121-170
gözünden kaçmadi.
Hermione'ye, "Snape'i hiç bu kadar hain hain bakarken görmemistim," dedi. "Iste çikiyorlar. Ahh!"
Biri ensesini dürtmüstü hizla. Malfoy'du.
"Özür dilerim, Weasley, seni görmedim."
Malfoy, Crabbe'yle Goyle'a bakarak siritti.
"Bakalim Potter süpürgesinin üstünde ne kadar kalabileceks imdi? Bahse girmek isteyen var mi? Sen ne
dersin, Weasley?”
Ron yanit vermedi. George Weasley bir Bludger'i kendisine dogru savurdugu için Snape penalti vermisti.
Hermione, parmaklarini kucaginda kenetlemis, gözlerini Harry'ye dikmisti. Harry, Snitch'i kollayarak
alanin üstünde atmaca gibi dönmekteydi.
Snape birkaç dakika sonra durup dururken Hufflepuffi bir penalti atisiyla daha ödüllendirdi. Malfoy,
yüksek sesle, "Gryffindor takimina bu oyunculari neden seçiyorlar, biliyorum," dedi. "Onlara acidiklari
için. Potter'in annesi babasi yok, Weasley'lerin de parasi yok - seni de takima almalari gerekirdi,
Longbottom, çünkü senin de beynin yok."
Neville mosmor kesildi, dönüp Malfoy'un suratina bakti.
"Ben senin gibi on iki kisiyi cebimden çikaririm,"
diye kekeledi.
Malfoy, Crabbe ve Goyle kahkahadan kirildilar; gözlerini maçtan ayiramayan Ron, "Dogru söylüyorsun,
Neville," dedi.
"Longbottom, beyin altindan yapilsaydi, sen Weasleyden bile yoksul olurdun."
Ron'un sinirleri, Harry'yi düsünmekten zaten bozulmustu.
"Seni uyariyorum, Malfoy - tek kelime daha söylersen -"
Hermione, "Ron!" dedi birdenbire. "Harry -!"
"Ne oldu? Nerede?"
Harry inanilmaz bir pike yapmisti ansizin; seyirciler soluklarini tutarak alkisladilar onu. Hermione ayaga
kalkti, parmaklarini çapraz yaparak agzina götürdü; bu arada Harry kursun gibi iniyordu.
Malfoy, "Sansin varmis, Weasley," dedi. "Harry yerde para gördü galiba!"
Ron dayanamadi. Malfoy ne oldugunu anlamadan üstüne çullanmisti Ron, onu yere yikmisti. Neville bir
an durakladi, sonra siranin üstünden atlayarak arkadasinin yardimina kostu.
"Hadi, Harry!" diye bagirdi Hermione, Harry hizla Snape'e dogru giderken o da siçramaya basladi
-Ron'la Malfoy'un siranin altinda bogustuklarini da, Ne-ville'le Crabbe ve Goyle'un yumruklastiklarini da
fark etmedi.
Havada, Snape süpürgesini tam zamaninda çevirdi, kizil birs ey hizla geçmisti yanindan - bir an sonra
Harry süpürgesini dogrultup yavasça yere süzüldü, kolunu havaya kaldirmisti zaferle, elinde Snitch'i
tutuyordu.
Ortalik yikilacakti sanki; bir rekor olmaliydi bu, kimse Snitch'in bu kadar kisa sürede yakalandigini
hatirlamiyordu.
Hermione, siranin üstünde hoplayip ziplayarak, "Ron! Ron! Neredesin? Oyun bitti! Harry kazandi! Biz
kazandik! Gryffindor ilk sirada!" diye bagirdi; bir yandan da önünde oturan Parvati Patil'le kucaklas
iyordu.
Harry yere yarim metre kala süpürgesinden atladi.I nanamiyordu buna. Basarmisti - oyun sona ermisti,
besdakika bile sürmemisti. Gryffindor'lar alani doldururken, Snape'in bembeyaz kesilmisyüzü, sikilmisdis
leriyle yere indigini gördü - bir el duydu omzunda, dönüp bakinca Dumbledore'un gülümseyen yüzüyle kar
silasti.
Dumbledore, sadece Harry'nin isitebilecegi bir sesle, "Çok iyiydin," dedi. "Ayna'ya takilip kalmadigina da
sevindim... yapacak baska isler bulmussun kendine... harika..."
Snape öfkeyle yere tükürdü.
Harry bir süre sonra tek basina çikti soyunma odasindan, NimbusI ki Bin'ini süpürge deposuna
götürecekti. Hayatinda daha mutlu oldugunu hatirlamiyordu. Gurur duyulacak birs ey yapmisti - artik
kimse onun sadece ünlü bir addan baska birs ey olmadigini ileri süremezdi. Aksam havasi da hiç bu kadar
güzel kokmamisti dogrusu. Nemli çimenler üstünde yürürken son saati, mutluluk içinde, belli belirsiz,
yeniden yasadi: Gryffindor'lann kosarak gelmeleri, onu omuzlarina almalari, uzaklarda hoplayip duran
Ron'la Hermione, Ron'un kanayan burnuyla sevinç çigliklari atmasi.
Bu arada depoya vardi. Tahta kapiya yaslanip basini kaldirdi, batan güneste pencereleri kipkirmizi
parlayan Hogwarts'a bakti. Gryffindor ilk siraya geçmisti. Bunu da kendisi saglamisti. Snape'e gününü
göstermisti...
Aklina tam Snape geldigi sirada...
Satonun ön merdivenlerinden kukuletali biri indi hizla. Kimseye görünmek istemiyordu anlasilan, hizli hizli
Yasak Orman'a dogru yürüdü. Harry ona bakarken biraz önceki zaferi unutuverdi. Yürüyüsünden anlamis
ti, Snape'ti bu, herkes yemekteyken Orman'a gidiyordu - neler dönüyordu acaba?
NimbusI ki Bin'ine atladi Harry, havalandi. Sessizces atonun üstünde süzülürken Snape'in kosarak
ormana girdigini gördü. Onu izledi.
Agaçlar öylesine sikti ki, Snape'in nereye gittigini göremedi. Havada dönerek alçaldi, agaçlarin üst
dallarina degiyordus imdi, birtakim sesler duydu. Seslerin geldigi yöne süzüldü, usulca bir kayin agacinin
tepesine kondu.
Süpürgesine siki siki tutunarak, dikkatle dallardan birine tirmandi, yapraklarin arasindan neler oldugunu
görmeye çalisti.
Asagida, gölgeli bir açiklikta Snape duruyordu, ama yalniz degildi. Quirell da oradaydi. Onun bakislarini
göremedi Harry, ama Quirrell her zamankinden daha çok kekeliyordu. Harry ne konustuklarina kulak
kabartti.
"... b-b-benimle neden bu-burada bu-bulusmak istedin, a-a-anlamadim, Severus..."
Snape, buz gibi bir sesle, "Sadece ikimiz arasinda özel bir konusma olsun istedim," dedi. "Ne de olsa, ög
rencilerin Felsefe Tasi'ni ögrenmeleri dogru degil."
Harry öne egildi. Quirreil birs eyler mirildaniyordu. Snape onun sözünü kesti.
"Hagrid'in o canavarini nasil atlatiriz, ögrenebildin mi?"
"A-a-ama Severus, ben -"
Snape, Quirrell’a dogru bir adim atarak, "Düsmanin olmami istemezsin, degil mi?" dedi.
"S-s-sen ne de-de-demek istiyorsun, anlamadim -" "Ne demek istedigimi pekâlâ biliyorsun." Bir baykus
öttü yüksek sesle, Harry az kalsin agaçtan düsecekti. Kendini tam zamaninda toparladi. Snape'in "- biraz
hokus pokus yapacaksin. Bekliyorum," dedigini duydu.
"A-a-ama b-b-ben -"
Snape, "Peki öyleyse," diye sözünü kesti onun. "Yakinda yine görüsecegiz seninle, biraz daha düsün
bakalim, çikarinin nerede oldugunu iyice düsün."
Pelerinini basina çekip oradan uzaklasti. Karanlik basmisti artik, ama Harry, Quirrell'in orada taskesilmis
gibi kalakaldigini görebildi.
Hermione, "Nerelerdeydin, Harry?" diye cirladi.
Harry'nin sirtini yumruklayarak, "Kazandik! Kazandin! Kazandik!" diye bagirdi Ron. "Malfoy'un gözünü
mosmor ettim, Neville de Crabbe'yle Goyle'u tek basina haklamaya kalkti! Kendine gelemedi daha, ama
Madam Pomfrey yakinda ayaga kalkacagini söylüyor - Slytherin'i nasil perisan ettin, anlat! Herkes ortak
salonda seni bekliyor, .bir eglence düzenledik, Fred'le George mutfaktan biraz pastayla baskas eyler
yürüttüler."
Harry, soluk soluga, "Simdi birakin bunu," dedi. "Bosbir oda bulalim, önce size anlatacaklarimi bir
dinleyin de..."
Kapiyi arkalarindan kapamadan önce Peeves'in içeride olup olmadigina bakti, sonra da görüp
duyduklarini anlatti.
"Demek hakliymisiz, oradaki Felsefe Tasi'ymis,
Snape de onu çalmak için Quirrell'in kendisine yardim etmesini istiyor. Fluffy'yi nasil atlatacagini sordu -
bir de Quirrell'in 'hokus-pokus'u için birs eyler söyledi. Tas'i Fluffy'den baskas eyler de koruyor anlasilan,
birtakim büyüler, Quirrell da Snape'in yolunu açacak Karanlik Sanatlar-karsiti bazi büyüler biliyor -"
Hermione, korkuyla, "Yani Tasancak Quirrell Snape'e direndigi sürece mi güvende?" diye sordu.
"Önümüzdeki sali Tasyerinde olmayacak," dedi Ron.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Norveç Pütürlüsü Norbert
Quirrell sandiklarindan da cesaretliydi galiba. Daha sonraki haftalarda gittikçe zayifladi, sararip soldu,
ama pek boyun egmise benzemiyordu.
Harry, Ron ve Hermione ne zaman üçüncü kat koridorundan geçseler, kulaklarini Fluffy'nin boyuna
hirladigi odanin kapisina dayiyorlardi. Snape öfke içinde kosturup duruyordu yine, bu da Tas'in güvende
oldugunun bir belirtisiydi. Harry, Quirrell'la her karsilasmasinda, yüreklendirmek istercesine, ona
gülümsüyordu; Ron da herkese Ouirrell'in kekemeligine gülmemelerini söylemeye baslamisti.
Ama Hermione'nin kafasinda Felsefe Tasi'ndan baskas eyler de vardi. Tuttugu notlan temize çekmeye,
zaman cetvellerini düzene koymaya, çizimleri renklendirmeye koyulmustu. Harry'yle Ron pek
aldirmayacaklardi buna, ama Hermione onlarin da aynis eyi yapmalarini söylüyordu boyuna.
"Hermione, sinavlara daha yüzyillar var."
"On hafta," diye kestirip atti Hermione. "Yüzyillar degil. Nicolas Flamel için bir saniye sayilir."
Ron, "Ama biz alti yüz yasinda degiliz," diye hatirlatti. "Hem zaten notlari niye temize çekiyorsun? Hers
eyi biliyorsun nasil olsa."
"Niye mi temize çekiyorum? Çildirdin mi sen?I kinci sinifa geçebilmek için bu sinavlari vermek gerek.
Çok önemli bu; çalismaya bir ay önce baslamaliydim; bana ne oldu, bilmiyorum..."
Yazik ki, ögretmenler de Hermione gibi düsünüyorlardi. Öyle çok ödev verdiler ki, Paskalya tatili Noel
tatilinin yaninda pek sönük kaldi.I nsan, yaninda boyuna ejderha kaninin on iki ayri kullanilisini ezberleyen
ya da asasiyla çalismalar yapan biri olunca, dinlenemiyordu. Harry'yle Ron boszamanlarinin çogunu
kitaplikta geçirdiler Hermione'yle, çalistilar da çalistilar.
Bir gün ögleden sonra, "Bunu hiç hatirlamayacagim!" diye patladi Ron, tüy kalemini firlatip atti, kitaplik
penceresinden disariya özlemle bakmaya basladi. Aylardir en güzel havaydi bu. Gök piril pirildi,
unutmabeni mavisiydi, yazin geldiginin ilk belirtileri görülüyordu.
Bin Bir Büyülü Ot ve Mantarda "Geyikotu"nu ariyordu Harry. Ancak Ron, "Hagrid! Sen ne ariyorsun
kitaplikta?" deyince kafasini kaldirdi.
Hagrid belirmisti tepelerinde, arkasinda birs ey sakliyordu Köstebek kürkü paltosuyla oraya pek yakis
miyordu dogrusu.
Ilgilerim hemen çeken kararsiz bir sesle, "Öyle bakiyordum," dedi. "Siz ne yapiyorsunuz bakalim?"
Ansizin kuskulanmisti. "Hâlâ Nicolas Flamel'i aramiyorsunuz ya?"
Ron, onu etkilemek istercesine, "Ohoo," dedi, "onun kim oldugunu ögreneli yüzyillar oldu. Köpegin de
neyi korudugunu biliyoruz - Felsefe Ta-"
"Ssss!" Hagrid, bunu kimsenin duyup duymadigini anlamak için çevresine bakindi. "Sakin kimseye
söyleme bunu. Ne bagirip duruyorsun öyle?"
Harry, "Aslinda sana sormak istedigimiz birkaçs ey var," dedi. "Tas'i Fluffy'den baska kim koruyor, onu
-"
Hagrid, "SSSS!" dedi yine. "Bakin - daha sonra gelip görün beni. Birs ey söyleyecegime söz
vermiyorum. Ögrencilerin bunu bilmesine izin yok. Sonra ben agzimdan kaçirdim sanirlar -"
Harry, "Sonra görüsürüz öyleyse," dedi.
Hagrid çekip gitti.
Hermione, düsünceli düsünceli, "Arkasinda ne sakliyordu?" dedi
"Tas'la bir ilgisi var mi acaba?"
"Gidip ögreneyim," dedi Ron. "Bakalim hangi bölümdeymis." Yeteri kadar çalismisti zaten. Bir dakika
sonra da kucaginda bir yigin kitapla döndü, onlari masaya birakti.
"Ejderhalar!" diye fisildadi. "Hagrid ejderhalarla ilgili kitaplar ariyormus!S unlara bakin: Büyük Britanya
ve irlanda'da Ejderha Türleri; Yumurtadan Cehenneme, Ejderha Sahibinin El Kitabi."
"Hagrid hep bir ejderhasi olsun isterdi," dedi Harry. "Ilk karsilastigimizda söylemisti."
"Ama yasalarimiza aykiri bu," dedi Ron. "Ejderha yetistirmek, 1709 Büyücüler Kongresi'nde yasaklanmis
ti, herkes bilir bunu. Bahçelerimizde ejderha beslemeye kalkisacak olsaydik Muggle'lar hemen fark ederdi
bizi - zaten ejderhalari evcillestiremezsin ki, çok tehlikelidir. Romanya'da yirtici ejderha pesinde kosan
Charlie'nin yaniklarini bir görseniz..."
"AmaI ngiltere'de yirtici ejderha yok, öyle degil mi?" dedi Harry.
"Olmaz olur mu!" dedi Ron. "Gal Yesilleri'yleI brani Siyahlan. Neyse ki, Sihir Bakanligi onlari etkisiz
kildi. Bizimkiler de Muggle'lara büyü yapti zaten, onlari görürlerse hemen unutsunlar diye."
Hermione, "Öyleyse Hagrid ne isler çeviriyor acaba?" diye sordu.
Bir saat sonra bekçi kulübesinin kapisini çaldiklarinda, bütün perdelerin örtük oldugunu görüps asirdilar.
Hagrid, "Kim o?" diye seslendi, sonra onlari içeri alip kapiyi hemen kapadi.
Içerisi firin gibi sicakti. Ilik bir gündü, ama ocak haril haril yaniyordu. Hagrid onlara çay yapti, kakimli
sandviç ikram etti - ama ellerini bile sürmediler.
"Eee - birs ey mi soracaktiniz bana?"
"Evet," dedi Harry. Lafi döndürüp dolastirmanin bir anlami yoktu. "Söyle bakalim, Felsefe Tasi'ni
Fluffy'den baska ne koruyor?"
Hagrid kaslarini çatti.
"Söyleyemem elbet," dedi. "Bir: Ben kendim bile bilmiyorum.I ki: Siz zaten öyle çoks ey ögrenmissiniz ki,
bilsem de söylemezdim. Bu Tas'in burada olmasinin belirli bir nedeni var. Az kalsin Gringotts'tan
çalinacakti - bunu da ögrenmisinizdir herhalde! Fluffy'yi nereden ögrendiniz, aklim ermedi."
Hermione, sicacik bir sesle onu pohpohlayarak, "Hadi, Hagrid," dedi, "belki bize söylemek istemiyorsun,
ama bilirsin sen; burada neler olup bitiyorsa hepsinden haberin vardir." Hagrid'in sakali titredi; galiba
gülümsüyordu. Hermione, "Bekçiligi kim yapiyor, biz onu merak ediyorduk sadece," diye sürdürdü konus
masini. "Dumbledore kime bu kadar güveniyor, senden baska."
Bu son sözlerle gögsü kabardi Hagrid'in. Harry'yle Ron gülümseyerek Hermione'ye baktilar.
"Eh, size anlatmamin bir zarari olmaz herhalde... durun bakalim... Fluffy'yi benden ödünç aldi... bazi ög
retmenler de büyü yaptilar... Profesör Sprout - Profesör Flitwick - Profesör McGonagall -" Bir yandan
da parmaklariyla sayiyordu. "Profesör Quirrell - Dumbledore da birs eyler yapti tabii. Bir dakika, az
kalsin unutuyordum. Bir de Profesör Snape."
"Snape mi?"
"Evet - hâlâ kafaniz basmiyor, degil mi? Bana bakin, Profesör Snape, Tas'in korunmasina yardimci oldu,
s imdi kalkip da onu çalacak degil ya!"
Harry, Ron'la Hermione'nin de kendisi gibi aynis eyleri düsündügünü biliyordu. Snape, Tas'in
korunmasinda görev aldiysa, öteki ögretmenlerin büyülerini de bilebilirdi. Belki de hers eyi biliyordu zaten
- Quirrell'in büyüsü ve Fluffy'yi atlatmaktan baska.
Harry, merakla, "Fluffy'yi geçebilecek tek kisi sensin, öyle degil mi, Hagrid?" diye sordu. "Kimseye de
söylemezsin, degil mi? Ögretmenlerden birine bile?"
Hagrid, "Bir ben biliyorum, bir de Dumbledore biliyor," diye böbürlendi.
Harry, "Neyse," dedi ötekilere, "bu da birs ey. Pencereyi biraz açabilir miyiz, Hagrid? Pistim."
"Bagisla, Harry, açamam," dedi Hagrid. Harry onun ocaga bir göz attigini fark etti. O da bakti.
"Hagrid - nedir bu?"
Ama ne oldugunu anlamisti bile. Atesin tam ortasinda, kazanin altinda kocaman, siyah bir yumurta vardi.
Sakaliyla tedirgin tedirgin oynayarak, "Haa," dedi Hagrid. "Bu -s ey..."
Ron, yumurtaya daha yakindan bakabilmek için ocak basina egilerek, "Nereden aldin bunu, Hagrid?"
diye sordu. "Dünyanin parasini vermisindir."
"Kazandim," dedi Hagrid. "Dün gece. Köye inmistim, bir iki kadeh içeyim diye, yabancinin tekiyle kâgit
oynadik. Ne yalan söyleyeyim, bundan kurtulduguna sanki sevindi."
"Yumurtadan çikinca ne yapacaksin?" diye sordu Hermione.
