Yine yere indiklerinde VVood'un tek bir
elestirisi bile yoktu ve bu, George VVeasley'nin de belirttigi gibi, ilk kez oluyordu.
"Yarın bizi ne durdurabilir, bilmiyorum!" dedi Wo-
303
od. "Tabii eger - Harry, Ruh Emici sorununu çözdün, degil mi?"
"Evet," dedi Harry. Cılız Patronus'u aklına geldi ve keske daha güçlü olsaydı diye düsündü.
"Ruh Emici'ler bir daha boy göstermeyecek, Oliver. Yoks? Dumbledore öfkeden köpürür," dedi Fred
kendinden eırün bir tavırla.
"Eh, umarım gelmezler," dedi Wood. "Neyse - çok iyiydi, millet. Kule'ye dönelim, herkes erken
yatsın -"
Harry, "Ben biraz kalıyorum, Ron Atesoku'nu bir denemek istiyor," dedi Wood'a. Diger oyuncular
soyunma odasına giderlerken, Harry Ron'a dogru yürüdü, o da tribünlerle sahanın arasındaki
bariyerin üzerinden atlayıp Harry'nin yanına geldi. Madam Hooch koltugunda uyuyakalmıstı.
"Al bakalım," dedi Harry, Ron'a Atesoku'nu vererek.
Ron yüzünde büyük bir coskuyla süpürgeye bindi ve bastırmaya baslayan karanlıgın içine dogru
fırladı, Harry de sahanın kenarında gezinerek onu izledi. Madam Hooch sıçrayarak uyandıgında
gece olmustu. Harry ile Ron'u onu uyandırmadıkları için hasladı ve satoya dönmeleri konusunda
ısrar etti.
Harry Atesoku'nu omzuna yasladı ve Ron'la birlikte Atesoku'nun son derece yumusak hareketlerini,
inanılmaz ivmesini ve çok isabetli dönüslerini tartısarak karanlık stadyumdan çıktılar. Satoya giden
yolun yarısına gelmislerdi ki, Harry soluna bakıp yüregini agzına getiren bir sey gördü - karanlıkta
parıldayan bir çift go7.
Harry kalakaldı, kalbi kaburgalarına çarparcasına atıyordu.
"Ne var?" dedi Ron.
Harry parmagıyla isaret etti. Ron asasını çıkarıp, "Lumos!" dedi.
Çime bir ısık huzmesi düstü, bir agacın dibine vurup dallarını aydınlattı; orada, yeni çıkmakta olan
yaprakların arasında çömelmis halde, Crookshanks duruyordu.
"Defol suradan!" diye kükredi Ron. Egilip çimin üstünde duran bir tası eline aldı, ama o daha bir
sey yapamadan Crookshanks uzun san kuyrugunu söyle bir sallayıp ortadan kaybolmustu bile.
"Gördün mü?" dedi Ron öfkeyle, tası yeniden yere atarak. "stedigi gibi dolasmasına izin veriyor -
büyük ihtimalle Scabbers'ın üstüne katık olsun diye bir iki kus yemistir..."
Harry hiçbir sey demedi. Derin bir soluk aldı, içi rahatlamıstı; bir an için o gözlerin Ecel'e ait
oldugunu sanmıstı. Bir kez daha satonun yolunu tuttular. Küçük panik anından biraz utanan Harry,
Ron'a hiçbir sey söylemedi - ve aydınlık Giris Salonu'na varıncaya dek bir daha sagma soluna
bakmadı.
Harry ertesi sabah kahvaltıya yatakhanesindeki diger çocuklarla birlikte indi, hepsi de Atesoku'nun
bir tür seref kıtasını hak ettigine inanıyordu. Harry Büyük
305
Salon'a girerken bütün kafalar Atesoku'na döndü ve her tarafta mırıldanmalar basladı. Slvtherin
takımının yıldırım çarpmıs gibi görünüsü, Harry'de büyük bir tatmin duygusu yaratmıstı.
Ron, dönüp Malfoy'a bakarak, "Suratını gördün mü?" dedi neseyle. "nanamıyor! Harika bir sey
bu!"
Wood da Atesoku kendisinin olmadıgı halde onun ihtisamının tadını çıkarıyordu.
"Buraya koy, Harry/' dedi. Süpürgeyi masanın ortasına yerlestirip, adı yukarı baksın diye özenle
çevirdi. Az sonra Ravencla ve Hufflepuff masalarından insanlar süpürgeye bakmak için gelmeye
baslamıslardı. Ced-ric Diggory gelip Nimbus'unun yerini böyle üstün bir süpürgeyle doldurdugu
için Harry'yi tebrik etti. Percy'nin Ravenclaw'lu kız arkadası Penelope Clearwa-ter ise düpedüz
Atesoku'nü tutmak için izin istedi.
O, Atesoku'nü yakından incelerken, Percy, "Aman diyeyim, Penny, sabotaj olmasın da!" dedi.
"Penelo-pe'yle iddiaya girdik," diye açıkladı takıma. "Maçın sonucu üzerine on Galieon'luk bir
iddia!"
Penelope Atesoku'nu masanın üzerine bıraktı, Harry'ye tesekkür etti ve masasına döndü.
Page 105
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Harry - lütfen kazanın," dedi Percy telaslı bir fısıltıyla. "On Gallcon'um yok. Evet, geliyorum,
Penny!" Ve tostunu paylasmak için onun yanına gitti.
"O süpürgeyi idare edebileceginden emin misin, Potter?" dedi soguk, uyusuk bir ses.
Draco Malfoy daha yakından bakmak için gelmisti, Crabbe ve Goyle da hemen arkasmdaydı.
306
"Evet, sanırım," dedi Harry kayıtsızca.
"Bir sürü özelligi var, degil mi?" dedi Malfoy. Gözleri hain hain parıldıyordu. "Yazık, parasüt
koymamıslar - bir Ruh Emici'ye çok yaklasırsan diye diyorum."
Crabbe ve Goyle kıs kıs güldüler.
"Senin de kendininkine fazladan bir kol baglaya-maman çok yazık, Malfoy," dedi Harry. "O zaman
Snitch'i senin yerine yakalayabilirdi."
Gryffindor takımı kahkahalarla güldü. Malfoy soluk renkli gözlerini kıstı ve uzaklastı. Gidip
Slytherin takımının diger oyuncularına katıldı. Kafa kafaya vermisler, süphesiz Malfoy'a Harry'nin
süpürgesinin gerçek bir Atesoku olup olmadıgını soruyorlardı.
On bire çeyrek kala, Gryffindor takımı soyunma odasının yolunu tuttu. Hava Hufflepuffla yaptıkları
maçtakine hiç benzemiyordu. Berrak, serin bir gündü, çok hafif bir esinti vardı. Bu defa görme
zorlugu olmayacaktı ve Harry, her ne kadar gergin olsa da, sadece bir Quidditch maçının
getirebilecegi heyecanı hissetmeye baslamıstı. Kalabalıgın ilerideki stadyuma dogru gittigini
duyabiliyorlardı. Harry siyah okul cüppesini çıkardı ve cebinden asasını alıp Çjuidditch cüppesinin
altına giyecegi tisörtün içine soktu. Ona ihtiyacı olmamasını diliyordu. Birden Profesör Lupin'in de
kalabalıgın içinde olup olmadıgını, seyredip seyretmedigini merak ett.
"Ne yapmamız gerektigini biliyorsunuz," dedi Wo-od, tam soyunma odasından çıkmaya
hazırlanırlarken. "B.ı maçı kaybedersek, Kupa sansımız kalmıyor. Siz -
' 307
l
siz dünkü antrenmandaki gibi ı çun yeter, hiçbir sorun yasamayız!"
Stadyumu inleten bir tezahürat altında sahaya çıktılar. Mavi giymis Ravenclaw takımı, sahanın
ortasında bekliyordu. Arayıcı'ları Chr> Chang, takımlarındaki tek kızdı. Harry'den bir bas kısaydı.
Harry, üstündeki bütün gerginlige ragmen, ^ mm çok çok güzel oldugunun farkına varmadan
edunedi. ki takım, kaptanlarının arkasında karsı karsıya dizildiginde, kız Harry'ye gülümsedi ve
Harry n idesi civarında bir yerde maçla hiç ilgisi olmadıgını düsündügü bir sarsıntı hissetti.
"Wood, Davies, el sıkısın," der' Madam Hooch canlı bir sesle. Wood, Ravenclaw kaptanıyla el
sıkıstı.
"Süpürgelerinize binin... düdügümü bekleyin... üç -iki-bir-"
Harry ayagıyla yere vurarak yükseldi. Atesoku diger bütün süpürgelerden daha büyük bir hizla
fırlamıstı; Harry stadyumun üzerinde uçup Snitch'e bakınmaya basladiv-Bir taraftan da Weasley
ikizlerinin arkadası Lee Jordan'ın yorumunu dinliyordu.
"Maç basladı ve bu maçın en büyük Heyecan unsuru Gryffindor'dan Harry Potter'ın kullandıgı
Atesoku. Hangi Süpürge'y e göre Atesoku, bu yıl yapılacak Dünya Sampiyonasında çogu milli
takımın tercihi ol K ak -"
"Jordan, senin için bir mahzuru yoksa b;,zo maçta olanları anlatır mısın?" diye araya girdi Profesör
McGo-nagall'ın sesi.
"Haklısınız, Profesör - birkaç gerekli bilgi voriyor-
308
dum da. Aklıma gelmisken, Atesoku'nun kendinden otomatik freni ve -"
"Jordan!"
"Tamam, tamam. Su anda ' Gryffindor atakta, Gryffindor'dan Katie Bell kaleye dogru gidiyor..."
Harry, Katie'nin tam tersi yönde giderek onun yanından geçti. Etrafına bakrnıp altın bir parıltı
ararken, Cho Chang'ın kendisini yakından takip ettiginin farkına vardı. Cho'nün çok iyi bir uçucu
olduguna süphe yoktu - bir o tarafından bir bu tarafından yaklasıyor, onu yön degistirmeye
zorluyordu.
Fred, Alicia'ya dogru g'den bir Bludger'ın pesine düsmüs, hızla geçerken, "Ona sürat neymis
Page 106
Harry Potter Azkaban Tutsagı
göster, Harry!" diye bagırdı.
Ravenclaw kale direklerinin etrafından dönüyorlardı ki, Harry Atesoku'nun hızını artırdı ve Cho
geride kaldı. Tam Katie maçın ilk golünü atmayı basardıgında ve sahanın Gryffindor tarafı
sevinçten çılgına döndügünde, onu gördü - Snitch, zemine yakın bir yerde, ba-riyerlerden birinin
yanında uçup duruyordu.
Harry dalısa geçti; Cho da onun ne yaptıgını görüp pesinden fırladı. Harry giderek hızlanıyor,
heyecan her tarafını kaplıyordu; dalıslar onun uzmanlık alanıydı. Sadece üç metre kalmıstı -
Ansızın, Ravenclavv Vurucu'lanndan birinin vurdugu bir Bludger çıktı ortaya; Harry yolundan sapıp
birkaç santimle kurtuldu, ama o bhkaç kritik saniye içinde Snitch ortadan kaybolmustu.
Gryffindor taraftarlarından düs kınklıgıyla dolu
309
koca bir "Aaaaaaaahhh!" sesi çıktı, Ravenclaw tarafm-dansa Vurucu'larma epey alkıs geldi. George
VVeasley ikinci Bludger7! dogruca sıkınh yaratan Vurucu'nün üstüne yollayarak ferahladı.
Vurucu'nun Bludger'dan kaçması için havada bas asagı dönmesi gerekti.
"Gryffindor seksene sıfır önde ve su Atesoku'na bakın! Potter onun bütün marifetlerini sergilemeye
basladı simdi. Nasıl döndügüne bakın - Chang'ın Kuyruklu-yıldız'ı ona rakip olamaz. Atesoku'nun
ince dengesi gerçekten de kendini göstermeye baslıyor bu uzun -"
"JORDAN! 'ATESOKU'NUN REKLAMINI YAPMAN ÇN PARA MI VERDLER SANA? YORUMUNA DEVAM
ET!"
Ravenclaw yetismeye baslamıstı; üç gol atmıslardı, bu da Gryffindor sadece elli sayı önde demekti
- Cho, Snitch'i ondan önce yakalarsa, Ravenclaw kazanacaktı. Harry alçaldı, bir Ravenclaw
Kovalayıcı'sına çarpmaktan kıl payı kurtuldu ve sahayı deli gibi taramaya basladı. Bir altın parıltısı,
minicik kanatlar - Snitch, Gryffindor kale direklerinin etrafında dönüyordu.
Harry hızlandı, gözleri ilerideki altın benege kilitlenmisti - ama hemen sonra Cho birdenbire ortaya
çıkıp önünü kesti -
Harry çarpısmayı engellemek için yön degistirince, "HARRY, CENTLMENLK ETMENN SIRASI
DEGL!" diye kükredi Wood. "GEREKRSE ONU SÜPÜRGESNDEN DÜSÜR!"
Harry dönüp Cho'yu gördü; Cho sırıtıyordu. Snitch yine ortadan kaybolmustu. Harry Atesoku'nu
yukarı
310
dogrulttu, az sonra oyunun yedi metre yukarısındaydı. Gözünün kenarından, Cho'nun onu takip
ettigini gördü... Snitch'i kendi aramaktansa onu marke etmeye karar vermisti. Peki öyleyse... eger
Harry'nin kuyruguna yapısacaksa, sonuçlarına da katlanması gerekecekti...
Harry yeniden dalısa geçti. Onun Snitch'i gördügünü sanan Cho, takip etmeye çalıstı. Harry çok
keskin bir dönüsle dalıstan çıktı, Cho ise hızla asagı dogru inmeye devam etti; Harry bir kez daha
mermi gibi yukarı fırladı ve Snitch'i üçüncü kez gördü: Ravenclav/ tarafında, sahanın çok üzerinde
ısıldıyordu.
Hızlandı; metrelerce altında, Cho da hızlandı. Harry kazanmak üzereydi, arayı açıyor, her geren
saniye Snitch'e daha da yaklasıyordu - derken -
"Aa!" diye çıglık attı Cho, parnuı;j la bir yen isaret ederek.
Dikkati dagılan Harry, asagı baktı.
Üç Ruh Emici, üç uzun boylu, siyahlara bürünmüs, kukuletalı Ruh Emici, kafalarını kaldırmıs ona
bakıyordu.
Düsünerek vakit kaybetmedi. Elini cüppesinin yakasından sokup asasını çıkardı ve kükredi:
"Expecto patronum!"
Asasının ucundan gümüsi beyaz devasa bir sey fırladı. Onun tam Ruh Emicilere dogru gittigini
biliyordu, ama durup seyretmedi. Zihni hâlâ mucizevi bir sekilde berraktı, dönüp önüne baktı -
hedefine neredeyse ulasmısa. Hâlâ asayı tutan eliyle öne dogru uzandı ve parmaklarıyla minik,
mücadeleci Snitch'i kavramayı basardı.
311
Madam Hooch'un düdügü duyuldu. Harry havada arkasına döndü ve kırmızı renkli altı bulanık
seklin hızla ona dogru yaklastıgını gördü. Az sonra bütün takım onu öylesine sıkı kucaklıyordu ki,
Page 107
Harry Potter Azkaban Tutsagı
neredeyse süpürgesinden düsecekti. Asagıda, kalabalıgın içindeki Gryffin-dorlann sevinç naralarını
duyabiliyordu.
"ste böyle oglum!" diye bagırıp duruyordu Wood. Alicia, Angelina ve Katie üçü de Harry'yi
öpmüslerdi, Fred ise ona öyle sıkı sarılmıstı ki, Harry kafasının kopacagını sandı. Takım tam bir
karmasa içinde yere inmeyi basardı. Harry süpürgesinden indi ve bir sürü Gryffindor taraftannın
sahaya fırladıgını gördü, en önde de Ron vardı. Daha jne oldugunu anlamadan, coskuyla bagırıp
çagıran kalabalık onu sarmıstı.
"Evet!" diye bagırdı Ron, Harry'nin kolunu havaya kaldırarak. "Evet! Evet!"
"Aferin, Harry!" dedi Percy, çok memnun görünüyordu. "On Galleon kazandım! Penelope'yi
bulmam gerek, affedersiniz -"
"Çok iyiydin, Harry!" diye kükredi Seamus Finni-gan.
''Müthisti be!'' diye seslendi Hagrid, oraya üsüsmüs Gryffindor'larrn kafalarının üzerinden.
"Bayagı iyi bir Patronus'tu," dedi bir ses Harry'nin kulagına.
Harry arkası na dönüp Profesör Lupin'i gördü. Lupin hem sarsılmıs, hem de memnun kalmıs
görünüyordu.
"Ruh Emici'ler beni hiç etkilemedi!" dedi Harry heyecanla. "Hiçbir sey hissetmedim!"
312
"Çünkü - ee - onlar Ruh Emici degildi," dedi Profesör Lupin. "Gel de bak -"
Harry'yi kalabalıgın içinden çıkanp sahanın kenarını görebilecegi bir yere götürdü.
"Mr Malfo/u epey korkuttun," dedi Lupin.
Harry bakakaldı. Malfoy, Crabbe, Goyle ve Slythe-rin takım kaptanı Marcus Rint, yerde
darmadagın bir yıgın halinde yatıyorlardı. Kendilerini uzun, siyah, kukuletalı cüppelerin içinden
çıkarmak için debeleniyorlardı. Görünüse bakılırsa Malfoy, Goyle'un omuzlarında ayakta durmustu.
Profesör McGonagall yüzünde katıksız bir öfke ifadesiyle tepelerine dikilmisti.
"Alçakça bir hile!" diye bagırıyordu. "Gryffindor Arayıcı'sına yönelik rezil ve ödlekçe bir sabotaj
girisimi! Hepiniz cezaya kalıyorsunuz, aynca Slytherin'den elli puan düsürüyorum! Bu konuyu
Profesör Dumble-dore'la da görüsecegim, hiç süpheniz olmasın! Hah, iste geliyor!"
Gryffindor'un zaferini perçinleyecek bir sey varsa, o da buyd ' ite kaka Harry'nin yanına gelmis
olan Ron, Malfoy'un kendini cüppeden kurtarmak için çabalayısını ve Goyle'un cüppenin içine
sıkısmıs kafasını izlerken gülmekten iki büklüm oldu.
"Haydi, Harry!" dedi George, ite kaka yanına gelerek. "Parti var! Gryffindor ortak salonunda,
hemen simdi!"
"Tamam," dedi Harry, kendini çok uzun süredir olmadıgı kadar mutlu hissediyordu. Hâlâ kırmızı
cüppelerinin içindeki takımla birlikte önden giderek stadyumdan çıktılar ve satoya döndüler.
313
Sanki Quidditch Kupası'm kazanmıslardı; parti bütün gün ve gecenin büyük bir bölümü boyunca
sürdü. Fred ve George VVeasley bir iki saatligine ortadan kaybolup kucak dolusu Kaymakbirası
sisesi, balkabagı gazozu ve torba torba Balyumruk tatlılarıyla döndüler.
"Bunu nasıl yaptınız?" diye çıglık attı Angelina Johnson. George kalabalıga Naneli Kurbagalar
fırlatmaya baslamıstı.
Fred, Harry'nin kulagına, "Aylak, Kılkuyruk, Pati-ayak ve Çatalak'm da yardımıyla," diye fısıldadı.
Kutlamaya sadece bir kisi katılmamıstı. Hermione inanılmaz bir sekilde bir kösede oturmus, ingiliz
Mugg-le'lannın Ev Hayatı ve Sosyal Alıskanlıkları adında kocaman bir kitap okuyordu. Harry,
Fred'le George'un birkaç Kaymakbirası sisesini havaya atıp tuttugu masadan uzaklasıp onun
yanına gitti.
"Maça da mı gelmedin?" diye sordu.
Hermione ona bakmadan, "Tabii ki geldim," dedi tuhaf, tiz bir sesle. "Ve kazandıgımız için çok
mutluyum ve senin çok iyi oynadıgını düsünüyorum, ama bunu pazartesiye kadar bitirmis
olmalıyım."
"Haydi, Hermione, gel de bir seyler ye," dedi Harry. Ron'a bakıp onun savas baltasını gömebilecek
kadar neseli olup olmadıgını merak etti.
"Yapamam, Harry, hâlâ okumam gereken dört yüz yirmi iki sayfam var!" dedi Hermione. Sesi
Page 108
Harry Potter Azkaban Tutsagı
hafiften ste-
314
rik bir hal almıstı. "Neyse, zaten..." dedi Ron'a bakarak, "o benim katılmamı istemiyor."
Harry'nin buna diyebilecegi bir sey yoktu, çünkü Ron tam o anda dönüp yüksek sesle "Scabbers
yenmis olmasaydı, bu Seker Sineklerden yiyebilirdi, gerçekten çok severdi onları," dedi.
Hermione gözyaslarına boguldu. Harry daha bir sey diyemeden ya da bir sey yapamadan,
kocaman kitabı koltuk altına almıs ve aglayarak kızlar yatakhanesine çıkan merdivene dogru
kosup gözden kaybolmustu.
Harry alçak sesle, "Ona biraz daha yumusak davranamaz mısın?" diye sordu Ron'a.
"Hayır/' dedi Ron kararlı bir sesle. "Eger pisman olmus gibi davransaydı - ama yok, asla hatalı
oldugunu kabul etmeyecek Hermione. Hâlâ Scabbers tatile çıkmıs falan gibi davranıyor."
Gryffindor partisi ancak Profesör McGonagall sabahın birinde ekose sabahlıgı ve basında saç
filesiyle çıka-gelip hepsinin yatmasında ısrar edince sona erdi. Harry ve Ron yatakhanelerine
çıktılar, bir taraftan hâlâ maçı tartısıyorlardı. Sonunda Harry bitkin bir halde yatagına tırmandı, ay
ısıgı gelmesin diye perdelerini çekti, arkasına yaslandı ve neredeyse anında uykuya daldıgım
hissetti...
Çok garip bir rüya gördü. Omzunda Atesoku'yla bir ormanda yürüyor, gümüsi beyaz bir seyi takip
ediyordu. O sey ilerideki agaçların arasında dolanıyordu, onu sadece yaprakların arasından
görebiliyordu. Yakalamak için hızını artırdı, ama o hızlandıkça avı da hızla-
315
myordu. Harry kosmaya basladı ve ileride bir yerde toynakların giderek süratlendigini duydu.
Simdi son sürat kosuyordu ve ilerisinde dört nala kosma sesi duyuyordu. Sonra bir köseyi dönüp
açıklıga çıktı ve -
"AAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHHHH! YOOOOOOOOOOOOOOOOO!"
Harry sanki yüzüne bir sey çarpmıs gibi aniden uyandı. Zifiri karanlıkta tamamen yönünü sasırmıs
halde, perdelerini çekistirdi - etrafında birinin hareket ettigini ve odanın öbür ucundan Seamus
Finnigan'ın sesinin geldigini duyabiliyordu.
"Neler oluyor?"
Harry yatakhane kapısının çarpılarak kapandıgın: duydu sanki. Sonunda perdelerin aralıgım buldu,
açt ve tam o anda Dean Thomas lambasını yaktı.
Ron yatakta oturmustu. Bir taraftaki perdeleri yırtıktı, yüzündeyse tam bir dehset ifadesi vardı.
"Black! Sirius Black! Bıçagı vardı!"
"Ne?"
"Buradaydı! Daha simdi! Perdeleri kesti! Beni uyandırdı!"
"Rüya görmediginden emin misin, Ron?" dedi Dean.
"Perdelere bakın! Söylüyorum size, buradaydı!"
Hepsi yataklarından çıktılar; yatakhane kapısına önce Harry ulastı ve merdivenlerden asagı
kosarak indiler. Arkalarından kapılar açılıyor, uykulu sesler yükseliyordu.
"Kim bagırdı?"
316
"Ne yapıyorsunuz?"
Ortak salondaki tek ısık partiden arta kalan süp-rüntülerle dolu, sönmek üzere olan atesin
panltısıydı. çerisi bombostu.
"Rüya görmediginden emin misin, Ron?"
"Söylüyorum size, onu gördüm!"
"Nedir bu gürültü?"
"Profesör McGonagall yatmamızı söylemisti!"
Kızlardan birkaçı üstlerine sabahlıklarını geçirip asagı inmisti, esniyorlardı. Erkekler de yeniden
ortaya çıkmaya baslamıslardı.
"Harika, devam mı ediyoruz?" dedi Fred VVeasley keyifle.
"Herkes yukarı dönsün!" dedi Percy, aceleyle ortak salona girerek. Konusurken bir yandan da
Ögrenci Bası rozetini pijamasına igneliyordu.
Page 109
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Perce - Sirius Black!" dedi Ron cılız bir sesle. "Ya-takhanemizdeydi! Bıçagı vardı! Beni uyandırdı!"
Ortak salon sus pus oldu.
"Saçmalama!" dedi Percy, sarsılmıs görünüyordu. "Fazla yedin Ron - kâbus gördün -"
"Söylüyorum sana -"
"Haydi ama, yeter artık!"
Profesör McGonagall geri dönmüstü. Ortak salona girerken portreyi çarparak kapatıp kızgın
gözlerle etrafına bakmaya basladı.
"Gryffindor'un maçı kazanmasına çok sevindim, ama bu is saçma bir hal almaya basladı! Percy,
senden daha fazlasını beklerdim!"
317
"Ben kesinlikle böyle bir seye izin vermedim, Profesör!" dedi Percy, kızgın kızgın sisinerek. "Ben de
simdi hepsine yataklarına dönmelerini söylüyordum! Kardesim Ron kâbus görmüs -"
"KÂBUS DEGLD!" diye bagırdı Ron. "PROFESÖR, BR UYANDIM K SIRIUS BLACK ELNDE BR
BIÇAKLA TEPEMDE DKLMS!"
Profesör McGonagall ona bakakaldı.
"Saçmalama, Weasley, portre deliginden nasıl geçmis olabilir?"
"Ona sorun!" dedi Ron, bir parmagını Sir Cado-gan'ın resminin arkasına dogru sallayarak. "Sorun
bakalım görmüs mü -"
Profesör McGonagall, Ron'a süpheyle, ters ters bakarak portreyi yeniden itip açtı ve dısarı çıktı.
Bütün salon nefesini tutup dinledi.
"Sir Cadogan, az önce bir adamın Gryffindor Kulesi'ne girmesine izin verdiniz mi?"
"Elbette, asil leydim!" diye haykırdı Sir Cadogan.
Ortak salonun hem içinde, hem de dısında hayret 'dolu bir sessizlik oldu.
"Ver-verdiniz mi?" dedi Profesör McGonagall. "Ama - ama ya parola?!"
"Parolaları vardı!" dedi Sir Cadogan gururla. "Bütün haftanın parolaları vardı, leydim! Küçük bir
kâgıttan okudu!"
Profesör McGonagall kendini çekerek portre deliginden geçip, afallamıs kalabalıgın önüne geldi.
Bembeyaz kesilmisti.
318
"Kim," dedi, sesi titreyerek, "hangi su katılmamıs salak bütün haftanın parolalarını bir kâgıda yazıp
da ortalıkta bıraktı?"
Mutlak bir sessizlik oldu, arada küçücük, korku dolu ciklemeler duyuluyordu. Neville Longbottom,
bastan asagı, ponpon terlikli ayak parmaklarına kadar titreyerek, agır agır elini kaldırdı.
319
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Snape'in Kini
l
O gece Gryffindor Kulesi'nde kimse uyumadı. Satonun yine arandıgını biliyorlardı ve bütün bina
ortak salonda, Black'in yakalanıp yakalanmadıgını duymayı bekleyerek, uyumadan oturdu. Safakta
Profesör McGo-nagall geldi ve onlara Black'in yine kaçtıgını söyledi.
Ertesi gün her gittikleri yerde daha sıkı güvenlik önlemleri gördüler. Profesör Flitvvick ön kapılara
Sirius Black'in büyük bir resmini gösterip simasını belletiyordu. Filch birden koridorlarda bir yukarı
bir asagı kosturup duvarlardaki ince çatlaklardan fare deliklerine kadar her seye tahta çakmaya
baslamıstı. Sir Cadogan kovulmustu. Portresi yedinci kattaki tenha sahanlıga geri götürülmüstü ve
Sisman Hanım geri gelmisti. Ustaca onarılmıstı, ama hâlâ son derece tedirgindi. sine geri dönmeyi
ancak ekstra korunma saglanması kosuluyla kabul etmisti. Onu korumak için bir avuç suratsız
güvenlik ifriti tutulmustu. Tehdit edici bir grup halinde koridoru arsınlıyorlar, homurtularla
konusuyorlar ve sopalarının boyunu karsılastırıyorlardı.
320
Harry üçüncü kattaki tek gözlü cadının heykelinin korumasız oldugunu ve önüne bir sey çakılmadı
gını ister istemez fark etti. Anlasılan Fred ve George kendilerinin -ve simdi Harry, Ron ile
Hermione'nin- heykelin içindeki gizli geçidi bilen tek kisi olduklarını söylemekte haklıydılar.
Page 110
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Harry, "Birisine söylemeli miyiz sence?" diye sordu Ron'a.
Ron konuyu kapatmak istercesine, "Balyumruk'tan gelmedigini biliyoruz/' dedi. "Dükkâna zorla
^irilse haberimiz olurdu."
Harry, Ron'un böyle düsündügüne memnun olmustu. Tek gözlü cadının da önüne tahta çakılsaydı,
Hogsmeade'e bir daha asla gideme/ebilirdi çünkü.
Ron birden söhret olmustu. Hayatında ilk kez, insanlar ona Harry'ye gösterdiklerinden fa7la ilgi
gösteriyorlardı. Ron'un bu deneyimin kevfini çıkardıgı da apaçıktı. O gece olanlar yüzünden hâlâ
çok sarsılmıs oldugu halde, ona soran herkese, zengin ayrıntılarla, neler oldugunu anlatarak onu
mutlu ediyordu.
"... Uyuyordum ve bir yırtılma sesi duydum, rüyamda oldii sandım, biliyor musunuz? Ama bir de
hava cereyanı vardı... Uyandım, bir baktım ki yatagımın perdelerinin bir tarafı asagı indirilmis...
öbür 'arafa döndüm... ve onu tepemde ayaktı dururken gördüm... iskelet gibiydi, gür, kirli saçları
vardı... elinde koca bir bıçak tutuyordu, 30 santimden fazla olmalı... bana baktı, ben de ona
baktım, sonra haykırdım, o da sıvıstı.
"Niye, ama?" diye ekledi Ron, Harry'ye. Kan don-
321
durucu hikâyesini dinleyen bir grup ikinci sınıf ögrencisi kız gitmisti. "Niye sıvıstı?"
Harry de aynı seyi merak ediyordu. Niye yanlıs yataga giden Black önce Ron'u susturup sonra
Harry'ye geçmemisti? Black on iki yıl önce masum insanları öldürmeye aldırmadıgını kanıtlamıstı,
bu sefer ise dört tanesi uyuyan bes silahsız erkek çocuk vardı karsısında.
"Sen haykırıp da insanları uyandırınca satodan çıkmasının zor olacagını anlamıs olmalı," dedi Harry
düsünceli düsünceli. "Portre deliginden geçmesi için bina-dakilerin hepsini öldürmesi gerekecekti...
sonra da karsısına ögretmenler çıkacaktı..."
Neville tam bir yüzkarası haline gelmisti. Profesör McGonagall ona öyle kızmıstı ki, gelecekteki
bütün Hogsmeade ziyaretlerini iptal etmis, ceza vermis ve baskalarının Neville'e Kule'ye giris
parolasını söylemesini yasaklamıstı. Zavallı Neville her aksam birisi onu içeri soksun diye ortak
salonun önünde beklemek zorundaydı. Bu arada güvenlik ifritleri de ona pis pis sırıtarak büsbütün
tatsızlık yaratıyorlardı. Ne var ki, bu cezaların hiçbiri ninesinin onun için hazırladıgı cezanın
yanından bile geçemezdi. Black'in Kule'ye girisinden iki gün sonra, nineri Neville'e bir Hogvvarts
ögrencisinin kahvaltıda alabilecegi en kötü seyi yolladı - bir Çıgırtkan.
Okul baykuslan her zamanki gibi postayı tasıyarak Büyük Salon'dan içeri süzüldüler. Büyük bir
hüthüt kusu gagasında kıpkırmızı bir zarfla önüne konunca, Neville az daha tıkanıyordu. Onun
karsısında oturan
322
Harry ve Ron mektubun bir Çıgırtkan oldugunu hemen anladı - Ron da önceki yıl annesinden bir
tane almıstı.
"Vınla, Neville," ded? Ron.
Neville iki kere söyletmedi. Zarfı yakaladı, bomba gibi önünde tutarak Salon'dan dısarı bir kosu
fırladı. Bu arada Slytherin masası da onun haline kahkahalarla gülüyordu. Çıgırtkan'm Giris
Salonu'nda faaliyete geçtigini duydular - Neville'm ninesinin sihirle normal vo-lümünün yüz katına
yükf.elmis sesi, nasıl bütün aileyi rezil ettigini haykırarak anlatıyordu.
Neville için üzülmekle mesgul olan Harry, kendisinin de bir mektubu oldugunu hemen fark
etmemisti. Hedwig bilegini siddetle gagalayarak onun dikkatini çekti.
"Ayy! Sey - tesekkürler, Hedwig..."
Baykus, Neville'in patlamıs mısırlarını afiyetle yerken, Harry de zarfı yırtıp açtı. çindeki notta söyle
diyordu:
Sevgili Harry ve Ron,
Bu aksam altı sularında benimle çay içmeye ne dersiniz? Sizi ben gelip satodan alacagım. GÎRlS
SALO-NU'NDA BENÎ BEKLEYÎN, TEK BASINIZA ÇIKMANIZA ÎZÎN YOK.
Selamlar,
Hagrid
"Herhalde Black hikâyesini tüm ayrıntılarıyla dinlemek istiyor!" dedi Ron.
Page 111
Harry Potter Azkaban Tutsagı
323
Böylece o aksam saat altıda Harry ve Ron, Gryffin-dor Kulesi'nden ayrıldı, kosarak güvenlik
ifritlerinin yanından geçti ve asagı, Giris Salonu'na indiler.
Hagrid çoktan gelmis onları bekliyordu.
"Pekâlâ, Hagrid," dedi Ron. "Sanırım cumartesi gecesi olup biten her seyi dinlemek istiyorsun,
ha?"
"Hepsini duydum bile," dedi Hagrid, ön kapılan açıp onlan dısarı çıkarırken.
"Ya," dedi Ron, süngüsü düsmüs görünüyordu.
Hagrid'in kulübesine girince gözlerine çarpan ilk sey, onun yamalı yorganı üstünde oturan Sahgaga
oldu. Muazzam kanatlarını sıkıca vücuduna yapıstırmıstı, keyifle bir tabak dolusu ölü gelincik
yiyordu. Bu tatsız sahneden gözlerini kaçıran Harry, Hagrid'in gardırobunun kapısında devasa,
tüylü bir kahverengi takım elbise ile korkunç bir s arı-turuncu renkli kravatın asılı oldugunu gördü.
"Bunlar da n'oluyor, Hagrid?" diye sordu.
"Sahgaga'nın Tehlikeli Yaratıkların tlafı Komite-si'ne karsı durusması," dedi Hagrid. "Bu cuma.
Onunla ben birlikte Londra'ya gidiyoruz. Hızır Otobüs'te iki yer ayırttım..."
Harry berbat bir suçluluk duygusuyla sarsıldı. Sahgaga'nın durusmasının bu kadar yakın oldugunu
tamamen unutmustu. Ron'un yüzündeki huzursuz ifadeye bakılırsa, o da aynı durumdaydı.
Sahgaga'nın savunmasını hazırlamasına yardimcı olma konusundaki sözlerini de unutmuslardı.
Atesoku'nun gelisi, baska her seyi akıllarından silmisti. ,
324
Hagrid onlara çay koydu, bir tabak Bath çöregi ikram etti, ama kabul etmeyecek kadar akılları
vardı. Daha önce Hagrid'in yemekleri konusunda hayli deneyim edinmislerdi.
Hagrid ortalarına oturup ona yakısmayacak kadar ciddi bir görünüme bürünerek, "kinizle bir sey
konusacagım," dedi.
"Nedir?" diye sordu Harry.
"Hermione."
"Ona ne olmus?" dedi Ron.
"Kafasını yiyecek, o olmus. Noel'den beri sık sık bana geliyor. Kendini yalnız hissediyor. Önce
Atesoku yüzünden onunla konusmadınız, simdi de konusmuyorsunuz çünkü kedisi -"
"- Scabbers'ı yedi!" diye haykırdı Ron öfkeyle.
"Çünkü kedisi bütün kediler gibi davrandı," diye devam etti Hagrid inatla. "Bayagı bir agladı burda,
anlıyorsunuz ya. Kötü günler geçiriyor. Becereceginden fazlasını yüklendi, bana sorarsanız, onca
seyi yapmaya çalısıyor. Yine de Sahgaga'nın durusması için bana yardım edecek zaman buldu,
ha... bana çok iyi bazı seyler buldu... sanırım Sahgaga'nın simdi hayli sansı var..."
"Hagrid, biz de yardım etmeliydik - kusura bakma -" diye kekeledi Harry.
"Sizi suçlamıyorum!" dedi Hagrid, eliyle Harry'nin özrünü bir kenara savurarak. "Tanrı biliyor ya,
sizin de yapacak çok isiniz vardı. Gece gündüz Quidditch ant-veaTianı yaptıgınızı gördüm - ama
size söyleyeyim,
325
bak. Ben ikinizin arkadaslarınıza süpürgeler ya da farelerden çok deger verdiginizi sanırdım. Hepsi
bu!"
Harry ve Ron birbirlerine rahatsız bakıslar attılar.
"Çok üzüldü, sahiden, Black nz daha seni bıçakla-yacaktı ya, Ron. yi bir kalbi var H^rmione'nin.
Siz ikiniz de onunla konusmuyorsunuz -'
"O kediden kurtulsa, konusurum"' dedi Ron öfkeyle. "Oysa hâlâ onu savunuyor! Kedi o'r manyak,
ama hakkında tek kötü söz duymak istemvvor!"
Hagrid bilgece, "Eh, öyle, insan'ar hayvanlan konusunda biraz aptallık edebilir," dedi Hagrid.
Arkasında Sahgaga, Hagrid'in yastıgına birkc c gelincik kemigi tükürdü.
Ziyaretlerinin geri kalanını Gryttindor'un Quid-ditch Kupası'ndaki sansının artması üzerine
konusarak geçirdiler. Saat dokuzda, Hagrid onları yeniden satoya görürdü.
Ortak salona döndüklerinde duyuru tahtasının önünde bir kalabalık toplanmıstı.
"Hogsmeade, önümüzdeki hafta sonu!" dedi Ron, yeni duyuruyu okumak için insanların baslan
Page 112
Harry Potter Azkaban Tutsagı
üzerinden uzanarak. Bir yere oturmaya giderlerken, Harry'ye alçak sesle, "Ne dersin?" diye sordu.
"Eh, Filch Balyumruk'a giden geçit konulunda bir sey yapmadı," dedi Harry, daha da alçak sesle.
Sag kulagında bir ses, "Harry!" dedi. Han y zıpladı ve dönüp Hermione'ye baktı. Tam arkalarındaki
masaya oturmustu, arkasına gömüldügü kiteplau araladı.
326
"Harry, eger yine Hogsmeade'e gidersen... Profesör McGonagall'a o haritayı söylerim!" dedi
Hermione.
"Birinin konustugunu duyuyor musun, Harry?" diye hırladı Ron, Hennione'ye bakmadan.
"Ron, nasıl seninle gitmesine izin verirsin? Sirius Black sana az daha ne yapıyordu, düsünsene.
Ciddiyim, söylerim -"
Ron küplere binmis halde, "Demek simdi de Harr/yi okuldan attırmaya çalısıyorsun!" dedi. "Bu yıl
yeterince zarann dokunmadı mı?"
Hermione cevap vermek için agzını açtı, ama Cro-okshanks hafifçe tıslayarak kucagına sıçradı.
Ron'un yüzündeki ifadeyi görünce ona ürkmüs gözlerle bakan Hermione, Crookshanks'i kucakladı
ve hızla kızların yatakhanesine dogru gitti.
"Ne dersin, peki?" dedi Ron, konusmaları hiç bölünmemis gibi. "Hadi hadi, geçen sefer gittiginde
hiçbir sey görmedin. Daha Zonko'nun dükkânına bile girmedin!"
Harry, Hermione duyamayacak kadar uzakta mı diye etrafına bakındı.
"Tamam," dedi. "Ama bu kez yanıma Görünmezlik Pelerini'ni alıyorum."
Cumartesi sabahı Harry Görünmezlik Pelerini'ni torbasına koydu, Çapulcu Harita sı'm cebine tıktı
ve herkesle birlikte kahvaltıya indi. Hermione karsıdan
327
ona kuskucu bakıslar atıp duruyordu, ama onunla göz göze gelmekten kaçındı ve herkes ön
kapılara dogru giderken Hermione onun Gicis Salonu'ndaki mermer merdivene yürüdügünü görsün
diye Özen gösterdi.
Ron'a, "Güle güle!" diye seslendi Harry. "Döndügünde görüsürüz!"
Ron sırıttı ve R;ÖZ kırptı.
Harry telasla üçüncü kata çıkarken. Çapulcu Hari-tası'nı da cebinden çıkardı. Tek gözlü cadının
yanına çömelerek haritayı düzeltti. Tek bir küçük nokta, ona dogru hareket ediyordu. Harry
gözlerini kısıp baktı. Yanındaki küçücük yazıda "Neville Longbottom" diyordu.
Harry hemen asasını çıkaıdı, "Dissendium!" diye mırıldandı ve torbasını heykelin içine tıktı. Ama
daha kendisi tırmanamadan Neville köseyi döndü.
"Harry! Senin de Hogsmeade'e gitmedigini unutmusum!"
"Selanv-Neville," dedi Harry, hızla heykelden uzaklasıp haritayı yeniden cebine tıkarak. "Ne
yapıyorsun?"
"Hiç," diye omzunu silkti Neville. "Patlamalı Pisti oynamak ister misin?"
"Sey - simdi degil - ben Lupin'in vampir ödevini yapmak için kütüphaneye gidiyordum -"
Nev;lle sevinçle, "Ben de gelirim!" dedi. "O ödevi ben de yapmadım!"
"Sey - dur bakayım - evet, unutmusum. Ben dün gece bitirmistim!"
"Süper, bana yardım edersin!" dedi Neville, topar-
328
lak yüzünde hevesli bir ifadeyle. "Sarımsakla ilgili o meseleyi hiç anlamıyorum - yemeleri mi
gerekiyor, yoksa -"
Neville, Harry'nin omzundan geriye bakarak, bir anda solugunu tuttu.
Snape'ti. Neville hemencecik Harry'nin arkasına geçti.
Durarak bir birine, bir ötekine bakan Snape, "Ya siz ikiniz burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu.
"Bulusmak için tuhaf bir yer -"
Snape'in kara gözlerinin her iki yandaki kapı aralıgına ve sonra da tek gözlü cadıya kaydıgını gören
Harry, fena halde huzursuz oldu.
"Burada - bulusmadık," dedi. "Sadece - karsılastık."
"Yok canım?" dedi Snape. "En beklenmedik yerlerde ortaya çıkmak gibi bir huyun var, Potter ve
buralara nedensiz gittigine de pek rastlamadım... Ben simdi ikinize, ait oldugunuz yere, yani
Page 113
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Gryffindor Kulesi'ne gitmenizi öneriyorum."
Harry ve Neville tek kelime etmeden yola koyuldular. Köseyi dönerlerken Harry arkasına baktı.
Snape elini tek gözlü cadının basının üstünde gezdirip onu yakından inceliyordu.
Sisman Hanım'in yanına gelince, Neville'e önce parolayı söyleyip sonra da vampir ödevini
kütüphanede unuttugunu ekleyerek onu atlatmayı basardı. Geri döndü. Güvenlik ifritlerinin görüs
sahasından çıkınca da haritayı yine çıkarıp yakından bakmaya basladı.
329
Üçünü kat koridoru bosalmıs gibi görünüyordu. Harry haritayı dikkatle taradı ve üzerinde "Severus
Snape" yazan minik noktanın artık odasına dönmüs oldugunu görerek rahat bir nefes aldı.
Tabana kuvvet tek gözlü cadıya gitti, kamburunu açtı, kendini içeri attı ve tas olugun dibinde
çantasına kavusmak üzere asagı kaydı. Çapulcu Haritası'm silip yeniden bos hale getirdi, sonra da
bir kosu kopardı.
Görünmezlik Pelerini'nin altına tamamen saklanan Harry, Balyumruk'tan çıkıp günesli sokaga adım
attı ve Ron'un sırtına dokundu.
"Benim," diye mırıldandı.
"Niye geciktin?" diye fısıldadı Ron.
"Snape oralarda dolanıyordu..."
High Street'ten yukarı dogru yola koyuldular.
Ron agzının kenarından, "Neredesin?" diye sordu. "Hâlâ orda mısın? Garip bir duygu bu..."
Postaneye gittiler; Harry rahatça etrafına bakabilsin diye, Ron Mısırdaki Bill'e bir baykus
göndermenin fiyatını ögreniyormus gibi yaptı. Baykuslar oturmus ona bakıp alçak sesle
ötüyorlardı, hiç degilse üç yüz tane vardı. Büyük Gri baykuslardan mini mini Ozan baykuslarına
("Sadece Yerel Teslimat") kadar. Öyle küçüklerdi ki, Harry'nin avucuna oturabilirlerdi.
Sonra Zonko'nun yerini ziyaret ettiler, agzına kadar ögrenci dolu oldugundan, Harry kimsenin
ayagına ba-
330
sıp panige yol açmamak için çok dikkat etmek zorunda kaldı. Burada Fred ve George'un en çılgın
hayallerini bile gerçeklestirecek sakalar ve numaralar vardı. Harry, Ron'a fısıltıyla talimat verdi
ve'Pelerin'inin altından ona biraz altın uzattı. Zonko'nun dükkânını, keseleri hatırı sayılır ölçüde
hafiflemis olarak terk ettiler. Ama cepleri Tezekbombalan, Hıçkırık Sekerleri, Kurbaga Yumurtası
Sabunu ve adam bası birer Burun Isıran Çay Fincanı'yla sismisti.
Berrak ve meltemli bir gündü, ikisi de içeride kalmak istemiyordu. Üç Süpürge'nin önünden
geçerek, ngiltere'nin en perili evi olan Bagıran Baraka'yı ziyaret etmek için yokusu tırmandılar.
Bagıran Baraka, köyün geri kalanının biraz, daha yukarısındaydı. Üzerlerine tahta çakılmıs
pencereleri ve bitkilerle sarılı rutubetli bahçesiyle gün ısıgında bile biraz tekinsiz görünüyordu.
Çite dayanıp binaya bakarlarken, Ron, "Hogwarts hayaletleri bile buradan kaçınır," dedi.
"Neredeyse Kafasız Nick'e sordum... Burada çok hoyrat yaratıkların yasadıgını söylüyor. Kimse
içeri giremiyor. Fred ve Ge-orge denedi elbette, ama bütün girisler kapatılmıs..."
Yokusa tırmandıktan sonra Harry sıcak bastı diye tam birkaç dakikalıgına Pelerin'i çıkarmayı
düsünüyordu ki, yakında bir yerden sesler duydu. Birileri, tepenin öbür yanından eve dogru
tırmanıyordu. Biraz sonra, hemen ardında Crabbe ve Goyle'la, Malfoy göründü. Konusan oydu.
"... her an babamdan bir baykus gelebilir. Onlara
331
kolumun durumunu anlatmak için durusmaya gitmesi gerekti... nasıl üç ay kullanamadıgımı
falan..."
Crabbe ve Goyle kıs kıs güldü.
"O koca, kıllı moronun kendini savunmasını duymak isterdim, gerçekten... 'Hiç zararlı degil, dogru
söylüyorum -'... O Hipogrif e ölmüs gözüyle bakabilirsiniz -"
Mâlfoy birden Ron'u gördü. Solgun yüzü hain bir sırıtısla aydınlandı.
"Ne yapıyorsun, Weasley?"
Mâlfoy, Ron'un arkasındaki yıkık dökük eve baktı.
"Herhalde burada oturmak çok hosuna giderdi, degil mi, Weasley? Kendi yatak odan olsun diye
Page 114
Harry Potter Azkaban Tutsagı
hayal mi kuruyordun? Duydum ki bütün ailen tek bir odada yatıyormus - dogru mu?"
Harry, Malfoy'un üzerine atlamasın diye Ron'un cüppesinin arkasına yapıstı.
Kulagına, "Onu bana bırak," diye fısıldadı.
Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsattı. Harry sessizce Malfoy, Crabbe ve Goyle'un arkasına süzüldü,
egilip yoldan bir avuç dolusu çamur aldı.
Malfoy, Ron'a, "Biz de tam dostun Hagrid'den söz ediyorduk," dedi. "Tehlikeli Hayvanların tlafı
Komitesi'ne neler söyledigini hayal etmeye çalısıyorduk. Sence aglar mı o Hipogrif in boynunu -"
SAP!
Çamur ona çarpınca Malfoy'un bası öne dogru savruldu. Gümüsi-sarı saçları bir anda vıcık vıcık
olmustu.
"Neler -?"
Ron öyle bir gülmeye basladı ki, düsmemek için çi-
332
te tutunmak zorunda kaldı. Malfoy, Crabbe ve Goyle aptal aptal oldukları yerde dönüp deli gibi
etraflarına baktılar. Malfoy saçını temizlemeye çalısıyordu.
"O da neydi? Kim yaptı?"
Ron, hava durumu hakkında fikir beyan eden birinin havasıyla, "Burası da çok perili, degil mi?"
dedi.
Crabbe ve Goyle korkmus görünüyordu. Gelismis adaleleri hayaletlere karsı fayda etmiyordu.
Malfoy çılgınca bombos araziye bakmıyordu.
Harry yol boyunca sinsice ilerledi, orada balçık gibi bir su birikintisinde pis kokulu, yesil bir çamur
vardı.
SAPIRT!
Bu sefer Crabbe ve Goyle da nasibini aldı. Goyle oldugu yerde öfkeyle zıplayarak çamuru küçük,
cansız gözlerinden çıkarmaya çalıstı.
Malfoy yüzünü silip, Harry'nin oldugu yerin yarım metre kadar soluna bakarak, "Oradan geldi!"
dedi.
Crabbe uzun kollarını zombi gibi öne uzatmıs, kör-lemesine ileri yürüdü. Harry onun arkasına
geçti, bir sopa alıp Crabbe'nin sırtına fırlattı. O kimin attıgını görmek için havada bir tür bale
dönüsü yaparken de sessiz bir kahkahayla iki büklüm oldu. Crabbe, orada gördügü tek kisi olan
Ron'a dogru hamle etti. Ama Harry bacagını uzattı. Crabbe sendeledi - ve kocaman, düztaban
ayagı Harry'nin Pelerin'inin etegine takıldı. Harry, Pelerin'inin siddetle çekildigini hissetti ve Pelerin
yüzünden kaydı.
Malfoy bir an ona bakakaldı.
"AAYYY!" diye feryat etti, eliyle Harry'nin basını
333
göstererek. Sonra geri döndü, tepeden asagı son sürat kostu, Crabbe ve Goyle da onu izledi.
Harry, Pelerin'i tekrar basının üstüne çekti, ama olan olmustu.
"Harry!" dedi Ron, öne dogru sendeleyerek yürüyüp Harr/nin gözden kayboldugu noktaya
çaresizce bakarak. "Kaçsan iyi olur! Malfoy birilerine söylerse -en iyisi sen satoya dön, hemen -"
"Sonra görüsürüz," dedi Harry ve baska tek kelime etmeden Hogsmeade'e giden yoldan asagı
kostu.
Malfoy gördügüne inanacak mıydı? Malfoy'a inanan çıkar mıydı? Hiç kimse Görünmezlik Pelerini'ni
bilmiyordu - Dumbledore dısında hiç kimse. Harry'nin midesi altüst oldu - Malfoy bir sey söylerse
Dumbledore neler olup bittigini anlardı -
Gerisingeri Balyumruk'a, mahzen merdivenlerinden asagı, tas dösemeden ileri, kapaktan dısan -
Harry, Pelerin'i çıkardı, kolunun altına sıkıstırdı've geçit boyunca kosmaya basladı... Malfoy ondan
önce geri dönerdi... Birögretmen bulması ne kadar vakit alırdı? Soluk soluga, bögründe keskin bir
sancıyla, tas oluga gelene kadar yavaslamadı. Pelerin'i burada bırakmak zorundaydı, eger Malfoy
bir ögretmene ispiyonladıysa, Pelerin onu fena halde ele verirdi. Bir kösede, gölgelerin içine
sakladı onu, sonra mümkün oldugu kadar çabuk bir sekilde tırmanmaya koyuldu. Terli elleri
olugun iki yanında kayıyordu. Cadının kamburunun iç tarafına ulastı, asasıyla dokundu, basını
Page 115
Harry Potter Azkaban Tutsagı
dısan uzattı ve kendini dısarı çekti. Kambur kapandı ve tam Harry heykelin ar-
334
kasından zıplamıstı ki, hızla yaklasan ayak sesleri duydu.
Gelen Snape'ti. Kara cüppesi dalgalanarak Harr/ye süratle yaklastı, önünde durdu.
"Demek böyle," dedi.
Snape'te bastırılmıs bir zafer havası seziliyordu. Terli yüzü ve çamurlu ellerinin farkında olan Harry
masum bir ifade takınmaya çalıstı. Ellerim hemen cebine sokup gizledi.
"Benimle gel, Potter," dedi Snape.
Harry onun ardına düsüp merdivenlerden indi, bir yandan da Snape'e fark ettirmeden ellerini
cüppesinin iç tarafına silip temizlemeye çalısıyordu. Merdivenlerden zindana indiler, oradan da
Snape'in odasına gittiler.
Harry buraya daha önce bir kez gelmisti, o zaman da bası çok ciddi sekilde beladaydı. Snape o
seferden beri kavanozlara korkunç ve yapıskan birkaç sey daha eklemisti. Hepsi masasının
arkasındaki raflarda durmus, alevlerin ısıgında parıldıyor ve tehdit edici atmosfere katkıau
bulunuyordu.
"Otur," dedi Snape.
Harry oturdu. Ama Snape ayakta kaldı.
"Mr Malfoy bana gelip çok garip bir hikâye anlattı, Potter," dedi Snape.
Harry bir sey söylemedi.
"Diyor ki, Bagıran Baraka'run orada VVeasley'ye rastlamıs - yalnız görünüyormus."
Harry yine konusmadı.
335
"Mr Malfoy diyor ki, o durmus VVeasley'yle konusurken, büyük miktarda çamur basının arka
tarafına gelmis. Sence bu nasıl olmus olabilir?"
Harry makul ölçüde sasırmıs görünmeye çalıstı.
"Bilmiyorum, Profesör."
Snape'in gözleri desermisçesine Harry'ninkUere dikilmisti. Bunun bir Hipogrife gözlerim
kaçırmadan bakmaktan farkı yoktu. Harry göz kırpmamsy? çal-stı.
"Sonra Mr Malfoy olaganüstü bir gc ~ ütüye tanık olmus. Ne oldugunu tahmin edebiliyor r>usun.
Potter?"
"Hayır," dedi Harry, simdi masu-" ve meraklı görünmeye çalısarak.
"Basmmıs, Potter. Havada duruyormus."
Uzun bir sessizlik oldu.
"Belki de Madam Pomfrey'ye gitmesi gerekir," dedi Harry. "Eger böyle seyler görüyorsa -"
Snape yumusak bir sesle, "Basın Hogsmeade'de ne yapıyor olabilir, Potter?" dedi. "Basının
Hogsmeade'e gitmesine izin yok. Vücudunun herhangi bir bölümünün Hogsmeade'e gitmesine izin
yok."
"Onu bitiyorum," dedi Harry, yüzünü suçluluk ve korkudan arındırmaya çalısarak. "Anlasılan
Malfoy ha-lüsin-"
"Malfoy halüsinasyon görmüyor," diye hırladı Snape. Ellerini Harry'nin koltugunun iki koluna
koyarak egildi. Simdi burun burunayddar. "Basın Hogsme-ade'deyse, geri kalanın da oradadır."
"Gryffindor Kulesi'ndeydim," dedi Harry. "Siz dediniz ya -"
336
"Bunu dogrulayacak biri var mı?"
Harry bir sey söylemedi. Snape'in ince dudaklı agzı korkunç bir tebessümle kıvrıldı.
Yeniden dogrularak, "Demek öyle," dedi. "Sihir Bakanı'ndan baslayarak herkes meshur Harry
Potter'ı Siri-us Black'ten korumaya çalısıyor. Ama meshur Harry Potter kendi yasalarını kendi
koyuyor. Varsın sıradan insanlar onun güvenligi için endiselensin! Meshur Harry Potter istedigi
yere gider, sonuçlarına da aldırmaz."
Harry suskun kaldı. Snape onu tahrik ederek gerçegi söyletmeye çalısıyordu. Bunu yapmayacaktı.
Snape'in elinde kanıt yoktu - henüz.
Snape birden, gözleri parlayarak, "Babana ne kadar çok benziyorsun, Potter," dedi. "O da
Page 116
Harry Potter Azkaban Tutsagı
fevkalade kendini begenmisti. Quidditch'e biraz yetenegi olması, hepimizden bir gömlek üstün
oldugunu düsünmesine yol açmıstı. Dostları ve hayranlarıyla caka satıp dururdu... aranızdaki
benzerlik inanılmaz."
Harry, kendine engel olamadan, "Babam caka satmazdı," dedi. "Ben de satmıyorum."
Snape, yüzünde melun bir ifadeyle, yakaladıgı zayıf noktanın üstüne giderek, "Baban da kurallara
pek aldırmazdı," dedi. "Kurallar sıradan faniler içindir, Qu-idditch Kupası kazananlar için degil.
Burnu öyle büyüktü ki -"
"KES SESN!"
Harry birden ayaga fırladı. Privet Drive'daki son gecesinden beri hissetmedigi çılgınca bir hiddet,
her ya-
337
nmı kaplamıstı. Snape'in yü/ünün kaskatı kesilmesine, kara gözlerinin tehlikeli bir sekilde
parlamasına aldırmıyordu.
"Bana ne dedin, Potter?"
Harry, "Babamı rahat bırakıp sesinizi kesmenizi söyledim!" diye haykırdı. "Gerçegi biliyorum,
tamam mı? Sizin hayatınızı kurtardı! Dumbledore bana söyledi! Babam olmasa su anda burda bile
olmayabilirdiniz!"
Snape'in sarımsı teni, eksi süt rengine dönüsmüstü.
"Peki ya Müdür sana babanın hayatımı hangi kosullar altında kurtardıgım da söyledi mi?" diye
fısıldadı. "Yoksa bu ayrıntıların, kıymetli Potter'in nazik kulakları için pek nahos olacagını mı
düsündü?"
Harry dudagını ısırdı. Ne oldugunu bilmiyordu, bunu belli etmek de istemiyordu - ama Snape
gerçegi tahmin etmisti.
Yüzünde korkunç, çarpık bir gülümsemeyle, "Baban hakkında yanlıs bir fikir edinmenden nefret
ederdim, Potter," dedi. "Sanlı bir kahramanlık hikâyesi mi hayal ediyordun? Öyleyse ben hemen
bunu düzelteyim - azizden farksız baban ve arkadasları bana çok eglenceli bir saka yaptılar. Eger
baban son anda tırsmamıs olsaydı, bu saka benim canıma mal olabilirdi. Yaptıgının cesurca bir
yanı yok. Benimkini oldugu kadar kendi canım da kurtarıyordu. Sakaları basarıya ulassaydı,
Hog-warts'tan atılırdı."
Snıpe'in çarpık, sarımsı disleri ortaya çıkmıstı,
"Ceplerini bosalt, Potter," dedi tükürürcesine.
338
Harry kıpırdamadı. Kulakları zonkluyordu.
"Ceplerini bosalt, yoksa dosdogru Müdür'e gidiyoruz. Bosalt onlan, Potter!"
Korkudan buz kesmis olan Harry, yavasça Zon-ko'nun sakaları torbasıyla Çapulcu Haritası'nı
cebinden çıkardı.
Snape, Zonko'nun torbasını aldı.
"Ron verdi onlan bana/' dedi Harry. Bir yandan da o Snape'e rastlamadan önce Ron'u uyarma
fırsatı bulmak için dua ediyordu. "O - geçen sefer onları Hogs-meade'den getirdi -"
"Sahi mi? Ve o günden beri yanında tasıyorsun, ha? Ne kadar dokunaklı... peki, ya bu ne?"
Snape haritayı eline almıstı. Harry kayıtsız bir ifade takınmak için var gücüyle çabaladı.
"Yedek parsömen kâgıdı," diye omzunu silkti.
Snape, gözleri Harry'de, haritayı evirip çevirdi.
"Bu kadar eski bir parsömen kâgıdına ihtiyacın olamaz, degil mi?" dedi. "Niye - atmıyorum ki
bunu?"
Eli atese dogru hareketlendi.
"Hayır!" dedi Harry hemen.
"Demek öyle!" dedi Snape, uzun burnunun kanatları titreyi. - "Bu da Mr Weasley'den gelmis bir
baska degerli hediye mi yoksa? Ya da - baska bir sey? Bir mektup, belki, görünmez mürekkeple
yazılmıs bir mektup? Ya da - Ruh Emici'lerin yanından geçmeden Hogsmeade'e gitmek için
talimat?"
Harry gözlerini kırptı. Snape'in gözleri ısıldadı.
Page 117
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Bakalım, bakalım..." diye mırıldandı, asasını çıka-
339
np haritayı masasının üstüne düzelterek yaydı. "Sırrını açıga vur!" dedi, asasıyla parsömene
dokunarak.
Hiçbir sey olmadı. Harry, ellerinin titremesini önlemek için yumruklanru sıktı.
"Göster kendini!" dedi Snape. haritaya sertçe vurarak.
Harita bombos duruyordu. Herry derin derin soluk alıp sakin kalmaya çalısıyordu.
"Profesör Severus Snape, bu okulun hocası, sana sakladıgın bilgiyi vermeni emrediycı!" dedi
Snape, asasıyla haritaya vurarak.
Sanki görünmez bir el üzerinde yazıyormus gibi, haritanın pürüzsüz yüzeyinde kelimeler belirdi.
"Mr Aylak, Profesör Bnape'e selamlarını sunar ve anormal derecede büyük burnunu baskalarının
isine sokmamasını rica eder."
Snape dondu kaldı. Harry nutku tutulmus halde mesaja bakıyordu. Ama harita bununla kalmadı.
lkinin altında baska yazılar da beliriyordu.
"Mr Çatalak, Mr Aylak'a katılmakla kalmayıp, Profesör Snape'in çirkin bir rezil oldugunu eklemek
ister."
Durum o kadar ciddi olmasa, çok komik olurdu aslında. Üstelik dahası da vardı...
"Mr Patiayak böyle bir budalanın Profesör olabilmesine nasıl hayret ettigini belirtmek ister."
Harry dehset içinde gözlerini yumdu. Onları yeniden açtıgında, harita son sözünü söylemisti.
"Mr Kılkuyruk, Profesör Snape'e iyi günler c'ikr ve saçını yıkamasını salık verir, pis herif."
340
Harry darbenin inmesini bekledi.
"Demek öyle..." dedi Snape yumusak bir sesle. "Görecegiz bakalım..."
Hızlı hızlı söminesine dogru gitti, söminenin üstündeki bir kavanozdan bir avuç panldayan toz alıp
alevlere savurdu.
Snape atese dogru, "Lupin!" diye seslendi. "Seninle konusmak istiyorum!"
Neye ugradıgını sasıran Harry atese bakakaldı. çinde yüksek hızla dönen büyük bir sekil
peydahlan-mıstı. Birkaç saniye sonra, eski püskü giysilerindeki külleri süpürerek, Profesör Lupin
sömineden dısarı çıkıyordu.
"Beni mi çagırdın, Severus?" dedi nezaketle.
Dönüp masasına giderken yüzü öfkeyle kasılmıs olan Snape, "Elbette çagırdım," dedi. "Az önce
Pot-ter'dan ceplerini bosaltmasını istedim. Cebinde su vardı."
Snape, üzerinde Mösyöler Aylak, Kılkuyruk, Pati-ayak ve Çatalak kelimeleri hâlâ panldayan
parsömeni parmagıyla gösterdi. Lupin'in yüzünde tuhaf, anlasılmaz bir ifade belirdi.
"Ee?" dedi Snape.
Lupin haritaya bakmayı sürdürdü. Harr/ye büyük bir hızla düsünüyormus gibi geldi.
"Ee?" dedi Snape bir kez daha. "Belli ki bu parsömen Kara Büyü dolu. Bu senin uzmanlık alamjı
sayılıyor, Lupin. Sence Potter böyle bir seyi nereden almıstır?"
341
Lupin basını kaldırdı ve müdahale etmemesi için onu uyarırcasına Harry'ye belli belirsiz bir bakıs
attı.
Nezaketle, "Kara Büyü mü dolu?" diye tekrarladı. "Sahiden böyle mi düsünüyorsun, Severus? Bana
sanki onu okumaya çalısan herkese hakaret eden zararsız bir parsömen parçasıymıs gibi
görünüyor. Çocukça ama kesinlikle tehlikeli degil, ha? Sanırım Harry onu bir saka dükkânından
aldı -"
"Öyle mi dersin?" dedi Snape. Çenesi öfkeden kasılmıstı. "Bir saka dükkânında böyle bir sey
bulunur mu dersin? Dogrudan imalatçısından almıs olması daha akla yakın degil mi sence?"
Harry, Snape'in neden söz ettigini arılamıyordu. Görünüse bakılırsa, Lupin de anlamıyordu.
"Yani, Mr Kılkuymk'tan ya da bu insanların herhangi birinden mi?" dedi. "Harry, bu adamların
herhangi birini tanıyor musun?"
"Hayır," dedi Harry hemen.
"Görüyorsun ya, Severus," dedi Lupin, yine Snape'e dönerekr"Bana bir Zonko ürünü gibi
Page 118
Harry Potter Azkaban Tutsagı
görünüyor -"
Tam o anda, Ron odaya daldı. Neredeyse soluk alamaz haldeydi. Snape'in masasının az önünde
durdu ve eli cüppesinin gögsünde, konusmaya çalıstı.
"Harry'ye - o - seyi - ben - verdim," dedi bogulur-casına. "Çok - çok - önce - Zonko'dan - almıstım
-"
"Eh!" dedi Lupin, ellerini birbirine çarpıp, neseyle çevresine bakarak. "Böylece mesele açıklıga
kavustu! Severus, bunu geri alayım, degil mi?" Haritayı katladı, cüppesinin içine soktu. "Harry,
Ron, benimle gelin,
342
vampir ödevi hakkında sizinle konusmam gerek. Müsaadenle, Severus!"
Odadan çıkarlarken, Harry, Snape'e bakmaya cesaret edemedi. O, Ron ve Lupin, konusmaksızm ta
Giris Salonu'na kadar yürüdüler. Sonra Harry, Lupin'e döndü.
"Profesör, ben -"
Lupin, "Açıklama duymak istemiyorum," diye kesti lafını. Bos Giris Salonu'na baktı ve sesini
alcalttı. "Bu haritanın yıllar önce Mr F:lch tarafından gasp edildigini biliyorum. Evet, bir harita
oldugunu biliyorum," dedi, Harry ve Ron saskın saskın bakınca. "Sizin elinize nasıl düstügünü
bilmiyorum. Ama onu teslim etmeyisinize hayret ediyorum. Özellikle bir ögrencinin satoda
birtakım bilgiler bırakmasından sonra neler oldugunu düsünecek olursanız. Ve bunu sana geri
veremem, Harry."
Harry bunu bekliyordu ve bazı açıklamalar duymaya öylesine hevesliydi ki, itiraz etmedi.
"Snape neden bunu imalatçılarından aldıgımı sandı?"
"Çünkü..." Lupirı durakladı, "çünkü bu haritayı yapanlar seni kandırıp okul dısına çıkarmayı isterdi.
Bunu son derece eglenceli bulurlardı."
Etkilenen Harry, "Onları tanrjor musunuz?" diye sordu.
"Karsılasmıstık," dedi Lupin kısaca. Harry'ye eskiden oldugundan çok daha büyük bir ciddiyetle
bakıyordu.
343
"Benden bir daha paçanı kurtarmamı bekleme, Harry. Sirius Black'i ciddiye almanı saglayamadım.
Ama Ruh Emiciler yanına yaklastıgında duyduklarının senin üzerinde daha büyük bir etkisi
olmasını beklerdim. Annenle baban sen hayatta kalasın diye canlarını verdiler, Harry. Onlara
borcunu böyle mi ödüyorsun -bir torba dolusu sihirli saka ugruna fedakârlıklarını hiçe sayarak mı?"
Uzaklastı. Harry simdi kendini Snape'in odasında oldugundan çok daha berbat hissediyordu. Ron'la
ikisi yavas yavas mermer merdivenleri tırmandı. Harry tek gözlü cadının yanından geçerken
Görünmezlik Peleri-ni'ni hatırladı - hâlâ orada, asagıda duruyordu, ama Harry'nin gidip onu
alacak-cesareti yoktu.
Ron birden, "Benim kabahatim," dedi. "Seni gitmeye ben ikna ettim. Lupin hakh, aptalca bir seydi,
yapmamalıydık -"
Ron sustu; güvenlik ifritlerinin devriye gezdigi koridora gelmislerdi ve Hermione onlara dogru
yürüyordu. Harry onun yüzüne bakar bakmaz, Hermione'nin olanları duydugunu anladı. Yüregi
agzına geldi - Profesör McGonagall'a söylemis miydi acaba?
Hermione önlerinde durunca, Ron zalim bir sesle, "Söylemistim size demek için mi geldin?" dedi.
"Yoksa az önce bizi ihbar mı ettin?"
"Hayır," dedi Hermione. Elinde bir mektup tutuyordu, dudakları titriyordu. 'Sadece, bilmeniz
gerektigini düsündüm... Hagrid davayı kaybetti. Sahgaga öldürülecek."
344
ON BESNC BÖLÜM
Quidditch Finali
"Bana - bana bunu gönderdi/' dedi Hermione, mektubu uzatarak.
Harry mektubu aldı. Parsömen nemliydi, iri iri gözyasları mürekkebi öyle kötü dagıtmıstı ki, bazı
yerleri okumak iyice zorlasmıstı.
Sevgili Hermione,
Kaybettik. Onu Hogwarts'a geri getirmeme izin verdiler, infaz tarihi henüz belli degil. C«?a,
Page 119
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Londra'yı çok sevdi. Bize yardımını unutmayacagım. Hagrid
"Bunu yapamazlar," dedi Harry. "Yapamazlar. Sah-gaga tehlikeli degil."
"Malfoy'un babası Komite'yi korkutarak yaptırdı bunu," dedi Hermione, gözlerini silerek. "O nasıl
biri, biliyorsunuz. Ötekilerin de hepsi titrek yaslı ahmaklar, korktular. Gerçi bir temyiz olacak, hep
olur. Ama
345
ben umut görmüyorum... hiçbir sey degismis olmayacak."
"Hayır, olacak," dedi Ron hiddetle. "Bu defa burur isi tek basına yapman gerekmeyecek, Hermione.
Ben yardım edecegim."
-'Ah, Ron!"
Hermione kollarını Ron'un boynuna doladı ve kendini tamamen koy verdi. Dehsete düsen Ron,
onun basını beceriksizce oksamaya koyuldu. Sonuu-ta, Hermione onu bırakıp geri çekildi.
"Ron, Scabbers için çok çok üzgünüm," dedi aglayarak.
"Ee - seyy - yaslıydı zaten," dedi Ron. Hermione'nin onu bırakmıs olmasından çok rahatlamıs
görünüyordu. "Aynca pek bir ise de yaramıyordu. Kim bilir, belki annemle babam simdi bana bir
baykus alır."
Black'in binaya ikinci kez girisinden sonra ögrencilere dayatılan güvenlik önlemleri, Harry, Ron ve
Her-mione'nin aksamları gidip Hagrid'i ziyaret etmelerini imkânsız hale getirmisti. Onunla
konusmak için tek fırsatları, Sihirli Yaratıkların Bakımı dersleriydi.
Hagrid, kararın yarattıgı sokla uyusmus gibi görünüyordu.
"Hep benim suçum. Dilim tutuldu. Hepsi siyah cüppeleri içinde orada oturuyorlardı, bense ha bire
notlarımı düsürüyordum, o benim için baktıgın tarihler
346
var ya, Hermione, onları unutuyordum. Sonra Lucius Malfoy ayaga kalkıp söyleyeceklerini söyledi,
Komite de o onlara ne dediyse aynen yaptı..."
"Daha temyiz var!" dedi Ron hiddetle. "Henüz pes etme, biz üstünde çalısıyoruz!"
Sınıftaki diger ögrencilerle birlikte satoya dönüyorlardı. Az ötede Malfo/u görebiliyorlardı, Crabbe
ve Goyle'la yürüyor, ikide bir dönüp arkasına bakıyor ve alaylı alaylı gülüyordu.
"Yaran yok, Ron," dedi Hagrid üzgün üzgün. Satonun merdivenlerine varmıslardı. "O Komite
Malfoy'un avucunun içinde. Ben sadece Gaga'nın kalan vaktinin ömrünün en güzel günleri olmasını
saglayayım diyorum. Bunu ona borçluyum..."
Hagrid arkasını dönüp kulübesine dogru yürümeye basladı. Yüzü mendiline gömülüydü.
"Suna bakın, nasıl da zırlıyor!"
Malfoy, Crabbe ve Goyle sato kapılarının hemen içinde durmus, dinliyorlardı.
"Hayatınızda böyle zavallı bir sey gördünüz mü?" dedi Malfoy. "Bir de ögretmenimiz olacak!"
Hem Harry hem de Ron öfkeyle Malfoy'a dogru hamle etti, ama Hermione onlardan çabuk
davranmıstı -SLAP!
Bütün gücüyle Malfoy'un suratına bir tokat atmıstı. Malfoy sendeledi. Harry, Ron, Crabbe ve Goyle
afallayıp kalmıslardı. Hermione yine elini kaldırdı.
"Bir daha sakın Hagrid'e zavallı deme, seni igrenç -seni kötü kalpli -"
347
"Hermione!" dedi Ron cılız bir sesle. Hermione bir tokat daha atmaya yeltenirken elini yakalamaya
çalıstı.
"Bırak, Ron!"
Hermione asasını çıkardı. Malfoy geriledi. Crabbe ve Goyle tamamen saskın halde, ona bakarak
komut beklediler.
Malfoy, "Yürüyün," diye mırıldandı ve üçü zindana giden geçitte kayboldu.
"Hermione!" dedi Ron yine. Hem afallamıs, hem de etkilenmis bir hali vardı.
"Harry, Quidditch finalinde onları yenseniz iyi olur!" dedi Hermione tiz bir sesle. "Yenin, çünkü
Slythe-rin'in kazandıgını görmeye dayanamam!"
"Muska dersi baslıyor," dedi Ron. Hâlâ Hermi-one'ye faltası gibi açılmıs gözlerle bakıyordu. "Gitsek
iyi olacak."
Page 120
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Aceleyle mermer merdivenlerden çıkıp Profesör Flitwick'in sınıfının yolunu tuttular.
Harry sınıfın kapısını açtıgında, "Geç kaldınız, çocuklar!" dedi Profesör Flihvick paylarcasına.
"Haydi, girin, asalarınızı çıkarın, bugün Neselendirme Büyüleri'ni deniyoruz. Çiftlere ayrıldık bile -"
Harry ve Ron hemen arka taraftaki bir sıraya gittiler ve çantalarını açtılar. Ron dönüp arkasına
baktı.
"Hermione nerede?"
Harry de etrafına bakındı. Hermione sınıftan içeri girmemisti, oysa Harry kapıyı açtıgında hemen
yanı basındaydı.
348
"Garip," dedi Harry, Ron'a bakarak. "Belki - belki tuvalete falan gitmistir, ha?"
Ama Hermione bütün ders boyunca ortaya çıkmadı.
"Bir Neselendirme Büyüsü onun da isine yarayabilirdi," dedi Ron. Ögle yemegi için sınıftan
çıkmıslardı, hepsinin agzı kulaklarındaydı - Neselendirme Büyüleri onlarda büyük bir hosnutluk
duygusu yaratmıstı.
Hermione ögle yemeginde de yoktu. Elmalı pastalarım bitirdiklerinde Neselendirme Büyüleri'nin
etkisi geçmeye yüz tutmus, Harry ve Ron yavas yavas endiselenmeye baslamıslardı.
"Malfoy ona bir sey yapmıs olmasın sakın?" dedi Ron kaygıyla, Gryffindor Kulesi'nin merdivenlerini
çıkarlarken.
Güvenlik ifritlerinin yanından geçtiler, Sisman Ha-nım'a parolayı söylediler ("Bosbogaz") ve portre
deliginden geçip ortak salona girdiler.
Hermione masada oturmus, mısıl mısıl uyuyordu. Basını önünde açık duran Aritmansi kitabına
yaslamıs-tı. Gidip iki yanına oturdular. Harry onu dürterek uyandırdı.
"N-ne?" dedi Hermione. Sarsılarak uyanıp telasla etrafına bakınmaya basladı. "Vakit geldi mi?
Ha-hangi ders var simdi?"
"Kehanet, ama daha yirmi dakika var," dedi Harry. "Hermione, niye Muska'ya gelmedin?"
"Ne? Yo, olamaz!" diye cıyakladı Hermione. "Muska'ya girmeyi unuttum!"
349
"Ama nasıl unutursun?" dedi Harry. "Sınıfın kapısına gelene kadar bizimle birlikteydin!"
"nanamıyorum!" diye sızlandı Hermione. "Profesör Flitwick kızdı mı? Aman, hep Malfoy'un
yüzünden. Aklım ondaydı, ipin ucunu kaçırdım!"
"Biliyor musun, Hermione?" dedi Ron, Hermi-one'nin yastık niyetine kullandıgı kocaman Aritmansi
kitabına bakarak. "Bence sen elden gidiyorsun. Çok fazla sey yapmaya çalısıyorsun."
"Hayır, hiç de degil!" dedi Hermione, saçım gözlerinin önünden çekip çaresizce çantasını arayarak.
"Bir yanlıslık yaptım, hepsi bu! Hemen gidip Profesör Flit-wick'i görsem ve özür dilesem iyi olur...
Kehanet'te görüsürüz!"
Hermione onlara yirmi dakika sonra, Profesör Tre-lawney'nin sınıfına çıkan merdivenin basında
katıldı. Son derece hırpalanmıs görünüyordu.
"Neselendirme Büyüleri'ni kaçırdıgıma inanamıyorum! Simdi kesin sınavda çıkar. Profesör Flitwick
öyle bir imada butundu!"
Beraberce merdivenleri çıkıp los, bogucu kule odasına girdiler. Bütün küçük masaların üzerinde içi
inci beyazı sisle dolu birer kristal küre parlıyordu. Harry, Ron ve Hermione sallanan bir masaya
beraberce oturdular.
"Kristal kürelere önümüzdeki sömestre kadar baslamıyoruz sanıyordum," diye mırıldandı Ron,
Profesör Trelawney oralarda bir yerde mi diye etrafına bakına-rak.
350
"Hiç sikâyet etme, bu demektir ki el falım bitirdik," diye mırıldandı Harry. "Elime her bakısında
irkilmesinden usanmıstım."
"yi günler!" dedi tamdık, puslu bir ses. Profesör Trelavvney her zamanki gibi gölgelerin arasından
dramatik bir giris yaptı. Parvati ve Lavender heyecanla titredi, yüzleri kristal kürelerin ısıgında pınl
pırıldı.
"Kristal küreye planladıgımdan önce baslamaya karar verdim," dedi Profesör Trelavvney, atese
sırtı dönük oturup etrafına bakarak. "Ama kader tanrıçaları bana hazirandaki sınavınızın Küre
Page 121
Harry Potter Azkaban Tutsagı
hakkında olacagı bilgisini iletti, Hen de size yeteri kadar alıstırma yaptırmak için
sabırsızlanıyorum."
Hermione hıh diye güldü.
"Hadi canım... 'kader tanrıçaları ona bilgi vermis'... sınavı kim hazırlıyor? O! Aman ne kadar hayret
verici bir kehanet!" dedi. Sesini alçak tutma zahmetine bile katlanmamıstı.
Profesör Trelavvney'nin onu duyup duymadıgı belli olmuyordu, çünkü yüzü gölgelerin içindeydi.
Ancak, duymamıs gibi devam etti.
"Kristale-bakma son derece ince bir sanattır," dedi hül-yalı bir sekilde. "Küre'nin sonsuz
derinliklerine ilk baktıgınızda hiçbirinizden Görmenizi beklemiyorum. se, bilinçli zihni ve dıs
gözleri dinlendirme çalısmalarıyla baslayacagı?." - Ron kendine hâkim olamayarak kıs kıs gülmeye
basladı, sesi bastırmak için yumrugunu agzına tıkması gerekti - "böylece ç Göz'ü ve süperbilinci
berraklastıracagız. Belki, eger sanslıysak, ders bitmeden bazılarınız Görebilir."
351
Basladılar. Kendi adına Harry, kendini salak gibi hissediyordu. Oturmus kristal küreye bos bos
bakıyor, sürekli "bu çok aptalca" gibisinden düsüncelerin üsüstügü zihnini bos tutmaya çalısıyordu.
Ron'un alçak sesle kıkırdayıp durmasının, Hermione'nin ise ikide bir cık-cıklamasmın da duruma
pek faydası olmuyordu.
Sessiz sessiz kristale bakmakla geçen on bes dakikanın ardından, "Bir sey gördünüz mü?" diye
sordu onlara.
"Evet, bu masada bir yanık var," dedi Ron, parmagıyla göstererek. "Biri mumunu dökmüs."
"Vakit kaybı bu," diye tısladı Hermione. "Faydalı bir seyler çalısıyor olabilirdim. Mesela
Neselendirme Büyüsü'ndeki eksiklerimi kapatıyor olabilirdim -"
Profesör Trelawney hısırdayarak yanlarından geçti.
"Küre'sindeki gölgeli isaretleri yorumlamada yardımımı isteyeniniz var mı?" diye mırıldandı,
bileziklerini sakırdatarak.
"Benim yardıma ihtiyacım yok," diye fısıldadı Ron. "Bunun ne demek oldugu gayet ortada. Bu gece
fena sis olacak.""
Hem Harry hem de Hermione kahkahayı patlattı.
"Yapmayın ama!" dedi Profesör Trelawney. Bütün kafalar onlara dönmüstü. Parvati ve Lavender
öfkelenmis görünüyordu. "Durugörü titresimlerini dagıtıyorsunuz!" Masalarına yaklasıp kristal
kürelerine baktı. Harry'nin içi burkuldu. Olacakları bildiginden emindi...
"Burada bir sey var!" diye fısıldadı Profesör Tre-lawney. Yüzünü kristal küreye 'yaklastırmıstı ve
küre,
352
kocaman gözlük camlarından yansıyordu. "Hareket eden bir sey... ama ne?"
Harry, Atesoku da dahil olmak üzere elindeki her sey üzerine iddiaya giıebilirdi ki, gördügü her
neyse, iyi bir sey degildi. Ve tabii ki...
"Yavrum..." Profesör Trelawney gözlerini Harry'ye çevirerek derin bir soluk aldı. "ste burada, hem
de her zamankinden daha berrak... yavrum, sana dogru geliyor, giderek yaklasıyor... Ec-"
"Öff, Tanrı askına!" dedi Hermione yüksek sesle. "Yine mi o Ecel saçmalıgı!"
Profesör Trelawney kocaman gözlerini Hermı-orıe'nin suratına dikti. Parvati, Lavender'a fısır fısır
bir seyler söyledi ve ikisi de Hermıone'ye kızgın kızgın baktı. Profesör Trelawney ayaga kalkıp
Hermione'yi gözle görülür bir öfkeyle süzmeye basladı.
"Kusura bakına, yavrum, ama ne yazık ki bu sımıa ayak bastıgından beri sende soylu Kehanet
sanatının gerektirdigi seylerin bulunmadıgı çok belliydi. Hatta, zihni bu kadar iflah olmaz bir
sekilde Dünyevi olan bir baska ögrenciye rastladıgımı sanmıyorum."
Kısa bir sessizlik oldu. Sonra -
"yi!" dedi Hermione aniden. Ayaga kalkıp Gelecegin Sis Perdesini Aralamak'^, çantasına tıktı,
"iyi!" dedi tekrar, çantasını omzunun üstünden atıp vuı araçta da neredeyse Ron'u devirerek.
"Bırakıyorum! Ayrılıyorum!"
Bütün sınıfın hayret dolu bakısları arasında, Htrmi-one gidip kapagı bir tekmede açtı ve
merdivenlerden inip gözden kayboldu.
Page 122
Harry Potter Azkaban Tutsagı
353
Sınıfın normale dönmesi birkaç dakika aldı. Profesör Trelavvney, Ecel konusunu tamamen unutmus
görünüyordu. Birden Harry ve Ron'un masasına arkasını dönüp derin derin nefes aldı ve tüllü
salına sıkı sıkı sarındı.
"Ooooo!" dedi Lavender birden. Herkes yerinden sıçradı. "Oooooo, Profesör Trelawney, simdi
hatırladım! Onun gidecegini görmüstünüz, degil nü? 'Paskalya sıralarında, içimizden biri bizi
sonsuza dek terk edecek!' Ta ne zaman söylemistiniz, Profesör!"
Profesör Trelawney ona nemli gözlerle gülümsedi.
"Evet, yavrum, Miss Granger'ın bizi terk edecegini gerçekten de görmüstüm. Ama insan yine de
saretler'i yanlıs degerlendirmis olmayı umuyor... ç Göz bir yük halini alabiliyor, anlıyorsunuz
ya..."
Lavender ve Parvati derinden etkilenmis görünüyordu. Profesör Trelawney onlann masasına
oturabilsin diye kenara kaydılar.
Ron yüzünde dehset dolu bir ifadeyle, "Hermi-one'nin günü bayagı iyi geçiyor, ha?" diye mırıldandı
Harry'ye.
"Evet..."
Harry kristal küreye baktı, ama büklüm büklüm beyaz sisten baska bir sey görmedi. Acaba
Profesör Tre-lavvney gerçekten de Ecel'i görmüs müydü yine? Ya o görecek miydi? Olabilecek en
kötü sey, Quidditch finali yaklasırken neredeyse ölümcül bir kaza daha geçirme-siydi.
354
Paskalya tatili pek de dinlendirici sayılmazdı. Üçüncü sınıfların hiç bu kadar çok ödevleri olmamıstı.
Neville Longbottom sinirden neredeyse baygınlık geçirecekti, üstelik bu konuda yalnız da degildi.
"Buna da tatil mi diyorlar!" diye kükredi Seamus Finnigan bir gün ortak salonda. "Daha sınavlara
çok var, ne yapmaya çalısıyorlar?"
Ama kimsenin Hermione kadar çok isi yoktu. Ke-hanef i bırakmıs olmasına ragmen, herkesten
daha fazla dersi vardı. Genellikle geceleri ortak salondan son çıkan ve ertesi sabah kütüphaneye
ilk gelen o oluyordu; gözlerinde Lupin'inkiler gibi gölgeler vardı ve her an aglayacakmıs gibi
görünüyordu.
Sahgaga'mn temyizinin sorumlulugunu Ron üstüne almıstı. Ödevini yapmadıgı zamanlarda
Hipogrif Psikolojisinin El Kitabı ve Kanatlı mı Belalı mı? Hipogrif Vahsetine Dair Bir inceleme gibi
isimleri olan koca koca kitaplara gömülüyordu. Kendini o kadar kaptırmıstı ki, Crookshanks'e kötü
davranmayı bile unutuyordu.
Bu arada Harry'nin, her günkü Quidditch antrenmanı ve Wood'la sonu gelmez taktik
tartısmalarının arasında ödevlerini yapacak vakit bulması gerekiyordu. Gryffindor-Slytherin maçı
Paskalya tatilinden sonraki ilk cumartesi yapılacaktı. Slytherin turnuvada tamı tamına iki yüz sayı
farkla öndeydi. Bu da (Wood'un takımına hatırlatıp durdugu gibi) Kupa'yı almak için maçı bundan
büyük bir farkla kazannalan gerekiyor demek-
355
ti. Aynca yükün çogunun da Harry'nin omzunda oldugu anlamına geliyordu, çünkü Snitch'i
yakalam&k takıma yüz elli sayı kazandınyordu.
Wood sürekli, "Yani Snitch'i, eger elli sayıdan daha büyük bir farkla öndeysek yakalamalısın,"
diyordu Harry'ye. "Elli sayıdan daha büyük bir farkla öndeysek yakala, yoksa maçı kazanırız, ama
Kupa'yi kaybederiz. Anladın, degil mi? Snitch'i eger -"
"BLYORUM, OLIVER!" diye bagırdı Harry.
Bütün Gryffindor binası kafayı maça takmıstı. Gryffindor, efsanevi Charlie VVeasley'nin (Ron'un
ikinci en büyük agabeyi) Arayıcı oldugu zamandan beri Qu-idditch Kupası'nı kazanamamıstı. Ama
Harry kimsenin, hatta Wood'un bile, kazanmayı kendisi kadar istedigini sanmıyordu. Harry ve
Malfoy arasındaki düsmanlık doruk noktasına varmıstı. Malfoy hâlâ Hogsme-ade'deki çamur
fırlatma olayının acısını unutmamıstı. Harry'nin bir sekilde ceza almadan paçayı kurtarmasına ise
daha da çok kızmıstı. Harry de, Ravenclaw maçında Malfo/un onu sabote etme girisimini
unutmamıstı, ama Malfoy'u bütün okulun önünde yenme konusundaki kararlılıgının en Önemli
sebebi Sahgaga me-selesiydi.
Page 123
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Kimse bir maç öncesinde böylesine elektrikli bir atmosfer görmemisti. Tatil bittiginde iki takım ve
bina arasındaki gerginlik neredeyse kopma noktasına gelmisti. Koridorlarda ufak tefek itis kakıslar
oluyordu. En sonunda Gryffindor'dan bir dördüncü sınıf ve Slythe-rin'den bir altıncı sınıf ögrencisi,
kendilerini kulaklarm-
356
dan pırasalar fıskırır halde hastane kanadında buldular. Harry'nin isi daha da zordu. Sınıfa
giderken Slythe-rin'ler bacaklarım uzatıp çelme takmaya çalısıyorlardı; Crabbe ve Goyle her gittigi
yerde karsısına çıkıyor ve etrafındaki insanlan görünce sapsal sapsal yürüyüp gidiyordu. Wood,
Slytherin'ler devreden çıkarmaya çalısır korkusuyla, Harry'ye sürekli birilerinin eslik etmesi
talimatım vermisti. Bütün Gryffindor binası bu görevi sevkle benimsemisti, öyle ki Harry
etrafındaki büyük, gürültülü kalabalık yüzünden derslere yetisemiyordu. Harry kendi güvenliginden
çok Atesoku'nun güvenligiyle ilgileniyordu. Onunla uçmadıgı zamanlarda Ate-soku'nu sandıgına
kilitliyor ve teneffüslerde sık sık Gryffindor Kulesi'ne fırlayıp hâlâ orada mı diye bakıyordu.
Maçtan önceki gece Gryffindor ortak salonunda her zamanki isler bir kenara bırakıldı. Hermione
bile kitaplarım bırakmıstı.
"Çalısamıyorum, konsantre olamıyorum/' diyordu gergin gergin.
Büyük bir gürültü vardı. Fred ve George VVeasley baskının üstesinden gelmek için her
zamankinden de çok ses çıkanp daha da fazla saklabanlık yapıyorlardı. Oliver Wood bir kösede bir
Quidditch sahası modelinin üstüne egilmis, asasıyla modelin üzerindeki küçük sefleri hareket
ettirip kendi kendine mırıldanıyordu.
357
Angelina, Alicia ve Katie, Fred'le George'un esprilerine gülüyorlardı. Harry, Ron ve Herr.ıione'yle
birlikte hengâmenin merkezinden uzakta otu: uy ör, ertesi günü dü-sünmemeye çalısıyordu.
Çünkü her düsündügünde mi-desindeki devasa bir sey dısarı çıkmaya çabalıyormus gibi
hissediyordu kendini.
"Hiç merak etme," dedi Hermiovu, ama o da dehsete düsmüs görünüyordu.
"Bir Atesoku'n var!" dedi Ron.
"Evet..." dedi Harry. Midesine saı-cı girmisti.
VVood birden ayaga kalkıp, 'Takım! Yataga!" dediginde, çok rahatladı.
Harry çok rahatsız bir gece geçirdi. Önce rüyasında uyuyakaldıgını ve VVood'un, "Neredeydin?
Yerine Ne-ville'i kullanmak zorunda kaldık!" diye bagırdıgını gördü. Sonra JSlalfoy'la Slytherin
takımının diger oyuncularının maça ejderlerin üstünde geldiklerini gördü. Son hızla uçuyor,
Malfoy'un bineginin agzından püsküren alevlerden kaçmaya çalısıyordu ki, Atesoku'nu
unuttugunun farkına vanyordu. Yere dogru düsmeye baslayıp sıçrayarak uyandı.
Harr/nin maçın daha oynanmadıgını, yatagında güven içinde yattıgını ve Slytherin takımının maça
ejderlerle gelmesine kesinlikle izin verilmeyecegini idrak etmesi için birkaç saniye geçmesi gerekti.
Çok susamıstı. Çıt çıkarmamaya çalısarak dört direkli yatayndan
358
çıktı ve pencerenin altındaki gümüs sürahiden kendine biraz su koydu.
Okul arazisi sessiz ve sakindi. Yasak Orman'daki agaçların tepesinde yaprak kımıldamıyordu;
Samarcı Sögüt hiç kıpırdamadan, masum bir görünüsle orada duruyordu. Maç sırasında kosullar
mükemmel olacaga benziyordu.
Harry kadehini bırakmıs, tam yatagına dönmek üzereydi ki, gözünün ucuna bir sey ilisti. Gümüsi
çimenin üzerinde bir tür hayvan dolanıyordu.
Harry çabucak komodinine gitti, gözlügünü alıp gözüne taktı ve aceleyle pencere kenarına döndü.
Ecel olamazdı herhalde - tam da simdi, tam da maçtan önce -
Yine araziye bakmaya basladı ve bir dakika kadar arandıktan sonra, onu gördü. Simdi Orman'ın
kenarında geziyordu... Ecel falan degildi... bir kediydi... Harry çizgili kuyrugu tanıyınca, pencere
kenarına tutunarak rahat bir nefes aldı. Sadece Crookshanks'ti bu.
Yoksa sadece Crookshanks degil miydi? Harry burnunu cama dayayıp gözlerini kısarak baktı.
Görünüse bakılırsa Crookshanks durmustu. Harry agaçların gölgesinde baska bir seyin daha
hareket ettigini gördügünden emindi.
Page 124
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Hemen sonra, o sey ortaya çıktı: Dev gibi, salkımsa-çak tüylü, siyah bir köpek, çimin üzerinde
sinsi sinsi dolasıyordu. Crookshanks de onun yanında gidiyordu. Harry bakakaldı. Ne demekti bu?
Eger Crookshanks de köpegi görebiliyorsa, bu nasıl Harry'nin ölümünün alameti olabilirdi ki?
359
"Ron!"' diye fısıldadı. "Ron! Uyan!"
"Ha?"
"Bir baksana, bir sey görebiliyor musun?:"
"Çok karanlık, Harry," diye mırıldandı Rou boguk bir sesle. "N'apıyorsun sen?"
"Surada, asagıda -"
Harry hemen basını çevirip yine pencereden dısarı baktı.
Crookshanks ve köpek ortadan kaybolmustu. Harry tam asagı, satonun gölgesine bakabilmek için
pencere pervazına tırmandı, ama orada degildiler. Nereye gitmislerdi?
Yanından gürültülü bir horlama geliyordu. Ron yine uykuya dalmıstı.
Ertesi gün Harry ve Gryffindor takımının - diger oyuncuları Büyük Salon'a muazzam bir alkıs
esliginde girdiler. Harry, Ravenclaw ve Hufflepuff masalarının da onları alkısladıgını gördügünde
sırıtmadan edemedi. Slytherin masasıysa onlar geçerken yüksek sesle tısladı. Harry, Malfoy'un her
zamankinden de solgun göründügünü fark etti.
Wood bütün kahvaltıyı takımına yemek yemelerini söyleyerek geçirdi, ama kendi bir lokma bile
yemedi. Sonra kosullan gözden geçirmek için digerleri kahvaltılarını bitirmeden kalkıp sahanın
yolunu tuttular. Büyük Salon'dan çıkarlarken herkes yine alkısladı.
360
"yi sanslar, Harry!" diye seslendi Cho Chang. Harry kızardıgını hissetti.
"Pekâlâ... rüzgâr yok gibi... günes biraz parlak, görüsünüzü biraz etkileyebilir, o yüzden dikkat
edin... zemin epey sert, iyi, maçın basında hızlı havalanmamızı saglar..."
Wood sahada gezinip etrafa bakıyor, takını da arkasından yürüyordu. Sonunda uzakta satonun ön
kapıları açıldı ve okulun geri kalanı çimenlige çıktı.
"Soyunma odası," dedi Wood sadece.
Kırmızı cüppelerini giyerlerken hiç konusmadılar. Harry digerlerinin de aynı duygular içinde olup
olmadıgını merak etti: Sanki kahvaltıda kıvrılıp duran bir sey yemis gibiydi. Daha ne oldugunu
anlamadan, Wo-od, "Tamam, vakit geldi, gidelim..." dedi.
Bir artıp bir azalan gürültü dalgası içinde sahaya çıktılar. Seyircilerin dörtte üçü kırmızı rozetler
takmıs, üzerinde Gryffindor aslanı bulunan kırmızı bayraklarla "BASTIR GRYFFNDOR!" ya da
"KUPA ASLANLARIN!" gibi sloganlar yazan flamalar sallıyorlardı. Öte yandan Slytherin kale
direklerinin arkasında yesiller giymis iki yüz kadar seyirci vardı; bayraklarında Slythe-rin'in gümüsi
yılanı parlıyordu ve digerleri gibi yesil giymis olan Profesör Snape, yüzünde çok gaddar bir
gülümsemeyle en ön sırada oturuyordu.
Her zamanki gibi maçı anlatan Lee Jordan, "ste Gryffindor'lar sahaya çıkıyor!" diye bagırdı.
"Potter, Bell, Johnson, Spinnet, VYeasley, Weasley ve Wood. Çoguna göre Hogwarts'm senelerdir
gördügü en iyi takım -"
361
Lee'nin yorumlan Slytherin'lerin yuhalamalanyla boguldu.
"Ve iste Slytherin takımı geliyor, baslarında kaptan Hint var. Takımda birtakım degisiklikler yaptı,
beceri yerine boyutu tercih etmis gibi görünüyor -"
Slytherin taraftarlarından yine yuhalar yükseldi. Ancak Harry, Lee'nin haklı oldugunu
düsünüyordu. Malfoy açık arayla Slytherin takımındaki en küçük oyuncuydu; digerleri çok iriydi.
"Kaptanlar, el sıkısın!" dedi Madam Hooch.
Flint ve Wood birbirlerine yaklastılar ve birbirlerinin elini sıkı sıkı kavradılar; ikisi de digerinin
parmaklarını kırmaya çalısıyor gibiydi.
"Süpürgelerinize binin!" dedi Madam Hooch. "Üç... iki... bir..."
On dört süpürge havaya fırlarken düdük sesi seyircinin gürlemesi arasında kaynadı gitti. Harry
saçlarının alnından geriye uçustugunu hissetti. Uçmanın verdigi heyecanla gerginligi geçti; etrafına
bakındı, Malfoy'un kuyrugunda- oldugunu gördü ve hızlanıp Snitch'i aramaya basladı.
Page 125
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Ve Gryffindor atakta, Quaffle, Gryffindor'dan Ali-cia Spinnet'ta, dogruca Slytherin kale direklerine
dogru gidiyor, çok iyi, Alicia! Ahh, hayır - VVarrington araya girip Quaffle'ı aldı. Slytherin'den
VVarrington sahayı hızla derinlemesine geçiyor - BAM! - George Weas-ley'den çok iyi bir Bludger
hamlesi, Warrington Quaif-le'ı düsürüyor ve Quaffle simdi - Johnson'da. Gryffindor ataga kalkıyor,
haydi, Angelina - Montague'nün et-
362
rafından çok iyi dönüyor - egil, Angelina, Bludger geliyor! - VE SAYI! GRYFFINDOR ON - SIFIR
ÖNDE!"
Angelina yumrugunu kaldırıp sahanın bir ucunda daireler çizerek uçtu; asagıdaki kırmızı deniz,
sevinç çıglıkları atıyordu -
"AH!"
Angelina, Marcus Flint'nı ona hızla çarpması yüzünden az daha süpürgesinden düsüyordu.
"Kusura bakmayın!" dedi Flint. Asagıdaki kalabalık yuh çekiyordu. "Kusura bakmayın, onu
görmedim!"
Hemen ardından Fred VVeasley, Vurucu sopasını Flint'in kafasının arkasına çakmıstı. Flint'in burnu
süpürgesinin sapına çarpıp kanamaya basladı.
"Yeter artık!" dedi Madam Hooch, hızla aralarına girerek. "Kovalayıcı'larma yönelik kıskırtılmamıs
saldırıdan dolayı Gryffindor lehine penaltı. Kovalayıcı'lan-na kasti hasardan dolayı Slytherin lehine
de bir penaltı!"
"Yapmayın, Miss!" diye uludu Fred. Ama Madam Hooch düdügünü öttürdü ve Alicia uçup ilk
penaltıyı kullanmaya gitti.
"Haydi, Alicia!" diye bagırdı Lee, kalabalıgın üstüne çöken sessizligi yırtarcasına. "EVET!
TUTUCU'YU MAGLUP ETT! GRYFFINDOR YRM - SIFIR ÖNDE!"
Harry, hâlâ burnu kanayarak Slytherin'in penaltısını kullanmaya giden Flint'i izlemek için
Atesoku'yla keskin bir dönüs yaptı. Wood, Gryffindor kale direklerinin önünde havada süzülüyordu.
Dislerini sıkmıstı.
Flint, Madam Hooch'un düdügünü beklerken, Lee
363
Jordan seyircilere, "Tabii, Wood süper bir Tutucu!" dedi. "Süper! Geçmesi çok zor - gerçekten çok
zor -EVET! NANAMIYORUM! KURTARDI!"
Harry rahatlamıs bir sekilde hızla uzaklasıp Snitch'i aramaya basladı. Ama bir kulagı Lee'nin
yorumunday-dı, söylediklerini kelimesi kelimesine duymaya çalısıyordu. Gryffindor elli sayıdan
daha büyük bir farkla öne geçene kadar Malfoy'u Snitch'ten uzak tutması çok önemliydi...
"Gryffindor o takta, hayır, Slytherin atakta - hayır! -yine Gryffindor atakta ve Katie Bell gidiyor,
Quaffle, Gryffindor'dan Katie Bell'de, hızla gidiyor - KAST HAREKET!"
Slytherin Kovalayıcı'sı Montague, Katie'nin önünden dönmüs ve Quaffle'ı almak yerine Katie'nin
kafasını yakalamıstı. Katie havada takla attı, süpürgesinin üstünde kalmayı basardı, ama Quaffle'ı
düsürdü.
Madam Hooch'un düdügü bir kez daha çaldı. Montague'y e dogru uçup bagırmaya basladı. Bir
dakika sonra Katie, -Slytherin Tutucu'suna karsı bir penaltıyı daha sayıya çevirmisti.
"OTUZ - SIFIR! ALIN BAKALIM, SZ PS, HLEBAZ-"
"Jordan, eger tarafsız bir sekilde anlatamayacaksan -!"
"Oldugu gibi anlatıyorum, Profesör!"
Harry'nin içinde büyük bir heyecan dalgası kabardı. Snitch'i görmüstü - Gryffindor kale
direklerinden birinin dibinde parıldıyordu - ama henüz onu yakala-mamalıydı. Ve Malfoy bir görse -
364
Bir sey aniden dikkatini çekmis gibi yapan Harry, Atesoku'nu döndürüp sahanın Slytherin tarafına
dogru hızlandı. Bu numara ise yaradı. Malfoy alelacele pesine düstü, belli ki Harry'nin orada
Snitch'i gördügünü sanmıstı...
VIJJJT.
Slytherin Vurucumu Derrick'in vurdugu bir Blud-ger, Harry'nin sag kulagını yalayarak geçti.
Hemen sonra -
Page 126
Harry Potter Azkaban Tutsagı
VIJJJT.
kinci Bludger, Harry'nin dirsegini sıyırmıstı. Öbür Vurucu, yani Bole, yaklasıyordu.
Harry bir an Bole'la Derrick'in, sopalan havada, ona yaklasmakta olduklarını gördü -
Atesoku'nu son saniyede yukarı dogrulttu ve Bole'la Derrick iç gıcıklayıcı bir çatırtıyla çarpıstı.
Slytherin Vurucu'ları kafalarım tutarak birbirlerinden uzaklasırken, Lee Jordan, "Ha haa!" diye
bagırdı. "Vah vah, çocuklar! Bir Atesoku'nu alt etmek için bundan çok daha erken kalkmanız
gerekiyor! Ve simdi yine Gryffindor atakta, Johnson Quaffle'ı alıyor - hemen yanında Rint var -
sopanı onun gözüne sok, Angelina! -sakaydı Profesör, sakaydı - yo, hayır - Flint Quaffle'ı aldı, Flint
Gryffindor kale direklerine dogru uçuyor, haydi, Wood, kurtar -!"
Ama Flint sayı yapmıstı; Slytherin tarafından sevinç naralan yükseldi, Lee ise öyle bir küfür etti ki,
Profesör McGonagall sihirli megafonu elinden çekip almaya çalıstı.
365
"Özür dilerim, Profesör, özür dilerim! Bir daha olmayacak! Evet, Gryffindor otuza on önde ve
Quaffle Gryffindor'da -"
Maç, Harry'nin o güne kadar oynadıgı en pis maça dönüsüyordu. Gryffindor'un bu kadar erken öne
geçmesine sinirlenen Slytherin'ler, Quaffle'ı ellerine geçirmek için giderek her yola basvurmaya
baslamıslardı. Bole, Alicia'ya sopasıyla vurup onu Bludger sandıgını söylemeye kalktı. George
VVeasley misilleme yaparak Bole'un suratına dirsek attı. Madam Hooch iki tarafa da penaltı verdi
ve Wood bir muhtesem kurtarıs daha yaparak skorun Gryffindor lehine kırk - on olmasını sagladı.
Snitch yine ortadan kaybolmustu. Malfoy hâlâ Harry'ye yakın duruyordu, Harry ise oyunun
yukarısında uçuyor, etrafına bakmıyordu - hele Gryffindor elli sayı öne geçsin...
Katie sayı yaptı. Elli - on. Slytherin'ler intikam almaya kalkarsa diye Fred ve George Weasley,
sopalan havada, onun etrafında geziyorlardı. Bole ve Derrick, Fred'le George'un yoklugundan
yararlanıp iki Blud-ger'ı da VVood'un üzerine fırlattılar; ikisi de üst üste VVood'un karnına çarptı ve
Wood solugu büsbütün kesilmis halde, süpürgesine tutunarak havada dönmeye basladı.
Madam Hooch deliye dönmüstü. ı
"Quaffle sayı yapma mesafesinde olmadıgı sürece Tutu-cu'ya saldıramazsınız!" diye bagırdı Bole ve
Derrick'e. "Gryffindor penaltı kullanacak!"
366
Ve Angelina sayı yaptı. Altmıs - on. Az sonra Fred VVeasley, VVarrington'a bir Bludger yapıstırıp
Quaffle'ı elinden düsürttü; Alicia Quaffle'ı yakaladı ve Slytherin kalesinden geçirdi: yetmis - on.
Asagıdaki Gryffindor taraftarlarının bagırmaktan sesi kısılacaktı - Gryffindor altmıs sayı öndeydi ve
eger Harry Snitch'i simdi yakalarsa, Kupa onların olacaktı. Harry oyunun çok yukarısında,
kuyrugunda Malfoy'la sahanın üzerinde dönüp dururken, yüzlerce gözün onu izledigini
hissedebiliyordu adeta.
Ve onu gördü. Snitch yedi metre yukarısında ısıldıyordu.
Harry büyük bir süratle fırladı, rüzgâr kulaklarında ugulduyordu; elini uzattı, ama aniden Atesoku
yavaslamaya basladı -
Dehsete düsmüs bir halde etrafına baktı. Malfoy ileri atılıp Atesoku'nün kuyruguna yapısmıs,
çekiyordu.
"Seni-"
Harry, Malfoy'a vurabilecek kadar kızgındı, ama uzanamıyordu. Malfoy Atesoku'na tutunmak için
gösterdigi v~badan dolayı soluk solugaydı, ama gözleri hain hain parlıyordu. Amacına ulasmıstı -
Snitch bir kez daha gözden kaybolmustu.
Malfoy yeniden kendi Nimbus ki Bin Bir7 ine binerken, Madam Hooch hızla oraya gelip, "Penaltı!"
diye ciyakladı. "Gryffindor lehine penaltı! Ömrümde böyle taktik görmedim!"
Lee Jordan, Profesör McGonagall'ın erisemeyecegi bir yerde zıplayarak, "SEN HLEBAZ PSLK!"
diye
367
uluyordu megafona. "SEN PS, HLEBAZ P-"
Profesör McGonagall onu azarlamadı bile. Malfoy'a dogru yumrugunu sallıyordu; sapkası basından
düsmüstü ve o da öfkeyle bagırıyordu.
Page 127
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Gryffindor penaltısını Alicia kullandı, ama o kadar sinirliydi ki, birkaç metre farkla kaçırdı.
Gryffindor takımı konsantrasyonunu yitiriyordu, Malfoy'un Harry'ye yaptıgı faulden dolayı zevkten
dört köse olan Slytherin'ler ise bu sevkle daha iyi oynanvjya baslamıslardı.
"Slytherin atakta, Slytherin kaleye dogru gidiyor -Montague sayı yapıyor -" diye inledi Lee. "Yetmis
-yirmi Gryffindor önde..."
Harry simdi Malfoy'u o kadar yakından marke ediyordu ki, ikisinin dizleri birbirine çarpıp
duruyordu. Malfoy'un Snitch'in yakınına gitmesine izin vermeyecekti...
Malfoy, tam dönmeye çalısırken Harry onu engelleyince, "Defol suradan, Potter!" diye bagırdı
çaresizce.
"Gryffindor'dan Angelina Johnson Quaffle'ı alıyor, haydi, Ang~elina, HAYD!"
Harry dönüp baktı. Malfoy dısındaki bütün Slytherin oyuncuları, hatta Slytherin Tutucu'su bile,
Angelina'ya dogru uçuyordu - hepsi onu engelleyeceklerdi -
Harry Atesoku'nu çevirdi, süpürgenin üstüne iyice yattı ve ileri fırladı. Bir mermi gibi,
Slytherin'lerin üzerine uçtu.
"AHHHHHH!"
368
Atesoku üstlerine dogru gelirken hepsi dagıldı; An-gelina'nm önü açılmıstı.
"SAYI! SAYI! Gryffindor seksene yirmi önde!"
Az kalsın dümdüz tribünlere yapısacak olan Harry kayarak havada durdu, süpürgesini çevirdi ve
hızla sahanın ortasına döndü.
Sonra neredeyse kalbinin durmasına sebep olan bir sey gördü. Malfoy dalısa geçmisti, yüzünde
muzaffer bir eda vardı - orada, asagıdaki çimenin birkaç metre üstünde, minicik, altın bir parıltı
duruyordu.
Harry Atesoku'yla hızla asagı dogru fırladı, ama Malfoy çok öndeydi.
"Hadi! Hadi! Hadi!" diyordu Harry süpürgesine. Malfoy'a yaklasıyorlardı... Bole üstüne bir Bludger
gönderirken Harry iyice egilip süpürge sapının üstüne yattı... Malfoy'un hemen topugundaydı...
aynı hizadaydı -
Harry iki elini de süpürgesinden çekerek ileri atıldı. Malfoy'un eline çarpıp aradan çekti ve -
"EVET!"
Eli havada, dalıstan çıktı ve stadyum ayaga kalktı. Harry kalabalıgın tepesinde geziniyordu,
kulagında tuhaf bir çınlama vardı. Minik altın top yumrugunun içine hapsolmus, umutsuzca kanat
çırpıyordu.
Wood, gözlerindeki yaslardan yarı yarıya kör olmus halde, hızla üzerine geliyordu; Harry'nin
boynuna dolanıp basını omzuna yaslayarak kendini tutmadan aglamaya basladı. Harry iki büyük
darbe hissetti, Fred'le George onlara çarpmısb r mra Angelina, Alicia ve Katie'nin, "Kupayı
kazandık! Kupayı kazandık!" diyen
369
seslerini duydu. Gryffindor takımı sarmas dolas halde ve kısılmıs seslerle bagırarak yere dogru
süzülmeye basladı.
Taraftarlar dalga dalga bariyerlerin üstünden atlayıp sahaya doluyordu. Herkes sırtlarına
vuruyordu. Harry sesleri ve üstüne yaslanan vücutların baskısını hayal meyal hissediyordu. Sonra
kalabalık onu ve takımın diger oyuncularını omuzlara aldı. Havaya fırlatıldıgında, kırmızı rozetler
takmıs olan Hagrid'i gördü -"Onları yendin, Harry, onları yendin! Hele bir Sahga-ga'ya
söyleyeyim!" Percy manyak gibi zıplayıp duruyordu, saygınlıgı falan unutmustu. Profesör
McGona-gall, VVood'dan da çok aglıyor, gözlerini devasa bir Gryffindor bayragına siîiyordu; ve
Ron'la Hermione de iste orada, itise kakısa Harry'ye dogru geliyorlardı. Söyleyecek laf bulamadılar
ama. Harry, Dumbledo-re'un, elinde muazzam Quidditch Kupası'yla bekledigi tribünlere tasınırken,
sadece agızlan kulaklarında tebessüm ettiler.
Etrafta bir Ruh Emici olsaydı keske... Aglayan bir Wood'dan Kupa'yı alıp havaya kaldırdıgında,
Harry dünyanın en iyi Parronus'unu yaratabilecegine inanıyordu.
l
370
Page 128
Harry Potter Azkaban Tutsagı
ON ALTINCI BOLUM
•v-
Profesör Trelazvney'nin Kehaneti
Harry'nin Quidditch Kupası'nı nihayet kazanmıs olma sevinci en az bir hafta sürdü. Hava bile
kutlama yapıyor gibiydi; haziran yaklasırken günler bulutsuz, sıcak ve nemli geçmeye basladı.
Herkesin tek yapmak istedigi, dısarı çıkıp birkaç litre balkabagı suyu esliginde çimlerin üstüne
serilmek, belki arada bir Tüküren-bilye oynamak ya da dev mürekkep balıgının gölün yüzeyinde
sakin sakin gezinmesini izlemekti.
Ama bunu yapamadılar. Sınavlar baslamak üzereydi ve ögrenciler dısarıda tembellik etmek yerine
satonun içinde kalıp, pencerelerden içeri yaz havası süzülürken beyinlerini konsantre olmaya
zorlamak mecburiyetindeydi. Fred ve George Weasley bile çalısırken görülmüslerdi; S. B. D/lerini
(Standart Büyücülük Düzeyi) almak üzereydiler. Percy, Hogwarts'ın verdigi en yüksek yeterlik
derecesi olan F. Y. B. S.'leri-re (Feci Yorucu Büyücülük Sınavı) girmeye hazırlanıyordu. Sihir
Bakanlıgı'na girmek istedigi için, çok yüksek notlar alması gerekiyordu. Sinirleri gün geç-
371
tikçe daha da geriliyor, aksanları ortak salonda sessizligi bozan herkese çok agır cezalar veriyordu.
Aslında, Percy'den daha kaygılı görünen sadece bir kisi vardı: Hermione.
Harry ve Ron ona nasıl olup da aynı anda birçok derse girmeyi basardıgını sormal'tan
vazgeçmislerdi, ama çıkardıgı sınav çizelgesini gördeklerinde kendilerini tutamadılar. lk sütun
söyleydi:
PAZARTESi
Saat 9, Aritmansi
Saat 9, Biçim Degistirme
Ögle yemegi
Saat l, Muska
Saat l, Eski Tılsımlar
"Hermione?" dedi Ron. Bunu temkinli bir sesle söylemisti, çünkü bu aralar Hermione, biri dokunsa
patlayacak gibi görünüyordu. "Seyy - bu saatleri dogru yazdıgından emin misin?"
"Ne?" diye çıkıstı Hermione. Hemen e1 in a sınav çizelgesini alıp baktı. "Evet, tabii ki dogru."
"Sana nasıl aynı anda iki sınava birden girecegini sormamızın bir anlamı var mı?" dedi Harry.
"Hayır," diye kestirip attı Hermione. "Numcroloji ve Gramatika kitabımı gören oldu mu?"
"Evet, uyumadan önce biraz bakarım c'iye almıstım," dedi Ron, çok alçak sesle. Hermione
masasındaki parsömen yıgınını karıstırarak kitabı aramava oasla-
372
mıstı. Tam o sırada pencereden bir hısırtı geldi ve gagasında sıkı sıkı tuttugu bir potla Hedwig içeri
girdi.
"Hagrid'den," dedi H trry, notu yırtıp açarak. "Sah-gaga'nın temyizi - alfasında yapılacakmıs."
"Tam sınavlarımızı bitirdigimiz gün," dedi Hermi-one. Hâlâ Aritmansi kitabmı anyordu.
Harry, mektubu okumaya devam ederek, "Buraya gelip yapacaklarmıs/' dedi. "Sihir Bakanlıgı'ndan
biri ve - ve bir cellat."
Hermione kafasını kald'rıp bakfa, altüst olmustu.
"Temyize cellat mı getiriyorlar?! Öyleyse kararlannı çoktan vermis gibi görünüyorlar!"
"Evet, öyle," dedi Harry, sıkıntıyla.
"Bunu yapamazlar!" d±ye uludu Ron. "Onun için bir sürü sey okudum, hepsini görmezden
gelemezler!"
Ama Harry'nin içinde, Tehlikeli Yaratıkların tlafı Komitesi'nin Mr Malfo/ur etkisiyle kararını çoktan
vermis olduguna dair korkunç bir duygu vardı. Gryffindor'un zaferiyle sonuçlanan Quidditch
finalinden beri gözle görülür sekilde sessizlesen Draco, son birkaç günde eski kasınhlıgına yeniden
kavusmus görünüyordu. Harry'nin duydugu alaycı yorumlara bakılırsa, Malfoy, Sahgaga'nın
öldürüleceginden emindi ve bunun kendisi sayesinde olmasından mutluluk duyuyor gibiydi. Böyle
durumlarda Harry'nin tek yapabildigi, kendini Hermione'nin yaptıgını yapmaktan, yani Malfoy'un
suratına bir tane çakmaktan alıkoymaktı. En kötüsü de gidip Hagrid'i görmek için vakitleri ya da
Page 129
Harry Potter Azkaban Tutsagı
fırsatları olmamasıydı, çünkü yeni güvenlik önlemleri
373
henüz kaldırılmamıstı ve Harry tek gözlü cadının altındaki Görünmezlik Pelerini'ni geri almaya
cesaret edemiyordu.
Sınav haftası basladıgında satoya olagandısı bir sessizlik çöktü. Üçüncü sınıflar pazartesi ögle
yemegi saatinde Biçim Degistirme'den kül rengi yüzlerle ve güçsüz halde çıktılar. Sonuçlan
karsılastırıp, çaydanlıgı tosbagaya çevirmenin de dahil oldugu görevlerinin zorlugundan yakındılar.
Hermione tosbagasının daha çok kaplumbagaya benzediginden sikâyet ederek herkesin sinirim
bozdu, çünkü baskalarının dertlerinin yanında, onunki hiç sayılırdı.
"Benimkinde kuyruk yerine hâlâ bir çaydanlık agzı vardı, tam bir kâbus..."
'Tosbagaların nefesi buhar gibi mi oluyordu?"
"Kabugunda hâlâ sögütlü porselen deseni vardı, sizce nofHüser mi oradan?"
Sonra alelacele yemek yiyip, dogruca Muska sınavının yolunu tuttular. Hermione haklı çıktı;
Profesör Flit-wick onlara Neselendirme Büyüleri'ni sordu. Harry heyecandan kendininkini biraz
abartınca, esi Ron isterik kahkaha nöbetlerine tutulmaya basladı. Öyle ki. Büyü'yü kendisinin de
deneyebilmesi için önce onu sınıftan çıkarıp bir saatligine sessiz bir odada tutmak zorunda kaldılar.
Aksam yemeginden sonra ögrenciler aceleyle ortak salonlarına gittiler. Ama dinlenmek için de-
374
gil, Sihirli Yaratıkların Bakımı, ksir ve Astronomi sınavlarına çalısmak için.
Ertesi sabahki Sihirli Yaratıkların Bakımı sınavında Hagrid'in gerçekten de çok düsünceli bir hali
vardı; aklı hiç orada degilmis gibiydi. Sınıfa büyük bir legen dolusu Pıtırkurt getirmis ve sınavı
geçmek için bir saatin sonunda Pıtırkurt'larm hâlâ canlı olması gerektigini söylemisti. Pıtırkurt'lan
yasatmanın en iyi yolu-onları kendi hallerine bırakmak oldugundan, hepsinin girdigi en kolay sınav
oldu bu. Böylece Harry, Ron ve Hermione de Hagrid'le konusma hfsatı buldu.
"Gaga bunalmaya basladı," dedi Hagrid, egilip Harry'nin Pıtırkurt'unun hâlâ hayatta olup
olmadıgını kontrol ediyormus numarası yaparak. "Çok uzun süredir baglı duruyor. Ama yine de...
bir dahaki güne ögrenecegiz - öyle ya da böyle."
Ögleden sonraki ksir sınavları tam bir felaketti. Harry elinden geleni yapmasına ragmen Kafa
Karıstıran Karısım'ınm koyulasmasını saglayamadı. Tepesinde dikilip onu kin dolu bir zevkle
izleyen Snape de notlarının arasma süpheli bir sekilde sıfıra benzeyen bir sey çiziktirip yanından
uzaklastı.
Gece yar sı en yüksek kulede Astronomi, çarsamba sabahıysa Sihir Tarihi vardı. Harry. Florean
Fortes-cue'nun ortaçag cadı avları konusunda söyledigi her seyi yazarken, bogucu sınıfta
Fcrtescue'nun soko-cevizli sundae'lerinden olsaydı keske diye iç geçirdi. Çarsamba günü ögleden
sonra kızgın günesin alnındaki serada BitHbüim vardı; sonra günesten kızarmıs enselerle ye-
375
niden ortak salona dönüldü ve ertesi günün o saatlerinin, yani sınavların bitmis olacagı zamanın
hayali kurulmaya baslandı.
Sondan bir önceki sınavları persembe sabahki Kare nlık Sanatlara Karsı Savunma'ydı. Profesör
Lupin o gane kadar girdikleri en alısılmadık sınavı hazırlamıstı; dısarıda günesin altındaki bir tür
engelli yarıs pisti gibiydi sınav. Önce içinde bir Garkenez olan derin bir su birikintisinden
yürümeleri, sonra Kırmızı Kafa'larla dolu bir dizi çukurdan geçmeleri, Hinzıpır'ın yanıltıcı •
yönlendirmelerine aldırmadan küçük bir bataklıktan çıkmaları ve eski bir sandıga girip yeni bir
Böcürt'le savasmaları gerekiyordu.
"Mükemmel, Harry," diye mırıldandı Lupin, Harry sandıgın içinden sırıtarak çıkarken. "Tam not."
Basarısının heyecanıyla kıpkırmızı olan Harry, Ron'u ve Hermione'yi izleyebilmek için orada kaldı.
Ron, Hinzıpır'a kadar çok iyi gitti, ama Hinzıpır onun kafasını karıstırmayı basarıp beline kadar
bataga gömülmesine sebep oldu. Hermione, içinde Böcürt'ün bulundugu sarîdıgr gelene kadar her
seyi kusursuz bir sekilde yaptı. Ama sandıgın içinde bir dakika kaldıktan sonra, çıglık çıglıga dısarı
fırladı.
"Hermione!" dedi Lupin sasırarak. "Ne oldu?"
"P-P-Profesör McGonagall!" dedi Hermione, soluk soluga sandıgı isaret ederek. "Bü-bütün
Page 130
Harry Potter Azkaban Tutsagı
derslerden kaldıgımı söyledi!"
Hermione'yi sakinlestirmek bayagı vakit aldı. Sonunda kendine gelince, o, Harry ve Ron satoya
döndü-
376
ler. Ron hâlâ Hermione'nin Böcürt'üne gülmeye meyilliydi biraz, ama merdivenlerin basında
gördükleri sey, çıkabilecek bir tartısmayı önledi,
Cornelius Fudge, orada durmus etrafa bakıyordu. nce çizgili pelerininin içinde hafifçe terlemisti.
Harry'yi görünce irkildi.
"Merhaba, Harry!" dedi. "Sınavdan çıktın galiba? Nasıl, bitiyor mu bari?" (
"Evet/' dedi Harry. Sihir Bakanı'yla tanısıklıgı olmayan Hermione ve Ron arka planda ne
yapacaklarım bilemeden gezinip duruyorlardı.
"Nefis bir gün," dedi Fudge, göle dogru bakarak. "Yazık... yazık..."
Derin derin iç çekip Harry'ye baktı.
"Nahos bir görevden dolayı buradayım, Harry. Sihirli Yaratıkların tlafı Komitesi'nin azgın bir
Hipog-rifin infazı için bir tanıga ihtiyacı vardı. Benim de Black'in durumu için Hogwarts'ı ziyaret
etmem gerektiginden, benden rica ettiler."
"Yar^ temyiz oldu mu?" diye araya girdi Ron, öne çıkarak.
"Hayır, hayır, bu ögleden sonra yapılacak," dedi Fudge, Ron'a merakla bakarak.
"O halde infaza tanıklık etmeniz hiç gerekmeyebilir!" dedi Ron azimle. "Hipogrif in hâlâ kurtulma
sansı var!"
Fudge daha cevap veremeden, arkasındaki sato kapısından iki büyücü çıktı. Biri öyle ihtiyardı ki,
sanki gözlerinin önünde eriyip gidiyordu; ikincisi iriyarıydı,
377
ince, siyah bir bıyıgı vardı. Harry onların Tehlikeli Yaratıkların tlafı Komitesi'nin temsilcileri
olduklarını tahmin etti, çünkü çok yaslı büyücü Hagrid'in kulübesine dogru kısık gözlerle bakıp,
zayıf bir sesle, "Off, ocf, bu is için fazla yaslıyım artık..." dedi. "Saat ikide, degil mi, Fudge?"
Siyah bıyıklı adam kemerindeki bir seye dokunup duruyordu; Harry daha dikkatli bakınca, ir.'
-^parmagını parıldayan bir baltanın keskin tarafında gezdirdigini fark etti. Ron bir sey söylemek
için ^gzını açtı, ama Hermione onu sert bir sekilde kaburgasından dürtüp basıyla Giris Salonu'nü
isaret etti.
Ögle yemegi için Büyük Salon'a girerlerken, Ron kızgın kızgın, "Niye engel oldun bana?" dedi.
"Onları görmedin mi? Baltalan bile hazır! Böyle adalet olmaz!"
"Ron, senin baban Bakanlık'ta çalısıyor. Kalkıp da patronuna öyle seyler söyleyemezsin!" dedi
Hermione. Ama o da çok üzüntülü görünüyordu. "Hagrid bu defa sogukkanlılıgını korur ve savını
düzgün sunarsa, Sah-gaga'yı infaz edemezler..."
Ancak" Harry, Hermione'nin söylediklerine kendinin de inanmadıgını anlamıstı. Etraflarındaki
insanlar yemeklerini yerken bir taraftan da heyecanla konusuyor, ögleden sonranın gelip sınavların
bitmesini iple çekiyorlardı. Ama Hagrid ve Sahgaga hakkında endiselenmekle mesgul olan Harry,
Ron ve Hermione, onlara katılmadılar.
Harry ve Ron'un son sınavları Kehanet, Hermi-one'ninse Muggle Arastırmalarıydı. Üçü beraberce
mermer merdivenleri çıktılar. Hermione birinci katta
378
onlardan ayrıldı, Harry ile Ron ise yedinci kata kadar devam ettiler. Çok sayıda ögrenci Profesör
Trelaw-ney'nin sınıfına çıkan dönen merdivenlerde oturmus, son dakika çalısmaları yapıyordu.
Gidip yanına oturduklarında, Nevüle Longbotlom onlara, "Hepimizi ayn ayrı içeri alıyor," dedi.
Gelecegin Sis Perdesini Aralamak'1 kucagına yerlestirmisti, kristale-bakmakla ilgili sayfalar önünde
açık duruyordu. "Kristal topta herhangi bir sey göreniniz oldu mu?" ^hye sordu mutsuz mutsuz.
"Çık," dedi Ron dalgın dalgın. Saatine bakıp duruyordu; Harry onun Sahgaga'nın temyizine ne
kadar kaldıgını kontrol ettigini biliyordu.
Sınıfın dısındaki kuyruk çok yavas ilerliyordu. Ne zaman biri gümüsi merdivenden asagı inse, diger
ögrenciler, "Ne sordu? yi miydi?" diye fısıldıyorlardı.
Ama hepsi de cevap vermeyi reddediyordu.
Page 131
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Dedi ki, kristal top ona, söylersem basıma korkunç bir kaza gelecegim iletmis!" dedi Nevüle ürkek
bir sesle. Merdivenden inip, yeni yeni sahanlıga ulasmıs olan Harry ile Ron'a dogru yürüdü.
"Tabii canım," dedi Ron gülerek. "Biliyor musun, Hermione'nin onun hakkında -" (basparmagıyla
yukarıdaki kapagı isaret etti) "yanılmadıgım düsünmeye basladım. Yaslı bir sahtekâr o."
"Evet," dedi Harry, kendi de saatine bakarak. ki olmustu. "Keske biraz acele etse..."
Parvati merdivenlerden indiginde yüzü gururla parlıyordu.
379
"Benim gerçek bir Görücü'nün bütün niteliklerine sahip oldugumu düsünüyor," dedi Harry ve
Ron'a. "Bir sürü sey gördüm... eh, iyi sanslar."
Hızla merdivenden inip Lavender'ın yanına gitti.
"Ronald VVeasley," dedi tepelerinden o tanıdık, puslu ses. Ron dislerini sıkıp Harry'ye baktı ve
gümüsi merdivenden çıkıp gözden kayboldu. Simdi sınava girmemis olan bir tek Harry kalmıstı.
Yere oturup sırtını duvara yasladı ve günesli pencerede vızıldayan sinegi dinledi. Aklı arazinin bir
ucunda, Hagrid'deydi.
Nihayet yirmi dakika kadar sonra Ron'un büyük ayaklan merdivende belirdi.
"Nasıl gitti?" diye sordu Harry, ayaga kalkarak.
"Hikâye," dedi Ron. "Hiçbir sey göremedim, ben de uydurdum. kna olmadı, ama galiba..."
Profesör Trelawney, "Harry Potter!" diye seslenince, Harry, "Ortak salonda görüsürüz," diye
mırıldandı.
Kule odası normalde oldugundan da sıcaktı; perdeler kapalıydı, ates yanıyordu. Her zamanki iç
kaldırıcı koku Harry'yj öksürttü. skemlelerin ve masaların arasından geçip, önünde büyük bir
kristal topla onu bekleyen Profesör Trelawney'nin yanına gitti.
"yi günler, yavrum," dedi Profesör usulca. "Lütfen Küre'nin içine bak... acele etme... sonra da
içinde ne gördügünü anlat bana..."
Harry kristal topun üzerine egilip bakmaya basladı. Bütün konsantrasyonunu toplayıp, onu büklüm
büklüm beyaz sisten baska bir sey göstermeye zorladı, ama hiçbir sey olmadı.
380
"Ee?" dedi Profesör Trelawney nezaketle. "Ne görüyorsun?"
Sıcaklık iyice bogucu bir hal almıstı ve hemen yanlarındaki atesten süzülen koku burun deliklerini
yakıyordu. Ron'un az önce söylediklerini düsünüp numara yapmaya karar verdi.
"Seyy -" dedi Harry, "karanlık bir sekil... eee..."
"Neye benziyor?" diye fısıldadı Profesör Trelawney. "yi düsün../'
Harry zihnini taradı ve aklına Sahgaga geldi.
"Bir Hipogrif," dedi kendinden emin bir sesle.
"Gerçekten!" diye fısıldadı Profesör Trelawney. Dizlerinin üstünde duran parsömene hararetle bir
seyler yazdı. "Evladım, zavallı Hagrid'in Sihir Bakanlıgı'yla sorununun sonucunu görüyor olabilirsin!
Daha yakından bak... Hipogrif in... bası hâlâ yerinde mi?"~
"Evet," dedi Harry büyük bir kararlılıkla.
"Emin misin?" dedi Profesör Trelawney ısrarla. "yice emin misin, yavrum? Hipogrif in yerde
kıvrandıgını, arkasında da eli baltalı, gölgeli bir figür durdugunu görüyor olmayasın?"
"Hayır!" dedi Harry. Midesi hafif hafif bulanmaya baslamıstı.
"Kan yok mu? Aglayan bir Hagrid yok mu?"
"Hayır!" dedi Harry yine. Odadan ve sıcaktan hemen kurtulmak istiyordu, "iyi görünüyor - uçup
gidiyor..."
Profesör Trelawney iç çekti.
"Pekâlâ, yavrum, burada bırakıyoruz... pek tat-
381
min edici olmadı... ama elinden geleni yaptıgına eminim.
Harry rahatlamıs halde yerinden kalktı, çantasını aldı. Tam gidiyordu ki, arkasından hasin, kulak
tırmalayıcı bir ses konustu.
"Bu gece olacak."
Page 132
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Harry hızla arkasına döndü. Profesör Trelawney koltugunda kaskatı kesilmisti, gözleri bos
bakıyordu ve agzı sarkmıstı.
"Pa-pardon?" dedi Harry.
Ama anlasılan Profesör Trelawney onu duymuyordu. Gözleri dönmeye basladı. Panige kapılan
Harry orada öylece durdu. Profesör Trelavvney bir tür nöbet geçirmek üzereymis gibiydi. Harry
kosup hastane kanadına gitmeyi düsünerek tereddüt etti - derken Profesör Trelawney yeniden o
hasin, kendininkine hiç benzemeyen sesle konusmaya basladı:
"Karanlık Lord yalnız ve dostsuz, müritleri tarafından terk edilmis durumda. Usagı su son on iki
yıldır zincir altında. Bu gece, gece yarısından önce, hizmetkâr serbest kalacak ve yeniden
efendisine katılmaya gidecek. Karanlık Lord, usagının yardımıyla yine güçlenecek, eskisinden de
büyük ve korkunç olacak. Bu gece... gece yansından önce... hizmetkâr... efendisine... katılmaya.,
gidecek..."
Profesör Trelavvney'nin bası gögsüne düstü. Agzından bir hırıltı çıktı. Sonra birden, yine basını
kaldırdı.
"Çok özür dilerim, yavrum," dedi hülyalı bir sesle. "Gündüz sıcagından olmalı... Bir an dalmısım..."
Harry öylece durup bakakaldı.
382
"Bir sorun mu var, yavrum?"
"Az - az önce bana Karanlık Lord'un yeniden güçlenecegini söylediniz... usagının ona geri
dönecegini..."
Profesör Trelavmey altüst olmus görünüyordu.
"Karanlık Lord mu? Adı Anılmaması Gereken Kisi mi? Evladım, bu sakaya gelecek sey degil...
yeniden güçlenecekmis..."
"Ama az önce siz söylediniz! Dediniz ki, Karanlık Lord -"
"Sanırım sen de sızdın, yavrum!" dedi Profesör Tre-lawney "Kesinlikle bu kadar abartılı bir
kehanette bulanacak degilim!"
Harry gümüsi merdivenden inip dönen merdivene' geldi. Kafası mesguldü... az önce Profesör
Trelaw-ney'nin gerçek bir kehanette bulunduguna mı tanık olmustu? Yoksa Profesör Trelawney,
bunu sınava çarpıcı bir final olarak mı yapmıstı?
Bes dakika sonra hızla Gryffindor Kulesi'nin dısındaki güvenlik ifritlerinin yanından geçerken,
Profesör Trelawney'nin sözleri hâlâ kulagında yankılanıyordu. Karsıdan gülen ve sakalasan insanlar
gelip geçiyor, dısarıya ve iple çektikleri özgürlüge dogru ilerliyorlardı; Harry portre deligine ulasıp
ortak salona girdiginde, içerisi neredeyse bombostu. Ancak, Ron'la Hermione orada bir kösede
oturuyorlardı.
"Profesör Trelawney," dedi Harry soluk soluga, "az önce bana -"
Ama yüzlerindeki ifadeyi görünce lafı yarım kaldı.
383
"Sahgaga kaybetmis/' dedi Ron cılız bir sesle. "Hagrid az önce bunu gönderdi."
Hagrid'in notu bu defa kuruydu, gözyasları mürekkebi dagılmamıstı, ama görünüse bakılırsa
yazarken eli öyle titremisti ki, not neredeyse okunmayacak haldeydi.
Temyizi kaybettik. Günbatımında infaz edecekler. Yapabileceginiz bir sey yok. Gelmeyin.
Görmenizi istemiyorum.
Hagrid
"Gitmek zorundayız," dedi Harry hiç tereddüt etmeden. "Orada kendi basına oturup celladı
bekleyemez!"
"Günbatımında ama," dedi Ron. Donuk gözlerle pencereden dısarı bakıyordu. "Hayatta izin
vermezler... özellikle de sana, Harry..."
Harry basını ellerinin arasına gömüp düsünmeye basladı.
"Keske_Görünmezlik Pelerini olsaydı..."
"Nerede?" dedi Hermione.
Harry ona pelerini tek gözlü cadının altındaki geçitte bıraktıgını anlattı.
"... Snape beni bir daha oralarda görürse, basım ciddi derde girer," diye bitirdi lafını.
Page 133
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Dogru," dedi Hermione, ayaga kalkarak. "Seni görürse... cadının kamburunu nasıl açıyorum
demistin?"
"Tı-tıklayıp 'Dissendium' diyorsun," dedi Harry. "Ama -"
384
Hermione onun cümlesini bitirmesin' beklemedi; odanın öbür ucuna yürüdü, Sisman Hanım'in
portresini itip açtı ve gözden kayboldu.
"Almaya gitmedi, degil rni?" dedi Ron, arkasından bakakalarak.
Almaya gitmisti. Hermione on bes dakika sonra, cüppesinin içine sakladîgı gümüsi renkte Pelerin'le
döndü.
"Hermione, son zamanlarda sana neler oluyor, bilmiyorum!" dedi Kon, afallamıs halde. "Önce
Maifoy'a vuruyorsun, sonra Profesör Trelav/ney'nin dersinden çıkıp gidiyorsun -"
Herrnione'nin koltuklan kabarmıstı.
Herkesle birlikte aksam yemegine indiler, ama yemekten sonra Gryffindor Kulesi'ne dönmediler.
Harry, Pelerin'i cüppesinin önüne hkmıstı; siskinligi saklamak için kollarını kavusturarak dolasması
gerekiyordu. Giris Salonu'nun dısında, bos bir odada gizlenerek Sa-lon'un bosalmasını beklediler.
Salon'dan son iki kisinin de çıkrıgını ve arkalarından kapanın kapandıgını duyduktan sonra,
Hermione kapıdan kafasını uzattı.
"Tamam," diye fısıldadı. "Kimse yok - Pelevın'i ge-çir-"
Kimse görmesin diyp birbirlerine çok yakın yürüyerek, Salon'u Pelerin'in altında, parmak uçlarında
geçtiler, sonra da tas merdivenlerden inip dısarı çıktılar Ya-
385
sak Orman'm üzerinde batan günes, agaçların en üstteki yapraklarını ısıl ısıl yapmıstı.
Hagrid'in kulübesine ulasıp kapıyı çaldılar. Cevap vermesi bir dakika sürdü. Kapıyı açbgmdaysa,
solgun biı yüzle ve tir tir titreyerek kim geldi diye etrafına bakındı.
"Biziz," diye fısıldadı Harry. "Üstümüzde Görün-mezlik Pelerini var. Bizi içeri al da çıkaralım."
"Gelmemeliydiniz!" diye fısıldadı Hagrid. Ama geri çekilip, girmelerine izin verdi. Hagrid hemen
kapıyı kapattı, Harry de Pelerin'i çekip üzerlerinden çıkardı.
Hagrid aglamıyordu, onların boynuna da atılmadı. Nerede oldugunu ve ne yapacagını bilmeyen biri
gibi davranıyordu. Bu çaresizligi izlemek, gözyaslarını izlemekten de zordu.
"Çay ister misiniz?" dedi. Çaydanlıga uzanırken kocaman elleri titriyordu.
"Sahgaga nerede, Hagrid?" dedi Hermiorıe tereddütlü bir s"esle.
"Onu - onu dısarı çıkardım," dedi Hagrid. Sürahiyi doldururken sütü bütün masaya döktü.
"Balkabagı tarhımda baglı duruyor. Agaçları görsün, temiz hava alsın istedim, son -"
Hagrid'in elleri öyle fena titredi ki, süt sürahisi elinden kayıp yere düstü ve paramparça oldu.
"Bana bırak, Hagrid," dedi Hermione hemen. Çabucak gidip temizlemeye basladı.
"Dolapta bir tane daha var," dedi Hagrid, oturup
386
alnını koluna silerek. Harry göz ucuyla Ron'a baktı, Ron da ona çaresiz bakıslarla yanıt verdi.
Harry onun yanma orurarak, "Kimsenin yapabilecegi bir sey yok mu, Hagrid?" diye sordu kızgın bir
sesle. "Dumbledore -"
"Denedi," dedi Hagrid. "Komite'nin kararını geçersiz kılacak gücü yok. Onlara Sahgaga'nın zararsız
oldugunu söyledi, ama hepsi Korkuyor... o Lucius Malfoy nasıl biridir, bilirsin... tehdit etmistir
onları... cellat, yani Macnair, o da Malfoy'un eski bir arkadası... ama çabuk ve acısız olacak... ve
ben yanında olacagım..."
Hagrid yutkundu. Gözleri çılgınca kulübeyi tarıyordu, sanki bir umut kırıntısı ya da ufacık da olsa
bir teselli anyörmüs gibiydi.
"Dumbledore da gelecek - sey yapılırken. Bu sabah yazdı bana. Benimle birlikte - birlikte olmak
istiyor. Büyük adam, Dumbledore..."
Yeni bir süt sürahisi bulmak için Hagrid'in dolabını karıstıran Hermione'den hafif bir hıçkırık geldi,
ama hemen kendini tuttu. Elinde yeni sürahiyle dogrulur-ken, gözyaslanna hâkim olmaya
çalısıyordu.
"Biz de seninle kalacagız, Hagrid," diye basladı konusmaya, ama Hagrid salkım? açak kafasını iki
Page 134
Harry Potter Azkaban Tutsagı
yana sallamaya baslamıstı bile.
"Sizin satoya dönmeniz gerekiyor. Dedim ya, seyretmenizi istemiyorum. Ayrıca burada da
olmamanız gerekiyor... Fudge ve Dumbledor? izinsiz çıktıgım ögrenirlerse, Harry, senin basına
bayanı is açılır."
Simdi Hermione'nin yüzünden asagı sessiz gözyas-
387
lan süzülüyordu. Ama çayla ugrasarak onları Hag-rid'den sakladı. Sonra, tam sürahiyi doldurmak
için eline süt sisesini almıstı ki, küçük bir çıglık attı.
"Ron! na-inanamıyorum - Scabbers bu!"
Ron'un agzı saskınlıktan açık kalmıstı.
"Neden bahsediyorsun sen?"
Hermione süt sürahisini masaya götürüp bas asagı çevirdi. Fare Scabbers deli gibi cıyakladı,
sürahinin içinde kalmak için epey çırpındı, ama sonunda kayarak masanın üstüne düstü.
"Scabbers!" dedi Ron saskın saskın. "Scabbers, burada ne arıyorsun?"
Çırpınan fareyi alıp ısıga tuttu. Scabbers berbat durumdaydı. Her zamankinden de zayıftı, epey tüy
dökmüs, yer yer kellesmisti. Ron'un elinden kurtulmak için deli gibi debeleniyordu.
"Tamam, Scabbers!" dedi Ron. "Kedi yok! Burada seni incitecek hiçbir sey yok!"
Hagrid gözlerini pencereye dikerek birden ayaga kalktı. Normalde al al olan yüzü, parsömen rengi
kesilmisti.
"Geliyorlar..."
Harry, Ron ve Hermione hızla arkalarına döndüler. Birkaç kisi, uzaktaki satonun merdivenlerinden
iniyordu. En önde Albus Dumbledore vardı, gümüsi sakalı günesin son ısıklarıyla parlıyordu.
Hemen yanında Cornelius Fudge yürüyordu. Arkalarından da takatsiz ve yaslı Komite üyesiyle
cellat Macnair gelH yordu.
388
"Gitmeniz lazım," dedi Hagrid. Sapır sapır titriyordu. "Sizi burada bulmamalılar... gidin, hadi..."
Ron, Scabbers'ı cebine tıktı, Hermione ise Pelerin'i aldı.
"Sizi arkadan çıkarayım," dedi Hagrid.
Onun pesinden gidip arka bahçeye çıktılar. Harry kendini tuhaf bir sekilde rüyadaymıs gibi
hissediyordu. Birkaç metre ileride, Hagrid'in balkabagı tarhında bir agaca baglı Sahgaga'yı görünce
bu his daha da güçlendi. Sahgaga bir seyler oldugunun farkındaydı. Sivri kafasını bir o yana bir bu
yana döndürüyor, yeri sinirli sinirli eseliyordu.
"Bir sey yok, Gaga," dedi Hagrid usulca. "Bir sey yok..." Harry, Ron ve Hermione'ye döndü. "Hadi,"
dedi. "Gidin."
Ama kıpırdamadılar.
"Hagrid, yapamayız -"
"Onlara gerçekte ne oldugunu anlatırız -"
"Onu öldüremezler -"
"Gidin!" dedi Hagrid hiddetle. "Durum zaten fena, bir de siz basınızı derde sokmayın!"
Hiç seçenekleri yoktu. Hermione, Pelerin'i Ron'la Karry'nin üzerine çekerken, kulübenin ön
tarafından insan sesleri geldigini duydular. Hagrid üçünün az önce gözden kayboldugu noktaya
baktı.
"Çabuk gidin," dedi boguk bir sesle. "Dinlemeyin .."
Ve kapısı çalınınca, dönüp kulübesine dogru yürüdü.
389
Harry, Ron ve Hermione yavas yavas, korkudan kendilerinden geçmis bir halde Hagrid'in evinin
etrafından dolasmaya koyuldular. Tam evin öbür tarafına ulasırlarken, ön kapı sertçe kapandı.
"Lütfen, acele edelim," diy."» fısıldadı Hermione. "Dayanamam, katlanamam..."
Çimenden yokus yukarı, satoya dogru ilerlemeye basladılar. Günes simdi hızla batıyordu; gökyüzü
berrak, morumsu bir griye dönmüstü, ama batıya dogru yakut kırmızısı bir parıltı görülüyor '*u.
Ron birden durdu.
"Lütfen, Ron," dedi Hermione.
Page 135
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Scabbers - rahat - durmuyor -"
Ron iki büklüm olmus, Scabbers ı cebinde tutmaya çalısıyordu. Ama fare çıldırmıstı; de i gibi
ciyakhyor, kıvrılıp çırpınıyor, dislerini Ron'un eline geçirmeye çalısıyordu.
"Scabbers, seni sersem, benim, Ron," diye tısladı Ron.
Arkalarında bir kapının açıldıgını duydv lar. Birileri konusmaya basladı.
"Ron, lütfen gidelim, yapmak üzereler1" dedi Hermione fısıldayarak.
'Tamam - Scabbers, rahat dur -"
lerlediler; Harry de Hermione gibi ar «çalarından gelen sesleri dinlememeye çalısıyordu. Ron yi no
durdu.
"Tutamıyorum - Scabbers, kes sesini, herLes duyacak-"
Fare deli gibi ciyaklıyordu, ama yine de s^si Hag-
390
rid'in bahçesinden gelen sesleri bastırmıyordu. Belli belirsiz erkek sesleri duyuldu. Sonra bir
sessizlik ve ansızın bir baltanın havayı yarmasının ve darbesinin sesi.
Hermione sendeledi...
"Yaptılar!" diye fısıldadı Harry'ye. "Hnanamıyo-rum - yaptılar!"
391
ON YEDNC BOLUM
Kedi, Fare ve Köpek
Harry'nin soktan aklı durmustu sanki.' Üçü, dehsetten oldukları yere mıhlanmıs gibi, Görünmezlik
Peleri-ni'nin altında öylece durdular. Batan günesin son ısınları, uzun gölgelerin düstügü araziyi
r.anlı bir ısıkla boyamıstı. Sonra, arkalarından, vahsi bir uluma duydular.
"Hagrid," diye mırıldandı Harry. Ne yaptıgını düsünmeksizin geri döndü, ama hem Ron, hem
Hermione kollarından tuttular.
"Yapamayız," dedi Ron, kâgıt gibi bembeyaz olmustu. "Onu görmeye gittigimizi ögrenirlerse bası
daha da fazla derde girer..."
Hermione'nin solugu kesik kesik ve düzensizdi.
"Nasıl - yapa-bildiler?" dedi tıkanırcasına. "Nasıl yapabildiler?"
"Hadi gel," dedi Ron. Disleri zangırdıyor gibiydi.
Geriye, satoya dogru yola koyuldular. Pelerin'in altında saklı kalabilmek için agır agır yürüyorlardı.
Isık artık hızla çekiliyordu. Açık araziye geldiklerinde, karanlık, bir büyü gibi etraflarına yerlesmisti.
392
"Scabbers, uslu dur," diye tısladı Ron, elini gögsüne Sastırdı. Fare deli gibi kıvranıyordu. Ron
birden durdu, ?cabbers'ı cebinin dibine itmeye çalıstı. "Nen var senin, iptal fare? Kıpırdama - AHH!
Beni ısırdı!"
"Ron, sus!" diye fısıldadı Hermione telasla. "Fudge ner an buraya gelebilir -"
"Yerinde - durmuyor -"
Scabbers belli ki dehsete kapılmıstı. Bütün gücüyle kıvranıyor, Ron'un elinden kurtulmaya
çalısıyordu.
"Nesi var bunun?"
Ama Harry az önce Crookshanks'i görmüstü - vücudu yere yapısmıs, koca sarı gözleri karanlıkta
tekinsiz bir sekilde panldayarak, onlara dogru sinsi sinsi ilerliyordu. Onları görüyor muydu, yoksa
sadece Scab-bers'ın ciklemelerini mi izliyordu, bilemiyordu Harry.
"Crookshanks!" diye inledi Hermione. '"Hayır, git burdan, Crookshanks! Git burdan!"
Ama kedi daha da yaklasıyordu -
"Scabbers - HAYIR!"
Çok geç - fare Ron'un onu kavrayan parmaklarının arasından kaymıs, yere atlamıs ve kaçıp
gitmisti. Crookshanks tek bir hamleyle onun arkasından sıçradı. Ron da, daha Harry ile Hermione
onu durduramadan, Görünmezlik Pelerini'ni üstünden atarak karanlıga dogru fırladı.
"Ron!" diye inledi Hermione.
O ve Harry birbirlerine baktılar, sonra ikisi de kosarak Ron'un pesinden gittiler; Pelerin'in
altındayken dogru dürüst kosamadıkları için onu üstlerinden attılar.
Page 136
Harry Potter Azkaban Tutsagı
393
kisi Ron'un ardından fırlayınca, pelerin de flama gibi peslerinden dalgalanmaya basladı. Az ötede
Ron'un ayaklarının gümbürdeyisini ve Crookshanks'e bagırısını duyuyorlardı.
"Çekil onun yanından - çekil - Scabbers, gel buraya ~"
Bir gümbürtü duyuldu.
"Yakaladım iste! Defol surdan, seni pis kedi -"
Harry ve Hermione az daha Ron'a takılıp düsüyorlardı; tam önünde kayarak durdular. Ron topraga
yayılmıstı, ama Scabbers yeniden cebindeydi. Kıpırdayıp duran siskinligi iki eliyle sıkı sıkı
tutuyordu.
"Ron - Pelerin'in - altına - gel," diye soludu Hermione. "Dumbledore - Bakan - bir dakika sonra
dısarı çıkacaklar -"
Ama daha kendilerini yeniden örtemeden, hatta daha soluklanamadan, devasa pençelerin
patırhsını duydular. Birisi karanlıktan onlara dogru hızla geliyordu -muazzam büyüklükte, soluk
gözlü, kuzgun karası bir köpek.
Harry asasına dogru uzandı, ama çok geç - köpek hızla ileri aTılmıs ve ön ayaklarıyla gögsüne
vurmustu. Harry, bir tüy anaforu içinde geri geri gidip devrildi; onun sıcak nefesini hissetti,
upuzun dislerim gördü -
Ama köpek, sıçrayısının hızıyla biraz fazla ileri sürüklenmisti; Harry'nin üzerinden yuvarlanıp gitti.
Kendini sersemlemis ve kaburgaları kırılmıs gibi hisseden Harry, ayaga kalkmaya çalıstı. Kayarak
yeni bir saldırı için onlara dönen köpegin hırladıgını duyabiliyordu.
Ron ayaga kalkmıstı. Köpek üzerlerine atlarken,
394
Harry'yi kenara itti; köpegin çenesi, Harry yerine Ron'un dısarı uzanmıs koluna geçti. Harry
köpegin üzerine atladı, bir avuç tüy yakaladı, ama köpek Ron'u sanki bez bir bebekmis gibi
kolayca sürükleyerek uzak-lastınyordu -
Sonra, nereden geldigi anlasılmayan bir sey Harry'nin yüzüne öyle bir vurdu ki, yeniden yere
serildi. Hermione'nin de acıyla feryat ettigini ve düstügünü duydu. Harry asasını kavradı, gözlerini
kırparak, kafasından süzülen kanı uzaklastırmaya çalıstı -
"Lumos!" diye fısıldadı.
Asanın ısıgı ona kalın bir agacın gövdesini gösterdi. Scabbers'ı Samarcı Sögüt'ün gölgesine kadar
kovala-mıslardı. Agacın dallan siddetli bir rüzgârdaymıs gibi çatırdıyor, daha fazla yaklasmalarını
önlemek için kamçı gibi ileri geri savruluyordu.
Ve orada, gövdenin dibinde, köpek Ron'u köklerdeki büyük bir aralıktan geri geri içeri
sürüklüyordu -Ron siddetle mücadele ediyordu, ama bası ve gögsü gözden kaybolmak üzereydi -
"Ron!" diye haykırdı Harry, onları izlemek için hamle etti, ama kalın bir dal havayı öldürücü
biçimde kamçılayınca, yeniden geri çekilmek zorunda kaldı.
Tek görebildikleri, Ron'un bir bacagıydı. Köpegin onu daha da asagı çekmesini önleme çabasıyla
bir köke kanca gibi sarılmıstı. Sonra korkunç bir çatırdama havayı silah sesi gibi yardı. Ron'un
bacagı kırılmıstı, bir saniye sonra da ayagı gözden kayboldu.
"Harry - yardım getirmemiz gerek -" diye bagırdı
395
Hermione. Onun üstünde de kan vardı. Sögüt omzunu kesmisti.
"Hayır! O sey onu yiyecek kadar büyük, vaktimiz yok-"
"Yardımsız asla geçemeyiz -"
Yaprakları yumruk gibi sıkılmıs bir dal, kamçı gibi onlara dogru savruldu.
"O köpek giriyorsa, biz de girebiliriz," diye soludu Harry. Oraya buraya atılıyor, havada sallanırken
ıslık çalan hırçın dalların arasından bir yol bulmaya çalısıyordu, ama agacın vurma menziline
girmeden köklere bir santim olsun yaklasamıyordu.
"Ah, yardım edin, yardım edin," diye çaresizce fısıldadı Hermione. Oracıkta ne yapacagım
bilmeden dört dönüyordu. "Lütfen..."
Crookshanks ileri atıldı. Etrafı döven dalların arasından yılan gibi süzüldü ve ön ayaklarını
gövdedeki bir yumru üzerine koydu.
Page 137
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Agaç sanki mermere dönmüs gibi, bir anda hare-ketsizlesti. Tek yaprak kımıldamıyor,
sallanmıyordu.
"Crooksha«ks!" diye fısıldadı Hermione kararsızca. Simdi Harry'nin kolunu tutmus, acıtacak gibi
sıkıyordu. "Nasıl bildi -"
Harry acı acı, "O köpekle arkadas," dedi. "kisini birlikte gördüm. Gel hadi - asam da çıkart -"
Birkaç saniyede agacın yanına vardılar, ama daha köklerdeki açıklıga gelmeden, Crookshanks
çizgili kuyrugunu savurarak içeri kaymıstı bile. Sıra Harry'deydi; bası önde sürünerek girdi, toprak
egimden asagı kaya-
396
rak çok alçak bir tünelin dibine indi. Crookshanks biraz ilerideydi, gözleri Harry'nin asasının
ısıgında parıldı-yordu. Birkaç saniye sonra Hermione de kayarak Harry'nin yanına inmisti.
Dehset dolu bir sesle, "Ron nerede?" diye fısıldadı.
"Buradan gidiyoruz," dedi Harry, mecburen kambur durarak. Crookshanks'in arkasından yola
koyuldu.
Hermione arkasından, soluk soluga, "Bu tünel nereye çıkıyor?" diye sordu.
"Bilmiyorum... Çapulcu Haritası'nda isaretli, ama Fred ve George hiç kimsenin buraya girmedigini
söylediler. Haritanın kıyısı boyunca ilerliyor, sanki Hogsme-ade'e çıkıyor gibi..."
ki büklüm halde, gidebileceklerince hızla gittiler. leride Crookshanks'in kuyrugu yukarı asagı
hareket ederek bir görünüyor, bir kayboluyordu. Tünel bitmek bilmedi, Balyumruk'a çıkan geçit
kadar uzun gibiydi. Harry sadece Ron'u ve o koskocaman köpegin ona neler yapıyor olabilecegini
düsünüyordu... Çömelik halde kosuyor, kesik kesik ve acı içinde soluyordu.
Sonra tünel yükselmeye basladı, derken kıvrıldı ve Crookshanks yok oldu. Harry onun yerine küçük
bir aralıktan gelen bir demet los ısık görüyordu.
O ve Hermione durakladılar. Soluklanmaya çalısarak yavasça ilerlediler. Ötede ne oldugunu
görmek için ikisi de asasını kaldırmıstı.
Bir odaydı bu, karmakarısık, tozlu bir oda. Duvarlardaki kâgıtlar soyulmustu, dösemenin her
yerinde lekeler vardı. Bütün mobilyalar, sanki birisi onları bir ye-
397
re çarpıp kırmıs gibi parçalanmıstı. Pencerelerin hepsine tahta çakılmıstı.
Harry, Hermione'ye bir bakıs attı. O da, çok korkmus görünse bile, evet anlamında basını salladı.
Harry kendini delikten yukarı çekti, çevreye göz attı. Oda bostu, ama sag taraflarındaki bir kapı
açıktı, gölgeli bir hole gidiyordu. Hermione birden Harry'nin kolunu yeniden kavradı. Kocaman
açılmıs gözleri, tahta çakılmıs pencerelerde dolasıyordu.
"Harry," diye fısıldadı. "Sanırım Bagıran Bara-ka'dayız."
Harry etrafına bakındı. Gözüne yakınlarındaki tahta bir iskemle çarptı. skemle paramparçaydı,
bacaklarından biri tümüyle koparılmıstı.
Agır agır, "Bunu hayaletler yapmıs olamaz," dedi.
Tam o anda yukarıda bir çatirtı duyuldu. Bir sey hareket etmisti. kisi de tavana bakü. Hermione,
Harry'nin kolunu öyle sıkıyordu ki, Harr/nin parmaklan uyusmaya baslamıstı. Ona bakıp kaslarını
kaldırdı; Hermione basını bir kez" daha evet anlamında salladı ve Harr^nin kolunu bıraktı.
Olabildigince sessiz ve yavas ilerleyerek hole girdiler ve yıkık dökük merdivenden üst kata çıktılar.
Her sey kalın bir toz tabakasıyla örtülüydü, döseme hariç. Dösemede, üst kata sürüklenen bir sey
enli, parlak bir serit izi bırakmıstı.
Karanlık sahanlıga vardılar. •
"Nox," diye fısıldadı ikisi birden ve asalarının ucundaki ısıklar söndü. Sadece bir kapı açıktı. Oraya
398
dogru usul usul giderlerken, arkasında bir ses duydular. Hafif bir inilti ve derinden gelen, güçlü bir
mırıltı. Son kez bakıstılar, son kez baslarını sallayarak anlastılar.
Asasını önünde sıkı sıkı tutan Harry, bir tekmede kapıyı ardına kadar açtı.
Perdeleri tozlu olan görkemli bir dört direkli karyolada Crookshanks yatıyordu, onları görünce
yüksek sesle mırladı. Yanında, yerde Ron durmus, garip bir açıyla kıvrılmıs bacagını tutuyordu.
Harry ve Hermione ona dogru kostular.
Page 138
Harry Potter Azkaban Tutsagı
"Ron - iyi misin?"
"Köpek nerede?"
"Köpek degil," diye inledi Ron. Disleri ıstırapla sıkılmıstı. "Harry, bu bir tuzak -"
"Ne-"
"Köpek o... o bir Animagus..."
Ron, Harry'nin omzunun ötesine bakıyordu. Harry hızla döndü. Gölgelerin içindeki adam, bir anda
kapıyj arkalarını^ n kapattı.
Kirli ve gür, keçelesmis saçları dirseklerine kadar uzanıyordu. Derin, karanlık göz yuvalarının
içinde gözleri parlıyor olmasa, rahatlıkla ceset sanılabilirdi. Mum gibi derisi yüzünün kemikleri
üzerinde öylesine gerilmisti ki, yüzü kafatasına benziyordu. Sırıttıgında, sarı disleri ortaya çıktı. Bu
adam, Sirius Black'ti.
"Expelliarmus!" dedi çatlak bir sesle, Ron'un-asasını onlara tutarak.
Harry ve Hermione'nin asaları ellerinden fırlayıp
399
havaya uçtu ve Black onları yakaladı. Sonra öne bir adım attı. Gözleri Harry'ye dikiliydi.
Boguk bir sesle, "Gelip arkadasını kurtaracagım düsündüm," dedi. Sesini kullanma alıskanlıgım uz
ü-süre önce yitirmis gibiydi. "Baban da benim için aynı seyi yapardı. Cesaret gösterdin, hemen bir
ögretmene kosmadm. Sükran duyuyorum... bu her seyi kolaylastıracak..."
Black'in babasına satasması, sanki o bV;urmüs gibi Harry'nm kulaklarında çınladı. Gögsür Ue
tokurdayan bir nefret patlak verdi, korkuya yer ' u'akmadı. Hayatında ilk kez asasını kendini
savun.ıak için degil, saldırmak için elinde istiyordu... öldürmek için. Ne yaptıgını bilmeden ileri
hamle etti, ama aniden iki yanında da bir hareket oldu ve iki çift el onu yakalayıp geriye çekti.
"Hayır, Harry!" diye soludu Hermione, aklı basından gitmis bir fısıltıyla. Ama Ron, Black'e döndü.
"Harry'yi öldürmek istiyorsan, bizi de öldürmeli-sin!" dedi atesli atesli. Hem de ayakta durmak için
gösterdigi gayretten rengi daha da soldugu ve konusurken hafifçe sallandıgı halde.
Black'in gölgeli gözlerinde bir ısık parlayıp söndü.
"Uzan," dedi alçak sesle Ron'a. "O bacagı daha da beter hale getireceksin."
"Beni duydun mu?" dedi Ron cılız bir sesle. Ayakta durabilmek için, acı içinde, hâlâ Harry'ye
tutunuyordu. "Üçümüzü birden öldürmen gerekecek!"
"Bu gece burada tek bir cinayet islenecek/' dedi Black, sırıtısı bütün yüzüne yayıldı.
400
"Niyeymis?" dedi Harry tükürürcesine. Bir yandan da kendini Ron ve Hermione'nin ellerinden
kurtarmaya çalısıyordu. "Geçen sefer aldırmamıstın, degil mi? Pettigrew'u ortadan kaldırmak için
bütün o Muggle'lan da öldürmüstün... Ne oldu, yoksa Azkaban'da yufka yürekli mi oldun?"
"Harry!" diye sızıldandı Hermione. "Sussana!"
"O BENM ANNEMLE BABAMI ÖLDÜRDÜ!" diye kükredi Harry. Büyük bir çabayla Hermione ve
Ron'un ellerinden kurtulup ileri atıldı -
Sihri mihri unutmustu - kendisinin kısa, sıska ve on üç yasında, Black'in ise uzun boylu, yetiskin
bir adam oldugunu unutmustu. Harry'nin tek bildigi, Black'in canını elinden geldigi kadar yakmak
istedigiydi, bunun karsılıgında kendi canının ne kadar yanacagı da umurunda degildi...
Belki de Harry'nin böyle aptalca bir sey yapmasının sokundan, Black asaları vaktinde kaldırmadı.
Harry'nin ellerinden biri Black'in sıskacık bilegine sarıldı, onu asaların ucunu bırakmaya zorladı.
Harry'nin diger eli yumruk olup Black'in basının kenarına çarptı, ikisi birden geriye, duvara dogru
düstüler -
Hermione çıglık atıyordu; Ron haykırıyordu; Black'in elindeki asalardan, Harry'nin yüzünü birkaç
santimle ıskalayan kıvılcım fıskiyeleri fıskırmıstı. Harry parmaklarının altındaki kara kuru kolun
çılgınca kıvrandıgını hissetti, ama onu tutmaya devam etti. Öbür eliyle Black'in neresini bulsa
yumrukluyordu.
Ama Black'in bostaki eli Harry'nin bogazını buldu -
401
"Hayır," diye tısladı. "Haddinden fazla bekledim -"
Parmakları gedldi. Harry tıkandı, gözlügü çarpılmıstı
Page 139
Harry Potter Azkaban Tutsagı
Sonra Hermione'nin ayagının yoktan var olmus gibi savruldugunu gördü. Black acıyla
homurdanarak Harry'yi bıraktı. Ron kendini Black'in asayı tutan eline atmıstı, Harry hafif bir çalırtı
duydu -
Birbirine dolasmıs gövdelerden kurtuldu, kendi asasının yerde yuvarlandıgım gördü; kendini ona
dogru fırlattı ama -
"Ahhh!"
Crookshanks de kavgaya katılmıstı. Ön ayaklarının tırnaklarını Harry'nin koluna iyice batırdı. Harry
onu savurdu, ama Crookshanks simdi de onun asasına dogru kosuyordu -
"SAKIN HA!" diye kükredi Harry. Crookshanks'e nisan alıp bir tekme savurdu, kedi tükürükler
saçarak yana dogru uçtu. Harry asasını kapıp döndü -
"Çekilin önümden!" diye bagırdı Ron ve Hermi-one'ye.
kinci kez söylemesine gerek kalmadı. Soluk soluga kalmıs, dudagı kanayan Hermione, kendisinin
ve Ron'un asalarım kaparak ortadan kaçıldı. Ron dört direkli karyolaya kadar sürünerek gitti,
üzerine yıgıldı. Hızla nefes alıyordu, beyaz yüzü simdi hafiften yesermisti, her iki eliyle kırık
bacagını kavramıstı.
Black duvarın dibine yıgılmıs haldeydi. Harry'nin yavasça yaklasmasını izlerken, rayıf gögsü hızla
yükselip alçalıyordu. Harry asasını dosdogru Black'in kalbine tutuyordu.
402
"Beni öldürecek misin, Harry?" diye fısıldadı Black.
Harry tepesinde durup ona bakmaya basladı, asası hâlâ kalbine isaret ediyordu. Black'in sol
gözünün çevresinde mosmor bir çürük olusmaktaydı, burnu da kanıyordu,
"Annemle babamı öldürdün," dedi Harry. Sesi biraz titriyordu, ama asasını tutan eli sabit sayılırdı.
Black, o çökmüs gözleriyle ona baktı.
Çok yavasça, "nkâr etmiyorum," dedi. "Ama eger bütün hikâyeyi buseydin -"
"Bütün hikâye mi?" diye tekrarladı Harry, kulaklarında müthis bir zonklama vardı. "Onları
Voldemort'a sattın, bilmem gereken tek sey bu!"
"Beni dinlemelisin," dedi Black, simdi sesinde bir telas seziliyordu. "Dinlemezsen pisman olursun...
anlamıyorsun..."
"Sandıgından çok daha iyi anlıyorum," dedi Harry, simdi sesi her zamankinden çok titriyordu. "Sen
onu hiç duymadın, degil mi? Annemi... Voledmort'un beni öldürmesine engel olmaya çalısırken...
ve sen yaptın bunu... sen yaptın..."
Daha ikisi de baska bir sey söyleyemeden, san-tu-nıncu renkte bir sey Harry' nin yanından yıldırım
gibi geçti; Crookshanks, Black'in gögsüne sıçradı ve oraya } erlesti, tam kalbinin üstüne. Black
gözlerini kırptı ve kr.'diye baktı.
"Git burdan," diye mırıldandı, Crookshanks'i üstünden atmaya çalısarak.
Ama Crookshanks pençelerini Black'in cüppesine
403
geçirdi ve yerinden kımıldamadı. Çirkin, ezik yüzünü Harry'ye çevirdi ve o koca san gözlerle ona
baktı. Harry'nin sagındaki Hermione hıçkırdı.
Harry asasını daha da sıkı '-utarak Black ve Crookshanks'e baktı. Ne olmus yani kediyi de
öldürmesi gerekiyorsa? Black'le isbirligi yap Tüy ör muydu?., eger Black'i korumaya çalısırken
ölme /e hazırsa, bu Harry'yi ilgilendirmezdi... Black onu kurla, maya çalısıyorsa, bu da sadece
onun Crookshanks'e Heuıv'nin annesiyle babasına verdiginden daha çok önem verdigini
kanıtlardı...
Harry asasını kaldırdı. Yapacaksa simdi yapmalıydı. Annesinin ve babasının intikamım alma vakti
gelmisti. Black'i öldürecekti. Black'i öldürmek zorundaydı. ste fırsat gelmisti...
Saniyeler uzadı, Harry hâlâ, asasını dengede tutmus, donmus gibi orada duruyordu. Black basını
kaldırmıs ona bakıyordu, Crookshanks gögsündeydi; yatagın yakınlarından Ron'un düzensiz
solukları geliyordu; Hermione suskundu.
Derken yeni bir ses duyuldu -
Yukarı dogru belli belirsiz ayak sesleri yaklasıyordu -biri merdivenlerden çıkıyordu.
"YUKARIDAYIZ!" diye çıglık attı Heımione birden. "YUKARIDAYIZ - SIRIUS BLACK - CABUKV
Page 140
 
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 20 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol