|
|
 |
"Gözlüklü olan mi?"
"Yüzünü gördün mü?"
"Izini gördün mü?"
Harry ertesi gün yatakhanesinden disari adim atar atmaz fisiltilar da basladi. Siniflarin önüne dizilmis
çocuklar onu görebilmek için ayak parmaklarinin ucunda yükseliyor ya da onunla bir daha karsilasmak
amaciyla koridorda birkaç adim atip dönüyordu. Keske bunu yapmasalar diye düsünüyordu Harry,
çünkü kafasini siniflarin yolunu bulmaya vermek istiyordu.
Hogwarts'ta yüz kirk iki merdiven vardi: genis, rahat merdivenler; daracik, köhne merdivenler; belirli
cuma günleri degisik yerlere çikan merdivenler; havada bazi basamaklari yok oluveren, düsmemek için
atlaya atlaya çikilan merdivenler.I ncelikle rica etmediginiz ya da dogru yerini gidiklamadiginiz zaman
açilmayan kapilar vardi sonra, bir de kapi kiligina girmisduvarlar Neyin nerede oldugunu hatirlamak çok
güçtü, çünkü hers ey boyuna yer degistiriyordu. Tablolardaki yüzler birbirlerini ziyarete gidiyorlardi
durmadan; Harry'ye bakilirsa, zirhlar da bal gibi yürüyebiliyordu.
Hayaletlerin de bir yarari yoktu. Hayaletin teki, açmak için ter dökülen bir kapidan suzuluverince insanin
içi nasil da fena oluyordu Neredeyse Kafasiz Nick yeni Gryffindor'lari dogru yönlendirmekten mutluluk
duyuyordu, ama insan hortlak Peeves'e çatmaya görsün, yandi demekti, kilitli kapilar ardinda ya da
oyuncakli merdivenler basinda oyalanmaktan derse mutlaka gecikirdi. Çöp sepetlerini kafaniza geçirirdi
Peeves, ayaginizin altindaki haliyi çekerdi, tebesir firlatir ya da hiç görünmeden arkaniza geçip burnunuza
yapisir, "TUTTUM MUSLUGU!" diye bagirirdi.
Peeves'den beteri olabilir mi? Vardi. Hademe Argus Filch. Harry'yle Ron daha ilk sabahlarinda ters düs
müslerdi onunla. Filch onlari bir kapiyi zorlarken yakalamisti,s anssizlik bu ya, üçüncü katin koridorundaki
yasak bölgeye açiliyordu kapi. Hademe yollarini yitirdiklerine inanmamis, okuldan kaçmak istediklerini
sanmisti; iki çocugu zindana atmakla tehdit ediyordu ki, Profesör Quirrell yetisip onlari kurtardi.
Mrs Norris adli bir kedisi vardi Filch'in; gözleri sahibinin patlak gözlerine benzeyen, siska, toprak rengi
bir yaratik. Tek basina koridorlari arsinlardi. Onun önünde azicik kural disina çikar ya da yanlisbirs ey
yaparsaniz Filch'e kosardi hemen; iki saniye sonra da Filch yildirim gibi çikagelirdi. Okuldaki gizli geçitleri
herkesten iyi biliyordu hademe (belki VVeasley ikizleri disinda), hayaletler gibi pat diye belirirdi. Ög
renciler nefret ederlerdi ondan, en büyük hayalleri Mrs Norris'es öyle okkali bir tekme sallamakti.
Sinifin yolunu bulabilirsen, dersler de vardi. Harry, büyünün sadece asa sallayip birkaç gülünç sözcük
söylemenin çok ötesinde oldugunu kisa sürede anladi.
Her çarsamba gece yarisi teleskoplariyla gögü incelemek, degisik yildizlarin adlarini, gezegenlerin
hareketlerini ögrenmek zorundaydilar. Haftada üç keres atonun arkasindaki seraya gidip Profesör Sprout
adli tiknaz, kisa boylu bir cadiyla Bitkibilim çalisiyor, garip bitkileri, mantarlari, onlarin hangi alanlarda
kullanilacagini ögreniyorlardi.
En sikici ders ise tek hayalet ögretmenin geldigi Sihir Tarihi'ydi. Profesör Binns çok yaslanmis, ög
retmenler odasindakis öminenin önünde uykuya dalmis, ertesi sabah derse gitmek üzere kalkinca da
bedeninin yarisini arkada birakmisti. Tekdüze bir miriltiyla ögrencilere çesitli adlari, tarihleri yazdirirken
Gaddar Emeric'le Tasyürek Uric'i karistiriyordu.
Tilsim ögretmeni Profesör Flirvvick, öylesine ufak tef ekti ki, masasinin önünü görebilmek için bir kitap yi
gininin üstüne çikmak zorunda kaliyordu.I lk derste yoklama yaparken sira Harrynin adina gelinces öyle
bir ciyaklamis, sonra da kayiplara karisivermisti.
Profesör McGonagall da degisikti. Harry, onun ters düsülecek bir ögretmen olmadigini düsünmekte
hakliydi. Titizdi, zekiydi, daha ilk ders baslar baslamaz hemen uyarmisti onlari.
"Biçim Degistirme, Hogwarts'ta ögreneceginiz büyülerin en karmasigi, en tehlikelisidir," demisti.
"Sinifimda kim dalga geçerse, pilisini pirtisini toplayip buradan gider, bir daha da dönemez. Benden
uyarmasi."
Sonra masasini önce domuza, sonra yine eski haline çevirmisti. Herkes pek etkilenmisti bundan, bir an
önce kollari sivamaya heveslenmisti; ama esyalari hayvanlara cevirebilme becerisini elde edebilmek için
çok uzun süre gerektigini kisa zamanda anlamislardi. Bir sürü karmasik not tuttuktan sonra kendilerine
birer kibrit verilmis, onlari igneye çevirmeleri istenmisti. Dersin sonunda sadece Hermione Granger birs
eyler becerebilmisti; Profesör McGonagall, kibritin nasil gümüsrengine dönüstügünü, ucunun nasil sivrildig
ini bütün sinifa göstermis, sonra alisilmadik birs ey yaparak Hermoine'ye gülümsemisti.
Bütün sinifin asil merakla bekledigi, Karanlik Sanatlara Karsi Savunma'ydi, ama Quirrell'in dersleri
panayira dönüyordu biraz. Profesör Quirrell'in ders verdigi siniftan sarmisak kokusu eksik olmuyordu,
herkes onun Romanya'da karsilastigi ve yakinda geleceginden korktugu vampirle ilgili oldugunu düs
ünüyordu bunun - sarmisak, o vampire karsi alinmisbir önlemdi. Anlattigina bakilirsa, basindaki sarigi da,
kendisini sirnasik bir zombiden kurtardigi için, Afrikali bir prens armagan etmisti. Böyle bir olayin gerçek
olduguna pek inanan yoktu. Bir keresinde, Seamus Finnigan, zombiyle nasil savastigini sorunca, Quirrell
pespembe kesilmis, hemen havadan söz etmeye koyulmustu; bir keresinde de sariktan tuhaf bir koku
yayildigini fark etmislerdi, Weasley ikizleri sarigin içinin de sarimsak dolu oldugunu, Quirrell'in da böylece,
nereye giderse gitsin, vampirden korundugunu ileri sürmüslerdi.
Harry derslerde ötekilerden pek geri kalmadigini anlayinca rahatladi. Muggle ailelerden kendisi gibi bir
sürü çocuk gelmisti, yine kendisi gibi, hiçbirinin büyücülerden haberi olmamisti. Ögrenecek o kadar çoks
ey vardi ki, Ron'un daha önce çalistiklari bile pek ise yaramiyordu.
Cuma, Harry'yle Ron için önemli bir gündü. Sonunda, kahvalti etmek için Büyük Salon'a yollarini bir kere
bile yitirmeden inmeyi basardilar.
Harry, yulaf ezmesines eker koyarken, "Bugün ne var?" diye sordu Ron'a.
"Slytherin'lerle Ortak iksir," dedi Ron. "Snape, Slytherin'lerin müdürü. Hep onlari kollarmis- görecegiz
bakalim, dogru mu?"
"McGonagall da bizi kollasaydi keske," dedi Harry. Profesör McGonagall da Gryffindor'larin
müdürüydü, ama bir gün önce onlara bir sürü ev ödevi vermekten kaçinmamisti.
O sirada posta geldi. Harry artik alismisti buna, ama ilk günün sabahi kahvalti sirasinda Büyük Salon'a
yüz kadar baykusbirdenbire akin edince peks asirmisti; baykuslar sahiplerini görünceye kadar masalarin
üstünde dört dönmüsler, sonra da mektuplari, paketleri onlarin kucaklanna birakmislardi.
Hedvvig o güne kadar hiçbirs ey getirmemisti Harry'ye. Bazen omzuna konup hafifçe kulagini gagalardi
onun, okuldaki öteki baykuslarla birlikte uyudugu baykushaneye girmeden önce de azicik kizarmisekmek
kemirirdi. Ama o sabah marmelatlas eker kâsesi arasina pike yapip Harry'nin tabagina bir mektup birakti.
Harry mektubu hemen açti.
Sevgili Harry, (deniliyordu kargacik burgacik bir yaziyla)
Cuma günleri ögleden sonra izinli oldugunu biliyorum, saat üç sularinda çay içmeye gelebilir misin? ilk
haftanin nasil geçtigini ögrenmek için can atiyorum. Hedwig'le bir yanit yolla.
Hagrid
Harry, Ron'un tüy kalemini ödünç alip mektubun arkasina "Evet, tesekkürler, görüsürüz" yazdi, yanitini
Hedvvig'le yolladi.
Harry iyi ki o gün Hagrid'e çay içmeye gidecekti, çünküI ksir dersi o güne kadar basina gelen en berbats
ey oldu.
Ders yili baslarken verilens ölende Harry, Profesör Snape'in kendinden pek hoslanmadigini sezinlemisti.
ilk iksir dersi sona erdigi zaman yanilmisoldugunu anladi. Snape, Harry'den hoslanmiyor degildi - ondan
nefret ediyordu.
Iksir dersleri asagidaki zindanlardan birinde yapiliyordu. Burasi yukaridan,s atonun üst katlarindan daha
soguktu; duvarlar boyunca siralanmiscam kavanozlarda yüzen hayvan ölüleri olmasaydi bile, insanin
tüylerini ürpertirdi.
Snape de, Flitrvvick gibi, yoklama yaparak basladi derse, yine Flitvvick gibi, sira Harry'nin adina gelince
durdu.
"Haa, evet," dedi yumusak bir sesle, "Harry Potter. Yeni - yildizimiz."
Draco Malfoy'la arkadaslan Crabbe ve Goyle, agizlarini elleriyle kapaüp kikirdadilar. Snape yoklamayi
bitirdi, basini kaldirip sinifa bakti. Gözleri Hagrid'in gözleri gibi siyahti, ama o sicakliktan yoksundu. Sog
uk, bosgözlerdi bunlar, insanin aklina karanlik tünelleri getiriyorlardi.
"Bilimin püf noktalarini ve iksir yapma sanatini ögrenmek için buradasiniz," diye söze basladi Snape.
Fisil-darcasina konusuyordu, ama her sözcügü ariliyorlardi -Snape de, Profesör McGonagall gibi, kendini
hiç zorlamadan sinifi sessiz tutma hünerine sahipti. "Burada öyle saçmasapan asa sallamak olmadigi için,
çogunuz bütün bunlarin büyüyle ilgisi olmadigini sanacaksiniz. Bugular saçarak usul usul fokurdayan
kazanin güzelligini, beyni büyüleyerek, duygulan tutsak ederek insan damarlarindan süzülen sivilarin ince
gücünü anlamanizi beklemiyorum... Size ünüs iselemeyi, zaferi imbiklemeyi, ölümü bile durdurmayi ög
retebilirim - tabii karsima ögrenci diye geçen o mankafalardan degilseniz."
Bu küçük söylevi uzun bir sessizlik izledi. Harry'yle Ron kaslarini kaldirarak bakistilar. Hermione
Granger iskemlesinin ucuna ilismisti, mankafa olmadigini bir an önce kanitlamak istiyordu sanki.
Snape, "Potter!" dedi ansizin. "Ögütülmüsçirisotu kökünü pelinotu demine eklersem ne elde ederim?"
Ögütülmüsne kökünü neyin demine? Harry bir göz atti Ron'a, o da kendisi kadars askin görünüyordu;
Hermione hizla el kaldirdi.
"Bilmiyorum, efendim," dedi Harry.
Snape alayla dudak büktü.
"Çik, çik - demek ünlü olmak yetmiyor."
Hermione'nin eline aldirmadi bile.
"Bir daha deneyelim, Potter, bezir getirmeni istesem nereye bakarsin?"
Hermione, yerinden kalkmadan, elini havaya kaldirdi yine, ama bezirin ne oldugu konusunda Harry'nin en
ufak fikri yoktu. Gülmekten kirilan Malfoy'a, Crabbe'ye, Goyle'a bakmamaya çalisti.
"Bilmiyorum, efendim."
"Buraya gelmeden hiç kitap okumadin ha, Potter?"
Harry o soguk gözlere dimdik bakmayi sürdürmeye zorladi kendini. Dursley'lerde kitaplarini karistirmisti
biraz, ama Snape Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar'daki hers eyi hatirlamasini nasil bekleyebilirdi ondan?
Snape, Hermione'nin sallanip duran eline hâlâ aldirmiyordu.
"Dügünçiçegiyle küpeküpe arasindaki fark nedir, Potter?"
Hermione dayanamadi artik, ayagn firladi, eli neredeyse tavana degecekti.
Harry, "Bilmiyorum," dedi usulca. "Ama galiba Hermione biliyor, neden ona sormuyorsunuz?"
Gülenler oldu. Harry'nin gözü Seamus'a ilisti. Seamus göz kirpti. Ama Snape pek keyiflenmise
benzemiyordu.
"Otur!" diye bagirdi Hermione'ye. "Ögren diye söylüyorum, Potter, çirisotuyla pelinotunu karistirirsan, Ya
sayan Ölüm içkisi denilen güçlü bir uyku iksiri elde edersin. Bezir keçilerin karnindan çikarilir, panzehir
olarak kullanilir. Dügunçiçegiyle küpeküpeye gelince, ikisi de aynidir, bir adi da kurtbogandir. Eee? Niye
yazmiyorsunuz bunlari?"
Herkes tüy kalemlere, parsömenlere saldirdi hemen. O gürültü arasinda, "Potter," dedi Snape, "küstahlig
in için Gryffindor'dan bir puan silinecek."
Iksir dersi boyunca isler Gryffindor'lar için pek yolunda gitmedi. Snape ikiser ikiser ayirdi onlan,
çibanlara karsi basit bir iksir hazirlamalarini istedi. Uzun siyah cüppesiyle aralarinda dolasiyor, kurutulmus
isirgan otlarini, ezilmisyilan dillerini tartmalarina bakiyor, pek sevdigi anlasilan Malfoy disinda herkesi
azarliyordu. Tam Malfoy'un boynuzlu sümüklüböcekleri ne güzel hasladigini anlatiyordu ki, zindani yemyes
il bir asit dumaniyla korkunç bir tislama doldurdu. Neville, artik nasil becerdiyse, Seamus'un kazanini
eriterek egri bügrü bir yumak haline getirmisti; hazirladiklari iksir, tasdösemede akip gidiyor, herkesin
ayakkabisinda delikler açiyordu Herkes bir anda taburelerinin üstüne firladi, kazan devrilince her yani
iksire bulanmisNeville, kizgin kirmizi sivi kollarini bacaklarini daglarken, aciyla inledi.
Snape, yerlere saçilmisiksiri asasinin bir hareketiyle yok ederken, "Sersem çocuk!" diye homurdandi.
"Kirpi dikenlerini kazani atesten indirmeden önce attin herhalde!"
Neville düpedüz uluyordus imdi, kizgin damlalar burnuna dogru ilerlemeye baslamisti.
Snape, "Onu hastane kanadina götür," diye buyurdu Seamus'a. Sonra Neville'in yani basinda çalismakta
olan Harry'yle Ron'a döndü.
"Sen - Potter - kirpi dikeni konulmayacagini niye söylemedin ona? O bir yanlisyaparsa sen de sivrilirim
sandin, degil mi? Gryffindor'dan bir puan daha siliyorum."
Bu öylesine büyük bir haksizlikti ki, Harry yanit vermek için agzini açti, ama Ron kazanlarinin arkasindan
bir tekme salladi ona.
“Tut kendini," diye fisildadi. "Söylediklerine göre, Snape çok acimasiz olabilirmis."
Bir saat sonra zindandan disari açilan basamaklari tirmanirken, Harry'nin kafasi karmakarisik olmustu,
bütün keyfi de kaçmisti. Daha ilk hafta Gryffindor'un iki puaninin silinmesine neden olmustu - Snape
neden bu kadar nefret ediyordu kendisinden?
"Neselen," dedi Ron. "Snape, Fred'le George'un de notlarini kiriyor boyuna. Ben de seninle gelip
Hagrid'le tanisabilir miyim?"
Üçe beskalas atodan çikip bahçeyi geçtiler. Hagrid Yasak Orman'in hemen kenarindaki küçük bir ahsap
evde oturuyordu. Kapinin önüne bir arbaletle(Bir sap üstüne oturtulmusahsap ya da metal yaydan,
zemberek yardimiyla ok firlatan silah. (Ed. n.) bir çift lastik çizme konulmustu.
Harry kapiyi çalinca, içeriden çilgincasina bir tirmalama sesi, birkaç da havlama geldi. Hagrid'in sesi
gürledi sonra: "Geri, Fang, geri çekil."
Kapi araligindan Hagrid'in kocaman killi yüzü belirdi.
"Bir dakika," dedi Hagrid. "Çekil, Fang."
Simsiyah dev bir zagari tasmasindan tutmaya çabalayarak çocuklari içeri aldi.
Sadece bir tek oda vardi evde. Tavandan jambonlar, sülünler sarkiyordu, ocakta bakir bir ibrik
kayniyordu, kösedeki kocaman yatak yamalardan olusturulmusbir yorganla örtülüydü.
"Öyle yabanci gibi durmayin," dedi Hagrid, köpegi birakti; Fang hemen gidip Ron'un kulaklarini
yalamaya basladi. O da, tipki Hagrid gibi, göründügü kadar korkunç degildi anlasilan.
Hagrid, koca bir çaydanliga kaynar su bosaltip bir tabaga kurabiye koyarken, "Bu, Ron," dedi Harry.
Hagrid, Ron'un çillerine bir göz atarak, "Bir Weasley daha," dedi. "Ömrümün yansini senin ikizleri
Orman'dan kovalamakla geçirdim."
Tasgibi kurabiyeler dislerini kiracakti az kalsin, ama Harry de Ron da onlan pek sevmisgibi yaptilar, bu
arada ilk derslerinden söz ettiler. Fang kafasini Harry'nin dizine dayadi, bütün cüppesini salyasiyla
sirilsiklam etti.
Hagrid'in Filch'ten "bunak herif" diye söz etmesi Harry'nin de, Ron'un da pek hosuna gitti.
"Mrs Norris denen o kediye gelince, bir gün Fang'in karsisina çikaracagim onu. Biliyor musunuz, ne
zaman okula gitsem hep pesime takilir. Bir türlü kurtulamiyorum - Filch alistirmisbir kere."
Harry, Snape'in dersini anlatti Hagrid'e. Hagrid de, Ron gibi, hiç kafasini takmamasini, Snape'in zaten ög
rencilerini hiç sevmedigini söyledi.
"Ama benden nefret ediyor sanki."
"Saçma!" dedi Hagrid. "Niye etsin?"
Ama bunu söylerken gözlerini kaçirdigindan kuskulandi Harry.
Hagrid, "Kardesin Charlie nasil?" diye sordu Ron'a. "Onu pek severdim hayvanlarla arasi bayagi iyiydi."
Harry, Hagrid'in bilerek mi konuyu degistirdigini düsündü. Ron, Charlie'nin ejderhalarla serüvenlerini
anlatirken, Harry masada çaydanlik tutacaginin altinda gördügü bir kâgidi çekip aldi. Gelecek
Postasi'ndan kesilmisbir gazete parçasiydi bu:
GRINGOTTS SOYGUNUNDAN SON HABER
Arastirmalar, 31 Temmuz'da gerçeklestirilen Gringotts soygununun, kimlikleri belirlenemeyen karanlik
büyücüler ya da cadilar tarafindan yapildigini göstermektedir.
Gringotts cincüceleri, bugün yaptiklari açiklamada hiçbirs ey çalinmadigim ileri sürmüslerdir. Söz konusu
kasanin ayni gün daha erken saatlerde zaten bosaltildigi belirtilmistir.
Bugün ögleden sonra, Gringolts cincüceleri sözcüsü, "Kasanin içinde ne oldugunu söylemek niyetinde deg
iliz. Bu yüzden, burnunuzu bu ise. sokmamaniz kendi çikariniz açisindan iyi olur," demisti.
Harry, Ron'un trende kendisine Gringotts soygunundan söz ettigini hatirladi, ama tarihi söylememisti.
"Hagrid!" dedi. "Gringotts soygunu benim dogum günümde yapilmis! Belki de biz tam iradayken soymus
lardir!"
Kuskuya yer yoktu artik, Hagrid gözlerini Harrynin gözlerinden kesinlikle kaçinyordus imdi.
Homurdanarak bir kurabiye daha uzatti Hagrid. Harry haberi bir daha okudu. Söz konusu kasanin ayni
gün daha erken biatlerde zaten bosaltildigi belirtilmistir. Hagrid yedi yüz on üç numarali kasayi bosaltmisti,
eger bosaltma denirse buna - küçücük bir paket almisti, o kadar. Acaba hirsizlar o paketi mi ariyorlardi?
Harry'yle Ron aksam yemegi içins atoya dönerlerken cepleri tasgibi kurabiyelerle doluydu, onlari
almamak gibi bir kabalik etmemislerdi. Harry, o zamana kadar hiçbir dersin kafasini Hagrid'e çay ziyareti
kadar oyalamadigini düsündü. Hagrid o paketi tam zamaninda mi almisti acaba? Paket neredeydis imdi?
Hagrid, Snape hakkinda birs eyler biliyor da, Harry'ye söylemekten mi kaçiniyordu?
DOKUZUNCU BÖLÜM
Gece Yansi Düellosu
Harry, Dudley'den daha çok nefret edecegi biriyle karsilasacagini hiç sanmazdi, ama bu, Draco Malfoy'u
tanimadan önceydi. Birinci sinif Gryffindor'lar sadeceI ksir dersine giriyorlardi Slytherin'lerle, bu yüzden
Malfoy'a pek aldirdiklari yoktu. Daha dogrusu, Gryffindor salonuna bir yazi asilmadan önce. Yaziyi
okuyunca homurdanmaya basladilar. Persembe günü uçma dersleri basliyordu - Gryffindor'larla Slytherin'
ler birlikte çalisacaklardi.
Harry, "Tamam," dedi sikintiyla. "Bir bu eksikti.S imdi Malfoy'un önünde süpürgeye binip kendimi rezil
edecegim."
Uçmayi hers eyden çok istiyor, dört gözle derslerin baslamasini bekliyordu.
Ron, mantigini konusturdu: "Rezil olup olmayacagini bilemezsin ki. Malfoy'un böbürlendigini ben de
duydum, Quidditch'te onun üstüne yokmus. Bana sorarsan, düpedüz palavra."
Malfoy uçma konusunda gerçekten de susmak bilmiyordu. Yüksek sesle, birinci sinif ögrencilerinin
Quidditch takimlarina alinmadiklarindan yakiniyor, heli-kopterli Muggle'lardan son anda nasil kurtuldug
una dair uyduruk masallar anlatarak böbürleniyordu. Tek basina degildi bu konuda. Seamus Finnigan,
anlattigina bakilirsa, çocuklugunu kirlarda, bir süpürge üstünde uçarak geçirmisti. Ron bile, kendim
dinleyen çikarsa, Charlie'nin eski süpürgesiyle bir planöre çarpmaktan son anda nasil siyirdigim
anlatiyordu. Büyücü ailelerden gelenlerin hepsi Quidditch'ten söz ediyordu boyuna. Ron, kendileriyle ayni
yatakhanede kalan Dean Thomas'la futbol konusunda tartismisti bir ara. Ron, tek topla oynanan, üstelik
kimsenin uçmasina izin verilmeyen bir oyunun nasil heyecanli olabilecegine akil erdiremiyordu. Harry bir
keresinde Ron'u, Dean'in West Ham futbol takimi posterini dürtükleyerek oyunculari hareket ettirmeye
çalisirken yakalamisti.
Neville hiç süpürgeye binmemisti ömründe, büyükannesi onu süpürgenin yanina bile yaklastirmamisti.
Harry'ye bakilirsa, akillilik etmisti kadin, Neville yerde iki ayaginin üstünde dururken bile inanilmaz
derecede sakardi.
Hermione Granger da uçmaktan Neville kadar korkuyordu. Kitaplardan ezberlenecek birs ey degildi bu
-gerçi bunu denememisdegildi. Persembe sabahi kahvaltida, kitapliktan aldigi Çaglar Boyunca Qiiidditch
ta. uçmakla ilgili püf noktalarini tek tek sayarak herkesin canina okumustu. Sadece Neville, ilerde
süpürgeden düsmemek için kulaklarini dört açmisti, ama ötekiler Hermione'nin söylevinin postanin gelis
iyle kesilmesine bayagi sevinmislerdi.
Hagrid'in notundan beri hiç mektup almamisti Harry, bu da Malfoy'un gözünden kaçmamisti. Malfoy'un
puhukusu heps eker kutulari getiriyordu evinden, o da kutulari Slytherin masasinda kurum kurum
kurularak açiyordu.
Neville'in peçelibaykusu ona küçük bir paket getirdi büyükannesinden. Neville heyecanla açti paketi,
içinden çikan büyük bir misket iriligindeki cam küreyi gösterdi arkadaslarina, küre beyaz dumanla
doluydu sanki.
"Buna Hatirlatmaca denir," diye açikladi. "Büyükannem hers eyi unuttugumu bilir bu küre, yapmayi unuttu
gun birs ey varsa sana hemen hatirlatir. Bakin,s öyle simsiki tutacaksiniz, eger kizarirsa - ah.." Süklüm
püklüm oluverdi birdenbire, çünkü Hatirlatmaca kipkizil kesilmisti. "... unuttugunuz birs ey var demektir..."
Neville ne unuttugunu hatirlamaya çalisirken, Gryffindor masasinin yanindan geçen Draco Malfoy, elinden
Hatirlatmaca'yi kapiverdi.
Harry'yle Ron ayaga firladilar. Malfoy'la kavga etmek için bahane anyorlardi zaten, ama sorunlari fark
etmekte öteki ögretmenlerden çok daha usta olan Profesör McGonagall yanlarinda bitiverdi.
"Ne oluyor?"
"Malfoy Hatirlatmaca'mi aldi, Profesör."
Malfoy, kaslarini çatarak Hatirlatmaca'yi masaya birakti hemen.
"Sadece bakiyordum," dedi; arkasinda Crabbe ile Goyle, oradan uzaklasti.
O gün ögleden sonra üç buçukta Harry, Ron ve öteki Gryffindor'lar ilk uçma dersi için merdivenlerden
kosarak inip bahçeye çiktilar. Açik, esintili bir gündü, yemyesil yamaçtan düz alana inerken ayaklarinin
altindaki çimenler hisirdiyordu, karsi yandaki Yasak Orman'in agaçlan uzakta kara gölgeler içinde agir ag
ir sallaniyordu.
Slytherin'ler gelmislerdi bile, yirmi tane sapli süpürge düzenli bir biçimde yere siralanmisti. Harry daha
önce Fred'le George VVeasley'nin okul süpürgelerinden yakindiklarini duymustu, söylediklerine bakilirsa,
çok havalanirsan bazilari titremeye basliyor, bazilari da hafifçe sola çekiyormus.
Ögretmenleri Madam Hooch da geldi. Kisacik kir saçlari, atmaca gibi sari gözleri vardi.
"Ne bekliyorsunuz öyle?" diye haykirdi. "Herkes bir süpürgenin yanina geçsin. Hadi, çabuk olsaniza!"
Harry süpürgesine bir göz atti. Pek eskiydi dogrusu, ucundaki süpürge çalilari ayni yöne uzanmiyor da de
gisik yönlere fiskinyordu sanki.
Madam Hooch önlerine geçip, "Sagellerinizi süpürgelerinizin üstüne uzatin, 'Yukari!' diye bagirin," dedi.
"YUKARI!" diye bagirdi herkes.
Harry'nin süpürgesi hemen firlayip eline yapisti onun, ama bütün süpürgeler beceremedi bunu. Hermione
Granger'in süpürgesi yerlerde yuvarlaniyordu, Ne-ville'inki ise kilini bile kipirdatmamisti. Harry, belki
süpürgeler de, atlar gibi, insanin korkup korkmadigini anliyor diye düsündü; Neville'in sesi titremisti bag
irirken, yerde, ayaklarinin üstünde durmak istedigi apaçik ortadaydi.
Madam Hooch, ucundan kayip düsmeden süpürgelere nasil oturulacagini gösterdi, bir yukari bir asagi
dolasarak saplara nasil tutunduklarim inceledi, yanlislarini düzeltti. Malfoy'a bu isi tepeden tirnaga yanlis
yaptigini söyleyince, Harry'yle Ron pek keyiflendiler.
Madam Hooch, "Simdi, düdük çaldigimda, ayaklarinizi yere vurup havalanacaksiniz," dedi.
"Süpürgelerinizi düz tutun, bir metre kadar yükselin, sonra uçlarini hafifçe öne egerek asagi inin. Düdük
çalinca - bir - 'ki -"
Ama heyecandan zangir zangir titreyen Neville, yerde kalmanin da korkusuyla, Madam Hooch daha
düdügünü dudaklarina götürmeden, ayaklarini yere pat diye vurup havalaniverdi.
"Gel buraya, çocuk!" diye bagirdi Madam Hooch, ama Neville patlayans ise mantari gibi yükseliyordu
-dört metre - yedi metre. Harry onun korkudan bembeyaz kesilmisyüzünü, kendisinden gittikçe uzaklasan
yere bakisini görebiliyordu; Neville birkaç kere yutkundu, süpürgenin kenarindan kaydi, sonra da -
KÜÜT - çimenlere yüzükoyun çuval gibi yigiliverdi Neville. Süpürgesi yükseldikçe yükseliyordu,
birdenbire Yasak Orman'a yöneldi, oraya dogru sürüklenerek gözden yok oldu.
Madam Hooch, Neville'in üstüne egildi, onun da beti benzi atmisti.
Harry, onun, "Bilegi kirilmis," diye mirildandigini duydu. "Hadi, çocuk - birs eyin yok, kalk ayaga."
Öteki ögrencilere döndü.
"Ben bu çocugu hastane kanadina götürüyorum, kimse yerinden kimildamasin! Süpürgelere dokunmayin,
yoksa Hogwarts'tan sepetlenir, Quidditch'i de düsünüzde görürsünüz. Gel, yavrum."
Kolunu Neville'in omzuna doladi. Neville, yanaklarindan yaslar süzülerek, eli bileginde, Madam Hooch'la
uzaklasti. Onlar uzaklasir uzaklasmaz da Malfoy kahkahayi basti.
"Salaks iskonun suratini gördünüz mü?"
Öteki Slytherin'ler de gülmeye basladilar.
"Kapa çeneni, Malfoy!" dedi Parvati Patil.
SIytherinli bir kiz, karakuru suratli Pansy Parkin-son, "Longbottom'dan yanasin, ha?" dedi. "Sisko
ödleklerden hoslanacagin da hiç aklima gelmezdi, Parvati."
Malfoy, ileri atilip yerden birs ey alarak, "Bakin!" dedi. "Longbottom'in büyükannesinin yolladigi o
saç-masapans ey!"
Güneste parildayan Hatirlatmaca'yi havaya kaldirdi.
Harry, "Ver onu, Malfoy," dedi usulca. Herkes ne olacagini görmek için konusmayi kesti.
Malfoy pis pis gülümsedi.
"Bir yere birakayim da, Longbottom sonra gelip alsin - nereye biraksam - bir agacin tepesine mi
biraksam?"
"Vers unu!" diye bagirdi Harry, ama Malfoy süpürgesine atlayip havalanmisti bile. Yalan söylememisti
demek, bayagi uçabiliyordu - bir mesenin en üst dallarina kadar yükseldi, "Gel de al bakalim, Potter!"
diye seslendi.
Harry süpürgesine yapisti.
"Hayir!" diye haykirdi Hermione Granger. "Madam Hooch kimildamayin dedi - hepimizin basini derde
sokacaksin."
Harry aldirmadi ona. Kani beynine çikmisti. Süpürgeye binip ayaklarini hizla yere vurdu, vurur vurmaz da
havalandi; saçlari, cüppesi dalgalanirken, hiç kimse ögretmeden de uçabildigini anladi, inanilmaz bir sevinç
duydu - kolay birs eydi bu, harikaydi. Süpürgesinin basini birazcik yukari kaldirinca daha yükseklere
çikti; asagida kizlarin korkuyla bagirdiklarini duydu, Ron da hayranlikla çigliklar atiyordu.
Harry, havada Malfoyla yüz yüze gelebilmek için süpürgesini yana çevirdi hizla. Malfoys askinliktan
do-nakalmish sanki.
"Vers unu," diye seslendi Harry, "yoksa o süpürgeden atarim seni!"
"Yok canim?" dedi Malfoy, siritmaya çalisiyordu, ama pek de tedirgin görünüyordu.
Artik nereden içine dogduysa, Harry ne yapmasi gerektigini hemen kavradi, iki eliyle süpürgenin sopasina
yapisip cirit gibi firladi Malfoy'un üstüne. Malfoy tam zamaninda yana çekilerek kurtuldu; Harry hizla
dönüp süpürgeyi dizginledi. Asagidan birkaç kisinin alkislan geliyordu.
Harry, "Burada ne Crabbe kurtarabilir seni, ne de Goyle," diye bagirdi.
Galiba Malfoy da aynis eyi düsünüyordu.
"Tut tutabilirsen!" diye bagirdi, cam küreyi havaya firlatip yere süzüldü.
Harry, filmlerdeki agir çekimlerde oldugu gibi, kürenin havalandigini, sonra düsmeye basladigini gördü.
Öne egilip süpürgesinin basini indirdi - pike yaparak alçaliyordus imdi, sanki küreyle yansiyordu -
kulaklarinda rüzgârin sesiyle asagida kendisini seyredenlerin çigliklari çinliyordu - elini uzatti - yere bir
adim kala yakaladi küreyi, süpürgesini tam zamaninda düzeltti, avucunda Hatirlatmaca'yla çimenlere yumu
sacik bir inisyapti.
"HARRY POTTER!"
Yere inerken duydugu korku, bunun yaninda hiç kalirdis imdi. Profesör McGonagall kosarak geliyordu.
Harry titreyerek ayaga kalkti.
"Daha önce - Hogwarts'ta hiç böyle birs ey -"
Saskinliktan sanki dili tutulmustu Profesör McGonagall'in, gözlügü öfkeyle parliyordu "- nasil yaparsin
bunu - boynun kirilabilirdi -"
"Suç onda degil, Profesör -"
"Siz susun, Miss Patil -"
"Ama Malfoy -"
"Yeter, Mr Weasley. Potter, gel benimle."
Harry oradan ayrilirken Malfoy'un, Crabbe'nin, Goyle'un zaferle isiyan yüzlerini gördü; Profesör
McGonagall'in pesine takilips atoya yürüdü. Okuldan kovulacagindan adi gibi emindi. Kendini savunmak
için birs eyler söylemek istiyordu, ama sesi yok olmustu sanki. Profesör McGonagall Harry'ye bakmadan
hizli hizli yürüyordu, Harry ona yetisebilmek için kosar adim gidiyordu. Olanlar olmustu.I ki hafta bile
dayanamamisti. On dakika sonra esyalarini topluyor olacakti. Kapida belirdigi zaman Dursley'ler ne
diyeceklerdi acaba?
Satonun önündeki merdiveni, sonra da içerideki mermer basamaklari çiktilar; Profesör McGonagall hâlâ
agzini bile açmamisti. Harry arkasindan süklüm püklüm kosarken kapilari açti, koridorlari arsinladi. Belki
de Dumbledore'a götürüyordu onu. Hagrid'i düsündü Harry; o da okuldan kovulmus, ama bekçi olarak
kalmasina izin verilmisti. Belki de yardimcisi olurdu Hagrid'in. Bunu düsününce yüregi burkuldu, Ron'la
ötekiler büyücü olarak yetisirken, o bahçede Hagrid'in çantasini tasiyacakti.
Profesör McGonagall bir sinifin önünde durdu. Kapiyi açip basini uzatti.
"Özür dilerim, Profesör Flitwick, bir saniye Wood'u alabilir miyim?"
Wood da neyin nesiydi acaba?
Besinci siniftan iri yapili bir çocuktu VYood, Flitwick'in sinifindan çiktiginda kafasi karmakarisik
görünüyordu.
"Ikiniz de gelin benimle," dedi Profesör McGonagall, koridorda yürümeye basladilar; Wood merakla
Harry'ye bakiyordu.
"Girin."
Peeves'den baska kimsenin olmadigi bosbir sinifa girdiler; o da karatahtaya hiç de hosolmayans eyler
yazmaktaydi.
"Disari, Peeves!" diye bagirdi Profesör McGonagall. Peeves elindeki tebesiri çat diye çöp tenekesine
atti, sonra da söylene söylene çikti. Profesör McGonagall onun arkasindan kapiyi çarparak kapatti, iki
çocugun karsisina geçti.
"Potter, bu Oliver Wood. Wood - sana bir Arayici buldum."
Wood'un yüzündekis askinligin yerini sevinç aldi.
"Ciddi misiniz, Profesör?"
"Kesinlikle," dedi Profesör McGonagall. "Dogustan yetenekli bu çocuk. Ben böyle birs ey görmedim. Bu
senin süpürgeye ilk binisin miydi, Potter?"
Harry sessizce bassalladi. Ne olup bittigine dair hiç fikri yoktu, ama anladigi kadariyla, okuldan
kovulmayacakti, bacaklarinin gücü yavasyavasyerine geliyordu.
Profesör McGonagall, "Sunu on besmetre pike yaparak yakaladi," dedi Wood'a. "Burnu bile kanamadi.
Charlie Weasley bile yapamazdi bunu."
Wood, bütün düsleri bir anda gerçeklesmisgibi bakiyordus imdi.
Heyecanla, "Hiç Quidditch maçi gördün mü, Potter?" diye sordu.
Profesör McGonagall, açiklama yapmak geregini duydu: "Wood, Gryffindor takiminin kaptanidir."
Wood, Harry'nin çevresinde dönüp onu inceleyerek, "Yapisi da Arayici olmaya uygun," dedi. "Zayif -hizli
- ona dogru dürüst bir süpürge bulalim, Profesör - ya NimbusI ki Bin ya da Tertemiz Yedi."
"Profesör Dumbledore'la bir konusayim, bakalim birinci sinif kuralini yeni bastan yorumlayabilir miyiz.
Takimin geçen yildan daha iyi olmasi gerek. Son maçta Slytherin perisan ermisti bizi, Severus Snape'in
yüzüne haftalarca bakamamistim..."
Profesör McGonagall, gözlügünün üstünden sert sert bakti Harry'ye.
"Siki çalisman gerekiyor, Potter, yoksa seni cezalandirma konusunda düsüncemi degistirebilirim."
Sonra birdenbire gülümsedi.
"Baban bunu görse gurur duyardi," dedi. "Essiz bir Ouidditch oyuncusuydu o."
"Dalga geçiyorsun."
Aksam yemegindeydiler. Harry, Profesör McGona-gall'la bahçeden ayrildiktan sonra neler oldugunu
anlatmayi yeni bitirmisti. Ron agzina bir dilim biftekli-böbrekli börek götürüyordu ki, yemegi filan
unutuverdi.
"Arayici ha?" dedi. "Ama birinci siniftakiler hiç takimda senin kadar küçük biri oynamayali kim bilir kaç
yil olmustur -?"
Agzina bir parça börek atarak, "Yüz yil olmus," dedi Harry. O günün heyecanindan sonra bayagi acikmis
ti. "Wood söyledi."
Ron öyles asirmis, öyle etkilenmisti ki, oturdugu yerde Harry'ye bakmaktan-baska birs ey yapamiyordu.
"Haftaya antrenmanlara basliyorum," dedi Harry. "Ama kimseye söyleme. Wood sir olarak saklamak
istiyor bunu."
Fred ile George Weasley salona girdiler o anda, Harry'yi görünce yanina segirttiler.
Alçak sesle, "Tebrikler," dedi George. "Wood söyledi. Biz de takimdayiz - Vurucu oynuyoruz."
"Söylemedi demeyin, Quiddilch Kupasi'ni bu yil biz alacagiz," diye fisildadi Fred. "Charlie ayrildi ayrilali
alamiyoruz, ama bu yil takim harika.I yi oynuyor olmalisin, Harry. Anlatirken, Wood'un içi içine sig
miyordu."
"Neyse, gitmemiz gerek. Lee Jordan okul disina açilan gizli bir geçit daha bulmus, öyle diyor."
"Ilk hafta buldugumuz geçittir, Yaltak Gregory heykelinin arkasindaki. Görüsürüz."
Fred'le George ayrilir ayrilmaz hiç hoslanmadiklari biri bitiverdi tepelerinde: Malfoy. Arkasinda
Crabbe'yle Goyle vardi yine.
"Son yemegini mi yiyorsun, Potter? Seni Muggle'lar arasina döndürecek trene ne zaman biniyorsun?"
Harry, sogukkanlilikla, "Bakiyorum ayaklarin yerdeyken, yaninda da minik arkadaslarin varken daha
cesur oluyorsun," dedi. Crabbe'yle Göyle pek de minik sayilmazlardi dogrusu, ama Yüce Masa ög
retmenlerle dolu oldugu için, dislerini gicirdatip yumruklarim sikmaktan baska birs ey gelmezdi ellerinden.
"Istedigin zaman teke tek karsilasabilirim seninle," dedi Malfoy. "Istersen bu gece. Büyücü düellosu.
Sadece asalarla dokunma yok. Ne oldu? Daha önce büyücü düellosu diye birs ey duymadin mi yoksa?"
Yerinde dönerek, "Duymaz olur mu," dedi Ron. "Ben onun yedegiyim; senin yedegin kim?"
Malfoy, Crabbe'yle Goyle'a bakarak onlaris öyle bir tartti.
"Crabbe," dedi. "Gece yarisi olur mu? Kupa salonunda bulusuruz, orasi hiç kilitlenmiyor."
Malfoy gidince, Ron'la Harry birbirlerine baktilar.
"Büyücü düellosu da nedir?" dedi Harry. "Yedegim olacagini söyledin, yedek ne ise yarar?"
Sogumusböregi agzina atarak, pek siradan birs ey söylüyormusgibi, "Ölecek olursan yerini alir," dedi
Ron. Harry'nin bakisini fark etti sonra, hemen ekledi: "Ama insanlar gerçek büyücülerin düellolarinda ölür.
Sen de, Malfoy da, olsa olsa birkaç kivilcim gönderirsiniz birbirinize, o kadar. Önemli bir zarar verecek
kadar büyü bilmiyorsunuz. Zaten senin düellodan kaçacagini saniyordu."
"Ya ben asami sallayinca birs ey olmazsa?"
Ron akil verdi: "O zaman asani firlatir atar, burnuna bir tane patlatirsin."
"Özür dilerim."
Baslarini kaldirdilar. Hermione Granger'di.
"Insan burada agiz tadiyla birs ey yiyemez mi?" dedi Ron.
Hermione aldirmadi ona, Harry'ye döndü.
"Malfoy'la konusmaniza kulak misafiri oldum."
"Sende bu kulak varken," diye mirildandi Ron.
"- geceleri okulda dolasmaman gerek, yakalanirsan Gryffindor'un puanlari silinir. Zaten yakalanirsin. Çok
bencillik ediyorsun."
"Bu seni ilgilendirmez," dedi Harry.
"Güle güle," dedi Ron.
Gün pek de güzel bitmissayilmazdi dogrusu, Harry yatagina uzanmis, Dean'le Seamus'in uykuya dalislarini
kollarken öyle düsünüyordu (Neville hastane kanadindan dönmemisti daha). Ron aksam boyunca, "Eger
sana lanet yagdinrsa egilirsin, çünkü nasil karsilanacagini bilmiyorum," gibisinden ögütler vermisti. Filch ya
da Mrs Norris tarafindan yakalanmalari olasiligi da büyüktü, Harry ayni gün içinde bir kere daha okul
kurallari disina çikmaklas ansini zorladigi duygusuna kapildi. Öte yandan, boyuna Malfoyun siritan yüzü
beliriyordu karanlikta Malfoyu yere sermek için karsisina essiz bir olanak çikmisti. Bu olanagi
kaçiramazdi.
Sonunda, "On bir buçuk," diye mirildandi Ron. "Gitme vakti."
Sirtlarina sabahliklarini geçirip asalarini aldilar, kuledeki odalarindan ayrilip kivrimli merdivenden indiler,
Gryffindor salonuna girdiler.S öminede birkaç kor parildiyordu hâlâ, bütün koltuklar kambur siyah
gölgelere dönüsmüstü. Tam resimdeki delige varmislardi ki, yanlarindaki koltuktan bir ses geldi: "Bunu
yapacagina inanamiyorum, Harry."
Bir lambanin titrek isigi belirdi. Hermione Granger'di bu, pembe bir sabahlik geçirmisti sirtina, kaslarini
çatmisti.
Öfkeyle, "Sen!" dedi Ron. "Gidip yatsana sen!"
"Az kalsin kardesine söyleyecektim," diye atildi Hermione. "Percy'ye - Sinif Baskani o. Bunu
durdururdu."
Harry bir baskasinin kendi islerine bu kadar burnunu sokmasina inanamiyordu.
"Hadi," dedi Ron'a.S isman Kadin resmini iterek açti, delikten geçti.
Hermione kolay kolay pes etmeyecekti anlasilan. Ron'dan sonra o da geçti resimdeki delikten, bir
yandan da öfkeli kazlar gibi tisliyordu onlara.
"Siz hiç Gryffindor'u düsünmez misiniz, hep kendinizi mi düsünürsünüz? Kupayi Slytherin alacak, Büyü
Degistirme'yi bildigim için Profesör McGonagall'dan topladigim bütün puanlar sizin yüzünüzden silinecek."
"Gitsene sen."
"Peki, ama uyardim sizi, yarin eve dönerken trende hatirlarsiniz, siz nasil insanlarsiniz, biliyor musunuz?
Siz -"
Nasil insanlar olduklarini ögrenemediler. Hermione içeri dönmek içinS isman Kadin'in resmini çevirince
bombosbir tabloyla karsilasmisti. Bir gece ziyaretine gitmistiS isman Kadin, Hermione de Gryffindor
Kulesi'ne giremiyordu.
Cirtlak bir sesle, "Bens imdi ne yapacagim?" diye sordu.
"Senin sorunun o," dedi Ron. "Bizim gitmemiz gerek, geç kaliyoruz."
Koridorun sonuna varmamislardi ki, arkalarindan Hermione yetisti.
"Ben de sizinle geliyorum," dedi.
"Gelmiyorsun."
Ne yani, burada böyle dikilip Filch'in beni yakalamasini mi bekleyecegim? Bizi bulursa dogrusunu
söylerim, sizi durdurmaya çalistigimi anlatirim, siz de beni desteklersiniz."
Ron, "Sen de amma yüzsüzsün -" dedi yüksek sesle.
Birdenbire, "Susun, ikiniz de!" dedi Harry. "Bir ses duydum."
Ron, karanlikta görmeye çalisarak, "Mrs Norris mi?" diye fisildadi.
Mrs Norris degildi. Neville'di. Yere kivrilmis, misil misil uyumaktayken onlarin yaklastigini sezip siçramis
ti.
"Neyse ki buldunuz beni! Saatlerdir buradayim, yatakhaneye gitmek için yeni parolayi unutmusum."
"Alçak sesle konus, Neville. Parola 'Domuz burnu', ama isine yaramaz, çünküS isman Kadin yerinde deg
il."
"Kolun nasil?" diye sordu Harry.
Bilegini göstererek, "Iyi," dedi Neville. "Madam Pomfrey bir dakikada iyilestirdi."
"Güzel - bak, Neville, bizim bir yere yetismemiz gerek, sonra görüsürüz -"
Neville, ayaga kalkarak, "Beni birakmayin!" dedi. "Yalniz kalmak istemiyorum burada, Kanli Baron
zaten iki kere geçti."
Ron saatine bir göz atti, sonra da Hermione'yle Ne-ville'e bakti öfkeyle.
"Sizin yüzünüzden yakalanacak olursak, ne yapar eder, Quirrell'in anlattigi Hortlak Laneti'ni ögrenir,
ikinizi de lanetlerim."
Hermione agzini açti, belki de Hortlak Laneti'nin nasil kullanilacagini ögretecekti ona, ama Harry
susmalarini isaret etti, birlikte yürümeye koyuldular.
Yüksek pencerelerin demir çubuklari arasindan süzülen ay isiginin aydinlattigi koridorlarda ilerlediler. Her
dönemeçte, Filch ya da Mrs Norris'le karsilasiriz diye, Harry'nin yüregi agzina geliyordu. Amas
ansliydilar. Merdivenlerden üçüncü kata çikip parmaklarinin ucuna basa basa kupa salonuna yöneldiler,
Malfoy'la Crabbe gelmemislerde daha. Ay isiginin düstügü yerlerde kristal kupa kutulari parliyordu. Altin
ve gümüskupalar, kalkanlar,s iltler, heykeller karan likta isildiyordu. Gözlerini salonun iki yanindaki
kapilardan ayirmadan, duvar boyunca ilerlediler. Malfoy belki ansizin belirip de saldirir diye, Harry asasini
çikardi. Dakikalar agir agir geçti.
Ron, "Gecikti," diye fisildadi, "belki de korkudan ödü patlamistir."
O sirada yan odadan gelen bir sesle siçradilar. Harry tam asasini kaldirmisti ki, birinin konustugunu
duydular - Malfoy degildi bu.
"Kokla etrafi, tatlim, bir köseye sinmisolmalilar."
Konusan Filch'ti, Mrs Norris'e birs eyler söylüyordu. Harry, dehset içinde arkadaslarina döndü, kendisini
hemen izlemeleri için çilgincasina el salladi; Filch'in sesinin geldigi yerin karsisindaki kapiya yöneldiler
usulca. Neville cüppesinin etegini çeker çekmez, Filch'in kupa salonuna girdigini duydular.
"Burada bir yerdeler," diye homurdaniyordu Filch, "herhalde saklaniyorlar."
Harry, arkadaslarina, "Buradan!" diye isaret etti; hepsi korkudan taskesilmisti sanki, iki yanina zirhlar
siralanmisuzun bir koridorda usul usul ilerlediler. Filch'in yaklastigim duyuyorlardi. Ansizin korkuyla inledi
Neville, kosmaya basladi - derken sendeledi, Ron'un beline yapisti, ikisi birden bir zirha tosladilar.
Öyle birs angirti koptu ki, bütüns ato ayaga kalkabilirdi.
"KOSUN!" diye bagi-di Harry, dördü birden koridorda tabanlari yagladilar, Filch geliyor mu diye
arkalarina bile bakmiyorlardi - bir koridordan bir baskasina geçtiler, Harry öndeydi, nereye gittiklerini bile
bilmeden kosuyordu. Kendilerini bir duvar halisinin arkasina atinca, gizli bir geçitte olduklarini fark ettiler,
kosmayi sürdürünce Tilsim sinifinin yanina çiktilar, kupa salonunun çok uzaklarindaydilars imdi.
Harry, soguk duvara yaslanip alnini silerek, "Galiba siyirdik," dedi soluk soluga. Neville iki büklüm olmus
, aksirip tiksiriyordu.
Hermione de soluk solugaydi; ellerini gögsüne bastirarak, "Söylemistim - söylemistim - size," dedi.
"Söylemistim - size."
Ron, "Gryffindor Kulesi'ne dönmeliyiz," dedi. "Hemen. Hiç vakit geçirmeden."
Hermione, "Malfoy seni kandirdi," dedi Harry'ye. "Farkindasin, degil mi? Karsina çikmayi düsünmedi
bile - Filch kupa salonuna birinin gelecegini biliyordu. Malfoy kulagina fisildamistir mutlaka."
Harry, Hermione'nin hakli olabilecegini düsündü, ama bu düsüncesini ona söylememeyi uygun buldu.
"Gidelim."
Okadar kolay olmayacakti bu. Daha on-on iki adim ancak atmislardi ki, bir kapi tokmaginin takirtisini
duydular, önlerindeki siniftan yildirim hiziyla biri firladi.
Peeves'di bu. Onlari görünce keyiften kikirdamaya basladi.
"Sus, Peeves - lütfen - kovulmamiza neden olacaksin."
Peeves gidaklar gibi güldü.
"Gece yarisi dolasmaya çiktiniz ha? Sizi bastibacaklar! Çik, ak, çik. Yaramazlar böyle enselenir iste."
"Bizi ele vermezsen enselenmeyiz, Peeves, lütfen."
Peeves, yumusacik bir sesle, "Filch'e söylemem gerek bunu. Evet, ona söylemeliyim," dedi; ama gözleri
hain hain parliyordu. "Sizin kendi iyiliginiz için."
"Çekil yolumuzdan," diye diklendi Ron, Peeves'i hizla itti - büyük bir hataydi bu.
"ÖGRENCILER YATAKLARINDAN KAÇMIS!" diye haykirdi Peeves. "ÖGRENCILER KAÇMIS
! TILSIM KORIDORUNDALAR!"
Peves'den siyrilarak can havliyle kaçtilar, koridorun sonuna kadar kostular, bir kapi çikti karsilarina
-kilitliydi.
Çaresizlik içinde kapiyi iterlerken, "Tamam!" diye inledi Ron. "Isimiz bitti! Sonumuz geldi!"
Ayak sesleri geldi kulaklarina; Filen, Peeves'in çigliklarini duymus, kosarak yaklasiyordu.
"Çekilins öyle," diye homurdandi Hermione. Harry'nin asasini kapti, onu kilide vurarak fisildadi:
"Alohomora!"
Bir tikirti oldu kilitte, kapi ardina kadar açildi - itise kakisa geçip kapiyi kapattilar, öteki yanda konus
ulanlara kulak kabarttilar.
"Nereye gittiler, Peeves?" diyordu Filch. "Çabuk, söyle bana."
"Lütfen' diyeceksin."
"Benimle dalga geçme, Peeves, söylesene, nereye gittiler?"
Peeves'in o sinir bozucu sesi,s arki söyler gibi, çinladi: "Lütfen diyeceksin. Hiçbirs ey ögrenemezsin."
"Peki-lütfen."
"HIÇBIRS EY! Ha haaa! Söyledim ya, lütfen diyeceksin, hiçbirs ey ögrenemezsin diye. Lütfen dedin,
hiçbirs ey ögrenemeyeceksin! Ha ha! Haaaaaa!" Peeves'in bir hisirtiyla uzaklastigini, Filch'in de öfkeyle
küfrettigini duydular.
"Kapi kilitli saniyor," diye fisildadi Harry. "Siyiracagiz - çek elini, Neville!" Neville bir dakikadir Harry'nin
sabahliginin kolunu çekistirip duruyordu. "Ne var?"
Harry arkasina döndü - döner dönmez de görüverdi. Neyi mi? Bir karabasanin içinde sandi kendini - bu
kadari da olmazdi artik, baslarina gelen bütün o belalardan sonra.
Sandigi gibi, bir odada degillerdi. Bir koridordaydilar. Üçüncü kattaki yasak koridorda. Neden yasak
oldugunu da hemen anlamislardi.
Yerden tavana kadar yükselen boyuyla dev bir köpegin gözlerinin içine bakiyorlardis imdi. Üç basli bir
köpekti bu. Üç çift fildir fildir, çilginca bakan göz; kendilerine dogru uzanmis, titieyip duran üç burun;
sarimsi dislerinden kaygan sicimler gibi sarkan salyalariyla üç de korkunç agiz.
Hareket etmeden duruyordu; alti gözünü de onlara dikmisti; Harry, "Eger ansizin çikagelmemiz onu bu
kadars asirtmasaydi,s imdiye kadar çoktan ölmüstük," diye düsündü; amas askinligi geçiyordu köpegin,
gökgürülrüsünü andiran o hirlamalarin baska ne anlami olabilirdi?
Kapinin tokmagina yapisti Harry - Filch'le ölüm arasinda bir seçim yapmasi gerekiyorsa, Filch'i seçerdi
elbet.
Disari firladilar - Harry çarparak kapadi kapiyi, koridor boyunca kostular, daha dogrusu uçtular. Filch
herhalde baska bir yerlerde aramaktaydi kendilerim, çünkü onunla karsilasmadilar; karsilasip karsilas
mamalari da pek önemli degildi zaten o anda tek düsündükleri, canavardan olabildigince uzaklasmakti.
Yedinci kattaS isman Kadin'in portresine varincaya kadar kostular.
Sisman Kadin, omuzlarindan siyrilmissabahliklarina, kan ter içindeki kipkirmizi yüzlerine bakarak,
"Nerelerdeydiniz?" diye sordu.
"Bosvers imdi - domuz burnu, domuz burnu," diye soludu Harry, tablo öne dogru açildi. Salona girip
koltuklara yigildilar; zangir zangir titriyorlardi.
Bir süre hiçbiri agzini açmadi. Neville sanki ömrü boyunca bir daha konusmayacakmisgibi duruyordu.
Sonunda, "Bunlar ne yaptiklarini saniyorlar?" dedi Ron. "Böyle birs ey okulda kapali tutulur mu? Köpek
dedigin azicik gezdirilmek, dolastirilmak ister. Hele bu..."
Hermione hem soluguna hem de o kötü huyuna yemden kavusmustu.
"Siz hiçbiriniz bakmayi bilmiyorsunuz," diye atildi. "Köpek neyin üstünde duruyordu, dikkat ettiniz mi?"
"Yerde mi?" dedi Harry. "Ayaklarina bakmiyordum ki, kafalarina bakiyordum."
"Yerde degil. Bir kapagin üstünde duruyordu. Birs eyi korudugu apaçik ortada."
Ayaga kalkarak patladi.
"Yaptiginiz isten memnunsunuz herhalde. Hepimiz ölebilirdik - daha kötüsü, kovulabilirdik.S imdi, izin
verirseniz, ben yatmaya gidiyorum."
Ron, agzi bir karisaçik, Hermione'nin arkasindan bakakaldi.
"Izin senin," dedi. "Sanki zorla sürüklediydik onu."
Harry yatagina uzanirken Hermione'nin söylediklerini düsünüyordu. Birs eyi koruyordu köpek... Ne demi
sti Hagrid? Dünyada birs ey saklamak istersen, en güvenli yer Gringotts'tur - Hogwarts disinda.
Harry, yedi yüz on üç numarali kasadaki küçük paketin nerede oldugunu anlamisti galiba.
ONUNCU BOLÜM
Cadilar Bayrami
Malfoy, ertesi gün Harry'yle Ron'un hâlâ Hogwarts'ta olduklarim görünce gözlerine inanamadi, ikisi de
yorgun görünüyordu, ama keyifleri yerindeydi. Harry de, Ron da, üç basli köpek serüveninin harika oldug
unu düsünmüslerdi o sabah,s imdi bir baska serüvene daha atilmak için içleri gidiyordu. Bu arada Harry,
Gringotts'tan Hogwarts'a getirilen paketi anlatmisti Ron'a, böylesine siki koruma gerektirens eyin ne
olabilecegi üstüne epey kafa yormuslardi.
"Ya gerçekten degerli ya da gerçekten tehlikeli birs eydir," demisti Ron.
Harry, "Belki ikisi birden," demisti.
Esrarengiz nesne yaklasik bessantim uzunluktaydi, bunu biliyorlardi sadece, ellerinde baska ipucu yoktu.
Bu yüzden de onun ne oldugunu kestiremiyorlardi.
Neville de, Hermione de, köpegin altindaki kapagin neyi gizledigi konusuyla hiç ilgilenmemislerdi.
Neville'in bütün derdi, bir daha köpegin yanina yaklasmamakti.
Hermione, Harry'yle de, Ron'la da konusmuyordus imdi; öylesine bilgiç bir gevezeydi ki, ikisi de derin bir
oh çekmislerdi. Bütün istedikleri, bir yolunu bulup Malfoy'a dünyanin kaç bucak oldugunu göstermekti, bu
olanak da bir hafta kadar sonra postanin gelisiyle dogdu, onlari keyiflendirdi.
Baykuslar her zamanki gibi Büyük Salon'u doldurunca, alti cüce baykusun tasidigi ince uzun bir paket
bütün ögrencilerin dikkatini çekti. Harry de, herkes gibi, onun içinde ne oldugunu merak ediyordu, kuslar
kendi masasina süzülüp de salamlari yere düsürerek paketi tam önüne birakincas askinliktan kalakaldi?
Cüce baykuslar kanat çirparak uzaklasirken bir baska baykusgeldi, paketin üstüne bir mektup atti.
Harry mektubu açti önce, öyle yapmakla iyi etmisti dogrusu; kâgitlas unlar yaziliydi:
PAKETIMASADA AÇMA. içinde yeni NimbusI ki Bin'in var, ama bir süpürgen oldugunu kimsenin
bilmesini istemiyorum, yoksa hepsi ister. Oliver Wood, ilk antrenmanin için bu aksam saat yedide
Quidditdich alaninda seni bekleyecek.
Profesör M. McGonagall
Harry, okumasi için mektubu Ron'a uzatirken sevincini gizlemekte zorlaniyordu.
Ron, imrenerek, "NimbusI ki Bin, ha!" diye inledi. "Ben daha bu modele elimi bile sürmedim."
Ilk dersten önce süpürge paketini gizlice açmak için Salon'dan çabucak ayrildilar, ama merdiven basinin
Crabbe ile Goyle tarafindan kesildigini gördüler. Malfoy paketi Harry'nin elinden kapti,s öyle bir yokladi.
Paketi yine Harry'ye atarak, "Bir süpürge bu!" dedi, gözlerinde kiskançlik ve nefret okunuyordu. "Simdi
yandin iste, Potter, birinci sinif ögrencilerine süpürge yasaktir."
Ron dayanamadi.
"Palavra bir süpürge degil bu," dedi, "bir NimbusI ki Bin. Senin evde neyin vardi demistin, Malfoy,
CometI ki Altmismi?" Ron, Harry'ye siritti. "Cometler göz alicidir, ama Nimbuslarla karsilastirilamazlar
bile." Malfoy, "Sen nereden bileceksin, Weasley," diye atildi, "sapini bile almaya gücün yetmez. Sen de,
kardeslerin de elden düsmelerle idare edersiniz."
Ron yanit veremeden, Malfoy'un dirseginin dibinde Profesör Flitwick belirdi.
"Kavga etmiyorsunuz ya, çocuklar?" diye ciyakladi. Malfoy, "Potter'a bir süpürge göndermisler,
Profesör," dedi hemen.
Profesör Flitvvick, Harry'ye isil isil gülümseyerek, "Evet, evet, biliyorum," dedi. "Profesör McGonagall
bana özel durumlardan söz etti, Potter. Hangi model?"
Malfoy'un yüzündeki dehseti görüp de gülmemek için kendini zor tutan Harry, "NimbusI ki Bin, efendim,"
dedi. "Malfoy olmasaydi bunu alamazdim," diye ekledi.
Harry'yle Ron üst kata yöneldiler, Malfoy öfkeden kuduruyordu, kafasi karmakarisik olmustu.
Mermer merdivenin en üst basamagina gelince, "Öyle," diye kikirdadi Harry. "Neville'in Hatirlatmaca'sini
almasaydi, ben de takima giremeyecektim..."
Tam arkalarindan öfkeli bir ses geldi. "Demek kurallari çignedigin için ödüllendirildigini saniyorsun?"
Hermione, Harry'nin elindeki pakete, durumu hiç de onaylamadan bakarak, merdivenleri çikiyordu.
"Hani benimle konusmuyordun?” dedi Harry.
"Evet," dedi Ron. "Sakin cayma; kafamizi dinliyoruz."
Hermione, burnu havada, uzaklasip gitti. Harry o gün kafasini derslerine veremedi. Ya yatakhanede yata
ginin altinda duran yeni süpürgesini ya da o geceki Quidditch antrenmanini düsünüyordu. O aksam ne yedi
ginin bile farkina varmadan birs eyler atistirdi, sonra Ron'la birlikte yukariya, NimbusI ki Bin paketini
açmaya firladi.
Süpürgeyi Harry'nin yatak örtüsüne koydular, "Vay canina!" diye iç çekti Ron.
Degisik süpürge modelleri konusunda hiçbirs ey bilmeyen Harry bile, bunun harika birs ey oldugunu düs
ündü.I ncecikti, pinl pirildi, sapi maundan yapilmisti, arka ucundaki süpürge otlari özenle seçilmisti, basina
yakin bir yere de yaldizli harflerle Nimbus îki Bin yazilmisti.
Saat yediye yaklasirkens atodan ayrildi Harry, alacakaranlikta Quidditch alanina yollandi. Daha önce
stadyumun içine hiç girmemisti. Oyun alanini çevreleyen koltuklar, seyircilerin oyunu daha rahat
seyredebilmeleri için, epeyce yüksekteydi. Alanin iki basinda üçer tane altin direk vardi, her direge bir
çember takilmisti. Direkler, Muggle çocuklarin sabun köpügü üfleyerek baloncuklar olusturdugu o küçük
plastik çubuklari hatirlatti Harryye, ama bunlarin yüksekligi on beser metreydi.
Wood'u beklerken içinde uyanan uçma istegine karsi koyamadi Harry, süpürgesine binip ayaklariyla yere
vurup havalandi. Ne güzel bir duyguydu bu - direklerin arasindan geçti, oyun alaninda alçalip yükseldi.S
öyle hafifçe dokunmaya görsün, NimbusI ki Bin hemen yön degistiriyordu.
"Hey, Potter, in asagi!"
Oliver Wood gelmisti. Kolunun altinda kocaman bir tahta kutu vardi. Harry yanina indi onun.
Wood, gözleri isil isil, "Çok güzel," dedi. "McGonagall hakliymis... dogustan yeteneklisin. Bu aksam
kurallari ögretirim sana, sonra da haftada üç gün takim antrenmalarina katilirsin."
Kutuyu açti. Degisik boylarda dört top vardi içinde.
"Tamam," dedi Wood. "Simdi... Quidditch oynamak pek kolay degildir, ama kurallarini ögrenmek
kolaydir. Her takinda yedi kisi bulunur. Üçüne Kovalayici denir."
"Üç Kovalayici," diye tekrarladi Harry; bu arada Wood futbol topu büyüklügünde kipkirmizi bir top
çikardi kutudan.
"Bu topa Quaffle denir. Kovalayicilar Quaffle'i birbirlerine atarak onu çemberlerin birinden geçirmeye çali
sirlar. O zaman gol olur. Bir Quaffle'i çemberlerin birinden geçirirsen on sayi kazanirsin. Anliyor musun?"
Harry, "Kovalayicilar Quaffle'i birbirlerine atarak çemberlerin birinden geçirmeye çalisirlar," diye
tekrarladi. "Uçan süpürgeler üstünde oynanan bir çesit basketbol - ama bunda alti basket var."
Wood, merakla, "Basketbol nedir?" diye sordu. Hemen, "Bosver," dedi Harry. "Her takimda bir oyuncu
daha var, ona da Tutucu denir - ben Gryffindor'un Tutucusuyum. Boyuna bizim çemberlerin çevresinde
uçar, karsi takimin sayi yapmasini engellemeye çalisirim."
Bütün bunlarin hepsini hatirlamaya kararliydi Harry; "Üç Kovalayici, bir Tutucu," dedi. "Quaffle'la
oynarlar. Tamam, anlasildi. Peki, bunlar ne ise yariyor?" Kurudaki üç topu isaret etti.
"Simdi gösterecegim," dedi Wood. "Als unu." Beyzbol sopasini andiran küçük bir sopa uzatti Harry'ye.
"Bludger'larin ne ise yaradigini gösterecegim," dedi. "Bu ikisi Bludger'dir."
Kirmizi Quaffle'dan biraz daha küçük boyda, birbirinin ayni simsiyah iki topu gösterdi. Harry, iki topun
da, kutunun içinde kendilerini tutan kayislardan kurtulmak için hafifçe çirpindiklarini fark etti.
Wood, "Geri dur," diye uyardi Harry'yi. Egilip Bhidgerlar'dan birinin kayisini çözdü.
Siyah top bir anda kutudan firladi, yükseldi, sonra Rirry'nin yüzüne yöneldi hizla. Harry, burnunun
kirilmasini önlemek için sopayla vurdu topa. Ciudger zikzaklar çizerek havada uzaklasti - dönüp baslarinin
çevresinde dolandi, tam Wood'a çarpacagi sirada takim kaptani onu yakalayip yere çiviledi.
Wood, çirpinan Bludger'i kutuya koyup kayisla baglarken, "Gördün mü?" dedi soluk soluga. "Bludgerlar
oradan oraya segirtip oyunculari süpürgelerinden düsürmek isterler. Bu yüzden de takimlarda ikiser
Vurucu bulunur. Bizim Vurucular, Weasley ikizleri - görevleri takim arkadaslarini Bludgerlar'dan
korumak, onlari karsi takim oyuncularina firlatmak. Eee - buraya kadarini anladin mi?"
Harry, soluk bile almadan, "Üç Kovalayici Quaffle'la sayi yapmaya çalisir, Tutucu çemberleri korur,
Vurucular da Bludgerlar'i kendi takimlarindan uzak tutmaya çabalar," dedi.
"Çok iyi," dedi Wood.
Öyle laf arasinda soruyormusgibi, "Sey -" dedi Harry, "Bludgerlar kimseyi öldürdü mü?"
"Hogwarts'ta öldürmedi. Bir iki çene kirildi, o kadar.S imdi... takimin son oyuncusu Arayici'dir. Yani sen.
Ne Quaffle'a aldiracaksin, ne de Bludgerlar'a "
"- kafami kirmazlarsa tabii."
“Merak etme, Weasley'ler Bludgerlar'la rahatça basa çikabilirler - zaten kendileri de birer insan
Bludger."
Wood kutuya uzanip dördüncü topu aldi. Sonuncu topu. Quaffle'in ya da Bludgerlar'in yaninda ufacik
kalan, ceviz büyüklügünde bir toptu bu. Piril piril altindan yapilmisti, çirpinan minicik gümüskanatlan vardi.
"Bu," dedi, "Altin Snitch. Bütün toplardan Önemlidir. Yakalamasi çok güçtür, çünkü çok hizlidir, onu
görebilmek çok güçtür. Arayici'nin görevi onu yakalamaktir. Aradan süzülüp, Kovalayicilardan,
Vuruculardan, Quaffle'dan, Bludgerlar'dan siyrilip, öteki takimin Arayici'sindan önce yakalayacaksin onu.
Kim Snitch'i daha önce yakalarsa, takimina yüz elli sayi kazandirir, bu da bir bakima maçi kazanmak
demektir.Is te bu yüzden Arayicilara çok faul yapilir. Bir Quidditch maçi ancak Snitch yakalaninca sona
erer, yani sürüp gidebilir - rekor üç ay galiba, oyuncular arada uyusun diye boyuna yedekleri de oynatmis
lar.
"Hepsi bu kadar - soracagin birs ey var mi?"
Harry basini iki yana salladi. Ne yapmasi gerektigini anlamisti, ama sorun bunu yapabilmekti.
Wood, Snitch'i dikkatle kutuya koyarken, "Simdilik bununla çalismayacagiz," dedi. "Hava çok karanlik,
yitirebiliriz.S unlarla çalistiralim seni."
Bir kese siradan golf topu çikardi cebinden; birkaç dakika sonra ikisi de havadaydi, Wood toplan olanca
hiziyla dört yöne firlatiyor, Harry de onlari yakalamaya çalisiyordu.
Bir tekini bile kaçirmiyordu Harry; Wood'un keyfine diyecek yoktu. Yarim saat kadar çalistilar, artik
hava iyice kararinca çalismayi biraktilar.
Satoya dönerlerken, neseyle, "Bu yil Quidditch Kupasi bizim olacak," dedi Wood. "Charlie Weasleyi
bile sollarsans asmam. Ne kadar iyi bir oyuncuydu, ulusal takima bile seçilebilirdi - ejderha pesine düs
meseydi."
Harry, o kadar dersin üstüne haftada üç aksam Quidditch antrenmani da binince, Hogwarts'ta iki ayin
nasil geçip gittigini fark etmedi bile.S ato, kendisine Privet Drive'dan çok daha sicak bir yuva olmustu.
Temel bilgileri ögrendikleri için, dersleri de gittikçe daha ilginç oluyordu.
Cadilar Bayrami sabahi, koridorlari saran nefis bir kabak tatlisi kokusuyla uyandilar. Daha da güzel birs
ey oldu sonra: Profesör Flitvvick, Tilsim de "sinde artik nesneleri uçurabilecek duruma geldiklerim
söyledi; Neville'in kurbagasini odada dört döndürerek uçurdugundan beri herkes bu ani heyecanla
bekliyordu Profesör Flitwick, ilk alistirmalar için çocuklari çifter çifter ayirdi. Neyse ki, Harry'nin yanina
Seamus Finnigan düstü, çünkü Neville de onunla ikili olusturmak için bayagi heveslenmisti. Ama Ron,
Hermione Granger la çalisacakti. Buna Ron'un mu, Hermione'nin mi daha çok içerledigim anlamak çok
güçtü dogrusu. Hermione, Harry'nin süpürgesi geldiginden beri ikisiyle de konusmamisti.
Profesör Flitvvick, her zamanki gibi kitaplarinin üstüne tüneyerek, "Çalistigimiz o bilek hareketlerini sakin
unutmayin!" diye ciyakladi. "Hizli ve kesin, unutmayin, hizli ve kesin. Büyülü sözcükleri dogru söylemek de
son derece önemlidir - Büyücü Baruffio'yu hatirlayin hep, “f” yerine “s” deyince, kendini sirtüstü yerde
buluvermisti, gögsünün üstüne de bir yaban mandasi çökmüstü."
Çok güçtü bu. Harry'yle Seamus'in bilek harekelleri hizli ve kesindi, ama uçurmak istedikleri kustüyü
siranin üstünde duruyor, bir türlü havalanmiyordu. Seamus'in sabri tasti sonunda, asasiyla uçurmaya kalkis
irken kustüyünü atese verdi - Harry onus apkasiyla söndürmek zorunda kaldi.
Yan siradaki Ron'un das ansi pek yaver gitmiyordu.
Uzun kollarini yeldegirmeni gibi sallayarak, "Win-gardium Leviosa!" diye bagiriyordu.
Harry, Hermione'nin atildigini duydu: "Wing-gflr-dium Levi-o-sa diyeceksin, 'gar'i uzatacaksin."
"O kadar iyi biliyorsan, sen söyle," diye homurdandi Ron.
Hermione cüppesinin kollarim siyirdi, asasini sallayarak, "Wingardium Leviosa!" dedi.
Tüyleri siradan havalandi, baslarinin bir metre kadar üstünde uçustu.
Profesör Flitvvick, el çirparak, "Harika!" diye bagirdi. "Herkes baksin, Miss Granger basardi!"
Ders sonunda Ron dokunsan patlayacakti.
Kalabalik koridorda kendilerine yol açarak yürürlerken, "Tevekkeli kimse katlanamiyor bu kiza," dedi. "I
nsan degil, karabasan."
Yanindan geçerlerken biri çarpti Harry'ye. Hermione'ydi. Harry ona bir göz atinca irkildi - kiz gözyaslari
içindeydi.
"Galiba söylediklerini duydu."
"Ne olurmusduyduysa?" dedi Ron, ama o da biraz tedirgin olmusa benziyordu. "Hiç arkadasi olmadiginin
farkina vardi herhalde."
Hermione bir sonraki derse gelmedi, bütün Ögleden sonra da ortalarda görünmedi. Cadilar Bayramis
öleni için Büyük Salon'a giderlerken, Parvati Patil'in, arkadasi Lavendefla konusmasina kulak misafiri
oldular; Parvati Patil, Hermione'nin kizlar tuvaletinde agladigim, yalniz kalmak istedigini söylüyordu.
Ron'un tedirginligi daha da artti bunlari duyunca, ama biraz sonra Büyük Salon'a girip de Cadilar Bayrami
süslemelerini görünce, Hermione'yi unutuverdiler.
Duvarlardan ve tavandan havalanan bin yarasa uçusuyordu tepelerinde, bin yarasa da kara bulutlar gibi
masalarin üstünde kanat çirpiyor, içleri oyulmusbalkabaklarmda yanan mumlarin isiklarini titretiyordu.I lk
gecekis ölende oldugu gibi, altin tabaklarda yemekler belirdi ansizin.
Harry tam bir közlenmispatates mideye indiriyordu ki, hoplaya ziplaya Profesör Quirrell girdi salona;
sarigi çözülmüstü, yüzünde dehset okunuyordu. Herkes onun Profesör Dumbiedore'un koltuguna dogru
ilerledigini, masaya yaslandigini gördü. "Ifrit -" diye inledi Profesör Quirrell, "- zindanda ifrit var - haberiniz
olsun."
Sonra yere yigilip bayildi.
Tam bir kargasa çikti. Profesör Dumbledore, yeniden sessizligi saglamak için asasinin ucundan birkaç
maytap patlatmak zorunda kaldi.
“Sinif Baskanlari," diye gürledi, "siniflarinizi hemen yatakhanelere görürün!"
Percy hemen havasini atti.
"Beni izleyin! Birinci siniflar, birbirinizden ayrilmayin! Söylediklerimi yaparsaniz ifritten korkmaniza gerek
kalmaz! Tam arkamdan gelin. Yol açin, birinci siniflar geliyor! Açilin, ben Sinif Baskaniyim!"
Merdivenleri çikarken, "Ifrit nasil girebilir buraya?" diye sordu Harry.
Ron, "Bana sorma," dedi, "ifritler gerçekten salaktir. Belki de Peeves almistir içeri, Cadilar Bayramis
akasi diye."
Degisik yönlere kosturan degisik ögrenci kümelerinin yanindan geçtiler. Telasiçinde segirten Hufflepuff
larin aralarindan geçerken, Harry Ron'un koluna yapisti birdenbire.
"Simdi aklima geldi - Hermione."
"Ne olmusHermione'ye?"
"Ifritten haberi yok."
Ron dudagini isirdi.
"Peki, tamam," diye kestirip atti. "Ama Percy görmesin bizi."
Egilerek, öteki yana giden Hufflepuff lara karistilar, issiz bir koridordan geçip kizlar tuvaletine dogru kos
tular. Tam köseyi dönmüslerdi ki, hizli hizli ayak sesleri duydular arkalarinda.
Harry'yi kocaman bir aslan heykelinin arkasina çekerek, "Percy!" diye fisildadi Ron.
Heykelin arkasindan kafalarim uzatinca, gelenin Percy degil, Snape oldugunu gördüler. Snape koridoru
geçip gözden yok oldu.
Harry, "Ne yapiyor?" diye fisildadi. "Neden öteki ögretmenlerle birlikte zindanda degil?"
“Sordugun adama bak."
Olabildikleri kadar sessizce, Snape'in uzaklasan adimlarini izlediler yan koridorda.
"Üçüncü kata çikiyor," dedi Harry, ama Ron elini kaldirdi.
"Burnuna bir koku geliyor mu?"
Harry havayi kokladi, kirli çorapla kimsenin nedense hiç temizlemedigi genel tuvalet karisimi pis bir koku
geldi burnuna.
Sonra isittiler onu - derinlerden gelen bir homurtu, dev ayaklarin sürünmesi. Ron eliyle gösterdi: Soldaki
geçidin sonunda kocaman birs ey onlara dogru ilerliyordu. Karanliga sigindilar hemen, yaratigin ay isiginda
belirdigini gördüler.
Korkunç bir görüntüydü bu. Dört metre boyundaydi, derisi gri kaya rengindeydi, koskoca bedeninin
üstüne hindistan cevizi büyüklügünde ufacik bir kafa yerlestirilmisti. Kisa bacaklari agaç gövdeleri kadar
kalindi, ayaklari nasir içindeydi.I nanilmaz bir koku yayiyordu çevresine. Elinde tuttugu kocaman tahta
sopa, kollarinin uzunlugu yüzünden yere degiyordu.
Ifrit bir kapinin önünde durup içeri bakti. Sivri kulaklarini oynatti, minicik beynini çalistirdi, sonra usulca
odaya daldi.
"Anahtar kilidin üstünde," diye mirildandi Harry. "Onu içeriye kilitleyebiliriz."
Ron, tedirginlik içinde, "Iyi fikir," dedi.
Açik kapiya dogru ilerlediler, agizlari kupkuruydu, ifritin ansizin çikivermemesi için dua ediyorlardi.
Harry bir siçrayista kapiya ulasti, anahtari yakaladi, kapiyi çarparak kapatti, kilitledi.
"Evet!"
Zafer sarhoslugu içinde geçitte kosmaya basladilar, ama tam köseye vardiklarinda öyle birs ey duydular
ki, az kalsin korkudan öleceklerdi - korkunç bir çiglikti bu - kilitledikleri odadan geliyordu.
Ron, Kanli Baron gibi bembeyaz kesilmisti. "Olamaz” dedi.
Harry yutkundu. "Kizlar tuvaletiydi orasi!"
"Hermione!" dediler birlikte.
Yapmak isteyecekleri sons eydi bu, ama baska çareleri yoktu. Dönüp kapiya kostular, korkuyla
titreyerek anahtari çevirdiler - Harry çekip açti kapiyi - içeri daldilar.
Hermione Granger karsi duvarin dibine büzülmüstü, bayilacakti neredeyse.I frit, duvarlardaki lavabolari
söküp atarak ona dogru ilerliyordu.
Harry, çaresizlik içinde, "Sasirtmaca ver!" dedi, eline geçen bir muslugu bütün gücüyle duvara firlatti.
Ifrit Hermione'nin birkaç adim ötesindeydi. Sesin nereden geldigini anlamak için aptal aptal gözlerini kirpi
stirarak çevresine bakindi. Minicik hain gözleri Harry'ye ilisti. Bir an durakladi, sonra sopasini kaldirip
onun üstüne saldirdi.
Ron, odanin öteki yanindan, "Hey, kusbeyinli!" diye bagirarak madeni bir boru parçasi firlatti ifrite.I frit,
borunun omzuna çarptigini bile fark etmemisti, ama sesini duymustu Ron'un, bu kere Harry'yi birakip ona
yöneldi; bu da Harry'ye ifritin yanindan geçmek için vakit kazandirdi.
Harry, "Hadi, kos, kos!" diye bagirdi Hermione'ye, onu kapiya dogru çekmek istedi. Ama Hermione
kimil-dayamiyordu bile, agzi korkudan bir karisaçik, duvar dibine çökmüs, öylece duruyordu.
Çigliklarla, yankilarla çilgina dönen ifrit bir daha kükredi, en yakindaki, kaçacak yeri olmayan Ron'a
saldirdi.
O anda hem korkusuzca hem de aptalca birs ey yapti Harry: Atlayip ifritin boynuna sarildi arkadan.I frit,
Harry'nin sirtinda oldugunun farkinda bile degildi - ama burnuna uzun bir degnegin sokuldugunu bir ifrit
bile anlar - onun sirtina atladiginda asasi elindeydi Harry'nin -ucu da ifritin burun deliklerinden birine girmis
ti.
Ifrit aciyla uluyarak iki büklüm oldu, sopasini salladi; Harry can havliyle tutunuyordu ona; ya yerlere
savrulacak ya da sopayi kafasina yiyecekti.
Hermione yere büzülmüstü korkuyla; Ron kendi asasini çikardi - ne yaptiginin farkinda bile olmadan,
aklina ilk gelen büyülü sözleri haykirdi: "Wingardium Leviosa!"
Sopa ansizin firladi ifritin elinden, havaya yükseldi, yükseldi, sonra agir agir döndü - korkunç bir çatirtiyla
sahibinin kafasina indi.I frit oraciga yüzükoyun yigildi, yigilirken de bütün odayi zangir zangir sarsti.
Harry ayaga kalkti; titriyordu, solugu kesilmisti. Ron, asasi hâlâ havada, ne yapaginas askinlikla
bakiyordu.
Ilk konusan Hermione oldu.
"Acaba - öldü mü?"
"Sanmiyorum," dedi Harry. "Olsa olsa bayilmistir."
Egilip asasini ifritin burnundan çikardi. Yapiskan gri bir siviyla kaplanmisti asa.
"Öff-ifrit sümügü."
Asasini ifritin pantolonuna sildi.
Bir kapinin çarpildigini duydular ansizin, kulaklarina patirtili ayak sesleri geldi; üçü de kafasini kaldirdi.
Ne büyüks amata kopardiklarini fark etmemislerdi o arada; ama gürültü de, ifritin korkunç çigliklari da as
agidan mutlaka isitilmisti. Bir an sonra Profesör McGonagall daldi odaya, hemen arkasinda Snape vardi,
onu da Quirrell izliyordu. Quirrell ifrites öyle bir bakti, sonra belli belirsiz bir iniltiyle elini kalbine götürerek
bir tuvaletin üstüne çöktü.
Snape ifritin üstüne egildi. Profesör McGonagall, Ron'la Harry'ye bakiyordu. Onu hiç bu kadar öfkeli
görmemisti Harry. Dudaklari bembeyaz kesilmisti. Gryffindor'a elli puan kazandirma umudu Harry'nin
içinden siliniverdi.
Sesinde soguk bir öfkeyle, "Siz ne yaptiginizi saniyorsunuz?" dedi Profesör McGonagall. Harry, Ron'a
bakti. Ron'un asasi hâlâ havadaydi. "Ölebilirdiniz. Neden yatakhanede degilsiniz?"
Snape sert sert bakti Harry'ye. Harry gözlerini yere dikti. Ron artik asasini indirseydi keske.
Derken incecik bir ses geldi gölgeler arasindan.
"Lütfen, Profesör McGonagall - onlar beni ariyorlardi."
"Miss Granger!"
Hermione sonunda ayaga kalkabilmeyi basarmisti.
"Ifriti aramaya çikmistim - çünkü tek basima onunla basedebilirim saniyordum - çünkü çoks ey okumus
tum onlar hakkinda."
Ron asasini indirdi. Hermione Granger bir ögretmene düpedüz yalan mi söylüyordu?
"Beni bulmasalardi ölmüstüm. Harry asasini ifritin burnuna soktu, Ron da kafasina vurdu. Birini çagiracak
vakitleri yoktu. Onlar geldiginde ifrit benim isimi bitirmek üzereydi."
Harry'yle Ron bu hikâyeyi ilk kez duymuyormusgibi görünmeye çalistilar.
Profesör McGonagall, üçüne bakarak, "Sey - öyleyse..." dedi. "Miss Granger, düpedüz budalaliktir bu,
bir dagifritini tek basiniza haklayabileceginizi nasil düsünürsünüz?"
Hermione basini önüne egdi. Harry'nin dili tutulmustu. Kurallari çigneyecek son kisiydi Hermione,s imdi
onlari kurtarmak için ne palavralar atiyordu. Snape'in gülücükler dagitmasi bile kendisini bu kadars as
irtmazdi.
Profesör McGonagall, "Miss Granger, bunun için Gryffindor'dan bespuan silinecek," dedi. "Beni hayal
kirikligina ugrattiniz. Yaraniz bereniz yok, dogru Gryffindor Kulesi'ne gidin. Ögrenciler yemeklerini
kulelerinde yiyor." Hermione çikti. Profesör McGonagall, Harry'yle Ron'a dogru.
"Ucuz kurtuldunuz, ama birinci sinif ögrencileri de koca bir ifriti kolay kolay yere seremezdi dogrusu.I
kiniz de Gryffindor'a beser puan kazandirdiniz. Bu, Profesör Dumbledore'a da bildirilecektir.
Gidebilirsiniz."
Kosarak odadan ayrildilar, iki kat çikincaya kadar da birbirleriyle konusmadilar. Hers ey bir yana, ifritin
kokusundan kurtulmak bile güzeldi.
Ron, "On puandan fazla almaliydik," diye homurdandi.
"Besdemek istiyorsun. Hermione yüzünden silinen bespuani unutma."
"Bizi kurtarmakla iyilik etti," dedi Ron, "aslina bakarsan, biz onu kurtardik."
Harry hatirlatmadan edemedi: "Onu içeride os eyle kilitlemeseydik, kurtarmaya filan gerek
kalmayacakti."
Sisman Kadin tablosunun önüne gelmislerdi.
"Domuz burnu," deyip girdiler.
Ortak salon kalabalikti, gürültülüydü. Herkes yukariya gönderilmisyemekleri yiyordu. Ama Hermione,
kapinin yaninda tek basina durmus, onlari bekliyordu. Utangaçlikla yüklü bir sessizlik oldu. Sonra,
birbirlerine hiç bakmadan, “Tesekkürler," deyip yemek almaya kostular.
Ama o andan sonra, Hermione Granger arkadaslari oldu. Bazi olaylar vardir, dostluklara yol açar, dört
metre boyunda bir ifritin canina okumak da öyle bir olaydi iste.
ON BIRINCIBÖLÜM
Quiddich
Kasim ayina girdiklerinde hava çok sogudu birdenbire. Okulun çevresindeki daglar buz grisi bir renge
büründü, göl donup çelige döndü. Her sabah çiyle kaplaniyordu yer. Üst katlarin pencerelerinden
Hagrid'in, sirtinda upuzun bir köstebek derisi palto, ellerinde tavsan kürkünden eldivenler, ayaklarinda da
kunduz derisinden kocaman çizmelerle, Quidditch alanindaki süpürgelerin buzlarini çözdügü
görülebiliyordu.
Quidditch mevsimi baslamisti. Harry, haftalarca çalismadan sonra, cumartesi günü ilk maçina çikacakti.
Gryffindor'la Slytherin arasindaydi maç. Gryffindor kazanirsa,s ampiyonluk yarisinda ikinci siraya
yükselecekti.
Kimse oynadigini görmemisti Harry'nin, Wood onu gizli bir silah olarak saklamayi düsünmüstü. Ama
onun Arayici olarak oynayacagi haberi bütün okula yayilmisti; Harry, harika bir maç çikaracagini
söyleyenlere mi inansin, yoksa ellerindes ilteyle onun tam altinda kosup duracaklarini söyleyenlere mi
kulak versin, bilemiyordu.
Harry'nin artik Hermione'yle arkadaslik etmesi büyüks ansti dogrusu. Bosvakitlerini Wood'un Quidditch
çalistirmasiyla geçiriyordu; Hermione olmasaydi, bütün o ödevlerin altindan nasil kalkardi? Hermione,
okumasi için çok ilginç bir kitap vermisti ona - Çaglar Boyunca Quidditch kitabini.
Harry, Quidditch'te yedi yüz faul türü oldugunu, bunlarin hepsinin de 1473'teki bir Dünya Kupasi
maçinda yapildigini, Arayicilarin genellikle en küçük, en hizli oyuncular arasindan seçildigini, en ciddi
kazalarin onlarin basina geldigini, Quidditch takimlarinda yer alanlarin oyun sirasinda pek ölmediklerini,
ama bazi hakemlerin kayiplara karistiklarini, aylar sonra da Büyük Sahra'da ortaya çiktiklarini ögrendi.
Hermione, Harry'yle Ron kendisini o dagifritinin elinden kurtardiklari günden sonra, kurallari bozmak
konusunda biraz yumusamisti,s imdi çok dahas irin bir kizdi. Harry'nin ilk Quidditch maçindan bir gün
önce, ders arasinda, Ron'u da yanlarina alip buz gibi bahçeye çiktilar; Hermione, bir reçel kavanozuna
koyup yanlarinda tasiyabilecekleri masmavi bir atesyaratmisti. Sirtlarini kavanoza vermisisinirlarken Snape
çikageldi. Harry, Snape'in topalladigini gördü. Üç arkadas, atesi gizlemek için birbirlerine sokuldular;
böyle birs eye izin verilmiyordu herhalde. Ama Snape onlarin suçlu bakislarini fark etti. Topallayarak
yaklasti. Atesi görmemisti, ama bir bahane uydurup oradan çekip gitmelerim söyleyecekti besbelli.
"O elindeki nedir, Potter?"
Çaglar Boyunca Quidditch'ü. Harry gösterdi.
"Kitapliktan aldiklarinizi okul disina çikaramazsiniz," dedi Snape. "Vers unu bana. Gryffindor'dan bes
puan sildim."
Snape topallaya topallaya uzaklasirken, "Bu kuralis imdi uydurdu," dedi Harry öfkeyle. "Bacagina ne
oldu acaba?"
Ron, aci aci, "Bilmem," diye homurdandi. "Umarim, canini adamakilli yakiyordur."
O aksam Gryffindor'larin ortak salonu çok kalabalikti. Harry, Ron, Hermione, bir pencerenin önünde
birlikte oturuyorlardi. Hermione, Harry'yle Ron'un Tilsim ödevlerini gözden geçiriyordu. Kopya
çekmelerine hiç mi hiç izin vermezdi ("Kopya çekerseniz nasil ögrenirsiniz?"), ama bir kere bastan sona
okuyup onlara yanlislarini gösterirdi.
Harry tedirgindi. Aklini ertesi günkü maçtan baska birs eye verebilmek için Çaglar Boyunca Quidditch'i
geri almak istiyordu. Snape'ten niye korkacakti ki? Ayaga kalkti, Snape'e gidip kitabi isteyecegini söyledi
Ron'la Hermione'ye.
"Kafayi mi yedin sen?" dedi ikisi birden, ama Harry'nin bir fikri vardi, baska ögretmenlerin yaninda
Snape'in buna karsi çikmayacagini saniyordu.
Ögretmenler odasina gidip kapiya vurdu. Yanit gelmedi. Bir daha vurdu. Bosuna.
Belki de Snape orada birakmisti kitabi. Denemeye degerdi. Kapiyi araladi, içeriye bir göz atti - göz atar
atmaz da korkunç bir manzarayla karsilasti.
Snape'le Filch içerdeydiler, baska kimse yoktu. Snape cüppesini dizlerinin üstüne çekmisti.
Bacaklanndan biri kan içindeydi, paramparça olmustu neredeyse. Filch, Snape'e sargi uzatiyordu.
“Lanet olasica!" diyordu Snape. "Üçünü birden ayni anda göz altinda nasil tutabilirsin ki!"
Harry sessizce kapiyi kapatmaya çalisti, ama -
"POTTER!"
Snape, bacaklarini örtmek için cüppesini indirdi hemen, yüzü öfkeden kiriskirisolmustu. Harry yutkundu.
"Acaba kitabimi geri alabilir miyim diyordum."
"ÇIK DISARI! DISARI!"
Harry, Snape'in Gryffindor'dan puan silmesine firsat vermeden çikti. Yukari kostu.
Yanlarina varinca, Ron, "Aldin mi?" diye sordu. "Ne oldu?"
Harry gördüklerini anlatti fisiltiyla.
Solugu tikanarak, "Bu ne demek, biliyor musunuz?" diye bagladi sözlerini. "Cadilar Bayrami'nda üç basli
köpegin yanma gitmis! Onu gördügümüzde oraya gidiyordu demek - köpegin korudugu her neyse, onu
ele geçirmeye çalisiyor! Süpürgeme bahse girerim ki, kargasa yaratmak için ifriti de o aldi içeri!"
Hermione'nin gözleri faltasi gibi açildi.
"Hayir - yapamaz bunu," dedi. "Biliyorum, pek iyi biri degil, ama Dumbledore'un sakladigi birs eyi de
çalmaya kalkisamaz."
Ron, "Hermione," diye atildi, "Sen de bütün ögretmenleri melek saniyorsun. Harry dogru söylüyor.
Snape'e hiç mi hiç güven olmaz. Ama neyin pesinde acaba? Köpek neyin bekçiligini yapiyor?"
Harry yataga giderken kafasinda ,hep bu soru çinliyordu. Neville horul horul uyuyordu, ama gözünü bile
kirpamadi Harry. Kafasini bosaltmaya çalisti - uyumasi gerekiyordu, mutlaka uyumaliydi, birkaç saat
sonra ilk Quidditch maçina çikacakti çünkü - ama bacagini gördügü anda Snape'in gözlerinde beliren o
bakisi unutmak kolay degildi.
Ertesi sabah hava piril pirildi, ama soguktu. Büyük Salon'u mis gibi kizarmissosis kokusu sarmisti, herkes
o günkü Quidditch maçindan söz ediyordu.
"Kahvalti etmen gerek."
"Canim birs ey istemiyor."
Hermione, "Bir dilim kizarmisekmek ye hiç olmazsa," dedi.
"Aç degilim."
Çok korkuyordu Harry. Bir saat sonra Quidiitch alaninda olacakti.
"Harry," dedi Seamus Finnigan, "güçlü olman gerek. Karsi takim oyunculari Arayicilari vdlar hep."
Harry, Seamus'in sosislere ketçap boca edisine bakarak, "Sagol," dedi.
Saat on bire geldiginde, bütün okul Quidditch alanini çevreleyen siralan doldurmustu. Ögrencilerin çog
unun elinde dürbün vardi. Siralar epey yüksekteydi gerçi, yine de bazen maçi izlemek güçlesiyordu.
Ron'la Hermione, üst sirada oturan Neville, Seamus ve West Ham taraftari Dean'in yanina çöktüler.
Harry'ye sürpriz yapacaktilar, Scabbers'in parçaladigi çarsaflardan birinin üstüne Baskan Adayimiz Potter
yazmislardi. Çizgileri hiç de fena olmayan Dean, yazinin altina kocaman bir Gryffindor armasi, kanatli bir
aslan resmi kondurriustu. Hermione de minicik bir büyü yapti, harflerin boyuna renk degistirmesini sagladi.
Bu arada soyunma odasinda Harry'yle takim arkadaslari kirmizi formalarini giyiyorlardi (Slytherin'ler yesil
formayla oynayacaklardi).
Wood, herkesin kendisini dinlemesi için birkaç kere öksürdü.
"Hadi bakalim, beyler." dedi.
"Hanimlari unutma," dedi Kovalayici Angelina Johnson.
"Ve hanimlar," dedi Wood. "Vakit geldi."
"Büyük maç," dedi Fred Weasley.
"Hepimizin bekledigi maç," dedi George.
Fred, "Oliver'in konusmasini artik ezberledik," dedi Harry'ye. "Geçen yil da takimdaydik."
"Siz ikiniz, kapayin çenenizi," dedi Wood. "Gryffindor takimi yillardir hiç bu kadar güçlü olmamisti.
Kazanacagiz. Biliyorum."
Kazanamazsak caniniza okurum' gibilerden bakti.
"Tamam. Vakit geldi. Hepinize iyis anslar."
Harry, Fred'le George'un pesinden soyunma odasindan çikti, dizleri zangir zangir titriyordu, alkislar
arasinda alana.yürüdüler.
Hakem, Madam Hooch'tu. Alanin tam ortasinda durmus, elinde süpürge, iki takimi bekliyordu.
Takim oyunculari çevresini sarinca, "Kurallarin disina çikmadan oynayin," dedi. Harry, onun bunu
söylerken Slytherin kaptani, besinci sinif ögrencisi Marcus Flint'e baktigini gözden kaçirmadi. Hint'te biraz
ifrit kani vardi anlasilan. Yükseklerde dalgalanan Baskan Adayimiz Potter yazisini gördü o sirada.I çi bir
tuhaf oldu.S imdi daha korkusuzdu artik.
"Süpürgelerinize binin, lütfen."
Harry, NimbusI ki Bin'ine bindi.
Madam Hooch gümüsdüdügünü bütün gücüyle öttürdü.
On bessüpürge göge havalandi. Yükseldiler, yükseldiler.
"Gryffindor'dan Angelina Johnson, Quaffle'i hemen yakaladi - ne müthisbir Kovalayicis u kiz, üstelik ne
kadar da çekici -"
"JORDAN!"
"Özür dilerim, Profesör."
Weasley ikizlerinin arkadasi Lee Jordan anlatiyordu maçi, Profesör McGonagall de yaninda oturmus,
onu denetliyordu.
"Fisek gibi yükseliyor, çok güzel bir pas atti Alicin Spinnet'a - Alicia'yi Oliver Wood kesfetmisti, geçen
yil yedek kaldi - Alicia'dan yine Johnson'a - hayir, Slytherin'ler kapti Quaffle'i - Slytherin kaptani Marcus
Rint Quaffle'la iterliyor - bir kartal gibi süzülüyor havada -tam golünü - hayir, Gryffindor Tutucusu Wood
engel oluyor, Quaffle Gryffindor'larda - Gryffindor Kovalayicisi Katie Bell, Flint'in yanindan pike yapiyor
- AH -cani epey yandi herhalde, kafasina bir Bludger indi -Quaffle Slytherin'lere geçti - Adrian Pucey
direklere dogru ilerliyor, ama ikinci Bludger da onu engelledi, ya Fred ya da George Weasley yolladi
topu, hangisi bilmiyorum - Gryffindor Vuruculari iyi çalisiyor - Quaffles imdi Johnson'da yine, önü açik,
hizla ilerliyor - uçuyor, uçuyor - bir Bludger'i sivistirdi iste - direkler tam önünde - hadi, Angelina - Tutucu
Bletchley daliyor -tutamiyor - Gryffindor'lar - GOL!"
Gryffindor'lann sevinç çigliklari yükseldi göge, Slytherin'ler ise homurdaniyordu.
"Söyle toparlanin biraz, kipirdayin."
"Hagrid!"
Ron'la Hermione, Hagrid'e yer açmak için birbirlerine iyice sokuldular.
Boynuna astigi dürbüne hafifçe vurarak, "Kulübeden seyrediyordum," dedi Hagrid. "Ama burada,
kalabaligin içinde olmaya benzemiyor. Snitch daha görünmedi, degil mi?"
"Hayir," dedi Ron. "Harry'ye daha isdüsmedi."
Hagrid, dürbününü kaldirip gökte bir nokta gibi görünen Harry'ye bakarak, "Daha basina bir isgelmedi
ya, bu da birs ey," dedi.
Harry, tepelerinde, çok yükseklerde, Snitch'i kollayarak dönüp duruyordu. Bu taktigi Wood'la birlikte
hazirlamislardi.
"Snitch'i görünceye kadar birs eye bulasmayacaksin," demisti Wood. "Gerektiginden önce saldiriya ug
raman dogru olmaz."
Angelina sayi yapinca, Harry de dayanamamis, birkaç takla atmisti.S imdi yine Snitch'i kollamaktaydi.
Bir aras öyle bir altin pariltisi görür gibi oldu, ama Weasleylerin kol saatlerinden birinin yansimasiydi bu;
bir ara da bir Bludger top mermisi gibi hizla geldi üstüne, ama Harry egildi, Fred Weasley de Bludger'in
pesine düstü.
Bludger'a bütün gücüyle vurup onu Marcus Flint'e dogru savururken, "Sen iyisin ya, Harry?" diye bagirdi.
"Slytherin saldiriyor," diyordu Lee Jordan. "Kovalayici Pucey iki Bludger'dan, Weasleylerden,
Kovalayici Bell'den siyridi, ilerliyor - bir dakika - Snitch miydi o?"
Adrian Pucey, sol kulaginin dibinden yildirim hiziyla geçen sapsari piriltiya bakayim derken Quaffle'i düs
ürdü, seyircilerden bir mirilti yükseldi.
Harry de gördü onu. Büyük bir heyecanla altin isiltiya dogru süzüldü. Snitch, Slytherin Arayicisi Terence
Higgs'in de gözünden kaçmamisti. Neredeyse burun buruna, Harryle topu kovalamaya basladilar - öteki
oyuncular ne yapmalari gerektigini unutup havada salinarak onlan seyretmeye koyuldular.
Harry, Higgs'den daha hizliydi - küçücük yuvarlak topun kanat çirparak nereye yöneldigim görebiliyordu
- daha da hizlandi.
GÜMM! Asagidaki Gryffindor'lardan öfkeli çigliklar yükseldi - Marcus Flint kasitli biçimde Harry'nin
önünü kesmis, Harry de havada boyuna yön degistiren süpürgesine sarilmak zorunda kalmisti can havliyle.
"Faul!" diye bagirdi Gryffindor'lar.
Madam Hooch öfkeyle birs eyler söyledi Flint'e, sonra da Slytherin'leri penaltiyla cezalandirdi. Ama o
kargasa içinde Altin Snitch gözden yok olup gitmisti yine.
Asagida, oturdugu yerde Dean Thomas avazi çiktigi kadar bagiriyordu: "At disari! Kirmizi kart!"
Ron, "Bu futbol degil, Dean," diye hatirlatti ona. "Ouidditch oyuncularini oyundan atamazsin - hem kirmizi
kart da nedir?"
Amc. Hagrid de Dean gibi düsünüyordu.
"Kurallari degistirmeleri gerek. Flint, Harry'yi tepe üstü yere çakabilirdi."
Lee Jordan, yan tutmamak için çok zorlaniyordu.
"Böyle apaçik, böyle alçakça bir saldiridan sonra -"
"Jordan!" diye gürledi Profesör McGonagall.
"Yani, böyle pislige -"
"Jordan, seni uyariyorum -"
"Peki peki. Rint, Gryffindor Arayicisini az kalsin öldürecekti, olur böyles eyler.S imdi Gryffindor penalti
kullanacak - Spinnet disari atiyor, sorun yok, oyun sürüyor, top yine Gryffindor'da."
Tam o sirada, Harry, basinin üstünden tehlikeli biçimde geçen bir baska Bludger'i savusturmayi basardi.
Süpürgesi ansizin yalpaladi; ödü koptu. Düsecegini sandi bir an. Elleri ve dizleriyle simsiki sarildi
süpürgeye. Daha önce basina hiç böyle birs ey gelmemisti.
Aynis ey bir daha oldu. Süpürge onu sirtindan atmaya çalisiyordu sanki. Ama NimbusI ki Bin'ler de
binicileri pek öyle firlatip atan süpürgelerden degillerdi. Harry, Gryffindor direklerine dönmeye çalisti;
Wood'dan mola almasini isteyecekti - ama süpürgesinin bütün bütüne denetimden çiktigini gördü.
Çeviremiyordu onu. Yönetemiyordu.. Havada zikzaklar çizerek ilerliyor, arada çilgincasina yalpalayarak
binicisini üstünden atmaya çalisiyordu.
Lee maçi anlatmaktaydi hâlâ.
"Top Slytherin'de - Flint Quaffle'i aldi - Spinnet'i geçiyor - Bell'i de geçiyor - suratina bir Bludger indi, ke
ske burnu kirilsa -s aka ediyordum, Profesör -Slytherin sayi yapti - olamaz..."
Slytherin'lerden bir alkiskoptu. Kimse Harry'nin süpürgesinin garip davranislarini fark etmemisti. Süpürge
agir agir daha yükseklere çikariyordu Harry'yi, yükseldikçe de hopluyor, zipliyor, yalpaliyordu.
"Harry ne yapiyor öyle, aklim ermedi," diye homurdandi Hagrid. Dürbünüyle bakti. "Onu tanimasam
süpürgesini tutamiyor derim... ama olacak isdegil..."
Siralarda oturan herkes Harry'yi göstermeye basladi birdenbire. Süpürge boyuna takla atiyordu havada,
Harry'nin bütün yaptigi, ona tutunmaya çalismakti. Bütün seyircilerin solugu kesilmisti. Harry'nin süpürgesi
çilgincasina hoplayip binicisini üstünden atti. Harry tek eliyle süpürgeye yapisti, havada sallanmaya bas
ladi.
Seamus, "Flint faul yaptiginda acaba birs ey mi oldu ona?" diye fisildadi.
Titrek bir sesle, "Olamaz," dedi Hagrid. "Süpürgeleri Kara Büyü'den baska hiçbirs ey etkileyemez -
hiçbir çocuk bir NimbusI ki Bin'e böyle birs ey yapamaz."
Bu sözler üzerine, Hermione dürbününü aldi Hagrid'in, ama yukariya, Harry'ye bakacagina deli gibi
kalabaligi taramaya basladi.
"Ne yapiyorsun?" diye inledi Ron. Beti benzi atmisti.
Hermione, "Biliyordum," dedi soluk soluga. "Snape bak."
Ron dürbünü aldi. Snape tam karsilarindaki bölümün ortasmdaydi. Gözlerini Harry'ye dikmis, soluk bile
almadan birs eyler mirildaniyordu boyuna.
"Birs ey yapiyor - süpürgeyi büyülüyor," dedi Hermione.
"Ne yapacagiz?"
"Bana birak."
Ron'un tek kelime daha söylemesine firsat vermeden, ortaliktan yok oluverdi Hermione. Ron dürbünü
Harry'ye çevirdi yine. Süpürge öylesine sarsiliyordu ki,
Harry'nin daha fazla tutunmasi olanaksizdi. Bütün seyirciler ayaga kalkmis, Weasley kardeslerin Harryyi
kurtarmaya gidislerini seyrediyordu dehset içinde -onu kendi süpürgelerine almaya çalisiyordu Weasley
kardesler, ama onlar yaklastikça Harry'nin süpürgesi daha da yükseliyordu. Weasley kardesler alçalip
onun alfanda çember çizerek dönmeye koyuldular - düsecek olursa onu tutmaya çalisacaklardi. Bu arada,
kimse farkina varmadan, Marcus Hint Quaffle'i alip beskere sayi yapti.
Ron, çaresizlik içinde, "Hadisene, Hermione," diye mirildandi.
Hermione kalabaligi yararak Snape'in oturdugu bölüme gitmisti,s imdi onun arkasindaki sirada kos
uyordu; Profesör Quirrell'i tepe üstü ön siraya devirince özür dileme geregini bile duymadi. Snape'in
yanina varinca çömeldi, asasini çikarip iyi seçilmisbirkaç sözcük mirildandi. Masmavi alevler firladi
asasindan, Snape'in cüppesinin etegini sardi.
Snape'in tutustugunu fark etmesi için otuz saniye kadar geçti. Onun çigligi bastigini görünce, basarili oldug
unu anladi Hermione. Etegi saran alevleri cebindeki küçük bir kavanoza koyarak oradan uzaklasti - neler
oldugunu hiç anlamayacakta Snape.
Tamamdi artik. Harry havada süpürgesine yeniden binebilmisti ansizin.
"Bakabilirsin, Neville!" dedi Ron. Neville, son besdakikadir Hagrid'in paltosuna kapanmis, hiçkira hiçkira
aglamaktaydi.
Harry hizla alçalmaya basladi, seyirciler elini agzina götürdügünü gördüler onun, midesi bulamyordu da
çikaracakti sanki - Harry dört ayak üstü indi yere - öksürdü - sonra altian birs ey düstü eline.
Onu havaya kaldirarak, "Snitch'i yakaladim!" diye bagirdi, maç da herkesins askinligi içinde sona erdi.
Hint, yirmi dakika sonra bile, "Onu yakalamadi ki, az kalsin yutuyordu," diye uluyordu, ama bir yaran
yoktu bunun - Harry kurallarin disina çikmamisti, Lee Jordan da mutluluk içinde sonucu haykiriyordu
Gryffindor 170-60 kazanmisti. Harry hiçbirini duymadi bunlarin. Hagrid'in kulübesinde Ron ve
Hermione'yle demli bir çay içiyordu.
"Snape'in basinin alfandan çikti," diyordu Ron. "Hermione de, ben de gördük. Süpürgeni lanetliyordu,
boyuna mirildaniyordu, gözlerini sana dikmisti."
Maçi izlerken bunlarin hiçbirini duymamisolan Hagrid, "Saçma," dedi. "Snape niye böyle birs ey yapsin?"
Harry, Ron, Hermione birbirlerine baktilar, acaba anlatsalar miydi ona? Harry gerçegi söylemeye karar
verdi.
"Onun hakkinda birs ey ögrendim," dedi Hagrid'e. "Cadilar Bayrami'nda üç basli köpegi atlatmaya çalis
ta. Köpek onu isirdi. Artik neyin bekçiligini yapiyorsa, onu çalmaya çalisiyordu Snape."
Hagrid çaydanligi yere düsürdü.
"Siz Fluffy'yi nereden biliyorsunuz?
"Fluffy'yi mi?"
"Evet - benimdir - geçen yil meyhanede tanidigim bir Yunandan aldimdi - Dumbledore'a verdim - bekçili
gini yapsin diye..."
Harry, merakla, "Neyin bekçiligini?" diye sordu.
Hagrid, "Baska birs ey sorma bana," diye homurdandi. "Büyük bir sirdir bu. Söyleyemem."
"Ama Snape çalmaya çalisiyordu onu."
Hagrid, "Saçma," dedi yine. "Snape, Hogwarts ögretmenlerinden biri, böyle birs ey yapmaz."
Hermione, "Peki, neden Harry'yi öldürmeye çalisti öyleyse?" diye bagirdi.
O gün ögleden sonra olanlar, Snape hakkindaki bütün düsüncelerini degistirmisti anlasilan.
"Bir ugursuzluk büyüsü gördüm mü, hemen anlarim, Hagrid. Bu konuda yazilmishers eyi okudum! Büyü
yaptigins eye dimdik bakman gerek, Snape gözlerini bile kirpmiyordu. Gördüm onu!"
Hagrid, öfkeyle, "Yaniliyorsunuz diyorum size!" diye gürledi. "Harry'nin süpürgesi niye öyles eyler yapti,
aklim ermez, ama Snape ögrencileri öldürmeye kalkisacak biri degil!S imdi dinleyin beni - üçünüz de - sizi
ilgilendirmeyens eylere bulasiyorsunuz. Tehlikeli birs ey bu. O köpegi unutun, neyin bekçiligini yaptigini da
unutun, bu Profesör Dumbledore'la Nicolas Flamel arasinda birs ey"
"Haa!" diye mirildandi Harry. "Demek isin içinde Nicolas Flamel diye biri daha var, öyle mi?"
Hagrid, öfke içinde, kendi kendine lanetler yagdiriyor gibiydi.
ONI KINCIBOLÜM
Kelid Aynasi
Noel yaklasiyordu. Aralik ortalarinda bir sabah Hogwarts'takiler uyaninca her yerin bir metre karla
örtülmüsoldugunu gördüler. Göl donmustu, Weasley kardesler birkaç kartopuna büyü yapip onlari
Quirrell'in sariginda hoplattiklari için cezalandirildilar. Hagrid, firtinali gökte mektup tasimayi nasilsa bas
arabilen birkaç baykusu iyilestirip yeniden uçacak duruma getirdi.
Herkes tatili dört gözle bekliyordu. Gryffindor ortak salonuyla Büyük Salon'da atesgüldür güldür
yaniyordu, ama esintili koridorlar buz gibi soguktu, aci rüzgâr sinif pencerelerini zangirdatiyordu. En
kötüsü'de Profesör Snape'in zindanlardaki sinifiydi; öylesine soguktu ki sinif, herkesin solugu sis gibi
yükseliyordu agzindan, ögrenciler sicak kazanlarina sokulabildikleri kadar sokuluyorlardi.
Iksir dersinin birinde, "Evlerinde istenmedikleri için Noel'i Hogwarts'ta geçirecek ögrencilere aciyorum,"
dedi Draco Malfoy.
Konusurken Harry'ye bakiyordu. Crabbe'yle Goyle kikirdadi. O sirada ögütülmüsaslanbaligi kilçigi
ölçmekte olan Harry onlara aldirmadi. Malfoy Quidditch maçindan beri daha da tatsiz biri olup çikmisti.
Slytherin'in yenilgisini içine sindirememis, Gryffindor'urt bundan sonraki maçta Harry'nin yerine Arayici
olarak koca agizli bir agaç kurbagasi oynatacagini söyleyerek herkesi güldürmeye çalismisti. Sonra da
kimsenin bunu komik bulmadigini fark etmisti, herkes Harry'nin o hoplayan süpürgede nasil durdugundan
pek etkilenmisti çünkü. Malfoy da, kiskançlik ve öfke içinde, dogru dürüst bir ailesi olmadigini söyleyerek
Harry'ye satasmayi sürdürmüstü.
Harry'nin Noel'de Privet Drive'a gitmeyecegi dogruydu. Profesör McGonagall bir hafta önce gelmis,
tatilde okulda kalacaklarin listesini çikarmisti; Harry hemen yazdirmisti adini. Hiç üzülmüyordu buna,
geçirdigi en güzel Noel herhalde bu olacakti. Ron'la kardesleri de okulda kalacakti, çünkü Mr ve Mrs
Weasley Char-lie'yi görmek için Romanya'ya gidiyorlardi.
Iksir dersinin sonunda zindanlardan çikarken, önlerindeki koridoru kapayan koca bir köknar agaciyla
karsilastilar. Dibinden firlamisiki dev ayakla of-pof sesleri, agacin arkasinda Hagrid'in bulundugunu
gösteriyordu.
Ron, basini dallarin arasindan uzatarak, "Merhaba, Hagrid, yardim ister misin?" diye sordu.
"Yok, iyiyim, sagol, Ron."
Arkalarindan Malfoy'un soguk homurtusu duyuldu: "Yoldan çekilir misin? Sen de bahsismi koparmaya
çalisiyorsun, Weasley? Hogvvarts'tan ayrilinca sen de bekçi olacaksin herhalde - sizin evinizin yaninda
Hagrid'in kulübesi saray gibidir."
Ron tam Malfoy'a saldiriyordu ki, merdivenlerde Snape göründü.
"WEASLEY!"
Ron, Malfoy'un cüppesinin yakasini birakti.
Hagrid, agacin arkasindan kocaman killi yüzünü uzatarak, "Ron'u kiskirtmaya çalisiyor, Profesör Snape,"
dedi. "Malfoy ailesine hakaret ediyordu."
Snape, hisirtili sesiyle, "Ne olursa olsun, kavga etmek Hogwarts kurallarina aykiridir," dedi.
"Gryffindor'dan bespuan daha, Weasley. Daha fazla kesmedigime sevin. Hadis imdi, yürüyün hepiniz."
Malfoy, Crabbe ve Goyle, agacin dallarini itip siritarak uzaklastilar, her yana kozalaklar saçildi.
Roy, Malfoy'un arkasindan dislerini gicirdatarak, "Bunun hesabini soracagim ondan," dedi. "Su günlerde
soracagim. Elime bir geçirirsem -"
"Ikisinden de tiksiniyorum," dedi Harry, "Malfoy'dan da, Snape'ten de."
Hagrid, "Hadi, keyiflenin biraz, Noel yaklasiyor," dedi. "Bakin ne söyleyecegim size, benimle gelin de
Büyük Salon'a bir göz atin, dehset oldu."
Harry, Ron ve Hermione, Hagrid'le agacinin pesine takilip Büyük Salon'a gittiler; Profesör McGonagall'la
Profesör Flitwick, Noel süslemeleriyle ugrasiyordu.
"Ah, Hagrid, sonuncu agaç - ilerideki köseye koyar misin?"
Salon çok görkemliydi dogrusu. Duvarlara çoban-püskülü ve ökseotundan yapilmissüslemeler asilmisti,
odaya tam on iki dev Noel agaci yerlestirilmisti, bazilari incecik buzullarla parliyor, bazilari da üstlerindeki
yüzlerce mumla isildiyordu.
"Tatilinize kaç gün kaldi?" diye sordu Hagrid.
"Sadece bir," dedi Hermione. "Simdi aklima geldi Harry, Ron, yemege yarim saat var, kitaplikta
olmaliyiz."
Ron, "Dogru, haklisin," dedi, asasinin ucundan fiskirttigi altin baloncuklari yeni agacin dallarina asmakta
olan Profesör Flitwick'ten zor ayirdi gözlerini.
Hagrid, onlarin pesine takilip salondan çikarken, "Kitapliga mi?" diye sordu. "Tatilden hemen önce mi?
Siz de çalismaya amma merakliymisiniz haa?"
Harry, "Biz çalismiyoruz ki," dedi neseyle. "Sen Nicolas Flamel'in sözünü ettiginden beri onun kim oldug
unu arastiriyoruz."
"Ne yapiyorsunuz?"I yices asirmisa benziyordu Hagrid. "Bana bakin - söyledimdi size - birakin bunu.
Köpegin neyi korudugu sizi ilgilendirmez."
Hermione, "Biz sadece Nicolas Hamel'in kim oldugunu anlamaya Çalisiyoruz, o kadar," dedi.
"Istersen sen söyle de bizi bir dertten kurtar," dedi Harry. "Simdiye kadar yüzlerce kitap karistirdik,
hiçbir yerde adini göremedik - bir ipucu ver - biliyorum, adini bir yerde okumustum."
Hagrid, "Benden laf alamazsiniz," diye kestirip atti.
"Öyleyse kendimiz arar buluruz," dedi Ron; homurdanip duran Hagrid'den ayrilip kitapliga kostular.
Hagrid agzindan kaçirdigindan beri Flamel'in adini ariyorlardi kitaplarda, Snape'in çalmaya çalistigis eyin
ne oldugunu baska türlü nasil ögrenebilirlerdi? Sorun, nereden baslayacagini bilmekti. Flamel'in, adini
kitaplara geçirecek ne yaptigini bilmeden hiç de kolay olmuyordu bu is. Yirminci Yüzyilin Büyük
Sihirbazlari'nda, Çagimizin Önemli Büyücüleri'nde yoktu; önemli Modern Büyücülük Buluslari'nda da,
Büyücülükte Son Gelismeler Üstüne Bir înceleme'de de adina rastlanmiyordu. Kitaplik da kitaplikti hani;
içinde on binlerce kitap, binlerce raf, yüzlerce bölme vardi.
Hermione incelemeye karar verdigi konularin ve kitap adlarinin listesini çikarirken, Ron da bir raftan
rasgele kitaplar indirmeye koyuldu. Harry, Kisitli Bölüm'e yöneldi. Flamel'i orada bir yerlerde bulabileceg
ini düsünüyordu bir süredir. Ama o bölümdeki kitaplara bakabilmek için ögretmenlerin birinden imzali bir
kâgit getirmesi gerekiyordu, öyle bir izin alamayacagini da biliyordu. Hogwarts'ta ögretilmeyen, sadece
ileri düzeyde Karanlik Sanatlara Karsi Savunma dersini alan yüksek sinif ögrencilerinin okuyabildigi, Kara
Büyü'yle ilgili kitaplardi bunlar.
"Ne ariyorsun, çocuk?"
"Hiç," dedi Harry.
Kitaplik görevlisi Madam Pince, elindeki toz firçasini salladi ona.
"Öyleyse disari. Hadi - git buradan!"
Harry ayaküstü bir yalan kiviramadigina üzülerek kitapliktan ayrildi. Ron ve Hermione'yle birlikte,
Flamel'i nerede bulabileceklerini Madam Pince'e sormamayi daha önce kararlastirmislardi. Söylerdi nasil
olsa, ama bunun Snape'in kulagina gitmesini göze alamazlardi.
Harry disarida, koridorda iki arkadasim bekledi, bakalim onlar birs ey bulabilecekler miydi? Ama pek
de umutlu degildi.I ki haftadir ariyorlardi, ama kitapliga sadece ders aralarinda gidebildikleri için, birs ey
bulamamalari da peks asirtici degildi dogrusu. Bütün istedikleri, Madam Pince'in solugunu enselerinde
duymadans öyle uzun uzun arastirmakti.
Besdakika sonra, baslanni iki yana sallayarak, Ron'la Hermione geldiler yanina. Yemege gittiler.
"Ben yokken bakmayi sürdüreceksiniz, degil mi?" dedi Hermione. "Birs ey bulacak olursaniz, bana bir
baykusyollarsiniz."
Ron, "Sen de annenle babana sor bakalim, Flamel'in kim oldugunu biliyorlar mi," dedi. "Onlara sormak
daha güvenli."
"Elbette güvenlidir," dedi Hermione. "Ikisi de disçi."
Tatil baslayinca, Ron'la Harry öylesine egleniyorlardi ki, Flamel'i pek düsünmüyorlardi bile. Yatakhane
onlara kalmisti, ortak salon da her zamankinden tenhaydi, ocagin önündeki güzel koltuklara rahatça
kurulabiliyorlardi. Saatlerce oturuyor, artik ne buldularsas ise geçirip kizartiyor, Malfoy'u okuldan nasil
attirabileceklerini konusuyorlardi - elbette olacak isdegildi bu, ama lafi bile güzeldi.
Ron, Harry'ye büyücü satranci da ögretmeye baslamisti. Tipki Muggle satranci gibiydi bu, ama taslar
canliydi, bu da askerlere savasta komuta etmek gibi bir duygu uyandiriyordu oynayanda. Ron'un satranç
takimi pek eskiydi, yipranmisti. Sahip oldugu hers ey gibi, o da aileden kalmisti - büyükbabasindan. Ama
yasli taslar uysaldi dogrusu, Ron ne derse hemen yapiyorlardi.
Harry, Seamus Finnigan'dan ödünç aldigi taslarla oynuyordu, dogrusu hiçbirinin güveni yoktu kendisine.
Pek iyi bir oyuncu sayilmazdi, taslar ne yapacagini söylüyor, boyuna bagirip çagiriyorlardi: "Beni oraya
yollama, atini görmüyor musun? Onu yolla. Onu yitirsek de önemi yok."
Noel'den bir gece önce, Harry ertesi günkü oyunlari, yemekleri düsünerek yatti, armagan beklemiyordu
kimseden. Ama ertesi sabah uyandiginda ilk gördügü, yataginin ayak ucuna birakilmisküçük bir paket yig
ini oldu.
Kalkip sabahligini giyerken, Ron'un uykulu sesini duydu: "Mutlu Noeller."
"Sana da," dedi Harry. "Suna bakar misin? Armagan birakmislar!"
Ron, Harry'ninkinden biraz daha büyük olan kendi paket yiginina egilerek, "Ne bekliyordun yani?" dedi.
"Salgam mi birakacaklardi?"
Harry en üstteki paketi aldi. Kahverengi bir kâgida sarilmis, üstüne de egri bügrü harflerle Hagrid'den
Harry'ye yazilmisti. Kabaca yontulmustahta bir flüt çikti paketten. Besbelli Hagrid yapmisti bunu. Harry
üfledi - baykussesine benzer bir ses duyuldu.
Çok daha küçük olan ikinci paketten bir not çikti.
Noel kartini aldik; armaganini ilisik'e gönderiyoruz. Vernon Eniste ile Petunia Teyze. Nota bir ianecik
bozukluk para, elli pens ilistirilmisti.
"Beni unutmamislar," dedi Harry.
Ron elli pensten büyülenmisti sanki
"Acayip!" dedi. "Biçimi ne tuhaf! Pan mi bu?"
"Senin olsun," dedi Harry; Ron'un ne kadar sevindigini görünce güldü. "Hagrid, teyzem, enistem -
ötekileri kim yollamisacaba?"
Ron, yüzü pembeleserek, yamru yumru bir paketi gösterdi, "Sunun kimden geldigini biliyorum galiba,"
dedi. "Annemden. Ona kimseden armagan beklemedigini söylemistim - ah, olamaz," diye homurdandi
sonra. "Sana Weasley kazagi örmüs."
Harry kâgidi yirtarak paketi açmisti bile.I çinden el örgüsü zümrüt yesili bir kazakla evde yapilmis
kurabiyeler çikti.
Ron, kendi paketini açarak, "Bize her yil kazak örer," dedi. "Benimki hep visne çürügüdür."
Harry, "Beni de düsünmesi ne kadar güzel," dedi; bir kurabiye atti agzina - kurabiye de çok tatliydi dog
rusu.
Bir sonraki paketten de tatli çikti - Hermione'den koca bir kutu Çikolatali Kurbaga.
Bir tek paket kalmistis imdi. Harry onu kaldirips öyle bir yokladi. Çok hafifti. Sonra açti.
Siviya benzer gümüsrengi birs ey kayiverdi yere, kivrilarak durdu, piril piril parliyordu. Ron'un solugu
kesilmisti sanki.
“Bunlari duymustum," dedi fisiltiyla. Hermione'nin armaganini, Binbir Çesit fasulyeS ekerlemesi kurusunu
yataga birakti. "Eger düsündügüms eyse bu - çok ender bulunan, çok degerli birs eydir."
"Nedir bu?"
Harry, parlayan gümüsrengi kumasparçasini yerden aldi. Dokununca bir tuhaf geliyordu insanin eline.
Sudan dokunmusbir kumasti sanki.
Yüzünde derin bir hayranlikla, "Bir Görünmezlik Pelerini bu," dedi Ron. "Evet - denesene."
Harry, pelerini sirtina atti; Ron bir çiglik kopardi.
"Öyle! Asagi bak!"
Harry ayaklarina bakti; ama ayaklari ortada yoktu. Ayna'ya kostu. Kendini gördü. Bedeni yok olmustu,
sadece kafasi sallaniyordu havada. Pelerini basina çekti, görüntüsü bütün bütüne siliniverdi.
Ron, "Bir de not var!" dedi ansizin. "Içinden bir not düstü!"
Harry pelerini çikarip mektubu kapti. Daha önce hiç görmedigi incecik, süslü harflerles unlar yaziliydi:
Baban ölmeden önce bunu bana birakti. Sana vermenin sirasi geldi.
Onu iyi kullan. Mutlu Noaller dilerim.
Imza yoktu. Harry gözlerini nottan ayiramiyordu. Ron hayran hayran pelerine bakiyordu.
"Bunlardan biri için hers eyimi verirdim," dedi. "Hers eyimi. Ne oldu?"
"Yok birs ey," dedi Harry. Bir gariplik çökmüstü içine. Pelerini kim yollamisti? bir zamanlar gerçekten
babasinin miydi?
Birs ey düsünmeye, söylemeye firsat kalmadan yatakhane kapisi açildi, Fred ve George Weasley daldi
içeri. Harry pelerini hemen ortadan kaldirdi. Onu bir baskasina göstermek istemiyordu daha.
"Mutlu Noeller!"
"Baksana - Harry de bir kazak almis!"
Fred de, George da birer mavi kazak giymislerdi; birinin üstünde kocaman sari bir F, ötekinin üstünde de
kocaman sari bir G vardi.
Harry'nin kazagini kaldirip göstererek, "Ama onunki bizimkinden güzel," dedi Fred. "Aileden biri degilsen
daha özen gösteriyor."
George, "Sen niye kazagini giymiyorsun, Ron?" diye sordu. "Hadi, giys unu, hem güzel, hem sicacik
tutuyor."
Ron, kazagi gönülsüzce kafasindan geçirirken, "Nefret ediyorum visne çürügünden," dedi.
"Seninkinin üstünde harf yok," dedi George. "Adini hiç unutmadigini düsünüyor herhalde. Ama biz de
aptal degiliz ya - birimizin adi Gred, birimizin adi Forge"
"Nedir bu gürültü?"
Percy Weasley kapidan basini uzatti, bütün bunlari onaylamiyor gibiydi. O da armaganlarini aça aça
gelmisti herhalde, koluna kocaman bir kazak açmisti çünkü; Fred kazagi çekip aldi.
"P var! Herhalde Parlak Ögrenci anlamindadir! Hadi, Percy, giys unu. Bak, biz hepimiz giydik. Harry'de
bile var."
ikizler kazagi kafasindan geçirmeye çalisirken, "Ben - istemiyorum -" diye homurdandi Percy; bu arada
gözlügü de düsmüstü.
George, "Bugün Sinif Baskanlariyla birlikte olmayacaksin," dedi. "Noel'de aile bir araya gelir."
Kazaktan kollarim bile geçirmesine firsat vermeden Percy'yi karga tulumba odadan çikardilar.
Harry hayatinda böyle Noel yemegi yememisti. Nar gibi kizarmisyüz besili hindi, daggibi kizarmis, has
lanmispatates yiginlari, tabaklar dolusu salam, kâseler dolusu tereyagli bezelye, salçalar, yabanmersini
soslari - adim basi da büyücü maytaplari. Bu olaganüstü maytaplar, Dursley'lerin aldigi, içlerinden kartons
apkali küçücük plastik oyuncaklar fiskiran o incecik Muggle maytaplarina hiç mi hiç benzemiyordu.
Harry, bir büyücü maytabi aldi Fred'le, maytap patlamakla kalmadi, top gibi gümbürdeyerek onlari mavi
bir dumana sardi, içinden de bir amirals apkasiyla birkaç canli fare çikti. Yüce Masa'da, sivri büyücü
külahi yerine çiçekli bir takke giymisolan Dumbledore, Profesör Flitwick'in anlattigi fikraya gülmekteydi.
Hindiden sonra alev alev Noel pastalari geldi. Diliminin içinden çikan gümüsOrak'la az kalsin disi
kiriliyordu Percy'nin. Harry,s arap istedikçe kipkirmizi kesilen Hagrid'e bakiyordu; sonunda Profesör
McGonagall'i yanagindan öptü Hagrid; silindirs apkasi yana yatmisti Profesör McGonagall'in, Harry onun
kizmadigim görünces asirdi.
Sonunda masadan ayrildiginda, Harry'nin kucagi maytaplardan çikanlarla doluydu, içlerinde bir yigin isikli
patlamaz balon, bir kendi-sigilini-kendin-yap seti, bir de yepyeni büyücü satranci takimi vardi. Beyaz
fareler ortadan yok olmuslardi, Harry onlarin Mrs Norris'e Noel yemegi olabileceklerini düsünerek
üzüldü.
Harry ile Weasley'ler, bahçede korkunç bir kartopu savasma tutusarak mutlu bir ögleden sonra
geçirdiler. Sonra, titreyerek, sirilsiklam, soluk soluga, Gryffindor ortak salonundaki ocagin basina
çöktüler. Harry, satranç takiminin açilisini yapti, Ron'un karsisinda unutulmaz bir yenilgiye ugradi. Percy
yardim etmeye kalk-masaydi belki o kadar da ezilmezdi.
Hindili sandviçlerini, tatlilarini, pastalarini yiyip çaylarini da yudumladiktan sonra herkesin üstüne bir ag
irlik çöktü, Percy'nin, baskanlik rozetini çaldiklari için, Gryffindor koridorlarinda Fred'le George'u
kovalamasini seyrettiler.
Ömrü boyunca Harry'nin geçirdigi en güzel Noel'di bu. Yine de bütün gün kafasini birs ey kurcaladi
durdu. Ancak yatagina uzanip da bir basina kalinca rahat rahat düsünebildi bunu: Görünmezlik Pelerini'ni
kim göndermisti acaba?
Ron, karni hindiyle, pastayla dolu, yataginin yanindaki perdeleri çeker çekmez uykuya dalmisti, kendisini
tedirgin edecek bir konu da yoktu. Harry yataginin altina egilip Pelerin'i çikardi.
Babasinin... bir zamanlar babasinindi bu.I pekten bile yumusak, havadan bile hafif olan kumasellerinden
kayip gidiyordu. Notta ne yaziliydi: Onu iyi kullan.
Hemen denemeliydi onu,s imdi. Yatagindan çikip Pelerin'e sarindi. Bacaklarina bakinca ay isigindan,
gölgelerden baska birs ey göremedi. Çok tuhaf bir duyguydu bu.
Onu iyi kullan.
Ansizin uyandi Harry. Bu Pelerin'le bütün Hogwarts, önünde açilivermisti. O karanlikta, o sessizlikte bir
heyecan kapladi bütün bedenini. Bununla her yere gidebilirdi, her yere, Filch de farkina bile varmazdi.
Ron uykusunda homurdandi. Harry onu uyandirsa miydi acaba? Ama birs ey ona engel oldu - babasinin
Pelerin'i - bu kere - ilk kere - tek basina hareket etmek istiyordu.
Süzülerek yatakhaneden çikti, merdivenden indi, ortak salonu da arkada birakip resimdeki delikten geçti.
Sisman Kadin, cirtlak sesiyle, "Kim var orada?" diye sordu. Hiçbirs ey söylemedi Harry. Hizli hizli
koridorda yürüdü.
Nereye gitmeliydi? Durdu, yüregi gümbür gümbür, düsündü. Birdenbire aklina geldi. Kitapliktaki Kisitli
Bölüm.I stedigi kadar okuyabilecekti orada, Flamel'in kim oldugunu buluncaya kadar. Görünmezlik
Pelerini'ne simsiki sarilarak yola koyuldu.
Kitaplik ürkütücüydü, karanliktan göz gözü görmüyordu. Harry kitap raflarina giden yolu görebilmek için
fenerini yakti. Fener havada yüzüyor gibiydi sanki, Harry onu elinde tuttugunu biliyordu gerçi, ama yine de
bu görünüm tüylerini ürpertiyordu.
Kisitli Bölüm kitapligin arkasindaydi. O bölümü ötekilerden ayiran ipin üstünden dikkatle atladi, kitap
adlarini okuyabilmek için fenerini kaldirdi.
Pek bir anlam çikaramadi adlardan. Dökülmüs, soluk yaldizli harfler, Harry'nin bilmedigi dillerde
sözcükler olusturuyordu. Bazi kitaplarin hiç adi yoktu. Bir kitabin üstünde ise kana benzeyen koyu bir
leke vardi. Harry'nin ensesindeki saçlar dimdik oldu. Belki kendisine öyle geliyordu, ama kitaplar
arasindan bir fisiltinin yükseldigini duyar gibi oldu. Sanki onun orada olmamasi gerektigini biliyorlarmisgibi.
Bir yerden baslamaliydi. Feneri dikkatle yere koyarak en alt rafta ilginç görünüslü bir kitap aramaya bas
ladi. Gözüne kara cildi gümüsçizgili kocaman bir kitap ilisti. Güçlükle çikardi onu, kitap çok agirdi çünkü,
dizlerinin üstüne koyarak açti.
Sessizligi, insanin kanini donduran, kulaklari sagir eden bir çiglik bozdu - kitap haykiriyordu! Harry
hemen kapatti kapagini, ama çiglik kesilmedi, daha da yükselerek sürüp gitti. Harry geriye dogru
sendeledi, fenere çarpti, aninda söndü fener. Korkuya kapildi Harry, disaridaki koridorda yaklasan ayak
sesleri duydu - kitabi yine rafa tikistirarak tabanlari yagladi. Kapida Filch'le karsilasti; Filch'in çilgincasina
açilmisgözleri onu göremedi. Harry onun iki yana açilmiskollarinin altindan süzülerek koridora firladi,
kulaklarinda kitabin çigligi çinliyordu hâlâ.
Kocaman bir zirhin önünde durabildi ancak. Kitapliktan öyle bir kaçmisti ki, nereye gittiginin farkina bile
varmamisti. Belki de karanlik yüzünden,s imdi nerede oldugunu bilmiyordu. Mutfaklarin yaninda böyle bir
zirh olacakti gerçi, ama orasi herhalde beskat asagida kalmisti.
"Geceleri birinin dolastigini görürsem hemen size gelmemi söylemistiniz, Profesör. Biri kitapliga girmis
-Kisitli Bölüm'e."
Harry yüzündeki kanin çekildigini hissetti. Her nereye geldiyse, Filch oraya kestirme bir yol biliyordu anla
silan, yumusak, yapisyapissesi gittikçe yaklasiyordu çünkü; dehset içinde, Snape'in yanit verdigini duydu.
"Kisitli Bölüm'e mi? Eh, pek uzakta olamazlar, yakalariz."
Filch'le Snape köseyi dönüp yaklasirlarken, Harry oldugu yere çakilip kaldi. Onu göremezlerdi elbet,
ama koridor öylesine dardi ki, biraz daha yaklasacak olurlarsa mutlaka çarparlardi - Pelerin, somut
bedenini ortadan kaldirmiyordu.
Olabildigi kadar sessizce, geriledi. Solda aralik bir kapi gördü. Tek umuduydu bu. Solugunu tutarak,
kapiyi kipirdatmadan içeri süzülmeyi basardi; Snape'le Filch hiçbirs ey fark etmediler. Geçip gittiler;
Harry, derin derin soluyarak duvara yaslandi, onlarin uzaklasan ayak seslerini dinledi. Az kalsin yakayi ele
verecekti; ucuz atlatmisti. Saklandigi odanin nasil bir yer oldugunu anlayincaya kadar birkaç saniye
geçecekti.
Kullanilmayan bir sinifa benziyordu burasi. Duvar diplerinde masalari, siralari andiran birtakim esyalar
seçiliyordu karanlikta, bir de basasagi çevrilmisbir çöp sepeti - ama duvara dayali birs ey daha vardi ki,
siritiyordu, sanki biri, ayak altinda durmasin diye, onu getirmis, oraya koymustu.
Görkemli bir aynaydi bu, pençeye benzeyen iki ayak üstünde, süslü yaldizli çerçevesiyle tavana kadar
uzaniyordu. Tepesine de boydan boya bir yazi islenmisti: Kelid stra ehru oyt ube cafru oyt on ivohsi.
Filch'le Snape'ten ses gelmedigi için korkusu yatismaya baslayan Harry, aynaya bakmak istedi; kendini
görmeyecekti, ama olsun - yaklasti.
Çiglik atmamak için agzini elleriyle kapamak zorunda kaldi. Arkasina döndü hizla. Kitabin haykirisinda
bile bu kadar çilginca atmamisti yüregi - aynada sadece kendini görmemis, arkasinda bir yigin insan daha
görmüstü.
Ama oda bostu. Soluk soluga, yine aynaya döndü usulca. Oradaydi iste, kendi yansimasini gördü, yüzü
korkudan bembeyaz kesilmisti, arkasinda en az on kisi daha vardi. Harry omzunun üstünden bakti -
kimseler yoktu yine. Yoksa onlar da mi görünmezdi? Görünmez insanlarla dolu bir odaya mi girmisti,
aynanin özelligi, ister görünür olsun, ister görünmez olsun, hers eyi yansitmak miydi?
Aynaya bir daha bakti. Kendi görüntüsünün arkasinda duran bir kadin ona gülümsüyor, el salliyordu.
Kolunu uzatti, eli birs eye degmedi. Kadin orada olsaydi ona dokunurdu, görüntüleri öylesine yakindi ki
-ama havadan baska birs ey duymadi - kadin da, ötekiler de varliklarini sadece aynada sürdürüyorlardi.
Çok güzel bir kadindi bu. Koyu kizil saçlari vardi, gözleri ise - gözleri tipki benim gözlerime benziyor,
diye düsündü Harry, aynaya biraz daha yaklasti. Yemyesil - biçim ayni... Kadinin agladigim fark etti;
gülümsüyordu, ama ayni anda da agliyordu. Yaninda oturan uzun boylu, siyah saçli, ince adam kolunu
onun omzuna dolamisti. Gözlük vardi gözünde, saçlari daginikti. Arkasi, tipki Harry'nin saçlari gibi,
yatmamisti.
Harry o kadar yaklasmisti ki aynaya, burnu neredeyse kendi görüntüsüne degecekti.
"Anne?" diye fisildadi. "Baba?"
Ona gülümseyerek baktilar sadece. Harry aynada ötekilerin de yüzlerine bakinca, hepsinin gözlerinin
kendi gözleri gibi yesil oldugunu gördü, burunlari da ayniydi, ufak tefek ihtiyar bir adamin dizleri ise tipki
Harry'ninkiler gibi top toptu - yasami boyunca ailesini ilk kere görüyordu Harry.
Potter'lar gülümseyerek el salladilar ona, Harry de onlara özlemle bakti - ellerini aynaya dayamisti - sanki
uzanip da ailesine dokunacakmisgibi. Büyük bir aci duyuyordu içinde - yari sevinç, yari hüzün.
Orada ne kadar kaldi, bilmiyordu. Görüntüler silinmedi - bakti, bakti - sonunda uzaklardan bir gürültüyle
kendine geldi. Kalamazdi artik, yatagina dönmeliydi. Gözlerini annesinin yüzünden kaçirarak, "Döneceg
im," diye fisildadi, odadan hizla çikti.
Ron, ters ters, "Beni uyandirabilirdin," dedi.
"Bu gece gelebilirsin. Yine gidecegim, sana aynayi
göstereyim."
Ron, "Annenle babani görmek isterim," dedi merakla.
"Ben de senin aileni görmek isterim, bütün Weas-ley'leri - bana bütün kardeslerini gösterirsin, hepsini."
"Zaten ne zaman istersen görebilirsin onlari," dedi Ron. "Bu yaz bizim eve gelmen yeter. Neyse, belki
sadece ölüleri gösteriyordur. Ama Flamel'i bulamaman yazik olmusdogrusu. Biraz salam alsana, hiçbirs ey
yemeyecek misin?"
Harrynin içinden yemek yemek gelmiyordu. Annesiyle babasini görmüstü, o gece bir daha görecekti.
Flamel'i unutmusgibiydi. Sanki pek önemi yoktu bunun artik. Üç basli köpegin neyi bekledigi kimin
umurundaydi? Snape onu çalsa bile ne çikardi?
"Iyi misin?" dedi Ron. "Bir tuhaf görünüyorsun."
Harry'nin en büyük korkusu aynali odayi bulamamakti. Ertesi gece Ron'u da Pelerin'in altina alip agir agir
yola koyuldu. Kitapliktan çiktiktan sonra izledigi yolu hatirlamaya çalisti. Karanlik geçitlerde bir saat
kadar dolastilar.
"Donuyorum," dedi Ron. "Unutalim bunu, dönelim."
"Hayir!" diye fisildadi Harry. "Buralarda bir yerde olacak."
Ters yöne süzülen uzun boylu bir cadi hayaletinin yanindan geçtiler, baska kimseyle karsilasmadilar. Ron
ayaklarinin dondugundan yakinmaya baslamisti ki, Harry zirhi gördü.
"Burasi - evet - burasi!"
Kapiyi iterek açtilar. Harry Pelerin'i çikarip atti sirtindan, aynaya kostu.
Oradalardi. Onu görünce, annesiyle babasinin yüzleri isidi.
"Gördün mü?" diye fisildadi Harry.
"Ben birs ey göremiyorum."
"Bak! Hepsi orada - hepsi..."
"Sadece seni görebiliyorum."
"Dogru dürüst bak, benim durdugum yerde dur."
Yana çekildi, ama Ron aynanin önüne geçince, o da ailesini göremez oldu; çizgili pijamasiyla Ron'u
görüyordu sadece.
Ama Ron, büyülenmisgibi, kendi görüntüsüne dikmisti gözlerim.
"Bana bak!" dedi.
"Aileni görebiliyor musun yaninda?"
"Hayir - tek basimayim - ama degismisim - daha büyümüsüm sanki - Ögrenciler Baskani'yim!"
“Ne?"
"Evet - Bill'in taktigi rozetten var gögsümde - elimde de Okul Kupasi'yla Quidditch Kupasi - Quidditch
kaptani da olmusum!"
Ron, gözlerini bu inanilmaz görüntüden ayirip heyecanla Harry'ye bakti.
"Bu ayna gelecegi de mi gösteriyor dersin?"
"Nasil olur? Ailemde herkes öldü - bir daha bakayim-"
"Dün bütün gece baktin, birak, azicik da ben bakayim."
"Elinde Quidditch Kupasi varsa var, ne olmusyani? Ben annemle babami görmek istiyorum."
"Itme beni -"
Ansizin koridorda kopan bir gürültü tartismayi sona erdirdi. Ne kadar yüksek sesle konustuklarinin
farkinda bile olmamislardi.
"Çabuk!"
Ron Pelerin'i tarn sirtlarina çekmisti ki, Mrs Norris'in isil isil gözleri belirdi kapida. Ron'la Harry hiç
kipirdamadan öylece durdular, aynis eyi düsünüyorlardi - Pelerin kedilerde de ise yariyor muydu acaba?
Kendilerine yüzyillar gibi gelen bir bekleyisten sonra, Mrs Norris dönüp gitti.
"Güvenli degil burasi - Filch'i çagirmaya gitmistir, mutlaka bizi duydu. Hadi."
Ron, Harry'yi sürükleyerek odadan çikardi.
Ertesi sabah kar hâlâ erimemisti.
Ron, "Satranç oynar misin, Harry?" diye sordu.
"Hayir."
"Asagi inip Hagrid'i görmeye gitsek?"
"Hayir... sen git..."
"Ne düsündügünü biliyorum, Harry, aynayi düsünüyorsun. Bu gece gitme."
"Neden?"
"Bilmiyorum, içimde kötü bir his var - hem zaten Filch'ten, Snape'ten, Mrs Norris'ten yakayi zor siyirdin.
Seni görmezlerse görmesinler. Ya sana çarparlarsa? Ya birs ey devirirsen?"
"Hermione gibi konusuyorsun."
"Ciddiyim, Harry, gitme."
Ama Harry'nin bir tek düsünce vardi kafasinda, o da aynaya gitmekti, Ron da kendisini durduramazdi.
Üçüncü gece yolu çok daha çabuk buldu. Öyle hizli yürüyordu ki, akli basinda birinin edemeyecegi
kadar gürültü ediyordu, ama kimseyi görmedi.
Iste annesiyle babasi karsisindaydi, gülümsüyorlardi, büyükbabalarindan biri de keyifle bassalliyordu.
Harry aynanin tam karsisina, yere oturdu. Bütün geceyi orada, ailesinin yaninda geçirmesine hiçbirs ey
engel olamazdi. Hiçbirs ey.
Sadece -
"Eee - demek yine geldin, Harry?"
Harry bütün içinin buz kestigini sandi. Arkasina bakti. Duvarin dibindeki siralardan birinde Albus
Dumbledore oturmaktaydi. Harry, ona fark etmeden dosdogru aynaya gilmisti herhalde.
"Sizi - sizi görmedim, efendim."
"Görünmez olmak görme gücünü de azaltiyor galiba," dedi Dumbledore; Harry onun gülümsedigini
görünce biraz rahatladi.
Dumbledore, siradan kalkip Harry'nin yanina çöktü. "Demek, sen de, senden önceki yüzlerce kisi gibi,
Kelid Aynasi'nin yarattigi mutlulugu buldun."
"Adinin bu oldugunu bilmiyordum, efendim."
"Ama özelligini anlamissindir herhalde."
"Sey - ailemi gösteriyor bana -"
"Ron'u da Ögrenciler Baskani olarak gösterdi.''
"Nereden biliyorsunuz?"
Dumbledore, yumusak bir sesle, "Görünmez olmak için bir pelerin gerekmez bana," dedi. "Simdi söylo
bakalim, Kelid Aynasi bizlere ne gösteriyor?"
Harry basini iki yana salladi.
"Ben söyleyeyim. Dünyanin en mutlu insani, Kelid Aynasi'ni siradan bir ayna gibi kullanan insandir, ona
bakinca kendini oldugu gibi görür. Anlatabildim mi?"
Harry düsündü. Sonra agir agir, "Ne istedigimizi gösteriyor bize... görmek istedigimizi..." dedi.
Dumbledore, "Hem evet, hem hayir," dedi usulca. "Bu ayna yüreklerimizin derinliklerinde yatan tutkulari,
istekleri gösterir bize. Aileni hiç bilmedin sen, onlari görürsün. Kardesleri tarafindan ezilen Ronald
Weasley, kendisini onlardan üstün görür. Ama bu ayna bizi bilgiye, dogruya götürmez. Gösterdiklerinin
gerçek olmadigini bilmeyenler onun önünde eriyip gitmislerdir ya da akillarini kaçirmislardir.
"Ayna yarin yeni bir binaya götürülecek, Harry, bir daha gidip bakma ona. Günün birinde karsina çikarsa
da, hazirlikli ol. Düsler dünyasina dalip gerçek dünyayi, yasamayi unutmak dogru degildir, unutma bunu.
Hadi,s imdi o essiz Pelerin'i sirtina geçir, yatagina git."
Harry ayaga kalkti.
"Efendim - Profesör Dumbledore? Size birs ey sorabilir miyim?"
Dumbledore gülümsedi. 'Tabii, sordun ya zaten. Ama istersen birs ey daha sorabilirsin."
"Ayna'ya bakinca siz ne görüyorsunuz?"
"Ben mi? Elimde bir çift yün çorapla kendimi görüyorum."
Harry bosbosbakti.
"Insanin hiç yeteri kadar çorabi olmuyor," dedi
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Nicolas Flamel
Dumbledore. "Bir Noel daha gelip geçti, bir çift çorap veren olmadi. Herkes bana kitap armagan
ediyor."
Harry yatagina uzaninca, Dumbledore'un belki de dogruyu söylemedigini düsündü. Scabbers'i yastigindan
iterken aklina geldi: Ona çok kisisel bir soru sormustu herhalde.
Dumbledore, Harry'yi bir daha Kelid Aynasi'na gitmemesinin dogru olduguna inandirmisti; Görünmezlik
Pelerini Noel tatili boyunca Harry'nin sandiginin dibinde kaldi. Ayna'da gördüklerini unutmak istiyordu
Harry, ama kolay degildi bu. Karabasanlar görmeye basladi. Annesiyle babasinin yesil bir isigin çakisiyla
yok olduklarini gördü düslerinde, tiz bir sesin de kahkahalar attigim duydu.
Harry, düslerini anlatinca, "Görüyorsun ya," dedi Ron, "Dumbledore hakliymis, ayna yüzünden aklini
oynatabilirdin."
Dersler baslamadan bir gün önce dönen Hermione, konuya bir baska açidan yaklasiyordu. Harry'nin
yatagindan çikip üst üste üç gece koridorlari arsinlamasindan dehsete düsmüstü ("Ya Filch ser d
yakalasaydi?"), bir yandan da onun Nicolas Flamel'in kim oldugunu ögrenememesinden duydugu hayal
kirikligini dile getiriyordu.
Flamel'in adini kitaplikta bulmaktan umudu kesmislerdi neredeyse, ama Harry bu adi bir yerde gördüg
ünden emindi. Dersler baslar baslamaz on dakikalik aralarda kitap karistirmayi sürdürdüler. Harry'nin
zamani daha kisitliydi, çünkü Quidditch çalismalari yeniden baslamisti.
Wood takimi her zamankinden daha siki çalistiriyordus imdi. Karin yerini alan dinmek bilmeyen yagmur
bile heveslerini kirmiyordu. Weasley'ler Wood'un fanatigin teki oldugundan yakiniyorlardi, ama Harry,
Wood'u destekliyordu. Bir sonraki maçta Hufflepuffi yenerlerse, OkulS ampiyonasi'nda yedi yildir ilk
kere Slytherin'i geride birakacaklardi. Kazanma tutkusu bir yana, çalismalardan yorgun düsünce daha az
karabasan gördügünü fark etti Harry.
Sirilsiklam, çamurlu bir gün, çalisma sirasinda onlara kötü bir haber verecegini söyledi Wood.
Weasley'lere kizmisti zaten, iki kardesbirbirlerinin üstüne pike yapiyor, süpürgelerinden düsecekmisgibi
hoplayip zipliyorlardi.
"Birakin soytariligi!" diye bagirdi. "Maçi kaybedersek bu yüzden kaybederiz! Hakem Snape olacak;
Gryffindor'dan puan silmek için de elinden geleni yapacak!"
Bunu duyunca, George Weasley gerçekten de düstü süpürgesinden.
Agzindaki çamurlari püskürterek, "Hakem Snape mi olacak?" dedi. "Ne zaman bir Quidditch maçini
yönetmiski? Taraf tutar, Slytherin'i geçmemize izin vermez.
Takimin öteki oyunculari da yakinmada George'u yalniz birakmadilar.
"Suç bende degil ki," dedi Wood. "Temiz bir oyun çikaralim, Snape'in bize takmasina firsat vermeyelim."
Bütün bunlar iyiydi güzeldi de, Harry'nin Quidditch oynarken yaninda Snape'i istememesinin bir baska
nedeni vardi...
Çalismadan sonra takim oyunculan her zamanki gibi çene çalarken, Harry Gryffindor ortak salonuna kos
tu; Ron'la Hermione satranç oynuyorlardi. Hermione sadece satrançta eziliyordu, Harry'yle Ron da bunun
ona iyi geldigini düsünüyorlardi.
Harry yanina oturunca, "Biraz konusma benimle," dedi Ron. "Kendimi oyuna vermem " Harry'nin bakisini
fark etti. "Nen var senin? Berbat görünüyorsun."
Kimse kendilerini duymasin diye, Harry alçak sesle Snape'in Quidditch maçinda hakemlik edecegim
anlatti.
Hermione, "Oynama," dedi hemen.
"Hasta oldugunu söyle," dedi Ron.
Hermiore, "Ayagin kirilmisgibi yap," diye önerdi.
"Ayagini gerçekten kir," dedi Ron.
"Olmaz," dedi Harry. "Yedek Arayici yok. Ben oynamazsam Gryffindor birs ey yapamaz."
Tam o sirada Neville daldi ortak salona. Kimsenin yardimi olmadan delikten nasil geçebildigine kimse
akil erdiremedi - bacaklari Bacak-Baglama Laneti'yle birbirine yapismisti çünkü. Anlasilan, Gryffindor
Kulesi'nin merdivenlerini tavsan gibi hoplaya hoplaya çikmisti.
Hermione'den baska herkes gülmeye basladi. Hermione hemen firlayip karsi büyü yapti. Bacaklari
birdenbire ayriliveren Neville, titreyerek ayaga kalkti.
Onu Harry'yle Ron'un yanma oturtarak, "Ne oldu?" diye sordu Hermione.
Neville, hâlâ zangir zangir, "Malfoy," dedi. "Kitapligin önünde karsilastik. Bu büyüyü deneyecek birini
ariyormus."
"Profesör McGonagall'a git!" dedi Hermione. "Ona söyle!"
Neville basini iki yana salladi.
"Baska sorun istemiyorum," diye mirildandi.
"Ona karsi direnmeyi ögrenmelisin, Neville!" dedi Ron. "Baskalarim ezmeye alismis, ama önüne uzanip
da isini kolaylastirmanin bir anlami yok."
"Gryffindor'a yakismayacak kadar yüreksiz oldugumu söyleme bosuna," dedi Neville. "Malfoy zaten
söyledi."
Harry cüppesinin cebini karistirip Hermione'nin Noel'de ona armagan ettigi Çikolatali Kurbagalardan
sonuncusunu çikardi. Neville'e uzatti onu. Neville neredeyse aglayacakti.
"Sen on iki Malfoy edersin," dedi Hany. "SeçmenS apka seni Gryffindor'a seçti, öyle degil mi? Ya
Malfoy nerede? Slytherin denilen o pislikte."
Neville, Kurbaga'yi kâgidindan çikarirken belli belirsiz gülümsedi.
"Sagol, Harry... En iyisi yatayim ben... Kartini ister misin, onlari biriktiriyorsun, degil mi?"
Neville uzaklasirken, Ünlü Büyücü kartina bakti Harry.
"Yine Dumbledore," dedi. "Ilk çikan kartta da o vardi-"
Birdenbire yutkundu. Kartin arkasina dikti gözlerini. Sonra Ron'la Hermione'ye bakti.
"Buldum onu!" diye fisildadi. "Flamel'i buldum! Bu adi bir yerde okudugumu söylemistim size. Buraya
gelirken trende görmüstüm - dinleyins unu: 'Profesör Dumbledore, özellikle 1945'te kara büyücü
Grindelwald'i yenmesiyle, ejderha kaninin on iki ayri konuda kullanilisini bulmasiyla ve arkadasi Nicolas
Flamel'la simya konusunda yürüttügü çalismalarla ünlüdür."
Hermione ayaga firladi.I lk sinav notlarindan beri hiç bu kadar heyecanlanmamisti.
"Bir yere kimildamayin!" dedi ve kizlarin yatakhanesine çikan merdivene firladi. Harry'yle Rons askins as
kin birbirlerine baktilar. Hermione biraz sonra kolunda kocaman, eski bir kitapla döndü.
Heyecanla, "Buna bakmayi akil edememistim!" diye fisildadi. "Söyle hafif birs eyler okuyayim diye bunu
haftalar önce kitapliktan almistim."
"Hafif mi?" dedi Ron, ama Hermione susmasini söyledi ona, kitapta birs ey bakacakti, kendi kendine
mirildanarak çilgincasina sayfalan çevirmeye koyuldu.
Sonunda aradigini buldu.
"Biliyordum! Biliyordum!"
Ron, anlamli anlamli, "Konusabilir miyizs imdi?" diye sordu. Hermione ona aldirmadi.
Çok önemli birs ey söyler gibi, "Nicolas Flamel," diye fisildadi Hermione. "Felsefe Tasi'nin bilinen tek
yapicisil"
Ama bekledigi tepkiyi alamadi onlardan.
Harry'yle Ron, "Neyin?" dediler.
"Bana bakin, siz hiç kitap okumaz misiniz?Is te -okuyuns unu."
Kitabi onlara dogru itti, Harry'yle Ron okudular:
Eski simyacilik bilimi, olaganüstü güçleri olan efsanevi Felsefe Tasi'nin yapimiyla dogrudan iliskilidir. Tas
herhangi bir maddeyi altina çevirebilir, içeni ölümsüz kilan YasamI ksiri'ni de yaratabilir.
Yüzyillar boyunca Felsefe Tasi üstüne çoks ey söylenmistir, ama tek Tas, ünlü simyaci ve opera düskünü
Mr Nicolas Flamel'in elinde bulunmaktadir. Geçen yil alti yüz altmisbesinci yasgününü kutlayan Mr
Flamel, esi Perenelle (alti yüz elli sekiz) ile Devon'da sakin bir yasam sürmektedir.
Harry ile Ron okumayi bitirince, "Gördünüz mü?" dedi Hermione. "Köpek herhalde Flamel'in Felsefe Tas
i'ni koruyor! Arkadasolduklari, birinin de onu çalacagindan korktugu için Dumbledore'a vermistir. Bu
yüzden onu Gringotts'tan çikarmak istedi!"
"Altin yapan, insanin ölmemesini saglayan bir tas!" dedi Harry. "Snape'in onu istemesi bosuna degil! Kim
olsa ister."
Ron, "Flamel'i Büyücülükte Son Gelismeler Üstüne Bir inceleme'de bosu bosuna aramisiz," dedi. "Son
gelismelerle ilgisi oldugunu pek söyleyemeyiz - ne de olsa alti yüz altmisbesyasinda, öyle degil mi?"
Ertesi sabah Karanlik Sanatlara Karsi Savunma dersinde kurt adam isiriklarina karsi alinacak önlemleri
yazarken, Ron'la Harry Felsefe Tasi'ndan söz ediyorlardi hâlâ - bir ele geçirseler onunla neler neler
yaparlardi... Ron kendi Quidditch takimini kuracagini söyleyince, Harry Snape'i ve yaklasan maçi
hatirladi.
"Oynayacagim," dedi Ron'la Hermione'ye. "Oynamazsam, bütün Slytherin'ler Snape'ten korktugumu
sanirlar. Gösterecegim onlara... bir kazanalim da görün siz, suratlarindaki o siritmayi nasil kaziyip yok
edecegim."
"Biz seni yerden kazimak zorunda kalmayalim da," dedi Hermione.
Ama Ron'la Hermione'ye ne söylerse söylesin, maç yaklastikça Harry'nin tedirginligi artiyordu. Takimin
öteki oyunculari da pek sakin degildi. OkulS ampiyonasi'nda Slytherin'in önüne geçmek harika birs eydi,
yedi yildir olmamisti, ama böylesine taraf tutan bir hakemle basarabilecekler miydi?
Harry bilemiyordu, hayal gücünün yarattigi birs ey miydi bu, yoksa nereye gitse gerçekten hep Snape mi
çikiyordu karsisina? Snape'in onu izledigini düsünüyordu bazen.I ksir dersleri Harry için haftalik iskenceye
dönüsmüstü - Snape öylesine acimasiz davraniyordu ki kendisine. Felsefe Tasi'ni ögrendiklerinin farkinda
miydi yoksa? Nasil ögrenebilir diye düsünüyordu Harry - ama bazen korkunç bir duyguya, onun akildan
geçenleri okuyabildigi duygusuna kapiliyordu.
Harry, ertesi gün ögleden sonra arkadaslari kendisine iyis anslar dilediginde, Ron'la Hermione'nin neler
düsündügünü biliyordu: Acaba onu bir daha saggörecekler miydi? Pek de rahatlatici birs ey degildi bu.
Quidditch formasini giyip NimbusI ki Bin'ini hazirlarken, Wood'un yüreklendirici söylevini duymadi bile.
Bu arada Ron'la Hermione, Neville'in yaninda bir yer bulmuslardi; Neville onlarin neden bu kadar
üzüntülü ve endiseli olduklarina da, neden asalarini yanlarinda getirdiklerine de bir anlam veremiyordu.
Harry de, Ron'la Hermione'nin gizli gizli Bacak-Baglama Laneti çalistiklarini bilmiyordu. Malfoy Neville'e
yapinca akillarina gelmisti bu, Snape Harry'yi incitecek birs ey yapmaya kalkarsa onun üstünde
deneyeceklerdi.
Ron asasini cüppesinin koluna yerlestirirken, "Sakin unutma," dedi Hermione. "Locomotor Mortis."
"Biliyorum," dedi Ron. "Boyuna tekrarlama."
Soyunma odasinda, Wood Harry'yi bir kenara çekmisti.
"Sana baski yapmak istemem, Potter, ama Snitch'i ne kadar erken yakalayabilirsen o kadar iyi olur.
Snape Hufflepuff i açik açik kollamaya baslamadan önce maçi bitirmeye bak."
Kapidan disari bir göz atan Fred Weasley, "Bütün okul burada!" dedi. "Vay canina baksaniza -
Dumble-dore bile izlemeye gelmis!"
Harry'nin yüregi tersyüz oluverdi sanki.
Kendi gözleriyle görmek için kapiya kosarken, "Dumbledore mu?" dedi. Fred hakliydi. O kir sakali
nerede görse tanirdi.
Neredeyse bir kahkaha atacakti. Güvendeydi. Dumbledore seyirciler arasindaysa, Snape kendisini
incitmeye kalkamazdi.
Takimlar alana çikarken Snape'in o kadar öfkeli görünmesinin nedeni de buydu belki. Öfkesi Ron'un
|
|
 |
|
|
|
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur. |
|
|
 |
|
|
|
|