Hagrid, yastiginin altindan koca bir kitap çikararak
"Birs eyler okuyordum," dedi. "Bunu kitapliktan aldim - Zevk ve Kazanç için Ejderha 'Yetistirme - biraz
eski bir kitap elbet, ama içinde hers ey var. Yumurtayi ateste tutacaksin, çünkü anneleri boyuna alev
üflüyor onlara, çikinca da yarim saatte bir piliç kani karistirilmisbir kova konyakla besleyeceksin.S uraya
bakin - degisik yumurtalari nasil taniyacaksin - benimki Norveç Pütürlüsü. Pek ender bulunuyor bunlar."
Pek mutlu görünüyordu, ama Hermione öyle düsünmüyordu.
"Hagrid," dedi, "sen ahsap bir evde oturuyorsun." Ama Hagrid dinlemiyordu bile. Atesi kurcalarken birs
arki mirildaniyordu keyifle.
Endise edecek bir konu daha çikmistis imdi: Biri Hagrid'in kulübesinde yasal olmayan bir ejderha besledi
gim anlarsa ne olacakti?
Bir aksam daggibi ödevlerle bogustuktan sonra, Ron, iç çekerek, "Huzurlu yasam dedikleri nasil birs ey
acaba?" diye sordu. Hermione, Harry'yle Ron'un zaman cetvellerini de temize çekmeye baslamisti. Bu,
ikisini de çildirtiyordu.
Bir gün Hedwig kahvaltida bir baska not daha getirdi Hagrid'den. Notta iki sözcük vardi sadece:
Yumurtadan çikiyor.
Ron, Bitkibilim dersini asip kulübeye gitmek istedi hemen. Hermione karsi koydu.
"Hermione, insan bir ejderhanin yumurtadan çikisini yasami boyunca kaç kere görür?"
"Dersimiz var, basimiz derde girer, bir de Hagrid'in basina gelecekleri düsün, bizimki onun yaninda hiç
kalir - ne yaptigini ögrenirlerse - "
"Sus!" diye fisildadi Harry.
Malfoy birkaç adim ötelerindeydi, konusulanlari duymak için durmustu. Ne kadarini isitmisti acaba?
Harry, Malfoy'un bakisini hiç mi hiç begenmedi.
Ron'la Hermione Bitkibilim dersine kadar tartistilar; sonunda Hermione ders arasinda onlarla birlikte
kulübeye gitmeye razi oldu.S atonun çanlari çalinca malalarini hemen biraktilar, bahçeyi geçip Orman'in
kiyisina kostular. Hagrid onlari karsiladi, kipkirmizi kesilmisti, heyecanliydi.
"Çikti çikacak." Onlari içeri aldi.
Yumurta masanin üstündeydi. Derin çatlaklar vardi kabugunda.I çinde birs eyler kipirdiyor, garip tikirtilar
duyuluyordu.,
Iskemlelerini masaya yanastirdilar, soluklarini tutarak bakmaya basladilar.
Ansizin bir kazima sesi geldi kulaklarina, yumurta kiriliverdi. Bebek ejderha masaya düstü. Pek güzel
oldugu söylenemezdi; Harry kirik, siyah birs emsiyeye benzetti onu. Kilçikli kanatlan, incecik simsiyah
bedenine göre çok büyüktü, genisdelikli uzun bir burnu, boynuzlan, patlak, turuncu gözleri vardi.
Hapsirdi. Birkaç kivilcim fiskirdi burnundan.
"Ne kadar güzel, degil mi?" diye mirildandi Hagrid.
Oksamak için elini ejderhanin basina uzatti. Bebek, sivri dislerini göstererek onun parmaklarini kapmaya
kalkti.
Hagrid, "Suna bakin, annesini nasil tanidi!" dedi.
"Hagrid," dedi Hermione, "Norveç Pütürlüleri ne kadar çabuk büyüyor, biliyor musun?"
Hagrid tam yanit verecekti ki, beti benzi ativerdi -ayaga kalkip pencereye kostu.
"Ne oldu?"
"Biri perdenin arasindan bakiyordu - bir çocuk -okula dogru kosuyor."
Harry kapiya firladi hemen, disan bakti. Ne kadar uzakta olsa da tanirdi onu.
Malfoy ejderhayi görmüstü.
Ertesi hafta boyunca Malfoy'un suratina yerlesen o siritma, Harry'yi de, Ron'u da, Hermione'yi de çok
tedirgin etti. Üçü de boszamanlarinin çogunu Hagrid'in isiksiz kulübesinde geçiriyor, onu kandirmaya çalis
iyordu.
Bir gün, "Birak gitsin," diye üsteledi Harry. "Özgürlügüne kavustur."
Hagrid, "Yapamam," dedi. "Daha çok küçük. Ölür."
Ejderhaya baktilar. Bir tek haftada boyu üç kat uzamisti. Burun deliklerinden duman fiskinyordu boyuna.
Hagrid, ejderhaya bakmak bütün zamanini aldigindan, bekçilik isini aksatiyordu. Yer boskonyaks is
elerinden, tavuk tüylerinden geçilmiyordu.
Ejderhaya bugulu gözlerle bakarak, "Adini Norbert koymaya karar verdim," dedi Hagrid. "Artik beni
taniyor, bakin. Norbert! Norbert! Neredeymisannecigin?"
Ron, Harry'nin kulagina, "Kafayi iyice yemis," diye fisildadi.
Harry, yüksek sesle, "Hagrid," dedi, "Norbert iki haftaya kalmaz, senin kulübe kadar olur. Malfoy da
zaten Dumbledore'a söyler."
Hagrid dudagim isirdi.
"Biliyorum - biliyorum, hep burada tutamam onu, ama kalkip da disari atamam ki."
Harry Ron'a döndü ansizin.
"Charlie," dedi.
"Sen de kafayi yemissin," dedi Ron. "Benim adim Ron, unuttun mu?"
"Hayir - Charlie - agabeyin Charlie. Romanya'da. Ejderhalari inceliyor. Norbert'i ona gönderebiliriz.
Charlie ona bakar, sonra dogal ortamina birakir!"
"Harika!" diye bagirdi Ron. "Sen ne dersin, Hagrid?"
Sonunda Hagrid de kabul etti bunu, baykusla mektup yollayip Charlie'ye sormayi kararlastirdilar.
Bir hafta daha geçti. Çarsamba gecesi Hermione'yle Harry ortak salonda tek baslarina oturuyorlardi,
herkes çoktan yatmisti. Duvar saati gece yansini çalmisti ki, resimdeki delik açiliverdi. Ron, sirtindan
Harry'nin Görünmezlik Pelerini'ni atarak ortaya çikti. Hagrid'in kulübesine, ejderhayi doyurmak için
yardima gitmisti; Norbert sandigin yanindaki ölü fareleri yiyordus imdi.
Kanli bir mendile sarili elini göstererek, "Beni isirdi!" dedi. "Bir hafta boyunca tüy kalem tutamam artik.
Söylüyorum size, ben bundan daha korkunç bir hayvan görmedim, ama Hagrid'in gözünde tipki bir tavs
an. Beni isirinca, onu korkuttugumu söyleyerek kapi disari etti. Ayrilirken de ona ninni söylüyordu."
Karanlik pencerenin tiklatildigim duydular.
"Hedwig!" dedi Harry, onu içeri almak için pencereye kostu. "Charlie'nin yanitim getirmis!"
Kafa kafaya vererek notu okudular:
Sevgili Ron,
Nasilsin? Mektuba tesekkürler - Norveç Pütürlüsü'nü sevinçle alirim, ama onu buraya göndermek pek
kolay olmayacak. En iyisi, önümüzdeki hafta buraya beni ziyarete gelecek arkadaslarimla gönderin. Bütün
sorun, onlarin yasal olmayan bir ejderhayi tasirken görülmeleri.
Pütürlü'yü cumartesi gece yarisi en yüksek kulenin tepesine çikarabilir misiniz? Sizinle orada bulusur,
karanlikta onu alirlar.
Bana en kisa zamanda bir yanit gönder.
Sevgiler,
Charlie
Birbirlerine baktilar.
"Görünmezlik Pelerini'miz var," dedi Harry. "Pek güç olmaz sanirim - Pelerin ikimizi de, Norbert'i de
örterI ki arkadasinin da bunu kabul etmesi, haftanin ne kadar kötü geçtiginin bir kanitiydi sanki.
Norbert'ten kurtulmak için hers eyi göze alirlardi - Malfoy'dan da.
Beklenmedik birs ey oldu. Ron'un isinlan eli kütük gibis isti. Madam Pomfrey'e göstermesi dogru olur
muydu acaba - ejderha isirigi oldugu anlasilir miydi? Ama ögleden sonra baska seçenek kalmamisti.
Kesik pis bir yesile dönüsmüstü. Norbert'in disleri herhalde zehirliydi.
Harry'yle Hermione gün sonunda hastaneye kostuklarinda, Ron'u yorgan dösek yatar buldular.
"Sadece elim degil," diye fisildadi Ron. "Orasi öyle, sanki bilegimden kopup düsüverecek gibi. Malfoy,
Madam Pomfrey'e gidip beni görmek, kitaplarimdan birini ödünç almak istedigim söylemis; gelip benimle
alay etti. Beni neyin isirdigini ona söyleyecekmis- köpek isirdi dedim, ama Madam Pomfrey pek inanmadi
- Quidditch maçinda Malfoy'a vurmamaliydim, onun için yapiyor bunu."
Harry'yle Hermione Ron'u yatistirmaya çalistilar.
"Cumartesi gecesine kadar birs eyin kalmaz," dedi Hermione, ama bu da Ron'u yatistirmadi. Tam
tersine,yattigi yerden hemen dogruldu Ron, her yani kan ter içinde kalmisti.
Kisik bir sesle, "Cumartesi gecesi mi?" dedi. "Hayir - olamaz -s imdi hatirladim Charlie'nin mektubu
Malfoy'un aldigi kitabin içindeydi. Norbert'i gönderecegimizi ögrenecek."
Harry'yle Hermione'nin birs ey söylemesine firsat kalmadi; Madam Pomfrey girdi içeri, Ron'un uyumasi
gerektigini söyleyerek onlari odadan çikardi.
Harry, "Artik plani degistirmek için çok geç," dedi Hermione'ye. "Charlie'ye bir baykusdaha yollayacak
vaktimiz yok; bu da Norbert'ten kurtulmak için teks ansimiz. Göze alacagiz. Görünmezlik Pelerini'miz de
var; Malfoy bunu bilmiyor."
Hers eyi anlatmak için Hagrid'e gittiklerinde, zagar Fang'i kapinin önünde, kuyrugu sarili otururken
buldular; Hagrid onlarla konusmak için pencereye çikti.
"Sizi içeri alamam," diye pofladi. "Norbert'in sagi solu belli olmuyor - ama ben basa çikabilirim."
Charlie'nin mektubunu söylediklerinde gözleri yasardi - tam o sirada bacagim isirmisti Norbert, belki de
o yüzden yasarmisti.
“Aah! Zarari yok, çizmemi isirdi sadece - oynuyor - ne de olsa, daha bebek."
Bebek kuyrugunu duvara öyle bir vurdu ki, bütün pencereler zangirdadi. Harry'yle Hermiones atoya
döndüler, cumartesiyi iple çekiyorlardi.
Yapacaklaris ey kendilerini o kadar korkutmasaydi, Norbert'ten ayrilma zamani geldiginde Hagrid için
üzülürlerdi. Çok karanlik, bulutlu bir geceydi, Hagrid'in kulübesine gitmekte biraz gecikmislerdi, Giris
Salonu'nda bir basina duvar tenisi oynayan Peeves'in çekilmesini beklemek zorunda kalmislardi çünkü.
Hagrid, Norbert'i büyük bir sandiga koyup hazirlamisti.
"Yolculuk için bir sürü fareyle biraz konyak koydum," dedi boguk bir sesle. oyuncak ayisi da yaninda.
Yalnizlik çekmesin diye."
Sandigin içinden birtakim hisirtilar yükseldi; Harry'ye oyuncak ayi kafasindan oluyormusgibi geldi.
Harry'yle Hermione sandigi Görünmezlik Pelerini'yle örtüp kendileri de altina girerlerken, "Güle güle,
Norbert!" diye hiçkirdi Hagrid. "Annecigin seni hiç unutmayacak!"
Sandigis atoya nasil tasidilar, kendileri de bilmiyorlardi. Norbert'i sirtlayip GirisSalonu'ndaki mermer
merdivenlerden çikarip karanlik koridorlarda ilerledikleri sirada saat gece yarisini vurmak üzereydi. Bir
merdiven, bir merdiven daha - Harry'nin kestirme yollan bilmesi bile islerini pek kolaylastirmadi.
En yüksek kulenin altindaki koridora vardiklarinda, "Geldik sayilir!" diye pofladi Harry.
Derken birdenbire bir kipirti oldu önlerinde, az kalsin sandigi düsürüyorlardi. Görünmez olduklarini
unutup karanlikta bir yere saklandilar; tam adim kadar ötelerinde belli belirsiz iki gölge vardi. Bir fener is
idi.
Profesör McGonagall, sirtinda ekose bir sabahlik, saçlarinda bir file, Malfoy'un kulagina yapismisti.
"Cezani çekeceksin!" diye bagirdi. "Slytherin'den de yirmi puan siliyorum! Gece yarisi dolasip
duruyorsun, ha? Nasil yaparsin bunu?"
"Anlamiyorsunuz, Profesör, Harry Potter geliyor bir ejderhayla!"
"Zirvalama! Bu yalanlan nereden uyduruyorsun? Yürü - bütün bunlari Profesör Snape'e anlatacagim,
Malfoy!"
Bundan sonra kulenin tepesine dönerek çikan dik merdiveni tirmanmak dünyanin en kolays eyiydi artik.
Soguk gece havasim duyunca Pelerin'i attilar, yine dogru dürüst soluk alabildikleri için seviniyorlardi.
Hermione dans bile etti.
"Malfoy cezalandirildi!S arki söyleyesim geliyor!"
Harry, "Söyleme," diye uyardi onu.
Malfoy'un halini düsünüp kikirdayarak beklediler, Norbert sandiginda çirpinip duruyordu. On dakika
sonra, dört süpürge belirdi karanlikta, süzülerek yanlarina indi.
Charlie'nin arkadaslari pek neseli insanlardi. Harry'yle Hermione'ye bir kosum takimi gösterdiler;
Norbert'i ona kosacaklar, sonra da havada sallandirarak götüreceklerdi. Hep birlikte ise koyuldular,
Norbert kosuldu, Harry'yle Hermione, Charlie'nin arkadaslariyla tokalasip onlara tesekkür ettiler.
Sonunda gidiyordu Norbert... gidiyordu... gitti.
Dik merdiveni indiler sonra, Norbert'ten kurtulduklari için yürekleri de elleri kadar hafiflemisti. Ejderha
yoktu artik - Malfoy da cezalandirilmisti - mutluluklarini ne bozabilirdi ki?
Bunun yaniti merdivenlerin dibinde bekliyordu kendilerini. Koridora adim atar atmaz Filch'in surati belirdi
karanlikta.
"Vay, vay, vay," diye fisildadi Filch, "birilerinin basi dertte galiba."
Görünmezlik Pelerini'ni kulenin tepesinde unutmuslardi.
ON BESINCIBÖLÜM
Yasak Orman
Durum bundan kötü olamazdi.
Filch onlan Profesör McGonagall'in ilk kattaki çalisma odasina götürdü; orada oturup birbirlerine tek
kelime söylemeden Öylece beklediler. Hermione tir tir titriyordu. Harry'nin beyninde bin türlü özür,
uydurma nedenler, saçma sapan bahaneler dönüp duruyordu; her aklina gelen bir öncekinden daha
anlamsizdi. Artik bu kere yakayi siyiracaklarini hiç sanmiyordu. Köseye sikistirilmislardi. Nasil olur da
Pelerin'i unuturlardi? Profesör McGonagall gecenin bir yarisinda yataklarindan firlayip okulda dört
dönmelerini dünyada kabullenmezdi; üstelik dersler disinda çikmalari yasak olan en yüksek kuleye
tirmanmislardi.Is in içine bir de Norbert'le Görünmezlik Pelerini'ni kattin miydi, yol görünmüstü, tasi taragi
toplayacaktin.
Harry durumun bundan kötü olamayacagini mi saniyordu? Profesör McGonagall odaya girdiginde,
yaninda Neville de vardi.
Neville onlni i görür görmez, "Harry!" diye bagirdi.
"Sizi aramaya çikmistim, uyarmak için; Malfoy'un söylediklerini duydum, sizi yakalayacakmis, yaninizda
bir ejder-"
Harry, Neville'i susturmak için basini iki yana salladi hizla, ama Profesör McGonagall bunu gördü.
Üçünün tepesine dikildi, Norbert'ten bile daha çok alev püskürtecekti sanki.
"Hiçbirinizden beklemezdim bunu. Mr Filch astronomi kulesine çiktiginizi söylüyor. Saat gecenin biri.
Anlatin bakalim."
Hermione bir ögretmenin sorusunu ilk kere yanitsiz birakti. Bir heykel kadar hareketsiz, terliklerine
bakiyordu.
Profesör McGonagall, "Neler döndügünü galiba biliyorum," dedi. "Bunu anlamak için üstün zekâli olmak
gerekmez. Draco Malfoy'un kafasina uydurma bir ejderha öyküsü soktunuz, geceleyin kalkip basi derde
girsin diye. Onu yakaladim bile. Longbottom'in da bu palavraya inandigini sanip için için gülüyorsunuz,
öyle degil mi?"
Harry, Neville'le göz göze geldi; bunun dogru olmadigini anlatmaya çalisti bakisiyla; Neville çok incinmise
benziyordu çünkü. Zavalli,s askin Neville - o karanlikta kendilerini bulup uyarmak için kim bilir nelar
çekmisti.
"Inanamiyorum," dedi Profesör McGonagall. "Ayni gece dört ögrenci birden ayakta! Böyle birs eyi ne
duydum, ne isittim! Siz, Miss Granger, ben de sizi daha akilli biri bilirdim. Size gelince, Mr Potter, sizin
için Gryffindor'un anlami bütün bunlardan daha önemlidir saniyordum. Üçünüz de cezalandirilacaksiniz -
evet, siz de, Mr Longbottom, geceleri okulda dört dönme hakkini kimse vermez size, özellikle bu
günlerde, çok tehlikeli birs ey bu - Gryffindor'dan elli puan silinecek."
"Elli mi?" diye kekeledi Harry, son Quidditch maçinda basa geçmislerdi, ama ilk siradaki yerlerini
yitirirlerdis imdi.
Profesör McGonagall, sivri burnundan derin derin soluyarak, "Adam basina elli puan," dedi.
"Profesör - lütfen -"
"Yapamazsiniz bunu -"
"Ne yapip ne yapamayacagimi senden ögrenecek degilim, Potter.S imdi hepiniz dogru yataginiza.
Gryffindor'lu ögrencilerden hiç bu kadar utanmamistim."
Yitirilen yüz elli puan. Bu, son siraya indiriyordu Gryffindor'u. Okul Kupasi için büyük bir olanagi tek
gecede yok etmislerdi. Harry, sanki midesi delinmisgibi bir duyguya kapildi. Durumu nasil
düzeltebilirlerdi?
Harry bütün gece gözünü kirpmadi. Neville'in sanki saatler boyunca yastigina gömülüp hiçkirdigini duydu.
Onu rahatlatacak bir söz bulamiyordu. Neville'in de, kendisi gibi, sabah olmasini istemedigini biliyordu,
yaptiklarini ögrenince öteki Gryffindor'lar ne diyeceklerdi?
Ertesi gün Gryffindor'lar, binalarin puanlanni gösteren dev kum saatlerinin yanindan geçerken, önce bir
yanlislik oldugunu sandilar. Nasil olur da bir günde ansizin yüz elli puan birden yitirirlerdi? Derken bir
söylenti yayildi ortaliga: Harry Potter, ünlü Harry Potter, iki Quidditch maçinin kahramani Harry Potter,
salak birkaç birinci sinif ögrencisiyle birlikte, bu puanlarin yitirilmesine neden olmustu.
Harry okulun en sevilen, en begenilen insanlarindan biriydi, ansizin en nefret edilen kisi olup çikivermistis
imdi. Okul Kupasi'ni Slytherin'in almasini istemeyen Ravenclavlarla Hufflepuff lar bile sirt çevirdiler ona.
Harry nereye gitse herkes parmagiyla onu gösteriyor, asagilayici sözler söylerken sesini alçaltmaya bile
gerek duymuyordu. Öte yandan, Slytherin'ler onu alkisliyor, islik çalarak, "Sagol, Potter, bunu sana
borçluyuz!" diye bagiriyorlardi.
Sadece Ron destekliyordu onu.
"Birkaç haftaya kalmaz, unuturlar. Fred'le George buraya geldiklerinden beri ne puanlarin silinmesine
neden oldular, yine de herkes onlan seviyor."
Harrv, boynu bükük, "Ama tek kerede yüz elli puan sildirtmediler, degil mi?" dedi.
Ron, "Orasi öyle," demek zorunda kaldi.
Zarari gidermek için isisten geçmissayilirdi, ama Harry bir daha kendini ilgilendirmeyens eylere bulas
mamaya yemin etti. Bütün bunlar çevreyi gizli gizli kolaçan etmek yüzünden gelmisti basina. Öylesine
utaniyordu ki, Wood'a gidip Quidditch takimindan ayrilmak istedigini söyledi.
"Ayrilmak mi?" diye gürledi Wood. "Ne ise yarar bu? Quidditch'te de kazanamazsak, yitirdigimiz puanlan
nereden alacagiz?"
Ama Quidditch'in bile tadi kaçmisti. Çalismalar sirasinda takim arkadaslari onunla konusmuyorlardi,
konusmak zorunda kalsalar bile ona "Arayici" diye sesleniyorlardi.
Hermione'yle Neville de aci çekiyorlardi. Harry gibi ünlü olmadiklari için onun kadar ezilmiyorlardi, ama
onlarla da kimse konusmuyordu. Hermione derslerde dikkatleri üstüne çekmeyi birakmisti, basim önüne e
gip sessizce çalisiyordu.
Harry sinavlarin yaklastigina neredeyse seviniyordu. Dersleri gözden geçirirken derdini unutur gibi
oluyordu. Ron ve Hermione'yle birlikte gece yarilarina kadar çalisiyorlar, karmasik iksirlerde kullanilan
maddeleri hatirlamaya ugrasiyorlar, tilsimlarin, büyülerin üzerinden bir daha geçiyorlar, büyücülükte önemli
buluslarin, cin ayaklanmalarinin tarihlerini ezberliyorlardi...
Sinavlarin baslamasina yaklasik bir hafta kala, Harry'nin kendini ilgilendirmeyen islere bulasmama
konusundaki yemini de beklenmedik biçimde sinandi. Bir gün ögleden sonra tek basina kitapliktan
dönerken, yukaridaki siniflardan birinde bagirislar duydu Harry. Yaklasinca, Quirrell'm sesini isitti.
"Ha-ha-hayir, olmaz, lütfen -" Sanki biri gözünü korkutuyordu onun. Harry daha
da yaklasti.
Quirrell'in hiçkirdigini duydu: "Peki - peki -"
Sonra, sarigini düzelterek, Quirrell hizla çikti siniftan. Bembeyaz kesilmisti, dokunsalar aglayacakti.
Gözden uzaklasti; Harry'yi fark etmemisti bile. Ayak sesleri uzaklasinca kadar bekledi Harry, sonra sinifa
bir göz atti. Bostu sinif, ama öteki kapisi aralikti. Harry yolu yarilamisti ki, hiçbirs eye bulasmama
konusundaki yeminini hatirladi.
Ama on iki Felsefe Tasi'na bahse girerdi ki, az önce Snape çikmisti odadan; isittiklerine göre, öyle olmasi
gerekiyordu.S imdi herhalde keyifle, hoplaya ziplaya gidiyordu - anlasilan Quirrell teslim bayragini çekmis
ti.
Yeniden kitapliga döndü Harry; Hermione, Ron'u Astronomi konusunda sinamaktaydi. Harry isittiklerini
anlatti onlara.
"Snape yirtti öyleyse!" dedi Ron. "Quirrell büyüyü nasil bozacagini söylediyse"
"Ama Fluffy de var," dedi Hermione.
Ron, çevrelerindeki binlerce kitaba bakarak, "Belki de Snape Hagrid'e hiç sormadan onu nasil atlatacag
ini ögrenmistir," dedi. "Üç basli dev bir köpegin nasil atlatilacagini açiklayan bir kitap mutlaka vardir
burada. Eee, ne yapiyoruz, Harry?"
Ron'un gözlerinde serüven isigi parlamaya baslamisti yine, ama Harry'den önce Hermione yanit verdi.
"Dumbledore'a git. Taa en bastan bunu yapmaliydik zaten. Kendimiz bir ise kalkisacak olursak bu kere
sepetleniriz."
"Ama kanitimiz yok ki!" dedi Harry. "Quirrell'in bizi desteklemekten ödü kopar. Snape de Cadilar
Bayrami'nda ifritin içeri nasil girdiginden haberi olmadigim, o gece üçüncü kata hiç gitmedigini söyler -
kime inanirlar dersiniz, ona mi, bize mi? Ondan nefret ettigimizi herkes biliyor zaten, Dumbledore da onu
okuldan attirmak için yalan söyledigimizi sanir. Filch deseniz, ölümü göze alir da bize yardimci olmaz,
Snape'in can dostu, okuldan ne kadar çok ögrenci sepetlenirse isi o kadar azalir. Hem unutmayin, Tas'i
da, Fluffy'yi de bilmemiz istenmiyor.Is in yoksa bosu bosuna ugrasdur."
Hermione, Harry'nin görüslerine katiliyordu, ama Ron hiç öyle düsünmüyordu.
"Söyle çevreyi bir kolaçan etsek -"
Harry, "Hayir," dedi kararli bir sesle. "Yeteri kadar
kolaçan ettik."
Önüne Jüpiter'in haritasini çekti, uydularinin adlarim ezberlemeye koyuldu.
Ertesi sabah kahvalti masasinda Harry'ye, Hermione'ye, Neville'e birer not iletildi. Hepsi ayniydi:
Cezaniz bu gece saat on birde baslayacaktir. GirisSalonu'nda Mr Filch'i görünüz. Prof. M. McGonagall
Harry, yitirilen puanlarin telasiyla cezalari bütün bütüne unutmustu. Hermione'nin, o gece çalisamayacagi
için sizlanip duracagini saniyordu, ama Hermione agzini bile açmadi. O da, Harry gibi, bütün bunlari hak
ettiklerini düsünüyordu.
O gece saat on birde ortak salonda Ron'a hosça kal deyip Neville'le birlikte girissalonuna indiler. Filch
oradaydi - Malfoy da. Harry, Malfoy'un da cezalandirilacagini unutmustu.
Filch, fenerini yakip onlari disari çikararak, "Gelin arkamdan," dedi. "Okul kurallarinin disina çikmak ne
demekmis, anlarsiniz." Siritarak sözlerini sürdürdü. "Öyle... bana sorarsaniz en iyi ögretmenler siki çalisma
ve acidir... Yazik, o eski cezalan artik vermiyorlar... sizi bileklerinizden baglayip birkaç gün tavandan
sallandirmak ne güzel olurdu. Ne olur ne olmaz, belki gerekir diye zincirleri hâlâ sakliyorum odamda...
Hadi bakalim, gidiyoruz, sakin kaçmaya kalkismayin, yoksa haliniz daha beter olur."
Karanlik bahçeden geçtiler. Neville burnunu çekip duruyordu. Harry cezanin ne olacagini merak
ediyordu. Gerçekten korkunç birs ey olmaliydi, yoksa Filch bu kadar keyiflenmezdi.
Ay piril pirildi, ama önüne geçen bulutlar ortaligi karartiyordu.I leride Hagrid'in kulübesinin isikli
pencerelerini gördü Harry. Uzaklardan bir ses duydular.
"Sen misin, Filch? Çabuk ol, hemen baslayalim."
Harry'nin yüregi hopladi; Hagrid'le çalisacaklarsa pek de o kadar agir sayilmazdi ceza. Yüzündeki
rahatlamayi Filch de fark etmisti herhalde, "O salakla keyif çatacaksiniz saniyorsun, degil mi?" dedi.
"Birazdan gö rürsün gününü - Orman'a gidiyorsunuz, tek parça halinde çikarsaniz ben de birs ey
bilmiyorum demektir."
Bunu duyunca Neville inledi, Malfoy da oldugu yerde kalakaldi.
"Orman'a mi?" diye tekrarladi; sesi her zamanki gibi soguk çikmiyordu. "Geceleyin gidemeyiz oraya - çes
it çesits ey var orada - kurtadamlar bile varmis."
Neville, Harry'nin cüppesinin koluna yapisti, solugu kesilmisti.
Sesi sevinçten titreyerek, "Ödün patliyor, ha?" dedi Filch. "Kurtadamlan daha önce, basini derde
sokmadan düsünseydin, öyle degil mi?"
Hagrid belirdi karanlikta, ayaklarinin dibinde Fang, salina salina yanlarina yaklasti. Kocaman yayi
elindeydi, omzuna da içi oklarla dolu sadagini asmisti.
"Nerede kaldiniz?" dedi. "Yarim saattir sizi bekliyorum. Harry, Hermione, hers ey yolunda mi?"
Filch, soguk bir sesle, "Ben olsam onlara dostluk göstermezdim," dedi. "Ne de olsa buraya
cezalandirilmak için geldiler."
Hagrid, kaslarini çatarak, Filch'e, "O yüzden mi geciktiniz?" dedi. "Söylev mi çekiyordun onlara? Bu
senin üstüne vazife degil. Sen yapacagini yaptin, bundan sonrasi benim isim."
"Seher vakti gelirim," dedi Filch. Pis pis, "Kalan parçalarini toplamaya," diye ekledi. Sonra döndü,
karanlikta çakip sönen feneriyle,s atoya dogru yürümeye basladi.
Malfoy, Hagrid'e bakti.
"Orman'a gelmiyorum ben," dedi; Harry, onun sesindeki büyük korkuyu fark edince için için sevindi.
Hagrid, "Hogwarts'ta kalmak istiyorsan geleceksin” dedi öfkeyle. "Bir yanlisyaptin, cezasini da
çekeceksin."
"Ama usaklara yarasir birs ey bu, biz ögrencilere degil. Biz kitap okuyup yazi yazacagiz saniyordum.
Babam bunu bir duyarsa -"
"- Hogwarts'ta böyles eylerin oldugunu söyler," diye kükredi Hagrid. "Yazi yazacakmis! Kime ne yarari
var bunun? Ya ise yarar birs ey yaparsin ya da pilini pirtini toplar gidersin. Okuldan atilman babanin hos
una gidecekse, döns atoya da toparlan. Hadi!"
Malfoy kipirdamadi. Öfkeyle bakti Hagrid'e, ama sonra gözlerini yere indirdi.
"Peki öyleyse," dedi Hagrid, "simdi dikkatle dinleyin beni, çünkü bu gece yapacagimizs ey çok
tehlikelidir, kimsenin basi derde girsin istemem. Benimles uraya gelin bakalim."
Onlari Orman'in tam kiyisina götürdü. Fenerini iyice kaldirarak simsiyah agaçlara dogru kivnla kivrila
uzanan daracik bir toprak yolu gösterdi. Orman'a bakarlarken hafif bir meltem saçlarini uçusturuyordu.
"Bakins uraya," dedi Hagrid, "yerdekis u pariltiyi görüyor musunuz? Gümüse benzer pariltiyi? Tek
boynuzlu at kanidir bu. Agir yarali bir tek boynuzlu var
orada. Bu hafta ikinci kere oluyor. Geçen çarsamba da birini olu buldum. Arayalim zavalliyi. Belki iyiles
tirir, acisini dindiririz."
"Ya tek boynuzluyu yaralayans ey bizi daha önce bulursa?" dedi Malfoy. Ne kadar korktugu sesinden
belli oluyordu.
Hagrid, "Yaninizda ben ya da Fang varken Orman'daki hiçbir canli kiliniza bile dokunamaz," dedi.
"Yoldan ayrilmayin.S imdi ikiye ayrilip baska yönlere gidecegiz. Her yerde kan var, en asagi dün geceden
beri çirpinip duruyor anlasilan."
Malfoy, Fang'in sivri dislerine bakarak, "O benimle
gelsin," dedi hemen.
"Peki, ama seni uyariyorum, korkagin tekidir o," dedi Hagrid. "Öyleyse Harry, Hermione, ben bir yöne
gidelim, Draco, Neville, Fang de öteki yöne gitsin. Tek boynuzlu ati gören yesil kivilcimlar fiskirtsin,
tamam mi? Çikarin asalarinizi da bir deneme yapins imdi - oldu - basiniz derde girerse kirmizi kivilcimlar fi
skirtirsiniz, biz gelip sizi buluruz - dikkatli olun gidelim."
Orman kapkaraydi, sessizdi. Biraz ilerleyince yolun ikiye ayrildigini gördüler; Harry, Hermione, Hagrid
sola; Malfoy, Neville, Fang de saga saptilar.
Gözleri yerde, sessizce yürüdüler. Dallarin arasindan süzülen ay isigi, düsmüsyapraklara saçilmisgümüs
mavisi kani aydinlatiyordu zaman zaman.
Harry, Hagrid'in çok tedirgin oldugunu fark etti.
"Yoksa tek boynuzlulari bir kurtadam mi öldürüyor?" diye sordu.
"Kurtadam o kadar hizli degildir," dedi Hagrid. "Tek boynuzlulari yakalamak zordur, büyü gücü yüksek
yaratiklardir. Daha önce birinin yaralandigini hiç görmemistim."
Yosun tutmusbir agaç kütügünün yanindan geçtiler. Harry akarsu sesi duyuyordu; yakinlarda bir dere
olmaliydi. Kivrila kivrila uzanan yolda tek boynuzlu kani izlerine rastlaniyordu.
"Sen iyi misin, Hermione?" diye fisildadi Hagrid. "Merak etme, o kadar agir yaraliysa uzaga gidemez, biz
de onu yakala - GEÇINS U AGACIN ARDINA!"
Hagrid, Harry'yle Hermione'yi kaptigi gibi yol kenarindaki dev bir mesenin arkasina sürükledi. Bir ok
çikardi, yayina yerlestirip, atisa hazir, beklemeye basladi. Üçü de kulak kesildiler. Az ilerideki ölü
yapraklar üstünde birs ey hisirdiyordu, yerde sürünen bir cüppenin sesine benziyordu bu. Hagrid karanlik
yola dikmisti gözünü, ama birkaç saniye sonra ses uzaklasip yok oldu.
"Biliyordum," diye mirildandi Hagrid. "Bulunmamasi gereken birs ey var burada."
"Kurtadam mi?" dedi Harry.
Hagrid, asik suratla, "Kurtadam filan degildi bu, tek boynuzlu da degildi," dedi. "Hadi, beni izleyin, ama
dikkatli olun."
Daha yavasyürümeye basladilar, en ufak bir sesi bile kaçirmamaya çalisiyorlardi. Ansizin, önlerindeki
açiklikta, birs ey kipirdadi.
"Kim var orada?" diye bagn'di Hagrid. "Göster kendini - silahliyim!"
Biri belirdi açiklikta - insan miydi bu, yoksa at miydi? Gögsüne kadar, kizil saçli, kizil sakalli bir
adamdi,ama gögsünden asagisi uzun kuyruklu, tüyleri piril piril parlayan al bir atti. Harry'yle Hermione'nin
agizlan
bir karisaçildi.
Hagrid, "Haa, sen miydin, Ronan?" dedi; rahatlamisti. "Nasilsin?"
Ilerleyip at-adamin elini sikti.
"Iyi aksamlar, Hagrid," dedi Ronan. Derinlerden gelen hüzünlü bir sesi vardi. "Beni vuracak miydin?"
Hagrid, yayini oksayarak, "Ince eleyip sik dokumanin sirasi degil, Ronan," dedi. "Orman'da kötülük kol
geziyor. Sahi, bunlar Harry Potter'la Hermione Granger. Okulda ögrenciler. Bu da Ronan. At-adam."
Hermione, neredeyse fisiltiyla, "Gördük," dedi.
"Iyi aksamlar," dedi Ronan. "Demek ögrencisiniz? Nasil, çoks ey ögreniyor musunuz okulda?"
"Dogrusu -"
Hermione, "Biraz," dedi ürkekçe.
Iç çekerek, "Biraz, ha? Eh, bu da birs ey," dedi Ronan. Basini arkaya atip göge bakti. "Mars bu gece
piril piril."
Hagrid de basini kaldirarak, "Öyle," dedi. "Bana bak, iyi ki sana rastladik, Ronan, çünkü tek
boynuzlunun biri fena yaralanmis- birs ey gördün mü?"
Ronan yanit vermedi hemen. Gözlerini hiç kirpmadan göge bakiyordu, yine iç çekti.
"Ilk kurbanlar hep en suçsuz olanlardir," dedi. "Geçmisçaglarda da öyleydi,s imdi de öyle."
"Evet," dedi Hagrid, "ama birs ey gördün mü, onu söyle sen, Ronan. Garip birs ey?"
"Mars piril piril bu gece." Hagrid sabirsizlikla ona bakarken Ronan da gögü seyrediyordu. "Garip bir
piriltisi var."
"Ben garip derken buralarda garip birs ey görüp görmedigini sordum. Pir tuhaflik fark etmedin demek?"
Ronan'in yanit vermesi epey zaman aldi yine. Sonunda, "Orman birçok gizi saklar," dedi.
Ronan'in arkasindaki agaçlarda bir kipirti oldu, Hagrid yayim kaldirdi yine, ama ikinci bir at-adamdi bu;
simsiyah saçli, simsiyah bedenliydi, Ronan'dan bile daha yabani görünüyordu.
"Merhaba, Bane," dedi Hagrid. "Nasilsin?" "Iyi aksamlar, Hagrid. Sen nasilsin?" "Eh iste. Bana bak,
Ronan'a da soruyordum, sen buralarda garip birs ey gördün mü bu aksam? Bir tek boynuzlu yaralanmis- i
sin aslini biliyor musun?"
Bane ilerleyip Ronan'in yanina gitti. O da göge bakmaya koyuldu.
"Mars bu gece piril piril," dedi sadece. Hagrid, "Onu anladik," diye homurdandi. "Birs ey görürseniz bana
haber verin, olur mu? Biz gidiyoruz."
Harry'yle Hermione, Hagrid'in pesine takilip açikliktan ayrildilar, araya agaçlar girinceye kadar
omuzlarinin üstünden arkaya, Ronan'la Bane'e baktilar.
Hagrid, "At-adamlara da birs ey sormaya gelmez," diye homurdandi. "Boyuna yildizlara bakarlar. Baska
isleri güçleri yok, birs ey aydan daha uzak degilse onlari ilgilendirmez."
"Onlardan epey var mi burada?" diye sordu Hermione.
"Eh iste... Baskalarina pek bulasmazlar, ama birs ey istedim miydi, hemen yardima kosarlar. Akilli, derin
düsünceli yaratiklardir... hers eyi bilirler... ama agizlari sikidir."
Harry, "Daha önce sesini duydugumuz da bir atadam miydi acaba?" dedi.
"O ses at kosturmasi gibi mi geldi sana? Bana sorar san, degildi, tek boynuzlulari öldürenin sesiydi - ber
ömrümde öyle ses duymadim."
Kapkara, sik agaçlar arasindan ilerlediler. Harry te dirgindi, omuzunun üstünden arkaya bakiyordu
boyuna. Sanki kendilerini gözetleyen biri vardi. Hagrid'le ol* lan yanlarinda diye seviniyordu. Yoldaki bir
dönemeç geçmislerdi ki, Hermione Hagrid'in koluna yapisti.
"Hagrid! Bak! Kirmizi kivilcimlar, ötekiler tehlik de!"
"Siz ikiniz burada bekleyin!" diye bagirdi Hagrid.
"Yoldan ayrilmayin, ben gelir sizi alirim!"
Hagrid'in otlari ezerek uzaklastigini duydular, bir birlerine bakarak korku içinde öylece durdular;
çevrelerindeki yaprak hisirtilarindan baska birs ey isitmiyorlardi.
"Baslarina birs ey gelmemistir, degil mi?" diye fisildadi Hermione.
"Malfoyun. basina ne gelirse gelsin, umurumda bile degil, ama Neville'e birs ey olduysa... Bir kere, bizim
yüzümüzden burada..."
Dakikalar geçti. Kulaklari her zamankinden keskindis imdi. Harry rüzgârin hafif iniltisini, incecik dallarin
kinlisini bile duyuyordu. Ne oluyordu? Ötekiler neredeydi?
Sonunda büyük bir çatirti Hagrid'in dönüsünü bildirdi. Yaninda Malfoy, Neville ve Fang de vardi.
Öfkeden köpürüyordu Hagrid. Malfoy, Neville'e arkadan gizlice yaklasmis,s aka olsun diye ona ansizin
sarilivermisti. Neville de korkuya kapilip kivilcimlari fiskirtmisti.
"Artik birs ey yakalayamayiz - siz ikinizin ettigi buncas amatadan sonra. Tamam, esleri degistiriyoruz
-Neville, sen Hermione'yle birlikte benimle kal; Harry, sen de Fang'i, bir de bu salagi al yanina." Hagrid,
Harry'nin kulagina, "Bagisla," diye fisildadi. "Ama seni öyle kolay kolay korkutamaz, bu isi de bitirmemiz
gerek."
Harry, Malfoy ve Fang'le Orman'in yüregine yollandi. Yarim saat kadar yürüdüler, Orman'in
derinliklerine girdikçe girdiler, sonunda agaçlarin sikligindan yolda yürüme olanagi kalmadi. Agaç
diplerindeki kan lekelerinden, zavalli yaratigin aci içinde çirpindigi, pek de uzaklarda olmadigi anlas
iliyordu. Harry ihtiyar bir mesenin birbirine dolanmisdallari arasindan az ötede bir açiklik gördü.
Malfoy'u durdurmak için kolunu kaldirarak, "Bak," Diye mirildandi.
Piril piril birs ey parliyordu yerde.I yice yaklastilar. Tek boynuzlu atti bu, ölmüstü. Bu kadar güzel, bu
kadar hüzünlü birs ey görmemisti Harry. Yikildigi yerde uzun, incecik bacaklari çapraz biçimde kaskati
kesilmis, yelesi koyu yapraklar üstüne inci dizileri gibi bembeyaz yayilmisti.
Harry ona dogru bir adim atmisti ki, bir hisirti onun, oldugu yerde donup kalmasina neden oldu. Açikligin
kenarindaki çalilardan biri titredi... Sonra, gölgeler arasindan kukuletali biri belirdi, ava çikmisyirtici bir
hayvan gibi dört ayak üstünde usulca yaklasti. Harry, Malfoy, Fang donup kalmislardi. Kukuletali, tek
boynuzluya gitti, basini egdi, hayvanin bögründeki yaraya egilip kanini içmeye basladi.
"AAAAAAAAAAAAAAAHH!"
Korkunç bir çiglik atti Malfoy, sonra tabanlari yagladi - Fang de. Kukuletali, kafasini kale irip Harry'y e
bakti - üstü basi tek boynuzlunun kanina bulanmisti. Ayaga kalkti sonra, hizla Harry'nin yanina geldi -
öylesine korkmustu ki Harry, oldugu yere çakilip kalmisti.
Derken, daha önce hiç duymadigi bir agri çakildi basina, alnindaki yara izi alev almisti sanki - yari kör,
sendeleyerek geriledi. Dörtnala sesler geldi kulagina, biri arkasindan siçrayip kukuletalinin üstüne atildi.
Basindaki agri öylesine dayanilmazdi ki, dizlerinin üstüne yigildi Harry. Ancak birkaç dakika sonra
kendine gelebildi. Kafasini kaldirdiginda, kukuletali gitmisti. Bir
at-adam duruyordu yaninda, Ronan degildi, Bane de degildi; daha gençti bu; açik sari saçlari, kir bedeni
vardi.
Harry'yi ayaga kaldirarak, "Iyi misin?" dedi at-adam.
"Evet - tesekkür ederim - neydi o?" At-adam yanit vermedi. Soluk safirlere benzeyen masmavi gözleri
vardi. Dikkatle Harry'ye bakti, gözleri onun alnindaki yara izine ilisti - iz apaçik ortaya çikmistis imdi.
"Sen Potter'larin oglusun, degil mi?" dedi. "Hagrid'in yanina dön hemen. Orman gecenin bu saatinde hiç
de güvenli degildir - özellikle senin için. At binebilir misin? Böylesi daha çabuk olur."
Sirtina Harry'nin rahatça binebilmesi için ön bacaklarini bükerken, "Benim adim Firenze," diye ekledi.
Açikligin öteki yanindan dörtnala baska birileri de yaklasti, gögüsleri ter içinde, soluk soluga, Ronan'la
Bane belirdi agaçlarin arasindan.
"Firenze!" diye kükredi Bane. "Ne yapiyorsun? Sirtinda bir insan var! Utanmiyor musun? Katir misin
sen?"
"Onun kim oldugunu biliyor musunuz?" dedi Firenze. "Potter'larin oglu bu. Orman'dan ne kadar çabuk
çiksa o kadar iyi."
Bane, "Neler anlattin ona?" diye homurdandi. "Unutma, Firenze, gökyüzünün isine karismamaya yemin
ettik. Gezegenlerin hareketlerini inceleyerek neler olacagini okumadik mi?"
Ronan sinirli sinirli esiniyordu.
Hüzünlü sesiyle, "Firenze neyin dogru oldugunu mutlaka düsünmüstür," dedi.
Bane havayi çifteledi öfkeyle.
"Neyin dogru oldugunu mu? Bunun bizimle ne ilgisi var? At-adamlar sadece öngörülmüsseylerle
ilgilenirler! Orman'da yolunu yitiren insanlarin pesinde esekler gibi kosturmak bizim isimiz degil!"
Firanze arka bacaklarini kaldirdi öfkeyle, Harry düsmemek için onun omuzlarina tutunmak zorunda kaldi.
Bane'e, "Su tek boynuzluyu görmüyor musun?" diye bagirdi Firenze. "Neden öldürüldügünü anlamiyor
musun? Yoksa gezegenler bu gizi vermediler mi sana? Bu Orman'da her türlü sinsilige karsiyim, Bane -
evet, gerekirse insanlarin yaninda yer alirim."
Hizla döndü sonra, Ronan'la Bane'i arkasinda birakarak agaçlarin arasina daldi; Harry simsiki yapismisti
onun sirtina.
Nereye gittiklerini hiç mi hiç bilmiyordu.
"Bane niye o kadar kizdi?" diye sordu. "Söylesene, beni kimden kurtardin?"
Firenze yavasladi, alçak dallara dikkat etmesi için onu uyardi, basini egmesini söyledi, ama Harry'nin
sorusuna yanit vermedi. Sessizlik içinde agaçlar arasinda gittiler, gittiler... Harry, Firenze'nin artik
kendisiyle konusmak istemedigini sandi. Çok sik bir agaç kümesinden geçiyorlardi ki, Firenze ansizin
durdu.
"Harry Potter, tek boynuzlu at-adam ne ise yarar, biliyor musun?"
Harry, bu garip soruyla irkilerek, "Hayir," dedi. "BizI ksir dersinde sadece boynuzla kuyruk killarini
kullandik."
"Bir tek boynuzluyu öldürmek canavarliktan baska birs ey degildir," dedi Firenze. "Bu cinayeti ancak
yitirecek birs eyi olmayan, ama çoks ey kazanabilecegini sanan biri isleyebilir. Tek boynuzlu at kani, ölüm
döseginde bile olsan, hayatta kalmani saglar, ama bedeli de korkunçtur. Kendini kurtarmak için tertemiz,
savunmasiz birini öldürürsün, dudaklarina onun kani deger degmez de yarim yamalak, lanetli bir yasam
sürdürürsün."
Harry, Firenze'nin ay isiginda gümüsgibi isildayan ensesine bakti.
Yüksek sesle, "Kim o kadar umutsuz olabilir?" dedi. "Lanetli yasayacagina, öl, daha iyi. Öyle degil mi?"
"Öyle," dedi Firenze. "Ama baska birs ey daha içecek kadar uzun yasayacaksan, o baska - seni büyük
güce kavusturacak - hiç ölmemeni saglayacak birs ey. Mr Potter,s u anda okulda ne sakliyorlar, biliyor
musunuz?"
"Felsefe Tasi mi? Tabii - YasamI ksiri! Ama anlamiyorum, kim -"
"Eski gücüne kavusmak için yillarca bekleyen, firsat kollayarak yasama dört elle sarilan hiç kimse
gelmiyor mu aklina?"
Harry'nin yüregine ansizin demir bir pençe yapisi-verdi sanki. Agaçlarin hisirtisi arasindan, ilk karsilas
tiklari gece Hagrid'in söyledikleri geldi aklina: "Rivayete bakilirsa, ölmüs. Bana sorarsan, palavranin
daniskasi. Ölecek kadar insanlik yoktu içinde."
"Yani -" dedi Harry; sesi hirildiyordu. "Yoksa o Vol-"
"Harry! Harry, iyi misin?"
Yoldan kosarak Hermione geliyordu yanlarina, Hagrid de poflayarak onu izliyordu.
Harry, ne söylediginin farkinda bile olmadan, "iyiyim," dedi. "Tek boynuzlu ölmüs, Hagrid, arkadakis u
açiklikta."
Hagrid tek boynuzlu ata bakmaya segirtirken, "Seni burada birakiyorum," dedi Firenze. "Artik
güvendesin."
Harry at-adamin sirtindan indi.
"Iyis anslar, Harry Potter," dedi Firenze. "Gezegenlerin hareketleri zaman zaman yanlisyorumlanmistir,
at-adamlar tarafindan bile. Dilerims imdi de öyledir."
Harry'yi ürpertiler içinde birakarak döndü, Orman'in derinliklerine daldi yine.
Ron onlarin dönüsünü beklerken karanlik ortak salonda uykuya dalmisti. Harry onu omuzlarindan
sarsarak uyandirinca, Quidditch'le ilgili birs eyler söyledi bagirarak. Ama birkaç saniye içinde, Harry
onunla Hermione'ye ormanda olanlari anlatmaya baslar baslamaz, gözleri faltasi gibi açildi.
Harry yerinde duramiyordu. Ocagin önünde bir asagi bir yukari dolasiyordu. Hâlâ titremekteydi.
"Snape Tas'i Voldemort için istiyor... Voldemort da Ormanda bekliyor... Biz de Snape'in sadece zengin
olma pesinde kostugunu sandik..."
Ron, "O adi söyleme!" diye fisildadi korkuyla; Voledemort'un kendilerini isittigini saniyordu sanki.
Harry onu dinlemiyordu bile.
"Firenze beni kurtardi, ama bunu yapmamasi gerekirdi... Bane çilgina döndü... gezegenlerin isine karis
ilmamaliymis... Gezegenler Voldemort'un dönecegini belirtiyordu herhalde... Firenze, Voldemort'un beni
öldürmesine engel olmamaliymis, Bane öyle düsünüyordu... Sanirim bu da yildizlarda yazili."
Ron, "Artik o adi söylemeyi biraksana sen!" diye fisildadi.
"Simdi elimden gelen teks ey, Snape'in Tas'i çalmasini beklemek," diye devam etti Harry. "Sonra da
Voldemort gelip isimi bitirecek... Eh, Bane de mutlu olur."
Hermione çok korkmusgörünüyordu, ama onu rahatlatacak bir iki söz etmeyi basardi.
"Harry, Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen'in sadece Dumbledore'dan korktugunu herkes söylüyor.
Dumbledore buradayken Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen kilina bile dokunamaz. At-adamlarin hakli olduklari
nereden belli? Bana sorarsan, falcilik gibi birs ey bu; Profesör McGonagall'a bakilirsa, falcilik da büyücülü
gün en yaniltici dali."
Konusmayi kestiklerinde hava agarmisti. Bogazlari agri içinde, bitkinlikle yataklarina gittiler. Ama gecenin
yarattigis askinliklar sona ermemisti.
Harry çarsafini çekip açinca, altinda Görünmezlik Pelerini'ni buldu. Tertemiz katlanmisti Pelerin; üstüne
de bir not ilistirilmisti:
Ne olur ne olmaz.
ON ALTINCI BÖLÜM
Kapagin Altinda
Harry sinavlari nasil verdigini yillar boyunca unutamayacakti; sanki her an kapi açilacak, Voldemort
dalacakti içeriye. Ama günler geçip gitti, Fluffy'nin kilitli kapi arkasinda sapasaglam yasadigina kusku
yoktu.
Inanilmaz sicakti, özellikle yazili yapilan büyük sinifta. Herkese Kopyaya-Karsi büyüsüyle hazirlanmis
özel, yeni tüy kalemler verilmisti.
Uygulama sinavlari da vardi. Profesör Flitwick onlari sinifa teker teker çagiriyor, bir ananasi masanin
üstünde dans ettirip ettiremeyeceklerine bakiyordu. Profesör McGonagall bir fareyi enfiye kutusuna
çevirmelerini istiyordu - enfiye kutusunun güzelligine göre not veriliyordu. Kutunun biyiklari varsa not
kiriliyordu. UnutmaI ksiri'nin nasil yapildigini hatirlamaya çalisirlarken, Snape tepelerine dikilip onlari
tedirgin ediyordu.
Harry, Orman'a gittiginden beri canini yakan alin agrisina aldirmamaya çalisiyordu. Neville, Harry'nin
sinirlerinin sinavlardan ötürü uykusuz kalmaktan bozuldugunu saniyordu, ama asil gerçek Harry'nin o eski
karabasaninin yeniden ortaya çikmasiydi;s imdi daha da kötüydü, çünkü üstünden kan damlayan bir de
kukuletali eklenmisti o korkunç düsüne.
Belki Harry'nin Orman'da gördüklerini görmediklerinden, belki de alinlarini yakan birer izleri olmadig
indan, Ron da, Hermione de Tas'a Harry kadar aldirmiyorlardi. Voldemort'un adi bile onlari ürkütmeye
yetmisti gerçi, ama sinav hazirliklarina öylesine dalmislardi ki, ne Snape'in ne de bir baskasinin çevirdigi
dolaplara kafa yoracak vakitleri yoktu.
Son sinavlari Sihir Tarihi'ydi. Kendi kendine kaynayan kazanlari yaratan eski büyücülerle ilgili sorulari da
bir saat içinde yanitlayinca özgür olacaklardi, sinav sonuçlan açiklanincaya kadar tam bir hafta keyif
çatacaklardi. Profesör Binns'in hayaleti tüy kalemlerini birakmalarini söyleyip parsömen kâgitlarini da
toplayinca.. Harry de ötekiler gibi sevinç çigliklari atmaktan kendini alamadi.
Günesli bahçeye firlayan kalabaliga karisirken, "Bu, sandigimdan da kolaymis," dedi Hermione. "1637
Kurtadam DavranisYönetmeligi'ni de, Tez Canli Elfric'in ayaklanmasini da ögrenmem gerekmiyormus."
Hermione, sinavdan sonra yanitlarin üstünden geçmek isterdi hep, ama Ron artik buna dayanamadigini
söyledi, birlikte göle inip bir agacin altina serildiler. Weasley kardeslerle Lee Jordan ilik sigsuda günes
lenen dev bir mürekkep baliginin kollarini gidikliyorlardi. Ron, çimenlere uzanarak, "Artik ezbere
paydos,"dedi mutluluk içinde. "Sen de artik azicik gülümse, Harry, çaktigimizi ögrenmeye daha bir hafta
var, keyfini çikar bari."
Harry alnini ovusturuyordu.
Öfkeyle, "Bunun ne anlama geldigini bir bilseydim!" diye patladi. "Yara izi canimi yakiyor - daha önce de
oldu, ama hiç bu kadar sik olmadi."
Hermione, "Madam Pomfrey'e git," diye önerdi. "Hasta degilim," dedi Harry. "Galiba bir uyari bu...
tehlikenin yaklastigini belirtiyor..."
Ron'un kilini kipirdatacak hali yoktu, hava çok sicakti.
"Harry, rahatla biraz, Hermione hakli, Dumbledore burada oldugu sürece Tasda güvendedir. Hem zaten
Snape'in Fluffy'yi nasil atlatacagi konusunda elimizde bir bilgi yok. Bir keresinde bacagi parçalaniyordu,
bir daha öyle birs ey yapmaya kolay kolay kalkismaz. Neville'in Quidditch milli takiminda oynayacagi
nasil düsünülemezse, Hagrid'in de Dumbledore'a kalleslik etmesi öyle düsünülemez."
Harry bassalladi, ama yapmayi unuttugu birs ey, önemli birs ey vardi sanki, bu duyguyu içinden
atamiyordu. Bunu dile getirmek istedigi zaman, Hermione, "Sinavlar yüzünden," dedi. "Dün gece uyandim,
Biçim Degistirme notlarimin yarisina gelmistim ki, bunu daha önce yaptigimizi fark ettim."
Ama Harry, içindeki tedirginligin derslerle bir ilgisi olmadigina emindi. Piril piril mavi gökte bir baykusun,
gagasinda bir notla, okula dogru kanat çirptigini gördü.
Kendisine mektup gönderen tek kisi Hagrid'di. Hagrid dünyada ihanet etmezdi Dumbledore'a. Fluffy'nin
nasil atlatilacagini kimseye söylemezdi... hiçbir zaman... ama -
Ansizin ayaga firladi Harry.
Ron, uykulu uykulu, "Nereye gidiyorsun?" dedi.
"Aklima birs ey geldi," dedi Harry. Bembeyaz kesilmisti. "Gidip Hagrid'i görmeliyiz, hemens imdi."
Hermione, ona yetismeye çalisarak, soluk soluga, "Neden?" diye sordu.
Çimenli yamaci tirmanirken, "Sizce de tuhaf degil mi?" dedi Harry. "Hagrid deli gibi ejderha istiyor, tam o
sirada da cebinde bir yumurtayla yabancinin teki çikip geliyor. Büyücülük yasasina aykiriysa, kaç kisi
cebinde ejderha yumurtasiyla dolasabilir? Hagrid'e rastlamalari büyüks ans, ne dersiniz? Niye daha önce
farkina varmadim bunun?"
Ron, "Neler çeviriyorsun yine?" dedi, ama bahçeden Orman'a dogru kosan Harry yanit vermedi.
Hagrid evinin önünde bir koltukta oturuyordu; pantolonunun paçalariyla gömleginin kollarini kivirmisti,
koca bir tencereye bezelye ayikliyordu.
"Merhaba," dedi gülümseyerek. "Bitti mi sinavlar? Birs ey içmeye vaktiniz var mi?"
"Evet, lütfen," dedi Ron, ama Harry engel oldu.
"Hayir, acelemiz var. Hagrid, sana birs ey soracagim. Norbert'i kazandigin geceyi hatirliyor musun?
Seninle kâgit oynayan yabanci nasil biriydi?"
Omuzlarini silkerek, "Bilmem," dedi Hagrid, "cüppesini çikarmadi ki sirtindan."
Üçünün des askinliktan kalakaldigini görünce kaslarini kaldirdi.
"Alisilmadik birs ey degil ki, Domuz Kafasi'nda -yani köyün meyhanesinde bin türlü garip garip adam
vardir. Belki de ejderha saticisiydi, ha? Suratini görmedim ki, kukuletasi hep basindaydi."
Harry bezelye tenceresinin yanina çöktü.
"Ona neler anlattin, Hagrid? Hogwarts'in sözünü
ettin mi hiç?"
Hagrid, hatirlamaya çalisarak kaslarini çatti. "Belki de etmisimdir," dedi. "Haa... ne isyaptigimi sordu, ben
de burada bekçilik ettigimi söyledim... Hayvanlari sordu... ben de ona dedim ki... hayatta tek istedigim bir
ejderha dedim... sonra da... Hepsini hatirlayamiyorum elbet, boyuna içki ismarladi bana... Dur bakayim...
hah, kendisinde bir ejderha yumurtasi oldugunu söyledi, iskambil oynayalim, kazanirsan alirsin dedi... ama
ona bakip bakamayacagimi da sordu, ters bir yere vermek istemiyormus... Ben de dedim ki... Fluffy'ye
baktiktan sonra ejderha çocuk oyuncagi sayilir dedim..."
Harry, sesindeki heyecani belli etmemeye çalisarak, "Peki," dedi, "Fluffy'yle ilgilendi mi?"
"Sey - evet - insan kaç tane üç basli köpek görür hayatinda, Hogwarts'ta bile? Ben de anlattim, yatis
tirmasini bilirsen Fluffys eker gibidir dedim, azicik müzik çal, hemen uykuya dalar -"
Birdenbire dehsete kapildi.
"Size söylememeliydim bunu!" diye bagirdi. "Unutun dediklerimi! Hey - nereye gidiyorsunuz?"
Harry, Ron ve Hermione, GirisSalonu'na gelinceye kadar birbirleriyle tek kelime konusmadilar;
bahçeden sonra Salon pek soguktu, pek kasvetliydi.
"Dumbledore'a gitmemiz gerek," dedi Harry. "Hagrid, Fluffy'nin nasil atlatilacagini bir yabanciya anlatmis.
O cüppenin içinde ya Snape ya da Voldemort vardi - Hagrid'i sarhosettikten sonra kolay. Tek dilegim,
Dumbledore'un bize inanmasi. Firenze de bizi destekleyebilir, yeter ki Bane engel olmasin.
Dumbledore'un odasi nerede?"
Dogru yönü gösterecek bir yazi görebilmek umuduyla çevrelerine bakmdilar. Dumbledore'un nerede
oturdugu hiç söylenmemisti kendilerine, odasina çagirttigi kimseyi de bilmiyorlardi.
Harry, "Yapacagimiz teks ey -" diye söze basladi, ama ayni anda salonda bir ses çinladi. "Siz üçünüz ne
ariyorsunuz içeride?" Profesör McGonagall'di bu, elinde koca bir yigin kitap vardi.
"Profesör Dumbledore'u görmek istiyoruz," dedi Hermione; Harry'yle Ron bunun yürekli bir davranisoldu
gunu düsündüler.
Bu sanki kusku uyandiran bir istekmisgibi, "Profesör Dumbledore'u mu görmek istiyorsunuz?" dedi
Profesör McGonagall. "Neden?"
Harry yutkundu -s imdi ne olacakti? "Sir bu," dedi. Der demez de pisman oldu, çünkü Profesör
McGonagall'in burun deliklerinden atesfiskiriyordu sanki.
Soguk soguk, "Profesör Dumbledore on dakika önce gitti," dedi Profesör McGonagall. "Sihir Bakanlig
i'ndan acele baykusyollamislar, hemen Londra'ya uçtu."
Harry çilgina dönmüstü. "Gitti mi?" dedi. "tam zamanini bulmus."
"Profesör Dumbledore çok büyük bir büyücüdür,
Potter, ona sik sik basvururlar -"
"Ama çok önemli bu."
"Söyleyeceklerin Sihir Bakanligi'ndan daha mi önemli, Potter?"
Artik hiçbirs eyden sakinmiyordu Harry, "Bakin,"
dedi, "Profesör - Felsefe Tasi'yla ilgili -"
Profesör McGonagall bunu hiç mi hiç beklemiyordu. Tasidigi kitaplar yere saçildi, ama onlari toplamaya
bile kalkismadi.
"Nereden biliyorsun -?" diye kekeledi.
"Profesör, sanirim - hayir, biliyorum - Sna - biri Tas'i çalmaya çalisacak. Profesör Dumbledore'la konus
mam gerek."
Profesör McGonagall onas askinlik ve kuskuyla bakti.
"Profesör Dumbledore yarin gelecek," dedi sonunda. "Tas'i nereden ögrendiniz, bilmiyorum ama içiniz
rahat olsun, kimse onu çalamaz, çok iyi korunuyor."
"Ama Profesör -"
Profesör McGonagall, "Ben ne -dedigimi biliyorum, Potter," diye kestirip atti. Egilip yere düsmüs
kitaplarini toplamaya basladi. "Hadi,s imdi hepiniz disari çikip güneste keyfinize bakin."
Ama çikmadilar.
Profesör McGonagall kendilerini isitmeyecek kadar uzaklasinca, "Bu gece” dedi Harry. "Snape
kapaktan bu gece geçecek. Gereken hers eyi ögrendi. Dumbledore da ortalarda yok. Ona notu gönderen
de o; Dumbledore çikagelince Sihir Bakanligi'ndakiler nasil das asiracaklar."
"Ama biz ne -"
Hermione'nin solugu kesildi birdenbire. Harry'yle Ron hizla arkalarina döndüler. Karsilarinda Snape
duruyordu. "Iyi günler” dedi usulca. Ona baktilar.
Garip bir gülümsemeyle, "Böyle bir günde içeride olmamalisiniz," dedi Snape.
Sonunu nasil getirecegim bilmeden, "Biz burada -" diye söze basladi Harry.
"Daha dikkatli olmalisiniz” dedi Snape. "Böyle ortalarda dolasirsaniz, bir isler çevirdiginizi sanirlar.
Gryffindor da artik daha fazla puan yitirmeyi kaldiramaz, öyle degil mi?"
Harry kipkirmizi kesildi. Disari çikmak için döndüler, ama Snape onlara seslendi.
"Uyarmadi deme, Potter - bir daha geceleri dolastigini görürsem, okuldan atilmani ben kendim saglarim.
Hepinize iyi günler."
Ögretmenler odasina yöneldi.
Disariya, tasmerdivene çikinca arkadaslarina döndü Harry.
Hizli hizli, "Ne yapacagimizi söyleyeyim," diye fisildadi. "Birimiz Snape'i gözetleyecek - ögretmenler
odasinin önünde durup, çikarsa onu izleyecek. Hermione, sen yaparsin bunu."
"Niye ben?"
"Niyesi var mi?" dedi Ron. "Profesör Flitvvick'i bekliyormusgibi yaparsin."I ncecik bii sesle devam etti:
"Ah, Profesör Flitwick, öyle üzülüyorum ki, galiba on dördüncü soruyu yanlisyanitladim.. "
"Kapa çeneni," dedi Hermione, ama gidip Snape'i gözetlemeyi kabul etti.
Harry, "Biz de en iyisi üçüncü kat koridorunda bekleyelim," dedi Ron'a. "Hadi."
Ama tasarladiklarini gerçeklestireme diler. Fluffy'yi okulun öteki bölümlerinden ayiran kapiya
vardiklarinda Profesör McGonagall çikageldi yine; bu kere tepesi iyice atmisti.
"Sizinle ugrasmak büyü yapmaktan da zor saniyorsunuz herhalde!" diye gürledi. "Bu saçmalik yeter artik!
Bir daha buraya yaklastiginizi duyarsam, Gryffindor'dan elli puan daha silerim! Evet, Weasley, kendi
bölümümden!"
Harry ile Ron ortak salona gittiler. Harry tam, "Hiç olmazsa Hermione Snape'in pesinde," diyordu id,S is
man Kadin resmi açildi, Hermione girdi içeriye
"Özür dilerim, Harry” diye inledi. "Snape çikti, orada ne aradigimi sordu, Flitvvick'i bekledigim söyledim;
o da gidip Flitwick'e haber verdi,s imdi kurtulabildim. Snape nereye gitti, bilmiyorum."
"Eh, isimiz bitti öyleyse!" dedi Harry.
Ötekiler Harry'ye baktilar. Bembeyaz kesilmisti Harry, gözleri parliyordu.
"Ben bu gece çikip Tas'i daha önce ele geçirmeye çalisacagim."
"Sen çildirmissin!" dedi Ron.
"Yapamazsin bunu!" dedi Hermione. "McGonagall'la Snape'in söylediklerinden sonra... Kovulursun!"
"NE ÇIKAR?" diye bagirdi Harry. "Anlamiyor musunuz? Snape Tas'i ele geçirirse, Voldemort dönecek!
O zaman neler olur, düsünsenize. Kovulacak Hogvvarts bile kalmaz ortada! Yerle bir eder burayi ya da
Karanlik Sanatlar okuluna çevirir! Puan silinmesinin bir anlami yok artik! Gryffindor Okul Kupasi'ni
kazanirsa, Voldemort sizi de, ailelerinizi de rahat birakacakmi saniyorsunuz? Tas'i ele geçirmeden
yakalanirsam Dursley'lerin yanina döner, Voldemort'un beni orada bulmasini beklerim. Bu da olsa olsa
ölümümü biraz geciktirir, o kadar, çünkü hiçbir zaman Karanlik Yan'a geçmem! Bu gece o kapagi açip
inecegim, ikinizin de sözleri beni kararimdan caydiramaz! Unuttunuz mu, annemle babami Voldemort
öldürmüstü!"
Onlara bakti.
Hermione, fisiltiya benzer bir sesle, "Haklisin, Harry," dedi.
"Görünmezlik Pelerini'ni kullanirim” dedi Harry. "Iyi ki yeniden elime geçti."
Ron, "Üçümüzü de kaplar mi dersin?" diye sordu.
"Üçümüzü de mi?"
"Seni yalniz birakacagimizi sanmiyorsun ya?" "Tabii birakmayiz," diye atildi Hermione. "Biz olmadan Tas
'a nasil ulasirsin? Ben iyisi gidip kitaplarima bir göz atayim, belki yararli birs eyler bulurum..." "Ama
yakalanirsak siz de kovulursunuz." Hermione, "Olanaksiz," dedi hemen. "Flitvvick sinavdan yüzde yüz on
iki aldigimi söyledi gizlice. Artik beni kovamazlar."
Aksam yemeginden sonra ortak salonda bir kenara çekildiler; üçü de tedirgindi. Kimse yanlarina bile
yaklasmiyordu, Gryffindor'lardan kimse Harry'yle konusmuyordu zaten. Harry ilk kere o gece
üzülmüyordu buna. Hermione, karsilarina çikabilecek büyülerin nasil bozulacagini bulabilmek umuduyla
bütün notlarini gözden geçiriyordu. Harry'yle Ron'un agizlarini açtiklari yoktu.I kisi de yapacaklarini düs
ünüyorlardi.
Oda agir agir bosaldi, herkes yatagina çekildi.
Lee Jordan da gerinip esneyerek gidince, "Pelerin'i al," diye mirildandi Ron. Harry yukariya, karanlik
yatakhanelerine firladi. Pelerin'i çikarirken gözleri Hagrid'in Noel'de kendisine armagan ettigi flüte ilisti.
Fluffy'ye karsi kullanmak için cebine atti onu - peks arki söylemek gelmiyordu içinden.
Sonra ortak salona kostu.
"Pelerin'i burada örtelim üstümüze, bakalim Üçümüzü de örtüyor mu - Filch birimizin ayaklarini fark
ederse yandik."
Odanin kösesinden, "Ne yapiyorsunuz?" diye bir ses geldi. Neville, elinde kurbagasi Trevor, bir koltugun
arkasindan belirdi; kurbaga, özgürlügüne kavusmak için bir deneme daha yapmaya hazirlaniyordu
herhalde.
Harry, Pelerin'i hemen arkasina saklayarak, "Yok birs ey, yok birs ey," dedi.
Neville onlarin suçlu yüzlerine dikti gözlerini. "Yine çikiyorsunuz," dedi.
"Hayir, hayir, hayir," dedi Hermione. "Çikmiyoruz. Sen niye gidip yatmiyorsun, Neville?"
Harry kapinin yanindaki duvar saatine bakti. Artik daha fazla zaman yitireme<lerdi. Belki de Snapes u
anda Fluffy'yi uyutmaktaydi.
"Çikamazsiniz," dedi Neville, "yine yakalanirsiniz. Gryffindor'un durumu daha da kötüye gider."
"Anlamiyorsun," dedi Harry, "bu çok önemli." Ama Neville elinden gelen çabayi göstermekte kararli gibi
görünüyordu.
Resimdeki deligin önüne geçerek, "Bunu yapmaniza izin vermeyecegim," dedi. "Sizinle - sizinle dövüs
ürüm!"
"Neville!" diye patladi Harry, "çekil o deligin önünden, salakligi da birak -"
"Bana salak diyemezsin! Kurallarin disina çiktigin yetmez mi? Hem herkese karsi direnmemi söyleyen sen
degil misin?"
Ron'un sabri tükenmek üzereydi. "Ama bize karsi degil," dedi. "Ne yaptigini bilmiyorsun, Neville."
Bir adim atti; Neville Trevor'i yere birakti, kurbaga da hemen ortadan yok oldu.
Yumrugunu kaldirarak, "Hadi bakalim," dedi Neville, "sikiysa gel de vur. Ben hazirim!"
Harry, Hermione'ye döndü.
"Bir büyü yap," dedi çaresizlik içinde.
Hermione ilerledi.
"Nenille," dedi, "bunun için gerçekten özür diliyorum senden."
Asasini kaldirdi.
Onu Neville'e dogru uzatarak, "Petrificus Totalus!"
diye bagirdi.
Neville'in kollari iki yanina yapisti. Bacaklari birbirine kenetlendi. Bütün bedeni kaskati kesildi. Oldugu
yerde biraz sallandi; sonra da kütük gibi kaskati, yüzüstü yere düstü.
Hermione kosup onu çevirdi, sirtüstü yatirdi. Neville, çenesi kilitlendigi için, konusamiyordu. Sadece
gözleri oynuyor, dehset içinde onlara bakiyordu.
"Ne yaptin ona?" diye fisildadi Harry.
Hermione, üzüntüyle, "Beden-Kilitlenmesi," dedi. "Özür dilerim, Neville."
"Baska çaremiz yoktu, Neville,s imdi anlatamayiz," dedi Harry.
"Sonra anlarsin, Neville," dedi Ron; üstünden atlayip Görünmczlik Pelerini'ne büründüler.
Ama Neville'i yerde tasgibi, kipirtisiz birakmak pek de iyi bir baslangiç sayilmazdi. O tedirginlik içinde,
gördükleri her heykeli Filch'e benzetiyorlardi, rüzgârin belli belirsiz iniltisi bile saldirmaya hazir Peeves'in
solugu gibi geliyordu onlara.
Ilk merdivenlerin altina gelince, tepede dolasan Mrs Norris'i gördüler.
Ron, Harry'nin kulagina, "Bir kerecik olsun bir tekme sallayalims una," diye fisildadi, ama Harry basini iki
yana salladi. Dikkatle yanindan geçerlerken, Mrs Norris fenere benzeyen gözlerini onlara dikti, ama birs
ey yapmadi.
Üçüncü kata çikan merdivenlere varincaya kadar kimseyi görmediler. Peeves oradaydi, geçenler takilip
düssün diye halinin kenarini kivirmaktaydi.
Ona dogru çikarlarken, "Kim var orada?" dedi ansizin. Simsiyah hain gözlerini kisti. "Seni göremesem
bile orada oldugunu biliyorum. Gulyabani misin, hayalet misin, yoksa bir baska meret misin?"
Havaya yükselip boslukta süzüldü, gözlerini onlara dikmisi.
"En iyisi, Filch'i çagirayim ben, görünmez birs ey varsa o hemen anlar."
Harry'nin aklina birs ey geldi ansizin.
"Peeves," dedi boguk bir fisiltiyla, "Kanli Baron öyle durup dururken görünmeyen hayalete dönüsmez."
Peevess askinliktan az daha yere düsüyordu. Tam zamaninda toparlandi, merdivenlere yarim metre kala
salinarak durdu.
"Beni bagislayin, kanli canli Baron efendimiz," dedi yaltaklanarak. "Suç bende, suç bende - sizi görmedim
-göremezdim elbet, siz görünmezsiniz - bu miniks akasi için ihtiyar Peeves'i bagislayin, efendim."
Harry, hiriltiyla, "Burada isim var, Peeves," dedi. "Bu gece sakin buralarda dolasma."
Yeniden havaya yükselerek, "Dolasmam, efendim, hiç dolasmam," dedi Peeves. "Umarim isleriniz iyidir,
sizi rahatsiz etmem."
Süzülüp gitti.
"Harikaydi, Harry!" diye fisildadi Ron.
Birkaç saniye sonra oradalardi iste, üçüncü kat koridorunda - kapi aralikti.
Harry, "Al bakalim," dedi usulca. "Snape Fluffy'yi
geçmisbile."
Açik kapiyla karsilasmak, kendilerini nelerin beklediginin habercisiydi sanki. Harry, Pelerin'in altinda,
arkadaslarina döndü.
"Dönmek isterseniz sizi suçlayamam," dedi. "Pelerin'i alabilirsiniz, artik bana gerekli degil."
"Saçmalama," dedi Ron.
"Geliyoruz," dedi Hermione.
Harry kapiyi iterek açti.
Kapi gicirtisiyla birlikte, derinlerden gelen hiriltilar çarpti kulaklarina. Kendilerini göremeyen köpegin üç
burnu da onlara dogru çevrilmis, çilgincasina havayi
kokluyordu.
"Nedir o ayaklarinin altindaki?" diye fisildadi Hermione,
"Harpa benziyor," dedi Ron. "Herhalde Snape birakti."
"Çalmayi kestigin anda uyanmis," dedi Harry. "Baslayalim bakalim..."
Hagrid'in flütünü dudaklarina götürüp çalmaya koyuldu. Pek ustaca çaldigi söylenemezdi, ama ilk notayla
birlikte hayvanin gözleri kapanmaya basladi. Soluk bile almiyordu Harry. Köpegin hiriltilari agir agir
kesildi - sonunda patilerinin üstüne çöktü Fluffy, sonra da yere uzanarak derin bir uykuya daldi.
Pelerin'den siyrilip kapaga dogru giderlerken, Ron, "Sakin çalmayi kesme," diye uyardi Harry'yi. O dev
kafalara yaklastikça köpegin sicakligini, solugunun kokusunu duyabiliyorlardi.
Köpegin sirtindan bakarak, "Galiba kapagi açabilecegiz," dedi Ron. "Önce sen girmek ister misin,
Hermione?"
"Hayir, istemem!"
"Peki." Ron dislerini sikarak köpegin bacaklari üstünden atladi dikkatle. Egilip kapagin halkasini çekti.
Kapak açildi.
Hermione, "Ne görüyorsun?" dedi merakla.
"Hiçbirs ey - sadece karanlik - asagi inmemizi saglayacak birs ey yok, atlayacagiz."
Hâlâ flüt çalmakta olan Harry, dikkatini çekmek için elini salladi Ron'a, kendini isaret etti.
"Önce sen mi inmek istiyorsun? Emin misin?" dedi Ron. "Burasi ne kadar derin, bilmiyorum. Flütü
Hermione'ye ver de köpek uyanmasin."
Harry flütü Hermione'ye verdi. Birkaç saniye süren sessizlikte köpek hirildayarak kipirdadi, ama
Hermione çalmaya baslar baslamaz da o derin uykusuna daldi yine.
Harry de köpegin üstünden atlayip kapaktan asagiya bakti. Dip görünmüyordu.
Parmak uçlariyla tutunarak delikten sallandi. Sonra yukariya, Ron'a bakti, "Bana birs ey olursa arkamdan
gelmeyin," dedi. "Hemen baykushaneye gidip Hedwig'i Dumbledore'a yollayin, tamam mi?"
"Tamam," dedi Ron.
"Birazdan görüsürüz... umarim..."
Harry kendini birakti sonra. Soguk, nemli karanlikta hizla düstü, düstü, düstü -
POFF. Yumusak birs eyin üstünde buldu kendini. Garip bir poff sesiyle. Dogrulup çevresini yokladi,
gözleri karanliga alismamisti daha. Sanki bir bitkinin üstünde oturuyor gibiydi.
Posta pulu büyülügündeki aydinliga, tepedeki açik kapaga bakarak, "Tamam!" diye seslendi. "Burasi
yumusak, atlayabilirsin!"
Hemen atladi Ron. Harry'nin yanina düstü.
Ilk sözleri, "Bu da nedir böyle?" oldu.
"Bilmem, bitki gibi birs ey. Atlayinca bir yerin incinmesin diye koymuslar. Hadi, Hermione!"
Uzaklardaki müzik kesildi. Köpegin korkunç havlamasi duyuldu, ama Hermione atlamisti bile. Harry'nin
öteki yanina düsmüstü.
"Herhalde okulun kilometrelerce altindayiz," dedi.
Ron, "Iyi ki bu bitkiyi koymuslar buraya," dedi. "iyi ki mi!" diye bagirdi Hermione. "Su halinize bakin!"
Ayaga firlayip nemli duvara yöneldi çirpinarak. Çirpiniyordu, çünkü düser düsmez bitkinin dallari yilan
gibi kivrilip ayak bileklerine dolanmaya baslamisti. Harry'yle Ron'a gelince, onlar farkinda bile olmadan,
uzun dallarla simsiki sarilmislardi.
Hermione bitkiye iyice yakalanmadan kurtulmayi basardi.S imdi iki çocugun kendilerini kurtarmak için
bitkiyle bogusmalarina bakiyordu; ama Harry de, Ron da ne kadar çabalasalar, bitki o kadar simsiki
sariliyordu bedenlerine.
Hermione, "Sakin kipirdamayin!" dedi. "Nedir bu, biliyorum -S eytan Kapani!"
"Aman," diye homurdandi Ron, "iyi ki adini ögrendik, bize ne büyük yarari var ya!" Arkasina yaslandi,
bitkinin bogazina sarilmasini önlemeye çalisti.
"Kes sesini, onun nasil öldürüldügünü hatirlamaya çalisiyorum!" dedi Hermione.
Harry, gögsüne dolanan bitkiyle savasarak, "Çabuk hatirlamaya bak, soluk alamiyorum!" diye hirildadi.
"Seytan Kapani,S eytan Kapani... Profesör Sprout ne demisti? Karanliktan, nemden hoslanir -"
Bogulurcasma, "Atesyak öyleyse!" diye bagirdi Harry.
Hermione, boyuna ellerini ovusturarak, "Yakarim -tabii - ama odun yok!" diye seslendi.
"ÇILDIRDIN MI SEN?" diye haykirdi Ron. "SEN BÜYÜCÜ MÜSÜN, DEGIL MISIN?"
"Sahi!" dedi Hermione, asasini çikardi, onu sallayarak birs eyler mirildandi, Snape'e yaptigi büyüyü
bitkiye de yapti, havaya ayni mavi alevleri fiskirtti. Birkaç saniye içinde Harry de, Ron da bitkinin dallarini
gevsettigini, isiktan, sicaktan kaçindigini fark ettiler. Sonunda iyice çözüldü bitki, iki çocugun bedeninden
de ayrildi, onlari özgür birakti.
Harry, yüzündeki teri silerek duvara, Hermione'nin yanina gitti. "Iyi ki Bitkibilim'e çalismissin” dedi.
"Öyle," dedi Ron, "iyi ki Harry bu kargasada kafayi yemedi - 'odun yok'mus- pes!"
"Buradan," dedi Harry; tasbir geçidi gösterdi, tek çikisyolu da orasiydi zaten.
Kendi ayak sesleri disinda, duvarlardan düsen damlalarin belli belirsizs ipirtilarini duyuyorlardi sadece.
Geçit asagi dogru iniyordu; Harry'nin aklina Gringotts geldi. Büyücüler bankasinda kasalari ejderhalarin
korudugunu söylemislerdi, bunu hatirlayinca yüregi daraldi. Ya bir ejderha çikarsa karsilarina, kocaman,
yetiskin bir ejderha - Norbert'le bile basedememislerdi...
"Birs ey duyuyor musunuz?" diye fisildadi Ron. Harry kulak kabartti.I leriden yumusak bir hisirti, bir
çinlama geliyordu. "Hayalet mi acaba?" "Bilmem... kanat çirpisi sanki." "Ileride isik var - birs ey
kimildiyor, görüyorum."
Geçidin sonuna varinca isil isil aydinlatilmis, yüksek mi yüksek tavanli bir oda çikti karsilarina. Küçücük,
mücevher gibi parildayan, kanat çirparak oradan oraya uçusan kuslarla doluydu oda. Odanin öteki
ucunda kalin, tahta bir kapi vardi.
"Odadan geçersek bize saldirirlar mi acaba?" dedi Ron.
"Herhalde," dedi Harry. "Pek yirticiya benzemiyorlar ama, hep birden saldirirlarsa... Eh, baska çaremiz
yok... Ben kosuyorum."
Derin bir soluk aldi, yüzünü elleriyle kapatarak kosmaya basladi. Keskin gagalarla, pençelerle
parçalanacagim saniyordu, ama hiçbirs ey olmadi. Kapiya rahatça ulasti. Koluna yapisti, ama kapi
kilitliydi.
Ötekiler de onu izlediler. Kapiyi zorladilar, omuzladilar, ama kapi bana misin demedi, Hermione
Alohomora Büyüsü'nü yapinca bile.
"Simdi ne olacak?" dedi Ron.
"Bu kuslar... buraya sadece süs için konulmusolamazlar," dedi Hermione.
Kuslarin tepelerinde parlayarak uçusmasini seyrettiler - parlayarak mi?
Harry, "Bunlar kusdegil!" dedi ansizin. "Bunlar anahtar! Kanatli anahtarlar - dikkatli bakin. Öyleyse..."
Ötekiler anahtar sürüsüne bakarken o da odaya bir göz atti. "... Evet - bakin! Süpürgeler! Kapinin
anahtarini bulmamiz gerek!"
"Ama yüzlercesi var burada!"
Ron kapinin kilidini inceledi.
"Kocaman, eski anahtarlar var ya - öyle bir anahtar arayacagiz - gümüsolmali, kapi kolu gibi."
Birer süpürgeye atlayip havalandilar, anahtar bulutunun ortasina daldilar. Ama tutmaya kalktiklari bütün
büyülü anahtarlar öylesine hizliydi ki, hemen siyriliyor, ellerinden kaçip gidiyordu; birini bile yakalamak
neredeyse olanaksizdi.
Ama Harry yüzyilin en genç Arayici'siydi. Baskalarinin göremediklerini hemen görmekte üstüne yoktu.
Gökkusagini andiran o tüyler kargasasinda bir dakika kadar dolandiktan sonra, kocaman bir gümüs
anahtar gördü - kanadi hafifçe kivnlmisti anahtarin, sanki biri onu daha önce yakalamisda kilidi zorlayarak
açmisgibi.
Harry, "Istes u!" diye seslendi ötekilere. "Su büyük olan -s uradaki - hayir,s u - parlak mavi kanatli -
tüyleri bir yana yatmis."
Ron, Harry'nin gösterdigi yöne firladi, o hizla tavana çarpti, az kalsin süpürgesinden düsecekti.
"Onu kistirmaliyiz!" diye seslendi Harry; gözlerini egri kanatli anahtardan ayirmiyordu. "Ron, sen üstünden
gel - Hermione, sen de altinda dur, asagi inmesini engelle - ben de yakalamaya çalisayim. Hadi,SI MDI!"
Ron pike yapti, Hermione yukari süzüldü, anahtar ikisinden de kurtuldu, Harry onun arkasindan firladi;
duvara dogru gidiyordu anahtar, Harry öne egildi, onu tek eliyle duvara yapistirdi. Odada Ron'la
Hermi-one'nin sevinç çigliklari çinladi.
Hemen indiler; Harry, elinde çirpman anahtarla, kapiya kostu. Onu kilide sokup çevirdi - olmustu bu is.
Kilit açilir açilmaz anahtar yeniden havalandi, iki kere yakalandigi için pek yipranmisa benziyordu.
Eli kapinin kolunda, "Hazir misiniz?" diye sordu Harry. Ron'la Hermione bassalladilar. Harry kapiyi açti.
Bir sonraki oda öylesine karanlikti ki, hiçbirs ey göremediler. Ama içeri adim atar atmaz isil isil oldu oda,
inanilmaz bir görüntüyle karsilastilar.
Büyük bir satranç tahtasinin kenarinda duruyorlardi, siyah taslarin arkasinda. Taslar kendilerinden bile
büyüktü, siyah mermerden yapilmislardi. Tam kargilarinda, odanin öteki yaninda, beyaz taslar vardi.
Harry, Ron ve Hermione hafifçe ürperdiler - dev beyaz taslarin yüzleri yoktu.
"Simdi ne yapacagiz?" diye fisildadi H,irrv
"Belli degil mi?" dedi Ron. "Satranç oynayarak karsi yana geçecegiz."
Beyaz taslarin arkasinda bir kapi daha gördüler.
Hermione tedirgindi. '"Nasil?" diye sordu.
"Galiba," dedi Ron, "taslarin yerine geçmemiz gerekiyor."
Siyah ata gidip elini boynuna koydu. Tascanlaniverdi ansizin. At yeri eseledi, Ron'a bakti.
"Sey - karsiya geçmek için size katilmamiz mi gerek?"
Siyah at bassalladi. Ron arkadaslarina döndü. "Bu biraz kafa isi..." dedi. "Siyah taslardan üçünün yerlerini
alacagiz..."
Ron düsünürken Harry'yle Hermione çit çikarmadilar. Sonunda, "Gücenmeyin ama," dedi Ron, "dogrusu
ikiniz de satrançta pek iyi degilsiniz -''
Harry, "Gücenen yok," dedi hemen. "Ne yapacagiz, sen ona söyle."
"Harry, sen filin yerini al... Hermione, sen de onun yanina, kalenin yerine geç." "Ya sen?"
"Ben de at olacagim," dedi Ron. Taslar onlari dinliyorlardi galiba, çünkü bu sözler üzerine bir at, bir fil,
bir de kale beyazlara sirtlarini dönüp satranç tahtasindan indiler; onlarin bosalttiklari üç yere de Harry,
Ron ve Hermione geçti.
Ron, tahtanin öteki yanina bakarak, "Satrançta her zaman ilk hamleyi beyazlar yapar," dedi. "Evet...
bakin..."
Beyaz bir piyon iki adim ilerlemisti. Ron siyah taslari yönetmeye basladi. Taslar, o nereye yollarsa oraya
gidiyorlardi sessizce. Harry'nin dizleri titriyordu. Ya mat olurlarsa?
"Harry - saga çapraz dört adim."I lk gerçek sol, öteki atlari alininca geldi. Beyaz vezir yere serdi onu,
tahtadan sürükleyerek çikardi, at yüzükoyun yere serildi.
Ron sarsilmisa benziyordu. "Bunu yapmamiz gerekiyordu," dedi. "Simdi sens u fili rahatça alabilirsin,
Hermione, hadi."
Ne zaman bir tasyitirseler, beyazlar acimasiz davraniyordu. Duvarin dibi kisa zamanda sakat siyah tas
larla doldu. Ron, iki kere Harry'yle Hermione'nin tehlikede olduklarini fark etti. Kendisi de oradan oraya
gidiyor, yitirdikleri tassayasinda beyaz tasalmaya bakiyordu.
"Neredeyse geldik," diye mirildandi ansizin. "Bir düsüneyim - düsüneyim .."
Beyaz vezir bombosyüzünü ona çevirmisti.
Usulca, "Evet..." dedi Ron, "tek yol bu... Beni almasi gerek."
Harry'yle Hermione, "HAYIR!" diye bagirdilar.
"Satranç budur iste!" dedi Ron. "Biraz kurban vereceksin! Bens imdi bir hamle yapacagim, vezir beni
alacak - siz de rahatça mat edersiniz, Harry!"
"Ama -"
"Snape'i durdurmak istiyor musun, istemiyor musun?"
"Ron -"
"Bana bak, acele etmezseniz, Tas'i ele geçirecek!"
Yapilacak baskas ey yoktu.
"Hazir misiniz?" dedi Ron. Yüzü bembeyaz kesilmisti, ama kararliydi. "Ben gidiyorum - kazaninca da
oyalanmayin sakin."
Ilerledi, beyaz vezir de firladi. Taskolunu Ron'un kafasina indirip onu yere serdi - Hermione bir çiglik atti,
ama yerinde kaldi - beyaz vezir Ron'u kenara sürükledi. Kendinden geçmise benziyordu Ron.
Harry titreyerek sola üç adim atti.
Beyazs ah kafasindan tacini çikarip Harry'nin ayaklarinin dibine atti. Kazanmislardi. Taslar yana çekilerek
egildiler, kapinin önü açilmistis imdi. Harry'yle Hermione, Ron'a üzüntüyle son kere bakarak kapidan
geçtiler, bir sonraki geçide çiktilar. "Ya Ron'a birs ey olduysa?"
Harry, kendi kendini de inandirmaya çalisarak, "Birs ey olmaz," dedi. "Bakalims imdi ne çikacak kars
imiza?" "Sprout'unki tamam,S eytan Kapani'ydi o - Flitwick anahtarlari büyülemisherhalde - McGonagall
da satranç taslarini canlandirmis- kala kala Quirrell'in büyüsüyle Snape'inki kaldi..."
Bir baska kapiya varmislardi, "iyisin ya?" diye fisildadi Harry. "Durma." Harry kapiyi açti.
Igrenç bir koku doldurdu burun deliklerini, ikisi de cüppelerini çekip burunlarini kapatmak zorunda
kaldilar. Gözleri sulandi hemen, tam önlerinde bir ifrit gördüler; daha önce karsilastiklarindan da büyüktü
bu, kafasi kanlar içinde, yerde yatiyordu.
Ifritin dev bacaklarinin üstünden dikkatle atlarken, "Iyi ki bununla dövüsmek zorunda kalmadik," diye
fisildadi Harry. "Hadi, soluk alamiyorum."
Bir sonraki kapiyi açti, ikisi de karsilarina ne çikacak diye bakmaya cesaret edemiyorlardi sanki - ama i
pek de korkulacak birs ey yoktu içeride; sadece bir masa, masanin üstünde de degisik biçimlerde yedis is
e vardi.
"Snape'inki," dedi Harry. "Ne yapmamiz gerekiyor?"
Esikten adim atar atmaz arkalarinda bir alev yükseldi. Siradan bir atesdegildi bu, mordu. Ayni anda
önlerindeki kapiyi da siyah alevler sardi. Kapana kisilmislardi.
"Bak!" Hermione,s iselerin yaninda duran bir kâgidi aldi. Harry onun omzunun üstünden bakarak kâgitta
yazilanlari okudu:
Önünde tehlike var, arkanda ise güven,
Yardimci olur sana ikisi içimizden,
Yolunda ilerletir yedis iseden biri
Bulabilirsen egers imdi dogru iksiri,
Birimiz geri yollar, dönersin tipistipis,
ikimiz safs araptir, isirgandan yapilmis,
Üçümüz zehirlidir, hiç çekinmez can alir
Ondan tek yudum içen hemen yigilir kalir.
Seçimini yaps imdi, ver bakalim bir karar Kalmak istemiyorsan burda sonsuza kadar. Dört ipucu verelim
kolaylik olsun diye Bu da bizlerden sana çok güzel bir hediye: Birincisi: Kendini boyuna gizler zehir Isirgan
s arabinin sol yanina çekilir; ikincisi: Baskadir uçlardakis iseler içme onlari ölmek istemiyorsan eger;
Üçüncüsü: Boylari degisiktir hepsinin Bir zarari dokunmaz cücesinin, devinin; Dördüncüsü: Hem sagdan,
hem soldan ikincisi Baska baska boydadir, ama aynidir cinsi.
Hermione derin bir soluk aldi, Harry onun gülümsedigini görünces asirdi kendisinin içinden hiç de gülmek
gelmiyordu.
"Harika!" dedi Hermione. "Büyü degil bu - mantik oyunu - bulmaca. En ünlü büyücülerden çogunun bir
gram bile mantigi yoktur; sonsuza kadar burada kalirlar."
"Biz de kalacagiz anlasilan."
"Elbette kalmayacagiz," dedi Hemiione. "Bize gerekli olan hers ey bu kâgitta yazili. Yedis ise: Üçü zehir,
ikisis arap, biri bizi siyah atesten geçi ecek, biri de mordan geçirip dönmemizi saglayacak."
"Ama hangisini içecegimizi nereden bilecegiz?"
"Bir dakika, düsüneyim."
Kâgidi birkaç kere okudu Hermione. Sonras iseleri inceledi teker teker, birs eyler mirildanarak onlan
gösterdi parmagiyla. Sonra ellerini çirpti.
“Buldum," dedi. "Bizi siyah atesten en küçüks ise geçirecek - Tas'a götürecek."
Harry miniks iseye bakti.
"Bunun içindeki sadece birimize yeterli," dedi. "Tek yudum bile yok neredeyse."
Birbirlerine baktilar.
"Peki, mor atesten geçirip dönmemizi hangisi sagliyor?"
Hermione sagda, en kenarda durans iseyi gösterdi.
"Sen iç onu," dedi Harry. "Hayir, dinle be ni - gidip Ron'u al - uçan anahtarlarin bulundugu odadaki
süpürgelere binersiniz, uçarak kapaktan geçer, Fluffy'yi atlatirsiniz - dogru baykushaneye gidip Hedwig'i
Dumbledore'a gönderin, onun yardimi gerekiyor. Ben Snape'i bir süre oyalarim, ama teke tek kalirsak ba
sedemem."
"Ama Harry - ya yaninda Kim-Oldugunu-Bilirsin-Sen de varsa?"
Harry, alnindaki izi göstererek, "Eh," dedi, "bir keresindes ansim yaver gitti, öyle degil mi? Belki yine öyle
olur."
Hermione'nin dudaklari titredi; ansizin Harry'nin kollarina atildi kiz, ona sarildi. "Hermione!"
"Harry - biliyor musun, çok büyük bir büyücüsün sen."
Harry, onun kollarindan ayrilirken, utanarak, "Senin kadar degil," dedi.
"Benim kadar degil mi?!" dedi Hermione. "Kitaplar! Kafa çalistirma! Daha önemlis eyler var - dostluk,
cesaret - ah, Harry - dikkatli ol!"
"Önce sen iç," dedi Harry. "Hangisi oldugunu iyice biliyorsun, degil mi?"
"Yüzde yüz," dedi Hermione. Yuvarlaks iseden koca bir yudum aldi, titremeye basladi.
Harry, mdiseyle, "Zehir degil ya?" dedi.
"Hayir - ama buz gibi."
"Çabuk ol, etkisi geçmeden."
"Iyis anslar - dikkatli ol -"
"GIT!"
Hermione dönüp mor atesten geçti.
Derin bir soluk aldi Harry, en küçüks iseye uzandi. Siyah alevlere çevirdi yüzünü.
"Geliyorum iste!" dedi,s isenin içindekini tek yudumda içti.
Gerçekten de buz gibi oldu bedeni.S iseyi yerine koyup ilerledi; siyah alevler her yanini sariyordu ama
onlari duymuyordu bile - bir an o kara atesten baska birs ey göremedi - sonra öteki yanda, sonuncu
odada buldu kendim.
Biri daha vardi orada - ama Snape degildi bu. Voldemort bile degildi.
ON YEDINCIBÖLÜM
îki Yüzlü Adam
Quirrel'di.
Saskinlikla, "Sen ha!" dedi Harry.
Quirrell gülümsedi. Yüzü hiç de segirmiyordu.
"Evet, ben," dedi sakin bir sesle. "Seninle burada karsilasip karsilasmayacagimi düsünüyordum, Potter."
“Ama ben sanmistim ki - Snape -"
"Severas mu?"Quirrell güldü, öyle sarsak sarsak gülmüyordus imdi, soguk ve kesindi. "Evet, Severus
öyle birine benziyor, degil mi? Besili bir yarasa gibi ortalarda dolasmasi öyle yararli oldu ki. Onun
yaninda, ke-ke-kekeleyip duran za-zavalli P-Profesör Quir-rell'dan kim kuskulanabilirdi?"
Harry inanamiyordu. Dogru olamazdi bu, olamazdi.
"Ama Snape beni öldürmek istedi!"
"Hayir, hayir, hayir. Seni öldürmek isteyen bendim. Arkadasin Miss Granger, Quidditch maçinda Snape'i
atese vermek için kosarken bana çarpti. Seninle göz iliskimi yitirdim. Birkaç saniye daha sürseydi, o
süpürgeden atacaktim seni. Bunu daha önce de basarabilirdim, ama Snape seni kurtarmak için karsi-büyü
yapiyordu."
"Snape beni kurtarmaya mi çalisiyordu?" Quirrell, soguk bir sesle, "Tabii," dedi. "Bir sonraki maçta
neden hakemlik etmek istedi, bilmiyor musun? Yine büyü yapmama engel olacakti. Bosuna... hiç zahmet
etmeseydi... Dumbledore oradayken zaten birs ey yapamazdim. Bütün öteki ögretmenler, onun
Gryffindor'un kazanmasini engellemek istedigini düsündüler, kendini bilerek sevimsizlestirdi... Dedim ya,
bosuna... seni bu gece öldürecegim."
Parmaklarinis aklatti. Birdenbire ipler sarkti havadan. Harry'yi simsiki bagladilar.
"Hers eye burnunu sokuyorsun, Potter, yasaman dogru degil. Cadilar Bayrami'nda okulda dört döndün;
Tas'i neyin korudugunu anlamak için gelmistim, sen de beni gördün."
"Ifriti içeriye sen mi aldin?”
"Tabii.I fritlerle basa çikmakta ustayim - arkadaki ifritin halini görmedin mi? Herkes deli gibi ifriti ararken,
benden kuskulanan Snape dosdogru üçüncü kata gitti, beni bulmak için - ifritim seni öldüremedi o gece,
üç basli köpek de Snape'in bacagini dogru dürüst isirip koparamadi.
"Simdi sessizce bekle bakalim, Potter.S u ilginç aynayi incelemem gerek."
Iste o zaman Quirrell'in arkasinda durans eyi fark etti Harry. Kelid Aynasi'ydi bu.
Quirrell, çerçevesine dokunarak, "Tas'i bulmanin anahtaridir bu ayna," diye mirildandi. "Dumbledore
gelip de seni kurtarir mi saniyorsun?.. Londra'da... O dönünce ben çok uzaklarda olacagim..."
Harry'nin bütün çabasi Quirrell'i konusturmak, onun düsüncelerini Ayna'da yogunlastirmasini
engellemekti.
"Snape'le seni Orman'da gördüm -" dedi.
"Evet," diye mirildandi Quirrell, bakmak için Ay-na'nin arkasina geçti. "Neler çevirdigimi iyice anlamak
istiyordu. Benden hep kuskulanmisti zaten. Aklinca beni korkutacakti - sanki korkutabilirmisgibi... Benim
yanimda Lord Voldemort var..."
Quirrell, arkasindan çikip gözlerini Ayna'ya dikti.
"Tas'i görüyorum... onu efendime sunacagim... ama nerede?"
Harry kendisini simsiki saran iplerden kurtulmak için çirpindi, ama hiçbiri gevsemiyordu bile Quirrell'in
dikkatini Ayna'ya vermesine mutlaka engellelmeliydi.
"Ama Snape de benden nefret ediyor gibi görünüyordu."
Quirrell, olagan bir sesle, "Orasi öyle," dedi, "dogru. Babanla birlikte Hogwarrs'taydi bilmiyor musun? O
zaman da birbirlerini hiç sevmezlerdi. Ama senin ölmeni hiç istemedi."
"Ama daha birkaç gün önce aglayip duruyordun -Snape'in seni tehdit ettigini sanmistim..."
Quirrell'in yüzünde ilk kere bir korku belirtisi görüldü.
"Bazen," dedi, "efendimin söylediklerini yerine getirmekte zorlaniyorum - o büyük bir büyücü, bense
zayifim -"
Harry'nin solugu kesildi sanki. "Yani o da seninle sinifta miydi?"
Quirrell, sakin sakin, "Ben nereye gidersem gideyim, o hep yanmadadir," dedi. "Dünyayi dolasirken tanis
mistim onunla. Sersem delikanlinin tekiydim, iyi nedir, kötü nedir, kafamin içi saçmasapan düsüncelerle
doluydu. Lord Voldemort ne kadar yanildigimi gösterdi bana.I yiyle kötü diye birs ey yoktur, güç vardir
sadece, bir de o gücü elde edemeyecek kadar zayif olanlar... O günden beri buyrugundayim, ama birçok
kere yüzünü kara çikardim. Beni agir biçimde cezalandirmak zorunda kaldi." Quirrell ansizin titredi. "Yanli
slari kolay kolay bagislamaz. Tas'i Gringotts'tan çalmayi basaramadigimda, çok öfkelenmisti. Beni
cezalandirdi... gözünün hep üstümde olacagim söyledi..."
Quirrell'in sesi gittikçe uzaklasiyordu sanki. Harry, Diagon Yolu'nu hatirladi - ne büyük aptallik ermisti.
Quirrell'i ilk orada görmüs, Çatlak Kazan'da elini sikmisti.
Quirrell fisiltiyla küfretti.
"Anlamiyorum... Tas, Ayna'nin içinde mi? Onu kirmam mi gerekiyor?"
Harry hizli hizli düsünmeye çalisiyordu.
Su anda dünyada en çok istedigims ey, diye düsünüyordu, Tas'i Quirrell'dan önce bulmak. Ayna'ya
bakarsam kendimi Tas'i alirken görürüm - yani Tas'in nerede oldugunu anlarim! Ama Quirrell'a fark
ettirmeden nasil bakarim?
Ona belli etmeden hafifçe sola kaymaya, aynanin karsisina geçmeye çalisti, ama ayak bileklerindeki ipler
çok sikiydi: Sendeleyip düstü. Qiiirrell, Harry'ye aldirmadi. Hâlâ kendi kendine konusuyordu.
"Bu ayna ne yapar? Nasil çalisir? Bana yardim edin, Efendimiz!"
Harry, dehset içinde, bir sesin yanit verdigini duydu; ses Quirrell'in kendisinden geliyordu üstelik.
"Çocugu kullan... Çocugu kullan..."
Quirrell, Harry'ye döndü.
"Evet - Potter - gel buraya."
Ellerini çirpti; çirpar çirpmaz da Harry'yi baglayan ipler çözüldü. Agir agir ayaga kalkti Harry.
Quirrell, "Gel buraya," dedi yine. "Ayna'ya bak, ne gördügünü söyle."
Harry ona dogru yürüdü.
"Yalan söylemeliyim," diye düsünüyordu. "Bakip bir yalan kivirmaliyim, baska çare yok."
Quirrell tam arkasina yaklasti. Harry, onun sarigindan gelen garip kokuyu duydu. Gözlerini yumdu,
Ayna'nin tam karsisina geçti, gözlerini yeniden açti.
Kendi görüntüsüyle karsilasti; bembeyaz kesilmisti, korkmusgörünüyordu. Ama bir an sonra görüntü
gülümsedi ona. Elini cebine sokup kan rengi bir tasçikardi. Göz kirpti, Tas'i yeniden cebine koydu - bunu
yaparken de Harry kendi cebinde bir agirlik duydu. Nasil olduysa - inanilmaz bir biçimde - Tas'i almisti.
Quirrell, "Eee?" dedi sabirsizlikla. "Ne görüyorsun?" Harry bütün cesaretini topladi.
"Dumbledore'la tokalastiguni görüyorum," diye atti. "Gryffindor, Okul Kupasi'ni kazanmis."
Quirrell yine küfretti.
"Çekil önümden," dedi. Harry kenara çekilirken Felsefe Tasi'nin bacagina degdigini duydu. Kaçabilir
miydi acaba?
Ama besadim bile atmadan o ince sesi isitti yine, Quirrell'in dudaklari bile kipirdamiyordu.
"Yalan söylüyor... Yalan söylüyor..."
"Potter, gel buraya!" diye bagirdi Quirrell. "Bana dogruyu söyle! Biraz önce ne gördün?"
Ince ses yine yükseldi.
"Ben konusayim onunla... yüz yüze..."
"O kadar gücünüz yok, Efendimiz!"
"Yeteri kadar gücüm var... bu isiçin..."
Harry sankiS eytan Kapani'na yakalanmisgibiydi. Tek kasini bile kimildatamiyordu. Taskesilmisti sanki,
Ouirrell'm sarigina uzanip onu çözmeye basladigini gördü dehsetle. Ne oluyordu? Sarik çözüldü. O
olmayinca Quirrell'in basi çok küçük duruyordu. Sonra agir agir döndü Quirrell. -
Harry çiglik atabilirdi, ama sesi çikmiyordu. Quir-rell'in basinin arkasinda bir yüz vardi, o güne kadar
gördügü en korkunç yüz. Kipkirmizi gözleri olan tebesir beyazi bir yüz. Burun deliklerinin yerinde de,
yilaninkiler gibi daracik yariklar.
"Harry Potter..." diye fisildadi.
Harry bir adim gerilemek istedi, ama bacaklari kimildamiyordu.
"Ne hale geldigimi gördün mü?" dedi yüz. "Gölgeden, buhardan baska birs ey degilim... Ancak bir bas
kasinin bedenini paylasirsam bir biçim alabiliyorum... ama beni yüreklerine, kafalarina almak isteyenler
olmustur hep... Tek boynuzlu kanis u son birkaç hafta güç sagladi bana... bana bagli Quirrell'in Orman'da
benim için kan içtigini gördün... YasamI ksiri'ni elime geçirince kendi bedenimi de yaratabilecegim...S
imdi... cebindeki Tas'i ver bakalim!"
Demek biliyordu. Bacaklarina ansizin bir dirilik gelen Harry hafifçe geriledi.
"Aptallik etme," diye homurdandi yüz. "Kendi canim kurtar, benden yana olmaya bak... yoksa sonun
annenle babanin sonu gibi olur... Kendilerine acimam için yalvararak öldüler..."
Ansizin, "YALAN!" diye bagirdi Harry.
Quirrell, Voldemort Harry'yi görebilsin diye, arka arka yürüyordu. Hain yüz gülümsüyordus imdi.
"Ne kadar dokunakli..." diye tisladi. "Cesarete her zaman saygim var... Evet, yavrum, annenle baban
yürekliydi... Önce babani öldürdüm, kiyasiya dövüsmüstü benimle... ama annenin ölmesi gerekmezdi...
seni korumak istiyordu...S imdi vers u Tas'i, yoksa annen de bosu bosuna ölmüsolacak."
"HIÇBIR ZAMAN!"
Alevli kapiya firladi Harry, ama Voldemort, "YAKALA ONU!" diye bagirdi, Harry de o anda Quirrell'in
elinin bilegine yapistigini duydu. Alnina o biçak gibi sanci saplandi yine; kafasi sanki ikiye ayrilacakti;
bütün gücüyle direnerek bagirdi, Quirrell'in kendisini biraktiginis askinlikla gördü. Basindaki agri hafifledi -
Quir-rell'in nereye gittigini anlamak için çilginca bakindi çevresine; onun ellerine bakarak aci içinde
kivrandigini gördü - parmaklarinda kabarciklar beliriyordu.
Voldemort, "Yakala onu! YAKALA ONU!" diye bagirdi yine; Quirrell atlayip yere yikti Harry'yi, üstüne
çullandi, iki elini onun boynuna doladi - Harry'nin yara izi artik dayanilmaz bir aci veriyordu, ama Quirrell
da sancilar içinde uluyordu.
"Efendimiz, onu tutamiyorum - ellerim - ellerim!"
Quirrell dizlerini dayadi Harry'ye, boynunu birakips askinlik içinde kendi avuçlarina bakmaya basladi
-Harry onun ellerinin kipkirmizi kesildigini gördü, yanmisti sanki, derileri soyulmustu, piril piril parliyordu.
Voldemort, "Öyleyse öldür onu, sersem, öldürsene!" diye haykirdi.
Ouirrell bir ölüm laneti yagdirmak için elini kaldirdi, ama Harry içgüdüyle uzanip Quirrell'in yüzüne yapisti.
"AAAAHH!"
Yere yuvarlandi Quirrell, yüzünde de kabarciklar belirmisti, Harry anladi: Quirrell'in cildine dokunmak
korkunç bir aci veriyordu ona -s imdi teks ansi vardi: lanetlemesini önlemek için onu aci içinde
kivrandirmak.
Ayaga firladi Harry, Quirrell'in koluna yapisip bütün gücüyle sikti. Quirrell çiglik atarak Harry'yi itmek
istedi - Harry'nin basindaki agri daha da artiyordu, gözleri de göremiyordu artik - sadece Quirrell'in
korkunç çigliklarini, Voldemort'un "ÖLDÜR ONU! ÖLDÜR ONU!" diye haykirmasini isitebiliyordu - ba
ska sesleri de - belki kendi kafasinda yaratiyordu o sesleri... "Harry! Harry!"
Quirrell'in kolunun burkuldugunu duydu, hers eyin bittigini anladi, bir karanliga düstü... düstü... düstü...
Tepesinde altin rengi birs ey uçuyordu. Snitch! Yakalamak istedi onu, ama kollari havaya kalkamayacak
kadar agirdi.
Gözlerini kirpistirdi. Snitch degildi bu. Gözlüktü. Ne kadar garip.
Gözlerini kirpistirdi yine. Albus Dumbledore'un gülümseyen yüzüyle karsilasti.
"Iyi günler, Harry," dedi Dumbledore.
Harry ona bakti bir süre. Sonra hatirladi. "Efendim! Tas! Quirrell'di! Tasonda! Efendim, çabuk -"
"Sakin ol, sevgili yavrum, sen olaylarin biraz gerisinde kalmissin," dedi Dumbledore. "TasQuirrell'da deg
il."
"Kimde öyleyse? Efendim, ben -" "Harry, sakin ol lütfen, yoksa Madam Pomfrey beni disari atar,"
Harry yutkunarak çevresine bakindi. Hastane kanadinda oldugunu anladi. Beyaz çarsafli bir yatakta
yatiyordu, yanindaki sehpanin üstü des ekerci dükkânina dönmüstü.
Dumbledore, isil isil, "Arkadaslarinin, hayranlarinin armaganlari," dedi. "Mahzenlerde seninle Profesör
Quirrell arasinda geçenler sir, ama nasilsa bütün okul ögrenmis. Arkadaslarin Fred'le George Weasley
sana bir oturak göndermeye kalkmislar. Bundan hoslanacagini düsünmüsler. Ama Madam Pomfrey bunun
pek saglikli birs ey olmadigina inandigi için oturaga el koymus."
"Ne kadar zamandir buradayim?"
"Üç gündür. Mr Ronald Weasley'le Miss Granger çiktiginda pek sevinecekler, inanilmaz derecede
üzülüyorlardi."
"Ama efendim, Tas"
"Görüyorum ki, dikkatini baska yere veremiyorsun. Peki öyleyse... Tas... Profesör Quirrell onu senden
alamadi. Buna engel olmak için tam zamaninda yetistim, ama dogrusunu istersen, sen de tek basina zaten
basariliydin."
"Siz de mi geldiniz? Hermione'nin baykusunu mu aldiniz?"
"Yolda karsilastik onlarla. Londra'ya vanr varmaz, bulunmam gereken yerin ayrildigim yer oldugunu
anlamistim. Quirrell'i senin elinden almak için tam zamaninda yetistim -"
"Sizdiniz demek..."
"Gecikecegim diye korkmustum."
"Az kalsin gecikecektiniz. Tas'i ona karsi artik daha fazla koruyamazdim -"
"Tas'i degil, yavrum, kendini - gösterdigin çaba seni öldürecekti neredeyse. Bir an öldügünü düsünüp
korktum. Tas'a gelince, yok edildi."
Harry, bosbos, "Yok mu edildi?" diye sordu. "Ama arkadasiniz - Nicolas Flamel"
"Ooo, demek Nicolas'i da biliyorsun." Dumbledore keyiflenmisti sanki. "Hers eyi uygun biçimde yaptin,
degil mi? Nicolas'la ben oturup konustuk, Tas'i yok etmenin dogru olacagina karar verdik."
"Yani o da, karisi da ölecekler, öyle mi?"
"Islerini düzenlemeye yetecek kadarI ksir var ellerinde.Is lerini düzene koyduktan sonra da, evet,
ölecekler."
Dumbledore, Harry'nin gözlerindekis askin bakisi görünce gülümsedi.
"Senin kadar genç biri için inanilmaz birs ey bu, ama Nicolas'la Perenelle için uzun, çok uzun bir günden
sonra yatagina çekilip uyumaya benziyor. Düzenli bir kafa için ölüm de büyük bir serüvenden baska birs
ey degildir. Biliyor musun, pek de öyle harika birs ey degildi Tas. Diledigin kadar para, diledigin kadar ya
sam! Birçok insanin hemen isteyecegi ikis ey - asil sorun, insanlarin kendileri için en kötüs eyleri isteme
tutkulari." Harry, kafasi iyice karismis, yatiyordu. Dumbledore Küçük bir ezgi mirildandi, tavana bakarak
gülümsedi.
"Efendim," dedi Harry. "Düsünüyordum da... Efendim - Tasyok olsa bile, Vol- yani, Kim-Oldug
unu-Bilir-sin-Sen-"
"Voldemort de, Harry. Hers eyin gerçek adini söyle.
Birs eyin adindan korkarsan, kendisinden daha çok korkmaya baslarsin."
"Evet, efendim.S ey, Voldemort dönmenin baska yollarini arayacak, öyle degil mi? Demek istiyorum ki...
gitmedi mi?"
"Hayir, Harry, gitmedi. Hâlâ bir yerlerdedir, belki de paylasacagi bir beden ariyordur.. gerçekten canli
olmadigi için, öldürülemez de. Quirrell’i ölüme terk etti, dostlarina da düsmanlari kadar acimasiz
davraniyor. Yine de, Harry, onun güce kavusmasini geciktirdin, ileride bir baskasi da savasabilir onun
ama, bu gecikmeler gücünü bütün bütüne yitirmesini saglayabilir."
Basini salladi Harry, ama hemen kesti bunu, çünkü öyle yapinca kafasi agrimisti. Sonra, "Efendim," dedi,
"ögrenmek istedigim baskas eyler de var, eger bana anlatirsaniz... gerçegi ögrenmek istiyorum..."
"Gerçegi."I ç çekti Dumbledore. "Hem güzel, hem korkunç birs eydir gerçek, çok özen ister. Yine de
sorunu yanitlarim, yanitlamamak için geçerli bir nedenim olursa beni bagislarsin. Tabii yalan söylemeyeceg
im."
"Sey... Voldemort annemi öldürmüs, beni öldürmesine engel oldugu için. Beni neden öldürmek istiyordu
acaba?"
Dumbledore derin derin iç çekti bu kere.
"Yazik, sorunu yanitlayamam. Söyleyemem sana. Bugün olmaz.S imdi olmaz. Günün birinde ög
reneceksin...s imdilik bunu düsünme, Harry. Büyüyünce... Biliyorum, bunu duymaktan hoslanmayacaksin,
günü gelince ögreneceksin."
Harry üstelemenin bir yarar saglamayacagini biliyordu.
"Peki, Quirrell neden dokunamadi bana?" "Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort'un anlayamayaca
gi birs ey varsa, o da sevgidir. Annenin sana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izler birakir, bunu
anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözle görülmez... böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile,
bizi sonsuza kadar korur. Tenine islemistir bu. Quirrell'in içi nefret, hirs, türkü doluydu, ruhunu
Voldemort'la paylasmisti o; sana bu yüzden dokunamadi. Güzelliklerle yaratilmisbirine dokunmak onun
gibilere aci verir."
Dumbledore pencereye konmusbir kusla ilgileniyordus imdi; bu da Harry'ye gözlerini çarsafa silme olana
gini sagladi. Kendini toparlayinca, "Ya Görünmezlik Pelerini?" dedi. "Onu bana kimin yolladigini biliyor
musunuz?"
"Haa - onu baban birakmisti bana, hosuna gider diye düsündüm." Dumbledore'un gözleri parladi "Yararli
s ey'er... baban buradayken onu sirtina geçirir, mutfaga gidip yiyecek birs eyler asirirdi."
"Birs ey daha var..."
"Bakalim bu neymis?"
"Quirrell'in söyledigine göre, Snape -"
"Profesör Snape, Harry."
"Evet, o. Quirrell'in söyledigine göre, babamdan nefret ettigi için benden de nefret ediyormus. Dogru mu
bu?"
"Dogrusu ikisi de birbirlerinden pek hoslanmazlardi. Seninle Mr Malfoy gibi. Günün birinde baban öyle
birs ey yapti ki, Snape onu hiç bagislamadi."
"Ne yapti?"
"Onun hayatini kurtardi."
"Ne?"
Düslere dalmisgibi, "Evet..." dedi Dumbledore. "Garip degil mi, insanlarin kafasi nasil çalisiyor? Profesör
Snape babana borçlu kalmayi kaldiramadi... O borcu ödemek için de bütün bir yil seni korumaktan peris
an oldu. Babana nefretini artik huzur içinde hatirlayabilir..."
Harry anlamaya çalisti bunu, ama kafasi zonkluyordu, vazgeçti.
"Efendim, birs ey daha var..."
"Bir teks ey mi?"
"Tas'i Ayna'dan nasil çikardim?"
"Hah, bak iste, bunu sorduguna sevindim. Bu da benim parlak düsüncelerimden biriydi, ikimizin arasinda
kalsin, sakin kimseye söyleme. Tas'i bulmak isteyen kisi - kullanmak isteyen degil, bulmak isteyen kisi
-onu ele geçirebilirdi ancak; baskalari altin yapmakla ilgilenirdi sadece, bir yandan da likir likir Yasam
iksiri içerdi. Beynim bazens asirtiyor beni... Hadi artik, bu kadar soru yeter.S ekerlerim yemeye basla.
Ah! Bertie Botts'un Bin Bir Çesit FasulyeS ekerlemesi! Yazik, gençligimde insanin içini bulandiranlardan
biri çikmisti kismetime, o günden sonra da agzima koymadim - amas u herhalde güvenlidir, ne dersin?"
Gülümseyerek açik kahverengi bir fasulyes ekerlemesi atti agzina. "Tüh!" dedi bogulurca sina, "Kuhik
ki-riymis!"
Yönetici Madam Pomfreys irin bir kadindi, ama çok düzenliydi.
"Besdakikacik," diye yalvardi Harry. "Kesinlikle olmaz." "Profesör Dumbledore'u aldiniz..." "Elbette, o
Okul Müdürü, ayricaligi var. Dinlenmen gerek."
"Dinleniyorum, bakin, yatiyorum iste. N'olursu-nuz, Madam Pomfrey..."
"Ne yapalim, öyle olsun," dedi Madam Pomfrey. "Ama sadece besdakika."
Ron'la Hermione'yi içeri aldi.
"Harry!"
Hermione ona sarilmaya hazirdi yine, ama kendini tuttu, basi hâlâ agridigi için de Harry memnun oldu
buna.
"Ah, Harry, biz senin ölecegini - Profesör Dumbledore öyle üzülmüstü ki -"
"Bütün okul bundan söz ediyor," dedi Ron. "Ne oldu,s unun dogrusunu anlatsana."
Gerçek öykünün inanilmaz söylentilerden çok daha garip, çok daha heyecanli oldugu ender durumlardan
biriydi bu. Harry hers eyi anlatti: Quirrell'i, Ayna'yi,Tas'i, Voldemort'u. Ron'la Hermione iyi dinleyicilerdi
dogrusu; uygun yerlerde soluklarini tuttular, Harry Quirrell'in sariginin altinda ne oldugunu söyleyince,
Hermione çiglik atmaktan kendini alamadi.
Sonunda, "Demek Tasyok artik," dedi Ron. "Flamel öyle ölüp gidecek mi?"
"Ben de bunu sordum Dumbledore'a; dedi ki - ne demisti? - 'Düzenli bir kafa için ölüm de büyük bir
serüvenden baska birs ey degildir'."
"Söylemistim, kaçigin tekidir diye," dedi Ron. Kahramaninin ne kadar çilgin oldugundan etkilenmise
benziyordu.
"Sizin ikinize ne oldu?" dedi Harry.
"Ben rahatça döndüm," dedi Hermione. "Ron'u götürdüm - biraz zaman aldi bu - tam bay kushaneye
gidiyorduk ki, GirisSalonu'nda Dumbledore'la karsilastik. Zaten biliyordu - 'Harry onun pesinde, öyle deg
il mi?' dedi, üçüncü kata firladi."
Ron, "Bu isi senin yapmani mi istemisti yoksa?" dedi. "Babanin Pelerinini yollamasi filan?"
"Ooo," diye patladi Hermione, "öyle düsündüyse eger - yani, demek istiyorum ki - korkunç birs ey bu
-ölebilirdin."
Harry, düsünceli düsünceli, "Hayir," dedi. "Tuhaf bir adam Dumbledore. Bana bir olanak saglamak istedi
galiba. Burada olup biten hers eyi biliyor, bu ise kalkisacagimizin farkindaydi, bizi durduracagina gereklis
eyleri ögretti, ipuçlari verdi. Ayna'nin nasil isledigini ögrenmem rastlanti degildi bana kalirsa. Eger
becerebilirsem, Voldemort'la yüz yüze gelmemin hakkim oldugunu düsünüyordu..."
Ron, "Anlasildi, Dumbledore'un üstüne yok," dedi keyifle. "Bana bak, yarin yil sonus öleni var, ayaga
kalkmalisin. Puanlar toplandi, Slytherin kazandi elbet -son Quidditch maçini kaçirdin, sen olmayinca
Ravenclaw bizi duman etti - ama yemekler harikadir."
O anda Madam Pomfrey daldi odaya.
"Neredeyse on besdakika oldu," dedi kesin bir sesle. "DISARI!"
Deliksiz bir uykudan sonra, Harry neredeyse bütün bütüne iyilesti.
Dünya kadars eker kurusunu siralamakla ugrasan Madam Pomfrey'e, "Sölene gitmek istiyorum," dedi.
"Gidebilirim, degil mi?"
"Profesör Dumbledore gidebilecegini söyledi." Madam Pomfrey'e bakilirsa, Profesör Dumbledore bu is
lerins akaya gelmeyeceginden habersizdi. "Bir baska ziyaretçin daha var."
"Güzel," dedi Harry. "Kim?"
Daha "Kim?" diye sorarken Hagrid süzüldü kapidan. Ne zaman bir odaya girse, oldugundan da büyük
görünüyordu. Harry'nin yanina olurdu, onas öyle bir bakti, sonra gözyaslarina boguldu.
Yüzünü ellerine gömüp, "Bütün - bunlar - benim -yüzümden!" diye hiçkirdi. "Fluffy'yi nasil atlatacagini
ben söyledim o alçaga! Ben söyledim! Bir tek bunu bilmiyordu, onu da ben söyledim! Ölebilirdin! Bir
ejderha yumurtasi ugruna! Bir daha agzima içki koymayacagim! En iyisi, atsinlar beni buradan, bir Muggle
olarak yasayayim!"
Hagrid'in, sakalindan yaslar süzülerek aci ve pismanlikla böylesine sarsildigini görünces asirmisti Harry.
"Hagrid!" dedi. "Hagrid, nasil olsa bir yolunu bulup ögrenecekti, burada Voldemort'dan söz ediyoruz, sen
söylemesen bile nasil olsa ögrenecekti."
"Ölebilirdin!" diye hiçkirdi Hagrid. "Onun adim da sakin söyleme!"
"VOLDEMORT!" diye bagirdi Harry; Hagrid öyle korktu ki, aglamayi kesti hemen. "Karsi karsiya
geldim onunla, adini da söylüyorum iste. Keyfin yerine gelsin, Hagrid, Tas'i kurtardik, yok oldu, artik onu
kullanamaz. Bir Çikolatali Kurbaga al, bende dünya kadar var..."
Hagrid, elinin tersiyle burnunu silerek, "Simdi hatirladim," dedi. "Sana bir armaganim var."
Harry, "Senin o ünlü sandviçlerden mi yoksa?" dedi korkuyla. Hagrid belli belirsiz kikirdadi.
"Degil. Onarmam için Dumbledore dün izin veedi bana.I zin verecegine sepetleyebilirdi de - neyse, bunu
getirdim..."
Deri ciltli, güzel bir kitaba benziyordu bu. Harry merakla açti kapagini, içi büyücü fotograflariyla doluydu.
Annesiyle babasi her sayfadan gülümseyerek el salliyorlardi ona.
"Annenle babanin bütün eski okul arkadaslarina baykuslar yolladim, onlardan fotograf istedim... Sende
hiç olmadigini biliyordum... Begendin mi?"
Konusamiyordu Harry, ama Hagrid anliyordu.
Harry yil sonus ölenine tek basina indi o gece. Madam Pomfrey, bütün titizligiyle, onu tepeden tirnaga bir
daha incelemis, Harry de biraz gecikmisti; Büyük Salon çoktan dolmustu. Yedi yil üst üste Okul Kupasi'ni
kazandigi için, Slytherin'in yesil gümüsrenkleriyle donatilmisti. Yüce Masa'nin arkasindaki duvara üstünde
yilan resmi olan koca bir bayrak asilmisti boydan boya.
Harry girince önce bir sessizlik çöktü ortaya, sonra herkes bir agizdan konusmaya basladi. Harry,
Gryffindor masasinda Ron'la Hermione'nin arasina oturdu, herkesin ayaga kalkarak kendisine bakmasina
aldirmiyormusgibi görünmeye çalisti.
Neyse ki, Dumbledore'un da gelmesi uzun sürmedi. Miriltilar kesildi.
Dumbledore, "Bir yil daha geçti!" dedi neseyle. "Simdi bu güzel yemekleri yemeye baslamadan önce
ihtiyar bir adamin gevezelikleriyle sikacagim sizi. Ne yildi ama! Dilerim kafalarinizin içi geçen yila göre
biraz daha dolmustur... gelecek ders yili baslamadan önce onlari bosaltmak, yenilemek için önünüzde
koca bir yaz var...
"Simdi, anladigim kadariyla, Okul Kupasi verilecek. Puanlars öyle: Dördüncü sirada, üç yüz on iki puanla
Gryffindor; üçüncü sirada, üç yüz elli iki puanla Hufflepuff; ikinci sirada, dört yüz yirmi alti puanla
Ravenclaw; Slytherin'in de dört yüz yetmisiki puani var."
Slytherin masasindan bir çiglik ve alkiskasirgasi koptu. Harry, Draco Malfoy'un elindeki sapli kadehi
masaya vurdugunu görebiliyordu, iç bulandirici bir görünümdü bu.
"Evet, evet, Slytherin basariliydi," dedi Dumbledore. "Ama son olaylari da göz önüne almamiz gerekiyor."
Odaya sessizlik çöktü birdenbire. Slytherin'lerin gülümsemeleri dudaklarinda donar gibi oldu.
"Öhö öhö," dedi Dumbledore. "Simdi son puanlari da ekleyelim. Bakalim... Evet...
"Önce - Mr Ronald Weasley'ye..."
Ron mosmor kesildi; güneste perisan olmusbir patlicana benziyordus imdi.
"... Hogwarts'in uzun yillardir tanik oldugu en basarili satranç oyunu için, Gryffindor'a elli puan
veriyorum."
Büyülü tavan Gryffindor'larin çigliklarindan az kalbin havalanacakti; tepelerindeki yildizlar bile titriyordu
sanki. Percy'nin öteki Sinif Baskanlari'na, "Benim kardesim o!" diye böbürlenmesi isitilebiliyordu. "En
küçük kardesim! McGonagall'in dev satrancini boydan boya geçti!"
Sonunda yine sessizlige büründü salon.
"Sonra - Miss Hermione Granger'a... alevlerle karsi karsiya kaldigi anda bile sogukkanliligini yitirmeden
mantigini kullandigi için, Gryffindor'a elli puan daha veriyorum."
Hermione kollarina gömdü yüzünü. Harry onun hüngür hüngür aglamakta oldugunu düsünüyordu.
Masadaki Gryffindor'lar kendilerinden geçmislerdi -yüz puan birden kazanmislardi
"Daha sonra - Mr Harry Potter'a..." dedi Dumbledore. Odada çit çikmiyordus imdi. "... kararliligi ve olag
anüstü cesareti için, Gryffindor'a altmispuan veriyorum.
Kopans amata kulaklari sagir edecek türdendi. Toplama yapmayi becerenler Gryffindor'un puanlarinins
imdi dört yüz yetmisikiye yükseldigini fark etmislerdi - Slytherin'in puanlarina esitti bu. Okul Kupasi için
berabere kalmislardi - Dumbledore Harry'ye bir puan daha verseydi...
Elini kaldirdi Dumbledore. Oda yeniden sessizlige gömüldü.
Dumbledore, gülümseyerek. "Türlü türlü cesaret vardir," dedi. "Düsmanlarimiza karsi koymak yürek
ister, ama dostlarimiza karsi koymak da yürek ister. Bu yüzden Mr Neville Longbottom'a da on puan
veriyorum."
Gryffindor masasindan yükselen gürültü öylesine yüksekti ki, o anda disaridan geçen biri, Büyük
Salon'da patlama oldugunu sanabilirdi. Harry, Ron ve Hermione ayaga kalkip çigliklar atmaya basladilar;
Neville ise,s oktan bembeyaz kesilmis, kendisini kucaklayanlarin arasinda kaybolmustu. Gryffindor'a hiç
bu kadar puan kazandirmamisti daha Önce. Harry, çiglik çigliga, Ron'un bögrünü dürterek Malfoy'u
gösterdi; Malfoy, sanki kendisine Beden-Kilitleme büyüsü yapilmisgibi, dehset içinde kaskati kesilmisti.
Ravenclawla Hufflepuff ögrencileri de Slytherin'in geçilmesini kutluyorlardi; alkislar arasinda, "Bu
demektir ki," diye seslendi Dumbledore, "salonun süslemelerinde degisiklik yapmamiz gerek."
Ellerini çirpti. Bir anda yesiller kizila, gümüsler altina dönüstü; büyük yilan resmi ortadan yok oldu, onun
yerini aslan aldi. Snape, zoraki bir gülümsemeyle Profesör McGonagall'in elini sikiyordu. Harry'yle göz
göze geldiler, Harry onun duygularinda en ufak bir degisiklik bile olmadigini hemen anladi. Buna aldirmadi
bile. Gelecek yil yasam siradan bir yasam olacakti - artik Hogwarts'ta ne kadar siradan olabilirse...
Harry'nin yasamindaki en güzel geceydi bu, Quidditch'te kazandiklari geceden de, Noel gecesinden de,
dagifritini yere serdikleri geceden de güzeldi... bu geceyi hiç, ama hiç unutmayacakti.
Harry daha sinav sonuçlarinin açiklanacagini unutmustu; sonuçlar açiklaninca hatirladi bunu. O da, Ron
da iyi notlarla sinif geçtiklerini ögrenince çoks asirdilar. Hermione, elbette, sinif birincisi olmustu. Neville
bile kupayi kurtarmisti durumu,I ksir'den aldigi kötü notu Bitkibilim'deki basarisiyla dengelemisti. Kötü
oldugu kadar da ahmak biri olan Goyle'un okuldan atilacagini saniyorlardi, ama o da geçmisti. Buna
üzüldüler, ama Ron'un dedigi gibi, yasamdi bu, insanin her dilegi gerçeklesmiyordu.
Dolaplar bir anda bosaltildi, sandiklar, bavullar hazirlandi; Neville'in kurbagasi tuvaletlerin bir kösesinde
bulundu; tatilde büyü yapilmamasini belirten yazili uyarilar dagitildi bütün çocuklara (Fred Weasley,
üzüntüyle, "Bunu vermeyi de hiçbir yil sektirmiyorlar," dedi); Hagrid onlari gölün karsi kiyisina geçirecek
kayiklar filosuna götürdü; Hogwarts Ekspresi'ne bindiler; yolculuk boyunca, çevrelerindeki görünüm yes
erip daha düzenli bir biçime girdikçe, konustular, güldüler; Muggle kentlerinden hizla geçerken Bertie
Botts'un Bin Bir Çesit FasulyeS ekerlemesi'nden yediler; büyücü cüppelerini çikarip yeleklerini, ceketlerini
giydiler; sonunda King's CrossI stasyonu'nda Peron Dokuz Üç Çeyrek'e girdiler.
Perondan ayrilmalari epey uzun sürdü.I htiyar bir bekçi duruyordu turnikenin basinda, duvardan hep
birlikte güm diye firlayip çikmasinlar, Muggle'lari korkutmasinlar diye onlari ikiser üçer geçirdi.
"Bu yaz gelip biraz bizde kalin," dedi Ron, "ikiniz de - size baykusyollarim."
"Sagol," dedi Harry. "Böyle birs ey benim de hosuma gider."
Ana kapidan, itiskakislar arasinda, Muggle'lar dünyasina yeniden adim attilar.S öyle bagiranlar oldu:
"Hosça kal, Harry!"
"Görüsürüz, Potter!"
Ron, siritarak, "Hâlâ ünlüsün," dedi.
"Gidecegim yerde ün mün para etmiyor," dedi
Harry.
Ana kapidan üçü birlikte çiktilar - Harry, Ron, Hermione.
"Iste orada, anne, iste orada, bak!"
Ginny Weasley'ydi bu, Ron'un kiz kardesi; ama Ron'u göstermiyordu.
"Harry Pooter!" diye ciyakladi. "Bak, anne, görebiliyorum -"
"Kapa çeneni, Ginny, parmakla göstermek ayiptir."
Mrs Weasley onlara gülümsedi.
"Yogun bir yil miydi?" diye sordu.
"Çok!" dedi Harry. 'Tatliyla kazaga tesekkürler, Mrs Weasley."
"Birs ey degil, yavrum."
"Hazir misin?"
Vernon Eniste'ydi bu, hâlâ mosmordu yüzü, hâlâ biyikliydi; siradan insanlarla dolu bir istasyonda
Harry'nin kafes içinde bir baykustasiyacak kadar umursamaz olmasina kizmisti. Arkasinda Petunia
Teyze'yle Dudley duruyordu, ikisi de Harry'yi görmekten dehsete kapilmisa benziyorlardi.
"Siz Harry'nin ailesi olmalisiniz!" dedi Mrs Weasley.
"Öyle sayilabilir," dedi Vernon Eniste. "Çabuk ol, çocuk, bütün gün seni bekleyecek degiliz." Yürüdü
gitti.
Harry, Ron'la Hermione'ye son bir söz söylemek için durdu.
"Yaz sonunda görüsürüz öyleyse."
Hermione, Vernon Eniste'nin arkasindan kararsizca bakarak, "Dilerim. .s ey -güzel bir tatil geçirirsin,"
dedi- bir insanin nasil bu kadar sevimsiz olabilecegine akil erdiremiyordu.
"Geçirecegim” dedi Harry; yüzüne yayilan siritma arkadaslarinis asirtti. "Evde büyü yapmamizin yasak
oldugunu onlar bilmiyor ki. Bu yaz Dudley'yle çok, ama çok eglenecegim..."
 
Sitenin tek amacı kendim yükleyip kendim okumamdır. Hiçbir ticari vs. Amacım yoktur.
 
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol